PDF SAYI 17 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 17 - Hayat Online
17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 1 Müslümanlar ülkeyi ileri götürecek Müslümanlar, gelece¤imizin parçası' Schaeuble, Alman halkının 'radikal dinci' terörden dolayı endifle duydu¤unu, Müslümanların da topluca zan altında tutuldukları gibi yanlıfl bir düflünceye sahip olduklarını söyledi. Konferans iki y›l sürecek Federal İçişleri Bakanı Schaeuble, İslam Zirvesi'nin ardından Mecliste konuştu Schaeuble, yaklaflık 2 yıl sürmesi beklenen konferans sonrası süreç içinde birlikte yaflamla ilgili sorunları, Müslümanlarla birlikte çözmek istediklerini söyledi. Müslümanların haklı olarak, Hristiyanlık ya da Yahudilik gibi yasal açıdan tanınmak istediklerini ifade eden Schaeuble, "Müslümanlar ülkemizde artık yabancı de¤il, toplumumuzun bir parçası" diye konufltu. Devam› Sayfa 25’te Entegrasyondan ne anlamalıyız? Pozitif Entegrasyon Dr. Yusuf IŞIK Dosya Hayata Düşülen Notlar Batı’ya Sırt Çevirmek Mahmut AŞKAR Sayfa 17’de Dosya Aydın ERSOY Sayfa 5’te Dosya Hacarab’ın Serüvenlerine Devam Entegrasyon nedir ne değildir? M.Salih AYDIN Sayfa 19’da Özel Köşe Millî Görüş ve Entegrasyon Orhan ARAS Sayfa 23’te Dosya Oğuz ÜÇÜNCÜ Sayfa 21’de Dosya Sayfa 13’te “Entegrasyon karşılıklı saygı ve anlayış içinde bir arada yaşamaktır” Yaklaflık yarım asırdan beri Müslümanlar, Almanya’nın bir gerçe¤i. Fakat, resmen Müslümanların varlıkları kabul edilebilmifl de¤il. Yani, ‹slam dini resmî olarak Almanya’da kabul edilmemifl durumda. Fakat, siyaset alanında olsun, toplumsal alanda olsun Müslümanlar ve Müslümanların entegrasyonu hep konuflula geldi. Bu tartıflmalarla ilgili olarak Almanya ‹slam Konseyi Baflkanı Ali Kızılkaya ile Almanya İslam Konseyi Başkanı konufltuk. Sayfa: 9-10-11`de Ali KIZILKAYA 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 2 “He mu r nef tlak is ö a ta lüm dac ü akt ›r” e d z ü n ü n ü g . . › . l z › i c y a e En sizinl Sa¤lık sigortaların›n (Krankenkasse) cenaze defin yard›m›n› kald›rd›¤› Almanya’da: • Cenazeler, vefat yerinden al›narak defin edilece¤i yere kadar götürülür. Cenaze nakil masraflar› karflılan›r; bir kiflilik Refakatc› bileti de ödenir. • Fon imkanlar›ndan ücretsiz olarak yararlanabilecek aile fertleri: Kendisi, efli ve 18 yaflın› doldurmam›fl çocuklar›, yafl› kaç olursa olsun kendi geliri olmayan bekar k›z çocuklar›. • Girifl ücreti: Aile bafl› sadece 50,- Euro. • Üyenin, yafl› dolan çocukları ile geliri olan aile fertleri, IGMG Cenaze Fonuna üye olmalar› durumunda kay›t ücreti ödemezler. • Masraf pay› her yıl sonunda ödenir. 2005 yılı masraf pay› 32,20 Euro olarak tesbit edilmifltir. • Üye olmak ve daha genifl bilgi için IGMG flubelerinden, Bölge temsilciliklerimizden, ya da Genel Merkezimizden broflür ve kay›t formu isteyiniz. IGMG CENAZE FONU Boschstr. 61-65, 50171 KERPEN • Tel: 02237 - 656 313, Faks: 02237 - 656 555 Mobil: 0177 - 478 83 34, e-mail: [email protected] Hesap Numaras›: SEB AG Köln Kontonr.: 162 888 56 06 • BLZ: 370 101 11 Hessen Bölgesi Cenaze Fonu Sorumlusu Hüseyin AVCI Mobil: 0163-9053138 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 3 Hayat HASBİHAL Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN 3 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 EDİTÖR’DEN Entegrasyona evet, asimilasyona hayır! Sevgili dostlar! Yine dolu dolu bir sezonu geride b›rakt›k. ‹zin sezonundan sonraki bu ilk say›m›zda sizlerle beraber olmaktan mutluyuz. ‹zin sonras› için bu say›m›z› Eylül ay› bafl› için ç›karmay› tasarlam›flt›k; ama sa¤l›k sorunlar›m›z yüzünden k›smet Ekim ay› bafl›na imifl. Hay›rl›s› olsun diyoruz. Kanuni Sultan Süleyman`›n dedi¤i gibi “Olmaya devlet cihanda bir nefes s›hhat gibi” Sevgili dostlar; bu say›m›zda Almanya`n›n gündeminde her zaman güncelli¤ini koruyan “Entegrasyon” konusunu irdelemeye çal›flt›k. Entegrasyon konusu ile alakal› çeflitli kesimlerden dostlar›m›zla yapm›fl oldu¤umuz de¤erlendirmelerden ç›kartt›¤›m›z sonuç flu oldu: Entegrasyonla alakal› Alman resmi makamlar›n›n eksikleri oldu¤u kadar biz göçmenlerin de eksikleri bulunmaktad›r. Bizler eksiklerimizi giderme konusunda çaba sarfederken Alman resmi makamlar›n›n bu çabalar› görmezden gelmesi hofl de¤il diye düflünüyoruz. Gazetemizin sayfalar› aras›nda da görece¤iniz gibi entegrasyonun tan›m› bellidir. Siz bu toplumda yaflayan unsurlar› olduklar› gibi de¤il de sizin olmas›n› istedi¤iniz gibi görmek isterseniz orada s›k›nt›lar ç›kar. Burada ortak nokta: Anayasaya sayg›l› bir flekilde dini ve kültürel inançlar› yaflayabilme ve bu inançlar› yaflarken beraber yaflan›lan toplumda karfl›l›kl› sayg› ortam›na sahip olabilmektir. Bir Alman kendi kültürünü yaflayabilme özgürlü¤üne sahipse; ayn› flekilde bir Türk, bir H›rvat, bir Hintli de dini ve kültürel de¤erlerini yaflayabilmelidir. Almanya e¤er bu ortam› oluflturmay› her zaman sa¤larsa; hem halklar aras›nda güzel bir kaynaflmay› sa¤lar ve hem de tarihte örneklerini çokça gördü¤ümüz büyük devlet, büyük millet olma özelli¤ine de kavuflmufl olur. Zaman zaman baz› siyasilerin rant beklentisi u¤runa yapm›fl olduklar› aç›klamalar toplumda gerilmelere neden olsa da Almanya`da yaflayan insanlar›n bu tür aç›klamalara pek fazla itibar etmediklerini gözlemekteyiz. Mesela say›n Federal ‹çiflleri Eski Bakan› Otto Schly`nin “en iyi entegrasyon asimilasyondur” sözü tüm kesimler taraf›ndan ve özellikle kendi partisi SPD taraf›ndan oldukça elefltirilmiflti. Yine kendi partisinin milletvekillerinden Helga Lopez`in bizim gazetemizde de bir programla ilgili ç›kan haberde de söyledi¤i gibi “En- tegrasyon asimilasyon de¤ildir” sözü kendisini tekzip etmifltir. Entegrasyon; ayn› toplumda yaflayan insanlar›n karfl›l›kl› sayg› ve anlay›fl içerisinde birarada yaflamalar›d›r. Tabiki bu; yaflan›lan toplumun devlet yap›s›n› oluflturan anayasas›na da beraber sayg› duymay› ve sahip ç›kmay› gerektirir. Say›n Federal ‹çiflleri Bakan› Wolfgang Schaeulenin öncülü¤ünde bu ay içerisinde düzenlenen ‹slam Konferans›n›n olumlu bir geliflme oldu¤u kanaatindeyiz. Ve özellikle Say›n Schaeulenin sa¤duyulu ve gerçekleri gözönünde tutan aç›klamalar› takdire sayan aç›klamalard›r. Say›n Schaeulenin; müslümanlar›n art›k Almanyan›n bir parças› oldu¤u gerçe¤ini söylemesi ve Almanyay› ileri götürece¤ine olan inanc›n› söylemesi toplum içerisinde takdirle karfl›lanm›flt›r. En az›nden bu baz› siyasiler aç›s›ndan hofl karfl›lanmasa bile bizler bunun çok önemli geliflmelere yolaçaca¤›na inan›yoruz. Belki burada elefltirilecek bir nokta da flu olabilir. Bu konferansa Almanya`da bulunan müslümanlar› temsil eden tüm kurulufllar›n davet edilmemesinin bir eksiklik oldu¤unu düflünüyoruz. Gerçi bu; iki y›l sürecek çal›flmalar için oluflturulan gruplar ile k›smen afl›lacak ama muhakkak tüm ‹slami sivil teflkilatlar›n bu sürece katk›da bulunmalar›n›n netice al›nmas› aç›s›ndan çok önemli oldu¤unu düflünüyoruz. ‹slam konferans› çal›flmas›n›n Almanyadaki entegrasyon ile alakal› s›k›nt›lar›n afl›lmas› bak›m›ndan yeni aç›l›mlar getirece¤ine inan›yoruz. Sevgili dostlar yine geçti¤imiz dönemde Hessen`de yap›lan baz› etkinliklere kat›lma f›rsat› bulduk. Özellikle Ramazan münasebetiyle yap›lan iftar programlar›na kat›ld›k. Türk-Alman Sa¤l›k Vakf›n›n düzenlemifl oldu¤u geleneksel iftara kat›ld›k. Frankfurt Hilton Hotelinde düzenlenen iftar progrm›na Hessen Baflbakan› Roland Koch da kat›ld›. Pekçok Alman ve Türk siyasetçinin kat›ld›¤› iftar program› oldukça güzel geçti. Özellikle Say›n Koch`un programa kat›lan herkesle teker teker tokalafl›p selamlaflmas› nazik bir davran›flt›. Sevgili dostlar bizim için güzel bir geliflme hakk›nda da bilgi vermek istiyorum. Eylül ay› içerisinden bir telefon ald›k. Bu telefon Goethe Üniversitesi Kültür Antropolijisi bölümünde doktora yapan Benjamin Wösten isimli bir Almandandi. Gazetemiz hakk›nda bizimle ropörtaj yapmak istedi¤ini bildirdi. Kendisi ve yan›nda gelen tercüman Türk arkadafl›m›zla 3 saat süren uzunca bir ropörtaj yapt›k. Wösten; gazetemizi inceleyip doktora tezinde yer vermek istedi¤ini söyledi. Bu geliflme bizi oldukça sevindirdi. Çünkü daha 3 y›l gibi k›sa zaman zarf›nda yay›n yapan bölgesel bir gazetenin doktora tezine konu olmak gibi bir konuma ulaflmas› önemli bir geliflme diye düflünüyoruz. Tabi bu geliflmeye sizlerin de katk›s› oldukça büyük. Zaman zaman telefonlar, fakslar, e-mailler ve mektuplarla yapm›fl oldu¤unuz elefltiri ve katk›lar bizim daha iyileri yapmam›z› sa¤lad› ve sa¤lamaya da devam edecektir. Yine geçtigimiz dönem içerisinden; baz› kardefllerimizin yak›nlar› vefat etti. IGMG E¤itim Baflkan Yard›mc›s› Ramazan Bafll›k Bey’in amcas›n›n o¤lu, Ali Çiçek kardeflimizin kardefli, yine gazetemizin da¤›t›m› noktas›nda bizlere yard›mc› olan sevgili Hüseyin Avc› abimizin akrabalar›ndan baz›lar› vefat etmifllerdir. Kardefllerimize sabr-› cemil niyaz ederken, vefat edenlere de Cenab-› Allah`tan rahmet diliyoruz. Sizlerden de birer fatiha rica ediyoruz. Bu vesile ile Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z› bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak bizden, baflar› Allah`tand›r. Allah`a emanet olun. Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Mahmut Aflkar, Sinan Aktürk, M. Salih Ayd›n, ‹hsan Güler, Saim Ayas Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg Tel: 06031-162411 · Fax: 06031-738644 · E-mail: [email protected] Gazetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr 4 Seite 4 ROPÖRTAJ Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN En Acılı Gününüzde Sizinle Olan Bir Kuruluş IGMG Cenaze Fonu IGMG Cenaze Fonu Sorumlusu Ömer Benli ile Genel Merkez Binas›ndaki odas›nda k›sa ama bilgilendirici bir ropörtaj yapt›k. Ömer Benli sorular›m›za doyurucu cevaplar verdi. Faydal› olaca¤› kanaatindeyiz. Soru: Ömer Bey bize IGMG Cenaze Fonu hakk›nda bilgiler verir misiniz? Cevap: Öncelikle, bizlere, insanları hayra ve salih amele ça¤ıran ve insanlara hizmeti kendine fliar edinen ‹slam Toplumu Milli Görüfl (IGMG) gibi bir camiada hizmet vermeyi nasib eden yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun... Bu camiada gerek idareci, gerek üye ve cemaat olarak hizmet veren herkese teflekkür ederiz. Milli Görüfl camiası, "‹ki günü birbirine eflit olan ziyandadır" ve "‹nsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır" düsturuyla çalıflır. Bu çalıflma düsturu ile de Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmayı umar. ‹slam Toplumu Milli Görüfl, Avrupa çapındaki hizmetleri ile herkes tarafından takdir edilen bir kurulufl haline gelmifltir. Bu duruma geliflinde, camiamızın desteklerinin önemi büyüktür. IGMG "hayır üzerinde ittifak eden" bir camia olarak, hizmetlerini artırarak devam ettirecektir. Bu ba¤lamda, Avrupa’daki müslümanlara hitap eden, hizmetler sunan, onların sesi olmaya çalıflan, “yediden yetmifle de¤il, beflikten mezara” kadar her konuda hizmet yarıflında olan, dinî hizmetlerde oldu¤u kadar e¤itim, sosyal ve kültürel alanlarda da hizmetlerini yaygınlafltıran bir kurulufltur. Öte yandan, hem inandı¤ımız dinin gere¤i, hem de dünyada olup bitenlere seyirci kalamayaca¤ımız gerçe¤inden hareketle, tüm dünyadaki mazlum ve ma¤durlara yardım elini uzatmak gibi insanî hizmetlerimizi yaygınlafltırmaktayız. Bütün insanların esenlik iklimine kavuflması için gayret gösteren, hak, adalet ve özgürlügü düflüncesinin merkezine koyan, kaba kuvveti, fliddeti kesinlikle reddeden ve idealist yönetim kadrosuyla giderek büyüyen IGMG; bugün baflta Avrupa´da yaflayan müslümanlar olmak üzere, genifl bir cografyada hizmet veren önemli bir kurulufl haline gelmifltir. Hizmetlerimiz arasında, insanların hayrına vesile olan, dayanıflmanın ve yardımlaflmanın en güzel örne¤i verilen IGMG Cenaze Fonu Avrupa ülkelerinin tamamında çalıflmalarını ta- mamlamak üzeredir. Cenaze Fonu hizmetlerimiz: Üyelerimizden ya da aile fertlerinden bir vefat söz konusu oldu¤unda bizleri aramaları yeterlidir. Vefat etti¤i mekandan alınarak, defin edilece¤i mekana kadar oluflan masrafları üstlenen bir kurumdur. Soru: Di¤er cenaze fonlar›ndan farkl› olan hizmetleriniz hakk›nda bilgiler verir misiniz? Di¤er cenaze fonlar›ndan farklı hizmetlerimiz: 1. Girifl ücreti her aile yaflı kaç olursa olsun sadece 50.- Euro öder 2. Girifl ücreti hesab›mıza girdikten 1 ay sonra üyeli¤i bafllar. Kazadan dolayı vefat etmesi durumunda 1 ay süre beklenilmez. 3. Üyelerimizden biri evinde vefat etti, doktor ça¤ırıldı ve Adli Tıbba gitmesi gerek oldu¤unu belirterek tuttu bir Alman Nakil flirketini ça¤ırdı, Adli Tıpta cenaze 2-3 gün beklemek durumunda kaldı. ‹fllemler tamamlandıktan sonra da Savcılık cenazenizi alabilirsiniz dedi. Bundan sonra biz devreye girerek cenazemizi alıyor, defin mahalline kadar gönderiyorz. Savcılık onayına kadarki oluflan masrafları da biz üslenmekteyiz. 4. Ölü do¤an ya da düflük olan bebekleri de bizler Havaalanına kadar, Almanya’da defin olacaksa mezarlı¤a kadar masrafları üslenmekteyiz. (Burada Refakatçı bileti ödenmez.) 5. Almanya’da defin olacaklar için, Mezarlık alımı ya da kiralanması üyenin kendisine aittir. Ancak mezarlık açıp kapama ücretini Fonumuz üslenmektedir. 6. Üyemiz olan bir ailenin yaflını dolduran, gelir sahibi olan ya da evlenen gençlerimizin kendileri üye olması durumunda, girifl ücreti ödemezler. 7. 60 yaflını doldurmufl olanlar aynı zamanda Genel Merkezimize üye olmak durumundadırlar. 8. IGMG Cenaze Fonu’na Müslüman olan herkes, hangi ülke vatandaflı olursa olsun üye olabilirler. Soru: IGMG Cenaze Fonunun hizmetlerinden kimler faydalanabilir? IGMG Cenaze Fonu Hizmetlerimizden su kisiler faydalanabilir: 1. Üyenin kendisi ve efli 2. 18 yaflını doldurmamıfl çocukları 3. Yafl› kaç olursa olsun, kendi ge- liri olmayan bekar kızları 4. Üyenin, resmi okul ö¤rencisi olan, 27 yaflını tamamlamamıfl, bekar ve kendi gelirleri olmayan çocukları 5. Üyenin, yaflı kaç olursa olsun, engelli olup, geliri olmayan çocukları, Soru: IGMG Cenaze Fonunun üyelerine sundu¤u hizmetler nelerdir? Üyelerimize sunulan standart hizmetler 1. Bir üye veya yakınları, ölüm olayını Cenaze Fonu`na bildirdikten sonra ve IGMG Yönetim Kurulu destek verilmesini onayladı¤ı taktirde, Cenaze Fonu, afla¤ıda belirtilen hususları yerine getirmek üzere bir Cenaze Nakil Firması`nı, görevlendirir. a. Resmi makamlar nezdindeki ifllemler b. Cenazenin ‹slami usüllere göre yapılması gereken dini hizmetleri, yıkanması ve kefenlenmesi c. Uluslararası standartlara uygun flekilde tabutlanması d. Cenazenin havaalanına kadar taflınması ve gidilen havaalanından alınıp, defnedilece¤i yere kadar götürülmesi (Bu hizmet sadece Türkiye için geçerlidir). e. Cenaze'ye refakat edecek olan bir kiflinin gidifl-dönüfl ekonomik sınıf uçak bileti masrafı. f. Almanya haricinde baflka bir ülkede vefat edenler için, (Örne¤in, izine giderken Sırbistan’da üyemiz vefat etti. Buradan memleketine kadar yakınları masrafları ödeyerek nakillerin yaparlar daha sonra Fona fatura ederler.) Cenaze Fonu hiç bir hizmeti üstlenmez. Ancak faturaların ibraz edilmesi halinde, flartnamenin 1. maddesi çerçevesinde yapılan masraflar karflılanabilir. Karflılanacak olan bu masraflar, Türkiye'ye gönderilecek olan bir cenazenin masrafından fazla olamaz. g. Türkiye dıflında bir ülkeye cenazenin gönderilmesi durumunda, Cenaze Fonu sadece ulafltırılaca¤ı havaalanına kadar organize üstlenebilir. (Örne¤in, Batı Trakya’ya gidecek olan bir cenazeyi, Selanik havaalanına kadar gönderilir, oradan defin yerine kadar cenaze sahipleri kendileri organize ederler, faturasını Fonumuza gönderirler) Defin yerine ulafltırılmasıyla ilgili masraflar için flartnamenin 1. maddesi geçerlidir. h. Almanya'da defnedilecek cena- zeler için masraflar üstlenilebilir. Karflılanacak masraflar, Türkiye'ye gönderilecek olan bir cenaze masrafından fazla olamaz. Mezar kirası ya da satın alma masrafları üstlenilmez. i. Ölü do¤an bebekler için, sadece Almanya'daki defin masrafları karflılanabilir. Soru: Üyelerinizin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? Üyelerimizin dikkat etmeleri gereken hususlar: 1. Cenaze sahipleri, Cenaze Fonu`nun bilgisi dıflında cenaze ifllemleri için herhangi bir cenaze firmasını görevlendiremezler. Aksi taktirde, Fon tarafından hiçbir sorumluluk kabul edilmez ve ödeme yapılmaz. Bu sebeple, Fon'dan yararlanma hakkına sahip bir cenaze olması halinde, cenazenin aile fertleri veya bir yakını tarafından ilk önce Cenaze fonu ile irtibat kurulması ve resmi ifllemler için flu belgelerin hazırlanması gerekir: 2. Vefat edenin Nüfus Cüzdanı, Pasaportu, Ölüm Belgesi veya Raporu, evli ise ‹nternasyonal Evlilik Cüzdanı, internasyonal de¤il ise, Almanca tercümesi ve üyelik kartının fotokopisi. Sayılan belgeler Cenaze Fonu'na, ya da Cenaze Fonu tarafından görevlendirilmifl Cenaze Nakil Firmasına teslim edilir. 3. Sayılan belgelerin herhangibirinin eksikli¤inden meydana gelen masrafları üye kendisi karflılar, bu durumda Cenaze Fonu sorumluluk üstlenmez. 4. Ayrıca resmi makamlardan, tatil ve bayram günleri ile, havayolu flirketlerinden kaynaklanacak olan gecikme ve aksaklıklardan Fon sorumlu de¤ildir. Soru: Son olarak neler söylemek istersiniz? Bizler insanlı¤ın esenlik iklimine kavuflmasını arzulayan bir dinin mensupları olarak gelece¤e umut ve güvenle bakıyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımız ve bundan sonra yapacaklarımızdan emin bir flekilde bu yolda devam edece¤iz. Bu vesile ile Alemlerin Rabbi olan Allah´a emanet ediyoruz. Sorular›m›za vermifl oldu¤unuz içten cevaplar için teflekkür ederiz. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 5 DOSYA 5 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Batı’ya Sırt Çevirmek Mahmut AŞKAR u senenin bafllarında patlak veren "Karikatür Krizi"nden sonra Türkiye Dıfliflleri Bakanı Abdullah Gül ile meslektaflı Almanya Dıfliflleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, "Kültürler Diyalo¤u" adlı bir giriflimde bulunurken, takdirle karflıladı¤ımız projeye Ernst Reuter’in ismini vermifl olmaları ayrı bir anlam kazanmakatdır. Ernst Reuter, bildi¤iniz gibi Hitler Almanyası’ndan kaçarak Türkiye’ye iltica eden ve üniversitede (Ankara) flehir planlaması ve flehircilik üzerine profesör olarak dersler veren ve daha sonra Nazilerin savaflı kaybetmesinin ardından tekrar Almanya’ya dönerek Berlin’in, 2. Dünya Savaflı sonrası, SPD’li ilk Belediye Baflkanı (1948-1953) olan de¤erli bir flahsiyettir. Hatta o zamanlar Reuters’e karflı yapılan propagandalardan birisi de; "Berlin Belediye Baflkanlı¤ına bir Türk mü gelecek?" fleklindedir. Bir taraftan medeniyetler veya kültürler savaflı hem fiilî hem de teorik olarak Hıristiyan Batı-Müslüman Do¤u fleklinde tezahür ederken, di¤er taraftan yine bu iki ayrı kutup arasında diyalogların bafllatılması; insalı¤ın barıflı ve huzuru adına sevindirici bir geliflmedir. Ancak; "Üstün Medeniyet, Öncü Kültür"ün hararetli ve tavizsiz savunucuları tarafından Kültürler Diyalo¤unun "Üstün Kültür"ün galebe çalması hedefi güdülmemek flartıyla... Bizi bu flüpheci noktaya getiren sebepler vardır: Sayısız diyalog toplantılarına bizzat ifltirak ederek edindi¤im samimiyetten uzak ve önyargılı intibaların yanısıra, bilhassa Türkiye-Avrupa münasebetlerinde de benzeri tesbitleri edinmek mümkündür. Bir kere, "eflit seviyede" denilmesine ra¤men hiçbir zaman o seviye gözetilmemifl, hep bizden fedakârlık istenmifl ve bunu bazen gere¤inden fazla yapmamıza ra¤men yine de yeterli görülmemifl, kendileri de oldukları yerden bir adım ileriye adım atmamıfllardır. Cumhuriyet B Türkiyesi’nin insanları, Batı’yı flimdiki kadar geçmiflte daha yakından tanıma imkânını yakalayamadı. Batı’yı daha yakından tanıdıkça, düfl kırıklı¤ı ya¤ıyor ve adeta güvendi¤imiz da¤lara karların ya¤dı¤ını görüyoruz. Hâl böyle olunca, en Batılılılarımız bile baflka seçenek veya ihtimaller üzerinde kafa yormaya ba¤lıyorlar. Almanya’yı endiflelendiren arafltırma Alman Marshal Fonu’nun Türkiye’de yaptı¤ı son kamuoyu arafltırmaları da zaten bu sürecin rakamlarla belgeleniflidir. Buna göre; AB’ne destek veren Türklerin sayısı son iki yılda %73’ten %54’e düflmüfl. AB’ne sempati duyanların oranı %45 iken A.B.D.’ne sempati oranı %20. Batı’yı ürküten bir baflka sonuç da; ‹ran’a sempati duyanlarımızın %43 olmasıdır. Bilhassa bu son orantı Avrupa’yı daha çok ürkütmü¤e benziyor ki; 8.9.06 tarihli Rheinische Post gazetesi, "‹ran model olarak afla¤ı yukarı AB kadar sevilmektedir" yorumunu yapabiliyor. Her zaman yaptıkları çarpıtmalardan birisini yine yaparak, ‹ran’ı model olarak sevdi¤imizi lanse etme¤e çalıflıyorlar. Aynı kültür co¤rafyasının bu iki dost milleti, bilhassa Amerika Birleflik Devletleri’nin, fiah’ın devrilmesinden sonra bu ülke üzerindeki kontrolü kaybetti¤i günden beri bizi birbirimize karflı kıflkırtma giriflimleri aralıksız devam etmektedir. fiimdilerde ise, bu husumeti körükleyen propagandaya ra¤men Türklerin ‹ran’a sempatisi artmıflsa, bu ‹ran’ı model olarak benimsemek de¤ildir. Bu yakınlık, Batı’nın çifte standart politikasının neticesidir. A.B.D. Baflkanı "Dabulyu Bufl"un ‹ran’ı da Irak gibi bombalama niyeti taflımasının neticesidir. Ortado¤u’nun atom gücüne sahip ‹srail’e kimse ses çıkarmazken, ‹ran’a yüklenilmesi ve en son Lübnan’ın ‹srail tarafından iflgal edilmesi gibi olaylar, Türk insanının haklının ve mazlumun yanında yer alması için asıl sebebi teflkil ediyor. 6.9.06 tarihli Spiegel Online, Tobias Betz imzalı uzunca yorumunda bafllık olarak "Terör ve ‹ran korkusu Batı’yı birlefltiriyor"u seçmifl. Batı’da kamuoyu oluflturan ve yönlendirenlerin arzu ettikleri bir durumdur ve do¤rudur. Çünkü Batı düflmansız yaflayamaz!... Emperyalizm, günümüzde terörün beslendi¤i yegane kaynak ve sebeptir. O halde emperyalist emellerinizden vazgeçin, terör tehlikesi de kasten pompalanan ‹ran tehditi de korku olmaktan çıksın! Ama yapmazlar! Bir taraftan petrol u¤runa kan akıtmaya devam edenler, di¤er taraftan kendi arasındaki dayanıflmayı ayakta tutabilmek için düflman yaratmaya da devam edecek. Türk insanının A.B.D öncülü¤ünde Batı’dan gelen tehdit karflısında kendi komflusuyla dayanıflma içerisinde olması kadar daha tabii ne olabilir? "Türkler Batı’ya sırt Çeviriyor" Yukarıya aktardı¤ımız kamuoyu arafltırmalarının neticelerine Alman medyası geniflçe yer verirken, özet olarak Alman Hıristiyan Demokrat Birli¤i’ne (CDU) yakın Rheinische Post gazetesinin benzeri bir bafllıklar kullanmıfllar: Türkler Batı’ya sırt çeviriyor. Batı’nın karflısında "Yeflil Hat" ötesi bir ‹slam dünyası tezini ortaya atarak hayata geçirenlerin gayesi de zaten bu de¤il miydi? Peki bu geliflme bir sürpriz mi, yoksa son 10-15 senenin sistematik olarak körüklenen medeniyetler çatıflması tezinin bir ürünü mü? Bize göre, Batılı teorisyenlerin hesapları büyük ölçüde gerçekleflirken, "Dabulyu Bufl"un kumandasında bafllatılan Haçlı Seferleri, nihayetinde 21. yüzyıl insanlı¤ını Müslüman ve Hıristiyan olarak daha da düflmanlafltırmıfltır. Din istismarı her iki tarafda da hat safhadadır. fiu anda kanı, canı gaspedilen topra¤ı ve petroluyla bundan zararlı çıkan müslümanlar ise, yarınlarda bu durumun hep böyle seyredece¤inin garantisini kim verebilir? Bunun cezasını bizden sonra gelecek nesillere çektirmemek için Sa- yın Steinmeier ve Gül’ün bafllattıkları Kültürler Diyalo¤u, peflinhükümden arınmıfl ve samimi bir flekilde sahiplenilmelidir. Sayın Steinmeier’in "Almanya ve Türkiye, ‹slam dünyası ile Batı dünyası arasındaki diyalo¤un anahtar ülkeleridir" tanımı yerinde ve do¤ru bir tesbittir. Ancak, Stoiberleri susturabilirlerse.... Türkiye ve Almanya kültürler diyalo¤unda köprünün do¤udaki ve batıdaki ayaklarıdırlar. Türkiye gibi bir ülkenin Batı’ya sırt çevirme gibi bir lüksü olamaz! Fakat, epey zamandan beri kendisine sırt çeviren Türkiye’nin bunca badireden sonra biraz da öze dönüflüne anlayıfl gösterilmesini dostlarımızdan beklemek, hakkımız olsa gerek. Avrupa Birli¤i ülkelerinde takriben dört milyon Türkün ikibuçuk milyonu Almanya’da ikamet etmektedir. Bu ifle önce Almanya’dan bafllasak nasıl olur? Meselâ, sayın Steinmeier kendi halkına da yönelerek; ey Almanlar, siz de artık buralı olmufl Türkiye kökenli vatandafllarımıza sırtınızı çevirmekten, onları afla¤ılamaktan ve Türkler arasındaki istisnaları genellefltirmekten vazgeçin, kabilinden bir ça¤rı yapsa... Biz yine de iyimserli¤i elden bırakmadan, Sayın Steinmeier’in Sayın Abdullah Gül’le ortaklafla ça¤rılarına can-ı gönülden ifltirak ediyoruz: "De¤iflik kültürlerin ve dini inaçların karflılıklı saygıya dayalı, birarada yafladı¤ı, adil ve müsamahakâr bir hür dünya vizyonunu paylaflıyoruz.. Kültürel Bakış Mahmut Aşkar Cumartesi günleri Saat: 20.00’de 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 6 DOSYA 6 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Almanya Müslümanları ve İslâm Zirvesi Mahmut AŞKAR vrupa Birli¤i’ne dahil ülkelerin en sıkıntılı müslüman azınlı¤ı galiba Almanya’dakilerdir. Almanya, uzun yıllar 3,5 milyon civarındaki bu azınlı¤ın inançtan gelen farklılı¤ını görmemezlikten ve duymamazlıktan geldi, onların taleplerini dikkate almadı, baflta Türkler olmak üzere bu azınlı¤ı siyasi malzeme olarak kullandı ve meseleye önyargılı yaklafltı. Hükümet ve dolayısıyla siyaset bu çerçevede bir manzara sergilereken, müslüman üst kuruluflların temsilcileri de, her zaman altını çizerek dile getirdi¤imiz gibi, kabilecilik ruhundan A kendini bir türlü kurtaramadı¤ı için mevcut teflkilat pozisyonundan sözkonusu azınlı¤ın hayatî menfaatleri u¤runa taviz verme¤e, fedakârlık yapmaya yanaflmadı. Fakat bu sene içerisinde Büyük Koalisyon Hükümeti kendi göçmenleri adına iki önemli zirve toplantısıyla meseleyi kucaklamaya kararlı oldu¤unu gösterdi. Bunlardan birisi, geride bıraktı¤ımız Temmuz ayı içinde gerçeklefltirilen "Uyum Zirvesi" idi ki, biraz da dostlar alıflveriflte görsün babından bir toplantı niteli¤i taflıyordu. ‹nflallah zaman içinde bunun böyle olmadı¤ını yetkililer icraatlarıyla ortaya korlar da, biz de yanılmıfl oluruz. Di¤eri ise, önümüzdeki günlerde (27 Eylül 2006) yapılacak olan "‹slam Zirvesi"dir. "‹slam Zirvesi"ne müslüman azınlı¤ın üst kurulufllarından temsilcilerin yanısıra, gerek düflünce olarak ve gerekse günlük yaflantısında dinle yakından veya uzaktan ilgisi olmayan fakat müslüman kimlikli flahıslar veya dernek temsilcileri de davet edilecek. Hatta bunların içinde Alman medyasının, kamu kurulufllarının, siyasilerin elbebek-gülbebek koruyup besledi¤i ve dindar kesime Türk işverenlerden ekonomiye büyük katkı Türkiye Arafltırmaları Merkezi Baflkanı (ZfT): "1985’den bu yana Türk iflverenlerin sayısı 7000’den 24.000’e yükseldi" ssen Türkiye Arafltırmaları Merkezi’nin yaptı¤ı yeni bir arafltırma Türk asıllı serbest meslek sahibi kimselerin Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin ekonomisi için büyük önem taflıdı¤ını ortaya koydu. Arafltırma merkezinin baflkanı Faruk fien; "1985’den bugüne Türk iflverenlerin sayısı 7000’den 24.000’e, onların çalıfltırdı¤ı kifli sayısı ise yaklaflık 20.000’den 120.000’e yükselmifltir" dedi. ZfT’nin arafltırmasına göre ayrıca Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’ndeki Türk asıllı serbest meslek sahibi kimselerin sayısının geçti¤imiz 15 sene içerisinde büyük yükselifl gösterdi¤i ifade edildi. ZfT Baflkanı: "E¤er bu artıfl bu flekilde devam edecek olursa Türk firmaları ekonomideki geliflimin öncüleri olacaktır" dedi. 24.000’in üzerinde Türk asıllı serbest meslek sahibi vatandaflın 13.000’inin Ruhr Bölgesinde bulundu¤u belirtilirken, fien "Serbest meslek sahibi 920.000 göçmenin 370.000’inin bulundu¤u bu bölge, Türk asıllı meslek sahibi vatandaflların merkezi sayılır" dedi. Ara_tırmayı idare eden Yunus Ulusoy, bu sayının artıflını, branfl yapılarının ayrıfltırılmasına ve göçmenlerin belli bölgelerde takılıp kalmamasına ba¤larken, "Türk asıllı serbest meslek sahiplerinin yüzde 82’si Alman müflterilerle iç içe ve artık gettolarda takılıp kalmıyorlar" dedi. ZfT’ye göre ayrıca Türk asıllı serbest meslek sahibi vatandafllar geçti¤imiz 20 yıl içerisinde 2,8 Milyar Dolar yatırımda bulundu. E karflı zaman zaman koz veya denge unsuru kullandı¤ı, öne sürdü¤ü flahıslar da var. ‹flte burada müslüman üst kurulufl temsilcierinin haklı olarak itirazları var: Gaye; kronikleflen dertlerimize çare bulmak mı, yoksa resmî makamların çekmecelerinde son flekli verilmifl olan sulandırılmıfl bir Alman Müslümanlı¤ı"nı bize kabullendirmek mi?... E¤er böyle bir sinsi niyet yoksa, o halde ‹slâm düflmanlı¤ına varacak derecede çıkıylarıyla meyhur olanların "‹slam Zirvesi"nde ifli ne? Bir baflka yumuflak karnımız; siyasî iradenin hemen hemen her büyük müslüman kurulufla bir kulp takmasıdır. Geçmiflte yapılan hataları bahane ederek, temcit pilavı gibi iki de bir müslüman azınlı¤ın önüne sürülen fley; siz felancı, siz de filancısınız türündendir. Siz gözetim altında, siz de denetim altındasınız. Siz; radikal, siz; fleriatcı, siz de; filan yerden yönlendiriliyorsunuz. Hatta siyasetin, bazılarına göz kırparak, bazılarına da abanın altından de¤nek göstererek, müslüman azınlı¤ın birli¤ine ciddi engel giriflimlerine de flahit olduk. Bizi müslüman cephede son dere- ce mutlu eden, devrim niteli¤inde geliflmelere de son günlerde flahit olmaktayız. Sözkonusu üst kurulufllarımız, bu ülkenin müslümanı ve hıristiyanıyla bütün insanlarının huzuru ve sosyal barıflı için birlikte hareket kararı alarak, bunu de¤iflik vesilerle kamuoyuna da ilân ettiler. E¤er bu dayanıflma ruhuyla zirveye gidilirse, muhtemel bazı dayatmaların önüne geçilebilir, "‹slam Zirvesi" de gerçekten adına layık bir zirve olarak tarihe geçer. Aksi taktirde, daha flimdiden bile hafızalardan silinme¤e bafllamıfl "Uyum Zirvesi"nim düfltü¤ü seviyeye düfler ki, bu da Almanya’nın sosyal barıflına ve dinlerarası diyalog gayretlerine ciddi manâda darbe vurabilir. Sıradan bir vatandafl olarak bu zirveden bekledi¤imiz; herfleyden önce ve basit bir ifadeyle, ‘adam yerine konmak’tır. Daha sonra, samimiyettir. ‘Benin dinim seninkinden üstün’ psikozundan kendini kurtararak, Çok Kültürlü Almanya gerçe¤inde 3,5 milyon müslüman göçmenin insanî, kanunî ve demokratik hakkını nihayet vermektir. ‹slâm Zirvesi’nin Almanya’ya hayırlı ve u¤urlu olmasını temenni ediyorum. Almanya büyük bir yapısal değişimle karşı karşıya Nüfus geliflimi nedeniyle oluflan yapısal de¤iflim vergi gelirleri ve sosyal ödeneklerde açık bir azalmaya neden oluyor ükümetin tahminlerine göre Almanya'yı nüfus geriye dönük geliflimi nedeniyle derin bir yapısal de¤iflim bekliyor. Bu ise vergi gelirlerinde ve sosyal ödeneklerin azalması anlamına geliyor. Tüm bu bilgiler "Behörden-Spiegel" gazetesinin düzenledi¤i ve Berlin'de gerçeklefltirilen Toplum ‹statisti¤i Kongresi'nde Federal Ulafltırma Bakanı Wolfgang Tiefensee (SPD) ve Saksonya Eyaleti Baflbakanı Georg Milbrandt (CDU)'ın konuflmalarında yer alıyor. Bu ekonomik ve sosyal de¤iflimin vergi gelirlerini yüzde kırk oranında azaltaca¤ını belirten Tiefensee'nin Müstefları Ulrich Kasparick, bunun Almanya'da 2050 yılına kadar büyük bir soruna dönüflece¤ini ve nüfusun geriye gidiflinin de yıllık 450000 göçmenle bile durdurulamayaca¤ını ifade ederek daha fazla göç talep etti. Di¤er bir sorunun 2008 yılı için kalifiye elemanların yetersiz oldu¤unu belirten Kasparick, üniversitelerde büyüme merkezlerinin geniflletilmesi gerekti¤ini söyledi. Federal ‹çiflleri Bakanı Müstefları Hermann Kues (CDU), çocuk e¤itiminden yafllıların ifl hayatına kazandırılmasına kadar entegre bir siyaset izlenmesini istedi. "Sürekli yafllanan bir toplumda yafllı insanların daha uzun süre çalıflmasından baflka alternatif yok" diyen Kues, çocuklarında ifl ve ekonomik hayatın bir parçası oldu¤unu belirtti ve normal anaokullarının aileler için ücretsiz olması gerekti¤ini kaydetti. Tiefensee ise flunları söyledi, "Yafllıların oranı sürekli artıyor, çocukların sayısı ise azalıyor. ‹nsanlar baflka yerlere gidiyorlar ve tüm bunların sonucu olarak nüfus azalıyor. Bu nedenlerden dolayı eyalet hükümetleri flehirleri ve ilçeleri çocuklar ve yafllılar için daha çekici hale getirmeli". H 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 7 DOSYA 7 Hayat Müslümanlar, ‘entegrasyon’ deyince, ne demek istiyorlar? Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 ntegrasyon ve Müslümanlar. Bu iki kelime, artık Avrupa’daki Müslümanların da ana gündemini oluflturuyor. Müslümanlar, önceleri bu kelime ile fazla ilgilenmese de, hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinin bu kelimelerden hareketle hukukî normlar ortaya koymaları ve Müslümanları bazı fleylere zorlamaları karflısında kendilerine göre bir baflka entegrasyon konseptleri önermeye çalıflıyorlar. Bu önerilerin itici gücünü yerleflik hale gelmeye bafllayan Müslüman nüfus oluflturuyor. Bu konseptlerin, belirli bir programı olmamakla birlikte, hukukî normlar oluflturan siyasal iradelerin entegrasyon problemine önerdikleri çözümlerin de, ifle yarayıp yaramayaca¤ı da bir bilinmezlik arzediyor. Böylesi bir ortamda, Müslümanların da böyle bir belirsiz öneri ile gündemi kurtarmaya çalıflmalarını normal karflılamak gerekiyor. ‹flte bu noktada, Müslümanlar, ‘entegrasyon’ deyince ne demek istiyorlar?, sorusuna cevap bulumak için önce uzun bir girifl yapmak zorundayız. Entegrasyon probleminin çözümüne giden yolları tıkayan en önemli engel, entegrasyon gibi önemli bir toplumsal problemin, sadece Müslümanları ilgilendiriyormufl gibi gösterilmesidir. Yani, Arupa ülkelerinde yaflayan milyonlarca Müsülüman olmayan göçmenin de entegrasyon problemi bulundu¤u neredeyse kabul görmüyor. Buna karflılık entegrasyon problemi gündeme geldi¤inde, tek yönlü olarak, Müslümanlar suçlanıyor ve zan altında bırakılıyor. Tek yönlü iliflkinin bir di¤er boyutu ise, yerli toplumların ve idarelerin entegrasyon sürecindeki ihmal edilen rol ve etkileri. Entegrasyon için sürekli bazı taleplerde bulunan de¤il, karflılıklı olarak bu sürecin sa¤lıklı ifllemesinde nelerin yapılabilece¤ine dönük bir tutum ne yazıkki söz konusu de¤il. Entegrasyon sürecini sekteye u¤ratan bir baflka temel etken ise, hukukî ve toplumsal altyapının daha hâlâ hazır olmamasıdır. Hazırlanan hukukî alt yapılar, problemi çözmekten çok, problemi bir baflka yönden derinlefltirmeye yönelik görünüyor. Toplumsal altyapının sorumlulu¤unu üstlenen, yerli toplum ile bu toplumlarda yaflayan göçmenlerin hâla kendilerini hazır görmemesi de önemli bir etken. Zira her iki tarafın da entegrasyondan anladı¤ı fleyler farklılık gösteriyor. Yani, meselenin özününü bir yönüyle, Müslümanlar olsun, enetegrasyonu hukukî normlarla neredeyse dayatmak isteyenler olsun, entegrasyon olgusunun gerçek içeri¤ine inememifl olmaları oluflturuyor. Her iki tarafta da mesele, entegrasyon veya asimilasyon gibi iki kelimenin sihirli içeri¤ine havale edilmifl görünüyor. Herkes entegrasyon kelimesinin kullanılmasında ittifak etmifl iken, asimilasyon kelimesinde ih- E İlhan BİLGÜ · [email protected] tilaf söz konusu. Asimilasyonu önerenler de iki gruba ayırılıyorlar. Bir grub, bu sorunun çözümünün zor oldu¤undan hareketle, problemsiz bir göçmen hayatının ancak asimilasyonla gerçekleflebilece¤ine inanırken, karflı grub da, göçmenlerin sahip oldukları kültürün, zaten üst kültür olmayıp ezilmeye mahkum bir kültür oldu¤u inancından hareket ederek, asimilasyonu öneriyor. Müslümanlar da entegrasyon kelimesinin arkasına sı¤ınmıfl bulunuyorlar. Fakat onlar da bu konuda temelde iki gruba ayrılmıfl durumdalar. Bir kısmı, bu kelimenin ‘uyum’ anlamına geldi¤ini ima ederek, Müslümanların yerli topluma, flartsız olarak uymaktan baflka görevi olmadı¤ı inancıyla hareket ederken, bir kısmı da, Müslümanların da bu topluma katkı yapabileceklerinin kabul edilmesinden hareket ediyor. Göçmenler, özellikle göçmenlerin Müslüman olanları, entegrasyon ile, kendilerine baflka bir hayat tarzının dayatıldı¤ı inancındalar. Bu inancı destekleyen pek çok uygulamaya da rastlamak mümkün. Hatta hukukî altyapılar incelendi¤inde, entegrasyondan amaçlanan hedefin, Müslümanların, Müslüman kimli¤i ve kimli¤e göre bir hayat tarzı düzenlemelerinin önüne geçilmek istendi¤i görülüyor. Halbuki, temelde Avrupa anayasaları, özgürlükçü demokratik temel düzenin alt yapısının, farklı kültür ve dinlere mensup kiflilerin bu kültür ve dinlere göre farklı bir hayat tarzı sürdürebilmelerini de garanti ediyor. Bu gerçe¤e ra¤men, bu en önemli problem, zehirlenmifl günlük siyasal havanın da deste¤i ile de¤erlendirilmeden geçiliyor. Almanya’da 10 milyona yakın insan ya do¤rudan göçmen ya da göçmen kökenli. Buna ra¤men problemin belkemi¤ini, bu göçmenlerin belirli bir kısmını meydana Müslümanlar oluflturdu¤u izlenimi veriliyor. Entegrasyon söz konusu oldu¤unda tek problemin dindar olarak yaflamak isteyen Müslümanlar oldu¤u vurgulanıyor. Bu vurgu, entegrasyonun amacının ne kadar da saptırıldı¤ını gösteriyor. ‹statistikler, entegrasyonda en büyük problemin 1990’lı yıllarda göç eden Alman asıllı göçmenler oldu¤unu gösterirken, Müslümanlar dıflındaki göçmenlerin problem oluflturmayaca¤ı yönündeki iddiaları yalanlıyor. Ancak, medya ve sorumlu politikacılar Müslümanlar haricindeki göçmenler arasındaki geliflmeleri, insano¤lunun tabiî süreci olarak kabul ettikleri için, bu durumu bir problem olarak algılamıyor. Yanlıfllık burada bafllıyor. Örne¤in, Müslüman göçmenlerin, anayasa ve yasalara uymama gibi bir problemi yok. Böyle bir problem var- sa bile bu, politikacıların ve yerli toplumun ‹slâm’a karflı önyargılarından kaynaklanan ‘sanal’ bir problem özelli¤i taflıyor. Almanya’ya gelen Müslüman bir göçmenin ‘Alman anayasasına ve yasalarına uymamaya niyet etti¤ini’ ima eden bu tür algılamalar, ne yazık ki topluma manüpüle edilmeye çalıflılan bir kanaatten baflka bir fley de¤ildir. Bu manüpülasyon, müslanların attı¤ı her türlü olumlu adımın bile reddedilmesine yol açıyor. Bu yüzdendir ki, Müslümanlar, kamu alanlarında, di¤er din mensuplarıyla eflit görülmedi¤i için, ilgili idarecilerin keyfî uygulamalarının kanunların önüne geçti¤i görülüyor. Ne yazık ki, Avrupa devletleri, ‹slâm/Müslümanlar söz konusu olunca nötraliteyi unutup taraf haline geliyor. Müslümanlar, gerek yerli vatandafllar ve gerekse göçmen/emekçiler olarak vatandafllı¤ın devlete olan en önemli borcu olan vergi ödeme ifllemlerinde hep eflit tutulmalarına ra¤men, kamu harcamalarının dinî gruplara ayrılan paylarından ise hiç bir pay elde edemiyorlar. ‹flin resmî yönü bu. Daha önce yazdı¤ımız bir yazıdan alıntı yaparak, idarelerin gözardı etti¤i, ama önemli bir problem olan bu bofllu¤un nasıl doldurulmaya çalıflıldı¤ına bakalım. Bu durum, problemin, Müslüman kütlenin kendi iç dinamikleri tarafından do¤rudan çözümlenmesi ihtiyacını do¤urdu. Yani, ‹slâmî-dinî cemaatler, her türlü ihtiyacını kendileri giderme konusunda inisiyatifi ele aldılar. Müslümanların, cami, dernek, sosyal tesis kurmaları ve bunları da kendi ceplerinden finanse etmeleri zaten büyük bir toplumsal örnek olması gerekirken, bu durum toplumsal/kamusal alandan uzakla_ma olarak yansıtıldı; sonuçda entegrasyon/asimilasyon sorunu gündeme getirildi. Dikkat edilirse, entegrasyon/asimilasyon tartıflmasında gündem hassaten Müslümanlar üzerine yo¤unlaflıyor. Camilerin, derneklerin ve sosyal tesislerin kurulması, anayasal ve yasal bir hak iken, bu geliflmeler “anayasalara aykırı niyetlerin yansıması” olarak tanıtıldı. Müslümanların, en insanî bu ihtiyaçlarının giderilmesine saygı gösterilmesi gerekirken, do¤rudan camiler, entegrasyonu engelleyici müesseseler olarak görüldü. Entegrasyon sorunun varlı¤ını bilmek, uygulanabilir ve kabul edilebilir bir çözüme ulaflmak için yeterli de¤ildir. Problemin temel kayna¤ını iyi tanımlamak ve buna göre bir süreci hazırlamak, bizi, daha etkin bir çözüme ulafltıracaktır. Problem ne tek baflına yerli toplum, ne de göçmenlerdir. Her iki taraf da, problemin ortak kayna¤ıdır. Dolayısıyla çözüm her iki tarafın da ortak iflbirli¤inde yatmaktadır. Müslümanlar arasında, güçlü bir aile ba¤ı vardır. Temelde bu ba¤, toplumsal dayanıflmanın en önemli bir ba¤ı iken, göçmen gençlerin zaman zaman istismar etti¤i bir ba¤dır. Ço¤unlukla, Müslüman ailelerde oldu¤u gibi, her ne flartta olursa olsun, aile fertlerinin, maddî olarak birbirlerine bakma yükümlü¤ü de getiren böylesi bir aile ba¤ı, ne yazık kı, göçmen gençlerin gelecek perspektifi edinemeyifllerinde de etkili oluyor. Aslında, bu tür bir aile ba¤ı, sosyal problemlerin toplumun tümüne yayılmasını önleyen bir de¤erdir. Entegrasyonun önündeki önemli engellerden birisi de, ‹slâm’a karflı yapılan afla¤ılamalar ve ayırımcı uygulamalardır. Almanya’da ‹slam dininin resmen tanınmaması için her türlü mazarete sarılınır iken, tanınması yönünde her hangi bir ciddî adım atılmıyor. Bu da, resmî ayırımcılı¤ın daha da keskin hale gelmesine sebeb oluyor. Özellikle CDU/CSU öncülü¤ündeki eyaletlerde ise, Müslümanlara karflı ayırımcılı¤ın yasal temellerinin atılması, Almanya’nın gelecekte Müslümanlara karflı tavrının endifle do¤urabilece¤i iflaretlerini veriyor. Tüm bu ifadeleri özetleyecek olursak, Müslümanların, içinde yafladıkları toplumun bir parçası olmayı kabullenediklerini ifade edebilir ve Müslümanların gerçek bir entegrasyon ile neyi ifade etmek istediklerini flöyle sıralayabiliriz: 1- Karflılıklı olarak dinî farklılıklara, hatta, millî kültürel özelliklere saygı temin edilmelidir. 2- Kamu alanında, Müslümanların varlı¤ı resmen kabul edilmeli, daha çok Müslüman, idarî mekanizmada görev alabilmelidir. Özellikle, tesettürlü Müslüman kadınlara karflı kamu alanlarında uygulanan yasaklayıcı tavırlardan vaz geçilmelidir. Kamu yayın kurumlarında Müslüman temsilciler bulunmalıdır. 3- Müslümanların helal gıda temin edebilme hakları tanınmalıdır. 4- Okul ders kitaplarındaki ‹slam ile ilgili ön yargılı ve afla¤ılayıcı ifadeler kaldırılmalı, Müslüman cemaatlere, ‹slamî din dersleri verme hakkı tanınmalıdır. 5- Cami infla ve ruhsatları engellenmemelidir. 6- Günlük hayatta ‹slam, bu toplumun bir gerçe¤i olarak kabul görmeli, insanlar dıfl görünüflleri sebebiyle ayırımcılı¤a u¤ramamalıdır. Özel iflyerlerinde, müslüman kadınların tesettürü problem oluflturmamalıdır. 7- Okul ve çıraklık e¤itiminde, göçmen Müslümanlara bir gelecek perspektifi verilmesi için özel programlar düzenlenmeli, mevcut imkanlar belirlenmifl bu hedef do¤rultusunda daha da artırılmalıdır. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 8 CEMİYET HABERLERİ 8 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Hessen Bölgesi Darmstadt Şubesi Yaz Tatilini Değerlendirme Eğitim Kursları tamamlandı. 7.07.2006-20.08.2006 tarihleri aras›nda 1 ay süren e¤itim kursuna Ehl-i Beyt camiinde 30’u erkek 20’si k›z ö¤renci, Kranstein flubesinde 30 erkek 20 k›z olmak üzere toplam 100 ö¤renci kat›ld›. 2 Bayan ve 2 Bay hoca kurslarda görev yapt›lar. Kurslarda Kur’an-› Kerimi yüzünden ve ezber, dini der- 1 si ahlak bilgisi, siyer, türkçe, islam tarihi, dini musiki dersleri verildi. Kursun sonunda 150 kiflinin kat›l›m›yla bir kapan›fl program› düzenlendi. Programda kursa kat›lan ö¤rencilere baflar› belgeleri verildi. Ayr›ca 1 ö¤renciye Onur belgesi, 10 ö¤renciye takdir, 15 ö¤renciye de teflekkür belgesi verildi. Yap›lan tören Kur’an-› kerim ile aç›ld›. Sonras›nda kurs hocalar›ndan konuflmalar yap›ld› ve velilerin bu güzel ilgisinden dolay› teflekkür ettiler. Sonras›nda Hessen Bölgesi Gençlik Baflkan› konuflmas›nda kurslar›n önemine ve süreklili¤inin öneminden bahsetti. Daha sonras›n- da fiube baflkan› söz alarak flubenin faaliyetleri hakk›nda bilgi sunduktan sonra davetlilere teflekkür etti. Dolu dolu geçen programda kurs ö¤rencileri taraf›ndan Kur’an-› Kerimler okundu. Program›n sonunda dua edildikten sonra ikrama geçilerek sona erdi. Hessen Bölge Gençliği “Çelikleşme Seminerlerine” start verdi M. Ö. Kutlu - Rüsselsheim Gönül sohbeti” ve “Rahmete Uyan›fl” gibi gönüllere hitab eden pro¤ramlarda öncülük yapan Hessen Bölge Gençlik Teflkilat› bu sezon bir ilke daha imza att›. “Çelikleflme” ad› alt›nda yap›lacak olan bu yeni proje Hessen’in cemiyetlerinde görev yapan genç idarecilerinin fluurlanmalar›n› ve böylece topluma en güzel flekilde faydal›, elinden, dilinden emin olunan bir gençlik hedefliyor. YES fleklinde “ yap›lan bu projede verilen dersler s›ras›yla flöyle: 1 “Milli Görüfl nedir? Niçin Milli Görüfl?”, 2 “Milli Görüflün hizmetleri”, 3 “Teflkilat yap›m›z”, 4 Milli Görüflçü bir genç nas›l olmal› 5 “Temel Esaslar” 6 Komfluluk iliflkileri ve yaflad›¤›m›z topluma katk› sa¤lamak ve yararl› bir vatandafl nas›l olunur 2006-2007 çal›flma sezonu girmeden önce altyap› çal›flmalar›n› yapan Hessen Bölge Gençli¤i çal›flma sezonunun hemen birinci haftas›nda Çelikleflme seminerlerine start verdi. Cumartesi günü saat 17:25’de ikindi namaz›n›n k›l›n›lmas›yla bafllayan pro¤rama Offenbach, Hanau, Rodgau ve Elsenfeld flube yönetimlerinden kat›l›m oldu. Derslerin bir k›sm›na Cumartesi günü di¤er k›sm›na Pazar günü giren gençler bofl vakitlerinde hem namazlar›n› k›ld›lar, hem yemeklerini yediler ve hem de sohbetlerde birbirileriyle kaynaflt›lar. Gençler akflam üzere ise pro¤ramda yer alan yüzme bölümüne geçdiler ve orada güzel bir stres att›lar. Genç yöneticiler böylece çelikleflme ad›na yak›fl›r bir flekilde hem ak›l e¤itiminden hemde beden e¤itiminden geçmifl oldular. Pro¤ram Pazar günü sabah namaz›ndan sonra kahvalt›n›n daha sonra diger derslerin bitiminden sonra okunan kapan›fl Kur’an-› Keriminiyle sona erdi. Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı ilk ŞBT’sini düzenledi M. Ö. Kutlu - Rüsselsheim aman›n de¤erini iyi bilen ve zaman bendedir mekan bendedir fluurunda olan Hessen Bölge Gençlik Teflkilat› sezon aç›l›fl›n›n ard›ndan ilk SBT’sini yapt›. Genel merkezin sezon aç›l›fl›nda yapt›¤› eylül toplant›lar›na otobüs yolculu¤unda gidildi. 4 saat süren bu yolculuk esnas›nda sezonun ilk fiube Baflkanlar› Toplant›s›n› da 24 fiube Baflkan›n›n ifltirakiyle idrak etti. Bu yolculuk esnas›nda Hessen Bölge Gençlik Z BYK’s› ve fiube Gençlik Baflkanlar› geçen sezonu de¤erlendirdiler ve yeni sezondaki hedeflerini gözden geçirdiler. Yolculuk öncesi seyahatin kazas›z ve belas›z geçmesi için manevi sigortalar›n› yapt›ktan hemen sonra pro¤ram okunan aç›l›fl Kuran-› Kerimiyle bafllad›. Teflkilatlanma baflkan›n›n yapt›¤› yoklaman›n ard›ndan Hessen Bölgesi Gençlik Teflkilat› Baflkan› Hakan Bayhan›n aç›l›fl konuflmas›na geçildi. Gençlere vizyon aç›c› bir konuflma yapan Bölge Gençlik Teflkilat› Baflkan› Gençlik Baflkanlar›na fleytanlar›n ba¤l› oldu¤u mübarek Ramazan ay›n›n hem üye çal›flmalar› hem davam›z› iyi aktarmak hem de resmi dairelerle olan diyalo¤u pekifltirmek için kaç›r›lmaz bir f›rsat oldu¤unu aç›klad› ve Baflkanlar›na kolay uygulanabilir projeler sundu. Baflkan›n konuflmas›n›n ard›ndan A.H. Do¤an söyledi¤i hofl ilahilerle gençleri duyguland›rd›. ‹lahi bölümünden sonra ise Birimlerin de¤erlendirilmesine geçildi. Bu bö- lümde ifl takibi yer ald› ve ayr›ca birim baflkanlar› Gençlerin flubelerinde daha güzel çal›flabilmeleri için çeflitli tavsiyelerde bulundular. Gündemde son olarak Dilek ve Temenni bölümü yer ald›. Pro¤ram›n bu bölümde ise Gençlik Baflkanlar› teker teker mikrofona ça¤›r›ld› ve kendi çal›flmalar›yla alakal› aç›klamalarda bulundular. Saat 11.00 gibi Rüsselsheimdan yola ç›k›lmas›yla bafllayan toplant› saat 15.00’de Blaubeuren toplant› salonuna ulafl›lmas›yla sona erdi. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 9 Hayat DOSYA Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 9 “Entegrasyon karşılıklı saygı ve anlayış içinde bir arada yaşamaktır” Yaklaflık yarım asırdan beri Müslümanlar, Almanya’nın bir gerçe¤i. Fakat, resmen Müslümanların varlıkları kabul edilebilmifl de¤il. Yani, ‹slam dini resmî olarak Almanya’da kabul edilmemifl durumda. Fakat, siyaset alanında olsun, toplumsal alanda olsun Müslümanlar ve Müslümanların entegrasyonu hep konuflula geldi. Bu tartıflmalarla ilgili olarak Almanya ‹slam Konseyi Baflkanı Ali Kızılkaya ile konufltuk. Ali KIZILKAYA Almanya İslam Konseyi Başkanı - Almanya ‹slam Konseyi hakkında bir ön bilgi verir misiniz? Almanya ‹slam Konseyi bir dinî yapı olarak, Almanya’da Müslümanların dinî ihtiyaçlarını karflılamak, dinî hayatlarının organizesinde yardımcı olmak için kurulmufl bir çatı kurulufludur. Hizmetlerimiz bu ihtiyaçları gidermeye yöneliktir. Bu ihtiyaçların bir kaç tanesini kısaca flu flekilde sıralayabiliriz: Anayasal hakkımız olan okullarda din derslerinin verilmesi, helâl gıda edinme imkânlarının sa¤lanması, cami inflası ve imamlar gibi irflad görevlilerinin ve ‹slamî din dersi ö¤retmenlerinin yetifltirilmesine yardımcı olmak. - Peki bu çalıflmalarda di¤er ‹slamî kurulufllarla iliflkiniz nasıl? - Di¤er ‹slamî cemaatlerle iliflkilerimizde bizler birbirimizi ra- kip olarak de¤il, birbirimizi tamamlayıcı kurumlar olarak görmekteyiz. Aslında ben flahsen ayrı kurumlar olarak çalıflmayı teknik bir ayrılık olarak görüyorum. Zira inançta farklılı¤ımız yok. Belki usul ve flekilde bir ayrılık söz konusudur. Bu yüzden, di›er kurumlara bakıflımız ve iliflkilerimiz kardeflânedir. Az önce saydı¤ım hedefleri gerçeklefltirmek için, di¤er ‹slamî cemaatlerle iflbirli¤i içerisinde çalıflmaktayız. Ayrı olmanın bazı haklardan mahrum kalmak oldu¤u ortadadır. Birlik ve beraberlik bir süreçtir. Bu süreçte önemli bir mesafe katedildi¤ini düflünüyorum ve flu anda di¤er ‹slamî kurumlarla beraber hepimizin ortak bir projesi olan bir birlik çalıflması sözkonusudur. En azından ‹slam Konseyi olarak elimizden gelen her çabayı sergilemek- teyiz. Bundan 2 sene önce baflörtüsü konusu Almanya’nın gündemindeydi. Baflörtüsü karflıtları o dönemde baflörtüsünün dinî bir dayana¤ının olmadı¤ını ifade ediyorlardı. Buna karflın ‹slamî kurulufllar bir araya gelerek ortak bir durufl sergilediler ve 65 ‹slamî kurulufl ortak bir açıklama ile baflörtüsünün ‹slam’ın, Kuran’ın emri oldu¤unu kamuoyuna ifade etti. Bu açıklama yapılan tartıflmaya ve ‹slamî kuruluflların birbirleriyle olan iliflkilerine yeni bir boyut kattı. Bu geliflme aynı zamanda temel meselelere yaklaflımlarda farklılıkların olmadı¤ını gösterdi. - Teknik ayrılıklar dediniz, bu sizce nasıl meydana gelmifltir? - Bu husus tabiî ki daha çok Türkiye boyutu ile ilgili bir husustur. Cemaatler, geldi¤i ülkenin çizgisini devam ettiren, bir bakıma anavatan yapılarıydı. Kurulufl yıllarında ortak bir çalıflma sergilememiz bu açıdan bakıldı¤ında mümkün de¤ildi. Zira bu ülkeye yönelik taleplerimiz söz konusu de¤ildi. Kendimizi hep misafir iflçi olarak gördük ve kalıcı proje yoktu. - ‹slam Konseyi kendisini hangi alanlarda muhatap olarak görüyor? - Almanya’daki Müslümanlara dinî yaflamlarında yardımcı olmak, gerekli ortamı sa¤lamak ‹slam Konseyi’nin tüzü¤ünde de belirtti¤i temel gayedir. Yani, Müslümanların, anayasal haklarını elde edebilmeleri ve haklarının korunması diye özetleyebiliriz aslında. Siyasilere bu hususla ilgili taleplerimizi bildirmek ve yapımız içerisinde cemaatler arası koordinasyonu sa¤lamak çabasındayız. Örne¤in, resmî okullarda din dersi verme hakkını elde etmek için gayret içerisindeyiz. Bu mesele, bu ülkede yaflayan Müslümanların anayasal bir hakkıdır. Zira Anaya- sa’nın 7. maddesinin 3. bendinde, devlet okullarında dinî cemaatlerle mutabakat içerisinde din dersi verilir, ifadesi geçmektedir. Ancak, Almanya’da okullara giden yediyüz bin Müslüman ö¤rencinin bu haktan mahrum kalarak okula gitti¤ini görmekteyiz. Bu büyük bir haksızlıktır. ‹flte bu hakkın elde edilmesinde biz kendimizi di¤er ‹slamî kurulufllarla iflbirli¤i içerisinde resmî makamlara karflı muhatap olarak sunmaktayız. Öte taraftan yine bu ülkede yaflayan Müslümanlar ve ‹slam dini, Anayasa’nın öngördü¤ü flekilde bir kabul görmemifltir. Bizim en büyük sorunumuz, Almanya’da ‹slam dininin resmen tanınmamıfl olmasıdır. Bir dinî cemaat olarak varsınız, fakat kurum olarak, hukukî olarak varlı¤ınız tanınmamıfl. Bu durum Müslümanları, birçok haklardan mahrum bırakmaktadır. Çalıflmalarımızda a¤ırlık verdi¤imiz hususlardan bir tanesi de bu boyuttur: haksız yere verilmemifl olan bir hakkı elde etmek. Sonuç olarak biz Müslümanları ilgilendiren bütün konularda kendimizi muhatap olarak sunmaktayız. Bu haklarımızın verilmesi, bu ülkenin vatandafllarına ve dinlere eflit davranma yükümlü¤ünün de gere¤idir. - Bazı eyaletlerde Müslümanların vatandafllık müracaatları esnasında uygulanan vicdan testi uygulamalarını nasıl yorumluyorsunuz? - Vicdan testi olarak bilinen ve Müslüman testi olarak tanımlanan bu uygulama Almanya’nın bir ayıbıdır. Aynı flekilde hukuk devletinin ve demokrasinin de bir ayıbıdır. Din özgürlü¤ü prensibi ve hatta anayasanın eflitlik ilkesi bu olayla yara almıfl ve açıkça ayırımcılık yapılmıfltır. Biz Müslümanlar olarak, son derece dıfllanmıfl ve horlanmıfl, hatta ve hatta 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr 10 kendimizi afla¤ılanmıfl olarak hissetmekteyiz. Çünkü Almanya flunu görmek zorundadır: ‹nsan hakları herkes için geçerlidir. ‹nsan haklarını görecelendirmek mümkün de¤ildir. Kanun önünde herkes eflitse, Müslümanlar da bu eflit haklarla donatılıp bu ülkede varlı¤ını sürdürebilmelidir. Bu vicdan testi denilen olay çok net bir flekilde Alman devletinin ve belki de kısmen de Alman toplumunun Müslümanlarla iliflkide büyük bir sorunu oldu¤unu göstermektedir. Paranoya boyutunda önyargıdır bu. Aynı flekilde bu olay, Alman siyasetinin özgüvenden mahrum oluflunu da yansıtıyor. Yani, bu ülkede en az 8 yıl yaflamıfl, dilini ö¤renmifl, sigortasını ödemifl, eme¤ini vermifl ve sonuçta Alman vatandaflı olmak isteyen kiflilerin entegrasyonu mantıksız ve hukuk dıflı yöntemlerle, Müslüman oldu¤u için, engelleniliyor. Bu süreçte vatandafllı¤ı almıfl olan insanlar bile, sonuçta, süreçten yara almıfl olarak çıkacaktır. Zira bu süreçte insanların özel hayatına derin bir müdahale sözkonusudur. Alman Anayasası’nın ilk maddesi olan ‘insan onuru’nun dokunulmazlı¤ı prensibi zedelenmektedir. Mesele ile ilgili protesto ve elefltirilerimizi ilgili makamlara derhal bildirdik. Tepkimizi ortaya koyduk. Ancak bu arada tepkilerimizin gerekli etkiyi göstermemesi, yani ilgililerin hatada ısrar etmesiyle de hayal kırıklı¤ına u¤radık. Maalesef hukuk ihlali olan bu olaydan hala tam anlamıyla vazgeçilmifl de¤ildir. Bütün bilirkifli raporlarının bu olayı insan hakları ihlali olarak de¤erlendirmesine ra¤men uygulamadaki ısrarı hala anlamıfl de¤iliz. Bir kısım siyasilerin bu olayı sahiplenmesi, uyum açısından bakıldı¤ında, dıfllayıcı bir uygulama olarak gelecek nesillerin bu toplumu benimsemesini zorlafltıracaktır. - Sizce vatandafllı›a geeçifllerde bir test uygulamasına ihtiyaç var mıdır? Uygulamanın sadece zararlı yönleri mi sözkonusu, faydası yok mu? - Tartıflılılabilir. Ancak, Baden Württemberg’deki uygulamayı kabul etmek mümkün de¤ildir ve gereksizdir. Zira Anayasa’ya aykırı olan bir fleyin lüzumu olabilir mi? Anayasa bir kesimin de¤il, herkesin uyması gereken bir metindir. ‹lginç olan Anayasa’yı korumakla mükellef olan içiflleri bakanlıklarının Anayasa’ya aykırı Seite 10 DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 hareket etmesi ve bir bakıma demokrasiyi ihlal etme dersi vermesidir. Ama flu olabilir, her devlet tabiî olarak haklar ve görevlerle donattı¤ı ve vatandafl olarak kabul etti¤i bir insandan bazı fleyler bekleyebilir. Bu hususa karflı bir itirazımız sözkonusu de¤ildir, olamaz da. Neden? Elbette ortak yaflam için ortak kurallar gereklidir. Vatandaflı oldu¤unuz ülkenin kurallarına ve Anayasası’na ba¤lı olmak kadar do¤al bir fley olamaz. Bu hususu her devlet insanlardan haklı olarak bekler. Ama Anayasa’ya ba¤lı olmak insanı insan olmaktan çıkarmaz, insanın özel düflünceleri de olabilir. Özel hayat ve özel düflünce de olaylara kiflisel bakıfl hakkı sözkonusudur. ‹nsanın ahlakî ve kendine öz de¤erlerinin olması bu hukuk düzenine karflı oldu¤u anlamına gelmez. Ço¤ulcu toplum renkliliklerle yaflar. Anayasa da ço¤ulculu¤u öngörmektedir. Mesela bütün insanlar aynı dine mensup olmak zorunda de¤ildir. Seküler, laik ve demokratik devletlerin gere¤i budur. Ortak yaflam için uygun yöntemler aranabilir, fakat bu yöntem, sorular sorarak vicdanların test edilmesi de¤ildir. Burada yaflamıfl olmasına ra¤men, burayı yeterince tanımamıfl bir insana, düzenlenecek kurslarla ülkeyi tanıtmak mümkündür. Aslında ben 8 yıl bu ülkede yaflamıfl bir kiflinin bu ülkeyi yeterince tanımamıfl olmasını pek düflünemiyorum. Öte taraftan, bir baflka ülkenin vatandafllı¤ına geçmek için atılan büyük adım o kadar basit bir olay da de¤ildir. Tarihî derinlikleri olan bir kökten, bir gelenekten hukuki ba¤la kopuyor insan. O ülkeye yönelik olan tarihî ve duygusal ba¤lılıktan kısmen kopuyor. Hiç bir fley olmazsa da siz geldi¤iniz, anavatanınız olan o ülkeyle olan hukukî ırsiyetinizi koparıyorsunuz. O ülke, sıradan bir ülke de¤ildir. Özellikle Türkiye’yi ele aldı¤ınızda büyük bir tarihî olan bir toplumdan bir baflka toplumun vatandaflı olmaya geçiyorsunuz. Siz orada aslına bakarsanız çok kıymet biçti¤iniz de¤erlerden de fedakârlık ederek bir baflka ülkeyle kader birli¤ine karar veriyorsunuz. Almanya’nın acılı gününde acılarını paylaflmak ve gelen tehditlere karflı Almanya’yı korumak için adım atıyorsunuz ve bunu yaparken bile bu fedakârlı¤ınız görülmeyerek, size adeta tehdit unsuru olarak yaklaflılıyor. - Peki burada yaflayan Müslümanlar sizce Almanya’nın iyi ve kötü gününde var olma bilincinde midirler? ‹nsanların kafalarında bu düflünce var mıdır? - Bu ülkenin güvenli¤i, sizin de güvenli¤iniz; bu ülkenin refahı sizin de refahınızdır. Duyguların da ötesinde, sizin de ihtiyacınızdır bu hususlar. ‹nsanlar bu ülkede çalıflıp bu ülkeye vergilerini ödemektedirler. Bu ülkede evlatlarını askerli¤e göndermektedirler. Bu gençler niçin bu ülkede askere gidiyor? Elbette ki yeni vatanı korumak için. Evladını askere gönderen kifli, di¤er boyutlarda gerekli fedakârlı¤ı yapacak ve meseleleri sahiplenecektir. - O zaman, flu andaki geliflmeleri gözönünde bulundurarak, Almanya’daki Müslümanların genel olarak durumunu nasıl de¤erlendiriyorsunuz? - Müslümanlar, yarım asırdır bu topraklarda yaflamını sürdürüyor. Bu zaman zarfında ülkeye önemli katkıları olmufltur. ‹flgücü olmanın ötesinde, yeni bir kültürel zenginli¤i de bu ülkeye getirmifllerdir. Elbette her toplum kendi de¤erlerine sahip çıkmalıdır. Meselâ, Müslümanlardaki aile yapısı, aile yapısının güçlü olması, bu ülkede kaybolan bir de¤eri bu topluma kazandırma noktasında önemli bir katkıdır. Öte taraftan, bu toplumun Müslümanları kabullendi¤ini ve içsellefltirdi¤ini söylemek zordur. Yapılan tartıflmalar bunun böyle oldu¤unu göstermektedir. Birçokları, içerisinde yafladı¤ı ülkenin vatandaflı olmasına ra¤men, hâlâ yabancı olarak görülmektedir. Müslümanlara güven gözüyle de¤il de, tehdit unsuru olarak bakılıyor ki, bu, Müslümanlara yönelik büyük bir haksızlıktır. Entegrasyonun bu flekilde baflarıya ulaflması mümkün de¤ildir. Entegrasyonun ana flartı güven ve kabuldür. Dolayısıyla bu toplum, Müslümanların flu anki konumunu, statü olarak bir yere oturtamamaktadır. Ne cemaat olarak ne de kurulufllar olarak, bize, bu toplumda hak etti¤imiz yer verilmemektedir. Ortak yaflamda bazı sorunlar ve hatalar söz konusu olabilir. Müslümanlar da geçmiflte hata yaptı. Bu topluma bakıfl açıları önyargılı idi. Ama bunlar zaman içerisinde düzelen hususlardır. ‹nsanlar, birbirlerini tanıdıkça birbirlerini anlarlar. Birbirinin tanımadan anlamak, insan tabiatı açısından mümkün bir fley de¤il. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Bu iki taraf için de geçerlidir. Müslümanların bir kısmı hâlâ memleketten getirdikleri gözlükle bu topluma bakıyorlar. Bu bakıfl gerçek resmi yansıtmıyor. Bu toplumda da, bazen haçlı seferleri zamanından, tarih öncesinden kalma bakıfl açılarıyla yan sokakta oturan kifliyi de¤erlendiriyor ki bu da yanlıfltır. ‹nsanlar birbirleriyle olan irtibatı gelifltirmelidirler. Komfluluk ve ifl arkadafllı¤ı gibi iliflkilerin geliflmesi gerekmektedir. ‹letiflimi gelifltirmeli ve artırmalıyız. Karflılafltı¤ımız yerlerde birbirimize ilgi duymamız gerekmektedir. Birbirimiz hakkında de¤il, birbirimizle konuflmamız lazım. En büyük kaybımız, birbirimiz hakkında üçüncü flahıs kanalıyla konuflmamızdır. - Sizce entegrasyon baflarıya ulafltı mı? - Tam anlamıyla söylemek mümkün de¤il. Ama, entegrasyon baflarıya ulaflmadı. Peki entegrasyon nedir ki? - Güzel bir soru. Ama cevabı...? - Entegrasyon bugün ana konulardan birisi. Öylesine önemli bir konu ki, önce üzerinde anlaflılabilecek bir ortak tanımlaması olmadı¤ı müddetçe de daha önem arzedecek. Hakkında konufltu¤unuz zaman, iki tarafın da aynı fley üzerinde konufltu¤undan emin olamıyorsunuz. Çok zor, bu yüzden de çözümü neredeyse imkansız. Almanya’daki politik simalardan, ‹çiflleri eski Bakanlarından Sayın Otto Schily’den bir aktarma yapacak olursak, en iyi entegrasyonun, asimilasyon oldu¤unu görürsünüz. Bu tanımlama aslında Anayasa’ya aykırı bir tanımlama. E¤er herkes asimile edilecek olursa o zaman ço¤ulculu¤a ihtiyacımız yok demektir. Benim için entegrasyon, karflılıklı saygıya dayanan bir arada yaflamdır. Bir baflkasının farklı ve baflka olmasına ben saygı gösteriyorum; o da benim baflkalarından baflka ve farklı olmama saygı gösteriyor. Ama, aynı toplumda beraber yaflıyoruz ve bu toplumun eflit haklara sahip insanları olarak yaflıyoruz. Entegrasyon budur. Ben, yani Alman toplumunun Müslüman olan kesimi olarak, o, ister Hristiyan, ister Yahudi, Budist veya Ateist olsun, bu toplumun bir di¤er kesimini oluflturuyor. Bizi birlefltiren nokta ise, aynı toplumda yaflıyor olmamız ve aynı ülkenin yurttaflları olarak aynı ülkeye mensub olmamızdır. Bu 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN böyle kabul edilmedi¤i müddetçe, Anayasa’ya aykırı davranılmıfl olunur. Ve Anayasa da ortak zeminimizdir. Anayasaya ba¤lılı¤ı biz Müslümanlar olarak, ço¤unluk toplumundan ve politikacılardan da bekliyoruz ki, böylece Anayasa’da ifade bulan demokratik ço¤ulculuk da korunsun. Entegrasyonda baflarıya ulaflmayan ve entegrasyonun bir parçası olan fley de, eflit toplumsal katılım meselesidir. Bu mesele Müslümanlar için de temin edilmelidir. Kamusal alanda Müslümanlar çok az temsil ediliyor. Örne¤in Eyalet Medya Kurumu’nda Müslüman temcilci yok. Ki ortak bir yaflam için medya çok önemli. Medya ile fikirler ortaya konuluyor, toplum etkileniyor, hatta, kafalardaki ön yargıları kuvvetlendiren imajlar sergileniyor. Bu anlamda, sorumlu kurumlarda, hem toplumun tümü hem de bu toplumun bir parçası olan Müslümanların yararına görüfllerini ortaya koyacak ve bu yönde katkı sa¤layacak bir Müslüman temsilci bulunmuyor. Bu tür imkanlar Müslümanlar için tanınmamıfl, ki böylece entegrasyonun gerçekleflmesine engel olunmufltur. Tabiî, entegrasyonun bir yanlızca kere atılan bir adım olmadı¤ı gerçe¤ini düflünmek gerekir. Yani, entegrasyon bir süreçtir ve bu süreç flüphesiz uzun zaman alacaktır. Ama önemli olan, bu sürce içerisinde ne kadar yer aldı¤ımız ve kadar katkı sa¤ladı¤ımız meselesidir. Bize göre, Müslümanlar aslında oldukça iyi bir entegrasyon örne¤i sergiliyor. Mesela, vergi ödemede görevlerini iyi bir flekilde yerine getiriyorlar. Di¤er toplumsal alanlarda da görevlerine yapıyorlar. Yani, entegrasyon beraberce bira içmek de¤il; karflılıklı olarak birbirlerinin farklılıklarına saygı gösterebilmektir. Bunun iki yönü var: Entegrasyon tek yol gibi, sadece bir tarafın isteklerinin yerine getirilmesi de de¤ildir. Yani ne bu tarafın ne de öbür tarafın isteklerinin maksimun boyutta yerine getirilmesi de¤ildir. Bu ortak bir süreçtir, her iki tarafın da kendisine düflen görevi yerine getirme sürecidir. - Neler yapılmasını öneriyorsunuz? - Yerel toplumun ve özellikle politikacıların daha fazla sorumluluk taflıdı¤ına ve entegrasyonu güçlendirecek kaynaklara sahip oldu¤una inanıyorum. Dil, çok Seite 11 DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 önemli ve kesinlikle ö¤renilmesi gerekiyor. Biz, dil ö¤renilmesi konusunda çabalarımızı artırabiliriz. Yapıyoruzda. Ama, bunun altyapısını tamamıyla biz oluflturamayız. Entegrasyon ba¤lamında, dil ö¤renmeyi önemli bulan politikacılardan, insanların dil ö¤renmelerine yardımcı olacak imkanları da oluflturmalarını beklerim. Üstelik, dili ö¤renmifl olmak tek baflına entegrasyon için yeterli de¤il. Toplum tanınmalı, bilinmeli. Hatta, karflılıklı olarak duyarlılıkların anlaflılabilmesi için bu toplumun tarihi ö¤renilmeli. Bu anlamda, elbette ki, Müslümanlar kendilerine düfleni yapmalı. Hatanın sadece bir tarafta oldu¤unu söylemek do¤ru de¤il. Örne¤in, Müslümanlar olarak bir konuda genel düflünce sistemati¤imizi de¤ifltirmemiz lazım. Her toplumun ahlâk anlayıflının farklı oldu¤unu kabullenmek gerek. Müslümanlar, baflkalarının da Müslümanların ahlâk anlayıflına göre hareket etmek zorunda olmadı¤ını kabullenmeli. Benim için, kendi ahlâk anlayıflım geçerlidir. Aynı flekilde benim anlaflıyımla uyuflmasa da, baflka birinin kendi ahlâk anlayıflı kendisi için geçerli olmalıdır. Burada önemli olan, bu iki farklı anlayıfl arasında nasıl davranılacı¤ının bilinmesidir. - Yani size göre Müslümanlar, entegrasyon için hazır durumda? - Elbette. Önemli kısmı entegre oldu zaten. Bu dili iyi flekilde, ö¤renmifl, tahsil yapm›fl, çeflitli mesleklerde çalıflan ve ifladamı olan, sendikacı olan insanlarımız var. ‹flte bu entegrasyon. Misaller ço¤altılabilir. Maalesef entegrasyon konusunda, olumlu geliflmeler hep gözardı edildi. Geliflmeleri tahlil edecek baflka metodlar bulmak durumundayız. Karflılıklı olarak dikkatli davranmalıyız. Hiç bir fleyi genellememeliyiz. Yerli toplumun Müslümanlar hakkındaki genel flüphecili¤ini ve genellemeci tavrına karflı, biz Müslümanlar da aynı genellemeci tavırlardan kaçınmalıyız. Bu tür tutum ve davranıfllar yararlı de¤il, aksine zararlıdır. Azınlıkların, istisnaları kural olarak algılama problemi vardır. Elbette ki aflırıcılıkla mücadele gerekir. Huzurumuzu sürekli bir flekilde bozabilecek geliflmelere karflı koymamız lazım. - ‹slam Konseyi Müslümanlar aleyhindeki karalamalara karflı hangi yolla mücedele veriyor? - Müslümanlar olarak, haksız suçlamalara itiraz etmemiz gerkiyor, bunu yapıyoruz. Olumlu ve ortayol bir davranıflla hareket ediyoruz. Toplumun hassasiyetlerini gözetiyor ve önemsiyoruz. Baflkasından bekledi¤iniz saygıyı, siz de baflkasına göstermelisiniz. Do¤rusu da budur. Bu anlamda yapabilece¤imizi yapıyoruz. Genellemeci önyargıya, karalamaya ve müslümanlar için ölümcül bir darbe olarak kabul edilebilecek olan fundamentalist suçlamasına karflı tepkimiz, demokratik bir tepki oluyor. Bunu reddediyor, bu tavrın yanlıfl oldu¤unu söylüyor, açıklıyoruz. Tabiî bunun için her türlü toplumsal gruplarla diyalo¤a önem veriyoruz. Müslümanların bundan rahatsız olduklarını anlatıyoruz. - Toplumsal bir anlaflma için bu tür diyalog görüflmelerini nasıl de¤erlendiriyorsunuz? Bir yararı oluyor mu? - Diyalo¤un çok önemli oldu¤unu biliyorum. Ama, ne kadar etkili oldu¤u hususunda emin de¤ilim. Diyalog aynı flekilde, entegrasyon konusunda oldu¤u gibi adeta sihirli bir kelime ve tek bir anlama gelmiyor. Zira, diyalogdan ne bekledi¤iniz önemli. Biz Müslümanlar olarak, en azından ‹slam Konseyi olarak, diyalog yoluyla karflılıklı tanıflmanın gelifltirilebilece¤ini ve yanlıfl anlamaların önlenebilece¤ini umuyoruz. ‹deal olarak ise diyalog yoluyla karflılıklı tan›flma, saygı ve kabullenmeye ulaflılabilece¤ini umuyoruz. - Peki ‹slam Konseyi, siyasetten ne bekliyor, ne istiyor? Siyaset hangi alanlarda daha çok görüflmeye, konuflmaya hazır olmalı? - Siyaset bu güne kadar Müslümanları gözardı etti, veya yanlıfl ba¤lamlarda konu yaptı. Müslümanları bir zenginlik olarak göremedi ve böylelikle pek çok fırsat kaçırıldı. Beklentimiz ise, Müslümanlarla iliflkilerde normale dönülmesidir. Yani, iliflkilerde normallik yok. Hep uç fleylerden konufluluyor. Siyaset, toplumdan daha çok önyargılardan etkilenmifl durumda. Siyasetin, Müslümanlarla daha gerçekçi ilgilenmesi lazım. Ayırımcı davranıfllardan, dıfllayıcı tutumundan vaz geçmesi lazım. Müslümanlar›n da eflit ve reflit vatandafl oldu¤unu kabul etmesi lazım. Ve elbette ‹slam’ın ve Müs- 11 lümanların varlı¤ının resmen tanınması bir an önce gerçekleflmeli. Bu olmadan, Müslümanların entegrasyonu yolundaki çalıflmalar verimli olmayacaktır. - Ba_örtüsü tartıflmalarından nasıl bir sonuç çıkaca¤ını umuyorsunuz? - Baflörtüsü konusunda siyaset Müslümanları bir hayal kırıklı¤ına u¤rattı. Çünkü, böylesi bir yasaklama açık bir ayırımcılık ve Müslümanların dıfllanmasıdır. Din özgürlü¤ünün kısıtlanması demektir. Anayasanın dikkate alınmaması demektir. Daha da kötüsü, Anayasaya göre, her yurttafl ve her insan eflit muamele görmesi gerekirken, baflörtüsü meselesinde, sadece Müslüman olamayanlar daha eflit görülüyor. Yasaklama getiren ve getirmeyi planlayan eyaletlerde sadece hedef olarak Müslümanlar ele alınıyor. Bu Almanya için büyük bir ayıp ve kayıptır. Görünürde, Müslüman kadınlara özgürlük getirildi¤i ve eflit haklara sahip oldukları yolunda yardımcı olundu¤u söyleniyor. Ama, bu yasak ile, di¤er dinlere mensup cinsdafllarından farklı eflit olmayan bir muameleye u¤radıkları görülmüyor. - Bu siyasetin veya devletin temel yanlıfllıklarından biri? - Siyasetin temel yanlıfllı¤ı, devletin de¤il. Siyaset, ‹slam’a iyi davranmadı¤ından dolayı da, toplum için de kötü bir örnek oluyor. - Siyaset arenasında uygulanan senaryolar....? - Toplumda ve toplumsal olarak pek çok olumlu tecrübelerimiz var. Diyalog çalıflmaları yapan kurumlar, yerel idareler ve kiliseler gibi dinî kurulufllarla kısmen güzel iliflkiler ve çalıflmalar yapan camilerimiz var. Bunun için, hiç iyi bir fley olmadı, baflarısız olundu her yerde problem var demek, bu çalıflmaları yapanlara haksızlık olur. Ne var ki, kurumsal olarak bir dıfllanma olufltu¤unda, toplumsal olarak bir dıfllanma ile karflılaflıyorsunuz. Devlet Müslümanlarla iligili endifle ve flüphelerini ortaya koyarsa bu do¤rudan toplumu da etkiliyor. Bunun için siyaset çok dikkatli davranmak zorundadır. - ‹slam Konseyi’nin siyasal bir ba¤lantısı var mı? - Bütün platformlarda müslümanların haklarını savunuyoruz. ‹slam Konseyi olarak, bir siyasî parti tercihimiz yoktur. Anayasa çerçevesinde Müslümanlara hizmet vermeye çalıflıyoruz. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 12 12 a¤lar boyu günefl ve ayın hareketleri, pek çok toplum için bir zaman ölçüsü olarak kullanılagelmifltir. ‹slamî olarak yılların ve ayların tespitinde de Kamerî takvim kullanılır. Buna göre, kamerî ayların bafllaması, yeni ayın (Hilâlin) gün batımı tarafında akflamleyin görülmesi ile bafllar ve 29 veya 30 gün sonra da bir baflka yeni ayın (Hilâl) görülmesi ile sona erer. Ramazan ayı orucunun da bafllangıcı ve bitifli Kamer’in (ayın) do¤ufl ve batıflına göre tesbit edilir. Rü’yet-i Hilâl (Hilâl’in gözle görülmesi) ‹slam fıkhında bu açıdan önemli bir yer tutar. Zira Hilâl’in görülmesi (Rü’yet-i Hilâl) ya Ramazan orucunun baflladı¤ına ya da bittifline, Zilhicce ayı Hilâl’inin görülmesi de Hac vaktinin tesbitine delil olur. Hac ibadetinin yerine getirilebilmesi için Zilhicce ayının 9. gününde Arafat Vakfesi yapılması gerekir. Kur’ân-ı Kerim’de: "Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir." (El-Bakara, 2/ 189) buyurulurak, bu vakitlerin neye göre tesbit edilece¤ine iflaret edildi¤i gibi, "(O sayılı günler) Ramazan ayıdır. ‹nsanlar için bir (rehber ve) hidayet kayna¤ı olan Kur’an bu ayda indirilmifltir.) Öyleyse sizden kim bu aya eriflirse (bu ayın hilâlini görürse) oruç tut- Ç HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Rü’yet-i Hilâl üzerine... sun" (El-Bakara, 2/185) ifadesi ile de Ramazan ayına iflaret edilmifltir. Bu ayetlerde yeni ayın görülmesinin nasıl olaca¤ına dair açık bir iflaret bulunmaz iken ayetteki "flehide" kelimesi de, gözle görülmeye delil olarak kabul edilmifltir. Fakat Peygamber Efendimizden (s.a.v.) çeflitli flekillerde rivayet edilen ancak genel bir ifadesini flu hadisin manasının oluflturdu¤u usül, bu zamana kadar yeni ayın görülmesindeki usülü de bildirmifltir. "Ramazan orucunuzu, hilâli gördü¤ünüzde tutun, hilâli gördü¤ünüzde açın. fiayet hava kapalı olursa (ay’ın görülmesine engel olursa) otuza tamamlayınız." (Buharî, Savm, II) Bu hadisten hareketle Müslümanlar, yeni ayın görülmesi esasını temel almıfllar, o zamanlarda yapılan hesab ifllemlerini onaylamamıfllardır. Bununla birlikte, ulemadan bir kısmı bu görüfllere ra¤men, hesablama neticesinde de Ramazan ayının bafllangıcının ve bitiflinin tesbit edilebilece¤ine kanaat getirmifltir. Son devir uleması ise, hesabın da bir delil olaca¤ını kabul etmekle birlikte, hesaplama ile gözetlemenin beraberce yapılması gerekti¤ini bildirmifller ve böylece Peygamberimizin sünnetinin Konrad Adenauer Vakfı başörtülüler hakkında araştırma yayınladı "Soru yöneltilen bayanların hemen hemen hepsi baflörtüsünü dini inançlarından dolayı taktıklarını belirttiler" onrad Adeneauer Vakfı’nın yayınladı¤ı arafltırma sonuçları Almanya’daki Türk kökenli baflörtülü bayanların, baflörtüsünü elefltirenlerin iddialarının tersine baflörtüsünü dini inançları nedeniyle taktıklarını ortaya koydu. Konrad Adenauer Vakfı Genel Sekreteri Christoph Kannengießer, toplam 315 bayana soruların yöneltildi¤ini, bu sayının az oldu¤unu ancak, anketin önemli sonuçlar verdi¤ini inandı¤ını belirtti. "Türk kökenli baflörtülü bayanlar ile Alman Hristiyan bayanların aile ve birliktelik konularındaki düflüncelerinin ba¤daflması gibi flaflırtıcı sonuçlar var" diyen Kannengießer, her iki taraf için de iyi bir aile birlikteli¤inin önemli oldu¤unu ifade etti. Öte yandan ankete katılanların ço¤unlu¤unun Almanya’da do¤malarına ra¤men kendilerini Türkiye’ye daha ba¤ımlı hissettiklerini belirten Kannengießer, bu kiflilerin kendilerine Almanya’da haksızlık edildi¤ini düflündü¤ünü ifade etti. K Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir DOSYA de devamının önemine vurgu yapmıfllardır. Hesab ile rü’yetin birbiri ile çeliflmesi mümkün de¤ildir. Fakat hangi hesabın, rü’yet sayılabilece¤i konusunda ihtilaf bulundu¤u için, bazı Müslümanlar, rü’yet ile hesab arasında bir uyuflmazlık oldu¤unu sanmaktadır. ‹slam ülkeleri, haberleflme imkânlarının ço¤alması ile çeflitli ihtilaflara düflmüfllerdir. Bu ihtilafların baflında, hesabın rü’yet olarak kabul edilip edilemeyece¤inin yanı sıra, yeni ayın görüldü¤ü yerlerin farklılıklarının (ihtilaf-ı metali’) kabul edilip edilmeyece¤i önemli bir problemi oluflturmaktadır. Ya da bu görülmenin, ne kadar uzak yerlere flamil olabilece¤i yönündeki ihtilaflar, ümmet arasında bir birlik oluflmasını engellemifltir. Yine de 1978 yılında ‹slam Konferansı Teflkilatı toplanarak, hilâlin tesbit usullerini belirlemifl iken, bu kurallara pek uyulmamıfltır. IGMG, ‹slam Konferansı’nın bu kararı ve Avrupa Fetva Konseyi’nin 1999 yılında Köln’de yaptı¤ı toplantısında alınan kararlardan da hareketle, hilâl tesbit usulünü flöyle belirlemifltir. 1- Ramazan ayının bafllangıç ve bitifli, Rü’yet-i Hilâl (Hilâl’in görül- mesi) ile tesbit edilir. Rü’yet, ya çıplak gözle ya da, teleskop gibi optik olarak görülmeyi kolaylafltırıcı teknik aletlerle gerçekleflir. 2- Rü’yet, ayın, güneflten sonra batması sonrasında olur. 3- Hilâlin, dünyanın her hangi bir yerinde görülebilece¤inin ilmen de mümkün olması gerekir. Ancak burada, mesafenin ne kadar olaca¤ı önemlidir. ‹slam beldelerinde hilâlin görülebilmesi, rü’yetin gerçekleflti¤i anlamına gelir. Bununla birlikte, hilâlin ‹slam beldelerinin dıflında da görülebilmesi mümkündür. Bu beldelerin ‹slam beldeleri ile aynı boylamda olması halinde bir problem bulunmaz iken, daha batı boylamlarında yer alması halinde, bu mesafenin, gün farklılı¤ı oluflmayacak bir mesafede olması gerekir. Bu kurallardan hareketle, Ramazan ayı öncesi ile sonuna do¤ru ve Zilkade ayı sonunda Zilhicce Hilâlinin tesbit edilmesi için, Almanya Hilâl ‹zleme Komitesi ile bir araya gelen IGMG Dinî ‹stiflare Kurulu, ‹slam beldelerinde bulundurdu¤u heyetlerin gözlem ve bilgilendirmeleri ile çeflitli ülkelerin yaptı¤ı açıklamaları, astronomik bilgi ve gözlemleri de gözönünde bulundurarak Hilâl’in görülüp görülmedi¤i ilanını yapmaktadır. Baden Württemberg Eyaleti’nde İslam din dersleri başlıyor Eyaletteki oniki ilkokul Almanca ‹slam din dersi imkânı sunacak aden Württemberg Eyaleti’nde yeni ö¤retim yılında oniki ilkokulda Almanca ‹slam din dersi imkanı sunulaca¤ı bildirildi. Sözkonusu din dersi, ‹slam bilgisi dersinden farklı olaca¤ı belirtilirken, konuyla ilgili konuflan Kültür Bakanı Helmut Rau (CDU), "‹slam din dersi din kimli¤ini sa¤lamlafltıracak ve aynı zamanda entegrasyona da destek olacak" dedi. Sözkonusu din dersinin programının eski Kültür Bakanı Annette Schavan tarafından oluflturulan ve ‹slami cemaatlerin temsilcileri ve pedagoglardan oluflan bir gurup tarafından oluflturuldu¤u ve Alevi din dersi programının ise Almanya Alevi Cemaati tarafından hazır- B landı¤ı belirtildi. Yeni din dersinin Freiburg, Offenburg, Singen, Stuttgart, Heilbronn, Mannheim, Philippsburg ve Villingen-Schweningen olmak üzere toplam oniki ilkokulda bafllatılırken, flu ana kadar 235 ö¤rencinin ders için kayıt yaptırdı¤ı ve deneme süresinin dört yıl olarak planlandı¤ı kaydedildi. Almanya ‹slam Konseyi Baflkanı Ali Kızılkaya yeni din dersinin sevinçle karflıladıklarını kaydetti, ancak ö¤retmenlerin, ders programının hazırlanmasına katkı sa¤layan dini cemaatler tarafından de¤il de okul yönetimi tarafından seçilmesini de elefltirdi. Buna karflın Kiliseler ise ö¤retmenlerini kendilerini seçebilmekteler. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 13 DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 13 Millî Görüş ve Entegrasyon Oğuz ÜÇÜNCÜ IGMG Genel Sekreteri ylül’ün sonundaki ilk Almanya ‹slam Konferansı tartıflmalarının gösterece¤i gibi ‹slam Toplumu Millî Görüfl (IGMG), Almanya’daki ‘organize olmufl ‹slam’ sözkonusu oldu¤unda, en tartıflmalı kurumdur. Böylelikle kurumumuz ile ilgili yapılan farklı de¤erlendirmeler aralanmaktadır. Biz, Almanya’daki ço¤u Müslümanlar tarafından, çok boyutlu altyapısıyla üyelerinin kapsamlı dini yaflamlarına kendisini vakfetmifl ba¤ımsız bir islami cemaat olarak kabul edilirken, federal ve eyalet Anayasa Koruma Daireleri temsilcileri tarafından, dini hizmetlerin gizli bir ‘islamcı’ gündem için kullanıldı¤ı ‘fare avcıları’ olarak görülmekteyiz. Sunulan hizmet ve etkinliklerin çeflitlili¤i göz önünde bulunduruldu¤unda bu klifle yorumsuz bırakılamaz. IGMG kuruluflundan bu yana, ‘Entegrasyona evet, asimilasyona hayır!’ ilkesinden yola çıkarak, Almanya’da yaflayan Müslümanların buradaki topluma uyumunu kendisine vazife bildi ve bir çok alanda öncü çalıflmalar sergiledi. IGMG bununla birlikte, ‹slam inancını bilinçli olarak yaflama ve gelenek ve örfün geçerlili¤ini, köhneleflmifl yapıları aflma gayesiyle, ‹slam kaynaklarıyla ölçme talepleri ile öncülük rolünü sürdürdü. Kamuoyunun toplumsal yara olan konulara ciddi bir flekilde de¤inmedi¤i dönemlerde, yapılanmıfl teflkilat çalıflmalarıyla erkekler, kadınlar ve gençler için zorunlu evlilik, aile içi fliddet veya genç kızların erken yafllarda teflkilat çalıflmalarına teflvik edilmesi konuları ifllendi. Bunun dıflında IGMG, anaokul ve okul türündeki paralel e¤itim yapılarının oluflumunu bilinçli bir flekilde reddetti ve çocukların dini e¤itimine odaklandı. PISA e¤itim arafltırmasının yayınlanmasından çok önce IGMG, göçmen kökenli çocukların eksikliklerini tespit etti ve ev ödevlerine yardım ve dil kursları düzenledi. IGMG, duyarlılıkla formüle edilmifl entegrasyon politikasını, yerel E teflkilatlarda prati¤e geçirmede karflılaflılan birçok eksiklikliklere ra¤men, flubelerinde uygulamakta ve kendisini devlet ve toplum nezdinde güvenilir bir muhatap olarak görmektedir. Her ne kadar da bu insanların oynadıkları olumlu rollere kamuoyunda tarafından gerekli ilgi gösterilmemifl olsa da ve hatta ülkenin iç güvenli¤i için bu insanlar bir tehlike olarak algılansa da, yukarıda de¤indi¤im güven vasfı, teflkilat üye ve idarecilerini günlük çalıflmalarında motive etmektedir. ‹ç güvenli¤in IGMG’nin Almanya’daki varlı¤ı tarafından tehdit altında olması ekseninde yapılan tartıflma, herfleyden önce ütopik bir tartıflmadır. Kamusal hayatta yer alan bazı aktörler, halka sayılar ve flüpheliler hakkında bilgi vermeyi, yatıfltırıcı bir yöntem olarak görebilirler. IGMG ve üyelerine karflı basit polemiklerle cephe alarak halktaki korkuyu beslemek, büyük bir saptırma olarak karflımıza çıksa da, bu tip tartıflmalarla toplumsal barıflın kalıcı bir flekilde zedelenmesi düflündürücüdür. Böylelikle, önemli bir islami kuruluflun altyapı ve imkanlarının entegrasyon sürecinde kullanımı engelDie Islamische Gemeinschaft Milli Görüs ist, wenn es um die Thematik „Organisierter Islam" in Deutschland geht, wie auch aus den Diskussionen um die erste deutsche Islamkonferenz Ende September diesen Jahres deutlich wird, die wohl umstrittenste Organisation. Und so klaffen die Bewertungen über den Verband auch weit auseinander. Sind wir für viele Muslime in Deutschland, eine unabhängige islamische Religionsgemeinschaft, die sich mit einer weit gefächerten Infrastruktur, im übrigen sehr erfolgreich, der umfassenden Religionsverwirklichung ihrer Mitglieder widmet, gelten wir für die Vertreter des Verfassungsschutzes in Bund und Land als „Rattenfänger", bei denen die religiöse Dienstleistung letztlich nur als Fassade für eine versteckte „islamistische" Agenda fungiert. Das kann man aber im Angesicht der Vielfalt der angebotenen Aktivitäten, nicht unkommentiert lassen. Auf der Basis des Leitgedankens „Ja zur Integration, Nein zur Assimilation", hat sich die IGMG seit ihrer Gründung der Integration der in Deutschland lebenden Muslime in die hiesige Gesellschaft verschrieben und auf vielen Gebieten Pionierarbeit geleistet. Mit dem Anspruch, den islamischen Glauben bewusst zu praktizieren und Traditionen und Riten auf ihre Konformität mit den islamischen Quellen zu prüfen, hat sie dabei eine Vorreiterrolle übernommen, um verkrustete Strukturen aufzubrechen. Mit Hilfe strukturierter Verbandsarbeit für Männer, Frauen und Jugendliche wurden Themen wie Zwangsheirat, Gewalt in der Familie oder Förderung von Mädchen bereits frühzeitig in der Verbandsarbeit thematisiert, als die breite Öffentlichkeit sich für diese noch nicht ernsthaft interessierte. Darüber hinaus hat die IGMG den Aufbau paralleler Erziehungsstrukturen in Form von Kindergärten und Schulen bewusst abgelehnt und sich auf die religiöse Erziehung der Kinder konzentriert. Schon lange vor der Veröffentlichung der PISA-Studie hat die IGMG die Defizite der lenmektedir. Anayasa Koruma Dairelerinin de¤erlendirmelerinin, IGMG’nin kendi kurumsal kimli¤inin karflı kutbunda yer almasını ve onyıllar süren takibin ardından teflkilatımızın Anayasa düflmanlı¤ını ispatlayan delilleri, ilgili dairelerin hala borçlu olmasını bir kenara bıraksak bile, bütün gözlemciler, bu ülkedeki Müslümanların oluflturaca¤ı bir yapının, IGMG’nin katılmaması durumunda, ‘temsil etme’ meselesinde flüphe uyandıraca¤ı hususunda hemfirkirdirler. Almanya’daki Müslüman toplulu¤un ortak geliflimi ve en önemli sorunlarının çözümü için reçeteler taflımasından dolayı Müslümanları temsil eden yapıların birlefltirilmesi konusu, IGMG yönetimi için önemlidir. Bu sebepten dolayı tanınmıfl çatı örgütlerin, yani D‹T‹B’in de bu yeni oluflan yapıya kazandırılması, kanaatimizce çok anlamlıdır. Bu ba¤lamda, bu ülkedeki siyasi sorumluların sonuçlanmıfl olaylarla bizimle u¤raflmasından önce inisiyatifi ele almanın Müslümanların elinde oldu¤u ifade edilebilir. Birleflme sürecinin sonunda, sürece dahil olan organiKinder mit Migrationshintergrund erkannt und flächendeckend Hausaufgabenhilfen bzw. Nachhilfe und Sprachkurse eingerichtet. Und so könnte man die Liste von Aktivitäten, die den Integrationsprozess befördern, beliebig fortsetzen. Bei all den Defiziten, die sich bei der Umsetzung in den Ortsgemeinschaften noch ergeben, setzt die IGMG ihre gewissenhaft formulierte Integrationspolitik vor Ort um und sieht sich als zuverlässiger Partner im Diskurs mit Staat und Gesellschaft. Daraus beziehen die Funktionäre und Mitglieder ihre Motivation für ihr tagtägliches Engagement, auch wenn die öffentliche Wahrnehmung für die positive Rolle dieser Menschen größtenteils noch fehlt, ja sogar ihr Wirken als Bedrohung der Inneren Sicherheit empfunden wird. Die Debatte um die Bedrohung der Inneren Sicherheit durch die Präsenz der IGMG in Deutschland ist in erster Linie eine PhantomDebatte. Mag sein, dass einige Akteure im öffentlichen Leben es als beruhigend empfinden, der Bevölkerung Zahlen und Verdächtige zu präsentieren. Auch wenn die Versuchung groß ist, mit dumpfer Polemik gegen die IGMG und ihre Mitglieder zu agitieren, um Angst in der Bevölkerung zu schüren, bleibt zu bedenken, dass man mit dieser Art der Diskussion den gesellschaftlichen Frieden nachhaltig gefährdet und die Nutzung der Möglichkeiten und Infrastruktur einer wichtigen islamischen Organisation im zähen Integrationsprozess verhindert. Mal abgesehen davon, dass die Bewertung der Verfassungsschutzämter dem Selbstverständnis der IGMG diametral entgegensteht und sie auch nach Jahrzehnten der Beobachtung, Beweise für die angebliche Verfassungsfeindlichkeit schuldig bleiben, stimmen doch alle Beobachter darin überein, dass eine wir auch immer geartete Struktur von Muslimen in diesem Land ohne eine Beteiligung der IGMG schon von Beginn an Zweifel an der Repräsentativität aufkommen zasyon ve kurulufllar tarafından kabul edilebilecek olan uygulanabilir bir tasla¤ın hazırlanması hususunda iyiyimseriz. Bundan sonra önemli olan asıl husus, karflı tarafta yer alan siyasilerin bu yeni temsilciye do¤ru bir adım atma ve onu tanımada hazır olup olmadıklarıdır. Bu ülkenin gelece¤i için taflıdı¤ımız ortak sorumluluk, düflüncemize göre, müslüman sivil toplum ile devlet arasında iflbirli¤ini ve kurumsallaflmıfl ortak çabayı emretmektedir. Bu çaba aynı zamanda, ‹slam dininin ve Müslümanların, Federal Almanya’daki di¤er dini cemaatlerle eflit hukuki muamele görmesi ve eflit hukuki statü kazanmasıyla efl anlamlıdır. Bunu söylerken, bu ülke siyasilerinin, geçerli hukukun ötesine geçmelerini talep etmemekteyiz. Onlar ‹slam’ın hukuki entegrasyonuna yönelik cesur siyaseti formüle etme hususundan muaf tutulamazlar. ‹flte bu cesur siyaset, insanların karflılıklı günlük iliflkileri ba¤lamında zedelenen atmosfer göz önünde bulunduruldu¤unda, kolay uygulanmayacak toplumsal entegrasyona do¤ru atılan ilk ve önemli bir adımdır. lassen würde. Für die Verbandsführung der IGMG hat die Vereinheitlichung der Strukturen muslimischer Repräsentanz einen immens hohen Stellenwert, weil sie insbesondere für das Zusammenwachsen der muslimischen Gemeinschaft in Deutschland und das Lösen ihrer wichtigsten Probleme, wichtige Impulse verspricht. Deshalb ist es aus unserer Sicht sehr bedeutsam, alle namhaften Dachverbände, also auch die DITIB für die neu zu gestaltenden Strukturen zu gewinnen. In diesem Sinne kann man sagen, dass es an uns Muslimen liegt, die Initiative zu ergreifen bevor uns die politisch Verantwortlichen dieses Landes mit vollendeten Tatsachen konfrontieren. Wir sind zuversichtlich, dass am Ende dieses Entwicklungsprozesses ein tragfähiger Entwurf herauskommt, der auch die Zustimmung der beteiligten muslimischen Organisationen und Verbände finden wird. Nun liegt es an dem politischen Gegenüber zu signalisieren, ob er bereit ist, auf diesen neuen Repräsentanten zuzugehen und ihn als Ansprechpartner anzuerkennen. Die gemeinsame Verantwortung für die Zukunft dieses Landes gebietet aus unserer Sicht die Kooperation und das institutionalisierte Zusammenwirken von muslimischer Zivilgesellschaft und Staat, denn sie wäre gleichbedeutend mit der rechtlichen Gleichbehandlung und Gleichstellung des Islam und der Muslime mit anderen Glaubensgemeinschaften in der BRD. Dabei verlangen wir nicht, dass die politisch Verantwortlichen dieses Landes sich über geltendes Recht hinwegsetzen. Sie werden aber nicht mehr umhin kommen, eine beherzte Politik zur rechtlichen Integration des Islam zu formulieren. Sie wäre ein erster und wichtiger Schritt zur gesellschaftlichen Integration, die sich angesichts der gestörten Atmosphäre im alttäglichen Umgang der Menschen miteinander nicht minder schwierig gestalten wird. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 14 DOSYA 14 oplantıya, Diyanet ‹flleri Türk ‹slam Birli¤i (D‹T‹B - Genel Sekreter Mehmet Yıldırım), Avrupalı Türk Demokratlar Birli¤i (UETD - Dr. Fevzi Çebe), Federal Almanya ‹slam Konseyi (‹slamrat - Ali Kızılkaya), ‹slam Kültür Merkezleri Birli¤i (VIKZ - Murat Eflgi), Almanya ‹slam Toplumu (IGD - ‹brahim El-Zayat), Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (ZMD - Dr. Ayyub Axel Köhler) katıldı. 11 Eylül saldırısının aralarında müslümanların da oldu¤u masum insanlara karflı gerçeklefltirildi¤i belirtilen ortak basın bildirisinde, ‹slam’ın barıfl dini oldu¤u ve teröre asla izin vermedi¤i vurgulandı. Müslümanların barıfl ve daha adil bir dünya için dua etmeleri istenen bildiride: "11 Eylül’ün insanların zihninde fliddetin, terörün ve dini radikalli¤in sembolü olarak da¤lanmıfltır" denilerek flu görüfllere yer verildi: "Suçsuz olanlara karflı yapılan bu T Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 11 Eylül kurbanları için ortak dua Diyanet ‹flleri Türk ‹slam Birli¤i’nin (D‹T‹B) Genel Merkez’inde bir araya gelen Müslüman Birliklerinin ve Göçmen Kurulufllarının temsilcileri 11 Eylül saldırısının 5. yıldönümü münasebetiyle ortak bir basın toplantısı yaptılar. saldırıda aralarında müslümanların da bulundu¤u kurbanları ve mensuplarını saygıyla anıyoruz. Terör ‹slam’da bir müdafaa bulamaz. Bütün müslümanları her toplulukta dünya barıflı ve adaletı için dua etmeye ça¤ırıyoruz. ‹slam dini barıflı temin eden dindir. Her gün verilen ‘selam’ inancımızdaki barıflı ifade eden özel bir semboldür. Müslümanları ‹slam’ın barıflseverli¤ini anlatmaları için cesaretlendirmeye devam ediyoruz. Bu ça¤rımız toplumda, özellikle 11 Eylül’den sonra meydana gelen ‹slam düflmanlı¤ına daha kararlı bir flekilde karflı koymaları için de ge- çerlidir. Terör saldırılarından sonraki geliflmeler flunu göstermifltir ki, dünya çapında terör, fliddet ve radikalli¤e karflı yapılan mücadele ancak bu sorunların kaynak sebepleri ile mücadele edildi¤i takdirde baflar›ya ulaflır. Adalet, saygı ve dayanıflma günlük eylemlerimizin bir parçası olursa ümidimiz olan sürekli bir barıfl, sulh ve uyum içinde bir yaflam gerçek olacaktır". Ortak basın bildirisini imzalayan kurulufllar flunlar: Avrupa Ehli Beyt Alevi Federasyonu (ABAF), Avrupa Türk Kültür Dernekleri Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Birli¤i (ATB), Avrupa Türk ‹slam Kültür Dernekleri Birli¤i (AT‹B), Avrupa Cem Vakfı (ACV), Diyanet ‹flleri Türk ‹slam Birli¤i (D‹T‹B), Türk-Alman Dostluk Dernekleri Birli¤i (Hür Türk), ‹slam Toplumu Milli Görüfl (IGMG), Almanya ‹slam Konseyi (AIK), MÜS‹AD-Almanya, Avrupa Demokrasi Vakfı (ADV), Almanya Türkiye Kökenliler Konseyi (RTS), Türk-Alman ‹fladamları Avrupa Federasyonu (T‹DAF), Avrupalı Türk Demokratlar Birli¤i (UETD), ‹slam Kültür Merkezleri Birli¤i (VIKZ), Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (ZMD) Almanya ‹slam Toplumu (IGD) Papa 16. Benedikt İslam dini ve İslam tarihi hakkında yeterince bilgiye sahip değil apa 16. Benedikt’in yaptı¤ı açıklamanın, ‹slam dini ve ‹slam tarihi hakkında yeterince bilgilendirilmeden yapıldı¤ı anlaflılmaktadır. Sayın Papa 16. Benedikt, ‹slam dini ve ‹slam dininin geçmifli ile ilgili yeterince bilgilendikten, ‹slam medeniyetinin dünya medeniyetine katkılarını bilerek, Hristiyanlık ve Hristiyanlı¤ın geçmifli ile objektif bir karflılafltırma yaptıktan sonra bu açıklamayı yapmıfl olsaydı, inanıyoruz ki; faydalı ve dünya barıflına katkı sa¤layan bir de¤erlendirme ortaya çıkmıfl olurdu. Dünyada hiç bir din ve ideoloji baskı ile yayılmıfl ve varlı¤ını sürdürebilmifl de¤ildir. ‹slam dini akla ve gönüle hitap eden bir dindir. Ülkeleri de¤il, önce kafaları ve gönülleri fethetmifltir. ‹slam dini, baskı, zorbalık ve menfaat karflılı¤ı kabul edilen inancı inanç olarak bile kabul etmez. ‹slam dini bu anlayıflı ile kısa sürede büyük kitleler tarafından kabul görmüfl ve bütün zorluklara ra¤men, bugün de milyarları aflan insanın kafasında ve gönlünde yaflamaya devam etmektedir. Bizlerin müslümanlar olarak, bütün din ve inançlara, bütün inanç sahiplerine saygımız vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatında bunun bir çok örnekleri görülür. Biz dinlerin insanların mutlulu¤una hizmet amacı taflıdı¤ına, insanları dostça, bir arada huzur içinde mutlu etmeyi hedefledi¤ine inanıyoruz. Hedefi insanlı¤ın huzuru ve mutlulu¤u olan dinleri, toplumları birbirinden so¤utup düflman hale getirecek ve ayrıfltıracak ifadelerle de¤erlendirilmenin do¤ru bir yöntem olmadı¤ını kabul ediyoruz. Dünyanın barıfl ve huzur içinde bir dünya haline gelebilmesi için, baflta dini liderler olmak üzere herkesin gerekli hassasiyeti göstermesi ve karflısındakinin kutsal de¤erlerine saygı göstermesi gerekmektedir. Dinleri ve inanç sahiplerini yanlıfl ve eksik bilgi ve de¤erlendirmelerle kötüleyerek, toplumları gererek dostlukları yok etme anlayıflı hiç bir dine ve din mensubuna fayda sa¤lamamıfltır. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle; "Senin dinin sana, benim dinim bana" anlayıflıyla, farklı din, farklı ırk, farklı kültür ve medeniyetlere mensup insanların barıfl içinde dostça, birlikte yaflamasını sa¤lamak herkesin görevi olmalıdır. Bu konuda en büyük görev de dini liderlere düflmektedir. Kamuoyuna saygıyla arz ederim. Rıdvan ÇAKIR / D‹T‹B Genel Baflkanı P 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Hayat Seite 15 HABER Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 15 IGMG Yaz Okullarına ilgi yoğundu Yaz Okulları programlarına yaklaflık 20 bin çocu¤umuz katıld› slam Toplumu Millî Görüfl E¤itim Baflkanlı¤ı tarafından düzenlenen Yaz Tatilini De¤erlendirme Programları büyük bir bafları ile sonuçlandı. IGMG E¤itim Baflkanlı¤ı’nın de¤erlendirmelerine göre bu sene, Yaz Tatilini De¤erlendirme Programlarına 9 bin 459’u kız, 10 bin 724’ü de erkek olmak üzere toplan 20 bin 183 talebe katıldı. Programlar, cemiyet ve bölgelerin durumlarına göre gündüzlü ve yatılı olarak düzenlendi. Yatılı olarak programlara katılan kız talebe sayısı 1,134 olurken, erkek yatılı talebe sayısı da 1313 oldu. Di¤er talebeler ise, Yaz Tatilini De¤erlendirme Programlarını gündüzlü olarak takip ettiler. Kısaca IGMG Yaz Okulları adı ile anılan program, izin döneminde Avrupa’da kalan çocuklarımızın tatillerini de¤erlendirmelerini, ‹slam dini ile ilgili temel bilgileri ö¤renmelerini ve ‹slamî kimliklerini gelifltirmelerini hedefliyor. Yaz Okulları programlarında, dinî e¤itim amaçlı düzenlemelerin yanı sıra, tatil, e¤lence, gezi ve sosyal aktiviteler de yer aldı. Bu anlamda IGMG Yaz Okulları, yalnızca dinî dersler veren bir okul görevi görmeyip aynı zamanda, tatil de¤erlendirme ve e¤itim programları fleklinde gerçekleflti. IGMG Yaz Okulları’nda flu müfredat uygulandı. 1- Dinî ö¤retim ve e¤itim. 2- Türkçe dil bilgisi ve Türkçeyi do¤ru kullanma kabiliyeti. 3- Diyalog dersleri. 4- Rehberlik dersleri. 5- Spor, gezi ve sanatsal etkinlikler. 1- Dinî ö¤retim ve e¤itim: Yaz Okullarına gelen ö¤renciler Müslüman çocuklardır. Genellikle bu çocuklar, yıl boyunca ‹slâmî kimliklerini oluflturacak bilgilerden mahrum kalmıfl çocuklardan olufluyor. Ailesi yeteri kadar ‹slamî bilgiye sahip olmayan, ya da bildiklerini çocuklarına aktarma fırsatı bulamayan çocuklarımızın bu önemli ihtiyacı, Yaz Okulları ile karflılandı. Dinî ö¤retim ve e¤itim müfredatında, Müslümanların namaz, hac, oruç, zekât gibi tüm ibadetlerini kapsayan ilmihal bilgileri önemli bir yer tuttu. Öte yandan, temel ‹slamî inançlar ve akaid bilgileri de müfredatta yer aldı. ‹slam dininin temel kayna¤ı olan Kur’an-ı Kerim’in ö¤renilebilmesi için Elif-Be, Elif-Be’yi bilenler için ise, Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okuma, daha sonra da Kur’an-ı Kerim’in kendi okuma kurallarını içeren tecvidli okuma, kısa sûreler, meal ve tefsir dersleri verildi. Peygamber Efendimizin tüm Müslümanlar için örnek hayatını içeren Siyer-i Nebi ve ‹slam tarihinden örnekleri içeren tarih dersleri de müfredatta yer aldı. Ahlâk ve Adâb-ı Muafleret dersleri Yaz Okulları programlarının önemli bölümlerinden birisini oluflturdu. Ahlâkî olgunluk kazanmak, çocuklarımızın, kendisine, ailesine ve genelde tüm topluma karflı sorumluluklarının bilincinde yetiflmeleri için ‹slâm ahlâkı ve iyi davranıfl kuralları olan ve edepli bir hayat için bilinmesi gerekenleri kapsayan Adâb-ı Muafleret dersleri de bu kapsamda yer aldı. 2- Türkçe dil bilgisi: IGMG Yaz Okulları’na katılan çocuklarımızın çok büyük bir bölümü Türkiye’den gelen göçmen ailelerin çocuklarından olufluyor. Bu yüzden çocuklarımızın Türkçe ile olan ba¤ları aynı zamanda ‹slamî ‹ kimliklerinin de bir parçasını oluflturuyor. Sa¤lam bir kimli¤in oluflup yerleflmesinde ana dilin önemini reddetmek mümkün olmadı¤ı için, Yaz Okulları’nda Türkçe dil bilgisi ve Türkçeyi do¤ru kullanma kabiliyetinin geli_tirilmesine ayrı bir önem verildi. Türkçe dil bilgisi, bu yüzden, aynı zamanda göçmenlerin kendi kültürel zenginliklerini Avrupa’ya sunmalarını da teflvik etmifl oluyor. 3- Diyalog dersleri: Diyalog dersleri, adı üzerinde, karflılıklı olarak anlaflabilmenin yollarını arama dersleridir. Bu derslerde, farklı bir kültür ortamında genç nesiller olarak Müslümanca yaflayabilme, ancak bununla birlikte farklı di¤er din/kültür mensupları ile de ortak yaflamanın önemi anlatıldı. Çocuklarımızın günlük hayattaki tecrübeleri ıflı¤ında karflılıklı tartıflma ve müzakerelerin de yapıldı¤ı bu dersler, çocuklarımızın Avrupa toplumu içinde hayatı kavramalarına yardımcı oluyor. Bu ba¤lamda yerel lisanlarda ‹slamî din dersleri de verildi. Yerel lisanlardaki din dersleri ile çocuklarımız, kendi inandıkları ve yafladıkları dini karflısındakilere anlatabilme imkânına kavuflarak, kendilerine olan öz güvenleri pekifltirildi. 4- Rehberlik dersleri: Rehberlik derslerinde, çocuklarımızın hayata hazırlanmalarını, hayatı anlama ve kavramalarına yardımcı olundu. Özellikle, okulun ve okul e¤itiminin önemi üzerinde durulan bu derslerde, ö¤rencilerin çeflitli meslek dallarına olan ilgi ve merakı artırıldı. Çocuklarımızın kendi kabiliyetlerinin ortaya çıkarılabilmesi için, ebeveynleri ile de karflılıklı görüflmeler yapılarak çocukların e¤ilimleri tespit edildi. 5- Spor, gezi ve sanatsal etkinlikler: Yaz Okulları programları içerisinde spor, gezi ve sanatsal etkinlikler, çocuklarımızın verimli ve nefleli bir tatil geçirmeleri için, müfredata alınmıfltır. Çocuklar, çocukluklarını ancak birbirleri ile çok yakın bir iliflki içerisinde oynayacakları çeflitli oyun ve sportif faaliyetler ile tadabilirler. Oyun, bu açıdan de¤erlendirildi¤inde çocuklarımızın en tabiî hakkıdır. IGMG, bu sportif faaliyet ve gezi programları ile sanatsal etkinlikleri, çocuklarımızın kendi aralarındaki çocuksu iletiflimlerini sa¤lam temeller üzerlerine oturtmaları ve yeni dostluklar, arkadafllıklar kurabilmeleri için bir araç ve fırsat olarak de¤erlendiriyor. Öte yandan, bu faaliyetlerle ebeveynlerin de do¤rudan katılımı sa¤lanarak, çocuklar ile yetiflkinlerin beraberce ama birbirlerine saygı/sevgi çerçevesinde oynayıp, e¤lenmeleri amaçlanıyor. Yaz Okulları’nda uygulanan müfredatın tümü, çocuklarımızın, dinî temel bilgileri edinip dinî e¤itim görerek, gelece¤e dair bir perspektif edinmeleri, yeni dostluklar kurmaları, karflılıklı iliflkilerde saygılı davranma ve kendi özgüvenlerini kazanmaları amaçlandı. Kısacası müfredat, kimlik ve kiflilik kazanma, Müslüman bir cemaate mensubiyet duygusu, görgü kuralları, çocukların toplum içindeki vazifeleri, insanlarla en güzel flekilde birlikte yaflama duygusu ve daha birçok melekenin kazanılmasına yönelik olarak uygulandı. Duruma göre, yatılı ve gündüzlü olarak yapılan Yaz Okulları, bazı yerlerde, fizikî mekânların durumuna göre, bu müfredatın bazı bölümlerine biraz daha öncelik verildi. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 16 Einbauküchen& Elektrogeräte Küche Marktstraße. 6-8 · D-65428 Rüsselsheim Inhaber: Tefik ‹zci Tel: 06142-797793 · Tel: 06142-798627 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 17 Hayat DOSYA Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Pozitif Entegrasyon ntegrasyon: Bir bütün haline gelme, bütünleflmifl, bütünü oluflturan, bütünleyen, birbirini bütünleyen anlamlar›na gelir sözlükte. Bu kelime toplumda, uyum içinde birlikte, bar›fl içinde, karfl›l›kl› hoflgörüye dayal› bir flekilde yaflamak fleklinde anlafl›l›r. Do¤rusu da budur. Pozitif Entegrasyona gelince; bu tabir biraz daha netice al›c› olmas›ndan dolay› önemlidir. Tüm ayk›r› düflünce, inanç, örf, adet, dil, din ve yaflam tarz›n› benimseyen bireylerin toplum içinde çat›flmadan, kavga etmeden, birbirini afla¤›lamadan, hoflgörü içerisinde birlikte yaflamas›d›r. ‹flte pozitif entegrasyondan anlafl›lmas› gereken de budur. Geçenlerde TAM (Türkiye Araflt›rmalar Merkezi) yetkilileri Entegrasyon için 12 maddelik bir teklif sunarak bir bas›n toplant›s›yla kamuoyuna ve yetkililere öneriler getirdi. “‹slamiyetle ortak yaflam” bafll›¤›yla sunulan öneri paketinde, ‹slami dernek ve kurumlar kadar Alman toplumuna da görevler düfltü¤ü belirtiliyor. Oniki maddelik öneri paketinde ilk befl maddenin Almanlara düflen görev ve sorumluluklar, yedi maddesinin de müslümanlarin görev ve sorumluluklar› oldu¤u vurgulan›yor. Bu maddeler k›saca flöyle s›ralan›yor: 1- ‹slam Dininin ço¤ulcu toplumca tan›nmas›, 2- ‹slam Dininin hukuki olarak tan›nmas›, 3- Müslümanlar için sosyal hizmetlerin oluflturulmas›, 4- Müslüman teflkilatlar›n parasal olarak desteklenmesi, 5- ‹slam Din Dersinin okullarda okutulmas›, 17 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 E Dr. Yusuf IŞIK İlahiyatçı-Eğitimci 6- Diyaloga aç›k olmak, 7- Kamuoyuna yönelik bilgilendirmelerin yap›lmas›, 8- Yaflad›¤› ülkenin yaflam tarz›na aç›k olmak, 9- Kurumlarda daha fazla aktivite, 10- Uluslarüstü de¤iflime aç›k olmak, 11- Kamu ile ortak çal›flmaya aç›k olmak, 12- Kad›n erkek eflitli¤inin sa¤lanmas›, TAM`›n öneri paketindeki teklifler k›saca böyle. Kat›ld›¤›m›z maddeler olmakla beraber, izaha ve yoruma muhtaç maddeler de bulunmaktad›r. O bak›mdan TAM`›n sundu¤u ve teklifler içeren bu paketini tam bulmam›z mümkün de¤ildir. Eksiktir. Neden mi? Bu maddeler, yap›lmak istenenleri içermektedir. Bunlar›n yap›labilmesi için, yap›lmamas› gerekenleri de s›ralamak gerekir. fiöyle ki; 1- Dayatmalardan uzak durulmal›, 2- Çifte standart uygulanmamal›, 3- Yerli-yabanc› ay›r›m› yap›lmamal›, 4- Psikolojik bask›lar uygulanmamal›, 5- Bizimkiler ve ötekiler düflüncesinden uzaklafl›lmal›, 6- ‹fl ve afl imkanlar›n- dan -ekonomik paydan- eflit olarak yararlan›lmal›, 7- Suçun flahsili¤i prensibi gözard› edilmemeli. (Marocco`lu Hasan`›n iflledi¤i suçtan dolay› Türk Mehmet`ten özür dilemesi beklenmemeli) 8- 11 Eylül sendromundan bir an önce kurtulunmali, 9- Karikatür krizinin yolaçt›¤› toplu kin ve nefret duygular› art›k yok edilmeli, 10- Yurtd›fl›, oturum k›s›tlamas›, fifllenme vb... tehditlerle multikültüre katk› sa¤layanlar korkutulmamal› ve ürkütülmemeli, Bütün bunlar ve buna benzer fleyler pozitif entegrasyona inan›lmaz katk›lar sa¤layacakt›r. Yeterki, samimiyetle ve sa¤duyu ile konuya yaklafl›ls›n. Özet olarak söylenecek son söz sudur; Tüm ayk›r› düflünce, inanç, örf, adet, dil, din ve çeflitli yaflam tarz›n› benimseyenlerin toplum içinde çat›flmadan, kavga etmeden, teröre sapmadan, birbirini afla¤›lamadan hoflgörü içinde birlikte yaflamak en ideal olan›d›r. Burada önemli olan, paralel toplum meydana getirerek ayr›mc›l›k yapmadan anayasal çerçeve içerisinde kalarak ülkenin kültürüne, ekonomisine, sosyal yaflant›s›na ve kalk›nmas›na pozitif katk›larda bulunmakt›r. Bu noktada; Devlet yetkililerine, entellektüellere, ayd›nlara, yazarlara, ilim adamlar›na, ö¤retmenlere, din adamlar›na ve sokaktaki sade vatandafla kadar herkese görevler düflmektedir. Özellikle de sivil toplum kurulufllar› bu pozitif görevin yerine getirilmesinde katalizör rolü oynamal›d›rlar. Demokrasinin de gere¤i budur. Hak Geldi Batıl Zail Oldu RAMAZAN KAMPANYASI ☞ Bir komşunuza ☞ Bir tanıdığınıza ☞ Bir akrabanıza ya da bir öğrenci veya hapishanedeki bir mahkuma RAMAZAN BOYUNCA gazete göndererek gazetemizin daha fazla eve girmesine destek vermek istemez misiniz? Siz EVET Diyorsanız; Bir Ay da Biz Hediye olarak Gönderebiliriz. Milli Verlags Gmbh Rudolf Str.13 - 60327 Frankfurt Tel.: 069 / 25 78 19 20-21 Faks: 069 / 25 78 19 10 E-Mail: [email protected] 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 18 Hem içinizi hem cebinizi ferahlatacak fiyatlar Serinletici aksiyon fiyatları için arayınız Süper Angebote Siemens Straße 1 · 67269 Grünstadt Fax: 06351-123466 · Handy: 0179-9705472 · 0178-4831997 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 19 Hayat Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 P apa 16. Benedikt’in, bir Bizans imparatorundan alýntý yaparak, “Muhammed, vaaz ettiði inancý kýlýçla yayma emrinden baþka hangi yeniliði getirmiþtir: Sadece þer ve insanlýk dýþý þeyler” sözlerine, Ýslam dünyasýnýn tepkisi sürüyor. Dünya bilim tarihine “Altýn çað” olarak damgasýný vuran Ýslam bilginleri, 8. yüzyýldan itibaren bilim dünyasýnýn ebedi aydýnlýðý oldular. Cabir el Hayyan, Fergani, Biruni, Harezmi, Razi, Ýbni Sina, Sabit Bin Kusra, Heysem, Ebul Vefa, Battani ve nice Ýslam bilginleri matematik, fizik, kimya ve týp ilminin temellerini oluþturdular. Ýslam aleminde bilimsel çalýþmalarýn öncülüðünü astroloji ve buna baðlý olarak astronomi yapmýþtýr. Müslümanlarýn astronomi ve astrolojiyle ilgili çalýþmalara baþlamalarý, öncelikle, günün vakitleri ve kýbleyi belirleme ihtiyacýndan doðmuþtur. Müslüman astronomlarýn, matematiðin astronomiye uygulanýþýnda geliþtirdikleri yeni metodlar, hem matematik hem de astronomiye kesin boyutlar kazandýrmýþtýr. Örneðin, müslümanlar, kiriþler hesabý yerine trigonometriyi ve sinüsler hesabýný kullanmýþ, böylece gezegenlerin hareketiyle ilgili hesaplama tekniklerinde daha önce ulaþýlanýn çok ötesinde bir mükemmelliðe eriþmiþlerdir. Astronomiyle birlikte geliþen astroloji bu dönemde neredeyse birbirinin içine girmiþ durumdadýr. Hatta astroloji, matematik, fizik, kimya, týp ve insaný konu alan hemen bütün ilimlerle içiçe bulunmaktadýr. Bunun nedeni, sanýrým Ýslam felsefesinin içinde gizlidir. Çünkü, insan, bütün varoluþu kendi içinde özetleyen bir mikrokozmos yani küçük alemdir, varoluþun sembolüdür. Bu nedenle varlýðý kavramanýn anahtarý insandýr. 19 13 DOSYA Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN du. HAYATA DÜÞÜLEN NOTLAR… Aydýn ERSOY [email protected] Bütün bunlardan dolayý da çok önemli astronomi risalesine iliþtirilmiþ astrolojik bölümler vardýr. Ve, insanýn yeryüzü hayatý ile göksel etkiler arasýndaki karþýlýklý iliþkiye ayrýlmýþtýr. Astrolojinin bir sistem ve disiplin olarak ilk kez ortaya çýkýþý, Batlamyus dönemindeki Mýsýr ve özellikle Kahire’de yapýlan çalýþmalardýr. Ýbni Sina’nýn “Kitab-ül Þifa” adlý eserinin yüzlerce yýl Aristo’nun eseri olarak Avrupa’da okutulduðunu, Biruni’nin Yerçekimi Yasasý’ný Newton’dan önce bulduðunu, Cabir Hayyan’ýn 8. yüzyýlda akýl yoluyla insanýn kopyalanabileceðini ortaya attýðýný, Harezmi’nin 9. yüzyýlda “0” rakamýný bularak matematik biliminin bugünkü düzeyine ulaþmasýný saðladýðýný kaçýmýz biliyor? Örneðin Türk bilgini Ýbni Sina’nýn “Kitab-ül Þifa” adlý eseri, yüzlerce yýl Aristo’nun eseri olarak Avrupa’da okutuldu. Bu yanlýþlýk Ýngiliz bilim adamý Eric Holmyard tarafýndan ancak 1928 yýlýnda düzeltildi. Ýbni Sina’nýn 10. yüzyýlda yaþayan bir bilgin olduðu göz önüne alýnýnca bu hatanýn 10 asýr boyunca devam ettiði ortaya çýkýyor. Batýlý bilim adamlarýndan Bergson’un “Daha 14. asýrda Ýslam ülkeleri birer ilim ve irfan fuarý. Hükümdar saraylarýnýn her taþý inci gibi iþlenmiþ birer sanat abidesi, birer ilim ve mari- fet merkezi olarak gözleri kamaþtýrýrken Avrupa yoðun bir cehalet ve karanlýk içindeydi.” sözleriyle özetlediði tespitleri ne kadar dikkat çekicidir? Medeniyet bütün milletlerin ortak malýdýr. Bugünkü medeniyet çizgisinde her milletin az çok payý var. Tarihi süreç içinde Mýsýrlý, Yunanlý, Çinli, Hindu, Ýranlý, Arap ve Türk bilginler medeniyet yarýþýnda ilmin bayraðýný yükseltmeye çalýþtýlar. Ortaçað’da ise Ýslam bilginleri hep öncü rolü oynadý. Akla ve bilgiye dayalý bugünkü uygarlýðýn sahip olduðu bir çok deðere kaynaklýk ettiler. Ortaçað’da Avrupa hurafelerle uðraþýrken Ýslam dünyasý bu günkü moda deyimle “Aydýnlanma Çaðýný” yaþýyordu. Ünlü Türk bilgini Harezmi 9. yüzyýlda “0” rakamýný bularak matematik biliminin bugünkü düzeyine ulaþmasýný saðladý. Logaritmayý ortaya koyan ilk kiþi oldu. “El Cebir” adlý kitabý Chesterli Robert ve Cremonalý Gerard tarafýndan 12. yüzyýlda Latince’ye çevrildi. Bu kitapta Harezmi ikinci dereceden bir polinomu katsayýlarýnýn iþaretine göre 6 sýnýfa ayýrarak sistematik olarak köklerin nasýl bulunacaðýný gösterdi. “Hesap” adlý kitabýnda ise dört iþlemin nasýl yapýldýðýný anlattý. Harezmi açýlarýn trigonometrik fonksiyonlarla ifade edildiðini gösteren tablolar ve kitaplarýyla matematikte çýðýr açan bir bilgin ol- Cabir Hayyan kimyasal maddeleri uçucu, uçucu olmayan, yanan ve yanmayan maddeler olarak dört grupta topladý. Akýl yoluyla insanýn kopyalanabileceðini 8. yüzyýlda ortaya attý. Bu çalýþmalarýyla modern kimyanýn kurucusu Lavosier’e öncülük etti. Biruni “Yerçekimi Nazariyesini” Newton’dan önce buldu. “Rasati Ýnhitat-il Ufuk” adlý kitabýnda yer kürenin yarý çapýný 6 bin 324.66 km olarak bugünkü gerçeðe en yakýn þekilde verdi. 2006 yýlýnda “Muhammed, vaaz ettiði inancý kýlýçla yayma emrinden baþka hangi yeniliði getirmiþtir: Sadece þer ve insanlýk dýþý þeyler” diyebilmenin yorumunu siz deðerli okuyucularýma býrakýyorum.. Bu yazýmýzýn sonuna nasýl yakýþacak bilemiyorum ama, Son zamanlarda gerçekleþen saldýrý olaylarý onbinlerce masum insanýn hayatýna mal olmakta...Bu büyük vahþetler, insanlýðýn barýþ ve huzurunu tehdit eden büyük bir tehlikeyi bir kez daha gözler önüne seriyor: Terörizm. Terörizm, bilindiði gibi bir insanlýk suçudur. Masum insanlarý hedef alýr. Amacý, insanlarý öldürerek topluma korku salmak ve böylece politik emellerine güç bulmaktýr. Bugüne kadar farklý ideolojiler terörizme baþvurdular. Ancak son yýllarda dünya gündemine oturtulmak istenen bir baþka terör olgusu vardýr ki, bu tamamen çarpýk bir kavramdýr. Bu kavramýn ismi “Ýslami Terörizm”dir... Bu kavram çarpýktýr, çünkü Ýslam’da teröre yer yoktur. Allah Kuran’da tüm Müslümanlara dünyaya barýþ, huzur ve kardeþlik getirmelerini emretmiþtir. Gerçek Ýslam ahlaký, terörün kaynaðý deðil, çözümüdür.. Sevgi ve muhabbetlerimle... Ramazan filmi Müslümanlar hakkýndaki önyargýlara açýklýk getiriyor P akistan asýllý olan Kanada’da büyüyen ve sekiz yýldýr da Amerika’da yaþayan Randhawa’nýn belgesel özelliði taþýyan bu filmi, “Amerikan Ramazan” adýný taþýyor. Randhawa diðer Amerikalý Müslümanlar gibi Ýslam ve Müslümanlar hakkýndaki önyargýlardan rahatsýz olduðunu ve medyada Ýslam için çizilen imaja kýzgýn olduðunu belirterek, filminde Ýslam gelenekleri ile diðer inançlar arasýndaki benzerlikleri ön plana çýkardýðýný dile getiriyor. Randhawa, Ramazan ayýnda oruç tutulmasýnýn bu tür bir film için ideal bir konu olduðunu düþünmüþ, yapýmcý “Arada köprüler kurabilecek ve Hrýsiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar arasýndaki ortak noktalarý ortaya koyacak bir platform bulmaya çalýþýyordum. Gerçekten de hemen her dinde farklý þekillerde oruçlar tutuluyor. Bu nedenle farklý insanlarý biraraya getirip hepimiz için ortak olan þeyler üzerine konuþmak bana güzel bir fikir gibi geldi” diyor. Film birçok Amerikalý ile Amerikalý Müslümanlarýn ayný deðer yargýlarýna sahip olduklarýný Amerikalý Müslüman film yapýmcýsý Naim Randhawa Amerikalý Müslümanlarla Amerikalýlar arasýnda bir köprü oluþturmak ve Müslümanlar hakkýndaki önyargýlara açýklýk getirmek amacýyla çektiði filmde Ramazan ayýný konu ediniyor göstermek amacýyla beþ farklý Amerikalý Müslüman ailenin hayatýný ele alýyor. Yapýmcý “Dýþarý çýkýp hepside birbirinden farklý beþ farklý aile seçtik. Filmde okul hayatýný, iþ hayatýný ve aile hayatýný dengelemeye çalýþan bir öðrencimiz var. California’dan farklý ýrklara mensup evli bir çift var. Çocuklarýna tek baþýna bakan boþanmýþ bir baba var. Kocasý hapiste bir kadýn var” diyor. Randhawa’nýn filmi oruç tutmanýn rahmeti ve faydalarý üzerine konuþan farklý dinlerden din adamlarý ile yapýlan röportajlarý da içeriyor. Randhawa, “Filmde Yom Kippur için tutulan oruçtan bahseden bir haham, Paskalya öncesi tutulan oruçtan bahseden Hrýstýyan bir Doktor ve Ramazan ayýnda tutulan oruçtan bahseden bir imamýn görüþleri var. Radhawa filmin Amerika’da gösterime girmesinden sonra gerek Müslümanlardan gerekse gayrý Müslimlerden gelen tepkilerin çok olumlu olduðunu söylüyor. Radhawa filmi izlemeden önce Ýslam’a yaklaþýmýn önyargýlar üzerine kurulu olduðunu söyleyen gayrý Müslim bir kadýnla tanýþmýþ. Kadýn filmi izlemeden önce ezanýn savaþa çaðýran, bir çeþit cihadî bir çaðrý olduðunu düþündüðünü ancak filmde ezanýn camide namaz için okunduðunu gördüðünde çok þaþýrdýðýný söylemiþ. “Amerikan Ramazan” çeþitli film festivallerinde gösterime girdi, Kuzey Amerika’da bazý özel gösterimler yapýldý ve yapýmcý filmi þimdide Avrupa ve Ortadoðu’da gösterime sunmayý planlýyor. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 20 20 14 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir DOSYA HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 IGMG Din Ýstiþare Kurulu Hilal tesbitinde esas olan prensiplerimiz ve teknik açýklamalar D inimizde; Ramazan orucu, hac, zekat, fýtýr sadakasý, bayramlar ve kurban... gibi, edasý yýl içinde belirli vakitlere baðlanmýþ olan ibadetlerin zamanlarýnýn belirlenmesinde, kameri ay takvim sistemi esas alýnmýþtýr. Þu ayet-i kerime bunun delilidir: “Sana, hilâl þeklinde yeni doðan aylarý sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir.” (Bakara Suresi: 189) Dini hükümlere göre Kameri aylar, ay'ýn kavuþum (içtima) durumundan sonra batý ufkunda görülmesi veya güneþ battýktan sonra görülebilecek þekilde ufkun üstünde mevcut olduðunun kesin olarak bilinmesiyle baslar. Ayný þekilde hilalin tekrar görülmesiyle sona erer. Ramazan ayý farz olan orucun tutulacaðý aydýr. Çünkü Cenab-ý Hak Kur’an’ýnda: “ Ramazan ayý... Ýnsanlar için hidayet olan ve doðru yolu ve (hak ile batýlý birbirinden) ayýran apaçýk belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiþtir. Öyleyse sizden kim bu aya þahid olursa artýk onu oruçlu geçirsin.” (Bakara Suresi:185) Hz. Peygamber (SA) efendimiz de: “Hilali görünce oruca baþlayýn, onu tekrar görünce bayram yapýn. Eðer hilali göremezseniz Þaban ayýný otuza tamamlayýnýz“ (Buhari ve Müslim) buyurmuþtur. Buradan hareketle Teþkilat olarak bizim hilallerin tesbitinde ki usulümüze kýsa bir göz atabiliriz: Bizim de aktif üyesi bulunduðumuz Avrupa Fetva ve Fýkhi Araþtýrmalar Konseyi’nin Mayýs 1999 tarihinde Köln Konferansýnda almýþ olduðu ve Teþkilat olarak bizim de onayladýðýmýz karar gereðince hilallerin tesbitindeki usulümüz þudur: 1- Yukarda naklettiðmiz Hadis-i þerif’in hükmü gereðince, hilallerin tesbitinde ‘ rü’yet=görmek’ esastýr. Hilalin gözetlenmesi ve görülmesi çýplak gözle veya rasathanelerde teleskoplarla olsun eþittir. 2- “Hilal Görülmüþtür” haberinin, gerçekten hilalin görülebileceðine iþaret edecek Astronomi Ýlminin verileriyle de desteklenmesi gerekir. 3- Þer’i yollarla hilal tesbiti yapan il- mi verilerle de uyuþan, Ýslam Ülkelerinin ilanýný da kabul ederiz. 4- Hiç bir kuruma karþý peþin hükümlü deðiliz. Ancak cemaatýmýzýn ibadetinin sahih olabilmesi için de kýlý kýrk yararak, bilimsel araþtýrmalara da itibar ederek, bir neticeye varmaya gayret ederiz. Aslýnda bu kurallarýmýz 27-30 KASIM 1978 tarihlerinde Ýstanbul'da yapýlan kameri aybaþlarýni tespit (ruyet-i hilal) konferansýkararlarý ile de paralellik arzeder. Bu uluslararasý konferansta alýnan kararlar ise özetle þöyledir: 1. Ýster çýplak gözle, isterse modern ilmin rasat metotlarýyla olsun, asýl olan Hilal'in ru'yeti=görülmesidir. 2. Astronomlarýn hesapla tespit ettikleri Kameri Aybaþlarýna dinen itibar edilebilmesi için, onlarýn bu tespitlerini Hilal'in güneþ battýktan sonra ve görüþe mani engellerin bulunmamasý halinde gözle görülebilecek þekilde, ufukta fiilen mevcut olmasý esasýna dayandýrýlmalarý gerekir ki, bu Ru'yete " HÜKMÝ RU'YET" denir. 3.Hilal'in görülebilmesi için iki temel þartýn gerçekleþmesi zorunludur: a) Ýçtima (kavuþum)'dan sonra Ay ile güneþ'in açýsal uzaklýðý 8 dereceden az olmamalýdýr. Bilindiði üzere Ru'yet, 7 ile 8 dereceler arasýnda baþlamaktadýr. 8 derecenin esas alýnmasýnda, ihtiyat bakýmýndan görüþ birliðine varýlmýþtýr. b) Güneþ'in batýþý anýnda Ay'ýn ufuktan yüksekliðinin açýsal deðeri, 5 dereceden az olmamalýdýr. Sadece bu esasa göre normal durumlarda Hilal'in çýplak gözle görülebilmesi mümkündür. 4. Hilal'in Ru'yet edilebilmesi için belli bir yer þart deðildir. Yeryüzünün herhangi bir bölgesinde Hilal'in Ru'yet'i mümkün olursa, buna istinaden ayýn baþladýðýna hükmetmek doðru olur. Görüldüðü gibi bizim usulümüzle bu kurallar arasýnda çok büyük farklar yoktur. Sadece güneþ battýðý zaman hilalin açýsal yüksekliði hakkýnda bir tesbit yapýlmýþtýr ki, o da güneþ batarken ayýn 5 derece yüksekliðinde olmasýdýr. Bunun saat olarak mesafesi ise, 20 dakikadýr. Hilal tesbitinde pratik olan asýl prensip, yukardaki hadis gereðince, hilalin araþtýrýlmasý, görülürse ilan edilmesi, görülmezse Þaban ayýnýn otuza tamamlanarak oruca baþlanmasýdýr. Bu esaslar hem pratik hem de kolay prensiplerdir. Asýrlarca bu kurallar uygulanarak zamanýmýza kadar gelinmiþtir. Hadis-i Þerifte orucun baþlamasý ve bitmesi mutlak olarak hilalin görünüpgörünmediðine baðlanmýþ, aslýnda ne ayýn görülebileceði mekanlarýn farklý oluþu, ne de bilimsel hesaplamalarla hilalin tesbiti konularý hesaba katýlmamýþtýr. Çünkü Hadisteki prensipler her zaman ve mekanda uygulanabilir ve son derece pratiktir. Ancak son asýrda bilimsel geliþmelerin ve araþtýrmalarýn, matematik hesaplamalarýn kat’i oluþu, hilal tesbitinde yeni bir prensip olarak ortaya çýkmýþ ve Ýslam alimlerince tartýþýlmýþ; neticede bu bilgilere itibar edileceði kararý kabul görmüþtür. Buna uygun bir mutaleayý, yedinci hicri asrin ictihad derecesine ulasmis fakihlerinden Takiyyuddin b. Dakiki'l-id ileri sürmüstür:'' Ay' ý n kavu þ um zaman ýný hesapla tesbitine göre Ramazan orucuna baþlanamaz. Çünkü, Ay'in hilâl halinde yeryüzünden görülebilmesi kavu þ um zaman ý ndan 12 gün daha sonra vaki olur. Seriat, Ay'in kavu þ um (ictima) anýný degil, hilâl halini aybaþýna esas almiþtýr. Fakat, bulut, toz, sis vs. gibi görüþe mani bir sebeple görülemeyen hilâlin ufuktaki varl ýðý hesapla tayin edilebilirse, þer'i sebep meydana geldigi için, yeni ay ý n baþlamasý gerçekleþmiþ olur. Çünkü yeni ayin baþlamasýnda þart olan, hilâlin bizzat görülmesi deðil, Ay'ýn hilal halinde ufukta mevcut olmasýdýr . Görülmüþ olsa da, olmasa da ilk hilâl hali ile, dinen yeni ay baslam ýþtýr . Bu durum, kesinlikle bilindiginde, bu bilgi ile amel etmek vacip olur.'' (Azbü'z-zülai, 1, 249-250. Katar, 1973m) Ýþte buradan hareket ederek IGMG Din Ýstiþare Kurulumuz, her sene olduðu gibi bu sene de 22 Eylül 2006 Cuma günü akþamý toplanarak 1427 yýlýnýn ramazan ayýnýn hilalini tesbit araþtýrmalarýný yapmýþ ve sonunda 24 Eylül 2006 Pazar gününün 1427 hicri yýlý ramazan ayýnýn baþlangýç günü olduðunu ilan etmiþtir. Böyle bir karar almaya esas olan kurallar, yukarda belirtilmiþ olan ve kendisine itibar edilen kurallardýr. Din Ýstiþare Kurulumuzun kararýna temel teþkil eden verileri þöylece özetlemek mümkündür: Kuralýmýz gereði, hilalin araþtýrýlmasý yapýldý. Bilhassa görülebilmesi imkan dahilinde olan ve hilalin sabit olduðunu ya da olmadýðýný ilan eden Ýslam ülkelerindeki elemanlarýmýzla irtibata geçildi. Bu elemanlarýmýz bizzat kendilerinin yapmýþ olduklarý gözetlemelerinden bir netice alamadýklarýný ve hilali göremediklerini ifade ettiler. Kurulumuzun elinde bulunan rasathane bilgilerinde de zaten ayýn Mekke-i Mükerreme’de güneþten 1 dakika önce, Ankara’da 3 dakika önce battýðý þeklinde idi. Bu istihbari bilgilere ve rasathane verilerine istinaden her ne kadar Suudi Arabistan devleti “þer’i olarak hilal sabit olmuþtur” diyerek 23 eylül 2006 cumartesi gününü ramazan ayýnýn baþlangýcý olarak ilan etse de “görülmesi mümkün olmayan bir hilalin ilaný” yapýlmýþ olmasý sebebiyle bunun doðru olmadýðý ve hadiste bildirilen “þaban ayýný otuza” tamamlama hükmü kabul edildi ve 24 eylül 2006 tarihi ramazan ayýnýn baþlangýcý olduðu ilaný yapýldý. Cenab-ý Hak bütün Ümmet-i Muhammed’in ramazan ayýný mübarek, tutmuþ olduðu oruçlarýný da dergahýnda kabul buyursun inþaallah. Baþörtüsü sorunu AB raporunda Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raporuna ilk defa baþörtüsü sorunu girdi A P’nin Türk asýllý Yeþil Partili üyesi Cem Özdemir ile Hollandalý Yeþil Joost Lagendijk, Türkiye’deki üniversitelerde baþörtülü öðrencilere uygulanan eðitim engelinin ilk defa bir AB belgesine girmesini saðladý. Hristiyan Demokrat Camiel Eurlings’in hazýrladýðý rapora 85 No’lu deðiþiklik önergesi olarak sunulan metin, Dýþiþleri Komitesi’ndeki oylamada kabul edildi. Özdemir ve Lagendijk, AB Komisyonu’nun bu konuya artýk kayýtsýz kalamayacaðýný, Türkiye’nin bütün sorunlarýna deðinen ilerleme raporunun bu yýl AP’yi örnek alarak sayfalarýnda baþörtüsü sorununa yer vermesi gerektiðini belirtti. Komisyon kaynaklarý ise AP raporunun resmen oylanarak kabul edileceði eylül ayý sonuna kadar herhangi bir yorumda bulunmayacaklarýný ifade etti. Komisyon þimdiye kadar yayýnladýðý ilerleme raporlarýnda, AB’de baþörtüsüne iliþkin ortak bir yaklaþýmýn oluþmadýðý ve Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’nin kararlarýný göstererek baþörtülü öðrencilerin sorunlarýna ýsrarla yer vermemiþti. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eþbaþkaný Joost Lagendijk, Türkiye’de en azýndan üniversitelerde baþörtüsü yasaðý olmamasý gerektiðini savunuyor. Lagendijk, baþörtüsü meselesinde Türkiye’nin soðukkanlý bir tartýþmaya ve mutabakata ihtiyacý olduðuna iþaret ederek, “Þimdi AB Komisyonu’nun 24 Ekim’de hazýrlayacaðý raporda en azýndan Türkiye’de böyle bir sorunun ve bu sorunun etrafýnda ciddi bir tartýþmanýn yaþandýðýný kabul etmesini ve raporuna yansýtmasýný bekliyoruz” dedi. Türkiye’de laik çevrelerin raporda baþörtüsü sorununun yer almasýna verdiði tepkileri “aþýrý” bulduðunu kaydeden Lagendijk, bir taraftan AK Parti’nin baþörtüsü konusunda ne istediðini netleþtirmesi gerektiðini, bir taraftan da laik çevrelerin bu konuda daha serinkanlý bir tartýþmaya açýk hale gelmelerini umduðunu söyledi. Özdemir ise önergelerinin hiçbir model önermediðini ama Türkiye’nin en azýndan Avrupa’daki en sert laiklik uygulamasýný yapan Fransa’yý örnek alabileceðine deðinerek “Bildiðiniz gibi Fransa’da üniversitelerde baþörtüsü yasaðý bulunmuyor” dedi. Özdemir, baþörtüsünün AP raporunda yer almasý ile bir tabunun yýkýldýðýný, sorunun bundan sonraki AP raporlarýna da girmesini beklediklerini kaydederek, AB Komisyonu’nun da meseleye artýk yabancý kalmamasý gerektiðini söyledi. Özdemir ve Lagendijk’in önergesinin, büyük bir sürpriz olmazsa ay sonunda yapýlacak nihai oylamada da kabul görerek rapora geçmesi bekleniyor. Önergede, “Türk toplumunda baþörtüsüne iliþkin mühim bir tartýþma sürmektedir. Bu konuda bir Avrupa kuralý olmamakla birlikte Türkiye’de üniversite öðrencilerinin baþörtüsü takabilmesi konusunda bir mutabakat bulunabileceðini umar” ifadesi yer alýyor. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 21 DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 21 Entegrasyon nedir ne değildir? Orhan Aras irazlı fieyh Sadi ‘Gülistan’ isimli eserinde kısa ama çok güzel bir hikaye anlatır. ‘Padiflah bir dervifli ça¤ırarak ona flöyle sorar, ’Bizi hatırlıyor musun?’ Dervifl gülümser. ‘Allah’ı unutunca seni hatırlıyorum, der. fiimdi Alman politikacıları da ne zaman integrasyondan söz edilse, integrasyonu unutarak asimilasyonu hatırlıyorlar. Peki asimilasyon nedir? Kimine göre masum bir de¤iflimdir. Kimine göre ise ruhunu fleytana satmaktır. ‘Ruhunu fleytana satmak’ tabiri de¤erli okuyucular tarafından belki de biraz abartılı bulunabilir. Ama ben ne yapayım, Ortaça¤da katolik kilisesinin bu Latince söze verdi¤i anlam ne yazık ki budur! Hrıstıyanlıktan uzaklaflanlara, yeni fikirler üretenlere ‘asimile oldu’ yani ruhunu fleytana sattı anlamında bir suçlamada bulunuyorlardı. Alman politikacılar da bir türlü bizim çocuklarımızın Türk ve müslüman olarak kalmalarını içine sindiremiyor. Kah din derslerinin de Almanca verilmesi fikrini ortaya atıyor, kah da camiilerde bile vaazler›n Almanca verilmesini kamuoyuna pompalıyor. Peki bizimkiler ne yapıyorlar? Alttan alta olsa da onların fikirlerini destekliyorlar. Hatta daha ileri giderek, Türkiye’yi de bu iflin içine katıyorlar. fi Geçenlerde Hürriyet gazetesinde çıkan bir haber olayların ne noktaya getirildi¤ini ortaya çıkardı. Hamburg merkezli Türk Arafltırmalar Merkezi Baflkanı Prof. Dr. Faruk fien Türkiye’de üniversite kurmak için çalıflıyormufl. Burda ki okulların durumu göz önündeyken kalkıp Türkiye’de üniversite kuranlar hakkında hadi gel de endiflelenme! Hürriyet gazetesinin manfletten verdi¤i haber ve haber yazısının ortasındaki Sayın Prof. Dr. Faruk fien´in sempatik bir resmi bana do¤ru tatlı tatlı gülümsese de, ne yalan söyleyeyim bu tavır da "Türkiye´de Alman Üniveristesi" kurulması haberi hakkında kafamda aniden oluflan kuflkuları da¤ıtmaya yetmedi. Do¤al olarak bir üniversitenin kurulması nasıl bir kuflku ve endifleye yol acabilir ki diye sorulabilir. Kuflkum ve endiflem tabii ki bir üniversitenin kurulmasından kaynaklanmamaktad›r. Endiflem, niyet üzerinedir. Alman politikacılarının Türkçeye nasıl baktıkları hiç kimsenin meçhulü de¤ildir. Ne yazık ki ba¤naz politikacılar, bu demokratik ülkede ellerinden gelse sokaklarda bile Türk dilini yasaklayacak kadar bir önyargı havası oluflturdular. Sanki Türklerin uyumu, dillerini unutmakla bafllayacakmıfl gibi bir garebet politikası ürettiler ve uyum için hiç bir alt yapı çalıflması yapmadan sürekli ana dilimize saldırılara zemin hazırladılar. fiimdi katıldı¤ımız her uyum toplantısı, Türk çocuklarının niçin kendi aralarında Türkçe konufltukları sorusuyla bafllıyor. Bu önyargı ve kasıt de¤il de nedir? Ama insafla olaya bakarsak, bu konuda ‘bizim halk uzmanlarımızın’ Alman politikac›ları hiç de yalnız bırakmadıklarını kolayca görürüz. Bizim içimizden çıkan bazı süper zekalı uzmanlar(!) da, din e¤itiminin, hatta vaazler›n bile Almanca olmasını istemektedirler. Bunların ne yaz›k ki dünyadan haberleri yoktur, desem hiç de abartmıfl sayılmam! Çünkü bırakın Amerika´yı, ‹ngiltere´yi, Almanya bile Rusya´ya 270 yıl önce gitmifl soydaflları için Rusya´ya Alman papazı göndermekte ve kilisede Almanca evet Almanca vaiz verilmesini istemektedir. ‹stanbulki bütün kiliselerde ya Yunanca ya da Ermenice vaaz verilmeketedir. Çünkü dil ayn› zamanda da kültürdür! Dini literatürdeki terimleri baflka bir dilde verdi¤iniz zaman kendi dilinizin o din üzerindeki etkisi silinmifl olur. Bunu herkes bilir de ne yazık ki yalnızca bizim süper uzmanlarımız bilmez! Bu da ne yazık ki, burda yaflayan toplumumuzun büyük bir talihsizli¤idir. On befl-on altı yaflındaki bir Türk kızı yüre¤indeki kıpırtıları, kafasına takılan genç kızlık problemlerini iyi Almanca bilmeyen annesiyle nasıl konuflacaktır acaba? Bu kız baflını anasının dizlerine koyarak içinden geçenleri ona aktaramıyor, derdini onunla paylaflamıyor, ondan yaflamı için ö¤ütler alamıyorsa bu kızın sa¤lıklı büyümesi, hayatta sa¤lıklı adımlar atması mümkün müdür? Bu geliflmifl ülkenin psikologları, pedogogları ne iflle meflgüllerdir anlamıfl de¤iliz! fiimdi de¤erli okuyucular bütün bu soru ve sorunların Sayın Faruk fien´in Türkiye´de kurmak istedi¤i ve büyük bir sevinçle ilan etti¤i Üniversite ile ilgisinin ne olup olmadı¤ını soracaklardır. Bilindi¤i gibi, günümüzde akla hayale gelmez olaylar arttıkça komplo teorileri ve teorisyenleri de ra¤bet görme¤e baflladılar. Gerçi fleytana bile garip gelecek olaylar olmuyor de¤il. Ama her olayın ardından bir komplo teorisi üretenlerden biri olmak arzusunda de¤ilim. Yalnız, Sayın fien´e ilk soru olarak flunu sormak isterdim, Almanya´da bu kadar Türk genci varken ve burada mutlaka bir Türk Üniversitesi kurulması gerekirken, niye gidip de Türkiye´de Al- man Üniversitesi kurmaya kalkıflıyorsunuz? ‹kinci olarak, 8 milyon euronun Alman ifladamları tarafından verilece¤ini söylüyorsunuz. Bildi¤iniz gibi burda binlerce Türk genci meslek yapamadan, hatta belki de parayı verecek ifladamlarinin iflyerlerinin kapısından sadece Türk oldukları için geri çevrilerek iflsiz güçsüz dolaflmaktadırlar. Alman ifladamları o kadar cömerttirlerse ve Türkleri o kadar seviyorlarsa niçin 8 milyon euroyu bu ülkedeki gençlerin uyumu ve iflyeri bulmaları için harcamıyorlar? Türkiye ne yaz›k ki yol geçen hanına dönmüfl. Parası olan her ülke parayı bastırarak kendisine istedi¤i yerde lise, istedi¤i yerde üniversite açtırarak yabanc› dilde e¤itim verilmesini sa¤lıyor ve o ülkeye kendi kendi kültürünün damgasını vurmaya çalıflıyor. Oysa bu durum demokrasinin en hasının oldu¤u söylenen Avrupa´da bile mümkün de¤ildir. Hele gidin de Yunanistan´da, Gümülcene´de bir Türk üniversitesi açmaya kalkın! Ya da Almanya´da Türk liseleri açmak için baflvuruda bulunun! O zaman bütün bu giriflimlerin nasıl sonuçlanaca¤ını yakından göreceksiniz! Her aklı baflında ve vicdanlı e¤itimci bilir ki, sa¤lıklı kuflaklar yetiflmesi için, çocukların aileler ile dil ba¤ı kesinlikle korunmalıdır. Say›n Faruk fien gibi imkanı genifl insanlar, Türkiye´deki gençlerin Almanca e¤itim almasını de¤il, burdaki gençlerin ana dilleri Türkçeyle Almancayı yanyana ö¤renerek daha sa¤lıklı ve uyumlu yetiflmeleri için çaba göstermelerini bekliyoruz. Öte yandan, inflallah sa¤duyu hakim olur da, sevgili politikacılar da bizim çocukların bu ülkeye uyumu için çalıflır ve ruhumuzu fleytana satma poltikasından vaz geçerek, asimilasyon tabirini ebedi olarak üzerimizden kaldırırlar. Hükümet entegrasyon kurslarını genişletmek istiyor ükümetin Göç Yasası reformu konusunda çalıflan grubunun, entegrasyon kurslarını geniflletmek konusunda fikir birli¤ine vardı¤ı bildirildi. Birli¤in konu ile ilgilenen sorumlusu Reinhard Grindel, sözkonusu kursların geniflletilmesi ile konsensüs olufltu¤unu, kursların 630 saatten 900 saate yükseltilmesinin ve ders masrafının da yükseltilmesinin planlandı¤ını kaydetti. H Entegrasyon kurslarının saatlerinin ço¤altılması öngörülüyor Kursları düzenleyenler ise ödene¤in az oldu¤unu iyi yetiflmifl ö¤retmenler için yeterli olmadı¤ını belirtmekteler. Sözkonusu entegrasyon kurslarında göçmenlere Alman dili, hukuk düzeni, Almanya tarihi ve kültürü konularında temel bilgiler veriliyor. Kursların baflladı¤ı 2005 yılı baflından bu yana 170 000 kiflinin bu kurslara katıldı¤ı, bunların ço¤unlu¤unun da Türk ve Rus kökenli oldu¤u belirtildi. Grindel ayrıca, az sayıda göçmenin istenilen dil seviyesini yakalayabildi¤ini belirtti ve "Sadece üçte biri gibi bir azınlık testleri geçebiliyor" dedi. Kursların finansal nedenlerle sadece gençler ve kadınlar için uzatılmasının öngörüldü¤ünü ifade eden Grindel, kursların sonunda zorunlu testlerin olmasına da karflı oldu¤unu belirtti. Yakın geçmiflte ‹çiflleri Bakanlı¤ı’nca Göç Yasası ile ilgili hazırlanan bir raporda da aynı flekilde kursların sonlarındaki zorunlu testlerin iyilefltirilmesi veya kaldırılması yönünde tavsiyeler yer almaktaydı. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr 22 Seite 22 HABER Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN IGMG’nin Lübnan yardımları dağıtıldı lk yardımlarda 6 tır insanî yardım malzemesi yer alırken ikinci yardımda 10 tır malzeme yer aldı. IGMG’nin yaptı¤ı acil yardımlarının ilki, A¤ustos ayı baflında, Lübnan’da ‹srail saldırılarının yo¤un bir flekilde sürmesi üzerine evleri yıkılan ve savafl bölgelerini terketmek zorunda kalan sivillere yardım amacıyla acil olarak gönderildi ve Sefer Ahmedo¤lu baflkanlı¤ında bir heyet tarafından da¤ıtıldı. Bölgede uzun zamandan beri insanî yardım organize eden IHH ile ortaklafla da¤ıtılan 6 TIR yardım, Beyut’un Güney mahalleleri ile Kitirmaye, ‹klim-il Harub ve Berica kasabalarında da¤ıtıldı. Yardım malzemelerinin bir kısmı Türkiye’den bir kısmı da Suriye’den temin edilirken önemli bir bölüm Beyrut’tan sa¤landı. Bebek maması, ya¤, un, makarna, fasulye, pirinç, mercimek, çay ve fleker gibi gıda maddelerinin yanı sıra, çeflitli sa¤lık malzemeleri ile giyim malzemelerinden oluflan yardımlara ilaveten, yaralıların tedavisi ve hastanelere nakli için Ambulans ücretleri ödendi. Sefer Ahmedo¤lu Baflkanlı¤ındaki heyet, Suriye’nin baflkenti fiam’dan, Beyrut yolunun ‹srail savafl uçakları tarafından yıkılması nedeniyle Humus, Trablus yoluyla Beyrut’a ulaflabildi. Beyrut’tan sonra ise savaflta büyük bir yıkıma u¤rayan Sur kenti istikametine gidildi. Saldırıların ve bombardımanın devam etmesi sebebiyle yolların kapanması üzerine de yol üzerindeki kasabalarda, okul, cami ve parklara sı¤ınmak zorunda kalan mültecilere yardımlar bizzat ulafltırıldı. IGMG bu yardımların arkasından, 10 TIR’lık bir yardım daha gönderdi. 10 TIR yardıma ek olarak tam teçhizatlı bir ambulans da gönderilen yardımlar arasında yer aldı. ‹kinci yardım özellikle Güney Lübnan’daki kasaba ve köylerde da¤ıtıldı. Bint Cubeyl kasabası ile Mirvahiyye köyleri ziyaret edildi. Mirvahiyye köyünde ayrıca, toplu cenaze merasimine ifltirak edildi. Bu köyde, cenazeler yo¤un saldırılar sebebiyle savafl döneminde kaldırılamamıfl ancak ateflkes sonrasında kaldırılabilmiflti. ‹ ‹slam Toplumu Millî Görüfl (IGMG) savafl ma¤durlarına da¤ıtılmak üzere gönderdi¤i ilk acil yardımlar Sefer Ahmedo¤lu tarafından da¤ıtılırken, ikinci bölüm yardımlar da Genel Baflkan Danıflmanı Ahmet Altıntafl ve Celil Yalınkılıç tarafından da¤ıtıldı. ‹kinci yardımda tam donanımlı bir ambulans da yer aldı. Savafl ma¤duru Lübnanlıların yanı sıra Beyrut çevresindeki mülteci kamplarında çok zor flartlar altında yaflayan Filistinli mültecilere de yardımlar da¤ıtıldı. Burcul Ferac mülteci kampında yaflayan 32 aileye ayrıca 100’er Euro nakdî yardımda da bulunuldu. Lübnan’daki insanî yardım kuruluflları ve belediyelerle iflbirli¤i halinde da¤ıtılan yardımlar sonrasında, ma¤dur ve mazlum mülteciler Avrupa’dan kendilerini unutmayan Millî Görüfl camiasına dua ettiler. Lübnan yardımlarını da¤ıtan heyette yer alan Celil Yalınkılıç izlenimlerini flöyle anlatıyor: "Akflam saatlerinde Lübnan’ın baflkenti Beyrut’a indi¤imizde savaflın yıkıcı izlerini hem görüyor hem de hissediyorduk. Bombalanan havaalanında oluflan devasa çukurlar yavafl yavafl doldurulurken, flehre do¤ru giderken, neredeyse bütün binaların pencerelerinin halı, kilim ve benzeri fleylerle karartma yapmak için kapatılıyordu. Zira ‹srail savafl uçakları geceleyin de bombardımana devam etmifl ve camlarından ıflık yansıyan sivil binaları da vurmufltu. Beyrutlular ateflkese ra¤men hala tedbiri elden bırakmıyorlardı. fiimdi akflam 21.00’den sonra bir zamanların ıflıltılı Beyrut’u karanlıklara gömülüyordu. Yardımları da¤ıtmak ve savafl sonrası durumu müflahede etmek için sabah erkenden yola çıkıyoruz. Gidece¤imiz yer Lübnan’ın güney bölgeleri ve bir zamanlar 1,5 saatte alınabilen bu yolları biz ancak 5 saatte alabiliyoruz. Güneye giden otoyol üzerindeki 30’dan fazla köprü yıkılmıfltı. ‹srail bombardımanından en çok etkilenen ve fliddetli çatıflmaların yaflandı¤ı Bint-i Cübeyl’e vardı¤ımızda ise o korkunç manzara ile karflılaflı- yoruz. Bütün binalar bombalama sonucu yıkılmıfl, saldırı öncesinde 20 bin insanın yafladı¤ı kasaba boflalmıfl ve tam bir harabeye dönmüfltü. 34 gün süren hava ve kara saldırıları sebebiyle kasabada tafl tafl üstünde kalmamıfltı. Bombalanmayan istisnaî bir binaya rastlamak mümkün de¤ildi. Altyapı çökmüfl, elektrik ve su flebekeleri de tahrip edilmiflti. Yıkık evler ve sokaklar arasında, tek tük de olsa savafl sonrasında geri dönen ma¤dur insanlarla karflılaflıyoruz. Bint-i Cübeyl’den ayrından sonra sınır köylerinden Mirvahiyye’ye hareket ediyor ve orada acıklı bir toplu cenaze merasimine ifltirak ediyoruz. Mirvahiyye, bölgede sayıları çok olan Sünnî köylerden ve ‹srail’in fliddetli saldırılarına maruz kalmıfl. Savaflın 20. günündeki ‹srail saldırılarında köydeki sivil halktan 23 kifli hayatını kaybetmifl ancak cenazeler, saldırılar sebebiyle defnedilememifl. Geri dönen halk ço¤u çürümüfl olan cenazeleri ancak defnetme imkânı bulabilmifllerdi. Cenaze törenine, bakan, milletvekili, belediye baflkanları ve özellikle fiiî ve Sünnî imamlar beraber katılmıfl ve kuvvetli bir dayanıflma örne¤i göstermiflti. Cenazelerin ço¤unlu¤u Lübnan’ın her yerinde oldu¤u gibi, çocuk ve kadınlardan olufluyordu. Cenazelerin defnedili¤i esnasında acı ve ızdırâbın bin bir türlüsüne flahit oluyorduk. Yardım götürdü¤ümüz köy ve kasabalarda, her evden kayıplar oldu¤unu ö¤reniyoruz. Her kime sorarsanız, bir yakınını kaybetti¤ini gözyafl- larıyla anlatıyordu. Yardım verdi¤imiz bir amcaya, ailesinden kaybetti¤i kimseleri sordu¤umuzda, boynumuza sarılıp a¤lamaya bafllıyor ve 7 aile ferdini kaybetti¤ini bildiriyordu. Bu savaflta Lübnan’ın özellikle güney bölgelerinin alt yapısı tamamıyla yıkılmıfl ve sivil kayıpların sayısı da bilinenin üzerinde. Lübnan hükümeti büyük bir yıkımdan söz ediyor. Geçmiflte 160 bin insanın hayatına mal olan iç savafl sonrasında oluflan barıfl ortamı ve akabindeki ‹srail saldırıları sonrasında birbirine düflman olan insanların artık birbirleri ile dayanıflma içine girmeleri bizleri sevindiriyor. ‹nsanların varsa bir sı¤ınacak yerleri, ma¤dur olanlara paylaflıyor. Savafl ma¤duru kardefllerimizin yaralarını sarmak için gitti¤imiz Beyrut’ta ise, bu son savafl sonrasındakiler gibi ma¤dur durumda ve hatta daha zor durumda olan Filistinli mültecilerin acıklı durumuna da flahit oluyoruz. 40 yıldır sürgünde yaflamak zorunda kalan Filistinlilerin kamplarından biri olan Burcul Farac kampında 19 bin 500 insan, sokaklarının geniflli¤i 1 metreyi bile zor bulan ve alt yapısı hiç olmayan flartlarda büyük bir sıkıntı içinde yaflıyor. Bu kampa da çeflitli yardımlarda bulunuyoruz; ama Filistinlilerin neredeyse bu flekilde unutulmufl olmaları sebebiyle de sarsılıyoruz. 1982 yılında, Beyrut’taki Sabra ve fiatilla mülteci kampları ‹srail eski baflbakanı Ariel fiaron komutasındaki askeri birliklerin yardımı ile Falanjist Hristiyanların katliamı ile karflılaflmıfltı. Bu kamplarda ço¤unlu¤u kadın ve çocuk olmak üzere 400 bin Filistinli mülteci her türlü sosyal imkânlardan yoksul olarak yaflama mücadelesi veriyor. Sa¤lık, e¤itim, barınma ve ifl imkânlarından söz edilmeyen bu kamplarda da yardımda bulunuyoruz. Lübnan yaralarını sarmaya devam ediyor ve duyarlı Müslümanların yardımlarını bekliyor. Bizler, Milli Görüfl yardım ekibi olarak, görevimizi yerine getirmifl olmanın hazzıyla oradan ayrılırken, Lübnanlı kardefllerimizin selam ve dualarını alarak dönüyoruz; onların en samimî dua ve selamları ile". 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 23 ÖZEL KÖŞE Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 23 Hacarab’ın serüvenlerine devam M. Salih AYDIN [email protected] Sinek nasıl hindi oldu! Babama sevenleri acımıfllar, bofl gezmesin diye, sıtma savaflta ifl bulmufllar. ‹fli de flu, sırtında ilaç pompası, bir doktorun kontrolünde, köylerde ilaç yapacaklar. Hazırlanıp Köyün birine gidiyorlar. Tabii köylüler karflılayıp, önce yemek veriyorlar. Doktorun önüne de hindi geliyor, bizimkilere ise kahvaltılık. Babam bunu kabullenemeyip bir sinek yakalar, ve iflini bitirdikten sonra, Doktorun önüne göstermeden atar. Doktor sine¤i görünce midesi bulanır ve ordan burdan atıfltırıp kalkar. Bunu fırsat bilen babam ve öteki çalıflanlar durur mu, sine¤i bir tarafa atarlar ve hindinin iflini bitirirler. Yemek faslından sonra sıra çalıflmaya gelmifltir, babam aslında iflin gırgırında, pompayı yüklenir ve ifle bafllar. Evleri ilaçlayarak dolaflırken bir taraftan da evlerin önündeki üzümleri götürür, bir ara orada uzanmıfl yafllı bir köpe¤in yatmakta oldu¤unu görür ve ilacın tesirini görmek için, köpe¤in yüzüne ilacı sıkar, birfley olmaz babam da bir kaç kere daha sıkar, yine bir fley yok, çeker gider ifle devam eder. Biraz sonra ilaç tesirini gösterince, zavallı hayvan bafllar ilacı yüzünden çıkarmak için sürtmeye, iyice dayanamaz hale gelir, O anda doktor köpe¤in oldu¤u yere gelir, gelir ama köpekte doktorun üstüne, Havvvvvvv der atılır ve doktor flok olur yere yıkılır. Oradakiler doktoru yerden kaldırırlar doktor sorar: - Kim yaptı bunu? Oradaki vatandafltan bir tanesi: - Ufak boylu olanı Doktorum. - Çabuk onu bana getirin. Babamı ça¤ırırlar ve sırtından pompayı alırlar istikamet Karaman marfl marfl yürüyerek do¤ru Karamana gider. Hacarab için bir gün daha böylece biter. Karakolda olay Hacaraba Kufl uçurmak Kolay! Babam çocuklu¤undan beri güvercin besler hastasıdır. Onun içinde devamlı iflinden olmufltur. O zamanlar karakolda bekçi baflı olarak karakolun floförlü¤ünü yapmaktadır. Birgün alır arabayı eve gelir salar takla güvercinleri arabanın tamponuna oturur bir taraftan çayını pöpürtür bir taraftanda güvercinlerin marifetini seyretmektedir. Öte yanda ise karakolda olay olmufl ama karakolun 1 arabası ortada yok komiser bisikletle babamı aramakta. Tabii bizim eve gelirki oooo hacarabın keyfi beyde yok arabayı alır götürürler. Hacarab yine iflsiz kalmıfltır ama umurunda bile de¤il o yine kufllarını uçurmaya çayını pöpürtmeye devam. Ya Iflık Ya Diploma! Babam malum 5 sene birinci sınıfa de- vam etmifl, toplam 1 ay okula gitmifl oldu¤undan, diplomada yok. O zamanlar, belediyenin elektrik kurumunda, merdivenli arabanın floförlü¤ünü yapmaktadır. Müdürü birgün: - Hacarap bir diploma alırsan iyi olur yoksa iflin tehlikeye biner deyince. Babam dıflardan imtihan olmak için kaydını yaptırır. ‹mtihan günü okula gider ö¤retmen: - Kim askerde çavufltu der. Babam: - Ben deyince. Ö¤retmen öbürlerini göstererek: - Bunları biraz yürüt der. Tabii ço¤u yafllı biraz onları yürütünce ihtiyarlar: - Yeter hacarap derler. Sıra imtihana gelir ö¤retmen soruları tahtaya yazar ve bofl ka¤ıtları da¤ıtır. Babam tahtaya bakar bakar ve birfley anlamaz iflaret parma¤ıyla ö¤retmeni ça¤ırarak. Kula¤ına e¤ilerek: - Al bu ka¤ıdı doldur getir yoksa elektri¤ini keserim. - Ö¤retmen: - Olurmu hacarap? Babam: - Sen bilirsin. Tabii ö¤retmen götürüp dolduruyor ve babama geri iade ediyor. Yanındaki de kopye ediyor ve diplomayı alıyorlar. Elektri¤ini keserime gelince adam çok pinti bir sokak lambası tam oturdu¤u odayı aydınlatıyor. Babam da o lambayı kastederek elektri¤ini keserim diyor. Tabii aradan seneler geçiyor izine gidiyor bakıyorki ö¤retmenler okul bahçesinde selam veriyor o ö¤retmende orda: - Bak arkadafllar bu varya fleytana ayakkabısını ters giydirir. Benim sordu¤um soruların cevabın› bana yaptırdı diplomayı da aldı deyince. Ö¤retmenlerin hepsi birden: -Tanımayız mı hiç Karamanın hacarabı. Sinema parası böyle çıkar! 1958 ben yeni do¤muflum babam ve dedem ailecek sinemaya gidecekler. Tabii acıklı bir film oynayacak millet e¤lence olarak sinemanın yolunu ö¤renmifl durumda. O zamanlar Karaman’ın tek parkı olan Atatürk parkına do¤ru yürüyorlar. O anda karayollarına ait bir kamyon geçiyor ve sükse olsun diye kornaya basıyor. Tabii korna havalı yeni piyasaya çıkmıfl ses beni ürkütünce a¤lamaya bafllıyorum. Hacarabın ilk çocu¤u yanında Annem, Dedem ve öbürleri var ba¤ırıyor ama kimse duymuyor. Tam Atatürk parkına geliyorlar o kamyonda geliyor kenara duruyor ve zart basıyor kornaya. Ben yine a¤lamaya bafllayınca babam kamyona yaklaflıp adamlara: - Kardeflim çocuk korkuyor kornaya basmassanız iyi olur der demez flöfer: - Bas git lan ifline. Deyince babam: - ‹nin lan afla¤ı. Der demez 4 kifli birden babamın üzerine uçuyor. Dedem olayı görünce a...............diyor kaldırıma çarpıp düflüyor. Adamlar haflat oluyor babam bakıyor kendinde bir fley yok üstünü biraz yırtıyor. Olaya bir bekçi müdahale edip hepsini karakola götürüyorlar ve onlar suçlu olarak 35 lira babamlara para verip barıflıyorlar. Tabii sinema parası bedavadan geldi¤i için do¤ru sinemaya gidiyorlar.......... Almanya dedikleri.. 1966 senesinde Almanya’ya gelen babam 1967 senesinde annemi Almanya’ya getirince biz 4 kardefl Türkiye’de kaldık. 1970 senesinde sıfır 20 M Ford çeker. Ta- bii bizi de unutur ne mektub ne haber ne de para var zavallı ninem bize bakmak için elinden geleni yapmaktadır. O sene izine geldi biz görünce sevincimizden arabanın arkasından koflunca babam bakıyor ve anneme: - Üstü baflı yırtık pırtık bu çingeneler de nerden gelmifl bu mahalleye. Annem: - O çingene dedi¤in çocuklar bizim çocuklar tanımadın mı deyince babam a¤lamaya bafllıyor ve o sene bizi Almanya’ya getirdi ve böylece seneler geldi geçti…………… Sene 1975 Almanya’dan izine gidiyoruz. Altımızda 70 model WV minibus var. Arabada abarmasız tam sayı 19 kifli var tabiiki ço¤u çocuk. Arka tarafta tam motorun üstünde 6 çocuk yatıyor. ‹lk gümrü¤e geliyoruz, önceden çocukları saklıyoruz ve tenbih ediyoruz, sakın kapı açılınca kafanızı çıkarmayın. Kapı açılır açılmaz hepsi birden boyunlarını sündürünce gümrük memuru elini kafasına tutarak: - Ah du lieber Gott bus oder omnibus ve babama dönerek: - Gibt dein führerschein. Dedi. Babam: - egal ich habt 5 führerschein wenn 1 weg noch 4. Memur: - Was! dann 20 DM strafe dedi ve devam ettik. Belgrad’da ilerliyoruz birden kız kardefllerim ba¤ırmaya baflladı baba çocu¤un biri eksik demeye kalmadı 3-4 Km gittik. Arkayı açtık gerçekten çocu¤un biri yok bizi takip eden bir kayserili var Babama: - Arka kapak açıldı naylon gibi birfley düfltü biz de ortaladık geçtik demez mi. Babam: - Bir fley olduysa hesabını verirsiniz diye ba¤ırıyor. Kadınlar bir tarafta a¤layıp duruyor. Velhasıl heyecan doruk noktada baktım olaca¤ı yok geriye do¤ru koflmaya baflladım baktım ilerde bir kalabalık var oraya vardım baktımki bizim çocuk yerde yatıyor. Bir türk durmufl bütün trafik durmufl adama teflekkür ettim çocu¤u kaptı¤ım gibi do¤ru bizimkilerin yanına kofltum çocu¤u gören bana do¤ru geldiler ve olay böylece kapandı. Tabii aynen geri geldik. Münihte babam yolu flaflırınca otobanda geri döndü tam dönece¤i yere yaklaflınca polis durdurdu. Babama: - Zurück. Babam: - 100 meter 100 meter cezayı verince rahatladı. Ertesi sene benden hariç 6 çocukla birlikte babam izine gitti ben de ehliyet almak için kaldım. Bulgar gümrü¤üne girince memur arka kapa¤ı açtırıyor bizim hüsnü uzanmıfl yatıyor. Memur türkçe soruyor: -Bu ne: Babam: - Görmüyormusun yatak: Hüsnü: - Yalan içinde kumafl dolu: Babam: - Sus lan: Hüsnü: - Müslüman yalan söylemez: Memur: - Bu ne? Babam: - Yastık! Hüsnü: - Yalan içinde balon dolu. Memur babama dönerek: - Sen hep yalan söylüyorsun çek arabayı garaja bütün eflyaları indir. Babam arabayı çekiyor hem bizim Hüsnüye gazlıyor hem çözüyor neyseki biraz levayla ifli kurtarıyor. Türkiye’ye girerken babam kız kardefllerime ba¤ırıyor: - Oturun flunun üzerine sesi çıkmasın... ŞEYTAN VE DOSTLARI! Bir gün fleytan, dünya çapında konvansiyonel bir toplantı için tüm dostlarını ça¤ırmıfl. Açılıfl konuflmasında demifl ki: Müslümanların Camilere gitmesini engelleyemiyoruz. Kur'an okumalarını ve gerçekleri ö¤renmelerini de engelleyemiyoruz. Allah ve elçisi Muhammed ile sa¤lam iliflkiler kurmalarını da engelleyemiyoruz. Allah ile bir kere ba¤lantı kurduklarında üzerlerindeki gücümüz kırılıyor. Dostları demifl ki: Gerçekten zor bir durum, peki ne yapalım? fieytan demifl ki: Bırakın Camilere gitsinler. Fakat zamanlarını çalın, böylece Allah ve elçisi Muhammed ile ba¤lantı kuramasınlar.. Sizden iste¤im budur. fieytan devam etmifl: Dikkatlerini da¤ıtın, böylece gün boyunca Allah ile hayati öneme sahip ba¤lantıyı kuramasınlar. Dostları flaflırmıfl: Bunu nasıl baflaraca¤ız? fieytan: Hayatın önemsiz ayrıntılarıyla zihinlerini sürekli meflgul et! Müslümanların kulaklarına bunu fısılda: Harca, harca, harca.. Borç al, borç al, borç al.." Kadınlarını ifle girip uzun saatler boyunca çalıflmaları için ikna et! Erkeklerin haftada 6-7 gün, günde 10-12 saat çalıflmalarını ve böylece hayatlarında boflluk kalmaması için planlar yap! Çocukları ile zaman geçirmelerini engelle! Aileleri parçalandıkça, evleri, ifl çıkıflında ferahladıkları bir yer olmaktan çıkacaktır! Zihinlerini o kadar meflgul et ki kendi iç seslerini (oto kritik, nefis muhasebesi) dinleyemesinler! Böylece kafaları karıflacak, Allah ve elçisi Muhammed ile zihinsel beraberlikleri kopacaktır. Bravooo, mükemmel fikir, diye alkıfllamıfl dostları. Durun, daha bitmedi, diye devam etmifl fleytan: Kahvehanelerde, doktor muayenehanelerinde, kafe'lerde masaları Gazete ve dergilerle doldur! Zihinlerini 24 saat haber bombardımanına tut! Araba kullanma esnasında tefekkür etmelerini engellemek için billboardları afifllerle donat! ‹nternete girenlerin mailboxlarını, junk maillerle, siparifl katalogları ile, bahislerle, çekilifllerle, promosyon ürünleri ile ve bofl umutlarla doldur! Gazete ve TV'leri ince yapılı güzel modellerle doldur ki kocaları dıfl güzelli¤in önemli oldu¤una inansınlar ve hanımlarından hofllanmasınlar! Kadınların, akflamları kocalarıyla ilgilenemeyecek kadar çok yorulmasını sa¤la! E¤er kadınlar, erkeklerin ihtiyacı olan sevgiyi veremezlerse, erkekler bu sevgiyi baflka yerlerde arayacaklardır! Çocuklarına namazın önemini anlatmalarını engellemek için hikaye kitaplarını tavsiye et! Do¤aya çıkıp Allah’ın yaratma sıfatını görmelerini engellemek için onları çok meflgul et, e¤lence parklarına, fuarlara, spor karflılaflmalarına, oyunlara, konserlere, sinemalara vs götür! Oralarda kavga çıkarıp birbirlerini vurmalarını sa¤la! Bizim iflimiz fitne çıkarmaktır, bunu unutma! ‹slami dostluklar ve sohbetler yerine, taraftar-gurup dostluklarını ve dedikoduları teflvik et! ‹flte plan bu! Futbol, hayatlarının oda¤ı olsun. Futbolcuların isimlerini çocuklarına ezberletmeyi marifet saysınlar! Ancak ‹slamın flartlarını merak bile etmesinler! Kurnazca plan için dostları fleytanı çılgınca alkıfllamıfllar ve ülkelere da¤ılırken Müslümanları daha fazla meflgul edeceklerine, telafl içinde oraya buraya kofluflturacaklarına, Allah'a, Elçisine ve ailelerine daha az zaman ayırtacaklarına söz vermi_ler. Sence bu plan baflarılı mı? E¤er MEfiGUL de¤ilsen bu yazıyı dikkatlice oku ve bu hikayenin neresindesin…….? Selam ve dua ile. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 24 24 14 Yaratýcý Avukat Avukat hýrsýzlýkla suçlanan müvekkilini yaratýcý bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargýca hitaben; - “Müvekkilim, arabanýn camýndan içeri sadece kolunu sokup çantayý almýþtýr. Müvekkilimin kolu, muvekkilimin bizzat kendisi deðildir. Sadece bir kol tarafýndan iþlenen bir suç için niye bütün bir kiþiyi cezalandýrýyorsunuz.” der... Yargýç , gülümseyerek; - “Peki o zaman ayný mantýkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yýl hapse mahküm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eþlik edebilir.” der... Müvekkil gülümser. Avukatýn yardýmýyla müvekkilin takma kolunu çýkartýrlar ve dönüp giderler... Toplu sözleþme Toplu sözlesme pazarlýðýndan yeni çýkmýþ sendika baþkaný, salonda toplanmýþ iþçilere ateþli bir söylev çekmektedir: - “Yoldaþlar! Yönetimle yeni bir sözleþme yaptýk. Bundan böyle haftanýn dört günü daha çalýþmayacaðýz!” Kalabalýk, - “Yaþasýýýnn!” diye baðýrýr. - “Çalýþma saatimiz beþte deðil, dörtte bitecektiiir!” - “Yaþaaaaaa!!” - “Çalýþmaya dokuzda deðil, onbirde baþlayacaðýýýzz!” - “Helaaallll!!” - “Maaslarimiz yüzde 150 artacaktiiirrr!” - “Vaaaaaauuuuuvvvv!!” - “Yalnýzca Çarþambalarý çalýþacaðýýýýz!” Bu sözün ardýndan derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur: - “Her çarþamba mý!” ISIRACAKLAR LÝSTESÝ Amerika`nýn ünlü Cumhurbaþkanlarýndan Lincoln, bir gün arkadaþlarýyla kuduz hastalýðý konusunda konuþuyordu. Biri Lincoln`e sordu: -Kuduza yakalanacak olursanýz ne yapardýnýz? Lincoln: -Ýlk önce bir kaðýt isterdim...dedi. -Vasiyetinizi yazmak için mi? -Hayýr...Isýracaðým politikacýlarýnýn listesini yapmak için... Elektrikler Kesik Amerikalý bir hükümet yetkilisi Þili’deki darbenin hemen sonrasýnda ülke hapishanelerini incelemek için Þili’ye gitmiþ. Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiþ ve hep birlikte hapishanenin mahzenine in- Hayat FIKRA DOSYA Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 miþler. Ýner inmez çýðlýklar duyan misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuþ. Görevliler de ölüm cezalarýný uyguladýklarýný söylemiþ. Amerikalý yetkili, kendi ülkelerinde elektrikli sandalye kullandýklarýný ve bu konuyu daha kolay hallettiklerini söylemiþ, ayný uygulamayý yapabileceklerini uyarýcý bir dille ifade etmiþ. Hapishane görevlisi “efendim, biz de elektrik kullanýyoruz ama elektrikler kesik olduðu için þimdilik mumla idare ediyoruz” demiþ. Bir cinayet davasý Mahkemede bir cinayet davasý görülüyordu. Adamýn katil olduðu hemen hemen kesindi, bunu gören davalý avukatýnýn aklýna bir þeytanlýk geldi. “Bayanlar baylar... hepinize bir sürprizim var” diyerek saatine baktý... “Tam bir dakika sonra, müvekkilim tarafýndan öldürüldüðü iddia edilen kiþi bu mahkeme salonundan içeri girecek...” Bunun üzerine hakim, seyirciler, bütün kafalar mahkeme salonunun kapýsýna döndü... 1 dakika geçti... Hiçbirsey olmadý... Bunun ardýndan avukat: “Bakýn...” dedi..” Ortaya bu iddiayý attým ve hepiniz heyecan içinde kapýya bakýp 1 dakika boyunca beklediniz. Bu gösteriyor ki gerçekten ortada bir ölü olduðuna ve dolayýsýyla müvekkilimin katil olduðuna sizler tamamýyle inanmýþ deðilsiniz...” Bu sözün ardýndan hakim kararýný açýkladý ve adamý suçlu buldu... Avukat þok içinde: “Ama nasýl olur? Az önceki gösteriden hepiniz etkilendiniz... Hepinizin kapýya baktýðýný gördüm!” Hakim: “Evet doðru... hepimiz baktýk” dedi... “Ama müvekkiliniz bakmamýþtý!” þeytana soru bush, italyan baþbakaný ve tayyip erdoðan þeytana gitmiþler. bush sormuþ: -italya ne zaman dünyanýn kralý olcak? þeytan: -1250 yýl sonra italyan baþbakaný aðlamaya baþlar: -ben göremicem, ben göremicem bush sorar: -amerika ne zaman dünyanýn kralý olcak? þeytan: -1300 yýl sonra bush aðlamaya baþlar: -ben göremicem ben göremicem tayyip erdoðan sorar: -biz ne zaman ABye gircez? þeytan aðlamaya baþlar: -ben göremicem ben göremicem kaleci Bir yangýnda evin çatýsýnda mahsur kalmþ bir anne ve kucaðýnda kundaklý bir bebeði... Aþaðýdakiler anneye, gerilmiþ olan brandaya önce çocuðu sonra da kendisini atmasýný öneriyorlar, fakat o kabul etmiyor, ne yaptýlarsa kabul etmiyor. Alevler onlara ulaþmak üzere.... Bu sýrada onlarý seyretmekte olan Temel, barýkatlarý asarak binanýn dibine kadar gelir ve kadýna seslenir: -Abla korkma, at bebeði..bana. Ben Sürmene Spor’ un kalecisiyim... Kadýn Temel’e inanýr ve bebeði Temel’e doðru atar..Temel, nefis bir hareketle bebeði yere düþmeden yakalar, ayaða kalkar, iki kere yerde zýplattýktan sonra degajýný yapar.. fanatik Bir futbol fanatiði adam birgün arkadaþýnýn yanýna gider. Arkadaþý ise ölüm döþeðinde azraille boðuþuyor. Adam periþan arkadaþýna der: -Bana bir iyilik yap ve öbür tarafa gittiðinde orda da futbol var mý yok mu diye haber ver. Arkadaþý tamam der. Adam öldükten iki hafta sonra fanatik arkadaþýný odasýnda ziyaret eder. Adam arkadaþýnýn hayaletini görünce þaþkýnlýkla kalkar. Ölü arkadaþý: -Sana bir iyi bir de kötü haberim var, ilk önce hangisini söyleyim? der. Arkadaþý: -”Ýyi haberden baþla”. -”Ýyi haber her Çarsamba arkadaþlarla maç yapýyoruz. Kötü haber ise, bu Çarsamba kalede sen varsýn!” gslý berberde Galatasaray’lýnýn biri berberde saçýný kestiriyormuþ. Berberin durduk yerde “Ýlk gittiðin maçý anýmsýyor musun?” diye soracaðý tutmuþ: “Evet, ne olacak?” demiþ bizimki sinirli sinirli. - Hangi maçtý? - Bir Fenerbahçe maçýydý. - Kadýköyde mi? - Evet, oradaydý.” Aradan bir-iki dakika geçmiþ. Berber yeniden sormuþ: - Hangi maçtý demiþtin? - Fenerbahçe maçý. - Nerede nerede? - Kadiköy dedik ya!! Bir-iki dakika sonra yine ayný hikaye: - Demek hayatta gittiðin ilk maç bir Galatasaray - Fenerbahçe maçýydý ha?. Bizimki sinirlenerek : - Evet be, Fener maçý dedik ya !... Berber birkaç dakika sonra ayný konuyu bir daha açmaya kalkýþýnca bizimki isyan etmiþ: -Kardeþim, ilk gittiðim maçýn Fener maçý olduðunu elli kere söyledim. Niye yeniden yeniden soruyorsun? Berber açýklamýþ: - Fener deyince saçlarýn diken diken oluyor da, daha rahat kesiyorum. Kayserili Askerde Askerde komutan okuma bilenlerin öne çýkmasýný istemiþti. Ortaya fýrlayan bir tanesinden þüphelemiþ. Tekrar sorunca, asker, - Okumam yazmam yok, ama Kayseriliyim, demiþ Komünizm “Anadolu kasabalarýndan birinde jandarmalar bir eve “kitap baskýný” yapýyor.. Jandarma timinin baþýndaki astsubayýn dikkatini, duvara çivilenmiþ birkaç raftan ibaret kütüphanede bir kitap çekiyor: “Bir Anti-Komunistin Mücadelesi” Komutan kitabi eline alýp soruyor: “Bu tür kitaplarýn yasak olduðunu bilmiyor musun?” Evsahibi: “Komutaným, ben antikomunistim, zaten kitap da öyle.” Komutan, külyutmaz bir ifadeyle cevaplýyor muhatabýný: “Farketmez, biz komünizmin her türüne karþýyýz.” Sadýk Bir AVCI diðerine sordu: Köpeðinizi satýn almak istiyorum ama sadýk mýdýr? -Hem de fazlasýyla sadýk. Size bu konuda yüzde 100 garanti verebilirim. -Nasýl bu kadar emin olabilirsiniz? Þimdiye kadar 5 kere sattým. Her seferinde de geri geldi. Canavar Avcý avlanmaya çýkmýþ. Önüne küçük bir kovuk çýkmýþ avcý demiþ ki, bu kesin tavþan kovuðu demiþ yatmýþ yere ve tavþan çýkmýþ tavþaný vurmuþ. Biraz gittikten sonra biraz daha büyük bir delik çýkmýþ avcý demiþ ki, bu kesin tilki deliði yatmýþ yere tilki çýkmýþ vurmuþ. Yüz metre gittikten sonra biraz daha büyük bir maðara çýkmýþ karþýsýna avcý demiþ ki bu kesin ayý deliði yatmýþ yere gerçektende ayý çýkmýþ ve vurmuþ. Ýki yüz metre sonra biraz daha büyük bir delik çýkmýþ karþýsýna avcý düþünmüþ düþünmüþ bu hayvanýn ne olduðunu bilememiþ, galiba canavar demiþ neyse yatmýþ yere oysa ki tünelden tren gelmekteymiþ. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:19 Uhr Seite 25 Hayat HABER Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN 25 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 Müslümanlar, gelece¤imizin parçası' Schaeuble, Alman halkının 'radikal dinci' terörden dolayı endifle duydu¤unu, Müslümanların da topluca zan altında tutuldukları gibi yanlıfl bir düflünceye sahip olduklarını söyledi. Konferans iki yıl sürecek Schaeuble, yaklaflık 2 yıl sürmesi beklenen konferans sonrası süreç içinde birlikte yaflamla ilgili sorunları, Müslümanlarla birlikte çözmek istediklerini söyledi. Müslümanların haklı olarak, Hristiyanlık ya da Yahudilik gibi yasal açıdan tanınmak istediklerini ifade eden Schaeuble, "Müslümanlar ülkemizde artık yabancı de¤il, toplumumuzun bir parçası" diye konufltu. Federal İçişleri Bakanı Schaeuble, İslam Zirvesi'nin ardından Mecliste konuştu: Müslümanlar ülkeyi ileri götürecek ERL‹N-Almanya Federal ‹çiflleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, Müslümanların Avrupa'nın ve geleceklerinin bir parçası oldu¤unu söyledi. Schaeuble, düzenlenen ‹slam Konferansı ile ilgili olarak, Federal Meclis'te düzenlenen oturumda yaptı¤ı konuflmada, Almanya'da yaklaflık 3,5 milyon Müslümanın yafladı¤ına iflaret ederek, "Müslümanlar, Almanya, Avrupa ve gelece¤imizin bir parçası" dedi. Müslümanların ülkeyi ileriye götüreceklerini, ancak birlikte yaflam için mevcut sorunların çözülmesi gerekti¤ini ifade eden Schaeuble, Alman halkının radikal dinci terörden dolayı endifle duydu¤unu, Müslümanların da topluca zan altında tutuldukları gibi yanlıfl bir düflünceye sahip olduklarını söyledi. B Din dersi, baflörtüsü ve imam e¤itimi gibi konulara çözüm getirilmesi gerekti¤ini belirten Schaeuble, bu nedenle böyle bir konferansın açılıflını yaptı¤ını ve yaklaflık 2 yıl sürmesi beklenen konferans sonrası süreç içinde birlikte yaflamla ilgili sorunları, Müslümanlarla birlikte çözmek istediklerini söyledi. Müslümanların haklı olarak, Hristiyanlık ya da Yahudilik gibi yasal açıdan tanınmak istediklerini ifade eden Schaeuble, "Müslümanlar ülkemizde artık yabancı de¤il, toplumumuzun bir parçası" diye konufltu. Schaeuble, Müslümanların dini ve kültürel adetlerini korumaları, di¤er yandan da demokratik anayasal düzene uymaları gerekti¤ini kaydederek, anayasanın tartıflılamayaca¤ını vurguladı. ‹slam Konferansı'nda farklı görüfllerin dile getirildi¤ini, ancak katılımcılardan hiç birinin anayasaya karflı oldu¤unu söylemedi¤ini belirten Schaeuble, önlerinde zorlu bir yol oldu¤unu, ancak iyi bir bafllangıç yaptıklarını söyledi. Schaeuble, konferansa katılan Müslüman kuruluflların, Almanya'da yaflayan Müslümanların en fazla 3'te 1'inin temsil etti¤i için, kurulufl üyesi olmayan Müslümanları da toplantıya davet etti¤ini kaydetti. ‹slam dersi için bir muhataba da ihtiyaçları oldu¤unu ifade eden Schaeuble, halkın endifleleri oldu¤u için, radikal dinci tehdidi de ele alacaklarını, radikal insanların dini istismar etmelerine izin veremeyeceklerini sözlerine ekledi. Birlik 90/Yefliller Partisi Federal Meclis Gru- bu Eflbaflkanı Renate Künast da Schaeuble'yi, düzenledi¤i konferanstan dolayı tebrik etti ve flöyle konufltu: "Müslümanların Avrupa'nın geçmifli ve gelece¤i oldu¤unu söylediniz. Birlik partili bir bakan bunları söyleyebiliyorsa toplumumuzda ilerleme sa¤lamıflız demektir. Bu flu anlama da geliyor; gelece¤imiz için Türkiye ile AB üyeli¤i konusunda müzakereler yapmamız da yanlıfl de¤il." Künast ayrıca, Schaeuble'nin Müslümanlarla, yabancılar yasasında ve vatandafllık yasasında yenilikler yapılması konusunda da görüflmesi gerekti¤ini kaydetti. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili Lale Akgün de Müslümanların topluma uyum sa¤lamadıkları fleklindeki görüfllere katılmadı¤ını belirterek, Müslümanların büyük bölümünün Alman toplumuna çok iyi uyum sa¤ladı¤ını ve anayasaya ba¤lı oldu¤unu söyledi. Müslümanların sosyal sistemlere büyük katkı sa¤ladıklarını da ifade eden Akgün, Müslümanların kliflelerden sıkıldıklarını ve fırsat eflitli¤i istediklerini kaydetti. Müslümanların anayasaya ba¤lı olduklarını sürekli bir flekilde söylemelerine de gerek olmadı¤ını belirten Akgün, di¤er dinlere mensup hiçbir temsilcinin bunu söylemesine gerek duyulmadı¤ına iflaret etti. Akgün, ‹slamiyet'in Almanya'nın bir gerçe¤i oldu¤unu, ancak hala toplumdaki ve yasalardaki yerini bulamadı¤ını, artık toplumdaki yerini alması gerekti¤ini sözlerine ekledi. Sol Parti Milletvekili Hakkı Keskin, tüm demokratik partilerin fliddeti red- detme, evrensel ve anayasal kurallara uyma, kadın erkek eflitli¤i ve Almanca ö¤renilmesi gerekti¤i konularında görüfl birli¤i içinde olduklarını, ancak çok farklı görüfllere de sahip olduklarını belirtti. Keskin, partisinin, kültürel kimli¤in korunmasından, herkesin kendi dilini ö¤renmesinden ve azınlıkların eflit haklara sahip olabilmeleri için ‹slamiyet'in ülkedeki di¤er dinler gibi yasal açıdan kabul edilmesinden yana oldu¤unu söyledi. Konferansın terör endiflesinden dolayı yapıldı¤ına inandı¤ını ifade eden Keskin, "Bu konferansın uyum nedeniyle yapılmasını isterdim" dedi. Keskin, Almanya'da bazı kiflilerin yabancıları asimile etmek istedi¤ini de kaydederek, "Ço¤u kez uyumdan söz ediliyor, ancak asimilasyon kastediliyor" diye konufltu. Sol Parti Milletvekili Sevim Da¤delen ise hükümetin, ‹slam Konferansı'nı kendi çıkarlarına alet etti¤ini öne sürerek, Müslümanların bir tehdit olarak gösterildi¤i ve uyuma hazır olmadıkları fleklinde bir intiba yaratıldı¤ı görüflüne yer verdi. Partisinin, dinin flahıslara özel oldu¤una inandı¤ını ifade eden Da¤delen, belirli bir ‹slam tarzının yaratılmasının Alman hükümetinin görevi olmadı¤ını kaydetti. ‹slam Konferansı düzenlenmesinden büyük mutluluk duyduklarını belirten di¤er konuflmacılar, Müslümanlardan anayasal düzene ba¤lı olmalarını, fliddet ve töre cinayetlerini kınamalarını ve zorunlu evliliklere karflı çıkmalarını istediler. Eşit Muamele Yasası yürürlüğe girdi Yasanın dini nedenlerle yapılan ayrımcılıkları önlemesi öngörülüyor zun zamandır tartıflılan ve eflit muamele ilkesi ba¤lamında Avrupa talimatlarının gerçeklefltirilmesi ile ilgili yasa (Genel Eflit Muamele Yasası) 17.08.2006 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlü¤e girmifl oldu. Yasa, 29.06 2006 tarihinde Federal Meclis’te onaylanmıfl, sonrasında 07.07 U 2006’da Federal Konsey’e gönderilmiflti. Yasanın yürürlü¤e girmesiyle uzun süren bekleyifl bitmifl oldu. Sözkonusu yeni yasa ifl ve sivil hukuk alanlarında kimsenin etnik kökeni, cinsiyeti, dini, engellili¤i, yaflı veya cinsi kimli¤i nedeniyle ayrımcılı¤a u¤ramamasını öngörüyor. Kanunların ço¤u ifl iliflkileri ba¤lamın- daki olguları ba¤larken, ancak bunun yanında sivil hukuku ilgilendiren olguları da düzenliyor. Almanya Sanayi ve Ticaret Odası Almanya’daki tüm flirketlere ça¤rıda bulunarak kendilerini yeni yasaya göre ayarlamalarını istedi. Bunun yanısıra tüm flirketler hukuk sorunlarla karflılaflmamak için önceden belirlenen flekilde flikâyet birimleri kurmaları gerekiyor. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:20 Uhr 26 14 lüm, kiþinin duruþunu ortaya koyan bir turnusoldür. O nedenledir ki, kiþinin hayatý, eþyayý algýlamasý bu duruþa baðlýdýr. Bu itibarla ölüm, önemli bir olgu, önemli olduðu kadar da güncel bir vakýa ve vak’adýr. Ýnsan, kendisini bekleyen bu gerçek karþýsýndaki duruþuyla eþ tavýrlar sergiler yaþamý içinde. Kimi zaman sözüyle davranýþlarý farklý olur insanýn ölüm karþýsýnda; ancak gerçek, kiþinin ortaya koyduðu davranýþ bütünü onun ölüm karþýsýndaki duruþudur. Ýnsanoðlu yaratýlýþý gereði mutlaka bir þeye inanýr. Ýnançsýz insan yoktur. Kendilerini “inançsýz”, “tanrý tanýmaz” þeklinde tanýmlayanlar da aslýnda kendi totemlerine inanmaktadýr, “ret örtüsü” altýnda. Bu tespitin ýþýðýnda þunu rahatlýkla söyleyebiliriz: inançsýz insan yoktur; “var” demek insan tabiatýný reddetmek olur. Ýnsan, ister semavi bir dine, felsefi bir inanç sistemine, isterse de bir toteme inansýn, ölümü reddetmemiþtir hiçbir zaman. Zira ölüm bir baþka alemde deðil, kiþinin yaþadýðý alemde ve gözleri önünde gerçekleþmektedir. Ölüm ve ötesi konusunda ise, ölüm sonrasý somutlanamadýðý için olsa gerek, insanlar farklý düþünceler ileri sürmüþlerdir. Bu düþünceler, doðrudan ya da dolaylý olarak onun Allah ile mesafesini ortaya koyar. Bunun nedeni, “ahiret inancý”nýn Allah’a inanmakla eþ tutulmasý, “gaybe inanma”nýn hem Allah’a hem meleklere ve hem de ahiret hayatýna inanmayý içermesidir. “Yoktum, var oldum, bir müddet sonra yine yok olacaðým” diyenlerle; “yoktum var oldum ve ebediyen var olacaðým” düþüncesine sahip kiþiler için hayat farklý anlamlar ihtiva eder. Ayaðýný bastýðý ve varlýðýný yaþayarak bildiði yere (dünya) hazýrlýksýz gelmesine karþýn, nefesin bitimiyle ilk adýmýný atacaðý yere (ahiret) dünyada hazýrladýklarýyla gideceði ve orada dünya hayatýnda “gaybe inanma” karþýsýndaki duruþuyla eþ bir muameleye tabi tutulacaðýný bilen kiþi için, yaþadýðý her anýn ayrý bir önemi vardýr. Dünya hayatýnýn deðerini ölüm ve ötesi biçmektedir. Bu anlamda ölüm, ayný zamanda insanýn ayaklarýný saðlam basmasýný saðlayan en önemli faktörlerden biri halini alýr ki bireyin kendisi ve çevresiyle kuracaðý iliþkilerin de bir bakýma merkezini oluþturur, denebilir. Fani olan insan mý yoksa insanýn dünya hayatý mýdýr? Ýnsan ruhu, ezeli ve ebedi olandan geldiði gerçeðinden yola çýkýldýðýnda fanilik, insanýn dünyeviliðini temsil eden bedeniyle mukayyettir. Ö Seite 26 MAKALE DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 ÖLÜM ÜZERÝNE Muammer Yalçýn “Küllü nefsin zâiqatü’l-mevt” Her canlý ölümü tadacaktýr.1 Öyleyse ölüm nedir? Ölüm, ruhun beden zindanýndaki esaretinin bitip ebediyen özgürlüðe kavuþma anýndan baþka bir þey deðildir. Ölüm, en sevgiliye verilen randevuya gidiþ için atýlan ilk adýmdýr. Ölüm, parçanýn bütüne kavuþmasý için oluþan bir harekettir. Ölüm, “devir”in tamamlanmasý için oluþan halkalardan bir halkadýr. O nedenledir ki ölüm, bir kopma deðil baðlanmadýr. Ölüm, Allah’a açýlan bir kapýdýr. Ölüm, vuslattýr. Ölüm, gurbetten dönüþtür. Ölüm, “þeb-i arus”tur (düðün gecesi). Ölüm bir kavuþma ise niçin insanlar ölmek istemezler? Baþka bir deyiþle ölmemek uðruna saðlýðýný, sevdiklerini feda etmekten çekinmeden bütün varýný seferber etmektedir. Neden? Bu soruya üç biçimde cevap verilebilir: Birincisi, dünyayý ahiretin tarlasý kabul etmeleri, dolayýsýyla ahiretteki makam ve mevkiinin daha yüce olmasýný istemeleridir. Böylece kiþi, daha çok yaþayacak, hayatý deðerlendirecek ve en sevgiliye daha da yaklaþacak; onun sevdiði, razý olduðu kul olacak. Ýkincisi sevgiliye kavuþacaðýný biliyor; fakat sevgili için hazýrladýðý bir þey yok ya da onu memnun edecek bir hediyesi yok; hatta onu üzecek çok þey yapmýþ. Karþýlaþmaktan, yaptýklarýyla yüz yüze gelmekten korkuyor. Üçüncüsü de ‘öte’ inancý yok; her þey bu dünyadan ibaret; öldüðü zaman her þeyin sonu gelecek. Hayatýn henüz tadýný çýkartamamýþtýr. Planlarýyla verilen sürenin (kendine göre) uyumlu olmamasýdýr. Birinci gruptakilere göre dünya hayatý üç gündür: dün, bugün ve yarýn. Dün geçti, yarýnýn gelip gelmeyeceði belli deðil; öyleyse hayat insanýn içinde yaþadýðý gündür. Bunu daha da darlaþtýrýrlar, hayat üç nefesten ibarettir: birini alýp verdin, birini alýp verebileceðin belli deðil; öyleyse hayat, alýp vermekte olduðun nefestir. Ýkinci grupta yer alanlarýn telaþsýz tutumlarý, bir yandan önünden hep kaçan, kendisini sürekli aldatan, inançlarýyla ters bir yaþam sürmesine neden olan tutumlarý, ahiret hayatý aklýna geldikçe kendisini telaþlandýrýr; fakat bu telaþlanma onu müspet adýmlara, ahiret yolculuðuna azýk hazýrlamaya itecek güçte deðildir. Üçüncü gruptakilere gelince… onlar için ölümün anlamý bir baþka. Ölüm, bir ömür boyu beslenen, korunan bedenin, bir metre topraðýn altýnda çürümeye býrakýlmasýdýr. Ölüm, insan bedeninin, yýlanlara, çýyanlara kurulan ziyafet masasýna konmasýdýr. Ölüm, aydýnlýðýn bitip, ebedi karanlýðýn çökmesidir. Ölüm, yok oluþtur. Ölüm, kiþinin bir daha kavuþmamak üzere sevdiklerinden ayrýlmasýdýr. Ölüm, ebedi gurbete çýkýþýn ilk ve son basamaðýdýr. Ölüm, insana hayatý, hayatýn tadýný çýkartmayý öðreten bir öðretmendir. Ýnsanýn bir mücerret bir de müþahhas tarafý vardýr: ruh ve beden. Dünya, bedenin akrabalarýnýn, ahiret de ruhun memleketidir. Ruh bedenin akrabalarýna misafir olmuþtur. Yolcu/misafir olduðu için de diken üstündedir, sükunete, rahata erememiþtir. Bir an evvel kendi vatanýna dönme arzusundadýr. Ne ki, beden onu biraz daha kendi memleketinde tutabilmek için çaba sarf etmektedir. Bizde bir kývýlcýmýn sönmesini andýran bu hayat, iki hakikate dayanýyor: Ebedi olmak isteyen bir parýltý ile onu örten bir karanlýk. Ýnsan hayatý, aþk ile ölüm arasýnda sürekli bir sallantýdýr. Her ikisinin dýþýnda geçen bütün hayat varlýðýmýz, sadece ölüme karþý koyan kuvvetleri kullanmaya yarayan bir alýþkanlýklar serisinden fazla bir þey deðildir. Þu halde hayat ölümle, ölüme karþý koyan kuvvetler arasýnda bir ömürlük mücadeleden baþka bir þey deðildir. Bedende olduðu gibi ruhun hayatýnda da emellerle ümitler, ölüme karþý koymak isterlerken günün birinde ya beden kuvvetleri tükenerek ölüme teslim oluyorlar ya da onlarý isteyen ruh kuvvetleri iflas ettiði için ölümün kucaðýna sýðýnýyorlar. (Ölümle) kaybedilen sadece kendi varlýðýmýz deðil; onunla birlikte bütün bir kainatý kaybediyoruz. Her zerresi bizimmiþ gibi sahiplik duygusu ve iradesiyle yaþadýðýmýz bu kainatýn bir zerresini bile feda edemezken bütününü birden býrakýp da gitmek, insanýn kendi gücü ile baþaramayacaðý bir imtihandýr. Ebedilik yolculuðuna çýkan insanlarýn her biri, yolun bir yerinde yýkýlýp kaldýðý zaman kiminin gözünde yaþlar, kimininkinde de Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN rüya parlýyor. Sonsuz yaþansa bile rüyasýnýn lezzetine doyulmayan tabiat gibi, sitemlerine bile hasret duyduðumuz, hem daha yanlarýnda yaþarken hasretini çektiðimiz insanlardan ayrýlmak, insan denen yaratýðýn katlanamayacaðý þeydir.2 Ýnsanlar, dünya hayatý ve dünyadaki duygularýnýn baskýsý altýnda ölüm sonrasý hayat hakkýnda kimi duygu ve düþüncelere dalmakta ve “Acaba insanlar ahiret yurdunda sýkýlmayacak mý?” gibi sorularý gündeme taþýyabilmektedir. Ýnsan, dünya hayatýnda istek ve arzularýna ne kadar ulaþsa, hatta bütün istek ve arzularýný bir bir elde etse de dünya hayatýndan sýkýlabilmektedir. Bu, insanýn yaratýlýrken içine yerleþtirilen bir duygunun dýþavurumudur. Ýnsanýn içine bu duyguyu sokan Allah, ahiret yurdu için yeniden yaratacaðý insanýn içine sokmamayý da bilir. Dünya hayatýnda sýkýlma olmasa, ahiret hayatý için yapýlacak çalýþmalar daha bir yüzeysel olabilirdi. Ýnsan içinde doðup büyüdüðü, ahiret hayatýný idrak ettiði dünyaya daha sýký sarýlabilirdi o zaman. Ki, insanýn dünyaya geliþ/gönderiliþ gayesine ters iþler yapmasý ve asýl yurdunu unutmasý daha da fazla olurdu. Halbuki Allah, “erhamü’r-râhimîn”dir. Sýkýlma duygusu, geçicilik düþüncesinin doðal bir sonucu olarak ortaya çýkmaktadýr. Ahiret yurdu ebedidir. Ölüm, insaný her dönemde ve birinci dereceden ilgilendirmiþtir. Sanat ve edebiyatýn konusu olmuþtur hep. Onun adýnýn geçtiði yerde, sazýnda nefesin de tadý rengi deðiþmiþ, ortama hüzün damgasýný vurmuþtur. Gurbetle ölüm hep birlikte anýlmýþtýr. Acýlarý denk tutulmuþtur. Burada bir tezat görülmektedir: gurbet, vatan-ý asliden ayrý kalmaktýr; halbuki ölüm, vatan-ý asliye gidiþtir. Gurbete giden uðurlanýrken aðlanýr, hüzünler ayyuka çýkar. Ölüm bir kavuþmaya gidiþse -öyledir de- insanlar neden ölüyü uðurlarken feryad-u figan ederler? Aslýnda bu bir çeliþki sayýlmamalýdýr. Gözyaþý döken bedendir; bilinen tanýdýklarýndan bilinmeyen, yaratýlýrken alýndýðý yere/topraða dönüþtür. Aðlayanlar da tanýdýklardýr zaten. Sonuç olarak denebilir ki, insanlar, ölümü nasýl deðerlendirirse deðerlendirsin, hangi dini ya da felsefi inanca sahip olursa olsun bir gerçeði asla inkar edememektedir: ölüm. O kimilerine göre bir vuslat, kimilerine göre de bir yok oluþtur. Notlar: 1. Kur’an-ý Kerim, 3/185 2. Nurettin Topçu, Hareket, VII / 75 – 76, Mart – Nisan 1972 17. sayi sayfalar Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN 28.04.2009 13:20 Uhr Seite 27 ÇİZGİNİN DİLİ Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 27 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:20 Uhr Seite 28 28 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir BULMACA HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427 ‹lk Müslüman Türk devleti Tertemiz Alemlere rahmet olan Peygamberimiz Bir erkek ad› ‹laç Küçük bitkiler Tersi, bal›k 11 Çocu¤un dizüstü yürümesi Bir ba¤laç Dinsiz Mefle’nin ünsüzleri Birisine g›pta etmek Köle sahibi K›blemiz Oruç ve ar›nma ay› Yokolma Sina’n›n ünlüleri Tungsten’in simgesi ‹hanet eden 5 Bir erkek ad› 14 Romen rakam›nda 1.000 say›s›n› karfl›lar Pot k›rma 9 Bir nota Yan›k sesli yayl› saz Yanma olay› Bir tür kokusuz gaz 12 ‹nce ses Sonsuz alem ‹nsan öldürme Tez, seri Buyurmak 4 Haya duygusu Evet anlam›nda Makaml› söylenen dini içerikli fliir Tarihte bir uygarl›k Dost kifli Bir denizimiz Mahi’nin ünlüleri Zafer’in ilk hecesi Hafif so¤uk Tersi, iridyum’un simgesi Kur’an-› Kerim’de bir sure Mala’n›n ünsüzleri Haya duygusu Kilometre Otomatik Para Çekme Makinas› Tren yolu Evin bölümlerinden Bir tür kaynak ‹ngiliz uzakl›k ölçüsü Tritium’un simgesi Cinayet iflleyebilecek kadar gözü dönmüfl kifli Bir renk Arslan›n boyun tüyleri Bir Müslüman ülke Tersi, bir erkek ad› Bir tür kumafl Bir renk Tersi, kötü Tersi, Arapça’da bir harf Genifl olmayan Boru sesi 10 Bir av köpe¤i cinsi Bir erkek ad› Tahmin Ba¤lanma Kükürt’ün simgesi Stil, yöntem, flekil Duman lekesi Gelir getiren mülk ‹yot’un simgesi Birden Zehir Rütbesiz asker Eflk›ya, yol kesen Kal›n ip Önder Bir erkek ad› Ramazan’da cami minarelerinin aras›na gerilen ›fl›kl› veciz sözler ‹ki Bir soru Orduda emir alan Uranyum’un simgesi Bir haber ajans›m›z Dünya, evren Argon’un simgesi Nefret duygusu Yarat›c› Sert halde olan Borcun tamam›n› ödeyerek hesab› kapatma Mevlam›z›n emretti¤i herfley Romen rakam›nda 80 say›s› Hat›rlama Rica’n›n ünlüleri Köpek Makaleler Üçüncü tekil flah›s Bir renk Rami’nin ünsüzleri Üye Uranyum’un simgesi Yetersiz Kesinlikle hay›r anlam›nda 22 Oruç Nefes Tersi, oto aksam›ndan fiikar Bir nota Meydan Vilayet 6 Tersi, dengesi bozuk terazi TV görüntü çekicisi Ecdad yadigar› güzide camilerimizden Kur’an-› Kerim’de bir sure Bir ifli isteyenlerden ehil olana verme Bir erkek ad› Bir mülkiyet yap›m eki Bir nota Bir Avrupa ülkesi Yemek Oruç açma Kötü Tersi, Suriye’nin baflflehri Tersi, yabanc› Ba¤›fllama 23 ‹yot’un simgesi 13 Site’nin ünsüzleri Ayl›k ücret Savm Telefonun ses gelen k›sm› M›s›r’›n baflflehri Bir nota 7 Serbest olmayan Alt›n›n k›ymet derecesi Yurt 18 Afla¤›l›k kifli Bir Uzakdo¤u ülkesi 15 Ortaasya’da bir da¤ Evcil olmayan Gösterifl Gece yenilen oruca kalkma yeme¤i Nuri’nin ünsüzleri fiöyle böyle anlam›nda Sevgili 17 Ölümlü 20 Kiloamper Özel haberci Bir ba¤laç Bir nota Yeni olmayan Say›lar› belirtir Bir erkek ad› So¤an›n ince kabu¤u 35 plakal› ilimiz 1 21 fiekilsiz, görünüflü kötü olan Türk Liras› Amper’in simgesi Bir yük hayvan› Ayn› günde do¤an kardefller Gökyüzü 16 Bir müzik aleti Tek, bir Us, zeka Bir erkek ad› Mobilya parlat›c›s› Bir erkek ad› Bununla birlikte, bununla beraber anlam›nda Tas, çanak, tencere gibi eflyalar Ak›flkan s›v› Bir nota Orduda emir alan Yüz y›ll›k zaman Kilometre Çetrefil ‹laç 19 Devlet-i Ebed Müddet Bir göz rengi 3 Tuzak Kuzu’nun ilk hecesi Uzak Bir vahfli hayvan Bir tür bal›kç› kay›¤› 2 ANAHTAR SÖZCÜK Tersi, tabii olmayan yumru Arapça’da bir harf Lahza 8 1 10 11 2 12 3 13 4 14 15 5 16 6 17 7 18 19 8 20 9 21 22 23 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:20 Uhr Seite 29 MAKALE V efatýndan sonra Rasülullah’ýn ahlakýný soranlara Ayþe validemiz “O’nun ahlaký Kur’an’dýr” cevabýný vermiþtir. Allah Resulü (sav) “Kur’an Ahlaký ile ahlaklanmamýzý” istemektedir. Kur’an ahlaký, Cenabý Hakkýn kutsal kitabýnda Müslümanlara öðrettiði, Peygamber Efendimizin (sav) de bizzat yaþayýp bizlere örnek olarak sunduðu ahlaktýr. Ýslam’ýn hükümleri, inanç ve ibadetlerle ilgili emirleri Kur’an-ý Kerime dayanýr. Ýslam ahlakýnýn kaynaðý da Kur’an-ý Kerimdir. Kur’an’ýn ifadesiyle “en güzel ahlak üzere yaratýlan” ve “ben ancak güzel ahlaký tamamlamak için gönderildim.” Buyuran sevgili peygamberimizin güzel ahlakla ilgili hadislerinden bazýlarýný buraya alýyorum. Hayatýmýzýn bu güzel ahlak kalýplarýyla þekillenmesine vesile olursam kendimi mutlu sayarým. 1- Güzel ahlak, Allah Teala’nýn yarattýðý en büyük þeydir. -2- Güzel ahlak, cennette iþe yarayan amellerdendir. 3- Güzel ahlak, dinin kabýdýr; bir kimsenin dini, ahlakýn güzelliði ile ölçülür. 4- Kýyamet gününde insanýn amel terazisine konulacak þeyler içinde güzel ahlaktan daha aðýr hiçbir þey yoktur. Zira güzel ahlak sahibi olan adam; oruç ve namaz, sahibinin derecesini elbette bulur. 5- Dinden sonra aklýn baþý, kendisini halka sevdirmek ve herhangi iyi veya kötüye karþý bol bol hayýr yapmaktýr. 6- Güzel ahlaktan ayrýlma, çünkü ahlak bakýmýndan insanlarýn en iyisi, din bakýmýndan en güzeldir. 7- Müslümanlýk, güzel ahlaktan ibarettir. 8- Allah Teala hazretleri bir kulunun hem görünüþünü, hem de içini ve ahlakýný güzel yaratýp da sonra onu ateþte yakmaz. 9- Siz insanlarýn hepsine mallarýnýzla iyilik etmeye yetiþemezsiniz. Öyle ise güler yüzlülükle, güzel ahlak ile yetiþiniz; böylelikle bütün insanlara iyilik yapabilirsiniz. 10- Ýçinizde en sevdiklerim ve kýyamet gününde bana en yakýn olanlarýnýz ahlaký en güzel olanýnýzdýr. 11- Müminlerin, iman bakýmýndan en olgunlarý, ahlaký en güzel olanlardýr ki, bunlar, kendileriyle hoþ geçinilir; insanlarla ülfet eder ve kendileriyle ülfet olunur kimselerdir. 12- Allah Teala hazretleri güzel ve yüksek ahlaký sever, kötü ahlaký sevmez. 13- Gerçek bir Müslümanda: “Allah’a karþý günah yapmaktan, kendisini günah iþlemekten alýkoyacak bir Allah korkusu, sefihe, (alçak ruhlu ahlaksýz insanlara) karþý gelebilecek bir yumuþak huyluluk, insanlar ara- “ÝSLAM GÜZEL AHLAKTIR” Ahmer BAYER sýnda kendisini hoþ yaþatacak güzel ahlak,” bulunmazsa o kimsenin iþlerinden hiç birine itimat etmeyiniz. 15- Bir kul, ibadeti az olduðu halde güzel ahlaký sayesinde ahiret derecelerinin en büyüklerine ve cennet saraylarýnýn en þereflisine eriþir; ibadeti çok olan bir kul da, kötü ahlaký yüzünden cehennemin en aþaðý derecesini boylar. 16- Sirkenin balý bozduðu gibi, kötü ahlak da insanýn iyi amellerini bozup fenalaþtýrýr; güzel ahlak ise güneþin karý erittiði gibi günahlarý eritir. 17- Bir insan, ahlaký kötü oldukça Allah Teala’dan hep uzak kalýr. 18- Diliyle, eliyle insanlarý incitmeyen, baþkalarý kendisinden emin olan bir Müslüman; imanýn ve Müslümanlýðýn en üst derecesine ulaþmýþtýr. 19- Bir kul ahlakýný güzelleþtirmedikçe, öfkesini yenmedikçe, kendisi için sevip istediðini baþkalarý için de istemedikçe olgun bir mümin deðildir. 20- Bir kimsenin kalbi diliyle beraber, dili de kalbi ile beraber olup sözü iþine aykýrý olmaktan kurtulmadýkça, komþusu þerrinden emin olmadýkça gerçekten mümin deðildir. Ahlak hakkýnda Peygamberimizin binlerce hadis-i þerifleri vardýr. Onlarýn hepsini yazmak mümkün deðildir. Yazdýðýmýz bu birkaç hadisten de anlaþýlmaktadýr ki; Ýslam dini, ahlak ve fazilet dinidir. Güzel ahlak sahibi olmayanlar, ne kadar ibadet ve taatla meþgul olurlarsa olsunlar yine de olgun, kâmil bir Müslüman sayýlmazlar. Bir gün Peygamber Efendimizin yanýnda her gün oruç tutan, bütün gece namaz kýlan bir kadýndan bahsetmiþler ve onu övmüþler. Sonra da; “yalnýz huyu kötü, diliyle komþularýný incitir, rahatsýz eder” demiþler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: “O kadýnda hayýr yoktur; cehennemliktir.” buyurmuþlar. Ýslam güzel ahlaktan ibarettir. Peygamber Efendimiz de “Ben ancak güzel ahlaký tamamlamak için gönderildim, Peygamberlik vazifemin hedefi budur” buyurmuþtur. KUR’AN AHLAKIYLA AHLAKLANMIÞ BÝR MÜSLÜMAN NASIL OLMALI Kur’an-ý Kerim’den öðrendiðimize göre Kur’an ahlakýyla ahlaklanmýþ bir Müslüman’ýn vasýfarý þunlardýr: 1) Ýman esaslarýna þeksiz, þüphesiz inanýr. 2) Allah’ýn emrettiði ve Hazreti Muhammed‘in gösterdiði þekilde namazýný kýlar, orucunu tutar, malýnýn zekatýný verir, buna ilave olarak yetimlere, yoksullara, muhtaçlara, hýsým ve akrabalarýna, yolda kalmýþlara mal ile seve seve yardýmda bulunur. 3) Mühim ve tehlikeli durumlarda asla sarsýlmaz, gevþeklik göstermez, Allah’a itimat eder. 4) Felaketleri metanetle karþýlar, bunlarý muvaffakiyetle atlatabilmek için bütün kudretini gösterir, Allah’tan da ümidi kesmez. 5) Ana ve babaya, büyüklerine itaat eder, onlarýn kalplerini kýracak en ufak sözlerde ve iþlerde bulunmaz. 6) Sözünde durur, Ahdin de sadýk kalýr. 7) Her ne suretle olursa olsun emanete hýyanet etmez. 8) Üzerine aldýðý her türlü vazifeleri en iyi bir surette yapmaya çalýþýr. 9) Elbisesini ve çevresini pisliklerden, kafasýný kötü fikirlerden, kalbini fena huylardan, dilini çirkin ve kaba sözlerden temizler. Cismen ve ruhen temizliðiyle herkese örnek olmaya çalýþýr. 10) Ýnsanlar arasýnda fesat çýkarmaz, insanlarý birbirine düþürecek sözlerden ve iþlerden sakýnýr. 11) Kimsenin ayýplarýný, gizli hallerini araþtýrmaz ve ortaya dökmez. 12) Kumarcý, içkici, atlatýcý; dalkavuk ve hilekar olmaz. 13) Bilmediði bir þey hakkýnda hüküm vermez. 14) Baþkalarýna karþý kibirlenmez, büyüklük taslamaz. 15) Kötülüðün, hayasýzlýðýn her türlüsünden sakýnýr. Halkýn iyiliðine çalýþýr. Malýyla, canýyla, sözleri ve iþleriyle elinden geldiði kadar herkese yardým eder. 16) Özü sözüne, içi dýþýna uygun ve dosdoðru olur. 17) Her nerede olursa olsun, velev ki kendi aleyhinde bile olsa, doðruyu söylemekten, hak ve adaletten ayrýlmaz. 18) Düþmanlarýna karþý da adaleti, insafý býrakmaz, onlara olan düþmanlýklarý dolayýsýyla adaleti çiðnemez. 19) Yalan söylemez, dedikodu yapmaz, lüzum olmadýkça yemin etmez, yalan yere yemin etmez, yalan þahitliði yapmaz, haksýzlýða karþý nefret duyar. 20) Ýsraftan ve cimrilikten sakýnýr. Muhtaçlara yardýmdan çekinmez. 21) Ne eliyle, ne diliyle hiç bir kimseyi incitmez. 22) Komþularýný çok sayar ve onlarý hiçbir suretle gücendirmez. 29 23) Varlýk zamanýnda da, darlýk zamanýnda da baþkalarýna elinden geldiði kadar yardýmda bulunur. 24) Öfkelerini yenerek kusur ve kabahatleri affeder, intikam sevdasýna düþmez. 25) Bir kötülük iþlemek ister veya bir haksýzlýk yapacak olursa hemen Allah’ýný hatýrlayarak o gibi þeylerden uzaklaþýr ve Allah’tan af ve maðfiret diler, yaptýðýna piþman olur. 26) Her iyi iþe maddi ve manevi yardýmda bulunur, Ýnsanlara iyiliði tavsiye eder, fenalýða ve zulme asla yardýmcý olmaz, kötüleri korumaz ve herkesi kötülükten çevirmeye çalýþýr. 27) Dargýnlarý barýþtýrmak için çalýþmayý kendisine vazife bilir, kin gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalý bir insan olmaya özenir. 28) Kim söylerse söylesin hakký kabul eder, ilim ve hüneri, hikmet ve hakikati nerede bulursa alýr ve bunda taassup göstermez. 29) Olgun ve kamil bir Müslüman tembel deðildir. Dünya için ölmeyecekmiþ gibi çalýþýr, yarýn ölecekmiþ gibide ahirete hazýrlanýr; her iki vazifesini eksiksiz yapar. 30) Etraflýca düþünmeden bir iþ yapmaya kalkýþmaz, ibadetinde acele ederek eksik býrakmaz, hayýrlý iþlerde geriye kalmayýp daima ileri koþar. 31) Müslümanlarýn derdini kendisine dert edinir ve onlarýn iyiliðine çakýþýr: Hastalarýný arayýp sorar, sýkýntýlarýný gidermeye özenir, cenazelerine gider, kendisinden büyüklere saygý gösterir, küçüklere acýr ve her canlýya karþý þefkatli olur. 32) Hayvanlara karþý da merhametlidir, hayvan hakkýný gözetir, onlara merhametsizlik yapmaz. 33) Müminleri ve bütün insanlarý kardeþ bilir ve baþkalarýnýn hayatlarýný, haklarýný kendisinin ki gibi muhterem sayar. 34) Kimse ile alay etmez, baþkalarýna kötü bir lakap takmaz, dilini gýybetten, iftira etmekten, yalan söylemekten ve her türlü kaba ve çirkin sözlerden muhafaza eder. 35) Herkesle hoþ geçinir, dargýnlarý barýþtýrmaya çalýþýr, üç günden ziyade dargýn durmaz. 36) Sevdiðini Allah için (karþýlýksýz) sever, sevmediðini de Allah için sevmez. 37) Kendisi için istediðini baþkalarý için de ister, kendisi için istemediðini baþkalarý için de istemez. 38) Ýþlerinde tereddüde ve evhama düþmez. Bir iþin olmasý için gereken her türlü sebeplerine yapýþtýktan sonra Allah’a tevekkül eder. 39) Allah ve Peygamber sevgisini her þeyden üstün tutar. Allah sevgisi ve Allah korkusu onun iliklerine kadar iþlemiþtir. 40) Her ne suretle olursa olsun, þüpheli þeylerden sakýnýr. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:20 Uhr Seite 30 MAKALE 30 Hz. MEVLANA’NIN AHLAK ANLAYIÞI Allah (cc) insanoðlunu her ortama uyabilecek kabiliyette yaratmýþtýr. Titizlikle terbiye edilir, iyi yetiþtirilirse cevher saçan hikmet sahibi biri olur. Ýhmal edildiðinde ise, vahþileþir; bulunduðu ortam için tehlikeli hale gelir. Yaratýlmýþlarýn en mükerremi, en mükemmeli olan insan; meleklerden daha üstün kabiliyetlere sahip olduðu gibi eðer eðitilmez, kendisine doðru yol gösterilmez ise aþaðýlarýn en aþaðýsý durumuna düþebilir. Hz. Peygamberi kendisine rehber edinmiþ büyükler evlatlarýný insan sevgisiyle yetiþtirirlermiþ. Ýnsanlarý sevsin; darda, kalanlarýn yardýmýna koþsun; insanlara hizmet etmeyi bir ibadet sevgisi ile yapsýn diye nesillerinin terbiyesine önem verirlermiþ. Terbiye insaný insan eden, insaný Allah yanýnda da kullarý yanýnda da sayýlan, sevilen ve övülen bir kimse haline getiren önemli bir sýfattýr. Ýnsan ile hayvan arasýnda en büyük farktýr. Onun içindir ki, Hz. Mevlana: “Ýnsanoðlu eðer edepsiz ise adam deðildir. Zira insan ile hayvan arasýndaki fark edeptir.” diyor. Ahlâk, karakter, seciye, huy, edep gibi eþ anlamlarý da olan terbiye, ilk olarak aile ocaðýnda alýnýr; okulda geliþtirilir; toplumda meyvesini verir. Diðer bir tabirle aile, okul ve toplum edebin, terbiyenin verildiði yerlerdir. Temel ailedir. Temelin saðlam olmasý halinde diðer taraflarýn da ona uyacaðý bilinen bir gerçektir. Sevgili Peygamberimiz babanýn çocuklarýna býrakabileceði en güzel hediye, en büyük mirasýn edep ve terbiye olduðunu haber vermiþlerdir. Allah korkusu, peygamber sevgisi ve ahiret inancý olmadan terbiye diye öðretilen modern bazý görgü kurallarýnýn da fayda saðlamayacaðýna da iþaret etmiþlerdir. Ýþte onlardan bazýlarý: “Çocuklarýnýzý güzel terbiye edin”. “Hiç bir baba evladýna güzel terbiyeden dahi iyi bir miras býrakmýþ olamaz.” “Çocuklarýnýza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapýn.” “Çocuklarýnýza ve aile halkýnýza hayrý öðretin; onlarý edepli-terbiyeli yetiþtirin”. “Kiþi öldükten sonra geride býraktýðý þeylerin en hayýrlýsý, kendisine dua edecek olan hayýrlý bir evlattýr.” “Çocuklarýnýzý þu üç haslet üzere terbiye ediniz: Allah sevgisi, Peygamber ve Ehli Beyti’nin sevgisi ve Kur’an okuma sevgisi” buyurarak dünya hayatýnýn süsü, ziyneti, gülü sümbülü olan, Rabbimizin emanetlerini iyi yetiþtirmemizi biz ümmetlerine bildirmiþlerdir. Hayatta yegâne örneðimiz, önderi- miz Hz. peygamberimizdir. Nesillerimizi iyi yetiþtirmeli, güzel terbiye etmeliyiz. Onlara para-pul, makammevki, þan-þöhret sevgisi deðil; Allah sevgisi, peygamber sevgisi ve O’nun ashabýnýn sevgisini öðretmeliyiz. Ýyi veya kötü dünyada yapýlan her þeyin karþýlýðýnýn mutlaka görüleceði ahiret inancýný öðretmeliyiz. Nesillerin bozulmalarýnýn sebebi, onlarý ihmal eden, onlara dinlerini, onun haram-helalini, farz ve sünnetini öðretmeyen ana-babalardýr. Ana-babanýn davranýþlarýný çocuklar fotoðraf makinesi gibi çekerler. Ana-baba çocuklar için en iyi örnek ve öðretmendir. Evladýna vermek istediði terbiyeyi kiþi önce kendisi yaþamalýdýr. Yavrum þunu þöyle yap veya yapma diyen kiþi, þayet kendisi söylediklerini yapmýyorsa bu terbiye þekli etkili olmaz. Ayrýca: “Ey iman edenler! Niçin yapmadýðýnýz, yaþamadýðýnýz þeyi yapýn diye söylüyorsunuz.” anlamýndaki emri ilahiye de ters düþer. Hz. Mevlana’nýn edeple ilgili sözlerine kulak verelim: Edep: “Utanýlacak þeylerden insaný koruyan bir melekedir. Güzel terbiye ve iyi huylarla bezenmektir.” “Edepten felek nur olmuþtur. Edep ile melek bütün ayýp ve noksanlardan masum ve temiz kalmýþtýr.” “Efendi, bilmiþ ol ki edep insanýn bedenindeki ruh gibidir. Aslýnda edep, Allah dostlarýnýn gözü ve gönül nurudur.” “Eðer þeytanýn baþýný ezmek istersen gözünü aç ta gör ki þeytanýn katili edeptir.” “Gözünü açta baþtanbaþa Allah kelamý olan Kur’an-ý Kerime bak! Baþtan sona bütün Kur’an’ýn manasý edepten ibarettir.” “Edepsizlik ve küstahlýktan güneþ tutulmuþtur; þeytan cüretkâr ve terbiyesizliðinden dergâh-ý ilahiden, cennetten kovulmuþtur.” “Ýman nedir? Diye akýldan sordum. Akýl, kalbimin kulaðýna eðilerek, iman: edeptir, dedi.” Diyor; o büyük insan. Ýlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (as)’dýr. Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) dýr. Ýkisi arasýnda yüzlerce peygamber gelmiþgeçmiþtir. Kur’an’da adý geçenlerin sayýsý yirmi beþtir. Cenab-ý Hakk, bu peygamberlerin tamamýný insanlýða edebi öðretsinler diye göndermiþtir. Namaz, oruç, hac, zekât bütün ibadetler ve kulluk görevleri insanýn edepli olmasý içindir. Hakkýnda, “ kesinlikle sen, en güzel ahlak üzere yaratýldýn.” ve “ancak âlemlere rahmet olarak gönderildin” ayetleri bulunan efendimiz (sav): “Ben ancak güzel ahlaký tamamlamak için gönderildim” buyurmuþlardýr. CDU Genel Sekreteri Pofalla’nýn Ýslam hakkýndaki açýklamalarýna SPD’den eleþtiri Schleswig Holstein okullarýnda dini sembollere eskisi gibi izin verilmeye devam ediliyor “Almanya’da yaþayan Müslümanlarýn çoðunluðu barýþçýdýr” Schleswig Holstein okullarýnda baþörtüsü yasaðý yok C DU Genel Sekreteri Ronald Pofalla’nýn geçtiðimiz günlerde, Ýslam’ýn din arka planlý þiddetin ana kaynaðý olduðu yönündeki açýklamalarý Almanya’da yaþayan Müslümanlarýn yaný sýra SPD’li politikacýlardan da sert eleþtiri aldý. Pofalla “Bild am Sonntag”a yazdýðý bir yazýda: “Dini arka planý olan þiddet günümüzde neredeyse sadece Ýslam dininin bir problemidir” ifadelerini kullanmýþtý. Pofalla’ya sert eleþtiriler yönelten Almanya Müslümanlarý Merkez Konseyi Genel Sekreteri Aiman Mazyek, “Tagesspiegel am Sonntag”a: “Ýslam ve Müslümanlar hakkýnda kim bu þekilde genellemeler yaparsa basmakalýp ve önyargýlý davranmýþ olur” açýklamasýnda bulundu. Mazyek ayrýca geçtiðimiz günlerde gerçekleþen Ýslam Konferansýný da göz önüne alarak: “Bana öyle geliyor ki Birlik partilerinde bazýlarý bir adým öne iki adým geriye atmak istiyorlar” dedi. SPD Genel Sekreteri Hubertus Heil’de, Pofalla’nýn Ýslam karþýtý açýklamalarýnýn Müslümanlarýn entegrasyonunu zorlaþtýrdýðýný söyledi ve “Geçtiðimiz hafta Ýslam zirvesiyle birlikte baþarýlý bir þekilde baþlatýlan Kültürler arasý diyalog için hiçte hoþ bir durum deðil” dedi. Heil ayrýca tüm Müslümanlarýn ayný kefeye konulmamasý gerektiði yönünde uyarýda bulunurken, Almanya’da yaþayan Müslümanlarýn çoðunluðunun barýþçý insanlar olduðunu söyledi. S chleswig Holstein Eyaleti’ndeki okullarda Müslüman bayan öðretmenlere yönelik genel bir baþörtüsü yasaðýnýn uygulamaya konulmayacaðý bildirildi. Kiel’de bulunan Eðitim Bakanlýðý, bu konu hakkýnda CDU ve SPD ileri gelenlerinin anlaþtýðýný açýkladý. Nordelbische Evangelisch-Lutherische Kilisesi ve Hamburg Katolik Baþpiskoposluðu, yeni okul yýlýnda dini sembollerin yasaklanmamasýný memnuniyetle karþýlarken, okullarda Hýristiyan sembollerine de eskisi gibi izin verildiði belirtildi. Bakanlýk sözcülerinden biri, öðretmenlerin din konusunda tarafsýzlýða dikkat etmek zorunda olduklarýný açýklarken, aksi bir durumda öðrencilerden veya velilerden þikâyet gelmesi ve okul huzurunun dini propaganda nedeniyle bozulmasý gibi nedenlerle okul yönetiminin dini sembolleri yasaklayabileceði ifade edildi. Eðitim Bakaný Ute Erdsiek-Rawe (SPD) daha önceden dini sembollerin okullarda yasaklanmasý yönünde açýklamalarda bulunmuþtu. Bu sayede öncelikle baþörtüsünün yasaklanmasýný istiyordu, ancak hukuki nedenlerle Hýristiyan sembollerini de yasaklamak zorundaydý. Bu durum CDU içerisinde ve de iki büyük kilise içerisinde muhalefete neden olmuþtu. 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:20 Uhr Seite 31 17. sayi sayfalar 28.04.2009 13:20 Uhr Seite 32 “Mü’minlerin mallar›ndan zekat al ki, onunla kendilerini ar›nd›rm›fl ve mallar›n› bereketlendirmifl olursun.” Tevbe: 103 IGMG Zekat ve Fitre Komisyonu, ‹slam’›n bu temel ibadetini yerine getirmenize yard›mc› oluyor. Siz de Zekat ve Fitre’lerinizi, IGMG Zekat ve Fitre Komisyonu arac›l›¤› ile de¤erlendirin Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank AG Köln • Kontonr.: 162 888 56 01 • BLZ: 370 101 11 • Verwendungszweck: Zekat/Fitre ‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • [email protected] · www.igmg.de