Oku

Transkript

Oku
Muhlis İleri
Dergi
Güngör Tekçe
Aydemir
Tuncer
Akbaş
Halıcı
Gündüz Turna
Zeki Heper
Çet!n İpekkaya
Milliyet'ten
Mehmet Dülger
Değer
Eraybar
Den:.Z Ulutan
Çetin İpekkaya
Şubat:
\
GALATASARAY -'~----------.
.......
Galatasaray Lisesi Talebe Kurulu Neşriyat Kolu tarafından
iki ayda bir İstanbulda çıkarılır; okul dergisidir.
Yazı işlerini
Sahibi :
\.__.,i{u va {ıJa k
fflen idare eden :
\.__/lluva{ı/-ak c13cndecl i
(23 eilli eeLi
Sekreter :
--6vdaefa11 Çliçbilmez
Neşriyat
Erdoğan
[ _ _,
Kolu
Erdoğan Tokatlı,
Güçb'lmez,
- - - - -Ulutan,
CORRESPONDENCE
Berhan Ekinci, Deniz
M:hm~~ ~ül~er----~~~- -~-
INSTITUTE
TÜRKİYEDE İLK VE EN TECRÜBELİ KÜLTjR MÜESSESESİ
The Firt and Most Experienced Educational Ins itution in Turkey
l
j
~ INGİLIZCE
1
İngilizce
Evin'zde Kendi kendinize
en mükemmel bir şekilde
ve
Bilginizi
iLERi INGILI ZCE KURSU
ALMANCA öğrenebilirsiniz.
ile
mükemmelleştirebilirsiniz.
MECMUA VE KİTAP SERVİSLERİMİZ, sizler' AMERİKA, FRANSA, ALMANYA ve
İTALYADA çıkan bütün mecmualara abone ya)ar bu dillerdeki her türlü ilmi, mesleki, teknik
ihtiyacınızı ~emin eder.
111\l
İlgil~ndiğiniz
mevzularda
l~-----A-D-R~E~S~:-İs-t-!k-la-l~C~ad.
izahlı broşürlerim
zi i.steyiniz.
213 Santral Han Kat 3 -
Beyoğlu/İSTANBUL
-~
Basıldığı
Yer : Yenilik
MART 1958
İSTANBUL
Basımevi
sa yz
31
Golatasorny lisesi
Neşriyat
Koiu torafmdan
neşıedilir Şubat 1953
kuyucularıwııza
lçinde bulunduğumuz ders yılı da bir ön cekiler g bi, hemen hemen aynı hava içinde baş­
ladı. Öyle ki ilk bakışta hiç bir ayrılık göze
çarpmıyordu. Alışageldiğimiz İstiklal Marşı töreni, sonra sınıflarda sıraların kapışılması (ta l::ıil kalan sıraların), sonra yeni
öğretmenlerle
tanışma ...
Ancak. aradan çok geçmeden anlaşıldı ki
1957-58 ders yılının getireceği b:rtakım yeni lıkleı:J. beklemek gerekecektir : nitekim
daha
ilk ders haftasının sonunda o sıralar salgın o~cm grip hastalığı sebebiyle yeni bir tatile ka vuştuk. Tatilden daha yeni çıkmıştık, okula daha alışmamıştık, yeni yeni yarı karanlık kori dorlar:mızın havasına yakınlık peydahlıyorduk.
İşte
tam bu sırada yeniden derslerin ağır havası
üstümüzden kalktı. Sonra da bilindiği gibi bu
tatil uzadı. Bu tatilin peşinden gelen günlerde
sık sık kısa da olsa sayıca çoklukları sebebiyle
okul alışkanlığının bizlerde yerleşmes 1 ne engel
olan tat:ııerle karşılaştık. Bu sık sık okul havas:ndan uzaklaşma yüzündendir ki çok sonraları
ders yılının gerçekten başlamış olduğuna inandık.
Bu tatiller, öğrenci kollarının kuruluşuna
uzun bir süre engel oldu. Neden sonra seçimler
yapılıp arkadaşlar çeşitli kollarda iş başına geldiklerinde kendileri iÇ~n değerli uzun bir vak Un uçup gitmiş olduğunu gördüler. Karşılaştık­
ları denilebilirse yenilik bu kadarla da kalmadı:
müdürümüz sayın Macit Saner, bu yeni senede
uygulanmaya başlamak üzere yeni bir öğrenci
kolları çalışma tüzüğüyle yeni ders yıl:nı karşı litmıştı : şimdi de, bu yeni tüzüğe uymak, geç mişin kayıtsız çalışma yolundan ayrılıp plan i çinde ve sorumluluk duyarak çalışmak gereki yordu. Arkadaşlarımız bu duruma uymakta zorluk çekmediler. Bunu herkes iyi karşıladı; çünki bu yeni durum, öğrenci kolları !çin bir yeniden doğuş anlamı taşıyordu. Öğrenci kolları, o-
kul
yaşayışında
hakkettikleri yeri almaya aday
Bunun taşıdığı önemi ayrıca belirtmeğe lüzum olmasa ger~k. Yalnız şu kadarını
söyleyelim ki Amerika Birleşik Devletleri'nde
öğrenciler yüksek okullara alınırken diplomasmdakı notları okul içinde çalıştığı koldan
daha
arka planda göz önüne alınmaktadır. Ne var ki
öğrenci kolları sıraladığımız sebeplerle geçik ~iş bulunuyorlardı. Birçokları bu gecikmeyi daha çok çalışarak karşılamayı düşündüler.
Ancak Neşriyat Kolu için durum 'bö~ 1le ola·
mazdı : kolumuz daha çok çalışarak kayıp zaman: karşılayamazdı : derginin çıkması herşeyden
önce sağlam yazı ve para kaynaklarına bağlıydı.
Önce bu kaynaklar bulunmalıydı. Bu !se araştır­
ma, dolayısıyla da zaman işiydi. Nitekim, bunun
sonucu olarak dergimiz gecikmiş oluyordu.
Yönetim Kurulumuz toplantılarından birinde aldığı bir kararla bu ilk sayıyı bütünüyle öğ­
renci yazılarına ayırdı. Böylece belki istenileı:ı
değerde yazılar kolayca bulunamıyacaktı fakat
yazı yazan arkadaşlarımız dergimizde kendilerine bir destek bulacaklardı. Sonuç umduğumuz­
dan farklı olmadı : dergimizi dolduruncaya ka dar bir hayli beklememiz gerekti.
İk;nci önemli meselemiz yukarıda da sözünü
ettiğimiz gibi sağlam para kaynakları bulmak •
ti Bu alandaki çalışmalarımız yazı alanında yap·
bklanmızdan daha olumlu sonuçlar verdi : bir
yandan bulduğumuz reklamlar. öte yandan ar Irndaşlarımızın, satışa çıkarmrş olduğumuz eski
sayıları ve kitapları kapışırca satın almaları bizi
s· kmtıdan kurtardı. Bu sayede dergimiz! daha iyi
kağıda basmak ve daha ucuza satmak imkanını
elde ettik.
Bu birkaç aylık çalışmamızın ürününü hizmetinize sunarken yargılarınızda müsamahakar
olmanızı dileriz. Dergimizi beğenmeniz bizle; için en büyük başarıdır.
Neşriyat KOLU
oluyorlardı.
GALATASARAY
B A UDELAIRE
Par
1842. Un soir d'ete, les habitues de la Tour
el' Argent out vu, tres surpris la meilleure table-
occupee par un etranger vetu d'un extraordi naire justaucorps de velour noir, jouant de ses
manchettes de dentelles avec la grace d'un grand
seigneur. L"nconnu d'une insolente beaute, brun
et tres pale, griffonne quelques vers sur la
nappe.
de suis comme le roi d'un pays pluvieux,
Riche mais impuissant, jeune et pourtant
tres vieux,
Qui de ses precepteurs meprisant les
courbettes.
S'ennuie avec ses chiens comme avec
d'autres betes.n
Qui est-ce? On s'!nterroge. C'est Charles
Baudelaire. Apres la mort de son pere, il avait
done a pe'ne six ans, sa mere s'est remariee avec
le chef de bataillon Jacques Aupick. Baudelaire
ne pardonnera jamais a sa mere de s'etre
rr.mariee-un an apres la mort de son pere, avec
l'odieux commandant Aupick dont les galons
et la morgue lui inspirent une telle haine
de l'tiniforme que de sa vie il ne pourra
voir uıi homme en porter un sans etre pris
d'une sorte de rage. D'ailleurs Aupick etait un
homme severe et sans aucune indulgence envers
son beau-fils. Baudelaire acheva ses etudes au
college Louis - le - grand l'annee ou son beau pere est nomme marechal pour avoir tire sur
les ouvriers pendant les greves deLyon. Baudelaire avait deja decouvert sa carriere, il avait la
vogue de la poesie. Mais cette liaison fut rompue
. par le general Aupick qui craignait un scandal.
Le jeune homme fut embarque de force sur un
voilier a destinat'on de Calcutta. Neuf mois
plus fard il est de retour d'ou il a apporte ses
poemes L' Albatros et a une dame creole.
C'est ce Baudelaire de vingt et un ans que
Paris decouvre par cette nuit d'ete. İl a rompu
avec sa famille, exige sa part d'heritage et mene
la vie de lois r, de luxe et de caprice. İl a une
maitresse de couleur. C'est Jeanne Duval qui
fait rartie de son decor, de son personnage
Cette passion dura toute sa vie et engendra dans
2
Erdoğan
TOKATLI
resprit du poete des vers d'amour qui resteront
les plus beaux et les plus implacables pour ja mais.
ıcJe t'adore a l'egal de la votlte nocturne,
O vase de tristesse, ô grande taciturne ... »
La meme annee Baudelaire fit la connaissance
de Gauter et de Balzac et commença a frequenter le club des Haschischins. En deux ans il a
dHapide la moitie de sa fortune, sa famille lui
inflige un conseil judiciaire : Ses articles de
crıt'que d'art qui sont payes un prix derisoire
font de lui le seul critique de l'epoque. On
l'ignore, comme on ignorera longtemps qu'il a
invente cette science : l'esthetique.
Il veut se tuer apres avoir legue tout son
bien a J eanne Duval. L'annee suivante parut
Don Juan dans L' Artiste. Ce fut le Poeme du
urevolte qui entrevoit les aurores futures a travers la nu't de ses passions en desordre et qui
scnt venir le moment olı il se mesurera face a
face avec les dieux faiblissants» contre lui. Et
erıcore il a revele au public le poete americain
E. Allen Poe, Pendant dix - sept ans, pauvre,
mal;:ıde persecute - comme l'americain- intoxique
d'op. um comme l'autre l'est d'alccol, en pro:s
aux memes demons de la perfection et de l'au defa, dans l'intimite fantastique de Poe, dans ce
ınonde survolte olı son genie
s'enflamme au
genie terrifiant de l'amant d' Annabel Lee avant
de le traduire en français.
Un soir de fevrier 1848, on l'aperçoit tres
excite, sur les barr'cades, voulant amener quelques centa nes d'hommes a aller fusiller le general Aupick .
Souvenez - vous l'un de ses poemes incrimines uA celle qui est trop gaie».
"Ta tete, ton geste, ton air,
Sont beaux comme un beau paysage,
Le rire joue en ton visage
Comme un vent frais dans un ciel clair.n
C'est pour une jolie femme, Madame Sabat'er que Baudel (aire fit la conna;ssance grace
i• Gautier en 1951. Madame Sabatier etait une
femme de haute societe. Pour s'echapper de
l' enfer oi.ı le maintient son demon J eanne Duval
J
1
r
j
1
11
l
i
J
GALATA"SARAY
BAUDELAIRE
qui, vieillie, est devenue alcoolique Baudelaire
s·est epris de cette jolıe femme. En 1857 parurent Les Fleurs du mal. Baudelaire a atteint la
v' e qu'il -cherchait dans les hautes flammes des
Fleurs .du mal, cette oeuvre ou ses fautes, ses
crimes memes, passes au feu de la souffrance
E.t du remords, se sont transmutes en hymnes
it la beaute. Elles furent accusees aussitôt et
six des plus belles fleurs furent condamnees
pour outrage a la morale publique et aux bonnes
moeurs. C'etaient cependant uun frisson nou veauıı qui bouleversa tout l'art c()Illme l'a dit
Victor Hugo. Baudelaire commenca a ecrire Mon
coeur mis a nu en 1861. Il a mis aussi sa candidature a l'Academie França;se. Ce geste fit
sc:andal, si bien que meme Vigny qui lui avait
fait le plus chalereux accueil, n'osa pas l'encou
rugerx et la candidature fut retiree.
Baudelaire, a quarante - trois ans, las et
ccoeure de la mefiance et de l'incomprehension
du publ'c français, partit pour la Belgique. La
maladie le suivit et c'est en 1867 qu'il devint
paralytique general et s'eteignit. Son corps fut
enterre a côte de celui de l'homme qu'il haıssait
le plus, le general Aupick.
Baudelaire etait un thE'.ıoricien autant que
poete. Con art est le resultat d'un trava:ı assidu,
d'une maitrise parnassienne.
Cependant il demeure romantique et symbôliste.
I1 a mis son coeur partout et sans aucune pudeur.
La pensee de la mort l'obseda touiours et il
chercha l'eternite sous un aspect de vide noir
et nu. Il a chante n'importe quoi, mais toujours
avec un art sublime et il a donnee les me'lleures
exemples de poesie pure. Meme dans ses poesies
ou il a peint la misere et la lai~eur, il a su
s'elever au - dessus de tout avilissement. Baude·
laire fut un des phares eclairant toute la trajectoire de la destinee humaine, un Ph_are abandone
de son v:vant ma;s que les generations posterieııres ont rendu l'hommage qu'il avait sans doute
merite.
Eller Zaman
İçinde
Bir zamanlar
Aynalar'da yansıdık.
Gerçeklerin ötesinde
Düşler gördük
Saf ümitten.
Eller Allah'a kalktı,
Eller isyankar,
E ler yumuşak,
Eller yukarda,
Yalvarırdı.
Bir zamanlar
Aynalarda yansıdık .
Andımızı ellerle
Kazdık, hüzmelere, kartlara,
Zarlar gitti, geldi
Elimizde,
Elimizde gitti, geldi
Zarlar,
Kozu oynayamadık.
Kartlar düştü,
Zarlar düştü.
EH er :e, serkeşlik, düştü.
Hepyek, kazanamadık.
Bir zamanlar
Aynalarda yansıdık.
Yıldızlarda aradık
Hiçliği,
Senfoniler dar geldi bize,
Tanrıları çoğaltıp, çoğaltıp
Aza.ttık,
Kuş gagasında aradık
saadeti,
Bulamadık.
Bir zamanlar
Aynalarda yansıdık.
Zarlar gitti geldi
Elim'.zde
Cüm :e yitikliğimize oynadık.
Hepyek. ..
Sana şükürler Tanrım,
Hiçliğimize inandık.
B. Muhlis İLERİ
......................................
~
..
r::.:=.=~·~
~J.A.J ......P
+v
.....
·~
....
+ıuJJ ~ ...........
3
GALATASARAY
BİLDİGİNİZ GİBİ
100. Yıla
bir kitaptır yaşamak
İçinde uzun bir zaman
Sabahtan akşamlara dek
Ömür boyu okursunuz
Kara
Hazırlanıyor musunuz ?
kaplı
Sonra bitiverir bir gün
Siz de perdeleriniZi çeker
Ve öylece
Uyursunuz
1868-1958. Tam doksan yıl eder. Bugün Or·
faköy!de ikinci sınıf sıralarında oturan mini min~ kardeşler, şerefli bir günün yıldönümünü son
sınıfta kutlayacaklar.
'.ı ~Şarkın,
asırlık.
·:.·
ilim
açılan
garba
güneşinin
bu ilk
parlak
penceresiıı
ışıklarıyla
Güngör TEKÇE
bir
dolacak.
)ÇİMİN CEVABI
ı
Bti büyük bayrama hazırlanıyor muyuz ?
~:
! : ... '
13ilginin on yıl zarfında bize neler getireceğini · tahmin edemiyecek kadar hızlı geI:şmeler
iç ·rid.eyiz. Ama tahn1i!l edebildiğimiz tek şey vars2 o da Galatasaraylıların ilim, fen sahasında
hergün' daha ilerlemek iştiyaklarıdır. On yıl son·
ra milıet davas:nda ileri; kültür davasında ileri;
yurt davasında ileri olmak için daima hedefe
,1
,·,
•
,
1
Aşık
ı
diyor:ar;
Sen,
Birisine
Aşıksın diyorlar.
Soruyorum
Ben
G4l~tasarayımızın yüzüncü yıldönümüne hamuyuz?
İçime
Dergi
Acep Aşık
Diye.·
mıyım
?
İçimden
_........,...._.._...._,.,~ .._ .......... t../............. "-". ,/ -
o
j
Bana
'
") ()
.j
Düşünüyorum,
bakw.aııyız.
zırlanıyor
1
Garibim,
Bana
Aşık diyor;ar;
.
Bana
ı...""
,.
Hayır
(>'
$
$
~
diyorlar,
Aşk senin
Neyine
Deyip,
Gülüyorlar ..
Aydoğan
ÖZMAN$
"''''''""''''''~''''~~~'''~'~~'~
4
GALATKSARAY
Ticaret
Şatosu
YLln.az KARAVELİ
Şu
anda göz gezdirmekte olduğunuz mecmutarihinden tahminen bir ay evveldi.
Okulumuzun konferans salonu önündeki, ekseri
şc;ir ve yazar geçinenlerin, hisli ve romantik olduklarını idd!a edenlerin buluştukları, vakt'nin
büyükçe bir kısmını Grand Cour da futbol oy :namakla geçirenlerden daha fazla pabuç eskittikleri «loş koridoran yolum düşmüştü. Hem önümü daha iyi görebilmek, hem de yukarda kendilerinden bahsettiğ m şahısları biraz olsun taciz
edebilmek gayesiyle bir lambanın nasıl olup da
normal seviyede unutulan düğmesine el attığım
an ko.lum havada buz gibi donup kaldı. Zira pek
iyi tanıdığım bır ses can havliyle : «Sakın yakman d'ye kulağımın dibinde çınlam:ştı. Bu emre itaat ettim, kolumu indirdim ve sonra : "merhaba Erdoğan Güç!Jilmez arkadaşım, nasılsın?ıı
dedim. Gülmeye çabaladım, gülemedim. Çünkü
Erdoğan gülmek şöyle dursun, tebessüm bile etmiyordu. uİyıyimn demeye lüzum görmeden :
- Yılmaz!.. bir haftaya kadar Galatasaray
mecıtıuasında basıln:ak üzere ticaretli arkadaş­
lrının :çinde bulundGkları binanın hususiyetle rini, nasıl vakit geçirdığinizi, neleri yapıp neleri
yapmadığınızı mizahi tarzda belirten bir yazı yaz, p bana getir:ver ...
Bu bir emir miydi, rica mıydı pek kestiremedim. Fakat gerek koridorun karanlık oluşu,
gerekse çocuğun yüzündeki ifade ağzımdan gayri ihtiyari uolur, yazarının kel'.meleriniri dökülmesine sebep oldu. Durumum o kadar karışık
ve vahimdıki ağzımın ucuna kadar geldiği haldE::, "ben mizahtan anlamam ki yahun diyeme dim.
O meş'um günden sonra aynı koridordan üç
defa daha geçtim, ve bu üç geçişimde de Erdoğan'la tam üç defa karşılaşmak şanssızlığına uğ­
rad:m. Bu karşılaşmalar birer hafta arayla oldu
H' ilkinde sadece tatlı - sert bir ihtarla yakayı
kurtardım. İkincisi benim için h;ç de iyi geçti sayılamaz. Z'ra karşılaşmamızı ömrüm oldukça unutamıyacağım, çünkü kaatil olduğundan, evvelce bir iki kişiyi temizlediğinden zerre kadar
şüphem olmıyan o herif beni ölümle tehdit etti.
Bütün bunlar yetmiyormuş tbi aynı arkadaş,
ticaretli hemşerilerimi de aleyhime çevirince b;r
taraftan onların zoru, bir taraftan öbürkünün
anın çıkış
tehditleri rüyama diyemiyeceğ:m ama kabuslar .. ma bile teveccüh· etti. Bu kadar işkencenin engizisyon devrinde dahi yapılmadığını, yegane
kurtuluş yolunun bu zoraki vazifeyi yaparak rahatlamak olacağını düşünerek oturdum ve bu
sat:rları karaladım.
Sevg'li arkadaşlarım :
Şato diyince sakın aklınıza orta çağdaki dere beylerinin ikamet ettikleri, içi su dolu hen deklerle çevrili, giriş ve çıkışı iner kalkar as~a
köprülerle tem:n edilen, güneş battıktan sonraki görünüşü insana önce dehşet, sonra korku,
daha sonra da kasvet veren taş yapılar gelmesin,
Şatomuzda ne derebeyleri ne de şövalyeler oturur: Etrafında hendek ve asma köprüler de yoktur. Sonra dış görünüşü dehşet vermediği gibi
aksine insanın ruhunu açar.
Şatomuz merkeze bağlı valilik tarafından
idare edilir. Kend'sini çok sevdiğimiz valimiz
Abdülkadir Bey son derece sempatik ve hüsnüniyet sahibi bir zattır.
Vali muavini İnan Kiraç hem arkadaşımız
hem de ağabeyimizdir.
Şatomuzun tem'zliği ve bakımı ile uğraşan
Mustafa Çavuş-namı diğer Hacivat - umumiyetle mangalının başında ısınmağa çalışan, her an
soğuktan donma tehlikesine maruz kalan bir insan evladıdır.
Ticaret Şatosunda hayat sabahın 8,30 undan
akşamın 17 sine kadar devam eder.
Odundan,
elektrikten ve muallim muavininden tasarruf
amacıyla bu saatlerin dışında etütler~ni büyük
anfide, gecelerini de siz merkezliler gibi yatak·
hanede geçiren biz ticaretliler geriye kalan 8,5
saatimizi kendi özel soğuk hava depomuzda harcarız. Bazı eğlencelerle canımızm mümkün olduğu kadar az sık1lmasını temine çalışırız. Ders
saatleri zarfında merkezde de olduğu gibi kimin
icat ettiği bilinmeyen eski bir ananeye göre ders
yapılır. B'r hoca çıkar. öbürü girer o da çıkar ve
bu hal, devam eder. Talebeler-Tipler demek daha doğru olur bence - hep aynıdır. Ön sırada oturan bir kaç kişi hüsnün:yetle hocayı takip ederek, arada sırada lafa kanşıp temayüz eder.
Öbür tarafta sınıf _yekununun dörtte ikisini teş:il eden bir grup. not tutuyormuş hissini uyan5
GALATASARAY
dırabilmek için boşa kalem sallar. Geriye en arka sırada kafayı Vl!-rup dobra dobra uyuyanlar
gelir ki bunlar da sınıfın dörtte birini teşkil ederler.
Teneffüslere gelince... Uzun sürer bütün
yaptıklarımızı anlatmak. istesemde anlatamam
hem. Yüzdüm yüzdüm lqıyruğuna geldim, arka
kapısından çıkmak istemem bu okulun.
Onun
iç n suya sabuna dokunmadan sizlere teneffüslerimizden bahsedeceğim.
ism ne aldanmay:n, ticaret şatosunda ticaret yapılmaz. Şayet ticaret yapmamız icap etse
bile elimizde bol miktarda stoku bulunan (so ğuk) bu kış günlerinde rağbet görmez. Satın almayı arzuladığımız tek şey yakacak maddesidir.
Z.ra şatomuzda kalorifer yoktur. Dört adet ticaret sınıfında ve bir adet daktilo oqasında ya panın
içinde odun yakılacağını aklından b~le
geçirmediği, fakat sırf sobacıyı böyle
birşeyi
düşünmediğinden cezalandırmak istercesine uODUNıı yakılır. Ticaret şatosunda odun karaborsadadır. Her sobanın günde azami beş - altı odun
yakmak hakkı vardır. Fazlasını yakamaz, çünkü
bulmasına imkan yoktur. İsyan da etmez bizim
sobalar. Fakat b'.zler soğuğa karşı Allah tarafın­
dan doğuştan kürklerle teçhiz edilmediğimizden
orman kanunu hükümlerine uyarak sabahlan
Hacıvatı s:rtında odun çuvalıyla ana kapıda karşılarız ve yine orman kanunu hükümleri gere ğince bileği en kuvvetli olan taraf odunun kısm-ı
azamını kapar. Hepimiz donma hassasına malik
birer insan olduğumuzdan bu haydutluğu yap mağa mecburuzdur.
Şatomuz taştan yapılmıştır. Hem de öylesine taştır ki barsaklarımız dahil her uzvumuz
hisseder bu taşlığı.
Şatomuzun planının bir mimar tarafından
çizildiğin; zannetmiyorum. Haydi değme bir mimar taraf:ndan çizildiğini farzedelim bu planın.
dikdörtgen biçiminde inşa ed!len b'namızın iki
uzun tarafına karşılıklı olarak yerleştirilen ve
daimi bir cereyan böl~esi yaratan pencerelerin
smıfların içinde olanları okulun avlusuna bak mağa, sınıfları havalandırmağa ve sulu
espri
yapmağa yarar. Sulu espr'nin manası
bizlerce
malumdur. Merkezdeki arkadaşlar:mca da ma lum olmalıdır, çünkü içinizden muhakkq.k birkaç
kişi bu sulu espriyi, yani yangın kovalarına doldurulan buz gibi çeşme suyunu üzerinde duy muştur.
6
Öbür taraftaki pencereler diğerlerinden apbir gaye için kullanılır : uD:şarıya bak·
nıakıı. evet Beyoğlu'nun taşıyıp taşıyıp da ist;ap
haddini doldurduğu için yükünün bir kısmını
dağıttığı yan sokaklardan en az işlek olanını temaşa ederiz. Beyoğlu bu dağıtımı biraz insafsız­
ca yapt:ğından b.ziin sokaktan da umumiyetle
çöpçüler, hamallar ve bunların sadece bir üstü
olan dar geçimli yani normal insanlar geçer. Ek.:ıerisi ile kısa zamanda ahbap olduğumuz bu şa­
hıslarla, hayatın acı taraflarını görüp anlamak,
umumi kültürümüzü arttırmak için 8 metrelik
bir yüksekliğe rağmen konuşuruz. Bizler ıçın
hayatın asıl acı tarafı başımızı sokaktan yukarı
doğru kald:rdığımız zaman başlar. Gözlerimiz ya
karşıdaki b'.naların oturma (odalarına, ya da bal•
konda halı silken hizmetçi kızlara takılıp kalın­
ca hatırı sayılır çapta bir alay başlar. Önce per deler kapatılır, bir erkek başı belirir ve bizlere
talebe olduğumuzu hat:rlatır. Yine hıncını alamazsa okula telefon eder durumumuzu kendinden
de birşeyler katarak anlatır, bizlerde yukarı balkonda sert darbelerle maruz kalan halının tozunu
kafi derecede yuttuğumuzdan ve hemen yanı başımızda beliren kıym~tli valimizin utoz yut manın vücuda olan zararları hakkında» bir konferansa başlaması üzerine iki ateş arasında kaldığımızı idrak ederek ister istemez pencereleri
kapayıp aşağı inmek zorunda kalırız. Eğer ders
zilinin çalmasına az birşey kalmışsa hocalarımı­
zı beklemek üzere sınıflarımıza dağılırız.
Ba km az kalsın unutuyordum. Hocalar dedim de
ı.:klıma geld;. Bütün hocalarımız:n başı derttedir.
Ticaret şatosuyla. Hele yağmurlu günlerde merkezden buraya gelmek onlar için 20 km, lik bir
yolu yayan yürümekten daha zordur. Yağan
yağmurlar bjnanın önündeki tabii çöküntülerde
birikince meydana gelen göller üzerlerinde köpı-ü bulunmadığı için tdiş - gelişi iyiden
iyiye
güçleştirır. Normal cüssedeki hocalarımız
2-3
metrelik sıçrayışlarla bu maniaları aşabilirler.
Fakat içlerinde biraz şişmanca olanlar evlerinde
uzun ve yüksek atlama egzersizleri yaptıkları
gibi her ihtimale karşı, ya muvaffak olamaz da
bu göllerin içine düşersem diye uuzun konçlu,
çizmeler giyerler. Yağmur mevsimin~n avdetinde bu sahada birkaç Ti~rkiye uzun atlama rekorunun egale edileceğini ve hatta kırılacağını
şimdiden garanti edebilirim.
ayrı
GALATASARAY
Yağmur ve Ağaç
Güven YENERSOY
ARADIGIM BEN
İç:min burkulduğu, anlaşılmaz
his:ere kapıl­
günlerden biri yine.
Koskoca ağacın, çıplak dallarını yalıyarak
boşalan yağmur, yaln:z iri gövdenin
kapladığı
kısmı ıslatmıyor. Tam yarım saattir, burada yaş
toprak kokusunu derin derin içime çekiyorum.
Düşüşlerin çıkardığı ses, yağmur devam ediyor.
İlerde toprak çukurluğu benekli suyla örtülmüş.
Arkamdaki mermer basamak bembeyaz, tertemiz. Kenarda çinko sesine karışık su şıkırtısı
duyuluyor. oluktan boğuk boğuk yağmur boşa­
d!ğı
ŞlıncH arzuladığım
Gerçek bir insandım bir zamanlar
Sadece oyuncaklarım vardı sevmek için ;
Hüzünleri kısa
$
Unutulmaları kısaydı oyuncakların ...
Aydemir
AKBAŞ
lıyor.
Her yerde, hatta ilerde, toprak dWk didik,
durmadan çimdiklenen hamuru andırıyor.
Seri bir hareket oldu. Başımı çevirdim, arahk kapıdan içeri dalan ıslak tüyleri vücüduna
yapışmış kediyi gördüm, kayboluverdi sonra.
Pek uzaktan tranvay gıcırtıları, otomooil,
ctobüs korna sesleri duyulab:liyor.
Öyle şiddetlendiki yağmur, ayaklarımın ucuna kadar düşen damlalar oluyor bazen.
Benden başka hiç kimse. bir varlık yokmuş
gibi dünyada. Ne yapmak arzusundayım bilemiyorum amma içim beni zorluyor.
Sağım solum yağmur. Bir sigara yakıyor, içerken düşünüp bulurum diyorum. Su şırıltısı,
boğuk sesli oluktan daha fazla duyuluyor şu anda. Başımı ağaca dayıyorum. Nemli bir koku
içime siniyor. Yanaklar:m ateş, ta içimden bilinmez izdırapla yanıyor.
İlk önce ceketimin yakasına sonra yere düşen küle bakıyorum. Zaman da kül olmakta tıp­
kı hayat ateşi gibi. ..
Bulamıyorum, ne istiyorum benden ben ?
Ben de bilmiyorum. Ciğerlerim doluyor, hıçkı­
rıkla beraber yumruğumu sert ağaca vuruyorum. Bir daha bir daha... oh!.. Fakat içimdeki
kesif s's yine dağılmıyor. Kuru kesik ağlamak
istiyorum yaş akmıyor. Bir damla yağmur yanağıma düşüyor anide irkiliyorum. Boş bulun muşum, korkuyorum.
İçimi çekip ağaca derin derin yalvarıyorum.
Neden bu sık:ntı, neden bende, İstemiyorum hiç
bir şey istemiyorum, istemek. şart diyorum, i çimden, Ama kabus, ta iç:mden beni kendi ka r<!nlıklarına çekiyor bunalıyorum.
YAPRAK DÜŞENDE
İnsanlar
l\liniminnacıktılar gördüğümde
Düşünce
bir kuru yaprak
Ev yaptılar kendilerine
Yemyeşil
Sarıyı
sevmediklerinden olacak
Delik deldiler
Üçgen yuvarlak dörtköşe
Kayboldular
l\lavisiz edemez oldular
Yaprak düşende
Ev kuranda
İnsanlar
Koskocaman oldular
Aşk dediler aşk
Kapladı her yanlarını
Üçgen yuvarlak dörtköşe
Kayboldular
Sevgisiz edemez oltl.ular
Yaprak düşende
Ev kuranda
İnsanlar
Koskocaman oldular
Tuncer
HALICI!
~"""''~'''''""'"""""''''""''~~
7
"
GALATASARAY
Bir Gündüzlünün Bir Günü
Gündüz TURNA
uAsmak veya asmamak, this is the question»
fa an, filan, fişmekan..
Hava kapalı ve pazardan gayrı bir gün. Annem gene sobayla harp halinde. Galip geldi galiba, nazlı bir çıtırtı yükseldi.. Ama bu kulak
okşayıcı sesı ben sık sık işitmem.
Aynada yer yer ş'şmiş latif yüzümü gör düm. Kuzguna bile yavrusu güzel ~örünür) Sağ
gözüm sol gözümden fazla şişip çapaklanmış.
Hayra alamet değil. ..
- Dün akşam hiç çalışmadın.
- Rica ederim, iftira ediyorsun anne.
·- Annemin ölüsünü ö...
Sen hala ôenim üzerime ye~in et. sonun
n'olacak bilmem ...
- The end yazılacak değil a, herkesin ölüme biraz daha yaklaştığı bir gün ben hedefe varm:ş olacağım ve bereketli topraklar döküveri cekler üzerime.
- Çok romantiksin.
Felsefe
Beyoğlu.
Ama dönüşler ekseriya «matrakıı olur. Otobüste, «Biletçi Bey, kapıyı açıp kapayıver dı şarıda gözüm kaldın veya, arkalara düştüğümüz·
de «Beyler önde elma şekeri var biraz ilerleyin ..
neviinden ikinci Ş.l)llf espiriler yaparız Bazen
gülen de bulunur - bizden gayrı Ertan'a ik'nci baskı yaptığını hatırlatırım
fakat o aldırmaz. Florya kampındaki yeşil gözlü ııden bahseder. Ben de efkarlanırım.
Saraçhane'de iner leblebili bozalarımızı alı­
rız. Sonra, o akşamki keyif derecesine göre Mavnana, A demain, veyahut I '11 see you tomorrow»
çekeriz. En fecisi «Eyvallahn dır. Allahaısmar­
ladık'ı aşık olduğumuz zamanlar kullanırız.
1
1
'1
l
!
defterııni
- bazen bütün bir gün koltuğumun altında duran felsefe
defterini- aldım.
Eşikte bir dilim yağlı ekmeği ağz!ma sığdırıp,
o dolu ağızla rutubetlice bir Allahaısmarladık
dedikten sonra kapıyı çektim.
Bulvarın
ucundan önce sarı - ama afiş ressamlarının daha formülünü bulamadıkları
bir
sarı - boyun atk:sı, sonra kahve rengi pardesü,
daha sonra da «Tekne» göründü : Aksaray açık
durağının en yakışıklı erkeği Ertan. Arasıra şi­
ir de yazar
uSen seni bil sen sen! bil sen seni
Bir tokatta patlatırlar en_şeni»
onundur
Merhabalaştık, havadan sudan şikayet et tikten sonra yazı - tura' da kaybedip otobüse atladık.
Gene her sabaJıki on beş dakikalık yolcu luk. Şimdi, mahmur gözler Otobüse binebilmek·
ten memnun, başka memnuniyetler arayan mavi, ela, s'yah ve renksiz gözler. Unkapanı, Azapkapı, Şişhane, Tepebaşı, Galatasaray. Altı durak,
altı defa açıl:p kapanan kapı, altı sarı tabela,
altı defa haykıran biletçi.
8
Ve mektep. Altı ders. Altı değişik altı aynı
sima. 6X6=36, fincan altı, sofra altı, deniz altı.
Sinüs. cosinüs ve sözüm meclisten dışarı
asinüs alfa lar «encourageıı edici bir 3 Sınıf
Grand'cour, Grand'cour - sınıf
Sonra Ali bey, "yeşil kart neden yokıı? -
«Bu da ne biçim gün demeyin;z. Ben size
söyledim. «Bir gündüzlünün bir günüıı
Ama bir de tura gelseydi. ..
baştan
•
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Qo
...
.
LE VERBE -AİMER- OU LA LEÇON DU
GRAMMAİRE
Zeki HEPER
Un eleve recitait
Le verbe aimer
Au prem·e_r groupe qui se tennine avee e-rI
qui prend un ·e- a la f'.n
a ;a premiere personne
Puis il a passe a la deuxieme
En faisant une faute apres - tuA vec un -ın- apostrophe
Et puis il a cesse de reciter
İl a pleure
İ i ne savait pas le reste
Et un autre eleve
Sans savo ·r le sens
L'a termine
1
i
1
~
1
1
'1
GALATASARAY
TİYATRO
Çetin İpekkaya
Geçen yıl, tiyatro sevenler için memleketiyeni ve kıymetli bir hareket, iyi bir te !iCbbüs d ye vasıLandırabileceğimiz ulVIilletler
a!·ast amatör t yatro festıvali" bu yıl da büyük
bir başarı ile tekrarlandı. KarşJlaştıklar: bir çok
ç,üğe rağmen bu güzel tiyatro hareketini, sağ­
bm aznnıeri ve zor durumıarda iyi hal çareleri
bulmaktaki üsfüniükleriyie federasyoncular dab:ı doğrusu "Federasyon fest val komitesi" zevk
na dogrusu aFedcrasyon fest val komitesi" zevk1 ve faydalı bir hale gelirmesini bildi.
Ivlektebımiz Tıyatro kulübü de geçen yıl haz:r~adığı "Escurial" ve "Zoraki hekim" piyeslerıyle
rak ederek, bir yandan yabancı tiyatrolara çalışmalarını göstermek, bir yandan ·da festi v;u.:.en Dır çok ~;eyıer ögrenmekle fayda:)ndı­
hır. Aynca piyesler n enesi giinlerind2
sahnede tertiplenen konferans ve kritikler biziçin bulunmaz değerdeydiler.
Kr tiklerden sonra yabancı tiyatrolarla biırizde
kolay ve verimli oluyor. Venedikte birçok yay::1zarlarm piyesle:rini oynadık. Bunların
arasında
O':Neill'·, Brecht'i, Anouille'u ve
İcınesco'yu . sayabilirsiniz. Yabancı festivallere
g'd ıL·: daha çok kendi mem'el:etim'zden bazı
götürmek istiyoruz. Zaten bir dil ünivers lesi talebesi olarak keneli edebiyatımızı en iyi
çı:. k: 1de tanıtmak ve temsil etmek gerekir.
- Oynad:ğınız oyun!arla İtalyan t yatro stilinin sadece oyun tarafı hakkında biraz fikir
edindik bze braz daha açamaz mıs:nız?
Szin İtalyan stili diye adlandırdığınız
dell'Arie'dir. Be H kaidelere bağlı
rz. kalıplaşmış t;pler vardır.
bancı
12. Sayfada)
cevap verecek
birinci Arlequin
,unu oynayan
soruyu yeniden Lca elli TekItalyanca kar:şık bir Fransizcaya anbaş,adı.
- Ca Foscari b'r dil üniversitesidir. Böyle
bir toplulukta tiyatro ile uğraşmak bizim için çok
Escurial den bir sahne
(Üsfün
Kırdar
Çetin
İpekkaya)
9
GALATASARAY
Galatasarayh Talebeler
1606 Lira topladı
Dün. sabah sokağa çıkanlar, muhtelif semtlerde, boyunlarında Kızılay kutuları, ellerinde
Lir karton tabela olduğu halde, koltuklarının
alt:ndaki MİLLİYET gazetelerini satmaya çalı şan, Galatasaray Ltsesi öğrene leri ile karşılaş­
tılar. Koltuklarının altına MİLLİYET gazetesi
sıkıştırıp boyunlarına Kızılay kutusunu
takan
bu gençlerin, diğer müvezziler gibi günlük mai§etlerini temin etmek değildi. Kanları kaynayan ve şimalden gelen ayaz dolu, rüzgara, kara
aldırmadan yolcuların önüne durup :
«MİLLİYETıı
dye bağıran bu gençler·n gayeleri, sattıkları
gazetelerin parasını, yarım kalmak tehlikesi ile
karşılaşan, Çanakkale A.bidesiıı için bir yardım
olarak toplamaktı. Nitekim topladılar. Gruplar
halinde şehrin muhtel f semtler ni, çeşitli eğ­
lence yerlerini, lokantalarını ve otellerini, va purlarmı, iskele ve istasyonlarını dolaşan gençler, karlı geçen pazar gününün akşamı MİLLİ­
YET'in kapısından içeri girdikleri zaman, üşü­
müşlerd sesleri kısılmıştı, elleri soğuktan pancar gibi idi. Ama hiç m~teessir ve yorgun de ğillerdi. Gözleri s~inçten parlıyor ve topladık­
ları paraları sayarken heyecandan · yerlerinde
duramıyorlardı. 11/ A sınıfının öğrencilerinden
olan Ün<;ı.l Evren ve Süğ_ünç kutularından çıkan
paralar:n makbuzlarını alırlarken :
uÇok hamiyetli vatandaşlarla karşılaştık
Hele bir iokantada bir gazeteye 50 lira veren bir
ınü.şterin'ıı nerede ise boynuna sarılacaktık.»
Dediler, Ünal Evren ilave etti :
uFakat yazık Hilton otelin1n müşterLerine.
Ancak 2,5 lira toplayabild'.k onlardan!. .. ıı
Müşterilerin arasında, gazete satışının manasını
ö[:renen bir Fransız, bir MİLLİYET'i 10 lira ile
:;~ıtın aldıktan sonra iade ederek :
«Bunu bir başkasına satmız!. .. n
demiş. Gençler bu:ı;u anlatırken, siyah gözlerinde biriken yaşları g zlemek istediler ama olmadı. İkinci grup da öyle, üçüncü de, dördüncü
de.. Sirkeci, köprü ve vapurları doşan, maça
giden Erol Balkır ile Çet n İpekkayanın müşa­
İıedeleri ise daha başka :
10
r
" Şüheda gövdesi bir l:l
O rüku olmasa dünyad
1
Yalnız
bir gününde onbir nı
bir mevsiminde iki yüzbin M~
topraklm ındo bir abide yükseli1
marn olacak.
1
l
Onlarm kanlarım kattıklan mü~
a~ıtta
'
bizim
mürivetl~rimiz •. l·
1...
b1rer çelenk olarak kalacak. ·
.
ton için öldüler. Bize ne
yaşıyoruz
!
.
ı
1
m,1
,
" Vurulup tertemiz aln~
Bir hilôl uğruna yarôb ~
1
GALATASARAY
uŞunu
gördük ki diyorlar. yardım bahsinde
C'n ileri olanlar şoförler.»
Erol Balkır'ın kutusuna Beşiktaş takımının
kaptam Recep Adanır da 5 lira atarak bir MİL­
LİYET almış.
1
ıaksana dağlar taşlar,
ca eğilmez başlar. ,,
ıünevverin şehit düştüğü,
~hmedin
can
ror •.. Bugün
ıorek
verdiği
yalmz
Çanakkale
yarım, yarın
ta·
topraklar üstünde dikilen
,aygılarımız,
sevgilerim iz ebedi
·ada ölenlere ne mutlu: Bu vau : Onlara ebedileştirmek için
ndan uzanmış yatıyor
ıe güneşler batıyor. ,,
Gazete satan ekipte yığınla genç var. Bunls.rdan birisi de Ş nasi Önengüt Gazeteye geldiği zaman yüzü soğukta11 adeta donmuş, pardesüsünün etekleri çaı.. urlara bulanmıştı.
uÇok iyi oldu bu satış bizim içinıı diye sözlerine b~~ladıktan sonra devam etti. Böylece
insanian daha yakından tanıdik. Vapurlara gird=ğimiz zaman herkes elimizdeki kartonun üzerinde yazılı olanları okl!yor ve bLahare başlarım çeviriyorlardı. Nihayet bir kamorot ge.di.
Herkesin içinde kutuya b"r lira atarak gazeteyi
wde etti ve yüksek sesle, «Az ama kusura bakmayınızıı dedi. Bunu duyan yolcular alışverışe
buşl~dı.iar. Bu arada ayni vapurda gazete satan
bir müvezzi yanımıza gelip kutuya 25 kuruş attı ve uzattığınıız gazetey~ bakarak cıbende varıı
dedi "siz onu başkasına satarsınızıı Üzüldüğü­
müz olaylar da oldu. Mese-ii Kabataştaki araba
vapuru iskeles~nde bekleyen yen arabaların yan;arma gittik. İçinde otur.flll beylerle kürklü hanımlar bıze baktılar. Elimizdeki karton üzerinde
yazılan~an okudular Sonra başlarını
çevirerek
gü_düler.ıı
MÜVEZZİLERİN
YARDIMI
Köprü üzer:nde Salgura'a bir belediye za·
memuru mani olmak :stemişse de verilen izahat üzerine yoluna devam etmiş.
Müvezzi çocuklar da imkanları nisbetinde
kampanya yardım etmişler Sirkeci garındaki gazete müvezz i öğrencilere satışın daha çok nerede yapacaklar:nı göstermiş ve bu esnada kend'si
bir kenara çekilmiş. Köp:ı;üde de müvezziler ayni
şekilde hareket etmişler.
bıta
* * *
Hülasa sevgili okuyucular dün koltuklan nın altına yüzlerle MİLLİYET gazetesi alarak
İstanbul sokaklarına dağılan Galatasaray'ın hamiyetli öğrencileri, akşam geç vakte kadar dolaşmış, gazetelerini satmış ve Çanakkale Ab'des için topluca 1606 lira 72 kuruş teberru elde
etmişlerdir. Bu gayretin, zenginlerimizin yüzünü biraz olsun kızartmasını temenni ederken,
fü.ı denin ergeç bit~ceğine inancımızın bir kat
daha kuvvetlend ğini belirtmek isterz. Kum. çakıl ve para.. Abde için lazım olan daha çok
11
bunlar ama, bir de ölmeyen ruh, yılmayan azim
ve,:heyecanlı iman var. İşte asıl mühim olan
bu: ..Bunu da gençler, yaşl:lara gösterip isbat ediyorlar. Ettiler. Varolsunlar.
(Milliyet'ten)
Yeni. Öğretmenler' de
Bazılon
1956 - 57 ve 1957 - 58.. ders yıllarında okulumuza gelmiş olan öğretmenlerle bir k-0nuşma
Hazır~ayan:
uncu sayfadan devam
. --.:.. Mesela : Erigholla Arlequin'in ilk şek­
lidir. b.rlequin şefrre İlk defa gelen saf bir köy.canlandırır. İnce düşünceleri olmayan, sa. .
yatıi) kalkacak yer isteyen bir ti.p.
c velek bir h zp:ıetçi. Arlequin''"""...."Q·,.
tiple -
(Arkası
l&
ıncı
Bil'yor Sayfada)
,,,
mr. :François Guiton : 1957 yılında yu~du: i>
muza gelmiştir. 1909 da Avranches'da doğmuş, ,
Cezayir Fakültesinin matematik ve fiz k bö;üın1:;
lermden mezun olmuştur. ·okulumuzda matema- '
tik öğretmenliğ1 yapmaktadır.
lstanbul'un panoramas:hı pek beğendiğini~
söyleyen Mr. Guiton un dıkkatıni hemen her
kahtada bulunan buz dolapları çekm'ş.
:rvır. Guy
: Yurdumuza 1~57 de gelen'
öğretmenierdendir. 1925 edVitry de François'~
da doğmuş, Paris Üniversites nin Ticaret bölü;-·•
münden mezun ·
Okulumuzda Ticaret~ .
öğretmenliğı yapmaktadır.
Mr.
Istanbul'u çok güzel bulduğunu .. i'
hakk:nda
ma~.kesini çikarmıştır.
Mehmet DÜLGEI{;,;,,
geniş
giye sah p olduğunu anladığım l\ılr.
tatilinden faydalanarak İzmir, Antalya,
kale, İskenderun, Bergama, Efes, .ı'·"''~"'"·ı·<
GALATASARAY
i§!ir. Kendisiyle
konuştuğumda
bana, bu
rjl1 zenginliğine işaretle, Türkiye'nin ya ·ir> gelecekte önemli bir turizm ·memleketi
~,gelmesinin işten bile olmadığını ve bunu
~rk dostu olarak bütün kalbiyle temenni etfsoyledi.
J\1r.Jacques Meric : 1932de Bordeaux'da
hı.tiştur. Bordeaux Üriiversitesinin Fransız Eİ:yatı bölümünden mezundur. Okulumuzda
,sızca öğretmeni olup 1956'da. gelmişt:r.
:!\{r..·Meric'de yurdumuz hakkında geniş bil·~fan .öğretmenlerden.
İstanbul'dan
başka
ya, fzmfr, Bergama, Efes. ve Edirne'yi gör ·
..ol,an Mr. Merıc, Selimiye camiinin iç ve
3
~heııgine ofa11 hayranlığını:q. bilhassa belir ~sıni.istedi. O da Mr. Gvard gibi Türlt!ye'. •
ileri bir turizm memleketi ol~bilec~ği kanaa.
~:Robert IJargue : Okulumuza 1958'de ·gel,qlan mr. Bargue l919'da Haute V~enne'de
qıuştur: Bu sempatik tabiyeöğretm~ni.Ecole.
:ıiıale d';İmoges hı~ıunudur.
.
·:Türkiye'yi çok sevdiğini söyleyen Mr. Bar~
}:ıp. asıl maksadı tarihi.; zenginliğini uzaktan
ğa:: duyduğu güzel yurdumuzda arkeolojik aırmalar yapmakmış ama Mr. Bargue türki'.':':çok.. misafirperver bulduğunu · şöyledikten
a .öğrencilerinin çok sevimli fakat;,J>ek ge •
e oldı.iklarını··oelirtti.
·ı.M:r.BernardAlter: 1929'da New-York'ta do··Mf·.·Aıter, •1957'de· yurdumuza gelmiştir.
Iymbia · 'Ümversitesi'nin · Edebiyat bölümün •
<l!lezundur. Okulumuzda ing:lizce. öğretmen­
.• yapmaktadır.
; Mr. ·Aıter; İstanbul'u >gördüğü şehirlerin en
antiklerinden biri olarak vasıflandirdı ve
:fırsatta İzmir'i, Karadeniz kıyılarını .ve Orta
adolu'yu gezeceğ'nLde .ayrıca. belirtti.
·,Bay Resai BarbatQsoğlu : 1913'de İstanbul
doğaıı Resai bey, okulumuzu bitirdikten soni4,ıikara ;:İlahiyet Fakültesinden diploma al·
tır. Şimdi okuluıriuzda din deı;si öğretmenli­
~apmaktadır:
. Mr. Georges Ramiere : Okulumuza 1956'da
Mr. Ramiere, 1925'deToulouse'da doğmuş
p/'.Toulouse Üniversitesinin Fransız Edebiya. .. fümündeıi mezundur. Okulumuzda fransızca
~?
t1Il~~liği yapmaktadır.
ir~dil uzmanıolatak •İstanbul'umuzu
çok
flgi çekici bulan Mr. Ramiere, dünya'nın . hiç
bir yerinde aynı zamanda hem latin, he!TI ıslav,
h.em de doğu dille.rinin böylesine konuşulduğu
bir şehre raslanamıyacağını sözlerine ilave etti.
Mr.Jacques Drouglazet : 1928.'de Concarn eau'da doğmuş olan Mr. Drouglazet okulumuza.
1957 de gelmiştir. Paris, Rennes, Poitiers· ve.
Toulouse ün~vers. telerinin sır~" ile .öğretim li sans:, yJiksek geometri bölümlerinden .diplo ·
ma almışt:.r.
o
Her ye:ni gelen öğretmen gibi da İstanb-..
bul'un tabii· güzellilderine ve tarihi zenginliklerine olan hayranlığını gizı:yemiyor.
Mme. ve Mr. Fiot : ·okulumuza 1957 yılında.gel:
miş olan Fiot ailesi. Fransızca öğretmenliği ya~
maktadır.
Mustafa Nuri' Belir ;.1957!de'.okulumuza gelerek Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yapma~
ya başlayan Mustafa bey, 1920'de Şarköy~de.doğ~
muş olup Kabataş Lisesi. ile Yüksek; Öğretmen,·
.Okulundan·.mezundur.
Sermet Sami Uysal : 1957 yılında oku lumuza gelen. Sermet bey,.1925'te Çorum.da·doğ­
muş olup İstanbul Üniversitesi Edebiyat .Fakül·
tesinin Türkoloji bölümünden mezundur. Oku·
lumuzda Edebiyat öğretmenliği yapmaktadır.
İşte sevgilLarlrndaşlar, ~izl~re 1956 ~ 57. yıl~
far~. arasında gel~r~ G~latasaray'ımızın
b~lim
ve kültür. m.·dusuna ..yent . yeni ·değerler; yetişti.~•
tirecek olan öğr~tmenler ve onlar. hakkında bir-:
kaç .keliıne ....
Onların da en az 'Ethem· Şinasi bey, ·Bekir
hoca ve)raıMr. Bergeaud·.kadar bizlerden olacak~
laf:na· foaniyôr; hepsine şimdiden Galatasaray' b öğrenc:Ier .adına· başarılar diliyonim.
MAXİMES
D'ELEVES
La cl~mence des, professeurs n'est qu'une
politique pour gagner l'affectioıı. des ele:ves'.
Les professeurs ne donnent rien si liberale:
ment que leurs mauvaises notes.
Le professetir a · ses. raisons .que la .
r..e connait poiııt.
GALATASARAY
Öğrenci Kolları
Deniz ULUTAN
Bu
yıl kuruluşları
geçen
yıllara
göre epeyce
geçikmiş olduğu halde öğrenci kollarını yoğun
·hir çalışma içinde görmekteyiz. Hergün okulu muzun bir köşesinde bu pek çeşitli öğrenci kollarından birisinin b_r çalışmasına davet edilmekteyiz. Yap:lan işler de başarılı olmakta geniş ilgi toplamaktadır. Bu bakımdan iç'nde bulunduğumuz ders yılı okulumuz için örnek yıllardan
biri durumundadır.
Bu çalışmalardan gerektiği gibi haberli olrrıalarına imkan olmayan okuyucularımıza
bir
y<..rdımda bulunabilınek için çeş'tli kolların yönetim kurulları ile görüştük. Bize yaptıkları iş­
leri ve yapacaklarını bildirdiler.
İlk defa bu yıl olmıık üzere müdürümüz sayın Macit Saner'in teklif ve yard:mları ile okulumuzda bir öğrenci kolları yönetim kurulları
başkanlığı kuruldu. Bu başkanlığa oy birliğiy­
le 12-Edebiyat sınıfından Erdoğan Güçbilmez
~tirildi.
Gene ilk defa bu yıl bir satranç kulübü ku·
ruldu.
Temsil Kolu : Geçen yıl kulüb biçiminde
çok başarılı çalışmalar yaparak o!mlumuza şe­
ı ef kazandırmış bulunan bu topluluk bu yıl, ya·
pılan yeni tüzüğe uygun olarak kol b!çiminde
çalışmaktad:r. Kasım ayı içinde yapılan Milletler Arası Amatör Üniversite tiyatroları Festivali'ne geçen yıl sahneye konulmuş bulunan Michel de Ghelderode'dan Escurial ve Moliere.den
Zoraki Hekim oyunlarıyla katılmış yeni bilgi .
kr edinmek fırsatını bulmuşlardır. Yapılan se·
çim sonunda kol başkanlığına Yaman Başkut
getirilmiştir. Ayrıca ilk defa bu yıl olmak üzere
bir ihtisas heyeti kurulmuştur. Bu heyette Çet n İpekkaya, Üstün Kırdar. Çentz Tacer, Er·
doğan Güçbilmez, Ergün Bilir, Zeki Heper, yer
a!mışlardır. Arkadaşlarımız, bu yıl, üçü türkçe
ikisi fransızca olmak üzere beş oyun sahneye
koymayı ve bunları Mart ayı içinde arkadaşları­
mıza sunmayı düşünmektedirler. Türkçe oyun·
hır: 'Hekim Uçtu' 'Evin İçi ve Alev' fransızcala­
n ise 'La leçon ile Un imbede'dir.
Sinema Kulübü : Okulumuzun yeni kazanc~ ığı kurullardan biri de sinema kulübüdür. Her
14
ne kadar geçen yıllarda da bir sinema kolu var
idiyse de bunların ı;alışma ve yararlı olma alankrı şimdiki kulübün çalışma ve etki alanları ile
karş:laştırılamaz. Önceleri yalnız okul öğrenci­
lerine filmler göstermekle yetinen bu kurul, geçen yıldan beri Avrupa'daki örneklerine uygun
Lir duruma bürünmüş bulunmaktadır. Avrupadaki cine-club'ler gibi bu kurulun da amacı de·
ğer taşıyan sinema eserlerini üyelerine göstermek onların s'nemaya daha da yakınlaşabilme­
lerini, hiç olmazsa kağıt üzerinde edinilebilecek
sinema bilgilerini edinmelerini sağlamaktır. Bu
amaçla çalışmalarına başlayan sinemacılar, bu
yıl çarşamba seanslarında daha seç!lmiş filmler
oynatmak yoluna gittiler. Nitekill!. sene başın­
dan bu yana okulda gördüğümüz on filınin hemen hepsi de sinema pazarında adı geçen filmlerdi. Bu çarşamba seanslarından ayrı olarak ar·
kadaşlarımız üç filmin ilk olarak · okulumuzda
vizyona girmesini sağladılar. Bu filmlerin birincisi Christian J acque'in Sİ Tous Les Gars Du
Monde adlı eseri; öbürü ise aslında bir avukat
olan fakat sonra sinema rejisörlüğüne atılan ve
adı etrafJ,llda en çok konuşulanlardan Andre
Cayatte'ın Nous Sommes Tous Des Assasins adlı
kurdelasıydı. Üçüncü film ünlü Charlie Chaplin'in Sahne ışıkları adlı filmi oldu. Öğrendiğim;ze
göre bunlardan başka gelecek aylarda italyan
sinemasının en iyi filmlerinden birkaçı da sinemamızda İstanbul seyircilerine sunulacaktır. Bu
yıl s'nema kulubü başkanlığını Cengiz Tacer yap-
1
!
~I
l
.
'
!
fi
•
1
rrıaktadır.
Müz'k Kolu : Kendi halinde· çalışıp büyük
biri belki de teki
müzik koludur.· Verdirdiği konserlerin değeri
hakkında konuşmaya h~r ne kadar bilgimiz elvermezse de duyduklarımıza bakılırsa arkadaş­
lcırımız yurt çapında işler başarmaktadırlar. Sene başında yıllık programlarını görmüş bu ka dar çok konserin hazırlanamıyacağı kanaatına
varmıştık. Fakat sonradan arkadaşlarımız yanıl­
dığımızı b'ze gösterdiler. Bu çalışkan kolun bu
yıl getirdiği yeniliklerden biri en önemlisi
de
bir müzik dergisini yayınlamaya başlamış olmalarıd:r. Bu gerek içindeki yazılar
bakımından
İ:Jler başaran kollarımızdan
1
1
GALATASARAY
gerekse şekli bakımından çok olgun ve güzel
dergiden dolayı onları ne kadar övsek yerıdir.
Müzik kolunun bu yılki yönetim kurulunu aşa­
ğıdaki arkadaşlar meydana getirmektedirler
Başkan
Doğan Könel
Başkan yardımcısı
Özdem Samberk
Veznedar
Aydoğan Özman
Bener Akbaş
Muhasip
Üye
Guthan Atlay
Üye
Tuncer Halıcı
Üye
Vedat Arsan
Arkadaşlarımız, bugüne
kadar aşağıdaki
konserleri sunmuşlardır :
29Aralık
1957
Caz konseri
19 Ocak
1958
Vedat Arsan ve Yıldız
Yalkut resitali
Konservatuar
ogrenci
25 Ocak
1958
orkestrası - Solist Verda
Ün
22 Şubat
1958
Arın Karamürsel resi tali
Ayrıca
gelecek aylarda
:
şu
konserler arka -
daşlarımıza sunulacaktır
Lisemiz (klas'k) konseri
Lisemiz (caz) konseri
Vedat Arsan resitali
Verda Ün resitali
Elçin Karamehmet resitali
Selma Emiroğlu şan resitali
Neşriyat kolu : Bu seneki neşriyat kolumuz
bu dergiyle çalışmalarını karşınıza çıkarmakta­
dır. Dergi'yi beğendiğiniz takdirde kend ni ba şar:ya ulaşmış ve mesut hissedecekt'r. Şu kadarmı söyleyelim ki kolumuzun en büyük başarısı
bugünki baskı imkanları içinde bu dergiyi ikinci hamur kağıda bastırıp elli kuruş fiaea arka daşlarımızın hizmet?ne sunmuş olmasıdır. Neş­
r·yat kolumuz arkadaşlardan gereken ilgi ve yazı yardımını gördüğü takdirde iki sayı daha yay.nlayacaktır._ Kol yönetim kurulu Erdoğan Güçbilmez (başkan) Deniz Ulutan (muhasip) Erdoğan
Tokatlı (veznedar) dan kuruludur.
Pulculuk kolu : Başkan Ergun Birol'un de yimiyle Filatelist Kulübü de ençok üyesi bulu nan ve ençok çalışan kollarımızdan birisid'r.
Odalarının önünü boş görmek imkansızdır. Fi h:telist kulübünün karakteristik vasıflarından
b.:risi de şüphes z muhasebe defterinin okulu muz kolları iç'nde ençok işleyeni olmasıdır. Ar-
kadaşlarımız
sessiz
çalışmalarının
kapıs:nda açmış oldukları değerli
ürününü okul
sergiyle sundilemeyi bir
dular. Pulcu arkadaşlara başarı
burç bilir. z
Kültür - Edebiyat Kolu : Öğrenci kolları i çinde en ön~mlilerden b'ri yararlı çalışabilmek
amacıyla kulüp ku.ruluşunu benimsedi. Hemen
belirtmeliyiz ki Kültür - Edebiyat Kulübü okulun açılışından beri varlığını sık sık duyuran
koilardan biridir. Yapılan ilk toplantıda seçimle kol başkanlığ:na İnan Türker, Muhasipliğe
Mehmet Dülger; Veznedarlığa Güngör Tekçe seçilmişlerdi. O günden bu yana çal:şmaları şun­
hırdır :
Behçet Kemal Çağlar, Nurullah Berk, Sa ym Vali Mümtaz Tarhan konferans vermişler dir.
Bir şiir okumayarışması yapılm.ıştır.
21 - Aralık 1957 de okulumuz konferans salonunda başka liselerinde katıldığı bir edebiyat
matinesi tert'plenmiştir .. Bundan başka okulu muz öğrencilermden bir gurup Kabataş ve Çamlıca' da yapılan edebiyat matineleri_ne katılmış tır.
Ayrıca
bir Katip Çelebi'yi anma Günü ya Orhan Şaik Gökyay konuşmuştur.
Tevfik Fikret anma gününde Ruşen, Eşref,
C had Baban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
Hamdullah Suphi Tanr:över Servet-i Fünun e oeb yatının en ünlü şaiı:i ve okulumuzun eski
müdürlerinden Tevfik Fikret hakkında konuş -
pılmış
muşlardır.
Kulübün yıllık programında bunlardan baş­
ka Radyo konuşmaları, Televizyon programları,
okul kapısında bir şiir sergisi ve okulumuzdaki
~air arkadaşların şiirlerini bır araya getiren bir
Altın Kitap yayını. bulunmaktadır. Arkadaşları­
mız, önümüzdeki günler '.çin yeni sürprizleri olduğunu bildirmişlerd:r.
Fotograf Kolu : Birçok kimsenin ne olduğu­
nu bilmediği odalardan biri de hiç şüphe yok ki
fotoğraf kolunun karanlık odas:dır. Hele
orta
~~!sım öğrencileri bu kapısı bile karanlık oda nm ne işe yaradığını bir türlü çıkaramazlar.
Birçokları konferans salonunun karşısındaki bu
kapının laboratuar kapısı olduğunu sanır.
Ne
'ar ki as:l bilinmesi gereken bu değildir ; asıl
bilinmesi gereken bu odayı kullananların ne yap.
t:klarıdır. Fotoğraf kolu başkanı Hitay Daycan
(Devamı 18. sayfada
15
GALAT,\ SARAY
(12 inci sayfadan devam)
stınuz, Commedia dell'arte'de Pant:a,lone, Arle quin ve Zanni'lerin belli maskeleri vardır.
Goldoni kendi stiline Delliarte den yavaş
y::ıv8ş ayrılarak ulaşmıştır. Son piyesleri Dell'arte oyunu ve Goldoni düşüncesi taşırlar.
- Bu bilgiler bizler için çok ehemmiyetli
tı~~ekkür eder z. Şimdi de acaba memleketindeki ilse tiyatroları hakkında biraz fıkir verebilirmisiniz.
- Şunu gayet rahatlıkla söyliyebilirim ki
ıı· ç bir memlekette sizinki kadar iyi çalışan bir
lise tiyatrosu görmedim. Bizde lise talebeleri
pek fazla hoş vakit bulamadıklarından ve toplan :p prova yapma zorluklarından pek verimli bir
ç::lışma yapamıyorlar. Bu yönden Türkiye bizi
hayrete d_üşürdü. İstanbul ve Annkarada ki amatör tiyatroları tanıyor ve takdir ed:yorduk. Bu
S(>ne de lise tiyatrolarını tanıdık, ve hakikaten
çok memnun olduk. Zaten böyle amatör tiyatro
f2stivallerinin gayesi de Dünya gençlerini b'ri 1.ıirlerine tanıtmak yakınlaştırmak değ'lmidir?
.
.
- Hakikaten öyle. Bu ihtiyaç bundan ev ve:lki sene'.erde de hissed·lm~ş fakat bir türlü
teşebbüse geçilememişti. Bildiğin'z gibi iki se neden beri de istanbulda muntazaman festival h:r tert p edilmekte ve oldukça rağbet görmek·
te.
Bu rağbeti de h~kkediyor. Zira hiç bir
ftst vakle biz bu kadar iyi muameleyle karşılaş­
ır:ad k diyebilirim. Geçen gelişimizde olduğu gi·
Li bu sefer de İstanbuldan daima iyi hatıralarla
-
öynlacağımızdan
eminim.
Hazır bu ayrılma lafı ortaya atılmışken Al rnanlarla olan ikinc; randövüyü kaçırmamak i r;in ben şahsen müsade isteyip yavaş yavaş iyi·
u kalabalıklaşmış olan Baylandan ömrümde ilk
(kfa olarak hesap ödemeden çıktım. Diğer arkac1:ı~:ar İtalyan amatör tiyatrocularıyla bir mik tar daha oturup Dram tiyatrosuna Ankara Üni\'ı.::rsites n' seyretmeye gelmişler.
Cocuklardan ayrıldıktan sonra güç bela bir
bulup Cağaloğluna Federasyonda Al ırıan grubuyla buluşmaya gittim. Frankfurt üni\ ersitesinden 14 kişi de -rejisörleri dahil - daha
evvelden gelmiş bir yandan beni bekl'yor bir
~·andan da akşama gösteriler yapacak folklorekidolmuş
16
binin provas:nı seyrediyorlardı. Usulca yanları­
na yaklaşıp özrümü kapatmak istiyormuşcasına
"lçak bir sesle -Günaydın sizi çok bekletmedim
ya- diy,~ '§e g'riştim. Gayet nazik, biraz evvel
geldiklerini söylediler ve beklerken de çok şa­
heser şeyler görmek fırsatını bulduklarını açık­
l::ıd,lar. Bize orada konuşabileceğimiz bir yer
tulmayı daha evvelden vaat etmiş olan Ayberk
nedense pek görünürlerde yoktu Acaba yer mi
bulamadı, diye düşündüm. Almanlar yine oyunlara dalmış, hayatlarından memnun seyrediyorlardı. Şu oda 'ş ni nasıl etsem de halletsem diye düşünürken 26 yaşındaki genç rejisör Wolvgang yanıma yaklaş:p bu röportajı merdivenlerde dahi yapabileceğimizi, onlar için bunun hiç
de mahsurlu olmadığını yine her zamanki kibarLğı incel ğ: ile söyledikten sonra arkadaşlarına
işaret ederek beni beklemeden merdivenlere gidip oturdu. Biraz sonra 15 kişi beyaz, mermer
merdivenin sağ tarafını doldurdu. Bu arada
Frankfurtlular kendi lisanlarında espiriler yapı­
yor, bağırıyor gülüyor ve sank; ban~; tiyatro ile
uğraştıkları müddetçe her yerde daima neşeli
1:.allerinden memnun olduklarını göstermek istiyorlardı. Röportaj:mız bu neşeli hava içersincle başladı.
- Size evvela beylik bir sual sorayım. İs ·
tanbulu nasıl buldunuz ?
- İstanbulun neyini nasıl bulduk ? Eğer
t2bii güzellikler n; soruyorsanız, bunu anlatmaya fransızcam kafi gelmez. Ama festivali ve a matör tiyatroları sorarsanız; çok iyi diyebilirim.
vvela festivaliniz her memleket:nkinden daha
çok yabancılara yakınlık gösteren, her türlü imkanları veren bir festival. Buraya en ufak bir
dekor malzemesi dahi getirmeden bavullarımızı
sallıya, sallıya geldiğiıniz halde her türlü ihtiyac mız karşılandı. Kahvaltımızdan yatmamıza kadar her şey mükemmeldi. s:zlere teşekkür et nıeyi arkadaşlar bana bahşettiler, Teşekkür e1
•
c.erız.
- Ben desize bir Türk genci olarak teşek­
kür ederim. Ama bunları federsayonculara söyleseydiniz daha iyi olurdu. Çünkü her şeyi on lar yaptı, bir hafta sabahlara kadar onlar çalıştı.
-
Festival tam gayesine
ulaşmak
üzered;r.
İnşallah b r daha senelere geldiğimiz zaman biz
ele hu festivalin daha iyi olabilmesi için elim'.z·
GALATASARAY
den geleni yapacağız. Bu sene sadece iyi bir piyes oynamaya ve festi vali daha caz'.pleştirmeğe
çalışıyoruz o kadar.
-
Oynıyacağınız
piyesin ismi nedir?
O... Görüyorum Türkçe
öğrenmeye baş­
lrtmışsınız.
Sarış:n
genç ve güzel bir
kız
hemen
atılıp
cevap verdi.
.niz?
Evet
~lk öğrendiğ'miz
kelime bu oldu.
Peki piyesin konusunu anlatabilir misi-
Bu rica üzenine yine bir kaynaşma başladı.
· Herkes anlatmak istiyordu. Piyesi en iyi bild:ği·
ne kanaat g'etirilen rejisör anlatmaya başladı.·
-'- Piyes orta halli bir ailenin evinde, çatı
geçiyor. Etrafı su bastığından aile buraya çıkmaya mecbur olmuştur. Uzun azmandır
eve gelmiyen oğulları Leo bir boksör arkadaşıy·
la çıkageliyor, Kız kardı~şi nişanlısından vazgeçip; yeni gelen boksörü sevmeye başlıyor. Piyeste iki tane fare var ki bunların da oyunları çok
~nteresan. Sonunda sular çekiliyor Leo ile ar kadaşı gidiyorlar. Her şey eski haline dönüyor.
katında
· Wolvgan bunları anlatırken arada bir takı­
hyor düşünüyordu. Bu aralarda vazifeş'nas suf·
lör .hemen işe koyuluyor ve başlıyordu sufleye.
Herkez gülerken kızaran rejisör devam ediyordu.
Bundan sonra Almanyadaki amatör tiyat roların çalışmalarını öğrenebilmek için dördüncü soruyu sordum.
-
hakkında
-
Mesela
Acaba bana memleketinizdeki amatör ti-
biraz malumat
verebilirm~i­
-
nereden para
soruyorsunuz değ!l mi?
nasıl çalıştıklarını
bulduklarını fılan
Bu soruyu sorar sormaz bütün topluluk
hep bir ağızdan; Türkce söylemekten şeref du yarcasına Türkce ve iyi bir telaffuzla «SEL» di·
ye bağırdılar.
-
yatrolar
;ıiz.
Evet, evet
- Peki öyleyse, Bildiğiniz gibi Almanyada
b'r çok amatör t'yatro var. Bunların bir kısmı
üniversite, kollej gibi okul tiyatroları, bir kıs nnda serbest. Bizde bir tiyatro kurulabilmesi
için sizde olduğu gibi herhangi bir yerden mali
yardım görmesi lazımdır. Mesela bir bankadan.
9ndan sonra ya bu banka ya da gençler bir lokal aramağa başlarlar. Bu lokal işinde şehir belediyesi de çok yardımcıdır. Bizim iki t'.yatro bi·
nam:z vardır ·Biri. 80 kişilik ufak bir salon diğe­
ri 400 kişil:k b;r yer; Küçük salonu bir sinema
bulübü ile birlikte kullanırız.
Çalışmalara
gelince sizinkilerden pek farkBelki biraz daha fazla
çalışma saatimiz var o ~adar. Tabii çalışma imkanlarımız da pek çok.
lı olduğunu sanmıyorum.
-
Peki lise
tiyatroları ..
tiyatro kulüpleri ?
-Onlar b~raz farklı. Liselerdeki her kulüp
kendi branşında · hayat adamı yetiştirdiği için
çok önemlidirler. Bir talebe derse bağlandığı
kadar bu kollara da. bağlanır. Böylece de bu ku·
lüpler istenilen şekilde faydalı oluyor. Bir lise
tiyatrosu sadece temsil vermek iç'n ·çalışmaz. Tiycıtro için bütün gerekli malumatı vermeye ça.
lışır.
Konuşmamızın en heyecanlı anı:ı;ı.daydık ki
arkadan bir ses otobüsün hazır olduğunu ve yemek vaktinin geldiğini hatırlattı. Döndüm baktım Ayberk
Almanlar yavaş yavaş kalkmağa hazırlanı­
yorlardı. Ben de teşekkür edip Ayberke doğru
koşmaya başladım.
---tOr---
17
GALATASARAY
başkanı Şükrü Kaya'nın bildirdiğine
Değer İçin
Voleybol mazisi çok uzun olmamakla bir ·
lıkte arkadaşımız Değer Eraybar son iki senede
basının devamlı surette efendiliğinden, spor kabiliyetinden, tekniğinden övgü il_e bahsettiği
sporculardan oldu. Öyle ki ona «Türkiyeıınin bir
numaralı voleybolcusu denebilirıı
Sporsever türk gençliğinin tak;p ettiği Mil·
liyet gazetesinin bu yıl tertip ettiği «Yılın Sporcusuıı anketinde ise Değer, birçok yurt çapında
şöhretli sporcuyu geride b:rakarat beşinci oldu.
Voleyoolün tab;atı icabı başka birçok spordan
daha az yaygın olması, hele bizde voleybole kar·
şı gereken ilginin bulunmaması bu beşinciliğin
değerini adamakıllı arttırmaktadır.
Unutulmayacak bir kıymet olarak sahalanparlayan Değer Eraybar'a başarılar diler
kendisini dergimiz adına tebrik ederiz.
mızda
1
Galatasaray Dergisi
1957 - 1958
Futbol ve Basketbol
şampiyonu
Galatasaray'lı sporcuları
candan tebrik
ederiz.
DERGİ
(15. inci sayfadan devam)
okulun en sevılen öğrenciler.nden olup kendi
kolunda ençok çalışanlarındandır da, Fotoğraf
kolu ilerde bir fotoğraf sergisi açmayı tasarla maktadır. Bu sergide sayın müdürümüzün
ve
bazı fransız öğretmenlerimizin de eserlerinin bu·
lunacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Fotoğraf kohı ayrıca bu yıl yayınlanacak olan okul yıllığı nm fotoğraf işlerini de üzer~ne almış bulunmaktadır.
Satranç Kulübü : Arkadaşlarımızın boş vakitler ni değerlendirmek bakımından yararlı o1211 kollardan biri de satranç kulübüdür. Kulüp
18
göre tertiplenmiş olan orta okul yarışması sona ermiş, deı ece alanlar sayın müdürümüz tarafından mükafatlandır:lmışlardır. Ayrıca l:se satranç yarış­
ması devam etmektedir.
Kooperatif : Kooperatifimiz hakkında söylenecek yem birşey olmasa gerek. Hepimiz her gün bu kolun çalışmalarıyla karşı karşıya geldiğimizde,n bütün olan bitenleri
bilmekteyiz.
Bu yıl kooperat fi Memduh Üretmen'in başkan­
lığındaki yönetim kurulu idare etmektedir.
Gezi kolu : Gezi kolumuz çalışmalarına Şu­
tat tatJi ile başlayacaktır. İlk gezide görülecek
yerler şunlardır : İzmir (iki gün) Efes (bir gün)
Kuşadası, Söke, Dedin, Prien (b;r gün) Salihli,
Sart, Urla, Çeşme, Denizli, Pamukkale, İsparta,
Burdur, Antalya, (iki gün), Aspendos, Manavgat,
Nisan'da ikincı bir gezi tertiplenecek ve Bursa,
Uludağ, Karacabey'e gidilecektir. Bundan baş­
kz, her çarşamba f~br:ka ve müze gezileri ter - .
tipleneceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Gezi kolu
başkanlığını bu yıl Hilmi Bodur yapmaktad:r.
Küaplık : Üçüz kardeşlerin idare ettikleri
kitaplık kolu bu yıl birtakım yeniliklerle karşı­
mıza çıkmış bulunmaktadır : Kütüphanem:z a·
Iınan üç dilde yabancı dergiler ve derse yardım­
cı kitaplarla
zenginleştirilmektedir.
Yönetim
Kurulu başkanı Tuncer Halıcı, Veznedar Önder Halıcı, Muhasip Ender Halıcı'dır.
Resim kolu : Ressam arkadaşlarımız bu yıl
ıotoğraf koluyla birlıkte aynı odada çalışmak zorunda kalmışlardır. Buna rağmen varlık göstere ceklerinden emin bulunmaktayız. Nitekim kol
başkanı Celal Kavur, b'ze bir sene sonu sergisi.
bir liseler arası sergisi, bir de öğretmenler sergisi açılacağ:nı bıldirmiş bulunmaktadır.
Çay : Ençok merak edilen Çay kolunun çaolsa gerektir. Çünki bu kolun başan­
sı doğrudan doğruya Galatasaray topluluğunun
ba§arısı olarak kabul edilmektedir. Geçen yılla­
ı a bakıldığında eski Çay kollarının işlerini ba şardıkları görülür. Son Çay kolumuzun da aynı
başarıyı göstereceğine inanmaktayız. Bu yıl Çay
kolu Faruk Gögen (başkan), Doğan Könel (vezH(;dar), Yalçın
(muhasip), den müteşekkildir.
Duyduğumuza göre bu yıl Çayda İlham Gencer
orkestrasını d nleyecek Gülok'un yarım saatlik
bir moda defilesine şahit olacağız. Bizlere düşen
arkadaşlarımıza başarılar dilemektir.
lişınaları
1
1
1
1
GALATASARAY
OKULUMUZDA SPOR
Değer
ERAYBAR
Bu yılki spor çalışmalarının başlang:cı olan
kaptan seçimleri sonucunda aşağıdaki arkadaş­
hır branşlarının başına geçtiler :
Aletli jimnastik
Gülseven Sonumut
Atletizm
Mehmet Çubukçu
Basketbol
Vahap Aksoy
Eskrim
Deniz Ulutan
Futbol
Yaman Çora
Güreş
Göksu Vural
Ping Pong
Yavuz Demir
Tenis
Nejat Delemen
Değer Eraybar
Voleybol
Futbol : Okulumuzda en çok ilgi çeken spor
olan futbol takımımız bu sene şu elemanlardan
kurulmuş bulunuyor :
Yaman (kaptan), Dinç, Ertuğrul, Müfit, Pekin, Değer, Korhan, Budak, Korkut, Mete, Erol,
Aral, Süğünç, Tamer ve Alp.
Takımımız bu yıl şanssız maçlar çıkardı ve
maalesef umulan neticeyi alamadı. Yapm:ş ol duğu maçlar şunlardır :
G. S. 3 İstiklal 1
G. S. O İst. Erkek O
G. S. 1 Beyoğlu Ticaret 3
G. S. 4 Deniz Kolleji O
G.S. 4 Zoğrafyan 2
G. S. O Avusturya 1
Kaptan Yaman'ın hastalanması ve bilhassa
son maçta oynayamaması takımımız için hakiki
bir şanssızlık olmuştur.
Basketbol : Lisemiz basketbol takımı, bu
yıl, genç elemanlardan kurulmuştur. Kaptan Valıap'ın nezareti altında, haftanın belli günlerinde çalışmalarına devam etmektedirler. TakımI­
mız yaptığı tek resmi karşılaşmayı
Pertevnial
l'sesi takımına karşı açık farkla kazanmiş, hususi maçlarında ise yalnız Kollej takımına b;r sayı ile yenilmiştir. Diğer hususi maçlarında ise
Çapa tak:mını 77-26, geçen yılın çampiyon takı­
mı Saint-George'u 28-21 ve Atatürk Lisesini 5029 yenmiştir.
İlk olarak bu yıl b'r izci basketbol takımı
kurulmuş ve yaptığı ilk karşılaşmada
Çapa'yı
43-24 yenmiştir. Bu yeni basketbol takımını Sıt­
kı Tosun çalıştırmaktadır.
Vahap - Ayhan - Şinasi - Sıtkı - Nejat _ Ya
vuz - Acar - Değer'den müteşekkil lise basket bol takımımız Şubat tatilinde Ankara Kolleji'nin
davetlisi olarak Ankara'ya gidecek ve Kollej takınu :ıe bir dostluk karşılaşması yapacaktır.
Oynadıkları iki oyunu da galip bitiren Orta Okul basketbol takımımız, Nejat ve Şinasi tarafından dömi - final karşılaşmasına hazırlan n:.aktadır.
Voleybol : Altı senenin yenilmez armadası,
ve Türkiye şampiyonlukları sahibi vo leybolcular:mız, bu Unvanlarını b:r yedincisini
eklemek için çalışıyorlar . Takımımız şampiyon­
lukların rakips z sahibidir. Yenilmez kadromuzu bu yıl Değer - Aral - Arman - Eren - Hazer
Nucan - Deniz - Tayfun - Ömer - Semih-Eden
Ahmet. - meydana getirmektedir. Son iki yıl
c;inde okulumuzdan yetişip şerefli milli formay; giyen voleybolcularımız Erdoğan Teziç, Güngör Dem'rtaş Oral Yılmaz ve Değer Eraybar'dır.
Orta kısım voleybol takımımız gurubunda
birinci olmuşsa da Ankara Kolleji takımı ile
yaptığı ve sayın Vali Mümtaz Tarhan'ın da seyrettiği maçta 2 - 1 yenilmiştir. Orta okul takı mım:zı İıker (kaptan) - Erdinç - Ali - Tamer - Yücel - Fent - Memiş - Vedat - Pervis-Mirza-Er
cüment teşkil etmektedirler. Daha sonra yaptığı
maçlarda ise takımımız Robert Kollej ve Saint Joseph takımlarını 2 - O yenmiştir.
Atletizm : Gülseven Som~mut'un kaptanlı­
ğında yanl:z Atatürk krosuna giren lisemiz at lefzm takımı genç arkadaşlardan kurulu kadrosu ile ilerisi ıçin umut verici sonuçlar al mıştır. Mart ayında Gal'!tasaray Kulübü okulumuzda bir pentat~on yarişması yapacak ayrıca
Çeşitli okullarla karşılaşmalarda bulunulacak tır. Galatasaray Kulübünden bu yıl
daha çok
yardım ve ijgi gören atlet arkadaşlarımızın baş~rıya ereceklerinden emin'z.
Güreş : Bilindiğ! gibi geçen yıl oku}umuzda
yeni bir güreş salonu yapılm:ştı. Sayın müdürümüzün bu ve buna benzer teşvikleriyle yeniden
canlanan bu spor branşında yepyeni bir kadro
kurulmuştur. Takımımız bu güne kadar Kaba lc:ş i.:se'si güreş takımıyla biri Kabataş'ta öbü rii okulumuzda olmak üzere ikl karşılaşma yapmış ve sevindirici neticeler almışt~r.
Bilhassa
s:m maçta Metin Yazıcı'nın çıkardığı güreş arIG'ıdaşlarını çok memnun
etmiştir.
Kaptanları
Göksu Vural'ın nezaretinde çalışan güreşçi ar kadaşlara başarılar dileriz.
İstanbul
19
GALAT.\ SARAY
Okul ?daresi ve bazı hocalar Ticaret s:nıfla­
rmda, teneffüsler esnasında pek fazla gürültü
edildiğ nden, bilhassa Ticaret 4 de Mevlevi ayinleri yapıldığından «horonıı tepildiğinden şika­
kc-tçidirler. Bizlere bu şikayetlerin~ yazılı olarak
bir soru önergesi altında bıldirirlerkenıı Ne den gürültü ediyorsunuz hangi sebebe istinaden
dünyayı b:rbirine katıyorsunuz? derler. Ticaret
smıflarmın gürültü sebeb-i istinadlarının, derecesini bilmiyorum. Onlar için "tepinmekn tabiri
kullanılır mı kullanılmaz mı kestiremem, Bildiğim bir şey varsa o da Ticaret 4 de Zahir bey ho·
c::ımızın tabiriyle "horonıı tepilmediğidir. Zaten
yaş vasatisi 19 un üstünde olan bir sınıftan böy·
le bir hareket beklenemez. Mevlevi ayinleri meselesine gelince; eğerki, her ney çalanı-teneffüs­
lerde - dinlemek ayin yapmak demekse, ya biz
talebeler ayinin manasını bilmiyoruz, ya da id dia sah'bi hocamız bu kelimeden bi haber.
Eskr'm : Bu yıl yeniden çalışmalarına baş­
lnyan eskrimcilerin antrönörlüğünü Sedat Emüle.r üz;:)rine almış bulunmaktadır. Deniz Ulutanın
kaptanlığında düzenli bir şekilde çalışan eskrimcilerimizin karşılaşmalarını bahar aylarında sey1 edeceğim:z'. şimdiden müjdeleyebiliriz.
Ping Pong : Tenis - Aleti Jimnastik : İçle­
rinde İstanbul çapında değerler bulunan bu
kollar henüz hiç bir resmi veya hususi karş:laş­
rna yapmamışlardır. Çalışma!arına muntazaman
devam eden arkadaşlarımıza dergimiz adına başarılar diler'.z.
Broşür kolu : Okulumuzun en korkulu kolu broşür kolu olsa gerek. Çünkü bu kolun ça hşmalarından kimse em,'.n olamıyor. Buna se bep ise işinin zorluğu ve ağırlığıdır. Ancak bu
yıl ki broşür kolumuz kendisinden çok emin görünmektedir. Bu güne kadar tamamlamış bulundukları hazırlıklar kendiler~e güvenmekte haksız olmadıklarını ortaya koymaktadır. Yeni bro·
şür 140 büyük sayfa olacak ve bir yenilik ola rak bütün öğrencilerin vesikalık resimlerini ihtiva edecektir. Ayrıca her sınıf hakkında kısa
ve özlü bir yazının da Y.er alacağı kararlaştrnl mıştır. Berhan Ekine! (başkan) Saltuk Karabeçe
(veznedar) Erdoğan Güçbilmez ve Aykut Kara su'dan müteşekkil yayın kurulunun arkadaşla nmızdan ricaları kendilerine broşür almak su retiyle yardım etmeleridir.
İşte kıymetli
okuyucu arkadaşlarım biz zavallı Ticaretliler, gündüzleri amansız soğukla boğuşuruz. Kara, kışa rağmen Şato • Anfi, Şato Yatakhane ve yemekhane arasında mekik dokuruz. Velhasıl b:zler okul idaresinin salgın hasta·
lıktan korkup da tecnt edercesine bir köşede unuttuğu zavallılarız.
Yılmaz KARAVELİ
o
Başta İnan Kıraç ağabeyin
büyük gayreti
halde Usemizin yetiştiriciden son sın:fı­
na kadar öğrencilerimizin gösterd'ği büyük ilgi
i!e Çanakkale Anıt'ı kampanyasında okulumuz,
okullar arasında hal'en birinci durumdadır.
olduğu
: 6114 T. L.
Yeniden toplanan : 1250
Elbette devam edecek!
Yatırılan
1957-1958 Öğretim yılı Galatasaray
Li esi Okul - Aile Birliği ve Dernek idare heyetleri
asağıda gösterilen şekilde teşekkül etmiştir
üernek Başkanı
Dtrnck 2. "
S(·krl·ter
20
: B. Asaf Hamzalay
: B. Fernıhzat Turaç
: B. eZki Donay
"
"
: B. eZki Donay
: B: Reşet İpeker
Veznedarı
: B. Macit Kural
~furakıp
: Bn: Nimet Güven
: B: Naci Kermen
Okul - Aile
: B. Muhiddin Güven
n. Başkanı
: B. Celal Sun
CYc
: B· Macide Somer
))
: B. Mazhar Çelebi
B. Muvaffak Benderli
: B Halit Sarıkaya
: Osman Kurtuluş
Kendiierine vazifelerinde başar-lar diler ve okul
kollarına gösterdikleri yakın alakadan dolayı candan
;cekkur ederiz.
))
))
Sekreter
Muhasibi
ı---~~~~~~~~~-,~~~
İ
! Türki
·ı
ı . . .I
1
KURULUSU, 1928
SERMAYESİ : 5.000.000.- T. L.
İHTİYATLARI: 865.138.· T. L.
'
.
Teminat Mektuplan ve Bütün
Banka IV!uameleleri
l~DRES : Yenipostane arkası Aşirefendi Caddesi
Telefon : 22 45 27 , 22 84 63
Telgraf : İMAR
H
G
Türkiye'de papağan gibi ezberletmeden ln.
gü zce öğretmeye muvatfak olmuş ilk ve
tek metoddur. Buna Türkiye'nin dört bucağında, servisimizden
105 .. ,
v1
MEKTUPLA
1
Br
Nisan Sonunda
ÇIKIYOR
İN Gİ LİZ CE
öğrenmiş
!simli, adresli 4000 vatandaş şa­
Mektupla eğitim devam ederken bir
yandan ela İstanbul'la yen~ açılan İngilizce
Konuşma Akademisinde yalnız İngiliz öğ­
retmenlerin ders verecekleri
hıttir.
Ciİl-4İZCE KURSU
yeni devre eğ time başlıyor. Yeni başlayan­
lar - ortalar ve ileriler için ayrı kurlar vardır. Gramer izahı bizzat Vmasollu Naci tarafından yapılan bu ~;urlarda Dr. Gordon
l.U. A. eğitim müşavirliği yapmaktadır. Siz'de kaydolmak iç n acele ediniz. Yerimiz çok
azdır.
Müracat Berhan Ekinci Fen / A
Miiracaat : GRAPHO · ENGLISH İstik!al
cad 284 - Beyoğlu (Tam Yerlimallar otobüs
durağı)
..
4"'4 • • • • • • • • • • • • 4 4 ..
T.C.
. .. .
~'
.
,..,,
'
iİRAATB NKASI
•
.
Kuruluş
Tarihi : 1863 ·
Yurt içinde 555 Şube ve Ajansı, dünyanın
her tarafındaki muhabirleriyle sayın
müşterilerinin emrindedir.
·zirai Krediler, her türlü b~nka
muameleleri.
I
•'
·Tasarruf hesapları için dolgun
para ikramiyeleri
.-~-------------'-'--~-- ....
.. ......
···- -

Benzer belgeler

OKU - Sultani

OKU - Sultani Güngör Tekçe

Detaylı