sayfalar aralik_`2012.....1-19

Transkript

sayfalar aralik_`2012.....1-19
Kuşadası’nda açılan ilk Marangoz Kursu öğrencilerinin 1963 yılındaki bir fotoğrafı
Charles W.Cushman'ın objektifinden 1965 yılında Kuşadası - Barbaros Bulvarı
E
[email protected]
Yerel Tarih Dergisi
2008-2009 ve 2010 -2011
sayıları iki cilt halinde
derlenmiştir.
Ciltlenmiş Yerel Tarih
Dergilerini edinme adresi
Ege Mahallesi 442. Sokak
No 6, Club Oliva
Ergül Apartmanları
B Blok Daire 4
Kuşadası / Aydın
Tel:0256 618 44 44
Faks: 0256 618 44 67
ditörümüz Nail Topal, Aralık ayı içersinde
‘’Ateşten Adam Ya Da Bozkurt’’ kitabının
Kuşadası, Aydın, Söke ve Selçuk’ta tanıtım
ve imza günlerini gerçekleştirdi. Yerel Tarih
Dergisi, Kuşadası ile ilgili yapılan araştırmalara
gücü oranında destek vermeyi sürdürecektir.
Renkli fotoğraf sayısının artması üzerine
Yerel Tarih Dergisi de renkleniyor. Son iki
sayısında orta sayfa renkli basıldı. Bu sayıda
renkli sayfa sayısı dörde çıkartıldı. Hedef tam
renkli olarak okuyucularımıza ulaşmak.
Kuşadası’nın en etkin sivil toplum
örgütlerinden biri olan EKODOSD, Aydın’da
yayın hayatını sürdüren AYTV tarafından
düzenli olarak her yıl verilen ‘’Çevre
Ödülü’’ne layık görüldü. Yerel Tarih Dergisi
olarak EKODOSD başkanı ile üyelerini candan
kutlar başarılı çalışmalarının devamını dileriz.
Mavi İnsan Mustafa Veli’nin ‘’Aralık 1972’’ ve
‘’Bir Yer Sevdim Adı Kuşadası’’ yazıları giderek
karamsarlıktan uzaklaşarak devam ediyor. Biz
onu hep tozpembe görmek istiyoruz.
21 Aralık’ta kıyamet kopmayınca derginin
yayın akışı da değişmedi. Arkeolog yazarımız
Kamil Sarhanlı okuyucularımız için ‘’Mayalar
ve Kültürel Kıyameti’’ yazdı.
Sevim Türemen’in Kuşadası Türk Kadınlar
Birliği’nin kuruluş süreci ve faaliyetleri ile ilgili
fotoğraflarla zenginleştirdiği yazısı devam
ediyor.
Aralık ayı içinde yazarımız Sedat Onar
babasını kaybetti. Onar ailesine başsağlığı ve
sabır dileriz. ‘’Adalızade’de bir Mahzun Mezar
Reşat Şevki’’yazısı ilgi ile karşılandı. Merakla
beklenen ikinci bölüm bu sayımızda. Reşat
Şevki, 83 yıl içinde olmadığı kadar mezar
ziyaretini ve duayı son günlerde aldı. Allah
rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Mezar
taşını okunur hale getiren belediyemize de
teşekkür ederiz.
Sedat Onar, 19. yüzyıl ortalarında
Kuşadası’na gelen ve bu bölge ile ilgili en
kapsamlı bilgileri bize aktaran Fransız gezgin
Charles Texier’in seyahat notlarını bize
bölümler halinde aktarıyor.
Kuşadası’nın renkli simalarının tanıtıldığı
köşemizde son Debbağ Tuğrul Kutucu,
arkadaşı İbrahim Acar‘’Gaga’’yı bize özellikleri
ile anlatıyor. Bu köşe geçmişten günümüze
renkli simalarımızın tanıtılmasına açıktır.
Ölüm bedenseldir. Anıları ve eserleri ile her
fırsatta anılanlar asla ölmezler.
Torbalılı tarih öğretmeni Necat Çetin’in bu
ay ki yazısı Kuşadası ile de bağlantılı.
Anadolu’nun her köşesinde ‘’Anne benim
babam kim?’’ sorusunun sorulduğu savaş
günlerinin geri gelmemesi dileğiyle
yayınlıyoruz.
Nail Topal’ın ‘’Kemalizm ve Atatürkçülük
Nedir?’’ yazı dizisinin ikinci bölümü derginiz
Yerel Tarih’in bu ayki konuları arasında.
Yeni Yılınızı Candan Kutlar, Sağlık ve
Esenlikler Dileriz.
KUŞADASI YEREL TARİH ARAŞTIRMALARI GRUBU Adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ali Ergül Yayın Kurulu Ali Ergül, Müjgan Şavkay,
Mustafa Veli, Belma Özgün, Dr. Ali Alkış, Dr. Ayşe Şerifoğlu, Mustafa Dinçoğlu, Av. Kaya Egel, Ali Hüseyin Torun, Sedat Onar,
Yrd. Doç. Dr. Eralp Osman Çolakoğlu, Arif Çıkıcı, Özer Kayalı, Ata Şakrak, Ali Can Editör Nail Topal Grafik-Tasarım Nilüfer Saçar Nisa
Hukuk Danışmanı Av.Nail Özazman Tercüme (İng-Frs) Duygu Sayra Ergül Redaksiyon; Nail Topal, Sedat Onar, Duygu Sayra Ergül, Alp
Ergül
İletişim Ege Mahallesi, 442 Sokak Club Oliva ERGÜL Apartmanları B Blok Kat:1 D:4 Kuşadası - AYDIN Tel: 0256 618 44 44
Ali Ergül: 0532 212 20 31 [email protected] www. kuyeta.org Dağıtım Pazarlama Ergül Turizm Gıda Maddeleri Ltd. Şti.
Baskı Yeri Yeniyol Matbaası 1145/1 Sk. No: 50/A Yenişehir - İZMİR Tel: 0232 449 88 52 Faks: 458 62 86 [email protected] Sayı 47 Yıl 5
ARALIK 2012
KUYETA
1
Kuyeta Haber
KONFERANS VE İMZA GÜNLERİ
"ATEŞTEN ADAM YA DA BOZKURT"
yılları arasında TBMM’de Milletvekili, Kuşadası Kuvayi Milliye Reisi ve
Avrupa’da Türk Öğrenci Lideri gibi kimlikleri, kişiliğinde toplayan,
bu yüce kişiliğin hem Kuşadası’nda hem de yurdumuzda yeterince
tanınmadığını üzülerek gözledim. Bu alanda yaptığım çalışmayla bu
eksikliğin giderilmesine katkım olsun istedim.
Ölümünden 69 yıl sonra da eylem ve söylemleriyle günümüze ışık
tutan, anıt bir insanın halkımıza ve genç kuşaklara tanıtımına
katkıda bulunabilmişsem kendimi mutlu sayacağım” dedi.
Vefatının 69. yılında, Kuşadası, Söke, Selçuk ve Aydın da
düzenlenen konferanslar da yazarımız ve editörümüz sayın Nail
Topal, Mahmut Esat Bozkurt’un yaşamı ve çalışmaları ile ilgili
katılımcıları bilgilendirmiş ve ‘’Ateşten Adam Ya Da Bozkurt ‘’
kitabını imzalamıştır.
Söke Konferansı
Kuşadası Yerel Tarih Dergisi editörü, eğitimci, yazar Nail Topal,
Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından ve Türkiye'de hukuk
temellerinin atılmasında önemli katkıları olan, devlet adamı
Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt ile ilgili yaptığı araştırmaları ‘’Ateşten
Adam Ya Da Bozkurt’’ kitabı ile okuyucularına sundu.
Mahmut Esat Bozkurt'un hayatını ve yaşadığı dönemin şartlarını
çok yönlü olarak mercek altına alan Eğitimci yazar Nail Topal,
Mahmut Esat Bozkurt'un Kuşadası'nda ve ülkemizde yeterince
tanınmadığını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürkçü
Düşünce’nin ideologu, büyük hukukçu, hukuk devrimlerinin
yapımcı ve uygulayıcısı, 1. Türkiye İktisat Kongresi’nin düzenleyicisi,
Atatürk’ün İktisat ve Adalet Bakanı, Üniversite Profesörü, Türkiye
Cumhuriyeti’nin gönüllü Avukatı, usta gazete yazarı, 1920–1943
Kuşadası Konferansı ve imza etkinliği: Kaymakamı Mustafa Ayhan ve Mahmut Esat Bozkurt’un
kızı Gün Tekant, Nazan Bozkurt ve Belediye Bşk Vk. Yusuf Emik
Selçuk Konferansı ve imza etkinliği
Aydın Konferansı ve imza etkinliği
KUYETA
ARALIK 2012
2
EKODOSD’A AYTV DEN ÇEVRE ÖDÜLÜ
19 Yıldan bu yana Aydın’da sürdürmüş olduğu
ilkeli yayınları, kırsal kesimin sorunları ve tanıtımı,
özellikle kent insanlarına bölge köylerini en iyi
şekilde tanıtması, Antik kentler, Büyük Menderes
Nehri ve Beşparmak Dağları’nın sorunlarını
gündeme taşıyarak toplumun takdirini kazanan
AYTV televizyonunun, 19. Kuruluş Yılı ve Örnek
Hizmet Ödülleri Töreni Aydın GRANDOR’da
gerçekleştirildi.
Gecede seçkin davetlilerin katılımıyla, spordan,
sanata, eğitimden çevreye, sanayiden kültüre kadar
çeşitli alanlarda 13 dalda, 25 jüri üyesinin daha önce
belirlediği kişi, kurum ve kuruluşlara ödülleri
dağıtıldı.
Jüri
üyelerinin
seçimiyle
çevre
dalında
EKODOSD’a ödül verildi.
EKODOSD adına ödülü yönetim kurulu başkanı
Bahattin SÜRÜCÜ aldı.
SÜRÜCÜ yaptığı konuşmada “Öncelikle AYTV
televizyonuna ve saygıdeğer jüri üyelerine, bizlere
bu onuru layık gördükleri için teşekkür ederiz.
Tarihin babası Heredot’un “Bizim yeryüzünde
bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en iyi iklimin
bulunduğu yer” diye bahsettiği bu topraklardan,
Tarih Öncesi Dönem’den, Antik Dönem’e,
Osmanlı’dan günümüze kadar birçok uygarlıklar
gelip geçmiş.
Bu coğrafyada yaşayan uygarlıklar yaşam alanlarını
çevreci bir anlayışla, doğayı bozmadan ve tahrip
etmeden yapmışlar ve yaptıkları bu harika eserler
günümüze kadar ulaşmıştır.
Doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle zengin kaynaklara
sahip muhteşem bir coğrafyada yaşıyoruz. Tüm bu
zengin değerlerin korunması ve tanıtılması için,
gönüllü arkadaşlarımızla farkındalık yaratmaya
çalışıyoruz.
Bu güzel ödülü de, gönüllülerden oluşan
EKODOSD ailesi adına alıyor ve teşekkür ediyoruz.”
Yerel Tarih Dergisi olarak bizde başarılı çalışmalar
yapan EKODODS üyelerini ve değerli başkanını
candan kutluyoruz.
(EKODOSD) - EKOSİSTEMİ KORUMA VE DOĞA SEVENLER DERNEĞİ KUŞADASI / www.ekodosd.org - 0256 614 78 11
ARALIK 2012
KUYETA
3
Ben Buradayım Ey Tarih
Aralık 1972’de Kuşadası
Mustafa Veli Mavi İnsan
Üstümüzde ıslanan kahır kelimesinin varlığına alışmak çok zor.
Yine de çok büyütmemek en iyisi.
Güzel baharları düşünmekle avunmak lazım. Ama yine de düş yoksunuyum.
Düş görecek halim yok. Omzumda ve sırtlarımda ağrılar. Ülkemin üstünde de çok yük var.
Ben bu dünya yükünü çok mu çektim?
Düşünmek öyle bir şey işte.
Çekiyorsun kaderini ya da kendin yaratıyorsun. Hep gözümün önünde dipsiz kuyular.
Neyin habercisi?
Unuttuğum cümlelere yanıyorum. Epey de cümle kurmuşum.
Yürek istemez sevdiğinin gitmesini. Ama gider. Gittiğinde gözyaşları kalır. Sorar rüzgâra neden götürdün diye?
Rüzgâr umursamaz.
İçimin ısınmadığı bir yaşam içindeyim. Dostlarım olumlu bak her şeye diyor.
Bakayım da..
Biraz bencillik değil mi? Kör bir kuyunun yağmuru beklediği gibiyim. Su nerede? Sizde var mı? Islanmalı bu ülke. Temizlenmeli her şey.
Hiç kimse gölgesi kadar büyük değildir. Büyük olmak için güneş lazım. Karanlıklarda boğulmak istemiyorsan güneşe çık. Hava sisliyse
otur yerinde.
Sis kalksın.
Varalım Aralık 1972 Kuşadası’nın cümlelerine. Neden? Çünkü uzun cümlelerden kısa cümlelere kaçmak istiyorum. Biraz güneş için.
Tarih 1 Aralık 1972 Cuma
POSTEL KOOPERATİFİ EV
YAPIYOR.
Bütün işlerini bir yıl zarfında
hallederek ilçemizde en seri ve en
başarılı kooperatif unvanını kazanan
Postel Kooperatifinin ev yapma
işinin bütün hazırlıkları tamamlandı.
Temeller önümüzdeki günlerde
törenle atılacak.
Geçen yıl ilçemiz PTT mensupları
tarafından kurulan ve en kısa
zamanda arazi satın alınarak
parselasyonu da yapılan POSTEL
Yapı Kooperatifi üyeleri bilindiği gibi
2 ay önce yapılan kur’a çekimi
sonucu tapularını almışlardı.
Bütün bu işlemleri en kısa
zamanda yaparak üyelerini
hudutsuz memnun eden POSTEL
Kooperatifi Yönetim Kurulu ileriden
beri yaptığı sondaj ve temaslarını
tamamlamış şimdi de ev yapmağa
karar vermiştir.
Bu işlemin de bütün hazırlıkları
tamamlanmış olup müteahhit ile
anlaşmaya varılmıştır. Örnek
kooperatif olarak gösterilen ve
ilçemizde ilk ev yapan kooperatif
KUYETA
ARALIK 2012
4
unvanını kazanan Postel’in temelleri
önümüzdeki günlerde törenle
atılacaktır.
Hayırlı evler olsun. Işıklı ve
güneşli, mutlu.
5 Aralık 1972 Salı
2000 KİŞİLİK DEV BİR
KOOPERATİF KURULUYOR.
İlçemiz PTT mensupları tarafından
kurulacak kooperatifin ön
çalışmaları tamamlanmak üzereArazi meselesi halledilmiş durumdaArsalar üyelere 3000 liraya
malolacak.
İlçemiz PTT mensupları tarafından
kurulan Postel Yapı Kooperatifinden
sonra, şimdi de yine PTT
mensupları 2000 kişilik bir
kooperatif kurmak üzere faaliyete
geçmişler ve bu işin hazırlık
çalışmalarına başlamışlardır.
PTT Şefi Ahmet Arda’nın
öncülüğünde kurulacak 2000 kişilik
dev kooperatifin arazi alım işinin
halledilmiş olduğu ifade
edilmektedir.
Yapılan açıklamaya göre üyeler
sadece 3000 lira para ödeyecek ve
bir arsa sahibi olacaklardı. Ödemeler
önce 2000 lira peşin olacak geri kalan
1000 lira iki taksitle alınacaktır.
Kooperatifin amacı kısa zamanda
üyelerini ucuz arsa sahibi yapmaktır.
Müteşebbislerin bu olumlu
teşebbüslerinin önümüzdeki
günlerde büyük ilgi görmesi
beklenmektedir.
Şehir büyüyor ev ihtiyacı artıyor.
ZEYTİNYAĞI FİYATLARI
DURMADAN YÜKSELİYOR.
Zeytin mahsulünün bu yıl
görülmemiş derecede bol olmasına
rağmen ilçemiz zeytinyağı piyasası
hergün yükselmektedir.
İki gün önce kilosu 10 lira olan
zeytinyağı dün 75 kuruş daha artış
göstererek 10.75’e yükselmiştir. Arap
ülkelerinin ve birçok Avrupa
devletlerinin fazla miktarda yağ
talebinde bulunmaları fiyatların
artmasına neden olmuştur.
Yağ fiyatlarını önümüzdeki
günlerde daha da yükseleceği
söylenmektedir.
Şimdi de aynı. İyi zeytinyağı
pahalı. Ama üretici daha bilinçli.
Fabrikalardan çok çeşitli zeytinyağı
çıkıyor.
YEDİEYLÜL İLKOKULUNA
MEFRUŞAT VERİLDİ.
Yeni okula altı hamiyetsever
vatandaşımız kömür sobası
bağışında bulundular
Eski Kışla Yatağına inşa edilmekte
olan yeni Yedieylül ilkokulunun
mefruşat tahsisi yapılmıştır.
Milli Eğitim Müdürlüğünce
Yedieylül ilkokuluna 330 adet küçük
ve büyük boy olmak üzere öğrenci
sandalyesi 90 adet sıra, 5 öğretmen
kürsüsü ve 5 adet sandalye ile 5 adet
de yazı tahtası ve 7 öğretmen
kürsüsü daha tahsis edileceği
öğrenilmiştir.
Milli Eğitimin bu tahsisi yanı sıra
hamiyetperver vatandaşlarımız
Yedieylül İlkokuluna bağış yapmaya
devam etmektedir.
Son yapılan bağışlarda Süreyya
Saraç bir kömür sobası, 2 ton kömür
ve 500 lira nakdi yardımda
bulunurken, Seydi Eser, Mustafa
Toros, Kazım Arıkan, Çetiner
Kardeşler ve Aydın Üner birer
maden sobası bağışı yapmışlardır.
Ahmet Çınar ve Kemal Ören’in de
birer soba alacakları öğrenilmiştir.
Öte yandan kaba işçiliği
tamamlanan ve üstü örtülmekte
olan binanın noksanlarının
giderilmesi için 12 Aralıkta Aydın
Vilayet Encümeninde 155 bin liralık
keşif bedelli son ihalesinin
yapılacağını öğrenmiş bulunuyoruz.
Böylelikle bina Şubat ayına kadar
hizmete hazır vaziyete getirilmiş
olacaktır.
Umarım Şubat ayına yetişir.
AVUKAT GÜREL ABACIOĞLU
BÜRO AÇTI.
Geçen yıl İstanbul Hukuk
Fakültesinden mezun olan ve İzmir
Adliyesinde bir yıl da Avukatlık stajı
yapan ilçemiz gençlerinden Gürel
Abacıoğlu şehrimizde avukatlığa
başlamıştır.
Eski Belediye binasında açmış
olduğu büroda dünden itibaren
filen çalışmaya başlayan Gürel
Abacıoğlu’nu tebrik eder, başarılar
dileriz.
VACİDE BARAN GÖREVE
BAŞLADI.
Öğretmen Günay Özbek’in
yönetiminde geçen ay faaliyete
geçen Ana Sınıfına bir öğretmen
daha gelerek vazifeye başlamıştır.
İlçemize gelerek Ana Sınıfında
göreve başlayan yeni öğretmenimiz
Vacide Baran’a hoş geldiniz der,
görevlerinde başarılar dileriz.
8 Aralık 1972 Cuma
TEKEL ANKARA VE
İSTANBUL’DAN SONRA
İLÇEMİZDE DE TEŞHİR SATIŞ
REYONUNU HİZMETE AÇTI.
Tekel Genel Müdürü Recai Diplan
tarafından açılan Reyon yerli ve
yabancı tekel maddeleri serbest
olarak satılıyor.
İstanbul ve Ankara’dan sonra
Tekel Teşhir Satış Reyonu önceki
gün ilçemizde de açılmıştır.
Tekel Genel Müdürü Recai Diplan
tarafından Hükümet Meydanındaki
Belediye dükkânlarında açılan
reyonda yerli ve yabancı tekel
maddelerinin serbest satışı
yapılmaktadır. 77 Bin lira sarfı ile
hizmete giren teşhir ve satış
reyonunun açılışında Tekel Satış
Reklam Şubesi Gurup Müdürü
Niyazi Sürenkök, Yaprak Tütün Alım
Şubesi Müdürü Faruk Düveren,
Aydın Tekel Başmüdürü Süleyman
Kalaycıoğlu ve şehrimiz tekel
mensupları ile davetliler hazır
bulunmuşlardır.
Gazetemize özel bir demeç veren
Genel Müdür Recai Diplan
‘’Türkiye’de açtığımız bu üçüncü
reyonda tekel ürünleri birlikte ithal
malı içki ve sigaralar serbest olarak
satılacaktır.’’ dedikten sonra, 1972
tütün piyasasına değinmiş ve Ege
tütün piyasasının Ocak ayı sonunda
resmen açılacağını bununla ilgili
hazırlıkların tamamlanmak üzere
olduğunu, üreticinin ürününün
daha iyi değerlendirilebilmesi için
Tekel olarak sonuna kadar
destekleme alımı yapılacağını
söylemiştir.
Şimdi sigara ve içki
görülmeyecek yerlere taşındı.
Tütüncülük öldürülmek isteniyor.
Sigara eğlence mekanlarından
sokağa taşındı.
ZEKİ ALTINDAĞ İSTİFA ETTİ.
İlçemiz Adliyesinde 10 yıldan beri
Zabıt Kâtipliği görevinde bulunan
Zeki Altındağ’ın görevinden istifa
ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Dün görevinden ayrılan Zeki
Altındağ’ın serbest meslek yapacağı
tahmin edilmektedir.
Zeki Yalçındağ olması gerekir.
İLÇEMİZDE HALK EĞİTİM
MERKEZİ AÇILIYOR.
İlçemizde Halk Eğitim Merkezinin
açılması için teşebbüse geçildiğini
memnuniyetle istihbar etmiş
bulunuyoruz.
Yıllardan beri açılması tasarlanan
Halk Eğitim Merkezinin hemşerimiz
Ahmet Irmak’ın Halk Eğitim Genel
Müdürlüğüne getirilmesinden sonra
daha da kesinlik kazandığını
söyleyen ilgililer açılışla ilgili olarak
müracaatta bulunmuşlardır.
Önümüzdeki günlerde açılış
kararının gelmesi beklenen Halk
Eğitim Merkezi sayesinde ilçemizin
sosyal ve kültürel hayatı ayrı bir
özellik kazanacaktır.
Elbette eskiden Halkevleri vardı.
12 Aralık 1972 Salı
DAVUTLAR SEBZE VE MEYVE
AMBALAJ TASNİF EVİNİN İNŞAATI
SU BASAMAĞINA KADAR ÇIKTI.
Belediye Başkanı İbrahim
Saka’nın öncülüğünde kurulan çok
yönlü Kalkınma Kooperatifi
tarafından kurulan bu tesisi Köy
İşleri Bakanlığı 200 bin lira
yardımda bulundu.
İlçemiz Davutlar Bucağı Belediye
Başkanı İbrahim Saka’nın gayretli
çalışmaları sonunda kurulan çok
yönlü kalkınma kooperatifi gayesine
ulaşmağa başlamıştır.
Bilindiği gibi kooperatif şimdiye
kadar Davutlar’dan Almanya’ya 20
kişiyi işçi olarak göndermiştir. 20
kişinin Almanya’dan Davutlar’a
gönderdiği 100 bin lira ile 540 bin
lira keşif bedelli ve 1200 metre
kareyi kapsayan sebze, meyve
ambalaj ve tasnif evinin temelleri
atılmış İnşası hızla devam
etmektedir.
Önümüzdeki yıl hizmete girecek
olan bu tesis için Köy İşleri
Bakanlığınca 200 bin lira yardım
gönderilmiştir. Belediye Başkanı
ARALIK 2012
KUYETA
5
Ben Buradayım Ey Tarih
İbrahim Saka’nın bu olumlu teşebbüsü
sayesinde çevremizin meyve ve sebze
mahsulü hem değer kazanacak, hem
de milli gelirimiz değerlendirilmiş
olacaktır.
Yapılan açıklamaya göre, Aralık ayı
içinde 72 kooperatif üyesi daha
Almanya’ya gönderilecektir.
Başta başkan İbrahim Saka olmak
üzere Davutlarlı hemşerilerimizin bu
güzel faaliyetleri ilçemizde de takdirle
karşılanmaktadır.
Keşke Kuşadası’nda da böyle
tesisler açılsaydı. Bereketli topraklar
betonlaşmazdı.
TURİZM VE MİLLİ EĞİTİM
BAKANLARI İLÇEMİZİ ZİYARET
ETTİ.
Geçtiğimiz cumartesi ve Pazar
günleri ilçemizi Turizm ve Tanıtma
Bakanı Erol Yılmaz Akçal ile Milli
Eğitim Bakanı Sabahattin Özbek ziyaret
etmişlerdir.
Turizm Bakanı Erol Yılmaz Akçal
ilçemizde bir gece kalmış. Milli Eğitim
Bakanı Sabahattin Özbek ise Pazar
günü gelip gitmiştir.
Sabahattin Özbek Seçkin İnşaattan
şahsına kat almak için yerinde
sondajlar yapmıştır.
Ne kadar sık geliyormuş
bakanlarımız o dönemlerde.
DİKKAT KAPI ÖNLERİNE
AYAKKABI BIRAKMAYIN.
Son günlerde ilçemiz Türkmen
Mahallesindeki evlere dadanan meçhul
bir hırsız şebekesi kapı önlerine
bırakılan ayakkabıları çalmaktadır.
Emniyet Baş komiserimiz M. Emin
Özçelik’in evi civarında birkaç günden
beri vuku bulan hırsızlık olaylarında
kapı eşiklerine bırakılan iyi cinsten
özellikle kadın ayakkabıları
çalınmaktadır.
Müşkülpesent hırsızlar herhangi bir
eve giden misafirleri takip etmekte ve
kapı önüne bırakılan ayakkabıların en
iyisini seçerek çalmaktadırlar.
Emniyet Mensuplarımızın dikkatini
çekeriz.
Şimdilerde sürmeyi gözden çekiyor
hırsızlar. Siz siz olun kapı önlerine
ayakkabı bırakmayın zira çok kötü
kokuyorlar.
KANALİZASYON ŞANTİYESİ SEL
SULARI İÇİN ÖZEL BİR KANAL
AÇIYOR.
Olağanüstü bir çalışma düzeni içinde
ilçemiz kanalizasyon teşkilatının alt
KUYETA
ARALIK 2012
6
yapı işini tamamlamak üzere olan
kanalizasyon şantiyesinin başarılı
yöneticileri şimdi de yağmur suları
için özel bir kanal açmaktadır.
Türkmen köprüsünden itibaren
Sağlık Caddesini takiben devam
eden kanal açma çalışmaları Kale
Kapısına kadar gelecektir. Bu sayede
Arslanlar, Yıldırım ve Kahramanlar
Caddesinden gelen sel suları bu
kanalda toplanacak Türkmen
deresine akıtılacaktır.
Türkiye’de ilk defa ilçemizde inşa
edilmekte olan modern ve fenni
usulde kanalizasyon teşkilatına
yağmur suyu karışmayacağından
yağmur suları için özel bir kanal
açılmasının mecburiyeti hasıl
olmuştur.
Olumlu ve isabetli bir girişim.
HÜSEYİN DÜLGER’İN
DİKKATİNE.
Posacı Pansiyon civarında ikamet
eden vatandaşlarımızın
şikâyetlerinden anlaşıldığına göre
özellikle geceleri sokaklarda dolaşan
başıboş köpek sürüleri
vatandaşlarımızın huzurunu
bozmaktadır.
Civarda gece bekçileri dahi güçlük
çekmekte, köpek saldırılarından
bazı sokaklara girememektedirler.
Belediye Tanzifat Şefliğini başarı
ile yürüten Hüseyin Dülger’in
dikkatini çekeriz.
Köpek barınağımız var ama
köpekler yine de sokaklarda. Kedi,
Köpek öldürmek artık cinayet.
ZEYTİN HIRSIZLARINA DİKKAT
Bize verilen haberlerden
anlaşıldığına göre tarlalardan
toplanılarak çuvallara konulan
zeytinler meçhul şahıslar tarafından
çalınmaktadır.
Sık sık meydana gelen bu gibi
olaylara fırsat verilmemesi için
zeytin müstahsili vatandaşlarımızın
gerekli tedbirleri almaları ve tarla
evlerinde zeytin bırakmamaları
tavsiye edilmektedir.
Bunlar o zamanın daha zeki ve
açıkgöz hırsızları. Girişimci
hırsızlar. Zeytinini toplamayanlara
yardımcı oluyorlar. Milli
ekonomiye katkı.
15 Aralık 1972 Cuma
ŞEHİR TELEFON ŞEBEKESİ YER
ALTINA ALINIYOR.
PTT Genel Müdürlüğünce
yaptırılacak 1200 abonelik
şebekenin büzleri hazırlanıyor.
Kadınlardenizi merkeze bağlanacak,
Şehir içi caddelerinde 3 kilometrelik
kazı yapılacak bütün bu işler yaz
sezonuna kadar tamamlanmış
olacak.
PTT Genel Müdürlüğünce
ilçemizde yaptırılacak olan 1200
abonelik şehir içi şebeke tevsiinin
inşasına başlanılmıştır.
İlçemiz PTT Müdürü M. Emin
Aynalı’nın talebi üzerine genel
müdürlükçe yaptırılması
kararlaştırılan 1200 abonelik tesisin
yer altına döşenecek büz imaline
yeni yapılmakta olan Yedieylül
İlkokulu sahasında başlanılmıştır.
Yılbaşından önce şehir içinde
kazılacak 3 kilometrelik kanal açma
ameliyesi takriben altı aya kadar
tamamlanmış olacaktır.
Bu sayede Kadınlar Denizi’ndeki
abonelerde direk olarak merkeze
bağlanacaktır.
Hâlihazırda 379 merkezde.
Kadınlar Denizi ve Yavansu da
abonesi bulunan PTT santralı yeni
yapılacak tesis 1200 aboneye cevap
verecek.
Böylece PTT’deki yığılma da
önlenir. Şehirlerarası konuşurken
‘’Adana çık aradan ‘’ diyalogları
yaşanmaz inşallah.
KAYMAKAM GÜZELİŞ BUGÜN
GÖREVE BAŞLIYOR.
Yıllık iznini kullanan
Kaymakamımız İsmail Güzeliş
bugün görevine başlamıştır.
Güzeliş’in izinli bulunduğu sürece
yerine veteriner Ali Ünalp vekâlet
etmişti.
KUŞTUR TATİL KÖYÜNDE
SEZON İÇİN TADİLAT
YAPILACAK.
Yurdumuzun en büyük tatil
köylerinden olan İlçemiz Kuştur
Tatil Köyü önümüzdeki yıl için
şimdiden yapılan talepler göz önüne
alınarak köyde bazı tadilatların
yapılmasına başlanmıştır.
Geçen sezon Kuştur Tatil Köyünde
yapılan 55 bin konaklamaya karşılık
bu sezon içinde şimdiden
rezervasyon taleplerinin gelmesi
üzerine otopark yerlerinin kifayet
etmeyeceği dikkate alınarak otopark
sahası genişletilmekte, diğer
noksanlıkların tamamlanması ile
tadilat ve ilaveler yapılmaktadır.
Başta işletme müdürü Özcan
Alrona olmak üzere başarılı teknik
ve idari personelin olağanüstü
çalışması neticesinde kaydedilen
artışların önümüzdeki sezon 85
binin üstüne çıkacağı
söylenmektedir.
19 Aralık 1972 Salı
18 KİŞİLİK MECLİS ÜYESİNDEN
SADECE ALTISI GELİNCE
BELEDİYE MECLİSİ
TOPLANAMADI.
5 Maddeden müteşekkil
gündemin müzakeresi Cuma
gününe bırakıldı. Memleket
sorunlarında meclis üyelerinin
lakayt kalmaları tenkit ediliyor.
Dün akşam saat 19 da yapılması
gereken Belediye Meclisinin
olağanüstü toplantısı ekseriyet
sağlanamadığı için ertelenmiştir.
Şehir sorunlarının
müzakeresinde Meclis üyelerinin
lakayt kalmaları halk arasında
üzüntü konusu olmaktadır. 18
kişilik belediye meclisinde dün
akşam ancak 6 üye hazır bulunmuş.
Ekseriyet sağlanması için 6 üye
dışında kimsenin gelmediği
görülünce toplantı Cuma gününe
ertelenmiştir.
Cuma günü yapılacak olan
toplantıda; Kanalizasyon şebekesi ev
bağlantıları işi için İller Bankasına
yetki verilmesi ve imar planında
yapılması istenen tadilat tekliflerinin
müzakeresi yapılacak. Belediye
teşkilat kadrosunda değişiklik
yapılması için meclisten yetki
alınacak. Belediye ve işletme
bütçelerinde aktarma icrası ile motel
ihalesi tasdiki yapılacaktır.
Toplanırlar. Zaman nasıl olsa bol.
ŞEHİR 36 SAAT SUSUZ KALDI.
Göçekkavağı mevkiinde ana su
borusunun patlaması ile ilçemiz 36
saat susuz kalmıştır. Geçtiğimiz
Cumartesi günü saat 9 dan itibaren,
tamirat dolayısıyla kesilen şehir suyu
Pazar saat 21 de tekrar verilmiştir.
Bu arada geçen 36 saat gibi uzun
sürede ilçemiz halkı güçlük
çekmiştir. Bilhassa Cuma günü
Belediye hoparlörü ile yapılan
suların kesileceği ile ilgili yayını
duymayan vatandaşlar güç durumda
kalmışlardır.
Bitmeyen Çile.
ZEYTİNYAĞI 12 LİRAYA
YÜKSELDİ.
Bir ay önce kilosu 9,50 veya 10
liraya satılan zeytinyağı her geçen
gün artış göstermekte devam
etmektedir.
Dünkü piyasaya göre ilçemizde
satılan zeytinyağları 12 liradan
muamele görmüştür.
Piyasanın önümüzdeki günlerde
daha da yükseleceği yetkililerce
ifade edilmektedir.
Dedim ya zeytin hırsızları zeki
diye. Geleceği önceden bilmişler.
22 Aralık 1972 Cuma
KERVANSARAY’IN ÖNÜ
KURTARILIYOR.
Sel suları için Türkmen
Köprüsünden itibaren inşasına
devam edilen dev kanal Hacı
İbrahim Camiinin önüne kadar
gelecek, Aynı kanal Kervansaray’ın
önüne de yapılacak burada biriken
sular denize akıtılacak.
Türkmen köprüsünden itibaren
Sağlık Caddesini takiben devam ede
gelmekte olan yağmur suları
Yıldırım Caddesinden Hacı İbrahim
Camiinin önüne kadar gelecektir.
Aynı kanalın diğer kolu da Akdeniz
Oteli önünde kalacaktır. Daha
önceki sayılarımızda da bildirdiğimiz
gibi her iki caddeden inene yağmur
suları bu kanalda toplanarak
Türkmen deresine akıtılacaktır.
Kanalizasyon şantiyesi tarafından
yaptırılmakta olan bu kanalın
tamamlanmasından sonra diğer
ikinci kanal Kervansaray önüne
açılacak.
Kıbrıs Caddesinden inen yağmur
suları da bu kanala alınarak Atatürk
heykeli yanından denize
akıtılacaktır.
Bu sayede özellikle kış aylarında
yağan yağmurların meydana
getirdiği sel sularının sebebiyet
verdiği büyük su birikintileri
problemi ortadan kalkmış olacaktır.
Kurtarıldı mı? Umarım kurtarılır.
TURİZM BAKANLIĞI BEBEK
YARIŞMASI DÜZENLENDİ.
Turizm ve Tanıtma Bakanlığınca
mükâfatlı ‘’Turistik Hatıra Bebek ‘’
Yarışmasını açılmıştır.
Verilen bilgiye göre yarışmaya
katılacak turistik hatıra bebekleri 15
Ocak 1973 tarihine kadar Turizm ve
Tanıtma Bakanlığı Demirtepe
adresine gönderilmiş olması
gerekmektedir.
Derece alacak bebeklerin
birincisine 2 bin lira ödül verileceği
bildirilmiştir.
Bununla ilgili daha fazla bilgi
almak isteyenlerin ilçemiz Turizm ve
Tanıtma Bürosu Şefliğine müracaat
etmeleri gerekmektedir.
ÇİFTÇİLERİN DİKKATİNE!!
Tarım Bakanlığı Devlet
Meteoroloji Genel Müdürlüğünden
dün ilçemiz Ziraat mühendisliğine
gelen bir yıldırım telgrafta kuvvetli
don olacağı bildirilmiştir ve tedbir
alınması istenmiştir.
Dün gece başlayan don’un birkaç
gün devam edeceği ihtimali kuvvetle
muhtemel olduğundan
çiftçilerimizin tedbir almaları
gerekmektedir.
BELEDİYE MECLİSİ BU AKŞAM
TOPLANIYOR.
Geçtiğimiz Pazartesi günü
yapılması gereken fakat ekseriyet
sağlanamadığı için ertelenen
Belediye Meclisi toplantısı bu akşam
saat 19 da yapılacaktır.
Toplantıda 5 maddelik gündem
müzakere edilerek karara
bağlanacaktır.
Zamanı geldi demek.
26 Aralık 1972 Cuma
ÜÇ YILDA DÖRT DEFA İHALEYE
ÇIKARILAN BELEDİYE MOTELİNE
NİHAYET TALİP ÇIKTI.
Yıllığı 50 bin 700 liradan 5 yıl
müddetle İstanbullu A. Niyazi
Şehler’e icara verilen motel Temmuz
ayına kadar tamamlanarak teslim
edilecek.
Salhane civarında inşa edilmekte
olan Belediyeye ait motel yıllığı 50
bin 700 liradan 5 sene müddetle
icara verilmiştir.
3 Yıldan beri 4 defa ihaleye
çıkarılan taliplisi çıkmadığı için
inşası yarıda kalan 24 odalı, gazino
ve plajlı motelin yapılan 4.
ARALIK 2012
KUYETA
7
ihalesinde İstanbul’dan talipli
çıkmıştır. Yıllığı 50 bin 700 liradan
olmak üzere 5 yıl müddetle Ahmet
Niyazi Şehler adlı şahsa ihale
edilmek suretiyle icara verilen motel
Temmuz ayına kadar tamamlanarak
teslim edilecektir.
Motelin yarım kalan inşasına
başlanılmıştır.
Çıktı da ne oldu? Yıllarca atıl
durumda kaldı. Ta ki geçtiğimiz
yıllarda Charisma Oteli yapılana
dek. Çürük diş sökülüp porselen diş
takıldı. Kimler geldi, kimler geçti?
APOLLON 250 AMERİKALIYI
İLÇEMİZE GETİRDİ.
1972 yılının son turist gemisi dün
şehrimize gelmiştir. Akdeniz
Turizmin organizesinde ilçemize
gelen Yunan bandıralı Apollon
gemisinin getirdiği 250 Amerikalı
turist Efes’i gezdikten sonra
şehrimizde 1 saat kadar kalmışlardır.
Sabahleyin saat 7 de gelen gemi
saat 12 de şehrimizden ayrılmıştır.
Hem de Aralık ayında. Kim bilir
ne kadar sevinmiştir Kuşadalılar?
BELEDİYE İKİ RÖMORK SATIN
ALDI.
Geçen yıl 2 motoguzinin
satılmasından sonra şehrin temizlik
işleri bilindiği gibi bir traktöre
kalmıştı. Bir römorklu traktörün
kifayetsiz olduğunu dikkate alan
belediye ilgilileri Ankara
Kırıkkale’den 2 römork daha satın
alarak şehrimize getirmişlerdir.
Önümüzdeki günlerde gelecek bir
traktör ile temizlik ekibi takviye
edilecek ve bu sayede şehrin
temizliği serilik kazanacaktır.
Umarım bu araçlarla şehir
temizlenir. Kirlilik devam etmez.
KUYETA
ARALIK 2012
8
29 Aralık 1972 Cuma
1200 ABONELİK PTT HATTI
İÇİN ŞEHİR İÇİNDE KAZI
YAPILMAĞA BAŞLANDI
Hükümet Caddesinden itibaren
başlayan kazılar şehir içinde 3 km
devam edecek ve 1973 turizm
sezonuna kadar çalışmalar
tamamlanmış olacak.
Geçen sayılarımızda inşasına
başlanılacağını bildirdiğimiz 1200
abonelik şehir PTT şebekesi tevsii
hattının döşenmesi için şehir içinde
kazılar yapılmağa başlanmıştır.
Yer altı şebekesi için şehir içinde 3
kilometrelik kazı yapılacak ve bu
işler önümüzdeki turizm mevsimine
kadar tamamlanmış olacaktır.
İlçemiz PTT Müdürü M. Emin
Aynalı’nın gayreti ile PTT Genel
Müdürlüğünce yaptırılan 1200
abonelik tevsii hattı sayesinde,
geceleri saat 23.30’dan sonra irtibatı
kesilen Kadınlardenizindeki
aboneler direk olarak merkeze
bağlanacaktır.
Bununla beraber şehir santralının
takviye edileceği, özellikle yaz
mevsimlerinde bekleme problem
olmayacağı ilgililerce açıklanmıştır.
İletişim önemli. Aramak ve
aranmak önemli.Hiç olmazsa
telefonla da olsa.
KİM DEMİŞ YUMURTANIN
KULPU YOK DİYE. KULPLU
YUMURTA HAYRET UYANDIRDI.
İlçemiz çiftçilerinden Ali Osman
Dizman’ın tarlasında beslemekte
olduğu tavuklarından birinin
kulplu olarak yumurtladığı
hayretle görülmüştür.
Geçtiğimiz Salı her zamanki gibi
kümesten yumurta alan Ali Osman
Dizman yumurtaların birinin kulplu
olduğunu hayretle görmüştür.
Normal büyüklükteki yumurtayı
gazetemize getiren Ali Osman
Dizman, ‘’Kim dermiş yumurtanın
kulpu yok diye gelsinler görsünler
bu saf delikanlı ne tavuklar
yetiştiriyor.’’diye espride
bulunmuştur.
Saf kalpliliği ve iyi niyetliliğinden
dolayı çevresinde ‘’Saf Delikanlı ‘’
namıyla tanınan Ali Osman Dizman
kulplu yumurtayı gazetemize hediye
etmiştir.
Hakikaten ‘’Saf Delikanlı’’ymış.
Yumurta da kulp olsa ne işe
yarayacak? Nasıl olsa kırılıp
yenmeyecek mi? Yine de bravo.
HÜSEYİN TAVASLI İZMİR’E
TAYİN OLDU.
7 yıldır ilçemiz Tekel Memurluğu
görevinde bulunan Hüseyin Tavaslı,
İzmir Tekel Tütün Fabrikası Emniyet
Amirliğine tayin edilmiştir.
İlçemizde lise olmadığı için bu yıl
ortaokuldan mezun olacak
çocuklarının tahsillerini devam
edebilmeleri amacıyla Hüseyin
Tavaslı’nın kendi istediği üzerine
yapılan bu tayin dostları arasında
üzüntü konusu olmuştur.
Tavaslı’nın yerine yaprak tütün
alım memuru Yalçın Dalar’ın
şimdilik vekâlet edeceği kısa
zamanında da asaleten Tekel
memurluğuna getirileceği
memnuniyetle öğrenilmiştir.
2 Ocak Salı günü İzmir’deki
görevine başlayacak olan Hüseyin
Tavaslı ve Yalçın Dalar’a şimdiden
başarılar dileriz.
HALİL ERTEN EMEKLİ OLDU.
33 Yıldan beri ilçemiz maliyesinde
görevli bulunan muhasebe müdürü
Hali Erten emekli olmuştur.
Gerek dürüstlüğü, gerekse işine
bağlılığı ile tebarüz eden Halil
Erten’in emekliye ayrılması mesai
arkadaşları arasında olduğu kadar
halk arasında da üzüntü yaratmıştır.
Hali Erten’in diğer bir özelliği de
33 yıl ilçemizde kalışı ve uzun süre
içinde sadece 2 ay izin kullanışıdır.
Kendilerine bundan sonraki
yaşantılarında da sağlık, selamet ve
başarılar dileriz.
Bakalım Ocak ayında ne gibi
buluşlar yapılacak? Belki de kulplu
yumurta tarlalarda yetiştirilir. İyi
yıllar. Kulplu yumurtanız bol
olsun.
Özel Araştırma
21 Aralık 2012 Mayalar
KÜLTÜREL KIYAMET
Kamil Sarhanlı Arkeolog
[email protected]
Değerli okurlar yeni yazımı sizlerle paylaşmadan önce daha önceki yayınlanmış olan Pygela ve Artemis
hakkındaki yazılarımda fikirlerini benimle paylaşarak araştırmalarımda öncülük eden ve bunları yazıya
dökmemi sağlayan gönüllü araştırmacı olan Müjgan Şavkay’a teşekkürü bir borç bilirim. sevgilerle...
Mayalar düşünsel ve sanatsal açıdan Amerika'nın
en gelişmiş halkıydı. Mayaların sırlarla dolu bir
uygarlığı vardı. M.S 1. milenyum süresince
Meksika'da ve Orta Amerika'da taştan görkemli
şehirler inşa ettiklerini biliyoruz. Peki Mayaları bu
kadar gizemli bir uygarlık yapan ne miydi? Evrendeki
olayları ve olguları gözlemleyerek Gliflerin'de (oyma
şekil) bir karşılığının bulmasıydı. Bunu yaparken de
evrenin sırrının bilgilerini bize doğal gerçekliğiyle
yansıtmalarıydı.
Maya kültürü üç döneme ayrılmaktaydı: M.Ö.
1500 ile M.S 200 yılları arasındaki Klasik Öncesi
Dönem, M.S. 200 yılından 900 yılına kadar süren
Klasik Dönem ve M.S. 900 ile 1600 yılları arasını
kapsayan Geç Klasik dönem.
M.S. 200 yılından 900 yılına kadar Klasik mayalar
kültürel gelişimlerinin doruğunu yaşamışlar ve
Meksika'da, Guatemala'da, Belize'de, El Salvador'da
çok sayıda şehir kurmuşlardı. Buralardan ele geçen
Maya uygarlığının tabletlerine göre Dünya büyük bir
tufandan sonra son çağına girecek demektedirler.
Mayaların geleceğe ait olan bu bilgileri ise geçmişe
ait bilgiye sahip olmalarında yatmaktaydı. "Başlangıç
nasılsa son da öyle olacaktır" diye çok eski içe dönük
anlamı, iletileri olan bir sözleri vardır. İşte Mayaları
önemli kılan bu gizli öğreticilik bilgi birikimine sahip
olmaları ve bunu Gliflerin'de belirli semboller
vasıtasıyla aktarmalarıydı.
Yandaki arkeolojik bulgu mayaların güneş taşıdır.
Taş 1790'da Mexico City'de kazara katedralin onarım
çalışmaları sırasında bulunur. Burada 21 Aralık 2012
sırrının gerçeği yatmaktadır. Güneş taşı bir çeşit
takvimdir. Aslında 2 takvimdir. Her ikisi de zamanı
bölümlere ayırır. Biri 260 günlük dini yılla diğeri yılı
365 güne bölen dini olmayan güneş yılı. Gezegendeki
yaşamı tanımlayan diğer semboller kozmik güneş
döngüleri olan 5 adet güneş çağı olduğunu gösterir ve
buna göre dünyanın başlangıç tarihi yaklaşık olarak
M.Ö. 13 Ağustos 3114 yılıdır ve sonu ise 21 Aralık
2012'de gelecektir. Buradaki dünyanın başlangıç
tarihi olarak kastedilen M.Ö. 13 Ağustos 3314 yılı
insanlığın yükselişinin başlangıcıdır ve 21 Aralık 2012
yılı da başlangıcın sonu olacaktır. Aslında gerçek olan
Mayaların bize belirli semboller aracılığıyla aktarmış
oldukları bu yüksek düzeydeki bilgilerin, 2012 yılında
insanlığın ilerlemesine bağlı olarak derece derece
açılan bir sembolizme bürünmüş olan bu bilgileri
insanlığın elde edeceğini ve dünyanın sonunu 2012
de geleceğini söylemektedirler. Ancak bu yok oluş
anlamında değil insanlığın içsel ileti olan ve sadece
belirli kişilerce ve belirli aşamalardan geçerek ulaşılan
bu Ezoterizm'i (içe yönelik bilgiyi) herkesin
ulaşacağını, elde edeceğini ve bu sayede dünyanın
büyük bir değişim içerisine gireceğini ön
görmüşlerdir. Mayalar'a göre; 2012 yılı insanlığın
yükselişinin başlangıcı olacaktır. Evrenin sırrının
çözüleceğini bu çağda tüm insanlığın bilinçleneceği
ve bu ezoterik bilgiyi elde edemeyenin ise kültürel bir
kıyamet içerisinde yok olacağını bize aktarmışlardır.
ARALIK 2012
KUYETA
9
Kurumların Tarihi
Ve …..Türk Kadınlar Birliği
Kuşadası’nda kuruluyor….
Sevim Türemen T.K.B Kuşadası Şb. Kurucu Başkanı
Bölüm - 2
KTKB Anıt Kabir Ziyareti 14-17 Aralık 1992
14–17 Aralık 1992’de
kuruluşumuzu takiben Anıtkabir ve
T.B.M.M’yi ziyaret etmenin görev
olduğu düşüncesi ile Ankara’ya
gidildi. Önceden alınan randevu ile
Anıtkabir ziyaret edildi. Protokol
kuralları içinde mozoleye
çelengimizi koyup saygı
duruşumuzdan sonra Anıtkabir
defterine Büyük Ata’ya bağlılığımızı
ve minnet borcumuzu belirttik. Aynı
gün TBMM Başkanı Sn. Hüsamettin
Cindoruk’u ziyaret ettik. Makamında
30 dakikayı aşkın bir süre çok özel
bir görüşme yaparak Genel kurul
salonuna geçip oturum izledik…
9 Şubat 1993: Laiklik haftası
dolayısıyla Derici Otel salonunda
Sn. Prof Ergun AYBARS tarafından
‘’Atatürk İlkeleri ve Laiklik’’ konulu
konferans verildi. Bu çok değerli ve
özel kişinin Kuşadalılar tarafından
tanınmasının mutluluğunu yaşadık.
8 Mart 1993 Dünya Kadınlar
Günü Kıbrıs’ta kutlandı. Dernek
olarak orada hazır bulunduk. Sn.
Rauf Denktaş, Başbakan ve Meclis
Başkanı ziyaret edildi. Gece Sn. Rauf
Denktaş’ın verdiği yemeğe katıldık..
2 Mayıs 1993 Sn. Lütfü
Suyolcu’nun destek ve
himayelerinde Kervansaray ile sahil
arasındaki geniş alanda ‘’Bahar
Panayırı’’ adı altında yoğun katılımlı
kermes düzenlendi. Kuşadalılar ve
gemi turistleri tarafından ilgi ve
beğeni ile izlendi…
9 Haziran 1993 günü
‘’Lekesiz Güzellik ve
Temiz Bir Çevre İçin Ele
Ele’’ konulu paneli
düzenledik. Panelimize:
Ege ve 9 Eylül
Üniversitelerinden Sn.
Prof. Münir Öztürk, Sn.
Prof. Fethi Doğan, Sn.
Prof. Sumru Ünsal, Sn.
Prof. Ümit Erdem
katıldılar. Çok katılımlı
ve beğeni ile izlenen bir
panel oldu.. Daha
sonraki yıllarda da 5
Haziran- 9 Haziran
Çevre Haftası dolayısıyla bu değerli
hocaların katılımı ile bir hafta süren
paket programlar içinde çevre
gezileri ve söyleşiler düzenlendi…
5 Aralık 1993 Türk kadınına Siyasi
haklarının verilmesi kutlamaları
İzmir Şubemizin hazırladığı yoğun
bir programla kutlandı. 6 Aralık
1993 günü, T.K. Birliğinin Türkiye
genelinde tüm şubelerinden
kutlamaya katılan üç yüzü aşkın üye
Kuşadası’na geldi. Tarafımızdan
hazırlanan program uyarınca
misafirlerimize İmbat Otel’de öğlen
yemeği verildi.. Daha sonra Sn.
Belediye Başkanımız Lütfü Suyolcu,
konuklarımızı zarif bir kokteyl ile
Fantasia Otel’de ağırladı. Kokteylde
özlü bir konuşma yapan Sn.
Suyolcu; ‘’Sayın hanımefendiler bu
değin seçkin konuklarımıza benim
de bir sürprizim var. Bu özel günün
bir anısı olarak
yeşillendirme alanımız
içinde olan Gazi Beğendi
Parkını Türk Kadınlar
Birliğine armağan
ediyorum. Bundan böyle
bu park ‘’Gazi Beğendi
Türk Kadınlar Parkı’’
olarak anılacaktır. ‘’ dedi.
Sn. Suyolcu kısa bir süre
sonra kararını Belediye
Meclisine de onaylattırdı
ve parka büyük bir kütük
üzerine derneğimizin
adını yazdırdı.
Kuruluşumuzdan kısacık
ömrünün sonuna kadar bizi hep
destekledi, elimizi hiç bırakmadı.
Hep saygı ile anıyoruz. Işıklar içinde
yatsın…
21 Ocak 1994 ‘’Polisimize Çelik
Yelek’’ sloganı ile Onur Otel
salonlarında müzikli bir yemek
düzenledik. Aydın Valisi. Aydın
Emniyet Müdürü, Kuşadası
Kaymakamı, Belediye Bşk, Emniyet
Md, Milli Eğitim Md, Baş Savcı ve
Hakimler protokol masamızın
konukları idiler.. Gelirin tamamı
çelik yelek alınmak üzere,
hazırlanan bir çekle, Kuşadası
Emniyet Müdürlüğüne verildi. Bu
etkinliğimizden dolayı Ankara
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden
derneğimize bir teşekkür mektubu,
Aydın Emniyet Müdürü Sn. Şevket
Ayaz‘dan da dernek başkanı olmam
dolayısı ile adıma zarif bir plaket
verildi.
5 Haziran 1994 Çevre Haftası
dolayısı ile derneğimiz tarafından
geniş kapsamlı bir ‘’Temizlik
Kampanyası’’ başlatıldı. Aydın Valisi
Sn. Kadir Uysal’ın talimatları ile
ilçemizdeki tüm okullar bir gün tatil
edilerek kampanyaya katılımları
sağlandı.
Kaymakam Sn. Ekrem Özsoy,
Belediye Bşk. Vekili Sn. Erdal
Aktüre, Milli Eğitim Md. Sn. Şevki
İşçi ve ilçemizdeki tüm okulların
müdür, öğretmen ve öğrencileri
Atatürk Heykeli önünde toplandı.
Dernek Başkanı olarak eylemin
KTKB Bahar Kermesi 2 Mayıs 1993
KUYETA
ARALIK 2012
10
KTKB Kahraman Polisimize Çelik Yelek Kampanyası
21 Ocak 1994
amaç ve önemini belirttiğim
konuşmam sonrasında yedi ayrı
bölgede yaklaşık 4000 öğrencinin
öğretmenleri eşliğinde temizlik
işlemine start verildi. İşlem gün
boyu devam etti.
9 Kasım 1994 Kuşadası ve
Söke’den lise düzeyindeki
okullardan yirmişer öğrencinin
katılımı ile ‘’Gençlik Kurultayı’’
düzenledik. Kaymakam, Belediye
Bşk Vekili,. Emniyet Müdürü, Milli
Eğitim Müdürü ve Sağlık Müdürü
gençlerin sorularını yanıtlamak
üzere davet edildi. Gençlerimizin
bilinçli ve önyargısız soruları
yöneticileri bir hayli terletti.
Toplantının görkemli geçmesi
yanında ses getirmesi de
gözlendi..Yoğun İstek üzerine ileriki
yıllarda iki kez daha tekrarlandı..Bu
toplantılarımız Kütüphane
salonunda gerçekleştirildi…
23 Haziran 1994 Turizm
sezonunun terör etkisi nedeniyle
durgun geçmesi dikkate alınarak,
105 seyahat acentesi, basın
temsilcilikleri ve kadın kuruluşlarına
dört ayrı dilde ‘’Kuşadası’nda terör
yoktur. Sizleri sevgi ve çiçeklerle
karşılamak üzere bekliyoruz.’’ diye
faks aracı ile iletildi..Bu çalışmamız
Sn. Kaymakam Ekrem Özsoy’un
onayı ile gerçekleşti….
16 Aralık 1994 günü ‘’Tüketici
Haklarının Önemi ve
Standardizasyon ‘’ konulu panel
Halk Kütüphanesinde salonunda
gerçekleştirildi. TSE’nin 40. kuruluş
yıldönümüne rastlayan gün olması
ayrıca önem taşımaktaydı.
Açılış konuşmasını benim
yapmamdan sonra T.S.E.
Genel Bşk. Sn. Yılmaz
Arıyörük ve T.K.Birliği
Genel Başkanı Sn. Ayseli
Göksoy konuşmalarını
yaparak konunun önemini
anlattılar..Kuşadası Ticaret
Odası Başkanımız Sn. Ali
Ergül uzun ve etraflı bir
konuşma yaparak tüketici haklarının
önemini ve neler olduğunu
dinleyenlere anlattı, soruları
yanıtladı…İzmir ve Aydın’dan gelip
toplantıya katılan konukların yanı
sıra, dünyada ‘’Yılın Kadını’’ seçilen
Sn. Ümran Baradan da toplantımızı
onurlandıran konuğumuzdu..Yaptığı
konuşmadan sonra kitabını
imzalayarak bizlere hediye etti..
Kapanış konuşmasını özlü bir ifade
ile yapan Kaymakam Sn. Ekrem
Özsoy konunun toplum için
önemini tekrarladı konuklara ayrı
ayrı teşekkürlerini ifade etti….
17 Mayıs 1995 günü önceki
dönem Belediye Bşk. Sn. Lütfü
Suyolcu hain bir saldırı sonucu
vurularak yaşamını yitirdi.
Merhumun kaybı tüm yurtta infialle
karşılandı ve ilçemizi yasa boğdu.
Ardından yaşanan rahatsız edici
olaylar ve bazı kamu kuruluşlarının
duyarsızlığı sivil toplum örgütlerinin
sabrını taşırdığından; yapılan
toplantı sonunda iki büyük ulusal
gazeteye tam sayfa olarak ‘’DEVLETİ
GÖREVE ÇAĞIYORUZ’’ başlıklı tam
sayfa ilanlar verilmesi karara
bağlandı. Bu ilanın altına T. K. Birliği
Kuşadası Şubesi olarak kararlılıkla ve
cesaretle imza koyduk..
23 Mart 1996 günü, Gazeteci
Yazar Dursun Akçam’ın konuşmacı
olduğu ve oturum başkanlığını
yaptığı panelde ‘’Toplumsal
yaşamda ve siyasi konumdaki
kadının yeri ve bu günkü haklarının
durumu’’ tartışıldı.. İlçemizdeki tüm
siyasi partilerinin Kadın Komisyon
Başkanları ve Sevim Türemen’in de
konuşmacı olarak katıldığı toplantı
büyük ilgi ve beğeni ile izlendi..
4 Nisan 1996 günü, İstanbul’dan
davetlimiz olarak gelen Sn. Prof.
Mansur Beyazyürek tarafından Halk
Kütüphane salonunda yapılan
‘’Alkol ve
Uyuşturucu
Bağımlılığı ve
AİDS ile
mücadele’’
konulu söyleşi
çok kalabalık
bir dinleyici
kitlesi
tarafından ilgi
ile izlendi.
Konunun yasal
yönleri ise
Aydın Emniyet
Müdürlüğü
Kaçakçılık Şube Kuşadası Kaymakamı Ekrem Özsoy
Bşk. Hıfzı
Öncül ve Kuşadası İlçe Emniyet Md.
Şevket Taşdelen tarafından çok yalın
ve kapsamlı bir şekilde anlatıldı.
Özellikle Kuşadası’nın bu kapsamda
hassas bir bölge olması konuya
olana ilgiyi daha da artırdı. Sorulu
cevaplı söyleşi geç saatlere kadar
devam etti..
İlçemiz Çıraklık Eğitim
Merkezinden gelen talep
doğrultusunda gerekli araç ve
gereçler derneğimiz tarafından satın
alınarak atölyelerine teslim edildi..
Dinar depreminde Derneğimiz
giysi toplama kampanyası başlattı.
Toplanan eşyalar, giysiler, erzaklar
tarafımızdan kiralanan nakliye
araçları ile acilen bölgeye ulaştırıldı,
görevliler nezaretinde ihtiyaç
sahiplerine dağıtıldı.
1993 Tarihinden itibaren her ders
yılı lise düzeyindeki başarılı fakat
maddi imkânları kısıtlı
öğrencilerimize öğrenim yardımı
başlattık. Okul müdürlüklerine yazı
göndererek her okuldan bu
vasıflarda dörder öğrenci talebinde
bulunduk. Öğrenciler her ayın 5.
günü gelerek tespit ettiğimiz ücreti
makbuz karşılığında almaya
başladılar..Mezun olan öğrencilerin
yerine yenileri gönderiliyordu.
TSE Başkanı Yılmaz Arıyörük'den Sevim Tören'e Plaket
16 Ararlık 1994
ARALIK 2012
KTKB nin de imza koyduğu Devleti Göreve Çağırıyoruz ilanı
KUYETA
11
Gezginlerin Kaleminden Kuşadası / 21
“KUŞADALILARA KUŞADASI’NI ANLATACAK KADAR
İYİ BİLEN BİR GEZGİN: CHARLES TEXİER”
Bölüm - 1
Sedat Onar Araştırmacı
[email protected]
Kitabın Adı: “Asie Mineure- Description Géographique, Historique et Archéologique des Provinces et des Villes
de la Chersonnèse d'Asie.” (Asya Yarımadasındaki İllerin ve Bölgelerin Coğrafi, Tarihi ve Arkeolojik Tanımı) (Cilt 5)
Yazar : Charles Texier
Yayınevi : Firmin Didot Frères, Paris
Kitabın Basım Tarihi: 1862
Fransız Gezgin Felix Marie
Charles Texier’in 1833 ve
1842 yılındaki Kuşadası
İzlenimleri
Bana Kuşadası’na gelmiş
seyyahlar arasında Kuşadası
hakkında en kapsamlı bilgi
aktaran, en iyi gözlem yapan
hangi seyyahtır diye sorsanız
tereddütsüz Charles Texier’dir
derim. Sadece Kuşadası’nı değil
Anadolu’yu da en iyi anlatan
seyyahtır Texier.
Açık adı Félix Marie Charles
Texier’dir. 1802 yılında
Versailles'de doğmuş, 1871
yılında Paris'de ölmüştür.
Gözlemlerindeki başarının
ardında gözlemci ve araştırmacı
bir seyyah olmasının yanında
çok iyi bir mimari ve arkeoloji
eğitimi alması yatar. Bütün
bunların yanında olaylara
yaklaşımı ve gezdiği yerleri
anlatımından iyi bir sanatçı
olduğu sonucu ortaya
çıkmaktadır.
Zaten, Paris Güzel Sanatlar
Yüksek Okulunu bitirmiş;
Fransız Bilimler Akademisi ve
Paris Arkeoloji Enstitüsü
üyelikleri yapmıştır. Bayındırlık
İşleri Müfettişliği görevi
esnasında Fransız Kültür Bakanı
tarafından kalabalık bir heyetle
birlikte Anadolu'ya
gönderilmiştir. İlki 1833 ikincisi
1842 yılında olmak üzere
Anadolu'da yıllarca süren
seyahat ve incelemeleri sırasında
Türkiye'nin çok büyük bir
kısmını baştanbaşa gezip
dolaşmış, kazılar yapmış,
araştırmalarda bulunmuş ve
bütün bu çalışmalarının
sonuçlarını yayınlamıştır. 1833
yılında yaptığı ilk seyahatini
1837 yılında tamamlamış ve bu
dönemde Anadolu’nun
tamamını karış karış gezmiştir.
Texier gezileri esnasında gezdiği
bölge hakkında kendinden önce
yayınlanmış tüm tarih ve gezi
kitaplarını okumuş, yazdığı Asie
Mineure (=Küçük Asya) adlı
eserinin derinliğini
sağlamıştır.
Texier, bu gezisi
esnasında Hititlerin
başkenti Hattuşaş ile en
önemli Hitit Tapınağı
olan Yazılıkaya’yı
keşfederek Türk tarih
ve arkeolojisine de
önemli bir katkı
sağlamıştır. Ayrıca o
zamana kadar
yapılmamış bir iş
yaparak tüm
Anadolu’nun
topoğrafik haritasını
çıkarmıştır. Şu an
kaybolmuş veya
çalınmış durumda olan
birçok tarihi eserin,
Anadolu’nun o
dönemki kentlerinin, anıtların
çizim ve gravürlerini seyahat
ekibinde bulunan ünlü ressam
Clement Boulanger ve mimar
Jacques-Jean Clerget’e yaptırarak
ülkemize değerli bir kültürel
miras bırakmıştır.
Texier bunlarla da yetinmemiş,
Anadolu'nun jeolojik yapısı,
coğrafi özellikleri, yer altı ve yer
üstü kaynakları ve kültür
merkezlerinin tarihi ve o günkü
halkın etnik, demografik,
kültürel, ekonomik vb. durumu
hakkında bilgi vermiş,
gözlemlerini aktarmıştır.
-Charles Texier'in Périer Adrien tarafından çizilen bir portresi
KUYETA
ARALIK 2012
12
Texier Küçük Asya eserinde
özellikle Anadolu topraklarının
olumlu imajını çizmiş, bu sayede
Texier’den sonra pek çok
seyyahın Anadolu’ya gelmesinde
etkisi olmuştur.
Charles Texier 1833-1837
yılları arasındaki Anadolu’ya
yaptığı ilk seyahate ait
gözlemleri “Asie MineureDescription Géographique,
Historique et Archéologique
des Provinces et des Villes de
la Chersonnèse d'Asie.” (Asya
Yarımadasındaki İllerin ve
Bölgelerin Coğrafi, Tarihi ve
Arkeolojik Tanımı) adlı 5 ciltlik
kitapta yayımlamıştır.
Texier, ilk seyahatinin
ardından Anadolu’ya 1842
yılında ikinci bir seyahat daha
yapmıştır. İkinci seyahati ile
birlikte elde ettiği yeni bilgi ve
belgelere 1862 yılında
yayınladığı yeni baskıda yer
vermiştir.
Charles Texier’in Küçük Asya
adlı eseri 1922 yılında Ali Suat
Bey tarafından tercüme edilerek
Arapça harflerle yayınlanmıştır.
Hatta Yeni Türkiye
Cumhuriyeti’nin yayınladığı 2
numaralı eser Texier’in bu
eseridir.
Uzun yıllar çağdaş Türkçe
harflerle basımı ihmal edilen bu
eser ancak 2002 yılında
Enformasyon ve
Dokümantasyon Hizmetleri
Vakfı tarafından hem Ali Suat
Bey’in çevirisi hem de Ali Suat
Bey tarafından çevrilmemiş
orjinal Fransızcaları esas alınarak
3 cilt halinde Türkçe olarak
yeniden yayınlanmıştır. Ayrıca Ali
Suat tarafından Arapça harflerle
yapılan baskıda bulunmayan
gravürler titizlikle yeniden elden
geçirilerek bu yeni baskıda yer
Küçük Asya kitabının Osmanlıca baskısının kapağı
Küçük Asya adlı kitabının Fransızca sürümünün kapağı
almıştır. Her kütüphanede
bulunması gereken bu üç ciltlik
eser Anadolu tarihine farklı bir
bakış açısı sağlaması yönünden
bir hazine niteliğindedir.
Biz bu makalemizi Texier’in bu
eserini hem İngilizce
basımından hem de 2002 yılında
EDV tarafından basılan Türkçe
çevirisinden yararlanarak
hazırladık. Şimdiye kadar
yayınlanan seyyah
anlatımlarından daha doyurucu
bir Kuşadası gözlemi Charles
Texier’in aşağıdaki
anlatımlarındadır.
Seyyah Kuşadası bölgesine
Efes üzerinden gelmiş ve Milet
istikametinde gözlemlerine
devam etmiştir.
Texier’in Kuşadası bölgesi ile
ilgili anlatımları sadece 1833
yılındaki gözlemlerine
dayanmamaktadır. 1842 yılında
tekrar Kuşadası’na gelişinde de
elde ettiği bilgileri eski
gözlemlerine ilave etmiştir.
Texier’in anlatım zenginliği
sadece kendi gözlemleri ile
yetinmemesi, bu bölge hakkında
yazılmış tüm eserleri okuyup
gözlemlerine katmasına
dayanmaktadır.
Koyu renkli kısımlar Texier’in
anlatımları, açık renkli harflerle
basılan bölümler ise bizim
yorumlarımızdır.
Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı
tarafından yayınlanan Texier'in Küçük Asya kitabı
ARALIK 2012
KUYETA
13
Bir Yer Sevdim Adı; KUŞADASI
KUŞADASI SEVDALISI MÜJGAN ŞAVKAY
Bölüm - 2
Mustafa Veli Mavi İnsan
MV- İnşallah bir gün o da olur. Ben ilk defa
bunu sizden duydum.
MŞ- Evet. İnşallah olur
MV- Seyircilerimizden de bilmeyen vardır
muhakkak.
MŞ- Evet. Tabii ki. Ben nerden biliyorum
Mustafa? Çok okuduğum için biliyorum. Bir
de bu konu üzerine ilgili olduğum için
biliyorum. Yoksa herkesin kendi uzman
olduğu bir dal vardır. Bana sorsan o dalı, ben
o dalda hiçbir şey bilmem.
MV- Dorlar uzun süre kaldı mı?
MŞ- Dorlar geliyorlar, çıkıyorlar buraya. Ve
gideyim diyor Claros’a, oradaki Rahibe
sorayım. Ben ne yapmam lazım. Diyor ki, bir
balık ve bir domuz sana yol gösterecek
diyor.(*) Tamam diyor teşekkür ediyor
geliyor. Bir akşam balık tutuyorlar. Zaten
başka yiyecek bulmaları o sahilde mümkün
olmadığı için tutuyorlar işte balıkları atıyorlar
ateşe pişiriyorlar. Balık sıçrıyor otların
arasına, otların arasında da bir domuz
yatıyormuş. Domuzu yakalamak daha kolay
diye kalkıyor ve domuz kovalıyor Androkles.
Ve domuzu vurduğu yer Kybele mabedinin
olduğu yer. (**)
MV- Bu yer Kuşadası’nda mı?
MŞ- Hayır, Efes’te. Hemen kraliçeye bir haber
gönderiyor, şehri beraber yönetelim. Siz
kraliçe olun ben kral olayım. Siz benim
halkımı ezmeyin, ben sizin halkınızı
ezmeyeyim. Kraliçe hayır diyor. Ben buna
karşıyım, olamaz. Kısa bir savaş oluyor ve
Androkles kazanıyor. Kazanınca, daha önce ne
söylemişse, hiç şaşmadan beraberce
yönetiyorlar ve Efes on iki İyon kentinin
merkezi oluyor. Ve bir numara oluyor. Yani,
tarımda, ticarette onlar bilgilerini getiriyor,
bunlar bilgilerini getiriyor. Sonra bir fuar
yapalım birlikte diyorlar ve fuar alanı olarak
ta bizim Güzelçamlı’daki yeri belirliyorlar ve
oraya da bir Panionion’da her sene, şimdi
yapılıyor bunlar. Herkes kendi dalında
uzmansa kendi mahsulünü getiriyor ve o
mahsulü nasıl elde ettiğinin konferansını
veriyor. O mahsulü orda satıyor, halka
dağıtıyor ve şenlikler yapılıyor. Apollon,
onların Tanrısı Apollon, yani bu şenliklerin,
şehrin Tanrısı Apollon adına kurbanlar
kesiliyor, büyük şölenler düzenleniyor
eğlenceler yapılıyor. Ve işte bak bizim
şehrimizde. Sonra, gene bizim şehrimizi
söyleyeyim. Romalı kadınlar çok şık
giyiniyorlardı. Bütün gelen tüccarlar bu
kadınların giyimlerine hayran oluyorlar.
KUYETA
ARALIK 2012
14
Saçlarında çiçekler,
boyunlarında çiçek kolyeler,
elbiseler muhteşem.
Kocalarının yanında kadınlar,
çok söz sahibi. Ve tabi bunların
ellerinde, tabi o zaman savaş
köleleri geliyor ya, o zaman
savaş köleleri hepsi bilgili
insanlar. O köleler bu evleri
yönetiyorlar. Bir daha devam
ederiz gerekirse. Ve bu kadınlar
diyorlar ki biz de bu
elbiselerden eşlerimize almak
istiyoruz. Kadınlar evlerinde
atölye kuruyorlar. O zaman tabi
fabrika falan yok, ellerinde
dokuyorlar. Ve elbiseleri
yapıyorlar satıyorlar. Bütün
gelen tüccarlar bu elbiselerden
karsına, kızına, hanımına
akrabasına alıyor ve kadınlar çok zengin
oluyorlar. Biz bu kadar zenginiz, on iki ay bu
şehrin gürültüsünde oturmak istemiyoruz.
Biz kendimize bir sayfiye şehri istiyoruz
diyorlar. Nerede bulalım bunu, yakın olsun
diye, Yılancı burnundan Aslan burnuna kadar
olan Neopolis’te muhteşem yazlık villalar
yapılıyor ve Neopolis adı altında Efesli
hanımların eşleriyle beraber gelip burada da
hizmetçileri köleleri her bir şeyleri var
bahçıvanları her şeyleri var. Hafta sonu veya
hafta içi akşamüzeri biniyorlar arabalarına
geliyorlar, tatillerini yapıyorlar. Yani
muhteşem. Dünyadaki ilk tatil şehri. İlk fuar
bizim topraklarımızda, ilk tatil şehri bizim
topraklarımızda.
MŞ- Gelelim Pigale’ye. Pigale biliyorsun senin
çocukluğunda içmeleriyle meşhurdu. Bu
içmeler bütün bağırsak hastalıklarını iyi
ediyordu yani. Sen gitmemişsindir, ona
ulaşamamışsındır. Ama bizim gençliğimizde
bu içmeler bütün Ege Bölgesine hitap
ediyordu. Ve geliyorlardı, böyle, orda
çardaklar vardı o zaman. O çardakları kiraya
veriyorlardı. Kuştur’un olduğu yerde. Sahilde
yeme içme çardakları vardı. Arkada da
bunların kalması için yerler. Zaten
çocukluğundan hatırlarsın, bizim yazlık
evlerimiz tütün kapaklarıydı. Biliyorsun değil
mi tütün kapaklarından evleri? Yazlık
evlerimiz tütün kapaklarındandı. Oradakiler
daha lükstü, hasırdandı. Hasırdan evler vardı.
Geliyordun, kiralıyordun. Karşıda lokantalar
vardı. Yiyordun içiyordun orda bir hafta
kalıyordun gidiyordun. Şimdi bu Truva
Müjgan ve Kaya Şavkay
savaşları zamanında, yedi yıl sürdü tabi Truva
savaşları, askerler hastalandı, çeşitli hastalılar
oldu. Ve Agamemnon’un askerlerinin bir
bölümünü İzmir’deki Balçova kaplıcalarına
götürüp romatizma hastalıklarını iyi etti.
Donanmasını da, yani bağırsak, mide hastalığı
olan askerlerini de buraya getirdi. O
içmelerden içirdi. Bir taraftan da
donanmadaki gemiler tamir edildi. Burası
çok önemli bir tamir limanı olarak ve
Agamemnon’un askerlerinin tedavi kaplıcası
olarak, çok uzun yıllar, yedi yıl gibi süre Truva
savaşlarına hizmet verdi. O zaman hatta daha
sonraki önemlerde ticari liman olarak iş
gördü. Ama şimdi artık durumunu biliyoruz.
Yani şehrimiz tarih olarak çok zengin. Bu
arada bizim şehrimiz, bir çok ülke liman
kenti olmasını istiyordu. Bunun için buradaki
şehirlere devamlı saldırılar düzenliyorlardı.
Bu saldırılara karşılık, Kesedağı’nda bir
gözetleme kulesi vardı. Şeyde bir gözetleme
kulesi vardı. Gene Roma hamamının olduğu
yerde bir gözetleme kulesi vardı. Ondan sonra
dini açıdan, mesela Hıristiyanlık Roma’ya
geçtiği zaman yani Bizans İmparatorluğu,
Roma devleti ikiye bölünüp de Roma ve
Bizans olarak iki devlete bölündüğü zaman
Bizans İmparatorluğu Hıristiyanlığı kabul etti.
Ama Roma kabul etmedi. Başlangıçta Efes
Roma’ya bağlıydı. Ve ne oluyordu?
Hıristiyanları katlediyorlardı. Buna karşılık ne
oldu. Bizde, burada Kurşunlu Manastırı.
Kurşunlu Manastırı, hem çok büyük bir
öğretim yeri, hem rahipleri yetiştiriyordu,
hem de dini bir merkezdi. Düşünebiliyor
musun yani, hangi birisini sayalım biz
Kuşadası’nın büyüklüğü üzerine. Ben sana
neyi söyleyeyim ki? Hangisi birbirinden daha
aşağı değerde? (Görüntüler)
MŞ- Şimdi talebeler hep benim kitaplarımı
istiyorlar. Neden? O bilim adamlarının
yaptıkları kitaplar bilimsel. Bir konuyu
bilimsel olarak akademik olarak açıklıyor.
Çocuk onu anlayamıyor. Ama ben böyle hafif
bir üslupla, onların anlayacağı şekilde
yazdığım için çocuklar benden, öğretmenleri
ödev verdiği zaman kitabınızı verir misiniz?
diyorlar. Ben de elimdeki kitapları Kuşadası
için yaptım, ticari bir amaçla yapmamıştım.
Kuşadası’na olan sevgimin bir armağanı
olarak yaptım. Bütün okullara verdim, isteyen
çocuklara verdim, isteyen herkese verdim.
MV- Peki Müjgân Hanım, bu yazdığınız tarihi
bilgileri yorumlayıp ta, işte böyle değildi diyen
oldu mu?
MŞ- Bak, şimdi, ben Ayşe Şerifoğlu’nun
yaptığı bir akademik toplantıya da katıldım.
Şimdi ben bilim adamı falan değilim, ben
sıradan bir vatandaşım. Ama ben hep
diyorum ki, hep iddia ediyorum ki; Kuşadası
ve Efes tek bir şehirdir. Efes bataklık olup ta,
son Konsül toplantısında Konsüller dediler ki,
biz artık buraya gelmeyiz, buradaki bataklık
kokusu, buradaki sivrisinekler buradaki
yaşamımızı engelliyor dediler. Ve zaten Bizans
merkez olduğu zaman Cenevizli korsanlar da
hemen gittiler Bizans’ta konakladılar. Orası
dini merkez olunca, burada da liman
dolmuştu. Gemilerin yanaşması falan
zorlaşıyordu. O zaman Orta Asya’dan gelen
İpek Yolu doğrudan Bizans’a gitti. Ancak
buralı olan tüccarlar burada kalıp ta ticareti
devam ettirmeye çalıştılar. Fakat son Konsül
toplantısına Konsüller biz bir daha buraya
gelmeyiz deyince, bu sefer Efes ikiye bölündü.
Dördüncü Efes olarak. Tarımla uğraşanlar
Müjgan şavkay oğlu Tuğrul Şavkay ile
Şirince’ye gitti, ticaretle uğraşanlar da
Scalanuova adı altında bizim buraya geldiler.
Ve bu Osmanlı İmparatorluğu’nda 1600
yıllarına kadar burası Scalanuova hizmet
verdi. Fakat Osmanlılara geçtiği zaman çok
büyük bir şans olarak Öküz Mehmet Paşa’ya
temlik edildi Kuşadası.
MV- Özür dileyeceğim, Osmanlılardan önce
Selçukluların elinde yaşadı mı Kuşadası?
MŞ- Şimdi, kısa bir dönem oldu. Kısa dönem.
Nasıl yaşadı. Birkaç sultan buraya gelip tatil
yaptı. O şekilde. Yani Selçuklular döneminde
çok büyük bir katkısı olmadı bize. Yani
Sultanlar geldiler, veliahtlar geldiler burada
tatil yaptılar, on beş yirmi günlük yaz tatili
yaptılar. Turizm şeyinde. Yani bize bir katkısı
olmadı. Bizim onlara bir katkımız oldu.
MV- Yerli turizm diyelim onlara.
MŞ- Evet, kısa bir geçiş dönemi oldu. Ama biz
esas Osmanlı İmparatorluğu’na geçtikten
sonra. Zaten Selçuklular döneminde savaş
oldu hep. Yani yerli halk, Bizans bırakmak
istemiyordu bu toprakları. Biz de biz alırız
diye hep savaş oldu. Yakmalar, yıkmalar
öldürmeler falan oldu yani. Öyle çok
müreffeh bir dönem yaşanmadı.
MV- Yani Osmanlılar zamanında gelişti.
MŞ- Evet, Öküz Mehmet Paşaya temlik edildi.
Ve hemen Kuşadası’nın, yani Scalanova’nın,
işine geldiği için onun dönemi, hemen
burada surlar içerisine aldırttı. Ve
Kervansarayı yaptı. Hamamları yaptı,
medreseleri yaptı camileri yaptı. Ve biz
inmedik oradan. Yani Türkler Andız Kulesinin
altına inmediler. Ve onları mecbur etti.
Kaleiçi’ni yaptı böyle şeyli. İnmeye mecbur
etti ve onları indirdi. Kale içine yerleştirdi.
Ondan sonra çok ilerledi Kuşadası ve
Anadolu’nun en büyük limanı oldu. Bu arada
tabi ki Avrupalı, çok bilgili, onlar okuyordu
şekerim bizim en büyük şeyimiz okumamak.
MV- Ama o zaman para yoktu ki zaten, kitap
basılmıyordu biliyorsunuz. El
yazmalarıyla. Kim yazacaktı?
MŞ- Bütün zımpara taşları. Bizim
limanımızda iki tane büyük zımpara
taşı ocağı buldular. Bunlar ve o
zımpara taşlarını Avrupa’ya yıllarca
sattılar. Bizim bitkilerimiz Forbes
kumpanyası adı altında, bütün
kıymetli bitkilerimizi ihraç ettiler.
Bizim hayvanlarımızı ihraç ettiler.
Bizim burada on üç tane konsolosluk
vardı. İki tane kilise vardı. Bir tane
sinagog vardı, dört tane yabancı dil
okutan okul vardı. Bizim kendi
çocuklarımızın okuduğu ayarında
okullarımız vardı. Medeniyet ne
kadar ileriydi. Yalnız bunların dikkat
ettikleri şey İslamiyet’te, aman ha siz
ticaret yapmayın, yanlış tartarsınız,
yanlış bir şey yaparsanız yetmiş yıl
yanarsınız. Biz hep tarım işçisi olarak
çalıştık. Avrupalılar şimdi gene aynı
şeyi söylüyorlar, diyorlar ki; onlar
geldikleri yere dönsünler. Yani bize Orta
Asya’yı gösteriyorlar. Şimdi, Osmanlı
İmparatorluğu bütün Akdeniz’e hâkim oldu.
Viyana kapılarına kadar hâkim olmuştuk.
Ama biz çok medeni bir millettik. Hâkim
olduğumuz şehirleri yakmadık, yıkmadık,
insanları katletmedik. Tarihimizi oku,
göreceksin. Biz oraları sadece vergiye
bağladık. Biz kendi adamlarına yönettirdik.
Ama biz valimizi koyduk. İşte askeri
erkânımızı koyduk ama biz onların yönetimin
hükmetmedik. Ama onlar bizi istemediler.
1830 da Mora’da Türklere katliam yaptılar. Ve
bu katliamda birçok zengin Moralı gemi tutup
kaçtı. Onların bir bölümü Kuşadası’na geldi.
Ama öbürleri hemen bunlara gâvur dediler.
Türkçe bilmiyordu ki onlar. Bunlar gâvur
konuşmayın bunlarla dediler. Hatırlar mısın?
İlayda Otel’in karşısında onların mezarlığı
vardı. Çıfıt tepesi diyorduk, onların
oturdukları mekânlar vardı. Biz bunlarla
konuşmadık, biz bunlarla dostluk kurmadık.
Ama bunlar Avrupa ‘da yaşadıkları için çok
bilgili olarak geldiler Kuşadası’na. Ve paralı
geldiler. Kuşadası, bunlardan, yabancılardan,
yani konsolosluklardan falan korktukları
kadar vardı. Ama onlar buranın ticaretine
sahip çıktılar. Sonra Girit’ten geldiler. Hep
grup grup Avrupalılar birbirlerini kışkırtıp
Türkleri kestiriyorlardı. Katliam yapıyorlardı.
O katliamdan kaçanlar geliyorlardı buraya ve
buranın ticaretine onlar sahip çıktılar yani.
Avrupalılar kadar onlar da burada ticaret
yaptılar ama Türk oldukları için bizi severek
yaptılar. Yani yaptıklarını bize haince
yapmadılar öbürlerinin yaptığı gibi. Hain
olduklarını belli etmeseler bile kendi
ülkelerinin adamlarıydı. Bizi düşünmüyordu
ki onlar. Ondan sonra 1924’te, Atatürk, Allah
gani gani rahmet eylesin, büyük Atamız,
bütün oradan gelenlere bu toprakları verdi.
MV- Zeytinlikleri falan.
MŞ- Evet. Ve onlar bu toprakları sevmediler
gene. Hep, vatan denilen şey var ya, onların
vatanı artık orasıydı. Hep onlar vatan hasreti
çektiler. Bilmiyor musun çocukluğunda hep
Rumca konuşulurdu burada. Büyükanneler
çocukları Rumca terbiye ederdi. Ve onlar çok
temiz çok hanımefendi çok kibar insanlardı.
Çocukluğundan hatırlarsın onları. Hepsi
asildiler. Ama gönülleri hep doğdukları yerde
kaldı. Atalarının doğdukları yerde kaldı.
Çünkü biz oraya asker gönderdik aile
göndermedik ki. Onlar ne yaptılar. Rumlarla
evlendiler. Onlar ne yaptılar, erkek evde
hâkimiyetini kurduğu için onlar da saygılı
davrandılar. Ve bizim kadınlarımız oldular.
Ama yüreklerinde hep bir vatan hasreti oldu,
yani Kuşadası’nda hep bir vatan hasretiyle
yaşadılar. Halen de bir vatan hasreti var. Bak,
Konyalılar Derneği, Denizlililer Derneği,
bilmem nereliler derneği. Hep bir hasret var.
ARALIK 2012
KUYETA
15
Kuşadası'ndan Bir Portre
İBRAHİM ACAR- GAGA İBRAHİM
Tuğrul Kutucu Son Debbağ(Tabak)
Gaga lakabı ile çarşıda dört tekerlekli barakasında
turistik eşya satan tek kollu İbrahim Acar Camikebir
Mahallesi Bozkurt Sokak sakinlerinden at arabacısı Ali
Dayı’nın oğlu idi. Yakup isminde bir de kardeşi vardı.
Aynı akrandık. Mahalle ve okul arkadaşım idi.
Sonradan Mahmut Esat Bozkurt ismini alan Birinci
Okula 1937 yılında birlikte kayıt olmuştuk. O dönemde
devamsızlık ve okula gitmeyen öğrenci çoktu. Gidenlerin
pek çoğu da çift dikiş yapar, bir sınıfı iki yılda ancak
geçerdi. Tam bir geçiş dönemi idi. Evdeki büyüklerimizin
pek çoğunun tahsili yoktu. Yeni Türkçe ile okuma
yazmayı onlar da 1929-1930’lu yıllarda açılan Millet
mekteplerinde öğrenmişlerdi. Eğitim henüz rayına
oturmamıştı. Kimse de önemini daha kavrayamamıştı.
Gelelim arkadaşım İbrahim’e;
Güçlü kuvvetli, sağlam bünyeli idi. Kimse onunla
çatışmak istemezdi. Sevenlerine arka çıkar, onları
korurdu. Mahallede ona Gaga lakabını takmışlardı. Bu
lakap ile çağırılmaktan pek hoşlanmaz, böyle çağıranlarla
sürekli kavga ederdi. Ama bu lakap ona yapıştı ve ömrü
boyunca onun isminin önünde anıldı. Yaş olgunlaştıkça
rahatsız olmuyordu. Bu lakabı neden taktıklarını ve de
neden yıllarca ona Gaga İbrahim dediğimizi bilmiyorum.
Ancak değerli dostum nur içinde yatsın Osman Eskici
Yerel Tarih Dergisinin Haziran
2008 sayısında bunun ‘’Gaga’’
değil ‘’Gega’’ olduğunu ve
Arnavutların birbirlerini Gega
veya Toksa diye
çağırdıklarından
bahsetmektedir.
İbrahim çok çalışkan bir
insandı. Taşın suyunu
çıkartırdı. Gel zaman git
zaman rahatsızlandı. Sara
illetine tutuldu. Dostları ona
yardımcı oldular.
Kahramanlar Caddesi
üzerinde küçük bir
kahvehane açtılar.
Kahvehanenin devamlı
müşterileri vardı. Sevenleri
onu yalnız bırakmıyordu. Bu
yeni işini de severek
yapıyordu. Kahvenin hası,
çayın demlisi onun
kahvesindeydi.
Bahsettiğim yıllarda
Kuşadası’nda henüz evlere ve
işyerlerine elektrik
bağlanmamıştı. Sadece gece
belirli saatlerde jeneratörün
ürettiği elektrik ile sokak
lambaları ve birkaç zengin
KUYETA
ARALIK 2012
16
İbrahim Acar önden ikinci sıra soldan 4. Birinci okul 1/B sınıfı 24 kasım 1937
evinde elektrik ile aydınlatma yapılıyordu. İşyerlerinde
ispirto yakılarak gömleği ısıtılan deposundaki gaz
yağının pompalanması ile çalışan lüks lambaları ile
aydınlatılıyordu. Işığın feri azaldığında pompalamak
gerekiyordu. Daha küçük işyerlerinde ve evlerde gaz
lambaları ve idare lambası denilen fitilli
aydınlatma araçları kullanılıyordu.
Kuşadası belediyesi tarafından
çalıştırılan jeneratör çok sık arıza
yapıyordu. O kış gecesi de arızalanmıştı.
Sokak lambaları erken söndü.
Kahvehanede oturan az sayıda müşteri de
karanlığa kalmamak için evlerinin yolunu
tutmuştu. İbrahim, işlerin yoğun olduğu
günlerde ve soğuk kış gecelerinde sıcak
olduğu için kahvenin bir köşesinde ahşap
peykenin üzerine yazdığı, pamuk şiltenin
üzerinde yatardı. Sonradan öğrendiğimize
göre, jeneratörün arıza yaptığı o gece de
kahvede kalmaya karar vermiş. Tavanda
asıl duran lüks lambasını almak için bir
sandalyenin üzerine çıkmış. Ne oldu ise o
anda olmuş. Dengesini kaybederek elinde
yanan lüks lambası ile yer düşmüş. Sıcak
lamba ve gaz yağı parlamış, İbrahim’in
elbiseleri tutuşmuş, etrafta da kimsecikler
yok. O yıllarda gece güvenliği sağlayan
mahalle ve çarşı bekçileri vardı. Onlardan
biri yangını fark ediyor. Hemen İbrahim’i
yanan kahvehaneden çıkartıyor. Şimdi
Kasım Yaman Parkının yanında bulunan o
dönemin hastanesine ulaştırıyor. Uzun
tedavilerden sonra yanan kolu kesiliyor.
Geçmişten gelen sara hastalığı ve sırtında
oluşan kambur eski sağlıklı günlerinde
olduğu gibi çalışamıyor. Hayata küsüyor. Onun için
yaşam mücadelesi böyle başlıyor.
Kuşadalı hayırseverler ne kadar kollasalar da İbrahim
rahat edemiyor. Bu durumu onuruna yediremiyor. Eş
dost ve arkadaşlarının kendisine acıma duyguları ile
bakmasından rahatsız oluyor. Eksik ve özürleriyle kendi
yaşam mücadelesini kendisinin vermesi gerektiğini
düşünüyor.
Gaga İbrahim olarak bir seyyar araba içinde meyve
satmaya başlıyor. 1970’li yıllarda turizmin gelişmesi ile
bu seyyar ‘’Sahil Rüzgârı’’ adını verdiği dört tekerlekli
araba ile turizmin hizmetinde limana gelen gemi
müşterilerine turistik eşya satışına başlıyor.
Onun ile ilgili Ada Sesi gazetesinin 29 Eylül 1972
günkü sayısında Köşesinde İsmet Kültür bakın neler
yazmış:
SAHİL RÜZGÂRI
Kuşadası’na her yaz gelişimde, sahil gazinosu
karşısında dört tekerlekli minik dükkânı önünde
görürdüm O nu. Adı hoşuma gitmişti.’’Sahil Rüzgârı’’ Ne
güzel ad bulmuş dükkanına. İnce ruhlu duygulu bir kişi
demek. Bir kolu da yoktur. Tek kolla neler yapmıyordu.
Hasır şapkalar, hasır fenerler… Her şey vardı
dükkânında. Zevkle seyrederdim karşıdan. Turistlerle de
anlaşırdı. Dil bilir miydi?
Sahil Rüzgârı; Hay bin yaşayasın nerden buldun bu
adı. İnsanın içine işleyen bir söz bu. Bunalan insana
serinlik veren, ona güzel çağrışımlar yaptıran bir söz.
Tek kolla hayatı yeniyor. Kendine güveni var. İş biliyor,
iş yapıyor. İnsanların karşına bir iş yapmanın gururuyla
çıkıyor. Hani pek de kuvvetli değil, zayıf, çelimsiz.
Ona müşteriler gelirken sevinirdim. İstiyordum hep
ona gelsinler, bütün malları tükensin. Bu tek kollu
adama hayat daha da gülsün.
Sahil Rüzgârı, sahilde daima hareket halinde. Tek kol
durmadan bir iş yapıyor.
Bu yaz sahilde hep gözlerim onu aradı. Yoktu. Öldü
mü acep diye içim ürperdi. Dindi miydi bu rüzgâr
yoksa?
Bir gün bankanın önünde gördüm. Dükkânının
önünde oturuyordu. Bir isim çarptı gözüme
‘’Souvenir’’ Bu yeni yabancı kelime içimdeki büyüyü
bozdu; sildi içimdeki o güzel anıyı. Ne yaptın tek kollu
adam, neden sahil rüzgârımı kestin?
İsmet Kültür’ün Adasesi gazetesindeki köşe yazısı
böyle bitiyor.
İsmet Kültür’ün bu yazısından sonra 24 Ekim 1972
tarihli Ada sesi gazetesinde bir haber. ’’Sahil Rüzgarı
Yeniden Esmeğe Başladı!..’’
Yazı ailemizden İsmet Kültür’ün 29 Eylül’de
yayınlanan ‘’Sahil Rüzgârı’’ başlıklı yazısından sonra
derhal faaliyete geçen (gaga) İbrahim Acar Söke’den
özel olarak getirdiği bir ressama dört tekerlekli
arabasında yazılı ‘’SOUVENİR’’ yazısını sildirerek eski
ismi olan ‘’SAHİL RÜZGÂRI’’ isminin yazdırmıştır.
İsmet Kültür’ün yazısından son derece duygulanan
İbrahim Acar; ‘’Demek benimle ilgilenen insanlar
varmış.’’ Demekte bundan dolayı da son derece gurur
duymaktadır.
‘’İsmet Kültür Bey, çalışma azmimi daha da
kuvvetlendirdi.
Bundan böyle kendisini hiç tanımadığım İsmet
Kültür Bey’in ilgisini düşünerek çalışacağım. Şahsıma
gösterdikleri bu ilgiden dolayı kendilerine saygı ve
teşekkürlerimi sunarım.’’ Demiştir.
İsmet Kültür’ün bu konuda gazetemizde yayınlanan
son paragrafı şöyle idi:
‘’ Bu yaz sahilde hep gözlerim onu aradı. Yoktu. Öldü
mü acep diye içim ürperdi. Dindi miydi bu rüzgâr
yoksa?
Bir gün bankanın önünde gördüm. Dükkânının
önünde oturuyordu. Bir isim çarptı gözüme ‘’Souvenir
’’ Bu yeni yabancı kelime içimdeki büyüyü bozdu; sildi
içimdeki o güzel anıyı. Ne yaptın tek kollu adam,
neden sahil rüzgârımı kestin?
14 Kasım 1972 tarihli Ada Sesi Gazetesinden
öğrendiğimize göre İbrahim Acar bu gelişmelerden
sonra İsmet Kültür’e uzunca bir mektup yazmış.
Mektubun tam metnini bilmesek de bakın İsmet Kültür
gazetedeki köşesinde İbrahim Acar’a nasıl sesleniyor.
Bu köşe yazıları ve gazete havadisleri Yerel Tarih
Dergisi’nde her ayın ilk Cuma günü yaptığımız yayın
kurulu toplantısında okunduktan sonra arkadaşım
Gaga İbrahim’in yaşam öyküsünü yazmak bana farz
oldu.
Gaga İbrahim ile ilgili bildiklerimi kaleme almaya
çalıştım. Ne zaman karşılaşsak bildiğimden çok daha
başka güler yüzlü, çocukluk anılarımızı sürekli canlı
tutan, her hali ile ihtiyaç sahibi olmasına rağmen onuru
ile ekmeğini kazanan, turistlerle onlara satış yapacak
kadar anlaşabilen Kuşadası’nın renkli simaları içinde iz
bırakan bir arkadaşımızdı Gaga İbrahim.
Ruhu şad mekânı cennet olsun.
ARALIK 2012
KUYETA
17
Özel Araştırma
Adalızade’de Bir Mahzun Mezar:
REŞAT ŞEVKİ
Bölüm - 2
Sedat Onar Araştırmacı
[email protected]
1928 yılında, üçüncü sınıfa geçen
bahriyeli talebeler Bahriye
Mektebi’nin tadilata girmesinden
dolayı, öğrenimlerine Gölcük’teki
limana bağlı olan ve okul gemisi
olarak kullanılan Turgut Reis
Zırhlısı’nda devam etmekteydiler.
Reşat da, diğer bahriyeliler gibi
Gölcük’teki limana gelmişti.
1928-1929 yılının Haziran ayında
Reşat, Bahriye Mektebi’nin son
sınıfına geçti ve güverteci olarak
eğitimine devam edecekti.
I. Dünya Savaşı sırasında
Almanya’nın teşvikiyle Türk Deniz
Kuvvetleri denizaltılara ilgi
göstermeye başlamıştı ve
denizaltıcılık sınıfı emekleme
aşamasındaydı. Bundan dolayı,
Bahriye Mektebi öğrencileri şimdi
‘Denizaltıcılık’ olarak bilinen eski
adıyla ‘ Teltelbahir’ sınıfına yoğun
bir ilgi gösteriyordu. Yeni alınan I.
ve II. İnönü Teltelbahirleri’nde
görev almak bahriyeli talebeler
arasında bir saygınlık meselesiydi.
Reşat’ın ilgisi de o yöndeydi ve
belirli bir süre güverteci olarak su
üstü gemilerinde görev yapmayı, en
geç üsteğmen rütbesinde de
denizaltılarda çalışmayı umuyordu.
Ama acelesi yoktu. Hele bir maaşa
geçip, ailesine destek olsun ondan
sonrası Allah kerimdi. Kardeşi
Burhanettin’in tahsiline devam
etmesi ve kendisi gibi bahriyeli
zabiti olması en büyük hayaliydi
Reşat’ın. Burhanettin’in yaşı
küçüktü, daha zamanı vardı.
Reşat’ın en iyi anlaştığı kardeşi ise
geçen sene 16 yaşında bir topçu
üsteğmeni ile nişanlanan, ortanca
kardeşi Sabiha’ydı. Bu yıl Eylül
ayında düğünleri yapılacaktı. Kız
kardeşini gelinlik içinde görmek
için sabırsızlanıyordu.
Reşat hayallerinden sıyrılıp, işini
bitirdi. Turgut Reis Zırhlısı’nın
zincirlik yuvasından denize inen,
KUYETA
ARALIK 2012
18
bir insan kalınlığında olan çapanın
zincirlerine baktı. Koskoca demir
yığınını bir çapa nasıl da sabit
tutuyor diye düşündü. Sonra
gemideki yatakhaneye döndü.
Öğrenciler geminin tam kalbi kabul
edilebilecek, orta kısmında askı
hamaklardan yapılmış yatakhanede
kalıyorlardı. Sıcak ve nemli hava
yatakhanede nefes almayı
zorlaştırdığı için, talebelerin büyük
bölümü istirahatlarını geminin arka
güvertesinde geçiriyorlardı. Ama
Reşat, sıcağın verdiği rehavetle
kendi hamağına şöylece uzandı.
Gözlerini kapatıp, geçen yıl hafta
sonu izninde tanıştığı Kadıköylü
İclal’in hayalini kurdu. İclal,
teyzesinin kızı Mukadder’in
okuldan arkadaşıydı. Reşat, beyaz
bahriyeli üniforması ile teyzesinin
evine geldiğinde İclal’le karşılaşmış,
gördüğü ilk andan beri İclal’in
helali olduğunu düşünmüş ve onu
gönlünün bir köşesinde saklamaya
başlamıştı. İclal de Reşat’ı görünce
kalbinde o zamana kadar
hissetmediği bir sıcaklığın
oluştuğunu fark etmişti. O günden
sonra Reşat, teyzesinin
Kadıköy’deki evine daha sık gider
olmuş ve Mukadder’in de araya
girmesi ile ikisinin kalbi tek bir
yürek olarak atmaya başlamıştı.
Reşat’ın avarelik günleri başlamış,
mektepteki derslerde bile İclal’i
hayal ettiği için öğretmenlerinden
sözlü uyarılar almıştı.
O gün Turgut Reis’in sıcak ve
nemli yatakhanesindeki hamağında
sırt üstü yatarken bile İclal’in
hayalini görmesi onu rahatlattı.
Gözleri yorgunluğa daha fazla
dayanamadı ve göz kapakları yavaş
yavaş kapandı.
Ağustos ayı, açık deniz görevi,
Gölcük Limanı…
Bahriyeli talebeleri Turgut Reis
Zırhlısı’nın rıhtıma demirlemiş
Hamidiye Kruvazörü’nün borda
iskelesinden birerli sıralar halinde
Hamidiye’ye girmeye başlamışlardı.
Reşat yıllardır binmeyi hayal ettiği
efsanevi Hamidiye’ye ilk adımını
atınca kendini rüyada gibi hissetti.
Gerçekten de bir efsaneyle iç
içeydi.
Bahriyeliler arasında,
Hamidiye’nin ve bu geminin bir
zamanlar komutanı olan Rauf
Deniz Harp Okulu Öğrencileri ve Hamidiye 1929 yılındaki seyirde
Orbay’ın çok farklı bir yeri vardı.
Hamidiye, çökmekte olan bir
imparatorluğun denizcilik tarihinde
bir zafer güneşi gibi parlamış ve
elde ettiği başarılarda bahriyeliler
arasında müstesna bir yer
edinmişti.
1905 yılında İngiltere’den satın
alınarak Osmanlı Donanması’na
katılan Hamidiye’nin ilk adı
Abdülhamid Kruvazörü idi. II.
Abdülhamid’in kuşkularından
dolayı, Hamidiye üç yıl boyunca
1908 yılına kadar Haliç’te demirli
tutulmuştu ve sefere çıkarılmamıştı.
İlk defa 1908 yılında, Sisam’da
başlayan ayaklanmayı bastırmak
için Haliç’ten çıkarıldı. Sisam’ın
Vathy Limanı’nı ve çevresindeki
akaryakıt depolarını ve
cephanelikleri top atışıyla yerle bir
etti. Ayaklanma bu surette
bastırıldı.
Hamidiye, 31 Mart 1909 tarihinde
II. Meşrutiyet’e karşı başlatılan
ayaklanmayı bastırmada görev
aldıktan sonra, Abdülhamid olan
adı Hamidiye olarak değiştirildi.
Zamanının hızlı ve güçlü savaş
gemileri arasında yer alıyordu ve
imparatorluğun denizlerdeki gurur
abidesiydi. Balkan Savaşları’nda
Bulgar Limanları’nı bombalaması
ile ünlendi. 1913 yılında Rauf
Orbay ile Akdeniz’e açıldı.
Hamidiye, sahip olduğu teknikler
ve taktikler sayesinde denizcilik
tarihinde köklü bir yer edindi.
Akdeniz’de etkin olan Yunan
egemenliğini kırdı. Yunanlılar
arasında korku saldı ve birçok
Yunan savaş gemisini batırdı.
Akdeniz’de yedi ay boyunca devam
eden cesurane hareketleri halk
arasında kulaktan kulağa anlatılarak
efsanevi bir kimliğe büründü. Hatta
1925 yılında Rize’de şapka devrimi
aleyhine çıkan büyük çaplı olayların
bastırılmasında görev aldı. Bu
yüzden, Yavuz Zırhlısı’ndan sonra
donanmadaki en farklı gemiydi. Sırf
bu ünden dolayı o zamanki Deniz
Kuvvetleri Komutanı tarafından yaz
aylarında bahriyeli öğrencilerin açık
deniz eğitimlerinde okul gemisi
olarak kullanılması emredildi. O
yıllarda güverte sınıfı zabit adayları
Hamidiye ile makine sınıfı zabit
adayları ise Mecidiye Kruvazörü ile
deniz eğitimlerine çıkıyorlardı.
O yılki deniz eğitimi
programında, Marmara
Denizi’nden Akdeniz’e
kadar uzanan sahil
şeridinde yer alan
liman kentlerinin
ziyaret edilmesi de
vardı. Gölcük’ten
demir alındı. Gemideki
her şey olağan seyrinde
devam ediyordu,
öğrenciler neşe ve
heyecan içinde
günlerini okulda
öğrendikleri nazari
bilgilerinin tatbikini
yaparak geçiriyorlardı.
İlk durak Gemlik’ti, ardından
Çanakkale’ye ve daha güneydeki
kentlere uğrandı. Hamidiye her
limanda birer ikişer gün kalarak
bahriyeli öğrencilere uygulamalı
derslerin yanı sıra Türkiye’yi
tanıtma görevini de üstlenmişti.
Uğranılan limanlarda bahriyeli
öğrenciler karaya çıkıyor,
görmedikleri yerleri gezerek vakit
geçiriyorlardı. Ancak limanlara
yapılan bu ziyaretlerin çok ilginç
bir yönü vardı. Uğranılan her
limanda, o yörenin kızları
bahriyelileri görmek için limanları
dolduruyordu. Bembeyaz
üniformaları içinde sırım gibi
bahriyelilerin, o meçlerini
şakırdatarak yürüyüşleri, o çalımlı
halleri gittikleri her yerde
kendilerinden önce efsane gibi
yayılmaktaydı. Genç kızlar
hayallerindeki kahramanların
limana gelecekleri bilgisini en yakın
arkadaşlarından dahi kıskançça bir
tavırla saklıyorlardı. Rivayetler öyle
bir hale gelmişti ki, her bahriyeli
talebesi Anadolu’nun buğulu
güzelliğine sahip kızlar için birer
masal prensiydi sanki.
Bir taraftan liman ziyaretleri
yapılırken, diğer yandan da gemide
her öğrenciye verilen görevler
aksamadan yürütülüyordu. Reşat
Şevki boş vakitlerinde geminin baş
güvertesinin zincirlik bölgesinde
oturarak engin mavilikler ve
martılarla İclal’ini düşünüyor,
gelecek hayalleri kuruyordu.
Çoğu zaman baş zincirlik sarım
makinesinin üzerinde oturur, sırtını
makine kaportasının arkalığına
dayar ve böylece kaptan
Hamidiye Zırhlı Firkateyni
köprüsündekiler tarafından
görülmezdi. Hamidiye Kruvazörü
seyir esnasındayken bile Reşat Şevki
buraya oturur, serin rüzgarı
saatlerce göğsünde hissederdi.
Hatta arkadaşları ona ‘Reşat sen
güverte zabiti değil, çapa zabiti
olsaydın işe yarardı. Senin kadar
çapadan anlayan bahriyeli yoktur’
derlerdi. Arkadaşlarının bu tarz
takılmalarına rağmen, Reşat gemide
yalnız kalabileceği tek yerin
zincirlik olduğunu düşünerek, boş
vakitlerinin tamamını burada
geçirirdi.
İzmir Limanı’nda kaldıkları iç gün
boyunca Reşat gemideki her
akşamını zincirliğin üzerinde
geçirmiş, kentin umut vadeden
ışıkları, gençliğine göz kırpan
haşmetli yıldızlar altında türlü türlü
hayaller kurmuştu.
Ertesi gün ışırken Bahriye Okulu
Komutanı Yarbay Emin Mehmet Bey
talebeleri güvertede topladı.
Güverte subay adaylarından
denizaltıcılığa geçmek isteyenleri
seçmek için toplandıklarını ve
seçilen adayların bir sene sonra
Almanya’da eğitime gideceklerini
söyledi. Ancak denizaltıcı olmak
için gönüllü olmanın yeterli
olmadığını, bunun için açık deniz
eğitimlerinden yüksek notlar almak
gerektiğinden bahsetti. Ardından
sınıf amirleri aday olmak
isteyenlerin isimlerini yazdı. Reşat
Şevki’de ismini yazdıranlar
arasındaydı. Reşat, Türkiye’de yeni
kurulan denizaltıcılık sınıfında
parlak bir isim olmak istiyordu.
ARALIK 2012
KUYETA
19

Benzer belgeler

sayfalar SUBAT_`2013.....1-19_opt

sayfalar SUBAT_`2013.....1-19_opt Mustafa Veli, Belma Özgün, Dr. Ali Alkış, Dr. Ayşe Şerifoğlu, Mustafa Dinçoğlu, Av. Kaya Egel, Ali Hüseyin Torun, Sedat Onar, Yrd. Doç. Dr. Eralp Osman Çolakoğlu, Arif Çıkıcı, Özer Kayalı, Ata Şakr...

Detaylı

sayfalar NISAN_`2013.....1-19_opt

sayfalar NISAN_`2013.....1-19_opt Mustafa Veli, Belma Özgün, Dr. Ali Alkış, Dr. Ayşe Şerifoğlu, Mustafa Dinçoğlu, Av. Kaya Egel, Ali Hüseyin Torun, Sedat Onar, Yrd. Doç. Dr. Eralp Osman Çolakoğlu, Arif Çıkıcı, Özer Kayalı, Ata Şakr...

Detaylı

sayfalar ARALIK_`2013.....1-19_opt

sayfalar ARALIK_`2013.....1-19_opt Mustafa Veli, Belma Özgün, Dr. Ali Alkış, Dr. Ayşe Şerifoğlu, Mustafa Dinçoğlu, Av. Kaya Egel, Ali Hüseyin Torun, Sedat Onar, Yrd. Doç. Dr. Eralp Osman Çolakoğlu, Arif Çıkıcı, Özer Kayalı, Ata Şakr...

Detaylı

sayfalar kasim_`2012.....1-19

sayfalar kasim_`2012.....1-19 Destekleyelim. Güç verelim.

Detaylı

sayfalar mayis_`2012.....1-19

sayfalar mayis_`2012.....1-19 Mustafa Veli, Belma Özgün, Dr. Ali Alkış, Dr. Ayşe Şerifoğlu, Mustafa Dinçoğlu, Av. Kaya Egel, Ali Hüseyin Torun, Sedat Onar, Yrd. Doç. Dr. Eralp Osman Çolakoğlu, Arif Çıkıcı, Özer Kayalı, Ata Şakr...

Detaylı

sayfalar temmuz_`2012.....1-19

sayfalar temmuz_`2012.....1-19 GELECEK SAYIDAN İTİBAREN YEREL TARİH SAYFALARINDA KUŞADASI YEREL TARİH ARAŞTIRMALARI GRUBU Adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ali Ergül Yayın Kurulu Ali Ergül, Müjgan Şavkay, Mustafa Veli, Belma Özgün, ...

Detaylı