Araştırma Raporu/13 - MİSAM | Mülkiye İktisadi ve Sosyal

Transkript

Araştırma Raporu/13 - MİSAM | Mülkiye İktisadi ve Sosyal
Araştırma Raporu/13
12.06.2016
AZGELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE
DIŞ BORÇ SORUNU*
Şevket TÜYLÜOĞLU**
“Bir kişinin karnını doyurmak istiyorsan ona bir balık ikram
et; ama karnını her gün doyurmak istiyorsan ona balık tutmayı
öğret” (Çin atasözü).
ÖZET
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dış borçlara başvurma nedeni başlangıçta kalkınma
amacını gerçekleştirmek iken; zamanla yapısal sorunlarla, ortaya çıkan ekonomik krizlerle, yeni
kalkınma sorunlarıyla ve bizzat dış borç sorununun kendisiyle mücadele etmek gibi amaçlara
evrilerek çeşitlenmiştir. Bu çalışmanın amacı azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde söz konusu
çeşitlenmeyle birlikte ortaya çıkan dış borç düzeylerini değerlendirmek ve söz konusu evrilme
sürecinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktır. Bu bağlamda dış yardım ihtiyacı, alternatif dış
kaynaklar, borç veren kurumlar, dış yardımların nedenleri ve olası etkileri teorik olarak
incelenmektedir. Ayrıca dış yardımlarda kurumsal gelişmeler, ortaya çıkan borç krizleri ve dış
yardım çabaları ele alınmaktadır. Son olarak gelişmekte olan ülkeler ve yoksul ülkelerde dış borç
düzeyleri ve dış borç oranları incelenmekte ve Türkiye için de kısa bir değerlendirme
yapılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Azgelişmiş Ülkeler, Gelişmekte Olan Ülkeler, Kalkınmanın Finansmanı, Dış Borç, Dış
Yardım, HIPC, MDRI
*
Bu çalışma, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dış borç sorununun değişimini ve dönüşümünü
anlamak amacıyla tasarlanmış bir çalışmanın 2015 yılına ait ilk halidir. Çalışmanın geliştirilmesi sürecinde
eleştiri ve katkıları içeren fikir alış verişleri için [email protected] iletişim adresini belirtmek yararlı
olacaktır. Çalışmanın kalkınmanın finansmanı, dış borçlar ve dış yardımlarla ilgilenenlere yararlı olması
beklenmektedir.
**
Prof. Dr., Gazi Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü.
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
GİRİŞ
Tarihsel olarak azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dış borçlanmanın nedenleri,
etkileri ve ortaya çıkan sorunların çözümleri diğer ülkelerden farklılaşmaktadır. Özellikle
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden itibaren bu ülkelerin temel amacı azgelişmişlikten
kurtulmak, sanayileşmek ve gelişmiş ülkelerle aralarındaki gelişmişlik farklılıklarını
ortadan kaldırmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için gerekli olan tasarrufların ve diğer
ulusal kaynakların genellikle yetersiz olduğu ve dolayısıyla dış kaynaklara/dış borçlara/dış
yardımlara başvurulmasının bir zorunluluk olduğu düşünülmüştür.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Soğuk Savaşın getirdiği uluslararası
rekabet ortamında, dış yardıma açık/dış yardım alınabilecek bir uluslararası ortam
şekillenmiş bulunmaktaydı. Böyle bir ortamda, söz konusu ülkelerin kalkınmasına destek
olmanın amaçlandığı ve –bir kısım bağışların yanı sıra- göreli olarak uygun koşullarda
borç verilebildiği/alınabildiği için, bu ülkeler özelinde dış borç yerine daha çok dış yardım
kavramının kullanıldığı/kullanılageldiği de görülmüştür. Böyle bir ortamda azgelişmiş
ülkeler borçlanma yoluyla kalkınma çabalarına başlamış ve söz konusu çabalar tüm
gelişmekte olan ülkelere de yaygınlaşarak devam etmiştir.
Bu şekilde düşünülmüş ve yaygınlaşmış olmakla birlikte, kalkınma sorununa
çözüm üreteceği düşünülen dış borçların zamanla çözümlenmesi gereken en temel
kalkınma sorunları arasına girdiği görülmüştür. Alınan kaynakların ne kadar etkin
kullanılabildiği ve kalkınmayı ne kadar ilerletebildiğine dair tartışmalar sürekli devam
etmiştir. Ortaya çıkan tarihsel gelişmelerle birlikte, dış borçlara başvurmanın nedenleri de
değişmiştir. Dış borçlara başvurma nedenleri başlangıçtaki kalkınma amacının ötesine
geçmiş, zamanla yapısal sorunlarla, ortaya çıkan ekonomik krizlerle, yeni kalkınma
sorunlarıyla ve bizzat dış borç sorununun kendisiyle mücadele etmek gibi amaçlara
evrilerek çeşitlenmiştir.
Bu çalışmanın amacı azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde söz konusu
çeşitlenmeyle birlikte ortaya çıkan dış borç düzeylerini değerlendirmek ve söz konusu
evrilme sürecinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktır. Bu bağlamda aşağıda dış yardım
ihtiyacı, alternatif dış kaynaklar, borç veren kurumlar, dış yardımların nedenleri ve olası
etkileri teorik olarak incelenmektedir. Ayrıca dış yardımlarda kurumsal gelişmeler, ortaya
çıkan borç krizleri ve dış yardım çabaları ele alınmaktadır. Son olarak gelişmekte olan
ülkeler ve yoksul ülkelerde dış borç düzeyleri ve dış borç oranları incelenmekte ve
gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye için de kısa bir değerlendirme yapılmaktadır.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
1. Dış Yardım ve Kalkınma
1.1. Kalkınmanın Finansmanı ve Dış Yardım İhtiyacı
İlk kalkınma teorileri kalkınmaya yönelik açıklamaların yanı sıra, dış borçların ve
dış yardımların nedenlerini de teorik olarak ortaya koyan ilk çalışmalar olmuşlardır (Yenal,
1967: 32). Söz konusu teoriler (Rosenstein-Rodan, 1961; Rostow, 1960; Nurkse, 1952
vb.), az gelişmiş ülkelerde kalkınmayı finanse edebilmek için gerekli tasarruf
kaynaklarının ve dolayısıyla da yatırım miktarının genellikle yetersiz olduğu ve bu yüzden
dış kaynaklara başvurulmasının bir zorunluluk olduğu tespitinden hareket etmişlerdir. Dış
yardım veya dış borç kaynaklarının iç tasarruflara eklenmesiyle, iç tasarrufların sunduğu
imkânlardan daha fazla yatırım yapılmasına olanak sağlanacağına vurgu yapmışlardır.
Teorik çalışmaların önemli bir kısmı, “kalkış (take-off)” veya “kendini-besleyen
büyüme (self-sustained growth)” aşmasına geçiş gibi kalkınmanın belli bir aşamasına
geçilene kadar dış yardımların alınması/verilmesi, dolayısıyla yardımların sürekli
olmaması gerektiğini de vurgulamışlardır. Dış yardımlarda amaç sadece yaşam
standartlarını yükseltmek ve refaha bir ilave yapmak değil, iktisadi kalkınmayı
uyarmak/iteklemek ve hızlandırmak şeklinde düşünülmüştür (Yenal, 1967: 32-34).
Kalkınma iktisadı ve uluslararası iktisat literatüründe kalkınmanın dış finansman
ihtiyacı “ikili açık (dual gaps)” kavramı ile geliştirilmiştir1. Buna göre, azgelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde finanse edilmesi gereken iki temel açık/darboğaz ortaya
çıkmaktadır. Bunlar tasarruf ve döviz darboğazıdır. Birincisi yurt içi finansman
kaynaklarının yetersizliğinden, ikincisi ise azgelişmiş ülkelerin karşılaştıkları dış ödeme
sorunlarından kaynaklanmakta olup; her ikisi de dış kaynak ihtiyacını ortaya çıkaran
önemli bir unsur olmaktadır.
Kalkınma sürecinde karşılaşılan darboğazları gidermede iç ve dış finansman
kaynağı olmak üzere iki temel finansman kaynağı bulunmaktadır. İç finansman
kaynaklarının en önemlileri gönüllü tasarruflar, vergiler ve diğer kamu gelirleri, yurt içi
borçlanmalar ve enflasyondur2. İç finansman kaynaklarıyla elde edilebilecek tasarruflarla
ülkenin ihtiyaç duyduğu tasarruf miktarı arasında bir tasarruf açığının ortaya çıkması
olanak dahilindedir. İç tasarruflarla yetinilmesi durumunda kalkınma düzeyi istenen
1 Ayrıntılı açıklama için bkz. Thirlwall, 1994: 302-310.
2 Kalkınmanın iç finansman kaynakları hakkında daha ayrıntılı bilgiler için kalkınma iktisadı kitaplarına
bakılabilir; örneğin, Thirlwall, 1994: 273-299; Manisalı, 1975: 146-157; Berber, 2004: 298-309.
3
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
düzeyde gerçekleştirilemeyebilir veya genellikle yurt içi olanakların sunacağı düzeyle
sınırlı kalır (Töre, 1972: 91-94). Bu yüzden, pek çok azgelişmiş ve gelişmekte olan ülke
açısından dış finansman kaynaklarına başvurmak önemli bir zorunluluk olarak ortaya
çıkmaktadır. Buna bağlı olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren dış yardım veren ülkeler
ve uluslararası kuruluşların sayısı artmış ve pek çok ülke tarafından dış finansman
kaynaklarına yoğun bir şekilde başvurulmuştur (Töre, 1972: 103-104).
Bu gelişmelerle birlikte alınan borç ve yardımların kalkınma sürecine katkı sağlayıp
sağlamadığına dair tartışmalar da devam etmektedir. Genel olarak borçlar bir
finansman/tasarruf kaynağı olarak yatırımları ve büyümeyi artırmaktadır. Öte yandan
alınan borçlar faizi ile birlikte geri ödeneceği için, gelecekte ülkenin tasarruf
kaynaklarından düşülecektir. Sürekli dış borcun ve borç servislerinin varlığı gelecekte
tasarrufu ve dolayısıyla da büyüme ve kalkınmayı tehdit edecektir. Borç servisleri, özel
tasarruflardan ödenmesi ölçüsünde, gelecekte yatırımların daha az yapılmasına; devlet
tarafından ödenmesi ölçüsünde de, kamu harcamalarının/kamu hizmetlerinin daha az ve
vergilerin daha fazla olmasına neden olacaktır.
Alınan borçların söz konusu tehdidi giderecek şekilde verimli yatırımlara
yönlendirilebilmesi ve gelecekte borç yükünün azaltılabilmesi ölçüsünde yararlı olacağı
söylenebilir. Bu durumda borç yükü ve borçların sürdürülebilir olup olmaması önemli bir
sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Dünya genelinde ülkelerin bir kısmı bu konuda başarılı
olabilirken, ağırlıklı bir çoğunluğu için aynı şeyi söylemek zordur. Aşağıda alternatif dış
finansman kaynakları kısaca ele alınarak dış borçların analizi sürdürülmektedir.
1.2. Kalkınmanın Finansmanında Alternatif Dış Kaynaklar
Kalkınmanın finansmanında alternatif dış kaynaklar resmi ve özel kaynaklar olarak
ikiye ayrılabilir. Resmi kaynaklar ya çok yanlı uluslararası finansal kuruluşlar
(International Financial Institutions-IFIs) ya da iki yanlı olarak gelişmiş ülke hükümetleri
tarafından verilirler (Seyidoğlu, 2003: 754; Odedokun, 2005; Rodrik, 1995: 4)3.
1.2.1. Resmi Kaynaklar
1. İki yanlı (bilateral) kaynaklar: Borç veren (donor) ülke hükümeti tarafından borç
alan ülke hükümetine doğrudan doğruya sağlanan kaynaklardır. Bunlar finansal bağışlar
3
Burada açıklanan resmi ve özel kaynaklarla ilgili bilgiler (bir sayfa kadar) büyük ölçüde “Tüylüoğlu,
2013:212-213”ün gözden geçirilerek yeniden yazılmasıyla oluşturulmuştur. Benzeri bir durum 2 nolu başlık
altında yer alan bazı paragraflar için de geçerli olmakla birlikte, açıklanan konu ve kullanılan kaynaklar
büyük ölçüde farklılaşmıştır.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
(financial grants), Resmi Kalkınma Yardımı (Official Development Assistance-ODA)
bağlamında imtiyazlı (concessional) borçlanmalar, ODA bağlamı dışında (non-ODA)
imtiyazlı borçlanmalar, teknik yardımlar ve son olarak gıda yardımlarıdır (genellikle doğal
afet ve felaketlerde).
2. Çok yanlı (multilateral) kaynaklar: Birleşmiş Milletler’e (BM) (United NationsUN) bağlı ajanslar, Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF), alt
kurumlarıyla birlikte Dünya Bankası (World Bank-WB)4 ve diğer çok yanlı kalkınma
bankaları (Multilateral Development Banks-MDBs) tarafından borç alan ülkelere sağlanan
yardımlardır. Bunlar bağışlar (WB oldukça az vermekte, genel olarak BM ajansları),
imtiyazlı (ODA) borçlanmalar (BM ajansları hariç), imtiyazlı olmayan (non-ODA)
borçlanmalar (BM ajansları hariç) ve son olarak teknik yardımlardır.
1.2.2. Özel Kaynaklar
1. Borçlar: Bunlar ticari banka kredileri (genellikle zengin ülkelerde sadece kredi
vermeye uygun görülenlere), tahvil (bond)/portfolyö yatırımları (genellikle zengin
ülkelerde sadece kredi vermeye uygun görülenlere) ve ihracat kredileridir.
2. Hisse senedi (equity) yatırımı: Bunlar portfolyö hisselerine (portfolio equity)
yatırım ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır (Foreign Direct Investment-FDI)
(genel olarak zengin ülkelere ve az gelişmiş ülkelerde maden kaynakları sektörüne).
3. Yabancı Hükümet Dışı Organizasyonların (Non-Governmental OrganizationsNGOs) yardımları: Bunlar oldukça özel ilgi alanlarında finansal bağışlar (grants) ve malhizmet temin etme gibi çeşitli türlerde yardımlardır.
Burada dış kaynaklar kısaca resmi (çok yanlı-iki yanlı) ve özel kaynaklar şeklinde
tasnif edilerek özetlenmiş ve kaynakları sağlayan kurumlar belirtilmiştir. Bu kaynakları
sağlayan (donör) konumundaki kurumlar; çok yanlı veya bölgesel kalkınma bankaları,
IMF, BM ajansları, gelişmiş ülke hükümetleri ve ODA ajansları, uluslararası vakıflar,
küresel şirketler, uluslararası NGO’lar, uluslararası dini (örneğin kilise) temelli
organizasyonlar ve son olarak ev sahibi ülke kaynakları şeklinde kategorize edilebilir (WB,
4
WB Grubu IBRD (International Bank for Reconstruction and Development / Uluslararası İmar ve Kalkınma
Bankası), IDA (International Development Association / Uluslararası Kalkınma Birliği) ve IFC’ye
(International Finance Corporation/Uluslararası Finans Kurumu) ilave olarak; MIGA (Multilateral
Investment Guaarantee Agency / Çok taraflı Yatırım Garanti Anlaşması) ve ICSID (International Center for
the Settlement of Investment Disputes / Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Merkezi)
kurumlarını da içermektedir. Ancak MIGA ve ICSID borç veren kurumlar değillerdir ve bu yüzden MDB’ler
arasında sayılmamaktadırlar.
5
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
2005). Belirtmek gerekir ki, çok yanlı kurumlar, iki yanlı yardım sağlayan hükümetler ve
ODA anlamında bağış yapan hükümet ajanslarının verdiği yardımları resmi, bunun
dışındaki yardımları özel kaynaklar kategorisi içinde değerlendirmek gerekir.
1.3. Dış Yardım Vermenin Nedenleri ve Dış Yardımın Olası Etkileri
Ülkelerin dış yardım veya borç vermek istemesinin nedenleri ve yardımların borç
alan ülkeler üzerindeki etkileri literatürde oldukça yoğun bir şekilde tartışılmıştır. Burada
ayrıntılara girmeden, önce gelişmiş ülkelerin dış yardım ve borç verme nedenleri ve sonra
da dış borç veya yardım alan ülkeler üzerinde ileri sürülen etkileri, maddeler halinde
özetlenmektedir. İlk olarak dış yardım veren ülkeleri motive eden nedenler şunlardır
(Thirlwall, 1994: 326-328; Odedokun, 2005):
1. Başkalarını düşünme veya insancıl nedenler: Doğal afet ve felaketlere karşı
güvence; borç alan ülkelerde ortaya çıkan diğer zararlı sonuçların azaltılması; bu ülkelerde
ekonomik büyümeyi desteklemek örnek verilebilir.
2. Dinsel nedenler ve borç verenlerin inandığı –cinsiyet eşitliği gibi- ilişkileri
destekleme (örneğin bazı NGO’lar).
3. Borç verenlerin kendi çıkarı: Stratejik ve güvenlik çıkarları (örneğin ABD);
politik çıkarlar ve tarihsel birliği koruma (örneğin Birleşik Krallık); kültürel genişleme
(örneğin Fransa); ve son olarak -yardımı bir yatırım türü görerek- ekonomik ve ticari
çıkarlar sağlama, bu bağlamda ihracat genişlemesi, istihdam oluşturma, -gıda
yardımlarında olduğu gibi- iç üreticileri destekleme, petrol ve diğer stratejik madenlere
ulaşmayı güvence altına alma (örneğin Japonya) örnek verilebilir.
4. Küresel kamu malı sağlama: Bu saik spesifik bir ülkenin değil, tüm küresel
topluluğun yararına yöneliktir. Bu bağlamda örneğin çevrenin korunması, küresel
ısınmanın azaltılması ve bazı hastalıkların yaygınlaşmasının önlenmesi gibi sorunların
ortadan kaldırılması gibi amaçlar dikkate alınmaktadır.
Dış yardımın borç alanlar üzerindeki etkileri ise pozitif ve negatif etkiler şeklinde
ikiye ayrılabilir:
1. Pozitif Etkiler: Yatırım ve döviz açığı arasındaki farkı azaltarak büyüme
desteklenebilir; gıda yardımı ve diğer acil yardımlarla maruz kalınan zararlar azaltılabilir;
ve teknik yardımlarla teknolojik gelişme desteklenebilir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin dış yardıma başvurmalarının asıl nedeni bunlardır.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
2. Negatif Etkiler: Yardımlar borç alanların siyasal bağımsızlık şikayetlerine neden
olabilir; siyasal ve stratejik dürtülerle verilen dış yardımlar kötü niyetli diktatörleri
destekleyebilir (örneğin Kongo); ekonomik bozulmalara neden olabilir (örneğin ulusal
paranın aşırı değerlenmesine yol açarak borç alan ülkelerin ihracatta rekabet gücünü
zayıflatabilir ve gıda yardımı iç tarımsal faaliyetleri baltalayabilir); elde edilen bağlı
krediler (tied credits) borç alanların en düşük fiyat ve en uygun kalitede satınalma
olasılıklarını araştırmalarına izin vermez; yardımlar –bir olasılık olarak teknik yardımlar
hariç olmak üzere- “balık yakalamayı” öğretmeksizin5, alıcılara “balık verir” ve bu yüzden
verilen destekler bitip tükenmeyen “sürekli yardım bağımlılığı” sendromunu desteklemiş
olur.
Belirtmek gerekir ki, eleştiriler hem iki yanlı yardımlara hem de Washington
Konsensüsü6 olarak ileri sürülen katı reçeteler nedeniyle IMF, WB ve diğer çok yanlı
finansal kuruluşların uygulamalarına da yöneltilmektedir.
2. Dış Yardımlarda Tarihsel Gelişim
2.1. Dış Yardımlarda Kurumsal Temeller
Gelişmiş ülke hükümetlerinin veya çok yanlı kurumların yoksul ülkelere, yaşam
standartlarını geliştirmek amacıyla, yardım etmesi gerektiği düşüncesi göreli olarak yeni
bir olgudur. 1930’lu yıllarda Milletler Cemiyeti (League of Nations) en eski “çok yanlı
kalkınma yardımı programları”nı başlatan kurum olmuştur. Milletler Cemiyeti’nin kamu
sektörü ve fiziksel yatırımların desteklenmesi vurgusu kendi döneminde egemen bir
düşünce olmuştur. Bununla birlikte Bretton Woods öncesi, çok yanlı borç verme sistemi
hiçbir zaman kurumsallaşmamıştır (Lindbaek vd., 1998: 61).
Belirtilen dönemde uygulamada azgelişmiş ülkelere dış borç olarak sermaye
transfer edilmesi oldukça sınırlı düzeylerde gerçekleşmiştir. Bu anlamda Fransa ve
İngiltere’nin sömürgeleri altındaki ülkelere zaman zaman iki yanlı yardımda bulunduğu
bilinmektedir. İki Savaş arasında bir kısım yardımlar da askeri nitelikte bulunmaktaydı.
5
“Bir kişinin karnını doyurmak istiyorsan ona bir balık ikram et; ama karnını her gün doyurmak istiyorsan
ona balık tutmayı öğret” (Çin atasözü).
6 Söz konusu Konsensüs (Washington Concensus) politikaları şu şekilde özetlenebilir: Mali disiplin, kamu
harcamaları öncelikleri (örneğin “white elephants” denilen ekonomik olmayan yatırım projelerinin ortadan
kaldırılması, desteklerin azaltılması veya kaldırılması), vergi reformu, finansal liberalizasyon, istikrarlı ve
rekabetçi döviz kuru, ticaret liberalizasyonu, liberal FDI rejimi, özelleştirme, kamu yararını korumayan
regülasyonları kaldırmak ve bankacılık düzenlemeleri gibi uygulamalarla regülasyonları kuvvetlendirmek,
aşırı işlem maliyetleri olmaksızın mülkiyet haklarını güvence altına almak. Ayrıntılı bilgi için bkz.
Williamson, 2002; Williamson, 2004.
7
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
Bunlar dışında, aşağıda açıklanacağı gibi, BM kararlarından esinlenerek yapılan ilk büyük
yardım, 1948 yılında uygulamaya konulan Marshall yardımları olmuştur (Alpar, 1980:
151).
Kapsamlı bir yardım düşüncesi 1945 yılında BM’nin ilk genel kurul toplantısında
gündeme gelmiş ve kabul edilmiştir. Bu düşünceye göre gerçek bir barış ancak üye
ülkelerin gelişmişlik bakımından aralarında önemli farkların olmaması ile sağlanabilir. Üye
ülkelerin bir kısmının ekonomik bakımdan güçlü, diğer bir kısmının zayıf olması, zayıf
olanların dış müdahalelere uğramalarına ve büyük güçlükle sağlanan dünya barışının
yeniden tehlikeye girmesine neden olabilir. Bu nedenle BM bünyesinde mali ve teknik
alanlarda ekonomik bakımdan zayıf ülkelere yapılacak yardımın özelliklerinin belirlenmesi
ve bu konuda ortaya çıkacak sorunlara çözüm bulunabilmesi için gerekli kurumsal çabalar
başlatılmıştır (Alpar, 1980: 151-152).
Milletler Cemiyeti’nin deneyimine göre, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arası
dönemden önemli bir ders alınmıştır. Buna göre, Savaş sonrası yeniden yapılanma ve imar
için gerekli kaynakları sağlamak için özel sermaye piyasaları yeterli değildir. Çünkü
uluslararası sermaye akımları istikrardan ziyade istikrarsızlığa ve küresel konjonktüre göre
değişen eğilimlere sahiptir. Ayrıca özel kar peşinde koşan özel dış finans kaynakları
kamusal ve toplumsal açıdan anlamlı ve karlı olan projelerde çoğunlukla yer almamaktadır
(Rodrik, 1995: 1). Bu yüzden pek çok ülke üretken yatırımları finanse edecek yabancı özel
sermayeyi çekmekte başarısız oluyordu. Dolayısıyla çözüm olarak, bir yandan ikili
yardımlara yönelik ilgi artarken, diğer yandan da ABD ve diğer sermaye zengini ülkelerin
sermaye katkıları ile desteklenecek uluslararası bir kalkınma bankasının kurulması
düşüncesi ortaya çıkmıştır (Gurria ve Volcker, 2001: 5).
Belirtmek gerekir ki, 1942’de ilk uluslararası banka düşüncesi ve önerisi,
“Kalkınma (Development)” kavramı dahil olmadan, sadece İmar Bankası (Bank for
Reconstruction)” olarak ileri sürülmekteydi. Bretton Woods’a gidilen süreçte ve
tartışmalardan sonra banka önerisine bu kavram da ilave edilerek IBRD’nin kurulmasına
karar verilmiştir. Böylece 1944 yazında Bretton Woods’ta WB’nin (IBRD) IMF ile birlikte
kurulması
hem
çok
yanlı
finansal
yardımı
ve
hem
de
yardımın
araçlarını
kurumsallaştırmıştır (Lindbaek vd., 1998: 61).
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Soğuk Savaş’ın getirdiği rekabet ortamının da
etkisiyle, kalkınma düşüncesine, pratiğine ve aynı zamanda kalkınma işbirliği kurumları ve
araçlarının oluşturulmasına başlangıç noktası sağlamıştır. Bundan sonra 1947’de ABD
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
Dışişleri Bakanı George C. Marshall’ın başlattığı ve Marshall Planı olarak bilinen Avrupa
İmar Programı (the European Recovery Program) 1948’de yürürlüğe girmiş (Alpar ve
Ongun, 1987: 101) ve tüm ekonomik yardım programlarının temeli olmuştur. Marshall
Planı uygulandığı dönemde WB önemli ölçüde kalkınma yardımı verirken, ABD’nin
Avrupa’ya iki yanlı yardımları da artmıştır (Lindbaek vd., 1998: 61). Belirtmek gerekirse,
Marshall Planı’nın idaresi Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC) tarafından
yürütülmekteydi7.
Marshall Planı’nın Avrupa’da ortaya çıkan başarılı uygulaması dış yardım
programlarının etkinliğine dair bir inanç ortaya çıkarmış, Savaş sonrası dünyada izlenen
göreli ekonomik başarı bu inancı kuvvetlendirmiştir. İktisat tarihçilerince “altın çağ
(golden age)” olarak adlandırılan dönem boyunca (1940’lı yılların sonu ile 1970’li yılların
ortalarına kadar), gözle görülebilir dünya ekonomik büyümesi uluslararası yardımlaşma
isteği ve uluslararası işbirliğinin genişlemesi ile birlikte sürdürülmüştür (IDS, 2000: 2).
Marshall Planı üç açıdan kalkınma yardımlarını etkilemiştir: Birincisi, Avrupa’nın
göze çarpan ekonomik canlanması ve başarısı Plan’ın etkin olduğunu göstermiştir. İkincisi,
Marshall Planı görevlilerinin çoğu deneyimlerini WB’ye taşımıştır. Üçüncüsü, Plan
kurumsal kapasiteleri güçlü olan ve göreli olarak gelişmiş olan ülkelere uygulanmıştır; bu
durum azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde kalkınmaya engel teşkil eden en önemli
faktörün kurumsal yapılanmanın ihmali olduğunu göstermiştir (Lindbaek vd., 1998: 6263).
Bundan sonra ortaya çıkan birçok uluslararası kurum (IDA, IFC, MDB’ler,
UNCTAD, vb.) dış yardımların kurumsal tabanını geliştirmiştir. Ayrıca 1960 yılında
OEEC
(1961’de
OECD
olmuştur)
bünyesinde
Kalkınma
Yardımları
Komitesi
(Development Assistance Committee-DAC) kurulmuştur8. OECD ile birlikte gelişmiş
ülkelerin öncülüğünde, yardımların kayıt altına alınması, planlanması ve etkin yönetilmesi
bakımından daha düzenli bir döneme girildiği söylenebilir (Akçay, 2012: 12-13).
7
OEEC (The Organisation for European Economic Cooperation), savaşla harap olmuş Avrupa kıtasının
yeniden inşası için ABD tarafından finanse edilen Marshall Planını yönetmek amacıyla 1948 yılında
kurulmuştur. 1961 yılında resmi olarak OECD’ye (The Organisation for Economic Co-operation and
Development) dönüşmüştür (OECD, 20014).
8
ODA ifadesi 1961 yılında DAC tarafından literatüre kazandırılmıştır. 1972’de DAC tarafından yapılan
tanımlamaya göre, gelişmekte olan ülkelere ve çok yanlı kurumlara yapılan aktarmalar, ekonomik kalkınma
ve refahı hedefliyorsa ve en az %25’i bağış niteliğinde ise, ODA kapsamında değerlendirilmektedir. DAC
tarafından ileri sürülen borç veren ülkelerin GSMH’sinin %0,7’sinin ODA için tahsis edilmesi düşüncesi
1970 yılında BM tarafından da uygun bulunmuştur (Akçay, 2012: 5-6, 28-29).
9
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
2.2. Borç Krizleri ve Dış Yardım Çabaları
1950’li ve 1960’lı yıllarda dünyada yaşanan olumlu ekonomik ve sosyal
göstergelerle birlikte kalkınma yardımlarının önemli rol oynadıkları düşünülürken, 1970’li
yılların başından itibaren bu göstergeler sona ermeye başlamıştır. ABD dahil olmak üzere
pek çok sanayileşmiş ülke düşük büyüme hızı ve enflasyonu bir arada yaşamış
(stagflasyon); Japonya, Doğu Asya Kaplanları ve birkaç petrol ihracatçısı ülke dışındaki
tüm ülkeler düşük ekonomik büyümeye ve ekonomik güçlük sergileyen yıllara girmiştir
(Leeds, 1980).
1973’ten itibaren petrol fiyatlarının artışı ile birlikte OPEC ülkeleri (Organization
of Petroleum Exporting Countries) cari işlemler fazlası vermeye başlamıştı. Bu fazlalıklar
belli düzeylerde Avrupa piyasasına aktarılmış ve azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin
borçlanabilecekleri yeni bir kaynağın ortaya çıkmasına neden olmuştu (Alpar, 1980: 154).
Bu süreçte petrol ithal eden azgelişmiş ve gelişmekte olan çok sayıda ülkenin cari işlemler
açığı ise artmaya başlamıştı. Bu ülkelerde söz konusu açıkların kapatılması için resmi ve
özel kaynaklardan sağlanan dış borçlar sürekli artış göstermiştir (Alpar, 1980: 156).
1970’li yıllarda petrol fiyatları artışı ile birlikte gelişmiş ülkelerin de pek çoğu
resesyona girmişti. Dolayısıyla bu ülkelere hammadde ihraç eden azgelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerin mallarına olan talepleri düşmüştü. Talepteki bu daralma ürünlerin fiyatlarını
da düşürmüştür. Her iki nedene bağlı olarak azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihracat
gelirleri azalmıştır (Esener, 2013: 85). İhracat gelirlerinin azalması borçların ödenmesinin
zorlaşmasına ve borç yükünün büyümesine neden olmuştur.
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde uygulanan ithal ikameci politikalar da dış
borçlardaki artışın nedenleri arasına girmiştir. İthal ikameci politikalarla –enerji ve diğer
aramalı ithalatına bağımlı olarak- kurulmuş olan sanayide üretimi sürdürmek, petrol
fiyatlarının artması nedeniyle daha pahalı ve daha fazla dış borca dayalı hale gelmiştir.
Sendikaların oldukça güçlü olduğu bu dönemde, dış açık vermemek veya dış borca
başvurmamak için sanayi üretimini durdurma veya yavaşlatma imkânı da yoktu. Sonuçta
borçlanarak da olsa üretim sürdürülmek durumundaydı. Dolayısıyla üretim artışı dış
borçların artışına bağlı hale gelmişti.
Böyle bir üretim yapısının arkasından dış borçların sarmala ve krize dönüşmesinin
nedenlerinden
biri
de
ekonomilerin
etkinsiz
yönetimidir.
Bu
bağlamda
ülke
politikacılarının iyi planlanmamış projeleri, kaynak israfı, politik istikrarsızlıklar ve çıkar
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
gruplarının varlığı etkinsizlik nedenleri arasında sayılabilir. Ayrıca 1980’li yıllara
gelindiğinde faiz oranlarının yükselmesi dış borçlanmanın koşullarını ve yeniden
borçlanarak borç ödemelerini sürdürmeyi zorlaştırmıştır (Esener, 2013: 85-86).
Bu nedenlere bağlı olarak dış borçlar artarken, 1982 yılında Meksika’nın borçlarını
ödeyemeyeceğini ilan etmesiyle borç krizi daha fazla görünür hale gelmiştir. Meksika'yı
diğer gelişmekte olan ülkelerin (başta Brezilya, Şili ve Arjantin gibi diğer Latin Amerika
ülkelerinin) izlemesi, sorunun yayılmasında büyük rol oynamıştır (Zerenler, 2003: 195).
Bundan sonra borç sorununun çözümlenmesi için çeşitli çabalar sarf edilmeye başlamıştır.
Ve bundan sonra borç sorunu borçların ödenememesi ve tahsil edilmesindeki zorluklara
dönüşmüştür.
Alacaklı konumundaki uluslararası ticari bankalar borç krizi ortaya çıktığında kredi
vermeyi durdurarak alacaklarını tahsil etmenin yollarını araştırmaya başladılar. Bu ortamda
finansal destek sağlama işi büyük ölçüde IMF ve WB’nin sorumluluğunda kaldı. Bu
kurumlar tarafından sağlanan finansal destekler zaman zaman yeterli olmaktan çıktığında,
Paris Kulübü9 de devreye girmiştir. Paris Kulübü, borçlarını ödeyemeyen ülkelere borcun
yeniden şekillendirilmesi (rescheduling) ve uygun koşullarda yeni nakit sağlanması
şeklinde destek vermekteydi. Ancak bu destekleri IMF ile anlaşmanın yapılmış olmasına,
yani yapısal uyum programlarına bağlı olarak uygulamaktaydı (Ohno, 2006).
Bu arada uluslararası organizasyonlar yeni borç verme kolaylıkları ve koşullarını
ortaya çıkarmış bulunmaktaydı. Bu bağlamda IMF ve WB yapısal uyum adı verilen ve
reformlara bağlı olan yeni borçlanma araçları geliştirirken, diğer MDB’ler de kendi
politika temellerini ve ödeme-borç verme araçlarını geliştirdiler. 1980’li yılların ortalarına
kadar “politika reformu” çok yanlı finans sisteminin en temel özelliği olmuş ve günümüze
dek varlığını sürdürmüştür (IDS, 2000: 2-3, 98-99).
Bu dönemde 1985 yılında ABD’de Hazine Sekreteri James Baker tarafından borçlu
ülkeler için bir Plan ileri sürüldü. Baker Planı borçlarını ödemede zorlanan ülkelere
9
Ortaya çıkışı 1956’ya uzanan Paris Kulübü, borçlu ülkelerin ödeme zorluklarına karşı koordineli ve
sürdürülebilir çözümler bulmak amacıyla bir araya gelen ve resmi kreditörlerden oluşan gayri resmi bir
gruptur. Borçlu ülkelerin makroekonomik ve finansal istikrar için gerekli reformları üstlenmeleri koşuluyla,
Paris Kulübü kreditörleri uygun borç imkânları sunmaktadır. Sunulan imkânlar temelde borcun yeniden
şekillendirilmesine dayanmaktadır (Clubdeparis, 2014). Ayrıca benzeri bir platform olan Londra Kulübü de
bir ülkenin ticari banka borçlarının yeniden şekillendirilmesinde ortak bir yaklaşım belirlemek amacıyla bir
araya gelen gayri resmi bir gruptur. Paris Kulübü’nden farklı olarak bir ofisi, sekretaryası veya
organizasyonu bulunmamaktadır (UNCTAD, 2000: 30). Her iki kulübün de konusu borçlu olan kamu
kurumları olup, Paris Kulübü’nde alacaklı konumda olanlar devletler, Londra Kulübü’nde ise özel bankalar
olmaktadır (Eğilmez, 2006).
11
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
borçların yeniden şekillendirilmesini ve belli koşullar yerine getirildiğinde yeni nakit
sunulmasını öngörmekteydi. Bu öngörüyle Plan borçların ödenememesi sorununu likidite
sorunu olarak algılayıp, ödemenin ertelenmesinin sorunu çözeceğini varsaymıştır. Ancak
zaman içinde bunun yeterli olmadığı, borcun bir miktarının silinmesi ve başka çözümlerin
bulunması gerektiği anlaşılmaya başlanmıştır (Ohno, 2006).
Buna bağlı olarak 1989 yılında ABD Hazine Sekreteri Nicholas J. Brady tarafından
sunulan yeni bir Plana göre, piyasa temelli (ticari krediler dahil) borcun azaltılmasına
başlandı ve yeni borçlanmaların vadesi uzatıldı. Bazı ülkelerin borç stoklarında indirimlere
gidildi. Örneğin Polonya ve Mısır’ın bir kısım borçları silindi ve basitçe iptal edildi (Ohno,
2006). Bunun karşılığında borçlu ülkelerden yapısal reformların gerçekleştirilmesi ve
ihtiyatlı makroekonomik politikaların uygulanması talep edildi. Brady Planı’nın borçların
kısmen affı ve kısmen de yeni borçlanma imkânlarının arttırılması yoluyla borçlu
ekonomileri rahatlattığı ve sorunun çözümüne katkı sağladığı bilinmektedir (Esener, 2013:
88).
Hem Baker Planı hem de Brady Planı büyük ölçüde IMF, WB ve diğer MDB’lerce
finanse edilmiştir. Bu süreçte IDA’nın önemli bir rol oynadığı vurgulanmalıdır (Sanford,
2003: 14). Bu Planlara benzer şekilde günümüze kadar çok sayıda inisiyatif başlatılmış ve
uygulanmıştır. Örneğin 1989 yılında G-7 ülkeleri, azgelişmiş ülkelerin dış borçlarının
düşürülmesi amacıyla “Toronto Şartları” olarak bilinen bir karar almışlardır. Bunu 1991
yılında “Londra Şartları” izlemiştir. 1994 yılında “Napoli Şartları” adı altında borç affı
fikri gündeme gelmiştir (Esener, 2013: 87). Paris Kulübü çok sayıda görüşme ve çaba
içinde yer almıştır.
Ne var ki, bütün bu çabalara rağmen, 1990’lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerde dış
borçlanma sorunları artarak devam etmiştir. Hatta bu kez artan borçlar yeni ihtiyaçlara,
yeni sorunlara ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde finansal krizlere eşlik ederek devam
etmiştir.
Bu bağlamda 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla ortaya çıkan “geçiş
ekonomileri” için ciddi bir dış yardım ihtiyacı kendini gösterdi. Öte yanda birçok orta
düzeyde gelişmekte olan ülkede (1994’te Meksika, 1997’de Asya, 1998’de Rusya, 1999’da
Brezilya, 2001’de Türkiye ve Arjantin’de) finansal krizler ortaya çıktı. Bu krizlerin çoğu
kısa dönemli ticari banka borçları veya borsa ve döviz hareketleriyle kendini gösterdi.
Özellikle Asya’da özel sektör borçları ve sermaye çıkışlarının krizlere eşlik ettiği
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
görülmüştür (Ohno, 2006). Krizler, krizden çıkış için yeni borçlanmaların yolunu açarak,
gelişmekte olan birçok ülkede borçluluğun daha da artmasına neden olmuştur.
2008 yılında ortaya çıkan küresel ekonomik kriz döneminde gelişmekte olan
ülkelerin borçları daha fazla artmaya başlamıştır (borçların sürdürülebilirliğini gösteren
borç oranlarında ise önemli sayılabilecek iyileşmeler görülmüştür). Bununla birlikte,
küresel ekonomik krizden sonra gelişmiş ülkelerin dış borç sorunları daha fazla gündeme
gelmiş ve azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarma isteği olumsuz
etkilenmiştir. Hatta olası büyük krizler için IMF ve diğer çok yanlı kurumların
kaynaklarının yeterli olamayabileceğinden hareketle, gelişmekte olan ülkelerin de küresel
finansal istikrar için katkı sağlaması gerektiği gündeme gelmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin dış borçları gelişmiş ülkelerin dış borçlarının gölgesinde
kalırken, en az gelişmiş ve ağır borçlu yoksul ülkeler ayrı bir “hikaye” olarak yollarına
devam etmektedir. Aşağıda azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin 2000’li yıllardaki dış
borç düzeyinden hareketle dış borç sorunlarında meydana gelen gelişmeler ayrıntıya
girerek değerlendirilmektedir.
3. Azgelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Düzeyi
3.1. Gelişmekte Olan Ülkeler
Dünya Bankası’nın GSMH’yi esas alarak yapmış olduğu sınıflandırmaya göre ülke
ekonomileri düşük, orta ve yüksek gelirli ekonomiler olarak sınıflandırılmaktadır.
Bunlardan ilk iki grup, azgelişmiş ülkeleri de içerecek şekilde, genel olarak gelişmekte
olan ülkeler kategorisinde değerlendirilmektedir (“WB, 2014” raporunda bu anlamda 124
gelişmekte olan ülke bulunmaktadır). Aşağıda bu ülkelerin dış borç stoku ve oranlarında
meydana gelen gelişmeler açıklanmakta ve değerlendirilmektedir.
3.1.1. Dış Borç Stoku
Gelişmekte olan ülkelerde dış borç stoku düzeyi 2000’li yıllar boyunca artmaya
devam etmiştir. Borçların yıllara göre gelişimi Tablo 1’de gösterilmektedir.
Tablo 1: Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Düzeyi, 2000-2012 (Milyar Dolar)
Yıllar
2000 2005 2007 2008 2009 2010 2011 2012
Dış borç stoku
1.965 2.338 2.993 3.262 3.542 3.987 4.438 4.830
Uzun dönem dış borç 1.635 1.794 2.260 2.511 2.643 2.828 3.106 3.406
Kısa dönem dış borç
269
481
700
703
749 1.000 1.172 1.278
Not: Rakamlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: WB (2014), International Debt Statistics 2014, The World Bank, Washington DC: 35.
13
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
Tablo 1’de görüldüğü gibi tüm gelişmekte olan ülkelerin dış borçları 2000 yılında 2
trilyon dolara yakın iken, 2012 yılında 5 trilyon dolara yaklaşmıştır. Dış borç stokuna
yapılan yıllık yeni ilaveler 2010 ve 2011 yılında 450 milyar dolar kadar, 2012’de ise 400
milyar dolara yakın olmuştur. Dış borçlar içinde kısa dönemli borçlar daha fazla artmıştır.
Dış borçlar 2007 küresel krizine doğru ılımlı düzeyde bir artış sergilemiştir. Ancak
2007 ve sonrasında dış borçlar daha hızlı artarak, 2011 yılında 5 trilyon dolara yaklaşmaya
başlamıştır. 2007 ve sonrasında kısa dönemli borçlardaki artışın yanı sıra, IMF kredisi
kullanımı da artmıştır. Bununla birlikte (Tablo 1’de ayrıca gösterilmemekle birlikte) IMF
kredisi kullanımının toplam borçlar içindeki payı oldukça küçüktür. Kısa dönemli borçların
giderek artması Grafik 1’de üstte yer alan ilk iki çizgi arasındaki mesafenin giderek
artması ile görülebilmektedir.
Grafik 1: Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borçların Görünümü, 2000-2012 (Milyar Dolar)
6000
Milyon Dolar
5000
Dış borç stoku
Uzun dönem dış borç
4000
Kısa dönem dış borç
3000
2000
1000
0
2000
2005
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Kaynak: Tablo 1’deki veriler kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.
Dış borçlarda meydana gelen artışların küresel kriz ve sonrası gelişmelere eşlik
ettiğinin belirtilmesinde yarar bulunmaktadır. Ekonomik ve finansal kriz sadece gelişmiş
ülkeler için değil, aynı zamanda azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için de finansal
akımların önemini ve dış borçların artabileceği riskini göstermiştir.
Küresel krizle birlikte gelişmiş ülkelerin borcu daha fazla artmıştır. Gelişmekte
olan ülkelerin dış borcu, belirtilen artış eğilimine rağmen, 43 trilyon doları geçen G-7
ülkelerinin dış borçlarının yanında oldukça küçük; hatta 15 trilyon doları geçen ABD’nin
dış borcunun üçte birinden daha azdır (WB, 2014: 21-22). Bununla birlikte, gelişmiş
ülkelerin borç sorunlarını çözebileceği ve çözdükten sonra normal ekonomik yaşama
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
geçebileceği konusunda fazla bir tereddüt duyulmazken, azgelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeler için aynı şeyi söylemek oldukça güçtür.
Her şeyden önce azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler borç sorunun çözülmesi için
ekonominin kötü yönetilmesi, kaynakların etkinsiz alanlarda kullanımı ve kurumsal
zayıflıklar nedeniyle daha dezavantajlı gözükmektedir. Bu yüzden gelişmiş ülkelere
kıyasla uzun dönemde borçların sorun olmasını ortadan kaldırmak için gerekli kapasiteleri
daha zayıftır.
Ayrıca gelişmiş ülkeler genel olarak temel kalkınma ve üretim altyapısını yeterince
tamamlamış bulunmaktadır. Bunun için, borç sorunlarını çözdükten sonra bu problemler
ile daha az mücadele etmek zorunda kalacaklardır. Buna karşılık azgelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler, dış borç sorunlarını çözmüş olsalar bile, temel kalkınma altyapısını sağlamak
ve ekonominin üzerinde yükseleceği temelleri kurmak gibi ek görevleri başarmak
zorundadırlar.
Son olarak azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler borçları ile mücadele ederken, eş
anlı olarak (eğitim, sağlık, yoksulluk, demokrasi, savaş, çatışma, vb.) çok sayıda başka
kalkınma sorunları ile de mücadele etmek zorundadırlar. Gelişmiş ülkelerin bu tür
sorunları, karşılaştırmalı olarak minimal düzeylerde bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, -çok kullanılan bir deyimle “elma ile armut”un toplanması veya
kıyaslanması gibi olacağından- gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin borç
sorununun
büyüklüğünü
birbiriyle
karşılaştırarak
değerlendirme
imkânı
ortadan
kalkmakta; her bir kategori kendi içinde değerlendirmeyi gerektirmektedir.
Ülkeler arasındaki kurumsal farklılıkları görmezden gelmeyi normal karşılayarak
kıyaslama yapabilmek için bile, en iyi olasılıkla az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin
borçlarına gelişmiş ülkelerle arayı kapatabilmeleri için gerekli olan kalkınma/kaynak
maliyetlerini
eklemek
gerekir
ki,
bunu
da
yapabilmek/ölçebilmek
mümkün
gözükmemektedir. Dış borç stokunun kıyaslanması için yapılan bu değerlendirmeler, dış
borç oranlarının kıyaslanması için de geçerlidir.
3.1.2. Dış Borç Oranları
Gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarında ortaya çıkan artışa rağmen, bu ülkelerin
dış borçlarının sürdürülebilirliğine yönelik oranlarda önemli iyileşmeler görülmüştür. Bu
durum Tablo 2’de görülmektedir.
15
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
Tablo 2: Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Oranları, 2000-2012 (%)
Yıllar
2000
2005
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Dış borç/GSMH
37,0
27,2
23,9
21,9
23,7
22,3
21,3
22,1
Dış borç/ihracat
127,6
80,5
69,4
62,9
83,4
75,4
69,3
71,9
Borç servisi/ihracat
21,1
13,8
10,8
9,9
12,5
11,0
10,0
9,8
Kısa dönem/dış borç stoku
13,7
20,6
23,4
21,5
21,2
25,1
26,4
26,5
Rezervler/dış borç stoku
28,9
74,3
104,8
111,7
120,8
124,2
122,3
117,6
Not: Rakamlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: WB (2014), International Debt Statistics 2014, The World Bank, Washington DC: 35.
Tablo 2’den izlenebileceği gibi, 2000’li yılların başında dış borç/GSMH oranı
%40’a yakın iken, 2012’de %21-22 düzeylerine kadar düşmüştür. Dış borç/ihracat oranı
ise %127’nin üstünde iken, %70’e kadar düşmüştür. Küresel ekonomik ve finansal krize
rağmen, bu iyileşmelerin gerçekleşmesi önemli bir başarı olarak değerlendirilmelidir. En
temel borç oranlarına göre gelişmekte olan ülkelerde dış borç yükünün ılımlı bir seyir
izlediği söylenebilir.
Tablo 2’de kısa vadeli borçların toplam içindeki payı 2000 yılında %13-14 iken,
2005-2009 arasında %20-21 civarlarına yükselmiştir. Bu oranın 2010’da %25 ve
sonrasında %26,5 düzeylerine çıkması riskli bir durumu göstermektedir. Bununla birlikte
kısa vadeli borçlarda artan riskler, dış borçların %118’ine karşılık gelen rezervler ile
hafifletilmiştir. Bunu destekleyecek şekilde 2000’de %21 olan borç servisinin ihracata
oranı da 2012’ye gelindiğinde %10’a kadar düşmüştür.
Küresel ekonomik kriz bazı gelişmekte olan ülkelerin uluslararası rezervlerini
azaltmıştır. Fakat gelişmekte olan ülkelerin tamamı toplamda rezerv artışı yaşamışlardır.
Genel olarak gelişmekte olan ülkeler döviz yeterliliği açısından da önemli iyileşmeler
sağlamışlardır. 2000’li yıllar boyunca borcun ihracata oranı azalırken, rezervlerin borca
oranı artış göstermiştir.
Dış borç oranlarında bu iyileşmelerin ortaya çıkmasının nedenlerinden biri de,
özellikle kamu borçlanmalarında artan ölçüde dış borçlanma yerine iç borçlanmaya
gidilmesidir. Bu yolla kamunun dış borcunda fazla bir artış olmaması, toplam dış borçların
GSMH’ye, ihracata ve rezervlere göre daha düşük kalmasına neden olmaktadır. Kamunun
bu eğilimi Grafik 2’de görülmektedir.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
Grafik 2: Düşük Gelirli Ülkelerde Kamuda İç Borçların Toplam Borçlara Oranı, 2000-2010 (%)
Kaynak: Jesse Griffiths (2013), Global Financial Flows, Aid and Development, CONCORD
AidWatch, March 2013, www.concordeurope.org: 15.
Grafik 2’den görüleceği gibi, gelişmekte olan ülkelerde genel olarak kamu
borçlarında, 2000 yılında %15’ten daha az olan iç borçların oranı 2010’doğru %30’a
yaklaşmıştır. Kısaca kamu açısından iç borçlanma artan ölçüde önemli bir kaynak olarak
kullanılmaya başlamıştır. Dış borç stoku ve yükünün azaltılması bakımından bu yönelme
anlamlıdır. Bununla birlikte, iç borçlanmanın pahalı bir borçlanma türü olacağı ve dış
borçlanmadan daha maliyetli olacağı durumlarda, bu gelişmeye de dikkatle yaklaşılmalıdır.
Anlaşılacağı gibi azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde son yıllarda -dikkatle
yaklaşılması gereken bazı oranlar olmasına rağmen- dış borç/GSMH ve dış borç/ihracat
göstergeleri gibi genel kabul gören oranlar itibariyle anlamlı bir şekilde iyileşmeler
görülmüştür. Bunun en önemli nedenleri GSMH büyüme hızının ve ihracat hacminin
artması olmuştur. Bunlara ilave olarak birincil malların uluslararası fiyatlarının artması,
uluslararası sermaye akımlarının borçtan hisse senedine ve doğrudan yabancı sermayeye
doğru yönelmesi sayılabilir. Ayrıca düşük gelirli ülkeler için geliştirilen özel borç
inisiyatifleri/kolaylıkları bağlamında dış borç yükümlülüklerinin geniş ölçüde hafiflemesi
de bu nedenler arasında sayılabilir (WB, 2012: 9). Aşağıda azgelişmiş ve yoksul ülkelerin
borç yükü incelenmekte ve değerlendirilmektedir.
3.2. Ağır Borçlu Yoksul Ülkeler
Genel olarak azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin borçları yıllar içinde ortadan
kalkmış olmayıp, aksine artmıştır. Kısaca alınan borçlar borçları ortadan kaldıracak şekilde
üretim
kapasitesinin
artırılmasına
ve
döviz
kazandırıcı
alanlara
yeterince
yönlendirilememiştir (Esener, 2013: 94). Bununla birlikte son yıllarda bu ülkelerin
17
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
borçlarını sürdürebilmelerine ilişkin borç oranlarında önemli iyileşmelerin ortaya çıktığı
görülmeye başlamıştır. Yoksul ülkeler özelinde bu gelişmelerin ortaya çıktığı sürecin
anlaşılmasında yarar bulunmaktadır.
3.2.1. Borç Kolaylığı Çabaları
Daha önce açıklandığı gibi, 1970’li yılların sonlarında mal fiyatları düşerken faiz
oranları artmış ve bu durum gelişmekte olan ülkelerin dış borç ödemede zorlanmasına
neden olmuştu. Borçlar ve borç faizleri, ülkelerin kalkınmalarını tehlikeye atacak şekilde,
kendi kendini yeniden üretmeye başlamış ve borçlarda kartopu etkisi ortaya çıkarmıştı. Bu
durum yoksul borçlu ülkelerin borçlarını geri ödeyemeyeceklerinin anlaşılmasına ve kabul
edilmesine neden olmuştur. Bu farkındalık kreditörler tarafından borcun yeniden
şekillendirilmesinin ve daha sonra silinmesinin yolunu açmıştır (Looringhe ve Ruben,
2013: 2).
Bu doğrultuda zaman içinde donör ülkeler ve kurumlar tarafından borçların
temizlenebilmesi için çeşitli kolaylıklar/inisiyatifler geliştirilmiştir. Bilimsel açıdan da borç
kolaylığı (debt relief10) olarak incelenmesi gereken teorik ve pratik bir alan ortaya
çıkmıştır. Teorik olarak borç kolaylığı uygulamalarında donör ülkeler için temel hedef
yoksul borçlu ülkelerin borçlarını temizleyebilmesini mümkün hale getirmektir (Cassimon,
2013: 3).
Borç kolaylığı bağlamında 1980’li yıllardan itibaren ağır borçlu ülkeler için daha
ileri düzeyde bir şeylerin yapılması gerektiği zaman zaman gündeme gelmiştir. Bu
ülkelerin kendileri de zaman zaman uluslararası finansal kuruluşlara ve Paris Kulübü’ne
başvurmuştur (Ohno, 2006). İlk uygulamalarda borç kolaylığının finansmanı geniş ölçüde
Paris Kulübü ekseninde yürütülen imtiyazlı (ODA) ve imtiyazsız (non-ODA) borçlanmalar
üzerinden yürütülmüş ve koşullara bağlı olarak borcun yeniden şekillendirilmesi
operasyonları ile uygulanmıştır. Bu operasyonlar önce borç servisleri üzerinden, daha
sonra borç stokları üzerinden yapılmıştır (Cassimon, 2013: 3).
Bu yola yoğun olarak başvurulmuş olmasına rağmen, çabaların etkin sonuçlar
vermediği görülmüştür. Çok sayıda azgelişmiş ülke ağır borç yükü altında ve ekonomik
durgunluk içinde 1990’lı yıllara girmiştir (Ohno, 2006). Söz konusu çabalar alıcı ülkelerin
10
Bu çalışmada “debt relief” karşılığı olarak “borç kolaylığı” deyimi kullanılmaktadır (“borcun
hafifletilmesi” olarak da kullanılabilir). Borç kolaylığı borcun yeniden şekillendirilmesi (ertelenmesi, faiz ve
vade koşullarının yeniden ayarlanması) veya anapara ve faizlerin belli ölçülerde silinmesi olarak
uygulanabilmektedir. Anaparanın bir kısmından veya tamamından vazgeçilmesi, faiz ödemelerinden
vazgeçilmesi veya faiz oranların azaltılması yollarıyla borç büyümesinin yavaşlatılması, durdurulması ve
hatta azaltılması, böylece borçların ödenebilir hale getirilmesi ve borç ödemelerinde rahatlama sağlanması
amaçlanmaktadır.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
borçlarını sürdürülebilir hale getirememiştir. Geleneksel yardım modellerinde olduğu gibi
borçlu ülkelere sadece doğrudan ek nakit sunmak yeterince etkili olamamıştır. IMF’in
kalkınma yönelimi olmadan verdiği kredilerde olduğu gibi, koşullara bağlı sunulan söz
konusu destekler geniş ölçüde etkin olmayan bir görünüm arz etmiştir (Cassimon, 2013: 3).
Bununla birlikte 2000’li yıllarda yoksul ülkelerin dış borç oranlarında önemli
iyileşmelerin ortaya çıkmaya başladığı görülmüştür. Bu iyileşmelerin en önemli
nedenlerinden biri geliştirilen özel inisiyatifler ve borç ödeme kolaylıklarıdır. Bu
kolaylıkların başında 1990’lı yılların ikinci yarısında ve 2000’li yıllarda uygulanan HIPCs
(Heavily Indebted Poor Countries) İnisiyatifi ve 2005 yılından itibaren devreye giren
MDRI (Multilateral Debt Relief Initiative) kolaylığı gelmektedir.
Borç kolaylığı çabalarının temelde borç stoku, borç akımı ve koşulları üzerinde
olumlu bir etkiye sahip olması beklenir. Bununla birlikte borç kolaylığının düzenleme ve
uygulama şekli, bu çabaların ne kadar etkin olacağı üzerinde temel bir rol oynamaktadır
(Looringhe ve Ruben, 2013: 2). Buna bağlı olarak HIPC ve MDRI’nin önceki
uygulamalara göre daha başarılı olmasının en önemli nedeni, borç kolaylığı sunulurken,
ülkenin kalkınmasını ilerletmenin ve kapasitesini geliştirmenin de hedeflenmiş olmasıdır.
Aşağıda bu konuda ortaya çıkan gelişmeler açıklanmaktadır.
3.2.2. HIPC ve MDRI Uygulamaları
Borç kolaylığı çabaları 1996’da HIPC İnisiyatifinin ortaya konulmasıyla yeni bir
uygulama alanı buldu (Cassimon, 2013: 4). Kısaca HIPC İnisiyatifi sürdürülemez borç
yükü altında bulunan ülkelerin durumunu hafifletmek için borç kolaylığı sağlamak
amacıyla Dünya Bankası ve IMF tarafından yürütülen bir programdır (WB, 2014: 182).
Ayrıca Dünya Bankası ve IMF dışında çok yanlı organizasyonlar ve hükümetlerin de dahil
olduğu daha geniş uluslararası finansal çevreler çok sayıda ağır borçlu yoksul ülkelerin dış
borç yükünün sürdürülebilir düzeylere düşürülebilmesi için birlikte çalışmışlardır (IMF,
2013).
HIPC İnisiyatifi uygulamasıyla, uygun kabul edilen düşük gelirli ülkelerin
borçlarını sürdürülebilir bir düzeye indirerek (by-cancelling), dış borçların restore edilmesi
ve temizlenmesi amaçlanmıştır. Sürdürülebilir düzeyleri göstermek için ödemeler dengesi
anlamında borcun ihracata oranı eşiği ve mali anlamda borcun mali gelire oranı eşiği
tanımlanmıştır (Cassimon, 2013: 4).
Her hangi bir ülkenin HIPC İnisiyatifinden yararlanabilmesi için belli kriterleri
sağlaması gerekmektedir. Örneğin sürdürülemez borçlara sahip olmak, IDA’dan faizsiz
19
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
kredi ve bağış alabilmeye uygun olmak ve IMF’in Yoksulluğun Azaltılması ve Büyüme
Fonundan (Poverty Reduction and Growth Trust) borçlanabilmeye uygun olmak gibi
(ayrıntılı koşullar için: IMF, 2013).
Koşulların sağlamasına göre ülkeler için belirlenen karar aşaması ve tamamlanma
aşaması bulunmaktadır. Karar aşamasında bulunan ülkeler borç servislerindeki başarısızlık
durumunda ara kolaylık (interim relief) almaya başlarken, tamamlama aşamasında bulunan
ülkeler tam borç kolaylığından (full debt relief) yararlanırlar. Buna göre, 39 ülke potansiyel
olarak HIPC İnisiyatifi için uygun olup, 35’i IMF ve diğer kreditörlerden tam borç
kolaylığı almaktadır. Bir ülke (Çad) karar aşamasında olup, ara aşamada borç
kolaylığından yararlanmaktadır. Üç ülke de potansiyel olarak uygun olup, henüz karar
aşamasına ulaşmamıştır. HIPC İnisiyatifi altında yardım alan ülkelerin listesi Tablo 3’te
sunulmaktadır.
Tablo 3: HIPC İnisiyatifi Altında Yardım Alan Ülkeler, 2013
Tamamlama Aşaması Sonrasında Yer Alan Ülkeler (35)
Afganistan
Gambiya
Mozambik
Benin
Gana
Nikaragua
Bolivya
Gine
Nijer
Burkina Faso
Gine-Bissau
Ruanda
Burundi
Guyana
Sao Tome ve Principe
Kamerun
Haiti
Senegal
Orta Afrika Cum.
Honduras
Sierra Leone
Komoros
Liberya
Tanzanya
Kongo Cum.
Madagaskar
Togo
Demokratik Kongo Cum.
Malawi
Uganda
Fildişi Sahili (Côte d’Ivoire)
Mali
Zambiya
Etiyopya
Moritanya
Ara Ülkeler (Karar ve Tamamlama Aşaması Arasında) Yer Alan Ülkeler (1)
Çad
Karar Aşaması Öncesinde Yer Alan Ülkeler (3)
Eritre
Somali
Sudan
Kaynak: IMF (2013), “Debt Relief Under the Heavily Indebted Poor Countries (HIPC)
Initiative”, IMF Factsheet, http://www.imf.org/external/np/exr/facts/hipc.htm, Erişim:
09.01.2014.
Tablo 3’te görüleceği üzere, bu İnisiyatif altında, 30’u Afrika’da olmak üzere, 36
ülke onaylanmış bulunmaktadır. 35 ülke HIPC İnisiyatifi altında kesinleşmiş borç kolaylığı
alan ülkeleri göstermektedir. Ara aşamada bulunan Çad karar aşamasına ulaşmış, fakat
henüz tamamlama aşamasına ulaşmamıştır. Karar aşaması öncesinde yer alan Eritre,
Somali ve Sudan ise potansiyel olarak uygun ülkeler olup, HIPC ve MDRI’den
yararlanmak isteyen ülkeleri göstermektedir.
1999 yılında İnisiyatif kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmiş olup, borç kolaylığı
yoksulluğun azaltılması ve sosyal politikalarla genişletilmiştir. Ödemeler dengesi ve mali
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
eşik oranları düşürülerek %150 ve %250 olarak belirlenmiş11 ve yoksulluğun azaltılması
çabaları ile güçlendirilmiştir (Cassimon, 2013: 4).
İnisiyatif 2005 yılında BM Bin Yıl Kalkınma Hedefleri (Millennium Development
Goals-MDGs)12 doğrultusunda gelişmeleri hızlandırmaya yardımcı olmak amacıyla, MDRI
İnisiyatifi ile desteklenmiştir (IMF, 2013). Kısa bir tanımlamayla MDRI programı HIPC
sürecini tamamlayan ülkelere ilave bir borç kolaylığı sağlamakta olup; Dünya Bankası,
IMF, Amerikan içi Kalkınma Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası tarafından yürütülen
bir programdır (WB, 2014: 183).
MDRI ile birlikte daha ileri düzeyde borçların temizlenmesi amaçlanmıştır. Bu
süreçte Paris Kulübü’nün iki yanlı kreditörleri ve bazı çok yanlı kreditörler alacaklarında
indirimlere gitmiştir. Paris Kulübü ve diğer uluslararası kreditörler uygulamayı Irak ve
Nijerya gibi ülkelere yayarak, borç kolaylığını HIPC çerçevesi dışına da taşımışlardır. Bu
uygulamaların genel olarak başarılı sonuçlar vermeye başladığı görülmüştür (Cassimon,
2013: 4).
Bugüne kadar borç kolaylığı sağlamanın toplam maliyeti uygun olan 35 ülke için
HIPC İnisiyatifi bağlamında 76,1 milyar dolar ve MDRI bağlamında 49,8 milyar dolar
olup, toplam 125,9 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır (Eritre, Sudan ve Somali
tamamlama aşamasına geldiğinde bu miktar artabilecektir). Ara aşamada bulunan Çad’a
HIPC bağlamında sağlanan 260 milyon dolarlık yardım ve HIPC kapsamında olmadığı
halde IMF tarafından MDRI bağlamında Kamboçya ve Tacikistan’a verilen 182 milyon
dolarlık yardım ilave edildiğinde, toplam borç kolaylığı 126,4 milyar dolara çıkmaktadır
(IMF ve WB, 2013: 41). Bu miktarlar 2013 itibariyle taahhüt edilmiş rakamlar olup,
2001’den itibaren ulaşılacak olan toplam borç kolaylığını göstermektedir.
HIPC ve MDRI uygulamaları sonucunda, HIPC ülkelerinde borç/GSMH oranı
“2000’de %62,5 iken, 2012’de %24,’e düşmüştür. Aynı şekilde borç/ihracat oranı aynı
dönemde %182,6’dan %66,1’e düşürülmüştür (UN, 2013:3). Dolayısıyla bu ülkeler genel
olarak en temel borç oranları bakımından gelişmekte olan ülkelerin genel oranına
yaklaşmıştır. Bu ülkelere sağlanan kredilerin katkısıyla borç servisi ödemeleri düşmüş
11
Söz konusu ülkeler için dış borcun sürdürülemez olması kriterlerinden biri dış borcun net bugünkü
değerinin ihracat gelirlerinin %150’sini, ikincisi ise dış borcun bütçe gelirlerinin %250’sini aşması olarak
belirlenmiştir.
12
MDGs’nin sonuncu (sekizinci) amacı “kalkınma için küresel bir ortaklık geliştirmek”tir. Bu doğrultuda
konulan hedeflerden biri de “gelişmekte olan ülkelerin dış borçları ile kapsamlı bir şekilde mücadele
etmek”tir.
21
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
olup, bu gelişme yoksulluğu azaltıcı sağlık, altyapı ve eğitim harcamalarındaki artışa eşlik
etmiştir (Lewis, 2013: 8). Bu ülkelerin borç servisi ve yoksulluğu azaltıcı harcamalarına
ilişkin oranlarında meydana gelen olumlu gelişmeler Tablo 4’te gösterilmektedir.
Tablo 4: HIPC ve MDRI Kapsamında Dış Borç Oranları, 2001-2018 (%)
Yıllar
BS/GSMH
BS/ihracat
YAH/kamu
gelirleri
YAH/GSMH
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2018
2,8
2,4
2,4
2,4
2,3
2,2
1,2
1,0
1,1
0,8
0,9
1,3
1,4
14,2 12,4 11,7 11,7 9,7
10,9 5,2
4,4
4,1
3,0
3,1
4,5
5,0
47,5 49,9 48,1 45,3 51,2 52,0 50,0 54,3 57,6 51,9 52,9 55,2 58,3
6,5
6,9
7,1
7,2
7,9
8,2
8,5
8,6
9,1
8,9
8,8
10,1 10,9
Not: BS: borç servisi, YAH: yoksulluğu azaltıcı harcamalar; 2018 yılı projeksiyon olarak gösterilrmektedir.
Kaynak: IMF ve WB (2013), “Heavily Indebted Poor Countries (HIPC) Initiative and Multilateral Debt
Relief Initiative (MDRI) - Statistical Update”, International Monetary Fund and The World Bank Group,
December 19: 19.
Tablo 4’ten anlaşılacağı üzere, sağlanan kolaylıkların katkısıyla 36 ülke için borç
servisi ödemesi 2001-2012 arasında GSMH’nin %1,5’i kadar azalmıştır. Borç servisinin
ihracata oranı %14’ten %3-4’lere düşmüştür. Yoksulluğu azaltıcı harcamaların kamu
gelirleri içindeki payı %47,5’ten %55,2’ye çıkmıştır. Yoksulluğu azaltıcı harcamaların
GSMH içindeki payı %6,5’ten %10.1’e yükselmiştir.
Grafik 3’te HIPC İnisiyatifinden yararlanan ve karar sonrası aşamada yer alan 36
ülkede, ortalama yoksulluğu azaltıcı harcamalardaki artış ve borç servisi oranlarındaki
azalma, 2001’den günümüze ve 2018’e uzanan bir projeksiyon içinde gösterilmektedir.
Grafik 3: Karar Sonrası Aşamada Yer Alan 36 Ülkenin Ortalama Yoksulluğu
Azaltıcı Harcamaları ve Borç Servisi Oranları, 2001-2018 (GSYİH’nin %’si İçinde)
Kaynak: IMF ve WB (2013), “Heavily Indebted Poor Countries (HIPC) Initiative and Multilateral
Debt Relief Initiative (MDRI) - Statistical Update”, International Monetary Fund and The World
Bank Group, December 19: 9.
Yukarıdaki veriler HIPC ülkelerinin yoksulluğu azaltıcı harcamalarının arttığını ve
borç servisi ödemelerinin azaldığını göstermektedir. Bu tür bir borç kolaylıklarının
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
öncekilere göre daha etkin olduğu anlaşılmaktadır. Borcun sürdürülebilirliği önemli ölçüde
restore edilebilmiş, borç sarmalı (debt overhang) ortadan kaldırılmış, ekonomik ve
kurumsal yönetişim geliştirilmiş ve daha etkin bir şekilde yoksulluğa yönelme sağlanmıştır
(Cassimon, 2013: 4).
Bununla birlikte bu ülkelerde ne dış borçlar ne de kalkınma sorunları tamamen
ortadan kalkmış bulunmaktadır. Ayrıca bu ülkelerde her an borç yükünün artmasına neden
olabilecek temel kalkınma sorunları varlığını sürdürmektedir. Anlamlı bir benzetmeyle
“borç kolaylığı ateşi söndürmeye benzer, fakat evin yeniden yanmayacağını garanti etmez”
(Kaiser, 2013: 6). Nitekim altı ülke (Afganistan, Burundi, Komoros, Demokratik Kongo
Cumhuriyeti, Haiti ve Sao Tome ve Principe) diğerlerine göre daha yüksek riskli (diğerleri
de orta ve düşük riskli) ülkeler olarak sınıflandırılmaktadır (Prizzon ve Mustapha, 2014:
10).
Bir bütün olarak azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde iç politikalardaki
gelişmeler ve küresel şoklara karşı kırılganlık düzeyi, bu ülkelerde borçların
sürdürülebilirliğini etkiyebilmektedir. Örneğin 2008 küresel ekonomik krizinden sonra
küresel büyümenin ve talebin yavaşlaması gelişmekte olan bazı ülkelerin ihracat gelirlerini
azaltmış ve borç oranlarını etkilemiştir. Ayrıca son zamanlarda belirsizleşen küresel
koşullar kreditörlerin bütçelerini etkilemiş ve muhtemelen etkilemeye devam edecektir.
Dünya ekonomisinin daha fazla bozulması olasılığı gelişmekte olan ülkelerde borçların
sürdürülebilmesini zora sokabilecektir (Li, 2013: 11). Bu tür olası ekonomik gelişmeler
karşısında, dış yardımlara yönelik eleştiriler bir yana, gerektiğinde bu kaynaklara
ulaşabilme sorunu gelişmekte olan ülkeler için giderek daha fazla endişe kaynağı haline
gelmektedir.
3.3. Türkiye’de Dış Borçların Değerlendirilmesi
Türkiye Dünya Bankası’nın sıralamasına göre üst orta gelirli ülkeler arasında
bulunmakta ve gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer almaktadır. Son yıllarda GSMH
büyüklüğü hedeflenen düzeylerde artırılamadığı için “orta gelir tuzağı” içinde bulunulduğu
ve bununun nasıl aşılabileceği tartışılmaktadır. Bu süreçte Türkiye’nin dış borçlarının ise
sürekli olarak arttığı görülmektedir. GSMH büyüklüğü ve dış borçların artışına yönelik iki
gelişmenin de borç göstergeleri üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Aşağıda Türkiye’nin
borç stoku ve ilgili göstergeleri kısaca ele alınmaktadır.
23
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
Tablo 5: Türkiye’de Vade ve Borçluya Göre Dış Borç Stoku, 2000-2013 (Milyon $)
Yıllar
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
118,602
113,592
129,592
144,157
161,177
170,813
208,324
28,301
16,403
16,424
23,013
32,203
38,914
42,853
2,461
1,019
915
1,341
1,840
2,133
1,750
653
752
1,655
2,860
3,287
2,763
2,563
Özel
25,187
14,632
13,854
18,812
27,076
34,018
38,540
B) UZUN
VADELİ
90,301
97,189
113,168
121,144
128,974
131,899
165,471
Kamu
47,621
46,110
63,618
69,503
73,828
68,278
69,837
TCMB
13,437
23,599
20,348
21,513
18,123
12,662
13,115
Özel
29,244
27,480
29,202
30,129
37,023
50,958
82,520
BORÇ
STOKU
A) KISA
VADELİ
Kamu
TCMB
Yıllar
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
250,290
281,159
269,074
291,850
303,658
337,679
388,137
43,145
52,519
48,990
77,294
81,628
100,077
129,304
Kamu
2,163
3,248
3,598
4,290
7,013
11,040
17,605
TCMB
2,282
1,874
1,764
1,553
1,239
1,036
833
38,700
47,397
43,628
71,451
73,376
88,001
110,866
207,145
228,640
220,084
214,556
222,030
237,602
258,833
Kamu
71,362
75,058
79,884
84,791
87,192
92,907
98,206
TCMB
13,519
12,192
11,398
10,012
8,095
6,052
4,401
122,263
141,390
128,802
119,754
126,743
138,642
156,226
BORÇ
STOKU
A) KISA
VADELİ
Özel
B) UZUN
VADELİ
Özel
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı (2014), “Hazine Müsteşarlığı Veri Dağıtım Sistemi”,
http://www.hazine.gov.tr/default.aspx?nsw=whUqmScy52vF6rAjbh6UKA==H7deC+LxBI8=&nm=1119, Erişim: 27.07.2014.
Tablo 5’ten görülebileceği gibi, dış borç stoku 2000 yılında 118, 2006 yılında 208
ve 2013 yılında 388 milyar dolara çıkmıştır. 2005 yılına kadar kamu sektörünün dış borcu
daha fazla iken, bu yıldan itibaren özel sektörün dış borcu daha fazla olmaya başlamış ve
fark açılarak devam etmiştir. Bu durum Grafik 4’te gösterilmektedir.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
Grafik 4: Türkiye’de Borçluya Göre Dış Borç Stokunun Görünümü, 2000-2013 (Milyon $)
Kaynak: Tablo 5’teki veriler kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur (grafikte kamu
borcuna Merkez Bankası dahil edilmiştir).
Ayrıca toplam borçlar içinde kısa dönemli borçların payı, daha çok özel sektör
kaynaklı olmak üzere 2010’dan itibaren artmaya başlamıştır. Bu durum Grafik 5’te
görülmektedir.
Grafik 5: Türkiye’de Vadeye Göre Dış Borç Stokunun Görünümü, 2000-2013 (Milyon Dolar)
450
Milyar Dolar
400
Borç Stoku
350
Uzun Vadeli
300
Kısa Vadeli
250
Özel Kısa Vadeli
200
150
100
50
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
Kaynak: Tablo 5’teki veriler kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur (grafikte kamu
borcuna Merkez Bankası dahil edilmiştir).
25
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
Grafik 5’e göre toplam düzeyde dış borç stoku 2009’da azalmış, 2010’dan itibaren
yeniden artmaya başlamıştır. Grafikte yer alan borç stoku ve uzun vadeli borç stoku (üstte
yer alan ilk iki çizgi) arasındaki farkın giderek artması toplam borçların artmasında kısa
vadeli borçların giderek daha fazla etkili olduğunu göstermektedir. Kısa vadeli borç stoku
ve bu stokun özel sektöre ait olan kısmının (altta yer alan iki çizginin) birbirine yakın olası,
kısa vadeli borçların ağırlıklı bir bölümünün özel sektöre ait olduğunu göstermektedir.
Bununla birlikte kamunun kısa vadeli borcunun özellikle 2011’den sonra az da olsa arttığı
görülmektedir.
Dış borç artışı, Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla borçlu ülkeler
arasına girmesine neden olmuştur. Tablo 6’da gelişmekte olan ülkeler içinde en fazla borç
stokuna sahip on ülke gösterilmektedir.
Tablo 6: Gelişmekte Olan Ülkelerde En Fazla Borçlu On Ülke, 2010 ve 2012 (Milyar Dolar)
2010
Ülkeler
2012
Miktar
%
Ülkeler
Miktar
%
1.
Çin
549
13,5
1.
Çin
754
15,6
2.
Rusya
385
9,4
2.
Brezilya
440
9,1
3.
Brezilya
347
8,5
3.
Hindistan
379
7,8
4.
Türkiye
294
7,2
4.
Meksika
355
7,3
5.
Hindistan
290
7,1
5.
Türkiye
337
7,0
6.
Meksika
200
4,9
6.
Endonezya
255
5,3
7.
Endonezya
179
4,4
7.
Macaristan
204
4,2
8.
Arjantin
128
3,1
8.
Güney Afrika
137
2,8
9.
Romanya
121
3,0
9.
Kazakistan
137
2,8
119
2,9
10. Ukrayna
135
2,8
Toplam 10 borçlu
2,611
64
Toplam 10 borçlu
3,135
65
Diğer GOÜ’ler
1,464
36
Diğer GOÜ’ler
1,694
35
Tüm GOÜ’ler
4,080
100
Tüm GOÜ’ler
4,830
100
10. Kazakistan
Not: Miktarlarda yuvarlama yapılmıştır.
Kaynak: WB (2012), Global Development Finance: External Debt of Developing
Countries, The World Bank, Washington DC: 4; WB (2014), International Debt Statistics
2014, The World Bank, Washington DC: 4.
Tablo 6’ya göre, 2010 ve 2012 yılları için gelişmekte olan ülkelerin toplam
borçlarının %64-65’i en fazla borçlu 10 ülkeye aittir. Türkiye’nin de en fazla borçlu ülkeler
arasında yer aldığı görülmektedir. Bazı ülkelerin bu sıralamadan çıkmasına ve
sıralamadaki yerlerinin değişmesine rağmen, Türkiye’nin dördüncü ve beşinci sıralarda yer
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
almaya devam ettiği görülmektedir. Borç oranlarında meydana gelen gelişmeler ise Tablo
7’de sunulmaktadır.
Tablo 7: Türkiye’de Dış Borç Oranları, 2000-2012 (%)
Yıllar
2000
2005
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Dış borç/GSMH
44,5
36,1
40,4
40,0
45,7
41,3
39,8
43,1
Dış borç/ihracat
219,6
156,5
170,2
156,3
184,0
184,8
162,1
159,2
Borç servisi/ihracat
38,9
37,4
32,4
30,2
41,6
36,6
29,9
26,1
Kısa dönem/dış borç stoku
24,8
22,6
16,7
18,2
17,7
25,8
26,8
29,9
Rezervler/dış borç stoku
19,3
29,4
28,4
24,4
25,6
27,0
25,6
29,6
Kaynak: WB (2014), International Debt Statistics 2014, The World Bank, Washington DC: 158.
Tablo 7’ye göre, dış borç/GSMH oranı 2000-2012 döneminde %44,5’ten sadece
%43,1’e düşürülmüştür. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran %21-22’lere düşürmüştür.
Dış borcun ihracata oranı aynı dönemde %220’den %160’a düşürülmüştür.
Gelişmekte olan ülkelerin %70’lere düşürebilmiştir. Borç servisinin ihracata oranı
%39’dan %26’ya düşmüştür. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran %10 civarına kadar
düşürülmüştür. Anlaşılacağı gibi ihracat gelirleri bakımından Türkiye’nin borç ödeyebilme
kapasitesi gelişmekte olan ülkelerin gerisinde bulunmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde rezervlerin dış borca oranı %29’dan %118’e çıkarken,
Türkiye’de %19’dan sadece %30’a yaklaşmıştır. Kıyaslama yapıldığında, - Türkiye’de
rezervlerdeki artışa rağmen- Türkiye’nin dış borçlarının rezervler bakımından daha zayıf
bir konumda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kısa dönemli dış borçların oranı 2010 yılında %25 iken, 2012’de %30’a çıkmış ve
2000 yılı düzeyini aşmıştır. Kısa dönemli borçlardaki artış eğilimi tüm gelişmekte olan
ülkeler de de yükselmiştir (%26). Türkiye’nin kısa dönemli borç oranı ise daha büyüktür.
Bütün bu veriler Türkiye’de dış borçların çözümlenmesi gereken ekonomik bir
sorun olduğunu göstermektedir. Artan dış borçlar, anapara ödemesi yanı sıra, faiz şeklinde
yıllarca sürebilecek kaynak çıkışına neden olmaktadır. Türkiye özelinde sürdürülen faiz
tartışmaları ile ilgili fikir alış verişlerinde dış borç sorununun da dikkate alınmasında yarar
bulunmaktadır.
27
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Bu çalışmada azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler özelinde dış borçlanmanın
teorik ve kurumsal kökenleri, tarihsel gelişimi, dış borçların hafifletilmesi çabaları ve son
yıllarda dış borç düzeyinde meydana gelen gelişmeler ele alınmıştır. Teorik olarak dış
borçlara başvurulmasının temel nedeni kalkınma ve büyümeyi gerçekleştirebilmek için
gerekli olan yatırımları karşılayacak yeterlilikte iç tasarrufların bulunmamasıdır.
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere borç vermenin nedenleri başka ülkelerde
büyüme ve kalkınmaya destek olmak, bir kısım insani nedenler ve küresel ortak sorunların
çözümlenmesi olabileceği gibi, kültürel nedenler ve inançlar da olabilmektedir. Ayrıca
borç vermenin temel nedeninin borç verenlerin kendi çıkarı olduğunu ileri süren görüşler
de bulunmaktadır.
Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler dış yardım alırken tasarruf açığının
kapatılması, maruz kalınan çeşitli zararların giderilmesi ve teknolojik gelişmenin
sağlanması gibi pozitif etkiler beklemektedir. Bununla birlikte yardım almanın siyasal
bağımsızlığın etkilenmesi, diktatörlüklerin desteklenmesi, ülkenin rekabet gücünün
kırılması, koşullu kredilerin uygun harcamaların yapılmasına engel olması, üretimde
tembelliğe neden olması ve yardım bağımlılığının sürdürülmesi gibi çok sayıda negatif
etkiye sahip olduğu da ileri sürülmektedir.
Dış yardımlar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra BM, IMF ve WB’nin kurulmasıyla
kurumsal bir temele oturmuştur. Daha sonra Marshall Planını yürüten OECD’nin
kurulması ve çeşitli MDB’ler ve diğer uluslararası finansal kurumlarla gelişmiştir.
Uygulamada Marshall yardımlarıyla Avrupa’da başarılı sonuçlar elde edilmiş, ikili
yardımların artışıyla birlikte “altın çağ” boyunca genellikle olumlu sonuçların elde
edilebildiği görülmüştür. Bununla birlikte 1970’li yıllarda petrol fiyatlarının artmasıyla
başlayan küresel ortam, 1980’li yıllara gelinen süreçte, özellikle petrol ithal eden ve ithal
ikameci politikalar izleyen azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dış borçların
ödenemeyecek düzeylere çıkmasına neden olmuştur.
1980’li yılların borç kriziyle mücadele eden IMF ve WB’nin yapısal uyum
kredilerinin yanı sıra Baker Planı, Brady Planı ve Paris Kulübü’nün çabaları gibi
uygulamalar devreye sokulmuş; bu çabalarla borç sorunu tamamen çözülemese de,
sürdürülebilir düzeylerde tutulabilmesine önemli katkılarda bulunulmuştur. 1990’lı yıllar
boyunca geçiş ekonomileri ve ekonomik krizler yeni borçlanma nedenleri arasına girmiş;
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
2000’li yıllarda da -özellikle 2007-2008 küresel ekonomik krizinin de etkisiyle- gelişmekte
olan ülkelerde borç stoku önemli düzeylerde artmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerin dış borç stoku 2000 yılında 2 trilyon dolara yakın iken,
2012’de 5 trilyon dolara yaklaşmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin borçları gelişmiş ülkelere
kıyasla daha azdır. Bununla birlikte yapısal sorunları, kurumsal zayıflıkları, kalkınmaüretim altyapısını yeterince tamamlayamamış olmaları ve diğer sorunları (eğitim, sağlık,
yoksulluk, demokratik zayıflık, savaş, çatışma, vb.) bu ülkelerin borç sorunlarını mevcut
miktarlarının ötesinde derinleştiren ek bir yük teşkil etmekte ve gelişmiş ülkelerden daha
dezavantajlı hale getirmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde artan borç stoku düzeyine rağmen borç oranlarında
önemli iyileşmeler sağlanabilmiştir (örneğin dış borcun GSMH’ye oranı %21-22’lere ve
dış borcun ihracata oranı %70’lere düşürülmüştür). Borç servislerinde rahatlama sağlanmış
ve rezervlerin dış borca oranı arttırılabilmiştir. Bu iyileşmelerin nedenleri arasında en başta
GSMH büyümesi ve ihracatın artması gelmektedir. Bunlar dışında ihraç mallarının (daha
çok birincil malların) uluslararası fiyatlarının artması, özellikle kamusal olarak iç
borçlanmaya yönelme, sermaye akımlarının borçtan ziyade hisse senetlerine ve yabancı
doğrudan yatırımlara yönelmesi ve son olarak yoksul ülkelere yönelik borç kolaylıklarının
göreli olarak başarılı olması sayılabilir.
1980’li yıllardan itibaren borç sarmalına giren yoksul ülkelerin borçlarını
ödeyemeyeceği anlaşılmıştır. Bu yüzden önce borç ödemelerinin ertelenmesi ile başlayan
borç kolaylığı çabaları daha sonra anapara ve faizlerde silmeye uzanarak uygulamaya
konulmuştur. 1990’lı ve 2000’li yıllarda uygulanan HIPC ve MDRI uygulamaları borç
kolaylığının yanı sıra ülkelerin kalkınma ve kapasitelerini geliştirmeyi de hedefledikleri
için, önceki borç kolaylığı uygulamalarına göre daha başarılı olmuşlardır. HIPC ve MDRI
uygulamaları ağır borçlu yoksul ülkelerin borç oranlarını gelişmekte olan ülkelere
yaklaştırmıştır. Bu ülkelerde bir yandan borç servisi ödemeleri azalırken, bir yandan da
yoksulluğu azaltıcı kamu harcamalarının arttırılabildiği görülmüştür.
Böyle olmakla birlikte, bir kısmı daha fazla olmak üzere, ağır borçlu yoksul ülkeler
hala önemli riskleri taşımaktadırlar. Gerek iç politikalardaki olumsuz gelişmeler ve gerekse
küresel gelişmelerden kaynaklanan şoklar bu ülkelerin borçluluk düzeylerini tehdit etmeye
devam etmektedir. Ayrıca bu ülkelerin gerekli olduğu durumlarda her zaman yardımlara
sorunsuz bir şekilde ulaşabileceğini ileri sürmek kolay değildir. İç politika ve dış şoklarla
29
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
ilgili risklerin sürekli var olması, her ülkenin kendi koşullarına bağlı ve farklı derecelerde
olmak üzere, tüm gelişmekte olan ülkeler için de geçerlidir.
Gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan Türkiye, bir yandan orta gelir tuzağından
çıkış senaryoları tartışılan, bir yandan dış borçları sürekli artan bir ekonomiye sahiptir.
2000 yılında 120 milyar dolara yakın olan dış borcu, 2013’te 390 milyar dolara
yaklaşmıştır. Bu haliyle gelişmekte olan ülkeler içinde en borçlu on ülkeden biri (örneğin
son yıllarda dördüncü ve beşinci) olmaktadır. Borç oranlarında önemli iyileşmeler
sağlamış olmakla birlikte, genel olarak gelişmekte olan ülkelerin gerisinde bir görünüm arz
etmektedir (örneğin dış borcun GSMH’ye oranı %43’lerde ve dış borcun ihracata oranı
%160’larda bulunmaktadır).
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum için bir kısım öneriler yapılabilir. İlk önce dış
kaynaklara daha az ihtiyaç duyulması ve bunun için de iç kaynakların ve iç tasarrufların
artırılması
gerektiği
belirtilmelidir.
Bu
konudaki
ilerlemeler
tasarruf
oranının
(tasarruflar/GSMH) ne kadar artırılabildiğine bakılarak değerlendirilebilir. Ayrıca borç
oranlarının düzelmesi için GSMH büyümesinin kesintisiz devam etmesine, ihracat
gelirlerinin artırılmasına ve bu süreçte gerek iç piyasa ve gerekse ihracat amaçlı yapılan
her türlü üretimde verimliliğin artırılmasına çalışılması gerekmektedir.
Son olarak, kamu sektöründe dış borçlar –uygulanan mali disipline de bağlı olarakuzun zamandan beri göreli olarak daha az sorun teşkil etmektedir. Bundan sonra kamu
sektörünün mali disipline devam etmesi ve harcama ve borçlanmalarını kontrol altında
tutması önemli gözükmektedir. Özel sektörün de borç artışlarına karşı daha temkinli
yaklaşması ve özel sektör borçlanmalarının artan ölçüde verimli ve üretken yatırımlara
yönlendirilebilmesinin yararlı olacağı söylenebilir.
Şevket TÜYLÜOĞLU
MİSAM
Kaynakça
Akçay, Engin (2012), Bir Dış Politika Enstrümanı Olarak Türk Dış Yardımları, Turgut Özal Üniversitesi
Yayınları No: 5, Ankara.
Alpar, Cem (1980), “Dış Borç Sorunu: Azgelişmiş Ülkeler ve Türkiye Yönünden Bir Değerlendirme”,
Ekonomik Yaklaşım, 1(3): 151-184.
Alpar, Cem ve Tuba Ongun (1987), Dünya Ekonomisi ve Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar: Azgelişmiş Ülkeler
Yönünden Değerlendirme, İkinci Baskı, Türkiye Ekonomi Kurumu Yayını, Ankara.
Berber, Metin (2004), İktisadi Büyüme ve Kalkınma, Derya Kitabevi, Trabzon.
Cassimon, Danny (2013), “Assessing Donor-driven Debt Relief Initiatives: A Brief Overview of Theory and
Practice”, Great Insights, 2 (1), January.
Clupdeparis (2014), “Welcome to the Paris Club Website”, http://www.clubdeparis.org/, Erişim: 29.07.2014.
Eğilmez, Mahfi (2006), “Paris ve Londra Kulüpleri”, Radikal, 26.11.2006.
Esener, S. Çağrı (2013), Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Türkiye’de Dış Borçlanmanın Belirleyicilerinin
İncelenmesi: 1980-2010, Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayın No: 2013/424,
Ankara.
Griffiths, Jesse (2013), Global Financial Flows, Aid and Development, CONCORD AidWatch, March 2013,
www.concordeurope.org.
Gurria, Angel and Paul Volcker (2001), The Role of the Multilateral Development Banks in Emerging Market
Economies, Commission on the Role of MDBs in Emerging Markets, Sponsored by Carnegie
Endowment for International Peace, EMP Financial Advisors LLC, The Inter-American Dialogue,
Washington, DC.
Hazine
Müsteşarlığı
(2014),
“Hazine
Müsteşarlığı
Veri
Dağıtım
http://www.hazine.gov.tr/default.aspx?nsw=whUqmScy52vF6rAjbh6UKA==H7deC+LxBI8=&nm=1119, Erişim: 27.07.2014.
Sistemi”,
IDS (Institute of Development Studies), A Foresight and Policy Study of the Multilateral Development Banks
(2000), Report to the Swedish Ministry of Foreign Affairs by the Institute of Development Studies at
University of Sussex, Stockholm.
IMF (2013), “Debt Relief Under the Heavily Indebted Poor Countries (HIPC) Initiative”, IMF Factsheet,
http://www.imf.org/external/np/exr/facts/hipc.htm, Erişim: 09.01.2014.
IMF ve WB (2013), “Heavily Indebted Poor Countries (HIPC) Initiative and Multilateral Debt Relief
Initiative (MDRI) - Statistical Update”, International Monetary Fund and The World Bank Group,
December 19.
Kaiser, Jürgen (2013), “Thirty Years After the Outbreak of the 3rd World Debt Crisis: The Need for a New
Deal on Debt”, Great Insights, 2 (1), January.
Leeds, Roger S. (1980), “External Fınancing of Development: Challenges and Concerns”, Journal of International
Affairs, Spring/Summer 80, 34 (1): 19-39.
Lewis, Jeffrey D. (2013), “What Comes After Debt Relief? Some Preliminary Thoughts”, Great Insights, 2
(1), January.
Li, Yuefen (2013), “Debt Sustainability and Borrowing Capacity in Africa”, Great Insights, 2 (1), January.
Lindbaek, Jannik, Guy Pfeffermann and Neil Gregory (1998), “The Evolving Role of Multilateral Development
Banks: History and Prospects”, EIB Papers, Vol.3, No 2, ss. 61-82.
Looringhe, Dominique de Crombrugghe de and Ruerd Ruben (2013), “The Slate is Clean: What’s Next?”,
Great Insights, 2 (1), January.
Manisalı, Erol ( 1975), Gelişme Ekonomisi, İ.Ü. Yayınları No: 2042, İstanbul.
Nurkse, Ragnar (1952), “Some International Aspects of the Problem of Economic Development”, The American
Economic Review, Vol.42, No.2, May, ss.571-583.
Odedokun,
Matthew
(2005),
“External
Offıcial
Sources
for
Development
http://www.wider.unu.edu/teaching/teaching2001/mattthew-lecture-3.pdf, 25.08.2005.
31
Financing”,
Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borç Sorunu
OECD (20014), “About”, http://www.oecd.org/about/history/, Erişim: 30.07.2014.
Ohno,
Kenichi
(2006),
“Debt
Crisis
of
the
http://www.grips.ac.jp/teacher/oono/hp/lecture_F/lec10.htm, Eişim: 28.07.2014.
1980s”,
Prizzon, Annalisa and Shakira Mustapha (2014), “Debt Sustainability in HIPCs in a New Age of Choice”,
ODI Working Paper, No: 397, Overseas Development Institute, 11 June, London.
Rodrik, Dani (1995), “Why is There Multilateral Lending”, NBER Working Paper, No. 5160, Cambridge, June.
Rosesnstein-Rodan, Paul Narcyz (1961), “International Aid for Undeveloped Countries”, The Review of
Economics and Statistics, Vol.43, No.2, May, ss.107-138.
Rostow, Walt Whitman (1966), “Kendini Besleyen Gelişmeye Götüren Kalkış”, İktisadi Kalkınma: Seçme Yazılar,
(Der. Metin Berk, Fikret Görün ve Selim İlkin), ODTÜ İdari İlimler Fakültesi Yayınları No.6, Ankara.
Sanford, Jonathan E. (2003), “Multilateral Development Banks: Issues for the 108th Congres”, Issue Brief
Congres, http://www.ncseonline.org/NLE/CRSreports/03Jun/IB96008.pdf, 22.05.2005.
Seyidoğlu, Halil (2003), Uluslararası İktisat, Güzem Yayınları, İstanbul.
Thirlwall, Anthony Philip (1994), Growth and Development, 5th Edition, McMillan Press, London.
Töre, Nahit (1972), Uluslararası Para Sistemi ve Azgelişmiş Ülkeler, AÜ Hukuk Fakültesi Yayınları, No: 310,
Ankara.
Tüylüoğlu, Şevket (2013), “Uluslararası Kalkınma Bankaları: Çok Yanlı Finansal Kurumların Büyük Oyuncuları”,
Ekonomik Entegrasyon: Küresel ve Bölgesel Yaklaşım (Ed. Osman Küçükahmetoğlu, Hamza Çeştepe ve
Şevket Tüylüoğlu), Ekin Yayınları, Bursa: 211- 235.
UN (2013), “External Debt Sustainability and Development”, Report of the Secretary-General, A/68/203, 26
July.
UNCTAD (2000), “Debt Management and Financial Analysis System: Debt and DMFAS Glossary”,
UNCTAD/GID/DMFAS/Misc.3/Rev.3, July.
WB
(2005),
“Categories
of
Donors”,
http://lnweb18.worldbank.org/ESSD/sdvext.nsf/64ByDocName/ResourcesforCivilSocietyOrganizati
onsCategoriesofDonors, Erişim: 25.07.2005.
WB (2012), Global Development Finance: External Debt of Developing Countries, The World Bank,
Washington DC.
WB (2014), International Debt Statistics 2014, The World Bank, Washington DC.
Williamson,
John
(2002),
“Did
the
Washington
Consensus
http://www.iie.com/publications/papers/paper.cfm?ResearchID=488, 16.09.2005.
Fail?”,
Williamson, John (2004), “The Washington Consensus as Policy Prescription for Development”, A lecture in the
series "Practitioners of Development" delivered at the World Bank on January 13,
http://www.iie.com/publications/papers/williamson0204.pdf, 16.09.2005.
Yenal, Oktay (1967), “Dış Yardımlar ve Gelişme Meselesi”, Dış Yardım, (Ed. Ekonomik ve Sosyal Etüdler
Konferans Heyeti ve Milliyet Gazetesi), Milliyet Gazetesi Yayını, İstanbul.
Zacharie, Arnaud (2013), “Is Debt Relief a Development Tool?”, Great Insights, 2 (1), January.
Zerenler, Muammer (2003), “Devletin Dış Borçlanmasının Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri”, SÜ İİBF
Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 5: 187-214.

Benzer belgeler