röportaj - Orion AVM

Transkript

röportaj - Orion AVM
RÖPORTAJ
“Aşkın Büyüsü” adlı single albümü
ile 2010 yılına hızlı giriş yapan
Zeynep Dizdar, Orion Yaşam’a
aşkla ilgili samimi açıklamalar
yaptı. Zeynep Dizdar; “Aşk
benim için çok önemli. Çünkü
şarkılarımı yaparken beslendiğim
ana kaynaktır aşk. Bunun mutlaka
birine duygusal anlamda
hissedilen aşk olması gerekmiyor.
Her şeye karşı bir aşk duygum var.
Doğada, gökyüzünde, insanda,
hayvanda, baktığım her şeyde aşk
var. Aşk ruhumun ana damarı.”
diyor.
ZEYNEP DİZDAR’I
“AŞKIN BÜYÜSÜ” SARDI
24
RÖPORTAJ
Müzikle tanışmanız nasıl oldu, profesyonel olarak şarkı söylemeye
nasıl karar verdiniz?
Müziğe ilk başlamam okul yıllarında oldu. Mandolin çalıyordum. Okulumun bitmesinden bir süre sonra Mazhar Fuat Özkan (MFÖ) grubunun
açmış olduğu FT Ses Kayıt Stüdyosu’nda çalışmaya başladım. Sonrasında Harun Kolçak’ın vokalisti olarak çalışmaya başlamamla birlikte profesyonel olarak müziğe adım atmış oldum.
Müziğe başladığınızdan bu zamana kadar olan süreçte, kalıcı olmak adına, kendinize nasıl bir strateji belirlediniz?
Yaptığım işin kaliteli olması benim için önemli. Şarkı seçerken şarkılarımın her zaman dinlenebilir olmasına dikkat ediyorum. Bunun yanında
sesimin lezzetini ve tazeliğini korumak adına çok şey yapıyorum. Yavaş
gibi görünür ama attığım her adımdan eminim.
İlk albümünüzü 1997 yılında çıkardınız. İlk çıktığınız zamanla bugünü kıyasladığınızda müzikal anlamda kendinizi nasıl değerlendirirsiniz?
İlk albüm daha çok slow ağırlıklıydı ancak mizacım sadece duygusal
sakin biri değil. Tam aksine ben hiperaktif biriyim. Hareketsiz duramam,
mutlaka bir şeyler yaparım. Bu yüzden albümlerim şimdi daha çok
dans parçaları ağırlıklı çünkü dans etmeyi seviyorum. Kendi yükselişimi gayet iyi görüyorum. Dışarıdan aldığım eleştiriler de hep
olumlu. Bu beni çok sevindiriyor ve çalışma isteğimi daha çok
arttırıyor.
Müzik yolculuğuna çıkarken kendinize koyduğunuz
hedef neydi, o noktaya ulaşabildiniz mi?
Ben lise yıllarımda çok iyi bir şarkıcı olacağımı biliyor ve
bunu herkese söylüyordum. Şimdi bu oldu ama yerini
başka bir hedef aldı. Ben tek bir hedefle yetinemem, o
gerçekleşir yerini başka bir hedef alır. Bu uzun bir yol
ve maraton koşucusuyum.
Yepyeni çalışmanız Aşkın Büyüsü ile geçtiğimiz
günlerde yeniden müzikseverlerle birlikte oldunuz. Single’ın nasıl bir hazırlık evresi oldu?
Kimlerle çalıştınız?
Aşkın Büyüsü sözü ve müziği bana ait, albüme
koyacağım bir şarkıydı ama bekleyemedim ve
bunu sunmak istedim. Bu şarkıyı yaparken de keyifli samimi bir aşk şarkısı olsun istedim. Aynı zamanda
hayranlarımla aramdaki diyaloğu hep sıcak tutmak istiyorum. Şarkının aranjesi Suat Aydoğan’a ait.
“Aşkın Büyüsü”, dinleyicilerinizden beklediğiniz
ilgiyi gördü mü? Tepkilerden memnun musunuz?
Çok memnunum, istediğim yere geldi. Ben bu
şarkıyı yaparken çok keyif aldım ve hayranlarımın
da dinlerken aynı tadı almalarını istedim. Hep
olumlu eleştiriler alıyorum.
Yeni şarkınız “Aşkın Büyüsü”nün sözleri
aşkla dolu, bu şarkının bir hikayesi var mı?
Aslında özellikle bir hikaye üzerine kurulmuş
bir şarkı değil. Bu şarkıyı yaparken düşündüğüm tek şey keyifli ve samimi bir aşk şarkısı
25
RÖPORTAJ
yapmaktı. Aşk duygusunu bilen, tadan biri
de bunu samimi bir şekilde karşı tarafa hissettirebiliyor. Bu şarkının doğuş öyküsü biraz da benimle ilgili. Aşkı içten yaşayan biri
olarak, şarkımın da bu samimiyette olmasına
dikkat ettim.
“Aşk” sizi şarkılarınızda nasıl etkiliyor?
Konu “Aşk” olduğunda; daha verimli,
daha güzel işler mi ortaya çıkıyor?
Aşk benim için çok önemli. Çünkü şarkılarımı yaparken beslendiğim ana kaynaktır aşk.
Bunun mutlaka birine duygusal anlamda
hissedilen aşk olması gerekmiyor. Her şeye
26
karşı bir aşk duygum var. Doğada, gökyüzünde, insanda, hayvanda, baktığım her şeyde aşk var. Aşk ruhumun ana damarı.
de gizlediğim Zeynep’i göstermek istedim.
Başarı ise yaptığınız işe inanmaktan geliyor,
işin sırrı bu.
Görüntünüzle ve söylediğiniz şarkılarla
büyük beğeni elde ettiniz, bu değişimin
ve başarının sırrı nedir?
Değişim kaçınılmaz. Yeni bir şey yapıyorsunuz. Her yaptığınız, her adımınız yeni bir
dünya ve siz de bu yeniliğe uymak durumundasınız. Her şarkı başlı başına bir değişim benim için. Bu şarkıda da böyle oldu.
Klipte aşkla güzelleşmiş ve onun heyecanında bir kadın gibi görünmek istedim ve içim-
Size göre; müzik piyasasında sürekli değişiklikler yapmak, imaj değiştirmek ve
farklı tarzlar denemek gerekiyor mu? Bu
konuda neler söylersiniz?
Evet, bence değiştirmek gerekiyor. Hatta
özellikle müzik dünyasında bu olmalı. Çünkü her şey değişiyor; yaşam değişiyor, doğa
değişiyor, insanlar değişiyorken siz aynı mı
kalacaksınız? Bu olmaz hatta ilk değişen sanatçı olmalı. Ben kendimden bir süre sonra
RÖPORTAJ
sıkılırım farklı görmeliyim kendimi. Her albüm, her şarkı
benim için yeni bir yol.
Son dönemde dans şarkılarınızla sevildiniz, hayranlarınız bir yandan da slow bir şarkı bekliyor sizden,
böyle bir şarkı hazırlığınız var mı?
Müzik hayatına ilk girişim slow şarkıyla oldu ve bu şarkı
her şeyiyle çok güçlü bir şarkıydı, çok sevildi hatta klasik
aşk şarkıları arasına girdi. Tabiî ki bu benim için inanılmaz
güzel bir duygu ancak sadece slow şarkı söyleyen bir şarkıcı olmak istemedim ve bu yüzden daha sonraki albümlerde hareketli şarkılara yer verdim. Evet, çok duygusal
biriyim ama mizacım tamamıyla bu değil. Dans etmeyi
çok seviyorum ve bu her zaman, her albümümde olacak.
Mart ayında çıkması planlanan bir single çalışmamız daha
var ve bu şarkı slow bir şarkı olacak. Benden slow şarkı
dinlemeyi seven hayranlarıma şimdiden bunun müjdesini vereyim. Yeni albümü de Ekim gibi düşünüyorum.
Sizi heyecanlandıran sesler kimler, kimleri dinlemeyi seviyorsunuz?
Beni heyecanlandıran sesler yabancı şarkıcılar ve her zaman her yerde söylediğim Ajda Pekkan.
“Yaptığım işin kaliteli olması benim
için önemli. Şarkı seçerken şarkılarımın
her zaman dinlenebilir olmasına dikkat
ediyorum. Bunun yanında sesimin
lezzetini ve tazeliğini korumak adına çok
şey yapıyorum. Yavaş gibi görünür ama
attığım her adımdan eminim”.
27
RÖPORTAJ
“Ben lise yıllarımda
çok iyi bir şarkıcı
olacağımı biliyor
ve bunu herkese
söylüyordum. Şimdi
bu oldu ama yerini
başka bir hedef
aldı. Ben tek bir
hedefle yetinemem,
o gerçekleşir yerini
başka bir hedef
alır. Bu uzun bir yol
ve ben maraton
koşucusuyum.”
Gelecekte gerçekleştirmek istediğiniz projeler neler?
Las Vegas’taki gibi dans ve şarkı üstüne kurulu
müzikaller istiyorum.
2010’la ilgili plan ve projeleriniz, 2010’dan
beklentileriniz nelerdir?
2010 yılı için yeni projelerim var. Hem kendim
için hem de müzikal kariyerim için yapmak istediklerim var.
28
Güzel ve düzgün fiziğinizi korumanızı
neye borçlusunuz? Spor yapıyor musunuz
ya da güzellik sırlarınız var mı?
Spor ve dans benim vazgeçilmezim. Bunun
yanında yediklerime ve içtiklerime çok dikkat
ediyorum.
Giyim tarzınızla da size özgü bir görünüm
sergiliyorsunuz. Zeynep Dizdar’ın stilini anlatır mısınız?
Spor giyinmeyi çok seviyorum. Bazen özenli
bazen salaş olabilirim. Rahat giyinmeyi ve kendim gibi giyinmeyi severim. Renklerin insan
üzerinde çok etkileri var, ruh halime göre ayarlama yapıyorum. Spor abiye karışımı diyebiliriz
aslında. Bu iki tarzı kombine etmeyi seviyorum.
Eğer kot bir pantolon giyiyorsam, kemeri pırıltılı
kullanmayı, ya da üzerimde düz bir badi varsa
bunu yine süslü bir takıyla tamamlamayı seviyorum.
GÜZELLİK
GÜZELLİK
ÖZEN İSTER!
Her kadının tutkusudur güzel olmak. Sağlıklı saçlar, eller ve tırnaklar güzel görünmenin altın
kurallarındandır. Bu iş bilgi, emek ve zaman gerektir ama doğru uygulamalar sayesinde düzenli bir uğraş
haline dönüşebilir. Güzellik ve sağlık adına bu sayfaları okuyun ve sezonun en bakımlı kadını siz olun!
30
GÜZELLİK
SAĞLIKLI SAÇLAR İÇİN
ÖNEMLİ iPUÇLARI
Sağlıklı Beslenme Sağlıklı Saçların
Altın Kuralıdır
Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara
sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin
ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini
besleyebilir. Demir, çinko, vitamin B12, folik asit
ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için
gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kuru baklagiller…)
9 çeşit aminoasit
kullanılarak formüle
edilen BC BONACURE
Saç ve Baş Derisi
Eksperi Serisi,
saçın seyrelmesi
ve dökülmesine
karşı etkili bir
çözüm sunarak
güçlü ve
dolgun saçlara
kavuşmanızı
sağlıyor.
Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb.) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak
saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına
danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.
31
GÜZELLİK
Sağlıklı saç; kadın, erkek
herkes için çok önemlidir.
Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve
pullanmalar, çevresel faktörlere,
beslenme alışkanlıklarına ve
yanlış uygulamalara bağlı olarak
gelişebilir. Saçlara gerekli özen
gösterildiğinde sağlıklı saçlara
kavuşmak mümkündür.
Saç Boyası ve Jöle Saçların Zayıflamasına, Kırılmasına ve Matlaşmasına
Neden Olabilir
Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey
gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici
ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilirler.
Her Gün Yıkamak Saça Zarar Verir
Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır.
Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan
ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha
doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına
sürülmesi yeterlidir.
32
Sıcak Fön Kullanmayın!
Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor
taranan saçlara sahipseniz durulanmayan
bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve
şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan
kaçınılmalıdır.
Saçınızı Sıkı Toplamayın!
Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı
toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.
GÜZELLİK
TIRNAK BAKIMI
Tırnaklar için beslenme önemli
Vücutta meydana gelen demir, çinko, folik
asit ve B 12 vitaminlerinin eksikliği durumlarında tırnaklarda bir takım bozukluklar meydana gelmektedir. Tırnaklarda kırılma, kabalaşma, çatlama ve tabakalaşma gibi durumlara neden olabilen bu eksiklikleri gidermek
için beslenmeye de dikkat etmek gerekmektedir. Kırmızı et, süt ve süt ürünleriyle deniz
ürünlerinin tırnak sağlığı için yenmesi şart.
Fakat beslenmenin yeterli olmadığı durumlarda bu eksiklikleri karşılamak amacıyla vitamin takviyesi de yapmak gerekir.
El kremi kullanılmalı
Tırnağın yüzde 18’i sudan oluşmaktadır. Su
yapısını dengelemek için de nemlendirici
balsam türü krem ve solüsyonların kullanılması önerilmektedir. Ayrıca kişinin elini çok
fazla deterjanla temas ettirmemesi de gerekmektedir.
Manikür pediküre dikkat!
Tırnak hastalıklarının önüne geçmek için
manikür ve pediküre de dikkat etmek gerekir. Çünkü tırnak hastalıklarının büyük
bir çoğunluğu manikür ve pedikürden geç-
mektedir. Tırnak bakımını yaptırdığınız yerin
hijyen kurallarına uyup uymadığını kontrol
etmeniz ve mümkün olduğu kadar tırnaklarınızla oynamamanız gerekmektedir.
Oje enfeksiyon oluşumuna neden
olur
Kozmetik ürünlerinin çok büyük bir kısmı
cilde zarar vermektedir. Oje de bu ürünlerden biridir. Her ne kadar ojeler güzel bir görünüm sergileseler de; tırnağı havasız bırakır
ve bazı enfeksiyonların oluşmasına fırsat tanır.
Beyaz noktaların vitamin
eksikliğiyle ilgisi yok
Tırnakların üzerinde bazen beyaz noktacıklar görünebilir. Halk arasında vitamin eksikliği olarak değerlendiren bu durum tırnağın
içerisine hava kabarcıklarının girmesiyle oluşur. Fakat bunun vitamin eksikliğiyle hiçbir
ilgisi yoktur. Endişe edecek bir durum da
oluşturmamaktadır. Sadece görüntü itibariyle insanları tedirgin etmektedir. Hatta bazen tırnağın tamamen beyazladığı durumlar
dahi olabilir. Fakat bu beyazlanmadan korkulmamalıdır, bu durumun da herhangi bir
zararı yoktur.
Tedavisi En Zor Mantarlar: Tırnak
Mantarları
Tırnağı hastalandıran en önemli nedenlerin
başında mantarlar gelmektedir. Tırnak hastalıklarının yüzde 60’ı mantarlardır. Tırnağın
serbest kenarından girer. Islaklık, nemlilik,
karanlık, kapalılık, dar ayakkabı, travma ya
da sıkışmayla, başkasının ayakkabısını giymekle ve manikür-pedikürle vücuda girmektedir. Şayet kişinin vücut direnci düşükse,
şeker hastasıysa, uzun süre antibiyotik kullandıysa ya da kortizon kullanmışsa bu mikropların vücuda girmesine ortam hazırlar.
Bu mantarlar tırnakta kalınlaşma, kırılma,
sararma ve çizgilenme yapar. Mantarların
batması durumunda ise dolama oluşmaktadır. Bu tür mantarlar elden çok ayakta görülmektedir. Tedavisi en zor olan mantar, tırnak
mantarlarıdır.
Sedef ya da sıkıntı hastalıklar da tırnak
bozukluklarına neden olabilir. Bu durumda
yüksük tırnak denilen noktacıklı bir görünüm
ortaya çıkar, enine ya da boyuna çizgilenme,
tırnak yatağının üzerinde kamburlaşma ve
bombeleşme meydana gelebilir.
33
GÜZELLİK
EL BAKIMI
El sırtı derimizin, yüz derimizden daha ince
olması ve deri altı yağ dokumuzun azlığı, ellerimizde yaşlanma belirtilerinin yüzümüzden
daha önce ve belirgin olmasına neden olur.
Kimyasal maddelerle temasın fazlalığı ve güneş
ışınları da yaşlanma belirtilerinin daha erken
ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Cilt yaşlanmasıyla birlikte ellerimizde elastikiyet kaybı, kuruma,
matlaşma, düzensiz pigment artışı, damarlarda
belirginleşme gözlenir. El sağlımız açısından
bazı hususlara dikkat ederek ellerimizdeki bu
yaşlanma belirtilerini geciktirebiliriz.
Eller de güneş kremi ister
Ellerimizdeki yaşlanma belirtilerini geciktirmek amacıyla bazı önlemler alınabilir. Güneş
ışınları ellerimizde de yaşlanmayı hızlandırdığından güneş koruyucular ellere de sürülmelidir.
Kurutmayan temizleyiciler kullanın
Ellerinizi kurutmayan temizleyici kullanımına
önem verin. Her el yıkama sonrası ellerinizin
nem kaybettiğini unutmayın.
Ilık suyla yıkayın
Ellerin ılık suyla, cildi kurutmayan sabunlarla
yıkanmasına dikkat edilmelidir.
LCN “Nail Power”, günlük
hayatta sıklıkla kullanılan ve ister
istemez hassaslaşan tırnaklar için
sertleştirici, özel bir ürün... Kadınlara güçlü
ve sert tırnaklar vaat eden ve Formaldehit
içeren tırnak güçlendirici “Nail Power” zayıf ve
çabuk kırılan tırnaklar için birebir.
34
Kısa banyo yapın
Banyo süreleri kısa tutulmalıdır. Uzun süren
banyolar, derinin daha fazla nem kaybetmesine neden olur.
Nemsiz bırakmayın
Nemlendirici kullanmaya önem gösterin; ellerinizi sık sık nemlendirin.
Zeytinyağı ve E vitamini
Shea yağı, gliserin, zeytinyağı ve vitamin E
içeren nemlendiriciler el sağlığı için faydalıdır.
Mutfakta mutlaka eldiven kullanın
Mutfakta sebze ve meyve doğrarken eldiven
giyilmesine özen gösterilmelidir.
Soğuktan koruyun
Soğuk havalarda dışarı çıkarken korunmak
amacıyla mutlaka ellerin eldivenle korunmasına dikkat edilmelidir.
35
MODA
Ülkemizin önde gelen moda tasarımcıları ile hazır
giyim markalarını bir araya getirerek Türkiye’de
modayı tek bir çatı altında toplayan Istanbul Fashion
Week (IFW)’in ikincisi 3-6 Şubat’ta Santralİstanbul’da
gerçekleştirildi…
Hazırlayan: Miray İçten
İ
TKİB tarafından; Moda Tasarımcıları Derneği, İstanbul Moda Akademisi işbirliğiyle organize edilen
ISTANBUL FASHION WEEK (IFW) yerli ve yabancı basının büyük ilgisiyle
moda severleri ağırladı. IFW’10 için
Santralİstanbul’a dev çadır kurulup, bu
çadırın içerisinde iki ayrı defile alanı,
butik fuarı ve fuaye hazırlanmıştı. Büyük emekler verilmiş olmasına rağmen
özellikle ısıtma ve yemek gibi sorunlar
yaşandı. Modaseverlerin bunu görmezden geldiklerini düşünmek istiyorum.
Türkiye’nin önde gelen moda markaları ve moda tasarımcıları 2010/2011
sonbahar kış kreasyonlarını toplam 24
defile ile gerçekleştirdiler. Bunlar; Gizia,
Pierre Cardin, Kuzu Deri, Suwen, TubaEzra Çetin, Arzu Kaprol, Genç Tasarımcılar1, Giovane Gentile, Gamze Saraçoğlu, Argande, Hakan Yıldırım, Desa, Eva
Gronbach, İdil Tarzi, Özlem Süer, Mavi,
Bahar Korçan, Genç Tasarımcılar 2, Deniz Mercan, Bng, Avva, Mehtap Elaidi,
Hatice Gökçe, Hakan Yıldırım For Koton
defileleriydi. Moda fotoğrafçıları,moda
editörleri, stylingler, moda bloggerları,
köşe yazarları, bunun yanı sıra bir çok
ünlü isim oradaydı. Dünyaca ünlü iki
sima Meg Ryan ve Rapçi Timati’yi de
ağırlayan IFW’in başarıyla gerçekleştiği
düşüncesindeyim.
Gelecek vaat eden tasarımcılar için
önemi büyük olan iki karma defile düzenlendi. Bu defilelerde çok değil belki bir kaç sene sonra adlarını sık sık
duyacağımız dünya standartlarında
moda tasarımcılarımızın yer aldığına
inanıyorum. Özellikle ÖZGÜR MASUR
ve ZEYNEP TOSUN genç tasarımcılar
arasında sivrilen isimlerdendi. İlgi duydukları alanları kreasyon başlığı olarak
kullanan tasarımcılar, bu başlıklardan
etkilenerek koleksiyonlarını sundular.
İlham kaynaklarının etkilerini kıyafetlerinde rahatça görebildik. Sizlere markalarının ve koleksiyonlarının isimleri
başlıklar halinde belirteceğim, ayrıca
da yakından ilgilendiğim ve çok beğendiğim birkaç koleksiyondan bahsetmek
istiyorum.
İstanbul Fashion Week’in resmi
açılışında Ünlü Hollywood yıldızı
Meg Ryan da vardı. Açılışta
sempatik ve mütevazı tavırları ile
dikkat çeken ünlü yıldız, sık sık
İstanbul’da olmaktan duyduğu
mutluluğu dile getirirken’’
İstanbul Moda Haftası’nın açılışını
yapmaktan gurur duyduğunu da’’
sözlerine ekledi
36
MODA
ÖZLEM SÜER /KESİŞEN SOKAKLAR
Başarılarına bir yenisini daha IFW’te ekleyen
tasarımcı bizlere romantizm tekrar yaşattı. Klasik müzik kullanılan defile, dört kişinin yan flüt
çalmasıyla başladı. Tasarımlarda uçuşan elbiseler, etekler, danteller ve pastel tonlar hakimdi.
Defileyi izlerken kendinizi 20. yüzyılda gibi hissediyordunuz. Giysilerde sanki bir yaşanmışlık vardı. Özlem Süer’in ustalığını bir kez daha
hayranlıkla seyrettim. Ayrıca backstageteki ilk
defilesini hazırlıyormuşçasına heyecanlı oluşu,
mütevaziliği ve güler yüzüyle daha çok başarılara imza atacağı şimdiden belli.
ÖZGÜR MASUR / PROTEZ-STO
“Kadınlarım bu sefer isyankar... Onlar var olduğundan bu yana yaşamışlık sayılan kalıpların
dışına çıkamadılar. Bu yüzden kendilerine yapıştırılmış, diretilmiş, zorunlu kılınmış duygular,
bedenlerinde hayat bulan giysilerinde simgesel
olarak “Protez”lendi... Onlar, yine yaşama karşı
gelmek adına isyanın en sakin hali ve tepkinin
en belirgin yolunu seçtiler. Yani “Protesto”yu...
Ben bu iki olguyu bütünleştirip yeniden yorumladım. Bu yeni kavramın adını ise, “Protez-sto”
koydum.” diye ifade ettiği bu koleksiyonunda kadının isyanını ve tepkisini dile getirmek istemiş.
Bunu kıyafetlerinde açıkça gördüm. Özellikle
siyah ve beyaz rengin kullanıldığı koleksiyonda
keçe, ipek, kaşe ve krepler kullanılmıştı. Tasarımlarında formlara önem veren Özgür Masur yine
elbise ve cekette bu formlardan vazgeçmemişti.
Tasarlanan kıyafetlerde sonradan eklemiş gibi
gözüken formlar protez havasını oldukça yansıtmıştı. Ayrıca defiledeki ayakkabılara mest olup
yanına gittiğim Özgür Masur bu ayakkabıların
kendi tasarımları olduğunu söylediğinde ona bir
kere daha hayran kaldım. Koleksiyonu hazırlarken, büyük zorluklar ve acılar çeken, fakat buna
rağmen başarılı bir isim olan Bergen’den etkilenmişti. Kocası tarafından yüzüne kezzap dökülen
Bergen, yaşarken bir gözünü kaybetmişti. Bu
düşünülerek mankenlerin bir gözü siyah işlemeli bir nesne ile kapatılmıştı. Özgür Masur defile
bitiminde ise podyuma Bergen’in resminin basılı
olduğu bir tişörtle çıktı.
37
MODA
HATİCE GÖKÇE / KARAKARGA
Ülkemizde ilk kez erkek giyiminde moda tasarımcısı unvanı hala Hatice Gökçe’ye ait. Erkek
giyiminin yanı sıra bayan giyimde de oldukça başarılı isimlerden biri. Tasarladığı giysilerin hepsi
siyah renkteydi. Gerçi konsept gereği öyle olmalıydı. Sonuçta ‘’karakarga’’ anlatılıyordu. Dize
kadar uzanan erkek gömlekleri, yine dize kadar uzanan takım elbiseler, slim fit, kargayı anımsatan desenler ve karga formunda tahtadan yapılmış materyaller vardı. Örgü ve bu sezonun
olmazsa olmazı haline gelen deriler çoğunluktaydı. Genelde erkek giyim için sıra dışı giysiler
tasarladığını düşündüğüm Hatice Gökçe’nin bu koleksiyonda herkesin rahatça giyebileceği
şeyler tasarlaması gözümden kaçmadı.
Hatice Gökçe’nin Karakarga
adını verdiği defilede siyahın
her tonu hakimdi. Siyahlar,
kargaların tüyleri ve çok
sevdikleri parlak cisimlerle
hareketlendirilmiş.
Mankenlerin başlıkları,
makyajlardaki sadelik
ve ayakkabı seçimleriyle
her şey defilenin adını
tamamlar nitelikteydi.
38
MODA
SİMAY BÜLBÜL / ŞAMAN KADINLARI
Türk derisine yeni bir soluk getiren ve tasarımlarında derinin her halini
kullanarak, onları diğer kumaşlarla birleştiren Simay Bülbül Istanbul Fashion Week’te ‘’Şaman Kadınları’’ adlı koleksiyonunu tanıttı. Şaman kadınının duruşu ve hikayesi anlatıldı. Mankenler ellerinde çeşitli materyal ve
aksesuarlarla podyuma çıktı. Defileden çok bir sanat etkinliği havası Simay
Bülbül’ün farkını ortaya koymuştu. Renklerde siyah ve gri tonları kullanılmış, finalde beyaz ön plana çıkarılmıştı. Her zaman olduğu gibi bu koleksiyonda da derinin ön planda olmasının yanı sıra ketenler, ipekler, örmeler
kullanılmıştı. Derinin en ince halini kullanmayı seven tasarımcı aynı zamanda deriye lazer uygulamasıyla çeşitli desenlerde kullanmıştı. Simay Bülbül
yıllardır tartışılan ‘moda sanat mıdır?’ sorusuna en güzel cevap veren tasarımcılardan biri.
Türk derisine yeni
bir soluk getiren
ve tasarımlarında
derinin her halini
kullanarak, onları
diğer kumaşlarla
birleştiren Simay
Bülbül Istanbul
Fashion Week’te
‘’Şaman Kadınları’’
adlı koleksiyonunu
tanıttı.
39
MODA
ZEYNEP TOSUN / KAYBOLAN KANATLI DENİZATI
Koleksiyonunun adını Kaybolan Kanatlı Denizatı olarak belirleyen Zeynep Tosun ilk defilesini Istanbul Fashion Week’te gerçekleştirdi. Lidya Kralı
Karun’a ait hazine Türkiye’nin sahip olduğu en değerli hazinelerden biri olup,
adını bu hazinenin bir parçası olan kanatlı denizatı broşundan alır. Karada
atı, denizde balığı ve havada kuşu simgeleyen bu yaratık aslında bir imparatorluğun en büyük hükümdarının sahip olduğu zenginliği anlatır. Kral Karun, değerli taşlarla kuşanmıştır, şöhretlidir, altından giyinir, su yerine şarap
içer. Neredeyse tüm hayatını zengin olmaya adamış olan Karun, Perslerin
Lydia’yı ele geçirmesi, sahip olduğu her şeyi kaybetmesi ve aile hayatında
şanssız olmasıyla asıl mutluluğun maddiyatta olmadığını sonunda anlamıştır. Onun sahip olduğu tüm bu hazinenin en değerli parçası olan Denizatı
gücü ve uğuru temsil eder yani bir anlamda Kral Karun’un hükümdarlığını.
Oldukça başarılı bir defileye imza atan Zeynep Tosun’a basının ve izleyicilerin ilgisi yüksekti. Tasarımlarında canlı renkleri ön plana çıkarmıştı. Zeynep Tosun’un kıyafetleri podyuma çıktığı an bütün izleyicilerin heyecanlandığını ve gözlerinin parladığını çok net gördüm. Çünkü cıvıl cıvıl renkler
insanın içini ısıtıyordu ve adeta yazı hatırlatıyordu. Renklerde genellikle
fuşya, pastel tonlar, pudra, lila, mor, soluk mavi kullanılmıştı.1980’lerin vatka modasının bu sezonda ön planda olması Zeynep Tosun’u da etkilemiş
olacak ki tasarımlarında karpuz kollara, dik omuz detaylarına yer vermişti.
Giysilerde metal denizatı fazlaca kullanılmıştı. Defile bitiminde fuar alanında bulunduğumda Zeynep Tosun’un standına ilginin yoğun olduğunu
gördüğümü söylemeden geçemeyeceğim. Herkes tasarımları yakından
görmek ve tebrik için gelmişti. Yabancı basının da merakla izlediği Zeynep
Tosun, yakından takip edilmesi gereken tasarımcılardan biri.
Zeynep Tosun
Türkiye’de kendi
markası ile
gerçekleştirdiği ilk
defilesini “İstanbul
Fashion Week”te
moda severlerin
beğenisine sundu.
“Kaybolan Kanatlı
Denizatı” hikayesini
koleksiyonunda tasvir
ettiği defilesi moda
severlerden büyük
ilgi gördü.
40
MODA
ZEYNEP ERDOĞAN / BUZ PATENİ KRALİÇESİ
Zeynep Erdoğan en beğendiğim moda tasarımcılarından biri. Çünkü onun tasarımlarına bakarken aynı zamanda evdeki gardırobunuzu düşünüp iki parçayı uygun hale
getirebilirsiniz. IFW’te defileyi izlerken en sevdiğim iki rengin yani siyah ve pembenin
birleşmesini görünce dayanamadım, kendime koleksiyondan bu renklerde olan ceketten istedim. Siyah, pembe, gri ve kremin müthiş kombinasyonunu karşımıza çıkaran Zeynep Erdoğan, tasarımlarını -bu koleksiyonun adından da anlaşıldığı gibi- genellikle bir show havasında hazırlıyor ve mutlaka belirli bir dönemin etkisinde kalarak
street couture denebilecek tarzda oluşturuyor. Kendi giyim tarzında da modern ve
vintage parçaları birleştirmeyi çok seven tasarımcı bunu tasarımlarına da yansıtmıştı.
Defile de en çok dikkatimi çeken eldivenler oldu. Bu sezon deri çok ön plandaydı ve
eldivenlerde deriyle pullu işlemelerin birleşmesi ilgimi oldukça çekti. Koleksiyonda
çizgiler, payet işlemeler, fırfırlar, omuzlardaki formlar, asimetrik kesimler, yüksek bel
etek, harem pantolonları vardı.
41
ALIŞVERİŞ
53
ALIŞVERİŞ
YKM
TEFAL
TEFAL
YKM
KARACA
Evlerin en renkli alanlarından
biri de mutfaklardır. Siz de bu
bahar mutfağınızı yenilemek,
renklendirmek istiyorsanız,
Orion vitrinlerinden sizin için
seçtiklerimize bakmadan karar
vermeyin!
YKM
TEFAL
YKM
YKM
54
GEZİ
Karadeniz kıyısında bir
doğa harikası “KIYIKÖY”
Betonlaşmış, kirlenmiş kent hayatından yorulduysanız, doğal güzellikler arıyorsanız,
baharın kendini hissettirmeye başladığı bu günlerde, rotanızı Kıyıköy’e çevirin! Bahar
aylarında doğanın bin bir renge büründüğü, el değmemiş güzellikleri ve tertemiz
havasıyla, şehirden kaçıp nefes almak isteyenler için ideal bir yer burası. Bir geziden
beklediğiniz her şeyi bir arada bulabileceğiniz ender yerlerden biri olan Kıyıköy’de
denizin mavisini, ormanın yeşilini, balığın lezzetlisini ve tarihi bir arada bulacaksınız.
56
GEZİ
Kıyıköy, Trakya’nın Karadeniz kıyılarında
kıyılarında.doğal
Doğalbir
birlimana
limana
sahip, bu yüzden balıkçılar için korunaklı bir sığınak.
Bir zamanlar Rum köyü olan bölgede, halk balıkçılık ve
ormancılık yaparak geçimini sağlıyor.
K
aradeniz’e bakan yüksek tepeler üzerinde kurulmuş Kırklareli’nin Vize ilçesine bağlı küçük bir köy olan Kıyıköy,
antik çağlara kadar uzanan köklü bir geçmişe
sahip. Her iki tarafından Karadeniz’e doğru
akan ırmaklarıyla bir yarımada görünümünde
olan Kıyıköy’e Bizans döneminin surlarından
günümüze kadar gelmeyi başarmış kemerli
bir kapıdan giriliyor. Bu surlar 527-565 yılları
arasında iktidar olmuş Bizans İmparatoru Justinyen zamanında kesme taş ve tuğladan inşa
edilmiş. Doğu Roma İmparatorluğu’nun sayfiye
kenti olarak kullandığı Kıyıköy’ü, zaman zaman
korsanların mesken tuttuğu söyleniyor. 1912’de
balıkçılıkla uğraşan Rumların yerleştiği bu bölgeye önceleri “Midye” adı verilmiş. Günümüzde
Kıyıköy adıyla anılıyor ve bölgede şu an Selanikli Türkler yaşamakta.
Kıyıköy denince akla ilk gelenler, tertemiz
koylar ve balık lokantaları. Buraya günübirlik gelenler, çoğunlukla, gelir gelmez sahile
doğru yol alıyor. Kıyıköy’ün önünde, upuzun
plajlar var. Üstelik deniz, çoğunlukla dalgalı
olsa da su, her zaman tertemiz. Liman Plajı, hemen Kazandere’nin önünde. Belediye
Plajı’nda ise, karşınızda insan yüzüne benzeyen bir kayaya karşı yüzebilirsiniz. Kaz Limanı çok uzun ve yörenin en güzel plajı. Kaz
Limanı’ndan sonra da Selvez Koyu geliyor.
Selvez Koyu ormanın hemen bitiminde başlayan oldukça geniş kumsalı ile gerçekten
görülmeye değer bir plaj.
Her iki tarafından Karadeniz’e
doğru akan ırmaklarıyla bir
yarımada görünümünde olan
Kıyıköy’e Bizans döneminin
surlarından günümüze kadar
gelmeyi başarmış kemerli bir
kapıdan giriliyor.
57
GEZİ
Papuç ve Kazan Nehirleri Arasında…
İstanbul’a bu kadar yakın olmasına rağmen
güzelliğini hâlâ koruyabilmiş olan Kıyıköy’ün
sağında ve solunda iki büyük kumsal bulunuyor. Nehir, orman ve denizin birleştiği yerler,
hem denize girip güneşlenmek hem de piknik
yapmak için çok uygun yerler. Son zamanlarda
trakking yapanların da gözdesi olan Kıyıköy’deki
Kazan Deresi’ni 2 kilometre kadar takip ederseniz Değirmendere Mevkii’ne ulaşıyorsunuz.
Burası da balık tutmak ve yürüyüş yapmak için
ideal. Kıyıköy’ün en güzel ve en karakteristik
özelliklerinden biri de nehirlerde sandal-motor
gezintisi yapmak.
Sandal-Motor Sefası
Kıyıköy arkası orman; önü deniz ve iki dere arasında
bir köy. Her iki nehirde de sandal kiralayıp, yemyeşil
sazların ve koyların arasında dolaşabilir, derelerde balık
tutabilir, orman içinde, küçük şelale ve dere kenarında
piknik yapabilirsiniz.
58
Nehirde ya da denizde tekne turu yapmak
isterseniz limandaki balıkçı barınağından
motorlu veya kürekli teknelerden çok uygun fiyata birini kiralayıp Kıyıköy’ün tadını
çıkarabilirsiniz. Sandalınız varsa, derelerde
bin bir çeşit kır çiçeğinin mis kokuları ve kuş
cıvıltıları arasında sakin sakin kürek çekerek
doğa sarhoşu olmanız mümkün. Güneşin
son ışıklarını Papuçdere’nin deniz ile buluştuğu alana bakan Kartaltepe’deki lokanta
ve çay bahçesinden izlemenin keyfi ise bir
bambaşka.
GEZİ
Aya Nikola Manastırı
9. yüzyılda yapılan ve Bizans döneminin dini
eserleri arasında yer alan bu manastır, kayalara
oyularak inşa edilmiş. Aya Nikola Manastırı’nın
eskiden keşişlerin dinlenme yeri olduğu söyleniyor. Buradaki sütunlar ve kabartmalar görmeye değer. Aya Nikola Manastırı’nın giriş katında
kilise ve mezarlık, üst katta keşişlerin dinlendiği
yerler; alt katta ise ayazma bulunuyor. Fakat kilisenin içi karanlık olduğu için yanınızda bir fener
getirmeniz iyi olur. Kilise, bakımsız durumda
olsa da yine de kesinlikle gezmeye değer.
Kıyıköy’de Balık Ziyafeti
Kıyıköy eski bir Rum balıkçı köyü, balıkçılık
geleneği de hala devam ediyor. Bu yüzden
Kıyıköy’de yeme-içme denince öncelik, balık
lokantalarında. Mevsimine göre değişen balık
çeşitleri arasında yörenin en ünlü balığı kılçığı
59
GEZİ
az, beyaz etli, lezzetli kalkan balığı. Mezgit, tekir, barbunya,
karagöz diğer rağbet gören balıklardan. Uygun havalarda
denize açılan balıkçıların yanı sıra derelerde tutulan kefal
balıkları, kayalıklardan toplanan, maydanozlu, limonlu sofraya getirilen haşlanmış pavuryalar bulunabilen lezzetlerden.
Kıyıköy’de balık yemek isterseniz kalkan, tekir, lüfer, karagöz
gibi çeşitler arasından seçim yapabilirsiniz. Midye ve pavurya
seviyorsanız, Kıyıköy sizin için tam bir cennet.
Kıyıköy’deki lezzet duraklarınız;
Son Tango Restaurant: (0 288) 388 62 83 / (0 542 ) 643 99 56
Zengin bir kahvaltı menüsü bulabildiğiniz gibi, özellikle
Karadeniz’in çeşitli balıkları ile zenginleştirilmiş mutfağı ile
çok tercih edilen bir mekandır. Mevsim balıklarını en lezzetli
sunumlarıyla tadabilirsiniz. Özellikle Kıyıköy’ le özdeşleşmiş
kalkan balığı denenmelidir. Lüfer, Çinekop, Palamut, Barbun,
Kırlangıç, İstarvit, Dil Balığı, Tekir, Mezgit, Hamsi, Mersin Balığı, Çipura, Kefal, Torik, Levrek ve alabalık mutfağın diğer balıklarıdır. Salatalar, mezeler, kalamar, karides, pavurya, midye,
manda yoğurdu, tatlılar, yerli yabancı içkiler servis edilen menünün diğer seçenekleridir.
Kartal Çay Bahçesi: ( 0 288 ) 388 65 46 / ( 0 542 ) 634 99 56
Burası Kıyıköy’ ün en çok ziyaret edilen ve en güzel manzarasına sahip mekanıdır. Bir çay bahçesi olarak işletmeye başlanan mekan, artık bir yeme içme mekanı olarak en çok tercih
edilen yerlerin üst sıralarında yer alır.
Marina : ( 0 288 ) 388 60 58 / ( 0 542 ) 586 04 72
Liman : ( 0 288 ) 388 30 94
Deniz Feneri : ( 0 288 ) 388 60 73
Köşk : ( 0 535 ) 358 20 10
Palaz : ( 0 288 ) 388 61 77
Yakamoz : ( 0 288 ) 388 61 59 / 388 60 92
Nerede Kalınır?
Kıyıköy’de bir hafta sonu konaklamaya karar verdiyseniz, ilçede lüks olmasa da 20’ye yakın mütevazi pansiyon bulunuyor. Pansiyonlarda iki veya üç kişilik odaların bulunmakta. Bir
kısmı deniz manzaralı sessiz, sakin olan pansiyonlardan başka, kiralanan evler, yazın ise çadır kurulabilecek kamp alanları
var.
Kıyıköy’de konaklayabileceğiniz başlıca yerler;
Hotel Endorfina : ( 0 288 ) 388 63 64
Genç Otel : ( 0 288 ) 388 65 88
Kıyıköy’e nasıl gidilir?
İstanbul’a 164 kilometre uzaklıktaki Kıyıköy’e gitmek için otobandan Edirne yolunu takip ederek Çerkezköy sapağından içeriye girmeniz gerekiyor. Buradan Saray yönüne saptıktan sonra, Kıyıköy
levhasını takip ederek yöreye ulaşabiliyorsunuz. Saray-Kıyıköy arası
yarım saat sürüyor. İstanbul- Kıyıköy ise 2 saatlik bir mesafede.
Bora Pansiyon : ( 0 288 ) 388 62 22
Gök Pansiyon : ( 0 288 ) 388 61 14
Duygu Pansiyon : ( 0 288 ) 388 63 84
(0 543 ) 863 93 43
Palaz Pansiyon : ( 0 288 ) 388 61 77
Yakamoz Motel : ( 0 288 ) 388 61 59
Sahil Pansiyon : ( 0 288 ) 388 62 18
Hülya Pansiyon : ( 0 288 ) 388 60 16
Aya Nikola Pansiyon : ( 0 542 ) 407 09 25
Midye Pansiyon : ( 0 288 ) 388 64 72
Koç Pansiyon : ( 0 288 ) 388 66 57
( 0 537 ) 324 72 52
60
Gül Pansiyon : ( 0 288 ) 388 64 39
Can Pansiyon : ( 0 536 ) 928 93 98
(0 546 ) 219 20 81
ÜNLÜ
ALIŞVERİŞ
ALTINBAŞ
AYDINLI
Adanalı ünlü yazar Orhan Kemal’in 1961’de
yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanan
ve Adana’da çekilen ‘Hanımın Çiftliği’
dizisinde canlandırdığı “Zaloğlu Ramazan”
rolüyle gerek oyunculuğu gerekse
kullandığı Adana şivesiyle büyük beğeni
kazanan Necip Memili ile Orion’dayız.
ok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdiğimiz oyuncu,
canlandırdığı karakter Zaloğlu Ramazan ile ilgili olarak “Ramazan karakterini çok seviyorum.
Ramazan’ın romandaki karakterden daha saf, naif,
ezilen, her denileni yapan biri olması beni çok etkiliyor.
Ramazan kesinlikle kötü bir adam değil. Olayları dikkatle
incelerseniz onun da kendince haklı sebepleri olduğunu
görürsünüz. Kıyafetinin içinde çok enteresan bir karakter
ve bu yönü onu herkesten ayırıyor” diyor. Kendisine katılmamak mümkün mü?
Bugüne kadar sizi Gece-Gündüz, Bez Bebek, Arka
Sokaklar, Beşinci Boyut, Yaprak Dökümü ve daha birçok projede izledik. Oyunculuğa nasıl başladınız?
62
ÜNLÜ
ALIŞVERİŞ
Çocukluğumdan beri oyuncu olma arzusu
vardı bende. O zamanlar oyunculuk kafamda
çok başka yerdeydi. 1980’li yıllardaki her çocuk gibi ben de bir dönem “Süperman”dim.
Çocukluk hikâyecim olan babaannemin kırmızı
mutfak önlüğü vardı. Önlüğün üzerine kömür
ile “S” yazıp, Süperman gibi yüksek bir yerden
atlardım. Uçmanın nasıl bir duygu olduğunu
merak ederdim hep, hatta bu uğurda burnumu
bile kırdım. Lise döneminde de tiyatroya amatör olarak başladım.
Tiyatroya karşı olan ilginizi ilk ne zaman
keşfettiniz ve tiyatro ile tanışmanız nasıl
oldu?
Profesyonel olarak oyunculuğa başlamadan
önce iplik fabrikasında çalışıyordum. Akşamları ise amatör bir topluluğumuz vardı, orada
oyun çalışıyorduk. Oyunumuzun yönetmeni
ise Seyhan Kültür Merkezi’nden bir ağabeyimiz idi. O çalışmalar sırasında bana Seyhan
Kültür Merkezi’nde çalışmam için teklifte bulundu. Orada çalışmak demek hemen sahneye
çıkmak demek değildi. Orada çalışan ustaların
yanında pişmek demekti, dekor çakmak, kostüm dikmek, bakkala gitmek, yer silmek, çay
taşımak demekti. Ama bir lütuftu benim için.
Üç ay boyunca bahsettiğim bu işlerin hepsini
yaptım. Tiyatronun genel sanat yönetmeni Erdal Cindoruk çalışkanlığımı görünce bana o dönem provaları yapılan Recep Bilginer’in Utanç
Dünyası adlı oyununda bir mahkum rolü verdi.
Burada üç sene çalıştıktan sonra konservatuarı
kazandım.
KERVAN
KOTON
ADİL IŞIK
63
ÜNLÜ
ALIŞVERİŞ
Şu an herkesin çok beğenerek izlediği
Hanımın Çiftliği dizisinde Zaloğlu Ramazan rolüyle yer alıyorsunuz. Bu projeyi
kabul etmenizdeki en önemli etken neydi?
Öncelikle dizinin Orhan Kemal’in ölümsüz
eserinden uyarlanmış olması, Faruk Teber’le
çalışacak olmak, 12 yıllık arkadaşım Caner
Cindoruk’la (Hanımın Çiftliği’nde Kemal rolünde) aynı dizide oynamak projeyi kabul
etmemde en önemli etkenlerdi. Kız arkadaşıma da danıştım ve bana kesinlikle “EVET”
dedi. Bu da benim için önemliydi ve dizide
yer almayı kabul ettim.
Size gelen senaryolarda en çok nelere
dikkat ediyorsunuz? Hangi senaryolar
size “evet kabul ediyorum” cevabını verdiriyor?
Elimden geldiği kadar her rolü oynamaya
çalışıyorum. Bir projede yer almaya karar verirken oyuncu kadrosu, yönetmen, yapımcı
benim için çok önemlidir. İstanbul’a geleli 3
yıl oldu, hayatımda önemli iki şey oldu. Hanımın Çiftliği ve Yaprak Dökümü gibi oyuncu kadrosu çok güçlü önemli iki projede yer
aldım.
Hanım’ın Çiftliği dizisi yayınlandığı ilk
günden beri izleyici tarafından yoğun ilgi
görüyor. Dizinin bu kadar sevilmesinin
sebebi sizce nedir? Siz rolünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hanımın Çiftliği’nin çok sevilmesini, bir
dönem filmi olmasına, çekim tekniğinin,
oyuncu kadrosunun iyi olması ve bu aralar
Adana dizilerinin revaçta olmasına bağlıyorum. Ramazan karakterini çok seviyorum.
Ramazan’ın romandaki karakterden daha
saf, naif, ezilen, her denileni yapan olması
beni çok etkiliyor. Ramazan’ın saf ve temiz
bir kişiliği var ve kesinlikle kötü bir adam
değil. Olayları dikkatle incelerseniz onun da
kendince haklı sebepleri olduğunu görürsünüz. Kıyafetinin içinde çok enteresan bir karakter ve bu yönü onu herkesten ayırıyor.
NIKE
“Çok konuşmam, yerine göre söz söylerim.
Her zaman iyi niyetli bir insanım. Hümanistim.
Eğlenmeyi, gülmeyi, güldürmeyi çok severim.”
Hanımın Çiftliği dizisinde yer aldığınız
rolle, Adana’nın tanıtımına katkılarınızdan dolayı size Adana Rotary Kulübü tarafından ‘Meslek Hizmet Ödülü’ verildi.
Ödülü aldığınızda neler hissettiniz?
İstanbul’da Yeni Sahne adında bir tiyatro ekibimiz var. Biz “Uçurtmanın Kuyruğu”
oyun galasını Adana’da yaptık. Çok güzel bir
galaydı. Birçok ismi Adana’ya götürdüğü-
64
TURKCELL
ÜNLÜ
ALIŞVERİŞ
CONVERSE
İŞBİR YATAK
müz için bu ödülü Caner Cindoruk ve bana
verdiler. Bu ödüle layık görülmek beni çok
duygulandırdı.
Bugüne kadar hangi tiyatro oyunlarında
yer aldınız?
2000 ile 2003 yılları arası Seyhan Belediyesi’nde
Recep Bilginer-Utanç Dünyası, Ferhan ŞensoyŞahları da Vururlar, Ferhan Şensoy-Parassız Yaşamak Pahalı, Dimitri Passatas-Yalancı, Erman
Canatan-Batakhane Güzeli, Bremen Mızıkacıları, Turgut Özakman-Töre. 2003 ile 2007 yılları arası Çukurova Devlet Konservatuarı’nda
Nezihe Araz-Afife Jale, William ShakespeareMacbetch (Performans), Dinçer Sümer-Eski
Fotoğraflar, Tuncer Cücenoğlu-Kadıncıklar,
Grigoriy Gorin-Bir Efes Masalı, Nikolay Vasilyeviç Gogol-Müfettiş oyunlarında oynadım. Hala
Savaş Dinçel’in Uçurtmanın Kuyruğu adlı oyununda oynuyorum.
OKAFE
Yeni Sahne ve Uçurtmanın Kuyruğu hakkında bilgi alabilir miyiz?
Konservatuarda öğrenci olduğum zamanlardı. 2006 yılında Adana’da Caner’le Uçurtmanın Kuyruğu adlı oyunu okuduk ve çok etkilendik. Dramaturjik çalışmasını yaptık ama
imkânsızlıklar yüzünden bir türlü hayata geçiremedik. Daha sonra 2009’da İstanbul’da
Caner’le ev arkadaşlığı yaptığımız dönem
bu oyunu oynama fikri tekrar aklımıza girdi.
Başladık provalara nereye gideceğini düşünYKM
65
ÜNLÜ
ALIŞVERİŞ
ADIDAS
meden. Ama hepimizin aklında bir tiyatromuz olsun
fikri hep vardı. Fikrimizi artık o da istanbul’da yaşadığından Erdal Cindoruk ile paylaştık. Hepimizin hayali
olduğundan Uçurtmanın Kuyruğu vesilesi ile İstanbul
Yeni Sahne adında bir çalışma mekânımız oldu.
Televizyon ve tiyatro sahnesi, ikisinde de asıl olan
oyunculuk olsa da, birbirinden oldukça farklı alanlar. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Telafisi olan şey, zor değildir. Televizyon oyunculuğunu çok rahat yapabilirsiniz ama tiyatro yapmak bu
kadar kolay değildir. Tiyatroda karakteri yaratabilmek
için uzun bir süreç vardır, 30-35 gün rolüne hazırlanırsın. Tiyatrodan daha keyif alıyorum. Tiyatro benim için
daha heyecan verici.
Türkiye’de sizi bir oyuncu olarak en çok zorlayan
şeyler nelerdir?
Tek kelimeyle sansür. Günümüzde tiyatroya çok fazla
sansür uygulanmaya başladı. Gazetelerde karikatürlere konu olacak haberler okurken “yok artık” diyorum.
Okumuşsunuzdur kapatılan tango salonları, oyunda
sigara içtiği için ceza yiyen oyuncu… Düşünce özgürlüğü gibidir sanat yapmak. Bunu düşünemezsin denemeyeceği gibi böyle sanat yapamazsın da denmez.
Sanat, açık seçik ve net olmalıdır; sanatın prangaları
PIRLANTA KUYUMCULUK
66
ŞARK HALI
ÜNLÜ
ALIŞVERİŞ
olmamalı, dört duvar arasına konmamalıdır.
Hayat sokaktadır, sansür dünyanın en yanlış
şeyidir.
Tiyatro ve sinemada kendinize örnek aldığınız, aynı sahnede yer almak istediğiniz, sizi çok etkileyen oyuncular var mı?
Savaş Özdemir her zaman “ Başkası gibi
olmaya çabalama kendin gibi ol” der. Örnek
aldığım oyuncu yok ama çok beğendiğim
sanatçılar var. Münir Özkul, Sadri Alışık, Uğur
Polat, Hakan Beyol, Rasim Öztekin, Şener
Şen ve daha birçok isim…
ÖZSÜT
“Televizyon oyunculuğunu çok rahat
yapabilirsiniz ama tiyatro yapmak bu kadar
kolay değildir.“
CHIPSTIX
Tiyatroya dair hedefleriniz, hayalleriniz
nelerdir?
Öncelikle İstanbul Yeni Sahne’ye bir sahne
kazandırabilmek. Sonra da dilediğim arkadaşlarımla kaygısız tiyatro yapabilmek. Şimdi işler ve kafalar biraz karışık. Günümüzde
benimle birlikte mezun olan oldukça yetenekli ancak dizilerde oynamadığı için tiyatro
yapamayan bir sürü arkadaşım var. Çünkü
seyirci maalesef televizyonda gördüğü adamın oyununa gidiyor. Özel tiyatrolar gişe
kaygıları yüzünden dizilerde oynayan kişilerle çalışmayı seçiyorlar. Şehir tiyatrolarının
ve devlet tiyatrolarının durumu malum. Tüm
bu haklı nedenlerle bir sürü yetenekli insan
kendi mesleklerini icra edemez hale geliyorlar. Benim hayalim inandığım arkadaşlarımla özgürce tiyatro yapabileceğim günlere
kavuşmak.
Sanatın diğer alanlarına da ilginiz var
mı? Neleri yapmak sizi keyiflendirir?
Bateri, davul gibi vurmalı enstrümanlara
bayılırım. Kitap okumayı çok severim. Öykü
okuyorum. Genelde dolaşmak bana çok keyif veriyor.
Kendinizi nasıl biri olarak tanımlarsınız?
Çok konuşmam, yerine göre söz söylerim.
Her zaman iyi niyetli bir insanım. Hümanistim. Eğlenmeyi, gülmeyi, güldürmeyi çok
severim.
Giyim tarzınız nasıldır, ne tür kıyafetler
giyinmekten hoşlanır, nerelerden alışveriş yaparsınız?
Modayı takip etmiyorum, uyumlu şeyler
giymem. Tercih ettiğim belli markalar yoktur. Yakıştığını hissediyorsam, kıyafet ayırt
etmem. Takım elbiseden nefret ederim. Çok
bakımlı olduğumu söyleyemem.
67

Benzer belgeler