küçük hücrel dı ı akc er kanser olgularında

Transkript

küçük hücrel dı ı akc er kanser olgularında
T.C.
D CLE ÜN VERS TES
TIP FAKÜLTES
Gö üs Hastal klar ve Tüberküloz
Anabilim Dal
KÜÇÜK HÜCREL DI I AKC
ER KANSER
OLGULARINDA PROGNOST K FAKTÖRLER VE
PET/BT DEK SUVMAX IN PROGNOST K DE ER
TIPTA UZMANLIK TEZ
DR. VEDAT ERDEM
D YARBAKIR 2011
T.C.
D CLE ÜN VERS TES
TIP FAKÜLTES
Gö üs Hastal klar ve Tüberküloz
Anabilim Dal
KÜÇÜK HÜCREL DI I AKC
ER KANSER
OLGULARINDA PROGNOST K FAKTÖRLER VE
PET/BT DEK SUVMAX IN PROGNOST K DE ER
TIPTA UZMANLIK TEZ
DR. VEDAT ERDEM
TEZ YÖNET C S
YRD. DOÇ. DR. A.ÇET N TANRIKULU
D YARBAKIR 2011
Ç NDEK LER
Sayfalar
Önsöz ..................................................................................................................i
Özet ....................................................................................................................ii
ngilizce Özet (Abstract) .............................................................................. iii-iv
K saltmalar
.. ...........................................................................v-vi
1. Giri ve Amaç ...................................................................................................1
2. Genel Bilgiler ....................................................................................................2
2.1.Akci er Kanseri
2.1.1.Epidemiyoloji
2.1.2.Etiyoloji
....
2
.2
..3-9
2.1.3. Moleküler Biyoloji
... 9-11
2.1.4. Histopatolojik S n fland rma
...11-14
2.1.5. Klinik
2.1.6. Tan
15-18
...18-38
2.1.7 Evreleme
.38-42
2.1.8. Prognostik faktörler
.42-43
2.1.9.Tedavi
44 48
3. Gereç ve Yöntem .............................................................................................49-52
3.1.PET/BT Görüntüleme
3.2. statistiksel Analiz
.52
52
4. Bulgular ...........................................................................................................53-66
5. Tart ma...........................................................................................................67-76
6. Sonuçlar ...........................................................................................................77
7. Kaynaklar ........................................................................................................78-97
ÖNSÖZ
Asistanl
m boyunca bana her anlamda çok ey katan, bilgilerini, desteklerini
ho görülerini, vakitlerini esirgemeyen ba ta anabilim dal ba kan m z Prof. Dr.
Abdurrahman Senyi it, say n hocalar m; Prof. Dr. Mehmet Co kunsel, Prof. Dr.
Fusun Topçu, Prof. Dr. Recep I k, Doç. Dr. Gökhan K rba , Doç. Dr. Tekin Y ld z,
Doç. Dr. Güngör Ate , Yrd. Doç. Dr. A.Çetin Tanr kulu, Yrd. Doç. Dr.
Abdurrahman Abakay, Yrd. Doç. Dr. Cengizhan Sezgi ye te ekkür ederim.
Tezimin yaz m nda ve de erlendirilmesinde büyük eme i geçen, bilgi ve
tecrübesini memnuniyetle payla an tez dan man m Yrd. Doç. Dr. A.Çetin
Tanr kulu na ve istatistiksel analizler için yard m n esirgemeyen Yrd. Doç. Dr
Y lmaz Palanci ya ayr ca te ekkür ederim.
Birlikte çal maktan keyif ald
m asistan arkada lar m; Baran Gündo u ,
Hüseyin Beyaz t, Ali ihsan Çarkanat, Gülhan Bo atekin, Serdar Polat, Evrim Kütük,
Ay e Dall , Re it Polat, Hamdiye Turan, Ö.Faruk Önder, Seher Bayhan, clal
Hocanl , Bar
Çil, Emine Cebe, Çetin Ya ar ve Mehmet Kabak ile sevgili hem ire
ve personel arkada lar ma te ekkür ederim.
Bugünlere ula mama vesile olan ve gurur duydu um anne ve babama, aileme,
sevgili e im Pelin ve çocuklar m Ömer, Emin Behram ve Rozerin e te ekkür ederim
Dr. Vedat ERDEM
2011- D YARBAKIR
i
ÖZET
Amaç: Çal mam z ; Küçük hücre d
akci er kanserli olgularda, maksimum
standart uptake de erlerinin (SUVmax); sa kal m ile korelasyon olup olmad
n
belirlemek ve olgular n demografik, klinik ve laboratuvar verilerinin sa kal m
üzerine etkileri ara t rmak amac yla planlad k.
Gereç ve Yöntem: Çal mam z, Dicle Üniversitesi T p Fakültesi Gö üs
Hastal klar ve Onkoloji Anabilim Dal polikliniklerine May s 2006 ile Mart 2011
y llar aras nda ba vuran, kesin tan alm
küçük hücre d
ve evrelemesinde PET /BT kullanan 101
akci er kanserli olgunun dosyalar geriye dönük incelenerek
olu turuldu. Çal maya al nan olgular n dosyalar ndan ba ta18 fluorodeoxyglucose
pozitron emissiontomography ( FDG PET) deki kitlenin SUVmax de eri olmak
üzere di er prognozu etkileyen klinik, histopatojik, laboratuar ve tedavi paremetreleri
kaydedilerek istatistik de erlendirme yap ld .
Bulgular: Hastalar n 88 i erkek (%87,1) ve 13 i kad nd (%12,9) .Vakalar n
ortalama takip süresi 12.68 ± 11 ay idi. Tüm seride ortalama sa kal m süresi 10,62 ±
8,55 (1- 49 ay ) idi. Tüm hasta popülâsyonun kitlenin SUVmax medyan de eri; 12,0
(2,7
35) idi. Hastalar n demografik, klinik, laboratuar ve radyolojik parametreleri
SUVmax ' n medyan de eri (12,0) ile iki gruba ayr larak kar la t r ld . SUVmax <12
olan 50 hastan n medyan sa kal m 10,5 ay (1,5- 43,5), SUVmax
12 olan 51
hastan n medyan sa kal m 8 ay (1 49) idi. Aralar nda sa kal m ac s ndan,
istatistiksel olarak anlaml bir fark yoktu (p=0.807). Çal mam zda tek de i kenli
analiz ile prognostik faktörlerin sa kal ma etkisini incelendi imizde; ileri evre,
metastaz varl
, yüksek LDH düzeyi, yüksek WBC düzeyi, inoperabl olmas , dü ük
albümin düzeyi ve dü ük perfomans düzeyi olmas olumsuz etkiledi i görüldü. Cox
regresyon yöntemi kullan larak yap lan çok de i kenli analizde ise, erken evre ve
cerrahi uygulanmas sa kal m için ba ms z bir faktördü (p=0.002, 0.031) .
Sonuç: Küçük hücreli d
SUVmax n önemli rolü olmad
akci er kanserli olgular n, sa kal m süresinde
n dü ündürtmü tür. Hastalar n tümör evresine ek
olarak performans durumu, serum LDH, WBC ve albümin de erlerin bilinmesi daha
iyi prognostik de erlendirme sa layabilir.
Anahtar sözcükler: Küçük hücreli d
akci er kanseri, prognostik faktörler,
SUVmax
ii
ABSTRACT
Objective: We planned our work in order to investigate whether in nonsmall-cell lung cancer patients the maximum standard uptake values (SUVmax)
correlate with survival or not and to investigate the effect of demographic, clinic and
laboratory data on survival.
Materials and Methods: Our study was created by the way that we
retrospectively have reviewed files of patients who have applied at the Dicle
University School of Medicine Chest diseases and Oncology Department between
the dated of May 2006 and March 2011 who have had a definite diagnosis and using
PET /BT in the staging with 101 small cell-exterior cancer patients. Of the files of
the patients included in the study a statistic was made by initially recording the
SUVmax value of the mass in 18 fluorodeoxyglucose pozitron emissiontomography
(FDG PET) and of all other clinical, histopathological, laboratory and treatment
parameters affecting the prognosis.
Findings: 88 of the patients were men (%87,1) and 13 were women (%12,9).
The average follow up period of the cases was 12.68 ± 11 months. In all series the
average survival period was 10,62 ± 8,55 (1- 49 months). The SUVmax mdian value
of the mass in all patient population was 12,0 (2,7
35). The demographical, clinical,
laboratory and radiological parameters of the patients an the median value (12,0) of
SUVmax were divided into two groups and compared. The median survival 50
patients with SUVmax <12 has been 10,5 months (1,5- 43,5), the median survival of
51 patients with SUVmax 12 has been 8 months (1 49). In terms of statistics of
survival there was no significant difference (p=0.807). When we examined the effect
of prognostic factors on survival with a single variable analysis it was seen that
metastasis occurrence of advanced stage, high LDH level, high WBC level, that it
was not surgery, that the low albumin level and low performance level did negatively
affect it. In the multi variable analysis with the Cox regression method the early stage
and application of surgery were independent factors for survival (p=0.002, 0.031).
Result: It was considered that in the survival period of non-small-cell lung
cancer patients SUVmax does not play an important role. Knowing additionally the
iii
performance condition of the patient in the tumor stage, serum LDH, WBC and
albumin values may provide a better prognostic evaluation.
Key words: Non-small-cell lung cancer patients, prognostic factor, SUVmax
iv
KISALTMALAR
ABD: Amerika Birle ik Devletleri
ACTH: Adrenokortikotropik hormon
ADH: Uygunsuz antidiüretik hormon
AD: Anlaml de il
BT: Bilgisayarl Tomografi
BK : Beden kitle indeksi
CDK: Siklin ba ml protein kinazlar
CDKI: Siklin ba ml kinaz inhibitörleri
DNA: Deoksiribonükleik asit
ECOG: Eastern Cooperative Oncology Group
EGF: Epidermal büyüme faktörü
EGFR: Epidermal büyüme faktörü reseptörü
FDG-PET : [18F]-fluoro 2-deoxy-D-glucose Positron Emission Tomography
EUS: Endoskopik ultrasonografi
EBUS: Endobron iyal ultrasonografi
FEV1: 1. sn deki zorlu ekspirasyon volümü
FVC: Zorlu vital kapasite
FSH: Folikül stimulan homon
GST: Glutatyon s-transferaz
GTP: Guanozin Trifosfat
HER2: Human epidermal growth factor receptor 2
IASLC: Uluslaras Akci er Kanseri Çal ma Grubu
KHAK: Küçük hücreli akci er kanseri
KHDAK: Küçük hücreli d
akci er kanseri
KOAH: Kronik obstrüktif akci er hastal
KPS: Karnofksy performans skalas
LDH: Laktat dehidrogenaz
LAP: Lenfadenopati
LSH: Lutein stimulan hormon
MRG: Manyetik Rezonans Görüntüleme
v
NNK: 4-(metilnitrozamin)-1-(3 piridil)-1- butanon
PAH: Polisiklik aromatik hidrokarbonlar
PET/BT: Pozitron emisyon tomografi / bilgisayarl tomografi
PTH: Paratiroid hormon
PTH-rP: Paratiroid hormon ili kili protein
PVC: Partial Volume Corrected
RB: Retinoblastom
ROI: lgi alan
SFT: Solunum fonksiyon testi
SUVmax: Maksimum Standardized Uptake Value
TGF-a: Transforming growth faktör-a
TNM: Tümör/Nod/Metastaz
TT A: Transtorasik igne aspirasyonu
TB A: Transbron iyal ince i ne aspirasyonu
VAM: Video associated mediastinoskopi
VATS: Video associated thoracic surgery
VCSS: Vena kava superior sendromu
WBC: Beyaz küre say s
WHO: Dünya Sa l k Örgütü
vi
1.G R
VE AMAÇ
Akci er kanseri tüm dünyada önemli bir sa l k sorunu olup Amerika Birle ik
Devletleri nde kanser ölümlerin önde gelen nedenidir (1). Hastalar n mevcut
ço unlu u lokal ileri evre (evre III) yada metastatik safhada ba vurmaktad r. Bu
hastalarda do al gidi kötüdür ve ortalama ya am süresi k sad r. Bunlarda 5 y ll k
ya am süreleri %9 dan dan daha azd r (2). Tüm evreler göz önünde
bulunduruldu unda 5 y ll k ya am süreleri yakla k % 14 tür. Sa kal m ve tedaviye
yan t multifaktöriyel olup evre, performans durumu ve son zamanlarda gösterilen
genomik faktörler etkendir (3 6).
Ayn evrede bulunan hastalar aras nda tedavi yan tlar , rekürrens oranlar ve
sa kal m süreleri bak m ndan farkl l klar bulunmaktad r. Bu nedenle klinisyen yeni
tan konmu
akci er kanserlerinde, tedavi stratejilerinin belirlenmesi, prognozu
saptamaya yönelik ve hasta takibi için birtak m klinik ve laboratuar parametrelere
ihtiyaç duymaktad r (7).
Çal malarda; erken evre küçük hücreli d
fluorodeoxyglucose
pozitron
emissiontomography
aktivitesinin, tümörün ikiye katlama zaman
akci er kanserinde, 18
(FDG
PET)
metabolik
ve sa kal m ile ili kili oldu u
gösterilmi tir (8 20). Ancak, ileri evre KHDAK deki çal malar az say da hasta ile
s n rl oldu undan, 18 fluorodeoxyglucose pozitron emissiontomography ( FDG
PET) ile ileri evre küçük hücreli d
vermede yeterli olmad
akci er kanserinde (KHDAK ) prognostik bilgi
vurgulanmaktad r (21).
Primer tümörün SUVmax de erinin, ba ms z prognostik bir faktör oldu u
yönünde çeli kili çal malar n yay mlanmas ndan dolay bu konuda daha detayl
çal malara ihtiyaç oldu u görünmektedir.
Bizde bu veriler
nda çal mam z ; KHDAK li olgularda, maksimum
standart uptake de erlerinin (SUVmax); sa kal m ile korelasyon olup olmad
n
belirlemek ve olgular n demografik, klinik ve laboratuvar verilerinin sa kal m
üzerine etkilerini ara t rmak amac yla planlad k.
1
2. GENEL B LG LER
2.1. Akci er Kanseri
2.1.1. Epidemiyoloji
Akci er kanseri bat dünyas nda kanser ile ili kili ölümlerin aras nda ilk
s rada yer almakta ve her y l dünya genelinde yakla k olarak 1,2 milyon yeni
akci er kanseri tan s konulmaktad r (22, 23). Tüm dünyada kanser olgular n n
%12,8 inden ve kanser ölümlerinin %17,8 inden akci er kanseri sorumludur (24).
Akci er kanseri olgular n n %80 ini KHDAK olu turmaktad r (25). Tan ve
tedavideki tüm geli melere ra men KHDAK de 5 y ll k sa kal m %15 in üstüne
ç kmamaktad r (26). Akci er kanserli hastalara tan konuldu unda %40 nda uzak
organ metastaz saptanmaktad r. En s k toraks d
metastaz bölgeleri beyin (%43),
adrenal bezler (%40), karaci er (%40), kemik (%33), böbrekler (%23) ve abdominal
lenf nodlar d r (%30) (27, 28).
Erkeklerde kanserden ölümlerin üçte birini, kad nlarda ise dörtte birini
olu turmaktad r. Her iki cins de kansere ba l mortalitede birinci s radad r (29) .
Amerika Birle ik Devletleri ve Bat Avrupa toplumlar nda sigara kar t
kampanyalar sonucu akci er kanseri görülme s kl
1980 den sonra erkeklerde
azalma e ilimine girmi tir. Kad nlarda sigara kullan m
al kanl
ndaki art
nedeniyle Do u Avrupa ülkeleri ve ülkemizde akci er kanseri s kl
giderek
artmaktad r (30).
Sa l k Bakanl
n n 1999 y l verilerine göre, ülkemizdeki kanser insidans
erkeklerde 48.3/100.000 kad nlarda 30.3/100.000 d r. Bu insidanlar n %33,4 lük
bölümünü akci er kanseri olu turmaktad r (15.4/100.000). Akci er kanseri tüm
kanserler içinde erkeklerde %29,3 lük oranla birinci s rada yer al rken, kad nlarda ise
%4,0 lük oranla alt nc s radad r (31).
Sa l k Bakanl
verilerine göre akci er kanseri s kl
bat bölgelerimizde en
yüksek (Akdeniz 41.0/100.000, Ege ve ç Anadolu 39.5/100.000) Güneydo u ve
Do u Anadolu bölgelerimizde en dü ük (s ras yla 17.7/100.000, 11.7/100 000)
de erlerdedir (32).
Ya a ba l insidans erkeklerde kad nlardan ve siyah rkta beyazlardan daha
fazlad r. ABD de 2007 verilerine göre akci er kanseri görülme s kl
erkek ve
2
kad nlar için %15 iken, mortalite h z n n ise erkeklerde %31, kad nlarda ise %26
oran nda oldu u belirtilmektedir (33).
Akci er kanseri 40 ya ndan önce nadir, 40 -70 ya lar aras nda ise en fazla
görülür. Pik görülme ya
70 80 aras d r. Beyaz erkeklerde ortalama görülme ya
70, siyah erkeklerde ve kad nlarda ise 65 dir. Erkeklerde ya amlar boyunca akci er
kanseri geli me riski %8,1 iken, kad nlarda %5,1 dir (34).
Histopatolojik olarak ABD ve Japonya da en s k adenokanser saptan rken,
Asya ülkelerinde skuamöz hücreli kanser hala en s k kanser tipidir (35). Ülkemizde
ise en s k skuamöz hücreli kanser (yakla k %45) görülmekte, bunu Asya ülkerine
benzer oranla (yakla k %20) küçük hücreli kanser ve adenokanser izlemektedir.
Büyük hücreli kanser %2 oran yla en az görülen kanser tipidir (36).
2.1.2. Etiyoloji
Akci er kanseri hemen her zaman çevresel maruziyetle ili kili olmas na
ra men çevresel karsinojenlere kar hassasiyet bireysel farkl l k gösterebilmektedir.
Hastal
n olu umu, çevresel etiyolojik ve koruyucu ajanlara maruziyet ile bunlara
kar bireysel yatk nl
n etkile imi ile ili kilidir. Ayr ca sigara ve asbest gibi birden
fazla faktörün bir arada bulunmas , bir veya birden fazla çevresel etkenle beraber
genetik yatk nl
n birlikteli i hastal
n ortaya ç kmas nda sinerjistik etkiye neden
olabilmektedir.
2.1.2.1. Sigara
Sigara içimi, akci er kanseri olgular n n yakla k olarak % 90 n ndan
sorumludur. Hiç sigara içmemi olanlarla kars la t r ld
nda sigara içicilerde akci er
kanseri riski 20 kat artm t r. Akci er kanseri geli me riski günlük içilen sigara
miktar , sigara içme süresi ve ba lama ya
süresiyle ba lant l risk art
ile ba lant l d r (37). Sigara içme
yakla k 20 paket/y l olarak bildirilmektedir.
Epidemiyolojik çal malar, ulusal mortalite oranlar ile sigara içimi aras nda
s k bir ili ki oldu unu göstermektedir. Puro ve pipo içiminin de akci er kanseri
geli iminde rol ald
kar la t r ld
n gösteren kan tlar mevcuttur. Sigara içmeye devam edenlerle
nda sigaray
b rakm
olanlarda akci er kanseri geli me riski
azalmaktad r. Ancak b rak lma süresi 40 y l a anlarda bile risk hiç sigara içmemi
olanlara göre daha yüksektir. Çal malara göre; cinsiyet ve kullan lan tütün tipinden
3
ba ms z olarak sigaran n b rak lmas akci er kanseri geli me riskini azaltmaktad r,
bu risk azalmas akci er kanserinin tüm histolojik tipleri için geçerlidir (38).
Pasif sigara içicili i, ikinci el sigara içimi veya çevresel tütün maruziyeti
olarak da an lan çevresel sigara duman n inhalasyonudur. lk olarak sigara içici
bireylerin e lerinde tan mlanan bu durum hiç sigara içmeyen ki ilerdeki akci er
kanseri olu umunun nedenlerini aç klay c niteliktedir. Çevresel tütün maruziyetinin
1992 y l nda insan için iyi bilinen bir karsinojen oldu u tan mlanm t r (116).
Bofetta n n 2002 y l nda derledi i meta-analize göre sigara içicisi e i olan bireylerde
aktif sigara içmiyor olsalar da akci er kanseri geli me riski % 25 artm t r. Bu oran
i yerinde pasif maruziyeti olanlarda ise % 17 dir (39). Taylor ve arkada lar n n
yapt
meta analizde de benzer risk oranlar bulunmu tur (40).
Pasif sigara içicilerin akci er kanseri geli me riski sigara içicilerden daha
dü ük olsa da tütün karsinojenleri için bir e ik de er yoktur. Histolojik olarak akci er
kanseri ba l ca dört tip olarak tan mlan r: epidermoid Karsinom, adenokarsinom,
büyük hücreli karsinom ve küçük hücreli karsinom. Birçok ba ka histolojik alt tipi
olmas na ra men tüm akci er kanseri vakalar n n % 90 dan fazlas n bu dört tip
olu turdu u saptanm t r. Sigara en belirgin olarak küçük hücreli karsinomda olmak
üzere
akci er
kanserinin
bu
dört
tipinin
de
olu umunda
neden
olarak
gösterilmektedir. Geli mi ülkelerde 1970 li y llar n sonlar na do ru en s k görülen
histolojik tip epidermoid karsinom iken günümüzde bunun adenokarsinom yönüne
de i mi oldu u görülmektedir. Bu durumu aç klamaya yönelik olarak yap lan
çal malarda, tan
alan ndaki geli melerin rolü gösterilmi
özelliklerindeki de i ikler, periferik hava yollar
olsa da, sigaran n
ve alveollerde karsinojen
depolanmas n n art , tütün spesifik nitrözaminlerin dozundaki art
gibi nedenlerin
de önemli oldu u gösterilmi tir (41, 42).
Sigara karsinojenik etkisini, içerdi i kanserojenlerin DNA ya ula mas ,
DNA da hatal kodlama ve mutasyona yol açmas ile gösterir. Sigara duman ndaki
ba l ca karsinojenler; polisiklik hidrokarbonlar, aromatik aminler, nitrozaminler,
piridin
alkoloidler
ve
radyoaktif
bile enlerdir.
Bunlardan
nitrozamin
4-
(metilnitrozamin)-1-(3 piridil)-1- butanon (NNK) en iyi bilinen, en güçlü ve mutajen
karsinojendir (43, 44).
4
Tütünün yanmas sonucu ortaya ç karak sigara içicisi taraf ndan inhale edilen
bile en cm³ te 1,3x10
10
partikül ve gaz faz nda serbest radikaller içermektedir.
Karsinojenler büyük oranda partikül faz ndad r. Sigaran n ucundan tüten duman n
içeri i inhale edilen ana dumandan farkl
olup karbonmonoksit, amonyum,
formaldehit, benzen, nikotin ve akrolein gibi pek çok mutajenik madde içerir.
Sigaradaki bu karsinojenler do rudan DNA hasar olu turabilir ya da enzimler
arac l
ile aktif metabolitlere dönü erek etki gösterebilirler. Polisiklik aromatik
hidrokarbonlar (PAH) dokuda ilk olarak fenol, dihidrodiol, merkaptürik asite
dönü ürler. Ara metabolitler; dioller ve fenol epoksitler, PAH n ba l ca metabolitleri
olup hücredeki makro moleküllerle kovalent ba larla ba lanarak DNA kompleksleri
olu tururlar. Bu moleküllerin oran , karsinojenik aktivite ile orant l d r. Bu
kompleksler olu tuktan sonra, DNA da nokta mutasyonlar na ve asenkron DNA
replikasyonlara neden olarak gen amplifikasyonuna ve malign transformasyona yol
açarlar. Komplekslerin eliminasyonu, DNA tamirine, kimyasal karars zl a ve hücre
bölünmesi ile ili kili i lemlere ba l d r. Aktive nitröz bile ikleri ile olu turulan
kompleksler;
günler,
hatta
aylar
boyunca
stabilitesini
koruyabilir.
DNA
komplekslerinin geli imi gerek akci er kanserli hastalarda, gerekse sigara içenlerde
gösterilmi tir. Kompleks geli imi alkol tüketimi ile potansiyelize olur. Bu
kompleksler, moleküler i aretleme yöntemleri ile belirlenebilmektedir (41).
Epidemiyolojik çal malarda sigarada bulunan kokarsinojenlerin (kendileri
karsinojen olmay p, di er maddelere karsinojen özellik kazand ran maddeler) ve
tümör promotorlar n n da (karsinojenezi potansiyelize eden karsinojen olmayan
maddeler) kanser geli iminde önemli rol oynad
gösterilmi tir. Field karsinojenezis
teorisine göre, sigara duman na maruz kalan bron
epitelinde birtak m yap sal
de i iklikler meydana gelerek kanser olu ur. Bu de i iklikler s ras yla; hiperplazi,
metaplazi, displazi, karsinoma in-situ ve invaziv kanserdir (45).
2.1.2.2. Beslenme
Diyet ve akci er kanseri konusundaki bilgiler özellikle son 30 y ldaki
ara t rmalara dayanmaktad r. Ara t rmac lar akci er kanseri riskinin azalt lmas nda
diyetin olas rolü konusunda özelikle anti kanserojen etkinlik gösterebilen spesifik
mikro besinler üzerine odaklanm lard r. Bu ara t rmalar yüksek antioksidan içerikli
5
besinlerin oksidatif DNA hasar n azaltabilece i ve bu yolla anti kanserojen etki
gösterebilece i hipotezi üzerine kuruludur (46).
Antioksidan mikro besinlerin diyetteki temel kayna
sebze ve meyvelerdir.
Vaka kontrol ve prospektif kohort çal malar diyetlerinde yüksek miktarda sebze ve
meyve tüketenlerde, dü ük miktarda tüketenlere göre akci er kanseri riskinin daha az
olma e iliminde oldu unu göstermi tir ( 47).
Yap lan çal malarda akci er kanseri ile beta-karotenler aras nda güçlü,
vitamin C için ise az kan t olmakla beraber koruyucu bir ili ki oldu u gösterilmi tir
(48). Ayr ca sigara içicilerde diyetsel antioksidan konsantrasyonlar n n dü ük olma
e iliminde oldu u belirtilmi tir (49).
2.1.2.3. Mesleki maruziyet
Akci er kanseri mesleki maruziyetle ili kili kanserler aras nda en s k
görülenidir. Akci er kanserinin çok say da meslek alan nda olu tu u gözlenmi tir.
Arsenik, krom, nikel gibi çok say da metale, mesleki maruziyet durumunda da yine
artm risk mevcuttur. Çok say da vaka kontrol ve kohort çal mas nda ise dizel yak t
at klar na maruziyetle akci er kanseri aras nda zay f bir ili ki bulunmu tur. Silika
maruziyetinin ise tart mal olmakla beraber bir meta-analizde iki kat risk art na yol
açt
belirtilmi tir. Sigara içimi baz mesleki akci er karsinojenlerinin etkisini
artt rmaktad r (50, 51).
2.1.2.4. Asbest
Asbestin mesleki karsinojen olma etkisi güçlü kan tlara dayan r. Asbest
liflerinin inhalasyonu, akci er kanseri geli imine yol açabilmektedir. ngiltere de
yap lan bir çal mada, tekstil isçilerinde akci er kanseri riskini 10 kat art rd
;
ABD de izolasyon isçilerinde yap lan bir çal mada ise 7 kat risk art s na yol açt
gösterilmi tir (52, 53). Asbestin bu etkisini direkt ya da indirekt yollarla m (kronik
inflamasyona yol açarak sonras nda akci er kanseri geli mesi vb.) olu turdu u net
de ildir. Sigara içimi ve asbest maruziyeti birlikteli i akci er kanseri geli iminde
sinerjistik etkilidir (46).
2.1.2.5. Radyasyon
6
Yüksek
doz
radyasyona
maruz
kalm
popülâsyonlarda
yap lan
epidemiyolojik çal malar, akci er kanserinin iyonize radyasyonla ortaya ç kan
kanserlerden biri oldu unu göstermi tir. Radon, uranyumun radyuma bozunmas
sürecinde do al olarak ortaya ç kan renksiz, kokusuz, radyoaktif bir gazd r.
Radondan sal nan alfa partikülleri solunum epiteli hücrelerinde DNA hasar na yol
açabilmektedir. Epidemiyolojik çal malarda uranyum madeni isçilerinde akci er
kanseri olu tu u gösterilmi tir (54, 55). Bu risk geçen yüzy l için oldukça yüksektir,
günümüzde ise önlemler nedeniyle azalmakla beraber hala devam etmektedir. Sigara
içimi, radon bozunum ürünleri ile sinerjistik olarak akci er kanseri riskini
artt rmaktad r (55). Radon her yerde bulunabilen, iç ortam havas n kirleten ve
binalar n içine dolabilen bir gazd r. Ancak genel popülâsyonda bu iç ortam kirlili ine
maruziyet uranyum maden isçileri gibi mesleki ortamda maruziyeti olanlara göre çok
daha azd r. Uranyum madenindeki radon düzeyine göre iç ortam hava kirlili inde
radon 50 100 kat kadar daha azd r (55).
2.1.2.6. Hava kirlili i
Normal bir yeti kin günde yakla k 10000 lt hava inhale eder. Havadaki
dü ük konsantras iyonlardaki (%30) karsinojenler akci er kanseri riskini artt rabilir.
Endüstriyel bölgelerdeki hava kirlili i akci er kanserinin daha fazla görülmesinde
etkilidir. Fosil yak tlar n yak lmas ile ortaya ç kan poliaromatik hidrokarbonlar,
arsenik, nikel, krom, kömür duman , egzoz duman havay kirleten önemli karsinojen
etkenlerdir (47).
2.1.2.7. Genetik duyarl l k
Akci er
kanserine
genetik
yatk nl k
oldu u
uzun
zamandan
beri
sorgulanm t r. Sigara içimi dâhil, çevresel ajanlara maruz kalanlar n hepsinde de il
ama bir k sm nda akci er kanseri olu maktad r. Baz epidemiyolojik çal malarda
ailesinde akci er kanseri öyküsü bulunanlarda, risk aç s ndan genetik hassasiyet
oldu u gösterilmi tir(56). Elli iki soya ac incelenmesine dayanan bir analizde
kromozom 6q23 25 lokusunun akci er kanserine önemli yatk nl kla ili kili oldu u
gösterilmi ; özellikle daha genç ya larda ortaya ç kan hastal kta genetik faktörün
önemli rol oynad
ileri sürülmü tür (57). Akci er kanserinin özellikle tütün
içicilerdeki genetik ve epigenetik temellerini anlamaya yönelik olarak Hecht
taraf ndan genel bir algoritma önerilmi tir (41). Buna göre karsinojenleri içeren
7
toksik ajanlar n metabolizmas 2 fazda ilerlemektedir. Toksik maddeler faz 1 de
oksidatif reaksiyonlarla nonpolar bile iklere dönü türülürler, bu s rada oldukça
reaktif ara ürünler olu ur. Bu ara ürünler faz 2 de konjugasyon ile moleküler
kompleksler olu tururlar, daha az reaktif olup detoksifiye edilerek vücuttan
uzakla t r labilirler. Ancak ara metabolitler faz 2 konjugasyondan önce DNA gibi
hücresel bile enlerle reaksiyona girebilirler ( ekil 1).
ekil 1. Hecht algoritmas . Sigara içimi ile karsinojenlerin, kritik
genlerde mutasyonu tetiklemesi ve akci er kanseri geli imi (41).
PAH = polisiklik aromatik hidrokarbonlar; NNK = 4-(methylnitrosamino)-1-(3pyridyl)-1- butanone.
Ço u karsinojenin reaktif ara ürünleri, faz 1 metabolik aktivasyonda sitokrom
p450 enzimleri ile yap larak ortaya ç kar. Bu ara ürünler DNA ya ba lan r ve DNA
hasar olu ur. Faz 1 de sitokrom p450 enzimlerinden CYP2D6, CYP1A1 ve CYP2E1
yer al r. CYP1A1 için 2 spesifik polimorfizm gösterilmi tir. MspI ve exon 7 deki
polimorfizm artm
akci er kanseri riski ile ili kili bulunmu tur. Glutatyon S-
transferaz enzimi ise bir faz 2 enzimidir. Polisiklik aromatik hidrokarbonlar n reaktif
metabolitlerinin detoksifikasyonunu sa lar. Glutatyon S-transferaz M1 izoenzimi
(GST M1), benzo(a)pireni inaktive etmektedir. GSTM1 gen eksikli inde akci er
kanseri riskinin yüksek oldu u saptanm t r (41).
Onkogenler, süpresör genler ve DNA tamir kapasitesi sigara içicilerde
akci er kanserine yatk nl
belirlemede di er etkenlerdir. Bir tümör supresör gen
olan p53 geni mutasyonlar küçük hücreli akci er kanserinde (KHAK) % 90 dan
8
fazla ve küçük hücreli d
akci er kanserinde (KHDAK) % 50 den fazla
görülmektedir (58, 59).
2.1.2.8. Geçirilmi Akci er Hastal klar
Genetik faktörlere ek olarak geçirilmi hastal klar da akci er kanserine e ilimi
artt rabilir. Kronik obstrüktif akci er hastal
seyreden restriktif hastal klarda artm
(KOAH) ba ta olmak üzere fibrozisle
akci er kanseri riski bildirilmektedir. Sigara
içimi, KOAH ve akci er kanseri için ba l ca nedendir, ayr ca alfa 1-antitripsin
eksikli i olup, sigara içicisi olmayan ki ilerde de artm
risk oldu u gösterilmi tir.
Silikozis, di er pnömokonyozlar, idiyopatik pulmoner fibrozis ( PF) ve sistemik
sklerozda da akci er kanseri riskinin artt
belirtilmi tir (60 63).
2.1.3 Moleküler Biyoloji
Son zamanlarda akci er kanserinin moleküler biyolojisindeki geli meler,
özellikle belirli hasta gruplar nda adjuvan tedavi, konvasiyonel sitotoksik
kemoterapi, özel ajanlarla hedefe yönelik tedavileri yönlendirmektedir. Akci er
karsinogenezindeki olaylar; onkogenlerin mutasyonel aktivasyonu, tümör bask lay c
genlerin inaktivasyonu, hücre siklus regülâsyonunda görev alan genlerdeki
de i iklikler, DNA onar m nda görev alan genlerdeki de i iklikler ile büyüme
faktörleri ve reseptörlerine ili kin de i iklikleri kapsamaktad r.
2.1.3.1. Onkogenlerin aktivasyonu
Ras ailesi H-ras, K-ras ve N-ras tan olu makta olup nokta mutasyonlar
seklinde ortaya ç karak akci er kanseri geli iminde rol oynamaktad r. Mutasyonlar
sebebiyle GTPase aktivitesinde de i iklik olmakta ve sürekli bir sinyal aktivitesine
yol açmaktad r. Sonuçta sinyal kaskat ndaki bu mitojenik uyar lar malign
transformasyona neden olmaktad r. K-ras mutasyonu en s k görüleni olup, % 15 50
oran nda KHDAK geli iminde rol oynamaktad r. K-ras mutasyonunun sa kal mda
azalma, erken nüks ve kötü prognozla ili kili oldu u bildirilmektedir (64, 65).
Myc genleri DNA ya ba lanan üç nükleer fosfoproteini kodlar. Bu proteinler
hücre
proliferasyon
ve
diferansiyasyonunda
etkili
olup,
DNA
sentezinin
ba lamas nda rol al r. C-myc, L-myc, N-myc ten olu an myc genleri s kl kla
amplifikasyon ve disregülasyon ile onkogen haline gelmektedir; KHAK lerinin %
18-31 i, KHDAK lerinin ise % 8-20 sinde myc aktivasyonu görülmektedir. C-myc
9
tümör büyüme h z nda art ve sa kal mda k salma ile ili kili olarak bildirilmektedir
(64, 65). Tümör hücrelerini apoptozisten (programlan
hücre ölümü) koruyan
ba l ca onkoprotein olan bcl 2 ekspresyonu KHAK lerinin % 70-90 n nda
gösterilmi tir. BAX, Bcl 2 ile ili kili bir protein olup tümör bask lay c etki
göstermektedir. Bcl 2/BAX oran , hücrenin apoptotik duyarl l
n belirlemektedir
(66, 67).
2.1.3.2. Tümör supresör genler
nsan kanserlerinde en s k görülen mutant gen p53 geni olup tüm kanserlerin
%50 sinde mutajeniktir. KHAK lerin % 90 nda, epidermoid karsinomlar n %
65 inde, büyük hücreli karsinomlar n % 60 nda ve adenokarsinomlar n % 33 ünde
gösterilmi tir. Akci er kanserlerindeki p53 mutasyonlar sigara içimi ile ili kilidir.
Normal bir hücrede DNA hasar durumunda p53 geni genomik stabiliteyi korumak
için hücre siklusunu G1 faz nda inhibe ederek DNA tamiri için zaman
kazand rmaktad r. Hasar n tamir edilememesi durumunda hücre apoptozise
u rat l r.P53 mutasyonlar nda hücreler bölünmeye devam eder (58). Retinoblastom
geni (RB) ilk bulunan tümör supresör gendir ve hücresel diferansiyasyonda önemli
bir role sahiptir. RB protein yolu u KHAK lerinin hemen hepsinde KHDAK lerinin
ise sadece % 10-30 unda görülmektedir (66, 68, 69).
2.1.3.3. Hücre siklus regülasyonu
Ökaryotik hücre siklusu G1, S, G2 ve M fazlar ndan olu ur. Karsinogenez
s ras nda G1 faz nda koordinasyon noktas ndaki de i iklikler kontrolsüz hücre
proliferasyonu ile sonuçlan r. Hücre siklus regülâsyonunda 3 önemli hücre içi protein
grubu tan mlanm st r; siklin ba ml protein kinazlar (CDK), siklinler ve siklin
ba ml kinaz inhibitörleri (CDKI) .Kontrolsüz CDK aktivitesinin onkojenik oldu u
ve CDKI lerin ise supresör fonksiyonlar oldu u ileri sürülmektedir (65).
2.1.3.4. Büyüme faktörleri ve reseptörleri
Birçok büyüme faktörü ve bunlara ait reseptörler normal akci er dokusu ve
kanser dokusu taraf ndan üretilmektedir. Dengeli büyüme için kar l kl düzenleyici
sistemler bir arada bulunur. Kanser hücrelerinde bu denge bozulmu tur. Epidermal
büyüme faktörü (EGF) ve transforming growth factor-a (TGF-a) hücre proliferasyon
ve diferansiyasyonunu uyaran mitojenik etkileri gösterilmi peptidlerdir. Pek çok
çal mada a r epidermal büyüme faktör reseptörü (EGFR) sinyalizasyonu ve
10
regülasyon bozuklu unun tümör geli imi ile ili kili oldu u gösterilmi tir. Yüksek
düzeyde EGFR ekspresyonu ileri evre hastal k, metastaz geli imi, sa kal mda azalma
ve kötü prognoz ile ili kili bulunmu tur. KHDAK lerinin % 13-80 inde EGFR a r
ekspresyonu
saptanm t r.
metaloproteinazlar
ve
TGF-a1,
vasküler
fibroblast
endotelyal
büyüme
büyüme
faktörü,
faktörünün
matriks
de
kanser
geli imindeki etkileri pek çok çal smada gösterilmi tir (65).
2.1.3.5. DNA tamirinde görev alan genler
DNA tamiri normal hücre siklusunun devam için esast r. Hatal DNA
karsinogenez geli iminde önemli rol oynar. DNA tamirinde görevli genler basl ca
kromozom 3p üzerinde yerle mi lerdir. Bu nedenle kromozom 3p kay plar akci er
kanseri geli imini 14 kat artt rmaktad r. DNA tamir genleri ERCC1, XPO, XPF,
XRCC3, XRCC1, RRM1 nin akci er kanseri ile ilgisi pek çok çal mada
gösterilmi tir (70 73).
2.1.4. Histopatolojik S n fland rma
1924 y l nda Marchasan
akci er kanserinde ilk s n flamay
yapm t r
(74).Dünya Sa l k Örgütü nün (DSÖ) akci er tümörleri s n flamas ilk olarak 1981
y l nda yap lm t r. Bu tarihten sonra patolojik tan yöntemleri ve kriterlerinde
belirgin de i iklikler gerçekle mi ve s n flama DSÖ taraf ndan 2004 y l nda yeniden
düzenlemi tir (Tablo 1 ).
2.1.4.1. Adenokarsinom
Bronkoalveolar karsinomun da içinde oldu u adenokarsinom akci er
kanserlerinin %31 ni olu turur (74). Tipik olarak periferal yerle imli ve boyutlar 4
cm den küçüktür. Yakla k 1/4 ü santrale yerle ir. Sadece %4 ü kavitasyon gösterir.
Bron iol ve alveol epitelinden ç kar. Histolojik olarak bez yap s gösterir ve musin
salar. BT de adenokarsinom ya yava ça büyüyen lokalize buzlu cam, ya da h zl
büyüyen solid kitle eklindedir (76). Kalsifikasyon nadir olmakla birlikte, BT de %6
oran nda eksantrik ya da amorf kalsifikasyon rapor edilmi tir (77). Bronkoalveolar
karsinom adenokarsinomun bir subtipidir. Tüm akci er kanserlerinin %2-10 nu
olu turur (74). Ço unlukla (%41) soliter pulmoner nodül eklinde iken ,%36 s nda
multisentrik ya da diffüz, %22 sinde ise rezorbe olmayan konsolidasyon eklinde
görülür. Hiler ve mediastinal lenf nodu tutulumu s k de ildir (78). Adenoskuamöz
karsinom akci er kanserlerinin %2 sini olu turur (74). Genellikle soliter pulmoner
11
nodül eklindedir, %50 si 1 3 cm boyutunda ve %13 ü kavitasyon gösterir. Bu
tümörlerin %50 sinde fibrozis veya parankimal skar ile ili ki vard r (79).
2.1.4.2. Epidermoid Karsinom
Akci er kanserlerinin %30 unu olu turur. Sigara kullan m ile direkt ili kisi
ispatlanm t r. Tipik olarak santral yerle imli ve 4 cm den büyük lezyonlard r. Lobar
veya segmental bron lardan ç kar ve %82 sinde kavitasyon görülür (74).Kavite
duvar düzensiz ve 0.5-3 cm kal nl
ndad r. Santral yerle imleri nedeniyle akci er
parankiminde segmental ya da total kollaps s k görülür. Di er tiplerle
kar la t r ld
nda, iyi farkl la m
epidermoid karsinomun metastaz insidans daha
dü üktür. Bölgesel lenf nodu tutulmalar ndan önce ç kar ld klar nda prognoz çok
iyidir. Epidermoid karsinom Pancoast ya da süperior sulkus tümörünü olu turan en
s k tiptir. Gö üs a r s ile birlikte apikal plevrada 8 mm yi geçen kal nla ma
saptanmas , brakiyal ve/veya laringeal sinir paralizisi, kemik destrüksiyonu önemli
bulgulard r (74).
2.1.4.3. Küçük Hücreli Karsinom
Tüm akci er kanserlerinin %18 ini olu turur (74). Sigara içimi ile güçlü bir
ili kisi vard r. Bu tümörler herhangi bir yap ünitesi olu turmayan küçük, yuvarlak,
yulaf tanesi biçiminde hücrelerden olu ur. Genellikle santral yerle imlidirler. Santral
olanlar ana bron veya lob bron lar ndaki nöroendokrin hücrelerden ç kan en malign
akci er kanseridir. Olgular n 1/3 ünde lezyonlarla birlikte akci er parankiminde
atelektazi, postobstrüktif pnömoni ve konsolidasyon izlenir. Hiler ve mediastinal
lenfadenopati tan s ras nda s k görülür (78). Mediastinal invazyon s k ancak
kavitasyon nadirdir. Plevral efüzyon %5 50 oran nda e lik eder. Klini i ortaya
ç kmadan önce lenf nodlar ve çevre damarlar invaze eder ve hematojen yolla tüm
vücuda h zla yay l r. Olgular n %10-15 inde hastal k saptand
%50 sinde ise hastal
nda metastaz vard r,
n seyrinde beyin metastaz görülür. Genellikle cerrahi
uygulanmaz (80).
Karsinoid tümörler bütün akci er neoplazmlar n n yakla k %2 sini olu turur,
1.5/100.000
oran nda
görülür
ve
akci erin
nöroendokrin
tümörü
olarak
adland r l rlar. Yüzde 90 santral, %10 u ise periferik bron larda yerle imlidir. Tipik
bron iyal karsinoidler bronkopulmoner sistemin dü ük gradl neoplazmlar d r. Genel
12
olarak tipik ve atipik karsinoid tümörlü hastalar n %20-30 unda karsinoid sendrom
geli ir. Karsinoid kalp hastal
s kl kla karsinoid sendromlu hastalarda gözlenir;
triküspit ve pulmoner kapaklar tutulur, s kl kla triküspit darl
ve daha az oranda
yetmezli i olu ur. Kalp yetmezli i %20 oran nda primer semptomdur. Tipik
karsinoid tümörlerde cerrahi sonras tam kür sa lan r ve 10 y ll k sa kal m %87 dir
(82,82).
2.1.4.4. Büyük Hücreli Karsinom
Büyük hücreli karsinom kötü diferansiye bir tümördür. Baz yazarlar büyük
hücreli karsinomlar kötü diferansiye olmu adenokarsinom olarak dü ünmektedir
(78). Tüm akci er kanserlerinin %9 unu olu turur. Tipik olarak periferik
yerle imlidir ve büyük kitle (>7 cm) eklindedir. H zla büyürler ve erken evrede
mediastinal ve beyin metastaz yaparlar (74).
Her akci er kanserini belirli bir tip ad alt nda s n fland rmak mümkün
de ildir. Örne in bir epidermoid veya adenokanserde indiferansiye durum olabilir.
Bazen de bir tümörün de i ik yerlerinde bu tiplerden biri daha çok bulunabilir. Bu
durumda küçük hücreli veya küçük hücreli d
akci er kanseri ay r m n yapmak
tedavi protokolü aç s ndan önemlidir ( 75).
13
Tablo 1. Malign akci er tümörlerinde histopatolojik s n flama (DSÖ, 2004) (75).
Malign Epitelyal Tümörler
Skuamoz hücreli karsinom
Papiller
Berrak hücreli
Küçük hücreli
Bazaloid
Küçük hücreli karsinom
Kombine küçük hücreli
Adenokarsinom
Adenokarsinom, mikst
Asiner adenokarsinom
Papiller adenokarsinom
Bronkioloalveoler
Non müsinöz
Müsinöz
Mikst müsinöz ve non müsinöz ya da belirsiz
Müsin salg layan solid Adenokarsinom
Fetal adenokarsinom
Müsinoz (kolloid)
Müsinoz kistadenokarsinom
Ta l yüzük hücreli
Berrak hücreli
Büyük hücreli karsinom
Büyük hücreli nöroendokrin
Kombine büyük hücreli nöroendokrin
Bazaloid karsinom
Lenfoepitelyoma benzeri
Berrak hücreli
Rabdoid fenotipinde büyük hücreli
Adenoskuamoz karsinom
Sarkomatoid karsinom
Pleomorfik
hücreli
Dev hücreli
Karsinosarkom
Pulmoner blastom
Karsinoid tümörler
Tipik karsinoid
Atipik karsinoid
Tükrük bezi tipindeki karsinomlar
Mukoepidermoid
Adenoid kistik
Epitelyal-miyoepitelyal
Preinvazif lezyonlar
Skuamoz hücreli in situ karsinom
Atipik adenomatoz hiperplazi
Diffüz idyopatik pulmoner nöroendokrin hücre
hiperplazisi
Mezenkimal tümörler
Epiteloid hemanjioendotelyoma
Anjiyosarkom
Plöropulmoner blastom
Kondroma
Konjenital peribron iyal miyofibroblastik tümör
Pulmoner lenfanjiyomatozis
nflammatuar miyofibroblastik tümör
Lenfanjiyoleiyomiyomatozis
Sinovyal sarkom
Monofazik
Bifazik
Pulmoner arter sarkomas
Pulmoner ven sarkomas
Benign epitelyal tümörler
Papillomalar
Skuamoz hücreli papillom
Glandüler papilloma
Mikst skuamoz hücreli ve glandüler papilloma
Adenomalar
Alveoler adenoma
Papiller adenoma
Tükrük bezi tipi adenom
Müköz bez adenomu
Pleomorfik adenom
Di erleri
Müsinöz kistadenom
Lenfoproliferatif tumorler
MALT tipi marjinal zon B-hücre lenfomas
Diffuz büyük B hücreli lenfoma
Lenfomatoid granülomatozis
Langerhans hücreli histiyositozis
Çe itli tümörler
Hamartoma
Sklerozan hemanjiom
Berrak hücreli tumor
Germ hücreli tumor
Teratom, matür
mmatür
Di er germ hücreli tümörler
ntrapulmoner blastom
Melanoma
Metastatik tümörler
14
2.1.5. Klinik
Akci er kanserinin tan s ne yaz k ki genellikle geç konmaktad r. Bunun
nedeni akci erin anatomisinden kaynaklanmaktad r. Semptomlar ortaya ç kmadan,
akci erdeki bir nodül ileri derecede büyüyebilir ve akci er d na yay labilir.
Böylelikle hastalar yayg n hastal k döneminde görülürler ve hastalar n % 80 i
operabl de ildir. Bu nedenle 5 y ll k mortalite oranlar % 85- 90 lardad r. Akci er
kanserli hastalarda ço unlukla solunumsal ve yap sal semptomlar bir aradad r.
Carbone ve arkada lar n n yeni tan alm
678 akci er kanserli hastayan kapsayan
çal malar nda, hastalar n 183 ünde (% 27) primer tümörle ilgili semptomlar
mevcutken, 232 sinde (% 34) metastaz dü ündüren i tahs zl k, kilo kayb ve
yorgunluk gibi sistemik semptomlar, 219 unda (% 32) metastaz alan na spesifik
semptomlar oldu u bildirilmi tir (83). Semptomu olmay p tesadüfen akci er
radyografilerinde hastal
saptananlar n oran çok dü üktür. Ayn çal mada sadece
44 hasta (% 6) asemptomatik olarak saptanm t r. Buccheri ve Ferrigno ise 1989
2002 tarihleri aras nda görülen 1227 hastan n 154 ünün (% 13) tan an nda
asemptomatik oldu unu bildirmi lerdir (84).
Asemptomatik hastalar için 5 y ll k sa kal m % 18 iken primer tümöre ait
semptomu olanlarda bu oran % 12 dir. Nonspesifik semptomlar olanlarda 5 y ll k
sa kal m oran % 6 iken metastaz bölgesi ile ilgili semptomu bulunanlarda 5 y ll k
sa
kal m söz konusu de ildir. Koyi ve arkada lar n n yapt
134 hastal k
çal malar nda semptomlar n ba lang c ndan ilk ba vuruya kadar olan ortalama süre
43 gün (en az 0 ile en fazla 256 gün) olarak bildirilmi tir. Hastay doktora en k sa
sürede götüren semptom olarak hemoptizi bildirilmektedir (85).
2.1.5.1. Primer tümör ile ilgili semptomlar
Hastan n doktora ba vuru nedenini olu turan ba lang ç semptomlar
solunumsal olabilece i gibi metastaz dü ündüren semptomlar ve yap sal semptomlar
da olabilmektedir. Öksürük, akci er kanserinin en s k görülen semptomlar ndand r.
Di er s k görülen solunumsal semptomlar nefes darl
, gö üs a r s ve hemoptizid r
(Tablo 2) (86).
15
Tablo 2.Akci er kanserinde ba lang ç semptom ve bulgular n n s kl
Semptom ve Bulgular
Öksürük
Nefes darl
Gö üs a r s
Hemoptizi
Kilo kayb
Kemik a r lar
Çomak parmak
Ate
Halsizlik
Superior vena cava obstrüksiyonu
Yutma güçlü ü
Vizing ve stridor
(86).
S kl k (% olarak)
8 75
3 60
20 49
6 35
0 68
6 25
0 20
0 20
0 10
0 4
0 2
0 2
Lokal büyüme ve intratorasik yay l ma ait bulgular, tümörün yeri ve
büyüklü üne ba l d r. Santral tümörler postobsrüktif pnömoniye yol açabilmektedir.
Rekürren laringeal sinir tutulumu ses k s kl
na, kanserin özefagusa yay l m veya
bas s ise yutma güçlü üne neden olabilir. Tümörün vena kava superioru invaze
etmesi ya da vena kavaya bas yapmas vena kava superior sendromuna (VCSS) yol
açabilmektedir. VCSS, en s k KHAK de, daha az epidermoid karsinomda görülebilir.
Apikal bölgede görülen Pancoast tümörü Horner sendromuna yol açabilir; en s k
olarak epidermoid karsinomda bildirilmektedir. Perikarda metastaz nedeni ile
kardiyomegali, aritmi ve tamponat geli ebilmektedir. Frenik sinir invazyonunda
h çk r k ve diyafragma paralizisi görülebilir. Periferik tümörlerin en s k bulgusu
plöretik gö üs a r s d r. Akci er kanseri hastalar n n % 15-50 sinde plevral efüzyon
görülebilmektedir (87, 88).
2.1.5.2. Metastazlara ait belirti ve bulgular
Akci er kanseri tüm organlara metastaz yapabilmektedir. Tan konuldu unda
KHK lerin % 60 , KHDAK lerinin ise % 30-40
evre IV metastatik tümördür.
Hastalar n üçte birinde uzak metastaz n sonucu olarak semptomlar görülür.
Hematojen yay l m en s k merkezi sinir sistemi, kemik, karaci er ve adrenal bezlere
olmaktad r.
Kemik
metastazlar
genellikle
osteolitik
olmakla
adenokarsinomda osteoblastik tipte, asemptomatik veya a r l
birlikte
olabilmektedir.
16
Karaci er metastaz nda sa
üst kadran hassasiyeti, bulant , kilo kayb ve anemi
görülebilmektedir. Adrenal bezlerin tutulumu genellikle asemptomatiktir. Adrenal
tutulum ve paraaortik lenf nodlar tutulumu genellikle KHAK de görülür. Merkezi
sinir sitemi tutulumu ise asemptomatik olabilece i gibi ba a r s , bulant , kusma,
fokal nörolojik semptomlar, konvulziyon, paralizi, pareziye neden olabilmektedir
(87, 88).
2.1.5.3. Paraneoplastik sendromlar
Paraneoplastik sendromlar, tümörün ve metastaz n n olmad
organlarda
kansere ba l görülen belirti ve bulgulard r. Akci er kanserlerinin % 7-15 inde
paraneoplastik sendrom görülmektedir. Paraneopolastik sendromlar tümörün
boyutuyla ili kisiz
olup
tümörün
tan s n n önüne
geçebilir.
Tam olarak
aç klanamam olmakla beraber paraneoplastik sendromlar n bir k sm nda tümörden
salg lanan biyolojik aktif maddeler bir k sm nda ise tümör dokusuna cevaben normal
dokulardan sal nan maddeler sorumludur. S kl kla endokrin, eklem ve nörolojik
anormallikler görülür (Tablo 3).
Hiperkalseminin akci er kanserli hastalardaki insidans % 2 6 aras nda olup
en s k olarak epidermoid karsinomda görülmektedir. Paratiroid hormon (PTH)
benzeri aktivite gösteren Paratiroid hormon ili kili protein (PTH-rP) bu klinik
durumdan sorumlu tutulmaktad r. Uygunsuz antidiüretik hormon (ADH) sal n m ,
KHAK lerinin % 10 nunda görülür. Dü ük serum sodyum düzeyi ve dü ük serum
ozmolaritesiyle iliskili semptomlara yol açar. Ektopik adrenokortikotropik hormon
(ACTH) sal n m na ba l hiperadrenokortisizm KHK lerinin % 5 inde görülür, k sa
sa kal m ile ili kilidir.
Nörolojik paeraneoplastik sendromlar, otoimmün mekanizmalar ile olur ve en
s k KHAK de görülmektedir. KHAK de görülen Eaton Lambert sendromu,
proksimal kaslarda kuvvet kayb na yol açan psödomyastenik sendromdur. Çomak
parmak ve hipertrofik pulmoner osteoartropati, s kl kla KHDAK de görülmektedir.
El bile i, diz ve topuk eklemlerinde simetrik poliartrit, uzun kemiklerde proliferatif
periostit, el ve ayaklarda nörovasküler de i ikliklerle karakterize hipertrofik
pulmoner osteoartropati, çomak parmaktan daha az görülmektedir. Nonbakteriyel
trombotik endokardit, özellikle bronkoalveolar tip olmak üzere adenokarsinomlarda
görülür. Merkezi sinir sistemi, böbrek ve koroner arterlerde emboliye yol
17
açabilmektedir. Adenokarsinomda gezici tromboflebit de görülebilmektedir (89, 90,
91).
Tablo 3. Akci er kanseriyle ili kili baz paraneoplastik sendromlar (86).
Endokrin sendromlar
Uygunsuz ADH sal n m
Nonmetastatik hiperkalsemi
Cushing sendromu
Jinekomasti
Yüksek LSH ve FSH düzeyi
Hipoglisemi
Hipertiroidizm
Karsinoid sendrom
Nörolojik sendromlar
Subakut sensöriyal nöropati
Mononörotis multipleks
ntestinal psödo-obstrüksiyon
Ensefalomyelitis
Nekrotizan myelopati
Kanser iliskili retinopati
skelet sistemiyle ilgili sendromlar
Hipertrofik osteoartopati
Çomak parmak
Renal sendromlar
Glomerulonefrit
Nefrotik sendrom
Metabolik sendromlar
Laktik asidoz
Hipoürisemi
Sistemik sendromlar
Anoreksi ve ka eksi
Ate
Kollajen-vasküler sendromlar
Dermatomyozit
Polimiyozit
Vaskülit
Sistemik lupus eritematozus
Cilt
Kazan lm hipertrikozis languinosa
Erythema gyratum repens
Tylosis
Eritrodermi
Eksfoliyatif dermatit
Akantozis nigrikans
Sweet sendromu
Ka nt ve ürtiker
Hematolojik
Anemi
Lökositoz ve eozinofili
Lökomoid reaksiyon
Trombositoz
Trombositopenik purpura
Koagülopatiler
Tromboflebit
Dissemine intravasküler koagülasyon
2.1.6. Tan
2.1.6.1. nvaziv Olmayan tan Yöntemleri
2.1.6.1.1. Radyografi
Akci er kanserinde çok yayg n olarak kullan lan ilk inceleme yöntemidir.
Akci er kanserlerinin ço u direkt gö üs radyografisi ile tespit edilir. Posteroanterior
ve lateral akci er grafileri, akci er kanserinin görüntülenmesinde ilk ba vurulacak
yöntemlerdir. leri evre kanserlerde belirgin lezyonlar net bir ekilde seçilebilece i
gibi, özellikle erken dönemde baz olgularda lezyonlar gözden kaçabilmektedir.
Erken radyolojik bulgular tümörün direkt kendisi taraf ndan olu turulur. En önemli
18
erken bulgular; akci er parankimi içerisinde izlenen homojen dansite art , tümör
içerisinde düzensiz ve kal n duvarl kavite, s n rlar net ay rt edilemeyen dansite
art , segmental konsolidasyon, hiler geni leme, lobar ya da segmental atelektazi,
plevral efüzyon ve s k olmamakla olmamakla birlikte mediastinal geni lemedir. S k
görülmeyen
radyografik
bulgular
aras nda
tümörün
spontan
regresyonu,
kalsifikasyon, ince duvarl kavite, satellit nodüller, e zamanl iki ayr kitle ve tümör
içerisinde menisküs bulgusu say labilir (92).
2.1.6.1.2 Balgam sitolojisi
Balgam sitolojisi akci er kanseri üphesi olan hastalarda en az invaziv olan
yöntemdir. Tümör boyutu ve lokalizasyonuna ba l olarak uygun sekilde al nm en
az 3 örnekte do ru tan saptanabilir. Balgam n kan içermesi, tümörün santral
yerle imli olmas , epidermoid karsinom hücre tipi ve tümör boyutunun 2,4 cm den
büyük
olmas
durumunda
belirtilmektedir. Tan duyarl l
tan oran n artt rd
balgam
sitolojisinin
tan
olas l
nn
artaca
% 20 90 aras ndad r. Örnek say s n n artmas n n
bildirilmektedir. Akci er kanseri süphesiyle takip edilen bir
hastada balgam sitolojisinin tan sal olmamas durumunda ileri tetkiklere geçilmelidir
(35, 93)
2.1.6.1.3. Bilgisayarl Tomografi (BT)
Akci er grafisi ve toraks BT akci er kanserlerinin tan ve evrelemesi için
kullan lan
standart
tekniklerdir.
Toraks
BT,
toraks
içerisindeki
tümörün
lokalizasyonunu, büyüklü ünü ve anatomik yap lar ile ili kisini gösterebilmektedir.
Mediastinal lenf nodlar n n de erlendirilmesinde de kullan lmakta olup s kl kla lenf
nodu k sa aks n n bir cm nin üzerinde olmas patolojik kabul edilir (95). KHDAK
tedavisi evrelemeye (tümör boyutuna ve lokalizasyonuna, nodal invazyona ve
metastazlar n olup olmamas na) ba l d r. KHDAK nin T evrelenmesinde BT nin
temel bir rolü bulunmaktad r. Bu anaplanda tümörün yeri ve boyutlar na ve bunun
yan nda da gö üs duvar na invazyonlar n de erlendirilmesine ba l d r. Literatürde
paryetal plevral veya gö üs duvar invazyonunun do ru saptanmas ile ilgili geni bir
alanda de i en duyarl l k ve özgüllük oranlar belirtilmektedir. Bu oranlar s ras yla
%38 90 ile %40 90 aras nda de i mektedir (96, 97). Yap lan son çal malar
multidetektör
BT lerin
multiplanar
görüntülemeleriyle tümörün
diafragmatik yay l m n n tan s n n konmas ndaki güvenirli i artt rd
plevral
n
ve
ortaya
19
koymu tur. E it önemde bir ba ka konu da mediastinal tümör invazyonunun olup
olmad
n n (T4 hastal k) saptanmas d r. Yine bu konuyla da ilgili de i ik sensitivite
ve spesifite oranlar verilmi olmas na ra men (s ras yla %40 84 ve %57 94), çok
kesitli
BT nin
kullan ma
girmesi
üphesiz
olarak
mediastinal
invazyon
de erlendirmesini geli tirmi tir (98).
Mediasten lenf nodlar de erlendirilirken kullan lan yayg n kriterlerden bir
tanesi lenf nodunun transvers eksenin 1cm olmas d r (95). Gould ve arkada lar n n
yapt
meta-analizde mediastinal malign lenf nodlar n n tan nmas nda BT nin
duyarl l
% 61, özgüllü ü ise % 79 olarak belirtilmi tir (100). Bu nedenle BT
kullan larak evreleme yap lan KHDAK li hastalarda ortaya ç kan 2 problem;
mediastende malign olarak kabul edilen lenf nodlar n n % 40 n n asl nda benign
olmas ve benign olarak kabul edilenlerin ise % 20 sinin asl nda malign olmas d r.
Bu durum hastal
n evresini artt rabilir veya azaltabilir (99).
KHDAK evrelemesinde rutin olarak kullan lan BT incelemesi, evrelemenin
bir parças olan adrenal glandlar içine alacak ekilde kaudalde karaci erin inferior
kenar na kadar devam ettirilir. Akci er kanseri oldu u bilinen hastalar n BT de
görülen adrenal kitlelerinin yar s ndan fazlas n n biyopside metastatik oldu u tespit
edilmi tir (101). Modern ÇKBT ler küçük nodülleri tespit edebilme aç s ndan
geli tirilmi olup akci er kanseri evrelemesinde anlaml bir role sahiptir. BT nin
pulmoner nodül karekteristi ini tan mlamas ve nodül tespit edebilme oranlar
yüksektir.
ÇKBT nin
KHDAK
evrelemesindeki
yararlar ,
lezyon
karakterizasyonundaki geli melere ek olarak mükemmel uzaysal rezolüsyonuna
dayal d r. Ancak morfolojik görünüme dayanmas gibi s n rlamalar vard r (101).
2.1.6.1.4. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
MRG iyonizan radyasyon içermeyen, her üç düzlemde de görüntü elde
edebilen bir radyolojik görüntüleme yöntemidir. Ancak akci er kanserlerinin
de erlendirilmesinde ikincil (tamamlay c ) yöntem olarak kullan lmaktad r. Baz özel
durumlarda MRG akci er kanserinin evrelemesinde primer modalite olabilir. Bunlara
örnek olarak iyotlu kontrast maddelere kar
allerjisi bulunan olgular gösterilebilir.
MRG çok düzlemli görüntü elde edebilmesi, vasküler anatomi ve akan kan
görüntüleyebilmesi, yüksek yumu ak doku kontrast na sahip olmas gibi birtak m
avantajlara sahipdir. Pankoast tümörlerinin rezektabilitesinde ve tümörün mediasten,
20
gö üs duvar ve diyafragmaya invazyonunun de erlendirilmesinde belirgin tan sal
de ere sahiptir (102).
Hareket artefaktlar , klostrofobi problemleri ve BT nin daha ucuz ve yayg n
olmas nedeniyle KHDAK da BT standart görüntüleme modalitesi olmu tur. Ancak
MRG nin BT den üstünlü ü daha yüksek doku rezolüsyonuna sahip olmas d r.
MRG nin hiler-mediastinal lenf nodu görüntülemesinde ve primer lezyon boyutunun
saptanmas nda toraks BT ye üstünlü ü gösterilememi tir. Lenf nodlar ile damarsal
yap ayr m BT ye göre daha üstün oldu undan hiler ve aortikopulmoner bölgedeki
lenf nodlar n de erlendirmede daha kesin sonuçlar verebilmektedir (103).
Hiler bir tümör, postobstrüktif atelektazi veya pnömoni ile beraber
bulunabilir. Endobron iyal lezyonlar n tespitinde BT, MRG ye üstündür. Ancak
MRG atelektatik veya pnömonik akci er ile obstrüktif tümörü ay rmada
kullan labilir. Kalp kom ulu unda izlenen tümörlerde perikard ile kas invazyonunu
ay rmada MRG nin ayr bir önemi vard r. Çok düzlemli MRG incelemelerinde
tümör-karina, tümör-aorta veya pulmoner arter ili kileri de erlendirilebilir (104).
MRG nin mediastinal invazyonlarda duyarl l
%52 65, özgüllü ü %48 79
oran ndad r (105). Bu konudaki do rulu u kontrast kullan m ile artabilir. MRG de
koronal, aksiyel ve sagital planlarda tümörün anatomik ili kileri izlenerek, invaze
dokular ve tümör rezeksiyonu de erlendirilebilmektedir. Yeni nesil spiral BT ler
(ÇKBT) ile MRG yi aratmayacak hatta baz yönlerden MRG den üstün üç düzlemde
de kesitler al nabilmekte ve yap lan BT anjiografilerle vasküler yap lar daha iyi
de erlendirilebilmektedir ( 106).
Tedavi sonras nüks-fibrosis ayr m ile ilgili çal malar sürmektedir. Glazer
ve ark (107). Fibrozisin T1 ve T2A sekanslarda dü ük sinyal intensite özelli i
göstermesine kar n, tümörlü dokunun T2A sekanslarda göreceli olarak yüksek
sinyalli oldu unu saptam lard r. Ayr ca MRG ile kimyasal
kullan larak adrenal kitlelerde ya
ift sekanslar
içeri inin saptanmas , adenom-metastaz
ay r m nda oldukça tan sald r. Bu konuda MRG ve kontras z-dinamik kontrastl
BT nin birlikte kullan lmas ise yüksek tan sal de ere sahiptir (108)
2.1.6.1.5. Ultrasonografi (US)
Toraks US, periferal akci er parankimi, plevra ve gö üs duvar lezyonlar n n
de erlendirilmesinde ve giri imsel yöntemlere (aspirasyon, biyopsi vb .) rehberlik
21
etmede yayg n olarak kullan labilmektedir. Toraks US herhangi bir modern US
ünitesinde kolayl kla yap labilir. Bu amaçla 2 5 MHz sektör ve lineer problardan
yararlan l r. Hem gri skala, hem de renkli Doppler görüntüleme ile toraks duvar ,
plevral ve parankimal lezyonlar karakterize edilmeye çal l r. Toraks duvar
invazyonu için yüksek frekansl yüzeyel problar kullan ld
nda US un duyarl l
%76,9, özgüllü ü %68,8 olarak bulunmu tur (94).
2.1.6.1.6. Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)
2.1.6.1.6.1. Tan m ve Temel Prensipleri
PET sistemleri pozitron yayan vücudun yap ta lar olan elementlerle çe itli
biyolojik farmasötiklerin kombine edilmesi ile elde edilen radyofarmasötikleri
kullanarak hücre canl l
n
ve metabolizmas n
de erlendirme imkân
sunan
görüntüleme yöntemleridir. PET in çe itli hastal klar hakk nda anatomik (yap sal)
bilgi sa layan radyolojik görüntüleme yöntemlerinden (direkt radyografiler, BT,
anjiografi gibi) en önemli fark fonksiyonel bir görüntüleme yöntemi olmas d r. Bu
nedenle PET birçok patofizyolojik durumda yap sal bozukluklar n olu mad
erken
dönemde olu an biyokimyasal ve metabolik de i iklikleri tespit ederek erken tan ya
olanak sa lar. PET anatomik görüntüleme yöntemlerinin bir alternatifi olmay p
genellikle onlar tamamlay c görüntüleme yöntemidir. Pozitron yay c lar ad verilen
kendilerine has özellikleri olan radyonüklidlerin yayd
yaz l mlar olan bilgisayarlar arac l
nlar alarak, geli mi
ile görüntüler haline dönü türülür. Pozitron
yay c s olarak kullan lan radyonüklidlerin üretildi i ayg ta siklotron (Cyclotron)
,görüntüleme yap lan ayg ta ise PET taray c s (PET Scanner) ad verilmektedir. Yar
ömürlerinin k sa olmas nedeniyle siklotron ad verilen cihazlarda yapay olarak
olu turulurlar. nsan kullan m na en uygun olan pozitron yay c lar n ortak özellikleri
hepsinde yar ömürlerinin k sa olmas d r (2 110 dakika) PET görüntülemede en s k
kullan lan radyonüklidlerin fizik yar -ömürleri ve elde edili yöntemleri Tablo 4 de
özetlenmi ir (109).
22
Tablo 4. En s k kullan lan pozitron yay c radyonüklidler.(109)
Radyonüklid
Karbon (C)-11
Azot (N)-13
Oksijen (O)-15
Flor (F)-18
Rubidyum(Rb)-82
Galyum (Ga)-68
Yar
ömrü(dk)
20.4
9.96
2.07
109.8
1.25
68.3
Üretim yeri
Siklotron
Siklotron
Siklotron
Siklotron
Jeneratör
Jeneratör
2.1.6.1.6.2. PET in Tarihçesi
Siklotron ilk olarak 1929 y l nda A.B.D. de kullan lmaya ba lanm t r. Ernest
Lawrence bu bulu uyla 1939 y l nda Nobel ödülü kazanm t r (110). T bbi amaçl ilk
siklotron ise 1964 y l nda Washington Üniversitesi T p Merkezinde kullan ma
girmi tir. lk PET cihaz 1973 y l nda A.B.D. de kullan lm t r (111). 1990 y llar nda
F 18 fluorodeoksiglukoz (FDG) ile yap lan PET uygulamalar n n onkolojide önem
kazanmas PET yöntemine olan ilgiyi artt rm
ve buna paralel olarak PET kamera
teknolojisinde önemli geli meler ya anmas , maliyetleri de azaltm t r. Bu nedenle
ortalama 15 y l öncesine kadar onlu rakamlarla belirtilen PET merkezlerinin say s
günümüzde binlerle ifade edilmektedir.
2.1.6.1.6.3. PET Taray c (Kamera)
Hasta vücudu içine iv olarak verilen radyofarmasöti in, vücut içindeki
da l m PET taray c veya PET kamera ad verilen sistemlerle belirlenir.
ekil
olarak BT cihaz na benzemektedir, yatar pozisyonda iken hastan n içinden
geçebilece i bir bo luk ve bunun etraf nda hasta vücudundan gelen radyoaktif
nlar tespit eden bir gantri ünitesi ile gelen bilgilerin aktar ld
bilgisayar
k sm ndan olu ur (109)( ekil 2).
23
ekil 2.a
ekil 2.b.
ekil 2.a. Sa da konvansiyonel bir PET taray c n n d
görünü ü ve solda
içyap s n görülmektedir. Detektör içerisinde dairesel tarzda çok s ral olarak dizilmi
kristal paketleri hastadan yay lan radyoaktif
nlar alg layarak görünebilir sinyallere
çevirir ve i lemleme bilgisayar na gönderir.
ekil 2.b. Entegre PET/BT sistemi görüntüsü. Ayn taray c içerisinde önde
BT, arkada PET dedektörü birlikte yerle tirilmi tir (109).
2.1.6.1.6.4. PET/BT Görüntüleme
Son 10 y lda PET primer olarak bir ara t rma arac olmaktan ç km , nodal ve
ekstratorasik hastal klar n te hisinde de erli ve non invaziv bir görüntüleme tekni i
olmu tur. Ana k s tl l
uzaysal çözünürlü ünün az olmas d r (4 6 mm2 civar nda).
Bu ekilde lezyonlar tam olarak lokalize edilemedi i gibi baz normal olan yap larda
ay rt edilemez. Uzaysal çözünürlü ü artt rmak ad na çal malar yap lsa da PET
teknolojisinin üreticileri bu zamana dek daha çok PET i BT ile birle tirmeye
konsantre olmu durumdalard (112). lk entegre PET/BT makinesi kullan ma 1998
y l nda girmi tir (101). Bu sistemlerde BT ile PET gantrileri ayn yatakta arka arkaya
yerle tirilmi tir ( ekil 2.b). Böylece hasta ayn pozisyonda yatarken hem X
n ile
transmisyon (BT) hem de normal PET emisyon görüntüleme yap labilmektedir. Bu
sistemde X
n n n transmisyon süresi çok k sa oldu u için PET görüntüleme süresi
24
k salmaktad r. Ayn
pozisyonda elde edilen yüksek çözünürlüklü morfolojik
görüntüleri PET görüntüleri ile tam olarak birle mektedir (112).
2.1.6.1.6.4.1. PET/BT nin Donan m ve Görüntü Füzyonu
Genelde PET/BT in BT komponenti tek parçada 16 kesitlik olsa da baz
üreticiler 64 kesitli multidetektör modelleri de piyasaya sürmü lerdir. PET/BT
kombinasyonu gelmeden önce, görüntü kesitlerinin süperimpose PET ve BT
görüntülerinin birle tirilmesi füzyon yaz l mlar yard m yla veya daha basitçe
görüntü analizi ile mümkün olmu tur. Bu iki yöntem de PET ve BT verilerinin ayr
ayr elde edilmesiyle olu maktayd . Yaz l m füzyonu baz zamanlarda PET ve BT
nin üst üste ba ka bir i istasyonunda projekte edilmesiyle olu uyordu. Ancak bu
hem zaman alan hem de tutarl l
s n rl olan bir yöntemdi. Entegre PET/BT bu
problemin üstesinden gelmeyi donan m füzyonu ile sa lam t r (101). Görüntüleme
ajan n n enjekte edilmesi sonras nda vücut içerisindeki organlardan kaynaklanan
gama fotonlar (emisyon görüntüleme) detektörlere ula mak üzere yollar üzerindeki
de i ik yo unluktaki dokulardan geçerler ve bu esnada belli oranlarda so urulurlar.
So urulma miktar fotonun kat etti i mesafe ve içerisinden geçti i dokunun
yo unlu u ile do ru orant l d r. Örne in gama fotonlar kemik dokudan geçerken,
akci er dokusunda so uruldu undan daha çok so urulur. PET görüntülemede
kullan lan gama fotonlar n n enerjilerinin yüksek olmas (511 keV) so urulman n
belli bir oranda s n rl kalmas n sa lasa da do ru aktiviteyi yans tmayan okumalara
neden olabilirler. Yüksek çözünürlüklü görüntüler elde etmek için bu so urulma
oran n n düzeltilmesi (attenüasyon korreksiyon) gerekir. Bu düzeltmeyi yapmak için
fotonlar n yolu üzerindeki farkl dokulara ait düzeltme katsay lar n n belirlenmesine
ihtiyaç vard r. Bu bilgiler günümüz PET/BT cihazlar nda tarama öncesi x- nl BT
görüntüleri al narak (transmisyon görüntüleme) sa lan r ve her bir görüntüye
bilgisayar taraf ndan otomatik olarak uygulan r.
2.1.6.1.6.5.PET ile ncelenebilen Parametreler ve FDG nin Tümörde
Tutulum Mekanizmas
PET görüntülemede kullan lan radyofarmasöti in özelli ine göre de i ik
biyokimyasal, metabolik veya fonksiyonel parametreler in-vivo görüntülenebilir.
Doku
perfüzyonu,
oksijen
kullan m ,
glikoz
metabolizmas ,
nükleik
asit
metabolizmas ve östrojen reseptör da l m PET ile ölçülebilen ve en yayg n
25
kullan lan parametrelerdir. Ancak rutin uygulamada en çok kabul gören ve kullan lan
PET parametresi glikoz metabolizmas n n izlenmesidir. Malign hücrelerdeki
artm
aerobik
glikolizis
yakla k
70
yl
önce
Warburg
taraf ndan
farkl la malar
s ras nda
tan mlanm t r (113).
Malign
hücrelerin
normal
hücrelerden
metabolizmalar nda önemli farkl l klar meydana gelir. DNA sentezi, amino asit (a.a.)
kullan m
ve glikolizisteki art
bunlar aras nda say labilir. Bu de i iklikler
onkolojide FDG PET kullan m n n biyokimyasal temelini olu turur. Malign
hücrelerin belirgin biokimyasal karakteristik özellikleri aras nda hücre yüzeyindeki
glukoz ta y c proteinlerin (özellikle glut 1 ve glut 3) ve glikolizisi sa layan hücre
içi enzimlerin (hekzokinaz ve fosfofuruktokinaz) art ; buna kar n glukoz 6fosfataz enzim aktivitesindeki azalmaya ba l dü ük defosforilasyon h z say labilir.
Bu ekilde FDG 6-fosfat glikolizin bundan sonraki kademelerine girmez ve hücre
içerisinde birikir. Tümör hücrelerindeki bu artm
glikolitik h z ve azalm
defosforilasyon h z , Fluorin (F)-18 ile i aretli Fluoro 2-deoksi-D-glukoz (FDG)
kullan larak yap lan PET görüntülemenin temelini olu turur. FDG vasküler
beslenmenin yeterli oldu u dokularda glukoz ile ayn kolayla t r lm
mekanizmas n
transport
kullanarak hücre içerisine girer. Hücre içerisine giren FDG,
hekzokinaz enzimi ile FDG 6-P a fosforile edilmesine kar n daha ileri metabolizma
yollar na giremeyerek hücre içerisinde birikir. Normal hücreler ile kar la t r ld
nda
tümör hücrelerindeki azalm glukoz 6-fosfataz enzim düzeyleri, buna kar n artm
hücre proliferasyonu ve hücresel enerji ihtiyac FDG 6-P n hücre içinde daha uzun
süre
lokalize
olmas n
sa lar.
FDG
normal
dokuya
göre
daha
yüksek
konsantrasyonda tutulur ve bu tümörler FDG-PET imajlar nda yüksek say m veren
odaklar olarak kolayca tespit edilir. FDG kanser spesifik bir ajan olmamakla birlikte
malign lezyonlarda, benign patolojilerin aksine geç döneme kadar izlenen FDG
retansiyonu ay r c tan da k smen de olsa fayda sa lamaktad r.
2.1.6.1.6.6. PET Görüntüleme, Uygulama ve Yorumlama
Hiperglisemi ve hiperinsülinemi FDG nin tümör hücresi içine giri ini
azaltaca
için hasta en az 4 saat en çok 12 saat aç b rak ld ktan sonra PET çekimi
yap lmal d r. Bazal seviyedeki endojen glikoz ve insülin düzeylerinde FDG nin kas
tutulumu dü ük, tümör tutulumu ise optimal olmaktad r.
nsülin ve oral
26
antidiyabetikler 4 saat öncesinden kesilmesi gerekirken di er kullan lan ilaçlar n
kesilmesine gerek yoktur. Çekim yap lmadan önce kan glikoz de eri ölçülür, 60 130
mg/dl aras en ideal de erdir. Yeti kinlerde glikoz seviyesi uygun ise damar
yolundan 5 15 miliCurie (mCi) FDG verilir. Çocuklarda ise uygulamalar için gerekli
en dü ük doz 2,6 mCi olarak belirtilmektedir. Pelvis bölgesi detayl incelenecekse
mesanede biriken aktivitenin bir lezyonu maskeleyebilece i için hastaya sonda
tak l r. FDG enjeksiyonundan sonra kas tutulumunu azaltmak için hasta sakin ve
rahat bir ortamda hareketsiz bir ekilde bekletilir. Bekleme süresi, FDG da l m n n
dengeye ula mas ve yeterli tümör tutulumunun olu mas için 45 60 dk d r. Bu süre
içinde vokal kordlar ile çi neme ve yutmayla ilgili kaslar n FDG tutulumunu
engellemek için hastan n konu mamas , yememesi ve içmemesi söylenir. Süre
dolduktan sonra mesane bo alt l r ve hasta s rtüstü pozisyonda PET/BT kameras
yata na yat r l r. PET/BT öncelikle bir öncü BT görüntüsü al r. Bunu takiben hasta
incelemenin BT k sm na girer daha sonra da gantrinin içinde ilerletilerek PET
görüntülerinin al nd
k s ma gelir. Takiben bu iki veri kümesi birle tirilerek tek
görüntü elde edilir. Tipik olarak hastan n kollar ba n n üzerinde özel kolluklarda
bulunur. Böylece eklem sertli i artefaktlar ndan kurtulmu
olunur. BT rahat
ekspirasyonda çekilebilir ve hastadan yüzeyel ve sessizce nefes almas istenir. PET
inceleme s ras nda hastadan normal nefes almas istenir. PET/BT de iv kontrast
madde
kullan m n
mekanizmalar
prensipte
olu turulmu tur.
uyguland
rolü
yotlu
nda yanl
bir
tart ma
yumu ak
konusudur.
doku
Atenüasyon
dansitelerine
kontrast ortam varl
nda
düzeltilmesi
uygulanmak
üzere
attenüasyon düzeltilmesi
olarak fazla düzeltmeler olu abilir. Bu PET imajlar nda
standardize tutulum de erlerinin yanl
olarak artm
bulunmas na sebep olur ve
sonuçta damarlarda s cak noktalar olu mas na yol açma potansiyeline sahiptir.
Kontrast maddelerin kullan m ndan kaç n lmas bu problemi çözebilir fakat bu
durum
da
mediastinal
vasküler
yap lar n
pre-operatif
de erlendirilmesini
etkileyebilir. Sonuç olarak birçok merkez rutinde i.v kontrast madde uygulamas n
PET/BT görüntüleme ile birlikte istememekte bunun yerine henüz uygulanmam sa
kontrastl BT yi hemen PET/BT yi takiben istemektedir. Bunun yan nda di er baz
merkezler de rutinde kontrast ajan kullan m n klinik tan y önemli derecede
etkilemedi ini rapor etmi tir (114, 115). Ço u bölüm atenüasyon koreksiyonu ve
27
anatomik bilgilendirme için oldukça gerekli olan dü ük ak ml BT protokolleri
kullanmakta (örn: 40-80mA) ve böylece radyasyona maruziyeti minimumda
tutmaktad r. Halen ço u hasta PET/BT için ba vurmadan en az ndan bir kontrastl
BT çektirmi olarak gelmektedir. Onkoloji çal malar nda kafa taban ndan uyluk
bölgesine kadar tüm vücut taran r. Bu alan için görüntüleme süresi yakla k bir
saattir. Daha fazla alan taramak gerekti inde bu süre uzar ve hastan n tolerans azal r.
PET taray c s inceleme alan ndaki vücut bölümlerinden elde etti i radyoaktif
sinyalleri
al r.
rekonstriksiyon
Geli mi
bilgisayar
sistemleri
ve
yaz l mlar
arac l
yla
teknikleri kullan larak incelenen vücut bölümlerinin aksiyal,
koranal ve sagital eksenlerde görüntüleri olu turulur.
PET görüntüleri öncelikle vizüel (kalitatif) olarak daha sonra semikantitatif
olarak de erlendirilir. Vizüel de erlendirmede; geri plan ve çevre doku aktivitesine
göre artm tutulum gösteren odaklar de erlendirilir. Semikantitatif de erlendirmede
ise maksimum Standardized Uptake Value (SUVmax) ad verilen bir parametre
kullan l r. Bir lezyonun artm
FDG aktivitesine sahip olup olmad
n gösteren ve
malign ya da benign ayr m n de erlendirmede kullan lan de er standardize edilmi
uptake de eridir (Standardized Uptake Value, SUV). SUV de eri ile enjekte edilen
FDG dozu, hasta a rl
veya vücut yüzey alan na göre standardize edilerek farkl
hastalardaki FDG düzeyi kar la t r labilir hale getirilir. SUV de eri, hesaplama
yap lan alan içerisinde ölçülen ortalama aktivitenin enjekte edilen FDG dozuna
bölünmesi ile elde edilir. Elde edilen SUV de eri, monitör üzerinde manuel olarak
seçilen ilgi alan na (regions of interest ROI) göre belirlenir. ROI tüm tümör için
seçildi inde ortalama SUV de eri olarak ifade edilir (meanSUV). FDG aktivitesinin
en yo un oldu u alan seçildiginde ise SUVmax olarak ifade edilir. Tüm görüntüleme
cihazlar nda oldu u gibi PET te de parsiyel volüm etkisi (Partial Volume Effect
PVE) olarak ifade edilen ve ba ta cihaz n özelliklerinden (detektör say s , türü,
yerle imi, rezolüsyon gücü, inceleme yap lan yaz l m özellikleri vb.) kaynaklanan
durum, SUV de erlerini etkileyebilmektedir. Tümör s n rlar n n bulan kla mas ve
tümörün gerçek uzaysal konfigürasyonu ile cihaz n birim görüntü konfigürasyonu
aras nda uyumsuzluk nedeni ile bak lan parametreler gerçekte oldu undan farkl
ölçülebilmektedir. Özellikle küçük boyutlu tümörlerde SUV un hatal ölçülebildi i
belirtilmektedir. PVE ne neden olan ba l ca parametreler; solunum hareketi, tümör
28
boyut ve s n r keskinli i, çevre dokusu, rekonstrükte edilen görüntünün uzaysal
rezolüsyonu, görüntü örneklemesinin bak ld
pikseldir. Bu sebeple parsiyel volüm
etkisi düzeltilmi SUV (Partial Volume Corrected SUV, PVC SUV) kullan m n n
daha uygun oldu u belirtilmektedir. Ancak ço unlukla manuel yap lan bu i lem için
ara t rmac lar taraf ndan çok say da farkl yöntem uygulanm
olup, düzeltme
yap lacak tümör boyutu ise incelemenin yap ld g cihaza göre de i mektedir. Bu
konuda henüz bir fikir birligi yoktur (117, 118).
SUV = Ölçülen doku konsantrasyonu (mCi/ml) / [ Enjekte edilen doz (mCi)
vücut a rl g (kg) ]
SUVmax de erinin 2,5-3 den yüksek olmas
lezyonlar nda malignite olas l
akci er ve mediasten
n artt rmaktad r. Ancak SUVmax n kesin tan
de eri yoktur (109).
2.1.6.1.6.7. PET in Klinik Kullan m Alanlar
PET klinikte çok çe itli alanda kullan lm t r ancak en yayg n olarak onkoloji,
kardiyoloji ve nöroloji bilim dallar nda kullan lmaktad r.
lk y llarda klinik
uygulamalar kalp ve beyin hastal klar üzerinde odaklanm ken günümüzde PET in
tüm klinik çal malar n n %75 ini onkoloji olu turmaktad r.
Onkolojik Kullan m Alanlar
1- Primeri bilinmeyen kanserlerde primer tümör ve metastazlar n n ara t r lmas ,
2- Radyasyon nekrozu ile rezidü ve/veya nüks tümöral kitlenin ayr lmas ,
3- Cerrahi sonras nükslerin belirlenmesi,
4- Hasta hakk nda prognostik de erlendirmeler yap lmas ,
5- Tümörün progresyon/regresyonunun de erlendirilmesi,
6- Tedavi öncesi evreleme,
7- Tümörün tedaviye (kimyasal tedavi, radyoterapi) yan t n n de erlendirilmesi,
tedavi sonras yeniden evreleme,
8- Akci er nodüllerinin benign/malign ay r c tan s ,
9- Uygun biyopsi alan n n belirlenmesi,
10- Radyoterapi uygulanacak alan n belirlenmesi.
29
2.1.6.1.6.8. PET'in KHDAK Evrelemesindeki Rolü
BT
ile
kar la t r ld
nda
tek
ba na
PET
akci er
kanserinde
T
karekterizasyonu ile ilgili uzaysal rezolüsyon eksik olmas ve anatomik yap lar n iyi
görüntülenememesinden dolay az bir ek bilgi sa lar. Fakat yetersiz kald
bir konu
da tümör ve post-obstrüktif atelektazi aras ndaki fark alg layamamas d r (101).
PET plevral efüzyon kayna n saptamada ba ar l d r. Gupta ve ark. (119),
akci er kanserli 35 hastay kapsayan bir çal mada, PET için %91 lik bir do ruluk
pay aktarm t r ve malign plevral efüzyondan
avantaj
üphelenmi tir. PET in birincil
KHDAK nin mediastinal evrelemesi ile ilgilidir. Ayr ca toraks d
metastazlar da tespit edebilir. PET in BT ye göre nodal evrelemedeki do rulu unun
daha
iyi
duyarl l
oldu unu
belgeleyen
birçok
çal ma
yap lm t r.
Metaanalizler,
n n %75 85, özgüllü ünün %79 85 aras nda oldu unu kan tlam t r (101).
Akci er kanserinde cerrahi tedavi uygulanan hastalar n %20 ye yak n nda
metastatik
relaps
görülür.
Çal malar
PET'in
konvansiyonel
çal malarda
görünmeyen metastazlar tespit etmede ba ar l olabilece ini göstermi tir. Baz
ara t rmac lar akci er kanserli ve di er primer kanserli olan hastalar n BT'de tespit
edilen adrenal kitleleri de erlendirmede PET'in do rulu unu %88 100 aras nda
rapor etmi lerdir (101). Benzer ekilde küçük serilerde KHDAK'den olan karaci er
metastazlar n tespit etmede %100 duyarl l k ve özgüllük kaydedilmi tir (120).
PET ayr ca kemik metastazlar n saptamada kemik sintigrafisinden daha
duyarl ve benzer özgüllük göstermeye ba lam t r. Fakat beyin metastazlar n
saptamada beyindeki normal glukoz uptakeinin de yüksek olmas nedeniyle daha az
ba ar l oldu u görülmü tür. Benzer bir çal mada KHDAK de beyin metastazlar n n
saptanmas nda %46 sensitif oldu u rapor edilmi tir (101, 121).
2.1.6.1.6.9. KHDAK Evrelemesinde Kombine PET/BT
Kombine PET/BT ile PET kar la t r ld
nda gözlenen en kayda de er
geli me T evrelemesinde olmu tur. Halpern ve ark.(122) ,PET/BT ile PET'i
kar la t rd klar nda %97'ye kar l k %67 lik bir do ruluk pay n n oldu unu
kan tlam lard r. Bu üstünlük testin BT komponentinden ileri gelmektedir. Gerçekten
de sonradan yap lan daha geni kapsaml bir ara t rma, PET/BT ve BT aras nda T
evrelemesinde belirgin bir farkl l k olmad
de erlendirmede pek bir katk s n n olmad
n , bu nedenle PET görüntülerinin bu
n göstermi tir (101).
30
Nodal evrelemede ise Halpern ve ark. (122), PET/BT ile PET aras nda pek
kaydade er bir farkl l k bulamam lard r. Nodal evrelemede PET/BT'nin PET ile
k yasland
ndaki avantaj spesifitedeki ortalama bir ilerlemeden kaynaklan r. Bu
gözlem Antoch ve ark. (123), taraf ndan do rulanm t r. Shim ve ark. (124), PET/BT
ve BT'nin N hastal
ndaki do rulu unu s ras yla ayr ayr %84 ve %69 olarak
belirtmi lerdir.
M
evrelemesinde
PET'in
önemli
rolü,
beklenmeyen
metastazlar n
saptanmas d r. Bazen her ne kadar izole alanlarda masif FDG uptakei belirgin olsa
da, anatomik referans olmadan neresi oldu u anla lamaz. 27 hastay kapsayan bir
çal mada Antoch ve ark. (123), PET/BT'nin marjinal olarak metastazlar saptamada
tek ba na BT'den daha üstün oldu unu ancak BT'nin PET'den daha çok say da
ortaya ç kard
n tespit etmi lerdir. Bu çal mada PET'de 4 kar l k BT de 14
metastaz saptam t r. Uzmanlar bu durumla ilgili olarak BT ile kranyumdan pelvise
kadarki alan n incelendi ini, buna kar n önceki çal malarda ise BT incelemelerinde
sadece abdomen ve toraks n kapsat ld
n belirtmi lerdir.
2.1.6.1.6.10. PET'nin K s tl l klar
PET'in tek ba na kullan m , malign tümörün artm
selüler aktivitesinin
benign durumlar ile kar la t r lmas esas na dayan r. FDG tutulumunun PET'de
yorumlanmas kantitatif veya semikantitatif olarak yap labilir. Di er bir deyi le FDG
tutulumu mediastinal kan havuzu aktivitesi ile görsel olarak ya da SUV hesaplamas
ile ölçülebilir. Genel kural olarak SUV'un 2,5 dan yüksek olmas maligniteyi
gösterir. Ancak bu rastgele rakama ba l kalmak yanl
pozitif veya negatif
sonuçlar n ortaya ç kmas na neden olabilir (101).
2.1.6.1.6.11. Yanl Pozitiflikler
FDG tutulumu malignensi için spesifik de ildir ve yüksek glukoz metabolik
aktiviteye ba l vücudun di er bölümlerinde de yanl
Yanl
pozitif bulgular bulunabilir.
pozitiflikler, fizyolojik tutulum, inflamatuar, iatrojenik ve çe itli benign
durumlar eklinde ancak genellikle inflamatuar gruba dayal s n flan rlar (Tablo 4 )
(101, 125).
Bu durumda, inflamasyon alan ndaki artm FDG tutulumu hareketli makrofajlar ve
lenfositlere ba l metabolik aktivitenin artmas ndan kaynaklan r. Akci er kanseri
evrelemesinde yanl
pozitiflikler mediastende daha yayg n olmaktad r. Bu nedenle
31
PET'in nodal tutulumlar için pozitif prediktif de eri negatif prediktif de erine göre
yakla k olarak %78 daha dü üktür (101).
Tablo 4. Akci er kanserlerinde PET uygulamalar nda görülen yanl
pozitif bulgular101,125
1-Fizyolojik nedenler
Beyin (gri korteks), kalp, böbrek, dalak, karaci er, gastrointestinal sistem, tiroid, timus
Muskuler aktivite
Tek tarafl vokal kord aktivitesi (di er taraf kord paralizisi)
Aortik duvar (aterosklerotik plak)
Kahverengi ya dokusu
2- nfeksiyon
Pnömoni (bakteriyel, fungal, viral ve tüberküloz)
Ampiyem
Pnömoni (postobstruktif)
3- nflamatuar durumlar
Granülomatöz hastal klar (sarkoidoz, wegener, amiloidoz)
Kronik nonspesifik lenfadenit
Artrit (Romatoid artrit, romatoid nodül)
Mesleki hastal klar (antrakosilikozis)
Reflü özefajit
Pulmoner fibrozis
Nonspesifik (bron iektazi, organize pnömoni)
4- yatrojenik nedenler
Radyasyon (özofajit, pnömoni)
Kemoterapi sonras kemik ili i hiperplazisi
nvaziv prosedürler (akci er ve lenf nodu biyopsisi, gö üs tüpü, torasentez)
5- nfarkt
Pulmoner emboli
6-Benign kitle lezyonlar
Tükrük bezi adenomu-Whartin tümörü
Tiroid adenomu
Adrenal adenom, hamartom
Kolorektal displastik polip
32
Hara ve ark.(126), KHDAK li 20 olguda PET'te görsel kriterler kullanarak
N3 tespit ettikleri bir çal mada a rt c derecede yüksek yanl pozitif oranlar tespit
etmi lerdir. Fakat spesifik SUV e i i 2.5 u kullanmak yerine subjektif vizüel
de erlendirme yap ld
nda oran yükselmi tir. Bu durumda granülomatöz hastal
n
yüksek prevelans gösterdi i co rafik bölgelerde yap lan ço u çal mada yanl
pozitiflik de erlerinin daha yüksek olabilece i göz önüne al nmal (101).
Toraksta yanl
pozitif FDG tutulumlar nedenleri pulmoner hematomlar ,
iyatrojenik nedenleri (örne in i ne biyopsisi, mediastinoskopi veya talk plörodesisi)
içerir. PET in beklenmeyen metastatik hastal klardaki rolü tart l r ancak bu
durumda bile yanl
pozitiflikler olu abilir. Geni bir çal ma grubunda, KHDAK li
hastalarda %90 a varan duyarl l k ile adrenal kitle tan mlayan Kumar ve ark. (127),
bile 4 yanl
pozitif sonuç tespit etmi tir. Bunlar 3 benign adrenal adenom ve bir
feokromasitomad r. Bunun anlam benign adrenal kitleler BT'de benign görünmesine
ra men anormal FDG tutulumu gösterebilirler. Bu nedenle bu ikilemi çözmek için
adrenal biopsi yapmak gerekebilir.
Yine de ekstratorasik FDG tutulumunun baz benign durumlar taraf ndan
olu turulabilece ini bilmek önemli idi. Lardinois ve ark.(128), KHDAK'li ve soliter
ekstrapulmoner tutulumlu olan 69 olgunun 32 sinde tutulumunun metastaza ba l
olmad
olan
n göstermi tir. Benign kemik lezyonlar nda, Paget hastal
akut
k r klarda,
iskelet
sisteminin
radyoterapi
nda, iyile mekte
yap lan
osteodejeneratif eklem ve disk hastal klar nda da artm
bölgelerinde,
aktivite tutulumu
saptanabilir. PET de kemik ili inde genellikle hafif düzeyde homojen FDG aktivite
tutulumu izlenir.
2.1.6.1.6.12. Normal FDG Tutulumu
Fizyolojik tutulum ve di er normal varyantlar PET/BT yorumlanmas n
zorla t rabilir. Enjeksiyondan 1 saat sonra normal FDG tutulumunun yo unla t
alanlar beyin, kalp ve üriner sistemdir. Toraks ve supraklavikular alanlara göre tiroid
bezi, gö üs ve mediastinal kan ak m nda zay f tutulum görülebilir. Genellikle
konu ma
s ras nda
laringeal
sternokleidomastoid kas
tutulumda
gibi kas gruplar
ve
fiziksel
aktivite
s ras nda
aras nda tutulum art
olabilir.
Günümüzde FDG nin benign tutulumunda muhtemel bir nedenin kahverengi ya
dokusu olup potansiyel olarak malign yay l m n oldu u bölgelerde (servikal,
33
supraklavikular, aksiler, mediastinal ve abdominal bölgeler) meydana geldi i için tek
ba na PET görüntüleri yorumland
nda ay r c
tan
zor olabilmektedir. BT
görüntüleme ile korele edilerek, tercihen PET/BT birle ik görüntüler kullan larak bu
problem çözülebilmektedir. Çocuklarda timus dokusunda, kemoterapi sonras geli en
timus hiperplazisinde, premenapozal olgular ile hormon replasman tedavisi alanlar
veya emziren bayanlarda meme dokusunda, erkek gonadal organlar nda ve
menstrüasyon s ras nda uterusta da de i ik düzeyde aktivite tutumu saptanabilir.
Normal tutulumunu oldu u di er bölgeler, özefagus, dalak, karaci er ve barsaklard r.
Tutulum ayr ca reflü özofajitte ve aterom plaklar na ba l olarak arter duvarlar nda
da görülür (109).
2.1.6.1.6.13. Yanl Negatiflikler
Yanl
negatif FDG tutulumlar teknolojik limitasyonlarla ve neoplazmlar n
do al yap lar yla ili kili olmak üzere olarak ikiye ayr l r. PET sensitivitesi her
nekadar ilk olarak konsantrasyon aktivitesine ba l olsa da, uzaysal çözünürlü ünden
daha küçük olan cisimlerin aktivitesi daha dü ük görülebilir. Bu durum küçük
pulmoner nodüller içindeki gerçek neoplastik aktivitenin yans t lmas n s n rlar. Son
yap lan bir çal ma pulmoner metastaz tespit etme duyarl l
n n 8-10 mm'lik
nodüllerde %78 e, 5-7 mm'lik nodüllerde de %40'a yak n oldu unu göstermi tir
(129).
Dahas PET küçük volümlü bir mediastinal hastal
anlayamayabilir. yi
seçilmi bir grup hastada yap lan çal mada Takamachi ve ark.(130), PET'in nodal
aktivite ile ilgili sensitivitesini %39 olarak rapor etmi lerdir.
PET'in küçük volümlü odaklar tespit etmesinin mümkün olmad
n rapor
etmi ler ve tespit edilebilen en küçük oda n da 7,5 mm kadar oldu unu ifade
etmi lerdir. Bununla beraber di erleri ayr ca 2 cm'ye yak n lenf nodlar nda, PET'in
uzaysal rezolüsyonu ve tümör metabolizmas n azald
durumlarda da yanl
negatiflikler tespit etmi lerdir (101).
Skuamöz hücreli ve büyük hücreli kanserler en fazla FDG biriktiren tiplerdir.
Adenokanserler özellikle iyi diferansiye iseler daha az glikoz kullan rlar.
Bron ioalveoler hücreli kanserler ve karsinoidler dü ük FDG tutarlar bu yüzden
PET te yanl negatif sonuçlara yol açabilirler (109).
34
Bronkoalveoler karsinom PET'teki yanl
negatiflik nedenlerinden en iyi
bilinenidir. Ara t rmac lar di er akci er neoplazmlar na oranla bronkoalveoler
karsinomlularda kaydade er oranda dü ük SUV de erleri rapor etmi lerdir (yine de
bu çal madaki bütün vakalar tümörde bir derece aktivite göstermi tir).
Bronkoalveoler karsinomdaki azalm
selülerite ve nükleer atipi dü ük metabolik
aktiviteye neden olmakta ve bu da göreceli olarak dü ük SUV
eklinde
yans maktad r (101).
PET ile lenf nodu ve uzak metastazlar, çok iyi diferansiye olmu
adenokarsinom, bronkoalveolar karsinom veya karsinoid tümör gibi FDG tutulumu
az olan tümörlerde dikkatli yorumlanmal d r. Ayr ca perivenöz FDG enjeksiyonu
veya yüksek bazal glukoz seviyeleri gibi tekni e özgü faktörler de hesaba al nmal d r
(125).
Akci er kanserlerinde PET'in adrenal metastazlar alg lamadaki do rulu unu
gösteren çal malar olmas na ra men yanl negatiflikler de bildirilmi tir. Kumar ve
ark.(127), bunun gibi 5 vaka bildirmi tir. Bu durum hastada ya küçük boyutlardaki
adrenal lezyonlar ya da nekrotik metastazlardan kaynaklanm t r. PET veya BT'ye
oranla PET/BT'nin beyin metastazlar n tespit etmesi konusunda ya az veya ya da hiç
veri yoktur. Fakat günümüz literatürü akci er kanserinde veya di er primer
tümörlerde FDG/PET'in bu ba lamda sensitif bir teknik olmad
n gösterir (101,
121).
2.1.6.2. nvaziv Evreleme Yöntemleri
nvaziv evreleme yöntemleri akci er kanseri evresini saptamak için (örne in
radyolojik olarak evrelemenin mümkün olmad
durumlarda) kullan ld
gibi,
tan y desteklemek için de (örne in radyolojik evreleme güvenilir ise) kullan l r. lk
durum dü ük özgüllü e sahip bir test olmas n , son durum ise yüksek duyarl l k
gerektirir. Klinisyenler bir invaziv yöntemi seçecekleri zaman bu durumu göz
önünde bulundurmal d r. E er ilk hedef tan n n do rulanmas
ise o zaman
transbron iyal i ne aspirasyonu (TB A), ya da endoskopik US e li inde ince i ne
aspirasyonu (EUS- A) yüksek duyarl l k ve dü ük morbiditeleri nedeniyle iyi
seçeneklerdir. E er as l ilgilenilen konu, mediastinal nodlar n tutulup tutulmad
ise
mediastinoskopi iyi seçenektir. Ancak öncelikli olarak mediastinal lenf nodlar n n
malign tutulumlar n do rulamada en uygun seçenek mediastinoskopi olsa bile baz
35
durumlarda TB A, TT A(transtorasik i ne aspirasyonu) ve EUS- A uygun
alternatifler olarak sunulmaktad r. Bu yöntemlerin seçim s ras olgular n anatomik ve
fizyolojik durumlar ve i lemi yapacak ki inin deneyimi de dikkate al narak
yap lmal d r.
2.1.6.2.1. Bronkoskopi
Bronkoskopi akci er kanserlerinin tan s nda en önemli tan yöntemlerinden
biridir. Tan olas l
tümörün yerle imi ve boyutu ile ili kilidir. Santral lezyonu olan
4507 hastay inceleyen 35 çal may kapsayan bir meta-analizde tan duyarl l
% 88
olarak bulunmu tur. Görülebilen lezyonlara uygulanan forseps biyopsinin tek ba na
tan sal duyarl l
% 74 tür. Lavaj ve f ç laman n ise daha dü üktür (% 48 ve % 59)
(131). Görülebilen lezyonlardan en az 3 örnek al nmas önerilmektedir. Periferik
lezyonlarda
tan
koyma
olas l
dü mekle
beraber
floroskopi
e li inde
transbronsiyal biyopsi, bron iyal f çalama ve y kama örnekleriyle oran % 40-80 e
varmaktad r. Transbron iyal i ne aspirasyonu submukozal tümör yay l m nda ve
peribron iyal tümörün d tan bas
durumlar nda bronkoskopinin duyarl l g n
artt rmaktad r. Bronkoskopi ile birlikte floroskopi, elektromanyetik navigasyonun
kullan m ya da endobronsiyal ultrason kullan lmas özellikle periferal lezyonlarda ve
lenf nodu örneklemesinde tan
duyarl l
n
önemli ölçüde artt rabilir. Bu
uygulamalar n hepsi akci er kanserinin evrelemesinde de kullan lmaktad r (132).
2.1.6.2.1.1. Transbron iyal
ne Aspirasyonu (TB A)
Wang i ne aspirasyonu olarak da bilinen bu yöntem primer olarak akci er
kanserinde mediastinal evrelemede kullan l r. Minimal invaziv, güvenli ve k smen
pahal olmayan bir yöntemdir. Transbron iyal ince i ne aspirasyonu ile mediasten
de erlendirilmesinde genellikle 4 (alt paratrakeal ) ve 7 ( subkarinal) numaral lenf
nodlar na ula labilir. Duyarl l
36 71, özgüllü ü %92 100 oran nda bildirilmi tir
(133).
TB A ile ilgili çal malara dâhil edilen olgularda, genellikle büyük boyutlarda
lenf nodlar n n bulunmas N2 ve N3 oran n yükseltmektedir. Mediastinel lenf
nodlar çok büyük de ilse TB A duyarl l
daha dü ük olmaktad r. Hemoraji biyopsi
s ras nda geli en ana komplikasyon olup genellikle orta derecelidir. Majör hemoraji
(>50 ml) %2 oran nda görülür (134, 135).
36
2.1.6.2.2. Mediastinoskopi
Mediastinoskopinin akci er kanserindeki en önemli endikasyonu tan koyma
ve mediasten lenf nodu biyopsisi ile evreleme yapmakt r. Porte ve arkada lar n n,
akci er kanserli hastalarda yapt klar çal malar nda tan duyarl l
n % 95 ve
özgüllü ünü % 100 olarak bildirmi lerdir (136).
Mediastinoskopinin yalanc negatiflik oran ortalama %9 dur (% 4 16).
Yalanc negatiflik paratrakeal alanda çok dü ükken, subkarinal bölgede artmaktad r.
Video yard ml mediastinoskopi (VAM), hem direkt hem de monitör görüntüsü
sa layan yeni bir uygulamad r. Akci er kanseri evrelemesinde görüntüleme
yöntemlerinde yayg n mediastinal tutulumda invaziv evrelemeye gerek yoktur.
Ancak büyük boyutlu lenf nodlar bulunmas d nda BT ve PET in yetersiz
kalabilece i belirtilmekte ve invaziv evreleme yap lmas gerekti i belirtilmektedir.
Sadece evre I periferal tümörlerde PET te mediastinal lenf nodu yoksa invaziv
evrelemeye gerek olmayabilece i belirtilmektedir (137).
Mediastinoskopide mortalite oran % 0 0,08 aras ndad r. Komplikasyon oran
%3 tür ve majör komplikasyonlar % 0,52 nin alt ndad r. En s k görülen
komplikasyonlar; hemoraji, pnömotoraks, rekürren sinir paralizisi, yara yeri
enfeksiyonu, trakeal yaralanma, özefagus perforasyonu, mediastinit ve kardiyak
de i ikliklerdir (138, 139).
2.1.6.2.3. Perkütan transtorasik
ne Aspirasyonu (TT A)
Mediastinal evrelemede uygulanan cerrahi d
tekniklerden biridir. Lokal
anestezi alt nda bilgisayarl tomografi ya da fluroskopi e li inde perkutanöz olarak
i ne ilerletilerek örnek al nmaktad r. Mediasten evrelemesinde oldu u gibi periferik
parankimal kitlelerin tan s n n konmas amac yla da kullan lan bir yöntemdir.
Transtorasik i ne biyopsisi (TT B) mediasten evreleme ve doku tan s aç s ndan
duyarl l
% 91 olarak rapor edilmi tir. Yanl negatiflik oran % 20
50 aras ndad r
(140).
37
2.1.6.2.4. Endoskopik Ultrasonografi E li inde nce
ne Aspirasyonu
(EUS- A)
EUS- A, endoskopik ultrasonografi probu ile özofagustan girilerek
mediastinal lenf nodlar n n örneklenmesi temeline dayan r. nfeksiyon ve kanama
riski olmadan güvenle yap lan bir yöntemdir. Bu teknik özellikle inferior pulmoner
ligament, subkarinal ve aortopulmoner penceredeki lenf nodlar n n örneklenmesinde
kullan lmaktad r. Trakean n anterolateralindeki lenf nodlar (2R, 2L, 4R, 4L ) bu
yöntemle güvenli olarak örneklenebilmektedir (ki bu lenf nodlar akci er kanserinde
s k olarak tutulmaktad r). Son dönemde yay nlanan bir derlemede BT, PET ve EUSA kar la t r lm t r. Bu derlemede BT için sensitivite %57, spesifite % 82, PET
için sensitivite %84, spesifite %89 ve EUS- A için sensitivite %78, spasifite %71
olarak rapor edilmi tir (141).
Bu yöntem daha çok radyolojik olarak mediastendeki N2 ve N3 tutulumunu
dü ündüren
durumlarda
kullan lmaktad r.
Ancak
yöntemin
dezavantaj
bir
endoskopistin ve gerekli ekipman n haz r bulunabilmesidir ki bu da ancak birkaç
merkezde uygulanmaktad r.
2.1.6.2.5. VideoYard ml Torakoskopik Cerrahi (VATS)
Daha önceleri torakoskopinin kullan m alan intratorasik hastal klar n tan s
amaçl olmu tur. 1980 li y llarda video-endoskopik tekniklerin geli mesi ile kullan m
alan da geni lemi tir. Rutin uygulamada video yard ml torakoskopik cerrahi
(VATS) genel anestezi alt nda çift lümenli endotrakeal tüple tek akci er ventilasyonu
alt nda yap lmaktad r.
VATS
akci er
kanseri
evrelemesi
d nda
birçok
kullan m
alan
bulunmaktad r. Örne in; plevral hastal klarda, soliter pulmoner nodüllerde ve
interstisyel akci er hastal klar n n tan s nda kullan lmaktad r. VATS di er cerrahi
prosedürlere ek olarak mediastinal evrelemede de kullan lmaktad r. Mediastinal
evrelemede üst mediastinal lenf nodlar na VATS yoluyla ula lamamaktad r. Sol
paratrakeal lenf nodlar (2L ve 4L) teknik olarak biyopsi için zor alanlard r. Standart
mediastinoskopiye avantaj VATS ile aortikopulmoner (5 nolu), paraaortik (6 nolu)
lenf nodlar ndan biyopsi yap labilmesi ve yüksek tan sal do rulu u olmas d r. Bu
lenf nodlar d nda sadece VATS ile ula labilen lenf nodlar ise paraözafageal (8
nolu) ve inferior pulmoner ligaman (9 nolu) lenf nodlar d r (142, 143).
38
2.1.7 Evreleme
Akci er kanserli hastalarda tedavi seçimi ve prognoz hastal
n tan
s ras ndaki evresiyle yak ndan ili kilidir. Akci er kanserinde prognozu belirleyen en
önemli faktör tümörün evresidir. Akci er kanserinin evrelendirilmesinde IASLC
taraf ndan geli tirilen TNM (T: primer tümör, N: bölgesel lenf bezi, M: uzak
metastaz) evrelendirme sistemi kullan l r. TNM evrelendirme sistemi 2007 y l nda
tekrar gözden geçirilerek 19 ülkede, 46 merkezden, 67725 KHDAK hastas n n
verileri kullan larak 7.edisyonu öneriye sunulmu tur (Tablo5 6) (144).
Tablo 5. IASLC taraf ndan geli tirilen TNM s n fland rmas
7. edisyona göre akci er kanseri (144).
Evre IA
T1a-T1b
N0
M0
Evre IB
T2a
N0
M0
Evre IIA
T1b, T2a
N1
M0
T2b
N0
M0
T2b
N1
M0
T3
N0
M0
T1a, T1b, T2a, T2b
N2
M0
T3
N1, N2
M0
T4
N0, N1
M0
T4
N2
M0
Herhangi bir T
N3
M0
Herhangi bir T
Herhangi bir N
M1a veya
Evre IIB
Evre IIIA
Evre IIIB
Evre IV
M1b
39
Tablo 6. Akci er kanseri TNM s n fland rmas 7. edisyon (144).
T: Primer tümör
Tx: Primer tümör de erlendirilemedi ya da balgam sitolojisinde veya bron iyal lavajda malign hücreler tespit edildi
ancak görüntüleme yöntemleriyle veya bronkoskopi ile gösterilemedi.
T0: Primer tümöre ait bir bulgu yok.
T1: Tümörün en büyük çap 3cm veya daha küçük, akci er veya visseral plevrayla çevrilmi , bronkoskopide lober
bron tan daha proksimale ula mam (ana bron ta tümör yok).
T1a: Tümörün en büyük çap 2cm veya daha küçük.
T1b: Tümörün en büyük çap 2cm den daha büyük fakat 3cm e e it veya daha küçük.
T2: Tümörün en büyük çap 3cm den büyük fakat 7cm den daha büyük de il veya tümör a a daki durumlardan
birine sahip,
Karinadan 2cm veya daha uzak noktada ana bron tutulmu ,
Visseral plevra invazyonu var,
Hiler bölgeye ula an ancak tüm akci eri kapsamayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni.
T2a: Tümörün en büyük çap 3cm den daha büyük fakat 5cm e e it veya daha küçük.
T2b: Tümörün en büyük çap 5cm den daha büyük fakat 7cm e e it veya daha küçük.
T3: Tümörün çap 7cm den büyük veya a a daki durumlardan birine sahip,
Gö üs duvar (superior sulkus tümörleri dâhil), diyafragma, frenik sinir, mediastinal plevra, parietal
perikard invazyonu,
Tümör ana bron ta karinaya tutmadan 2cm den daha yak n mesafede,
Akci erin tamam n kapsayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni,
Tümörle ayn lobta satellit nodül.
T4: A a daki yap lar invaze eden herhangi bir büyüklükteki tümör,
Mediasten, kalp, büyük damarlar, trakea, rekürren laringeal sinir, özefagus, vertebra gövdesi, karina
Primer tümörle ayn akci erde fakat ayr lobta satellit nodül.
N: Bölgesel lenf nodlar
Nx: Bölgesel lenf nodlar de erlendirilemiyor.
N0: Bölgesel lenf nodu metastaz yok.
N1: psilateral peribron ial ve/veya ipsilateral hiler ve intrapulmoner lenf nodlar nda metastaz.
N2: psilateral mediastinal ve/veya subkarinal lenf nodlar nda metastaz.
N3: Kontrlateral mediastinal ve/veya hiler, ipsilateral ve/veya kontrlateral skalen veya supraklaviküler lenf
nodlar nda metastaz.
M: Uzak metastaz
M0: Uzak metastaz yok.
M1: Uzak metastaz var.
M1a: Kontrlateral akci erde metastatik nodül; malign plevral veya perikardial effüzyon veya plevrada tümör
nodülleri.
M1b: Uzak organ metastaz
40
2.1.7.1 Lenf Bezi stasyonu Anatomik S n flama;
Akci er kanserinin evrelendirilmesinde lenf bezi tutulumunun önemi çok
büyüktür. 7.edisyonu önerisine göre yeni haritalama sistemi meydana getirilmi tir.
Bu yeni haritalama sisteminde lenf nod istasyonlar 6 zona ayr lmaktad r (Tablo 7),
( ekil 3).(145, 146).
1. Üst zon: (1 4. düzey)
2. Aortikopulmoner zon (AP zon): (5. ve 6. düzey)
3. Subkarinal zon: (7. düzey)
4. Alt zon: (8. ve 9. düzey)
5. Hiler zon: (10. ve 11. düzey)
6. Periferal zon: (12 14. düzey)
Akci er kanseri evrelendirmesini yapabilmek için metastazl lenf nodunun
lokalizasyonunu tespit etmek gereklidir. Bu amaçla, torakotomi öncesi görüntüleme
yöntemleri ve transbron ial i ne biyopsisi, transtorasik i ne biyopsisi, US e li inde
transözofagial i ne biyopsisi VATS ve mediastinoskopi gibi tan yöntemleri
kullan lmaktad r.
41
ekil 3. Yeni haritalama sisteminde lenf nod istasyonlar
Tablo 7. N tan mlanmas nda önerilen yeni lenf bezi haritalamas (145,
146)
stasyon 1
stasyon 2
stasyon 3
stasyon 4
stasyon 5
stasyon 6
stasyon 7
stasyon 8
stasyon 9
stasyon 10
stasyon 11
stasyon 12
stasyon 13
stasyon 14
Superior Mediastinal Lenf Nodlar
Alt servikal, supraklavikular ve sternal çentik lenf
nodlar
Üst Zon
Üst paratrakeal lenf nodlar
Prevasküler ve retrotrakeal lenf nodlar
Alt paratrakeal lenf nodlar
Aortik lenf nodlar
Subaortik (Aortikopulmoner pencere) lenf nodlar
Aortikopulmoner Zon
Paraaortik lenf nodlar (Asendan aorta veya frenik)
Subkarinal lenf nodlar
Subkarinal Zon
Paraözefagial lenf nodlar
Alt Zon
Pulmoner ligaman lenf nodlar
N1 lenf nodlar
Hiler lenf nodlar
Hiler Zon
interlober lenf nodlar
Lober lenf nodlar
Periferal Zon
Segmental lenf nodlar
Subsegmental lenf nodlar
42
2.1.8. Prognostik faktörler
Planlanacak olan tedavinin yo unlu u tedaviye al nacak olan cevap ile ili kili
oldu undan, tedavi öncesinde hangi hastan n KT ye iyi cevap verece inin bilinmesi
klinisyenler aç s ndan önem ta maktad r. Kötü prognostik faktöre sahip olan bir
hastaya birinci ya da ikinci basamak tedavi için karar verirken bu prognostik
faktörler belirleyici olabilir. Hemen hemen bütün çal malarda prognozu etkileyen en
önemli faktörler evre ve hastan n performans durumudur. Genellikle ileri-metastatik
evredeki hastalar n tedaviye yan t verme ans dü ük, ortalama ya am süresi k sa ve
kür
ans çok azd r. Evre ve performans d nda literatürde 150 nin üzerinde
prognostik faktör tan mlanm t r. A a daki tablo 8-9 da bir k sm özetlenmi tir
(147)
Tablo 8. Cerrahi rezekte edilebilir KHDAK de prognostik faktörler (147).
Prognostik Faktörler
Tümör ili kili
Konak ili kili
Esas faktörler
T kategorisi
Kilo kayb
N kategorisi
Performans durumu
Ekstrakapsüler yay l m
Süperior sulkusta yerle im
ntrapulmoner metastaz
Ek faktörler
Histolojik tip
Cinsiyet
Grade
Ya
Damar invazyonu
Tümör boyutu
Yeni veya göze çarpan Moleküler/biyolojik
faktörler
belirteçler
Ya am kalitesi
Aile durumu
43
Tablo 9. leri evre KHDAK de prognostik faktörler(147).
Prognostik Faktörler
Esas faktörler
Konak ili kili
Kilo kayb
Performans durum
Ek faktörler
Cinsiyet
Ya
Yeni
veya
çarpan
faktörler
Tümör ili kili
Evre
Superior vena kava
obstrüksiyonu
Soliter beyin metastaz
Soliter adrenal metastaz
Bu metastaz alanlar n n
say s
Metastatik alan say s
Plevral efüzyon
Karaci er metastaz
Hemoglobin
LDH
Albümin
göze Moleküler/biyolojik
belirteçler
Ya am kalitesi
Aile durumu
Anksiyete/depresyon
2.1.9.Tedavi
Evre IA ve IB tümörlerinin tedavisinde standart yakla m, cerrahi olarak
tümörün ilgili akci er dokusuyla beraber ç kart lmas ve hiler, mediastinal lenf bezi
diseksiyonu ile tam rezeksiyonudur (148).Tercih edilen rezeksiyon tipi lobektomidir,
gerekirse daha geni rezeksiyon yap labilir (149).Pulmoner rezervi s n rl olgularda,
segmentektomi, wedge rezeksiyon dü ünülebilir. Postoperatif torasik RT veya
sistemik KT nin ya am süresini uzatt
gösterilememi tir. Bu amaçla tam olarak
rezeke edilmi evre I hastal kta postoperatif torasik RT veya sistemik KT önerilmez
(150). Medikal inoperabl olan ya da operasyonu kabul etmeyen olgularda torasik RT
uygulan r (151).
Evre IIA (N1) ve IIB (N1) tümörlerinin tedavisinde standart yakla m, cerrahi
olarak tümörün tam rezeksiyonudur. Operasyon, tam rezeksiyonu sa layacak ekilde
planlanmal , uygun olgularda sleeve rezeksiyon pnömonektomiye tercih edilmelidir.
Hiler ve mediastinal lenf bezi diseksiyonu rutin olarak yap lmal d r (148).
44
Günümüzde opere olgularda adjuvan kemoterapinin Evre IA da yeri yoktur, evre
IB de ise yarar olmad
yönündeki deliller daha kuvvetlidir. Evre II de yeni platin
kombinasyonlar ile adjuvan kemoterapi uygulamas n n yarar konusunda deliller
bulunmaktad r (152).
Gö üs duvar tutulumu nedeniyle T3 (N0) olgularda ya am süresini etkileyen
faktör tam rezeksiyonun sa lanmas d r. Tam rezeke edilen olgularda 5 y ll k ya am
süresi % 40 civar ndad r. Sadece pariyetal plevray tutan olgularda ekstraplevral
rezeksiyon uygulanabilir. Daha derin invazyonlarda an blok
rezeksiyon tercih
edilmelidir. Tam rezeke edilen olgularda postoperatif RT ye gerek yoktur. Tam
rezeke edilemeyen olgularda postoperatif RT uygulanmal d r. Mediastinal plevra,
mediastinal ya dokusu ve pariyetal perikard tutulumu nedeniyle T3 (N0) tam rezeke
edilen olgularda postoperatif RT ye gerek yoktur. Tam rezeke edilemeyen olgularda
postoperatif RT uygulanabilir. Ana bron tutulumu nedeniyle T3 (N0) tam rezeke
edilen olgularda 5 y ll k ya am süresi % 40 civar ndad r. Tam rezeke edilen
olgularda postoperatif RT ye gerek yoktur. Tam rezeke edilemeyen olgularda
postoperatif RT uygulanabilir (153).
Gö üs duvar , mediastinal plevra, pariyetal perikard, mediastinal ya dokusu
ve ana bron tutulumu nedeniyle T3 (N1) olgularda tercih edilecek tedavi, hastal
n
cerrahi olarak tam rezeksiyonudur. Tam rezeke edilen olgularda rutin olarak
postoperatif torasik RT uygulanmas n n sa kal m uzatt
beraber, lokal nüksü azaltt
na dair kan t olmamakla
bildirilmi tir. Preoperatif mediasten de erlendirmesi
(BT, mediastinoskopi, di er nodal biyopsiler, PET) ve torakotomi an nda yap lan
frozen çal malar nda N2 saptanmayan olgularda; primer tümörün rezeksiyonu ve
mediastinal lenf bezi diseksiyonu ile operasyon tamamlan r. Tam rezeke edilen ve
N2 saptanmayan olgularda postoperatif torasik RT program na gerek yoktur (153).
Preoperatif mediasten de erlendirmesi (BT, mediastinoskopi, di er nodal biyopsiler,
PET) negatif olan, ancak torakotomi an nda yap lan
frozen
çal malar nda N2
saptanan olgularda; tam rezeksiyon sa lanabilecekse operasyona devam edilir. Tam
rezeke edilen olgular, lokal nüks riskini azaltmak amac yla postoperatif torasik RT
program na al n rlar (154). Tam rezeksiyon mümkün de ilse veya ekstrakapsüler
nodal hastal k,
bulky
veya çok istasyonlu nodal hastal k varsa planlanan
rezeksiyona devam edilmemelidir (155).
45
N2 olgularda neoadjuvan KT sonras
uygulanmas
yönünde görü
birli i vard r.
down stage
Down stage
gözlenirse cerrahi
olmayan olgularda
cerrahinin yeri tart mal d r ve pnömonektomi gerektiren olgularda yüksek mortalite
riski nedeniyle cerrahiden kaç n lmal d r. Bulky N2 si olan olgularda uygun tedavi
seçene i kemoradyoterapidir. Tam rezeke olgularda postoperatif torasik RT lokal
nüks riskini azaltmak amac yla uygulanmal d r (156). Neoadjuvant kemoterapiye
yan t al nm ve opere olmu olgularda ayn protokole adjuvant olarak 2 3 kür daha
devam edilmelidir.
Rezeke edilen Evre IIIA olgularda da adjuvan kemoterapi uygulanmas
konusunda güçlü deliller bulunmaktad r (157 163).
Rezeksiyon potansiyeli olan T4 N0 1 M0 olgularda (süperior vena kava, sol
atrium, vertebra cismi, ana karina, distal pulmoner arterin minimal tutuldu u seçilmi
olgular) 2 3 kür sisplatin bazl sistemik indüksiyon KT si uyguland ktan sonra,
primer tümörde küçülme varsa cerrahi tedavi yönünden tekrar de erlendirilir. Stabil
ya da progresyon varsa, radikal torasik RT veya e zamanl kemoradyoterapi
program na al n r. Cerrahi için uygun olmayan ve performans durumu ECOG 0 1,
Evre IIIA ve IIIB olgularda ard k ya da e zamanl kemoradyoterapi uygulan r. KT
+ RT kombine modellerde sisplatin bazl kombinasyon rejimleri kullan lmal d r
(157).
Evre IV KHDAK de mevcut tedavi olanaklar n n hiçbirisi ile kür sa lamak
mümkün
de ildir.
Temel
tedavi
yakla m
sisplatin
bazl
kombinasyon
kemoterapisidir (164). Ancak KT uygulamas nda amaç semptom kontrolü ile
progresyonsuz sa kal m ve genel sa kal mda uzama elde etmeye yöneliktir. Evre IV
hastada kombine KT verilecekse tedavi hastan n performans durumunun iyi oldu u
s rada verilmelidir. Karnofsky performans 60 dan yüksek, ECOG 0
ili i ve böbrek fonksiyonlar
1 olan, kemik
normal olan hastalarda 2 kür KT yap l r ve
de erlendirilir. Objektif yan t al nan (tam veya k smi yan t) ya da ya am kalitesi
bozulmayan stabil hastal kta 2 kür daha KT verilir (165). Ancak her KT sonras
tümör boyutu küçülen olgularda tedavi 6 küre tamamlanabilir. Semptom olu turan
primer tümöre (gö üs a r s , disfaji, nefes darl
uygulanabilir.
, hemoptizi gibi) palyatif RT
Performans durumu 0 2 olan seçilmi olgularda ikincil seri KT
dü ünülebilir (166, 167, 168).
46
Genel olarak en uygun sisplatin dozunun 3 haftada bir, 75 80 mg/m2 eklinde
oldu u, daha yüksek sisplatin dozlar n n ek yarar sa lamad
artt rd
, ancak toksisiteyi
gösterilmi tir (169, 170).
Palyatif RT endikasyonlar ; primer tümöre ba l a r , süperior sulkus
tümörleri, total atelektazi, kemik, beyin metastaz ve spinal kord kompresyonlar d r.
Beyin metastazl olgularda kortikosteroid önerilir ve RT ba lad ktan sonra azalt larak
kesilir (170).
Genel durumu iyi, beyinde tek metastaz olup primeri kontrol alt nda olan
semptomatik hastalarda önce cerrahi / radyocerrahi, daha sonra RT dü ünülür (171).
Akci erdeki tümör operabl (evre I ve II), ba ka organ metastaz yok ve beyinde tek
metastaz varsa, önce beyine cerrahi / radyocerrahi, daha sonra primer tümöre yönelik
cerrahi planlan r. Akci erdeki tümör operabl (evre I ve II) , ba ka organ metastaz
yok ve izole sürrenal metastaz varsa, hem sürrenale hem de primer tümöre cerrahi
tedavi uygulanabilir. Bu nedenle tek tarafl sürrenal bezde metastaz üphesi varsa
biyopsi gereklidir (171).
Tablo 10 da KHDAK da evrelere göre tedavi yakla m
algoritmas
özetlenmi tir.(172).
47
Tablo 10.KHDAK da evrelere göre tedavi yakla m algoritmas (172).
Evre1*
1A
Cerrahi
Gözlem
1B
Cerrahi
Gözlem
2A
Cerrahi
Adjuvan KT
2B
Cerrahi
Adjuvan KT
Evre 2*
* Medikal inop ya da cerahi kabul etmeyen evre I- II olgular
Evre 3A
T3 N1 M0
Cerrahi
RT
Adjuvan KT
T1 3 N2 M0:
Perop ya da post op N2 (klinik N0 1)
Preop N2 =
PS: 0 1
PS> 1
Cerrahi
Adjuvan KT
Adjuvan RT
E zamanl KT+RT
Ard k KT+RT
T4 N0 1 M0 &
PS: 0 1
PS > 1
E zamanl KT+RT
Ard k KT+RT (KT tolere edemeyecek olgularda sadece RT)
=Perieoperatif bulky olmayan N2: standart uygulama d nda, klinik çal ma kapsam nda ya da merkez
politikas na göre a a daki yakla m da seçilebilmektedir.
Neoadjuvan KT+RT (ya da KT)
yap lmad ysa) RT
evre gerilemesi
cerrahi
adjuvan KT + (preop
& T4 N0 1 M0: Tecrübeli merkezde olgu cerrahi yönünden de erlendirilmedir. Önerilen iki tedavi
yakla m
1: E zamanl KT+RT
cerrahi
KT
2: KT
cerrahi
KT
RT
Evre3B
T4 N2 M0 PS:0 1
T1 4 N3 M0 PS> 1
E zamanl KT+RT
Ard k KT+RT(KT tolere edemeyecek olgularda sadece RT)
Evre 4
T N M 1a (semptomatik plevral s v )
plöredez
PS 0/1
T N M (asemptomatik plevral s v )+ PS 0/1
KT
K saltmalar:
KT: Kemoterapi, RT: Radyoterapi, PS: Performans skoru (ECOG),
Bulky N2: Çok istasyon ve/veya kapsul d invaze N2
KT
48
3. MATERYAL VE METOD
Bu çal ma, Dicle Üniversitesi T p Fakültesi Gö üs Hastal klar ve Onkoloji
Anabilim Dal polikliniklerine, May s 2006 ile Mart 2011 y llar aras nda ba vuran,
kesin tan alm
ve evrelemesinde PET /BT kullanan 101 küçük hücre d
kanserli olgunun dosyalar
akci er
retrospektif olarak incelenerek olu turuldu. Bu
retrospektif çal mam z Dicle Üniversitesi T p Fakültesi Etik Kurulundan onay
al narak yap ld .
Çal maya olgular n al nma kriterleri; küçük hücreli d
alm olma, tedavi öncesi FDG-PET/BT kullan lm
akci er kanseri tan s
olmas idi.
Çal maya al nan olgular n dosyalar ndan ba ta FDG-PET/BT kitlenin
SUVmax de eri olmak üzere di er prognozu etkileyen klinik, histopatojik, laboratuar
ve tedavi paremetreleri ara t r ld . Hastalar n cinsiyet, ya , kilo, boy, ilk semptomu
ve semptom süresi, sigara öyküsü, e lik eden hastal k, performans durumu, komorbit
hastal k varl
, solunum fonksiyon testi bilgileri, tan tarihi, tan sal i lemler,
histolojik tipi, evresi, tömör çap , metastaz yeri, kitlenin SUV de eri, kan Hb, serum
LDH, lökösit de eri, tedavi bilgileri, albümin de eri, KT rejimi, RT yap ld ysa
palyatif mi yoksa küratif mi yap ld
ve ölüm tarihi SPSS (Statistical Package for
the Social Sciences) program na kay t edildi.
Sa kal m süresi, tan ald
tarihten telefonla yak nlar ndan ö renilen ölüm
tarihi veya klini imize en son geli tarihi aras nda geçen süre olarak tan mland . Her
hastada performans durumu Karnofksy performans skalas yla de erlendirildi.
Karnofksy performans skalas tan mlanmas (173);
100% - Normal, yak nmas yok, semptom yok.
90% - Normal aktivitesini sürdürebilir, hastal
n birkaç semptomu veya
bulgusu olabilir.
80% - Baz zorluklarla beraber normal aktivitesini sürdürür, hastal
n minör
bulgu ve belirtisi var.
70% - Kendine bakabilir, normal aktivite ve i ini yapamaz.
60% - Gereksinimlerini kar layabilir, nadir yard m gerekir biraz yard ma
ihtiyaç duyar.
50% - S kça yard m ve t bbi bak m gerekir.
49
40% - Özel bak m ve yard m gerekir.
30% - Hastane bak m gerektirecek derecede sakat fakat ölüm riski yoktur.
20% - Çok hasta, hastanede aktif destek tedavisi gereksinimi vard r.
10% - Ölmek üzere.
0% - Ölüm
Tüm hastalar n tan
an ndaki evrelemesi; Tümör/Nod/Metastaz (TNM)
7.edisyona göre, klinik, bronkoskopi, PET/BT, mevcut di er görüntüleme yöntemleri
ve yap lm sa cerrahisi göz önünde bulundurularak yap ld .
Hastalar tan an nda yap lan TNM evresine göre: evre 1A´da 5 (%5), evre
1B´de 7 (%6,9), evre 2A´da 1 (%1), evre 2B´de 5 (%5), evre 3A´da 18 (%17,8), evre
3B´ de 22 (%21,8), 4 ´de 43 (%42,6) hasta bulunmaktayd .
statistiksel
kar la t rmada örneklem say s n n küçük olmas nedeniyle evre1A, 1B, 2A ve 2B bir
grupta topland (Tablo 11).
Tablo 11. Hastalar n evrelere göre da l m
EVRE
n
%
Evre 2B ve Alt
Evre 3A
Evre 3B
Evre 4
Total
18
18
22
43
101
17,8
17,8
21,8
42,6
100,0
51 olguya (% 50,5) bronkoskopi ile 35 olguya (%34,7 ) transtorasik igne
biyopsi ile 6 olguya torakotomi (%5,9) ile 8 olguya (%7,9) LAP biyopsi ile ve bir
olguya plevral biyopsi ile tan konulmu tu. 75 hastaya bronkoskopi uygulanm ,
57 sinde endobonsiyal lezyon izlenmi ti. Hastalar n dosyalar ndan balgam, bron
lavaj ve bronkoalveolar lavaj da sitoloj
bulgular ndan tan ya gidilen hasta
saptanmad .
50
Tablo 12. Tan sal i lemler
Tan sal i lemler
FOB
Transtorasik
Torakotomi
LAP biyopsisi
Plevral biyopsi
Total
n
51
35
6
8
1
101
%
50,5
34,7
5,9
7,9
1,0
100,0
44 (%43,6) hastan n solunum fonksiyon testi (SFT) verisi mevcuttu. SFT de
k sa etkili bronkodilatör sonras FEV1/FVC oran 70 in alt nda olanlar hava yolu
obstrüksiyonu; FVC' nin, beklenen de erinin %70 'in alt nda olmas na restriktif,
FEV1/FVC oran 70 in alt nda olup FVC nin beklenin de erin %70 in alt nda olmas
da miks solunum kayb olarak kabul edildi.
Çal maya dâhil edilen hastalar n histolojik subgrublar de erlendirildi inde
epidermoid karsinom 44 (%43,6), adenokarsinom 30 (%29,7), alt tipi belirlenmeyen
KHDAK 22 (%21,8), büyük hücreli karsinom 4 (%4) ve pleomorfik karsinom 1 (%1)
eklinde s raland . statistiksel kar la t rmada örneklem say s n n azl
nedeniyle
pleomorfik karsinom tan l bir vaka alt tipi belirlenemeyen KHDAK gurubuna dâhil
edildi (Tablo 13).
Tablo 13. statistiksel olarak kar la t rma yap l rken göz önünde bulundurulan
histolojik gruplar
Histolojik gruplar
Adenokarsinom
Epidermoid ca
Büyük hücreli ca
Alttipi belirlenemeyen KHDAK
Total
n
30
44
4
23
101
%
29,7
43,6
4,0
22,8
100,0
51
Tümör çap , BT kesitinde en büyük tümör boyutu dikkate al narak mm
cinsinden
belirlendi.
Atelektazi
ve
plevral
efüzyon
varl
BT
kesitleri
de erlendirilerek kaydedildi. Kar akci ere metastaz ve uzak metastaz varl
; PET
ve BT kesitleri birlikte de erlendirilerek metastaz bilgisi kaydedildi.
3.1.PET/BT Görüntüleme
Hastalar n
PET/BT
görüntülemeleri
Diyarbak r
E itim
Ara t rma
Hastanesinin Nükleer T p Departman n da mevcut Simens Biograph 6 LSO marka
taray c ile elde edildi. 12 saatlik açl k sonras , 12 14 mCi F 18 Flouro Deoksi
Glukoz un intravenöz enjeksiyonundan 1 saat sonra, kafa taban ndan uyluk üst
kesimine kadar tüm vücut görüntüleri al nd . Bu görüntüler transaksiyal, koronal ve
sagital planlarda ki kesitler farkl kontrast pencerelerinde incelendi. Görünüm olarak
anormal oldu u dü ünülen tüm FDG birikimlerinde SUV hesapland
3.2. statistiksel Analiz
Çal mada elde edilen bulgular de erlendirilirken, istatistiksel analizler için
SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 13,0 program
kullan ld . Çal ma verileri de erlendirilirken tan mlay c istatistiksel metodlar n
(Ortalama, Standart sapma, frekans) yan s ra ya am sürelerinin kar la t r lmas nda
Kaplan-Meier ki kare, student´s test ve Cox regresyon analizi kullan ld . Sonuçlar
%95 lik güven aral
nda, anlaml l k p<0.05 düzeyinde de erlendirildi.
Litaratürde, prognoz göz al nd
nda kitlenin SUVmax de erinin belli bir cut
off de eri yok idi. Bizde bu nedenle çal mam zda kitlenin SUVmax n medyan n
cutoff noktas olarak ald k. Bu ayr m noktas nda prognozu etkiyen tek de i kenli
demografik ve klinik parametreleri iki gruba ayr larak kar la t rd k. Sa kal m
e rileri Kaplan-Meier yöntemiyle çizildi. Ya am sürelerini etkileyebilecek bütün
de i ken için tek de i kenli cox regresyon analizi uyguland
Anlaml l k saptanan de i kenlere, ba ms z prognostik önemini ortaya
ç karmak amac yla çok de i kenli analiz , backward stepwise logistic regression
yöntemiyle saptand .
52
4. BULGULAR
Çal maya dâhil edilen hastalar n 88 i erkek (%87,1), 13 i kad nd (%12,9).
Ya ortalamas 58,9 ± 11, ya aral
28 80 idi. Vakalar n ortalama takip süresi 12.68
± 11 ay idi. Tüm seride ortalama sa kal m süresi 10,62 ± 8,55 (1- 49 ay ) idi. Ölen
81 ve ayakta takibi devam edilen 20 hasta saptand . 85 hastaya ait sigara içimi bilgisi
mevcuttu. Bunlardan 67 hasta (%78,8) 20 paket/y l dan daha fazla sigara içim
öyküsü mevcut idi. 11 hastan n sigara içim öyküsü yok idi.Ortalama sigara
maruziyeti 41,6 ± 27 paket y l idi.
Hastalar n en s k 4 ba vuru nedeni olan semptomlar s ras yla, gö üs ve s rt
a r s 24 kisi (%24,7), hemoptizi 20 ki i (%20.6 ), dispne 19 ki i (% 19.6) ve
öksürük 18 ki i (%18.6) idi. Hastalar n semptom süreleri 10 gün ile 360 gün
aras nda, medyan 60gün idi. Ortalama semptom süreleri 88,40 ±84,02 gün idi.
Semptomlar aras nda en k sa medyan semptom süresi hemoptizi (35 gün) idi
(Tablo14).
Tablo14.Hastalar n ba vuru semptomlar .
Semptomlar
n
%
Gö üs a r s
24
24,7
Hemoptizi
20
20,6
Dispne
19
19,6
Öksürük-balgam
18
18,6
Kemik ve eklem a r s
6
6,2
Kilo kayb
3
3,1
Görme bozuklu u
2
2,1
Ses k s kl
3
3,1
Boyunda i kinlik
2
2,1
Semptom yok
4
4,0
101
100
53
Olgular n 36´s nda ( %35,6) akci er kanseri ile birlikte ek hastal k öyküsü
mevcut idi. 10 hastada hipertansiyon, 8 hastada KOAH, 7 hastada diabet mellitus, 4
hastada konjestif kalp yetmezli i, 3 hastada iskemik kalp hastal
hastada kronik karaci er hastal
, 2 hastada guatr, 1
ve 1 hastada Parkinson e lik etti i görüldü.
Performanslar , Karnofsky perfomans skalas na göre %60 alt nda olan 19 (%18,8)
,%60 üstünde olan 82 (%81,2) olgu mevcut idi.
44 (%43,6) hastan n solunum fonksiyon testi (SFT) verisi mevcuttu.
Hastalar n ortalama FEVI de eri 2.16 ± 0.85 idi. 44 olgudan, 13 olguda (%29,5)
obstrüktif, 8 olguda (%18,2) restriktif ve 7 olguda (%15,9) miks tip de solunum
fonksiyon kayb vard . 16 olguda da (%36,4) solunum fonksiyon kayb yok idi.
Kesin tan sonras nda, 80 hasta kemoterapi ile, 63 hasta radyoterapi ile ve 21
hasta da primer tümör cerrahisi ile tedavi edilmi . Cerahi tedavi olan 12 hasta
(%11,9) önceden adjuvan, 6 hasta (%5,9) sonradan neoadjuvan kemoterapi,
radyoterapi ya da her ikisi birden alm . Tak p s ras nda plevral s v geli en 3 hastaya
plöredez uygulanm . RT alan 63 hastadan primer olarak 30 hastaya, palyatif olarak
da 33 hastaya uygulanm . 14 hasta tedavi almam . Hastalara uygulanan tedavi
tablo15 de gösterilmi .
Tablo 15. Hastalara uygulanan tedaviler.
Hastalara uygulanan tedavi
Hasta
%
say s
Cerrahi
3
3,0
Cerrahi+Adjuvan KT ve/veya
12
11,9
Neodjuvan KT+Cerahi
6
5,9
Primer KT ve/veya RT
38
37,6
Palyatif KT ve /veya RT
28
27,7
Tedavi almayan
14
13,9
Total
101
100,0
RT
54
80 (%79,2) birinci basamak KT verilen hastadan ikinci basamak KT 'e geçilen
26 hasta (%25,7) mevcutmu . Birinci basamakta hastalar n hepsine sisplatin içeren
kombine tedavi protokolleri uygulanm . 6 hasta birinci basamak KT tedavisini d
merkezde alm . Birinci basamakta en çok uygulanan kombinasyon tedavisi 26 hasta
(%64) ile Cisplatin / Docetaxel idi. Birinci basamakta KT alan hastalardan 64 ünde
tedavi yan t de erlendirilmi . Dünya Sa l k Örgütü nün belirlemi oldu u kriterler
do rultusunda kriterler do rultusunda (2); 5 hasta (%7.8) komplet, 14 hastada
(%21,9) parsiyel yan t al n rken, 7 hasta
(%10,9) stabil ve 38 (59,4) hasta
progresyon izlenmi (Tablo 16).
Tablo 16. 1.basamak KT tedavisine yan t
1.basamak KT tedavisine yan t
n
%
Komplet
5
7,8
Parsiyel
14
21,9
7
10,9
Progresyon
38
59,4
Total
64
100,0
Stabil
Hastalara ait genel özellikler Tablo 17 de gösterilmi tir
55
Tablo 17. Hastalar n özellikleri.
De i ken
Ya
Kategoriler
< 60
60
Cinsiyet
Erkek
Kad n
KPS
<60
60
19
82
18,8
81,2
Sigara öyküsü
çmeyen
çen
<20paket/y l
20paket/y l
11
74
7
67
12,9
87,1
8,3
78,8
BK (kg/m2)
N=59
< 22
22
20
39
33,9
66,1
Sft kayb
N=44)
Var
Yok
28
16
63,6
36,4
LDH
N=94
< 300
> 300
63
31
67
33
Lökosit(mm³)
N=94
<12000
12000
67
27
71.3
28.7
Albümin (mg/dl)
N=97
>3.5
3.5
71
26
73,2
26,8
N=85
Hasta say s
45
56
88
13
%
44,6
55.4
87,1
12,9
Hemoglobin (gr/dl)
N=94
> 12
12
42
52
44,7
55,3
Komorbit hastal k
Var
Yok
36
65
35,6
64,4
Tutulan taraf
Sa
Sol
48
53
47,5
52,5
Atelektazi
Var
Yok
11
90
10,1
89,9
Plevral s v
Yok
Var
76
25
75,2
24,8
Metastaz
Yok
zole
Multpl
39
37
25
38,6
36,6
24,8
RT
Evet
Hay r
63
38
62,4
37,6
KT
Evet
Hay r
80
21
79,2
20,8
Cerrahi
Evet
Hay r
21
80
20,8
79,2
56
101 hasta popülâsyonda, kitlenin SUVmax de erinin ortalamas 13.85 ±6,5,
medyan de eri; 12,0 (2,7
35) idi. Hastalar n demografik, klinik, laboratuar ve
radyolojik parametrelerini SUV max' n medyan de eri (12,0) ile iki gruba ayr larak
kar la t rd k (Tablo 18).Bu paremetler; ya , cinsiyet, KPS, BK , sigara içimi,
komorbit varl
varl
, histolojik subgrup, evre, LDH, lökosit, hemoglobin, metastaz
, plevral s v varl
, atelektazi varl
, tutulan taraf, RT olup olmamas , KT
olup olmamas , cerrahi nin olup olmamas ve hastan n son tak p durumu idi. Bu
paremetlerde; iki grup aras nda kar la t r ld
nda istatistiksel olarak anlaml bir fark
yok idi.
57
Tablo 18. Hastalar n demografik, klinik, laboratuar ve radyolojik
parametrelerini SUV max' n medyan de eri (12,0) ile iki gruba ayr rak
kar la t rmas .
Suv max
<12
De i ken
No
Suv max
12,01
%
No
p
%
Ya
Mean
SD
58,6
9,3
61,1
12,4
0,245
Cinsiyet
Erkek
Kad n
42
8
84
16
46
5
90.2
9.8
0.353
< 60
60
12
38
24
76
7
44
13.7
86.3
0.186
>22
22
15
12
55.6
44.4
24
8
75
25
0.116
Evet
Hay r
33
6
82.5
17,5
42
5
89.5
10.5
0.537
Var
Yok
18
32
36
64
18
33
35.7
64.7
0.941
Yass
Adenokarsinom
Büyük hücreli
Alt tipi bilinmeyen
21
15
3
11
42
30
6
22
23
15
1
12
45.1
29.4
2
23.5
< 300
>300
31
16
66
34
32
15
68.1
31.9
0,826
>12.000
12.000
14
31
31.1
68.9
13
36
26.5
73.5
0.624
>12
12
27
19
58.7
41.3
25
23
52.1
47.9
0.519
PS(KPS)
BK
Sigara öyküsü
Komorbit öyküsü
Hücre tipi
0.771
LDH
Lökosit(mm³)
Hemoglobin (gr/dl)
58
Tablo 18 devam .
De i ken
Suv max
<12
Suv max
12,01
P
No
%
No
%
2B ve alt
3A
3B
4
9
7
12
22
18
14
24
44
9
11
10
21
17.6
21.6
19.6
41.2
Yok
zole
multpl
20
22
6
40
44
16
19
15
17
37.3
29.4
3.3
Var
Yok
11
39
22
78
14
37
27.5
72.5
0.526
Var
Yok
5
45
10
90
6
45
11.8
88.2
0.776
Sa
Sol
23
27
46
54
25
26
48
52
0.841
Evet
Hay r
39
11
78
22
41
10
80.4
19.6
0.767
Evet
Hay r
32
18
64
36
Evet
Hay r
10
40
20
80
Evre
0.781
Metastaz
0.101
Plevral s v
Atelektazi
Tutulan taraf
KT
RT
31
20
60.8
39.2
0.739
80.4
19.6
0.961
CERAH
11
40
Hasta
Ya yor
10
20
10
21.6
Ex
40
80
41
78.4
0.846
59
Histoloj k subgruplar ile SUV max kar la t r ld
max de eri aç s ndan fark olmad
nda, gruplar aras nda SUV
görüldü (p=0.879) ( ekil 4 ) .
P=0.879
ekil 4. Histolojik gruplar aras nda SUVmax de erleri aç s ndan
istatistiksel olarak anlaml fark yoktu (p=0,879).
Hastalar n ortalama tümör çap 57.8mm±25.7 idi. Tümör çap ile SUVmax
aras nda korelasyon inceledi inde, tümör boyutun art ile SUVmax aras nda
korelasyon var, ancak istatistiksel olarak anlaml de ildi (p=0.072) ( ekil 5).
60
40
30
20
SUV max
10
0
0
2
4
6
8
10
12
14
16
18
Tümör Boyutu (cm)
ekil 5. Tümör boyutu ile SUVmax aras ndaki ili ki
Evrelerine göre potansiyel opere edilebilir (evre I-IIIA) ve edilemeyen
hastalar n (IIIB-IV) SUVmax de erleri kar la t r ld
olarak anlaml fark olmad
nda aralar nda istatistiksel
saptand (Tablo 19).
Tablo 19. Potansiyel opere edilebilir olan ve olmayan hastalar n SUVmax
de erlerinin kar la t rmas
Hasta
say s
Evre
3a ve alt
3b veüstü
SUV max
36 14,1111±7,13522
65 13,7169±6,27638
P
0.774
Cinsiyet, hücre tipi, KT al p almamas , RT al p almamas , cerrahi olup
olmamas ve evre paremetlerinin, iki grupdaki sa kal m sürelerini kar la t rd k
(tablo 20).
SUV max <12 olan 50 hastan n medyan sa kal m 10,5 ay (1,5- 43,5), SUV
max 12 olan 51 hastan n medyan sa kal m 8 ay (1 49) idi. Aralar nda istatistiksel
olarak anlaml bir fark yok idi (p=0.807) ( Tablo 20, ekil 6) .
Tablo 20.Kitlenin SUVmax de erinin Medyan ile ayr lan iki grubdaki
hasta özeliklerinin sa kal mlar n n kar la t r lmas .
61
36
8,5
1- 49
88
71
9
1 49
Kad n
8
5
20.25
2.5- 27
5
4
7
2 15
13
9
9
2 27
2B ve alt
9
3
23.50
4- 43,5
9
4
33
6.5- 49
18
7
25.25
4- 49
3A
7
5
22
4- 27
11
9
14
2 -38
18
21
20.5
2- 38
3B
12
11
10
1.5 17,5
10
10
9
2 16
22
21
10
1.5- 17,5
4
22
21
5
1.5- 20
21
17
7
1 15
43
38
6
1- 20
Adenoca
15
10
7
1.5 35
15
12
4.5
2 21
30
22
7
1.5- 35
Yass
21
16
12
2 43,5
23
18
8
2 49
44
34
11
2 49
Büyük
3
3
16
4- 27
1
1
7.5
7.5
4
4
11.75
4 27
Alt tipi
11
11
12
3 22
12
9
10
1 46,5
23
20
12
1 46,5
Evet
39
33
11
37,5
41
34
8
2 49
80
67
9
1 49
Hay r
11
7
6
1.5 43,5
10
6
11.5
1 40,5
21
13
11
1- 43,5
Evet
32
28
11.5
1.5 35
31
27
10
2- 49
63
55
11
1.5 49
Hay r
18
12
8.5
1,5-
20
13
6.5
1 40,5
38
25
6.5
1 40,5
No.Ex
Median
Survival(ay)
46
N0 .Ex
2- 43,5
Median
Survival(ay)
9.5
N0 .Ex
35
No
42
Median
Survival(ay)
Erkek
No
95 % Cl
Toplam
No
Suv max
12,01
95 % Cl
Suv max
<12
95 % Cl
De i ken
Cinsiyet
Evre
Hücre tipi
bilinmeyen
KT
2
RT
43,5
Cerahi
Evet
10
4
23.5
4 43,5
11
8
15
1 39
21
12
22
2- 43,5
Hay r
40
36
8
1,5 35
40
32
7.25
1 49
80
68
7.75
1 49
Çal mam z n ikinci aya nda, tek de i kenli analiz ile prognostik faktörlerin
sa kal ma etkisi incelendi. Bu faktörler; ya , cinsiyet, sigara öyküsü, komorbit
varl
, BK , T, N, evre (TNM), metastaz varl
, SUV max, hücre tipi, LDH,
hemoglobin, WBC, solunum fonksiyon kayb , KPS göre performans durumu,
62
atelektazi varl
, albümin, plevral s v varl
, KT al p almamas , RT al p almamas
ve cerrahi olup olmamas idi. Bu faktörden T, N, evre, metastaz varl
, yüksek LDH
düzeyi, yüksek WBC düzeyi, cerrahi olmamas , dü ük albümin düzeyi ve perfomans
düzeyinin (KPS) %60 alt nda olmas sa kal ma olumsuz olarak etkiledi i görüldü
(Tablo 21, ekil 7, 8 ).
Tablo 21. prognostik faktörlerin sa kal ma etkisi
De i ken
Ayr m noktas
Olgu say s
Ortalama
Medyan
%95
( Ay)
süresi
GA
p
Ay
Ya
Cinsiyet
Sigara
Komordit hastal k
BK
T
N
Evre
Metastaz
SUV
< 60
45
12.44
8.5
1- 43,5
60
56
12.88
9
1.5 49
Erkek
88
12.59
9
2- 27
Kad n
13
13.26
8
1- 49
çen
74
12.86
9
1.5- 43,5
çmeyen
11
12.81
6.5
1- 49
Var
36
12.70
7.75
1,5- 4,5
Yok
65
12.60
11
1- 49
< 22
20
11.92
10.5
1.5- 38
22
39
16.05
13
2.5- 46,5
1
6
32.00
27
19.5- 49
2
38
14.05
11.5
1.5- 43,5
3
11
12.40
9.5
1.5- 46,5
4
46
9.08
7
1- 33
0
37
17.62
14
2- 46,5
1
4
15.62
5.5
2.5- 49
2
40
10.78
8
1.5- 38
3
20
6.72
6
1- 18,5
2B ve alt
18
26.33
25.25
4- 49
3A
18
17.27
20.5
2- 38
3B
22
9.27
10
1.5- 17,5
4
43
6.5
6
1- 20
Yok
39
17.47
14
1.5- 49
zole
37
11.56
8
1.5- 46,5
Multpl
25
6.84
5
1 18
<12
50
12.84
10.5
1.5- 43,5
12
51
12.51
8
1- 49
AD
AD
AD
AD
AD
<0.0001
<0.0001
<0.0001
<0.0001
0.807
63
Hücre tipi
Adenoca
30
9.63
7
1.5- 35
AD
Yass
44
13.88
10
2- 49
Büyük hücreli
4
13.62
11.75
2- 27
Alt tipi
23
14.17
12
1- 46,5
<300
63
14.67
11
1.5- 49
300
31
10.25
7
2- 43,5
<12
42
12.26
8.5
2- 38
12
52
14.52
10
1.5- 49
<12000
67
14.67
11.5
1.5- 49
12000
27
10.25
6
2- 33
Solunum
Var
28
15.91
11.5
4- 43,5
fonksiyon kayb
Yok
16
11.28
11.5
2- 22
KPS
<60
19
3.50
3
2- 8
60
82
14.80
12
1- 49
Var
11
11.86
9
2- 38
Yok
90
12.77
9
1- 49
>3.5
71
10.51
7
2- 49
3.5
26
19.77
17.25
1.5 46,5
<0.0001
Var
76
11.56
9
1.5- 38
AD
Yok
25
13.04
9
1 - 49
Evet
80
12.40
9
1.5- 49
Hay r
21
13.73
11
1- 43,5
Evet
63
13.22
11
1.5- 49
Hay r
38
11.77
6.5
1- 43,5
Evet
21
20.61
22
2- 43,5
Hay r
80
10.59
7.75
1- 49
bilinmeyen
LDH(IU/L)
HB(gr/dl)
WBC(mm³)
Atelektazi
Albümin (mg/dl)
Plevral s v
Kt
RT
Cerrahi
0.007
0.086
0.001
AD
<0.0001
AD
AD
AD
0.001
64
ekil 6. SUVmax göre hastalar n sa kal m e rileri(p=0.807).
ekil 7. Serum albümin düzeyine göre sa kal m e rileri (p<0,0001)
65
ekil 8. Evrelere göre sa kal m e rileri (p<0,0001).
Prognoza etkili olabilece ini dü ündü ümüz olas prognostik faktörleri çok
de i kenli analizle de erlendirildi inde, evre 3B ve üstü ve cerrahi uygulanmam
olmas sa kal m olumsuz olarak etkileyen prognostik faktörler olarak saptand
(Tablo 22 ). Erken evre ve tedavide cerrahi uygulanmas sa kal m için ba ms z bir
faktördür.
Tablo 22. Çok de i kenli analizde ba ms z prognostik faktörler
De i ken
P
95% GA
Risk oran Alt
Üst
CERRAH
Hay r
Evet
,031
1
4,318 1,147
6,260
1
6,542 2,039
20,983
EVRE
3B ve üstü
3A ve alt
,002
66
5. TARTI MA
Akci er kanseri tüm dünyada her iki cinste kanserden ölümlerde birinci
s rada yer almaktad r. Her y l 1,35 milyon yeni olguya ve 1,18 milyon ki inin
ölümüne neden olmaktad r (24). Tan konuldu unda hastal k ço unlukla ileri
evrelerdedir. Güncel ve multidisipliner tedavi metodlar na ra men 5 y ll k ortalama
sa kal m yakla k %14 tür (174). Evre IA da % 61 iken, dramatik bir dü ü le evre
IB de % 38, evre IIA da % 34, evre IIB de % 24, evre IIIA da % 13, evre IIIB de
% 5 ve evre IV de % 1 e geriler. Cerrahi rezeksiyon erken evre ve lokal ileri
hastal kta en uygun tedavi seçimidir. Ne yaz k ki cerrahi uygulanan hastalar n
yakla k yar s nda, ilk 5 y lda rölaps geli ir ya da kaybedilirler. Cerrahi
uyguland ktan sonra patolojik evreleme yap lan hastalarda bile 5 y ll k sa kal m
süreleri oldukça dü üktür; evre IA da % 67, IB de % 57, evre IIA da %55, evre
IIB de % 39, evre IIIA da % 23 tür (175). Rölapslar n ço unlu u, küratif cerrahi
rezeksiyon uygulanmas ndan sonraki ilk 2 y l içinde uzak metastaz geli mesine ba l
olarak ortaya ç kmaktad r (176).
Akci er kanserinde en s k gözlenen 4 tipi skuamöz, adeno, küçük ve büyük
hücreli tiplerdir. Türkiye' de bu dört tip ve bunlar n kombinasyonlar tüm akci er
kanserlerinin %86,5 i olu turur. Skuamöz, adeno ve büyük hücreli aras nda
prognostik ve tedavi fark gözlenmemesi nedeniyle günümüze kadar bu olgular
küçük hücreli d
akci er karsinomu ( KHDAK) ba l l
alt nda de erlendirilmi tir.
Olgular n %82,2 KHDAK olarak tan al rken, %17,8 küçük hücreli akci er
karsinomu (KHAK) olarak tiplendirilmektedir (31).
Akci er kanserinin tan s nda ve evrelemesinde yayg n olarak kullan lmakta
olan PET in, tümörün prognozu ile ilgili bilgi verebilecek non invaziv bir yöntem
oldu u ileri sürülmektedir. FDG PET pulmoner lezyonlar n benign, malign ayr m n
yapmak için s kça ba vurulan bir yöntemdir (177). PET in Malign kaynakl soliter
pulmoner nodüllerin tan s nda duyarl l
% 90 lar n üzerinde bildirilmektedir.
Özellikle tüberkülozun endemik oldu u ülkelerde, inflamatuar akci er hastal klar n n
s k görüldü ü bölgelerde, özgüllü ü % 60 lara kadar dü ebilmektedir (178).
Bronkoalveolar karsinom ve karsinoid tümörlerde ise metabolik aktivitenin daha az
olmas na ba l olarak FDG tutulumu negatif sonuç verebilmektedir (179).
67
Bir çal mada tümör büyüme h z ile FDG tutulumu aras nda korelasyon
oldu unu saptam t r (16). Ba ka bir çal mada ise immunohistokimyasal olarak
transmembran glukoz ta y c lar n n (Glut1 ve Glut3) a r üretiminin kötü prognozla
ili kili oldu unu belirtmi lerdir (180). Ahuja ve arkada lar , 1998 y l nda yay nlanan
çal malar nda, evre I-IV aras 155 KHDAK hastas n n verilerini de erlendirmi ler,
primer tümörü yüksek FDG tutulumu gösteren hastalar n sa kal mlar n n daha k sa
oldu u ileri sürümü ler (21).
Sonras nda Vansteenkiste ve arkada lar
125 potansiyel opere edilebilir
KHDAK hastas nda, SUV de erinin 7 nin alt nda olanlar n, 2 y ll k beklenen
sa kal mlar n n 7 nin üzerinde olanlara göre anlaml derecede daha uzun oldu unu
göstermi lerdir (14). Higashi K. ve arkada lar n n yapt klar çal mada da SUV 5 in
üstünde olan hastalarda prognozun 5 in alt nda olanlara göre daha kötü oldu u
bulunmu tur (12). Dhijal K. Ve arkada lar n n yapt klar 77 vakal bir çal mada da
SUV de eri 20 ve üzeri olan hastalarda prognozun kötü oldu u saptanm t r (18).
Benzer olarak Lee ve arkada lar da 76 s n rl ve yayg n evre KHAK hastalar n
çal malar na alm lar ve her iki evrede de yüksek SUVmax de erlerinin k sa
sa kal m süresi ile ili kili oldu unu belirtmi lerdir (89).
nternational Association for the Study of Lung Cancer (IASLC ) taraf ndan
2008 y l nda yay nlanan bir meta-analizde bu çal malar n bir k sm toparlanarak
1474 hastan n verileri de erlendirilmi tir. Buna göre, tek de i kenli analizler
SUVmax n güçlü bir prognostik faktör oldu unu göstermi tir. Ancak çok de i kenli
analizlerin uygulanabilece i çal malarla bunun desteklenmesi gerekti i belirtilmi tir
(182).
2008 y l nda Hoang ve arkada lar
ise retrospektif olarak yapt klar
çal malar nda evre III-IV aras , 214 KHDAK hastas n alm lard r. Çal madaki
hastalar n primer tümör SUVmax de eri ortalamas 11,1 olup bu de erin alt nda ve
Üstünde olan hastalar n sa kal m aç s ndan anlaml
farkl l k göstermedi i
saptanm t r (181). Vesselle ve arkada lar n n prospektif olarak yapt klar ba ka bir
çal mada ise SUVmax ve PVC-SUVmax n prognozun belirlenmesinde TNM
evresinin verdi i bilgiye ek bir katk sa lamad
belirtilmi tir (17).
68
Bir meta-analizde; güncellenmi haline yeni çal malar eklenerek 1000 kadar
yeni hastan n verileri ile SUV ve prognoz ili kisi tekrar de erlendirilmi tir. Bu metaanalizde de öncekine benzer olarak SUV de erinin mevcut verilerle hastan n
prognozunu etkileyebilecek bir belirteç oldu u saptanm t r. Ancak çal malar
aras ndaki evre, histoloji, SUV un de erlendirilmesi ile ilgili yöntem farkl l klar ve
al nan hastalar n, sa
kal mlar ile ilgili güncel verilerin olmad
belirtilerek,
SUV un ba ms z prognostik bir faktör olarak tan mlanmas için ileri çal malar n
gerekli oldu u bildirilmi tir (183).
Bu çal malar n
nda biz de çal mam z n birinci aya
kanserinde prognostik faktör olarak SUVmax
olarak; akci er
de erlendirmeye yönelik olarak
tasarlad k. Bu çerçevede radyolojik, histolojik ve klinik verilerin SUVmax ile
ili kisini incelendik. Hoang ve arkada lar yapt
çal maya benzer olarak; hastalar n
radyolojik, histolojik ve klinik verilerini, SUVmax n medyan de eri ile iki grup
olu turduk. Bu iki grubu, ya , cinsiyet, KPS, BK , sigara içimi, komorbit varl
histolojik subgrup, evre, LDH, lökosit, hemoglobin, metastaz varl
varl
, atelektazi varl
,
, plevral s v
, tutulan taraf, RT olup olmamas , KT olup olmamas ,
cerrahinin olup olmamas ve hastan n son tak p durumu aç s ndan kar la t r ld k. Bu
paremetlerde; iki grup aras nda kar la t r ld
nda istatistiksel olarak anlaml bir fark
yok idi. Hastalar n n medyan sa kal m süreleri; SUV max <12 olan grupta 10,5 ay,
SUV max 12 olan grup ta da 8ay idi. Sa kal m ac s ndan aralar nda, istatistiksel
olarak anlaml bir fark yok idi (p=0.807).
Tümör boyutununda, KHDAK ta prognostik bir faktör oldu u kabul
edilmektedir (184). Bir k s m çal malarda, tümör boyutunun artt kça SUV de erinin
de artt
gösterilmi tir (185 188).
Li ve arkada lar de i ik histolojik tipteki 107 KHDAK hastas n retrospektif
yap lan çal mas nda, evre I-IV aras nda olan hastalar n tümör boyutlar ile SUVmax
aras nda pozitif korelasyon saptanm t r (187)
Brown ve arkada lar n n 23 hastay kapsayan tüm histolojik tipler bir arada
de erlendirildi inde SUVmax de eri, tümör boyutunun art s ile pozitif korelasyon
göstermektedir. Fakat histolojik alt gruplara göre bak ld
nda adenokarsinomda
tümör boyutu ile SUV de eri aras nda korelasyon var iken, epidermoid karsinom ve
büyük hücreli karsinomda anlaml korelasyon bulunmamaktad r (185).
69
Tümör boyutunun küçük olmas durumunda parsiyel volüm etkisine ba l
olarak SUV de erinin as l de erden farkl ölçülebilece inden dolay belli bir boyutun
alt nda olan tümörlerde SUV de erinde düzeltme yap lmas
gerekti i ileri
sürülmektedir (117). Dooms ve arkada lar n n prospektif olarak inceledikleri evre III KHDAK hastalar n n tümör boyutu da SUV de eri ile sa kal m ili kisini, parsiyel
volüm etkisine göre düzeltilmi PVC SUVmax ile yap lm . Tümör boyutu ile
düzeltilmi PVC SUVmax aras nda pozitif korelasyon oldu u saptanm
(186).
Vesselle ve arkada lar n n yapt klar çal mada, evre I-IV aras ndaki 39 KHDAK
olgular n, tümör boyutu ile SUVmax aras nda pozitif korelasyon bulunurken, PVC
SUVmax ile tümör boyutu aras nda anlaml ili ki bulunamam t r (189).
Aksi yönde, yani tümör boyutu ile SUV de eri aras nda korelasyon olmad
n
gösteren çal mada mevcut (190).
Çal mam zda, tümör çap ile SUV max aras nda korelasyon irdelendi inde,
tümör boyutun art
ile SUV max aras nda korelasyon oldu unu, ancak istatistiksel
olarak anlaml olmad
boyutunun art
sa lad
n saptad k (p=0.072). Kitledeki FDG tutulumu, kitle
birlikte tümör yap s nda inflamasyon, nekroz ve kavitasyonun katk
dü ünülebilir.
Çal malarda FDG tutulumu ile TNM evresi aras ndaki ili ki yayg n olarak
çal lm t r. Eschmann ve arkada lar evre IIIA ve IIIB deki 159 hastay ortalama
SUV de erleri ve sa kal m aç s ndan kars la t rd klar çal mada, evre IIIA da SUV
de eri evre IIIB den, anlaml olarak daha dü ük saptanm . Sa kal mda, SUV de eri
12 ve üzerinde olanlarda 12 nin alt nda olanlara göre anlaml derecede daha k sa
bulunmu tur (190).
Li ve arkada lar evre I-IV aras nda ve hepsi klinik olarak T1 kategorisinde
olan de i ik histolojik alt tiplerdeki 107 KHDAK hastas n çal malar na alm lard r.
Sonuç olarak evre ilerledikçe SUVmax de eri art
istatistiksel olarak anlaml
bulunmu tur (187). Cerfolio ve arkada lar da 315 KHDAK l hastay kapsayan
çal malar nda evre I-IV aras ndaki hastalarda farkl derecelerde SUVmax de eri
oldu unu bulmu lar ve bu farkl l
n istatistiksel aç dan anlaml
oldu unu
saptam lard r (20).
Jeong ve arkada lar , 73 hastayla yapt klar çal malar nda, olgular evrelere
göre kategorize ederken evre I-IIIA aras n bir grup (53 hasta), evre IIIB-IV ise
70
kinci grup (20 hasta) olarak alm lard r. Evreler aras nda SUVmax kar la t r l rken
daha homojen bir grup olu turmak için epidermoid karsinomlar ile epidermoid d
karsinomlar ayr ayr kar la t r lm
ve her iki histolojik kategoride de evreler
aras nda SUVmax de eri aç s ndan anlaml fark bulunamam t r (13). Han ve
arkada lar da epidermoid ve adenokarsinomlu hastalardaki çal malar nda, evre I-II
(24 hasta) ile evre III (9 hasta) aras nda anlaml SUVmax fark saptamam lard r
(191). Yine Dooms ve arkada lar da epidermoid karsinom, adenokarsinom ve büyük
hücre karsinomlu 45 hastal k çal malar nda hem SUVmax hem de PVC SUVmax
kar la t rm
ve evre I ile II aras nda her iki FDG tutulumu de erinde de anlaml
fark saptamam lard r (186). Zhang ve arkada lar evre I-III aras nda cerrahi
uygulanan 82 KHDAK hastas n n retrospektif çal mas nda, TNM evresi ile
SUVmax aras nda korelasyon bulunamam t r (192). Chong ve arkada lar da
karsinoid, büyük hücreli nöroendokrin karsinom ve KHAK histolojilerinden olu an
37 hastayla yapt klar çal malar nda tümör evresi ile SUVmax aras nda korelasyon
saptayamam lard r (193).Hoang ve arkadaslar
retrospektif olarak yapt klar
çal mas nda, evre IIIA+IIIB plevral efüzyonsuz 118 hasta ile evre IIIB+IV de 96,
toplam 214 hasta kar la t rmas nda, SUVmax n prognostik bir gösterge olarak
kullan lamayaca n ileri sürmü lerdir (181).
Çal mam zda evrelerine göre potansiyel opere edilebilir (evre I-IIIA) ile
edilemeyen hastalar n(IIIB-IV) SUVmax de erleri kar la t r ld
istatistiksel olarak anlaml fark olmad
nda aralar nda
saptand k (p=0.774).Biz çal mam zda,
tümör evresi ile SUVmax korelasyonu saptamad k.
Baz çal malar, SUVmax ile KHDAK nin histolojik alt tipleri ile ili kisini
de erlendirilmi tir.
bronkoalveolar d
Bu
çal malarda
özelikle,
Bronkoalveolar
adenokarsinomlarla kar la t r ld
karsinom,
nda, SUV de erini anlaml
olarak daha dü ük oldu unu belirten çal malar bulunmaktad r (13, 194).
Adenokarsinomun SUV de erini di er alt tiplere göre anlaml derecede dü ük bulan
çal malar da bulunmaktad r (13, 185, 190, 191, 194, 195, 196, 197).
Benign-malign ayr m ile ilgili PET çal malar nda, Bronkoalveolar karsinom
ve karsinoid tümörlerin PET de negatif sonuçlar verebilece i belirtilmi tir. Benign
ve malign lezyonlar n bir arada çal ld
bir çal mada arast rmac lar,
adenokarsinom ile benign lezyonlar aras nda anlaml SUV farkl l
olmad
n
71
belirtmi ler (198). de Geus-Oei ve arkada lar n n KHDAK hastalar ile yapt klar
çal mada, FDG tutulumu için mean SUV de eri kullan lm t r. Toplam 19
adenokarsinom, epidermoid karsinom ve büyük hücreli karsinom olgusunun SUV
de erleri kar la t r lm . Buna göre epidermoid karsinomda SUV de eri
adenokarsinom ve büyük hücreli karsinoma göre anlaml derecede yüksek iken,
adenokarsinom ile büyük hücreli karsinom aras nda ise anlaml
farkl l k
saptanmam t r (197).
Bununla beraber akci er kanserinin alt tipleri aras nda, adenokarsinom dâhil
olmak üzere SUV de eri aç s ndan fark olmad
n
gösteren çal malar da
bulunmaktad r. Dooms ve arkada lar , epidermoid, büyük hücreli ve adenokarsinom
alt tiplerini içeren evre I-II hastan n bulundu u çal malar nda, histolojik tipler
aras nda SUVmax de erleri aç s ndan anlaml farkl l k bulamam lard r (186).
Benzer olarak Cerfolio ve arkada lar evre I-IV hastalar kapsayan çal malar nda
epidermoid karsinom ve adenokarsinomun SUVmax de erleri aras nda istatistiksel
olarak anlaml fark saptayamam lard r (20). Yine Dhital ve arkada lar n n yapt
adenokarsinom, epidermoid karsinom, büyük hücreli karsinom ve az say da KHAK
ile karsinoid tümörün de de erlendirildi i çal mada histolojik alt tip ile SUV de eri
aras nda anlaml ili ki saptanamam t r (18).
Bizde çal mam zda; adenokarsinom, epidermoid karsinom, büyük hücreli ve
alt tipi belirlenemeyen akci er kanseri histolojik tipilerini kar la t rd k. Histoloj k
subgruplar n SUVmax kar la t r ld
olmad
nda, gruplar aras nda SUVmax de erin fark
görüldü (p=0.879) .En dü ük ortalama SUVmax de eri 11.22 ile Büyük
hücreli karsinoma ait idi. Ancak bu de er istatiksel olarak anlaml de ildi.
Biz çal mam zda; SUVmax n prognoza ek katk sa lamad
gibi, SUVmax
ile TNM evresi, histolojik alt tip, tümör boyutunu aras nda anlaml
ili ki
saptanamad k.
Çal mam z n ikinci aya
da; KHDAK hastalarda di er prognostik faktörleri
belirlemeye çal makt . Akci er kanserinde prognoza etki eden en önemli 3 temel
faktör hastal
n tipi, evresi ve performans durumudur (199).
nternational
Association for the Study of Lung Cancer (IASLC) nin yeni evreleme sistemin
datas na göre KHDAK li medyan sa kal m süreleri; evre 1A da 60 ay, 1B de 43 ay,
2A da 34 ay, 2B de 18 ay, 3A da 14 ay, 3B de 10 ay ve evre 4 de 6 ay olup evrenin
72
en önemli prognostik faktör oldu u ve sa kal m direkt olarak etkiledi i aç k olarak
görülmektedir (147).
Çal mam zda evrelere göre medyan sa kal m sürelerimiz; evre 2B ve üstü
olanlarda 25.25 ay, evre 3A da 20,5 ay, 3B de 10 ay ve evre 4 de 6 ay idi. Bu
de erler istatistiksel olarak çok anlaml idi(p<0,0001). T, N ve M teker teker
ortalama ya am süresi ili kisi bak ld
nda, T, N ve M faktörü istatistiksel olarak
anlaml olup; T1 de ortalama sa kal m 32 ay, T2 de 14 ay, T3 de 12 ay ve T4 de 9
ay olarak saptanm t r. N ve M literatürde sa kal m önemli prognostik faktör olarak
bildirilmektedir. Bizim çal mam zda da N1 de ortalama sa kal m 15 ay, N2 de 10
ay, N3 de 6 ay olarak bulunmu tur. Bizim çal mam zda da beklendi i gibi evre
artt kça ortalama sa kal m k salmakta olup, sa kal m sürelerimiz literatürle benzerlik
göstermektedir.
Literatürde genç eri kinlerde ortaya ç kan akci er kanserinde sa kal m, 45 ya
ve üstü akci er kanserli olgularla k yasland
bu durum hastal
nda daha kötü oldu u bulunmu olup
n daha ileri evrede tespit edilmesine ba lanmaktad r (200).
Bununla beraber sürvinin her iki ya grubunda ayn ya da ya l hastada sürvinin daha
iyi olu unu gösteren çal malarda mevcuttur (201, 202).Wigren ve arkada lar n n
yapt klar çal mada 65 ya ndan genç olgular n iki y ll k ya am ans n n 65 ya ndan
daha ya l olgulara göre daha fazla oldu unu görmü lerdir. leri ya grubunda tedavi
komplikasyonlar , di er hastal klar nedeniyle çok az say da olgu uzun süreli ya ar
(7). Prognostik fatör olarak; ya n ba ms z olarak önemi daha küçük görülmektedir.
Ya la artan ek hastal k daha beliryeci olmaktad r. Bizim çal mam zda ya önemli
prognostik faktör olarak ç kmam t r (p:0.991)
Literatürde prognostik faktörlerin ara t r ld
birçok rastgele yöntemli klinik
çal man n farkl klinik gruplarda ve farkl analiz yöntemleriyle gerçekle tirildi i
görülmektedir. (204, 205, 206). Tüm çal malarda ve çal mam zda ba lang ç
performans durumu önemli bir prognostik faktör olarak bulunmu tur.
Cinsiyet olarak literatürde kad n cinsiyetin erkek cinsiyete göre prognozunun
daha iyi oldu una dair birçok çal ma mevcuttur. Albain KS ve arkada lar n n
yapt klar 2531 vakal k analizde erkek cinsiyetin ortalama sürvisinin kad n cinsiyete
göre k sa oldu u saptanm
(203). Ferguson MK ve arkada lar n n yapt klar 478
erkek, 294 kad n hastay içeren retrospektif çal mada sürvinin tüm hücre tiplerinde
73
kad n hastalarda erkek hastalara göre istatistiksel olarak daha uzun oldu u saptanm
(p<0,0001). Bu çal mada cinsiyetin akci er kanserinde ba ms z prognostik faktör
oldu u vurgulanm (207).
Alexiou C ve arkada lar n n 2001y l nda yapt klar 833 vakal k prospektif
çal maya opere olmu
KHDAK olgular al nm . Erkek cinsiyette epidermoid
karsinomun daha s k oldu u, kad n cinsiyette de adenokarsinomun daha s k oldu u
bulunmu . Yine operasyon s ras nda mortalitenin erkek cinsiyette daha fazla oldu u
saptanm . Bunun nedeninin operasyon öncesi de erlendirmede iskemik kalp
hastal
n n erkek cinsiyette daha s k oldu u ayr ca akci er fonksiyon testlerinin
kad n cinsiyete göre daha dü ük oldu u saptanm . Yine bu çal mada da 5 y ll k
sürvinin kad n cinsiyette %47,5±4,2 erkek cinsiyette 36,5±2,7 oldu u görülmü
(208). Cerfolio JR ve arkada lar n n 2006 y l nda yapt klar 1085 vakal k prospektif
çal mada da kad n cinsiyetin sürvisinin daha uzun oldu u gösterilmi (209). Bizim
çal mam za gelince kad n vakalarda ortalama sürvi 13, erkek vakalarda ise ortalama
sürvi 12 ay olarak saptand (p=0.991). Her iki cinsiyette sa kal m sürelerinin benzer
olmas n n nedeni vaka say n n azl
ndan kaynaklanabilir. Literatürdeki çal malarda
vaka say lar çok fazlayd .
Baz
k yasland
çal malarda adenokarsinomun prognozu epidermoid karsinom ile
nda
prognozunun
daha
kötü
oldu u
saptanm
buna
kar l k
adenokarsinomun bir subtipi olan bronkoalveolar karsinomun sürvisinin di er
subgruplara göre daha iyi oldu unu söyleyen çal malar da vard r. Charloux A. ve
arkada lar n n yapt klar 361 vakal k retrospektif çal mada operabl akci er kanserli
hastalar n histolojik subtipleri aras nda sürvi aç s ndan farkl l k saptanmam t r.
Fakat inoperabl hastalarda adenokarsinomun ba ms z kötü prognostik faktör,
bronkoalveolar karsinomun ise iyi prognostik faktör oldu u bulunmu tur (210).
Bunun nedeninin epidermoid karsinoma k yasla adenokarsinomun daha s k evre 3b
ve 4 oldu u ve bu nedenden de adenokarsinomun daha erken metastaz yapt
dü ünülmektedir. Bunun d nda sürvi ile subgruplar aras nda korelasyon olmad
n
gösteren çal malar da mevcuttur (211). Yani sonuç olarak histolojik altgruplar n n
prognostik faktör olarak önemi tart mal d r. Bizim çal mam zda ise; histoloj k
altgrublara göre medyan sa kal m süreleri kar la t r ld
nda: adenokarsinom 7ay,
skuamöz karsinom 10ay, büyük hücreli karsinom 11.75 ay idi. Çal mam zda
74
histolojik altgruplar n n sa kal m üzerine katk s
istatiksel olarak saptanmad
(p=0.746) .
Anemi kanser hastalar nda s k bir bulgudur. Özellikle ya l kanser hastalar nda
anemi daha s k görülmektedir. Anemi akci er kanserinde %26-%85 oranda
görülmektedir (212). Takigawa N ve arkada lar n n yapm
oldu u 185 vakal k
inoperabl KHDAK li olgularda kan Hb düzeyinin>11gr/dl olmas iyi prognostik
faktör oldu u gösterilmi (4). Akci er kanserli hastalarda aneminin neden ba ms z
kötü prognostik faktör oldu u henüz net de ildir. Bir tak m hipotezler öne
sürülmektedir. Örne in tümör hücrelerinin salg lad klar bir tak m sitokinlerin (
örne in IL 1, INF-gama, TNF) hemolize neden olabildi i ve bu sitokinlerin direkt
eritroipoezi bask lad
etkisini azaltt
ayr ca eritropoetinin (EPO) eritroid öncü hücrelere olan
dü ünülmektedir. Özetle yap lan pek çok çal mada ba vuru an nda
saptanan aneminin ba ms z kötü prognostik faktör oldu u vurgulanmaktad r.
Literatürde bulunan çal malarda anemi tan m için farkl de erler kullan lm . Biz
çal mam zda kan Hb düzeyi 12 in üstü olan vakalarda sa kal m ortalama süresi10
ay; kan Hb düzeyi 12 in alt olan vakalarda ise 8,5 ay olarak bulduk. Fakat
aralar ndaki sa kal m süreleri istatistiksel olarak anlaml saptanmad (P=0.086 ).
statistiksel anlams zl k vaka say s ile ili kili olabilir.
Yüksek LDH düzeyi ile ba ta lenfoma, küçük hücreli akci er karsinomu ve
germ hücreli tümörler olmak üzere çe itli kanserlerde kötü prognostik faktör oldu u
iyi bilinmektedir. KHDAK li hastalarda da yüksek serum LDH düzeyinin kötü
prognostik faktör oldu unu gösteren çal malar mevcuttur (3, 203, 207, 213). Bizim
çal mam zda LDH(IU/L) 300 üzerinde olan vakalarda sa kal m ortalamas 10 ay,
300 alt nda olanlarda ise 14 ay saptand . Bu istatistiksel olarak anlaml idi (P: 0,007).
Yüksek beyaz küre say s n n, kemik ili indeki tümör hücre yükünü veya olas
subklinik enfeksiyonu art rarak ya da tümör hücrelerinden salg lanan tan mlanmam
sitokin, kemokinlerin dola ma verilmesi ile sa kal m üzerine olumsuz etki yapt
dü ünülmektedir (213, 214).
IASLC datas üzerinden yap lan prognostik faktör analizinde albümin düzeyi,
lökosit ve hemoglobin düzeyi prognostik de er arz etmi tir (215).
75
Çal mam zda; beyaz küre say s 12000 üstünde olan hastalar n medyan
sa kal m süresi 6 ay, 12000 alt nda olanlar n da 11,5 ay idi (p=0.001). Albümin
3.5gr alt nda olan hastalar n medyan sa kal m süresi 7 ay, üstünde olanlar n da
17.25 ay idi (p < 0,0001). Çal mam zda görüldü ü gibi yüksek beyaz küre say s n n,
albümin dü üklü ünün ya am süresine olumsuz etkisi görülmü tür. Olas prognostik
faktörleri çok de i kenli analizle de erlendirildi inde, erken evre ve cerrahi
uygulanmas sa kal m için ba ms z bir faktör olarak saptad k.
76
6. SONUÇ
Retrospektif tasarlanm
çal mam zda, hastanemize ba vuran KHDAK lerde
prognostik faktörleri ve SUVmax n prognozun tayininde önemini belirlemeye
çal t k. Verilerimiz büyük bir k sm literatürle uyumlu idi.
Son y llarda primer tümörün SUVmax de erinin, ba ms z prognostik bir
faktör oldu u yönünde çeli kili çal malar n yay mlanmas ndan dolay bu konuda
daha detayl çal malara ihtiyaç oldu u görünmektedir.
Biz çal mam zda, primer tümördeki SUVmax de erinin sa kal m üzerine
prognostik etkisi ile birlikte, SUVmax ile tümörün TNM evresi, histolojik alt tip,
tümör çap aras nda ve di er prognostik paremetlerle anlaml ili ki saptamad k. Bu
konuyla ilgili prospektif randomize ve büyük bir hasta grubuyla yap lacak çal malar
bu sonuçlara katk sa layabilir.
Akci er kanserinde prognozu etkileyen en önemli faktör tan kondu u andaki
evresidir. Bunun d nda KHDAK olgular nda sürviyi etkileyen literatürde150 nin
üstünde prognostik faktör tan mlanm t r (147).
Prognostik faktörlerin bilinmesi en iyi tedavi seçene inin belirlenmesinde ve
hastalar n daha iyi prognostik alt gruplara ay rmas na yard mc olur (7).
Çal mam zda tek de i kenli anal z ile prognostik faktörlerin sa kal ma etkisi
incelendi imizde; ileri evre, metastaz varl
, yüksek LDH düzeyi, yüksek WBC
düzeyi, cerrahi olmamas , dü ük albümin düzeyi ve performans düzeyinin (KPS)
%60 alt nda olmas sa kal m anlaml olarak olumsuz etkiledi i görüldü. Çok
de i kenli analizde ise erken evre ve cerrahi uygulanmas sa kal m için ba ms z bir
faktör idi.
Sonuç olarak: KHDAK da sa kal m n en iyi tahmin arac tümörün evresidir.
Kitlenin SUVmax n de erinin sa kal m üzerine ili kisini saptamad k. Tümörün
evresi ile birlikte, performans durumu, serum LDH, WBC ve albümin de erlerin
bilinmesi daha iyi prognostik de erlendirme sa layacak ve tedavi stratejisinin
belirlenmesini kolayla t racakt r.
77
KAYNAKLAR
1. Jemal A, Siegel R, Ward E, et al: Cancer statistics, 2006. CA Cancer J Clin. 2006.
Mar-Apr; 56(2): 106 130.
2. Mountain CF: Revisions in the International System for Staging Lung Cancer.
Chest 111: 1710- 1717, 1997.
3. Paesmans M, Sculier JP, Libert P, et al: Prognostic factors for survival in
advanced nonsmall- cell lung cancer: Univariate and multivariate analyses including
recursive partitioning and amalgamation algorithms in 1,052 patients. The European
Lung Cancer Working Party. J Clin Oncol. 1995.13:1221 1230.
4. Takigawa N, Segawa Y, Okahara M, et al: Prognostic factors for patients with
advanced non-small cell lung cancer: univariate and multivariate analyses including
recursive partitioning and amalgamation Lung Cancer. 1996 Aug;15(1): 67 77.
5. Volm M, Koomagi R: Relevance of proliferative and pro-apoptotic factors in nonsmall-cell lung cancer for patient survival. Br J Cancer. 2000 May;82(10):1747 54
6. Usuda K, Saito Y, Sagawa M, et al: Tumor doubling time and prognostic
assessment of patients with primary lung cancer. Cancer. 1994 Oct 15;74(8):2239 44
7. Wigren T. Confirmation of a prognostic index for patients with inoperable nonsmall cell lung cancer. Radiother Oncol. 1997 Jul; 44(1):9 15
8. Patz EF Jr, Connolly J, Herndon J: Prognostic value of thoracic FDG PET imaging
after treatment for non-small cell lung cancer.. AJR Am J Roentgenol. 2000
Mar;174(3):769 74
9. Marom EM, McAdams HP, Erasmus JJ, et al: Staging non-small cell lung cancer
with whole-body PET. Radiology. 1999 Sep; 212(3):803 9
11. Downey RJ, Akhurst T, Gonen M, et al: Preoperative F 18 fluorodeoxyglucosepositron emission tomography maximal standardized uptake value predicts survival
after lung cancer resection. J Clin Oncol. 2004 Aug 15; 22(16):3255 60
11. Hellwig D, Groschel A, Graeter TP, et al: Diagnostic performance and prognostic
impact of FDG-PET in suspected recurrence of surgically treated non-small cell lung
cancer. Eur J Nucl Med Mol Imaging. 2006 Jan; 33(1):13 21. Epub 2005 Sep 9
12. Higashi K, Ueda Y, Arisaka Y, et al: 18F-FDG uptake as a biologic prognostic
factor for recurrence in patients with surgically resected non-small cell lung cancer.
J Nucl Med. 2002 Jan; 43(1):39 45.
78
13. Jeong HJ, Min JJ, Park JM, et al: Determination of the prognostic value of
[(18)F]fluorodeoxyglucose uptake by using positron emission tomography in patients
with non-small cell lung cancer. Nucl Med Commun 23: 865 870, 2002.
14. Vansteenkiste JF, Stroobants SG, Dupont PJ, et al: Prognostic importance of the
standardized uptake value on (18)F-fluoro 2-deoxy-glucose positron emission
tomography scan in non-small-cell lung cancer: An analysis of 125 cases. Leuven
Lung Cancer Group. J Clin Oncol. 1999 Oct; 17(10):3201 6.
15. Duhaylongsod FG, Lowe VJ, Patz EF Jr, et al: Detection of primary and
recurrent lung cancer by means of F 18 fluorodeoxyglucose positron emission
tomography (FDG PET). J Thorac Cardiovasc Surg. 1995 Jul;110(1):130 9;
discussion 139 40
16. Duhaylongsod FG, Lowe VJ, Patz EF Jr, et al: Lung tumor growth correlates
with glucose metabolism measured by fluoride 18 fluorodeoxyglucose positron
emission tomography. Ann Thorac Surg. 1995 Nov; 60(5):1348 52
17. Vesselle H, Freeman JD, Wiens L, Stern J, Nguyen HQ, Hawes SE, Bastian P,
Vallie' res ASE, Wood DE. Fluorodeoxyglucose uptake of primary non-small cell
lung cancer at positron emission tomography: New contrary data on prognostic role.
Clin Cancer Res 2007; 13(11):3255 3263.
18. Dhital K, Saunders CA, Seed PT, et al; [(18)F]Fluorodeoxyglucose positron
emission tomography and its prognostic value in lung cancer. Eur J Cardiothorac
Surg. 2000 Oct; 18(4):425 8.
19. Sasaki R, Komaki R, Macapinlac H, et al:[18F]fluorodeoxyglucose uptake by
positron emission tomography predicts outcome of non-small-cell lung cancer. J Clin
Oncol. 2005 Feb 20; 23(6):1136 43
20. Cerfolio RJ, Bryant AS, Ohja B, et al: The maximum standardized uptake values
on positron emission tomography of a non-small cell lung cancer predict stage,
recurrence, and survival. J Thorac Cardiovasc Surg. 2005 Jul; 130(1):151 9.
21. Ahuja V, Coleman RE, Herndon J, et al: The prognostic significance of
fluorodeoxyglucose positron emission tomography imaging for patients with
nonsmall cell lung carcinoma. Cancer. 1998 Sep 1; 83(5):918 24.
79
22. Schrevens L, Lorent N, Dooms C, Vansteenkiste J. The role of PET-scan in
diagnosis, staging and management of non-small cell lung cancer. Oncologist. 2004;
9: 633 43.
23. Parkin DM, Bray F, Ferlay J, Pisani P. Estimating the world cancer burden:
Globocan 2000. Int J Cancer. 2001 Oct 15;94(2):153 6
24. Parkin DM, Bray F, Felay J, Pisani P. Global cancer statistics 2002. CA Cancer J
Clin 2005; 55: 74 108.
25. Grene FL, Page DL, Fleming ID, AJCC cancer staging manual. 6 th edition. New
York: Springer; 2002.
26. Cancer Facts and Figures 2003,in American Cancer Society, Surveillance
Research. Atlanta, American Cancer Society 2003.
27. Quint LE, Tummala S, Brisson LJ, Francis IR, Krupnick AS, Kazerooni EA, et
al. Distribution of distant metastases from newly diag-nosed non- small cell lung
cancer. Ann Thorac Surg. 1996;62(l): 246 50.
28. Mathias P, Michael G. Spiral and Multislice Computed Tomography of the Body.
2003: p.305.
29. Jemal A, Siegel R, Ward E, Hao Y, Xu J, Thun MJ. CA Cancer J Clin. 2009 Jul
Aug;59(4):225 49.
30. Çelik . Akci er kanserinde epidemiyoloji. In: Engin K, Özyard mc N; eds.
Akci er kanserleri. Tan ve tedavide temel ilkeler ve uygulamalar. stanbul: Avrupa
T p Kitapç l k Ltd. ti, 2001: 50 56.
31. T.C. Sa l k Bakanl
: Türkiye genelinde kanser olgular n n da l m (1999)
Eri im: www. Sa l k. gov. tr.
32. Kanser bildirimlerinin de erlendirilmesi 1993 1994. T.C. Sa l k Bakanl
Kanser Sava Daire ba kanl
. Yay n no: 582, Ankara 1999.
33. Jemal A, Siegel R, Ward E, Murray T, Xu J, Thun MJ. CA Cancer J Clin. 2007
Jan-Feb;57(1): 43 66
34. Ries L, Kosary C, Hankey B. Seer Cancer Statics Review 1973 1996. National
Cancer Institu. 2000.
35 Spiro SG, Porter JC, Lung cancer-Where are we today? Current advances in
staging and nonsurgical treatment. Am J Respir Crit Care Med. 2002 Nov 1;
166(9):1166 96
80
36. Turkish Thoracic Society, Lung and Pleural Malignancies Study Group. Pattern
of lung cancer in Turkey 1994 1998. Respiration. 2002;69: 207 10.
37. Doll R, Peto R. Cigarette smoking and bronchial carcinoma: dose and time
relationships among regular smokers and lifelong non-smokers. J Epidemiol
Community Health 1978; 32: 303 313.
38. Wu-Williams A, Samet JM. Lung cancer and cigarette smoking. In: Samet JM,
ed. Epidemiology of lung cancer New York, NY: Marcel Dekker 1994; 71 108.
39. Boffetta P. Involuntary smoking and lung cancer.Scand J Work Environ Health.
2002;28 Suppl 2: 30- 40
40. Taylor R, Cumming R, Woodward A, et al. Passive smoking and lung cancer: a
cumulative metaanalysis. Aust Z J Public Health 2001; 25: 203 211.
41. Hecht SS. Tobacco smoke carcinogens and lung cancer. J Natl Cancer Inst 1999;
91: 1194 1210.
42. Hecht SS. Cigarette smoking and lung cancer: chemical mechanisms and
approaches to prevention. Lancet Oncol 2002; 3: 461 469.
43. Jeffery PK. Cigarette smoke induce damage of airway mucosa. In: Lenfant C,
Cheritn J, Dusser D,eds. Enviromental impact on the airways from injury to repair.
Biology of lung cancer New York, Marcel Inc 1996; (93,13):299 353.
44. Schuller HM. Effects of tobacco smoke constituents on Kane MA Bunn PA, eds.
Biology of lung cancer New York, Marcel Dekker Inc 1998; 441 464.lung cells. In.
45. Breuer RH, Pasic A, Smit EF, Van Vliet E, Noordegraaf AV, Risse EJ, Postmus
PE, Sutedja TG. The Natural Course of Preneoplastic Lesions in Bronchial
Epithelium. Clinical Cancer Research 2005; 11: 537 543.
46. Alberg AJ, Ford JG, Samet JM. Epidemiyology of lung cancer; ACCP Evidencebased clinical practice guidilines (2nd edition). Chest 2007; 132: 29 55.
47. Alberg A J, Samet J M. Epidemiology of Lung Cancer. Chest 2003; 123: 21 -49.
48. Wright ME, Mayne ST, Stolzenberg-Solomon RZ, Pietinen P, Taylor PR,
V rtoma J, Albones D. Development of comprehensive dietary antioxidants index
and application to lung cancer risk in cohort of male smokers. Am J Epidemiol 2004;
160: 68 76.
49. Alberg A. The influence of cigarette smoking on circulating concentrations of
antioxidant micronutrients.. Toxicology. 2002 Nov 15;180(2): 121 37
81
50. Doll R, Peto R. The causes of cancer: quantitative estimates of avoidable risks of
cancer in the United States today. J Natl Cancer Inst 1981; 66: 1191 1308.
51. Smith AH, Lopipero PA, Barroga VR. Meta-analysis of studies of lung cancer
among silicotics. Epidemiology. 1995 Nov; 6(6):617 24.
52. Doll R. Mortality from lung cancer in asbestos workers. Br J Ind Med. 1955
Apr;12(2):81 6
53. Selikoff IJ, Hammond EC, Seidman H. Mortality experience of insulation
workers in the United States and Canada, 1943 1976. Ann NY Acad Sci 1979; 330:
91 116.
54. Health risks of radon and other internally deposited alpha-emitters: BEIR IV.
Washington, DC: National Academy Press, National Research Council, Committee
on the Biological Effects of Ionizing Radiation, 1988.
55. Lubin JH, Boice JD Jr, Edling C, Hornung RW, Howe GR, Kunz E, Kusiak RA,
Morrison HI, Radford EP, Samet JM. Lung cancer in radon-exposed miners and
estimation of risk from indoor exposure. J Natl Cancer Inst 1995; 87: 817 827.
56-Matakidou A, Eisen T, Houlston RS. Systematic review of the relationship
between family history and lung cancer risk. Br J Cancer 2005; 93: 825 833.
57. Yang P, Schwartz AG, McAllister AE, Swanson GM, Aston CE. Lung cancer
risk in families of nonsmoking probands: heterogeneity by age at diagnosis. Genet
Epidemiol 1999; 17: 253 273.
58. Hussain SP, Harris CC. Molecular epidemiology of human cancer: contribution
of mutation spectra studies of tumor suppressor genes. Cancer Res 1998; 58: 4023
4037.
59. Robles AI, Linke SP, Harris CC. The p53 network in lung carcinogenesis.
Oncogene 2002; 21: 6898 6907.
60. Maitra A, Kumar V. The lung. n: Kumar V, Abbas AK, Fausto N, Mitchell RN.
Eds. Robbins pathologic basis of disease: 8th ed. Philadelphia: WB Saunders, 1994:
529 530.
61. Tockman MS. Other host factors and lung cancer susceptibility. In: Samet JM,
ed. Epidemiology of lung cancer. New York, NY: Marcel Dekker, 1994; 397 412.
62-Ng TP. Silica and lung cancer: a continuing controversy. Ann Acad Med
Singapore 1994; 23: 752 755.
82
63. Pairon JC, Brochard P, Jaurand MC, Bignon J.. Silica and lung cancer: a
controversial issue. Eur Respir J 1991; 4: 730 744. 36 39.
64. Köktürk N, K r soglu CE, Öztürk C. Akciger kanseri moleküler biyolojisi.
Solunum 2003; 5: 127- 138.
65. Jacobson DR. Ras mutations in lung cancer. In: Brambilla C,Brambilla E, eds.
Lung tumors fundamental biology and clinical management. New York, Marcel
Dekker Inc. 1999: 139 156.
66. Fong KW, Sekido Y, Minna JD. Molecular pathogenesis of lung cancer. J
Thorac Cardiovasc Surg 1999; 118:1136- 1152.
67. Hastürk S. Akci er kanserinin moleküler biyolojisi. Hastürk S, Yüksel M. Ed.
Akci er Kanseri. istanbul: Özlem Grafik Matbaac l k; 2000:1 27.
68. Fong KM, Minna JD. Molecular biology of lung cancer: clinical implication.
Clinics In Chest Medicine 2002; 23: 83- 101.
69. Minna JD. The molecular biology of lung cancer pathogenesis. Chest 1993; 103:
445 456.
70. Zheng Z, Chen T, Li X, Haura E, Sharma A, Bepler G. DNA synthesis and repair
genes RRM1 and ERCC1 in lung cancer. N Engl J Med 2007; 356:800 808.
71. Misra RR, Ratnasinghe D, Tangrea JA, Virtamo J, Andersen MR, Barrett M,
Taylor PR,
Albanes D.Polymorphisms in the DNA repair genes XPD, XRCC1, XRCC3, and
APE/ref 1, and the risk of lung cancer among male smokers in Finland. Cancer Lett
2003; 191(2):171 178.
72. Matullo G, Palli D, Peluso M, Guarrera S, Carturan S, Celentano E, Krogh V,
Munnia A,
Tumino R, Polidoro S, Piazza A, Vineis P. XRCC1, XRCC3, XPD gene
polymorphisms, smoking and (32)P-DNA adducts in a sample of healthy subjects.
Carcinogenesis 2001; 22(9):1437 1445.
73. Ratnasinghe D, Yao SX, Tangrea JA, Qiao Y, Andersen MR, Barrett MJ, Giffen
CA, Erozan Y, Tockman MS, Taylor PR. Polymorphisms of the DNA repair gene
XRCC1 and lung cancer risk. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 2001; 10(2):119
123.
83
74. Bedsmoore CJ and Screaton NJ. Classification, staging and prognosis of lung
cancer. Eur J Radio. 2003;45:8- 17.
75. World Health Organization. Histological typing of lung and pleural tumors.
World Health Organization 2004.
76. Aoki T, Nakata H, Watanabe H, Nakamura K, Kasai T, Hashimoto H, et al.
Evolution of peripheral lung adenocarcinomas: CT findings correlated with histology
and tumor doubling times. Am J Roentgenol. 2000;174:763 768.
77. Cotran RS, Kumar V, Robbins SL. Basic Pathology (çev. ed Çevikba U).
Philaselphia W.B.S.C Sounders. 2000; 393 -438.
78. Bonomo L, Storto ML, Ciccotosto C, Polverosi R, Merlino B, Bellelli M, et al.
Bronchoalveolar carcinoma of the lung. Eur Radiol. 1998;8: 996 1001.
79. Kazerooni EA, Bhalla M, Shepard JA and McLoud TC. Adenosquamous
carcinoma of the lung: radiologic appearance. Am J Roentgenol. 1994;163:301 330.
80. Tuncel E. Klinik radyoloji. Bursa, Nobel ve Güne , 2007:307 308.
81. Beshay M, Roth T, Stein R, Schmid RA. Synchronous bilateral typical
pulmonary carcinoid tumors. Eur J Cardiothorac Surg. 2003;23: 251 3.
82. Wee JO, Sepic JD, Mihaljevic T, Cohn LH. Metastatic carcinoid tumor of the
heart. Ann Thorac Surg. 2003 Nov;76(5):1721 2
83. Carbone PP, Frost JK, Feinstein AR, Higgins GA, Selawry OS. Lung cancer:
perspectives and prospects. Ann Intern Med 1970; 73: 1003 1024.
84. Buccheri G, Ferrigno D. Lung cancer: clinical presentation and specialist referral
time. Eur Respir J 2004; 24: 898 904.
85. Koyi H, Hillerdal G, Branden E. Patient's and doctors' delays in the diagnosis of
chest tumors. Lung Cancer. 2002 Jan; 35(1):53 7.
86. Spiro SG, Gould MK, Colice GL. American College of Chest Physicians. Initial
evaluation of the patient with lung cancer: symptoms, signs, laboratory tests, and
paraneoplastic syndromes: ACCP evidenced-based clinical practice guidelines (2nd
edition). Chest 2007; 132(3):149 160.
87. Kraut M, Wozniak A. Clinical Presentation. In: Pass HI, Mitchell JB, Johnson
DH, Turrisi AT, Minna JD, Eds. Lung cancer. 2nd Ed. Philadelphia: Lipincott
Williams&Wilkins 2000; 29: 521 534.
84
88. Carr DT, Holoye PY, Hong WK. Broncogenic Carcinoma. Murrey JF, Nadel JA,
Eds. Textbook ofm Respiratory Medicine. Philadelphia: W.B. Saunders Company;
1994: 1528 1596.
89. Lee HY, Han J, Lee KS, Koo JH, Jeong SY, Kim BT, Cho YS, Shim YM, Kim J,
Kim K, Choi YS. Lung adenocarcinoma as a solitary pulmonary nodule: prognostic
determinants of
CT, PET, and histopathologic findings. Lung Cancer 2009; 66(3): 379 385.
90. Clavo AC, Brown RS, Wahl RL. Fluorodeoxyglucose uptake in human cancer
cell lines is increased by hypoxia. J Nucl Med 1995; 36(9):1625 1632.
91. Gerbaudo VH, Julius B. Anatomo-metabolic characteristics of atelectasis in F 18
FDG-PET/CT imaging. Eur J Radiol 2007; 64(3):401 405.
92. Hollings N, Shaw P. Daignostic imaging of lung cancer. Eur Resp J. 2002;19:
722 742.
93. Risse EK, van t Hof MA, Vooijs GP. Relationship between patient characteristics
and the sputum cytologic diagnosis of lung cancer. Acta Cytol 1987; 31: 159 165.
94. Nakano N, Yasumitsu T, Kotake Y, Morino H and Ikezoe J. Preoperative
histologic diagnosis of chest wall invasion by lung cancer using ultrasonically guided
biopsy. J Thorac Cardiovasc Surg. 1994;107: 891 895.
95. Patz EF Jr, Erasmus JJ, McAdams HP, Connolly JE, Marom EM, Goodman PC,
et al. Lung cancer staging and management: Comparison of contrast-enhance and
nonenhanced helical CT of the thorax. Radiology. 1999;212: 56 60.
96. Quint LE, Francis IR. Radiologic staging of lung cancer. J Thoracic
Imaging.1999; 14: 235 46.
97. Mori K, Hirose T, Machida S, Yokoi K, Tominaga K, Moriyama N, et al. Helical
computed tomography diagnosis of pleural dissemination in lung cancer: comparison
of thick-section and thin-section helical computed tomography. J Thoracic Imaging.
1998;13: 211 8.
98. Munden RF, Swisher SS, Stevens CW, Stewart DJ. Imaging of the patient with
non-small cell lung cancer. Radiology. 2005;237: 803 18.
99. Gerard A, Silvestri, Michael K, Gould, Mitchell L, Lynn T, Tanoue, Douglas M,
Eric T, Frank D. Noninvasive staging of non-smalll cell lung cancer: ACCP
Evidence-based clinical practice guidilines (2nd edition). Chest 2007; 132: 178 201.
85
100. Gould MK, Kuschner WG, Rydzak CE, Maclean CC, Demas AN, Chan JK,
Owens DK. Test performance of positron emission tomography and computed
tomography for mediastinal staging in patients with nonsmall-cell lung cancer: a
meta-analysis. Ann Intern Med 2003; 139: 879 892.
101. Devaraj A, Cook GJ, Hansell DM. PET/CT in non-small cell lung cancer
staging-promises and problems. Clin Radiol. 2007;62(2):97 108.
102. Silvestri GA, Tanoue LT, Margolis ML, Barker J, Detterbeck F. The noninvasiv
staging non-small cell lung cancer: the guidelines. Chest. 2003;123: 147 56.
103. Kramer H, Harry J.M. Groen. Current concepts in the mediastinal lymph node
staging of nonsmall cell lung cancer. Ann Surg. 2003;238:180 88.
104. Haberkorn U, Schoenberg SO. Imaging of lung cancer with CT, MRT and PET.
Lung Cancer. 2001;34: 13 23.
105. Laurent F, Drouillard J, Dorcie F, Welly JF, Barat JL, Martique JL et al.
Bronchogenic carcinoma staging. CT versus MR imaging: assesment with surgery.
Eur J. Cardiothorac Surg. 1988; 2: 31 36.
106. Ravenel JG, McAdams HP. Multiplanar and three-dimensional imaging of the
thorax. Radio Clin N Am. 2003; 41: 475 489.
107. Glazer HS, Lee JKT, Levitt RG, Heiken JP, Ling D, Totty WG, et al. Radiation
fibrosis: differentiation from recurrent tumor by MR imaging. Work in progress.
Radiology. 1985;156:721 726.
108. Israel GM, Krinsky GA. MR imaging of the kidneys and adrenal glands. Radio
Clin Nam. 2003;41: 145 159.
109. Sönmez K. Akci er kanserlerinde FDG-PET uygulamalar . Tüberküloz ve
Toraks Dergisi. 2005;53(1):94 112.
110. Lawrence EO, Livingston MS. The production of high speed light ions without
the use of high voltages. Phys Rev. 1932;40: 19 35.
111. Ter-Pogossian MM. Historical prespective of PET. In: Clinical positron
emission tomography. Hubner KF, Collmann J, Buonocore E, Kabalka GW, St.
Louis, Mosby Year Book. 1992:1 3.
112. Townsend DW, Carney JP, Yap JT, Hall NC. PET/CT today tomorrow. J Nucl
Med. 2004; 45: 4 14.
113. Warburg O. The metabolism of tumors. NY; Smith RR. 1931
86
114. Berthelsen AK, Holm S, Loft A, Klausen TL, Andersen F, Hojgaard L. et al.
PET/CT with intravenous contrast can be used for PET attenuation correction in
cancer patients. Eur J Nucl Med Mol Imaging. 2005;32: 1167 75.
115. Mawlawi O, Erasmus JJ, Munden RF, Pan T, Knight AE, Macapinlac HA, et al.
Quantifying the effect of IV contrast media on integrated PET/CT: clinical
evaluation. AJR Am J Roentgenol. 2006;186:308 19.
116. Respiratory health effects of passive smoking: lung cancer and other disorders.
Washington, DC: US Government Printing Office, US Environmental Protection
Agency, 1992.
117. Soret M, Bacharach SL, Buvat I. Partial-Volume Effect in PET Tumor Imaging.
J Nucl Med 2007; 48(6):932- 45.
118. Erasmus JJ, McAdams HP, Patz EF Jr, Goodman PC, Coleman RE. Thoracic
FDG PET: state of the art. Radiographics, 1998; 18: 5- 20.
119. Gupta NC, Rogers JS, Graeber GM, Gregory JL, Waheed U, Mullet D, et al.
Clinical role of F 18 fluorodeoxyglucose positron emission tomography imaging in
patients with lung cancer and suspected malignant pleural effusion. Chest. 2002;122:
1918 24.
120. Wiering B, Krabbe PF, Jager GJ, Oyen WJ, Ruers TJ. The impact of fluoro- 18deoxyglucose-positron emission tomography in the management of colorectal liver
metastases. Cancer. 2005;104: 2658 70.
121. Brink I, Schumacher T, Mix M, Ruhland S, Stoelben E, Digel W, et al. Impact
of 18F-FDG-PET on the primary staging of small-cell lung cancer. Eur J Nucl Med
Mol Imaging. 2004;31: 1614 20.
122. Halpern BS, Schiepers C, Weber WA, Crawford TL, Fueger BJ, Phelps ME, et
al. Presurgical staging of non-small cell lung cancer: positron emission tomography,
integrated positron emission tomography/CT, and software image fusion. Chest.
2005;128:2289- 97
123. Antoch G, Stattaus J, Nemat AT, Marnitz S, Beyer T, Kuehl H, et al. Non-small
cell lung cancer: dual-modality PET/CT in preoperative staging.Radiology. 2003
Nov; 229(2): 526 33. Epub 2003 Sep 25
124. Shim SS, Lee KS, Kim BT, Chung MJ, Lee EJ, Han J. et al. Non-small cell lung
cancer: prospective comparison of integrated FDG PET/CT and CT alone for
87
preoperative staging. Radiology. Radiology. 2005 Sep;236(3):1011 9. Epub 2005 Jul
12
125. Wynants J, Stroobants S, Dooms C, Vansteenkiste J. Staging of lung cancer
Radiol Clin North Am. 2007;45(4): 609 25.
126. Hara M, Shiraki N, Itoh M, Shibamoto Y, Iida A, Nishio M, et al. A Problem in
diagnosing N3 disease using FDG-PET in patients with lung cancer High false
positive rate with visual assessment. An Nucl Med. 2004; 18: 483 8.
127. Kumar R, Xiu Y, Yu JQ, Takalkar A, El-Haddad G, Potenta S, et al. 18F-FDG
PET in evaluation of adrenal lesions in patients with lung cancer. J Nucl Med. 2004;
45: 2058 62
128. Lardinois D, Weder W, Roudas M, von Schulthess GK, Tutic M, Moch H, et al.
Etiology of solitary extrapulmonary positron emission tomography and computed
tomography findings in patients with lung cancer. J Clin Oncol. 2005; 23: 6846 53.
129. Reinhardt MJ, Wiethoelter N, Matthies A, Joe AY, Strunk H, Jaeger U, et al.
PET recognition of pulmonary metastases on PET/CT imaging: impact of attenuation
corrected and non-attenuationcorrected PET images. Eur J Nucl Med Mol Imaging.
2006; 33: 134 9.
130. Takamochi K, Yoshida J, Murakami K, Niho S, Ishii G, Nishimura M, et al.
Pitfalls in lymph node staging with positron emission tomography in nonsmall cell
lung cancer patients. Lung Cancer. 2005; 47: 235 42.
131. Rivera MP, Mehta AC. Initial Diagnosis of Lung Cancer Chest 2007; 132;
131 148.
132. Shulman L. Ost D. Advances in bronchoscopic diagnosis of lung cancer. Curr
Opin Pulm Med 2007; 13: 71 277
133. Farquhar TH, Llacer J, Sayre J, Tai YC, Hoffman EJ. ROC and LROC analyses
of the effects of lession contrast, size end signal-to-noise ratio on detectability in
PET images. J Nucl Med. 2000;41: 745 54.
134 Patelli M, Agli LL, Poletti V, Trisolini R, Cancellieri A, Lacava N, et al. Role
of fiberoscopic transbronchial needle aspiration in the staging of N2 disease due to
nonsmall cell lung cancer. Ann Thorac Surg. 2002;73: 407 11.
88
135. Bogot NR, Shaham D. Semi-invasive and invazive procedures for the diagnosis
and staging of lung cancer 2: Bronchoscopic and sugical procedurs. Radio Clin Am.
2000;38: 535 544.
136. Porte H, Roulmilhac L, Eraldi L. The role of mediastinoscopy in the diagnosis
of mediastinal lymphadenopathy. Eur J Cardiothorac Surg 1998;13: 196 9.
137. Detterbeck FC, Jantz MA, Wallace M, Vansteenkiste J, Silvestri GA. Invasive
Mediastinal Staging of Lung Cancer ACCP Evidence-Based Clinical Practice
Guidelines (2nd Edition). Chest 2007; 132(3): 202 220.
138. Poon RB. Invasive diagnostic prosedures. In: Shilds TW, Locicero III J, Poon
RB, Rusch VW (eds). General Thorasic surgery, 6th ed. Philadephia, Lippincot
Williams Wilkins, 2005: 299- 313.
139. Reed CE, Silvestri GA. Diagnosis and staging of lung cancer. In: Shilds TW,
Locicero III J, Poon RB, Rusch VW (eds). General Thorasic surgery, 6th ed.
Philadephia, Lippincot Williams Wilkins 2005: 1534 1547.
140. Toloza EM, Harpole L, McCrory DC. Noninvasive staging of non-small cell
lung cancer: a review of current evidence. Chest 2003; 123: 137 46.
141. Fritscher-Ravens A, Davidson BL, Hauber HP, Bohuslavizki KH, Bobrowski C,
Lund C, et al. Endoscopic ultrasound, positron emission tomography, and
computerized tomography for lung cancer. Am f Respir Crit Care Med.
2003;168:1293 7.
142. Nakanishi R, Mitsudomi T, Osaki T. Combined thoracoscopy and
mediastinoscopy for the evaluation of mediastinal lymph node metastases in left
upper lobe lung cancer. J Thorac Cardiovasc Surg 1994; 35: 347 9.
143. Sawaga M, Sato M, Sakurada A ve ark. A prospective trial of systematic nodal
dissection for lung cancer by video-assisted thoracic surgery: can it be perfect? Ann
Thorac Surg 2002; 73: 900 904.
144. Groome PA, Bolejack V, Crowley JJ, Kennedy C, Krasnik M, Sobin LH,
Goldstraw P. IASLC International Staging Committee; Cancer Research and
Biostatistics; Observers to the Committee; Participating Institutions. The IASLC
Lung Cancer Staging Project: validation of the proposals for revision of the T, N, and
M descriptors and consequent stage groupings in the forthcoming (seventh) edition
89
of the TNM classification of malignant tumours. J Thorac Oncol 2007; 2(8): 694
705.
145. Rusch VW, Crowley J, Giroux DJ, et al. The IASLC lung cancerstaging Project:
Proposals fort he revision of the N descriptors in the forthcoming (Seventh) edition
of the TNM classification for lung cancer. J Thorac Oncol 2007;7: 603 12.
146. Rusch VW, Asamura H, Watanabe H, et al. The IASLC lung cancer staging
Project: A proposals fort a new international lymph node map in the forthcoming
(Seventh) edition ofthe TNM classification for lung cancer. J Thorac Oncol 2007;4:
568 577
147. Goldstraw P. Manual in Thoracic Oncology. International Association for the
Study of Lung Cancer Staging Orange Park, FL, USA. 2009.
148. Ginsberg RJ, Port JL. Surgical therapy of stage I and stage II nonsmall cell lung
cancer. In: Pass HI, Mitchell JB, Johnson DH et al; eds. Lung cancer principles and
practice. Philadelphia: Lippicott Williams&Wilkins; 2000: 682 93.
149. Warren WH, Faber LP. Segmentectomy versus lobectomy in patients with stage
I pulmonary carcinoma. J Thorac Cardiovasc Surg 1994;107: 1087 94.
150. Tonato M. Final report of the adjuvant lung project Italy (ALPI): An
Italian/EORTC-LCC randomized trial of adjuvant chemotherapy in completly
resected NSCLC. 38th Ann Meeting of ASCO May 18 21, Orlando, Florida,
2002:Abstract 1157.
151. Rowell NP, Williams CJ. Radical radiotherapy for stage I/II nonsmall cell lung
cancer in patients not fit for or declining surgery (medically inoperable): a systematic
review. Thorax 2001; 56: 628 38
152. Johnson D, Arriagada R, Barthelemy N et al. Postoperative adjuvant therapy for
non-small cell lung cancer. Lung Cancer 1997; 17(Suppl1): 23s-25s.
153. Depierre A, Milleron M, Moro-Sibilot D, et al. Preoperative chemotherapy
followed by surgery compared with primary surgery in resectable stage I (Except
T1N0), II, and IIIa Non Small-Cell Lung Cancer. JCO; 2002: 247 253.
154. PORT Meta-analysis Trialists Group: Postoperative radiotherapy in NSCLC:
Systematic review and metaanalysis of individual patient data from nine randomized
controlled trials. Lancet 1998; 352: 257 63.
90
155. Rusch VW, Giroux DJ, Kraut MJ et al. Induction chemoradiation and surgical
resection for non-small cell lung carcinoma of the superior sulcus: Initial results of
Southwest Oncology Group trial 9416 (Intergroup trial 0160). J Thorac Cardiovasc
Surg 2001; 121: 472 83.
156.
Albain KS, Scott CB, Rusch VR. Phase III comparison of concurrent
chemotherapy plus radiotherapy (CT/RT) and CT/ RT followed by surgical resection
for stage IIIA (pN2) non-small cell lung cancer (NSCLC): Initial results from
intergroup trial 0139 (RTOG 93 09). Proc Am Soc Clin Oncol 2003.
157. Non-small Cell Lung Cancer Collaborative Group. Chemotherapy in non-small
cell lung cancer: a meta-analysis using updated data on individual patients from 52
randomised clinical trials. BMJ 1995;311: 899 909.
158. Scagliotti GV, Fossati R, Torri V et al. Randomized study of adjuvant
chemotherapy for completely resected stage I, II or IIIA non-small-cell lung cancer. J
Natl Cancer Inst 2003;95: 1453 61.
159. Waller D, Peake MD, Stephens RJ et al. Chemotherapy for patients with nonsmall cell lung cancer: the surgical setting of the Big Lung Trial. Eur J Cardiothorac
Surg 2004;26.173 82.
160. The International Adjuvant Lung Cancer Trial Collaborative Group. Cisplatinbased adjuvant chemotherapy in patients with completely resected non small-cell
lung cancer. N Engl J Med. 2004 Jan 22; 350(4): 351 60
161. Winton T, Livingston R, Johnson D et al. Vinorelbine plus cisplatin vs.
Observation in resected non small-cell lung cancer. N Engl J Med 2005; 352: 2589
97.
162. Douillard J.Y, Rosell R, De Lena M. A prospective randomized study of a
Adjuvant chemotherapy with navelbine + cisplatin in completely resected non small
cell lung cancer.
163. Strauss GM, Herndon J, Maddaus MA, et al. Randomized clinical trial of
adjuvant chemotherapy with paclitaxel and carboplatin following resection in Stage
IB nonsmall cell lung cancer: Report of Cancer and Leukemia Group B (CALGB)
Protocol 9633. J Clin Oncol 2004; 22 (suppl 14): 7019s.
91
164. Smith IE, O Brien ME, Talbot DC et al. Duration of chemotherapy in advanced
non-small cell lung cancer: a randomized trial of three versus six courses of
mitomycine, vinblastin and cisplatin. J Clin Oncol. 2001 Mar 1;19(5):1336 43.
165. Stephens RJ, et al. The Big lung trial Determining the value of cisplatin based
chemotherapy for all patients with NSCLC: prelim nary results in the supportive care
setting 38th Ann Meeting of ASCO May 18 21, 2002/Orlando, Florida, Abstract
1161.
166. Shepherd FA, Fosella FV, Lynch T et al. Docetaxel (Taxotere) shows survival
and quality -of- life benefits in the second-line treatment of non-small cell lung
cancer: A review of two phase III trials. Semin Oncol 2001; 28 (suppl 2): 4 9.
167. Shephard FA, Dancey J, Ramlau R et al. Prospective randomized trial of
docetaxel versus best supportive care in patients with nonsmall- cell lung cancer
previously treated with platinum based chemotherapy J Clin Oncol 2001; 6: 87 96.
168. Fossella FV, Devore R, Kerr RN et al. Randomised phase III trial of docetaxel
versus vinorelbin or ifosfamide in patients with advanced non-small-cell lung cancer
previously treated with platinum-containing chemotherapy regimens. J Clin Oncol
2001; 6: 97 106.
169. Gandara DR, Crowley C, Livingstone RB et al. Evaluation of cisplatin intensity
in metastatic non-small-cell lung cancer: A phase III study of the Southwest
Oncology Group. J Clin Oncol 2001; 6: 80 6.
170. Patchel RA, Tibbs PA, Walsh JW et al. A randomized trial of surgery in the
treatment of single metastase of the brain. N Eng J Med 1990; 322: 494 500.
171. Bonnette P, Puyo P, Gabriel C et al. Surgical management of nonsmall cell lung
cancer with synchronous brain metastases. Chest 2001; 119: 1469 75.
172. Özlü T, Metinta M, Karada M, Kaya A: stanbul T p Kitabevi. Solunum
Sistemi ve Hastal klar , s:1427, 2010.
173. Mor V, Laliberte L, Morris JN, Wiemann M. The Karnofsky performance status
scale. An examination of its reliability and validity in a research setting. Cancer
1984;53: 2002 7.
174. Minna, JD; Schiller JH. Neoplasm of the lung. In: Fauci AS, Braunwald E,
Kasper DL, Hauser SL, Longo DL, Jameson JL, Loscalzo J, eds. Harrison's
Principles of Internal Medicine (17th ed.). New York: McGraw-Hill. 2008: 551 562.
92
175. Brundage MD, Davies D. Mackillop WJ. Prognostic factors in non-small cell
lung cancer: a decade of progress. Chest 2002; 122:1037 1057
176. Zhang D, Zhang R, Cheng G. Jan; The surgical treatment of lung cancer: a
retrospective analysis of 2004 cases. Chin Med J (Engl), 1999; 112(1):25 28.
177. Berger KL, Nicholson SA, Dehdashti F, Siegel BA. FDG PET evaluation of
mucinous neoplasms: correlation of FDG uptake with histopathologic features. AJR
2000; 174:1005 1008.
178. Kim YK, Lee KS, Kim BT, Choi JY, Kim H, Kwon OJ, Shim YM, Yi CA, Kim
HY, Chung MJ. Mediastinal nodal staging of nonsmall cell lung cancer using
integrated 18F-FDG PET/CT in a tuberculosis-endemic country: diagnostic efficacy
in 674 patients. Cancer 2007; 109:1068 1077.
179. Cook GJ, Wegner EA, Fogelman I. Pitfalls and artifacts in 18F-FDG and
PET/CT oncologic imaging. Semin Nucl Med 2004; 34: 122 133.
180. Younes M, Brown RW, Stephenson M, Gondo M, Cagle PT. Overexpression of
Glut1 and Glut3 in stage 1 nonsmall cell lung carcinoma is associated with poor
survival. Cancer 1997; 80: 1046 1051.
181. Hoang JK, Hoagland LF, Coleman RE, Coan AD, Herndon JE II, Patz EF Jr
Prognostic
Value
of
Fluorine 18
Fluorodeoxyglucose
Positron
Emission
Tomography Imaging in Patients With Advanced-Stage Non Small-Cell Lung
Carcinoma. J Clin Oncol 2008; 26: 1459 1464.
182. Berghmans T, Dusart M, Paesmans M, Hossein-Foucher C, Buvat I, Castaigne
C, Scherpereel A, Mascaux C, Moreau M, Roelandts M, Alard S, Meert AP, Patz EF
Jr, Lafitte JJ, Sculier JP; Primary tumor standardized uptake value (SUVmax)
measured on fluorodeoxyglucose positron emission tomography (FDG-PET) is of
prognostic value for survival in non-small cell lung cancer (NSCLC): a systematic
review and meta-analysis (MA) by the European Lung Cancer Working Party for the
IASLC Lung Cancer Staging Project. Thorac Oncol. 2008 Jan;3(1):6 12.
183. Paesmans M, Berghmans T, Dusart M, Garcia C, Hossein-Foucher C, Lafitte JJ,
Mascaux C,Meert AP, Roelandts M, Scherpereel A, Munoz VT, Sculier JP. Primary
tumor standardized uptake value measured on fluorodeoxyglucose positron emission
tomography is of prognostic value for survival in non-small cell lung cancer: Update
of a Systematic Review and Meta-Analysis by the European Lung Cancer Working
93
Party for the International Association for the Study of Lung Cancer Staging Project.
J Thorac Oncol. 2010 May; 5(5): 612 9.
184. Mery CM, Pappas AN, Burt BM, Bueno R, Linden PA, Sugarbaker DJ,
Jaklitsch MT. Diameter of non-small cell lung cancer correlates with long-term
survival: implications for T stage. Chest 2005; 128(5): 3255 3260.
185. Brown RS, Leung JY, Kison PV, Zasadny KR, Flint A, Wahl RL. Glucose
transporters and FDG uptake in untreated primary human non-small cell lung cancer.
J Nucl Med 1999; 40(4):556 65.
186. Dooms C, van Baardwijk A, Verbeken E, van Suylen RJ, Stroobants S, De
Ruysscher D,
Vansteenkiste J. Association between 18F-fluoro 2-deoxy-D-glucose uptake values
and tumor vitality: prognostic value of positron emission tomography in early-stage
non-small cell lung cancer. J Thorac Oncol 2009; 4(7):822 828.
187. Li M, Liu N, Hu M, Shi F, Yuan S, Zhang P, Fu Z, Yang G, Yu J. Relationship
between primary tumor fluorodeoxyglucose uptake and nodal or distant metastases at
presentation in T1 stage nonsmall cell lung cancer. Lung Cancer 2009; 63(3): 383
386
188. Lu G, Wang Z, Zhu H, Chang L, Chen Y, Wu J, Zhao Y. The Advantage of
PET and CT
Integration in Examination of Lung Tumors. Int J Biomed Imaging. 2007;
2007:17131
189. Vesselle H, Schmidt RA, Pugsley JM, Li M, Kohlmyer SG, Vallires E, Wood
DE. Lung cancer proliferation correlates with [F 18]fluorodeoxyglucose uptake by
positron emission tomography. Clin Cancer Res 2000; 6(10): 3837 3844.
190. Eschmann SM, Friedel G, Paulsen F, Reimold M, Hehr T, Budach W,
Scheiderbauer J, Machulla HJ, Dittmann H, Vonthein R, Bares R. Is standardised
(18)F-FDG uptake value an outcome predictor in patients with stage III non-small
cell lung cancer? Eur J Nucl Med Mol Imaging 2006; 33(3): 263 269.
191. Han B, Lin S, Yu LJ, Wang RZ, Wang YY. Correlation of 18F-FDG PET
activity with expressions of survivin, Ki67, and CD34 in non-small-cell lung cancer.
Nucl Med Commun 2009; 30: 831 837
94
192. Zhang ZJ, Chen JH, Meng L, Du JJ, Zhang L, Liu Y, Dai HH. 18F-FDG uptake
as a biologic factor predicting outcome in patients with resected non-small-cell lung
cancer. Chin Med J (Engl)2007; 120(2):125 131.
193. Chong S, Lee KS, Kim BT, Choi JY, Yi CA, Chung MJ, Oh DK, Lee JY.
Integrated PET/CT of pulmonary neuroendocrine tumors: diagnostic and prognostic
implications. Am J Roentgenol 2007; 188(5): 1223 1231.
194. Aquino SL, Halpern EF, Kuester LB, Fischman AJ. FDG-PET and CT features
of non-small cell lung cancer based on tumor type. Int J Mol Med 2007; 19(3):495
499.
195. Vesselle H, Salskov A, Turcotte E, Wiens L, Schmidt R, Jordan CD, Vallières
E, Wood DE. Relationship between non-small cell lung cancer FDG uptake at PET,
tumor histology, and Ki 67 proliferation index. J Thorac Oncol 2008; 3(9): 971
978.
196. Li M, Sun Y, Liu Y, Han A, Zhao S, Ma L, Zheng J, Yu J. Relationship
between primary lesion FDG uptake and clinical stage at PET-CT for non-small cell
lung cancer patients: An observation. Lung Cancer 2009; 13
197. de Geus-Oei LF, van Krieken JH, Aliredjo RP, Krabbe PF, Frielink C,
Verhagen AF, Boerman OC, Oyen WJ. Biological correlates of FDG uptake in nonsmall cell lung cancer. Lung Cancer 2007; 55(1):79 87.
198. Mamede M, Higashi T, Kitaichi M, Ishizu K, Ishimori T, Nakamoto Y,
Yanagihara K, Li M, Tanaka F, Wada H, Manabe T, Saga T. [18F]FDG uptake and
PCNA, Glut 1, and Hexokinase-II expressions in cancers and inflammatory lesions
of the lung. Neoplasia 2005; 7(4):369 379.
199. Kanters SD, Lammers JW, Voest EE: Molecular and biological factors in the
prognosis of non-small cell lung cancer. Eur Respir J. 1995 Aug;8(8): 1389 97
200. Tsai CM, Perng RP, Huang WL. Lung cancer in young Chinese. Cancer Detect
Prev. 1988;11(3 6): 235 8
201. Nugent WC, Edney MT, HammernessPG, et al. Non-small cell lung cancer at
the extremes of age: impact on diagnosis and treatment.Ann Thorac Surg. 1997 Jan;
63(1): 193 7
95
202. Ramalingam S,Pawlish K, Gadgeel S, et al. Lung cancer in young patients:
analysis of a surveillance, epidemiology and results database. J Clin Oncol 1998;16:
651 767.
203. Albain KS, Crowley JJ, LeBlanc M, Livingston RB. Survival determinants in
extensive-stage non-small-cell lung cancer: the Southwest Oncology Group
experience. J Clin Oncol. 1991 Sep;9(9):1618 26
204. Maeda T, Ueoka H, Tabata M et al. Prognostic factors in advanced non-small
cell lung cancer: elevated serum levels of neuron specific enolase indicate poor
prognosis. Jpn J Clin Oncol 2000;30: 534 41.
205. Jeremic B, Milicic B, Dagovic A et al. Pretreatment clinical prognostic factors
in patients with stage IV non-small cell lung cancer (NSCLC) treated with
chemotherapy. J Cancer Res Clin Oncol 2003;129: 114 22.
206. Bonomi P, Gale M, Rowland K et al. Pre-treatment prognostic factors in stage
III non-small cell lung cancer patients receiving combine modality treatment. Int J
Radiat Oncol Biol Phys 1991;20: 247 52.
207. Ferguson MK, Skosey C, Hoffman PC, et al. Sex-associated differences in
presentation and survival in patients with lung cancer. J Clin Oncol. 1990
Aug;8(8):1402 7
208. Alexiou C, Onyeaka CV, Beggs D, et al. Do women live longer following lung
resection for carcinoma? Eur J Cardiothorac Surg 2002 Feb; 21(2): 319 325.
209. Cerfolio RJ, Bryant AS, Scott E, et al. Women with pathologic stage I, II, and
III non-small cell lung cancer have better survival than men. Chest. 2006
Dec;130(6): 1796 1802.
210. Charloux A, Hedelin G, Dietemann A, et al. Prognostic value of histology in
patients with non-small cell lung cancer. Lung Cancer. 1997 May; 17(1):123 134.
211. Ar nç S, Erdal N, Ece F, Analysis of Prognostic Factors in Stage IIIB-IV NonSmall Cell Lung Cancer Cases who Received Chemotheraphy. Toraks Dergisi 2010;
11: 93- 7.
212. Knight K, Wade S, Balducci L. Prevalence and outcomes of anemia in cancer:
a systematic review of the literature. Am J Med. 2004 Apr 5;116 Suppl 7A:11S-26S.
213. Songür N, Kuru B, Ok U.
leri evre küçük hücreli olmayan akci er
kanserlerinde sa kal m etkileyen prognostik faktörler. Toraks Dergisi 2005; 6: 91 7.
96
214. Tsao AS, Liu D, Lee JJ, et al. Smoking affects treatment outcome in patients
with advanced nonsmall cell lung cancer. Cancer 2006;106:2428 36
215. Sculier JP, Chansky K, Crowley JJ, et al. The impact of additional prognostic
factors on survival and their relationship wit the anatomical extent of disease
expressed by the 6th Edition of the TNM Classification of Malignant Tumors and the
proposals for the 7th Edition. J Thorac Oncol. 2008 May;3(5):457 66
97

Benzer belgeler