PDF SAYI 17 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 17 - Hayat Online
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 1
Müslümanlar ülkeyi ileri götürecek
Müslümanlar, gelece¤imizin parçası'
Schaeuble, Alman halkının 'radikal dinci' terörden dolayı endifle duydu¤unu, Müslümanların da topluca zan altında tutuldukları gibi yanlıfl bir düflünceye sahip olduklarını söyledi.
Konferans iki y›l sürecek
Federal İçişleri Bakanı Schaeuble, İslam
Zirvesi'nin ardından Mecliste konuştu
Schaeuble, yaklaflık 2 yıl sürmesi beklenen konferans sonrası süreç içinde birlikte yaflamla ilgili sorunları, Müslümanlarla birlikte çözmek istediklerini söyledi. Müslümanların haklı olarak, Hristiyanlık ya da Yahudilik gibi yasal açıdan tanınmak istediklerini ifade eden
Schaeuble, "Müslümanlar ülkemizde artık yabancı de¤il, toplumumuzun bir parçası" diye konufltu. Devam› Sayfa 25’te
Entegrasyondan ne anlamalıyız?
Pozitif
Entegrasyon
Dr. Yusuf IŞIK
Dosya
Hayata
Düşülen
Notlar
Batı’ya
Sırt
Çevirmek
Mahmut
AŞKAR
Sayfa 17’de Dosya
Aydın ERSOY
Sayfa 5’te
Dosya
Hacarab’ın
Serüvenlerine
Devam
Entegrasyon
nedir
ne
değildir?
M.Salih AYDIN
Sayfa 19’da Özel Köşe
Millî
Görüş
ve
Entegrasyon
Orhan ARAS
Sayfa 23’te Dosya
Oğuz ÜÇÜNCÜ
Sayfa 21’de Dosya
Sayfa 13’te
“Entegrasyon karşılıklı saygı ve
anlayış içinde bir arada yaşamaktır”
Yaklaflık yarım asırdan beri
Müslümanlar, Almanya’nın bir
gerçe¤i. Fakat, resmen
Müslümanların varlıkları kabul
edilebilmifl de¤il. Yani, ‹slam
dini resmî olarak Almanya’da
kabul edilmemifl durumda.
Fakat, siyaset alanında olsun,
toplumsal alanda olsun
Müslümanlar ve
Müslümanların entegrasyonu
hep konuflula geldi. Bu
tartıflmalarla ilgili olarak
Almanya ‹slam Konseyi
Baflkanı Ali Kızılkaya ile
Almanya İslam Konseyi Başkanı
konufltuk.
Sayfa: 9-10-11`de
Ali KIZILKAYA
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 2
“He
mu r nef
tlak
is ö
a ta
lüm
dac
ü
akt
›r”
e
d
z
ü
n
ü
n
ü
g
.
.
›
.
l
z
›
i
c
y
a
e
En sizinl
Sa¤lık sigortaların›n (Krankenkasse) cenaze defin yard›m›n› kald›rd›¤›
Almanya’da:
• Cenazeler, vefat yerinden al›narak defin edilece¤i yere kadar götürülür.
Cenaze nakil masraflar› karflılan›r; bir kiflilik Refakatc› bileti de ödenir.
• Fon imkanlar›ndan ücretsiz olarak yararlanabilecek aile fertleri: Kendisi,
efli ve 18 yaflın› doldurmam›fl çocuklar›, yafl› kaç olursa olsun kendi geliri olmayan bekar k›z çocuklar›.
• Girifl ücreti: Aile bafl› sadece 50,- Euro.
• Üyenin, yafl› dolan çocukları ile geliri olan aile fertleri, IGMG Cenaze Fonuna üye olmalar› durumunda kay›t ücreti ödemezler.
• Masraf pay› her yıl sonunda ödenir. 2005 yılı masraf pay› 32,20 Euro olarak tesbit edilmifltir.
• Üye olmak ve daha genifl bilgi için IGMG flubelerinden, Bölge temsilciliklerimizden, ya da Genel Merkezimizden broflür ve kay›t formu isteyiniz.
IGMG CENAZE FONU
Boschstr. 61-65, 50171 KERPEN • Tel: 02237 - 656 313, Faks: 02237 - 656 555
Mobil: 0177 - 478 83 34, e-mail: [email protected]
Hesap Numaras›: SEB AG Köln
Kontonr.: 162 888 56 06 • BLZ: 370 101 11
Hessen Bölgesi Cenaze Fonu Sorumlusu Hüseyin AVCI Mobil: 0163-9053138
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 3
Hayat
HASBİHAL
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
3
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
EDİTÖR’DEN
Entegrasyona evet, asimilasyona hayır!
Sevgili dostlar!
Yine dolu dolu bir sezonu geride b›rakt›k.
‹zin sezonundan sonraki bu ilk say›m›zda sizlerle beraber olmaktan mutluyuz.
‹zin sonras› için bu say›m›z› Eylül ay› bafl›
için ç›karmay› tasarlam›flt›k; ama sa¤l›k sorunlar›m›z yüzünden k›smet Ekim ay› bafl›na imifl.
Hay›rl›s› olsun diyoruz. Kanuni Sultan Süleyman`›n dedi¤i gibi “Olmaya devlet cihanda
bir nefes s›hhat gibi”
Sevgili dostlar; bu say›m›zda Almanya`n›n
gündeminde her zaman güncelli¤ini koruyan
“Entegrasyon” konusunu irdelemeye çal›flt›k.
Entegrasyon konusu ile alakal› çeflitli kesimlerden dostlar›m›zla yapm›fl oldu¤umuz de¤erlendirmelerden ç›kartt›¤›m›z sonuç flu oldu: Entegrasyonla alakal› Alman resmi makamlar›n›n eksikleri oldu¤u kadar biz göçmenlerin de eksikleri bulunmaktad›r. Bizler eksiklerimizi giderme
konusunda çaba sarfederken Alman resmi makamlar›n›n bu çabalar› görmezden gelmesi hofl
de¤il diye düflünüyoruz.
Gazetemizin sayfalar› aras›nda da görece¤iniz gibi entegrasyonun tan›m› bellidir. Siz bu
toplumda yaflayan unsurlar› olduklar› gibi de¤il
de sizin olmas›n› istedi¤iniz gibi görmek isterseniz orada s›k›nt›lar ç›kar.
Burada ortak nokta: Anayasaya sayg›l› bir flekilde dini ve kültürel inançlar› yaflayabilme ve
bu inançlar› yaflarken beraber yaflan›lan toplumda karfl›l›kl› sayg› ortam›na sahip olabilmektir.
Bir Alman kendi kültürünü yaflayabilme özgürlü¤üne sahipse; ayn› flekilde bir Türk, bir H›rvat,
bir Hintli de dini ve kültürel de¤erlerini yaflayabilmelidir. Almanya e¤er bu ortam› oluflturmay›
her zaman sa¤larsa; hem halklar aras›nda güzel
bir kaynaflmay› sa¤lar ve hem de tarihte örneklerini çokça gördü¤ümüz büyük devlet, büyük
millet olma özelli¤ine de kavuflmufl olur.
Zaman zaman baz› siyasilerin rant beklentisi
u¤runa yapm›fl olduklar› aç›klamalar toplumda
gerilmelere neden olsa da Almanya`da yaflayan
insanlar›n bu tür aç›klamalara pek fazla itibar etmediklerini gözlemekteyiz.
Mesela say›n Federal ‹çiflleri Eski Bakan› Otto Schly`nin “en iyi entegrasyon asimilasyondur” sözü tüm kesimler taraf›ndan ve özellikle
kendi partisi SPD taraf›ndan oldukça elefltirilmiflti. Yine kendi partisinin milletvekillerinden
Helga Lopez`in bizim gazetemizde de bir programla ilgili ç›kan haberde de söyledi¤i gibi “En-
tegrasyon asimilasyon de¤ildir” sözü kendisini
tekzip etmifltir.
Entegrasyon; ayn› toplumda yaflayan insanlar›n karfl›l›kl› sayg› ve anlay›fl içerisinde birarada
yaflamalar›d›r. Tabiki bu; yaflan›lan toplumun
devlet yap›s›n› oluflturan anayasas›na da beraber
sayg› duymay› ve sahip ç›kmay› gerektirir.
Say›n Federal ‹çiflleri Bakan› Wolfgang
Schaeulenin öncülü¤ünde bu ay içerisinde düzenlenen ‹slam Konferans›n›n olumlu bir geliflme oldu¤u kanaatindeyiz. Ve özellikle Say›n
Schaeulenin sa¤duyulu ve gerçekleri gözönünde
tutan aç›klamalar› takdire sayan aç›klamalard›r.
Say›n Schaeulenin; müslümanlar›n art›k Almanyan›n bir parças› oldu¤u gerçe¤ini söylemesi ve Almanyay› ileri götürece¤ine olan inanc›n›
söylemesi toplum içerisinde takdirle karfl›lanm›flt›r. En az›nden bu baz› siyasiler aç›s›ndan
hofl karfl›lanmasa bile bizler bunun çok önemli
geliflmelere yolaçaca¤›na inan›yoruz.
Belki burada elefltirilecek bir nokta da flu olabilir. Bu konferansa Almanya`da bulunan müslümanlar› temsil eden tüm kurulufllar›n davet
edilmemesinin bir eksiklik oldu¤unu düflünüyoruz.
Gerçi bu; iki y›l sürecek çal›flmalar için oluflturulan gruplar ile k›smen afl›lacak ama muhakkak tüm ‹slami sivil teflkilatlar›n bu sürece katk›da bulunmalar›n›n netice al›nmas› aç›s›ndan
çok önemli oldu¤unu düflünüyoruz.
‹slam konferans› çal›flmas›n›n Almanyadaki
entegrasyon ile alakal› s›k›nt›lar›n afl›lmas› bak›m›ndan yeni aç›l›mlar getirece¤ine inan›yoruz.
Sevgili dostlar yine geçti¤imiz dönemde
Hessen`de yap›lan baz› etkinliklere kat›lma f›rsat› bulduk.
Özellikle Ramazan münasebetiyle yap›lan iftar programlar›na kat›ld›k. Türk-Alman Sa¤l›k
Vakf›n›n düzenlemifl oldu¤u geleneksel iftara
kat›ld›k. Frankfurt Hilton Hotelinde düzenlenen
iftar progrm›na Hessen Baflbakan› Roland Koch
da kat›ld›. Pekçok Alman ve Türk siyasetçinin
kat›ld›¤› iftar program› oldukça güzel geçti.
Özellikle Say›n Koch`un programa kat›lan herkesle teker teker tokalafl›p selamlaflmas› nazik
bir davran›flt›.
Sevgili dostlar bizim için güzel bir geliflme
hakk›nda da bilgi vermek istiyorum. Eylül ay›
içerisinden bir telefon ald›k. Bu telefon Goethe
Üniversitesi Kültür Antropolijisi bölümünde
doktora yapan Benjamin Wösten isimli bir Almandandi. Gazetemiz hakk›nda bizimle ropörtaj
yapmak istedi¤ini bildirdi. Kendisi ve yan›nda
gelen tercüman Türk arkadafl›m›zla 3 saat süren
uzunca bir ropörtaj yapt›k. Wösten; gazetemizi
inceleyip doktora tezinde yer vermek istedi¤ini
söyledi. Bu geliflme bizi oldukça sevindirdi.
Çünkü daha 3 y›l gibi k›sa zaman zarf›nda yay›n
yapan bölgesel bir gazetenin doktora tezine konu olmak gibi bir konuma ulaflmas› önemli bir
geliflme diye düflünüyoruz.
Tabi bu geliflmeye sizlerin de katk›s› oldukça
büyük. Zaman zaman telefonlar, fakslar, e-mailler ve mektuplarla yapm›fl oldu¤unuz elefltiri ve
katk›lar bizim daha iyileri yapmam›z› sa¤lad› ve
sa¤lamaya da devam edecektir.
Yine geçtigimiz dönem içerisinden; baz› kardefllerimizin yak›nlar› vefat etti. IGMG E¤itim
Baflkan Yard›mc›s› Ramazan Bafll›k Bey’in amcas›n›n o¤lu, Ali Çiçek kardeflimizin kardefli, yine gazetemizin da¤›t›m› noktas›nda bizlere yard›mc› olan sevgili Hüseyin Avc› abimizin akrabalar›ndan baz›lar› vefat etmifllerdir. Kardefllerimize sabr-› cemil niyaz ederken, vefat edenlere
de Cenab-› Allah`tan rahmet diliyoruz. Sizlerden de birer fatiha rica ediyoruz.
Bu vesile ile Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z›
bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak bizden, baflar› Allah`tand›r.
Allah`a emanet olun.
Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK
Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Mahmut Aflkar, Sinan Aktürk,
M. Salih Ayd›n, ‹hsan Güler, Saim Ayas
Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg
Tel: 06031-162411 · Fax: 06031-738644 · E-mail: [email protected]
Gazetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
4
Seite 4
ROPÖRTAJ
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
En Acılı Gününüzde Sizinle Olan Bir Kuruluş
IGMG Cenaze Fonu
IGMG Cenaze Fonu Sorumlusu Ömer Benli
ile Genel Merkez Binas›ndaki odas›nda k›sa
ama bilgilendirici bir ropörtaj yapt›k.
Ömer Benli sorular›m›za doyurucu cevaplar
verdi. Faydal› olaca¤› kanaatindeyiz.
Soru: Ömer Bey bize IGMG Cenaze Fonu hakk›nda bilgiler verir misiniz?
Cevap: Öncelikle, bizlere, insanları
hayra ve salih amele ça¤ıran ve insanlara hizmeti kendine fliar edinen ‹slam
Toplumu Milli Görüfl (IGMG) gibi bir
camiada hizmet vermeyi nasib eden
yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun... Bu camiada gerek idareci,
gerek üye ve cemaat olarak hizmet veren herkese teflekkür ederiz.
Milli Görüfl camiası, "‹ki günü birbirine eflit olan ziyandadır" ve "‹nsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır" düsturuyla çalıflır. Bu çalıflma
düsturu ile de Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmayı umar.
‹slam Toplumu Milli Görüfl, Avrupa çapındaki hizmetleri ile herkes tarafından takdir edilen bir kurulufl haline
gelmifltir. Bu duruma geliflinde, camiamızın desteklerinin önemi büyüktür.
IGMG "hayır üzerinde ittifak eden" bir
camia olarak, hizmetlerini artırarak
devam ettirecektir. Bu ba¤lamda, Avrupa’daki müslümanlara hitap eden,
hizmetler sunan, onların sesi olmaya
çalıflan, “yediden yetmifle de¤il, beflikten mezara” kadar her konuda hizmet
yarıflında olan, dinî hizmetlerde oldu¤u kadar e¤itim, sosyal ve kültürel
alanlarda da hizmetlerini yaygınlafltıran bir kurulufltur. Öte yandan, hem
inandı¤ımız dinin gere¤i, hem de dünyada olup bitenlere seyirci kalamayaca¤ımız gerçe¤inden hareketle, tüm
dünyadaki mazlum ve ma¤durlara yardım elini uzatmak gibi insanî hizmetlerimizi yaygınlafltırmaktayız.
Bütün insanların esenlik iklimine
kavuflması için gayret gösteren, hak,
adalet ve özgürlügü düflüncesinin merkezine koyan, kaba kuvveti, fliddeti kesinlikle reddeden ve idealist yönetim
kadrosuyla giderek büyüyen IGMG;
bugün baflta Avrupa´da yaflayan müslümanlar olmak üzere, genifl bir cografyada hizmet veren önemli bir kurulufl haline gelmifltir.
Hizmetlerimiz arasında, insanların
hayrına vesile olan, dayanıflmanın ve
yardımlaflmanın en güzel örne¤i verilen IGMG Cenaze Fonu Avrupa ülkelerinin tamamında çalıflmalarını ta-
mamlamak üzeredir.
Cenaze Fonu hizmetlerimiz: Üyelerimizden ya da aile fertlerinden bir
vefat söz konusu oldu¤unda bizleri
aramaları yeterlidir. Vefat etti¤i mekandan alınarak, defin edilece¤i mekana kadar oluflan masrafları üstlenen bir
kurumdur.
Soru: Di¤er cenaze fonlar›ndan
farkl› olan hizmetleriniz hakk›nda
bilgiler verir misiniz?
Di¤er cenaze fonlar›ndan farklı
hizmetlerimiz:
1. Girifl ücreti her aile yaflı kaç
olursa olsun sadece 50.- Euro öder
2. Girifl ücreti hesab›mıza girdikten
1 ay sonra üyeli¤i bafllar. Kazadan dolayı vefat etmesi durumunda 1 ay süre
beklenilmez.
3. Üyelerimizden biri evinde vefat
etti, doktor ça¤ırıldı ve Adli Tıbba gitmesi gerek oldu¤unu belirterek tuttu
bir Alman Nakil flirketini ça¤ırdı, Adli
Tıpta cenaze 2-3 gün beklemek durumunda kaldı. ‹fllemler tamamlandıktan
sonra da Savcılık cenazenizi alabilirsiniz dedi. Bundan sonra biz devreye girerek cenazemizi alıyor, defin mahalline kadar gönderiyorz. Savcılık onayına kadarki oluflan masrafları da biz üslenmekteyiz.
4. Ölü do¤an ya da düflük olan bebekleri de bizler Havaalanına kadar,
Almanya’da defin olacaksa mezarlı¤a
kadar masrafları üslenmekteyiz. (Burada Refakatçı bileti ödenmez.)
5. Almanya’da defin olacaklar için,
Mezarlık alımı ya da kiralanması üyenin kendisine aittir. Ancak mezarlık
açıp kapama ücretini Fonumuz üslenmektedir.
6. Üyemiz olan bir ailenin yaflını
dolduran, gelir sahibi olan ya da evlenen gençlerimizin kendileri üye olması durumunda, girifl ücreti ödemezler.
7. 60 yaflını doldurmufl olanlar aynı
zamanda Genel Merkezimize üye olmak durumundadırlar.
8. IGMG Cenaze Fonu’na Müslüman olan herkes, hangi ülke vatandaflı
olursa olsun üye olabilirler.
Soru: IGMG Cenaze Fonunun
hizmetlerinden kimler faydalanabilir?
IGMG Cenaze Fonu Hizmetlerimizden su kisiler faydalanabilir:
1. Üyenin kendisi ve efli
2. 18 yaflını doldurmamıfl çocukları
3. Yafl› kaç olursa olsun, kendi ge-
liri olmayan bekar kızları
4. Üyenin, resmi okul ö¤rencisi
olan, 27 yaflını tamamlamamıfl, bekar
ve kendi gelirleri olmayan çocukları
5. Üyenin, yaflı kaç olursa olsun,
engelli olup, geliri olmayan çocukları,
Soru: IGMG Cenaze Fonunun
üyelerine sundu¤u hizmetler nelerdir?
Üyelerimize sunulan standart hizmetler
1. Bir üye veya yakınları, ölüm olayını Cenaze Fonu`na bildirdikten sonra ve IGMG Yönetim Kurulu destek
verilmesini onayladı¤ı taktirde, Cenaze Fonu, afla¤ıda belirtilen hususları
yerine getirmek üzere bir Cenaze Nakil Firması`nı, görevlendirir.
a. Resmi makamlar nezdindeki ifllemler
b. Cenazenin ‹slami usüllere göre
yapılması gereken dini hizmetleri, yıkanması ve kefenlenmesi
c. Uluslararası standartlara uygun
flekilde tabutlanması
d. Cenazenin havaalanına kadar taflınması ve gidilen havaalanından alınıp, defnedilece¤i yere kadar götürülmesi (Bu hizmet sadece Türkiye için
geçerlidir).
e. Cenaze'ye refakat edecek olan
bir kiflinin gidifl-dönüfl ekonomik sınıf
uçak bileti masrafı.
f. Almanya haricinde baflka bir ülkede vefat edenler için, (Örne¤in, izine
giderken Sırbistan’da üyemiz vefat etti. Buradan memleketine kadar yakınları masrafları ödeyerek nakillerin yaparlar daha sonra Fona fatura ederler.)
Cenaze Fonu hiç bir hizmeti üstlenmez. Ancak faturaların ibraz edilmesi
halinde, flartnamenin 1. maddesi çerçevesinde yapılan masraflar karflılanabilir. Karflılanacak olan bu masraflar,
Türkiye'ye gönderilecek olan bir cenazenin masrafından fazla olamaz.
g. Türkiye dıflında bir ülkeye cenazenin gönderilmesi durumunda, Cenaze Fonu sadece ulafltırılaca¤ı havaalanına kadar organize üstlenebilir. (Örne¤in, Batı Trakya’ya gidecek olan bir
cenazeyi, Selanik havaalanına kadar
gönderilir, oradan defin yerine kadar
cenaze sahipleri kendileri organize
ederler, faturasını Fonumuza gönderirler) Defin yerine ulafltırılmasıyla ilgili
masraflar için flartnamenin 1. maddesi
geçerlidir.
h. Almanya'da defnedilecek cena-
zeler için masraflar üstlenilebilir. Karflılanacak masraflar, Türkiye'ye gönderilecek olan bir cenaze masrafından
fazla olamaz. Mezar kirası ya da satın
alma masrafları üstlenilmez.
i. Ölü do¤an bebekler için, sadece
Almanya'daki defin masrafları karflılanabilir.
Soru: Üyelerinizin dikkat etmesi
gereken hususlar nelerdir?
Üyelerimizin dikkat etmeleri
gereken hususlar:
1. Cenaze sahipleri, Cenaze Fonu`nun bilgisi dıflında cenaze ifllemleri
için herhangi bir cenaze firmasını görevlendiremezler. Aksi taktirde, Fon
tarafından hiçbir sorumluluk kabul
edilmez ve ödeme yapılmaz. Bu sebeple, Fon'dan yararlanma hakkına sahip bir cenaze olması halinde, cenazenin aile fertleri veya bir yakını tarafından ilk önce Cenaze fonu ile irtibat kurulması ve resmi ifllemler için flu belgelerin hazırlanması gerekir:
2. Vefat edenin Nüfus Cüzdanı, Pasaportu, Ölüm Belgesi veya Raporu,
evli ise ‹nternasyonal Evlilik Cüzdanı,
internasyonal de¤il ise, Almanca tercümesi ve üyelik kartının fotokopisi.
Sayılan belgeler Cenaze Fonu'na, ya
da Cenaze Fonu tarafından görevlendirilmifl Cenaze Nakil Firmasına teslim
edilir.
3. Sayılan belgelerin herhangibirinin eksikli¤inden meydana gelen masrafları üye kendisi karflılar, bu durumda Cenaze Fonu sorumluluk üstlenmez.
4. Ayrıca resmi makamlardan, tatil
ve bayram günleri ile, havayolu flirketlerinden kaynaklanacak olan gecikme
ve aksaklıklardan Fon sorumlu de¤ildir.
Soru: Son olarak neler söylemek
istersiniz?
Bizler insanlı¤ın esenlik iklimine
kavuflmasını arzulayan bir dinin mensupları olarak gelece¤e umut ve güvenle bakıyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımız ve bundan sonra yapacaklarımızdan emin bir flekilde bu yolda devam edece¤iz. Bu vesile ile Alemlerin
Rabbi olan Allah´a emanet ediyoruz.
Sorular›m›za vermifl oldu¤unuz
içten cevaplar için teflekkür ederiz.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 5
DOSYA
5
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Batı’ya Sırt Çevirmek
Mahmut AŞKAR
u senenin bafllarında patlak
veren "Karikatür Krizi"nden
sonra Türkiye Dıfliflleri Bakanı Abdullah Gül ile meslektaflı Almanya Dıfliflleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, "Kültürler Diyalo¤u"
adlı bir giriflimde bulunurken, takdirle karflıladı¤ımız projeye Ernst
Reuter’in ismini vermifl olmaları ayrı bir anlam kazanmakatdır. Ernst
Reuter, bildi¤iniz gibi Hitler Almanyası’ndan kaçarak Türkiye’ye iltica
eden ve üniversitede (Ankara) flehir
planlaması ve flehircilik üzerine profesör olarak dersler veren ve daha
sonra Nazilerin savaflı kaybetmesinin ardından tekrar Almanya’ya dönerek Berlin’in, 2. Dünya Savaflı
sonrası, SPD’li ilk Belediye Baflkanı
(1948-1953) olan de¤erli bir flahsiyettir. Hatta o zamanlar Reuters’e
karflı yapılan propagandalardan birisi de; "Berlin Belediye Baflkanlı¤ına
bir Türk mü gelecek?" fleklindedir.
Bir taraftan medeniyetler veya
kültürler savaflı hem fiilî hem de teorik olarak Hıristiyan Batı-Müslüman Do¤u fleklinde tezahür ederken,
di¤er taraftan yine bu iki ayrı kutup
arasında diyalogların bafllatılması;
insalı¤ın barıflı ve huzuru adına sevindirici bir geliflmedir. Ancak; "Üstün Medeniyet, Öncü Kültür"ün hararetli ve tavizsiz savunucuları tarafından Kültürler Diyalo¤unun "Üstün Kültür"ün galebe çalması hedefi
güdülmemek flartıyla...
Bizi bu flüpheci noktaya getiren
sebepler vardır: Sayısız diyalog toplantılarına bizzat ifltirak ederek edindi¤im samimiyetten uzak ve önyargılı intibaların yanısıra, bilhassa
Türkiye-Avrupa münasebetlerinde
de benzeri tesbitleri edinmek mümkündür. Bir kere, "eflit seviyede" denilmesine ra¤men hiçbir zaman o seviye gözetilmemifl, hep bizden fedakârlık istenmifl ve bunu bazen gere¤inden fazla yapmamıza ra¤men yine de yeterli görülmemifl, kendileri
de oldukları yerden bir adım ileriye
adım atmamıfllardır. Cumhuriyet
B
Türkiyesi’nin insanları, Batı’yı flimdiki kadar geçmiflte daha yakından
tanıma imkânını yakalayamadı. Batı’yı daha yakından tanıdıkça, düfl
kırıklı¤ı ya¤ıyor ve adeta güvendi¤imiz da¤lara karların ya¤dı¤ını görüyoruz. Hâl böyle olunca, en Batılılılarımız bile baflka seçenek veya ihtimaller üzerinde kafa yormaya ba¤lıyorlar.
Almanya’yı endiflelendiren
arafltırma
Alman Marshal Fonu’nun Türkiye’de yaptı¤ı son kamuoyu arafltırmaları da zaten bu sürecin rakamlarla belgeleniflidir. Buna göre; AB’ne
destek veren Türklerin sayısı son iki
yılda %73’ten %54’e düflmüfl.
AB’ne sempati duyanların oranı
%45 iken A.B.D.’ne sempati oranı
%20. Batı’yı ürküten bir baflka sonuç da; ‹ran’a sempati duyanlarımızın %43 olmasıdır. Bilhassa bu son
orantı Avrupa’yı daha çok ürkütmü¤e benziyor ki; 8.9.06 tarihli Rheinische Post gazetesi, "‹ran model
olarak afla¤ı yukarı AB kadar sevilmektedir" yorumunu yapabiliyor.
Her zaman yaptıkları çarpıtmalardan
birisini yine yaparak, ‹ran’ı model
olarak sevdi¤imizi lanse etme¤e çalıflıyorlar. Aynı kültür co¤rafyasının
bu iki dost milleti, bilhassa Amerika
Birleflik Devletleri’nin, fiah’ın devrilmesinden sonra bu ülke üzerindeki kontrolü kaybetti¤i günden beri
bizi birbirimize karflı kıflkırtma giriflimleri aralıksız devam etmektedir.
fiimdilerde ise, bu husumeti körükleyen propagandaya ra¤men Türklerin
‹ran’a sempatisi artmıflsa, bu ‹ran’ı
model olarak benimsemek de¤ildir.
Bu yakınlık, Batı’nın çifte standart
politikasının neticesidir. A.B.D.
Baflkanı "Dabulyu Bufl"un ‹ran’ı da
Irak gibi bombalama niyeti taflımasının neticesidir. Ortado¤u’nun atom
gücüne sahip ‹srail’e kimse ses çıkarmazken, ‹ran’a yüklenilmesi ve
en son Lübnan’ın ‹srail tarafından
iflgal edilmesi gibi olaylar, Türk insanının haklının ve mazlumun yanında yer alması için asıl sebebi teflkil ediyor.
6.9.06 tarihli Spiegel Online, Tobias Betz imzalı uzunca yorumunda
bafllık olarak "Terör ve ‹ran korkusu
Batı’yı birlefltiriyor"u seçmifl. Batı’da kamuoyu oluflturan ve yönlendirenlerin arzu ettikleri bir durumdur
ve do¤rudur. Çünkü Batı düflmansız
yaflayamaz!... Emperyalizm, günümüzde terörün beslendi¤i yegane
kaynak ve sebeptir. O halde emperyalist emellerinizden vazgeçin, terör
tehlikesi de kasten pompalanan ‹ran
tehditi de korku olmaktan çıksın!
Ama yapmazlar! Bir taraftan petrol
u¤runa kan akıtmaya devam edenler,
di¤er taraftan kendi arasındaki dayanıflmayı ayakta tutabilmek için düflman yaratmaya da devam edecek.
Türk insanının A.B.D öncülü¤ünde
Batı’dan gelen tehdit karflısında kendi komflusuyla dayanıflma içerisinde
olması kadar daha tabii ne olabilir?
"Türkler Batı’ya sırt Çeviriyor"
Yukarıya aktardı¤ımız kamuoyu
arafltırmalarının neticelerine Alman
medyası geniflçe yer verirken, özet
olarak Alman Hıristiyan Demokrat
Birli¤i’ne (CDU) yakın Rheinische
Post gazetesinin benzeri bir bafllıklar
kullanmıfllar: Türkler Batı’ya sırt çeviriyor.
Batı’nın karflısında "Yeflil Hat"
ötesi bir ‹slam dünyası tezini ortaya
atarak hayata geçirenlerin gayesi de
zaten bu de¤il miydi? Peki bu geliflme bir sürpriz mi, yoksa son 10-15
senenin sistematik olarak körüklenen medeniyetler çatıflması tezinin
bir ürünü mü? Bize göre, Batılı teorisyenlerin hesapları büyük ölçüde
gerçekleflirken, "Dabulyu Bufl"un
kumandasında bafllatılan Haçlı Seferleri, nihayetinde 21. yüzyıl insanlı¤ını Müslüman ve Hıristiyan olarak daha da düflmanlafltırmıfltır. Din
istismarı her iki tarafda da hat safhadadır. fiu anda kanı, canı gaspedilen
topra¤ı ve petroluyla bundan zararlı
çıkan müslümanlar ise, yarınlarda bu
durumun hep böyle seyredece¤inin
garantisini kim verebilir?
Bunun cezasını bizden sonra gelecek nesillere çektirmemek için Sa-
yın Steinmeier ve Gül’ün bafllattıkları Kültürler Diyalo¤u, peflinhükümden arınmıfl ve samimi bir flekilde sahiplenilmelidir. Sayın Steinmeier’in "Almanya ve Türkiye, ‹slam
dünyası ile Batı dünyası arasındaki
diyalo¤un anahtar ülkeleridir" tanımı yerinde ve do¤ru bir tesbittir. Ancak, Stoiberleri susturabilirlerse....
Türkiye ve Almanya kültürler diyalo¤unda köprünün do¤udaki ve
batıdaki ayaklarıdırlar. Türkiye gibi
bir ülkenin Batı’ya sırt çevirme gibi
bir lüksü olamaz! Fakat, epey zamandan beri kendisine sırt çeviren
Türkiye’nin bunca badireden sonra
biraz da öze dönüflüne anlayıfl gösterilmesini dostlarımızdan beklemek,
hakkımız olsa gerek.
Avrupa Birli¤i ülkelerinde takriben dört milyon Türkün ikibuçuk
milyonu Almanya’da ikamet etmektedir. Bu ifle önce Almanya’dan bafllasak nasıl olur? Meselâ, sayın Steinmeier kendi halkına da yönelerek;
ey Almanlar, siz de artık buralı olmufl Türkiye kökenli vatandafllarımıza sırtınızı çevirmekten, onları
afla¤ılamaktan ve Türkler arasındaki
istisnaları genellefltirmekten vazgeçin, kabilinden bir ça¤rı yapsa...
Biz yine de iyimserli¤i elden bırakmadan, Sayın Steinmeier’in Sayın Abdullah Gül’le ortaklafla ça¤rılarına can-ı gönülden ifltirak ediyoruz:
"De¤iflik kültürlerin ve dini inaçların karflılıklı saygıya dayalı, birarada yafladı¤ı, adil ve müsamahakâr
bir hür dünya vizyonunu paylaflıyoruz..
Kültürel Bakış
Mahmut Aşkar
Cumartesi günleri
Saat: 20.00’de
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 6
DOSYA
6
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Almanya Müslümanları ve İslâm Zirvesi
Mahmut AŞKAR
vrupa Birli¤i’ne dahil ülkelerin en sıkıntılı müslüman
azınlı¤ı galiba Almanya’dakilerdir. Almanya, uzun yıllar 3,5
milyon civarındaki bu azınlı¤ın
inançtan gelen farklılı¤ını görmemezlikten ve duymamazlıktan geldi,
onların taleplerini dikkate almadı,
baflta Türkler olmak üzere bu azınlı¤ı siyasi malzeme olarak kullandı ve
meseleye önyargılı yaklafltı. Hükümet ve dolayısıyla siyaset bu çerçevede bir manzara sergilereken, müslüman üst kuruluflların temsilcileri
de, her zaman altını çizerek dile getirdi¤imiz gibi, kabilecilik ruhundan
A
kendini bir türlü kurtaramadı¤ı için
mevcut teflkilat pozisyonundan sözkonusu azınlı¤ın hayatî menfaatleri
u¤runa taviz verme¤e, fedakârlık
yapmaya yanaflmadı.
Fakat bu sene içerisinde Büyük
Koalisyon Hükümeti kendi göçmenleri adına iki önemli zirve toplantısıyla meseleyi kucaklamaya kararlı
oldu¤unu gösterdi. Bunlardan birisi,
geride bıraktı¤ımız Temmuz ayı
içinde gerçeklefltirilen "Uyum Zirvesi" idi ki, biraz da dostlar alıflveriflte
görsün babından bir toplantı niteli¤i
taflıyordu. ‹nflallah zaman içinde bunun böyle olmadı¤ını yetkililer icraatlarıyla ortaya korlar da, biz de yanılmıfl oluruz. Di¤eri ise, önümüzdeki günlerde (27 Eylül 2006) yapılacak olan "‹slam Zirvesi"dir.
"‹slam Zirvesi"ne müslüman
azınlı¤ın üst kurulufllarından temsilcilerin yanısıra, gerek düflünce olarak ve gerekse günlük yaflantısında
dinle yakından veya uzaktan ilgisi
olmayan fakat müslüman kimlikli
flahıslar veya dernek temsilcileri de
davet edilecek. Hatta bunların içinde
Alman medyasının, kamu kurulufllarının, siyasilerin elbebek-gülbebek
koruyup besledi¤i ve dindar kesime
Türk işverenlerden
ekonomiye büyük katkı
Türkiye Arafltırmaları Merkezi Baflkanı
(ZfT): "1985’den bu yana Türk iflverenlerin
sayısı 7000’den 24.000’e yükseldi"
ssen Türkiye Arafltırmaları Merkezi’nin yaptı¤ı yeni
bir arafltırma Türk asıllı serbest meslek sahibi kimselerin Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin ekonomisi
için büyük önem taflıdı¤ını ortaya koydu. Arafltırma merkezinin baflkanı Faruk fien; "1985’den bugüne Türk iflverenlerin sayısı 7000’den 24.000’e, onların çalıfltırdı¤ı kifli
sayısı ise yaklaflık 20.000’den 120.000’e yükselmifltir" dedi.
ZfT’nin arafltırmasına göre ayrıca Kuzey Ren Vestfalya
Eyaleti’ndeki Türk asıllı serbest meslek sahibi kimselerin
sayısının geçti¤imiz 15 sene içerisinde büyük yükselifl
gösterdi¤i ifade edildi. ZfT Baflkanı: "E¤er bu artıfl bu
flekilde devam edecek olursa Türk firmaları ekonomideki
geliflimin öncüleri olacaktır" dedi. 24.000’in üzerinde Türk
asıllı serbest meslek sahibi vatandaflın 13.000’inin Ruhr
Bölgesinde bulundu¤u belirtilirken, fien "Serbest meslek
sahibi 920.000 göçmenin 370.000’inin bulundu¤u bu bölge, Türk asıllı meslek sahibi vatandaflların merkezi sayılır"
dedi.
Ara_tırmayı idare eden Yunus Ulusoy, bu sayının artıflını, branfl yapılarının ayrıfltırılmasına ve göçmenlerin
belli bölgelerde takılıp kalmamasına ba¤larken, "Türk asıllı serbest meslek sahiplerinin yüzde 82’si Alman müflterilerle iç içe ve artık gettolarda takılıp kalmıyorlar" dedi.
ZfT’ye göre ayrıca Türk asıllı serbest meslek sahibi vatandafllar geçti¤imiz 20 yıl içerisinde 2,8 Milyar Dolar yatırımda bulundu.
E
karflı zaman zaman koz veya denge
unsuru kullandı¤ı, öne sürdü¤ü flahıslar da var. ‹flte burada müslüman
üst kurulufl temsilcierinin haklı olarak itirazları var: Gaye; kronikleflen
dertlerimize çare bulmak mı, yoksa
resmî makamların çekmecelerinde
son flekli verilmifl olan sulandırılmıfl
bir Alman Müslümanlı¤ı"nı bize kabullendirmek mi?... E¤er böyle bir
sinsi niyet yoksa, o halde ‹slâm düflmanlı¤ına varacak derecede çıkıylarıyla meyhur olanların "‹slam Zirvesi"nde ifli ne?
Bir baflka yumuflak karnımız; siyasî iradenin hemen hemen her büyük müslüman kurulufla bir kulp takmasıdır. Geçmiflte yapılan hataları
bahane ederek, temcit pilavı gibi iki
de bir müslüman azınlı¤ın önüne sürülen fley; siz felancı, siz de filancısınız türündendir. Siz gözetim altında, siz de denetim altındasınız. Siz;
radikal, siz; fleriatcı, siz de; filan yerden yönlendiriliyorsunuz. Hatta siyasetin, bazılarına göz kırparak, bazılarına da abanın altından de¤nek
göstererek, müslüman azınlı¤ın birli¤ine ciddi engel giriflimlerine de
flahit olduk.
Bizi müslüman cephede son dere-
ce mutlu eden, devrim niteli¤inde
geliflmelere de son günlerde flahit olmaktayız. Sözkonusu üst kurulufllarımız, bu ülkenin müslümanı ve hıristiyanıyla bütün insanlarının huzuru ve sosyal barıflı için birlikte hareket kararı alarak, bunu de¤iflik vesilerle kamuoyuna da ilân ettiler. E¤er
bu dayanıflma ruhuyla zirveye gidilirse, muhtemel bazı dayatmaların
önüne geçilebilir, "‹slam Zirvesi" de
gerçekten adına layık bir zirve olarak tarihe geçer. Aksi taktirde, daha
flimdiden bile hafızalardan silinme¤e
bafllamıfl "Uyum Zirvesi"nim düfltü¤ü seviyeye düfler ki, bu da Almanya’nın sosyal barıflına ve dinlerarası
diyalog gayretlerine ciddi manâda
darbe vurabilir.
Sıradan bir vatandafl olarak bu
zirveden bekledi¤imiz; herfleyden
önce ve basit bir ifadeyle, ‘adam yerine konmak’tır. Daha sonra, samimiyettir. ‘Benin dinim seninkinden
üstün’ psikozundan kendini kurtararak, Çok Kültürlü Almanya gerçe¤inde 3,5 milyon müslüman göçmenin insanî, kanunî ve demokratik
hakkını nihayet vermektir. ‹slâm
Zirvesi’nin Almanya’ya hayırlı ve
u¤urlu olmasını temenni ediyorum.
Almanya büyük bir yapısal
değişimle karşı karşıya
Nüfus geliflimi nedeniyle oluflan yapısal
de¤iflim vergi gelirleri ve sosyal ödeneklerde
açık bir azalmaya neden oluyor
ükümetin tahminlerine göre Almanya'yı nüfus geriye dönük geliflimi nedeniyle
derin bir yapısal de¤iflim bekliyor. Bu ise vergi gelirlerinde ve sosyal ödeneklerin azalması anlamına geliyor. Tüm bu bilgiler "Behörden-Spiegel" gazetesinin
düzenledi¤i ve Berlin'de gerçeklefltirilen Toplum ‹statisti¤i Kongresi'nde Federal Ulafltırma Bakanı Wolfgang Tiefensee (SPD) ve Saksonya Eyaleti Baflbakanı Georg Milbrandt (CDU)'ın konuflmalarında yer alıyor.
Bu ekonomik ve sosyal de¤iflimin vergi gelirlerini yüzde kırk oranında azaltaca¤ını
belirten Tiefensee'nin Müstefları Ulrich Kasparick, bunun Almanya'da 2050 yılına kadar büyük bir soruna dönüflece¤ini ve nüfusun geriye gidiflinin de yıllık 450000 göçmenle bile durdurulamayaca¤ını ifade ederek daha fazla göç talep etti.
Di¤er bir sorunun 2008 yılı için kalifiye elemanların yetersiz oldu¤unu belirten Kasparick, üniversitelerde büyüme merkezlerinin geniflletilmesi gerekti¤ini söyledi.
Federal ‹çiflleri Bakanı Müstefları Hermann Kues (CDU), çocuk e¤itiminden yafllıların ifl hayatına kazandırılmasına kadar entegre bir siyaset izlenmesini istedi. "Sürekli
yafllanan bir toplumda yafllı insanların daha uzun süre çalıflmasından baflka alternatif
yok" diyen Kues, çocuklarında ifl ve ekonomik hayatın bir parçası oldu¤unu belirtti ve
normal anaokullarının aileler için ücretsiz olması gerekti¤ini kaydetti.
Tiefensee ise flunları söyledi, "Yafllıların oranı sürekli artıyor, çocukların sayısı ise
azalıyor. ‹nsanlar baflka yerlere gidiyorlar ve tüm bunların sonucu olarak nüfus azalıyor. Bu nedenlerden dolayı eyalet hükümetleri flehirleri ve ilçeleri çocuklar ve yafllılar
için daha çekici hale getirmeli".
H
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 7
DOSYA
7
Hayat
Müslümanlar, ‘entegrasyon’ deyince, ne demek istiyorlar?
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
ntegrasyon ve Müslümanlar.
Bu iki kelime, artık Avrupa’daki Müslümanların da ana gündemini oluflturuyor. Müslümanlar, önceleri bu kelime ile fazla ilgilenmese
de, hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinin bu kelimelerden hareketle hukukî normlar ortaya koymaları ve
Müslümanları bazı fleylere zorlamaları
karflısında kendilerine göre bir baflka
entegrasyon konseptleri önermeye çalıflıyorlar. Bu önerilerin itici gücünü
yerleflik hale gelmeye bafllayan Müslüman nüfus oluflturuyor. Bu konseptlerin, belirli bir programı olmamakla
birlikte, hukukî normlar oluflturan siyasal iradelerin entegrasyon problemine önerdikleri çözümlerin de, ifle yarayıp yaramayaca¤ı da bir bilinmezlik
arzediyor. Böylesi bir ortamda, Müslümanların da böyle bir belirsiz öneri
ile gündemi kurtarmaya çalıflmalarını
normal karflılamak gerekiyor. ‹flte bu
noktada, Müslümanlar, ‘entegrasyon’
deyince ne demek istiyorlar?, sorusuna cevap bulumak için önce uzun bir
girifl yapmak zorundayız.
Entegrasyon probleminin çözümüne giden yolları tıkayan en önemli engel, entegrasyon gibi önemli bir toplumsal problemin, sadece Müslümanları ilgilendiriyormufl gibi gösterilmesidir. Yani, Arupa ülkelerinde yaflayan
milyonlarca Müsülüman olmayan
göçmenin de entegrasyon problemi
bulundu¤u neredeyse kabul görmüyor.
Buna karflılık entegrasyon problemi
gündeme geldi¤inde, tek yönlü olarak,
Müslümanlar suçlanıyor ve zan altında bırakılıyor. Tek yönlü iliflkinin bir
di¤er boyutu ise, yerli toplumların ve
idarelerin entegrasyon sürecindeki ihmal edilen rol ve etkileri. Entegrasyon
için sürekli bazı taleplerde bulunan
de¤il, karflılıklı olarak bu sürecin sa¤lıklı ifllemesinde nelerin yapılabilece¤ine dönük bir tutum ne yazıkki söz
konusu de¤il.
Entegrasyon sürecini sekteye u¤ratan bir baflka temel etken ise, hukukî
ve toplumsal altyapının daha hâlâ hazır olmamasıdır. Hazırlanan hukukî
alt yapılar, problemi çözmekten çok,
problemi bir baflka yönden derinlefltirmeye yönelik görünüyor. Toplumsal
altyapının sorumlulu¤unu üstlenen,
yerli toplum ile bu toplumlarda yaflayan göçmenlerin hâla kendilerini hazır
görmemesi de önemli bir etken. Zira
her iki tarafın da entegrasyondan anladı¤ı fleyler farklılık gösteriyor. Yani,
meselenin özününü bir yönüyle, Müslümanlar olsun, enetegrasyonu hukukî
normlarla neredeyse dayatmak isteyenler olsun, entegrasyon olgusunun
gerçek içeri¤ine inememifl olmaları
oluflturuyor. Her iki tarafta da mesele,
entegrasyon veya asimilasyon gibi iki
kelimenin sihirli içeri¤ine havale edilmifl görünüyor. Herkes entegrasyon
kelimesinin kullanılmasında ittifak etmifl iken, asimilasyon kelimesinde ih-
E
İlhan BİLGÜ · [email protected]
tilaf söz konusu. Asimilasyonu önerenler de iki gruba ayırılıyorlar. Bir
grub, bu sorunun çözümünün zor oldu¤undan hareketle, problemsiz bir
göçmen hayatının ancak asimilasyonla gerçekleflebilece¤ine inanırken, karflı grub da, göçmenlerin sahip oldukları kültürün, zaten üst kültür olmayıp
ezilmeye mahkum bir kültür oldu¤u
inancından hareket ederek, asimilasyonu öneriyor.
Müslümanlar da entegrasyon kelimesinin arkasına sı¤ınmıfl bulunuyorlar. Fakat onlar da bu konuda temelde
iki gruba ayrılmıfl durumdalar. Bir
kısmı, bu kelimenin ‘uyum’ anlamına
geldi¤ini ima ederek, Müslümanların
yerli topluma, flartsız olarak uymaktan
baflka görevi olmadı¤ı inancıyla hareket ederken, bir kısmı da, Müslümanların da bu topluma katkı yapabileceklerinin kabul edilmesinden hareket
ediyor.
Göçmenler, özellikle göçmenlerin
Müslüman olanları, entegrasyon ile,
kendilerine baflka bir hayat tarzının
dayatıldı¤ı inancındalar. Bu inancı
destekleyen pek çok uygulamaya da
rastlamak mümkün. Hatta hukukî altyapılar incelendi¤inde, entegrasyondan amaçlanan hedefin, Müslümanların, Müslüman kimli¤i ve kimli¤e göre bir hayat tarzı düzenlemelerinin
önüne geçilmek istendi¤i görülüyor.
Halbuki, temelde Avrupa anayasaları,
özgürlükçü demokratik temel düzenin
alt yapısının, farklı kültür ve dinlere
mensup kiflilerin bu kültür ve dinlere
göre farklı bir hayat tarzı sürdürebilmelerini de garanti ediyor. Bu gerçe¤e
ra¤men, bu en önemli problem, zehirlenmifl günlük siyasal havanın da deste¤i ile de¤erlendirilmeden geçiliyor.
Almanya’da 10 milyona yakın insan ya do¤rudan göçmen ya da göçmen kökenli. Buna ra¤men problemin
belkemi¤ini, bu göçmenlerin belirli
bir kısmını meydana Müslümanlar
oluflturdu¤u izlenimi veriliyor. Entegrasyon söz konusu oldu¤unda tek
problemin dindar olarak yaflamak isteyen Müslümanlar oldu¤u vurgulanıyor. Bu vurgu, entegrasyonun amacının ne kadar da saptırıldı¤ını gösteriyor. ‹statistikler, entegrasyonda en büyük problemin 1990’lı yıllarda göç
eden Alman asıllı göçmenler oldu¤unu gösterirken, Müslümanlar dıflındaki göçmenlerin problem oluflturmayaca¤ı yönündeki iddiaları yalanlıyor.
Ancak, medya ve sorumlu politikacılar Müslümanlar haricindeki göçmenler arasındaki geliflmeleri, insano¤lunun tabiî süreci olarak kabul ettikleri
için, bu durumu bir problem olarak algılamıyor. Yanlıfllık burada bafllıyor.
Örne¤in, Müslüman göçmenlerin,
anayasa ve yasalara uymama gibi bir
problemi yok. Böyle bir problem var-
sa bile bu, politikacıların ve yerli toplumun ‹slâm’a karflı önyargılarından
kaynaklanan ‘sanal’ bir problem özelli¤i taflıyor. Almanya’ya gelen Müslüman bir göçmenin ‘Alman anayasasına ve yasalarına uymamaya niyet etti¤ini’ ima eden bu tür algılamalar, ne
yazık ki topluma manüpüle edilmeye
çalıflılan bir kanaatten baflka bir fley
de¤ildir. Bu manüpülasyon, müslanların attı¤ı her türlü olumlu adımın bile
reddedilmesine yol açıyor.
Bu yüzdendir ki, Müslümanlar, kamu alanlarında, di¤er din mensuplarıyla eflit görülmedi¤i için, ilgili idarecilerin keyfî uygulamalarının kanunların önüne geçti¤i görülüyor.
Ne yazık ki, Avrupa devletleri, ‹slâm/Müslümanlar söz konusu olunca
nötraliteyi unutup taraf haline geliyor.
Müslümanlar, gerek yerli vatandafllar
ve gerekse göçmen/emekçiler olarak
vatandafllı¤ın devlete olan en önemli
borcu olan vergi ödeme ifllemlerinde
hep eflit tutulmalarına ra¤men, kamu
harcamalarının dinî gruplara ayrılan
paylarından ise hiç bir pay elde edemiyorlar. ‹flin resmî yönü bu. Daha
önce yazdı¤ımız bir yazıdan alıntı yaparak, idarelerin gözardı etti¤i, ama
önemli bir problem olan bu bofllu¤un
nasıl doldurulmaya çalıflıldı¤ına bakalım.
Bu durum, problemin, Müslüman
kütlenin kendi iç dinamikleri tarafından do¤rudan çözümlenmesi ihtiyacını do¤urdu. Yani, ‹slâmî-dinî cemaatler, her türlü ihtiyacını kendileri giderme konusunda inisiyatifi ele aldılar.
Müslümanların, cami, dernek, sosyal
tesis kurmaları ve bunları da kendi
ceplerinden finanse etmeleri zaten büyük bir toplumsal örnek olması gerekirken, bu durum toplumsal/kamusal
alandan uzakla_ma olarak yansıtıldı;
sonuçda entegrasyon/asimilasyon sorunu gündeme getirildi. Dikkat edilirse, entegrasyon/asimilasyon tartıflmasında gündem hassaten Müslümanlar
üzerine yo¤unlaflıyor. Camilerin, derneklerin ve sosyal tesislerin kurulması, anayasal ve yasal bir hak iken, bu
geliflmeler “anayasalara aykırı niyetlerin yansıması” olarak tanıtıldı. Müslümanların, en insanî bu ihtiyaçlarının
giderilmesine saygı gösterilmesi gerekirken, do¤rudan camiler, entegrasyonu engelleyici müesseseler olarak görüldü.
Entegrasyon sorunun varlı¤ını bilmek, uygulanabilir ve kabul edilebilir
bir çözüme ulaflmak için yeterli de¤ildir. Problemin temel kayna¤ını iyi tanımlamak ve buna göre bir süreci hazırlamak, bizi, daha etkin bir çözüme
ulafltıracaktır. Problem ne tek baflına
yerli toplum, ne de göçmenlerdir. Her
iki taraf da, problemin ortak kayna¤ıdır. Dolayısıyla çözüm her iki tarafın
da ortak iflbirli¤inde yatmaktadır.
Müslümanlar arasında, güçlü bir
aile ba¤ı vardır. Temelde bu ba¤, toplumsal dayanıflmanın en önemli bir
ba¤ı iken, göçmen gençlerin zaman
zaman istismar etti¤i bir ba¤dır. Ço¤unlukla, Müslüman ailelerde oldu¤u
gibi, her ne flartta olursa olsun, aile
fertlerinin, maddî olarak birbirlerine
bakma yükümlü¤ü de getiren böylesi
bir aile ba¤ı, ne yazık kı, göçmen
gençlerin gelecek perspektifi edinemeyifllerinde de etkili oluyor. Aslında,
bu tür bir aile ba¤ı, sosyal problemlerin toplumun tümüne yayılmasını önleyen bir de¤erdir.
Entegrasyonun önündeki önemli
engellerden birisi de, ‹slâm’a karflı yapılan afla¤ılamalar ve ayırımcı uygulamalardır. Almanya’da ‹slam dininin
resmen tanınmaması için her türlü
mazarete sarılınır iken, tanınması yönünde her hangi bir ciddî adım atılmıyor. Bu da, resmî ayırımcılı¤ın daha
da keskin hale gelmesine sebeb oluyor. Özellikle CDU/CSU öncülü¤ündeki eyaletlerde ise, Müslümanlara
karflı ayırımcılı¤ın yasal temellerinin
atılması, Almanya’nın gelecekte Müslümanlara karflı tavrının endifle do¤urabilece¤i iflaretlerini veriyor.
Tüm bu ifadeleri özetleyecek olursak, Müslümanların, içinde yafladıkları toplumun bir parçası olmayı kabullenediklerini ifade edebilir ve Müslümanların gerçek bir entegrasyon ile
neyi ifade etmek istediklerini flöyle sıralayabiliriz:
1- Karflılıklı olarak dinî farklılıklara, hatta, millî kültürel özelliklere saygı temin edilmelidir.
2- Kamu alanında, Müslümanların
varlı¤ı resmen kabul edilmeli, daha
çok Müslüman, idarî mekanizmada
görev alabilmelidir. Özellikle, tesettürlü Müslüman kadınlara karflı kamu
alanlarında uygulanan yasaklayıcı tavırlardan vaz geçilmelidir. Kamu yayın kurumlarında Müslüman temsilciler bulunmalıdır.
3- Müslümanların helal gıda temin
edebilme hakları tanınmalıdır.
4- Okul ders kitaplarındaki ‹slam
ile ilgili ön yargılı ve afla¤ılayıcı ifadeler kaldırılmalı, Müslüman cemaatlere, ‹slamî din dersleri verme hakkı
tanınmalıdır.
5- Cami infla ve ruhsatları engellenmemelidir.
6- Günlük hayatta ‹slam, bu toplumun bir gerçe¤i olarak kabul görmeli,
insanlar dıfl görünüflleri sebebiyle ayırımcılı¤a u¤ramamalıdır. Özel iflyerlerinde, müslüman kadınların tesettürü
problem oluflturmamalıdır.
7- Okul ve çıraklık e¤itiminde,
göçmen Müslümanlara bir gelecek
perspektifi verilmesi için özel programlar düzenlenmeli, mevcut imkanlar belirlenmifl bu hedef do¤rultusunda daha da artırılmalıdır.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 8
CEMİYET HABERLERİ
8
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Hessen Bölgesi Darmstadt Şubesi Yaz Tatilini
Değerlendirme Eğitim Kursları tamamlandı.
7.07.2006-20.08.2006 tarihleri
aras›nda 1 ay süren e¤itim
kursuna Ehl-i Beyt camiinde
30’u erkek 20’si k›z ö¤renci, Kranstein flubesinde 30 erkek 20 k›z olmak üzere toplam 100 ö¤renci kat›ld›. 2 Bayan ve 2 Bay hoca kurslarda
görev yapt›lar. Kurslarda Kur’an-›
Kerimi yüzünden ve ezber, dini der-
1
si ahlak bilgisi, siyer, türkçe, islam
tarihi, dini musiki dersleri verildi.
Kursun sonunda 150 kiflinin kat›l›m›yla bir kapan›fl program› düzenlendi. Programda kursa kat›lan
ö¤rencilere baflar› belgeleri verildi.
Ayr›ca 1 ö¤renciye Onur belgesi, 10
ö¤renciye takdir, 15 ö¤renciye de
teflekkür belgesi verildi.
Yap›lan tören Kur’an-› kerim ile
aç›ld›. Sonras›nda kurs hocalar›ndan
konuflmalar yap›ld› ve velilerin bu
güzel ilgisinden dolay› teflekkür ettiler.
Sonras›nda Hessen Bölgesi
Gençlik Baflkan› konuflmas›nda
kurslar›n önemine ve süreklili¤inin
öneminden bahsetti. Daha sonras›n-
da fiube baflkan› söz alarak flubenin
faaliyetleri hakk›nda bilgi sunduktan sonra davetlilere teflekkür etti.
Dolu dolu geçen programda kurs
ö¤rencileri taraf›ndan Kur’an-› Kerimler okundu.
Program›n sonunda dua edildikten sonra ikrama geçilerek sona erdi.
Hessen Bölge Gençliği “Çelikleşme Seminerlerine” start verdi
M. Ö. Kutlu - Rüsselsheim
Gönül sohbeti” ve “Rahmete Uyan›fl”
gibi gönüllere hitab eden pro¤ramlarda öncülük yapan Hessen Bölge
Gençlik Teflkilat› bu sezon bir ilke daha
imza att›. “Çelikleflme” ad› alt›nda yap›lacak olan bu yeni proje Hessen’in cemiyetlerinde görev yapan genç idarecilerinin fluurlanmalar›n› ve böylece topluma en güzel
flekilde faydal›, elinden, dilinden emin olunan bir gençlik hedefliyor. YES fleklinde
“
yap›lan bu projede verilen dersler s›ras›yla
flöyle:
1 “Milli Görüfl nedir? Niçin Milli Görüfl?”,
2 “Milli Görüflün hizmetleri”,
3 “Teflkilat yap›m›z”,
4 Milli Görüflçü bir genç nas›l olmal›
5 “Temel Esaslar”
6 Komfluluk iliflkileri ve yaflad›¤›m›z
topluma katk› sa¤lamak ve yararl› bir vatandafl nas›l olunur
2006-2007 çal›flma sezonu girmeden
önce altyap› çal›flmalar›n› yapan Hessen
Bölge Gençli¤i çal›flma sezonunun hemen birinci haftas›nda Çelikleflme seminerlerine start verdi. Cumartesi günü saat
17:25’de ikindi namaz›n›n k›l›n›lmas›yla
bafllayan pro¤rama Offenbach, Hanau,
Rodgau ve Elsenfeld flube yönetimlerinden kat›l›m oldu. Derslerin bir k›sm›na
Cumartesi günü di¤er k›sm›na Pazar günü giren gençler bofl vakitlerinde hem
namazlar›n› k›ld›lar, hem yemeklerini
yediler ve hem de sohbetlerde birbirileriyle kaynaflt›lar. Gençler akflam üzere
ise pro¤ramda yer alan yüzme bölümüne
geçdiler ve orada güzel bir stres att›lar.
Genç yöneticiler böylece çelikleflme ad›na yak›fl›r bir flekilde hem ak›l e¤itiminden hemde beden e¤itiminden geçmifl oldular. Pro¤ram Pazar günü sabah namaz›ndan sonra kahvalt›n›n daha sonra diger derslerin bitiminden sonra okunan
kapan›fl Kur’an-› Keriminiyle sona erdi.
Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı ilk ŞBT’sini düzenledi
M. Ö. Kutlu - Rüsselsheim
aman›n de¤erini iyi bilen ve zaman
bendedir mekan bendedir fluurunda
olan Hessen Bölge Gençlik Teflkilat›
sezon aç›l›fl›n›n ard›ndan ilk SBT’sini yapt›.
Genel merkezin sezon aç›l›fl›nda yapt›¤› eylül toplant›lar›na otobüs yolculu¤unda gidildi. 4 saat süren bu yolculuk esnas›nda sezonun ilk fiube Baflkanlar› Toplant›s›n› da 24
fiube Baflkan›n›n ifltirakiyle idrak etti. Bu
yolculuk esnas›nda Hessen Bölge Gençlik
Z
BYK’s› ve fiube Gençlik Baflkanlar› geçen
sezonu de¤erlendirdiler ve yeni sezondaki
hedeflerini gözden geçirdiler.
Yolculuk öncesi seyahatin kazas›z ve
belas›z geçmesi için manevi sigortalar›n›
yapt›ktan hemen sonra pro¤ram okunan aç›l›fl Kuran-› Kerimiyle bafllad›. Teflkilatlanma
baflkan›n›n yapt›¤› yoklaman›n ard›ndan
Hessen Bölgesi Gençlik Teflkilat› Baflkan›
Hakan Bayhan›n aç›l›fl konuflmas›na geçildi.
Gençlere vizyon aç›c› bir konuflma yapan
Bölge Gençlik Teflkilat› Baflkan› Gençlik
Baflkanlar›na fleytanlar›n ba¤l› oldu¤u mübarek Ramazan ay›n›n hem üye çal›flmalar›
hem davam›z› iyi aktarmak hem de resmi
dairelerle olan diyalo¤u pekifltirmek için kaç›r›lmaz bir f›rsat oldu¤unu aç›klad› ve Baflkanlar›na kolay uygulanabilir projeler sundu. Baflkan›n konuflmas›n›n ard›ndan A.H.
Do¤an söyledi¤i hofl ilahilerle gençleri duyguland›rd›. ‹lahi bölümünden sonra ise Birimlerin de¤erlendirilmesine geçildi. Bu bö-
lümde ifl takibi yer ald› ve ayr›ca birim
baflkanlar› Gençlerin flubelerinde daha güzel
çal›flabilmeleri için çeflitli tavsiyelerde bulundular. Gündemde son olarak Dilek ve
Temenni bölümü yer ald›. Pro¤ram›n bu bölümde ise Gençlik Baflkanlar› teker teker
mikrofona ça¤›r›ld› ve kendi çal›flmalar›yla
alakal› aç›klamalarda bulundular. Saat 11.00
gibi Rüsselsheimdan yola ç›k›lmas›yla bafllayan toplant› saat 15.00’de Blaubeuren toplant› salonuna ulafl›lmas›yla sona erdi.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 9
Hayat
DOSYA
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
9
“Entegrasyon karşılıklı saygı ve
anlayış içinde bir arada yaşamaktır”
Yaklaflık yarım asırdan beri Müslümanlar, Almanya’nın bir gerçe¤i. Fakat, resmen
Müslümanların varlıkları kabul edilebilmifl de¤il. Yani, ‹slam dini resmî olarak Almanya’da
kabul edilmemifl durumda. Fakat, siyaset alanında olsun, toplumsal alanda olsun
Müslümanlar ve Müslümanların entegrasyonu hep konuflula geldi. Bu tartıflmalarla ilgili
olarak Almanya ‹slam Konseyi Baflkanı Ali Kızılkaya ile konufltuk.
Ali KIZILKAYA
Almanya İslam Konseyi Başkanı
- Almanya ‹slam Konseyi hakkında bir ön bilgi verir misiniz?
Almanya ‹slam Konseyi bir dinî yapı olarak, Almanya’da Müslümanların dinî ihtiyaçlarını karflılamak, dinî hayatlarının organizesinde yardımcı olmak için kurulmufl bir çatı kurulufludur. Hizmetlerimiz bu ihtiyaçları gidermeye
yöneliktir. Bu ihtiyaçların bir kaç
tanesini kısaca flu flekilde sıralayabiliriz: Anayasal hakkımız olan
okullarda din derslerinin verilmesi, helâl gıda edinme imkânlarının
sa¤lanması, cami inflası ve imamlar gibi irflad görevlilerinin ve ‹slamî din dersi ö¤retmenlerinin yetifltirilmesine yardımcı olmak.
- Peki bu çalıflmalarda di¤er
‹slamî kurulufllarla iliflkiniz nasıl?
- Di¤er ‹slamî cemaatlerle iliflkilerimizde bizler birbirimizi ra-
kip olarak de¤il, birbirimizi tamamlayıcı kurumlar olarak görmekteyiz. Aslında ben flahsen ayrı
kurumlar olarak çalıflmayı teknik
bir ayrılık olarak görüyorum. Zira
inançta farklılı¤ımız yok. Belki
usul ve flekilde bir ayrılık söz konusudur. Bu yüzden, di›er kurumlara bakıflımız ve iliflkilerimiz kardeflânedir. Az önce saydı¤ım hedefleri gerçeklefltirmek için, di¤er
‹slamî cemaatlerle iflbirli¤i içerisinde çalıflmaktayız. Ayrı olmanın
bazı haklardan mahrum kalmak
oldu¤u ortadadır. Birlik ve beraberlik bir süreçtir. Bu süreçte
önemli bir mesafe katedildi¤ini
düflünüyorum ve flu anda di¤er ‹slamî kurumlarla beraber hepimizin ortak bir projesi olan bir birlik
çalıflması sözkonusudur. En azından ‹slam Konseyi olarak elimizden gelen her çabayı sergilemek-
teyiz. Bundan 2 sene önce baflörtüsü konusu Almanya’nın gündemindeydi. Baflörtüsü karflıtları o
dönemde baflörtüsünün dinî bir
dayana¤ının olmadı¤ını ifade ediyorlardı. Buna karflın ‹slamî kurulufllar bir araya gelerek ortak bir
durufl sergilediler ve 65 ‹slamî kurulufl ortak bir açıklama ile baflörtüsünün ‹slam’ın, Kuran’ın emri
oldu¤unu kamuoyuna ifade etti.
Bu açıklama yapılan tartıflmaya ve
‹slamî kuruluflların birbirleriyle
olan iliflkilerine yeni bir boyut
kattı. Bu geliflme aynı zamanda
temel meselelere yaklaflımlarda
farklılıkların olmadı¤ını gösterdi.
- Teknik ayrılıklar dediniz, bu
sizce nasıl meydana gelmifltir?
- Bu husus tabiî ki daha çok
Türkiye boyutu ile ilgili bir husustur. Cemaatler, geldi¤i ülkenin
çizgisini devam ettiren, bir bakıma anavatan yapılarıydı. Kurulufl
yıllarında ortak bir çalıflma sergilememiz bu açıdan bakıldı¤ında
mümkün de¤ildi. Zira bu ülkeye
yönelik taleplerimiz söz konusu
de¤ildi. Kendimizi hep misafir iflçi olarak gördük ve kalıcı proje
yoktu.
- ‹slam Konseyi kendisini
hangi alanlarda muhatap olarak
görüyor?
- Almanya’daki Müslümanlara
dinî yaflamlarında yardımcı olmak, gerekli ortamı sa¤lamak ‹slam Konseyi’nin tüzü¤ünde de belirtti¤i temel gayedir. Yani, Müslümanların, anayasal haklarını elde edebilmeleri ve haklarının korunması diye özetleyebiliriz aslında. Siyasilere bu hususla ilgili taleplerimizi bildirmek ve yapımız
içerisinde cemaatler arası koordinasyonu sa¤lamak çabasındayız.
Örne¤in, resmî okullarda din dersi
verme hakkını elde etmek için
gayret içerisindeyiz. Bu mesele,
bu ülkede yaflayan Müslümanların
anayasal bir hakkıdır. Zira Anaya-
sa’nın 7. maddesinin 3. bendinde,
devlet okullarında dinî cemaatlerle mutabakat içerisinde din dersi
verilir, ifadesi geçmektedir. Ancak, Almanya’da okullara giden
yediyüz bin Müslüman ö¤rencinin
bu haktan mahrum kalarak okula
gitti¤ini görmekteyiz. Bu büyük
bir haksızlıktır. ‹flte bu hakkın elde edilmesinde biz kendimizi di¤er ‹slamî kurulufllarla iflbirli¤i
içerisinde resmî makamlara karflı
muhatap olarak sunmaktayız. Öte
taraftan yine bu ülkede yaflayan
Müslümanlar ve ‹slam dini, Anayasa’nın öngördü¤ü flekilde bir
kabul görmemifltir. Bizim en büyük sorunumuz, Almanya’da ‹slam dininin resmen tanınmamıfl
olmasıdır. Bir dinî cemaat olarak
varsınız, fakat kurum olarak, hukukî olarak varlı¤ınız tanınmamıfl.
Bu durum Müslümanları, birçok
haklardan mahrum bırakmaktadır.
Çalıflmalarımızda a¤ırlık verdi¤imiz hususlardan bir tanesi de bu
boyuttur: haksız yere verilmemifl
olan bir hakkı elde etmek. Sonuç
olarak biz Müslümanları ilgilendiren bütün konularda kendimizi
muhatap olarak sunmaktayız. Bu
haklarımızın verilmesi, bu ülkenin
vatandafllarına ve dinlere eflit davranma yükümlü¤ünün de gere¤idir.
- Bazı eyaletlerde Müslümanların vatandafllık müracaatları
esnasında uygulanan vicdan testi
uygulamalarını nasıl yorumluyorsunuz?
- Vicdan testi olarak bilinen ve
Müslüman testi olarak tanımlanan
bu uygulama Almanya’nın bir
ayıbıdır. Aynı flekilde hukuk devletinin ve demokrasinin de bir ayıbıdır. Din özgürlü¤ü prensibi ve
hatta anayasanın eflitlik ilkesi bu
olayla yara almıfl ve açıkça ayırımcılık yapılmıfltır. Biz Müslümanlar olarak, son derece dıfllanmıfl ve horlanmıfl, hatta ve hatta
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
10
kendimizi afla¤ılanmıfl olarak hissetmekteyiz. Çünkü Almanya flunu görmek zorundadır: ‹nsan hakları herkes için geçerlidir. ‹nsan
haklarını görecelendirmek mümkün de¤ildir. Kanun önünde herkes eflitse, Müslümanlar da bu eflit
haklarla donatılıp bu ülkede varlı¤ını sürdürebilmelidir. Bu vicdan
testi denilen olay çok net bir flekilde Alman devletinin ve belki de
kısmen de Alman toplumunun
Müslümanlarla iliflkide büyük bir
sorunu oldu¤unu göstermektedir.
Paranoya boyutunda önyargıdır
bu. Aynı flekilde bu olay, Alman
siyasetinin özgüvenden mahrum
oluflunu da yansıtıyor. Yani, bu
ülkede en az 8 yıl yaflamıfl, dilini
ö¤renmifl, sigortasını ödemifl,
eme¤ini vermifl ve sonuçta Alman
vatandaflı olmak isteyen kiflilerin
entegrasyonu mantıksız ve hukuk
dıflı yöntemlerle, Müslüman oldu¤u için, engelleniliyor. Bu süreçte
vatandafllı¤ı almıfl olan insanlar
bile, sonuçta, süreçten yara almıfl
olarak çıkacaktır. Zira bu süreçte
insanların özel hayatına derin bir
müdahale sözkonusudur. Alman
Anayasası’nın ilk maddesi olan
‘insan onuru’nun dokunulmazlı¤ı
prensibi zedelenmektedir. Mesele
ile ilgili protesto ve elefltirilerimizi ilgili makamlara derhal bildirdik. Tepkimizi ortaya koyduk.
Ancak bu arada tepkilerimizin gerekli etkiyi göstermemesi, yani ilgililerin hatada ısrar etmesiyle de
hayal kırıklı¤ına u¤radık. Maalesef hukuk ihlali olan bu olaydan
hala tam anlamıyla vazgeçilmifl
de¤ildir. Bütün bilirkifli raporlarının bu olayı insan hakları ihlali
olarak de¤erlendirmesine ra¤men
uygulamadaki ısrarı hala anlamıfl
de¤iliz. Bir kısım siyasilerin bu
olayı sahiplenmesi, uyum açısından bakıldı¤ında, dıfllayıcı bir uygulama olarak gelecek nesillerin
bu toplumu benimsemesini zorlafltıracaktır.
- Sizce vatandafllı›a geeçifllerde bir test uygulamasına ihtiyaç
var mıdır? Uygulamanın sadece
zararlı yönleri mi sözkonusu,
faydası yok mu?
- Tartıflılılabilir. Ancak, Baden
Württemberg’deki uygulamayı
kabul etmek mümkün de¤ildir ve
gereksizdir. Zira Anayasa’ya aykırı olan bir fleyin lüzumu olabilir
mi? Anayasa bir kesimin de¤il,
herkesin uyması gereken bir metindir. ‹lginç olan Anayasa’yı korumakla mükellef olan içiflleri bakanlıklarının Anayasa’ya aykırı
Seite 10
DOSYA
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
hareket etmesi ve bir bakıma demokrasiyi ihlal etme dersi vermesidir. Ama flu olabilir, her devlet
tabiî olarak haklar ve görevlerle
donattı¤ı ve vatandafl olarak kabul
etti¤i bir insandan bazı fleyler bekleyebilir. Bu hususa karflı bir itirazımız sözkonusu de¤ildir, olamaz
da. Neden? Elbette ortak yaflam
için ortak kurallar gereklidir. Vatandaflı oldu¤unuz ülkenin kurallarına ve Anayasası’na ba¤lı olmak kadar do¤al bir fley olamaz.
Bu hususu her devlet insanlardan
haklı olarak bekler. Ama Anayasa’ya ba¤lı olmak insanı insan olmaktan çıkarmaz, insanın özel düflünceleri de olabilir. Özel hayat
ve özel düflünce de olaylara kiflisel bakıfl hakkı sözkonusudur. ‹nsanın ahlakî ve kendine öz de¤erlerinin olması bu hukuk düzenine
karflı oldu¤u anlamına gelmez.
Ço¤ulcu toplum renkliliklerle yaflar. Anayasa da ço¤ulculu¤u öngörmektedir. Mesela bütün insanlar aynı dine mensup olmak zorunda de¤ildir. Seküler, laik ve
demokratik devletlerin gere¤i budur. Ortak yaflam için uygun yöntemler aranabilir, fakat bu yöntem, sorular sorarak vicdanların
test edilmesi de¤ildir. Burada yaflamıfl olmasına ra¤men, burayı
yeterince tanımamıfl bir insana,
düzenlenecek kurslarla ülkeyi tanıtmak mümkündür. Aslında ben
8 yıl bu ülkede yaflamıfl bir kiflinin
bu ülkeyi yeterince tanımamıfl olmasını pek düflünemiyorum. Öte
taraftan, bir baflka ülkenin vatandafllı¤ına geçmek için atılan büyük adım o kadar basit bir olay da
de¤ildir. Tarihî derinlikleri olan
bir kökten, bir gelenekten hukuki
ba¤la kopuyor insan. O ülkeye yönelik olan tarihî ve duygusal ba¤lılıktan kısmen kopuyor. Hiç bir
fley olmazsa da siz geldi¤iniz,
anavatanınız olan o ülkeyle olan
hukukî ırsiyetinizi koparıyorsunuz. O ülke, sıradan bir ülke de¤ildir. Özellikle Türkiye’yi ele aldı¤ınızda büyük bir tarihî olan bir
toplumdan bir baflka toplumun vatandaflı olmaya geçiyorsunuz. Siz
orada aslına bakarsanız çok kıymet biçti¤iniz de¤erlerden de fedakârlık ederek bir baflka ülkeyle
kader birli¤ine karar veriyorsunuz. Almanya’nın acılı gününde
acılarını paylaflmak ve gelen tehditlere karflı Almanya’yı korumak
için adım atıyorsunuz ve bunu yaparken bile bu fedakârlı¤ınız görülmeyerek, size adeta tehdit unsuru olarak yaklaflılıyor.
- Peki burada yaflayan Müslümanlar sizce Almanya’nın iyi ve
kötü gününde var olma bilincinde midirler? ‹nsanların kafalarında bu düflünce var mıdır?
- Bu ülkenin güvenli¤i, sizin de
güvenli¤iniz; bu ülkenin refahı sizin de refahınızdır. Duyguların da
ötesinde, sizin de ihtiyacınızdır bu
hususlar. ‹nsanlar bu ülkede çalıflıp bu ülkeye vergilerini ödemektedirler. Bu ülkede evlatlarını askerli¤e göndermektedirler. Bu
gençler niçin bu ülkede askere gidiyor? Elbette ki yeni vatanı korumak için. Evladını askere gönderen kifli, di¤er boyutlarda gerekli
fedakârlı¤ı yapacak ve meseleleri
sahiplenecektir.
- O zaman, flu andaki geliflmeleri gözönünde bulundurarak,
Almanya’daki Müslümanların
genel olarak durumunu nasıl de¤erlendiriyorsunuz?
- Müslümanlar, yarım asırdır
bu topraklarda yaflamını sürdürüyor. Bu zaman zarfında ülkeye
önemli katkıları olmufltur. ‹flgücü
olmanın ötesinde, yeni bir kültürel
zenginli¤i de bu ülkeye getirmifllerdir. Elbette her toplum kendi
de¤erlerine sahip çıkmalıdır. Meselâ, Müslümanlardaki aile yapısı,
aile yapısının güçlü olması, bu ülkede kaybolan bir de¤eri bu topluma kazandırma noktasında önemli
bir katkıdır. Öte taraftan, bu toplumun Müslümanları kabullendi¤ini ve içsellefltirdi¤ini söylemek
zordur. Yapılan tartıflmalar bunun
böyle oldu¤unu göstermektedir.
Birçokları, içerisinde yafladı¤ı ülkenin vatandaflı olmasına ra¤men,
hâlâ yabancı olarak görülmektedir. Müslümanlara güven gözüyle
de¤il de, tehdit unsuru olarak bakılıyor ki, bu, Müslümanlara yönelik büyük bir haksızlıktır. Entegrasyonun bu flekilde baflarıya
ulaflması mümkün de¤ildir. Entegrasyonun ana flartı güven ve kabuldür. Dolayısıyla bu toplum,
Müslümanların flu anki konumunu, statü olarak bir yere oturtamamaktadır. Ne cemaat olarak ne de
kurulufllar olarak, bize, bu toplumda hak etti¤imiz yer verilmemektedir. Ortak yaflamda bazı sorunlar ve hatalar söz konusu olabilir. Müslümanlar da geçmiflte
hata yaptı. Bu topluma bakıfl açıları önyargılı idi. Ama bunlar zaman içerisinde düzelen hususlardır. ‹nsanlar, birbirlerini tanıdıkça
birbirlerini anlarlar. Birbirinin tanımadan anlamak, insan tabiatı
açısından mümkün bir fley de¤il.
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Bu iki taraf için de geçerlidir.
Müslümanların bir kısmı hâlâ
memleketten getirdikleri gözlükle
bu topluma bakıyorlar. Bu bakıfl
gerçek resmi yansıtmıyor. Bu toplumda da, bazen haçlı seferleri
zamanından, tarih öncesinden kalma bakıfl açılarıyla yan sokakta
oturan kifliyi de¤erlendiriyor ki bu
da yanlıfltır. ‹nsanlar birbirleriyle
olan irtibatı gelifltirmelidirler.
Komfluluk ve ifl arkadafllı¤ı gibi
iliflkilerin geliflmesi gerekmektedir. ‹letiflimi gelifltirmeli ve artırmalıyız. Karflılafltı¤ımız yerlerde
birbirimize ilgi duymamız gerekmektedir. Birbirimiz hakkında de¤il, birbirimizle konuflmamız lazım. En büyük kaybımız, birbirimiz hakkında üçüncü flahıs kanalıyla konuflmamızdır.
- Sizce entegrasyon baflarıya
ulafltı mı?
- Tam anlamıyla söylemek
mümkün de¤il. Ama, entegrasyon
baflarıya ulaflmadı. Peki entegrasyon nedir ki?
- Güzel bir soru. Ama cevabı...?
- Entegrasyon bugün ana konulardan birisi. Öylesine önemli bir
konu ki, önce üzerinde anlaflılabilecek bir ortak tanımlaması olmadı¤ı müddetçe de daha önem arzedecek. Hakkında konufltu¤unuz
zaman, iki tarafın da aynı fley üzerinde konufltu¤undan emin olamıyorsunuz. Çok zor, bu yüzden de
çözümü neredeyse imkansız. Almanya’daki politik simalardan,
‹çiflleri eski Bakanlarından Sayın
Otto Schily’den bir aktarma yapacak olursak, en iyi entegrasyonun,
asimilasyon oldu¤unu görürsünüz.
Bu tanımlama aslında Anayasa’ya
aykırı bir tanımlama. E¤er herkes
asimile edilecek olursa o zaman
ço¤ulculu¤a ihtiyacımız yok demektir. Benim için entegrasyon,
karflılıklı saygıya dayanan bir arada yaflamdır. Bir baflkasının farklı
ve baflka olmasına ben saygı gösteriyorum; o da benim baflkalarından baflka ve farklı olmama saygı
gösteriyor. Ama, aynı toplumda
beraber yaflıyoruz ve bu toplumun
eflit haklara sahip insanları olarak
yaflıyoruz. Entegrasyon budur.
Ben, yani Alman toplumunun
Müslüman olan kesimi olarak, o,
ister Hristiyan, ister Yahudi, Budist veya Ateist olsun, bu toplumun bir di¤er kesimini oluflturuyor. Bizi birlefltiren nokta ise, aynı toplumda yaflıyor olmamız ve
aynı ülkenin yurttaflları olarak aynı ülkeye mensub olmamızdır. Bu
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
böyle kabul edilmedi¤i müddetçe,
Anayasa’ya aykırı davranılmıfl
olunur. Ve Anayasa da ortak zeminimizdir. Anayasaya ba¤lılı¤ı
biz Müslümanlar olarak, ço¤unluk
toplumundan ve politikacılardan
da bekliyoruz ki, böylece Anayasa’da ifade bulan demokratik ço¤ulculuk da korunsun. Entegrasyonda baflarıya ulaflmayan ve entegrasyonun bir parçası olan fley
de, eflit toplumsal katılım meselesidir. Bu mesele Müslümanlar için
de temin edilmelidir. Kamusal
alanda Müslümanlar çok az temsil
ediliyor. Örne¤in Eyalet Medya
Kurumu’nda Müslüman temcilci
yok. Ki ortak bir yaflam için medya çok önemli. Medya ile fikirler
ortaya konuluyor, toplum etkileniyor, hatta, kafalardaki ön yargıları
kuvvetlendiren imajlar sergileniyor. Bu anlamda, sorumlu kurumlarda, hem toplumun tümü hem de
bu toplumun bir parçası olan
Müslümanların yararına görüfllerini ortaya koyacak ve bu yönde
katkı sa¤layacak bir Müslüman
temsilci bulunmuyor. Bu tür imkanlar Müslümanlar için tanınmamıfl, ki böylece entegrasyonun
gerçekleflmesine engel olunmufltur.
Tabiî, entegrasyonun bir yanlızca kere atılan bir adım olmadı¤ı
gerçe¤ini düflünmek gerekir. Yani, entegrasyon bir süreçtir ve bu
süreç flüphesiz uzun zaman alacaktır. Ama önemli olan, bu sürce
içerisinde ne kadar yer aldı¤ımız
ve kadar katkı sa¤ladı¤ımız meselesidir. Bize göre, Müslümanlar
aslında oldukça iyi bir entegrasyon örne¤i sergiliyor. Mesela,
vergi ödemede görevlerini iyi bir
flekilde yerine getiriyorlar. Di¤er
toplumsal alanlarda da görevlerine yapıyorlar. Yani, entegrasyon
beraberce bira içmek de¤il; karflılıklı olarak birbirlerinin farklılıklarına saygı gösterebilmektir. Bunun iki yönü var: Entegrasyon tek
yol gibi, sadece bir tarafın isteklerinin yerine getirilmesi de de¤ildir. Yani ne bu tarafın ne de öbür
tarafın isteklerinin maksimun boyutta yerine getirilmesi de¤ildir.
Bu ortak bir süreçtir, her iki tarafın da kendisine düflen görevi yerine getirme sürecidir.
- Neler yapılmasını öneriyorsunuz?
- Yerel toplumun ve özellikle
politikacıların daha fazla sorumluluk taflıdı¤ına ve entegrasyonu
güçlendirecek kaynaklara sahip
oldu¤una inanıyorum. Dil, çok
Seite 11
DOSYA
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
önemli ve kesinlikle ö¤renilmesi
gerekiyor. Biz, dil ö¤renilmesi konusunda çabalarımızı artırabiliriz.
Yapıyoruzda. Ama, bunun altyapısını tamamıyla biz oluflturamayız. Entegrasyon ba¤lamında, dil
ö¤renmeyi önemli bulan politikacılardan, insanların dil ö¤renmelerine yardımcı olacak imkanları da
oluflturmalarını beklerim. Üstelik,
dili ö¤renmifl olmak tek baflına
entegrasyon için yeterli de¤il.
Toplum tanınmalı, bilinmeli. Hatta, karflılıklı olarak duyarlılıkların
anlaflılabilmesi için bu toplumun
tarihi ö¤renilmeli. Bu anlamda,
elbette ki, Müslümanlar kendilerine düfleni yapmalı. Hatanın sadece bir tarafta oldu¤unu söylemek
do¤ru de¤il. Örne¤in, Müslümanlar olarak bir konuda genel düflünce sistemati¤imizi de¤ifltirmemiz
lazım. Her toplumun ahlâk anlayıflının farklı oldu¤unu kabullenmek
gerek. Müslümanlar, baflkalarının
da Müslümanların ahlâk anlayıflına göre hareket etmek zorunda olmadı¤ını kabullenmeli. Benim
için, kendi ahlâk anlayıflım geçerlidir. Aynı flekilde benim anlaflıyımla uyuflmasa da, baflka birinin
kendi ahlâk anlayıflı kendisi için
geçerli olmalıdır. Burada önemli
olan, bu iki farklı anlayıfl arasında
nasıl davranılacı¤ının bilinmesidir.
- Yani size göre Müslümanlar,
entegrasyon için hazır durumda?
- Elbette. Önemli kısmı entegre
oldu zaten. Bu dili iyi flekilde, ö¤renmifl, tahsil yapm›fl, çeflitli mesleklerde çalıflan ve ifladamı olan,
sendikacı olan insanlarımız var.
‹flte bu entegrasyon. Misaller ço¤altılabilir. Maalesef entegrasyon
konusunda, olumlu geliflmeler hep
gözardı edildi. Geliflmeleri tahlil
edecek baflka metodlar bulmak
durumundayız. Karflılıklı olarak
dikkatli davranmalıyız. Hiç bir fleyi genellememeliyiz. Yerli toplumun Müslümanlar hakkındaki genel flüphecili¤ini ve genellemeci
tavrına karflı, biz Müslümanlar da
aynı genellemeci tavırlardan kaçınmalıyız. Bu tür tutum ve davranıfllar yararlı de¤il, aksine zararlıdır. Azınlıkların, istisnaları kural
olarak algılama problemi vardır.
Elbette ki aflırıcılıkla mücadele
gerekir. Huzurumuzu sürekli bir
flekilde bozabilecek geliflmelere
karflı koymamız lazım.
- ‹slam Konseyi Müslümanlar
aleyhindeki karalamalara karflı
hangi yolla mücedele veriyor?
- Müslümanlar olarak, haksız
suçlamalara itiraz etmemiz gerkiyor, bunu yapıyoruz. Olumlu ve
ortayol bir davranıflla hareket ediyoruz. Toplumun hassasiyetlerini
gözetiyor ve önemsiyoruz. Baflkasından bekledi¤iniz saygıyı, siz de
baflkasına göstermelisiniz. Do¤rusu da budur. Bu anlamda yapabilece¤imizi yapıyoruz. Genellemeci önyargıya, karalamaya ve müslümanlar için ölümcül bir darbe
olarak kabul edilebilecek olan
fundamentalist suçlamasına karflı
tepkimiz, demokratik bir tepki
oluyor. Bunu reddediyor, bu tavrın yanlıfl oldu¤unu söylüyor,
açıklıyoruz. Tabiî bunun için her
türlü toplumsal gruplarla diyalo¤a
önem veriyoruz. Müslümanların
bundan rahatsız olduklarını anlatıyoruz.
- Toplumsal bir anlaflma için
bu tür diyalog görüflmelerini nasıl de¤erlendiriyorsunuz? Bir yararı oluyor mu?
- Diyalo¤un çok önemli oldu¤unu biliyorum. Ama, ne kadar
etkili oldu¤u hususunda emin de¤ilim. Diyalog aynı flekilde, entegrasyon konusunda oldu¤u gibi
adeta sihirli bir kelime ve tek bir
anlama gelmiyor. Zira, diyalogdan ne bekledi¤iniz önemli. Biz
Müslümanlar olarak, en azından
‹slam Konseyi olarak, diyalog yoluyla karflılıklı tanıflmanın gelifltirilebilece¤ini ve yanlıfl anlamaların önlenebilece¤ini umuyoruz.
‹deal olarak ise diyalog yoluyla
karflılıklı tan›flma, saygı ve kabullenmeye ulaflılabilece¤ini umuyoruz.
- Peki ‹slam Konseyi, siyasetten ne bekliyor, ne istiyor? Siyaset hangi alanlarda daha çok görüflmeye, konuflmaya hazır olmalı?
- Siyaset bu güne kadar Müslümanları gözardı etti, veya yanlıfl
ba¤lamlarda konu yaptı. Müslümanları bir zenginlik olarak göremedi ve böylelikle pek çok fırsat
kaçırıldı.
Beklentimiz ise, Müslümanlarla iliflkilerde normale dönülmesidir. Yani, iliflkilerde normallik
yok. Hep uç fleylerden konufluluyor. Siyaset, toplumdan daha çok
önyargılardan etkilenmifl durumda. Siyasetin, Müslümanlarla daha
gerçekçi ilgilenmesi lazım. Ayırımcı davranıfllardan, dıfllayıcı tutumundan vaz geçmesi lazım.
Müslümanlar›n da eflit ve reflit vatandafl oldu¤unu kabul etmesi lazım. Ve elbette ‹slam’ın ve Müs-
11
lümanların varlı¤ının resmen tanınması bir an önce gerçekleflmeli. Bu olmadan, Müslümanların
entegrasyonu yolundaki çalıflmalar verimli olmayacaktır.
- Ba_örtüsü tartıflmalarından
nasıl bir sonuç çıkaca¤ını umuyorsunuz?
- Baflörtüsü konusunda siyaset
Müslümanları bir hayal kırıklı¤ına
u¤rattı. Çünkü, böylesi bir yasaklama açık bir ayırımcılık ve Müslümanların dıfllanmasıdır. Din özgürlü¤ünün kısıtlanması demektir.
Anayasanın dikkate alınmaması
demektir. Daha da kötüsü, Anayasaya göre, her yurttafl ve her insan
eflit muamele görmesi gerekirken,
baflörtüsü meselesinde, sadece
Müslüman olamayanlar daha eflit
görülüyor. Yasaklama getiren ve
getirmeyi planlayan eyaletlerde
sadece hedef olarak Müslümanlar
ele alınıyor. Bu Almanya için büyük bir ayıp ve kayıptır. Görünürde, Müslüman kadınlara özgürlük
getirildi¤i ve eflit haklara sahip oldukları yolunda yardımcı olundu¤u söyleniyor. Ama, bu yasak ile,
di¤er dinlere mensup cinsdafllarından farklı eflit olmayan bir muameleye u¤radıkları görülmüyor.
- Bu siyasetin veya devletin temel yanlıfllıklarından biri?
- Siyasetin temel yanlıfllı¤ı,
devletin de¤il. Siyaset, ‹slam’a iyi
davranmadı¤ından dolayı da, toplum için de kötü bir örnek oluyor.
- Siyaset arenasında uygulanan senaryolar....?
- Toplumda ve toplumsal olarak pek çok olumlu tecrübelerimiz
var. Diyalog çalıflmaları yapan
kurumlar, yerel idareler ve kiliseler gibi dinî kurulufllarla kısmen
güzel iliflkiler ve çalıflmalar yapan
camilerimiz var. Bunun için, hiç
iyi bir fley olmadı, baflarısız olundu her yerde problem var demek,
bu çalıflmaları yapanlara haksızlık
olur. Ne var ki, kurumsal olarak
bir dıfllanma olufltu¤unda, toplumsal olarak bir dıfllanma ile karflılaflıyorsunuz. Devlet Müslümanlarla
iligili endifle ve flüphelerini ortaya
koyarsa bu do¤rudan toplumu da
etkiliyor. Bunun için siyaset çok
dikkatli davranmak zorundadır.
- ‹slam Konseyi’nin siyasal bir
ba¤lantısı var mı?
- Bütün platformlarda müslümanların haklarını savunuyoruz.
‹slam Konseyi olarak, bir siyasî
parti tercihimiz yoktur. Anayasa
çerçevesinde Müslümanlara hizmet vermeye çalıflıyoruz.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 12
12
a¤lar boyu günefl ve ayın hareketleri, pek çok toplum için
bir zaman ölçüsü olarak kullanılagelmifltir. ‹slamî olarak yılların
ve ayların tespitinde de Kamerî takvim kullanılır. Buna göre, kamerî ayların bafllaması, yeni ayın (Hilâlin)
gün batımı tarafında akflamleyin görülmesi ile bafllar ve 29 veya 30 gün
sonra da bir baflka yeni ayın (Hilâl)
görülmesi ile sona erer. Ramazan ayı
orucunun da bafllangıcı ve bitifli Kamer’in (ayın) do¤ufl ve batıflına göre
tesbit edilir. Rü’yet-i Hilâl (Hilâl’in
gözle görülmesi) ‹slam fıkhında bu
açıdan önemli bir yer tutar. Zira Hilâl’in görülmesi (Rü’yet-i Hilâl) ya
Ramazan orucunun baflladı¤ına ya da
bittifline, Zilhicce ayı Hilâl’inin görülmesi de Hac vaktinin tesbitine delil olur. Hac ibadetinin yerine getirilebilmesi için Zilhicce ayının 9. gününde Arafat Vakfesi yapılması gerekir.
Kur’ân-ı Kerim’de: "Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir."
(El-Bakara, 2/ 189) buyurulurak, bu
vakitlerin neye göre tesbit edilece¤ine iflaret edildi¤i gibi, "(O sayılı
günler) Ramazan ayıdır. ‹nsanlar
için bir (rehber ve) hidayet kayna¤ı
olan Kur’an bu ayda indirilmifltir.)
Öyleyse sizden kim bu aya eriflirse
(bu ayın hilâlini görürse) oruç tut-
Ç
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Rü’yet-i Hilâl üzerine...
sun" (El-Bakara, 2/185) ifadesi ile
de Ramazan ayına iflaret edilmifltir.
Bu ayetlerde yeni ayın görülmesinin
nasıl olaca¤ına dair açık bir iflaret
bulunmaz iken ayetteki "flehide" kelimesi de, gözle görülmeye delil olarak kabul edilmifltir. Fakat Peygamber Efendimizden (s.a.v.) çeflitli flekillerde rivayet edilen ancak genel
bir ifadesini flu hadisin manasının
oluflturdu¤u usül, bu zamana kadar
yeni ayın görülmesindeki usülü de
bildirmifltir. "Ramazan orucunuzu,
hilâli gördü¤ünüzde tutun, hilâli
gördü¤ünüzde açın. fiayet hava kapalı olursa (ay’ın görülmesine engel
olursa) otuza tamamlayınız." (Buharî, Savm, II) Bu hadisten hareketle
Müslümanlar, yeni ayın görülmesi
esasını temel almıfllar, o zamanlarda
yapılan hesab ifllemlerini onaylamamıfllardır.
Bununla birlikte, ulemadan bir
kısmı bu görüfllere ra¤men, hesablama neticesinde de Ramazan ayının
bafllangıcının ve bitiflinin tesbit edilebilece¤ine kanaat getirmifltir. Son
devir uleması ise, hesabın da bir delil
olaca¤ını kabul etmekle birlikte, hesaplama ile gözetlemenin beraberce
yapılması gerekti¤ini bildirmifller ve
böylece Peygamberimizin sünnetinin
Konrad Adenauer Vakfı
başörtülüler hakkında
araştırma yayınladı
"Soru yöneltilen bayanların
hemen hemen hepsi baflörtüsünü
dini inançlarından dolayı
taktıklarını belirttiler"
onrad Adeneauer Vakfı’nın yayınladı¤ı arafltırma sonuçları Almanya’daki Türk kökenli baflörtülü bayanların, baflörtüsünü elefltirenlerin iddialarının tersine baflörtüsünü dini inançları nedeniyle taktıklarını ortaya koydu. Konrad Adenauer Vakfı Genel
Sekreteri Christoph Kannengießer, toplam 315 bayana
soruların yöneltildi¤ini, bu sayının az oldu¤unu ancak,
anketin önemli sonuçlar verdi¤ini inandı¤ını belirtti.
"Türk kökenli baflörtülü bayanlar ile Alman Hristiyan
bayanların aile ve birliktelik konularındaki düflüncelerinin ba¤daflması gibi flaflırtıcı sonuçlar var" diyen Kannengießer, her iki taraf için de iyi bir aile birlikteli¤inin
önemli oldu¤unu ifade etti.
Öte yandan ankete katılanların ço¤unlu¤unun Almanya’da do¤malarına ra¤men kendilerini Türkiye’ye daha
ba¤ımlı hissettiklerini belirten Kannengießer, bu kiflilerin kendilerine Almanya’da haksızlık edildi¤ini düflündü¤ünü ifade etti.
K
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
de devamının önemine vurgu yapmıfllardır. Hesab ile rü’yetin birbiri
ile çeliflmesi mümkün de¤ildir. Fakat
hangi hesabın, rü’yet sayılabilece¤i
konusunda ihtilaf bulundu¤u için,
bazı Müslümanlar, rü’yet ile hesab
arasında bir uyuflmazlık oldu¤unu
sanmaktadır.
‹slam ülkeleri, haberleflme imkânlarının ço¤alması ile çeflitli ihtilaflara
düflmüfllerdir. Bu ihtilafların baflında,
hesabın rü’yet olarak kabul edilip
edilemeyece¤inin yanı sıra, yeni ayın
görüldü¤ü yerlerin farklılıklarının
(ihtilaf-ı metali’) kabul edilip edilmeyece¤i önemli bir problemi oluflturmaktadır. Ya da bu görülmenin,
ne kadar uzak yerlere flamil olabilece¤i yönündeki ihtilaflar, ümmet arasında bir birlik oluflmasını engellemifltir. Yine de 1978 yılında ‹slam
Konferansı Teflkilatı toplanarak, hilâlin tesbit usullerini belirlemifl iken,
bu kurallara pek uyulmamıfltır.
IGMG, ‹slam Konferansı’nın bu kararı ve Avrupa Fetva Konseyi’nin
1999 yılında Köln’de yaptı¤ı toplantısında alınan kararlardan da hareketle, hilâl tesbit usulünü flöyle belirlemifltir.
1- Ramazan ayının bafllangıç ve
bitifli, Rü’yet-i Hilâl (Hilâl’in görül-
mesi) ile tesbit edilir. Rü’yet, ya çıplak gözle ya da, teleskop gibi optik
olarak görülmeyi kolaylafltırıcı teknik aletlerle gerçekleflir.
2- Rü’yet, ayın, güneflten sonra
batması sonrasında olur.
3- Hilâlin, dünyanın her hangi bir
yerinde görülebilece¤inin ilmen de
mümkün olması gerekir. Ancak burada, mesafenin ne kadar olaca¤ı
önemlidir. ‹slam beldelerinde hilâlin
görülebilmesi, rü’yetin gerçekleflti¤i
anlamına gelir. Bununla birlikte, hilâlin ‹slam beldelerinin dıflında da
görülebilmesi mümkündür. Bu beldelerin ‹slam beldeleri ile aynı boylamda olması halinde bir problem
bulunmaz iken, daha batı boylamlarında yer alması halinde, bu mesafenin, gün farklılı¤ı oluflmayacak bir
mesafede olması gerekir.
Bu kurallardan hareketle, Ramazan ayı öncesi ile sonuna do¤ru ve
Zilkade ayı sonunda Zilhicce Hilâlinin tesbit edilmesi için, Almanya Hilâl ‹zleme Komitesi ile bir araya gelen IGMG Dinî ‹stiflare Kurulu, ‹slam beldelerinde bulundurdu¤u heyetlerin gözlem ve bilgilendirmeleri
ile çeflitli ülkelerin yaptı¤ı açıklamaları, astronomik bilgi ve gözlemleri
de gözönünde bulundurarak Hilâl’in
görülüp görülmedi¤i ilanını yapmaktadır.
Baden Württemberg Eyaleti’nde
İslam din dersleri başlıyor
Eyaletteki oniki ilkokul Almanca ‹slam din
dersi imkânı sunacak
aden Württemberg Eyaleti’nde yeni ö¤retim yılında oniki ilkokulda Almanca ‹slam
din dersi imkanı sunulaca¤ı bildirildi. Sözkonusu din dersi, ‹slam bilgisi dersinden farklı olaca¤ı belirtilirken, konuyla ilgili konuflan Kültür Bakanı Helmut Rau (CDU), "‹slam din dersi din kimli¤ini sa¤lamlafltıracak ve aynı zamanda entegrasyona da destek olacak" dedi. Sözkonusu din dersinin programının eski Kültür Bakanı Annette Schavan tarafından oluflturulan ve ‹slami cemaatlerin
temsilcileri ve pedagoglardan oluflan bir gurup tarafından oluflturuldu¤u ve Alevi din dersi programının ise Almanya Alevi Cemaati tarafından hazır-
B
landı¤ı belirtildi.
Yeni din dersinin Freiburg, Offenburg, Singen, Stuttgart, Heilbronn, Mannheim,
Philippsburg ve Villingen-Schweningen olmak üzere toplam oniki ilkokulda bafllatılırken, flu ana kadar 235 ö¤rencinin ders için kayıt yaptırdı¤ı ve deneme süresinin dört yıl
olarak planlandı¤ı kaydedildi.
Almanya ‹slam Konseyi Baflkanı Ali Kızılkaya yeni din dersinin sevinçle karflıladıklarını kaydetti, ancak ö¤retmenlerin, ders programının hazırlanmasına katkı sa¤layan
dini cemaatler tarafından de¤il de okul yönetimi tarafından seçilmesini de elefltirdi. Buna karflın Kiliseler ise ö¤retmenlerini kendilerini seçebilmekteler.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 13
DOSYA
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
13
Millî Görüş ve Entegrasyon
Oğuz ÜÇÜNCÜ
IGMG Genel Sekreteri
ylül’ün sonundaki ilk Almanya ‹slam Konferansı tartıflmalarının gösterece¤i gibi ‹slam
Toplumu Millî Görüfl (IGMG), Almanya’daki ‘organize olmufl ‹slam’
sözkonusu oldu¤unda, en tartıflmalı
kurumdur. Böylelikle kurumumuz ile
ilgili yapılan farklı de¤erlendirmeler
aralanmaktadır. Biz, Almanya’daki
ço¤u Müslümanlar tarafından, çok
boyutlu altyapısıyla üyelerinin kapsamlı dini yaflamlarına kendisini
vakfetmifl ba¤ımsız bir islami cemaat
olarak kabul edilirken, federal ve
eyalet Anayasa Koruma Daireleri
temsilcileri tarafından, dini hizmetlerin gizli bir ‘islamcı’ gündem için
kullanıldı¤ı ‘fare avcıları’ olarak görülmekteyiz. Sunulan hizmet ve etkinliklerin çeflitlili¤i göz önünde bulunduruldu¤unda bu klifle yorumsuz
bırakılamaz.
IGMG kuruluflundan bu yana,
‘Entegrasyona evet, asimilasyona hayır!’ ilkesinden yola çıkarak, Almanya’da yaflayan Müslümanların buradaki topluma uyumunu kendisine vazife bildi ve bir çok alanda öncü çalıflmalar sergiledi. IGMG bununla
birlikte, ‹slam inancını bilinçli olarak
yaflama ve gelenek ve örfün geçerlili¤ini, köhneleflmifl yapıları aflma gayesiyle, ‹slam kaynaklarıyla ölçme
talepleri ile öncülük rolünü sürdürdü.
Kamuoyunun toplumsal yara olan
konulara ciddi bir flekilde de¤inmedi¤i dönemlerde, yapılanmıfl teflkilat
çalıflmalarıyla erkekler, kadınlar ve
gençler için zorunlu evlilik, aile içi
fliddet veya genç kızların erken
yafllarda teflkilat çalıflmalarına teflvik
edilmesi konuları ifllendi. Bunun
dıflında IGMG, anaokul ve okul türündeki paralel e¤itim yapılarının
oluflumunu bilinçli bir flekilde reddetti ve çocukların dini e¤itimine
odaklandı. PISA e¤itim arafltırmasının yayınlanmasından çok önce
IGMG, göçmen kökenli çocukların
eksikliklerini tespit etti ve ev ödevlerine yardım ve dil kursları düzenledi.
IGMG, duyarlılıkla formüle edilmifl entegrasyon politikasını, yerel
E
teflkilatlarda prati¤e geçirmede
karflılaflılan birçok eksiklikliklere
ra¤men, flubelerinde uygulamakta ve
kendisini devlet ve toplum nezdinde
güvenilir bir muhatap olarak görmektedir. Her ne kadar da bu insanların oynadıkları olumlu rollere kamuoyunda tarafından gerekli ilgi
gösterilmemifl olsa da ve hatta ülkenin iç güvenli¤i için bu insanlar bir
tehlike olarak algılansa da, yukarıda
de¤indi¤im güven vasfı, teflkilat üye
ve idarecilerini günlük çalıflmalarında motive etmektedir.
‹ç güvenli¤in IGMG’nin Almanya’daki varlı¤ı tarafından tehdit altında olması ekseninde yapılan tartıflma, herfleyden önce ütopik bir tartıflmadır. Kamusal hayatta yer alan
bazı aktörler, halka sayılar ve flüpheliler hakkında bilgi vermeyi, yatıfltırıcı bir yöntem olarak görebilirler.
IGMG ve üyelerine karflı basit polemiklerle cephe alarak halktaki korkuyu beslemek, büyük bir saptırma
olarak karflımıza çıksa da, bu tip tartıflmalarla toplumsal barıflın kalıcı bir
flekilde zedelenmesi düflündürücüdür. Böylelikle, önemli bir islami kuruluflun altyapı ve imkanlarının entegrasyon sürecinde kullanımı engelDie Islamische Gemeinschaft Milli Görüs
ist, wenn es um die Thematik „Organisierter
Islam" in Deutschland geht, wie auch aus den
Diskussionen um die erste deutsche
Islamkonferenz Ende September diesen Jahres
deutlich wird, die wohl umstrittenste
Organisation. Und so klaffen die Bewertungen
über den Verband auch weit auseinander. Sind
wir für viele Muslime in Deutschland, eine
unabhängige islamische Religionsgemeinschaft,
die sich mit einer weit gefächerten
Infrastruktur, im übrigen sehr erfolgreich, der
umfassenden Religionsverwirklichung ihrer
Mitglieder widmet, gelten wir für die Vertreter
des Verfassungsschutzes in Bund und Land als
„Rattenfänger", bei denen die religiöse
Dienstleistung letztlich nur als Fassade für eine
versteckte „islamistische" Agenda fungiert. Das
kann man aber im Angesicht der Vielfalt der
angebotenen Aktivitäten, nicht unkommentiert
lassen.
Auf der Basis des Leitgedankens „Ja zur
Integration, Nein zur Assimilation", hat sich
die IGMG seit ihrer Gründung der Integration
der in Deutschland lebenden Muslime in die
hiesige Gesellschaft verschrieben und auf
vielen Gebieten Pionierarbeit geleistet. Mit dem
Anspruch, den islamischen Glauben bewusst zu
praktizieren und Traditionen und Riten auf ihre
Konformität mit den islamischen Quellen zu
prüfen, hat sie dabei eine Vorreiterrolle
übernommen, um verkrustete Strukturen
aufzubrechen. Mit Hilfe strukturierter
Verbandsarbeit für Männer, Frauen und
Jugendliche wurden Themen wie Zwangsheirat,
Gewalt in der Familie oder Förderung von
Mädchen bereits frühzeitig in der
Verbandsarbeit thematisiert, als die breite
Öffentlichkeit sich für diese noch nicht
ernsthaft interessierte. Darüber hinaus hat die
IGMG
den
Aufbau
paralleler
Erziehungsstrukturen in Form von Kindergärten
und Schulen bewusst abgelehnt und sich auf die
religiöse Erziehung der Kinder konzentriert.
Schon lange vor der Veröffentlichung der
PISA-Studie hat die IGMG die Defizite der
lenmektedir.
Anayasa Koruma Dairelerinin
de¤erlendirmelerinin, IGMG’nin
kendi kurumsal kimli¤inin karflı kutbunda yer almasını ve onyıllar süren
takibin ardından teflkilatımızın Anayasa düflmanlı¤ını ispatlayan delilleri, ilgili dairelerin hala borçlu olmasını bir kenara bıraksak bile, bütün
gözlemciler, bu ülkedeki Müslümanların oluflturaca¤ı bir yapının,
IGMG’nin katılmaması durumunda,
‘temsil etme’ meselesinde flüphe
uyandıraca¤ı hususunda hemfirkirdirler.
Almanya’daki Müslüman toplulu¤un ortak geliflimi ve en önemli sorunlarının çözümü için reçeteler
taflımasından dolayı Müslümanları
temsil eden yapıların birlefltirilmesi
konusu, IGMG yönetimi için önemlidir. Bu sebepten dolayı tanınmıfl
çatı örgütlerin, yani D‹T‹B’in de bu
yeni oluflan yapıya kazandırılması,
kanaatimizce çok anlamlıdır. Bu
ba¤lamda, bu ülkedeki siyasi sorumluların sonuçlanmıfl olaylarla bizimle
u¤raflmasından önce inisiyatifi ele almanın Müslümanların elinde oldu¤u
ifade edilebilir. Birleflme sürecinin
sonunda, sürece dahil olan organiKinder mit Migrationshintergrund erkannt und
flächendeckend Hausaufgabenhilfen bzw.
Nachhilfe und Sprachkurse eingerichtet. Und so
könnte man die Liste von Aktivitäten, die den
Integrationsprozess befördern, beliebig
fortsetzen.
Bei all den Defiziten, die sich bei der
Umsetzung in den Ortsgemeinschaften noch
ergeben, setzt die IGMG ihre gewissenhaft
formulierte Integrationspolitik vor Ort um und
sieht sich als zuverlässiger Partner im Diskurs
mit Staat und Gesellschaft. Daraus beziehen die
Funktionäre und Mitglieder ihre Motivation für
ihr tagtägliches Engagement, auch wenn die
öffentliche Wahrnehmung für die positive Rolle
dieser Menschen größtenteils noch fehlt, ja
sogar ihr Wirken als Bedrohung der Inneren
Sicherheit empfunden wird.
Die Debatte um die Bedrohung der Inneren
Sicherheit durch die Präsenz der IGMG in
Deutschland ist in erster Linie eine PhantomDebatte. Mag sein, dass einige Akteure im
öffentlichen Leben es als beruhigend
empfinden, der Bevölkerung Zahlen und
Verdächtige zu präsentieren. Auch wenn die
Versuchung groß ist, mit dumpfer Polemik
gegen die IGMG und ihre Mitglieder zu
agitieren, um Angst in der Bevölkerung zu
schüren, bleibt zu bedenken, dass man mit
dieser
Art
der
Diskussion
den
gesellschaftlichen Frieden nachhaltig gefährdet
und die Nutzung der Möglichkeiten und
Infrastruktur einer wichtigen islamischen
Organisation im zähen Integrationsprozess
verhindert.
Mal abgesehen davon, dass die Bewertung
der
Verfassungsschutzämter
dem
Selbstverständnis der IGMG diametral
entgegensteht und sie auch nach Jahrzehnten
der Beobachtung, Beweise für die angebliche
Verfassungsfeindlichkeit schuldig bleiben,
stimmen doch alle Beobachter darin überein,
dass eine wir auch immer geartete Struktur von
Muslimen in diesem Land ohne eine
Beteiligung der IGMG schon von Beginn an
Zweifel an der Repräsentativität aufkommen
zasyon ve kurulufllar tarafından kabul edilebilecek olan uygulanabilir
bir tasla¤ın hazırlanması hususunda
iyiyimseriz.
Bundan sonra önemli olan asıl
husus, karflı tarafta yer alan siyasilerin bu yeni temsilciye do¤ru bir adım
atma ve onu tanımada hazır olup olmadıklarıdır. Bu ülkenin gelece¤i
için taflıdı¤ımız ortak sorumluluk,
düflüncemize göre, müslüman sivil
toplum ile devlet arasında iflbirli¤ini
ve kurumsallaflmıfl ortak çabayı emretmektedir. Bu çaba aynı zamanda,
‹slam dininin ve Müslümanların, Federal Almanya’daki di¤er dini cemaatlerle eflit hukuki muamele görmesi
ve eflit hukuki statü kazanmasıyla efl
anlamlıdır. Bunu söylerken, bu ülke
siyasilerinin, geçerli hukukun ötesine
geçmelerini talep etmemekteyiz. Onlar ‹slam’ın hukuki entegrasyonuna
yönelik cesur siyaseti formüle etme
hususundan muaf tutulamazlar. ‹flte
bu cesur siyaset, insanların karflılıklı
günlük iliflkileri ba¤lamında zedelenen atmosfer göz önünde bulunduruldu¤unda, kolay uygulanmayacak
toplumsal entegrasyona do¤ru atılan
ilk ve önemli bir adımdır.
lassen würde.
Für die Verbandsführung der IGMG hat die
Vereinheitlichung der Strukturen muslimischer
Repräsentanz einen immens hohen Stellenwert,
weil
sie
insbesondere
für
das
Zusammenwachsen der muslimischen
Gemeinschaft in Deutschland und das Lösen
ihrer wichtigsten Probleme, wichtige Impulse
verspricht. Deshalb ist es aus unserer Sicht sehr
bedeutsam, alle namhaften Dachverbände, also
auch die DITIB für die neu zu gestaltenden
Strukturen zu gewinnen. In diesem Sinne kann
man sagen, dass es an uns Muslimen liegt, die
Initiative zu ergreifen bevor uns die politisch
Verantwortlichen dieses Landes mit
vollendeten Tatsachen konfrontieren. Wir sind
zuversichtlich, dass am Ende dieses
Entwicklungsprozesses ein tragfähiger Entwurf
herauskommt, der auch die Zustimmung der
beteiligten muslimischen Organisationen und
Verbände finden wird.
Nun liegt es an dem politischen Gegenüber
zu signalisieren, ob er bereit ist, auf diesen
neuen Repräsentanten zuzugehen und ihn als
Ansprechpartner
anzuerkennen.
Die
gemeinsame Verantwortung für die Zukunft
dieses Landes gebietet aus unserer Sicht die
Kooperation und das institutionalisierte
Zusammenwirken
von
muslimischer
Zivilgesellschaft und Staat, denn sie wäre
gleichbedeutend mit der rechtlichen
Gleichbehandlung und Gleichstellung des Islam
und
der
Muslime
mit
anderen
Glaubensgemeinschaften in der BRD. Dabei
verlangen wir nicht, dass die politisch
Verantwortlichen dieses Landes sich über
geltendes Recht hinwegsetzen. Sie werden aber
nicht mehr umhin kommen, eine beherzte
Politik zur rechtlichen Integration des Islam zu
formulieren. Sie wäre ein erster und wichtiger
Schritt zur gesellschaftlichen Integration, die
sich angesichts der gestörten Atmosphäre im
alttäglichen Umgang der Menschen miteinander
nicht minder schwierig gestalten wird.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 14
DOSYA
14
oplantıya, Diyanet ‹flleri Türk
‹slam Birli¤i (D‹T‹B - Genel
Sekreter Mehmet Yıldırım),
Avrupalı Türk Demokratlar Birli¤i
(UETD - Dr. Fevzi Çebe), Federal Almanya ‹slam Konseyi (‹slamrat - Ali
Kızılkaya), ‹slam Kültür Merkezleri
Birli¤i (VIKZ - Murat Eflgi), Almanya
‹slam Toplumu (IGD - ‹brahim El-Zayat), Almanya Müslümanları Merkez
Konseyi (ZMD - Dr. Ayyub Axel
Köhler) katıldı.
11 Eylül saldırısının aralarında
müslümanların da oldu¤u masum insanlara karflı gerçeklefltirildi¤i belirtilen ortak basın bildirisinde, ‹slam’ın
barıfl dini oldu¤u ve teröre asla izin
vermedi¤i vurgulandı. Müslümanların
barıfl ve daha adil bir dünya için dua
etmeleri istenen bildiride: "11 Eylül’ün insanların zihninde fliddetin, terörün ve dini radikalli¤in sembolü olarak da¤lanmıfltır" denilerek flu görüfllere yer verildi:
"Suçsuz olanlara karflı yapılan bu
T
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
11 Eylül kurbanları için ortak dua
Diyanet ‹flleri Türk ‹slam Birli¤i’nin (D‹T‹B) Genel
Merkez’inde bir araya gelen Müslüman Birliklerinin
ve Göçmen Kurulufllarının temsilcileri 11 Eylül saldırısının 5. yıldönümü münasebetiyle ortak bir basın
toplantısı yaptılar.
saldırıda aralarında müslümanların da
bulundu¤u kurbanları ve mensuplarını
saygıyla anıyoruz. Terör ‹slam’da bir
müdafaa bulamaz. Bütün müslümanları her toplulukta dünya barıflı ve adaletı için dua etmeye ça¤ırıyoruz. ‹slam
dini barıflı temin eden dindir. Her gün
verilen ‘selam’ inancımızdaki barıflı
ifade eden özel bir semboldür. Müslümanları ‹slam’ın barıflseverli¤ini anlatmaları için cesaretlendirmeye devam
ediyoruz. Bu ça¤rımız toplumda, özellikle 11 Eylül’den sonra meydana gelen ‹slam düflmanlı¤ına daha kararlı
bir flekilde karflı koymaları için de ge-
çerlidir. Terör saldırılarından sonraki
geliflmeler flunu göstermifltir ki, dünya
çapında terör, fliddet ve radikalli¤e
karflı yapılan mücadele ancak bu sorunların kaynak sebepleri ile mücadele
edildi¤i takdirde baflar›ya ulaflır. Adalet, saygı ve dayanıflma günlük eylemlerimizin bir parçası olursa ümidimiz
olan sürekli bir barıfl, sulh ve uyum
içinde bir yaflam gerçek olacaktır".
Ortak basın bildirisini imzalayan
kurulufllar flunlar:
Avrupa Ehli Beyt Alevi
Federasyonu (ABAF),
Avrupa Türk Kültür Dernekleri
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Birli¤i (ATB),
Avrupa Türk ‹slam Kültür
Dernekleri Birli¤i (AT‹B),
Avrupa Cem Vakfı (ACV),
Diyanet ‹flleri Türk ‹slam Birli¤i
(D‹T‹B),
Türk-Alman Dostluk Dernekleri
Birli¤i (Hür Türk),
‹slam Toplumu Milli Görüfl
(IGMG),
Almanya ‹slam Konseyi (AIK),
MÜS‹AD-Almanya,
Avrupa Demokrasi Vakfı (ADV),
Almanya Türkiye Kökenliler
Konseyi (RTS),
Türk-Alman ‹fladamları Avrupa
Federasyonu (T‹DAF),
Avrupalı Türk Demokratlar Birli¤i
(UETD),
‹slam Kültür Merkezleri Birli¤i
(VIKZ),
Almanya Müslümanları
Merkez Konseyi (ZMD)
Almanya ‹slam Toplumu (IGD)
Papa 16. Benedikt İslam dini ve İslam tarihi
hakkında yeterince bilgiye sahip değil
apa 16. Benedikt’in yaptı¤ı açıklamanın, ‹slam dini ve ‹slam tarihi hakkında yeterince bilgilendirilmeden yapıldı¤ı anlaflılmaktadır. Sayın Papa 16. Benedikt, ‹slam dini ve ‹slam dininin geçmifli ile ilgili yeterince bilgilendikten, ‹slam medeniyetinin dünya medeniyetine
katkılarını bilerek, Hristiyanlık ve Hristiyanlı¤ın geçmifli ile objektif bir karflılafltırma yaptıktan
sonra bu açıklamayı yapmıfl olsaydı, inanıyoruz ki; faydalı ve dünya barıflına katkı sa¤layan bir
de¤erlendirme ortaya çıkmıfl olurdu.
Dünyada hiç bir din ve ideoloji baskı ile yayılmıfl ve varlı¤ını sürdürebilmifl de¤ildir. ‹slam dini akla ve gönüle hitap eden bir dindir. Ülkeleri de¤il, önce kafaları ve gönülleri fethetmifltir. ‹slam dini, baskı, zorbalık ve menfaat karflılı¤ı kabul edilen inancı inanç olarak bile kabul etmez.
‹slam dini bu anlayıflı ile kısa sürede büyük kitleler tarafından kabul görmüfl ve bütün zorluklara
ra¤men, bugün de milyarları aflan insanın kafasında ve gönlünde yaflamaya devam etmektedir.
Bizlerin müslümanlar olarak, bütün din ve inançlara, bütün inanç sahiplerine saygımız vardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatında bunun bir çok örnekleri görülür. Biz dinlerin insanların mutlulu¤una hizmet amacı taflıdı¤ına, insanları dostça, bir arada huzur içinde mutlu
etmeyi hedefledi¤ine inanıyoruz. Hedefi insanlı¤ın huzuru ve mutlulu¤u olan dinleri, toplumları
birbirinden so¤utup düflman hale getirecek ve ayrıfltıracak ifadelerle de¤erlendirilmenin do¤ru bir
yöntem olmadı¤ını kabul ediyoruz.
Dünyanın barıfl ve huzur içinde bir dünya haline gelebilmesi için, baflta dini liderler olmak
üzere herkesin gerekli hassasiyeti göstermesi ve karflısındakinin kutsal de¤erlerine saygı göstermesi gerekmektedir.
Dinleri ve inanç sahiplerini yanlıfl ve eksik bilgi ve de¤erlendirmelerle kötüleyerek, toplumları gererek dostlukları yok etme anlayıflı hiç bir dine ve din mensubuna fayda sa¤lamamıfltır.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle; "Senin dinin sana, benim dinim bana" anlayıflıyla, farklı din,
farklı ırk, farklı kültür ve medeniyetlere mensup insanların barıfl içinde dostça, birlikte yaflamasını sa¤lamak herkesin görevi olmalıdır.
Bu konuda en büyük görev de dini liderlere düflmektedir.
Kamuoyuna saygıyla arz ederim.
Rıdvan ÇAKIR / D‹T‹B Genel Baflkanı
P
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Hayat
Seite 15
HABER
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
15
IGMG Yaz Okullarına ilgi yoğundu
Yaz Okulları programlarına yaklaflık 20 bin çocu¤umuz katıld›
slam Toplumu Millî Görüfl E¤itim Baflkanlı¤ı tarafından düzenlenen Yaz Tatilini De¤erlendirme Programları büyük bir bafları
ile sonuçlandı.
IGMG E¤itim Baflkanlı¤ı’nın de¤erlendirmelerine göre bu sene, Yaz Tatilini De¤erlendirme Programlarına 9 bin 459’u kız, 10 bin
724’ü de erkek olmak üzere toplan 20 bin 183
talebe katıldı. Programlar, cemiyet ve bölgelerin durumlarına göre gündüzlü ve yatılı olarak
düzenlendi. Yatılı olarak programlara katılan
kız talebe sayısı 1,134 olurken, erkek yatılı talebe sayısı da 1313 oldu. Di¤er talebeler ise, Yaz
Tatilini De¤erlendirme Programlarını gündüzlü
olarak takip ettiler.
Kısaca IGMG Yaz Okulları adı ile anılan
program, izin döneminde Avrupa’da kalan çocuklarımızın tatillerini de¤erlendirmelerini, ‹slam dini ile ilgili temel bilgileri ö¤renmelerini
ve ‹slamî kimliklerini gelifltirmelerini hedefliyor. Yaz Okulları programlarında, dinî e¤itim
amaçlı düzenlemelerin yanı sıra, tatil, e¤lence,
gezi ve sosyal aktiviteler de yer aldı. Bu anlamda IGMG Yaz Okulları, yalnızca dinî dersler
veren bir okul görevi görmeyip aynı zamanda,
tatil de¤erlendirme ve e¤itim programları fleklinde gerçekleflti.
IGMG Yaz Okulları’nda flu müfredat uygulandı.
1- Dinî ö¤retim ve e¤itim.
2- Türkçe dil bilgisi ve Türkçeyi do¤ru kullanma kabiliyeti.
3- Diyalog dersleri.
4- Rehberlik dersleri.
5- Spor, gezi ve sanatsal etkinlikler.
1- Dinî ö¤retim ve e¤itim: Yaz Okullarına
gelen ö¤renciler Müslüman çocuklardır. Genellikle bu çocuklar, yıl boyunca ‹slâmî kimliklerini oluflturacak bilgilerden mahrum kalmıfl çocuklardan olufluyor. Ailesi yeteri kadar ‹slamî
bilgiye sahip olmayan, ya da bildiklerini çocuklarına aktarma fırsatı bulamayan çocuklarımızın
bu önemli ihtiyacı, Yaz Okulları ile karflılandı.
Dinî ö¤retim ve e¤itim müfredatında, Müslümanların namaz, hac, oruç, zekât gibi tüm ibadetlerini kapsayan ilmihal bilgileri önemli bir
yer tuttu. Öte yandan, temel ‹slamî inançlar ve
akaid bilgileri de müfredatta yer aldı. ‹slam dininin temel kayna¤ı olan Kur’an-ı Kerim’in ö¤renilebilmesi için Elif-Be, Elif-Be’yi bilenler
için ise, Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okuma, daha sonra da Kur’an-ı Kerim’in kendi okuma kurallarını içeren tecvidli okuma, kısa sûreler, meal ve tefsir dersleri verildi. Peygamber Efendimizin tüm Müslümanlar için örnek hayatını içeren Siyer-i Nebi ve ‹slam tarihinden örnekleri
içeren tarih dersleri de müfredatta yer aldı.
Ahlâk ve Adâb-ı Muafleret dersleri Yaz
Okulları programlarının önemli bölümlerinden
birisini oluflturdu. Ahlâkî olgunluk kazanmak,
çocuklarımızın, kendisine, ailesine ve genelde
tüm topluma karflı sorumluluklarının bilincinde
yetiflmeleri için ‹slâm ahlâkı ve iyi davranıfl kuralları olan ve edepli bir hayat için bilinmesi gerekenleri kapsayan Adâb-ı Muafleret dersleri de
bu kapsamda yer aldı.
2- Türkçe dil bilgisi: IGMG Yaz Okulları’na katılan çocuklarımızın çok büyük bir bölümü Türkiye’den gelen göçmen ailelerin çocuklarından olufluyor. Bu yüzden çocuklarımızın
Türkçe ile olan ba¤ları aynı zamanda ‹slamî
‹
kimliklerinin de bir parçasını oluflturuyor. Sa¤lam bir kimli¤in oluflup yerleflmesinde ana dilin
önemini reddetmek mümkün olmadı¤ı için, Yaz
Okulları’nda Türkçe dil bilgisi ve Türkçeyi
do¤ru kullanma kabiliyetinin geli_tirilmesine
ayrı bir önem verildi. Türkçe dil bilgisi, bu yüzden, aynı zamanda göçmenlerin kendi kültürel
zenginliklerini Avrupa’ya sunmalarını da teflvik
etmifl oluyor.
3- Diyalog dersleri: Diyalog dersleri, adı
üzerinde, karflılıklı olarak anlaflabilmenin yollarını arama dersleridir. Bu derslerde, farklı bir
kültür ortamında genç nesiller olarak Müslümanca yaflayabilme, ancak bununla birlikte
farklı di¤er din/kültür mensupları ile de ortak
yaflamanın önemi anlatıldı. Çocuklarımızın
günlük hayattaki tecrübeleri ıflı¤ında karflılıklı
tartıflma ve müzakerelerin de yapıldı¤ı bu dersler, çocuklarımızın Avrupa toplumu içinde hayatı kavramalarına yardımcı oluyor. Bu ba¤lamda yerel lisanlarda ‹slamî din dersleri de verildi. Yerel lisanlardaki din dersleri ile çocuklarımız, kendi inandıkları ve yafladıkları dini karflısındakilere anlatabilme imkânına kavuflarak,
kendilerine olan öz güvenleri pekifltirildi.
4- Rehberlik dersleri: Rehberlik derslerinde, çocuklarımızın hayata hazırlanmalarını, hayatı anlama ve kavramalarına yardımcı olundu.
Özellikle, okulun ve okul e¤itiminin önemi üzerinde durulan bu derslerde, ö¤rencilerin çeflitli
meslek dallarına olan ilgi ve merakı artırıldı.
Çocuklarımızın kendi kabiliyetlerinin ortaya çıkarılabilmesi için, ebeveynleri ile de karflılıklı
görüflmeler yapılarak çocukların e¤ilimleri tespit edildi.
5- Spor, gezi ve sanatsal etkinlikler: Yaz
Okulları programları içerisinde spor, gezi ve sanatsal etkinlikler, çocuklarımızın verimli ve nefleli bir tatil geçirmeleri için, müfredata alınmıfltır. Çocuklar, çocukluklarını ancak birbirleri ile
çok yakın bir iliflki içerisinde oynayacakları çeflitli oyun ve sportif faaliyetler ile tadabilirler.
Oyun, bu açıdan de¤erlendirildi¤inde çocuklarımızın en tabiî hakkıdır. IGMG, bu sportif faaliyet ve gezi programları ile sanatsal etkinlikleri,
çocuklarımızın kendi aralarındaki çocuksu iletiflimlerini sa¤lam temeller üzerlerine oturtmaları
ve yeni dostluklar, arkadafllıklar kurabilmeleri
için bir araç ve fırsat olarak de¤erlendiriyor.
Öte yandan, bu faaliyetlerle ebeveynlerin de
do¤rudan katılımı sa¤lanarak, çocuklar ile yetiflkinlerin beraberce ama birbirlerine saygı/sevgi çerçevesinde oynayıp, e¤lenmeleri amaçlanıyor.
Yaz Okulları’nda uygulanan müfredatın tümü, çocuklarımızın, dinî temel bilgileri edinip
dinî e¤itim görerek, gelece¤e dair bir perspektif
edinmeleri, yeni dostluklar kurmaları, karflılıklı
iliflkilerde saygılı davranma ve kendi özgüvenlerini kazanmaları amaçlandı. Kısacası müfredat, kimlik ve kiflilik kazanma, Müslüman bir
cemaate mensubiyet duygusu, görgü kuralları,
çocukların toplum içindeki vazifeleri, insanlarla
en güzel flekilde birlikte yaflama duygusu ve daha birçok melekenin kazanılmasına yönelik olarak uygulandı.
Duruma göre, yatılı ve gündüzlü olarak yapılan Yaz Okulları, bazı yerlerde, fizikî mekânların durumuna göre, bu müfredatın bazı bölümlerine biraz daha öncelik verildi.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 16
Einbauküchen&
Elektrogeräte
Küche
Marktstraße. 6-8 · D-65428 Rüsselsheim
Inhaber: Tefik ‹zci
Tel: 06142-797793 · Tel: 06142-798627
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 17
Hayat
DOSYA
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Pozitif Entegrasyon
ntegrasyon: Bir bütün haline gelme, bütünleflmifl, bütünü
oluflturan, bütünleyen, birbirini bütünleyen anlamlar›na gelir sözlükte. Bu kelime toplumda, uyum içinde
birlikte, bar›fl içinde, karfl›l›kl› hoflgörüye dayal› bir
flekilde yaflamak fleklinde
anlafl›l›r. Do¤rusu da budur.
Pozitif Entegrasyona gelince; bu tabir biraz daha
netice al›c› olmas›ndan dolay› önemlidir. Tüm ayk›r›
düflünce, inanç, örf, adet,
dil, din ve yaflam tarz›n› benimseyen bireylerin toplum
içinde çat›flmadan, kavga
etmeden, birbirini afla¤›lamadan, hoflgörü içerisinde
birlikte yaflamas›d›r. ‹flte
pozitif entegrasyondan anlafl›lmas› gereken de budur.
Geçenlerde TAM (Türkiye Araflt›rmalar Merkezi)
yetkilileri Entegrasyon için
12 maddelik bir teklif sunarak bir bas›n toplant›s›yla
kamuoyuna ve yetkililere
öneriler getirdi.
“‹slamiyetle ortak yaflam” bafll›¤›yla sunulan
öneri paketinde, ‹slami dernek ve kurumlar kadar Alman toplumuna da görevler
düfltü¤ü belirtiliyor. Oniki
maddelik öneri paketinde
ilk befl maddenin Almanlara düflen görev ve sorumluluklar, yedi maddesinin de
müslümanlarin görev ve sorumluluklar› oldu¤u vurgulan›yor.
Bu maddeler k›saca flöyle s›ralan›yor:
1- ‹slam Dininin ço¤ulcu
toplumca tan›nmas›,
2- ‹slam Dininin hukuki
olarak tan›nmas›,
3- Müslümanlar için sosyal hizmetlerin oluflturulmas›,
4- Müslüman teflkilatlar›n parasal olarak desteklenmesi,
5- ‹slam Din Dersinin
okullarda okutulmas›,
17
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
E
Dr. Yusuf IŞIK
İlahiyatçı-Eğitimci
6- Diyaloga aç›k olmak,
7- Kamuoyuna yönelik
bilgilendirmelerin yap›lmas›,
8- Yaflad›¤› ülkenin yaflam tarz›na aç›k olmak,
9- Kurumlarda daha fazla aktivite,
10- Uluslarüstü de¤iflime aç›k olmak,
11- Kamu ile ortak çal›flmaya aç›k olmak,
12- Kad›n erkek eflitli¤inin sa¤lanmas›,
TAM`›n öneri paketindeki teklifler k›saca böyle.
Kat›ld›¤›m›z maddeler
olmakla beraber, izaha ve
yoruma muhtaç maddeler
de bulunmaktad›r. O bak›mdan TAM`›n sundu¤u
ve teklifler içeren bu paketini tam bulmam›z mümkün
de¤ildir. Eksiktir. Neden
mi? Bu maddeler, yap›lmak
istenenleri içermektedir.
Bunlar›n yap›labilmesi için,
yap›lmamas› gerekenleri de
s›ralamak gerekir.
fiöyle ki;
1- Dayatmalardan uzak
durulmal›,
2- Çifte standart uygulanmamal›,
3- Yerli-yabanc› ay›r›m›
yap›lmamal›,
4- Psikolojik bask›lar
uygulanmamal›,
5- Bizimkiler ve ötekiler
düflüncesinden uzaklafl›lmal›,
6- ‹fl ve afl imkanlar›n-
dan -ekonomik paydan- eflit
olarak yararlan›lmal›,
7- Suçun flahsili¤i prensibi gözard› edilmemeli.
(Marocco`lu Hasan`›n iflledi¤i suçtan dolay› Türk
Mehmet`ten özür dilemesi
beklenmemeli)
8- 11 Eylül sendromundan bir an önce kurtulunmali,
9- Karikatür krizinin yolaçt›¤› toplu kin ve nefret
duygular› art›k yok edilmeli,
10- Yurtd›fl›, oturum k›s›tlamas›, fifllenme vb...
tehditlerle multikültüre katk› sa¤layanlar korkutulmamal› ve ürkütülmemeli,
Bütün bunlar ve buna
benzer fleyler pozitif entegrasyona inan›lmaz katk›lar
sa¤layacakt›r. Yeterki, samimiyetle ve sa¤duyu ile
konuya yaklafl›ls›n.
Özet olarak söylenecek
son söz sudur;
Tüm ayk›r› düflünce,
inanç, örf, adet, dil, din ve
çeflitli yaflam tarz›n› benimseyenlerin toplum içinde
çat›flmadan, kavga etmeden, teröre sapmadan, birbirini afla¤›lamadan hoflgörü içinde birlikte yaflamak
en ideal olan›d›r.
Burada önemli olan, paralel toplum meydana getirerek ayr›mc›l›k yapmadan
anayasal çerçeve içerisinde
kalarak ülkenin kültürüne,
ekonomisine, sosyal yaflant›s›na ve kalk›nmas›na pozitif katk›larda bulunmakt›r. Bu noktada;
Devlet yetkililerine, entellektüellere, ayd›nlara,
yazarlara, ilim adamlar›na,
ö¤retmenlere, din adamlar›na ve sokaktaki sade vatandafla kadar herkese görevler
düflmektedir. Özellikle de
sivil toplum kurulufllar› bu
pozitif görevin yerine getirilmesinde katalizör rolü
oynamal›d›rlar. Demokrasinin de gere¤i budur.
Hak Geldi Batıl Zail Oldu
RAMAZAN
KAMPANYASI
☞ Bir komşunuza
☞ Bir tanıdığınıza
☞ Bir akrabanıza
ya da bir öğrenci veya
hapishanedeki bir mahkuma
RAMAZAN
BOYUNCA
gazete göndererek
gazetemizin
daha fazla eve girmesine
destek vermek
istemez misiniz?
Siz EVET Diyorsanız;
Bir Ay da
Biz Hediye olarak
Gönderebiliriz.
Milli Verlags Gmbh
Rudolf Str.13 - 60327 Frankfurt
Tel.: 069 / 25 78 19 20-21
Faks: 069 / 25 78 19 10
E-Mail: [email protected]
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 18
Hem
içinizi hem
cebinizi
ferahlatacak
fiyatlar
Serinletici
aksiyon
fiyatları
için
arayınız
Süper Angebote
Siemens Straße 1 · 67269 Grünstadt
Fax: 06351-123466 · Handy: 0179-9705472 · 0178-4831997
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 19
Hayat
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
P
apa 16. Benedikt’in, bir Bizans
imparatorundan alýntý yaparak,
“Muhammed, vaaz ettiði
inancý kýlýçla yayma emrinden baþka hangi yeniliði getirmiþtir: Sadece þer ve insanlýk dýþý þeyler” sözlerine, Ýslam dünyasýnýn tepkisi sürüyor.
Dünya bilim tarihine “Altýn çað”
olarak damgasýný vuran Ýslam bilginleri, 8. yüzyýldan itibaren bilim dünyasýnýn ebedi aydýnlýðý oldular. Cabir
el Hayyan, Fergani, Biruni, Harezmi,
Razi, Ýbni Sina, Sabit Bin Kusra, Heysem, Ebul Vefa, Battani ve nice Ýslam
bilginleri matematik, fizik, kimya ve
týp ilminin temellerini oluþturdular.
Ýslam aleminde bilimsel çalýþmalarýn öncülüðünü astroloji ve buna
baðlý olarak astronomi yapmýþtýr.
Müslümanlarýn astronomi ve astrolojiyle ilgili çalýþmalara baþlamalarý,
öncelikle, günün vakitleri ve kýbleyi
belirleme ihtiyacýndan doðmuþtur.
Müslüman astronomlarýn, matematiðin astronomiye uygulanýþýnda
geliþtirdikleri yeni metodlar, hem matematik hem de astronomiye kesin boyutlar kazandýrmýþtýr. Örneðin, müslümanlar, kiriþler hesabý yerine trigonometriyi ve sinüsler hesabýný kullanmýþ, böylece gezegenlerin hareketiyle
ilgili hesaplama tekniklerinde daha
önce ulaþýlanýn çok ötesinde bir mükemmelliðe eriþmiþlerdir. Astronomiyle birlikte geliþen astroloji bu dönemde neredeyse birbirinin içine girmiþ durumdadýr. Hatta astroloji, matematik, fizik, kimya, týp ve insaný konu
alan hemen bütün ilimlerle içiçe bulunmaktadýr.
Bunun nedeni, sanýrým Ýslam felsefesinin içinde gizlidir. Çünkü, insan,
bütün varoluþu kendi içinde özetleyen
bir mikrokozmos yani küçük alemdir,
varoluþun sembolüdür. Bu nedenle
varlýðý kavramanýn anahtarý insandýr.
19
13
DOSYA
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
du.
HAYATA DÜÞÜLEN NOTLAR…
Aydýn ERSOY
[email protected]
Bütün bunlardan dolayý da çok önemli astronomi risalesine iliþtirilmiþ astrolojik bölümler vardýr. Ve, insanýn
yeryüzü hayatý ile göksel etkiler arasýndaki karþýlýklý iliþkiye ayrýlmýþtýr.
Astrolojinin bir sistem ve disiplin olarak ilk kez ortaya çýkýþý, Batlamyus
dönemindeki Mýsýr ve özellikle Kahire’de yapýlan çalýþmalardýr.
Ýbni Sina’nýn “Kitab-ül Þifa” adlý
eserinin yüzlerce yýl Aristo’nun eseri
olarak Avrupa’da okutulduðunu, Biruni’nin Yerçekimi Yasasý’ný Newton’dan önce bulduðunu, Cabir Hayyan’ýn 8. yüzyýlda akýl yoluyla insanýn kopyalanabileceðini ortaya attýðýný, Harezmi’nin 9. yüzyýlda “0” rakamýný bularak matematik biliminin bugünkü düzeyine ulaþmasýný saðladýðýný kaçýmýz biliyor?
Örneðin Türk bilgini Ýbni Sina’nýn
“Kitab-ül Þifa” adlý eseri, yüzlerce yýl
Aristo’nun eseri olarak Avrupa’da
okutuldu. Bu yanlýþlýk Ýngiliz bilim
adamý Eric Holmyard tarafýndan ancak 1928 yýlýnda düzeltildi. Ýbni Sina’nýn 10. yüzyýlda yaþayan bir bilgin
olduðu göz önüne alýnýnca bu hatanýn
10 asýr boyunca devam ettiði ortaya
çýkýyor.
Batýlý bilim adamlarýndan Bergson’un “Daha 14. asýrda Ýslam ülkeleri birer ilim ve irfan fuarý. Hükümdar
saraylarýnýn her taþý inci gibi iþlenmiþ
birer sanat abidesi, birer ilim ve mari-
fet merkezi olarak gözleri kamaþtýrýrken Avrupa yoðun bir cehalet ve karanlýk içindeydi.” sözleriyle özetlediði tespitleri ne kadar dikkat çekicidir?
Medeniyet bütün milletlerin ortak
malýdýr. Bugünkü medeniyet çizgisinde her milletin az çok payý var. Tarihi
süreç içinde Mýsýrlý, Yunanlý, Çinli,
Hindu, Ýranlý, Arap ve Türk bilginler
medeniyet yarýþýnda ilmin bayraðýný
yükseltmeye çalýþtýlar. Ortaçað’da ise
Ýslam bilginleri hep öncü rolü oynadý.
Akla ve bilgiye dayalý bugünkü uygarlýðýn sahip olduðu bir çok deðere
kaynaklýk ettiler.
Ortaçað’da Avrupa hurafelerle uðraþýrken Ýslam dünyasý bu günkü moda deyimle “Aydýnlanma Çaðýný” yaþýyordu. Ünlü Türk bilgini Harezmi 9.
yüzyýlda “0” rakamýný bularak matematik biliminin bugünkü düzeyine
ulaþmasýný saðladý. Logaritmayý ortaya koyan ilk kiþi oldu. “El Cebir” adlý kitabý Chesterli Robert ve Cremonalý Gerard tarafýndan 12. yüzyýlda
Latince’ye çevrildi. Bu kitapta Harezmi ikinci dereceden bir polinomu katsayýlarýnýn iþaretine göre 6 sýnýfa ayýrarak sistematik olarak köklerin nasýl
bulunacaðýný gösterdi. “Hesap” adlý
kitabýnda ise dört iþlemin nasýl yapýldýðýný anlattý. Harezmi açýlarýn trigonometrik fonksiyonlarla ifade edildiðini gösteren tablolar ve kitaplarýyla
matematikte çýðýr açan bir bilgin ol-
Cabir Hayyan kimyasal maddeleri
uçucu, uçucu olmayan, yanan ve yanmayan maddeler olarak dört grupta
topladý. Akýl yoluyla insanýn kopyalanabileceðini 8. yüzyýlda ortaya attý.
Bu çalýþmalarýyla modern kimyanýn
kurucusu Lavosier’e öncülük etti.
Biruni “Yerçekimi Nazariyesini”
Newton’dan önce buldu. “Rasati Ýnhitat-il Ufuk” adlý kitabýnda yer kürenin
yarý çapýný 6 bin 324.66 km olarak bugünkü gerçeðe en yakýn þekilde verdi.
2006 yýlýnda “Muhammed, vaaz
ettiði inancý kýlýçla yayma emrinden baþka hangi yeniliði getirmiþtir: Sadece þer ve insanlýk dýþý þeyler” diyebilmenin yorumunu siz deðerli okuyucularýma býrakýyorum..
Bu yazýmýzýn sonuna nasýl yakýþacak bilemiyorum ama, Son zamanlarda gerçekleþen saldýrý olaylarý onbinlerce masum insanýn hayatýna mal olmakta...Bu büyük vahþetler, insanlýðýn barýþ ve huzurunu tehdit eden büyük bir tehlikeyi bir kez daha gözler
önüne seriyor: Terörizm.
Terörizm, bilindiði gibi bir insanlýk suçudur. Masum insanlarý hedef
alýr. Amacý, insanlarý öldürerek topluma korku salmak ve böylece politik
emellerine güç bulmaktýr. Bugüne kadar farklý ideolojiler terörizme baþvurdular. Ancak son yýllarda dünya
gündemine oturtulmak istenen bir baþka terör olgusu vardýr ki, bu tamamen
çarpýk bir kavramdýr. Bu kavramýn ismi “Ýslami Terörizm”dir...
Bu kavram çarpýktýr, çünkü Ýslam’da teröre yer yoktur. Allah Kuran’da tüm Müslümanlara dünyaya
barýþ, huzur ve kardeþlik getirmelerini
emretmiþtir.
Gerçek Ýslam ahlaký, terörün kaynaðý deðil, çözümüdür..
Sevgi ve muhabbetlerimle...
Ramazan filmi Müslümanlar hakkýndaki önyargýlara açýklýk getiriyor
P
akistan asýllý olan Kanada’da büyüyen ve sekiz yýldýr da Amerika’da yaþayan Randhawa’nýn belgesel özelliði taþýyan bu filmi,
“Amerikan Ramazan” adýný taþýyor. Randhawa diðer Amerikalý Müslümanlar gibi Ýslam ve Müslümanlar hakkýndaki önyargýlardan rahatsýz olduðunu ve medyada Ýslam için çizilen imaja kýzgýn olduðunu belirterek, filminde Ýslam gelenekleri ile
diðer inançlar arasýndaki benzerlikleri ön plana çýkardýðýný dile getiriyor.
Randhawa, Ramazan ayýnda oruç tutulmasýnýn
bu tür bir film için ideal bir konu olduðunu düþünmüþ, yapýmcý “Arada köprüler kurabilecek ve Hrýsiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar arasýndaki ortak noktalarý ortaya koyacak bir platform bulmaya
çalýþýyordum. Gerçekten de hemen her dinde farklý þekillerde oruçlar tutuluyor. Bu nedenle farklý insanlarý biraraya getirip hepimiz için ortak olan þeyler üzerine konuþmak bana güzel bir fikir gibi geldi” diyor.
Film birçok Amerikalý ile Amerikalý Müslümanlarýn ayný deðer yargýlarýna sahip olduklarýný
Amerikalý Müslüman film yapýmcýsý Naim Randhawa Amerikalý Müslümanlarla Amerikalýlar arasýnda bir köprü oluþturmak ve Müslümanlar hakkýndaki önyargýlara açýklýk getirmek
amacýyla çektiði filmde Ramazan ayýný konu ediniyor
göstermek amacýyla beþ farklý Amerikalý Müslüman ailenin hayatýný ele alýyor. Yapýmcý “Dýþarý çýkýp hepside birbirinden farklý beþ farklý aile seçtik.
Filmde okul hayatýný, iþ hayatýný ve aile hayatýný
dengelemeye çalýþan bir öðrencimiz var. California’dan farklý ýrklara mensup evli bir çift var. Çocuklarýna tek baþýna bakan boþanmýþ bir baba var.
Kocasý hapiste bir kadýn var” diyor.
Randhawa’nýn filmi oruç tutmanýn rahmeti ve
faydalarý üzerine konuþan farklý dinlerden din
adamlarý ile yapýlan röportajlarý da içeriyor. Randhawa, “Filmde Yom Kippur için tutulan oruçtan
bahseden bir haham, Paskalya öncesi tutulan oruçtan bahseden Hrýstýyan bir Doktor ve Ramazan
ayýnda tutulan oruçtan bahseden bir imamýn görüþleri var.
Radhawa filmin Amerika’da gösterime girmesinden sonra gerek Müslümanlardan gerekse gayrý
Müslimlerden gelen tepkilerin çok olumlu olduðunu söylüyor. Radhawa filmi izlemeden önce Ýslam’a yaklaþýmýn önyargýlar üzerine kurulu olduðunu söyleyen gayrý Müslim bir kadýnla tanýþmýþ.
Kadýn filmi izlemeden önce ezanýn savaþa çaðýran,
bir çeþit cihadî bir çaðrý olduðunu düþündüðünü
ancak filmde ezanýn camide namaz için okunduðunu gördüðünde çok þaþýrdýðýný söylemiþ.
“Amerikan Ramazan” çeþitli film festivallerinde gösterime girdi, Kuzey Amerika’da bazý özel
gösterimler yapýldý ve yapýmcý filmi þimdide Avrupa ve Ortadoðu’da gösterime sunmayý planlýyor.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 20
20
14
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
IGMG Din Ýstiþare Kurulu
Hilal tesbitinde esas olan prensiplerimiz ve teknik açýklamalar
D
inimizde; Ramazan orucu, hac,
zekat, fýtýr sadakasý, bayramlar
ve kurban... gibi, edasý yýl içinde
belirli vakitlere baðlanmýþ olan ibadetlerin zamanlarýnýn belirlenmesinde, kameri ay takvim sistemi esas alýnmýþtýr. Þu
ayet-i kerime bunun delilidir: “Sana,
hilâl þeklinde yeni doðan aylarý sorarlar.
De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac
için vakit ölçüleridir.” (Bakara Suresi:
189) Dini hükümlere göre Kameri aylar,
ay'ýn kavuþum (içtima) durumundan sonra batý ufkunda görülmesi veya güneþ
battýktan sonra görülebilecek þekilde ufkun üstünde mevcut olduðunun kesin
olarak bilinmesiyle baslar. Ayný þekilde
hilalin tekrar görülmesiyle sona erer.
Ramazan ayý farz olan orucun tutulacaðý aydýr. Çünkü Cenab-ý Hak
Kur’an’ýnda: “ Ramazan ayý... Ýnsanlar
için hidayet olan ve doðru yolu ve (hak
ile batýlý birbirinden) ayýran apaçýk belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiþtir. Öyleyse sizden kim bu aya þahid
olursa artýk onu oruçlu geçirsin.” (Bakara Suresi:185)
Hz. Peygamber (SA) efendimiz de:
“Hilali görünce oruca baþlayýn, onu tekrar görünce bayram yapýn. Eðer hilali
göremezseniz Þaban ayýný otuza tamamlayýnýz“ (Buhari ve Müslim) buyurmuþtur.
Buradan hareketle Teþkilat olarak bizim hilallerin tesbitinde ki usulümüze kýsa bir göz atabiliriz: Bizim de aktif üyesi
bulunduðumuz Avrupa Fetva ve Fýkhi
Araþtýrmalar Konseyi’nin Mayýs 1999
tarihinde Köln Konferansýnda almýþ olduðu ve Teþkilat olarak bizim de onayladýðýmýz karar gereðince hilallerin tesbitindeki usulümüz þudur:
1- Yukarda naklettiðmiz Hadis-i þerif’in hükmü gereðince, hilallerin tesbitinde ‘ rü’yet=görmek’ esastýr. Hilalin
gözetlenmesi ve görülmesi çýplak gözle
veya rasathanelerde teleskoplarla olsun
eþittir.
2- “Hilal Görülmüþtür” haberinin,
gerçekten hilalin görülebileceðine iþaret
edecek Astronomi Ýlminin verileriyle de
desteklenmesi gerekir.
3- Þer’i yollarla hilal tesbiti yapan il-
mi verilerle de uyuþan, Ýslam Ülkelerinin
ilanýný da kabul ederiz.
4- Hiç bir kuruma karþý peþin hükümlü deðiliz. Ancak cemaatýmýzýn ibadetinin sahih olabilmesi için de kýlý kýrk yararak, bilimsel araþtýrmalara da itibar
ederek, bir neticeye varmaya gayret ederiz.
Aslýnda bu kurallarýmýz 27-30 KASIM 1978 tarihlerinde Ýstanbul'da yapýlan kameri aybaþlarýni tespit (ruyet-i hilal) konferansýkararlarý ile de paralellik
arzeder. Bu uluslararasý konferansta alýnan kararlar ise özetle þöyledir:
1. Ýster çýplak gözle, isterse modern
ilmin rasat metotlarýyla olsun, asýl olan
Hilal'in ru'yeti=görülmesidir.
2. Astronomlarýn hesapla tespit ettikleri Kameri Aybaþlarýna dinen itibar edilebilmesi için, onlarýn bu tespitlerini Hilal'in güneþ battýktan sonra ve görüþe mani engellerin bulunmamasý halinde gözle
görülebilecek þekilde, ufukta fiilen mevcut olmasý esasýna dayandýrýlmalarý gerekir ki, bu Ru'yete " HÜKMÝ RU'YET"
denir.
3.Hilal'in görülebilmesi için iki temel
þartýn gerçekleþmesi zorunludur:
a) Ýçtima (kavuþum)'dan sonra Ay ile
güneþ'in açýsal uzaklýðý 8 dereceden az
olmamalýdýr. Bilindiði üzere Ru'yet, 7 ile
8 dereceler arasýnda baþlamaktadýr. 8 derecenin esas alýnmasýnda, ihtiyat bakýmýndan görüþ birliðine varýlmýþtýr.
b) Güneþ'in batýþý anýnda Ay'ýn ufuktan yüksekliðinin açýsal deðeri, 5 dereceden az olmamalýdýr. Sadece bu esasa göre normal durumlarda Hilal'in çýplak
gözle görülebilmesi mümkündür.
4. Hilal'in Ru'yet edilebilmesi için
belli bir yer þart deðildir. Yeryüzünün
herhangi bir bölgesinde Hilal'in Ru'yet'i
mümkün olursa, buna istinaden ayýn baþladýðýna hükmetmek doðru olur.
Görüldüðü gibi bizim usulümüzle bu
kurallar arasýnda çok büyük farklar yoktur. Sadece güneþ battýðý zaman hilalin
açýsal yüksekliði hakkýnda bir tesbit yapýlmýþtýr ki, o da güneþ batarken ayýn 5
derece yüksekliðinde olmasýdýr. Bunun
saat olarak mesafesi ise, 20 dakikadýr.
Hilal tesbitinde pratik olan asýl prensip, yukardaki hadis gereðince, hilalin
araþtýrýlmasý, görülürse ilan edilmesi, görülmezse Þaban ayýnýn otuza tamamlanarak oruca baþlanmasýdýr. Bu esaslar hem
pratik hem de kolay prensiplerdir. Asýrlarca bu kurallar uygulanarak zamanýmýza kadar gelinmiþtir.
Hadis-i Þerifte orucun baþlamasý ve
bitmesi mutlak olarak hilalin görünüpgörünmediðine baðlanmýþ, aslýnda ne
ayýn görülebileceði mekanlarýn farklý
oluþu, ne de bilimsel hesaplamalarla hilalin tesbiti konularý hesaba katýlmamýþtýr. Çünkü Hadisteki prensipler her zaman ve mekanda uygulanabilir ve son
derece pratiktir. Ancak son asýrda bilimsel geliþmelerin ve araþtýrmalarýn, matematik hesaplamalarýn kat’i oluþu, hilal
tesbitinde yeni bir prensip olarak ortaya
çýkmýþ ve Ýslam alimlerince tartýþýlmýþ;
neticede bu bilgilere itibar edileceði kararý kabul görmüþtür. Buna uygun bir
mutaleayý, yedinci hicri asrin ictihad derecesine ulasmis fakihlerinden Takiyyuddin b. Dakiki'l-id ileri sürmüstür:'' Ay' ý n
kavu þ um zaman ýný hesapla tesbitine
göre Ramazan orucuna baþlanamaz.
Çünkü, Ay'in hilâl halinde yeryüzünden
görülebilmesi kavu þ um zaman ý ndan 12 gün daha sonra vaki olur. Seriat, Ay'in
kavu þ um (ictima) anýný degil, hilâl halini aybaþýna esas almiþtýr. Fakat, bulut,
toz, sis vs. gibi görüþe mani bir sebeple
görülemeyen hilâlin ufuktaki varl ýðý hesapla tayin edilebilirse, þer'i sebep meydana geldigi için, yeni ay ý n baþlamasý
gerçekleþmiþ olur. Çünkü yeni ayin baþlamasýnda þart olan, hilâlin bizzat görülmesi deðil, Ay'ýn hilal halinde ufukta
mevcut olmasýdýr . Görülmüþ olsa da, olmasa da ilk hilâl hali ile, dinen yeni ay
baslam ýþtýr . Bu durum, kesinlikle bilindiginde, bu bilgi ile amel etmek vacip
olur.'' (Azbü'z-zülai, 1, 249-250. Katar,
1973m)
Ýþte buradan hareket ederek IGMG
Din Ýstiþare Kurulumuz, her sene olduðu
gibi bu sene de 22 Eylül 2006 Cuma günü akþamý toplanarak 1427 yýlýnýn ramazan ayýnýn hilalini tesbit araþtýrmalarýný
yapmýþ ve sonunda 24 Eylül 2006 Pazar
gününün 1427 hicri yýlý ramazan ayýnýn
baþlangýç günü olduðunu ilan etmiþtir.
Böyle bir karar almaya esas olan kurallar, yukarda belirtilmiþ olan ve kendisine
itibar edilen kurallardýr.
Din Ýstiþare Kurulumuzun kararýna
temel teþkil eden verileri þöylece özetlemek mümkündür:
Kuralýmýz gereði, hilalin araþtýrýlmasý yapýldý. Bilhassa görülebilmesi imkan
dahilinde olan ve hilalin sabit olduðunu
ya da olmadýðýný ilan eden Ýslam ülkelerindeki elemanlarýmýzla irtibata geçildi.
Bu elemanlarýmýz bizzat kendilerinin
yapmýþ olduklarý gözetlemelerinden bir
netice alamadýklarýný ve hilali göremediklerini ifade ettiler. Kurulumuzun elinde bulunan rasathane bilgilerinde de zaten ayýn Mekke-i Mükerreme’de güneþten 1 dakika önce, Ankara’da 3 dakika
önce battýðý þeklinde idi.
Bu istihbari bilgilere ve rasathane verilerine istinaden her ne kadar Suudi Arabistan devleti “þer’i olarak hilal sabit olmuþtur” diyerek 23 eylül 2006 cumartesi
gününü ramazan ayýnýn baþlangýcý olarak
ilan etse de “görülmesi mümkün olmayan bir hilalin ilaný” yapýlmýþ olmasý sebebiyle bunun doðru olmadýðý ve hadiste
bildirilen “þaban ayýný otuza” tamamlama hükmü kabul edildi ve 24 eylül 2006
tarihi ramazan ayýnýn baþlangýcý olduðu
ilaný yapýldý.
Cenab-ý Hak bütün Ümmet-i Muhammed’in ramazan ayýný mübarek, tutmuþ olduðu oruçlarýný da dergahýnda kabul buyursun inþaallah.
Baþörtüsü sorunu AB raporunda
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raporuna ilk defa baþörtüsü sorunu girdi
A
P’nin Türk asýllý Yeþil Partili üyesi Cem Özdemir
ile Hollandalý Yeþil Joost Lagendijk, Türkiye’deki
üniversitelerde baþörtülü öðrencilere uygulanan
eðitim engelinin ilk defa bir AB belgesine girmesini saðladý. Hristiyan Demokrat Camiel Eurlings’in hazýrladýðý rapora 85 No’lu deðiþiklik önergesi olarak sunulan metin,
Dýþiþleri Komitesi’ndeki oylamada kabul edildi. Özdemir
ve Lagendijk, AB Komisyonu’nun bu konuya artýk kayýtsýz kalamayacaðýný, Türkiye’nin bütün sorunlarýna deðinen
ilerleme raporunun bu yýl AP’yi örnek alarak sayfalarýnda
baþörtüsü sorununa yer vermesi gerektiðini belirtti.
Komisyon kaynaklarý ise AP raporunun resmen oylanarak kabul edileceði eylül ayý sonuna kadar herhangi bir
yorumda bulunmayacaklarýný ifade etti. Komisyon þimdiye
kadar yayýnladýðý ilerleme raporlarýnda, AB’de baþörtüsüne iliþkin ortak bir yaklaþýmýn oluþmadýðý ve Avrupa Ýnsan
Haklarý Mahkemesi’nin kararlarýný göstererek baþörtülü
öðrencilerin sorunlarýna ýsrarla yer vermemiþti.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eþbaþkaný
Joost Lagendijk, Türkiye’de en azýndan üniversitelerde baþörtüsü yasaðý olmamasý gerektiðini savunuyor. Lagendijk,
baþörtüsü meselesinde Türkiye’nin soðukkanlý bir tartýþmaya ve mutabakata ihtiyacý olduðuna iþaret ederek, “Þimdi AB Komisyonu’nun 24 Ekim’de hazýrlayacaðý raporda
en azýndan Türkiye’de böyle bir sorunun ve bu sorunun etrafýnda ciddi bir tartýþmanýn yaþandýðýný kabul etmesini ve
raporuna yansýtmasýný bekliyoruz” dedi. Türkiye’de laik
çevrelerin raporda baþörtüsü sorununun yer almasýna verdiði tepkileri “aþýrý” bulduðunu kaydeden Lagendijk, bir
taraftan AK Parti’nin baþörtüsü konusunda ne istediðini
netleþtirmesi gerektiðini, bir taraftan da laik çevrelerin bu
konuda daha serinkanlý bir tartýþmaya açýk hale gelmelerini umduðunu söyledi.
Özdemir ise önergelerinin hiçbir model önermediðini
ama Türkiye’nin en azýndan Avrupa’daki en sert laiklik uygulamasýný yapan Fransa’yý örnek alabileceðine deðinerek
“Bildiðiniz gibi Fransa’da üniversitelerde baþörtüsü yasaðý
bulunmuyor” dedi.
Özdemir, baþörtüsünün AP raporunda yer almasý ile bir
tabunun yýkýldýðýný, sorunun bundan sonraki AP raporlarýna da girmesini beklediklerini kaydederek, AB Komisyonu’nun da meseleye artýk yabancý kalmamasý gerektiðini
söyledi.
Özdemir ve Lagendijk’in önergesinin, büyük bir sürpriz olmazsa ay sonunda yapýlacak nihai oylamada da kabul görerek rapora geçmesi bekleniyor. Önergede, “Türk
toplumunda baþörtüsüne iliþkin mühim bir tartýþma sürmektedir. Bu konuda bir Avrupa kuralý olmamakla birlikte
Türkiye’de üniversite öðrencilerinin baþörtüsü takabilmesi
konusunda bir mutabakat bulunabileceðini umar” ifadesi
yer alýyor.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 21
DOSYA
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
21
Entegrasyon nedir ne değildir?
Orhan Aras
irazlı fieyh Sadi ‘Gülistan’
isimli eserinde kısa ama çok
güzel bir hikaye anlatır.
‘Padiflah bir dervifli ça¤ırarak ona
flöyle sorar, ’Bizi hatırlıyor musun?’
Dervifl gülümser. ‘Allah’ı unutunca seni hatırlıyorum, der.
fiimdi Alman politikacıları da ne
zaman integrasyondan söz edilse, integrasyonu unutarak asimilasyonu
hatırlıyorlar. Peki asimilasyon nedir?
Kimine göre masum bir de¤iflimdir.
Kimine göre ise ruhunu fleytana satmaktır. ‘Ruhunu fleytana satmak’ tabiri de¤erli okuyucular tarafından
belki de biraz abartılı bulunabilir.
Ama ben ne yapayım, Ortaça¤da katolik kilisesinin bu Latince söze verdi¤i anlam ne yazık ki budur! Hrıstıyanlıktan uzaklaflanlara, yeni fikirler
üretenlere ‘asimile oldu’ yani ruhunu
fleytana sattı anlamında bir suçlamada bulunuyorlardı.
Alman politikacılar da bir türlü
bizim çocuklarımızın Türk ve müslüman olarak kalmalarını içine sindiremiyor. Kah din derslerinin de Almanca verilmesi fikrini ortaya atıyor, kah
da camiilerde bile vaazler›n Almanca
verilmesini kamuoyuna pompalıyor.
Peki bizimkiler ne yapıyorlar?
Alttan alta olsa da onların fikirlerini
destekliyorlar. Hatta daha ileri giderek, Türkiye’yi de bu iflin içine katıyorlar.
fi
Geçenlerde Hürriyet gazetesinde
çıkan bir haber olayların ne noktaya
getirildi¤ini ortaya çıkardı.
Hamburg merkezli Türk Arafltırmalar Merkezi Baflkanı Prof. Dr. Faruk fien Türkiye’de üniversite kurmak için çalıflıyormufl. Burda ki
okulların durumu göz önündeyken
kalkıp Türkiye’de üniversite kuranlar
hakkında hadi gel de endiflelenme!
Hürriyet gazetesinin manfletten
verdi¤i haber ve haber yazısının ortasındaki Sayın Prof. Dr. Faruk fien´in
sempatik bir resmi bana do¤ru tatlı
tatlı gülümsese de, ne yalan söyleyeyim bu tavır da "Türkiye´de Alman
Üniveristesi" kurulması haberi hakkında kafamda aniden oluflan kuflkuları da¤ıtmaya yetmedi. Do¤al olarak
bir üniversitenin kurulması nasıl bir
kuflku ve endifleye yol acabilir ki diye sorulabilir. Kuflkum ve endiflem
tabii ki bir üniversitenin kurulmasından kaynaklanmamaktad›r. Endiflem,
niyet üzerinedir.
Alman politikacılarının Türkçeye
nasıl baktıkları hiç kimsenin meçhulü de¤ildir. Ne yazık ki ba¤naz politikacılar, bu demokratik ülkede ellerinden gelse sokaklarda bile Türk dilini yasaklayacak kadar bir önyargı
havası oluflturdular. Sanki Türklerin
uyumu, dillerini unutmakla bafllayacakmıfl gibi bir garebet politikası
ürettiler ve uyum için hiç bir alt yapı
çalıflması yapmadan sürekli ana dilimize saldırılara zemin hazırladılar.
fiimdi katıldı¤ımız her uyum toplantısı, Türk çocuklarının niçin kendi
aralarında Türkçe konufltukları sorusuyla bafllıyor.
Bu önyargı ve kasıt
de¤il de nedir?
Ama insafla olaya bakarsak, bu
konuda ‘bizim halk uzmanlarımızın’
Alman politikac›ları hiç de yalnız bırakmadıklarını kolayca görürüz. Bizim içimizden çıkan bazı süper zekalı uzmanlar(!) da, din e¤itiminin, hatta vaazler›n bile Almanca olmasını
istemektedirler. Bunların ne yaz›k ki
dünyadan haberleri yoktur, desem
hiç de abartmıfl sayılmam! Çünkü bırakın Amerika´yı, ‹ngiltere´yi, Almanya bile Rusya´ya 270 yıl önce
gitmifl soydaflları için Rusya´ya Alman papazı göndermekte ve kilisede
Almanca evet Almanca vaiz verilmesini istemektedir. ‹stanbulki bütün kiliselerde ya Yunanca ya da Ermenice
vaaz verilmeketedir. Çünkü dil ayn›
zamanda da kültürdür! Dini literatürdeki terimleri baflka bir dilde verdi¤iniz zaman kendi dilinizin o din üzerindeki etkisi silinmifl olur. Bunu herkes bilir de ne yazık ki yalnızca bizim süper uzmanlarımız bilmez! Bu
da ne yazık ki, burda yaflayan toplumumuzun büyük bir talihsizli¤idir.
On befl-on altı yaflındaki bir Türk
kızı yüre¤indeki kıpırtıları, kafasına
takılan genç kızlık problemlerini iyi
Almanca bilmeyen annesiyle nasıl
konuflacaktır acaba? Bu kız baflını
anasının dizlerine koyarak içinden
geçenleri ona aktaramıyor, derdini
onunla paylaflamıyor, ondan yaflamı
için ö¤ütler alamıyorsa bu kızın sa¤lıklı büyümesi, hayatta sa¤lıklı adımlar atması mümkün müdür? Bu geliflmifl ülkenin psikologları, pedogogları ne iflle meflgüllerdir anlamıfl de¤iliz!
fiimdi de¤erli okuyucular bütün
bu soru ve sorunların Sayın Faruk
fien´in Türkiye´de kurmak istedi¤i ve
büyük bir sevinçle ilan etti¤i Üniversite ile ilgisinin ne olup olmadı¤ını
soracaklardır.
Bilindi¤i gibi, günümüzde akla
hayale gelmez olaylar arttıkça komplo teorileri ve teorisyenleri de ra¤bet
görme¤e baflladılar. Gerçi fleytana bile garip gelecek olaylar olmuyor de¤il. Ama her olayın ardından bir
komplo teorisi üretenlerden biri olmak arzusunda de¤ilim. Yalnız, Sayın fien´e ilk soru olarak flunu sormak isterdim, Almanya´da bu kadar
Türk genci varken ve burada mutlaka
bir Türk Üniversitesi kurulması gerekirken, niye gidip de Türkiye´de Al-
man Üniversitesi kurmaya kalkıflıyorsunuz?
‹kinci olarak, 8 milyon euronun
Alman ifladamları tarafından verilece¤ini söylüyorsunuz. Bildi¤iniz gibi
burda binlerce Türk genci meslek yapamadan, hatta belki de parayı verecek ifladamlarinin iflyerlerinin kapısından sadece Türk oldukları için geri çevrilerek iflsiz güçsüz dolaflmaktadırlar. Alman ifladamları o kadar cömerttirlerse ve Türkleri o kadar seviyorlarsa niçin 8 milyon euroyu bu
ülkedeki gençlerin uyumu ve iflyeri
bulmaları için harcamıyorlar?
Türkiye ne yaz›k ki yol geçen hanına dönmüfl. Parası olan her ülke parayı bastırarak kendisine istedi¤i yerde lise, istedi¤i yerde üniversite açtırarak yabanc› dilde e¤itim verilmesini sa¤lıyor ve o ülkeye kendi kendi
kültürünün damgasını vurmaya çalıflıyor. Oysa bu durum demokrasinin
en hasının oldu¤u söylenen Avrupa´da bile mümkün de¤ildir. Hele gidin
de Yunanistan´da, Gümülcene´de bir
Türk üniversitesi açmaya kalkın! Ya
da Almanya´da Türk liseleri açmak
için baflvuruda bulunun! O zaman
bütün bu giriflimlerin nasıl sonuçlanaca¤ını yakından göreceksiniz!
Her aklı baflında ve vicdanlı e¤itimci bilir ki, sa¤lıklı kuflaklar yetiflmesi için, çocukların aileler ile dil
ba¤ı kesinlikle korunmalıdır. Say›n
Faruk fien gibi imkanı genifl insanlar,
Türkiye´deki gençlerin Almanca e¤itim almasını de¤il, burdaki gençlerin
ana dilleri Türkçeyle Almancayı
yanyana ö¤renerek daha sa¤lıklı ve
uyumlu yetiflmeleri için çaba göstermelerini bekliyoruz.
Öte yandan, inflallah sa¤duyu hakim olur da, sevgili politikacılar da
bizim çocukların bu ülkeye uyumu
için çalıflır ve ruhumuzu fleytana satma poltikasından vaz geçerek, asimilasyon tabirini ebedi olarak üzerimizden kaldırırlar.
Hükümet entegrasyon kurslarını genişletmek istiyor
ükümetin Göç Yasası reformu konusunda çalıflan grubunun, entegrasyon kurslarını geniflletmek konusunda fikir birli¤ine vardı¤ı bildirildi. Birli¤in konu ile ilgilenen sorumlusu Reinhard
Grindel, sözkonusu kursların geniflletilmesi
ile
konsensüs
olufltu¤unu, kursların 630 saatten
900 saate yükseltilmesinin ve ders
masrafının da yükseltilmesinin planlandı¤ını kaydetti.
H
Entegrasyon kurslarının saatlerinin
ço¤altılması öngörülüyor
Kursları düzenleyenler ise ödene¤in az oldu¤unu iyi yetiflmifl ö¤retmenler için yeterli olmadı¤ını belirtmekteler. Sözkonusu entegrasyon
kurslarında göçmenlere Alman dili,
hukuk düzeni, Almanya tarihi ve
kültürü konularında temel bilgiler
veriliyor. Kursların baflladı¤ı 2005
yılı baflından bu yana 170 000
kiflinin bu kurslara katıldı¤ı, bunların
ço¤unlu¤unun da Türk ve Rus kökenli oldu¤u belirtildi.
Grindel ayrıca, az sayıda göçmenin istenilen dil seviyesini yakalayabildi¤ini belirtti ve "Sadece üçte biri
gibi bir azınlık testleri geçebiliyor"
dedi. Kursların finansal nedenlerle
sadece gençler ve kadınlar için uzatılmasının öngörüldü¤ünü ifade eden
Grindel, kursların sonunda zorunlu
testlerin olmasına da karflı oldu¤unu
belirtti.
Yakın geçmiflte ‹çiflleri Bakanlı¤ı’nca Göç Yasası ile ilgili hazırlanan bir raporda da aynı flekilde kursların sonlarındaki zorunlu testlerin
iyilefltirilmesi veya kaldırılması yönünde tavsiyeler yer almaktaydı.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
22
Seite 22
HABER
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
IGMG’nin Lübnan yardımları dağıtıldı
lk yardımlarda 6 tır insanî yardım malzemesi yer alırken ikinci
yardımda 10 tır malzeme yer aldı. IGMG’nin yaptı¤ı acil yardımlarının ilki, A¤ustos ayı baflında, Lübnan’da ‹srail saldırılarının yo¤un bir
flekilde sürmesi üzerine evleri yıkılan
ve savafl bölgelerini terketmek zorunda kalan sivillere yardım amacıyla acil olarak gönderildi ve Sefer Ahmedo¤lu baflkanlı¤ında bir heyet tarafından da¤ıtıldı.
Bölgede uzun zamandan beri insanî yardım organize eden IHH ile
ortaklafla da¤ıtılan 6 TIR yardım,
Beyut’un Güney mahalleleri ile Kitirmaye, ‹klim-il Harub ve Berica kasabalarında da¤ıtıldı. Yardım malzemelerinin bir kısmı Türkiye’den bir
kısmı da Suriye’den temin edilirken
önemli bir bölüm Beyrut’tan sa¤landı.
Bebek maması, ya¤, un, makarna,
fasulye, pirinç, mercimek, çay ve fleker gibi gıda maddelerinin yanı sıra,
çeflitli sa¤lık malzemeleri ile giyim
malzemelerinden oluflan yardımlara
ilaveten, yaralıların tedavisi ve hastanelere nakli için Ambulans ücretleri
ödendi.
Sefer Ahmedo¤lu Baflkanlı¤ındaki heyet, Suriye’nin baflkenti
fiam’dan, Beyrut yolunun ‹srail savafl uçakları tarafından yıkılması nedeniyle Humus, Trablus yoluyla
Beyrut’a ulaflabildi. Beyrut’tan sonra
ise savaflta büyük bir yıkıma u¤rayan
Sur kenti istikametine gidildi. Saldırıların ve bombardımanın devam etmesi sebebiyle yolların kapanması
üzerine de yol üzerindeki kasabalarda, okul, cami ve parklara sı¤ınmak
zorunda kalan mültecilere yardımlar
bizzat ulafltırıldı.
IGMG bu yardımların arkasından,
10 TIR’lık bir yardım daha gönderdi.
10 TIR yardıma ek olarak tam teçhizatlı bir ambulans da gönderilen yardımlar arasında yer aldı. ‹kinci yardım özellikle Güney Lübnan’daki
kasaba ve köylerde da¤ıtıldı. Bint
Cubeyl kasabası ile Mirvahiyye köyleri ziyaret edildi. Mirvahiyye köyünde ayrıca, toplu cenaze merasimine ifltirak edildi. Bu köyde, cenazeler
yo¤un saldırılar sebebiyle savafl döneminde kaldırılamamıfl ancak ateflkes sonrasında kaldırılabilmiflti.
‹
‹slam Toplumu Millî Görüfl (IGMG) savafl ma¤durlarına da¤ıtılmak üzere gönderdi¤i ilk acil yardımlar Sefer Ahmedo¤lu tarafından da¤ıtılırken,
ikinci bölüm yardımlar da Genel Baflkan Danıflmanı Ahmet Altıntafl ve Celil Yalınkılıç tarafından
da¤ıtıldı. ‹kinci yardımda tam donanımlı bir ambulans da yer aldı. Savafl ma¤duru Lübnanlıların yanı
sıra Beyrut çevresindeki mülteci kamplarında çok
zor flartlar altında yaflayan Filistinli mültecilere de
yardımlar da¤ıtıldı. Burcul Ferac mülteci kampında yaflayan 32 aileye ayrıca 100’er Euro nakdî yardımda da bulunuldu.
Lübnan’daki insanî yardım kuruluflları ve belediyelerle iflbirli¤i halinde da¤ıtılan yardımlar sonrasında,
ma¤dur ve mazlum mülteciler Avrupa’dan kendilerini unutmayan Millî
Görüfl camiasına dua ettiler.
Lübnan yardımlarını da¤ıtan heyette yer alan Celil Yalınkılıç izlenimlerini flöyle anlatıyor:
"Akflam saatlerinde Lübnan’ın
baflkenti Beyrut’a indi¤imizde savaflın yıkıcı izlerini hem görüyor hem
de hissediyorduk. Bombalanan havaalanında oluflan devasa çukurlar yavafl yavafl doldurulurken, flehre do¤ru
giderken, neredeyse bütün binaların
pencerelerinin halı, kilim ve benzeri
fleylerle karartma yapmak için kapatılıyordu. Zira ‹srail savafl uçakları
geceleyin de bombardımana devam
etmifl ve camlarından ıflık yansıyan
sivil binaları da vurmufltu. Beyrutlular ateflkese ra¤men hala tedbiri elden bırakmıyorlardı. fiimdi akflam
21.00’den sonra bir zamanların ıflıltılı Beyrut’u karanlıklara gömülüyordu.
Yardımları da¤ıtmak ve savafl
sonrası durumu müflahede etmek için
sabah erkenden yola çıkıyoruz. Gidece¤imiz yer Lübnan’ın güney bölgeleri ve bir zamanlar 1,5 saatte alınabilen bu yolları biz ancak 5 saatte
alabiliyoruz. Güneye giden otoyol
üzerindeki 30’dan fazla köprü yıkılmıfltı.
‹srail bombardımanından en çok
etkilenen ve fliddetli çatıflmaların yaflandı¤ı Bint-i Cübeyl’e vardı¤ımızda
ise o korkunç manzara ile karflılaflı-
yoruz. Bütün binalar bombalama sonucu yıkılmıfl, saldırı öncesinde 20
bin insanın yafladı¤ı kasaba boflalmıfl
ve tam bir harabeye dönmüfltü. 34
gün süren hava ve kara saldırıları sebebiyle kasabada tafl tafl üstünde kalmamıfltı. Bombalanmayan istisnaî
bir binaya rastlamak mümkün de¤ildi. Altyapı çökmüfl, elektrik ve su flebekeleri de tahrip edilmiflti. Yıkık
evler ve sokaklar arasında, tek tük de
olsa savafl sonrasında geri dönen
ma¤dur insanlarla karflılaflıyoruz.
Bint-i Cübeyl’den ayrından sonra
sınır köylerinden Mirvahiyye’ye hareket ediyor ve orada acıklı bir toplu
cenaze merasimine ifltirak ediyoruz.
Mirvahiyye, bölgede sayıları çok
olan Sünnî köylerden ve ‹srail’in fliddetli saldırılarına maruz kalmıfl. Savaflın 20. günündeki ‹srail saldırılarında köydeki sivil halktan 23 kifli
hayatını kaybetmifl ancak cenazeler,
saldırılar sebebiyle defnedilememifl.
Geri dönen halk ço¤u çürümüfl olan
cenazeleri ancak defnetme imkânı
bulabilmifllerdi. Cenaze törenine, bakan, milletvekili, belediye baflkanları
ve özellikle fiiî ve Sünnî imamlar beraber katılmıfl ve kuvvetli bir dayanıflma örne¤i göstermiflti. Cenazelerin ço¤unlu¤u Lübnan’ın her yerinde
oldu¤u gibi, çocuk ve kadınlardan
olufluyordu. Cenazelerin defnedili¤i
esnasında acı ve ızdırâbın bin bir türlüsüne flahit oluyorduk.
Yardım götürdü¤ümüz köy ve kasabalarda, her evden kayıplar oldu¤unu ö¤reniyoruz. Her kime sorarsanız, bir yakınını kaybetti¤ini gözyafl-
larıyla anlatıyordu. Yardım verdi¤imiz bir amcaya, ailesinden kaybetti¤i
kimseleri sordu¤umuzda, boynumuza sarılıp a¤lamaya bafllıyor ve 7 aile
ferdini kaybetti¤ini bildiriyordu.
Bu savaflta Lübnan’ın özellikle
güney bölgelerinin alt yapısı tamamıyla yıkılmıfl ve sivil kayıpların sayısı da bilinenin üzerinde. Lübnan
hükümeti büyük bir yıkımdan söz
ediyor. Geçmiflte 160 bin insanın hayatına mal olan iç savafl sonrasında
oluflan barıfl ortamı ve akabindeki ‹srail saldırıları sonrasında birbirine
düflman olan insanların artık birbirleri ile dayanıflma içine girmeleri bizleri sevindiriyor. ‹nsanların varsa bir
sı¤ınacak yerleri, ma¤dur olanlara
paylaflıyor.
Savafl ma¤duru kardefllerimizin
yaralarını sarmak için gitti¤imiz
Beyrut’ta ise, bu son savafl sonrasındakiler gibi ma¤dur durumda ve hatta daha zor durumda olan Filistinli
mültecilerin acıklı durumuna da flahit
oluyoruz. 40 yıldır sürgünde yaflamak zorunda kalan Filistinlilerin
kamplarından biri olan Burcul Farac
kampında 19 bin 500 insan, sokaklarının geniflli¤i 1 metreyi bile zor bulan ve alt yapısı hiç olmayan flartlarda büyük bir sıkıntı içinde yaflıyor.
Bu kampa da çeflitli yardımlarda bulunuyoruz; ama Filistinlilerin neredeyse bu flekilde unutulmufl olmaları
sebebiyle de sarsılıyoruz. 1982 yılında, Beyrut’taki Sabra ve fiatilla mülteci kampları ‹srail eski baflbakanı
Ariel fiaron komutasındaki askeri
birliklerin yardımı ile Falanjist Hristiyanların katliamı ile karflılaflmıfltı.
Bu kamplarda ço¤unlu¤u kadın ve
çocuk olmak üzere 400 bin Filistinli
mülteci her türlü sosyal imkânlardan
yoksul olarak yaflama mücadelesi veriyor. Sa¤lık, e¤itim, barınma ve ifl
imkânlarından söz edilmeyen bu
kamplarda da yardımda bulunuyoruz.
Lübnan yaralarını sarmaya devam
ediyor ve duyarlı Müslümanların
yardımlarını bekliyor. Bizler, Milli
Görüfl yardım ekibi olarak, görevimizi yerine getirmifl olmanın hazzıyla
oradan ayrılırken, Lübnanlı kardefllerimizin selam ve dualarını alarak dönüyoruz; onların en samimî dua ve
selamları ile".
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 23
ÖZEL KÖŞE
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
23
Hacarab’ın serüvenlerine devam
M. Salih AYDIN
[email protected]
Sinek nasıl hindi oldu!
Babama sevenleri acımıfllar, bofl gezmesin diye, sıtma savaflta ifl bulmufllar. ‹fli
de flu, sırtında ilaç pompası, bir doktorun
kontrolünde, köylerde ilaç yapacaklar. Hazırlanıp Köyün birine gidiyorlar. Tabii
köylüler karflılayıp, önce yemek veriyorlar. Doktorun önüne de hindi geliyor, bizimkilere ise kahvaltılık. Babam bunu kabullenemeyip bir sinek yakalar, ve iflini bitirdikten sonra, Doktorun önüne göstermeden atar. Doktor sine¤i görünce midesi
bulanır ve ordan burdan atıfltırıp kalkar.
Bunu fırsat bilen babam ve öteki çalıflanlar durur mu, sine¤i bir tarafa atarlar ve
hindinin iflini bitirirler. Yemek faslından
sonra sıra çalıflmaya gelmifltir, babam aslında iflin gırgırında, pompayı yüklenir ve
ifle bafllar. Evleri ilaçlayarak dolaflırken bir
taraftan da evlerin önündeki üzümleri götürür, bir ara orada uzanmıfl yafllı bir köpe¤in yatmakta oldu¤unu görür ve ilacın tesirini görmek için, köpe¤in yüzüne ilacı
sıkar, birfley olmaz babam da bir kaç kere
daha sıkar, yine bir fley yok, çeker gider
ifle devam eder. Biraz sonra ilaç tesirini
gösterince, zavallı hayvan bafllar ilacı yüzünden çıkarmak için sürtmeye, iyice dayanamaz hale gelir, O anda doktor köpe¤in oldu¤u yere gelir, gelir ama köpekte
doktorun üstüne, Havvvvvvv der atılır ve
doktor flok olur yere yıkılır. Oradakiler
doktoru yerden kaldırırlar doktor sorar:
- Kim yaptı bunu? Oradaki vatandafltan bir tanesi:
- Ufak boylu olanı Doktorum.
- Çabuk onu bana getirin. Babamı ça¤ırırlar ve sırtından pompayı alırlar istikamet Karaman marfl marfl yürüyerek do¤ru
Karamana gider. Hacarab için bir gün daha böylece biter.
Karakolda olay Hacaraba
Kufl uçurmak Kolay!
Babam çocuklu¤undan beri güvercin
besler hastasıdır. Onun içinde devamlı
iflinden olmufltur. O zamanlar karakolda
bekçi baflı olarak karakolun floförlü¤ünü
yapmaktadır. Birgün alır arabayı eve gelir
salar takla güvercinleri arabanın tamponuna oturur bir taraftan çayını pöpürtür bir
taraftanda güvercinlerin marifetini seyretmektedir. Öte yanda ise karakolda olay olmufl ama karakolun 1 arabası ortada yok
komiser bisikletle babamı aramakta. Tabii
bizim eve gelirki oooo hacarabın keyfi
beyde yok arabayı alır götürürler. Hacarab
yine iflsiz kalmıfltır ama umurunda bile de¤il o yine kufllarını uçurmaya çayını pöpürtmeye devam.
Ya Iflık Ya Diploma!
Babam malum 5 sene birinci sınıfa de-
vam etmifl, toplam 1 ay okula gitmifl oldu¤undan, diplomada yok. O zamanlar, belediyenin elektrik kurumunda, merdivenli
arabanın floförlü¤ünü yapmaktadır. Müdürü birgün:
- Hacarap bir diploma alırsan iyi olur
yoksa iflin tehlikeye biner deyince. Babam
dıflardan imtihan olmak için kaydını yaptırır. ‹mtihan günü okula gider ö¤retmen:
- Kim askerde çavufltu der. Babam:
- Ben deyince. Ö¤retmen öbürlerini
göstererek:
- Bunları biraz yürüt der. Tabii ço¤u
yafllı biraz onları yürütünce ihtiyarlar:
- Yeter hacarap derler. Sıra imtihana
gelir ö¤retmen soruları tahtaya yazar ve
bofl ka¤ıtları da¤ıtır. Babam tahtaya bakar
bakar ve birfley anlamaz iflaret parma¤ıyla
ö¤retmeni ça¤ırarak. Kula¤ına e¤ilerek:
- Al bu ka¤ıdı doldur getir yoksa elektri¤ini keserim.
- Ö¤retmen:
- Olurmu hacarap? Babam:
- Sen bilirsin. Tabii ö¤retmen götürüp
dolduruyor ve babama geri iade ediyor.
Yanındaki de kopye ediyor ve diplomayı
alıyorlar. Elektri¤ini keserime gelince
adam çok pinti bir sokak lambası tam
oturdu¤u odayı aydınlatıyor. Babam da o
lambayı kastederek elektri¤ini keserim diyor. Tabii aradan seneler geçiyor izine gidiyor bakıyorki ö¤retmenler okul bahçesinde selam veriyor o ö¤retmende orda:
- Bak arkadafllar bu varya fleytana
ayakkabısını ters giydirir. Benim sordu¤um soruların cevabın› bana yaptırdı diplomayı da aldı deyince. Ö¤retmenlerin
hepsi birden:
-Tanımayız mı hiç Karamanın hacarabı.
Sinema parası böyle çıkar!
1958 ben yeni do¤muflum babam ve
dedem ailecek sinemaya gidecekler. Tabii
acıklı bir film oynayacak millet e¤lence
olarak sinemanın yolunu ö¤renmifl durumda.
O zamanlar Karaman’ın tek parkı olan
Atatürk parkına do¤ru yürüyorlar. O anda
karayollarına ait bir kamyon geçiyor ve
sükse olsun diye kornaya basıyor. Tabii
korna havalı yeni piyasaya çıkmıfl ses beni
ürkütünce a¤lamaya bafllıyorum. Hacarabın ilk çocu¤u yanında Annem, Dedem ve
öbürleri var ba¤ırıyor ama kimse duymuyor. Tam Atatürk parkına geliyorlar o
kamyonda geliyor kenara duruyor ve zart
basıyor kornaya. Ben yine a¤lamaya bafllayınca babam kamyona yaklaflıp adamlara:
- Kardeflim çocuk korkuyor kornaya
basmassanız iyi olur der demez flöfer:
- Bas git lan ifline. Deyince babam:
- ‹nin lan afla¤ı. Der demez 4 kifli birden babamın üzerine uçuyor. Dedem olayı
görünce a...............diyor kaldırıma çarpıp
düflüyor. Adamlar haflat oluyor babam bakıyor kendinde bir fley yok üstünü biraz
yırtıyor. Olaya bir bekçi müdahale edip
hepsini karakola götürüyorlar ve onlar
suçlu olarak 35 lira babamlara para verip
barıflıyorlar. Tabii sinema parası bedavadan geldi¤i için do¤ru sinemaya gidiyorlar..........
Almanya dedikleri..
1966 senesinde Almanya’ya gelen babam 1967 senesinde annemi Almanya’ya
getirince biz 4 kardefl Türkiye’de kaldık.
1970 senesinde sıfır 20 M Ford çeker. Ta-
bii bizi de unutur ne mektub ne haber ne
de para var zavallı ninem bize bakmak
için elinden geleni yapmaktadır. O sene
izine geldi biz görünce sevincimizden arabanın arkasından koflunca babam bakıyor
ve anneme:
- Üstü baflı yırtık pırtık bu çingeneler
de nerden gelmifl bu mahalleye.
Annem:
- O çingene dedi¤in çocuklar bizim çocuklar tanımadın mı deyince babam a¤lamaya bafllıyor ve o sene bizi Almanya’ya
getirdi ve böylece seneler geldi geçti……………
Sene 1975 Almanya’dan izine gidiyoruz. Altımızda 70 model WV minibus var.
Arabada abarmasız tam sayı 19 kifli var tabiiki ço¤u çocuk. Arka tarafta tam motorun üstünde 6 çocuk yatıyor. ‹lk gümrü¤e
geliyoruz, önceden çocukları saklıyoruz
ve tenbih ediyoruz, sakın kapı açılınca kafanızı çıkarmayın. Kapı açılır açılmaz
hepsi birden boyunlarını sündürünce gümrük memuru elini kafasına tutarak:
- Ah du lieber Gott bus oder omnibus
ve babama dönerek:
- Gibt dein führerschein. Dedi. Babam:
- egal ich habt 5 führerschein wenn 1
weg noch 4. Memur:
- Was! dann 20 DM strafe dedi ve devam ettik. Belgrad’da ilerliyoruz birden
kız kardefllerim ba¤ırmaya baflladı baba
çocu¤un biri eksik demeye kalmadı 3-4
Km gittik. Arkayı açtık gerçekten çocu¤un
biri yok bizi takip eden bir kayserili var
Babama:
- Arka kapak açıldı naylon gibi birfley
düfltü biz de ortaladık geçtik demez mi.
Babam:
- Bir fley olduysa hesabını verirsiniz
diye ba¤ırıyor. Kadınlar bir tarafta a¤layıp
duruyor. Velhasıl heyecan doruk noktada
baktım olaca¤ı yok geriye do¤ru koflmaya
baflladım baktım ilerde bir kalabalık var
oraya vardım baktımki bizim çocuk yerde
yatıyor. Bir türk durmufl bütün trafik durmufl adama teflekkür ettim çocu¤u kaptı¤ım gibi do¤ru bizimkilerin yanına kofltum çocu¤u gören bana do¤ru geldiler ve
olay böylece kapandı. Tabii aynen geri
geldik. Münihte babam yolu flaflırınca otobanda geri döndü tam dönece¤i yere yaklaflınca polis durdurdu. Babama:
- Zurück. Babam:
- 100 meter 100 meter cezayı verince
rahatladı. Ertesi sene benden hariç 6 çocukla birlikte babam izine gitti ben de ehliyet almak için kaldım. Bulgar gümrü¤üne girince memur arka kapa¤ı açtırıyor bizim hüsnü uzanmıfl yatıyor. Memur türkçe
soruyor:
-Bu ne: Babam:
- Görmüyormusun yatak: Hüsnü:
- Yalan içinde kumafl dolu: Babam:
- Sus lan: Hüsnü:
- Müslüman yalan söylemez: Memur:
- Bu ne? Babam:
- Yastık! Hüsnü:
- Yalan içinde balon dolu. Memur babama dönerek:
- Sen hep yalan söylüyorsun çek arabayı garaja bütün eflyaları indir. Babam
arabayı çekiyor hem bizim Hüsnüye gazlıyor hem çözüyor neyseki biraz levayla ifli
kurtarıyor. Türkiye’ye girerken babam kız
kardefllerime ba¤ırıyor:
- Oturun flunun üzerine sesi çıkmasın...
ŞEYTAN VE DOSTLARI!
Bir gün fleytan, dünya çapında konvansiyonel bir toplantı için tüm dostlarını ça¤ırmıfl. Açılıfl konuflmasında demifl ki: Müslümanların
Camilere
gitmesini
engelleyemiyoruz. Kur'an okumalarını ve
gerçekleri ö¤renmelerini de engelleyemiyoruz. Allah ve elçisi Muhammed ile sa¤lam
iliflkiler kurmalarını da engelleyemiyoruz.
Allah ile bir kere ba¤lantı kurduklarında
üzerlerindeki gücümüz kırılıyor. Dostları
demifl ki: Gerçekten zor bir durum, peki ne
yapalım? fieytan demifl ki: Bırakın Camilere gitsinler. Fakat zamanlarını çalın, böylece Allah ve elçisi Muhammed ile ba¤lantı
kuramasınlar.. Sizden iste¤im budur. fieytan
devam etmifl: Dikkatlerini da¤ıtın, böylece
gün boyunca Allah ile hayati öneme sahip
ba¤lantıyı kuramasınlar. Dostları flaflırmıfl:
Bunu nasıl baflaraca¤ız? fieytan: Hayatın
önemsiz ayrıntılarıyla zihinlerini sürekli
meflgul et! Müslümanların kulaklarına bunu
fısılda: Harca, harca, harca.. Borç al, borç
al, borç al.." Kadınlarını ifle girip uzun saatler boyunca çalıflmaları için ikna et! Erkeklerin haftada 6-7 gün, günde 10-12 saat çalıflmalarını ve böylece hayatlarında boflluk
kalmaması için planlar yap!
Çocukları ile zaman geçirmelerini engelle! Aileleri parçalandıkça, evleri, ifl çıkıflında ferahladıkları bir yer olmaktan çıkacaktır! Zihinlerini o kadar meflgul et ki kendi iç seslerini (oto kritik, nefis muhasebesi)
dinleyemesinler! Böylece kafaları karıflacak, Allah ve elçisi Muhammed ile zihinsel
beraberlikleri kopacaktır. Bravooo, mükemmel fikir, diye alkıfllamıfl dostları. Durun,
daha bitmedi, diye devam etmifl fleytan:
Kahvehanelerde, doktor muayenehanelerinde, kafe'lerde masaları Gazete ve dergilerle
doldur! Zihinlerini 24 saat haber bombardımanına tut! Araba kullanma esnasında tefekkür etmelerini engellemek için billboardları afifllerle donat! ‹nternete girenlerin mailboxlarını, junk maillerle, siparifl katalogları ile, bahislerle, çekilifllerle, promosyon
ürünleri ile ve bofl umutlarla doldur! Gazete
ve TV'leri ince yapılı güzel modellerle doldur ki kocaları dıfl güzelli¤in önemli oldu¤una inansınlar ve hanımlarından hofllanmasınlar! Kadınların, akflamları kocalarıyla
ilgilenemeyecek kadar çok yorulmasını sa¤la! E¤er kadınlar, erkeklerin ihtiyacı olan
sevgiyi veremezlerse, erkekler bu sevgiyi
baflka yerlerde arayacaklardır! Çocuklarına
namazın önemini anlatmalarını engellemek
için hikaye kitaplarını tavsiye et! Do¤aya
çıkıp Allah’ın yaratma sıfatını görmelerini
engellemek için onları çok meflgul et, e¤lence parklarına, fuarlara, spor karflılaflmalarına, oyunlara, konserlere, sinemalara vs
götür! Oralarda kavga çıkarıp birbirlerini
vurmalarını sa¤la! Bizim iflimiz fitne çıkarmaktır, bunu unutma! ‹slami dostluklar ve
sohbetler yerine, taraftar-gurup dostluklarını ve dedikoduları teflvik et! ‹flte plan bu!
Futbol, hayatlarının oda¤ı olsun. Futbolcuların isimlerini çocuklarına ezberletmeyi
marifet saysınlar! Ancak ‹slamın flartlarını
merak bile etmesinler! Kurnazca plan için
dostları fleytanı çılgınca alkıfllamıfllar ve ülkelere da¤ılırken Müslümanları daha fazla
meflgul edeceklerine, telafl içinde oraya buraya kofluflturacaklarına, Allah'a, Elçisine ve
ailelerine daha az zaman ayırtacaklarına söz
vermi_ler. Sence bu plan baflarılı mı? E¤er
MEfiGUL de¤ilsen bu yazıyı dikkatlice oku
ve bu hikayenin neresindesin…….?
Selam ve dua ile.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 24
24
14
Yaratýcý Avukat
Avukat hýrsýzlýkla suçlanan müvekkilini yaratýcý bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargýca hitaben;
- “Müvekkilim, arabanýn camýndan içeri sadece kolunu sokup çantayý almýþtýr. Müvekkilimin kolu, muvekkilimin bizzat kendisi deðildir.
Sadece bir kol tarafýndan iþlenen bir
suç için niye bütün bir kiþiyi cezalandýrýyorsunuz.” der...
Yargýç , gülümseyerek;
- “Peki o zaman ayný mantýkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1
yýl hapse mahküm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eþlik edebilir.”
der...
Müvekkil gülümser. Avukatýn
yardýmýyla müvekkilin takma kolunu çýkartýrlar ve dönüp giderler...
Toplu sözleþme
Toplu sözlesme pazarlýðýndan yeni çýkmýþ sendika baþkaný, salonda
toplanmýþ iþçilere ateþli bir söylev
çekmektedir:
- “Yoldaþlar! Yönetimle yeni bir
sözleþme yaptýk. Bundan böyle haftanýn dört günü daha çalýþmayacaðýz!” Kalabalýk,
- “Yaþasýýýnn!” diye baðýrýr.
- “Çalýþma saatimiz beþte deðil,
dörtte bitecektiiir!”
- “Yaþaaaaaa!!”
- “Çalýþmaya dokuzda deðil, onbirde baþlayacaðýýýzz!”
- “Helaaallll!!”
- “Maaslarimiz yüzde 150 artacaktiiirrr!”
- “Vaaaaaauuuuuvvvv!!”
- “Yalnýzca Çarþambalarý çalýþacaðýýýýz!”
Bu sözün ardýndan derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses
duyulur:
- “Her çarþamba mý!”
ISIRACAKLAR LÝSTESÝ
Amerika`nýn ünlü Cumhurbaþkanlarýndan Lincoln, bir gün arkadaþlarýyla kuduz hastalýðý konusunda
konuþuyordu. Biri Lincoln`e sordu:
-Kuduza yakalanacak olursanýz
ne yapardýnýz?
Lincoln:
-Ýlk önce bir kaðýt isterdim...dedi.
-Vasiyetinizi yazmak için mi?
-Hayýr...Isýracaðým politikacýlarýnýn listesini yapmak için...
Elektrikler Kesik
Amerikalý bir hükümet yetkilisi
Þili’deki darbenin hemen sonrasýnda
ülke hapishanelerini incelemek için
Þili’ye gitmiþ. Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili
infaz yerlerini merak etmiþ ve hep
birlikte hapishanenin mahzenine in-
Hayat
FIKRA
DOSYA
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
miþler. Ýner inmez çýðlýklar duyan
misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuþ. Görevliler de ölüm
cezalarýný uyguladýklarýný söylemiþ.
Amerikalý yetkili, kendi ülkelerinde
elektrikli sandalye kullandýklarýný ve
bu konuyu daha kolay hallettiklerini
söylemiþ, ayný uygulamayý yapabileceklerini uyarýcý bir dille ifade etmiþ.
Hapishane görevlisi “efendim, biz de
elektrik kullanýyoruz ama elektrikler
kesik olduðu için þimdilik mumla
idare ediyoruz” demiþ.
Bir cinayet davasý
Mahkemede bir cinayet davasý
görülüyordu. Adamýn katil olduðu
hemen hemen kesindi, bunu gören
davalý avukatýnýn aklýna bir þeytanlýk
geldi.
“Bayanlar baylar... hepinize bir
sürprizim var” diyerek saatine baktý...
“Tam bir dakika sonra, müvekkilim tarafýndan öldürüldüðü iddia edilen kiþi bu mahkeme salonundan içeri girecek...”
Bunun üzerine hakim, seyirciler,
bütün kafalar mahkeme salonunun
kapýsýna döndü... 1 dakika geçti...
Hiçbirsey olmadý... Bunun ardýndan
avukat:
“Bakýn...” dedi..” Ortaya bu iddiayý attým ve hepiniz heyecan içinde
kapýya bakýp 1 dakika boyunca beklediniz. Bu gösteriyor ki gerçekten
ortada bir ölü olduðuna ve dolayýsýyla müvekkilimin katil olduðuna sizler tamamýyle inanmýþ deðilsiniz...”
Bu sözün ardýndan hakim kararýný açýkladý ve adamý suçlu buldu...
Avukat þok içinde:
“Ama nasýl olur? Az önceki gösteriden hepiniz etkilendiniz... Hepinizin kapýya baktýðýný gördüm!”
Hakim:
“Evet doðru... hepimiz baktýk”
dedi... “Ama müvekkiliniz bakmamýþtý!”
þeytana soru
bush, italyan baþbakaný ve tayyip
erdoðan þeytana gitmiþler. bush sormuþ:
-italya ne zaman dünyanýn kralý
olcak?
þeytan:
-1250 yýl sonra
italyan baþbakaný aðlamaya baþlar:
-ben göremicem, ben göremicem
bush sorar:
-amerika ne zaman dünyanýn kralý olcak?
þeytan:
-1300 yýl sonra
bush aðlamaya baþlar:
-ben göremicem ben göremicem
tayyip erdoðan sorar:
-biz ne zaman ABye gircez?
þeytan aðlamaya baþlar:
-ben göremicem ben göremicem
kaleci
Bir yangýnda evin çatýsýnda mahsur kalmþ bir anne ve kucaðýnda kundaklý bir bebeði... Aþaðýdakiler anneye, gerilmiþ olan brandaya önce çocuðu sonra da kendisini atmasýný
öneriyorlar, fakat o kabul etmiyor, ne
yaptýlarsa kabul etmiyor. Alevler onlara ulaþmak üzere.... Bu sýrada onlarý seyretmekte olan Temel, barýkatlarý asarak binanýn dibine kadar gelir
ve kadýna seslenir:
-Abla korkma, at bebeði..bana.
Ben Sürmene Spor’ un kalecisiyim...
Kadýn Temel’e inanýr ve bebeði
Temel’e doðru atar..Temel, nefis bir
hareketle bebeði yere düþmeden yakalar, ayaða kalkar, iki kere yerde
zýplattýktan sonra degajýný yapar..
fanatik
Bir futbol fanatiði adam birgün
arkadaþýnýn yanýna gider. Arkadaþý
ise ölüm döþeðinde azraille boðuþuyor. Adam periþan arkadaþýna der:
-Bana bir iyilik yap ve öbür tarafa
gittiðinde orda da futbol var mý yok
mu diye haber ver. Arkadaþý tamam
der. Adam öldükten iki hafta sonra
fanatik arkadaþýný odasýnda ziyaret
eder. Adam arkadaþýnýn hayaletini
görünce þaþkýnlýkla kalkar. Ölü arkadaþý:
-Sana bir iyi bir de kötü haberim
var, ilk önce hangisini söyleyim?
der.
Arkadaþý:
-”Ýyi haberden baþla”.
-”Ýyi haber her Çarsamba arkadaþlarla maç yapýyoruz. Kötü haber
ise, bu Çarsamba kalede sen varsýn!”
gslý berberde
Galatasaray’lýnýn biri berberde
saçýný kestiriyormuþ.
Berberin durduk yerde “Ýlk gittiðin maçý anýmsýyor musun?” diye
soracaðý tutmuþ: “Evet, ne olacak?”
demiþ bizimki sinirli sinirli. - Hangi
maçtý?
- Bir Fenerbahçe maçýydý.
- Kadýköyde mi?
- Evet, oradaydý.”
Aradan bir-iki dakika geçmiþ.
Berber yeniden sormuþ:
- Hangi maçtý demiþtin?
- Fenerbahçe maçý.
- Nerede nerede?
- Kadiköy dedik ya!!
Bir-iki dakika sonra yine ayný hikaye:
- Demek hayatta gittiðin ilk maç
bir Galatasaray - Fenerbahçe maçýydý ha?.
Bizimki sinirlenerek :
- Evet be, Fener maçý dedik ya !...
Berber birkaç dakika sonra ayný
konuyu bir daha açmaya kalkýþýnca
bizimki isyan etmiþ:
-Kardeþim, ilk gittiðim maçýn Fener maçý olduðunu
elli kere söyledim. Niye yeniden
yeniden soruyorsun?
Berber açýklamýþ:
- Fener deyince saçlarýn diken diken oluyor da, daha rahat kesiyorum.
Kayserili Askerde
Askerde komutan okuma bilenlerin öne çýkmasýný istemiþti. Ortaya
fýrlayan bir tanesinden þüphelemiþ.
Tekrar sorunca, asker,
- Okumam yazmam yok, ama
Kayseriliyim, demiþ
Komünizm
“Anadolu kasabalarýndan birinde
jandarmalar bir eve “kitap baskýný”
yapýyor..
Jandarma timinin baþýndaki astsubayýn dikkatini, duvara çivilenmiþ
birkaç raftan ibaret kütüphanede bir
kitap çekiyor: “Bir Anti-Komunistin
Mücadelesi”
Komutan kitabi eline alýp soruyor:
“Bu tür kitaplarýn yasak olduðunu
bilmiyor musun?”
Evsahibi: “Komutaným, ben antikomunistim, zaten kitap da öyle.”
Komutan, külyutmaz bir ifadeyle cevaplýyor muhatabýný:
“Farketmez, biz komünizmin her
türüne karþýyýz.”
Sadýk
Bir AVCI diðerine sordu:
Köpeðinizi satýn almak istiyorum
ama sadýk mýdýr?
-Hem de fazlasýyla sadýk. Size bu
konuda yüzde 100 garanti verebilirim.
-Nasýl bu kadar emin olabilirsiniz?
Þimdiye kadar 5 kere sattým. Her
seferinde de geri geldi.
Canavar
Avcý avlanmaya çýkmýþ. Önüne
küçük bir kovuk çýkmýþ avcý demiþ
ki, bu kesin tavþan kovuðu demiþ
yatmýþ yere ve tavþan çýkmýþ tavþaný
vurmuþ. Biraz gittikten sonra biraz
daha büyük bir delik çýkmýþ avcý demiþ ki, bu kesin tilki deliði yatmýþ
yere tilki çýkmýþ vurmuþ. Yüz metre
gittikten sonra biraz daha büyük bir
maðara çýkmýþ karþýsýna avcý demiþ
ki bu kesin ayý deliði yatmýþ yere
gerçektende ayý çýkmýþ ve vurmuþ.
Ýki yüz metre sonra biraz daha büyük
bir delik çýkmýþ karþýsýna avcý düþünmüþ düþünmüþ bu hayvanýn ne
olduðunu bilememiþ, galiba canavar
demiþ neyse yatmýþ yere oysa ki tünelden tren gelmekteymiþ.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:19 Uhr
Seite 25
Hayat
HABER
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
25
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
Müslümanlar, gelece¤imizin parçası'
Schaeuble, Alman halkının 'radikal dinci' terörden dolayı endifle duydu¤unu,
Müslümanların da topluca zan altında
tutuldukları gibi yanlıfl bir düflünceye
sahip olduklarını söyledi.
Konferans iki yıl sürecek
Schaeuble, yaklaflık 2 yıl sürmesi beklenen konferans sonrası süreç içinde
birlikte yaflamla ilgili sorunları, Müslümanlarla birlikte çözmek istediklerini söyledi. Müslümanların haklı olarak, Hristiyanlık ya da Yahudilik gibi
yasal açıdan tanınmak istediklerini ifade eden Schaeuble, "Müslümanlar ülkemizde artık yabancı de¤il, toplumumuzun bir parçası" diye konufltu.
Federal İçişleri Bakanı Schaeuble, İslam Zirvesi'nin ardından Mecliste konuştu:
Müslümanlar ülkeyi ileri götürecek
ERL‹N-Almanya Federal ‹çiflleri
Bakanı Wolfgang Schaeuble,
Müslümanların Avrupa'nın ve
geleceklerinin bir parçası oldu¤unu söyledi. Schaeuble, düzenlenen ‹slam
Konferansı ile ilgili olarak, Federal
Meclis'te düzenlenen oturumda yaptı¤ı
konuflmada, Almanya'da yaklaflık 3,5
milyon Müslümanın yafladı¤ına iflaret
ederek, "Müslümanlar, Almanya, Avrupa ve gelece¤imizin bir parçası" dedi.
Müslümanların ülkeyi ileriye götüreceklerini, ancak birlikte yaflam için mevcut
sorunların çözülmesi gerekti¤ini ifade
eden Schaeuble, Alman halkının radikal
dinci terörden dolayı endifle duydu¤unu,
Müslümanların da topluca zan altında
tutuldukları gibi yanlıfl bir düflünceye
sahip olduklarını söyledi.
B
Din dersi, baflörtüsü ve imam e¤itimi
gibi konulara çözüm getirilmesi gerekti¤ini belirten Schaeuble, bu nedenle böyle bir konferansın açılıflını yaptı¤ını ve
yaklaflık 2 yıl sürmesi beklenen konferans sonrası süreç içinde birlikte yaflamla ilgili sorunları, Müslümanlarla birlikte çözmek istediklerini söyledi. Müslümanların haklı olarak, Hristiyanlık ya da
Yahudilik gibi yasal açıdan tanınmak istediklerini ifade eden Schaeuble, "Müslümanlar ülkemizde artık yabancı de¤il,
toplumumuzun bir parçası" diye konufltu.
Schaeuble, Müslümanların dini ve
kültürel adetlerini korumaları, di¤er
yandan da demokratik anayasal düzene
uymaları gerekti¤ini kaydederek, anayasanın tartıflılamayaca¤ını vurguladı. ‹slam Konferansı'nda farklı görüfllerin dile getirildi¤ini, ancak katılımcılardan
hiç birinin anayasaya karflı oldu¤unu
söylemedi¤ini belirten Schaeuble, önlerinde zorlu bir yol oldu¤unu, ancak iyi
bir bafllangıç yaptıklarını söyledi. Schaeuble, konferansa katılan Müslüman kuruluflların, Almanya'da yaflayan Müslümanların en fazla 3'te 1'inin temsil etti¤i
için, kurulufl üyesi olmayan Müslümanları da toplantıya davet etti¤ini kaydetti.
‹slam dersi için bir muhataba da ihtiyaçları oldu¤unu ifade eden Schaeuble, halkın endifleleri oldu¤u için, radikal dinci
tehdidi de ele alacaklarını, radikal insanların dini istismar etmelerine izin veremeyeceklerini sözlerine ekledi. Birlik
90/Yefliller Partisi Federal Meclis Gru-
bu Eflbaflkanı Renate Künast da Schaeuble'yi, düzenledi¤i konferanstan dolayı tebrik etti ve flöyle konufltu: "Müslümanların Avrupa'nın geçmifli ve gelece¤i oldu¤unu söylediniz. Birlik partili bir
bakan bunları söyleyebiliyorsa toplumumuzda ilerleme sa¤lamıflız demektir. Bu
flu anlama da geliyor; gelece¤imiz için
Türkiye ile AB üyeli¤i konusunda müzakereler yapmamız da yanlıfl de¤il."
Künast ayrıca, Schaeuble'nin Müslümanlarla, yabancılar yasasında ve vatandafllık yasasında yenilikler yapılması
konusunda da görüflmesi gerekti¤ini
kaydetti. Sosyal Demokrat Parti (SPD)
Milletvekili Lale Akgün de Müslümanların topluma uyum sa¤lamadıkları fleklindeki görüfllere katılmadı¤ını belirterek, Müslümanların büyük bölümünün
Alman toplumuna çok iyi uyum sa¤ladı¤ını ve anayasaya ba¤lı oldu¤unu söyledi. Müslümanların sosyal sistemlere büyük katkı sa¤ladıklarını da ifade eden
Akgün, Müslümanların kliflelerden sıkıldıklarını ve fırsat eflitli¤i istediklerini
kaydetti. Müslümanların anayasaya ba¤lı olduklarını sürekli bir flekilde söylemelerine de gerek olmadı¤ını belirten
Akgün, di¤er dinlere mensup hiçbir
temsilcinin bunu söylemesine gerek duyulmadı¤ına iflaret etti. Akgün, ‹slamiyet'in Almanya'nın bir gerçe¤i oldu¤unu, ancak hala toplumdaki ve yasalardaki yerini bulamadı¤ını, artık toplumdaki
yerini alması gerekti¤ini sözlerine ekledi. Sol Parti Milletvekili Hakkı Keskin,
tüm demokratik partilerin fliddeti red-
detme, evrensel ve anayasal kurallara
uyma, kadın erkek eflitli¤i ve Almanca
ö¤renilmesi gerekti¤i konularında görüfl
birli¤i içinde olduklarını, ancak çok
farklı görüfllere de sahip olduklarını belirtti. Keskin, partisinin, kültürel kimli¤in korunmasından, herkesin kendi dilini ö¤renmesinden ve azınlıkların eflit
haklara sahip olabilmeleri için ‹slamiyet'in ülkedeki di¤er dinler gibi yasal
açıdan kabul edilmesinden yana oldu¤unu söyledi. Konferansın terör endiflesinden dolayı yapıldı¤ına inandı¤ını ifade
eden Keskin, "Bu konferansın uyum nedeniyle yapılmasını isterdim" dedi. Keskin, Almanya'da bazı kiflilerin yabancıları asimile etmek istedi¤ini de kaydederek, "Ço¤u kez uyumdan söz ediliyor,
ancak asimilasyon kastediliyor" diye
konufltu.
Sol Parti Milletvekili Sevim Da¤delen ise hükümetin, ‹slam Konferansı'nı
kendi çıkarlarına alet etti¤ini öne sürerek, Müslümanların bir tehdit olarak
gösterildi¤i ve uyuma hazır olmadıkları
fleklinde bir intiba yaratıldı¤ı görüflüne
yer verdi. Partisinin, dinin flahıslara özel
oldu¤una inandı¤ını ifade eden Da¤delen, belirli bir ‹slam tarzının yaratılmasının Alman hükümetinin görevi olmadı¤ını kaydetti. ‹slam Konferansı düzenlenmesinden büyük mutluluk duyduklarını belirten di¤er konuflmacılar, Müslümanlardan anayasal düzene ba¤lı olmalarını, fliddet ve töre cinayetlerini kınamalarını ve zorunlu evliliklere karflı çıkmalarını istediler.
Eşit Muamele Yasası yürürlüğe girdi
Yasanın dini nedenlerle yapılan ayrımcılıkları önlemesi öngörülüyor
zun zamandır tartıflılan ve eflit muamele ilkesi
ba¤lamında Avrupa talimatlarının gerçeklefltirilmesi ile ilgili yasa (Genel Eflit Muamele
Yasası) 17.08.2006 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlü¤e girmifl oldu. Yasa, 29.06 2006 tarihinde Federal Meclis’te onaylanmıfl, sonrasında 07.07
U
2006’da Federal Konsey’e gönderilmiflti. Yasanın yürürlü¤e girmesiyle uzun süren bekleyifl bitmifl oldu.
Sözkonusu yeni yasa ifl ve sivil hukuk alanlarında
kimsenin etnik kökeni, cinsiyeti, dini, engellili¤i, yaflı
veya cinsi kimli¤i nedeniyle ayrımcılı¤a u¤ramamasını öngörüyor. Kanunların ço¤u ifl iliflkileri ba¤lamın-
daki olguları ba¤larken, ancak bunun yanında sivil
hukuku ilgilendiren olguları da düzenliyor. Almanya
Sanayi ve Ticaret Odası Almanya’daki tüm flirketlere
ça¤rıda bulunarak kendilerini yeni yasaya göre ayarlamalarını istedi. Bunun yanısıra tüm flirketler hukuk
sorunlarla karflılaflmamak için önceden belirlenen flekilde flikâyet birimleri kurmaları gerekiyor.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:20 Uhr
26
14
lüm, kiþinin duruþunu ortaya koyan bir turnusoldür. O
nedenledir ki, kiþinin hayatý,
eþyayý algýlamasý bu duruþa baðlýdýr.
Bu itibarla ölüm, önemli bir olgu,
önemli olduðu kadar da güncel bir
vakýa ve vak’adýr. Ýnsan, kendisini
bekleyen bu gerçek karþýsýndaki duruþuyla eþ tavýrlar sergiler yaþamý
içinde. Kimi zaman sözüyle davranýþlarý farklý olur insanýn ölüm karþýsýnda; ancak gerçek, kiþinin ortaya
koyduðu davranýþ bütünü onun ölüm
karþýsýndaki duruþudur.
Ýnsanoðlu yaratýlýþý gereði mutlaka bir þeye inanýr. Ýnançsýz insan
yoktur. Kendilerini “inançsýz”, “tanrý tanýmaz” þeklinde tanýmlayanlar
da aslýnda kendi totemlerine inanmaktadýr, “ret örtüsü” altýnda. Bu
tespitin ýþýðýnda þunu rahatlýkla söyleyebiliriz: inançsýz insan yoktur;
“var” demek insan tabiatýný reddetmek olur.
Ýnsan, ister semavi bir dine, felsefi bir inanç sistemine, isterse de bir
toteme inansýn, ölümü reddetmemiþtir hiçbir zaman. Zira ölüm bir baþka
alemde deðil, kiþinin yaþadýðý alemde ve gözleri önünde gerçekleþmektedir. Ölüm ve ötesi konusunda ise,
ölüm sonrasý somutlanamadýðý için
olsa gerek, insanlar farklý düþünceler
ileri sürmüþlerdir. Bu düþünceler,
doðrudan ya da dolaylý olarak onun
Allah ile mesafesini ortaya koyar.
Bunun nedeni, “ahiret inancý”nýn Allah’a inanmakla eþ tutulmasý, “gaybe inanma”nýn hem Allah’a hem
meleklere ve hem de ahiret hayatýna
inanmayý içermesidir.
“Yoktum, var oldum, bir müddet
sonra yine yok olacaðým” diyenlerle;
“yoktum var oldum ve ebediyen var
olacaðým” düþüncesine sahip kiþiler
için hayat farklý anlamlar ihtiva eder.
Ayaðýný bastýðý ve varlýðýný yaþayarak bildiði yere (dünya) hazýrlýksýz
gelmesine karþýn, nefesin bitimiyle
ilk adýmýný atacaðý yere (ahiret) dünyada hazýrladýklarýyla gideceði ve
orada dünya hayatýnda “gaybe inanma” karþýsýndaki duruþuyla eþ bir
muameleye tabi tutulacaðýný bilen
kiþi için, yaþadýðý her anýn ayrý bir
önemi vardýr. Dünya hayatýnýn deðerini ölüm ve ötesi biçmektedir. Bu
anlamda ölüm, ayný zamanda insanýn ayaklarýný saðlam basmasýný
saðlayan en önemli faktörlerden biri
halini alýr ki bireyin kendisi ve çevresiyle kuracaðý iliþkilerin de bir bakýma merkezini oluþturur, denebilir.
Fani olan insan mý yoksa insanýn
dünya hayatý mýdýr? Ýnsan ruhu, ezeli ve ebedi olandan geldiði gerçeðinden yola çýkýldýðýnda fanilik, insanýn
dünyeviliðini temsil eden bedeniyle
mukayyettir.
Ö
Seite 26
MAKALE
DOSYA
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
ÖLÜM ÜZERÝNE
Muammer Yalçýn
“Küllü nefsin zâiqatü’l-mevt”
Her canlý ölümü tadacaktýr.1
Öyleyse ölüm nedir?
Ölüm, ruhun beden zindanýndaki
esaretinin bitip ebediyen özgürlüðe
kavuþma anýndan baþka bir þey deðildir. Ölüm, en sevgiliye verilen
randevuya gidiþ için atýlan ilk adýmdýr. Ölüm, parçanýn bütüne kavuþmasý için oluþan bir harekettir.
Ölüm, “devir”in tamamlanmasý için
oluþan halkalardan bir halkadýr. O
nedenledir ki ölüm, bir kopma deðil
baðlanmadýr. Ölüm, Allah’a açýlan
bir kapýdýr. Ölüm, vuslattýr. Ölüm,
gurbetten dönüþtür. Ölüm, “þeb-i
arus”tur (düðün gecesi).
Ölüm bir kavuþma ise niçin insanlar ölmek istemezler? Baþka bir
deyiþle ölmemek uðruna saðlýðýný,
sevdiklerini feda etmekten çekinmeden bütün varýný seferber etmektedir.
Neden?
Bu soruya üç biçimde cevap verilebilir: Birincisi, dünyayý ahiretin
tarlasý kabul etmeleri, dolayýsýyla
ahiretteki makam ve mevkiinin daha
yüce olmasýný istemeleridir. Böylece
kiþi, daha çok yaþayacak, hayatý deðerlendirecek ve en sevgiliye daha
da yaklaþacak; onun sevdiði, razý olduðu kul olacak. Ýkincisi sevgiliye
kavuþacaðýný biliyor; fakat sevgili
için hazýrladýðý bir þey yok ya da onu
memnun edecek bir hediyesi yok;
hatta onu üzecek çok þey yapmýþ.
Karþýlaþmaktan, yaptýklarýyla yüz
yüze gelmekten korkuyor. Üçüncüsü
de ‘öte’ inancý yok; her þey bu dünyadan ibaret; öldüðü zaman her þeyin sonu gelecek. Hayatýn henüz tadýný çýkartamamýþtýr. Planlarýyla verilen sürenin (kendine göre) uyumlu
olmamasýdýr.
Birinci gruptakilere göre dünya
hayatý üç gündür: dün, bugün ve yarýn. Dün geçti, yarýnýn gelip gelmeyeceði belli deðil; öyleyse hayat insanýn içinde yaþadýðý gündür. Bunu
daha da darlaþtýrýrlar, hayat üç nefesten ibarettir: birini alýp verdin, birini
alýp verebileceðin belli deðil; öyleyse hayat, alýp vermekte olduðun nefestir.
Ýkinci grupta yer alanlarýn telaþsýz tutumlarý, bir yandan önünden
hep kaçan, kendisini sürekli aldatan,
inançlarýyla ters bir yaþam sürmesine neden olan tutumlarý, ahiret hayatý aklýna geldikçe kendisini telaþlandýrýr; fakat bu telaþlanma onu müspet adýmlara, ahiret yolculuðuna
azýk hazýrlamaya itecek güçte deðildir.
Üçüncü gruptakilere gelince…
onlar için ölümün anlamý bir baþka.
Ölüm, bir ömür boyu beslenen, korunan bedenin, bir metre topraðýn altýnda çürümeye býrakýlmasýdýr.
Ölüm, insan bedeninin, yýlanlara, çýyanlara kurulan ziyafet masasýna
konmasýdýr. Ölüm, aydýnlýðýn bitip,
ebedi karanlýðýn çökmesidir. Ölüm,
yok oluþtur. Ölüm, kiþinin bir daha
kavuþmamak üzere sevdiklerinden
ayrýlmasýdýr. Ölüm, ebedi gurbete
çýkýþýn ilk ve son basamaðýdýr.
Ölüm, insana hayatý, hayatýn tadýný
çýkartmayý öðreten bir öðretmendir.
Ýnsanýn bir mücerret bir de müþahhas tarafý vardýr: ruh ve beden.
Dünya, bedenin akrabalarýnýn, ahiret
de ruhun memleketidir. Ruh bedenin
akrabalarýna misafir olmuþtur. Yolcu/misafir olduðu için de diken üstündedir, sükunete, rahata erememiþtir. Bir an evvel kendi vatanýna dönme arzusundadýr. Ne ki, beden onu
biraz daha kendi memleketinde tutabilmek için çaba sarf etmektedir.
Bizde bir kývýlcýmýn sönmesini
andýran bu hayat, iki hakikate dayanýyor: Ebedi olmak isteyen bir parýltý ile onu örten bir karanlýk. Ýnsan
hayatý, aþk ile ölüm arasýnda sürekli
bir sallantýdýr. Her ikisinin dýþýnda
geçen bütün hayat varlýðýmýz, sadece ölüme karþý koyan kuvvetleri kullanmaya yarayan bir alýþkanlýklar
serisinden fazla bir þey deðildir. Þu
halde hayat ölümle, ölüme karþý koyan kuvvetler arasýnda bir ömürlük
mücadeleden baþka bir þey deðildir.
Bedende olduðu gibi ruhun hayatýnda da emellerle ümitler, ölüme karþý
koymak isterlerken günün birinde ya
beden kuvvetleri tükenerek ölüme
teslim oluyorlar ya da onlarý isteyen
ruh kuvvetleri iflas ettiði için ölümün kucaðýna sýðýnýyorlar. (Ölümle)
kaybedilen sadece kendi varlýðýmýz
deðil; onunla birlikte bütün bir kainatý kaybediyoruz. Her zerresi bizimmiþ gibi sahiplik duygusu ve iradesiyle yaþadýðýmýz bu kainatýn bir
zerresini bile feda edemezken bütününü birden býrakýp da gitmek, insanýn kendi gücü ile baþaramayacaðý
bir imtihandýr. Ebedilik yolculuðuna
çýkan insanlarýn her biri, yolun bir
yerinde yýkýlýp kaldýðý zaman kiminin gözünde yaþlar, kimininkinde de
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
rüya parlýyor. Sonsuz yaþansa bile
rüyasýnýn lezzetine doyulmayan tabiat gibi, sitemlerine bile hasret duyduðumuz, hem daha yanlarýnda yaþarken hasretini çektiðimiz insanlardan ayrýlmak, insan denen yaratýðýn
katlanamayacaðý þeydir.2
Ýnsanlar, dünya hayatý ve dünyadaki duygularýnýn baskýsý altýnda
ölüm sonrasý hayat hakkýnda kimi
duygu ve düþüncelere dalmakta ve
“Acaba insanlar ahiret yurdunda sýkýlmayacak mý?” gibi sorularý gündeme taþýyabilmektedir. Ýnsan, dünya hayatýnda istek ve arzularýna ne
kadar ulaþsa, hatta bütün istek ve arzularýný bir bir elde etse de dünya
hayatýndan sýkýlabilmektedir. Bu, insanýn yaratýlýrken içine yerleþtirilen
bir duygunun dýþavurumudur. Ýnsanýn içine bu duyguyu sokan Allah,
ahiret yurdu için yeniden yaratacaðý
insanýn içine sokmamayý da bilir.
Dünya hayatýnda sýkýlma olmasa,
ahiret hayatý için yapýlacak çalýþmalar daha bir yüzeysel olabilirdi. Ýnsan içinde doðup büyüdüðü, ahiret
hayatýný idrak ettiði dünyaya daha
sýký sarýlabilirdi o zaman. Ki, insanýn dünyaya geliþ/gönderiliþ gayesine ters iþler yapmasý ve asýl yurdunu
unutmasý daha da fazla olurdu. Halbuki Allah, “erhamü’r-râhimîn”dir.
Sýkýlma duygusu, geçicilik düþüncesinin doðal bir sonucu olarak ortaya
çýkmaktadýr. Ahiret yurdu ebedidir.
Ölüm, insaný her dönemde ve birinci dereceden ilgilendirmiþtir. Sanat ve edebiyatýn konusu olmuþtur
hep. Onun adýnýn geçtiði yerde, sazýnda nefesin de tadý rengi deðiþmiþ,
ortama hüzün damgasýný vurmuþtur.
Gurbetle ölüm hep birlikte anýlmýþtýr. Acýlarý denk tutulmuþtur. Burada
bir tezat görülmektedir: gurbet, vatan-ý asliden ayrý kalmaktýr; halbuki
ölüm, vatan-ý asliye gidiþtir. Gurbete
giden uðurlanýrken aðlanýr, hüzünler
ayyuka çýkar. Ölüm bir kavuþmaya
gidiþse -öyledir de- insanlar neden
ölüyü uðurlarken feryad-u figan
ederler? Aslýnda bu bir çeliþki sayýlmamalýdýr. Gözyaþý döken bedendir;
bilinen tanýdýklarýndan bilinmeyen,
yaratýlýrken alýndýðý yere/topraða
dönüþtür. Aðlayanlar da tanýdýklardýr zaten.
Sonuç olarak denebilir ki, insanlar, ölümü nasýl deðerlendirirse deðerlendirsin, hangi dini ya da felsefi
inanca sahip olursa olsun bir gerçeði
asla inkar edememektedir: ölüm. O
kimilerine göre bir vuslat, kimilerine
göre de bir yok oluþtur.
Notlar:
1. Kur’an-ý Kerim, 3/185
2. Nurettin Topçu, Hareket, VII /
75 – 76, Mart – Nisan 1972
17. sayi sayfalar
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
28.04.2009
13:20 Uhr
Seite 27
ÇİZGİNİN DİLİ
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
27
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:20 Uhr
Seite 28
28
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
BULMACA
HESSEN
Ekim-Oktober 2006 / Ramazan 1427
‹lk Müslüman Türk
devleti
Tertemiz
Alemlere rahmet
olan Peygamberimiz
Bir erkek ad›
‹laç
Küçük bitkiler
Tersi, bal›k
11
Çocu¤un dizüstü
yürümesi
Bir ba¤laç
Dinsiz
Mefle’nin ünsüzleri
Birisine g›pta etmek
Köle sahibi
K›blemiz
Oruç ve ar›nma ay›
Yokolma
Sina’n›n ünlüleri
Tungsten’in simgesi
‹hanet eden
5
Bir erkek ad›
14
Romen rakam›nda
1.000 say›s›n› karfl›lar
Pot k›rma
9
Bir nota
Yan›k sesli yayl› saz
Yanma olay›
Bir tür kokusuz gaz
12
‹nce ses
Sonsuz alem
‹nsan öldürme
Tez, seri
Buyurmak
4
Haya duygusu
Evet anlam›nda
Makaml› söylenen
dini içerikli fliir
Tarihte bir uygarl›k
Dost kifli
Bir denizimiz
Mahi’nin ünlüleri
Zafer’in ilk hecesi
Hafif so¤uk
Tersi, iridyum’un
simgesi
Kur’an-› Kerim’de
bir sure
Mala’n›n ünsüzleri
Haya duygusu
Kilometre
Otomatik Para
Çekme Makinas›
Tren yolu
Evin bölümlerinden
Bir tür kaynak
‹ngiliz uzakl›k
ölçüsü
Tritium’un simgesi
Cinayet
iflleyebilecek kadar
gözü dönmüfl kifli
Bir renk
Arslan›n boyun
tüyleri
Bir Müslüman ülke
Tersi, bir erkek ad›
Bir tür kumafl
Bir renk
Tersi, kötü
Tersi, Arapça’da bir
harf
Genifl olmayan
Boru sesi
10
Bir av köpe¤i cinsi
Bir erkek ad›
Tahmin
Ba¤lanma
Kükürt’ün simgesi
Stil, yöntem, flekil
Duman lekesi
Gelir getiren mülk
‹yot’un simgesi
Birden
Zehir
Rütbesiz asker
Eflk›ya, yol kesen
Kal›n ip
Önder
Bir erkek ad›
Ramazan’da cami
minarelerinin
aras›na gerilen ›fl›kl›
veciz sözler
‹ki
Bir soru
Orduda emir alan
Uranyum’un
simgesi
Bir haber ajans›m›z
Dünya, evren
Argon’un simgesi
Nefret duygusu
Yarat›c›
Sert halde olan
Borcun tamam›n›
ödeyerek hesab›
kapatma
Mevlam›z›n
emretti¤i herfley
Romen rakam›nda
80 say›s›
Hat›rlama
Rica’n›n ünlüleri
Köpek
Makaleler
Üçüncü tekil flah›s
Bir renk
Rami’nin ünsüzleri
Üye
Uranyum’un
simgesi
Yetersiz
Kesinlikle hay›r
anlam›nda
22
Oruç
Nefes
Tersi, oto
aksam›ndan
fiikar
Bir nota
Meydan
Vilayet
6
Tersi, dengesi
bozuk terazi
TV görüntü çekicisi
Ecdad yadigar› güzide camilerimizden
Kur’an-› Kerim’de
bir sure
Bir ifli isteyenlerden
ehil olana verme
Bir erkek ad›
Bir mülkiyet yap›m
eki
Bir nota
Bir Avrupa ülkesi
Yemek
Oruç açma
Kötü
Tersi, Suriye’nin
baflflehri
Tersi, yabanc›
Ba¤›fllama
23
‹yot’un simgesi
13
Site’nin ünsüzleri
Ayl›k ücret
Savm
Telefonun ses
gelen k›sm›
M›s›r’›n baflflehri
Bir nota
7
Serbest olmayan
Alt›n›n k›ymet
derecesi
Yurt
18
Afla¤›l›k kifli
Bir Uzakdo¤u ülkesi
15 Ortaasya’da bir da¤
Evcil olmayan
Gösterifl
Gece yenilen oruca kalkma yeme¤i
Nuri’nin ünsüzleri
fiöyle böyle
anlam›nda
Sevgili
17
Ölümlü
20
Kiloamper
Özel haberci
Bir ba¤laç
Bir nota
Yeni olmayan
Say›lar› belirtir
Bir erkek ad›
So¤an›n ince
kabu¤u
35 plakal› ilimiz
1
21
fiekilsiz, görünüflü
kötü olan
Türk Liras›
Amper’in simgesi
Bir yük hayvan›
Ayn› günde do¤an
kardefller
Gökyüzü
16
Bir müzik aleti
Tek, bir
Us, zeka
Bir erkek ad›
Mobilya parlat›c›s›
Bir erkek ad›
Bununla birlikte, bununla beraber
anlam›nda
Tas, çanak, tencere
gibi eflyalar
Ak›flkan s›v›
Bir nota
Orduda emir alan
Yüz y›ll›k zaman
Kilometre Çetrefil
‹laç
19
Devlet-i Ebed
Müddet
Bir göz rengi
3
Tuzak
Kuzu’nun ilk hecesi
Uzak
Bir vahfli hayvan
Bir tür bal›kç› kay›¤›
2
ANAHTAR
SÖZCÜK
Tersi, tabii olmayan
yumru
Arapça’da bir harf
Lahza
8
1
10
11
2
12
3
13
4
14
15
5
16
6
17
7
18
19
8
20
9
21
22
23
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:20 Uhr
Seite 29
MAKALE
V
efatýndan sonra Rasülullah’ýn ahlakýný soranlara Ayþe validemiz “O’nun ahlaký
Kur’an’dýr” cevabýný vermiþtir. Allah Resulü (sav) “Kur’an Ahlaký ile
ahlaklanmamýzý”
istemektedir.
Kur’an ahlaký, Cenabý Hakkýn kutsal
kitabýnda Müslümanlara öðrettiði,
Peygamber Efendimizin (sav) de bizzat yaþayýp bizlere örnek olarak sunduðu ahlaktýr. Ýslam’ýn hükümleri,
inanç ve ibadetlerle ilgili emirleri
Kur’an-ý Kerime dayanýr. Ýslam ahlakýnýn kaynaðý da Kur’an-ý Kerimdir.
Kur’an’ýn ifadesiyle “en güzel
ahlak üzere yaratýlan” ve “ben ancak güzel ahlaký tamamlamak için
gönderildim.” Buyuran sevgili peygamberimizin güzel ahlakla ilgili hadislerinden bazýlarýný buraya alýyorum. Hayatýmýzýn bu güzel ahlak kalýplarýyla þekillenmesine vesile olursam kendimi mutlu sayarým.
1- Güzel ahlak, Allah Teala’nýn
yarattýðý en büyük þeydir.
-2- Güzel ahlak, cennette iþe yarayan amellerdendir.
3- Güzel ahlak, dinin kabýdýr; bir
kimsenin dini, ahlakýn güzelliði ile
ölçülür.
4- Kýyamet gününde insanýn amel
terazisine konulacak þeyler içinde güzel ahlaktan daha aðýr hiçbir þey yoktur. Zira güzel ahlak sahibi olan
adam; oruç ve namaz, sahibinin derecesini elbette bulur.
5- Dinden sonra aklýn baþý, kendisini halka sevdirmek ve herhangi iyi
veya kötüye karþý bol bol hayýr yapmaktýr.
6- Güzel ahlaktan ayrýlma, çünkü
ahlak bakýmýndan insanlarýn en iyisi,
din bakýmýndan en güzeldir.
7- Müslümanlýk, güzel ahlaktan
ibarettir.
8- Allah Teala hazretleri bir kulunun hem görünüþünü, hem de içini ve
ahlakýný güzel yaratýp da sonra onu
ateþte yakmaz.
9- Siz insanlarýn hepsine mallarýnýzla iyilik etmeye yetiþemezsiniz.
Öyle ise güler yüzlülükle, güzel ahlak ile yetiþiniz; böylelikle bütün insanlara iyilik yapabilirsiniz.
10- Ýçinizde en sevdiklerim ve kýyamet gününde bana en yakýn olanlarýnýz ahlaký en güzel olanýnýzdýr.
11- Müminlerin, iman bakýmýndan en olgunlarý, ahlaký en güzel
olanlardýr ki, bunlar, kendileriyle hoþ
geçinilir; insanlarla ülfet eder ve kendileriyle ülfet olunur kimselerdir.
12- Allah Teala hazretleri güzel
ve yüksek ahlaký sever, kötü ahlaký
sevmez.
13- Gerçek bir Müslümanda: “Allah’a karþý günah yapmaktan, kendisini günah iþlemekten alýkoyacak bir
Allah korkusu, sefihe, (alçak ruhlu
ahlaksýz insanlara) karþý gelebilecek
bir yumuþak huyluluk, insanlar ara-
“ÝSLAM GÜZEL AHLAKTIR”
Ahmer BAYER
sýnda kendisini hoþ yaþatacak güzel
ahlak,” bulunmazsa o kimsenin iþlerinden hiç birine itimat etmeyiniz.
15- Bir kul, ibadeti az olduðu halde güzel ahlaký sayesinde ahiret derecelerinin en büyüklerine ve cennet saraylarýnýn en þereflisine eriþir; ibadeti çok olan bir kul da, kötü ahlaký yüzünden cehennemin en aþaðý derecesini boylar.
16- Sirkenin balý bozduðu gibi,
kötü ahlak da insanýn iyi amellerini
bozup fenalaþtýrýr; güzel ahlak ise
güneþin karý erittiði gibi günahlarý
eritir.
17- Bir insan, ahlaký kötü oldukça
Allah Teala’dan hep uzak kalýr.
18- Diliyle, eliyle insanlarý incitmeyen, baþkalarý kendisinden emin
olan bir Müslüman; imanýn ve Müslümanlýðýn en üst derecesine ulaþmýþtýr.
19- Bir kul ahlakýný güzelleþtirmedikçe, öfkesini yenmedikçe, kendisi için sevip istediðini baþkalarý
için de istemedikçe olgun bir mümin
deðildir.
20- Bir kimsenin kalbi diliyle beraber, dili de kalbi ile beraber olup
sözü iþine aykýrý olmaktan kurtulmadýkça, komþusu þerrinden emin olmadýkça gerçekten mümin deðildir.
Ahlak hakkýnda Peygamberimizin
binlerce hadis-i þerifleri vardýr. Onlarýn hepsini yazmak mümkün deðildir.
Yazdýðýmýz bu birkaç hadisten de anlaþýlmaktadýr ki; Ýslam dini, ahlak ve
fazilet dinidir. Güzel ahlak sahibi olmayanlar, ne kadar ibadet ve taatla
meþgul olurlarsa olsunlar yine de olgun, kâmil bir Müslüman sayýlmazlar.
Bir gün Peygamber Efendimizin
yanýnda her gün oruç tutan, bütün gece namaz kýlan bir kadýndan bahsetmiþler ve onu övmüþler. Sonra da;
“yalnýz huyu kötü, diliyle komþularýný incitir, rahatsýz eder” demiþler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz:
“O kadýnda hayýr yoktur; cehennemliktir.” buyurmuþlar. Ýslam güzel ahlaktan ibarettir. Peygamber Efendimiz de “Ben ancak güzel ahlaký tamamlamak için gönderildim, Peygamberlik vazifemin hedefi budur”
buyurmuþtur.
KUR’AN AHLAKIYLA
AHLAKLANMIÞ BÝR
MÜSLÜMAN NASIL OLMALI
Kur’an-ý Kerim’den öðrendiðimize göre Kur’an ahlakýyla ahlaklanmýþ bir Müslüman’ýn vasýfarý þunlardýr:
1) Ýman esaslarýna þeksiz, þüphesiz inanýr.
2) Allah’ýn emrettiði ve Hazreti
Muhammed‘in gösterdiði þekilde namazýný kýlar, orucunu tutar, malýnýn
zekatýný verir, buna ilave olarak yetimlere, yoksullara, muhtaçlara, hýsým ve akrabalarýna, yolda kalmýþlara
mal ile seve seve yardýmda bulunur.
3) Mühim ve tehlikeli durumlarda
asla sarsýlmaz, gevþeklik göstermez,
Allah’a itimat eder.
4) Felaketleri metanetle karþýlar,
bunlarý muvaffakiyetle atlatabilmek
için bütün kudretini gösterir, Allah’tan da ümidi kesmez.
5) Ana ve babaya, büyüklerine
itaat eder, onlarýn kalplerini kýracak
en ufak sözlerde ve iþlerde bulunmaz.
6) Sözünde durur, Ahdin de sadýk
kalýr.
7) Her ne suretle olursa olsun
emanete hýyanet etmez.
8) Üzerine aldýðý her türlü vazifeleri en iyi bir surette yapmaya çalýþýr.
9) Elbisesini ve çevresini pisliklerden, kafasýný kötü fikirlerden, kalbini fena huylardan, dilini çirkin ve
kaba sözlerden temizler. Cismen ve
ruhen temizliðiyle herkese örnek olmaya çalýþýr.
10) Ýnsanlar arasýnda fesat çýkarmaz, insanlarý birbirine düþürecek
sözlerden ve iþlerden sakýnýr.
11) Kimsenin ayýplarýný, gizli hallerini araþtýrmaz ve ortaya dökmez.
12) Kumarcý, içkici, atlatýcý; dalkavuk ve hilekar olmaz.
13) Bilmediði bir þey hakkýnda
hüküm vermez.
14) Baþkalarýna karþý kibirlenmez, büyüklük taslamaz.
15) Kötülüðün, hayasýzlýðýn her
türlüsünden sakýnýr. Halkýn iyiliðine
çalýþýr. Malýyla, canýyla, sözleri ve iþleriyle elinden geldiði kadar herkese
yardým eder.
16) Özü sözüne, içi dýþýna uygun
ve dosdoðru olur.
17) Her nerede olursa olsun, velev
ki kendi aleyhinde bile olsa, doðruyu
söylemekten, hak ve adaletten ayrýlmaz.
18) Düþmanlarýna karþý da adaleti, insafý býrakmaz, onlara olan düþmanlýklarý dolayýsýyla adaleti çiðnemez.
19) Yalan söylemez, dedikodu
yapmaz, lüzum olmadýkça yemin etmez, yalan yere yemin etmez, yalan
þahitliði yapmaz, haksýzlýða karþý
nefret duyar.
20) Ýsraftan ve cimrilikten sakýnýr.
Muhtaçlara yardýmdan çekinmez.
21) Ne eliyle, ne diliyle hiç bir
kimseyi incitmez.
22) Komþularýný çok sayar ve onlarý hiçbir suretle gücendirmez.
29
23) Varlýk zamanýnda da, darlýk
zamanýnda da baþkalarýna elinden
geldiði kadar yardýmda bulunur.
24) Öfkelerini yenerek kusur ve
kabahatleri affeder, intikam sevdasýna düþmez.
25) Bir kötülük iþlemek ister veya
bir haksýzlýk yapacak olursa hemen
Allah’ýný hatýrlayarak o gibi þeylerden uzaklaþýr ve Allah’tan af ve maðfiret diler, yaptýðýna piþman olur.
26) Her iyi iþe maddi ve manevi
yardýmda bulunur, Ýnsanlara iyiliði
tavsiye eder, fenalýða ve zulme asla
yardýmcý olmaz, kötüleri korumaz ve
herkesi kötülükten çevirmeye çalýþýr.
27) Dargýnlarý barýþtýrmak için çalýþmayý kendisine vazife bilir, kin
gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalý bir insan olmaya özenir.
28) Kim söylerse söylesin hakký
kabul eder, ilim ve hüneri, hikmet ve
hakikati nerede bulursa alýr ve bunda
taassup göstermez.
29) Olgun ve kamil bir Müslüman
tembel deðildir. Dünya için ölmeyecekmiþ gibi çalýþýr, yarýn ölecekmiþ
gibide ahirete hazýrlanýr; her iki vazifesini eksiksiz yapar.
30) Etraflýca düþünmeden bir iþ
yapmaya kalkýþmaz, ibadetinde acele
ederek eksik býrakmaz, hayýrlý iþlerde geriye kalmayýp daima ileri koþar.
31) Müslümanlarýn derdini kendisine dert edinir ve onlarýn iyiliðine
çakýþýr: Hastalarýný arayýp sorar, sýkýntýlarýný gidermeye özenir, cenazelerine gider, kendisinden büyüklere
saygý gösterir, küçüklere acýr ve her
canlýya karþý þefkatli olur.
32) Hayvanlara karþý da merhametlidir, hayvan hakkýný gözetir, onlara merhametsizlik yapmaz.
33) Müminleri ve bütün insanlarý
kardeþ bilir ve baþkalarýnýn hayatlarýný, haklarýný kendisinin ki gibi muhterem sayar.
34) Kimse ile alay etmez, baþkalarýna kötü bir lakap takmaz, dilini
gýybetten, iftira etmekten, yalan söylemekten ve her türlü kaba ve çirkin
sözlerden muhafaza eder.
35) Herkesle hoþ geçinir, dargýnlarý barýþtýrmaya çalýþýr, üç günden
ziyade dargýn durmaz.
36) Sevdiðini Allah için (karþýlýksýz) sever, sevmediðini de Allah için
sevmez.
37) Kendisi için istediðini baþkalarý için de ister, kendisi için istemediðini baþkalarý için de istemez.
38) Ýþlerinde tereddüde ve evhama düþmez. Bir iþin olmasý için gereken her türlü sebeplerine yapýþtýktan
sonra Allah’a tevekkül eder.
39) Allah ve Peygamber sevgisini
her þeyden üstün tutar. Allah sevgisi
ve Allah korkusu onun iliklerine kadar iþlemiþtir.
40) Her ne suretle olursa olsun,
þüpheli þeylerden sakýnýr.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:20 Uhr
Seite 30
MAKALE
30
Hz. MEVLANA’NIN
AHLAK ANLAYIÞI
Allah (cc) insanoðlunu her ortama
uyabilecek kabiliyette yaratmýþtýr.
Titizlikle terbiye edilir, iyi yetiþtirilirse cevher saçan hikmet sahibi biri
olur. Ýhmal edildiðinde ise, vahþileþir; bulunduðu ortam için tehlikeli
hale gelir. Yaratýlmýþlarýn en mükerremi, en mükemmeli olan insan; meleklerden daha üstün kabiliyetlere sahip olduðu gibi eðer eðitilmez, kendisine doðru yol gösterilmez ise aþaðýlarýn en aþaðýsý durumuna düþebilir.
Hz. Peygamberi kendisine rehber
edinmiþ büyükler evlatlarýný insan
sevgisiyle yetiþtirirlermiþ. Ýnsanlarý
sevsin; darda, kalanlarýn yardýmýna
koþsun; insanlara hizmet etmeyi bir
ibadet sevgisi ile yapsýn diye nesillerinin terbiyesine önem verirlermiþ.
Terbiye insaný insan eden, insaný
Allah yanýnda da kullarý yanýnda da
sayýlan, sevilen ve övülen bir kimse
haline getiren önemli bir sýfattýr. Ýnsan ile hayvan arasýnda en büyük
farktýr. Onun içindir ki, Hz. Mevlana:
“Ýnsanoðlu eðer edepsiz ise adam
deðildir. Zira insan ile hayvan arasýndaki fark edeptir.” diyor.
Ahlâk, karakter, seciye, huy, edep
gibi eþ anlamlarý da olan terbiye, ilk
olarak aile ocaðýnda alýnýr; okulda
geliþtirilir; toplumda meyvesini verir.
Diðer bir tabirle aile, okul ve toplum
edebin, terbiyenin verildiði yerlerdir.
Temel ailedir. Temelin saðlam olmasý halinde diðer taraflarýn da ona uyacaðý bilinen bir gerçektir.
Sevgili Peygamberimiz babanýn
çocuklarýna býrakabileceði en güzel
hediye, en büyük mirasýn edep ve terbiye olduðunu haber vermiþlerdir.
Allah korkusu, peygamber sevgisi ve
ahiret inancý olmadan terbiye diye
öðretilen modern bazý görgü kurallarýnýn da fayda saðlamayacaðýna da
iþaret etmiþlerdir. Ýþte onlardan bazýlarý:
“Çocuklarýnýzý güzel terbiye
edin”.
“Hiç bir baba evladýna güzel terbiyeden dahi iyi bir miras býrakmýþ
olamaz.”
“Çocuklarýnýza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapýn.”
“Çocuklarýnýza ve aile halkýnýza
hayrý öðretin; onlarý edepli-terbiyeli
yetiþtirin”.
“Kiþi öldükten sonra geride býraktýðý þeylerin en hayýrlýsý, kendisine
dua edecek olan hayýrlý bir evlattýr.”
“Çocuklarýnýzý þu üç haslet üzere
terbiye ediniz: Allah sevgisi, Peygamber ve Ehli Beyti’nin sevgisi ve
Kur’an okuma sevgisi” buyurarak
dünya hayatýnýn süsü, ziyneti, gülü
sümbülü olan, Rabbimizin emanetlerini iyi yetiþtirmemizi biz ümmetlerine bildirmiþlerdir.
Hayatta yegâne örneðimiz, önderi-
miz Hz. peygamberimizdir. Nesillerimizi iyi yetiþtirmeli, güzel terbiye etmeliyiz. Onlara para-pul, makammevki, þan-þöhret sevgisi deðil; Allah sevgisi, peygamber sevgisi ve
O’nun ashabýnýn sevgisini öðretmeliyiz. Ýyi veya kötü dünyada yapýlan
her þeyin karþýlýðýnýn mutlaka görüleceði ahiret inancýný öðretmeliyiz.
Nesillerin bozulmalarýnýn sebebi,
onlarý ihmal eden, onlara dinlerini,
onun haram-helalini, farz ve sünnetini öðretmeyen ana-babalardýr.
Ana-babanýn davranýþlarýný çocuklar fotoðraf makinesi gibi çekerler. Ana-baba çocuklar için en iyi örnek ve öðretmendir. Evladýna vermek
istediði terbiyeyi kiþi önce kendisi
yaþamalýdýr. Yavrum þunu þöyle yap
veya yapma diyen kiþi, þayet kendisi
söylediklerini yapmýyorsa bu terbiye
þekli etkili olmaz. Ayrýca:
“Ey iman edenler! Niçin yapmadýðýnýz, yaþamadýðýnýz þeyi yapýn diye söylüyorsunuz.” anlamýndaki emri ilahiye de ters düþer. Hz. Mevlana’nýn edeple ilgili sözlerine kulak
verelim:
Edep: “Utanýlacak þeylerden insaný koruyan bir melekedir. Güzel terbiye ve iyi huylarla bezenmektir.”
“Edepten felek nur olmuþtur.
Edep ile melek bütün ayýp ve noksanlardan masum ve temiz kalmýþtýr.”
“Efendi, bilmiþ ol ki edep insanýn
bedenindeki ruh gibidir. Aslýnda
edep, Allah dostlarýnýn gözü ve gönül
nurudur.”
“Eðer þeytanýn baþýný ezmek istersen gözünü aç ta gör ki þeytanýn katili edeptir.”
“Gözünü açta baþtanbaþa Allah
kelamý olan Kur’an-ý Kerime bak!
Baþtan sona bütün Kur’an’ýn manasý
edepten ibarettir.”
“Edepsizlik ve küstahlýktan güneþ
tutulmuþtur; þeytan cüretkâr ve terbiyesizliðinden dergâh-ý ilahiden, cennetten kovulmuþtur.”
“Ýman nedir? Diye akýldan sordum. Akýl, kalbimin kulaðýna eðilerek, iman: edeptir, dedi.” Diyor; o
büyük insan.
Ýlk insan ve ilk peygamber Hz.
Âdem (as)’dýr. Son peygamber Hz.
Muhammed Mustafa (sav) dýr. Ýkisi
arasýnda yüzlerce peygamber gelmiþgeçmiþtir. Kur’an’da adý geçenlerin
sayýsý yirmi beþtir. Cenab-ý Hakk, bu
peygamberlerin tamamýný insanlýða
edebi öðretsinler diye göndermiþtir.
Namaz, oruç, hac, zekât bütün ibadetler ve kulluk görevleri insanýn
edepli olmasý içindir.
Hakkýnda, “ kesinlikle sen, en güzel ahlak üzere yaratýldýn.” ve “ancak
âlemlere rahmet olarak gönderildin”
ayetleri bulunan efendimiz (sav):
“Ben ancak güzel ahlaký tamamlamak
için gönderildim” buyurmuþlardýr.
CDU Genel Sekreteri Pofalla’nýn Ýslam hakkýndaki açýklamalarýna SPD’den eleþtiri
Schleswig Holstein okullarýnda dini sembollere eskisi gibi izin verilmeye devam ediliyor
“Almanya’da yaþayan
Müslümanlarýn çoðunluðu
barýþçýdýr”
Schleswig Holstein
okullarýnda baþörtüsü
yasaðý yok
C
DU Genel Sekreteri Ronald Pofalla’nýn
geçtiðimiz günlerde, Ýslam’ýn din arka
planlý þiddetin ana kaynaðý olduðu yönündeki açýklamalarý Almanya’da yaþayan
Müslümanlarýn yaný sýra SPD’li politikacýlardan da sert eleþtiri aldý. Pofalla “Bild am Sonntag”a yazdýðý bir yazýda: “Dini arka planý olan
þiddet günümüzde neredeyse sadece Ýslam dininin bir problemidir” ifadelerini kullanmýþtý.
Pofalla’ya sert eleþtiriler yönelten Almanya
Müslümanlarý Merkez Konseyi Genel Sekreteri Aiman Mazyek, “Tagesspiegel am Sonntag”a: “Ýslam ve Müslümanlar hakkýnda kim
bu þekilde genellemeler yaparsa basmakalýp ve
önyargýlý davranmýþ olur” açýklamasýnda bulundu. Mazyek ayrýca geçtiðimiz
günlerde gerçekleþen Ýslam Konferansýný da göz önüne alarak: “Bana öyle
geliyor ki Birlik partilerinde bazýlarý bir adým öne iki adým geriye atmak istiyorlar” dedi.
SPD Genel Sekreteri Hubertus Heil’de, Pofalla’nýn Ýslam karþýtý açýklamalarýnýn Müslümanlarýn entegrasyonunu zorlaþtýrdýðýný söyledi ve “Geçtiðimiz hafta Ýslam zirvesiyle birlikte baþarýlý bir þekilde baþlatýlan Kültürler
arasý diyalog için hiçte hoþ bir durum deðil” dedi. Heil ayrýca tüm Müslümanlarýn ayný kefeye konulmamasý gerektiði yönünde uyarýda bulunurken,
Almanya’da yaþayan Müslümanlarýn çoðunluðunun barýþçý insanlar olduðunu söyledi.
S
chleswig Holstein Eyaleti’ndeki
okullarda Müslüman bayan öðretmenlere yönelik genel bir baþörtüsü yasaðýnýn uygulamaya konulmayacaðý bildirildi. Kiel’de bulunan Eðitim Bakanlýðý, bu konu hakkýnda CDU ve SPD
ileri gelenlerinin anlaþtýðýný açýkladý.
Nordelbische Evangelisch-Lutherische
Kilisesi ve Hamburg Katolik Baþpiskoposluðu, yeni okul yýlýnda dini sembollerin yasaklanmamasýný memnuniyetle
karþýlarken, okullarda Hýristiyan sembollerine de eskisi gibi izin verildiði belirtildi.
Bakanlýk sözcülerinden biri, öðretmenlerin din konusunda tarafsýzlýða dikkat etmek zorunda olduklarýný açýklarken, aksi bir durumda öðrencilerden veya velilerden þikâyet gelmesi ve
okul huzurunun dini propaganda nedeniyle bozulmasý gibi nedenlerle okul
yönetiminin dini sembolleri yasaklayabileceði ifade edildi.
Eðitim Bakaný Ute Erdsiek-Rawe (SPD) daha önceden dini sembollerin
okullarda yasaklanmasý yönünde açýklamalarda bulunmuþtu. Bu sayede öncelikle baþörtüsünün yasaklanmasýný istiyordu, ancak hukuki nedenlerle Hýristiyan sembollerini de yasaklamak zorundaydý. Bu durum CDU içerisinde ve de iki büyük kilise içerisinde muhalefete neden olmuþtu.
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:20 Uhr
Seite 31
17. sayi sayfalar
28.04.2009
13:20 Uhr
Seite 32
“Mü’minlerin mallar›ndan zekat al ki,
onunla kendilerini ar›nd›rm›fl ve mallar›n› bereketlendirmifl olursun.” Tevbe: 103
IGMG Zekat ve Fitre Komisyonu, ‹slam’›n bu temel ibadetini yerine getirmenize yard›mc› oluyor.
Siz de Zekat ve Fitre’lerinizi, IGMG Zekat ve Fitre Komisyonu arac›l›¤› ile de¤erlendirin
Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank AG Köln • Kontonr.: 162 888 56 01 • BLZ: 370 101 11 • Verwendungszweck: Zekat/Fitre
‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • [email protected] · www.igmg.de

Benzer belgeler