SARAI LATINInew.indd

Transkript

SARAI LATINInew.indd
9
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Velikovsky’e göre Hazreti Musa ve
Firavun’un gerçek hikâyesi
Musa’nın aynı zamanda Firavun’la
mücadelesi, halkını esaretten kurtararak Mısır’dan çıkartması, Mısır
ülkesini baştanbaşa sarsan 10 felaket,
Kızıldeniz’in yarılması ve sonra geri
dönerek Firavun’un ordusunu yutması, kutsal kitaplarda yer alan mucizevî
dinsel bir hikâye olup, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta da inanılması farzdır. Ancak, bugünkü bilimsel
tarihsel görüş açısından doğrulanabilir
mi?
Immanuel Velikovsky’nin “Kaos
Çağları” (Ages in Chaos) adlı kitabı
bu soruya bazı çarpıcı ve dâhiyane
çözümler getiriyor. İnanılması güç
bazı olaylar hem bilimsel açıklamalar
kazanıyor, hem de bölgesel tarihle
bütünleşiyor. Günümüzdeki bazı
araştırmalar bunları tekrar gündeme
getirip, tarihçilerin önceki varsayımlarına meydan okuyarak, inkâr edilemez
kanıtlar ortaya çıkarıyor.
Rus Yahudi’si bir ailenin çocuğu olan
Immanuel Velikovsky (1895-1979)
Moskova Üniversitesi’nde eski tarih
ve toplum bilimi ve tıp eğitimi görmüş, daha sonra Viyana’da Freud’un
öğrencisi Wilhelm Stekel yanında
Psikanaliz eğitimi almıştır. Sonradan,
araştırmalarını daha da genişleterek,
kozmoloji, astronomi, jeoloji, mitoloji,
efsane ve Kutsal Kitaplar’daki metinleri incelemiş ve bunlardan tarihi
yeniden yorumlayan tartışmalı eserler
çıkarmıştır. Geçmiş çağlarda büyük
felaketler yaşandığı Velikovsky’nin en
önemli savıdır. Ancak, insanların kötü
anılarını bilinçaltına itmesi ve unutulması anlamına gelen “kitlesel amnezi”
ile bunların sadece efsanelerde izleri
kaldığını iddia etmektedir. Her yerde
felaketlerin izleri olduğu halde bunlarla
yüzleşmek acı verdiği için, bilim adamları bunları göz ardı ettiler. Günümüzde bu felaketlerin inkâr edilemez izleri
bir bir ortaya çıkarılarak, tarih üzerindeki etkileri konusunda spekülasyonlar yapılıyor. Örneğin, son zamanlarda
M.Ö. 2300 yılında Irak’ta büyük bir
meteor yağmurunun o zamanki uygarlıkların çöküşüne yol açtığı ortaya
çıkmıştır. Hemen sonrasında, meydana getirdiği karanlık çağda, Tevrat’a
göre İbraniler göç ederek kuraklıktan
nasibini almayan Mısır’a yerleşmişti
ve zamanla Yusuf’un vezirliğini unutan
yeni bir Firavun İsrailoğullarını köleleştirdi.
Tevrat’a göre Musa’nın Mısır’dan Çıkışı M.Ö. 1447 yılında gerçekleşmiştir
ve Ramses adı geçtiği için tarihçiler
o zamanki Firavun’un Ramses II
olduğunu varsaymışlardır. Ramses II
ile ilgili dev eserlerin ortaya çıkışı 19.
yüzyılın hayal gücü üzerine büyük etki
yaratmıştır. Tarihçiler buna dayanarak
Çıkış’ın M.Ö. Ramses (M.Ö. 12791213) dönemine denk gelen yıllarında
olabileceğini varsaymışlardır, ama
bunu kanıtlayabilecek herhangi bir
bulgu ortaya çıkmadığı gibi, Tevrat’ın
söz ettiği çalkantılı dönemlerin izine
de rastlanmamıştır. Ramses sözcüğü
Tevrat’ta Yusuf’un döneminde de yer
alıyor ve akademisyenler bunun genel
bir terim olduğu düşüncesindedirler.
Bu yüzden Velikovsky ve Tarihçi David
Rohl “Zamanın Kanıtı” (A Testament in
Time) ve “Cennet Bahçesinden Sürgüne” (From Eden to Exile) eserlerinde
Çıkış Firavunun’un 13’üncü hanedandan Dudimose olduğunu savunmuşlardır. Aslında Musa bir İbrani ismi
olmayıp, Mısır dilinde oğul anlamına
gelir. Bu isim, genelde Firavunlara ve
prenslere verilir. Örneğin Tutmoses,
Tut (Tanrı Thoth) oğlu, ve Ramose
Ra (Tanrı Ra) oğlu, Amenmose (Tanrı
Amen) oğlu demektir. Firavun Dudimose’un (veya Tutimaos) en uygun
Firavun olma gerekçesi eski Mısır
tarihçisi Manetho’ye dayanmaktadır.
Ona göre Dudimose zamanında “Biz
[Mısırlılar] Tanrının gazabına uğradık”
ve o dönemdeki büyük felaketin arkeolojik kalıntıları ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca Manetho’ya göre Dudimose’tan
hemen sonra Mısır zayıf düşmüş
ve Hyksoslar hiç karşılık görmeden
Mısır’ı zapt edebilmişlerdir.
Tevrat’a göre Firavun, İbrani halkını
azat edip ülkeyi terk etmeye izin vermediği için Mısır’ın başına 10 felaket
gelmişti. Bunlar: 1) Nil nehrinin kana
dönüşmesi; 2) Kurbağa istilası; 3)
Sivrisinek istilası; 4) Atsineği istilası;
5) Hayvan ölümleri; 6) Çıban belası;
7) Dolu belası; 8) Çekirge belası; 9)
Karanlık Belası; 10) İlk doğan çocukların ölümüdür.
Velikovsky’nin önemli savlarından
biri İpuwer Papirüse dayanır. Mısır’ın
eski hanedan dönemine ait bu papirüs 1828 yılında bulunmuş ve halen
DİZGİ
ROMAN BEKİR
Hollanda’nın Leiden Müzesi’nde
sergilenmektedir. Akademisyenler
bunun bir bilmece veya kehanet
olduğunu düşünmüşlerdir, ancak bu
papirüs açık bir şekilde Mısır’ın başına
gelen felaketler zincirini anlatmaktadır.
Nil nehrinin kana dönüşmesi, suların
zehirlenmesi, göklerin kararması,
hayvanların ölmesi, yangınlar, depremlerle Mısırlıların perişan ve aç bir
vaziyete düşmelerini kaydeder. Eğer
Velikovsky’nin savı doğruysa, bu sav
Mısır tarihinde Tevrat’ta söz edilen
olayların Mısır tarihinde izleri bulunmadığı görüşünü çürütür.
Girit yakınlarında, Thera adasında
Santorini yanardağının patlamasının
yaklaşık olarak o dönemlerde gerçekleştiği düşünülmektedir. Jeologlar
M.Ö. 1626 ve M.Ö. 1360 gibi farklı
tarihler vermektedir ve Velikovsky’e
göre bu sıralarda yanardağlarda
zincirleme patlamalar vardı. Santorini
adasının patlaması, Girit uygarlığının
yok olması gibi, tarihte birçok radikal
değişimlere sebep olmuştu. Ortaya
çıkan bu patlamanın, 1883 yılında
tüm dünyayı sarsan ve 35 bin kişinin
ölümüne yol açan Karakatoa yanardağının patlamasından kat kat güçlü
olduğu ortaya çıkmıştır ve Vesuvius
yanardağının patlaması da aynı zamana rastlar. Santorini yanardağının
nükleer bombadan bin kez daha güçlü
olduğu hesaplanmıştır. Velikovsky’e
göre volkanik Sina dağı da aynı anda
patlamıştı. Tevrat’ta, Çıkış’tan hemen
sonra İsrailoğulları Sina’ya yürüyüşü
“Tanrı önümüzde gündüz bir duman
sütunu gibi ve gece bir alev sütunu
gibiydi” diye tanımlanır. Volkanik patlamaların gündüz ve gece böyle gözlemlendiği doğrudur.( Buda bilimsel
yolunun ispatlamasıdır )
Son bulgulara göre böyle bir patlamada Mısır karanlığa boğulur, şimşekler
ve dolu yağmuru dehşet saçar. Yakın
bir zamanda Amerika’da görüldüğü
gibi volkanik küller Nil nehrini kırmızıya dönüştürebilir. Nehrin zehirlenmesiyle kurbağalar karaya çıkar, burada
ölerek sinek ve pirelerin çoğalmasına
neden olur. Bunlardan da hastalıklar
yayılır ve çıbanlar çıkar. Böylece
birçok canlının ölümü gerçekleşir.
Bölgedeki toplu mezarlar bir veba salgınını doğrulamaktadır. Mısır’ı saran
karanlığa Santorini ve diğer yanardağlardan yükselen duman bulutlardan
meydana getirmiş olabilir. Karakatoa
tüm dünyada ısının birkaç derece
düşmesiyle birlikte, yıllar süren böyle
bir nispi karartma etkisi yapmıştı.
Peki bu durumda, Kızıldeniz’in yarılması nasıl izah edilebilir? Velikovksy’e
göre İsrailoğulları daha sığ olan Sazlar
denizinden geçmekteyken oluşan bir
deprem suların geri çekilmesine sebep
BAŞYAZAR
07504487791
07704487791
Email: [email protected]
Email: [email protected]
saray
olabilir. Büyük yanardağ patlamalarının depremleri tetiklediği bilinmektedir.
Velikovsky’nin kabul edilen Mısır tarih
kronolojisinin birkaç yüzyıl ile hatalı
olduğu tarihçi David Rohl ve diğer
revizyonist Mısır tarihçileri tarafından destek görmektedir. David Rohl
kitabında yüzlerce sayfalık kanıt
vermektedir. Bunlar, kutsal kitaplardaki olayların tamamen uydurma
olduğu, Musa, Davut ve Süleyman
gibi Tevrat’ta söz edilen kralların hiçbir
zaman yaşamadığını iddia eden bazı
tarihçilerin tezlerini çürütmektedir.
Velikovsky ve Rohl’a göre bu tarihçiler arkeolojik bulguları yanlış tarihte
aramaktadırlar ve birkaç yüzyıl geri
bakılırsa tüm kanıtların orada olduğu
gözlemlenecekt Mısır’dan Çıkış’ın
yer aldığı dönemdeki felaketler büyük
göçlere de sebep olmuştur denebilir.
İsrailoğulları tam bu dönemden sonradır ki Hyksoslar denilen bir kavmin
işgaline uğramışlardır. Hem Velikovksy, hem de Rohl’a göre bu kavim
Çıkış’tan sonra İsrailoğullarının Mısır
yolunda karşılaşıp savaştığı Amalekliler’di. Mısırlıların Amu dedikleri
ve ayrıca “Çoban Kralları” olarak da
bilinen Hyksoslar, hiç karşılık görmeden Mısır’ı ele geçirdiler. Birkaç yüz
yıl sonra işgalden uzak Mısır’ın Güney
hanedanı Hyksosları ülkeden kovabilmişti. Arap tarihçilere göre Mekke
civarında yaşayan Amalekliler kendi
ülkelerinde büyük bir felaket sonrası
göç etmişlerdi. Seller bazı kavimleri
ortadan kaldırmıştı. Üzerlerine kara
dumanlar çökmüş, karıncalar istila
etmişti. Manetho’ya göre Dudimose’un
döneminden hemen sonra Mısır,
doğudan gelen bu gaddar ve acımasız kavim tarafından istila edilmişti.
Amalekliler Mısır’da büyük tahribatlarla halkı esir ettiler. Velikovsky’e göre
eski ahit Mezmurlar’da geçen “[Tanrı
Mısırın üzerine...] Üzerlerine kızgın
öfkesini, gazap, hışım, bela ve bir
alay kötülük meleği gönderdi” aslında
“Üzerlerine kızgın öfkesini, gazap,
hışım, bela ve bir alay çoban kralları
gönderdi.” Kötülük meleklerinin Mezmurlarda yazılışı malakhei-roim, bu
aslında Çoban Kralları, anlamına gelir,
doğrusu malakhim-roim olmalı.
Kutsal kitaplar Musa’yı olağanüstü
vasıflarla donatır. O dönemde geçen
olayların ve doğal felaketlerin arkasında
doğal nedenler olması kanımca, bir dönüm noktasında bu felaketleri önceden
bilen ve Tanrı’nın gazabı olarak yorumlayan güçlü, bilge bir liderin şanından
bir şey eksiltmez. Manetho’nun da
Mısır’ın o dönemde Tanrı’nın gazabına
uğradığını belirtmesi bunu doğrular.
Velikovsky’nin tezlerini doğru kabul
etmek tarihe bakışımızı değiştirmekle
kalmaz, bize bu önemli mesajı verir:
Dünya tarihinde büyük felaketlerin rolü
de büyük olmuştur ve bu olasılık her
zaman için geçerliliğini korumaktadır.
Velikovksy ve Rohl’un kitapları bu savı
öne sürüyor
Bu büyük yahudi Rus yazarın Tevrattan
aldığı hikaye bizim Kutsal Kitabimiz
( Kuran-I Kerimle örtüşen tarafları
çok olmakla beraber biraz dramatize
olmuştur: Kuranı Kerim’de Hazreti Musa
A.S’nın Kıssasının daha gerçekçi ve
daha mantığa uyan tavrat hikaysenin
doğrusudur.
Adres: Erbil,
Minare Mahallesi, Aşğal Caddesi
10
saray
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Pişmişi daha etkili
Hazırlayan: Sevcan Kasapoğlu- Serdarlı
Taze domates bol miktarda likopen
içerir. ( Likopen genclik ve bozulan
hücreleri yenileyen ve grib salgının durduran maddedir ) Ancak,
domatesin pişirilmesi, likopenin
vücut tarafından 5 misli daha kolay
kullanılmasını, biraz yağ eklenmesi ise bağırsaklardan çok daha
kolay emilmesini sağlıyor. Likopen,
kavun ve pembe greyfurt gibi diğer
gıdalarda da bir miktar var ama domatese oranlandığında bu miktar
çok küçük.
Domatesten gelen sağlık Hemen
her yemekteki vazgeçilmez rolü ve
güzel tadıyla domates, mutfağımızın önemli gıda maddelerinden
biridir. Lezzet açısından tercih
ettiğimiz domatesi yedikçe sağlık
kazandığımızı biliyor muydunuz ?
Domateste A vitamininin yapıtaşı
olan beta karoten, C vitamini ve B
grubu vitaminlerin yanısıra demir
ve potasyum gibi mineraller var.
Ancak, bu yararlı etki sadece bol
vitamin ve mineral içermesinden
gelmiyor. Domatese kırmızı rengini
veren lycopene (likopen) isimli kimyasal maddenin sağlık açısından
çok yararlı olduğu, bilim adamlarınca onaylandı.
Likopenin vücutta, güçlü bir antioksidan etki yarattığı belirlendi.
Antioksidanlar, normal metabolizma faaliyetlerinin yanısıra, başta
hava kirliliği olmak üzere dış etkiler
sonucu vücutta oluşan ve kanser
ya da kalp-damar hastalıkları gibi
ciddi sağlık sorunlarının oluşmasına yol açan ‘serbest radikalleri’
gideren maddelerdir.
Yararlı etkileri
Yapılan çalışmada 1300 kişi incelendi. Likopenli gıdaları bol olarak
tüketenlerde kalp krizlerinin yarı
yarıya daha az olduğu belirlendi.
Bir başka çalışmada prostat kanseri incelendi. 48 bin erkeğin, 5 yıl
süreyle incelenmesiyle yürütülen
çalışmada, domatesle pişirilmiş yemekleri haftada 10 porsiyon kadar
tüketen kişilerde prostat kanseri
görülme sıklığının diğerlerinin üçte
biri kadar olduğu görüldü.
Likopenin, kalınbağırsak KOLON
ve meme kanseri önlediğini bilim
adamları tarafından vurgulanmaktadır.
Domates her derde deva...
Domatesin bağırsak hareketi ve
safra kesesinin çalışmasına olumlu
etki yaptığı bildirildi. Uzmanlar, bol
vitamin kaynağı olan domatesin,
beslenmede önemli bir yerinin
olduğunu ve eskiden beri halk
arasında birçok hastalığa karşı
ilaç olarak kullanıldığını belirtiyor.
Romatizmalı olanların bol domates
tüketmeleri gerekiyor. Domates
idrar söktüyor, böbrekleri çalıştıyor. Domates suyu cilde güzellik
ve canlılık veriyor. Bundan dolayı
birçok güzellik maddesinin yapımında domates kullanılıyor. Domatesin, bağırsak hareketi ile safra
kesesinin çalışmasına da olumlu
etki yaptığını ifade eden beslenme
uzmanları, çiğ domatesin hazmının
zor olduğunu, mide ve bağırsak rahatsızlığı olanların, asit etkisinden
dolayı domatesi çiğ değil, haşlanmış olarak yemesi gerektiği uyarısı
yapıyor. Uzmanlar, domatesin
tam olgunlaşmadan yenilmemesi
gerektiğini, yeşil domateste sağlığa zararlı “Solanin” bulunduğunu,
ancak bu maddenin domatesin
olgunlaşmasıyla yok olduğunu
belirtiyor.
Domatesin büyük yararı
Domates kalp dostu
ABD’nin Kuzey Carolina Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Lenora
Kohlmer, sürekli domates yemenin
kalpte kroner damar hastalığına
bağlı enfarktüs tehlikesini azalttığını kanıtladı.
TÜBİTAK’ın yayın *organı( Türkiyenin en büyük bilim ve araştırma merkezidir )Bilim ve Teknik
Dergisi’nde yeralan habere göre,
domatesin içindeki likopen maddesi, kalbi enfarktüs tehlikesine
karşı koruyor. Domatesin, kalp krizi
riskini yarı yarıya azalttığını açıklayan Doktor Lenora Kohlmer, kalp
krizi geçirmiş 1300 Amerikalı ve
Avrupalı ile 1300 sağlam insanın
karşılaştırılması sonucu bu sonuca
vardığını, sürekli domates tüketenlerde, kalp krizi riskinin yarı yarıya
azaldığının ortaya çıktığını belirtti.
Lenora Kohlemer, kalbi koruyan
domotesteki likopen maddesinin
karpuz, kayısı ve pembe greyfurtta
da bir miktar bulunduğunu bildirdi.
Kahve yerine domates
Uyku mu bastırıyor? Bir türlü
konsantre olamıyor musunuz? O
zaman hemen bir fincan kahve içmek yerine, bir adet domates yiyin.
Bilim adamları sinirleri ve beyni
canlandırıcı özelliği olan domatesin
ayrıca, vücuttaki toksinleri atmaya
yardımcı olduğunu, kalbi güçlendirdiğini, enfeksiyonlara ve kansere
karşı koruduğunu söylüyorlar.
.Günde 1 elma ve domates ciğerleri güçlendiriyor
İngiltere’de Nottingham Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, ilkbaharın gelmesiyle birlikte
sıklaşan astım krizlerinin günde bir
elma veya bir domates yenilerek
önlenebileceğini ortaya koydu. Nottingham Üniversitesi bilim adamlarından Dr. Sarah Lewis, günde
1 elma ve domatesin akciğerleri
güçlendirdiğini belirtti. Dr. Lewis,
yapılan testler sonucunda haftada
5 elma veya daha fazlasını yiyen
kişiler ile haftada en az 3 domates
tüketenlerin akciğer performanslarının yükseldiğini tespit ettiklerini
belirtti. 2633 yetişkin üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları, bütün
diğer meyve ve sebzelerin astımlı
kişilere aynı desteği sağladığını,
ancak hiçbirinin elma ve domates
kadar etkili olamadığını gösterdi.
Uzmanlar, ayrıca yüksek oranda
elma, domates ve muz tüketen
kişilerde hırıltılı nefes almanın da
azaldığını belirtiy
Son olarak Bayanlara özel
Domatezi bol mikdarda tüketin
cildiniz taze, parlak, diri ve gün
gittikçe yaşlanmak yerine gencleşirsiniz buda benim tavsiyem.
Parlamento Spor Komisyonu Başkanı: Her takımın arkasında bir parti var
Röportaj: Karzan Hevleri
Parlamento Spor Komisyonu
başkanı Dr.Sair Abdülahad,
gazetemize yaptığı açıklamada, her takımın arkasında
bir partinin olduğunu söyledi.
Aynı zamanda Akad Spor
Kulübü başkanlığını da yürüten Abdülahad ile bölgedeki
sporun durumunu konuştuk.
Saray: Genel olarak
Kürdistan Bölgesi’ndeki
sporun durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Dr.S. Abdülahad: Bölgedeki
spor seviyesi çok iyidir ve her
geçen gün daha da gelişiyor.
Bu konuda iyimser olduğumu
söyleyebilirim. Futbol takımlarımız, hem Arap hem de
Asya liginde oynuyorlar. Bu
da şuna işarettir ki hükümet
ve parlamento spora destek
veriyor. Spor komisyonu
olarak sportif projeler için 20
milyar Dinar tahsis edilmesini
sağladık.
Saray:2010 bütçesinde
spor için 10 milyar Dinar tahsis ettiniz. Acaba bu para spora ivme
kazandırdı mı?
Dr.S.Abdülahad: Kent merkezine bakarsak burada sportif
anlamda birçok projeye imza
atıldığını göreceğiz. Ancak
nahiye ve ilçelerde gerçekleştirilen projeler azdır. Bu
parayla Kültür Bakanlığı ile
yardımlaşarak Erbil’de; 5, Süleymaniye’de; 7 ve Duhok’te;
4 saha inşa ettik.
Saray: Birçok ülkede
spor devlete gelir sağlar. Ancak Kürdistan
Bölgesi’nde böyle bir
durum söz konusu değil. Sizce bunun sebepleri nelerdir?
Dr.S.Abdülahad: Biz henüz
devlet olamadık ve Irak’ın bir
parçasıyız. Bizde emniyet ve
istikrar tam olarak sağlanmış
değil. Bunun için hükümete
gelir sağlayacak şekilde spora büyük bir para ayırmamız
söz konusu olamaz. Mesela
bir olimpik kent inşa etmek
gibi. Bizim spora ilgimiz
ancak 2005’ten sonra baş-
ladı. Çünkü istikrar olmadığı
sürece spor da gelişmez. Biz
kendimizi ABD ve İngiltere
ile mukayese edemeyiz. Bu
ülkelerin kat ettiği mesafeyi yakalamak için uzun bir
zamana ihtiyacımız vardır.
Bize özel bir bütçe lazım ki
sporu geliştirebilelim. Ancak ileride sporu, hükümete
gelir sağlayabilecek duruma
getirebiliriz.
Saray: Kürdistan Bölgesi’nde çok fazla
takım var. Bunları nasıl
organize edebiliyorsunuz?
Dr.S.Abdülahad: Bu bizim
için büyük bir sorun yaratıyor. Takımların çoğalmasının
arkasında partiler bulunuyor.
Her parti kendine bir takım
kurdu. Her yetkili bir takım
tuttu. Takımlar olsun. Buna
karşı değiliz. Ama haddinden fazla çoğalırsa, sağlam
bir temel kuramayız. İyi
sporcularımız şurada burada dağılmış durumdalar.
Bunları bir arada tutabilmek
için takım sayısını aşağıya
çekmek lazım. Herkes bir
odası varsa, kendine takım
demeye başladı. Buna bir
sınır getirmek lazım. Kurulan
kulüplerin kendi kendilerini
finanse etmesi lazım.
Saray: Bazı takımlara
faaliyetleri az olsa da
büyük paralar ödeniyor.
Neden bu durumu gözden geçirmiyorsunuz?
Dr.S. Abdülahad: Yerinde bir
soru sordunuz. Gerçekten
de bu böyledir. Geçenlerde
şahsi ilişkiler yoluyla kimi takımlara büyük paralar ödendi. Spor komisyonu olarak
bu duruma el koymak için
harekete geçtik. Spor ve milli
oyunlar müdürünü birçok
kez parlamentoya çağırdık.
Paranın eşit bir şekilde dağıtılması için hükümetin, Spor
ve Gençlik Bakanlığı’na
baskı yapması lazım. Bu
konuda, bakanlar kuruluna,
parlamento yoluyla bir rapor
gönderdik. Spordaki sorunları çözmek noktasında bir
komisyon oluşturduk. Komisyonda; Bakanlar Kurulu,
Spor ve Gençlik Bakanlığı
ve Olimpiyat Komitesinden
temsilciler bulunuyor.
Saray: Bazı eski sporcular maddi anlamda
zor günler geçiriyorlar.
Bunlara maaş bağlamak gibi bir girişiminiz
oldu mu?
Dr.S. Abdülahad: Şahsen bu
konuda çok uğraştım. Kültür
ve Gençlik Bakanlığı’yla
konuşarak eski sporculara
maaş bağlanmasını istedim. Ancak eski sporcuların
sayısının bu kadar çok olması
şüphe yarattı. Bu da kendilerine ödenen maaşların durdurulmasına neden oldu. Maliye
Bakanlığı’nın talimatı nettir.
Talimata göre bir kişinin iki
maaş almaması gerekir. İşte
sorun buradadır. Yoksa hükümetin bunlara maaş ödenmesi
konusunda itirazı yoktur.
Saray: Spor komisyonu
olarak ne gibi sorunlarla
karşı karşıya kalıyorsunuz?
Dr.S.Abdülahad: Allah’a
şükür çok iyi işler başardık.
Komisyon olarak parlamento
başkanlığına havale ettiğimiz
kanun tasarıları inceleniyor.
Bölgedeki futbol takımları, Ramazan nedeniyle idmana akşam saatlerinde çıkacak
Saray-Erbil
Erbil’deki spor kulüpleri arasında tam bir uyum söz konusu. Bu kulüp yetkilileri, birbirlerinin başarılarını kutlamak için tebrik ziyaretlerinde de bulunuyorlar.
Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan Erbilspor Kulübü sekreteri Mahmut Aziz, Akadspor Kulübü başkanı
Dr. Sair Abdülahad, Brusk Spor Kulübü sekreteri Karvan
Abdülkerim ve Aso Spor Kulübü başkan yardımcısı Muhammet Yusuf olumlu mesajlar verdiler. Yetkililer siyasi
ve dini yaklaşımlarla hareket etmediklerini ifade ettiler.
Spor kulübü yetkilileri hedeflerinin sportif anlamda ilişkiler kurmak olduğunu vurguladılar. Yetkililer “spor farklı,
siyaset farklı” dediler. Bu konuda gazetemize konuşan
bir kulüp yetkilisi, kentteki takımların iyi ve kötü günlerini
paylaştıklarını söyledi. Erbilspor Kulübü sekreteri Mahmut Aziz, Erbil takımlarıyla sıkı ilişkiler içinde olduklarını
söyledi. Üzerlerinde parti tesirinin olmadığını ifade eden
Aziz, diğer partilerden futbolcu transfer ettiklerini ve
futbolcu sattıklarını kaydetti.
Akad Spor Kulübü başkanı Dr. Sair Abdülahad da
takımlar arasındaki iyi ilişkiden memnun. Bölgedeki tüm
takımlarla iyi ilişkiler içinde olduklarını ifade eden Abdülahad, “Hiçbir kulübü ziyaret etmedik. Ancak kendileriyle
iyi ilişkiler içerisindeyiz” dedi.
Eskiden müsabakalarda başarılı olan kulüplere tebrik
ziyaretlerinde bulunduklarını hatırlatan Abdülahad, bu
ilişkilerin kesildiğini söyledi. Kapalı bir salonlarının bulunduğunu kaydeden Akad yetkilisi Abdülahad, “Erbil’de
kapalı spor salonu sayısı çok az olduğu için takımlar
idman için bize geliyorlar. Kulüp olarak kendilerine
yardımcı oluyoruz” diye konuştu. Abdülahad, dinin spor
üzerinde etkisinin olmadığının altını çizdi.
Bu konuda Abdülahad ve Aziz’le aynı fikirde olan bir
yetkili de Brusk Spor Kulübü sekreteri Karvan Abdülkerim’dir. Hiçbir takımla sorunları bulunmadığını söyleyen
Abdülkerim, bölgedeki takımlarla sportif anlamda iyi
ilişkiler içinde olduklarını söyledi. Üzerlerinde herhangi
siyasi ve ya parti tesirinin bulunmadığını vurgulayan
Brusk yetkilisi Abdülkerim, yardıma ihtiyaç duyan
kulüplere, yardım etmeye hazır olduklarını söyledi.
Abdülkerim : “Diğer takımları ziyaret ediyoruz. Onlar
bize ziyarete geliyorlar” diye konuştu. Son olarak gazetemize konuşan Aso Spor Kulübü başkan yardımcısı
Muhammet Yusuf, gazetemize konuşan Akad, Erbil ve
Brus kulüp yetkililerinin yaptıkları açıklamalarla benzer
görüşte olduğunu söyledi.
11
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Aşk yaşa bakmaz…
Yaşlılar da âşık olabilir
Saray-Erbil
Gazetemize konuşan Erbilli bazı yaşlı
ama genç ruhlu delikanlılar, aşk ateşiyle
kıvrandıklarını söylediler. Bunlardan bazısı
“aşk bizi bitirecek” derken bazıları ise âşık
olduklarını hatırlamak istiyorlar.
Yaşı ilerleyen bazı Erbilliler, ekmek parası
için hala çalışmak zorundalar. Çalışmaktan yorgun düşen yaşlılara “Acaba aşık
mısınız?”diye sorduğumuzda bazıları
utangaç bir tebessümle “Evet” cevabı
verirken bazıları ise hiddetli bir şekilde
“Hayır” dediler.
78 yaşında ve sırılsıklam âşık
Adı Bilal İsmail. Erbil’de 1933’te doğdu.
Mesleği terzilik. Sırılsıklam âşık olduğunu
ifade eden Bilal Amca, âşık olduğu günleri
hatırlıyor. Vaktiyle âşık olduğu kızla evlenemediğini dile getiren Bilal Amca, “Âşık
olduğum kızın babası çok kötü biriydi.
Maddi durumum iyi olmadığı için sevdiğim
kızı bana vermediler” dedi. Ellili yıllarda
yaşadığı aşk hikâyesini bizlerle paylaşan
Bilal Amca, “Aşkımı bana vermediler.
Ancak bu benim ümidimi kırmadı ve bir
başkasıyla evlendim. Eşimle hiçbir zaman
sorun yaşamadık.” diye konuştu.
Sevdiğim kız hiç aklımdan çıkmıyor
Hacı Şirzat 67 yaşında. Erbil’in Bata
Çarşısı’nda çalışıyor. Aşkın insanın içinde
yaşayan bir şey olduğunu ifade eden Hacı
Şirzat, “İnsan yaşı ilerledikçe âşık olma
ihtimali azalır” sözüne inandığını söyledi.
Hacı Şirzat “İnsan çoluk çocuğa karıştığı zaman aşk da gözünden düşer. Buna
saray
hayat zorlukları ve maddi imkânsızlıklar
eklenince ne aşk kalır, ne başka şey” dedi.
“Âşık olmayan genç yoktur” diyen Hacı
Şirzat, sevdiği kızla bazı nedenlerle evlenemediğini söyledi. Hacı Şirzat “Sevdiğim
kızla, maddi imkânsızlıklar ve askerlik nedeniyle evlenemedim” dedi.1954 doğumlu
ve 3 çocuk babası Hacı Şirzat az bir ücret
karşılığında çalışıyor. Aşkın dönmeyeceğine inandığını ifade eden Hacı Şirzat “Âşık
olduğum kızı ara sıra hatırlıyorum” diyor.
İnsanın yaşı ilerlese de, güzeli sever
İnsanın illa da bir kadına âşık olması şart
değil. Belki başka şeylere de âşık olabilir.
Muhammet İsmail 64 yaşında. Yaşı ilerlese
de hala çalışan Muhammet Amca, insanın
illa da bir kadına âşık olması şart değil
dedi. Muhammet Amca : “İnsan güzeli
sever. Mesela ben iyi meziyetli ve dürüst
insanları severim” dedi.
Eski sevda unutulmaz
Sabah Celal 62 yaşında. Kalbinin hala
genç olduğunu ifade eden Sabah Amca,
Erbil’in Bata Çarşısı’nda bir dükkân işletiyor. Arap dünyasının meşhur bayan
ses sanatçısı Ümmügülsüm’ün şarkılarını
sürekli dinleyen Sabah Amca, “Kalbim ölmedi ve Ümmügülsüm’ü dinlediğim sürece
hiç ölmez” dedi. İçten âşık olduğunu ifade
eden Sabah Amca, “ Eski aşklar gönülden
silinmez” dedi.
Tacil Mahallesi’nde dünyaya gelen ve
çocukluğunu burada geçiren Sabah Celal,
maddi imkânsızlığın kalbi öldürdüğünü
söyledi.
Erbil’de bayramın tadı farklıdır
Şirzat Şeyh Muhammet
Eskiden Erbil’de Ramazan ve
Kurban bayramlarının farklı bir
yeri vardı. Kent sakinleri bayram
hazırlıklarına Ramazanın yirmisinde başlayarak hazırlanırdı.
Erbil Türkmenlerinden Gülnaz
ve Heybet Teyze, bu konudaki anılarını bizimle paylaştılar.
Çocukların bayramın yaklaştığı
günlerde sokaklara dökülerek
yüksek bir sesle “ Helli biberli
köfte bayrama kaldı bir hafta”
diye yüksek sesle tekerleme söyleyerek gezdiklerini, söylediler.
Ramazan geceleri mahallede
toplanan çocukların “Uşağlar
gelin oynıyak, Ramazan gider
koymıyak” diyerek bayramı
karşıladıklarını ifade eden Türkmen Gülnaz ve Heybet Teyze,
ev hanımlarının bayram için bir
çeşit tatlı türü olan ve halk dilinde külçe olarak bilinen pastayla
beraber; tatlı, baklava ve çerez
hazırladıklarını söyledi.
Külçenin ana malzemesi olan
hindistan cevizi ve hurma aldıklarını belirten Türkmen teyzeler,
farklı şekillerle külçeleri kalıplarda yaptıklarını anlattılar.
Erbilli Türkmenler tatlının yanında kuruyemiş de hazırlardı. Karpuz çekirdeği, kabak çekirdeği,
ay çiçek çekirdeği ve nohut tuzlanarak kavrulurdu. Nohut kuma
katılarak kavrulurdu. Çocuklara
ise yeni rengârenk kıyafetler ve
ayakkabılar alınırdı.
Bayrama üç gün kala, bakırdan
yapılmış tencereler yıkanarak
temizlenirdi. Kap, kaşık, tabak ve
çatallar hazırlanırdı. Divehane
sahipleri bayram aşı için koyun
kestirirdi.
Ramazanın 29. günü Hacı Vehap Hılacı, Hacı Hikmet Tütün-
cü dama çıkarak hilâl beklerdi.
Görüldüğü takdirde ertesi gün
bayram yapılırdı. Arife günleri
Türkmenler, mezarlıklarda yakmak için tütsü (buhur) alırdı.
Bayram ilan edilir edilmez camilerde Kur’an ve tekbir sesleri
yükselirdi. İnsanlar neşelenirdi.
Ev hanımları sabah namazı ile
birlikte bayram yemeği hazırlama telaşına girerdi. Mezarlıklar
ziyaret edilirdi. Mezar başında
Kur’an okunurdu. Ardından da
bayram namazına gidilirdi. İnsanlar birbirleriyle bayramlaşırdı.
Ardından ev dönülerek sofraya
oturulurdu. Erbilli Türkmenlerde
bayramın birinci gününün sabahı, bayram aşı pişirmek adettendi. Aşın ana menüsünü pirinç
pilavı, kaysı çorbası, kırmızı ve
beyaz et oluştururdu. Yemek
yendikten sonra yeni kıyafetler
giyilir, güzel kokular sürülürdü.
Büyüklerin eli öpülerek, bayramlık alınırdı.
Çocuklar eğlence yerlerine
giderek salıncak, at arabası
ve dolanbacı binerdi. Bu oyun
yerlerini Hacı Selim Kaka, Piç
Halil ve Sıçana kurardı. Bu üçlü
bayramın birinde demirden yaptıkları treni çocukların hizmetine
sundular.
Bayramlarda Erbil’deki Selahattin, Sirvan ve Hamra sinemalarında Tarzan, harkal, cowboy
filmleri gösterilirdi. Sinemalara
ilgi büyüktü. İnsanlar bilet alabilmek için neredeyse birbirlerini
eziyordu.
Misafirliğe gidilerek akraba ve
komşu ziyaret edilirdi. Misafirlere şeker, meyve suyu ve kuruyemiş ikram edilirdi. Ayrıca tarikat
şeyhleri de ziyaret edilerek elleri
öpülürdü.
12
saray
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Türkmen Cephesi Berlin temsilcisi Ganim Osman: Türkmen
Cephesi yurt dışındaki temsilciliklere yeterince önem vermiyor
Saray-Röportaj
Facebook sayfası arcılığı
ile Türkmen Cephesi Almanya Temsilcisi Ganim
Osman ile bir röportaj yaptık. Yaptığımız röportajda
Ganim Osman; Cephe’nin
yurt dışı temsilciliklerine hiç
mi hiç önem vermediğini,
hatta bazen bu konu ile
ilgili kiminle konuşacağını
bile bilemediğini söyledi.
Türkmen Cephesi temsilcisi; Avrupa’da 30 bin Türkmen’in yaşadığını, bunun 7
bininin Almanya’da ikamet
ettiğini sözlerine ekledi.
Saray: Acaba Almanya’da Türkmen Cephesi temsilciliğine
seçimle mi geldiniz?
Yoksa referansla ?
G. Osman: 1990 yılında
Almanya’nın başkenti Berlin’de Türkmenleri bir araya
getiren ilk kişi benim. IrakKuveyt Savaşı esnasında
Avrupa Irak’a daha çok ilgi
duymaya başladı. Bu yüzden ben de Almanya’da
bir siyasi rol almaya başladım. O zamanlar bize
maddi kaynak sağlayacak
kimse olmadığı için, bazı
sivil vakıflardan destek
alıyorduk.2000 yılına kadar
çalışmalarıma bu şekilde
devam ettim. 2000 yılından
sonra Türkmen Cephesi,
Almanya’da bir temsilcilik
kurmaya başladı. Beni de
o dönemde temsilci olarak
seçtiler. Biz de bir açılış töreni düzenledik. Törene Almanya’dan ve Türkiye’den
bazı yetkilileri davet ettik.
Saray: Almanya’da şu
an sizin siyasi rolünüz
nedir?
G.Osman: Biz burada
Türkmen Cephesi’nin tem-
silcisi olarak, Almanya’daki
bakanlar, diplomatlar ve
bazı parti yetkilileri ile zaman zaman bir araya gelerek Türkmenlerin sorunları
konusunda bilgilendiriyoruz. Almanya’da yaklaşık 7
bin Türkmen yaşıyor. Bizler
buradaki Türkmen kardeşlerimizin sorunlarını da
dinliyoruz ve ilgileniyoruz.
Saray: Almanya’da
yaşayan Türkmenler
olarak sorunlarınız ve
istekleriniz nelerdir?
sosyal etkinlikler içerisinde bir
de “Erbil” adında gazete de
var. Ankara’da muhtemelen
öğrencilere yönelik bir gazete çıkarak gençlerimiz bakın
gazetemize neler anlattılar.
Gazi Üniversitesi Türkçe
Bölümü öğrencisi Mazın
Erbil; “ Benim öncelikli amacım okulumu iyi bir dereceyle bitirebilmek. Daha sonra
ise memleketime hizmet
edebilmek için ülkeme döneceğim.” diyor. Erbilli’ye Türkiye’de siz herhangi bir engelle karşılaşıyor musunuz,
diye sorduk. Erbilli ; “Bize şu
an okumamızı engelleyecek
bir sorun yok. Tek bir husus
kafamıza takılıyor. Memleketimize döndüğümüzde
acaba tayin olacak mıyız,
diye şimdiden düşünüyoruz.”
diyor.
Ankara’da ne
gibi faaliyetler yürüttükleri
yönündeki sorumuzu yanıtlayan Erbilli; “Şu an Ankara’da arkadaşlarımızla bir
gazete çıkarıyoruz.” dedi.
Ahmet Dağlı; “Okulumuzu
bitirdikten sonra memleketimize hizmet etmek bizim
en büyük amacımız. Ayrıca
sıkıntılarımız konusunda
şunları söyleyebilirim ki he
öğrencinin olduğu gibi bizim
de bazı maddi sıkıntılarımız
var tabi. Bir de ailelerimizden uzak olmak onların
özlemini çekmek bizim sıkıntılarımızdan biri.” diyor.
Ayrıca bir kurumun Türkmen öğrencilere yardım
ettiğini kimler tarafından
Ankara’ya gönderildiklerini
unutmamışlar. Ahmet Dağlı,
kendisini ve arkadaşlarını
okumaları için destek olup
G. Osman: En büyük sorunumuz şu an Türkmen
Cephesi ile irtibatı tam olarak sağlayamamak. Cephe
başkanlığında kimler yetkili
ve neler yapıyorlar tam olarak bilgimiz yok. Kimlerle
işlerimizi yürüteceğimizi
bilmiyoruz. Başlıca sorunlarımızdan biri de maddi
olanaksızlıklar. Eğer siyasi
bir kaynak kendini tanıtmak
istiyorsa bir lobiye ihtiyacı
vardır. Bu konu yüzünden
siyasi bir hizmet veremez
durumdayız. Ayrıca yurt dışında bir temsilcilik olması
çok önemli bir husustur. Ne
yazık ki Türkmen Cephesi
bu gerçekleri göremiyor.
Bizler de mecburen kendi
imkânlarımızla bu işi yürütmeye çalışıyoruz.
Saray: Şu ana kadar
Almanya’da yaşayan
Türkmenlerin hepsini
bir çatı altında toplaya bildiniz mi? Ya da
aynen buradaki gibi
Türkmenler, orada da
parçalara bölünmüş
durumda mı?
G. Osman: Avrupa’nın
tamamında yaklaşık 25 ile
30 bin arasında Türkmen
yaşıyor. Almanya’da yaşa-
yan 7 bin Türkmen yaşadığını düşünürsek, bu Türkmen nüfusunu bir araya
getirmek için çok çaba sarf
ettim. Hollanda’ya, Danimarka’ya ve İsveç’e gittim.
Oradaki Türkmenler ile de
toplantılar yaptım. Ancak
ne yazık ki Irak’ta yaşayan
Türkmenler gibi Avrupa’da
yaşayan Türkmenler de
bölünmüş durumdalar.
Saray: Avrupalı Türkmenler, Türkmen Cephesi ve diğer Türkmen partilerine nasıl
bakıyorlar?
G. Osman:Avrupalı Türkmenler, uzun yıllardır vatanlarından ayrı yaşıyorlar.
Türkmen Cephesi, Türkmenlerin var olan tek temsilcisidir. Bu yüzdendir ki
birçok faaliyetleri var. Türkmen Cephesi’nin bayrağını
her yere taşımışlardır. Bu
da gösteriyor ki Türkmen
Cephesi’ne buradaki Türkmenler destek oluyorlar.
Ancak diğer Türkmen partileri konusunda ise şunu
söylemek yanlış olmaz,
Avrupa’da yaşayan Türkmenler diğer Türkmen
partilerine pek de önem
vermiyorlar.
Ankara’ya kadar götürüp, burslu
okutanlara teşekkür etmeyi
de unutmuyor. Ahmet Dağlı;
“Öncelikle İhsan Doğramacı
Vakfı’na, Türkmeneli Vakfı’na ve de Türkiye Eğitim
Bakanlığı’na çok teşekkür
ediyoruz. Bizlere katkıları
büyüktür.”dedi.
Birkaç ay önce Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani
tarafından yurt dışında okuyan öğrencilere burs verilmesi söz konusuydu. Siz
herhangi bir burs aldınız mı,
diye Dağlı’ya Dağlı; “ Evet
doğrudur. Ancak sadece üç
ay burs aldık. Burs tutarı da
100 Dolar’dı. Bu paranın da
daha sonra neden kesildiği
konusunda da bir fikrimiz
yok. Şu an burs verilmiyor.”dedi.
Ankara’da öğrenciler tara-
fından çıkarılan Erbil Gazetesi’nde çalışan İnci Muratlı
ile de konuştuk. Muratlı,
Saddam zamanında ailece
kaçarak Türkiye’ye yerleştiklerini anlatıyor gazetemize.
Muratlı gazetemize şunları
söyledi; En büyük sorunumuz memleketimizden uzak
olmak.”diyor. İnci Muratlı,
diğer öğrencilerin aksine hiçbir vakıftan burs almadığını
da sözlerine ekliyor.
Son olarak yine Ankara Üniversitesi’nde öğrenim gören
Muhammet Ahmet ile de
konuştuk. Ahmet; “Benim de
en büyük amacım okulumu
başarıyla bitirdikten sonra
ülkeme dönmek. Memleketime hizmet etmek istiyorum.”
diyor.
Muhammet’in tek bir sıkıntısı
var. O da memleket hasreti
çekmek.
Ankara’da okuyan Türkmen öğrenciler
gazetemize beklentilerini anlattılar
Ahmet Dağlı, Türkmeneli
TV kanalında kameraman
olarak çalışıyor. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilimler Fakültesinde
okuyor. Ahmet Dağlı, gazetemize şunları anlattı; “Ben
ve benim gibi burada eğitim
gören arkadaşlarımın, öncelikle hedefi okulumuzu iyi bir
derece ile bitirdikten sonra
memleketimize hizmet için
geri dönmek.” diyor.
Ahmet Seyit Yakup- Ankara
Eskiden beri, Ankara’ya
okuma amaçlı öğrencilerimiz
gidiyor. Geçtiğimiz yıllarda
yine Ankara’ya okumak için
giden genç arkadaşlarımızla, ileriki zamanlarda neyi
hedeflediklerini konuştuk.
Türkmen gençleri ise okumak için gittikleri Ankara’da
bazı sosyal etkinlikler de
yaptıklarını söylediler. Bu
saray
Ses sanatçısı Cebbar Ahmet: Sanata 55 yıldır hizmet
ediyorum. Ancak kimseden destek görmedim
13
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Saray-Erbil
Ses sanatçısı Cebbar Ahmet yetkililerden şikâyetçi.
Gazetemize konuşan Ahmet “Sanata 55 yıldır hizmet ediyorum. Ancak kimseden destek görmedim”
dedi.
Törenlere karşılık almadan
katıldığını ifade eden tecrübeli ses sanatçısı Cebbar
Ahmet, sesinin eskiden
daha güzel olduğunu ve
maddi destek görmesi halinde albüm çıkarabileceğini
söyledi.
Halen bir şirkette çalışan
ses sanatçısı Cebbar Ahmet, kimseden destek
görmediği için sanatı bıraktığını söyledi. Merhum
Doğramacı ve Cevdet Naccar’dan başka kimseden
destek görmediğini belirten
Ahmet, Türkmen partilerinin
kendisine sahip çıkmadıklarını söyledi. Ahmet, kendisini destekleyen merhum
Doğramacı ve Cevat Neccar’a teşekkür etti.
Sadece özel törenlerde arkadaşlarının ricası üzerine
şarkı söylediğini ifade eden
ses sanatçısı Ahmet, “Bugüne kadar kimseden hiçbir
şey görmediğimiz gibi bundan sonra da görmek istemiyoruz. Bize sevgi yeter”
diye konuştu.
Maddi destek görmesi halinde bir albüm çıkarmaya
hazır olduğunu dile getiren
emektar ses sanatçısı Cebbar Ahmet, “Bugün sesim
eskiden daha güzeldir, diye
düşünüyorum” dedi.
Neçirvan Barzani’nin kendisine hediye ettiği arsanın,
elinden alındığını söyleyen
Ahmet, 30 yıl önce almış
olduğu parça arsa gerekçe gösterilerek Barzani’nin
hediyesini geri aldıklarını
söyledi.
Türkmen sanatının zor
günler geçirdiğine inandığını söyleyen ses sanatçısı
Cebbar Ahmet, geçmişte
çok iyi sanatçılara sahip
olduklarını ifade etti. Ahmet,
kasetlerinin bugün de talep
gördüğünü ve satın alındığını hatırlattı.
Ses sanatçı Halit Kerküklü: Merhum sanatçı
Aydın Camcı’yı örnek alıyorum
Saray-Röportaj
Ses sanatçı Halit Kerküklü,
merhum şarkıcı Aydın Camcı
hayranı olduğunu söyledi.
Merhum Camcı’yı örnek
aldığını ifade eden Kerküki,
besteci ve söz yazarlarından
destek görmediği için şarkılarının sözünü kendisinin yazmak zorunda kaldığını belirtti.
Saray: Kerkük’te ses
sanatçılarına ne kadar
önem veriliyor?
H.Kerküklü: Ses sanatçılarına Erbil’de olduğu gibi
Kerkük’te de önem veriliyor.
Sanatçılar arasında din ve
millet ayrımı yapılmıyor.
Özellikle radyo ve televizyonlar bize çok yardımcı oluyor.
Kendilerine bu vesileyle
teşekkür ediyorum.
Saray: Erbil’de de hay-
ranlarınız olduğu söyleniyor. Bu doğru mu?
HH.Kerküklü: Evet doğru.
Onları buradan selamlıyorum.
Saray: Size hangi söz
yazarları yardım ediyor?
H.Kerküklü:: Kimse yardım
etmiyor. Bana çoğu kez yaşlı
şairler söz veriyor. Ben de
bunları notaya döküp şarkı
yapıyorum.
Saray: Hangi şarkıcılara özeniyorsunuz?
H.Kerküklü: Önceleri merhum Haba’yı örnek alıyordum. Ancak şimdi kendisinden çok etkilendiğin merhum
ses sanatçı Aydın Camcı’yı
örnek alıyorum. Kendisini
dinlerken sersem oluyordum
ve tüylerim diken diken oluyordu.
Saray: Kaç tane albümün var?
H.Kerküklü: Çok. Bayramdan sonra “Karar verdim
bu sevdadan cayayım” adlı
şarkıya klip çekeceğim.
Saray: Kerkük’te hangi
kanalda çalışıyorsun?
H.Kerküklü: Kerkük kanalında çalışıyorum ve burada
bir maaşım var. Ayrıca Türkmeneli uydu kanalına ve yerli
Türkmen kanalına çok teşekkür ediyorum.
Saray: Törenler için sık
sık Erbil’e geliyor musunuz?
H.Kerküklü: Evet sık sık
geliyorum ve buradaki törenlerin hepsini kendim idare
ediyorum.
Saray: Türkmen ses
sanatçılarını beğeniyor
musun ?
H.Kerküklü: Evet,
hepsini beğeniyorum
ve hepsine başarılar
diliyorum.
Saray: Albümlerini hangi kurum
yapıyor?
H.Kerküklü: Yılda 2
veya 3 albüm çıkarıyorum. Albümlerimi
Sahip, İzzettin Kerkük
ve Adil
Babası
kasetçilikleri
yapıyorlar.
Saray:
Sadece
hoyrat mı okuyorsun?
H.Kerküklü:
Evet, ama beste
de yapıyorum.
Ayrıca makam
usulleri hakkında
da bilgiye sahibim.
TKO ve KDP Türkmen Bürosu, Ramazan etkinlikleri düzenledi
Saray-Erbil
Türkmen Kardeşlik Ocağı (TKO)
ve Kürdistan Demokratik Partisi
(KDP) Türkmen Bürosu, mübarek Ramazan münasebetiyle
sinizarf müsabakası düzenledi.
Erbil’den birçok takımın katıldığı
müsabaka, Mirisu bahçelerinde
gerçekleştirildi. Erbil Valisi Nevzat Hadi’nin önderliğinde düzenlenen müsabakaya 32 takım
katıldı.
KDP Türkmen Bürosu Sorumlusu Seyyah Küreci’nin denetiminde düzenlenen müsabakalarda,
partili ve resmi yetkililer de hazır
bulundu. Müsabakalara Erbil,
Kerkük, Altunköprü ve Telafer’den takımlar katıldı.
Ramazan etkinlikleri, TKO’da
da düzenlendi. TKO bahçesinde
düzenlenen sinizarf müsabakasına Erbil ve Altunköprü’den
4 takım katıldı. Müsabakalara
Türkmen ses sanatçıları Yunus
Tütüncü, Serdar İhsan, Muhammet Neccar, Halit Kerküki, Fuat
Terzi, Gaffar Küreci ve Ahmet
Kore şarkılarıyla katıldı.
14
saray
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Başarılı Türkmen öğrenciler bu yıl da
ödüllendirilmediler
Ahmet Seyit Yakup- Erbil
Türkmen eğitimi yetkilileri,
Türkmen okullarındaki
öğrencilerin bir şekilde daha
başarılı ve azimli olmaları için,
ödüllendirilmelerini isteseler
de, bu yılda herhangi bir
ödül dağıtılmadı. Türkmen
yetkililer ve partilileri birinci
olan Türkmen öğrencilere
ödüllendirmek amacıyla
herhangi bir faaliyetleri de
olmadı.
Türkmen Eğitimi Genel
Müdürlüğü’nde görev yapan
öğretmen Yakup Celal, bu
konuyla ilgili gazetemize
şunları söyledi; “Birincilikle
sınıfını geçen öğrenciler
ödüllendirilmelidirler. Çünkü
sınıfta kalan öğrencilere
başarılı olmalarına
özendirecek olan şey budur”.
Acaba Türkmen partililerin
ve yetkililerin, öğrencilere
ödül vermeleri için, ne
yapılmalıdır? Sorusu üzerine;
Öğretmen Yakup Celal; “Bu
işe eğer kalkışırlarsa, Türkmen
okullarının ilerlemesine ve
başarılı olmasına büyük
katkıları olacak demektir.”dedi.
Garibi Kız Lisesi Müdürü
Jiyan Reşit Ahmet,
başarılı öğrencilerin
ödüllendirilmeleriyle ilgili,
şimdiye kadar Türkmen
yetkili ve partililerin herhangi
bir ödül vermediklerini,
sadece Öğrenci Birliği’nin
bir takım ödüller dağıttığını
söyledi. Türkmen okullarında
ihmal edildiklerini düşünen
öğrenciler hususunda
Müdüre Jiyan; “ Evet, bence
de ihmal ediliyorlar. Çünkü
Türkmenlerden, takdir
edildiklerini gösteren bir ödül
almadılar.
Ayrıca bunun dışında her
okulda artık olması gereken
bazı araç-gereçlerimiz bile
eksik. Bu eksikliklerin başında
laboratuar ve bilgisayar
geliyor.”dedi
Müdüre Jiyan; başarılı olan
öğrencilerin ve öğretmenlerin
ödüllendirilmesini ve bu
şekilde daha da başarılı
olmaya teşvik edilmesini canı
gönülden istiyor.
11. sınıf öğrencisi Fatma
Abdulhalık İsmail; “Bu eğitim
öğretim yılında sınıfımı 95 not
ortalaması ile geçtim. Ancak
hiçbir Türkmen yetkiliden ödül
almadım. “dedi.
Fatma, gazetemize iki yıldır
yüksek not ortalamasıyla
sınıfını geçtiğini ancak
hiçbir teşvik edici ödül ya da
takdir almadığını üzülerek
gazetemize söylüyor.
Büyüklerinden Türkmen
okullarına daha çok destek
olmalarını isteyen Fatma,
bunun milli bir dava olduğunu
ve başka okullarda başarılı
olan öğrencilere ödül
verildiğini söylüyor bize.
Fatma, bunun bizim için
kötü bir durum olduğunu da
düşünüyor. “ Bizlere verilecek
en küçük ödül bile, ömrümüz
boyunca saklayacağımız bir
hatıra olarak kalacaktır.”dedi.
Başka bir başarılı
öğrencilerimizden olan
11. sınıf öğrencisi Songül
Aydın Maruf; “Ne yazık ki
kimse bize ödül vermedi.
Öğrenciler arasında
ödüllendirilmenin önemli
Taha, bu kitapla birlikte bir
de Kürtçe CD hazırlamış.
Ayrıca kitapçılarda başka bir
kitap daha var. Bu kitapta
da resimli anlatım yoluyla
Türkçe öğretiliyor. Bu kitabı
hazırlayan Sami Aliye adlı
bir yazar.
meşhur bir caminin resmi
varmış.
Türkiye’ye ziyaret
amaçlı gidenler için bu
sözlükler ve kitaplar
çok faydalı
Zanıst Kitapçılığın sahibi,
son zamanlarda Türkçe
öğrenmek için yayınlanman
bu kitap ve sözlüklerin,
sadece Kürtçe için değil
mesela Arapça için de
faydalı olacağını söylüyor.
Bu kitaplar, Türkçe
öğrenmek isteyen Araplar
için de bir kaynak
teşkil ediyor.
olduğunu düşünüyorum.
Çünkü öğrencileri daha
başarılı olmaya teşvik ediyor.
Aynı zamanda diğer okullar
arasında okulumuzun da daha
iyi bir okul olduğunu gösterir.
Zaten Erbil’de birkaç Türkmen
Okulu var. Bu okullarda eğitim
gören öğrenciler başarılarına
göre ödüllendirilirlerse,
ileride Türkmen okullarından
mezun olacak öğrencilerin,
daha iyi üniversiteleri
kazanabileceklerini
düşünüyorum.”dedi.
Ziyat Tahsin Hametemin,
her yıl Türkmen Okullarında
birinci olarak sınıfı
geçmesine rağmen şimdiye
kadar hiçbir ödül almamış.
Öğrenci, gazetemize şunları
söyledi; “Ben de kaç yıldır
sınıf birincisi oluyorum
ama ödül almadım. Ben de
Türkmen yetkililerin bizlere
hatıra kalacak ödüller
vermelerini isterim. Şimdiki
duruma bakılacak olursa
Türkmen okullarının ihmal
edildiğini düşünüyorum.
Ben de diğer arkadaşlarım
gibi, okullarımıza daha fazla
önem verilmesini ve de
başarılı olan öğrencilerin
ödüllendirilmesinin,
başarısız olan
öğrencileri başarılı
olama teşvik edeceğini
düşünüyorum.”dedi.
Çarşıdaki kitapçılar satışlardan memnunlar.
Erbil’de Türkçe kitaplar kapış kapış satılıyor
Saray- Erbil
Erbil’deki kitapçılara
çok sayıda Türkçe
kitap ve sözlük geldi.
Bu da çarşıdaki işleri
hareketlendirmiş. Kitapçılar
bu duruma çok seviniyorlar.
Eskiye nazaran Türkçe
kitaplar daha çok rağbet
görüyor.
kitaplar yoktu. Ancak
şimdi Türkçe kitapların
sıcak pazarı var. Yani
talep çok. Bence Türkçe
kitapların sayısı ve adedi
gittikçe artacak ve bu
pazar çeşitlenecektir.
Çünkü Kürdistan Bölgesi
ve Türkiye arasında hiç
olmadığı kadar iyi ilişkiler
var.”dedi.
Türkçe kitapların
Kitapçılar, Türkçe kitapların
sıcak pazarı var
yayınlanmış olmasından
çok memnunlar. Hatta bu
Eğitim Kitapçılık’ın sahibi
kitapların içeriği sadece dil
Ümit Bey Saray’a şunları
öğrenmek için kılavuzlar
anlattı; “Bu aralar çok
şeklinde de olsa yine de
sayıda Türkçe kitap
kitap pazarına taze bir kan
yayınlandı ve satılmak
olmuş. Ayrıca bu kitaplar
üzere çarşımıza geldi.
Türk dili öğrenmek için de
Eskiden hiç tam bir vesile olmuş.
bu tür
“Türk Dili” kitabının yazarı
Abdülaziz
Erbil’deki Ziver Kitapçılık’ın
sahibi Ziver Bey; “Bu
kitaplar, Türkiye’yi ziyaret
edenler için hazırlanmış
mükemmel bir el kitabıdır.
Çarşıya bu son zamanlarda
çok çeşitli Türkçe kitap ve
sözlükler geldi. Satışları
da şu an çok iyi. Hem
biz faydalandık, hem
de Türkçe okuyan
öğrencilerimiz
faydalandılar.”dedi.
Ziver Bey, çok satılan
kitaplardan da bazı
örnekler verdi. Ziver
Beyin anlattıklarına
göre; Dr. Besam
Muhammet
İsa’nın yazdığı
2011 yılında
yayınlanan
kitabın
kapağında
büyük ve
Türkçe kitaplar
sadece Kürtlerin dil
öğrenmesi için değil,
başka milletleri içinde
faydalı olacaktır
Zanıst Kitapçılığın sahibi
Zekeriya Ahmet, Saray’a
bu son zamanda Türkçe
kitaplarının satışıyla ilgili
şunları söyledi; “ Çarşımıza
gelen bazı sözlükler, Arapça
açıklamalı yazılmış. Bu da
Türkçe öğrenmek isteyen
Araplar için iyi bir kaynaktır.
İki ayrı sözlük var. Birincisi
Nasır El- Mahamide’nin
hazırladığı “Cep
Sözlüğü”dür. İkincisi ise
Besam Muhammet İsa’nın
hazırladığı, kapağında Türk
bayrağı ve Türkiye’deki bazı
turistik yerlerin resimleri
olan “Türk Dili Eğitimi’ne
Başlangıç” kitabıdır.
15
saray
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
Türkmenler, Irak’ın genelinde
mağdur edilen bir millettir
Başyazar
Irak’ın genelinde Türkmen milleti hep
mağdur yaşamaktadır. Hiçbir zaman
istekleri ve hakları verilmiyor. Şiiler
Bölgesi’nde, Sünniler Bölgesinde ve
Kürtlerin Bölgesinde, en eski milletlerden
olmasına rağmen herhangi bir makam,
mevki halen verilmemiştir. Irak’ın genelinde
tarihten bu güne hep hatır gönül işleriyle
bir yerlere getirilmişlerdir. Bunun sebebi de
Türkmenlerin kendi içinde halen bir birliktelik
sergileyememesidir. Türkmenlerin kendi
içlerinde parça parça olmasına sebep olan
bilinmeyen bir güç var. Bu güç öyle şeyler
yapıyor ki, adeta Türkmen milletini silmeye
çalışıyor. Buna örnek olarak seçimlerde
Türkmenlerin başka başka listelerden
seçime girmelerini verebiliriz. Hiç biri
kendi milleti için seçimlere bir Türkmen
Listesi hazırlayarak katılmıyor. Bunların
siyasi anlayışları sebebiyle Türkmenler
hiçbir zaman tam anlamıyla kazanan
taraf olamıyorlar. Siyasi açıdan hiçbir iyi
makam veya mevkie gelemiyorlar. Irak’ta
bulunan diğer milletler içinse bu durum söz
konusu değil. Kolayca istedikleri makamlara
geliyorlar.
Irak’ın genelindeyse her siyasi taraf kendi
çıkarları için bir Türkmen partisi kurmuş
durumda. Bu yapmacık Türkmen partilerini
kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar.
Bu siyasi çalışmalarını yürütürken
Türkmenleri öyle bir parçalamışlar ki
bir daha bir araya gelemeyecek şekilde
dağıtmış durumdalar.
Diğer bir sorun ise Irak’ın genelinde yaşayan
Türkmenlerin aralarına fitne sokuyorlar. Bu
sayede Kerkük Türkmen’i, Erbil Türkmen’i,
Telafer Türkmen’i diye birbirinden ayrıştırıp,
sağlıklı bir diyalog kurmalarına engel olmuş
oluyorlar.
Bu konuyu ben bile hissedebiliyorum.
Türkmenler arasında yapılan herhangi bir
toplantı ya da kongreye katıldığım zaman,
Erbilli, Kerküklü, Telaferli Türkmenler
ayrı ayrı oturuyorlar. Farklı düşünüp,
farklı konuşup, farklı kararlar alıyorlar. Bu
şekilde Türkmen milletinin düşmanı olanlar,
amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Diğer tarafa
Irak’taki diğer milletler birbirini tutarak, ittifak
içerisinde amaçlarına daha kararlı yürüyorlar.
Türkmenlerin diğer bir sorunu ise, maddi
imkânsızlıklardır. Her ay bütçelerin
dağıtılması konusunda Türkmen partileri
arasında sorun çıkıyor. Bütçe konusunda
yaşanan bu kafa karışıklığının giderilmemesi;
Türkmen milletini yıpratıyor, haklarının gasp
olmasına sebep oluyor.
Düşmanlar, bu çözümsüzlüğü ve kafa
karıştırmalarını kasten yapıyorlar. Bu
sayede Türkmenlerin aralarında bir uzlaşı
kurmalarına ve hedeflerine kilitlenmelerine
engel olmuş oluyorlar. Bu yüzden
milletvekillerimiz, parti başkanlarımız ve
parti yetkililerimiz bu oyuna gelmesinler.
Hiçbir kesimin Türkmenlerin iç meselelerine
karışmasına izin vermesinler. Türkmen milleti
için hep birlikte, tekbir ağızdan konuşarak,
bir güven ortamı içinde hareket etsinler.
Özellikle bölgede yaşayan bütün
Türkmenlerin aralarının bozulması
konusunda taviz verilmesin. Türkmenler;
bir dil, bir din, bir kültüre sahip bir millettir.
Hepimiz bir vatanın evladıyız. Herkeste bunu
böyle bilsin.
KDP 2. Şube yetkilisi Ali Hüseyin;
“Başka milletlerin özgürlüklerine engel
olmayız”
Saray- Röportaj
KDP 2.Şube yetkilisi Ali
Hüseyin, Türkmenler ile
KDP arasındaki ilişkileri
Saray’a örnekler vererek
değerlendirdi.
1963 yılında Molla
Mustafa Barzani,
müzakere için Bağdat’a
bir heyet göndermiştir.
Bu heyette Erbil ve
Kerkük Türkmenlerinin
Türkmen
kardeşlerimiz için
başka
şubeler
açmamıza
gerek
yok.
Aksine
Türkmen
kardeşlerimizle iç
içe yaşamalıyız
de temsilcilerinin olması
gerektiğini söylemiştir.
Bu müzakereye
Türkmenlerin de
gitmesini istemiş
olmasının tek sebebi
Türkmenlerin de hak ve
özgürlük isteklerini dile
getirmelerini istemesidir,
diyen 2. Şube yetkilisi Ali
Hüseyin, yıllardır KDP
özgürlük için mücadele
ediyor. Bu yüzden başka
milletlerin özgürlüklerine
engel olmaz, diyor.
Saray: Sizler KDP
2. Şubesi olarak
yani tüm ekip
olarak şu ana
kadar Türkmenler
için neler
yaptınız? Ayrıca
Türkmenlerin
davalarına nasıl
bakıyorsunuz?
A.Hüseyin:İlk olarak
KDP yalnızca Kürtlerin
partisi değildir. Tüm
Kürdistan’ın partisidir.
Bu da Kürdistan’da
bulunan tüm milletlerin
partiye katılabilecekleri
anlamına gelmektedir.
İkinci olarak ise, bir
çok kez de belirttiğim
gibi Erbil’deki kültürler
ve milletler Kürt,
Türkmen, Kildani,
Asuri gibi milletler
hep birlikte yaşıyorlar.
Beraber yaşamalarını
bir kenara bırakalım,
hepsi herhangi bir sorun
olmadan kardeşçe
birlikte yaşıyorlar.
KDP’nin stratejisi
ve mücadelesi,
sadece Kürtlerin hak
ve özgürlükleri için
mücadele etmek değil
de aksine Kürdistan’da
yaşayan tüm milletlerin
hak ve özgürlükleri için
mücadele etmektir.
1963 yılında Molla
Mustafa Barzani,
müzakere için Bağdat’a
bir heyet göndermiştir.
Bu heyette Erbil ve
Kerkük Türkmenlerinin
de temsilcilerinin olması
gerektiğini söylemiştir.
Bu müzakereye
Türkmenlerin de
gitmesini istemiş
olmasının tek sebebi
Türkmenlerin de hak ve
özgürlük isteklerini dile
getirmelerini istemesidir.
Şimdi de Sayın
Mesut Barzani,
Irak’ın Anayasası’nda
Türkmenlerin de
isteklerinin yer
alması için mücadele
etmektedir. Çünkü bizce
bu topraklar ve bu şehir
hepimizindir. Zamanında
Baas Partisi tarafından
sadece Kürtlere
zulüm yapılmamış,
Türkmenlere ve
Hıristiyanlara da
zulümler yapılmıştır.
Saray: KDP’nin
Türkmenler için
bir bürosu var.
Peki, Türkmenler
Kürdistan
Bölgesi’nde en
büyük ikinci millet
olmasına rağmen
neden küçük bir
büroları var? Neden
Türkmenlere
özel bir şube
açmıyorlar?
A. Hüseyin: Biz herhangi
bir ayrıma yol açmamak
için Hıristiyanlar ve
Türkmenlere özel bir
şube açmıyoruz. Aksine
herhangi bir ayrımcılık
yapmadan bizlere
katılmalarını bekliyoruz.
Bizden ayrılmalarını
istemiyoruz. Bu Türkmen
Bürosu’nun görevi
Türkmenlerin isteklerini
anlamak ve dinlemektir.
Bu istekler KDP
tarafından, hükümete
iletilmektedir.
Saray: Çoğu
kültürel ve siyasi
alanlarda yapılan
seçimlerde
Türkmenlere kota
uygulanıyor. Acaba
KDP’nin bu 2.
Şubesi’nde neden
Türkmenlere kota
uygulanmıyor?
A. Hüseyin: Kota
uygulaması seçimlerde
uygulanan bir sistemdir.
Bizlerin Türkmen
kardeşlerimiz ile bu tür
bir sorunumuz yoktur.
Türkmenlerin bu şehirde
iyi yerlere gelmelerini biz
de istiyoruz. Aslında bu
şehirdeki Türkmenlere
ayrım yaparsak, bize
kızarlar. Her ne kadar
kendilerine has dilleri
ve kültürleri olsa da
burada yaşıyorlar ve
komşuları, arkadaşları
ve müşterileri özel bir
uygulama yapıldığında
Türkmenleri hoş
karşılamayacaklardır.
Türkmenler ne
istiyorlarsa bizde onu
yapmaya çalışıyoruz.
Saray: Şu an
Türkmenlerle
ilişkileriniz ne
durumda?
A.Hüseyin:Doğrusu
benim Türkmenler
ile ilişkilerim çok iyi
seyrediyor. Türkmenler
çok saygılı, barışçıl,
misafirperverler. Pek
çok defa ziyaretlerine
gittim. Ziyaretlerime
de devam edeceğim.
Türkmenler her ne
sorunla karşılaşırlarsa
KDP 2. Şubesi her
zaman onların evidir.
Biz bu millet için
hizmet etmeye hazırız.
Bu millet için her ne
faydalıysa onu da
yapmaya hazırız.
Ünlü sözler
İnsanların ne kadar kötü olduğunu
beni hiç şaşırtmıyor, Fakat bu yüzden
hiç utanmadıklarını görünce hayretler
içinde kalıyorum.
Goethe
Sayı:53 - 27 Ağustos 2011
H. Musa ve Firavun'un gerçek
hikayesi
9
ITC Berlin Temsilcisi kendi partisini
eleştirdi
12
Başarılı öğrenciler bu yıl da
ödüllendirilmedi
14
KDP hiçbir milletin haklarının
çiğnenmesini istemiyor
15
140. Madde’nin uygulanması için bir komisyon kuruldu
Irak parlamentosunun
Türkmen milletvekilleri bir
grup kuracak
Saray- Özel
Adının açıklanmasını istemeyen Türkmen milletvekilinin
anlattıklarına göre; farklı listelerden parlamentoya girmiş
olan ve parlamentoda dağınık halde oldukları için birlikte
hareket edemeyen tüm Türkmen milletvekillerini içine
alan bir grup kurulmak isteniyor. Bu da milletvekilinin
anlattıklarına göre bayramdan sonra gerçekleşecek.
Milletvekili ayrıca sözlerine şöyle açıklık getirdi; “Geçmiş
dönemlerde Türkmen milletvekilleri, bir grup kurmak için
çok çaba gösterdiler. Ancak başarılı olamamışlardı. Bu
yüzden şimdiki Türkmen milletvekilleri olarak bizler, birkaç
toplantı yaptıktan sonra, farklı listelerden parlamentoya
girmiş olan Türkmen milletvekillerini bir kitle halinde bir
araya getirdik. Bayramdan sonra Irak Parlamentosu’nda
bunu açıklayacağız. Biz de bir millet olarak, aynen
Kürdistan Koalisyonu Listesi gibi tek amaç için çaba
göstereceğiz.”
Milletvekilinin anlattıklarına göre; diğer Türkmen
milletvekillerini de birlik olmaya teşvik ediyorlar. Hatta
Türkmen Cephesi’ni de bu konuyla ilgili bilgilendirdiklerini
söyledi.
Milletvekili; “ Türkmen Cephesi bize katılmasa bile, biz bu
kitleyi Irak Parlamentosu’nda açıklayacağız.” dedi.
Milletvekili, bu kitlede yer almayı kabul eden milletvekillerini
de isimleriyle ve listeleriyle şöyle sıraladı. Hasan
Abdulvahap- İtilaf Listesi, Abbas Beyatlı- Kanun Devleti
Listesi, Muhammet Osman- Irakiye Listesi.
Saray- Özel
Irak Hükümeti’nin isteği
üzerine, anayasanın 140.
maddesinin yürürlüğe girmesini
sağlamak için bir komisyon
kuruldu. Bu komisyonda, Irak
Parlamentosunda Türkmen
milletvekilleri olarak seçilmiş
olan iki milletvekili de üye
oldu. Musul’dan Nebil Harbo,
Kerkük’ten de Jale Neftçi, bu
komisyonda görev alacaklar.
Irak parlamentosu Türkmen
milletvekili Nebil Harbo,
gazetemize şunları söyledi;
“İlk başta 140. madde Kerkük
ve civarını ilgilendirdiği
için Sayın Jale Neftçi bu
komisyonda üyeydi. Daha
sonra 140. maddenin Musul’u
da ilgilendirdiği anlaşıldıktan
sonra ben de bu komisyona
üye oldum. Bu komisyona üye
olmamdan evvel bir toplantı
yaptık ve üye olmam konusunda
bir karar aldık. Ayrıca bu
komisyon Irak Bakanlar Kurulu
kararıyla kurulmuş.” dedi.
Nebil Harbo: “Bu komisyona
üye olmamızın amacı ve
sebebi: 140. maddenin
geçerlilik süresinin dolmuş
olmasına rağmen, böyle
bir komisyon kurulmasına
bakanlar kurulunun karar
vermiş olması. Arap, Kürt ve
Zebariler bu konuda yani 140.
maddenin geçerliliğini yitirmiş
olduğu konusunda bize destek
veriyorlar.” dedi.
Saray-Özel
Türkmen hoyratları ve
makamlarının ilerlemesi ve
korunması için, Türkmen sanat
ve Kültürü genel müdürlüğü,
Türkmen sanatçılar için bir
merkez kurmaya hazırlanıyor.
Türkmen Sanat ve Kültür Genel
Müdürlüğü’nde vekâleten
müdürlük yapan Ümit Halife,
Konuyla ilgili Saray’a şunları
anlattı: “ Müdürlüğümüz Türkmen
hoyratları ve makamlarının
ilerlemesi için, bir merkez
kurmaya çalışıyor”
Türkmen Sanat Ve Kültür Genel
Müdürlüğü’nün vekili Ümit Halife;
bu konuya çok önem verdiğini,
çünkü bu merkezde Türkmenlere
ait sanat, kültür adına ne varsa bu
merkezde korunacağını söylüyor.
Ayrıca Halife, bu müdürlüğün
diğer faaliyetleriyle ilgili olarak da
daha iyi hizmet verebilmek için
Kerkük ve Tuzhurmatu’da da bir
şube açmaya hazırlandıklarını,
açıkladı.
Türkmen sanatçılar için bir merkez kurulacak
Re
kla
m
rında
a
l
a
od
P
İ
V
leri ktadır
m
i
s
a
e
k
m
l
ı
ç
p
a
a
S
y
Züheyr Style kuaför
merkezi
Alman ve Türk tarzında son model kesimler yapılmakdaır
Adres: Erbil, 30'luk caddesi, Bakanlar Kurulu karşısı
www.zuherstyle.com

Benzer belgeler

6 ayaklı canavar` Frankfurt`ta! Lahmacun böreği

6 ayaklı canavar` Frankfurt`ta! Lahmacun böreği Irak Hentbol Federasyonu tarafından organize edilen şampiyona Süleymaniye’de yapıldı. Irak’ın dört bir yanından 7 takımın katıldığı şampiyona 6 gün sürdü. Türkmen Kale Kulübü finalde Erbil takımıyl...

Detaylı