notlar - Infovet Dergi

Transkript

notlar - Infovet Dergi
ısı
stresi
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI
SEKTÖRÜ DERGİSİ
TEMMUZ 2015
139
Isı ve nem, laktasyondaki süt ineklerinde konforu
ve verimi etkilemektedir. Aşırı ısı stresi ise;
hastalık halleri, buzağılama ve laktasyon gibi
diğer stres kaynakları ile eş zamanlı yaşandığında
birçok vaka ne yazık ki ölümle sonuçlanmaktadır.
süt ineklerinde
ANC A.Ş, KANATLILARDA
MİKOPLAZMA ENFEKSİYONLARINI
MERCEK ALTINA ALDI SAYFA 46
YUMURTA ÜRETİMİNDE
İKİ BÜYÜK ŞEHİR; ÇORUM
VE SAMSUN SAYFA 80
DÜNYA KANATLI SEKTÖRÜ
VIV TÜRKİYE 2015’TE
BULUŞTU SAYFA 100
EDİTÖR
İNFOVET TEMMUZ SAYI 139
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım Hizmetleri
Tic. Ltd. Şti.
MEHMET AKTOP
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
ADRES: İ.KARAOĞLANOĞLU CAD.
YAYINCILAR SOK. NO: 10/4
34418 SEYRANTEPE / İSTANBUL
TEL: 0212 324 50 56
0212 324 50 59
FAX: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
Genel yayın yönetmeni
Veteriner Hekim Yağmur Ağcaoğlu
[email protected]
Yazı işleri sorumlusu
Veteriner Hekim gizem kutun
[email protected]
Veteriner Hekim Ayça Üvez
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Ender Yarsan
Prof. Dr. Erol Şengör
Prof. Dr. İsmet Türkmen
Vet. HekİM Enikö Kiraly
ART DİREKTÖR
EBRU DERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
EMEL VURAL
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
BANU SAYINÇ
[email protected]
DANIŞMA KURULU
PROF. DR. ŞAKİR DOĞAN TUNCER
PROF. DR. U. TANSEL ŞİRELİ
Prof. DR. AHMET ERGÜN
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
PROF. DR. EROL ŞENGÖR
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetİn
DR. SAİT KOCA
SÜLEYMAN ÖZTÜRK
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd.
Şti. 100 YIL MAHallesi MASSİT
MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE
GEZEGEN BİNASI NO: 202/A
BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar
izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner
hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel
içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 04-05
VetERİNER Hekim
YAĞMUR AĞCAOĞLU
Kemirgenlerin
verdiği zararı
durdurmak için
basit adımlar
Dünya kanatlı sektörü VIV TÜRKİYE
2015’te buluştu
Tavukçuluk sektörünün Türkiye’deki buluşma adresi olan VIV
TÜRKİYE 2015’te, yerli ve yabancı toplam 512 firmanın katılımıyla
üç gün boyunca en yeni ürün ve hizmetler sergilendi. Dünya
üzerinde düzenlenen diğer VIV fuarlarından farklı olarak sadece
tavukçuluk sektörüne yönelik düzenlenen ve bu yönüyle
dünyanın en büyük ikinci VIV fuarı oldu. VIV TÜRKİYE 2015
kapsamında fuarla birlikte eş zamanlı olarak düzenlenen seminer
ve panel gibi yan etkinliklerle de kanatlı sektörü ve bu sektördeki
en son teknolojiler ele alındı. İnfovet olarak biz de fuardaydık;
yabancı ziyaretçilere Türkiye Kanatlı Sektörü’nü anlatabilmek
için dergimiz çalışanlarının ve bizden hiçbir zaman desteklerini
esirgemeyen firmaların yoğun çalışmalarıyla fuarda oldukça ilgi
gören bir İngilizce sayı hazırladık. Ayrıntılar Temmuz sayımızda...
Yine değerli hocalarımızın yazılarıyla, firmaların bilgilendirici
köşeleriyle, toplantılarla, seminerlerle ve dünyadan son
gelişmelerle dopdolu bir sayıyla karşınızdayız. Geçen sayımızda
Ankara ile başladığımız yumurtacı ziyaretlerimize devam ettik;
Çorum ve Samsun’daki yumurtacıları ziyaret ettik; boğuştukları
hastalıkları ve beklentilerini konuştuk.
Bunlar hayat akarken yaşananlar, bir de başka gerçekler
var ki, hepimizin içini yaktı. Suruç’ta 20 Temmuz günü 32 can
aldılar bizden. Onlarcası yaralandı; kalbimiz sıkıştı, boğazımız
düğümlendi. Bu dünyaya fazla temiz, gözleri gülen 32 can. Güle
güle yiğit ve güzel çocuklar. Arkalarında oyuncaklar bırakarak
ölmek ancak yaşamın manasını kavrayabilmiş ve bu uğurda
mücadele edebilmiş olanların vasfıdır.
Auburn Üniversitesi
Ulusal Kanatlı
Teknolojisi
Merkezi’nden uzmanlar
etkili kemirgen
kontrolüne ilişkin
ipuçları veriyor.
SAYFA 130
SAYFA 40
SAYFA 98
Sevgiyle kalın!
Veteriner Hekim Gizem Kutun
SAYFA 92
İÇİNDEKİLER
30 > TURKTIPSAN-VİLSAN Büyük İşbirliği
TÜRKTIPSAN ile stratejik bir işbirliğine imza
atan Vilsan, serum ürünleri anlamında en üst
çıtalara ulaşacaklarını belirtiyor.
76 > Kurudaki inek ve ileri gebe
düvelerin tek rasyonla beslenmesi
Kuruya alınmış ineklerde yapılan tek rasyonla
besleme çalışmalarında, yaşanan sorunların
neredeyse ortadan kalktığı görülmüştür.
32 > Biyogüvenliğin temel prensipleri
Bütün bulaşmaları önleyen mükemmel
biyogüvenliğe ulaşmak mümkün değildir. Amaç,
bulaşmayı belirli bir seviyenin altına düşüren
biyogüvenlik prosedürü yaratmak olmalıdır.
SAYFA
76
Prof. Dr. İsmet Türkmen, ileri
gebe düvelerde ve kuruya
alınmış ineklerde tek yönlü
beslenme ipuçları veriyor.
80 > Yumurta üretiminde iki büyük
şehir; Çorum ve Samsun
Güneşli Aşı sponsorluğunda bu ay Çorum
ve Samsun’u ziyaret ettik. Yaşanan son
hastalıkları ve sektöre yansımalarını konuştuk.
36 > Doğru numune alma yöntemleri
Tüm tanı testlerinde birinci adım numunedir.
Numune düzgün alınmadığı veya işlenmediği
takdirde, yapılan test işlemi güvenilir olmaz.
40 > Yeni nesil fitaz enzimi: OptiPhos®
Kanatlı sektörü, endojen kaynaklı fitaz enzimi
yetersizliği nedeniyle ekzojen fitaz ürünlerinin
kullanımına yönelmiş ve bu yolla fosforun
önemli oranda değerlendirilmesi sağlanmıştır.
42 > BASF’den, hayvan beslenmesi ve
sağlığı alanında inovatif çözümler
Dünyanın lider kimya şirketi BASF’nin
düzenlediği Kanatlı Üretiminde Güncel
Gelişmeler Semineri, Türkiye, Orta Doğu ve
Kuzey Afrika bölgesinden katılımcıları ağırladı.
92 > Buzağılarda ölüm oranının
azaltılması için iki yönlü yaklaşım
Buzağılara Bio-Mos verilmesi ishallerinin
önlenmesini ve buzağı ölümlerine bağlı
maliyetlerin azaltılmasını sağlayabilir.
94 > ANC, Huvepharma® ile daha güçlü
ANC A.Ş; koksidiyostatlar, enzimler, doğal
büyütme faktörleri, dezenfektanlar ve
farmasötiler ile hizmet vermeye devam ediyor.
98 > Salmonella için IRP Teknolojisi
IRP teknolojisi ile kanatlının bağışıklık
sisteminde antikorlar üretilirken demir
düzenleyici proteinler de antijen olarak tanınır.
100 > VIV Türkiye 2015 buluşması
46 > ANC A.Ş, Mikoplazma
enfeksiyonları mercek altına aldı
SAYFA
100
VIV Türkiye 2015, dünya kanatlı
sektörünü bir araya getirdi.
Yoğun ilgi gören fuarda en yeni
ürünler sergilendi.
ANC A.Ş, mikoplazma enfeksiyonlarına dikkat
çekmek üzere düzenlediği toplantıyla, yeni
yapılanmasının ardından sektöre bilimsel
katkılarının sürdüreceğinin sinyallerini verdi.
52 > Boehringer Ingelheim Hayvan
Refahı Zirvesi Kanada’da gerçekleşti
Boehringer Ingelheim Kanada’nın Ontario
şehrinde yaklaşık 100 veteriner hekimin 11
ülkeden katılım gösterdiği bir yoğun katılımlı
bir toplantı gerçekleştirdi.
VIV TÜRKİYE 2015’te, yerli ve yabancı toplam
512 firmanın katılımıyla üç gün boyuna en yeni
ürün ve hizmetler sergilendi.
126 > Biyogüvenlik–üretim sigortası
Biyogüvenlik konusunda dikkat edilmesi
gereken noktaları değerli hocamız Prof. Dr. Erol
Şengör özetle aktarıyor.
128 > Hekimler “Tek tıp, tek sağlık”
çatısında buluştu
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından
düzenlenen sempozyumda “Tek sağlık”
kavramı ele alındı.
56 > Süt ineklerinde ısı stresi
Sıcaklık stresi, süt üretiminde, gebeliklik
oranlarında, yem ve su tüketimlerinde ciddi
olumsuz belirtiler açığa çıkmasına neden olur.
68 > Evonik’ten yeni standart ileal
sindirilebilirlik katsayıları
SAYFA
130
Rodentler kanatlı işletmelerin
en büyük baş belalarından
biridir. Peki, kontrolü hakkında
ne kadar bilgiye sahibiz.
İNFOVET 06-07
130 > Kemirgenlerin verdiği zararı
durdurmak için basit adımlar
Auburn Üniversitesi Ulusal Kanatlı Teknolojisi
Merkezi’nden uzmanlar etkili kemirgen
kontrolüne ilişkin ipuçları veriyor.
Standart ileal sindirilebilir amino asit sistemi
(SID), gerek toplam amino asit sistemine
gerekse görünür ileal sindirilebilir amino asit
(AID) sistemine kıyasla çok daha isabetlidir.
138 > Dolu dolu geçen SEVBAT Çalıştayı
72 > İşimiz imzamızdır
144 > Beyaz et sektöründe ikinci yaş
GMP’ye geçiş sürecini tamamlayan Damla
İlaç, sertifikaları ile kalitelerinin sürekliliğini
arttırmaya odaklı üretime devam ediyor.
Birlik ve beraberlikle beyaz et sektöründe
ikinci yılını dolduran HasTavuk Ailesi bir araya
gelerek yıldönümlerini kutladılar.
Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel
Araştırma Topluluğu tarafından düzenlenen
Sevbat 2015 katılımcılardan tam destek aldı.
NOTLAR
İnekler İçin Rüzgar
İndeksi Yaz Kış
Ayrı Önem Taşıyor
Hayvancılıkta “Doğru Bilinen
Yanlışlar” Paneli
Tahir S. Yavuz, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin düzenlediği “Doğru
Bilinen Yanlışlar” panelinde “Terk Edilmesi Gereken Alışkanlıklar” konulu bir
sunum yaptı. Ege Üniversitesi’nin 60.
kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen ve başkanlığını
Prof. Dr. Yavuz Akbaş’ın yaptığı panel-
de, panelistler Prof. Dr. Ahmet Alçiçek,
Prof. Dr. Nedim Koşum ile birlikte
yer alan Tahir S. Yavuz soru-cevap
bölümünde de kendisine yöneltilen
bazı soruları yanıtladı. Panel sonrası
panelistlere Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Figen Kırkpınar tarafından teşekkür
belgesi verildi.
Alltech yatırımLARINIZ İÇİN
sanal erişim kartı sunuyor
Geçtiğimiz Mayıs ayında
68 ülkeden 3.000’ü aşkın kişi
inovasyon, ilham ve dünyayı
değiştiren fikirlerin tartışıldığı
Alltech Rebelation Konferansı için
Amerika Birleşik Devletleri’nde
buluştu. Davetli konuşmacılar
arasında Orgeneral Colin Powell, eski
Procter & Gamble global pazarlama
sorumlusu Jim Stengel, Futurethink
CEO’su Lisa Bodell ve Kentucky
Üniversitesi erkek basketbol takım
koçu John Calipari gibi önemli
isimler yer aldı. İş dünyasını
dönüştürme stratejilerini tartışmak
üzere konuşmacılara Google,
McDonald’s, Whole Foods, JBS,
The HANOR Company, Buffalo Wild
İNFOVET 08-09
Wings, Dogfish Head Craft Brewery,
Maker’s Mark ve daha birçok önemli
kuruluştan uzman eşlik etti.
Önemli fikirlerin konferansla sınırlı
kalmaması gerektiğine inanan
Alltech, organizasyon sırasında
gerçekleştirilen tüm sunumların
kayıtlarını Alltech Idea Lab ile online
erişime açık hale getirdi. Alltech
Idea Lab, basın temsilcilerine
ve bu yılın Alltech Rebelation
katılımcılarına ücretsiz. Etkinliği
kaçıranlar da 195 $ karşılığında sanal
erişim kartı satın alabiliyor.
Bakış açınızı değiştiren bu konferansın
gelecek sene bir parçası olmak için, siz
de takviminize 22-25 Mayıs 2016 tarihini
şimdiden işaretleyin.
Kansas Üniversitesi
bilim adamları inekler
için bir rüzgar indeksi
oluşturdular. Örneğin
-7 °C’de saatte 10
mil hızla esen rüzgar
varlığında algılanan
sıcaklık rüzgarsız bir
havadaki -13 °C’ye
denk düşmektedir.
Eğer sıcaklık sıfır derecenin altına düşerse
ya da rüzgarda hissedilebilen eş değerli
sıcaklık sıfır derece
olursa ineklerin enerji
gereksinimleri % 20-30
oranında artış gösterir.
Sıcaklık kritik alt limit
altına indiğinde her
1 °C’lik azalışta ihtiyaç
% 1 oranında artar.
Ayrıca konfor bölge sıcaklığından her 1°C’lik
düşüş hayvanın sindirim yeteneğini % 0,2
düzeyinde azalmaktadır. İneklerde soğuk
stresinin bulunduğu
bölgelerde barınak
seçimi ve hayvanları
soğuktan koruyacak
çevre uygulamaları gereklidir. İnekler soğuk
havalarda birbirlerine
yakın durmak suretiyle
vücut sıcaklıklarını
korumaya çalışırlar.
Hayvanın ıslak
olduğu durumlarda
kritik sıcaklık yaklaşık 15 °C’ye kadar
yükselebilmektedir.
Kuru havada tüyler kabarık olacağından hayvanı soğuk havadan
koruyan bir battaniye
görevi görür. Sonuç
olarak süt sığırlarından
beklenen verim ancak
onlara optimum çevre
koşullarının sağlanmasıyla olasıdır.
Soya, yararlı bir ürün
olmasına karşın fazla
tüketilmesi çevre için
negatif etkiler oluşturur.
Avrupa Birliği
soya tüketimi
hayvansal
ürünlerde
gizli durumda
Belçika’da yapılan son
araştırma sonuçlarına göre,
ortalama bir AB vatandaşı yıllık
61 kg soya tüketimi yapıyor ve
bu soyanın büyük bir kısmını
hayvansal ürünlerden özellikle
de tavuktan alıyor.
Avrupa Birliği vatandaşlarının
tükettiği soyanın %93’ü
(57kg), dolaylı olarak
hayvansal ürünlerden geliyor.
En yüksek soya oranı % 79 ile
tavuk göğsünde bulunurken
onu 55 gr’da 35 gr soya oranı
ile yumurta takip ediyor.
Araştırmacılara göre Avrupa’da
yaşayan tüketicilerin birçoğu,
günlük en sevdikleri yemekler
içerisinde yumurta veya
çiftlik balıkları gibi ne kadar
soya olduğunu bilmeden
tüketiyorlar, çünkü ürünlerin
çoğu Güney Amerika’dan
gelen yemlerle beslenen
hayvanlardan üretilmekte.
İNFOVET 12-13
ATAFEN, BİLGİ-PAYLAŞIM TURLARINA
İÇ ANADOLU’DA DEVAM ETTİ
10-15 Haziran 2015 tarihleri arasında
WWS teknik danışmanı Lindell Whitelock ve
ATAFEN’den Dr. Nuran Yavuz, Vet. Hekim Neşet
Polatkan, Barış Terzi ve Burcum G. Ünal’ın da
katılımlarıyla bilgi paylaşım turları düzenlendi.
Tur kapsamında Konya Ereğli, Karaman ve
Aksaray’da süt sığırcılığı işletmeleri ziyaret
edildi. Lindell Whitelock buralardaki paylaşımlarında ağırlıklı olarak insan faktörü ve
yönetim üzerinde durdu. Fonksiyonel ineğin
tanımını yaparak; çiftliklerin sadece inekler-
den ibaret olmadığının ve insanlarla beraber
bir bütünlük arz ettiğinin altını çizdi. Rumen
sağlığının, buzağı kayıplarının, süt ve döl
veriminin kısaca tüm verimin insandan
geçtiğini belirten Whitelock, sanılanın aksine
bir çiftliğin en büyük maliyetinin yem ve
işletme giderleri değil, düve yetiştiriciliği ve
döl kaybının olduğunu ifade etti. Kaba yem
kalitesinin önemine de değinen L. Whitelock
önümüzdeki bilgi-paylaşım turlarında görüşmek dileğiyle ülkemizden ayrıldı.
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi
1979 mezunları Gönen’de buluştu
İstanbul Veteriner Fakültesi 1979
yılı mezunları Balıkesir Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mustafa Yetkin
ve Necmettin Tanrıver’in organizasyonuyla 19-21 Mayıs tarihlerinde
Gönen’de buluştular. Gün içerisinde
Gönen’de geziler yapan 79’lular
buluşmuş olmaktan büyük mutluluk
duydular. İki günlük buluşma esnasında 79’lulardan Canan Levent’in eşi
Vet. Hekim Zeynel Abidin Levent’in
doğumgünü de hep birlikte kutlandı.
Ayrılik gününde sınıf arkadaşları birbirlerine doyamadıklarını ifade ederek daha sık buluşma kararı aldılar.
NOTLAR
Çin-Avustralya
Serbest Ticaret
Anlaşması çiftliklere
yarar sağlayacak
Avustralya Ticaret Bakanı Barnaby Joyce,
2014 yılında Çin’e 9 milyar dolar civarında
ihracat gerçekleştirdiklerini ama bunun
% 30’unun vergiler ve diğer kesintilere gittiğini
hatırlatarak bu sebeple Avustralyalı üreticilerin
rekabette güçsüz kaldığını ve daha düşük kar
marjlarıyla çalıştığını belirtti. Joyce, ChAFTA
sonrası, bu vergilerin ortadan kalkmasıyla
sağlanacak tasarruftan ilk yıl 188 milyon
doların dana, koyun, kanatlı hayvancılık, deniz
ürünleri gibi birçok sektöre yatırım olarak
sunulacağını belirtti. Joyce bu anlaşmanın
en çok çiftlik sahiplerine yarar sağlayacağını
belirtip artık hem rekabet güçleri olacağını hem
de daha karlı iş anlaşmaları yapabileceklerini
ekledi. Joyce anlaşma sonrası, hali hazırda
Çin ile serbest ticaret anlaşmaları bulunan
Yeni Zelanda ve Şili gibi piyasadaki rakipleri
ile aynı seviyeye geleceklerini, ayrıca bu
tür anlaşmaları olmayan Amerika ve Avrupa
Birliği ülkelerine karşı da avantajlı konuma
geçeceklerini söyledi.
Dr. Giovanni Gnemmi
GIOVANNI GNEMMI İLE AYDIN VE KONYA
EREĞLİ BÖLGESİ’NDE HIPRA SEMİNERLERİ
Veteriner ultrasonografi ve
reprodüksiyon yönetimi alanında
dünyaca ünlü uzman Dr. Giovanni
Gnemmi Hipra Türkiye’nin davetiyle
Türkiye’yi ikinci kez ziyaret etti.
Dr. Giovanni, Hipra Türkiye tarafından
düzenlenen seminerler çerçevesinde
Aydın ve Konya Ereğli’de veteriner
hekimlere sunumlar yaptı. Dr. Gnemmi
daha önce ülkemizde ve İtalya’da yine
Hipra Türkiye tarafından düzenlenen
organizasyonlarda Veteriner Hekimlere
yönelik teorik ve uygulamalı eğitimler
vermişti. “Folliküler dinamikler ve reprodüksiyon yönetiminde senkronizasyon programları” konulu seminerlere
İNFOVET 14-15
bölge veteriner hekimleri tarafından
gösterilen ilgi çok fazlaydı.
Aydın’da; Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyeleri ve bölgedeki süt
işletmelerinin veteriner hekimlerinin
de katıldığı seminer, alanında uzman
katılımcıların ve serbest veteriner
hekimlerin varlığıyla mesleki bir forum
havasında geçti. Yoğun seminer programı çerçevesinde fırsat buldukça
bölgedeki önemli süt işletmelerini de
ziyaret eden Giovanni Gnemmi, Efeler
Çiftliği ziyaretinde, Sürü Yönetimi
Müdürü Veteriner Hekim Olgu Çelik ile
Türkiye’de ki büyük işletmelerin reprodüktif sorunları hakkında sohbet etti.
NOTLAR
Yumurta, pahalı protein
tozlarını yendi
Yumurta
üretimindeki
artış yüzleri
güldürdü
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK), Şubat 2015 “Kümes
Hayvancılığı Üretimi”
istatistiklerini açıkladı. Buna göre;
tavuk yumurtası üretimi Şubat
ayında bir önceki aya göre % 8,1
azalırken, bir önceki yılın aynı
ayına göre % 2 arttı. Kesilen tavuk
sayısı Şubat’ta 88 milyon adet,
kesilen hindi sayısı ise 369 bin
adet oldu. Kesilen tavuk sayısı
Sporcu beslenmesinde
kayıtlı beslenme uzmanı olan
Anita Bean, “Aşırı protein tüketimi oldukça gereksiz, hızlı
veya fazlaca kas oluşumuna
neden olmaktadır” dedi. Anita
Bean, spor sonrası birkaç
yumurta tüketmenin vücudun
kas yenilemesi için ihtiyacı
olan proteini sağlayacağını ve
ilave protein tozuna ihtiyaç
olmadan % 100 doğal yöntemlerle gerekli besinin vücuda
alınacağını belirtti.
Protein barları ve içecekleri
marketlerde çabuk ve güçlü
kaslara sahip olmak için en iyi
yol olarak lanse edilse de, gerçek gıdadan genelde pahalı
olan bu ürünler ilave bir yarar
sağlamamaktadır.
Halk arasında bu konuda
çeşitli tereddütler olsa da,
yumurta en yüksek proteine
sahip ve kolay ulaşabilen bir
gıda konumundadır. Yumurta
pahalı olmayan bir protein
deposu olup alternatif protein
kaynaklı gıda olan tavuk göğsü ve balık gibi ürünlerden de
oldukça ucuzdur.
Spor beslenme uzmanları,
spordan sonra vücudun 15 - 20
gram protein ihtiyacı olacağını
belirtmekte ve bunun da omlet
ya da haşlanmış yumurtadan
çok daha rahat karşılanabileceğini söylemektedir.
Şubat ayında bir önceki aya göre
% 4,4 azalırken, bir önceki yılın
aynı ayına göre % 10,4 arttı. Şubat
ayında kesilen hindi sayısıysa bir
önceki aya göre % 5,5 azalırken,
önceki yılın aynı ayına göre
% 14,5 arttı. Bu rakamlar ışığında,
takvim etkisinden arındırılmış
seriye göre tavuk eti üretimi
önceki yılın aynı ayına göre % 11,2
artmış oldu.
Yumurta üretimi 1 milyar
514 milyon adede yükseldi
Türkiye’nin yumurta üretimi, Mart ayında bir önceki aya
göre % 6,2 artarak 1 milyar 514 milyon 522 bine yükseldi. TÜİK,
Mart ayına ilişkin “Kümes Hayvancılığı Üretimi İstatistikleri”ni
açıkladı. Buna göre, yumurta üretim miktarı, aylık bazda % 6,2,
geçen yılın aynı ayına göre de % 3,6 artış gösterdi. Martta
1 milyar 514 milyon 522 bin tavuk yumurtası üretildi. Bu ay da,
kesilen tavuk sayısı bir önceki aya göre % 13,8 artarak
100 milyona çıktı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış
seriye göre tavuk eti üretimi bir önceki aya göre % 1 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış seriye göre ise tavuk eti üretimi bir
önceki yılın aynı ayına göre % 9,9 arttı.
İNFOVET 16-17
NOTLAR
Rusya 6 senelik
Kolombiya sığır eti
ihracat yasağını
sonlandırdı
Rusya Gıda Sağlığı Yetkili Birimi
Rosselkhoznadzor, 2009 yılından beri şap
hastalığı yüzünden süregelen Kolombiya
ihracat yasağını kaldırdı. Kolombiya Tarım
Enstitüsü’nden (ICA) yapılan açıklamada;
Rus pazarının Narino bölgesine yapılan, sığır,
kuzu, domuz ve diğer mandıra ürünlerinin
teminine izin verilmeye başlandı.
Narino dışındaki bölgelerde ise yasak
bulunmazken son olarak geçtiğimiz sene
toplamda 1303 ton sığır eti ihracatı yapılmıştı.
ICA Genel Menajeri Luis Humberto Martinez
Lacoutre gelişmenin iki ülke arasındaki iyi
ilişkileri ve güven ortamını kuvvetlendirdiğini
belirtti. Buna ek olarak, yasağın kalkmasının
Narino’daki üretim çiftlikleri için yeni bir fırsat
olduğunu, bu sayede Kolombiya ihracatının
merkezinin değiştiğini belirtti. Şap aşılamaları
Kolombiya genelinde aktif olarak devam
ediyor ve yetkililer, çiftçileri olası salgınları
dikkatle izleme ve şüpheli durumlarda acilen
bildirme konusunda ısrarla uyarıyorlar.
YEM-VİT VIV 2015 İSTANBUL FUARININ GÖZDELERİNDEN OLDU
1987 yılından itibaren kanatlı, büyükbaş,
küçükbaş ve balık gruplarında; tüm yem
katkı maddeleri ve premiksler konularında
üretici ve distribütör şeklinde faaliyet
gösteren Yem-Vit; misyonu gereği iş
ortaklarının verim, performans ve karlılıklarını
arttırmalarında sektördeki yenilikleri takip
İNFOVET 18-19
edebilmeleri için düzenlenen fuarlarda yerini
almaktadır. Bu bağlamda dünyanın en önemli
tavukçuluk fuarlarından biri olarak kabul
edilen VIV Türkiye fuarında YEM-VİT yerini
aldı. Hazırlamış olduğu stand tasarımı ve
uzman kadrosunun ilgisi ile fuarın en gözde
firmalarından oldu.
YEM-VİT distribütörlüğünü yaptığı firmaların
ürünlerini daha aktif tanıtabilmek için,
her firmadan davet ettiği uzman kişilerle,
misafirlere bilgiler aktarmakla beraber, iş
ortaklarının ürünlerle ilgili sorularına da
cevap bulmalarına da imkan sağlamıştır.
YEM-VİT Genel Müdürü Onat Onater
yaptığı bilgilendirmede; özellikle ihracata
yönelik olarak yaptıkları çalışmalardan, yeni
pazarlara girmenin öncelikle ülke ekonomisi
daha sonra firmalarına sağlayacağı
katkılardan bahsetmiştir. Onater, özellikle
bu tarz sektörel fuarların üreticilerle doğru
alıcıları buluşturmada etkili olduğunu belirtti.
Sektörel fuarların öneminin bilincinde olan
YEM-VİT düzenlenecek olan diğer fuarlarda
da yerini alacak, öncelikle ülkemizi ve daha
sonra misyonuna uygun olan duruşunu
en iyi şekilde temsil edecektir. Sektördeki
üreticilerin, dünyadaki ve Türkiye’deki yeni
gelişmelerden bilgi sahibi olmasının önemini
bilen YEM-VİT’in, kendi ürünlerinin tanıtımı
yanında güncel durumların da görüşüldüğü
bu tarz fuarlara katılım sağlaması, üreticiler
tarafından saygıyla karşılanmaktadır.
NOTLAR
Rusya hindi eti
ithalatında
düşüş
yaşanacağını
öngörüyor
Verilere göre
2010-2013
arası ithalatlar
kademeli olarak
düşürüldü.
2014 yılında Rusya 5.000 ton hindi eti ithalatı gerçekleştirdi ve Rus
analistlere göre ülkede artan üretim
ithalatı büyük ölçüde engelledi.
Araştırma şirketi verilerine göre
Rusya, 2012’deki 40.000 ton ithalatını 2013’te 11.800 tona düşürerek
% 41 oranında gerçekleştirmişti.
Resmi istatistiklere göre 2014’ün ilk
yarısında ülke 3.800 ton hindi eti
ithalatı gerçekleştirdi ve 2014’un
ikinci yarısında ithalatlar hem
rubledeki devalüasyondan hem de
Rus otoritelerinin ambargosundan
dolayı bıçak gibi kesildi. Ülkenin en
büyük ithalat yaptığı ülke Brezilya
olurken 2013 yılında Brezilya’dan
toplam tüketimin neredeyse yarısı
olan 6.000 ton hindi eti ithalatı
yapıldı. Önceki en büyük tedarikçi
Fransa iken son yıllarda bu ülkeden
ithalatlar büyük ölçüde düştü.
Hindistan’da aşırı sıcaktan dolayı
tavuk fiyatları uçuşa geçti
Times of India gazetesinin haberine göre, Hindistan’daki 17 milyon
kanatlının aşırı sıcaklardan ölmesinin ardından ülkedeki yem fiyatları
düşerken tavuk fiyatlarında rekor
artışlar yaşanıyor. Ülkede hava sıcakları 45°C’yi aşarken hayvanlarla
birlikte insan ölümleri de yaşanmaya başladı. Tavuk ölümlerinin
ardından, ülkenin batısında tavuk
satış fiyatları kg başına 95 Rupi’ye
(1.49 USD) sıçrarken bir ay içinde
% 35 artmış oldu. Maharashtra’da
yaşanan dana yasağı da tavuk
fiyatlarının artmasında diğer bir
İNFOVET 20-21
etken olarak gösteriliyor. Sektör
otoriteleri, sıcaklığın Haziran ayında
da aynı ya da daha yüksek seyretmesi halinde maliyetlerin ve doğal
olarak fiyatların daha da artabileceğini belirtiyor. Yine otoritelere
göre, tavuklar 45°C’nin üzerindeki
sıcaklıklara kanatlıların çok fazla
dayanamayacak ve bu da ülkedeki
kanatlı hayvan sektörüne daha da
büyük bir darbe vuracak. Normal
şartlar altında, Mayıs ve Haziran
ayları ülkenin en sıcak ayları fakat
Hindistan’da bu sene mevsim üstü
sıcaklıklar yaşanmaktadır.
Çin ve Brezilya iki taraflı
ticaret anlaşması imzaladı
Çin Devlet Başkanı
Li Keqiang ve Brezilya
Devlet Başkanı Dilma
Roussef’in gerçekleştirdiği bir dizi görüşmenin
ardından, iki taraf da
Çin-Brezilya Yüksek Düzey
Koordinasyon ve İşbirliği
Komitesi’nin kurulması
konusunda anlaşma sağladı. Komite iki taraf içinde
endüstriyel yatırımlar üzerinde çalışacak. İki taraf
birçok sektörde iş birliği
sağlayacak olup, başlıca
olarak gıda ve gıda işleme,
yenilenebilir enerji, tarım
ve hayvan hizmetlerinde
iş birliğine gidecekler. Aynı
zamanda altyapı, lojistik,
enerji, maden ve tarım
işleme konularında gelişim
sağlanmasını amaçlamaktadır. Anlaşma ayrıca
kanatlı hayvan sektörü
yanı sıra sığır ve domuz
ticaretini de içermektedir.
Bay Li, Brezilya ziyaretinin
ardından benzer hususlarda temas sağlamak üzere
Kolombiya, Peru ve Şili’yi
ziyaret edecek.
NOTLAR
İnsani ötenazi
yöntemi: N2GF
Fare geni, TB
kontolünde
anahtarı
elinde tutuyor.
Bilim adamları tüberküloza
dirençli inekler geliştirdi
Çinli bilim adamları genetik olarak
modifiye edilmiş 13 tüberküloz enfeksiyonuna duyarlı inek geliştirmeyi
başardı. TALEN olarak adlandırılan bir
gen düzenleme aracını kullanarak SP110
fare genini yerleştiren bilim adamları
Holstein-Friesian ırkı sığırlarda bu modifikasyonunun başarılı olduğunu ortaya
koydular. Şu ana kadar 23 transgenik
sığır üretildi ve 13’ü erişkin dönemlerine
kadar hayatta kalmayı başardı. Mycobacterium bovis, üç transgenik ineğin
ve üç kontrol grubu ineğin akciğerlerine
yerleştirildi ve bu hayvanların tamamı
16 haftalık iken enfeksiyona bağlı olarak
yaşamlarını kaybetti. Bilim adamları
sonrasında, akciğer, lenf nodülleri,
dalak ve karaciğer üzerinde lezyonları
inceledi. Bir transgenik inekte hiçbir
lezyon belirtisi görülmez iken, diğer iki
transgenik ineğin organlarında belirgin
bir şekilde bakteri yükü az olan enfeksiyona bağlı hafif lezyonlar görüldü. Bir
başka çalışmada ise, dokuz tansgenik
inekten altısı hiçbir TB enfeksiyonu
belirtisi göstermemiş; kalan 3 hayvanın
ise akciğerinde ve lenf nodüllerinde
minimal derecede zarar oluşmuştur.
Oksijenin var olmaması, N2GF
(N2 Gas Foam) teknolojisinin
temelini oluşturmaktadır. Ancak
karbondioksit ve karbondioksit ile
argon gazı karışımı ile uygulanan
yöntemlerden bazı özellikleri
ile ayrılmaktadır. Bu iki yöntem
arasındaki en büyük fark aslında
hayvanın ölümünün “medikal
nedenle” gerçekleşmesidir.
Kanatlıların karbondioksit gazi ile
ötenazisi hipoksiye neden olurken,
nitrojen köpüğü kullanımı anoksiye
neden olmaktadır. Hipoksinin
aksine anokside, hayvanlarda kafa
sallama ve kasılma davranışları
gözlenmez, hayvanlar ölmek
üzere olduklarını farketmezler.
Ayrıca bu yöntemin işletmede
kurulumu ve uygulanması için
gereken harcamalar da düşüktür.
Tesise gereken ekipmanlar,
nitrojen basınç tanı veya
nitrojen jeneratörü, su ve sabun
için tazyikli hortum ve köpük
püskürtücü ile sınırlıdır.
Akıllı telefonlar kandaki
parazit varlığını ortaya koyuyor
Akıllı telefonlar parazitlerin kandaki kıvrılma hareketlerini algılıyor.
Bu hızlı test Orta Afrika’da hastalık
eradikasyon programlarının listesinin başında olan iki parazitik
hastalığın mücadelesinde
kullanılıyor. Elimine edilmek
istenen bu iki parazit hastalık
onchocerciasis (nehir körlüğü) ve
Lenfatik fllariasis (LF) olmakla birlikte,
bu iki hastalığın en etkili tedavisi
Ivermectin (IVM) ile yapılmakta ve
birçok yan etkisi bulunmakta; Loa loa
parazitlerinin sayılarına bağlı olarak
hastalarda ölüm dahi şekillenebilmektedir. Kamerun yapılan CellScope
sisteminin küçük çaplı denemeleri
sonucunda bilim adamlarının Science
Translational Medicine Dergisi’ndeki
raporlarına göre sistem oldukça başarı göstermiştir. Cihaz, film ile çalışıyor
ve kandan küçük iğnelerle aldığı
örnekteki L. Loa parazitlerinin hareketlerini analiz ederek parazit sayısını
tahmin ediyor. Çıkan sonuç da, sağlık
çalışanlarının, hastanın İvermectin ile
tedavi edilip edilemeyeceğinin kararını
vermesine yardımcı oluyor.
NOTLAR
Bu sayede hem ülkede iş fırsatları
artacak hem de ihracatlar ile
yabancı ülke paralarının ülkeye
girişi sağlanacak.
Brezilya, Çin’de et
ihracatı için yeni
pazarlar arıyor
Gana Hükümeti, kanatlı
sektörünü iyileştirmek için
yüksek bütçe ayırma sözü verdi
Gana Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr. Hanna Louisa Bisiw, Gana
hükumetinin yakin zamanda Gana kanatlı hayvan sektörünü iyileştirmek
ve yeniden düzenlemek için milyonlarca Gana Cedisi (Gana para birimi)
sağlayacağını açıkladı. Bakanın açıklamasında ayrıca bu bütçeyi
bulmak için mücadelelerin sürdüğünü ve kolay olmasa da çok yakın
zamanda bütçenin sağlanıp sektörün hizmetine sunulacağı belirtildi.
Dr.Bisiw; “Kaynağın yakın zamanda sağlanacağını ve kanatlı hayvan
çiftliklerine ulaşacağını umuyoruz ve bu kaynağın günlük tavuk, yem,
ilaç ve diğer çeşitli sektör ürünlerini kapsayan yüksek değerli kazanımlar
sağlayacağını düşünüyoruz.
BESD-BİR’den
sevindiren
Irak haberi
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin
(IKBY) Mayıs ayında durdurduğu
Türkiye’den tavuk ithalatına
yeniden başlayacağı yönündeki
açıklama, kanatlı sektöründe
sevinçle karşılandı. BESD-BİR
Başkanı Sait Koca, daha önce
durdurulan Türkiye’den tavuk eti
ithalatının başlayacağını bildirdi.
Irak’ta gerekli incelemeleri
tamamladığını ifade eden Koca,
“Yaklaşık 2 aydır Irak’ı ikna etmek
için çaba gösteriyorduk. İthalat
yapamadıkları için onlar da sıkıntı
çekiyordu” dedi.
Brezilya Hayvan Proteini Birliği (ABPA), Brezilya
İhracat Ürünleri ve Yatırımlari Ajansı (ApexBrezilya) ile ortak olarak Shanghai’daki fuara
katıldı. ABPA, Brezilya’da üretilen yumurta,
tavuk ve domuz ürünleri için fuara katılan
Çinli ithalatçılara ulaşıp yeni pazarlar bulmayı
amaçlıyor. Hatta ihracatların artması için özel
bir oda hazırlandı ve sadece Çin’e hizmet edecek
yedi kanatlı hayvan tesisi ile bir domuz tesisisin
açıldığı sürekli olarak duyuruluyor. ABPA’nin
Çin’deki projesinin bir parçası olarak Başkan
Yardımcısı Ricardo Santin de hükumet yetkilileri
ve yerel üretim liderleri ile sürekli toplantı
yapıyor. Santin, “Çin pazarındaki bu aksiyon
çok kritik bir zamanlama halinde. 29 kalifiye
tesisimizle, ayda 24 ton üretim sağlayarak
ihracatlarımızı arttırmalıyız“ dedi.
NOTLAR
Kadın yetiştiriciler için
eğitim seferberliği
Köylerde verdiği eğitimlerin yanı sıra akademileri, tematik TV kanalları ve internet
portalları ile kadın yetiştiricileri destekleyen Matlı A.Ş., Halkla İlişkiler Çalışmaları
Yarışması’nda Kurumsal İletişim kategorisinde birinciliğe layık görüldü.
Matlı AŞ Pazarlama Direktörü
Yasemin Eren, amaçlarının aile
bütçelerine katkıda bulunarak,
bir anlamda köyden kente göçü
önlemek olduğunu söyledi.
bilhassa bu işle uğraşan kadın
yetiştiricilerimizin eğitimini her
zaman çok önemsedik. Matlı olarak bunu ülkemiz ve sektörümüz
adına stratejik bir mesele olarak
belirledik ve buna göre hareket ediyoruz. Sağlıklı nesillerin
sürdürülebilirliği, verimli, kaliteli,
tarım ve hayvancılığın yapılması
ve gelişmesini amaçlıyoruz.
Kadın yetiştiricilerinin eğitimine
yönelik projemiz büyük bir başarı
ile devam ediyor ve yoğun ilgi
görüyor” dedi.
Ü
lke genelindeki 6 fabrikasında yılda 2 milyon
ton hayvan yemi üreten
Matlı’nın, tarım ve hayvancılık
sektöründe büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğiyle
ilgilenen kadınların eğitimine
yönelik 2014 yılı başında start
verdiği proje kapsamında çeşitli
bölgelerdeki 50 köyde bugüne
kadar yaklaşık 2 bin kadına
uygulamalı ve teorik eğitim
verildi. % 80 oranında kadınlar
tarafından yapılan hayvan bakım
ve besleme işinin daha verimli
hale getirilerek, aile bütçelerine
katkıda bulunulması, böylelikle
köyden kente göçün durdurulması hedeflenen projede uzman
ziraat mühendisleri ve veteriner
İNFOVET 26-27
hekimler tarafından 2015 sonuna
kadar toplamda 3 bin 500 kadın
yetiştiriciye eğitim verilmesi
planlanıyor. Köylerde verilen eğitimlerin yanı sıra Karacabey’deki
Ömer Matlı Akademi Ar-Ge Çiftliği’ndeki uygulamalı eğitimler, tematik TV kanallarına yayınlanan
eğitim programları ve “Hayvancılık Akademisi” isimli portal ile
desteklenen proje, Bursa Halkla
İlişkiler Derneği’nin ulusal çapta
düzenlediği “Halkla İlişkiler Çalışmaları Yarışması”nda “Kurumsal
İletişim” kategorisinde birincilik
ödülüne layık görüldü.
Aldıkları ödülle ilgili memnuniyetlerini belirten Matlı AŞ
Yönetim Kurulu Başkanı Özer
Matlı, “Hayvancılık alanında ve
Ekibimizle gelen başarı
Çalışmalarının bir ekip işi olduğunu belirten Eren, Ömer Matlı
Akademi’de ve ona bağlı Hayvansal Üretim Eğitim ve Araştırma
Merkezi’ndeki eğitim çalışmaları
hakkında bilgi verirken, Matlı
Grubu bünyesindeki pazarlama
departmanında tamamı kadın
yöneticiler ile birlikte çalıştığını
da sözlerine ekledi.
Eren, projenin devam ettiğini
ve 2015 yılında 1500 yeni kadın
yetiştiriciye ulaşacaklarını belirtirken, “Şirket içinde satış ve
pazarlama birimlerinin ortaklaşa gerçekleştirdikleri eğitim
faaliyetleri ile başarılı bir ekip
çalışması örneği oluşturduk.
Bu anlamda Marka yöneticisi
Ziraat Yüksek Mühendisi Merve
Sever’e, Marka Yönetici Yardımcısı Veteriner Hekim Meryem
Türkiye’de bir ilk
Yapılan araştırmalara göre,
Türkiye’de hayvancılık
sektörüyle uğraşan ailelerde kadınların % 80 - 90
oranında birebir işin içinde
olduklarını vurgulayan Yasemin Eren, “Bu veri ışığında Matlı olarak Türkiye’de
bir ilke imza atarak, kadın
yetiştiricileri için bir eğitim
seferberliği başlattık. Tarım
ve hayvancılığın gelişimi
için uzmanı olduğumuz
hayvan besleme alanındaki bilgi ve birikimlerimizi kadın yetiştiricilerle
paylaşarak verimli, kaliteli
hayvancılığın yapılması ve
gelişmesini amaçlıyoruz”
diye konuştu. Hayvancılıkla
uğraşan kadınlara eğitim
vermek üzere ülkemizin
dört bir tarafında köy köy
dolaştıklarını bildiren Yasemin Eren, projenin sadece
köylerde verilen eğitimlerden oluşmadığını kaydetti.
Gönen Alkaç’a, Halkla ilişkiler
Yöneticisi Melek İbiş’e ve Ömer
Matlı Akademi Müdürü Veteriner
Hekim Serdar Sızmaz’a ve tüm
satış ekibimize teşekkürlerimi sunuyorum. Bursa Halkla
İlişkiler Derneği’nin ulusal çapta
düzenlediği ‘Halkla İlişkiler Çalışmaları Yarışması’nda ‘Kurumsal
İletişim’ kategorisinde birincilik
ödülüne layık görülmemiz ne
kadar doğru bir iş yaptığımızın
kanıtı oldu” dedi.
TOPLANTI
İnterhas A.Ş. Pazarlama
Müdürü Gürcan Öner
ürünler ve hastalıklara
yönelik sunumlar
gerçekleştirdi.
İnterhas’tan F
altın
standartta
çözümler
Geleceğin veteriner hekimlerini desteklemeye
devam eden İnterhas Hayvan Sağlığı, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde
öğrencilerle buluştu.
İNFOVET 28-29
akülte yönetimi ve çok
değerli hocaların yanı
sıra, son sınıf öğrencilerinin de oldukça yoğun
katılımı ile gerçekleşen toplantıda; İnterhas A.Ş. Pazarlama
Müdürü Gürcan Öner’in ürünler
ve hastalıklara yönelik çözüm
önerilerinde bulunduğu sunum,
veteriner fakültesi öğrencileri
ve akademisyenler tarafından
ilgiyle karşılandı. Türkiye’nin
kronik sorunu mastitise karşı
çözüm önerilerinin de anlatıldığı
seminerde; doğduğu gün buzağılara yapılabilen, hem koruyan
hem de tedavi eden, koruyucu
ve tedavi edici dozu aynı olan,
gebe hayvanlarda da güvenli ve
5 yıl bağışıklık sağlayan, Trikofi-
tozis aşısı TRİCHOBEN’in ‘’Mikotik
Mastitis’’ için altın standart bir
çözüm olduğu vurgulandı.
Ayrıca, gebe inek ve gebe
düvelere uygulandıktan sonra
kolostrum ile buzağılarda Rotavirüs, Coronavirüs ve enteropatojenik E.Coli’nin neden olduğu buzağı ishallerini önleyip, buzağıları
ölmekten kurtaran, ayrıca ikinci
bir fayda olarak da doğum yapan
annede ‘’Coli Mastiti’’ oluşmasını
engelleyen KOLİBİN RC NEO’nun,
E.Coli’nin hem somatik hem de
kapsül antijenlerini içeren piyasadaki tek aşı olduğu, bu sayede
KOLİBİN RC NEO’nun hem buzağı
ishalleri hem de ‘’Coli Mastiti’’ne
karşı kesin çözüm sağlayan altın
standart bir aşı olduğu belirtildi.
Sonrasında, D6 potensinde
üretilmeye başlandıktan sonra
etkinliği daha da artan, dört ana
etkisi (demarkatif, rezorptif,
rejeneratif ve antiflojistik) ile
hem hasarlı meme dokusunu
iyileştirerek mastitis sorununa
kesin ve kalıcı çözüm getiren,
hem de somatik hücre sayısı ve
hemolaktiya oluşumunu engelleyerek çoklu faydalar sağlayan,
THERANEKRON D6’nın mastitis
ile mücadelede altın standart bir
ürün olduğu anlatıldı.
Bilimsel etkinlik, soru cevap
bölümünden sonra sona erdi.
Toplantı sonunda Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Murat
Yarım, İnterhas Hayvan Sağlığı
yetkililerine, veteriner fakültesi
öğrencilerine yönelik katkılarından dolayı teşekkür etti.
KONU toplantı
TURKTIPSAN ile birliktelikleri
sadece yurtiçi ile sınırlı olmayan
Vilsan’ın anlaşmaları içerisinde
ihracat ayağı da mevcut.
Turktıpsan-Vilsan
arasındaki büyük işbirliği
Türkiye’de polipropilen (PP) torba ile parenteral solüsyon üretimi yapan ilk firma
olarak faaliyetlerine başlayan TURKTIPSAN (TTS A.Ş.) ile görüşmeleri sonrasında
stratejik bir işbirliğine imza atan Vilsan, bu birliktelik ile parenteral solüsyon ürünleri
anlamında veteriner ilaç pazarında en üst çıtalara ulaşacaklarını belirtiyor.
K
alite anlayışları ile
beşeri ilaç sektöründe Avrupa’da üretilen
sistemi hayvan sağlığına
entegre etmeyi hedefleyen Vilsan, 30 ülkeye ihracat yapan bir
firma olarak parenteral solüsyon
ürünleri anlamında aldıkları ciddi
talepler sonrasında TURKTIPSAN ile başlattığı görüşmelerini
sonuçlandırdı ve yeni ürünler
İNFOVET 30-31
ile veteriner ilaç sektöründe
bir numara olmayı hedeflediklerini belirtti. Sağlık Bakanlığı
GMP belgelerinin yanısıra Tarım
Bakanlığı’ndan GMP belgelerini
alan ve beşeri ürünler pazarında
büyük söz sahibi olan TURKTIPSAN, Vilsan ile partnerliği
sayesinde sadece beşeri ağırlıklı
değil, veteriner ilaç sektörüne de
yeni bir bakış açısı getirecektir.
HER DAİM SOSYAL
SORUMLULUK BİLİNCİ
İlk stratejik yatırımı Parenteral Solüsyon (serum) üretimi
ile sağlık sektöründeki öncül
faaliyetlerine başlayan ve her
anlamda müşteri odaklı bir
yönetim anlayışı benimsemiş
olan TURKTIPSAN, sağlık sektöründe kaliteyi ön planda tutarak
planlı yönetilen kalite iyileştirme
süreçlerini işletme, katılımcı
bir yaklaşımla yenilik yaratarak
performansında sürekli gelişme
yaratma ve üst düzey teknoloji
kullanarak en kaliteli ürünleri
üreten, pazarda öncelikle tercih
edilen uluslararası bir kuruluş
olma misyonları ile yoluna
devam etti.
Dinamik bir işletme organizasyonuna sahip olan TURK-
TIPSAN, üretim süreçlerini
zorlaştırmasına ve maliyetleri
artırmasına rağmen, sosyal sorumluluğu gereği, polipropilen
(PP) torba ile parenteral solüsyon üretimi yapıyor. Bu konuda
ülkemizde ilk ve öncül olan
firma, keskin fiyat rekabetine
ve yüksek maliyetine rağmen,
kullanım kolaylığı ve insan sağlığı bakımından azami güvenlik
sağlayan bu ürünü kullanıcılara
sunmaya devam etme kararlılığında olduklarını belirterek,
hem sahip oldukları ileri teknolojiyi etkin ve verimli kullandıklarını hem de kaliteli ürünler ile
insan sağlığını önemsediklerini
ortaya koyuyor.
HER YÖNÜYLE DOST BİR ATILIM
Sağlıklı, doğa dostu, ilaç
geçimliliği yüksek ve uzun
stabilite süresi bulunan polipropilen şişelerde parenteral
solüsyon üretimine Türkiye’de
henüz beşeri ilaç sektöründe
geçilmeden, Vilsan-TURKTIPSAN
işbirliği ile veteriner ilaç sektöründe bir ilk olmanın adımları da
atılmış oluyor. PVC torbalarda iki
yıllık muhafaza süresi mümkün
olurken, TURKTIPSAN, PP (polipropilen) torbalarda stabilite
çalışmaları yaparak üç yıllık
stabilite süresi çalışmalarını
uzun zaman önce tamamlamış,
Sağlık Bakanlığı’ndan onay-
lanmış ürünlerini beşeri tıpın
hizmetine sunmuştur. Veteriner
ürünlerde de kullanılacak olan
PP (polipropilen) şişelerde üç
yıllık stabilite çalışmaları da bu
doğrultuda devam etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün de
önerdiği ilaç geçimliliği yüksek,
hassas, doğa ve canlı dostu,
geri dönüşümü büyük oranda
mümkün olma özellikleri ile PVC
torbalardan ayrılan PP (polipropilen) parenteral solüsyon
şişelerinin üretiminin her adımı,
cGMP ve cGLP kurallarına uygunluk dahilinde TURKTIPSAN
Kalite Yönetim Sistemi tarafından titizlik ile takip edilmektedir.
BEŞERİDEN BİR ADIM ÖTEYE
TURKTIPSAN ile birliktelikleri
sadece yurtiçi ile sınırlı olmayan
Vilsan’ın anlaşmaları içerisinde
ihracat ayağı da mevcut. 30
ülkeye ihracat gerçekleştiren
ve bu ülkelerde distribütör ağı
olan Vilsan’ın, özellikle Ortadoğu,
Avrupa ve Uzakdoğu’dan ciddi
talepleri var.
Türkiye de henüz büyük hacimli parenteral solüsyonlarda
kullanılmaya başlanmayan PP
şişe ambalajı, hem Türkiye’de
hem de Avrupa’da veteriner
ilaç sektöründe bir ilk olacaktır.
Türkiye’de üretip yurtdışına
sunmak ihracat açısından da
büyük bir gelişme olacak. 
PP (polipropilen)
Parenteral Solüsyon
şişeleri, Türkiye’de üretip
yurtdışına sunmak
ihracat açısından büyük
bir gelişme olacak.
Kaliteli fason üretim dünyanın bir
gerçeği; Vilsan da TURKTIPSAN ile
yaptığı işbirliği ile kısa zamanda
veteriner ilaç sektöründe bir
numara olmayı hedefliyor.
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
Özellikle büyük
entegre üretim
sistemleri için
biyogüvenlik en
hassas konudur.
Biyogüvenliğin
temel prensipleri
Genellikle bütün bulaşmaları önleyen mükemmel biyogüvenliğe ulaşmak
mümkün değildir. Amaç, bulaşmayı belirli bir seviyenin altına düşüren
uygulanabilir bir biyogüvenlik prosedürü yaratmak olmalıdır.
B
iyogüvenliğin bir çok
tanımı vardır. FAO tarafından 2007’de Avian
Influenza konferansında
kullanılan oldukça geniş tanıma
göre biyogüvenlik: yüksek patojeniteye sahip Avian Influenza
(HPAI) virüsünün tekil bir üretim
ünitesine girmesini, eğer ünitede
varsa dışarıya bulaşmasını,
üretim ve pazarlama zinciri
içinde ileriye doğru yayılmasını
minimize etmek için alınacak
önlemler bütünüdür.
Tanım teorik olarak aşılamayı da
içeren birçok aktiviteyi içerir. Daha
dar olan tanımlama: biyogüvenlik
hastalık ajanlarının bulaşma ve
İNFOVET 32-33
yayılma riskini azaltmak için alınacak önlemler bütünüdür. Bulaşma
riskini azaltmak için evcil kanatlılar,
kafes kuşları, ekzotik ve yabani kanatlı hayvanlar ve bunların ürünleri
ile ilgili aktivitelerinde, insanların
biyogüvenliğe uygun davranış ve
tutumları benimsemeleri gerekir.
Genelde yapılar, ekipmanlar ve
dezenfektanlar gibi materyaller
önem kazanırken biyogüvenlik,
personel tarafından benimsenmesi gereken ve uyum içinde
yürütülmesi gereken faaliyetlerdir.
En sofistike biyogüvenlik önlemleri
bile insan hatası ile sekteye uğrayabilir. Anahtar nokta personeli
biyogüvenlik önlemlerinin avantaj
ve gerekliliğine inandırmak ve
personelin kolay ve sürdürülebilir
olarak görebileceği uygulama ve
alışkanlıkları geliştirmektir.
Alınması önerilen herhangi bir
biyogüvenlik önlemi için uygulayacak olanların sosyo-ekonomik
gerçekleri dikkate alınmalıdır.
Genellikle bütün bulaşmaları
önleyen mükemmel biyogüvenliğe ulaşmak mümkün değildir.
Amaç, bulaşmayı belirli bir seviyenin altına düşüren uygulanabilir bir biyogüvenlik prosedürü
yaratmak olmalıdır. Biyogüvenliğin değişik unsurlarını anlatan
birçok tanım bulunmaktadır.
Biyogüvenlik unsurlarının basit
olarak tanımı aşağıdaki gibidir:
> Ayırma
> Temizlik
> Dezenfeksiyon
Ayırma ilk adım olup en etkili
olandır. Ayırma, türleri birbirinden
ayırmayı kastetmez. Ancak potansiyel olarak enfekte hayvanları
ve materyalleri enfekte olmayanlardan ayırmayı ifade eder. İyi
seviyede biyogüvenliğe ulaşmada en fazla etkili olması gereken
unsurun ayırma olması beklenmelidir. Eğer virüs bir kanatlı
çiftliğine girmezse enfeksiyon
oluşmaz. Gerekmedikçe hiçbir
hayvan veya materyal çiftliğe
giremez veya bırakılamaz. Ayırma
iki yönde (içeri veya dışarı) geçen
materyaller iyice temizlenmelidir.
Sabun, su ve fırça küçük objeler
için yeterlidir. Ancak kamyon,
traktör gibi büyük araçlar için
yüksek basınçlı (110-130 bar) yıkayıcı gerekir. Kamyon gibi büyük
kompleks araçların yeterli şekilde
temizlenmesindeki güçlükler,
ayırım ihtiyacının neden ilk ve en
iyi savunma sistemi olduğuna
işaret eder.
H5N1 CANLILIĞINI
NASIL KORUR VE YAYILIR
işlemi bariyerler oluşturma ve
oradan neyin geçeceğini kontrol
etmeyi içerir. Bariyerler mümkün
olan yerlerde fiziki ve/veya geçici,
mümkün olmayan yerlerde prosedürel olmalıdır. Geçici bariyere
örnek, bir üniteyi ziyaret eden bir
kişinin belirli bir süre geçmeden
başka bir üniteye girememesidir.
Bariyerler ancak potansiyel olarak
kontamine öğelerin bariyerleri
aşıp aşmadığı kontrol edildiği
zaman etkili olurlar. Bariyerleri geçecek bütün personeli ayakkabı
ve giysilerini değiştirmeye zorlamak ve araç girişlerini kısıtlamak
alınacak önlemler arasındadır.
Özellikle büyük entegre üretim
sistemleri için biyogüvenlik
çok kritiktir. Bu tür yüksek girdi,
yüksek çıktı ve düşük kar ile çalışan entansif sistemlerde çiftlik
kapısından kümese kadar ayırma
işlemi, hastalığın potansiyel etkisi
nedeniyle biyogüvenlik önlemlerinin temelini oluşturur. Bu, birinci
ve en önemli savunma hattıdır.
Biyogüvenlikte ikinci ve diğer en
önemli adım temizliktir. En çok
virüs taşıyan fiziksel objeler fekal
materyal veya yüzeylere yapışan
solunum sekresyonlarıdır. Bu
nedenle yapılacak temizlik, virüslerin büyük çoğunluğunu uzaklaştıracaktır. Ayırma bariyerini her
HPAI, H5N1 için biyogüvenlik
önlemleri oluşturulurken hastalığın
canlılığını nasıl sürdürdüğü ve
bölgeler arası nasıl bulaştığının
bilinmesi önemlidir. HPAI, H5N1
virüsü için evcil kanatlılar uzun
süreli taşıyıcılık durumuna sahip
değildir. Uygun koşullarda çevrede
birkaç hafta gibi önemli bir süre
varlığını korurken duyarlı hayvanların vücudu dışında çoğalamaz.
Bu güne kadar canlı hayvanların dışında herhangi bir daimi
rezervuarı belirlenmemiştir. Evcil
ördekler başta olmak üzere evcil
kanatlıların virüs için rezervuar
olduğu açıktır. Ancak yabani
kanatlıların enfeksiyon için uzun
süreli bir rezervuar olup olmadıkları sorusu hala cevaplanmamıştır. Virüs deterjanlara, yüksek sıcaklığa ve kuruluğa karşı oldukça
duyarlıdır. Doğru ve yeterli temas
zamanı verilerek kullanıldığında
pek çok dezenfektan tarafından
inaktive edilir. Virüs yayılmadaki
en tehlikeli araçlar olan canlı
enfekte kanatlılarda çoğalır
ve bulundukları ortama yayılır.
Tavuklar mortalite gibi gözle görünür belirtiler başlamadan önce
4 gün kadar, ördekler herhangi bir
belirti göstermeden 2 hafta kadar
virüsü çıkarıp saçabilirler. İkinci
önemli yayılma aracı, enfekte
hayvan ifrazatlarıyla, özellikle dışkıyla kontamine olmuş
materyallerdir. Solunum sistemi
ifrazatları daha yüksek viral konsantrasyon içermelerine rağmen
dış ortamlara dışkıya oranla daha
düşük hacimde salınırlar. Dışkı,
virüs için kanatlı hayvanın dışında
en önemli kaynak olup hayvanlar
arası yayılmada en başta gelen
kontaminasyon materyalidir. Personel, araçlar (tüm taşıt araçları)
ve ekipmanlar virüsün bir yerden
bir yere taşınması için pasif taşınma yollarıdır. Zaman içinde canlı
virüs yükünde azalma görülür.
Azalma oranı, çevresel koşullara
bağlı olarak değişir. Kontamine
materyalle temas, canlı ve virüs
saçan kanatlı hayvana temastan
daha az risklidir. Ancak saçıcı
hayvanın hareket etmesinden dolayı kontamine materyalle temas
daha fazla sayıda gerçekleşir
ve toplamda risk daha yüksek
olur. Bulaşma yabani kanatlılar
tarafından gerçekleştirilebilir.
Uzun mesafeli yayılma ve bazı
ülkelerde enfeksiyonun başlangıcı yabani kanatlılar yardımıyla
olabilir. Ancak AB’deki salgın
hariç tutulursa bu yolla bulaşma,
direk veya endirek evcil kanatlılar
yoluyla gerçekleşenlere göre nispeten nadir olarak görülür. Ticari
çiftliklerdeki kanatlı hayvanların
yüzey sularına erişimi engellenmelidir. Bu tür sular kullanılacaksa
sanitize edilmeli veya temiz derin
kuyu suyu verilmelidir. Gezinen
köy tavuklarının potansiyel
olarak kontamine sulara erişimini
önlemek mümkün değildir. Teorik
olarak virüs hava ile 20-30 metre
yayılabilir ancak hastalığın epidemiyolojisinde bu yolla bulaşma
asla önemli değildir. Canlı hayvan
pazarları kanatlı hayvan bulunduğu için önemli bir kaynaktır.
Yabani kanatlı hayvan avcılığının,
dövüş horozlarının, güvercin gibi
hobi kanatlı hayvancılığının ve
ekzotik kanatlıların hastalığın
bulaşmasındaki rolleri hakkında
az bilgi bulunmaktadır. Türkiye’de
yakın zamanda yapılan epidemiyolojik araştırmada, avcılığın
virüsün yabani kanatlılardan
evcil kanatlılara bulaştırılmasında
önemli bir yol olabileceği belirlenmiştir. Ancak ne kadar yaygın
BİYOGÜVENLİK KÖŞESİ
ÇABUK BUL - HIZLICA İMHA
ET - YAYILMAYI DURDUR.
olduğu belirgin değildir. Geçmişte
dövüş horozlarının, hobi kanatlı
hayvancılığının ve ekzotik kanatlıların Newcastle epidemiyolojisi
içindeki rolü belirlenmiştir. Bunların HPAI için de potansiyel rolleri
gözden kaçırılmamalıdır.
HASTALIK KONTROLUNDA
TEMEL PRENSİPLER
Bir enfeksiyon hastalığını
önleme ve kontrol etmede,
kolay yapılabilir olmamalarına
İNFOVET 34-35
karşılık basitçe 3 ana hedef
bulunur. Her bir hedefe ulaşmak için bir veya daha fazla
metot olabilir.
1. Enfeksiyonu çabuk bul:
Tarama-izleme
2. Enfekte hayvanları hızla
insani bir şekilde imha et:
Belirlenen hayvanları imha et ve
uzaklaştır
3. Enfeksiyonun yayılmasını
durdur: Biyogüvenlik ve aşılama
Bu hedefler şu şekilde kısaltılabilir:
Hastalık kontrolü en fazla üç
hedef birlikte gerçekleştirilirse
etkili olur ve işe yarar. Bunlar eşit
olarak önemli olup enfeksiyon
baskısını düşürmek için toplamalı etki gösterirler. Ancak bu
hedefleri gerçekleştiren metotların tümü enfeksiyon baskısını
azaltırken aralarında farklılıklar
vardır. Tarama-izleme ve enfekte
hayvanların insani olarak hızlıca
imhası hayati araçlardır. Fakat
yalnız oluşmuş bir enfeksiyona
karşı verilen yanıttır. Herhangi bir yerden saçılan virüsün
yayılmasını azaltma vazifesi
görür. Ancak yayılmayı tamamen
önleyemez. Çünkü bir miktar
virüs, ayırma ve imha işleminden önce saçılmış olacaktır.
Ayırma ve imha işleminin önleyici
olarak yapılması (hayvanların
enfekte olmadan ayrılıp imhası)
bu önlemi daha proaktif yapar.
Ancak önleyici işlemin belirlenen
odağın çevresinde (1km, 3 km
hatta bazı durumlarda 10 km)
geniş olarak yapılması gelişmekte olan ülkelerde çok güçtür.
Risk değerlendirilmesi yapılmış
sınırlı alanlarda yapılabilirse
iyidir. Geniş ölçüde yapılan önleyici imha, hayvanlar uzaklaştırıldığı ve çalışanların ilişkilerini
kopardığı için aynı zamanda ters
etki de yaratabilir. Sahada bu
tür acımasız uygulamalar ileri
aşama önlemler için küskünlük
ve direnç oluşmasına neden
olabilir. HPAI’nın tek bir odağa
girmesi her zaman mümkündür.
Eğer orada tutulursa salgınla
daha kolay başa çıkılabilir. Sınırlandırmak için anahtar adım
bulaşma hızını yavaşlatmak
ve yayılmayı durdurmaktır. Bu
ancak kolayca enfekte edilebilecek noktaların az olduğu bir
çevre yaratarak sağlanabilir.
Burada iki ana metot ortaya
çıkar: aşılama ve biyogüvenlik.
HPAI, H5N1’e karşı evcil kanatlıları aşılama bazı ülkelerde insanlara
bulaşmayı ve evcil kanatlılardaki
yayılmayı sınırlandırdığı için fayda
sağlamıştır. Fakat henüz aşılamayı
yoğun olarak kullanan ve virüsü
elimine eden bir ülke bulunmuyor.
Şüphesiz aşılama, hastalığı kontrol etmede önemli bir araçtır. Ancak özellikle serbest tavuklarda ve
ördeklerde HPAI’yı eradike etmek
için tek başına asla yeterli değildir.
Ayrıca tüm evcil kanatlı populasyonunun aşılanması politik bir
kararı ve yatırımı gerektirir ve uzun
süre sürdürülmesi güçtür. 
kaynak: Biosecurity for Highly Pathogenic
Avian Influenza Biosecurity for Highly
Pathogenic Avian Influenza, Food and
Agriculture Organization of the United
Nations Rome, 2008
rta
Biyogüvenlik, sigo
dbirli
te
ni
ya
poliçesi gibidir,
a
zıd
Ya
r.
dı
bir yatırım
ıdır.
al
nm
la
gu
uy
ı,
kalmamal
Saygılarımızla,
REFARM A.Ş.
www.refarm.com.tr m.tr
rm.co
biyoguvenlik@refa
işimiz
Biyogüvenlik bizim
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Doğru numune T
alım teknikleri
est ve numune kalitesinden emin olmak için,
gereken doğru numunenin
alınması, alınan numunenin uygun şekilde işlenmesi ve
laboratuvara mümkün olan en iyi
koşulda sevk edilmesi gerekir.
Serum Numuneleri
Tüm tanı testlerinde birinci adım numune almaktır. Numune düzgün
alınmadığı veya işlenmediği takdirde, yapılan test işlemi güvenilir olmaz.
Yazı: Harmony Seahorn, Laboratuvar Müdürü Kanatlı Hayvan Sağlığı Tanı ve Araştırma
Merkezi, Georgia Üniversitesi, Athens, GA
Tam kan ve/veya serum
Tam kan alındıktan sonra oda
sıcaklığında tutularak pıhtılaşması
ve serumun ayrılması beklenmelidir. Kan pıhtılaştığında, serum
pıhtıdan ayrılarak laboratuvara
gönderilmek üzere ayrı bir tüpe
koyulmalıdır. Eğer varsa, pıhtının
serumdan ayrılması işleminde
santrifüj kullanılması çok yardımcı
olmaktadır. Serum, laboratuvara
getirilmeden önce soğuk paketlerde veya buzdolabında tutulmalıdır.
Aglütinasyon testi için kullanılacaksa serumu DONDURMAYINIZ. Tam
kan laboratuvara gönderilecekse,
en iyisi numunenin alındığı gün
gönderilmesidir. Pıhtılaşmış kanın
gönderilmesi tavsiye edilmemektedir. Tam kanın çok sıcak veya çok
soğuk olması durumunda, alyuvar
hücreleri parçalanarak hemolize
yol açar. Hemolize olmuş numuneler güvenilir test sonuçları vermez
ve bazı testler için test işlemi
mümkün olmayabilir.
Hemolize Serum
İyi serum
Sürüntü Numuneleri
Bir çok şeyde olduğu
gibi tanı testlerinde
de ne verilirse o alınır.
İyi numune doğru
test sonucu verir.
İNFOVET 36-37
Sürüntüler veya Taşıma
(transport) sürüntüleri
Taşıma sürüntüleri, laboratuvara ulaşana dek organizmayı
(bakteriyel veya viral) canlı tutan
www.gunesliasi.com.tr
bir taşıma besiyeri olan sürüntülerdir. Sadece PCR için alınan
numuneler, organizmanın PCR
ile tespit edilmesi için canlı
olması gerekmediğinden, besiyeri olmadan pamuklu çubukla
gönderilebilir. Sürüntüler, taşıma
veya sevkiyat sırasında soğuk
tutulmalıdır.
Sürüntü Numunesi
Histopatoloji
Histopatoloji için numune alımı
Fiksasyonun amacı; dokuyu,
yapısını ve kimyasal bileşenlerini sabitleyen bir durumda,
histolojik boyama ve uzun süreli
koruma için işlenmesini mümkün
kılacak şekilde tutmaktır. Formaldehit bazlı sabitleyiciler; maliyet,
etkinlik, çok yönlülük ve nispi
güvenlilik gibi gerekçelerle tanı
ortamlarında rutin olarak kullanılmaktadır. Patologun yorumlama
yapmasını gerektiren artefaktları
sınırlandırdığından en iyisi
% 4-10 tamponlanmış formaldehit çözeltileridir. Birkaç basit
ilkeye uyulduğu takdirde iyi
fiksasyon kolay bir işlemdir.
Histoloji numuneleri sunulurken:
1. Fiksasyon için doğru formalin doku oranı kullanılmalıdır (10:1).
• Artefakları azaltmak amacıyla göz küresinde Davison
çözeltisi kullanılır.
2. Numunelerin taze olduğundan emin olunmalıdır. Histopatolojide dondurulmuş numuneler
KULLANILMAMALIDIR.
3. Herhangi bir önemli büyük
lezyon olan doku eklenmelidir.
4. Neoplazi sunulurken, mümkünse kitleyle birlikte bir miktar
normal doku da eklenmelidir.
5. Viral neoplazi probleminden şüphelenilen durumlarda,
sadece etkilenen organlar değil
komple doku seti sunulmalıdır.
Optik sinir bağlantısı duran göz
küreleri ve beyin eklenmelidir.
6. Bazı organlarda (örneğin
dalak, testisler) sabitleyicinin
dokuya girebilmesi için kapsülün
kesilmesi gerekir.
7. Numunenin bir yüzeyinin kabın cidarına yapışmasını önlemek
için doku sabitleyiciye eklenir.
8. Numunelerin fiksasyon
sonrası kabın içinde sıkışmasını
önlemek için geniş ağızlı kaplar
tercih edilmelidir.
Virüs İzolasyon ve/veya
PCR Numuneleri
Dokular
Dokular, soğuk veya dondurulmuş olarak sunulmalıdır. Taşıma
veya sekviyat sırasında numuneler daima soğuk tutulmalıdır. PCR
testinde kullanılacak numuneler
büyük bir özenle ele alınmalıdır.
Nükleik asitler çok hassastır ve
numunenin yanlış işlenmesi bozulmasına yol açarak, numunelerin test işlemi için yetersiz hale
gelmesine neden olabilmektedir.
Dokular veya sürüntüler soğuk
halde sevk edilmeli veya dondurucuda saklanmalıdır. PDRC’de,
PCR ve virüs izolasyonu için
kullanılacak numuneler -80oC’ye
ayarlı dondurucuda saklanmaktadır. Numuneler doğrudan güneş ışığına ve UV ışığına maruz
bırakılmamalıdır. Virüs tespiti
için numune sunulurken, yararlı
bir tanı elde etmek için uygun
numunenin sunulması önemlidir.
Alınması ve sunulması gereken
uygun numuneye ilişkin sorunlarınız olması halinde, mutlaka
laboratuvarla temasa geçilerek
ek bilgi alınmalıdır.
FTA Kartı numune alımı
FTA kartı impresyonlarında, ideal
test işlemi için belirtilen numuneler tavsiye edilmektedir. Mümkünse çürümeye başlamış olan ölü
kanatlılardan numune almaktan
kaçınılmalıdır; çünkü nükleik asidin
kalitesi düşük olmakta ve test sonuçlarını olumsuz etkilemektedir.
Kazıntıların belirtildiği
Nazal Septum Sürüntüsü
Trakeal Sürüntü
Klinik Belirtiler
Test için sunulacak numune
Hepatit
Karaciğer
Yumurta üretiminde
azalma
Feçes/Kalın bağırsaklar,
kloakal sürüntüler
Topallama
Eklem sıvısı, tendonlar, kalp, karaciğer
Solunumla ilgili
Trakealar, trakeal sürüntüler, feçes,
kloakal sürüntüler, sürüntüler (azalan
yumurta üretimi de mevcutsa), beyin
(nörolojik tablo varsa)
Dispne
Trakeal sürüntüler, trakea, göz
kapakları, akciğerler
Nefrit, böbrek şişmesi,
kanlanması
Böbrekler
Tümörler
Heparinize tam kan, tümör, plazma
İmmunosupresyon
Bursa, timus, dalak, kemik iliği
Deri lezyonları
Yara kabuğu
Su çiçeği
Difteri hastalığıysa trakeada veya deri
hastalığına ait kabarcık lezyonlar
Nörolojik belirtiler
Beyin
Enterit, malabsorbsiyon
Bağırsaklar, duodenal kıvrım, feçes
Proventrikulit
Proventrikulus
Serum, laboratuvara
getirilmeden önce
soğuk paketlerde
veya buzdolabında
tutulmalıdır.
Aglütinasyon testi için
kullanılacaksa serumu
dondurmayınız.
Pıhtılaşmış kanın
gönderilmesi tavsiye
edilmemektedir.
Kanatlı Sağlığı Köşesi
Numunenin karta uygulanışı
Sıvı numunenin karta uygulanışı
Sürüntüyle uygulanan numune
numunelerde, bistüri yardımıyla
dokunun epitel tabakasını kazıyarak, FTA kartı üzerindeki bir daireye uygulayınız. Numunelerle ve
FTA kartlarıyla çalışırken eldiven
kullanınız. Kartların uygulama dairelerine çıplak elle dokunmayınız.
Farklı kümesler, sürüler, çiftlikler
arasında numune alım işlemi
yaparken daima steril aletler kullanmaya çalışınız. Solunum testi
istenecekse, numune alım işlemleri arasında aletleri dezenfekte
etmek için etanol kullanılabilir.
Dairelerin doku kimliği veya
kimlik numarası ile açıkça etiketlendiğinden emin olunuz.
Numunelerinizi FTA
kartlarına uygularken
aşağıdaki yöntemlerden
birini kullanınız
1. Yöntem - Doku impresyonları için
> Trakealar için - En iyisi trakeayı alıp uzunlamasına kesmektir.
Steril bir bistüri kullanarak, trakeayı boydan kazıyıp FTA kartına
uygulayınız. Böylece, solunum
testi için daha fazla hedef numune elde edilir.
İNFOVET 38-39
Sunuma hazır numune içeren kart
Sıvı numune uygulanmış kart
Sürüntüyle numune uygulanmış kart
> Diğer dokular için - dokuyu (örneğin bursa) kesip ters
çevirerek bursa foliküllerini ortaya
çıkarınız. Ters çevrilen bursayı
FTA kartına bastırarak bursal impresyon uygulayıp, simir alınız.
2. Yöntem - Sıvı numuneler için
> 5-50 mikrolitre sıvı numuneyi
(allantoik sıvı, plazma vb.) veya
süspansiyon halindeki numuneleri (hücre kültürü, kan vb.) FTA
kağıdının aktif dairesine uygulayınız. Numune havuzu kullanmak
istiyorsanız, çeşitli kanatlılardan
alınmış numuneleri tek bir daireye
uygulayabilirsiniz. En iyi sonucu
almak için, bir daireye maksimum
5 kanatlıdan alınan numuneleri
ekleyiniz. Aksi halde, test işleminin duyarlılığı azalabilir.
> Numuneleri, kartların üzerinde oda sıcaklığında 45-60 dakika
kurumaya bırakınız. Nemden ve
yüksek sıcaklıklardan kaçınınız.
Kartları oda sıcaklığında veya
buzdolabında ya da dondurucuda nemsiz bir ortamda (kilitli
torbalarda veya numune poşetlerinde) saklayınız.
Dokular veya sürüntüler soğuk halde
sevk edilmeli veya dondurucuda
saklanmalıdır. PDRC’de, PCR ve virüs
izolasyonu için numuneler -80oC’ye
ayarlı dondurucuda saklanmaktadır.
Sıvı numuneler için nemden ve yüksek
sıcaklıklardan kaçınınız. Kartları oda
sıcaklığında veya buzdolabında ya da
dondurucuda nemsiz bir ortamda (kilitli
torbalarda veya poşetlerde) saklayınız.
FTA üzerinde PCR için tavsiye
edilen numunelerin alımı farklı
hastalıklarda farklı şekillerde yapıldığı
gibi, aynı hastalığın çeşitli formları için
de değişiklik göstermektedir.
3. Yöntem - Sürüntü numuneleri
Sürüntüleri (Trakealardan
veya diğer organlardan alınmış
olan) FTA kağıdına bastırarak
içeriğin aktarılmasını sağlayınız.
FTA üzerinde PCR için
tavsiye edilen numuneler
İnfeksiyöz bronşitis
> Akut solunum hastalığında: Trakea kazıntıları ve sekal
tonsil içeriği (FTA kartında ayrı
daireler kullanınız)
> Böbrek hastalığında:
Böbrek impresyonları ve trakea
kazıntıları
İnfeksiyöz laringotrakeit
> Trakea ve göz kapağı kazıntıları
Newcastle hastalığı
> Solunum formunda: trakea
kazıntıları
> Sinirsel formunda: trakea
kazıntıları, beyin impresyonları
İnfeksiyöz bursal hastalığı
> Bursa impresyonları
Viral artirit
> Eklem sıvısı, karaciğer, kalp
impresyonları
> Tendon yırtılmadıysa impresyon da eklenebilir.
Malabsorbsiyon Sendromu
ve diğer bağırsak hastalıkları
> Duodenum, ileum ve/veya
jejunum gut kazıntıları (bu
bölgelerden alınan kazıntılardan
numune havuzu oluşturulabilir)
Mikoplazma kültür numuneleri
Tespit ve tanımlamada
yardımcı olması amacıyla daha
fazla organizma üremesi için numuneler selektif mikoplazma besiyerine konularak mikoplazma
kültürleme işlemi yapılır. PDCR’de
mikoplazma izolasyonunda
kullanılan başlıca besiyeri Frey
besiyeridir. Her bir besiyeri tüpünün içinde bir sürüntü çubuğu
döndürülerek, Frey besiyerine
inoküle edilir ve bastırılarak tüm
sıvı akıtıldıktan sonra sürüntü
çubuğu atılır. Diğer organizmaların bulaşma potansiyelini en aza
indirmek için her tüpe sadece
bir sürüntü koymak önemlidir.
M. iowae kültürleme işleminde,
başka bir besiyeri olan M-ORT
kullanılmaktadır. Bu kültürler
370C’de 24 saat inkübe edilir.
Bazı durumlarda, besiyeriyle
www.gunesliasi.com.tr
Mikoplazma kültürü
Mikoplazma kolonileri
birlikte agar plakalara da inoküle
edilmektedir; ancak sıvı besiyeri
genellikle daha duyarlıdır.
M. meleagridis ve M. iowae için
agar plakalar üzerinde primer
izolasyon sıvı besiyerinden daha
etkili olabilmektedir. 5 gün sonra
kültürler ek izolasyon ve identifikasyon işlemi için agar plakalara
aktarılmaktadır.
Sunum, sevkiyat ve etiketleme
İstediğiniz test için doğru numuneyi alarak, doğru işlemlerden
geçirdikten sonra, numuneyi laboratuvara göndermeniz gerekir.
Bu işlem basit gibi görünmekle
birlikte, aslında tanı testlerinin
en kritik ve en çok yanlış yapılan
aşamalarından biridir. Numunelerin doğru bir şekilde ve mümkün
oldukça çok bilgiyle etiketlenmesi
önemlidir. Laboratuvar sadece
hangi bilgiler verilmişse onlardan
yararlanabilir. Etiketler sevkiyat
sırasında nemlenir veya ıslanırsa,
düşebilir, silinebilir veya lekelenebilir. Etiketin okunabilir durumda
olduğundan emin olunmalıdır.
Tüm bilgilerin doldurulduğu bir
sunum dosyası da eklenmelidir.
Numunelerin laboratuvara
mümkün olan en kısa sürede ulaştırılması çok önemlidir. Numuneler
kurye aracılığıyla gönderilecekse, bir sonraki gün laboratuvar
adresine teslimat garantisi veren
kuryeler kullanılmalıdır. Bunun için
sevkiyatların merkezi bir dağıtım
merkezine mi yoksa doğrudan
laboratuvara mı gönderileceğinin
soruşturulması gerekebilir. Bu
işlem, sevkiyattan önce birkaç
dakika ayırmanızı gerektirebilir;
ancak numunelerin laboratuvara
ulaşmadan önce bir sevkiyat noktasında ya da depoda bir iki gün
beklememesini sağlayarak size
daha fazla zaman ve para kazandırır. Ayrıca, laboratuvarın çalışma
saatleri ve tatil planını bilmek de
önemlidir. Numuneler ertesi gün
(örneğin cumartesi günü) teslim
alınmazsa, testin güvenilirliği
tartışmaya açık olabilir veya test
işlemi hiç yapılamayabilir.
Uluslararası numunelerin
laboratuvara ulaşması çoğunlukla daha fazla zaman almaktadır;
ancak bu numuneler sevkiyat
öncesi inaktivasyon gereklilikleri
nedeniyle diğerleri kadar zamana
duyarlı değildir. Numunelerle birlikte tüm belgelerin sunulduğundan emin olmak önemlidir. Tüm
dokümanlar paketin içine ve dışına yerleştirilmelidir. Böylece hem
gümrükte gerekli belgeler alınmış
hem de belgelerin nüshaları
laboratuvara ulaşmış olacaktır.
İthalat izinlerinde belirtilen tüm
gerekliliklere uymak önemlidir. Bu
izinler için veya ayrıntılı bilgi için
laboratuvarla temasa geçiniz.
Numuneler ve sevkiyat için
uygun kaplar kullanılmalıdır.
Sevkiyat için numuneleri ağzı
fermuarlı torbalara veya numune
poşetlerine aktarınız. Sevkiyat sırasında numunelerinizin sevkiyat
öncesinde kutulara yerleştirmiş
olduğunuz şekilde kalmayabileceğini göz önünde bulundurunuz.
Tüm kapakların iyice kapatıldığından emin olunuz. Sevkiyatta cam
veya kırılabilir kaplar kullanmayınız. Soğuk paketler sert ve ağırdır.
Sevkiyat sırasında kapları çatlatabilir veya kırabilir. Karton kutu
içerisinde yalıtımlı bir soğutucu
kullanılması da tercih edilebilir.
Soğuk paketler yoğuştuğunda
karton kutuyu ıslatacak, belki de
kutunun delinmesine veya kuryenin kutuyu işaretlemesine neden
olacaktır. Evraklar eklenirken,
ayrıca ayrı bir kilitli torbaya veya
poşete konulmalıdır. Bu sayede,
evrakların ıslanması veya numunelerin evrakların üzerine akması
önlenecektir. Formalinin akmasını
önlemek için, formalin kutuları
kilitli torbalara yerleştirilmelidir.
Bir çok şeyde olduğu gibi tanı
testlerinde de ne verilirse o alınır.
İyi numune doğru test sonucu verir. Test ve numune alım
işlemleri hakkında herhangi bir
sorunuz olması halinde, lütfen laboratuvarınızla temasa geçiniz.
Sevkiyat işlemi basit
gibi görünmekle
birlikte, aslında tanı
testlerinin en kritik ve
en çok yanlış yapılan
aşamalarından biridir.
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Yeni nesil fitaz enzimi
OptiPhos
®
Kanatlılar, endojen kaynaklı fitaz enzimi yetersizliği nedeniyle
bitkisel kaynaklı yem maddelerinde bulunan fosforun bir kısmını
değerlendirebilir. Bu nedenle hayvan sağlığı sektörü ekzojen
fitaz ürünlerinin kullanımına yönelmiş ve fosforun hayvan
tarafından önemli oranda değerlendirilmesi sağlanmıştır.
G
ünümüz kanatlı yetiştiriciliğinde monogastrik
diyetlerde uygulamak için çok sayıda fitaz ürünü
dünya çapında yem piyasasına sunulmaktadır.
Hayvan beslemede ekzojen fitaz kullanımının
pek çok avantajı vardır. Fitaz kanatlı karma yemlerinde
kullanılan hammaddelerin yapısında bulunan ve normal
koşullarda değerlendirilemeyen bazı minerallerin ve diğer
besin maddelerinin sindirimine olanak sunarak yararlılıklarını arttırır. Kanatlılar, endojen kaynaklı fitaz enzimi
yetersizliği nedeniyle bitkisel kaynaklı yem maddelerinde
bulunan fosforun (fitat) % 30’undan azını değerlendirebilirler. Ekzojen fitaz kullanımı ile fosforun hayvan tarafından
önemli oranda değerlendirilmesi sağlanır. Bu şekilde dışkı
ile atılan fosfor miktarını da azaltarak çevresel kirliliğin önüne geçilmesine yardımcı olur. Fitazın dışkıyla atılan fosfor
miktarında yaklaşık % 20-50 oranında azalmaya neden
olduğu tespit edilmiştir.
Bu iki önemli noktanın yanı sıra fitat fosforu yem
maddelerindeki Ca, Mg, Zn, Cu, Co, Mn ve Fe gibi mineral
maddelere bağlanarak, bunların organizma tarafından
kullanılmalarına engel olmakta; tripsin ve kemotripsin gibi
endojen proteazlara bağlanmak suretiyle de protein ve
amino asitlerin sindirilebilirliğini azaltmaktadır. Fitatın bu
ve benzeri pek çok olumsuz etkisini ortadan kaldırmak
amacıyla ekzojen fitaz kullanımı, hayvan besleme alanında
kullanılan yem katkı maddeleri anlamında, üzerinde en çok
araştırma yapılan konulardan birisi olmuştur. Ve yapılan
bu araştırmalar sayesinde hayvansal üretimde, dünya
çapında takdire değer bir artış söz konusudur. Fitaz enzimi
yaklaşık 25 yıldır yem katkı maddesi olarak, bakteri ve
mantarlar kullanılarak üretilmektedir. Yeni ürün geliştirme
çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir ve her yıl bu
konuda yüzlerce çalışma yayınlanmaktadır. Huvepharma®
2002-2012 yılları arasında kanatlı hayvan beslenmesi
alanında yapılan ve hakemli dergilerde yayınlanan bilimsel
fitaz çalışmalarını incelemekle görevlendirilmiştir. Huvepharma® yemlerde kullanılan enzimlerinin en önemli küresel
tedarikçilerinden biridir ve E. Coli’den derive edilen ve son
İNFOVET 40-41
nesil 6-fitaz enzimi olan OptiPhos®’u pazara mikrogranül,
kaplanmış ve likit formlarda sunmaktadır.
OptiPhos® ile daha verimli kanatlı yetiştiriciliği
OptiPhos® E.coli kaynaklı yeni jenerasyon, 6-fitaz enzimidir. A.B.D Cornell Üniversitesi tarafından yıllarca süren
araştırmalar sonucunda geliştirilmiştir. Fitaz üretiminden
sorumlu gen, Pichia pastoris mayasına transfer edilerek
yüksek miktarda ve kaliteli E.coli fitazı olan OptiPhos® üretimi gerçekleştirilir. OptiPhos® kanatlı yemlerinde fitata bağlı
olan ve bitkideki toplam fosforun %70’ini oluşturan fosforun
açığa çıkmasını sağlar. OptiPhos® bitkisel yem maddelerindeki bağlı fosforu serbest bırakarak sindirilebilirliği artırır,
yem maliyetini düşürür ve dışarıdan sağlanan fosfor oranını
azaltarak çevre kirliliğinin önüne geçilmiş olur.
OptIPhos®’un güçlü yanları
pH’nın önemi
Her fitaz fonksiyonunu optimal düzeyde sağlayabileceği
belirli bir pH seviyesinde aktivite gösterir. Fitazın inositol halka
yapısından fosfat gruplarını hidrolize edebilmesi için fitik asitin bir çözelti içerisinde olması gerekmektedir. Fitik asit büyük
oranda 5.5’in altındaki pH seviyelerindeki çözeltilerde bulunur.
Bunun anlamı fitazın yalnızca in vivo ortamda üst sindirim
sisteminde (mide) aktif olabileceğidir. Yem duedonuma girer
girmez pH 6 ve üzerine ulaşır. OptiPhos® fitata bağlı fosfor
sindiriminin en yüksek olduğu üst sindirim sistemindeki pH
seviyelerinde en yüksek aktiviteyi gösterir. OptiPhos®’un optimum aktivitesi pH 1 - 5.5 aralığındadır. Geniş bir pH aralığında
çalışması OptiPhos®’a sindirim sisteminin üst bölümünde fitik
asiti maksimum seviyede hidrolize etme olanağı tanır.
OptIPhos®
kullanım
avantajları
> Fosfor sindiriminin
en yüksek olduğu üst
sindirim sistemindeki pH
seviyelerinde en yüksek
aktiviteyi gösterir.
> İlk jenerasyon fitazların
aksine pepsine dirençlidir.
> Sindirim sisteminde
serbest kalmasını
kısıtlamayan özel kaplama
teknolojisi sayesinde
yüksek peletleme ısılarına
dayanıklıdır.
> Aynı oranda
kullanıldığında bile diğer
fitaz enzimlerinden daha
fazla fosfor salınımı sağlar.
> Yeme katılan inorganik
fosfor oranının azaltılmasına
olanak tanır.
> Çevre kirliliğini azaltır.
Pepsin’in önemi
Fitaz aktivitesinde pH kadar pepsin de önemlidir. Protein
yapısında olan fitazlar doğal olarak hayvanların sindirim
sisteminde pepsin tarafından yıkımlanır. Pepsin daha çok
üst sindirim sisteminde bulunur ve fitazı yıkımlayarak
etkisiz hale getirebilir. Yapılan araştırmalar OptiPhos®’un
pepsin tarafından yıkımlanmaya neredeyse tamamen
dirençli olduğunu ve etkisini kaybetmeden tam aktivite
gösterdiğini ortaya koymuştur.
OptiPhos®’un ısıya direnci
Fitazlarda “ısıya direnç” en çok tartışılan konulardan biridir. Bilindiği gibi fitazlar genellikle ısıya son derece duyarlı
olup (örneğin ksilanazdan daha duyarlı) 75-80° C’lik pelletleme koşullarında aktivitelerini yitirirler. Bu aktivite kaybının
önlenmesi için fitazın ısıya karşı doğru bir yöntemle korunması gerekmektedir. Aksi takdirde fitazın hayvan vücudundaki aktivitesi engellenmiş olacaktır. OptiPhos®’un 85°
C’nin üzerindeki pelletleme sıcaklıklarına karşı korunması
için kaplama yöntemi uygulanmaktadır. Optiphos’un uzun
süren in vivo çalışmalar sonucunda Huvepharma® enzim
uzmanları tarafından geliştirilen özel kaplama teknolojisi
sayesinde 85° C’nin üzerindeki sıcaklıklarda dahi çok iyi etkinlik gösterdiği kanıtlanmıştır. Yüksek pelletleme ısılarında
likit formdaki OptiPhos® kullanımı tavsiye edilmektedir. 
Daha fazla bilgi için ANC Hayvan Beslenmesi ve
Sağlığı Hizmetleri ile iletişime geçiniz.
Tel: +90 216 442 98 12
www.ancnutrition.com - [email protected]
KONU toplantı
BASF Türkiye
Ülke Müdürü
Buğra Kavuncu
İNFOVET XX-XX
BASF’den, hayvan
beslenmesi ve
sağlığı alanında
inovatif çözümler
Dünyanın lider kimya şirketi BASF’nin düzenlediği Kanatlı Üretiminde Güncel Gelişmeler
Semineri, Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinden katılımcıları ağırladı.
“BASF olarak biz kimya yaratıyoruz ve bunu 150 yıldır yapıyoruz.”
B
ASF Beslenme & Sağlık
bölümü tarafından 10-11
Haziran 2015 tarihlerinde Renaissance Polat
İstanbul Hotel’de düzenlenen
Kanatlı Üretiminde Güncel
Gelişmeler Semineri, alanında
önemli çalışmalarda bulunmuş
60 civarında müşterisi ile yerli ve
yabancı konuşmacıları ağırladı.
Seminere çoğunlukla tavuk
ve yumurta üreticileri, kümes
hayvanları beslenme danışmanları ve veteriner fakültelerinden
akademisyenler katıldı. Açılışı
BASF Türkiye Ülke Müdürü Buğra
Kavuncu tarafından yapılan
seminerde, BASF Beslenme ve
Sağlık Departmanı Bölge Satış
Direktörü Dr. Helmut Meffert,
BASF’nin hayvanlar için geliştirdiği beslenme ve sağlık ürünleri
üzerindeki çalışmaları hakkında
bilgi verdi.
Dengeli büyüme için
etkin çözümler
2050 yılında dünya nüfusu
dokuz milyara ulaşacak. Artan
dünya nüfusunu beslemek için
yeterince et ve yumurta üretmek büyük bir zorluk ama aynı
zamanda hayvanların refahı,
BASF Beslenme ve
Sağlık Departmanı
Bölge Satış Direktörü
Dr. Helmut Meffert
Ekonomik başarıyı, sosyal sorumluluk
ve çevre korumasıyla birleştiren BASF,
Ar-Ge yatırımları sayesinde neredeyse
tüm endüstriyel alanlarda faaliyet
gösteren şirketlere ürün sağlıyor.
BASF Hayvan Besleme
Departmanı Endüstri
Segment Müdürü
Melih Ercen
BASF Hayvan Besleme
Departmanı Teknik
Satış Müdürü
MURAT KALYONCU
çevrenin korunması ve ürün
kalitesini de en az eşit oranda
önemli kabul ettiğinde daha da
büyük bir zorlukla karşı karşıya
olduğumuz ortaya çıkıyor.
Meffert, “Sürekli daha fazla
üretmenin bir çözüm olduğunu
düşünmüyoruz. Gelecekteki
global nüfusun taleplerini karşılamak için daha az kaynakla
daha çok üretmemiz gerekecek.
Dengeli büyüme gerekiyor. Besleyici, güvenli ve ekonomik gıda
teminini kolaylaştırmak ve aynı
zamanda kaynakları korumak
konusunda kimyanın kolaylaştırıcı etkisi olduğuna inanıyoruz”
dedi. Kanatlı Üretiminde Güncel
Gelişmeler Semineri’nde,
BASF’nin bu zorluklar karşısında
ürünleri ve çözümleri ile nasıl
katkıda bulunduğuna odaklandı.
Gıda ve hayvan yemi endüstrisinde, daha sürdürülebilir bir
değer zinciri için müşterileriyle
birlikte temel taşları belirlemeyi
amaçlayan BASF, ürünleriyle
daha verimli ve çevre dostu gıda
üretimine destek oluyor.
Seminerde tartışılan başlıca
konular şöyle: “Yumurta Tavuklarının Alternatif Tarım Sistemleri
ile Beslenmesinde Karşılaşılan
Güçlükler”, “Hayvansal Protein
Kaynakları Olmadan Kanatlıların
Beslenmesi”, “Kanatlı Üretiminde
Etkili Salmonella Kontrolü” ve
“Kanatlı Beslenmesinde E Vitamini Takviyesi ve Yansımaları.”
BASF Beslenme ve Sağlık De-
partmanı Bölge Satış Direktörü
Dr. Helmut Meffert, “Biz kimya
yaratıyoruz ve bu şu anlama
geliyor; biz büyük bir özen ve
gayretle en iyi kaliteyi arayan, iyi
bir ortaklık yapmak isteyen ve
sürdürülebilir bir geleceği düşünen canlı hayvan üreticileri için
etkin ürünler üretiyoruz” dedi.
BASF Hakkında
BASF, 113.000 çalışanı ve
200 milyar TL’yi aşkın (74
milyar Avro) yıllık satış rakamı
ile dünyanın lider kimya şirketi
unvanını taşıyor. Ekonomik
başarıyı, sosyal sorumluluk ve
çevre korumasıyla birleştiren
BASF, Araştırma Geliştirme yatırımları ve buluşları sayesinde
neredeyse tüm endüstriyel
alanlarda faaliyet gösteren
şirketlere ürün sağlıyor ve hayatı kolaylaştırıyor. Kimyasal,
plastik, performans ürünleri,
ziraat, petrol ve gaz gibi geniş
bir yelpazeye yayılan BASF
ürün ve çözümleri, yeryüzündeki kıt kaynakların korunmasına katkıda bulunmanın yanı
sıra gıda ve besinlerin sağlıklı
üretilmesini sağlıyor ve yaşam
kalitesinin yükselmesine
büyük ölçüde yardımcı oluyor.
Kısacası BASF, sürdürülebilir
bir gelecek için kimya yaratıyor. BASF hisseleri Frankfurt
borsası (BAS), Londra borsası
(BFA) ve Zürih borsasında (AN)
işlem görmektedir. 
TOPLANTI ANC A.Ş. Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri
Anc A.Ş, kanatlılarda
mikoplazma
enfeksiyonlarını
mercek altına aldı
ANC A.Ş, kanatlı sektörünün önemli sorunları arasında yer alan mikoplazma enfeksiyonlarına
dikkat çekmek ve yeni gelişmeleri paylaşmak üzere düzenlediği geniş katılımlı toplantıyla,
yeni yapılanmasının ardından da sektöre bilimsel katkılarını sürdüreceğinin sinyallerini verdi.
Mikoplazmanın
Türkiye’deki ve
dünyadaki seyrine
değinilen seminere
yoğun ilgi vardı.
A
NC A.Ş Kanatlı Departmanı tarafından İstanbul Divan Asia Hotel’de,
beyaz et ve yumurta
sektörünün önde gelen firma
temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen “Mikoplazma Teşhis
ve Kontrol Stratejileri Semineri”
İNFOVET 46-47
başarılı bir şekilde tamamlandı.
2 Haziran tarihinde gerçekleştirilen toplantıda, mikoplazma
alanında uzman konuşmacıların,
Türkiye ve dünyadan hastalığın
seyrine ilişkin verdiği önemli
bilgiler katılımcılar tarafından
ilgiyle dinlendi.
MİKOPLAZMANIN UZMANLARI
BİR ARAYA GELDİ
Kısa bir süre önce Huvepharma® Firması bünyesine katılan
ANC A.Ş., tarafından organize
edilen seminerin konuşmacıları
arasında çok önemli isimler
bulunuyordu. Uzun yıllardır
Animal and Plant Health Agency
(APHA)’de Mycoplasma Grup
Lideri olarak görev yapan ve şu
anda mycoplasma enfeksiyonları
konusunda başta İngiltere olmak
üzere pek çok ülkede danışmanlık veren Prof. Dr. Robin Nicholas;
kanatlı mikoplazmaları konusun-
da ulusal ve uluslararası projelerde görev alan, İstanbul Pendik
Veteriner Kontrol Enstitüsü
Mycoplasma Aşıları Laboratuvar
Şefi Dr. Ümit Özdemir; Huvepharma® NV Global Teknik Müdürü
Koen De Gussem ve ANC A.Ş
Teknik Müdürü Veteriner Hekim
İbrahim Arpacı, sunumlarında
mikoplazmosis etkenleri, teşhisi,
korunması ve neden olduğu CRD
(Kronik Solunum Yolu Hastalığı)
ile ilgili bilgi vererek, hastalığın
sektörde meydana getirdiği
kayıplara ve ANC’nin hastalığa
kesin çözümü Pharmasin®’in
etkilerine dikkat çektiler.
2017’DE HEDEF LİDERLİK
Geniş bir katılımla gerçekleşen seminerin açılış konuşması
ANC A.Ş Genel Müdürü İsmail
Özdemir tarafından yapıldı.
Özdemir, ANC’nin Huvepharma®
bünyesine geçiş sürecinden
bahsederek, firmanın geçmişten günümüze gelişimi, hayvan
sağlığı sektöründeki global
organizasyonel yapısı ve üretim
tesisleri ile ilgili bilgiler verdi.
Hem hayvan hem de insan
sağlığı sektörüne yönelik çözümler sunan Huvepharma®’nın
geniş bir ürün hattına sahip
olduğunu ifade eden İsmail
Özdemir, firmanın adını sadece
antikoksiyalleri ile değil, hayvan
beslenmesinde altı önemle
çizilen enzimleri ile de dünya
çapında duyurduğunu belirtti.
Huvepharma®’nın sahip olduğu
Hostazym® X ve Optiphos®’a
çok güvendiklerini söyleyen
Özdemir, firmanın üretim ve
fermantasyon teknolojileri
konusunda çok ileri bir seviyede olduğunun da altını çizdi.
Huvepharma®’nın bu üstün teknolojisi sayesinde Türk kanatlı
sektörünü suda anında çözünebilen enzimle buluşturacaklarını
ve konunun sektörü son derece
heyecanlandırdığını vurguladı.
Huvepharma®’nın 2008-2014
yılları arasında sektörün 5 katı
büyümesini son derece ilgi
uyandırıcı olarak nitelendiren
ANC Genel Müdürü İsmail Özdemir, Huvepharma®’nın 2017’de
kendi alanında liderliği hedeflediğini sözlerine ekleyerek
konuşmasını tamamladı.
ANC A.Ş Genel Müdürü İsmail Özdemir, ANC’nin
Huvepharma® bünyesine geçiş sürecinden bahsetti.
DR. NICHOLAS’TAN
ÇOK ÖZEL BİLGİLER
Bilimsel programın ilk sunumu
Prof. Dr. Robin Nicholas tarafından gerçekleştirildi. Nicholas,
mikoplazma etkenlerinin özelliklerinden bahsettiği sunumunda
mikoplazmanın diğer bakterilerle
benzer ve farklı yönlerini irdeleyerek, etkenlerin hastalığa nasıl yol
açtıklarını misafirlerle paylaştı.
Mikroorganizmanın özellikle
epitel dokuya afinite gösterdiğinden, ciliostasis ve necrosis gibi
TOPLANTI ANC A.Ş. Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri
Mycoplasma gallisepticum ve
Mycoplasma synoviae’nın ticari
kanatlılarda meydana getirdiği
hastalıklara, ekonomik kayıpların
boyutlarına ve saha araştırmalarının ardından etkenlerin
tanımlanmasında son dönemlerde kullanılan yöntemlere dikkat
çekerek sunumunu sonlandırdı.
MİKOPLAZMA ENFEKSİYONLARINA KARŞI ETKİLİ SİLAH!
İstanbul Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü Mycoplasma
Aşıları Laboratuvar Şefi Dr. Ümit Özdemir
Huvepharma NV Global Teknik Müdürü Dr. Koen De Gussem,
mikoplazma kontrol strajelerini katılımcılarla paylaştı.
ANC A.Ş Teknik Müdürü Veteriner Hekim İbrahim Arpacı,
Pharmasin’in özelliklerine ve solunum yolu hastalıklarına
etkisine değindi.
Mycoplasmosis Danışmanı Prof. Dr. RobIn NIcholas,
mikoplazma etkenlerine ilişkin çarpıcı bilgiler verdi.
İsmini sadece beşeri ve veteriner sağlık sektörüne
yönelik ürün skalası ile değil, hayvan beslemeye
yönelik geniş ürün hattı ile de dünya çapında
duyurmayı başaran Huvepharma®, 6 kıtada 70 ülkeyi
kapsayan olağanüstü bir dağıtım ağına sahip.
durumlara neden olduğundan
bahsetti. Organizmanın farklı
koşullardaki yaşam süresine
değinen uzman, mycoplasma etkenleri tarafından meydana getirilen biyofilm oluşumuna değindi.
Biyofilm oluşturan mikoplazma
etkenlerinin özellikle sıcaklık,
İNFOVET 48-49
kurutma ve deterjanlar gibi stres
faktörlerine daha dirençli ve bu
ortamlarda daha kalıcı olduğunu
belirten Dr. Nicholas bunun antibiyotik direnci açısından sorun
oluşturabileceğinin altını önemle
çizdi. Mikoplazma etkenlerinin
birçok hayvanda farklı semp-
tomlara neden olduğunu ifade
eden konuşmacı, 4 mikoplazma
hastalığının sosyo ekonomik
etkileri nedeniyle OIE’nin listesinde yer aldığını sözlerine ekledi.
Bunlar arasında kanatlı mikoplazmozisinin sektör açısından ne
denli önemli olduğunu aktararak
Toplantı, mikoplazma enfeksiyonları ve tanı yöntemlerine ilişkin verilen bilgilerin ardından Huvepharma Global Teknik Müdürü
Koen De Gussem tarafından gerçekleştirilen “Mikoplazma Kontrol Stratejileri” konusuyla devam
etti. De Gussem, Mycoplasma
gallisepticum ve Mycoplasma
synoviae enfeksiyonlarının modern kanatlı işletmelerinde hala
problem teşkil etmeye devam
etmesini; antijenik varyasyon ve
intrasellüler lokasyon nedeniyle
bağışıklık yanıtının oluşmasındaki aksamaya, etkenlerin konak
dışında bilinenden daha uzun
süre yaşamasına bağladı. Mikoplazma etkenlerinin siliaların
yıkımına neden olarak sekonder
bakterilerin vücuda girmesine
olanak tanıdığını ve bu şekilde
hayvanların etkenlere karşı çok
önemli bir korunma mekanizmasını ortadan kaldırdığını
sözlerine ekledi. Hastalığın yol
açtığı klinik belirtilerin ardından
antibiyotiklerin etkinliğini belirlemede önemli olan faktörleri
paylaşan Huvepharma Global
Teknik Müdürü Koen De Gussem,
Pharmasin®’in etken maddesi
tylosin’in zamana bağlı bir molekül olduğunu, son izole edilen
Mg ve Ms suşlarının tylosin’e
daha duyarlı olduğunu söyledi.
Aşılama uygulamalarına da değinen De Gussem sunumunun son
bölümünde Huvepharma®’nın
kanatlılarda mikoplazma enfeksiyonlarına karşı etkili ürünü
Pharmasin®’in farmakokinetik
özelliklerini vurgulayarak, klinik
uygulamaları saha çalışmalarından örnekler vererek detaylandırdı. ANC Teknik Müdürü Veteriner Hekim İbrahim Arpacı,
TOPLANTI ANC A.Ş. Mikoplazma Teşhis ve Kontrol Stratejileri Semineri
EN ETKİN TEŞHİS
YÖNTEMİ HANGİSİ?
Toplantıda meydana getirdiği solunum sistemi
problemleri ile kanatlı sektörünü önemli ölçüde
etkileyen mikoplazma enfeksiyonları detaylandırıldı
ve ANC tarafından çözüm önerisi olarak sunulan
Pharmasin®’in özelliklerine vurgu yapıldı.
ANC A.Ş Avicenter & Aquacenter Departman Koordinatörü
Veteriner Hekim Aslıhan Cebecioğlu
toplantının son sunumunu; beyaz et ve yumurta üreticilerinin
mikoplazma enfeksiyonları ile
mücadelede uzun yıllardır başarı ile kullandığı Pharmasin® ve
kanatlılarda sürü yönetiminde
başarı sağlayabilmek için yerine
getirilmesi gereken faktörler
üzerine gerçekleştirdi. KonuşİNFOVET 50-51
masında sürü sağaltımının ürün
kalitesi ve dozlama stratejisi ile
birebire ilişkili olduğunu ifade
eden Arpacı; Huvepharma®’nın
fermantasyonda uzman, üretim
ve ürün kalitesinin EU GMP, FDA
ve ISO standartlarına uygun
olduğunu belirtti. Pharmasin®’in
de bu üstün fermantasyon ve
üretim standartları doğrultusunda üretildiğini sözlerine ekleyen
Arpacı, ürün özelliklerini katılımcılara aktardı. Pharmasin®’in
yem içerisine uygulanan tylosin
fosfat formunun mükemmel
bir partikül büyüklüğüne sahip
olduğunu ve yem içerisinde
homojen bir dağılım gösterdiğini, ürünün suda çözünür formu
olan tylosin tartaratın ise anında çözünme özelliğine sahip
olduğunu önemle vurguladı.
ANC Teknik Müdürü İbrahim
Arpacı sunumunu ürünün kanatlılardaki uygulama dozlarını
anlatarak tamamladı.
Meydana getirdiği solunum
sistemi sorunları ile kanatlı
sektörünü ekonomik açıdan
önemli derecede etkisi altına
alan mikoplazma enfeksiyonlarının detaylandırıldığı toplantıya gösterilen ilgi, programın
sonunda gerçekleştirilen sorucevap kısmında da devam etti.
Program, başarıyla tamamlanan
toplantının ardından, sohbetler
eşliğinde yenen akşam yemeği
ile son buldu. 
Seminerin bir diğer önemli
sunumu mikoplazma etkenlerinin özellikle de Mycoplasma
gallisepticum’un tespit edilmesinde kullanılan laboratuvar yöntemlerine ilişkindi.
Dr. Ümit Özdemir tarafından
kanatlılardan örnek alınmasında kullanılan teknikler,
PCR, lam aglutinasyon,
hemaglutinasyon inhibisyon,
ELISA ve bioassay gibi yöntemlerin detaylarına değinildi. Laboratuvar yöntemlerine
dair oldukça detaylı bilgiler
veren Dr. Özdemir, sonuçların
yorumlanmasında dikkat
edilmesi gereken noktalar,
karşılaşılan zorluklar ve
olumsuzluklar ile enfeksiyonun farklı dönemlerine göre
en etkin olan tanı yöntemlerini ayrı ayrı sıraladı.
İşletmelerde mikoplazmaya
karşın kontrol programı
uygulanmasının hayati önem
taşıdığını sözlerine ekleyen Dr. Ümit Özdemir, son
olarak antibiyotik tedavisi
ve aşılamanın kritik bir önem
taşıdığını vurguladı. Penisilin
grubu antibiyotiklere dirençli
olan etkenlerin protein sentezini inhibe eden tetrasiklinler,
makrolitler, ve kinolonlara
duyarlı olduklarını ifade eden
Özdemir; tavukçuluk
endüstrisinin yumurtacı
sektöründe, komplekslerin
büyüklüğü ve farklı yaş gruplarının bir arada bulunması
nedeniyle infekte sürülerde
eradikasyonun fizibıl olmadığını, bu işletmelerde persiste
infeksiyonlarla birlikte periyodik saçım görülebileceğini ve
böyle durumlarda Mycoplasma gallisepticum infeksiyonunun antibiyotikle sağaltımının
gündeme geldiğini sözlerine
ekledi. İnfekte sürülerde
tedavi ile mikoplazma nedenli
kayıpların önlenebileceği ve
ülke düzeyinde verimli bir
üretim yapılabileceğini belirten Dr. Özdemir’in sunumu
ilgiyle dinlendi.
TOPLANTI
8. Hayvan Refahı Toplantısı
Boehringer Ingelheim
Hayvan Refahı Zirvesi
Kanada’da gerçekleşti
Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı, 5-6 Haziran tarihlerinde Kanada’nın Ontario
şehrinde Türkiye’nin de 8 kişilik bir kafileyle içinde bulunduğu, yaklaşık 100 hekimin
11 ülkeden katılım gösterdiği bir toplantı gerçekleştirdi.
B
oehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı,
University of California,
University of British
Colombia, University of Calgary
ve University of Saskatchewan
akademisyenleri işbirliği ile
gerçekleştirilen 8. Hayvan Refahı
Toplantısı’na Türkiye, Almanya,
Belçika, Fransa, Avustralya,
İngiltere, Çin, İspanya, Amerika,
İNFOVET 52-53
Kanada ve İrlanda’dan veteriner
hekimler katılım gösterdi.
Boehringer Ingelheim Hayvan
Sağlığı Türkiye’nin de 8 kişilik
bir kafileyle içinde bulunduğu
toplantı, 5-6 Haziran tarihlerinde
yaklaşık 100 veteriner hekimin
katılımıyla Niagara-On-The-Lake,
Kanada’da gerçekleştirildi.
Toplantının ilk gününde Dr.
Joseph Stookey (University of
Saskatchewan) ‘Buzağılarda
Ağrı Değerlendirmeleri için
Yapılan Uygulamalar’, Dr. Claire
Windeyer (University of Calgary)
‘Distosi’nin Değerlendirilmesi
ve Buzağılara Etkisi’, Prof. Dr.
Dan Weary (University of British
Columbia) ‘Süt İnekçiliğinde
Acı ve Ağrı’ konuları ile Uzman
Forumu’nda yer aldılar.
Toplantının son günün-
de ise Dr. Cassandra Tucker
(University of California)
‘Boynuzsuzlaştırmada Ağrı
Hassasiyeti ve NSAID Kullanımı’,
Dr. John Campbell (University
of Saskatchewan) ‘Kastrasyon
Sonrası Buzağı Performansı
ve Davranışı’, Dr. Derek Haley
(University of Guelph) ‘Sütten
Kesme Döneminde Oluşan
Stres’ konularıyla toplantıda
TOPLANTI
8. Hayvan Refahı Toplantısı
yer aldılar. Toplantı sonrası
tüm katılımcıların yer aldığı
ve 10’ar kişilik grupların oluşturduğu atölye çalışmaları
(workshop) yapıldı.Tüm katılımcıların ülkelerinde yapılan
hayvan refahı uygulamalarını
paylaşma fırsatı bulduğu bu
çalışmalar hekimler tarafından tam not aldı.
Hayvan refahı adına yapılan
paylaşımlar hekimler adına
çok olumluydu
Boehringer Ingelheim
Kanada Hayvan Sağlığı
Direktörü Jeffrey Estabrooks
ve Boehringer Ingelheim
Global Teknik Müdürü Dr. Elke
Abbeloos’un uzman forumu
değerlendirmelerinde, ‘Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı 5-6 Haziran tarihlerinde
Kanada’nın Ontario şehrinde
Türkiye’nin de, 8 kişilik bir
kafileyle içinde bulunduğu yaklaşık 100 veteriner
hekimin 11 ülkeden katılım
gösterdiği bir toplantı gerçekleştirdi. Forum boyunca farklı
ülkelerden olan katılımcıların
hayvan refahı adına yaptıkları
uygulamaları paylaşmaları
tüm hekimlerimiz adına çok
olumlu oldu. Hekimlerimiz
diğer ülkelerde olan yenilikleri
ve yapılan son hayvan refahı
çalışmalarını değerlendirip,
en kısa sürede hayata geçireceklerdir. Türk hekimlerimizin
de katılımcı ve pozitif tavırları
bizi çok mutlu etti’ açıklamasında bulundu.
İNFOVET 54-55
Yurtdışındaki akademisyenlerle
bir araya gelme şansı yakaladık
HAYVAN REFAHI
ile ilgili Kanada
ve Amerika’daki
gelişmeleri
takip edebilme
şansı bulduk
Samet Çevik, Kırklareli
Hayvan refahı; yetiştiriciliği
yapılan hayvanların doğal
yaşam biçimleri gözetilerek,
özgün davranışlarına uygun
barınak koşullarında, fizyolojik, biyolojik ve psikolojik
bütünlüklerini bozmadan
bütün ihtiyaçlarının karşılanmasını; üretim faaliyetlerinin hayvanın sağlığını ve
hareketlerini kısıtlamayacak
şekilde gerçekleştirilmesini
hedefleyen üretim anlayışını
benimsemeyi beraberinde
getirir. Bu toplantı serisiyle
birlikte de, Kanada ve Amerika’daki gelişmeleri yakından
takip edebilme, yurtdışındaki diğer hekimler ve akademisyenlerle iyi uygulamaları
paylaşma fırsatım oldu. Bu
faydalı organizasyon için
Boehringer Ingelheim’e
teşekkür ederim.
Refah, yaşam kalitesini yansıtan bir tanımlamadır. Tam anlamıyla zihinsel ve fiziksel sağlık durumu ile mutluluğu içerir.
Geniş anlamda hayvan refahı şöyle tanımlanabilir: “Çiftlik, pet,
egzotik, laboratuvar ve vahşi hayvanların bakımı, beslenmesi,
barındırılması, yetiştirilmesi, nakliyesi,
kesimi ya da tedavisi sırasında ağrı ve
acıdan uzak; sağlık ve iyilik hallerinin
sağlanması.” Toplumların hayvan
bakımı ve refahı ile ilgili değer yargıları
ve tutumları hızla değişmekte, hayvan
refahına verilen önem de artmaktadır.
Bu toplantı ile birlikte biz de Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerindeki
gelişmeleri yakından takip etme ve
Can Baklacı
yurtdışındaki diğer hekimlerle ve akaBursa
demisyenlerle yapılan iyi uygulamaları
paylaşma fırsatı bulduk. Buna benzer üst düzey toplantıların
devamını diliyorum. Boehringer Ingelheim ailesine bu başarılı
organizasyon adına çok teşekkür ediyorum.
Stres ve ağrı üzerine yapılan
çalışmalar dikkate değerdi
Daha öncesinde takip ettiğim bir organizasyondu. Hayvanlarda özellikle ağrı yönetiminin besi ve süt performanslarına
etkisinin çok önemli olduğu tartışılarak,
hayvanlarda strese ve ağrıya neden
olan uygulamalarda, stres ve ağrının
azaltılmasına yardımcı olan Meloksikam etken maddesinin çok etkili olduğu yapılan çalışmalarla bizlere genişçe
sunuldu. Kanada’da gerçekleştirilen
bu yararlı toplantıya katılma fırsatını
Boehringer Ingelheim ile yakaladığım
Özkan Metekan
için kendilerine teşekkür ediyorum.
Edirne
ısı
stresi
KONU toplantı
süt ineklerinde
İNFOVET XX-XX
Isı stresini azaltmak için
ilk adım, laktasyondaki
ve kuru dönemdeki
inekler ile düveler için
soğuk su ve gölge
sağlamak olmalıdır.
İnsanlar gibi
hayvanların da sıcak
havalarda gebelikleri
ve emzirmeleri
stresli ve zordur.
Yaşanan bu stres, süt
üretimlerinde, gebeliklik
oranlarında, yem ve su
tüketimlerinde ciddi
olumsuz belirtiler açığa
çıkmasına neden olur.
ISI
ve nemin bir araya gelmesi
laktasyondaki süt inekleri için
oldukça rahatsız edici bir ortam oluşmasına neden olur. Sıcaklıkların yüksek seyrettiği yaz mevsimlerinde, süt üretimi
ortalama % 50 düşer (Tablo 1) ve laktasyondaki süt ineğinin üreme yeterliliği büyük ölçüde
azalır. Bazı veriler, ısı stresi altındaki süt
ineklerinin yalnızca % 10-20’sinin çiftleşme
sonrası gebe kaldığını göstermektedir.
Isı stresi belirtileri
Laktasyondaki ineklerde ısı stresinin bazı
belirtileri orta seviyede açığa çıkar. Özellikle
azalmış süt üretimi ve uyuşuk inek davranışları farkedilir. Sıcaklık 25 ile 32°C, nem
oranı ise % 50-90 arasında iken ısı stresinin
orta derece belirtileri görülmeye başlar (Şekil
1). Bu belirtiler, hızlı-sığ nefes alışverişi,
aşırı terleme ve süt üretimi ile yem alımının
yaklaşık % 10 oranında azalması şeklinde
sıralanabilir. Sıcaklık 32 ile 38°C, nem ise
% 50-90 arasına ulaştığında inek, süt verimi
ile ilgili ciddi ısı stresi belirtileri göstermeye
başlar. Süt verimi % 25 oranında düşer, vücut
ısısının yükselmesi ile birlikte yem tüketimi
azalır. Hayvan ağız açık, dil dışarıda nefes
alma gibi daha birçok ısı stresi belirtisi
göstermeye başlar.
Genellikle sıcaklık ve nem bir araya geldiğinde 90’dan daha büyük bir sıcaklık/nem indeksi ile sonuçlanacaktır. Bu oran yüksek süt
verimi olan ineklerde ciddi, düşük süt verimi
olan ineklerde ise orta derecelerde ısı stresi
belirtileri açığa çıkmasına neden olacaktır.
Aşırı stres; hastalık ve buzağılama gibi diğer
birçok stres kaynağı ile bir araya geldiğinde
birçok vakada ölümle sonuçlanabilir.
Yüksek verimli inekler, düşük verimli
ineklere göre daha çok ısı stresi belirtisi gösterirler. Çünkü bu tür inekler yüksek verim
sağlamak için enerjiye daha fazla ihtiyaç
duyarlar ve harcanan enerji sonrası daha
fazla ısı açığa çıkar. Bu hayvanların daha
fazla besini metabolize etmeleri sonucu açığa çıkan ekstra ısıdan kurtulmaları gerekir.
Genel olarak, azalan süt verimi azalan yem
tüketimi ile doğru orantılı olarak meydana
gelir. Sıcaklık ve nem seviyesi yüksek olduğunda tüketimi azalan her yarım kilogram
kuru madde alımı ile doğru orantılı olarak süt
üretimi de 1 kg azalır.
Eğer ısı stresinden etkilenen hayvanları
tespit etmekte sorun yaşıyorsanız, 10 adet
ineğin rektal ısılarını alabilirsiniz. Eğer yedi ve
üzeri hayvanın rektal ısısı 39,5 °C üzerinde
çıkarsa, inekler muhtemelen ısı stresi belirtileri sergiliyor diyebiliriz. Sıcak mevsimlerde
öğlen saatleri sıcaklık daha yüksek olacaktır.
Ciddi ısı stresi durumlarında ineklerin rektal
ısısı 39,5 °C’yi aşacaktır. Bununla birlikte ısı
stresini anlamanın bir diğer yolu da hayvanların solunum oranları ölçmektir (10 ineğin).
Eğer en az yedi ineğin solunum oranlarını dakikada 80’den fazla ise, hayvanlar için yine
ısı stresi belirtileri gösteriyor diyebiliriz. Bunun yanı sıra, on ineğin beşinden fazlasının
solunum oranı dakikada 100’den fazlaysa,
acil olarak atılacak adım yine ısı stresini
düşürmek olmalıdır. Daha önce belirttiğimiz
Tablo 1. Çevre sıcaklığının
artması ile beklenen kuru madde
(DMI), süt verimi ve su alımının
göreceli değişimleri
Sıcaklık
Kuru madde
alımı (DMI)
Süt
verimi
Su
alımı
°C
kg
kg
litre
20
18
27
68
25
17.5
25
74
30
17
23
79
35
16.5
18
120
40
10
12
106
Kaynak: Ulusal Araştırma Konseyi (National Research
Council). 1981. Çevre Değişkenlerinin Evcil Hayvanların Besin
Gereksinimleri Üzerine Etkisi. National Academy Press, D. C.
Dr. Joe West, Georgia Üniversitesi
KAPAK
gibi kuru madde alımında azalmalar da bize
bilgi verecektir. Eğer kuru madde alımında ve
süt üretiminde % 10 ya da daha fazla azalma
varsa hayvanlar stres altında diyebiliriz.
Hayvanlar şiddetli ısı stresi altındayken ise,
kuru madde alımı ve süt üretimi % 25 oranında düşebilir; bu aşamada zayıf, hasta ya da
yaşlı hayvanlar ölebilir.
zemeden
hşap mal
Şekil 2: A
inşaası
ir gölge
r)
taşınabil
ullanılabili
rular da k
2,5 m
6m
Çatı: 5m x
2,5 m
1:
k
li
k
e
Yüks
2: 3 m
Yükseklik
3m
çatı: 5 x 6
(Metal bo
m
Isı stresini azaltmak için
atılacak adımlar
1. Isı stresini azaltmak için ilk adım,
laktasyondaki ve kuru dönemdeki inekler
(aynı zamanda düveler) için soğuk su ve
gölge sağlamak olmalıdır.
Su, süt yapımı için gerek duyulan temel
besin öğesidir. Sütün içeriğinin % 85’i sudur.
Ayrıca, ortam ısısının artması ile birlikte
ineğin su ihtiyacı da belirgin oranlarda
artar. Sıcaklık/nem oranı % 80’nin üzerine
çıktığı zaman inekler de % 50 daha fazla su
tüketmeye başlar. Tablo 1’de göreceğimiz
üzere, sıcaklık 30°C’den 35°C’ye yüksel-
diğinde, su tüketimi 79 litreden 120 litreye
çıkmaktadır. Sıcaklıkların yüksek seyrettiği
dönemlerde serin su temin edilmesi de
son derece önemlidir. Aynı zamanda sıcak
havalarda hayvanların gölgede bulunması ve
su kaynaklarına uzak mesafelere transpotunun yapılmaması da önemli bir konudur.
Süt sağım odalarında su bulundurulmasına
gerek yoktur ancak ahırdan çıkış hattının
olabildiğince ineklerin beslenme alanlarına
yakın olması gerekmektedir. Aynı zamanda
ineklerin gezinme alanları, ağaçların doğal
gölgesinde veya yapay bir gölgeliğin altında
olmalı, bu alanlarda bolca su bulunmalıdır.
Eğer inekler yeni doğum yapmış ise, her
15 metrede bir su yerleştirilmelidir. Serbest
yetiştiricilik yapmayan birçok üretici için
suyun hayvanlar için
kolay erişilebilir ve
sıcak havalarda su
kaynağına ulaşmak
için hayvanların mesafe katetmeyeceği
Aşırı ısı stresi kuru madde alımında düşüşlerle
birlikte; hastalık halleri, buzağılama ve laktasyon
gibi diğer önemli stres kaynakları ile eş zamanlı
olarak yaşandığında, birçok vaka ne yazık ki
ölümle sonuçlanabilmektedir.
Şekil 1. Süt İnekleri için Sıcaklık-Nem İndeksi (THI)1,
Dr. Frank Wierama (1990), Arizona Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Bölümü, Tuscon, Arizona
Derece (F)
Bağıl Nem
0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
55
60
STRESSİZ ISI VE NEM ARALIĞI
75
80
85
65
70
75
80
85
90
95
100
72
72
73
73
74
74
75
75
72
72
73
73
74
74
75
76
76
77
78
78
79
79
80
72
72
73
74
75
75
76
77
78
78
79
80
81
81
82
83
84
84
85
90
72
73
74
75
76
77
78
79
79
80
81
82
83
84
85
86
86
87
88
89
90
95
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
100
77
78
79
80
82
83
84
85
86
87
88
90
91
92
93
94
95
97
98
99
105
79
80
82
83
84
86
87
88
89
91
92
93
95
96
97
110
81
83
84
86
87
89
90
91
93
95
96
97
115
84
85
87
88
90
91
93
95
96
97
120
86
88
89
91
93
94
96
98
(THI) 1: [(Sıcaklık-nem indeksi °C) + (0.36 yoğunlaşma noktası °C) + 41.2] Eğer 10 ineğin ikisinden fazlası dakikada 100’den fazla nefes alıyorsa, acil olarak yapılacak şey ısı stresini
düşürmek olmalıdır.
İNFOVET 58-59
KAPAK
şaatı
ölgelik in
ipik g
Şekil 3. T
.
Joseph G
Mühendis
Danışman ainesville, Florida
G
Martin III,
inşaatı,
k
pik gölgeli
r
6 metre, ti
aatı, buha
ş
in
k
li
e
lg
ö
g
,
iz
s
e
ölçek
6 metred
temi, her
üretme sis
fan
6 metre
kontaminantları yok etmek için temizlenmelidir. Su her zaman taze ve ortam sıcaklığına
yaklaşık olmalıdır.
Direk güneş ışığı ile gölgelendirme de
ayrıca önemlidir, bu tarz bir gölgelendirme
sağlamak ineklerin daha rahat bir ortamda
dinlenmesine olanak sağlayacaktır. Ağaçların doğal gölgeleri de iyi ve doğal bir ortam
yaratır fakat inekler
ağaçların etrafına
kendilerini sıkıştırırlar
ve bu sıkıştırmayı
sürü halinde yaparlarsa ağaçlar birkaç
yıl içerisinde ölebilir.
Aynı zamanda sürüler
ağaçların etrafında
biraraya geldiğinde gölgelik alanda
çamur çukurları oluşmasını da önlemek
gerekir. İneklerin, sağımdan sonra ve sağım
sonrası meme sfinkterleri açık olduğu için
çamur çukurlarında bulunmaları mastitis
oranını yüksek derece artırır. Doğal ve yapay
gölgelendirme sistemlerinin neden olduğu
çamur çukuru problemlerini azaltmanın yollarından biri çukurların olduğu yerlere elektrik
çitleri yapmaktır. Bu alanlar rotasyonlu olarak
çitlerle çevrilir, çevrilmiş çamur çukurları
kurudukça çitler çamurlu alanlara taşınır ve
Stres altındaki hayvanları tespit etmek için 10 adet
ineğin rektal ısıları alınır. Eğer yedi ve üzeri hayvanın
ısıları 39,5oC üzerinde çıkarsa, ısı stresi belirtileri
sergilediğini söyleyebiliriz. Yine süt üretiminde
yaklaşık % 10’luk azalma stres hakkında bilgi verir.
yerlerde olması önem teşkil etmektedir.
Genel olarak inekler, çevre sıcaklığı, nem ve
radyant güneş ısısının çok yüksek olduğu
zamanlarda, açık havada 30 metreden fazla
hareket etmek istemez. Ayrıca, her grup
inek için en az iki farklı noktaya su yerleştirilmelidir. Eğer mümkünse, her 15 ineK
için su kaynağı derinliğinin hayvan başına
yarım metre olması sağlanmalıdır. Örneğin
sürünüzde 100 ineğiniz varsa, su çukuru en
az 3,5 metre derinliğinde olmalıdır. Ek olarak
İNFOVET 60-61
su akımının dakikada en az 3-5 litre olması
gerekmektedir; böylece çukur hızlı bir şekilde
tekrar dolacaktır. Hayvanın burnunu kaynağa
rahatça yerleştirebilmesi için minimum 7,5
cm’lik derinliğin olması önemlidir. Tek ya da
çift poziyondaki suluklarda inek başına yüzey alanı 0,65 m2 olmalı; genel kural olarak,
suluklar devamlı boş kalıyorsa ek su oluklarına ihtiyaç duyulduğu unutulmamalıdır.
Su aynı zamanda temiz ve serin olmalıdır.
Gerektiğinde su olukları yosunları ve diğer
KAPAK
böylece inekler meranın değişik yerlerindeki
gölgelerden yararlanmış olur.
Geçici veya sabit gölgelikler taşınmak için
uygunsa, başka bir yere yerleştirilebilir (Şekil
2). Geçici gölgeliklerin çatısını kaplamak için
özel gölgelik örtüsü ya da hafif çatı malzemesi kullanılabilir. Geçici gölgelik yapımında
5 cm’lik metal boruları ya da işlenmiş ahşap
tercih edilebilir. Örtüyü hareket ettirmek
için kancalar ya da teller yerleştirilir. Kumaş
üzerindeki halkalardan geçirilmiş tel veya ip
ile örtüye sağlamlık kazandırılır. Böyle bir yapının maliyeti inek başı ortalama 200 TL’dir.
Taşınabilir gölgeliklerin dezavantajı, güneş
ışınlarına karşı fazla korumaması ve sabit
gölgeliklere göre kalitesinin de daha düşük
olmasıdır. Fakat iyi bakım koşulları altında
bu yapılar 5 ya da daha fazla yıl dayanabilirler. Örneğin, çatı olarak kullanılan örtünün
iyi sabitlenmesi ile rüzgara tutulmasına ve
parçalanmasına engel olunabilir.
Süt veren ineklerin yanı sıra, kuru dönemde olan hayvanlara ve düvelere de gölge ve
yeterli miktarda su sağlanması önemlidir.
Kuru dönemdeki ineklerin ve düvelerin, süt
veren inekler kadar besine ihtiyacı yoktur.
Bu hayvanlar daha az enerji ve ısı üretir,
bu nedenle ısı stresi geçirme olasılıkları
da daha düşük olur. Bazı araştırmalar, kuru
dönemdeki ineklere yeterli miktarda su ve
uygun gölgelik sağlandığında, hayvanların
vücut kondisyonlarının ve yeni doğan buzağıların kilosunun daha yüksek olduğunu
gösteriyor. Düvelerin ise yeterli su ve gölgelik alanı bulunduğu zaman daha fazla yem
tükettiği ve vücut kondisyonlarının daha
yüksek olduğu görülüyor.
2. Süt veren ineklerin, ısı stresinin
önlenmesinde en önemli ikinci nokta;
ahırların ve ahır etrafının düzenidir.
Kapalı olmayan ya da ventilasyonu yeterli olmayan ahırlar, süt veren ineklerin ısı
stresinde yüksek tehlike taşır. Verilere göre,
ahırlara yerleştirilmiş klima ya da ventilasyon
sistemine harcanan masraflar, iki sıcak ay
sonra kâr olarak üreticiye geri döner.
AhırlarDA en uygun ısıya gölge, hava akımı
ve taze içme suyunun beraber bulundurulması durumunda erişilebilir. Nemli ve kötü
ndırma
çık havala
devamlı a
24”
fan
ipik ahır
Şekil 4. T
.
Joseph G
Mühendis
Danışman ainesville, Florida
G
Martin III,
siz,
lçek
inşaatı, ö
Tipik ahır
ar üretme
u
b
şaatı, h
gölgelik in
ede
er 6 metr
sistemi, h
6 metre
Eğer kuru madde alımında ve süt
üretiminde % 10 ya da daha fazla azalma
varsa hayvanlar stres altında diyebiliriz.
havalandırılmış bir ahırda sadece suyun
sağlanması, durumun gidişatını kötüye
sokabilir. Yeterli havalandırmanın sağlanmadığı durumlarda hayvanlar tarafından alınan
su, vücutlarından uygun şekilde atılamaz
ve daha fazla ısının tutulmasına sebep olur.
Ahırın uygun havalandırılması ve taze, yeterli
su sağlanması durumunda, inekler sağımlar
arasında daha az soğutmaya ihtiyaç duyar.
Ahırların uygun ısısını sağlamak için 8-11 km/
saat ile çalıştırılan fanlar ile hayvanlar uygun
vücut ısısına ulaşabilir. Fanlar inekleri serinletir ve vücutların
üzerindeki suyun buharlaşmasını sağlar.
Hayvanları soğutmak
için fanların soğuk buhar üretme sisteminin
0,5-3 dk çalıştırılması
yeterli olur. Hayvanın
vücudunda
Bazı araştırmalarda, kuru dönemde bulunan ineklere
yeterli miktarda kaliteli serin su temin edilip,
uygun gölgelik sistemleri sağlandığında, hayvanların
vücut kondisyonlarının ve yeni doğan buzağıların
kilosunun daha yüksek olduğunu görülmektedir.
İNFOVET 62-63
inşaatı
KAPAK
memeye akacak kadar su olmamalı. Akan su
ile beraber memeye ulaşan bakteriler meme
bezine yerleşince mastitise sebep olabilir.
Bu durumu, ahırdaki sürekli ventilasyon ile
suyun buharlaşmasını sağlayarak çözebiliriz.
Fakat su püskürtmelerinin çalıştığı durumlarda, fanların kapatılmasında ya da düşük
düzeyde çalıştırılmasında fayda vardır.
Aksi takdirde yüksek seviyede çalıştırılan
havalandırma sistemi, su damlacıklarının
ahırdan dışarı çıkmasına neden olur. 1 beygir
gücüne sahip olan ve 91 cm çapındaki bir
fan, 9 metrelik alana 11.000-12.000 cfm hava
akımı sağlarken 1 beygir güçlü ve 121 cm
çapındaki bir fan, 9-12 metrelik alana 21.000
cfm sağlar. En az iki farklı çapa sahip olan
fan sistemi kurmakta fayda var. Üreticilerin
çoğu 4 fan ile çalışmaktadır; bunlardan ikisi
ahırın girişinde, ikisi ise ahırın ortasında yer
alır. Fanların esintisi doğrudan ineklere yönlendirilmelidir; böylece hayvanların kuruması
ve ısı alışverişi hızlanır. İnekler için devamlı
taze içme suyu sağlanmalı. Bir inek günde
100-130 litre su içer ve 13 litre idrar çıkartır.
Su sadece ahır içinde değil, ahır dışındaki
gezdirme alanında da sağlanmalı. Ahırın
Suluklar devamlı
boş kalıyorsa
ek su oluklarına
ihtiyaç duyulduğu
unutulmamalıdır.
alandırma
lı açık hav
devam
Suluk
girişi
Fan
Açık
ağıllar
m
3.5 m 4.5
5.5 m
Beton
besleme
bölmesi
Beton
gübre
çukuru
5.5 m
m
Farazi 30
4m
.5 m
4.5 m 3
irme
ipik gezd
Şekil 5. T e kesiti
in
alanı en
eph G.
Jos
Mühendis
Danışman ainesville, Florida
G
Martin III,
ine kesiti,
ı en
irme alan
Tipik gezd
, fanlar ve
ır
h
a
a
4 sır
nı
ölçeksiz,
dirme ala
cüler, gez
püskürtü
i fanlar
üzerindek
zemini oluklu veya kaba yüzeyli betondan
yapılmalı, böylece hayvanların ayaklarının
ıslak ortamda bile kayması önlenmiş olur.
Genel kural olarak, su ahırın zemininde
durmamalı ve hayvanların ayakları mümkün
olduğu kadar az suya maruz kalmalıdır.
Ahırın üzeri kapalı değilse, özel gölgelik
örtüsü kullanılmalı. Tabi, geçici çözümlerden
ziyade, sabit bir yapı her zaman daha verimlidir. Güneş batarken hayvanların fazla ısıya
maruz kalmasını engellemek için, ahırın yan
tarafını örtmek için kümeslerde kullanılan
örtüler de kullanılabilir.
Bazı işletmelerde, sağım ünitelerinin
çıkışına da su püskürtme sistemlerinin
yerleştirildiği görülür. Böylece sağımdan
ahıra geri giden ineklerin vücut ısısı da
uygun seviyede tutulabilir. Buna benzeyen
soğutma sistemleri özellikle mastitis gibi
sorunların görülmesi durumlarında faydalı
olur. Su püskürtme sistemi hayvanın derisini
suyun aşağı akmayacağı şekilde, sadece
birkaç saniye içerisinde ıslatır.
3. Isı stresinin önlenmesindeki üçüncü en
önemli nokta, yemlikler etrafında soğutma
sisteminin ve gölgenin bulundurulmasıdır.
Gölgeli ortamda hayvanlar beslenirken
kendilerini daha rahat hisseder. Gölgelik,
aynı zamanda yemleri kurumaya ve yağmura
karşı da korur. Yemlerin korunması amacıyla, püskürtme sistemlerinin yemliklerden
uzak durması tercih edilir; böylece yemlerin
ıslanması önlenebilir. Yemlik bölgelerinin
soğutulması için kullanılan sistem, tercihen
6-9 metre mesafe
aralıklarla yerleştirilen 91 cm çaplı
fanlardan oluşmalıdır.
Bu sistem, hayvanın
devamlı sirkülasyonunu en uygun
şekilde sağlar. Aşırı
sıcak dönemlerde
Doğal ve yapay gölgelendirme sistemlerinin neden
olduğu çamur çukuru problemlerini azaltmanın
yollarından biri çukurların olduğu yerlere elektrik
çitleri yapmaktır. Aynı zamanda çamur birikintileri
kurudukça çitlerin yerleri değiştirilebilir.
İNFOVET 64-65
KAPAK
Hayvanın vücudunda memeye
akacak kadar su olmamalı. Akan
su ile memeye ulaşan bakteriler
meme bezine yerleşince
mastitise sebep olabilir.
bu bölüme 10 psi gibi düşük basınçlı hava
püskürtme sistemleri kurulabilir. Düşük
basınç, daha az buhar oluşturur ve zemini
hayvanlar için tehlike oluşturacak düzeyde
ıslatmaz. Basıncı ayarlamak için su püskürtme mekanizmasının borularına basınç ayarlayıcılar takılır ya da püskürtme başlıkları ayrı
ayrı ayarlanabilir. Su püskürtme cihazının
başlıkları 1-1.5 cm çapında olmalıdır. Yüksek
kapasiteli püskürtme başlıkları ortalama 2
cm çapındadır. Bu ekipmanlar genellikle her
zirai alet satan mağazada mevcuttur.
Zeminin bozulduğu ve yeniden beton
dökülmesi gerektiği durumlarda eğime dikkat
edilmeli. Zeminin eğimi %1,5 ila %4 arasında
olmalıdır; araştırmacılar tarafından %2’lik eğim
uygun görülmektedir. Beton 10 cm kalınlıkta
dökülmeli ve yüzeyi ineklerin ayağı için uygun,
oluklu olmalıdır. Bir ineğin rahat hareket
etmesi için 1,7 ila 6 metrekarelik alana ihtiyacı
vardır. Ortamın sıcaklığı ve nem oranı ile birlikte hayvanın ihtiyacı olduğu alan da artar.
Metal çatılar, beyaza boyanarak ya da
güneş ışığını engelleyen koruyucu katmanla kaplanarak hayvanları radyasyondan
koruyabilir. Bu amaç için uygun poli propilen
maddeler, radyasyonun %80’ini engelleyebilir. Fakat yalıtımın, insektlere karşı koruması
gerektiğinden dolayı bu seçenek her zaman
ekonomik olmayabilir.
4. Dördüncü adım olarak, rasyonun
dansitesi değiştirilebilir. Mümkünse,
yüksek kaliteli kaba yemler kullanılmalı
Silaj, mera otları ve saman da kullanılabilir. Yaz aylarında ineklerdeki süt veriminin
düşüşü, hayvanların daha az yem yemesiyle
ilişkilidir. Isı arttıkça hayvanların tükettiği
yem miktarı azalır. Bu durum yemdeki kuru
maddenin azaltılması ve enerji içeren yemlerin arttırılması ile telafi edilebilir. Rasyonun
enerji dansitesini arttırmak için yağlar veya
düşük ısı değerine sahip yemler katılmalı.
Yüksek yağ içeren yemlere örnek; pamuk
tohumu, kavrulmuş soya fasulyesi veya
korunmuş yağlar (bypass yağları). Vücuda
alınan az miktarda lif içeren yemler, yüksek
lifli ot samanından daha az ısı üretimine
neden olur. Yüksek miktarda tahıl içeren ve
düşük miktarda lif içeren yemler süt veren
ineklerin ısı düzenlemesinde yardımcı olur.
Fakat rasyon dikkatle hazırlanmalı; aksi
takdirde süt - yağ oranındaki değişiklikler ve
sindirim sistemi bozuklukları meydana gelir.
Yüksek rasyonlu yemlere sodyum bikarbonat
ve magnezyum oksit gibi tampon etkili maddeler katılarak süt yağı eksikliği sendromu
önlenilebilir. Sıcak havada rasyona mineraller
de katılmalıdır. Hayvanların ısı stresini önlemek amacıyla rasyondaki potasyum miktarı
% 1,3 ila % 1,5 oranında, sodyum % 0.5 ila %
0.6 oranında, magnezyum ise % 0.3 ila % 0.4
oranında arttırılmalı. Klorun diyette önerilen miktarı yıl boyunca % 0.25’tir. Ruminal
yıkımlama hızı yüksek olan protein, hayvanın
rasyonuna dikkatli katılmalı. Rasyondaki
oranı % 65 veya daha yüksek seviyede
olduğu durumlarda protein, ısı artışına neden
olmaktadır. Sıcak havada rasyonlar, protein
kaynaklarının özelliklerine bağlı olarak ham
protein, rumende yıkımlanan protein ve
rumende yıkımlanmayan protein yönünden
formüle edilmelidir.
ÖZET
Süt veren ineklere uygun koşulların sağlamasıyla, hayvanların rahatı sağlanılabilir,
hayvanların ürettiği süt miktarı arttırılabilir ve
ekonomik olarak gelişim gözlenilebilir. Gölge
ve taze içme suyu ineklere ve düvelere her
zaman sağlanmalı. Soğutucu ekipmanlar ahıra
ve imkan varsa, hayvanların bulunduğu
diğer alanlara da kurulmalı. Yaz aylarında
kullanılan rasyon dengeli olmalı ve özellikle
enerji oranı yükseltilip,
kuru madde oranı
düşürülmelidir. 
Yüksek miktarda tahıl içeren ve düşük miktarda lif
içeren yemler süt ineklerinde ısı düzenlenmesine
yardımcı olur. Fakat rasyon dikkatle hazırlanmalıdır;
aksi takdirde süt-yağ oranındaki değişiklikler
sindirim problemlerine yol açabilir.
İNFOVET 66-67
ADVERTORIAL
Evonik etlik piliçler
için yeni standart
ileal sindirilebilirlik
katsayılarını açıkladı
Hammaddelerin besleme değerlerini daha iyi yansıttığı için standart ileal sindirilebilir amino asit
sistemi (SID), gerek toplam amino asit sistemine gerekse görünür ileal sindirilebilir amino asit
(AID) sistemine kıyasla çok daha isabetlidir.
YAZI: Barış Bilen Yavuz Evonik Teknik Satış Müdürü Türkiye ve Azerbaycan
E
n düşük maliyetli rasyon
formülasyonunun temeli
yem hammaddelerini
hem fiyat hem de besin
değerlerine göre tüm besin
kısıtlamalarını karşılayan en
ucuz kombinasyonu bulacak
şekilde karıştırmaktır. Hammaddelerin besleme değerlerini daha
iyi yansıttığı için standart ileal
sindirilebilir amino asit sistemi
(SID), gerek toplam amino asit
sistemine gerekse görünür ileal
sindirilebilir amino asit (AID)
sistemine kıyasla çok daha isabetlidir. Sadece emilen besinler
metabolik olaylara katılabilirler.
Dolayısıyla yemin toplamda
ne kadar amino asit içerdiğini
bilmek değil, fakat bu amino
asitlerin ne kadarının sindirilebildiğini bilmek önemlidir.
Sindirilebilir aa temelli yem
formülasyonu, hayvanın hedef
performansı için (büyüme,
yumurta üretimi, üreme) gerekli
miktarda aa sağlar. Bu yöntem,
hayvan ihtiyaçlarına göre ilave
amino asitlerle dengelenmiş
formülasyonlarda alternatif hammaddeleri -düşük aa
sindirilebilirliğine sahip olsalar
bile- kullanabilme esnekliği
verir. Broylerler için yem formülasyonunda standart ileal
sindirilebilirlik (SID) katsayılarının kullanımı, 2000’li yılların
İNFOVET 68-69
başında ortaya atılmıştır.
Sınırlı sayıda hammadde için
ilk SID katsayıları Lemme ve ark.
(2004) tarafından yayınlandı.
2006 yılında Degussa (şimdi
Evonik) tarafından “Broylerlerde
standart ileal sindirilebilirlik”
şeklindeki özetle devam edildi.
Yukarıda bahsedilen özet, günümüzdeki güncellenen veri setinin
temellerini oluşturur. 2006
yılında yayınlanan veri seti 20
hammadde için SID katsayılarını
içermekteydi. Bu veriler Avustralya Sidney Üniversitesi (Ravidran
ve ark. 2001) ile bazı literatür
referanslarına dayanmaktadır.
Bu güncel listede 24 hammadde
için güncellenmiş SID katsayılarını istifadenize sunuyoruz.
Sindirilebilirlik katsayıları ve
belirlenme yöntemleri
Sindirilebilirlik sindirim
sisteminde ne kadar besinin
emileceğini belirler. Yemle
verildikten sonra ince barsakta kaybolan miktar emilmiş,
dolayısıyla sindirilmiş sayılır.
Ancak bu kaybın tespiti sırasında
kullanılan yöntem farklılıkları sindirilebilirlik oranlarının da farklı
tespit edilmesine neden olur.
Bahsedilen bu kaybın bulunması
için dışkı esas alınırsa “görünür”
(apparent), ileum içeriği esas
alınırsa “ileal” sindirilebilirlik
olarak adlandırılır. Yine kayıplar
hesaplanırken bazal endojen
amino asit kayıpları (BEaaK) göz
önüne alınmıyorsa “görünür
ileal” sindirilebilirlik, bu kayıplar
düşülüyorsa “standart ileal”
sindirilebilirlik adı verilir:
1. Görünür ileal sindirilebilirlik
(AID): Dışkıda sindirilemeden
atılan aa’lerin yem aa’lerinden
farkıdır. Bazal endojen amino asit
kayıplarını (BEaaK) da içerir.
2. Standart ileal
sindirilebilirlik (SID): Standart
bir set veri kullanılarak
(Tablo-1), BEaaK için düzeltilmiş
(düşülmüş) AID değerlerdir.
Amino asit
tavsiyelerine etkisi
Yemlerin görünür ileal sindirilebilir amino asit içeriğine
(AID) göre değil de standart ileal
sindirilebilir (SID) temel üzerine
formüle edilmesi durumunda
ihtiyaçlar üzerinde de bazı
ayarlamalar yapılmalıdır. Görünür
sindirilebilirlik (g/kg diyet) olarak
ifade edilen tavsiye değeleri,
aşağıdaki denkleme göre sadece
BEaaK eklenerek “standart” sindirilebilirliğe dönüştürülebilir.
Denklem:
SID aa gereksinimi = AID aa ihtiyacı (g/kg) + (BEaaK’i (g/kg DMI x
(diyetteki DM içeriği / 100))
Sindirim esnasındaki
kayıpların tespiti sırasında
kullanılan yöntem
farklılıkları sindirilebilirlik
oranlarının da farklı tespit
edilmesine neden olur.
Tablo 1. Evonik tarafından AID katsayılarından SID
katsayılarını hesaplamak için kullanılan ve enzimatik olarak
hidrolize kazeinin kullanıldığı deneyden elde edilen ortalama
bazal endojen ham protein ve amino asit kayıpları
İçerik mg/kg DMI olarak
Ham protein
İçerik mg/kg DMI olarak
9,234
Esansiyel amino asitler
Esansiyel olmayan amino asitler
Metiyonin
79
Sistein
169
Metiyonin+Sistein
248
Glisin
280
Lizin
255
Serin
1,023
Treonin
571
Prolin
580
Triptofan
82
Alanin
301
Arjinin
216
Aspartik asit
612
İzolösin
390
Glutamik asit
1,037
Lösin
381
Valin
449
Histidin
209
Fenilalanin
237
DMI: Kuru madde alımı
ADVERTORIAL
Uygulamalı bir örnek:
Broyler için AID gereksinimi
(13-15 günlük): 9,8 g/kg veya
%0,98 Lizin
Lizin BEK’ı: 0,255 g/kg DMI
Diyetteki DM içeriği: %88
Hesaplama: SID Lizin gereksinimi = 9,8 g/kg + (0,255 g/
kg x 88/100) = 10,00 g/kg veya
%1,00 SID lizin.
Bu formül kullanılarak standart ham protein ve amino asit
gereksinimi, görünür ileal sindi-
rilebilir amino asit özelliklerden
kolaylıkla hesaplanabilir.
Sindirilebilirlik metodunun
yem formülasyonu üzerine
kümülatif etkisi
Doğrusal programlama
temelli her formülasyon yazılımı
hammaddelerin besin içeriklerini
toplayarak karma yemin besin
içeriklerini hesaplar. Formülasyonda AID değerleri kullanıldığında her bir hammadde için BEaaK
mükerreren düşülmüş olur. Oysa
piliçler gerçekte bazal endojen
amino asitleri sadece bir defa
kaybeder. SID değerleri kullanıldığında sindirilebilir aa miktarı her
hammadde için BEaaK yönünde
zaten düzeltilmiş olduğundan
daha isabetli ve ekonomik formülasyona olanak verir.
Bu yüzden, sadece hammaddenin sindirilebilirliği maliyet
formülasyonu için kullanılır ve
BEaaK, karma yemde sindirilebi-
lir aa miktarı toplamını etkilemez. Son zamanlarda Kong ve
Adeola (2013) mısır ve soya
küspesi temelli broyler ve ördek
yemleri ile yaptığı denemelerde,
SID temeli üzerine formüle edilmiş karma yemlerin, AID temeli
üzerine formüle edilmiş karma
yemlerden daha isabetli toplam
sindirilebilir aa miktarı öngördüğünü tespit etmiştir.
Aşağıda SID katsayılarını istifadenize sunuyoruz.
Tablo 2. Broylerde, besin içeriklerindeki standart ileal ham protein ve amino asit sindirilebilirlik katsayıları
Hammaddeler n*
HP
Met Sis
M+S Liz
Tre
Trip Arj
İzo
Lös
Val
His
Fen Gli
Ser
Pro
Ala
Asp Glu
Arpa - 4
82
92
88
89
84
75
69
80
85
83
82
81
81
72
80
89
79
76
88
Mısır - 9
93
95
89
92
91
89
83
89
98
93
95
97
93
87
98
99
93
93
98
Mısır glüteni - 2
89
91
82
87
80
83
66
89
89
93
87
88
91
77
90
92
92
85
92
Prinç yan ür. - 2
76
71
62
66
76
66
73
78
66
66
68
80
65
67
68
73
72
67
79
Sorgum - 2
86
89
79
84
90
83
87
88
90
88
87
84
89
78
88
92
88
87
90
Tritikale - 2
87
90
87
89
85
86
86
84
90
88
87
89
86
82
90
99
83
84
95
Buğday - 8
89
91
91
92
86
88
86
86
94
91
91
90
91
86
93
99
83
84
97
Razmol - 2
80
85
78
81
82
77
79
81
84
82
80
82
81
75
82
93
79
78
91
86
82
85
65
72
81
82
80
86
78
74
80
73
84
87
83
72
83
68
76
66
71
41
64
71
74
76
69
68
82
57
66
81
61
43
83
Fasülye - 8
75
71
59
64
82
75
66
84
75
75
75
76
76
74
81
72
81
81
85
Acı bakla - 5
88
86
83
85
91
87
82
94
89
90
87
85
92
88
88
93
86
88
94
Bezelye - 12
79
78
71
74
87
80
75
89
81
80
78
84
81
81
81
78
80
82
87
Bezelye protein konsantresi - 4
87
88
73
80
92
84
92
88
88
87
90
89
87
88
89
88
90
93
Pamuk tohumu küspesi - 2
78
72
74
72
65
68
80
88
71
73
74
81
81
72
75
78
71
77
86
Kanola küspesi - 7
78
84
77
80
80
73
81
87
79
82
79
85
83
76
77
74
82
78
88
Soya protein konsantresi 2,3,4 - 16
83
90
89
84
87
85
89
90
87
86
Soya küspesi - 2
89
90
79
84
89
83
89
92
87
88
87
90
89
84
86
92
84
85
89
Tam yağlı soya - 2
80
87
69
76
86
83
83
86
85
84
85
87
84
79
85
92
83
80
87
Ayçiçeği küspesi - 2
84
92
80
87
87
82
87
93
89
88
87
88
90
75
83
89
88
85
93
Tüy Unu - 3
59
65
48
51
56
56
45
70
74
69
70
59
72
68
65
60
67
38
61
Balık Unu - 6
80
87
63
78
82
82
78
85
86
86
84
82
84
87
86
87
89
82
89
Et-ve-kemik Unu - 8
69
71
28
57
62
62
55
76
69
70
69
70
70
70
62
74
75
59
69
77
56
70
71
71
79
75
77
74
74
77
76
70
74
78
59
75
Tahıl ve Tahıl Yan Ürünleri
Etanol Yan Ürünleri
DDGS Mısır1 - 3
DDGS Buğday - 1
3
Baklagiller
Yağlı tohumlar + Küspeler
Hayvansal Yan Ürünler
Tavuk Unu - 3
1,3
Veriler 1ham protein, 2sistin, 3triptofan, 4esansiyel olmayan amino asitler, 5glisin ve prolin için belirlendi. *Katsayıların dayandığı sindirilebilirlik denemelerinin sayısı
İNFOVET 70-71
KONU toplantı
Damla İlaç Mesul
Müdürü Erol
Mordeniz, ekibiyle
birlikte sektöre çok
daha güçlü hitap
edeceklerine inanıyor.
Damla İlaç
Kalite Sorumlusu
Nigar BAKIRBURÇ,
aldıkları olumlu geri
bildirimlerin kalitelerini
yansıttıklarını söylüyor.
İşimiz imzamızdır
Büyük gayretlerle hayalleri olan GMP’ye geçiş sürecini geçtiğimiz günlerde
tamamlayan Damla İlaç, sertifikaları ile kalitelerinin sürekliliğini ve izlenebilirliğini
arttırmaya odaklı üretim yapmaya devam ediyor.
İNFOVET 72-73
B
eşeri ilaç sektöründe
uzun yıllar kalite, üretim,
planlama, dokümantasyon, bilgi işlem/otomasyon alanlarında deneyimli
iki partner olarak 2006 yılından
bu yana Ümraniye’deki 1100
m2’lik alanda veteriner sektörüne
yönelik, yalnızca fason üretici
olarak toz, likit, tablet ve dezenfektan parkurlarını tamamlayan
Damla İlaç, üretim donanımları
için harcanan paranın 2 katına
yakın parayı laboratuvarlarının
yapımı için harcadı.
En iyi bildikleri işi yapmanın
verdiği coşkuyla ve oluşturdukları 16 kişilik ekiple çalışmaya
başlayan firma, çok kısa sürede
bilgi birikimi çok yüksek bir firma
ile tanıştı. Muazzam desteklerinin, bilgi ve tecrübe paylaşımlarının, hissettirdikleri güvenin
ve dostluklarının kendileri için
paha biçilmez bir şans olduğunu
belirten Damla İlaç yetkilileri, geldikleri noktada, neredeyse bütün
non-steril ürünleri kendilerine
güvenle teslim eden bu firmanın
payının çok büyük olduğunu
söylüyorlar. Biz de İnfovet olarak
ziyaretimiz esnasında Damla İlaç
Mesul Müdürü Erol Mordeniz ile
sizler için süreci konuştuk.
Erol Bey, Damla İlaç olarak
GMP’ye geçiş sürecinden
bahseder misiniz?
Kısa sürede Damla İlaç’a olan
güven, bizi 30’dan fazla firmaya
üretim noktasına taşıdı. Mevcut
yerimizin yetersiz kaldığı anda
ikinci bir 1100 m2’lik alan daha
kiralayarak hizmet vermeye devam ettik. Artık bu yerlerin yetersizliğine karar vermişken büyük
ortağımız 2011 yılında aniden
ayrılmak istedi. İşimizi ve firmamızın imajını bırakmak istemedik
ve şirketi tamamen üzerimize aldık. İşte tam bu dönemin hemen
ardından, hayalimiz olan GMP’ye
uyumlu tesis olmak, bakanlığımızın yayımladığı yönetmelik ile
kısa bir sürede tamamlanmak
üzere zorunlu hale geldi.
Bütün gayretimizle yeni tesis
için çalıştık. Kaynaklar bulduk,
bazı iş ortaklarımızdan çok
Damla İlaç Mesul Müdürü Erol Mordeniz, Damla İlaç Kalite Sorumlusu Nigar BAKIRBURÇ,
Agrovet Genel Müdürü Serhan Serin
Agrovet Neden Damla İlaçta Üretim Yapıyor?
1996’da, yani yaklaşık 20 sene
öncesinden bilişim dalında
bir haber hatırlıyorum; “IBM
firmasının icat ettiği Deep
Blue isimli bilgisayar Dünya
Şampiyonu Garry Kasporow ile
berabere kaldı”. Tam bir sene
sonra, IBM Deeper Blue isimli
başka bilgisayar geliştirmiş
ve rövanşı bilgisayar almıştı.
Bu haber de “makine insanı
yendi” diye sunulmuştu. İyi de,
o makinayı kim yaptı; insan.
IBM’in yazılım ve donanım
mühendisleri bir olup, tek
bir insanı mat edebilen
bir bilgisayar yapmışlardı.
Yani demek istediğim şey,
en mükemmel dediğimiz
sistemler bile ancak insanla
mümkün. İnsana yatırım en
az makine teçhizata yatırım
yapmak kadar önemli.
Bizler hayatımızın hiç bir
evresinde işletmelerin en
önemli kaynağını oluşturan
insan için “biri gider, biri
gelir” anlayışında olmadık.
Agrovet İlaç her şeyin insanla
başlayıp, insanla devam
ettiğine inanıyor. 2009 yılında
kurulduğumuz günden beri
bu şiarla hareket ediyoruz.
Damla İlaç’ın da duruşu aynı.
Üretimlerimizi Damla İlaç’ta
yaptırmayı tercih etmemizin
sebebi de bu. Bunu Damla İlaç
üzerinden örneklemek isterim;
HPLC’ler eskir, değişir ama
enjeksiyonu hep aynı insanın
eli yapar. Bu sayede modelin
hata payındaki en önemli
değişken olan insan faktörü
minimize olur. Müşterilerimiz
bizim bir ürünümüzü tercih
ettiklerinde, görünüşte
sadece bir ürün almış olurlar;
fakat aslında aldıkları şey,
aynı saniyede 200 milyon
satranç hamlesini deneyen
bilgisayarda olduğu gibi,
tercih ettikleri ürünle birlikte,
Agrovet ve Damla İlaç’ın iş
yapış şekilleri, her bir çalışanın
bireysel ve organizasyonel
deneyimlerini de tercih
etmiş olurlar. Peki, bu yeter
mi? Asla. Hz. Mevlana’nın
söylediği gibi “Dünle beraber
gitti düne ait ne varsa, bugün
yeni şeyler söylemek gerek”.
Yani süreç, ürün, insan her
zaman daha da mükemmeli
hedeflemelidir. GMP belgesi
ürünlerimizde aslen büyük
bir değişikliğe sebep olacak
mı? Sanmıyorum. Çünkü bu
belge alınmadan da asla teknik
saflıkta ya da gıda formunda
hammadde kullanmadık, her
zaman farmasötik gradda,
GMP belgeli ve CEP sertifikalı
etken ve yardımcı maddelerle
üretim yaptık. Şimdi geriye
dönüp bakıyorum da, ilk
imalatımızdan en sonuncuya
kadar tüm hammaddelerimizin
kabul, tüm ürünlerimizin
serbest bırakma ve stabilite
raporları ukdemizde. Bence
belgeleme bize üçüncü bir
gözle bunun onayını sağladı.
Tabi ki süreçlerimizde
iyileşmeler olmuştur. Ama
değindiğim gibi, naçizane,
yaşadığım hayat bana asıl
olanın insan ve onun hayata
bakış açısı olduğunu öğretti.
Tabi unutulmaması gereken en
önemli değişiklik şu an gururla
gezdiğimiz bu yatırımla,
dünya pazarında söz sahibi
olabilecek Türk Veteriner
İlaç Sanayicileri’ne imkan
sunulmasıdır. Sertifikasyon,
sahada maalesef hiç de
etik olarak kullanılmayan,
salt pazarlama aracı olarak
görülen GMP şekerini de
yalayıp bitirmiştir. Her zaman
üzerinde durduğum şeyi son
kez yinelemek istiyorum; bu
ülke her şeyin en iyisine layıktır.
Bu tesis Türkiye Cumhuriyeti
Hayvansal Üretim Sektörü’nün
tüm paydaşlarına hayırlı ve
uğurlu olsun. Nigar Bakırburç ve
Erol Mordeniz nezdinde başta
Damla İlaç ailesini ve emeği
geçen herkesi ve her kurumu
can-ı yürekten tebrik ediyorum.
KONU toplantı
Damla İlaç çalışanları
kurulduğu günden bu
yana tüm üretim ve
kalite operasyonlarını
izlenebilir şekilde
yapmayı amaçladı.
değerli katkılar aldık. Herkese
hitap edebilecek boyutta, herkesin saygıyla söz edeceği bir
yatırıma giriştik. Süreç, çeşitli
nedenlerle yavaş ilerledi. Ancak
yılmadık, inancımızı kaybetmedik. Öncelikle ekibimize, bilgimize, iş ortaklarımıza güvendik.
Tuzla’daki 6000 m2’lik bu tesis
bu ruhla tamamlandı. Kendisine
ait bir tane dahi ruhsatı olmayan, yalnızca daha iyi üretim
yaparak tüm sektöre alanında
hizmet vermeyi amaçlayan
Damla İlaç’ın GMP’ye uygunluğu, Bakanlığımızın denetimleri
neticesinde 29 Haziran 2015
tarihinde sertifikalandırıldı.
GMP sertifikasına sahip
olmanın ilerleyen süreçte
yararları sizce neler olacak?
Bu sertifika, gayet iyi şekilde
bilincinde olduğumuz sorumluluğumuzu, yükümüzü daha
belirgin ve bilinir kılacaktır.
Kurulduğu günden beri, gerek
kalite operasyonlarımızı, gerekİNFOVET XX-XX
se üretim operasyonlarımızı,
tamamen fason üretici olmanın
da bilinciyle her an hesap verebilir şekilde izlenebilir yaptık.
İşe başladığımız ilk günden
beri sadece buna odaklandık.
Kalitenin sürekliliği ve hatasız üretimin temini için tüm
bilgimizle çalıştık. Bugüne kadar
onlarca firmanın 200’den fazla
ürününden 6 binin üzerinde lot,
20 milyon üniteyi aşkın üretim
yaptık. 2500’den fazla stok
kalemiyle çalıştık. Kaliteden
ödün vermedik, hiçbir malzemeyi biz satın almadık, hiçbir ticari
kaygımız olmadı. Tamamen ve
yalnızca fason üretici olmanın
konforu, aldığımız birçok olumlu
geri bildirimlerden de biliyoruz ki
son kullanıcıya kaliteli, güvenli
ürünler olarak yansıdı.
6 bin m2’lik yeni tesisimizde
işini severek, sürekli öğrenerek,
kendini yenileyerek çalışan
ekibimizle beraber, tüm sektöre
çok daha güçlü hitap edeceğimizi biliyoruz.İşimiz imzamızdır ve
bu ülkenin saygıyla, gururla söz
edeceği bir kurum olmak hedefimizdir. İş ortaklarımızla beraber
bunu sağlamak için çalışıyoruz.
Eski tesisimizi, fason olarak
“Yem Katkı ve Dezenfektan Üretim
Tesisi” olarak düzenliyoruz. 
Damla İlaç,
kalitenin sürekliliği
ve hatasız üretim
ile onlarca
firmanın 200’den
fazla ürününden
6 binin üzerinde
lot üretimi yaptı.
BÜYÜKBAŞ
Kuru dönemde ileri gebe düvelerin tek
bir rasyonla yönetilmesi fikriyle 2014
yılı haziran ayında yeni bir kuru dönem
besleme stratejisi geliştirilmiştir.
Kurudaki inek ve ileri
gebe düvelerin tek
rasyonla beslenmesi
Daha önce iki dönemli ve rasyonlu kuru dönem besleme stratejisiyle
beslenen 3000 baş kuruya alınmış inekte ve ileri gebe düvede yapılan
tek rasyonla besleme çalışmalarında, hayvanlarda yaşanan sorunların
neredeyse ortadan kalktığı görülmüştür.
YAZI: Prof. Dr. İ. İsmet TÜRKMEN
U.Ü. Vet. Fak., Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Abd. Öğretim Üyesi
D
oğumu yaklaşan inek ve
düvelere uygulanacak
bakım ve besleme programları ana karnındaki
yavrunun gelişimi de olmak üzere pek çok fonksiyonu etkilemektedir. Bu dönemdeki beslenme ilk
doğumlarını yapacak olan düve
İNFOVET 76-77
ve ineklerin sağmal dönemdeki süt ve döl verimini etkiler.
Düveler gebeliğin son iki ayında
günde yaklaşık 1 kg canlı ağırlık
artışı sağlamalıdırlar. Düvelerin
ve de ineklerin aşırı beslenmeleri doğum güçlüklerine, süt
hummasına, son atmamaya
ve rahim iltihabına yol açabilir.
Kurudaki ineklerin beslenmesinde
şimdiye kadar kuru dönemin ilk
40 gününde ve son 20 gününde
olanlar şeklinde iki ayrı grupta
besleme yapılmaktaydı. Bu
durumun en büyük gerekçesi ise
kuru dönemin ilk 40 günü içinde
olan sığırların yem tüketimlerinin,
hormonal sebeplerden ötürü son
yirmi güne girildiğinde yaklaşık
% 30 düşmesi gösterilmekteydi.
Hatta bu nedenlerle inekler kuru
dönemin ilk 40 gününde son 20
gün dönemine göre nispeten
hafif bir beslenme programı
uygulanmaktaydı. Son 20 günde
ise hayvanları yaklaşan doğuma
hazırlamak, rumenlerini adapte
edebilmek, yüksek süt verimi
pikine ulaştırabilmek ve de süt
humması, son atmama, mide
dönmesi, ketozis gibi metabolizma hastalıklarından koruyabilmek
için pek çok yerde yükleme beslemesi adı altında daha farklı bir
rasyon uygulanmaktaydı. Bu son
yirmi gün rasyonunu ise ilk 40
günden ayıran temel özellik rasyonun enerjice, proteince yüksek
olması buna karşın vitamin ve
mineral yapısının farklı olmasıydı.
Öte yandan yüksek bir beslenme
programına tabi tutularak aşırı
kondisyon skoru kazanan ineklerde başta doğum problemleri
olmak üzere pek çok metabolik
hastalığa yakalanma riski oldukça
yüksektir. Kuru dönemde aşırı
konsantre yem kullanımı örneğin
tahıl kırmalarının ya da yem
firmalarınca üretilen yemlerin
aşırı kullanımları, kuru dönemde
beklenen yararlardan biri olan
işkembenin dinlendirilmesi olayını ortadan kaldıracaktır. Ayrıca
yüksek konsantre yem kullanımı
sonucu aşırı enerji alımına bağlı
olarak güç doğum, son atmama,
rahim yangısı, meme ödemi
gibi problemlerle karşılaşılabilir.
Şüphesiz bu problemlerden
en önemlisi rahim yangısıdır.
Çünkü metritis de olarak bilinen
bu rahatsızlık doğumdan sonra
kendini döl tutma problemi olarak
göstermektedir. Birçok yetiştirici
doğumdan 2-3 ay sonra başladıkları döl tutturma işlemlerinden
bir türlü sonuç alınamadığını ileri
sürmektedirler. Oysa döl verimi ya
da döl tutma problemleri geriye
dönük olarak detaylı biçimde
incelenmesi gereken bir konudur.
Kuru dönemdeki beslenmenin döl
verimi üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmanın sonuçları
BÜYÜKBAŞ
Tablo: Kuru dönemdeki beslenmenin bazı metabolik
problemler üzerine etkisi
Metabolik problemler
tablo 1’ de görülmektedir. Tablo incelendiğinde her biri birer döl tutmama nedeni olabilecek metabolik problemlerin kuru dönemdeki
aşırı beslenme şartlarında normal
beslemeye göre yaklaşık 2-4 kat
daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır. Bunun birçok nedeni vardır.
Örneğin kuru dönemde yapılan
aşırı beslenme uygulaması aşırı
enerji alımına yol açmaktadır. Aşırı
enerji alımı ise doğumdan sonra
normal şartlarda ana rahminin
süratle küçülmesi olayını geciktirmektedir. Rahmin küçülmesindeki
gecikme ise metritise (rahim
yangısı) ve buna bağlı olarak da
döl tutma problemlerine neden
olmaktadır. Kuru dönemde ineklerin aşırı yağlanmasına kesinlikle
müsaade edilmemelidir. Kuru döneme zayıf giren ineklerin hafifçe
kilo almasına izin verilebilir. Ancak
bunun aşırı olması yukarıda bahsedilen güç doğum ve döl verimi
gibi problemlerin yanı sıra mide
dönmelerine, ketozise, meme
ödemlerine (meme şişliği) yol
açabilir. Kuru dönem sadece iki
aylık bir dönem olmasına rağmen
ineklerin doğumdan sonraki süt
ve döl verimlerini, genel sağlığını
etkileyen bir dönemdir. Az önce
söylediklerimizden de anlaşılacağı gibi doğumdan sonra karşılaşılan birçok problemin arkasında
kuru dönemde uygulanan hatalı
bakım ve beslemelerin rolü vardır.
Aşırı besleme
Normal besleme
Gecikmiş Uterus İnvolüsyonu
% 53.6
% 17.2
Metritis (Rahim İltihabı)
% 70.8
% 26.9
Folliküler kist
% 44.8
% 18.7
Süt humması
% 26.2
% 6.3
NEDEN KURU DÖNEMDE
TEK RASYON?
Yapılan saha çalışmalarında
kuru dönemde yapılan besleme düzenlemelerine rağmen
son atmama, ketozis, hipokalsemi ve mide dönmesi gibi
sorunların bazı sürülerde hala
önemli seviyelerde görüldüğü
anlaşılmıştır. Yine bu sürülerde
önemli şikayet konularından bir
tanesi de doğumdan sonra hızlı
zayıflama olmuştur. Bir kısım
yetiştiricilerde elde mevcut hayvan sayılarının azlığını gerekçe
göstererek kuru dönemde iki
farklı rasyon düzenlemenin zorluğundan bahsetmişlerdir. Yine
bir kısım yetiştiricilerde son 20
gün rasyonuna yavaş yavaş geçilmesinin neredeyse olanaksız
olduğunu ileri sürmüşlerdir. Tüm
bu gerekçelerle ineklerde kuru
dönemin ileri gebe düvelerde ise
son 30 günün tek bir rasyonla
yönetilmesi konusu akla gelmiştir. Bu düşüncelerle geçtiğimiz 2014 yılı haziran ayında
yepyeni bir kuru dönem besleme
stratejisi oluşturulmuştur. Bu
şekilde en az 3000 baş kuruya
alınmış inek veya bu döneme
uygun ileri gebe düve üzerinde
deneme yapılmıştır. Yapılan
denemelerde daha önceki iki
dönemli ve rasyonlu kuru dönem
besleme stratejisine göre başta
son atmama, mide dönmesi, süt
humması ve ketozis gibi sorunların çok daha az görüldüğü, hızlı
zayıflama sorununun neredeyse
ortadan kalktığı görülmüştür. Bu
denemelerde kaba yem çokça
kullanılmış ve ana kaba yem
Döl tutmama nedeni olabilecek metabolik problemlerin
kuru dönemdeki aşırı beslenme şartlarında normal
besleme şartlarına göre yaklaşık 2 - 4 kat daha fazla
görüldüğü bilinmektedir.
İNFOVET 78-79
Beslenme Düzeyi
materyalini saman oluşturmuştur. Bu şekilde aşırı enerji alımı
sınırlanmıştır. Aşırı enerji özellikle
yükleme dönemi olarak da bazı
çevrelerce adlandırılan kuru
dönemin son yirmi gününde
fayda yerine çok büyük zararlar
verebilmektedir. Buna göre aşırı
enerji yüklemesi aşırı kondisyon
artışına ve de akabinde doğuma
günler kala ya da doğum sonrası saatlerde insülin direncine neden olabilmektedir. Bu
metabolik sorun ise kuru madde
yani yem tüketiminde keskin
düşmelere yol açmaktadır. Bu
aşırı yem tüketimi düşüklüğü
ise rumen dolgunluğunda azlığa
yol açarak akabinde abomazum
deplasmanı (mide dönmesi) riskini yükseltmektedir. Yine düşük
yem tüketimi ani başlayan süt
verimi karşısında negatif enerji
dengesinin çok şiddetlenmesine
ve de ketozise yol açmaktadır.
Bu sorun ileride bağışıklık sisteminde çöküşe ve de mastitis,
metritis gibi önlenemez sorunlara yol açmaktadır. 
SEKTÖR ZİYARETLERİ
YUMURTA ÜRETİMİNDE
İki büyük şehir
Çorum ve
Samsun
Güneşli Aşı Sponsorluğu’nda her ay farklı bir ilde farklı üreticilerin
sesi olmayı hedefleyerek yola çıkan dergimizin ilk ziyareti
geçtiğimiz ay Ankara’yaydı. Sorunlar tartışılmış, ortaklıklar
konuşulmuş ve çözüm yolları masaya yatırılmıştı. Bu ay ise
Çorum ve Samsun’u ziyaret ettik. Yaşanan son hastalıkların ve
bu hastalıkların sektöre yansımalarının kendilerini çok zorladıklarını
ve geleceğe dair planlarını bu nedenle askıya aldıklarını belirten
üreticiler, yine sektörün birlik ve beraberliğinin altını çizdiler.
K
anatlı eti sektöründeki üretim tesisleri, iklimsel şartların uygun olduğu,
ham maddelerin boşaltıldığı ve aynı
zamanda büyük tüketim alanlarına
da yakın olan limanların civarında,
yani ülkemizin batı ve kuzey bölgelerinde
gelişmiştir. Samsun ili de kanatlı sektöründe avantajlı iklimsel özelliği ve aktif limanı,
havayolu, demiryolu olan ve istenilen
bütün özellikleri içinde bulunduran önemli
yatırım merkezlerinden. Samsun ziyaretimizde, modern tesisleri, ürün çeşitliliği,
ulusal standartlara uygun üretim metotları
İNFOVET 80-81
ve ürünleri ile yıllık 20 milyon civarında
organik yumurta üretimi yapan Yeşilküre
Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet
Aydın’dan ve 5 bin adet tavukla yumurta
üretimine başlayan ve bugün 200 bin adet
tavukla her gün 150 bin yumurta üreterek
Samsun’un büyük marketlerine hizmet
veren Ernur Tavukçuluk Yönetim Kurulu
Başkanı Sinan Ernur’dan kuruluşlarından
bu yana geçen zorlu süreçleri ve gelecek
planlarını bizimle paylaşmalarını rica ettik.
Samsun’dan sonra ise stratejik bir
konumda bulunan ve Türkiye yumurta
üretiminde % 3,5’luk paya sahip olan Çorum
ilimizi ziyaret ettik. Türkiye’deki kanatlı
sektörü ile kıyaslandığında üretim olarak önemli bir dinamiğe sahip olan, yılda
975.280.000 adet yumurta üreten, üretilen
yumurtanın 174.506.110 adedini ihraç eden;
hem işletme hem de üretim olarak daha iyi
yerlere geleceğine inandığımız Çorum’da,
Kılıçarslan Yumurta’dan Hasan Kılıçarslan,
Yeniceylan Yumurta’dan Yusuf Ceylan ve
Tetik Tavukçuluk işletmesinden Ahmet Tetik
ile sektörün ortak sorunlarını, hastalıkları ve
çözüm yollarını konuştuk.
www.gunesliasi.com.tr
Kanatlı sektöründe
avantajlı iklimsel
özelliği ve aktif limanı,
havayolu, demiryolu
ile önemli yatırım
merkezlerinden
Samsun...
Yumurta üretiminde
stratejik bir konumda
bulunan ve Türkiye
% 3,5’luk paya sahip
olan Çorum...
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Kılıçarslan Yumurta
Yönetim Kurulu Başkanı
Hasan Kılıçarslan
piyasadaki büyüme ile ilgili
değerli görüşlerini aktardı.
Önemli olan planlı
üretim yapmamız
Kılıçarslan Yumurta Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Kılıçarslan, Çorum’da AB standartlarındaki
tesislerinde sağlıklı koşullarda ürünler üreten firmanın kuruluş aşamasından günümüze geçen süreci
anlattı. İhracat ve iç piyasa konusunda devletin bir an önce üretim planlaması yapmasını gerektiğini,
şu andaki mevcut yaklaşım mantığı ile ilerlemenin Türkiye’ye çok şey kaybettireceğini söyledi.
Hasan Bey, öncelikle Kılıçarslan Yumurta
ne zaman faaliyete geçti?
1989 yılının ilk aylarında faaliyete geçtik.
Asıl mesleğimizi icra ederken o yıllarda
devlet desteği geldiğini duyduk ve bu
imkanı kullanmak istedik. İlk olarak 30 bin
üretim kapasitesi ile başladık; o dönemlerde
Çorum’da Çorum Yumurta Pazarlama vardı,
tahminen 8. ya da 9. ortağı da biz olduk.
Tavukçuluk sektörüne girdiğimizde ve
Ankara yoluna çiftliğimiz yapıldığında, ulusal
basında “Türkiye’de böyle modern çiftlikler
İNFOVET 82-83
de yapılıyor” diye haberler yapıldı. Çünkü
bizim çiftliğimiz özeldi. Örneğin civcivler
o dönem için çok karşılaşamayacağınız
iyi koşullarda kafeslerde büyütülüyordu.
O zamandan bu zamana kadar kaliteyi
sürdürmeye devam ettik ve ediyoruz.
O yıllardan bu yıllara baktığınızda, iyi ki
bu sektöre girmişim diyor musunuz?
Bizim işimiz oto galericilikti ve hatırı
sayılır galericilerden biriydik. Tabi ticaret
bu; galeri işi ile tavukçuluk işini kıyaslarsak,
bence çok büyük bir hata yaptım. Ama şu
var, inişleriyle-çıkışlarıyla, hastalıklarıyla,
insan ilişkileriyle, satış-pazarlamasıyla, ham
madde alımıyla bizim sektörümüz diğer
sektörlere göre çok farklı bir sektör. Zevkli
bir sektör, çok uğraş isteyen bir sektör
ama artık ancak tamamen profesyonel
olarak yapıldığında baş edilebilecek bir hal
aldı. Ekonomik olarak çok güçlü olmanız
gerekiyor ve bana göre yanında alternatif bir
işle uğraşıyor olmalısınız. Tek başına bir iş
olmamalı diye düşünüyorum.
www.gunesliasi.com.tr
Şu anki kapasiteleriniz nedir?
Şu anda 140 bin kapasiteye sahibiz,
ancak bizim bölgemize has bazı sorunlar
mevcut. Dolayısıyla çiftliklerin hem
modernizasyonunu yapamadık, hem de
işletmeleri büyütme şansımız olmadı.
Şimdiki belediye başkanımız ile bu sorunu
da çözmeye çalışıyoruz. Umuyoruz ki,
gelişmelerle birlikte modernizasyon
çalışmalarına da başlayabileceğiz.
Tüketicilerin yumurtalarınızı tercih etme
sebebi sizce nedir?
1994 yılında Macaristan’a bir geziye
katıldım. Orada ufak bir tavuk çiftliği
gördüm. Baktığınızda çok küçük bir
işletmeydi ancak işletmecisi kaliteden
taviz vermeyerek orada büyük bir marka
olmayı başarmıştı. Sorduğumuzda;
yumurtayı satmaya çıktığı yıllarda
insanların neden kendisini tercih ettiklerini
sorduklarında cevap veremediğini
çünkü yumurtanın yumurta olduğunu
düşündüğünü; ancak daha sonra farklı
şeyler yapmaya çalışarak, paketleme ve
diğer standartları değiştirdiğini söyledi.
Macaristan’daki bu çiftliği ziyaret edişim
bir ders oldu. Biliyorsunuz Türkiye’de
hala yemlerde et-kemik unu ve tavuk unu
kullanılıyor. Fakat ben her zaman farklı
bir şeyler yapıp, tüketiciye farklı bir şey
sunmam gerektiğini düşündüm. Avrupa
Birliği’nde birçok ülkede yasaklanmış olan
et-kemik ununu, balık ununu, tavuk ununu
tamamen rasyonlarımızdan çıkardık.
Yem maliyetlerimiz arttı, yumurtamızı
birkaç kuruş daha pahalıya ürettik ama
insanlar farkı hissetti; “sizin yumurtanızda
koku yok, raf ömrü daha uzun” demeye
başladılar. Kılıçarslan Yumurta,
özellikle benim girdiğim bölgelerde
bayağı tutuluyor; hatta ambalajından,
paketlemesine, kirli yumurtasına kadar
ilkler arasında bulunuyor.
Sektörde bir anda ihracata bağlı ciddi bir
büyüme oldu. Biraz bizler için yumurta
sektörünü değerlendirir misiniz?
Türkiye’de maalesef bu sektörde
korkunç ve dengesiz bir büyüme var. Hiçbir
planlama yok. Örneğin üretilen yumurtanın
% 30’unu Irak’a veriyorduk. Biliyorsunuz
kuş gribinden dolayı kapılar kapandı.
Kapılar kapanınca iç piyasa anormal ve
sert bir şekilde düştü. Üretici çok büyük
zararlar ediyor. Bizim bölgemizde olmasa
da, bir yandan bazı bölgelerde kuş gribi
tehlikesi de var. İnsanların % 80’i bu işe
neden girdim diyor. Çünkü bu iş, uzun
SAdece üretim
yapıliyor; işletme
bünyesinde al-sat
yapılmıyor
1995 yılına kadar
yumurtalarımızı Çorum
Yumurta Pazarlama’ya
veriyorduk. Daha sonra
görüş ayrılıkları yaşamaya
başladık. 1995 yılında Çorum
Yumurta Pazarlama’dan
ayrıldık. Ortaklığımız devam
etti ancak yumurta vermeyi
kestik. İlk 4-5 yıl Ankara,
İstanbul, Trabzon gibi çevre
illere toptan olarak kendimiz
sattık. Sonrasında toptan
satışların da ileriki yıllar
düşünüldüğünde çok rantabl
olmayacağını, oranların
artırılması gerektiğini
düşünerek perakende satış
ağı kurduk. Kastamonu’da
üç, Bartın’da iki şube açtık.
Satış elemanları, satış
arabaları yerleştirdik ve
burada paketleyip, Kılıçarslan
Yumurta olarak dağıtıma
başladık. Sadece üretim
yapıyoruz, işletme bünyesinde
al-sat yapılmıyor.
zamandır çok büyük paralar kazandıran
bir iş olmaktan çıktı. Üretim tüketime göre
çok fazla. Irak gibi başı olmayan ve bazı
illerinde üretim dahi olmadığını bildiğimiz bir
ülkeye ihracat yapıyorsunuz ve ne yazık ki
başka alternatif ihracat yapacağınız ülkeler
şu anda gözükmüyor. Bugün Irak kapıları
kuş gribinden dolayı kapandı. Suni şişme
bir anda söndü. Türkiye’de kuş gribinden
dolayı tahminen 6-7 milyon tavuk çıktığını
düşünüyoruz. Bir o kadar da tüy dökümüne
girdiği düşünülürse, aslında biz % 30’luk
ihracat payını kendi içerimizde erittik;
ancak geçtiğimiz haftalarda bile yumurta
70 kuruştan 170 kuruşa çıkarak, bir hafta
içerisinde iki katından fazla değişebilecek
hale geldi. Dünyada hiçbir sektörde bu denli
sert değişimlerden bahsedilmez. Bu durumu
tüketiciye de paylaşamıyoruz. Doğal olarak
insanlar 270 kuruştan 170 kuruşa düşüyorsa
siz nasıl para kazanıyorsunuz bu kadar
diye düşünüyor. Bence devletin bir an önce
üretim planlaması yapması gerek. Beni
alakadar etmez, büyüyen büyüsün, biten de
bitsin mantığıyla gidersek Türkiye çok şey
kaybeder diye düşünüyorum.
Kısa ve uzun vadede neler yapmayı düşünüyorsunuz? Yatırım planlarınız var mı?
Kılıçarslan Yumurta olarak yatırım
planlarımız var. Dediğim gibi şimdiki
kümesler daha modern ve tamamen kapalı
sistemler oldu. Bizim bazı kümeslerimiz de
bu yeni sisteme entegre edildi ancak hala
eski sistemde kümeslerimiz de mevcut.
Onları yenileyeceğiz. Sektör şu günlerde
sadece Türkiye’de değil dünyada da çok
kötü dönemlerden geçiyor. Maalesef kuş
gribi krizi günden günde büyüyor, ne kadar
büyüyeceği de belli değil. Sektörü ne kadar
etkileyeceği de belli değil. Evet, planlarımız
var, büyüyeceğiz; Çünkü işimiz bu, severek
de yapıyoruz. Ama hastalık handikaplarından
dolayı ne kadar büyürüz, ne zaman büyürüz;
onu zaman gösterecek.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Sektörü en çok
geriye götüren
yaşanan hastalıklar
Çorum’daki bir sonraki ziyaretimiz Yeniceylan Yumurta’yaydı. Firma ortaklarından Yusuf
Ceylan ve Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ceylan ile yaşanan hastalıkları ve biyogüvenlik
konusunu konuştuk. Artık yumurtacılığın tek başına yapılacak bir iş olmadığını belirten
Ceylanlar, sektör olarak zor günler yaşadıklarının her fırsatta altını çizdiler.
Kaç yılından beri bu işle
uğraşıyorsunuz? Bize tarihçenizden
bahseder misiniz?
Yeniceylan Yumurta
ortaklarından Yusuf
Ceylan yaşadıkları
zorluklara değindi.
1989 yılında, Turgut Özal’ın teşvik
zamanında 20 bin tavuk ve 10 bin civcivle
sektöre atıldık. 1989 yılında bu işe girdik
ancak bizim asıl tavukçuluk tarihimiz
2005-2006 yıllarıdır. O yıllara kadar bir
gelişme olmadı; 2005 yılında 30-40
bin kapasiteli bir çiftlik satın aldık, aynı
yıllarda yem tesisi de yaptık. Yani 19892005 yılları arasına kadar 20 bin tavukla
girdiğimiz yola, 2005 yılında yeni bir çiftlik
daha alarak 50 bin tavukla devam ettik.
2005-2008 yıllarında üretim 40-50 bin
kapasite tavukla yapılırken, kümeslerimizi
büyütme kararı aldık. En son kümeslerimiz
de geldi, onlar da yakında bitecek ve
sonrasında da yapılacak bir şey kalmıyor.
Yani şu an için 300-320 bin tavuk ve
80-90 bin civciv toplam kapasitesi ile
üretimimizi sürdürüyoruz.
Bu sektöre girdiğinizden bu yana
yaşanan gelişmeler sizi nasıl etkiledi?
İyi ki bu sektöre girdik diyorum. Ben
yumurtacılığı seviyorum. Herhalde
bundan başka bir iş yapamam diyorum.
Ama yaşanan son salgınlardan sonra
bu işin bizim tek bağlanacağımız iş
olmaması gerektiğini anladık. 2005
yılında çok etkilendik, bu iş bizim için
son buldu, böyle bir sektör olmayacak
dedik. Bu defa yaşadığımız salgın
başlangıçta o denli değildi aslında,
bu nedenle sorunun çabuk ortadan
kalkacağını düşündük. Geçmişten de
idmanlıydık. Ama 2005 yılında etkenin
kümeslerde olmaması gibi bir avantaj
yaşıyorduk. Halk sadece televizyonda
dönen haberlerden dolayı yumurta
İNFOVET 84-85
www.gunesliasi.com.tr
tüketmemişti ve yumurtalar birikmişti.
Ondan sonra tekrardan işler açıldı. Ama şu
anki sıkıntı kümeslerde, kümeslere girdiği
için bu salgın daha zorlayıcıymış.
Siz kümeslerde ne yapıyorsunuz
biyogüvenlik anlamında?
Eskiden biyogüvenlik konusu çok
fazla önemsenmiyordu; bu sektörün
genel sorunuydu. Ancak son zamanlarda
kümeslerin iyice büyümesiyle birlikte
hastalık görülme oranları da arttı. Bizi en
çok yaralayan ve geri götüren yaşadığımız
hastalıklar. Yoksa hangi işi yaparsak
yapalım gerisi kısmet ancak dediğim gibi
hastalık bizi çok perişan etti. İki senedir
sadece hastalıkla uğraşıyoruz, başka
yaptığımız bir şey yok.
Sektörde fiyatları ne belirliyor; yumurta
dolar gibi iniyor çıkıyor. Bu ihracata bağlı
bir durum mu?
Tabi. Daha doğrusu geçtiğimiz bir iki ay
öncesine kadar tamamen ihracata dayalı
bir durumdu. Kapasitelerin artmasıyla
da alakalı ancak ihracat olmadığı zaman
bizim işimiz harap oluyor. Kanatlı sektörü
de çok büyüdü, tesislerdeki kapasiteler
arttı. İhracat artık bu nedenle olmazsa
olmaz. Aslında gerçekleştirilen ihracat
çok değil; % 20-25 civarında. Örneğin
Hollanda ürettiği yumurtanın % 80’ini
ihraç etmek durumunda. Ama bizim
ihracat yaptığımız ülkeler sınırlı sayıda
olduğu için sıkıntı çıkabiliyor. Irak
kapılarını kapadı. Eskiden kapı kapatmayı
bırakın, normal periyottan az yumurta
gitmesi bile bizi etkiliyordu.
Yumurtalarınızı nerelere satıyorsunuz?
Biz 2002 yılında Trabzon’a yumurta
toptancılığı tarzında iş yaptığımız bir dükkan
açtık. Orada 2-3 sene kadar yumurta
paketleyip satmayı denedik ama buradaki
üretimi bırakmış olduk. Sonrasında geri
döndük ve şu anda toptancılara-tüccarlara
kamyon işi satıyoruz. Karadeniz’e, Doğu
Anadolu’ya, İstanbul’a kamyon işi yumurta
devrediyoruz, perakende satmıyoruz.
Son olarak size bir reçete sorsam, nedir
sektörün reçetesi?
Fiyatlarla ilgili konuşmaya gerek dahi
yok, fiyatlarla çok işimiz yok. Yumurta
bir şekilde satılır. Bizim asıl sorunumuz
özellikle iki senedir boğuştuğumuz ve
para kazanamıyoruz dediğimiz nokta
olan hastalıklar. Bu hastalıkları bir şekilde
asgariye indirmemiz gerekiyor.
Yumurta sektörü biyogüvenliğe beyaz
et sektörü kadar önem vermiyor. Buna
katılıyor musunuz?
Beyaz etçiler derken eğer kendi
fasoncularından bahsediyorsak, o kadar
da dikkat ettiklerini düşünmüyorum.
Kendi bünyelerindeki damızlıkları
saymıyorum ama gidip fasoncularını
bizzat gördüm. Bizde biyogüvenlik
kötüydü, buna katılıyorum. Hatta belki
hala yanlışlar yapıyoruz ama geçmiş bir
iki sene öncesine kadar çok gelişme var.
Eskiden kümes kümes arabayla yumurta
toplatırdık. Şu anda öyle bir şey yapılmıyor,
yapılamaz. Gelişmiş ülkelere baktığınız
zaman oralarda da bu hastalıklar
çıkıyor. Bu durumda demek ki herşey
biyogüvenlikle olmuyor.
Yusuf Bey, kısa ve uzun vadede
hedefleriniz nelerdir?
Biz şu anda çıkabileceğimiz kapasiteye
çıktık. Son bir kümesimiz kaldı, onu da
yaptırıyoruz. Kümese kuş gribi etkeni
girme olayı bizi kafa olarak etkiledi. Bu
işin hevesi kaçtı. Bundan iki ay önce
“son kümes gelmek üzere, onu bitirip bu
çevrede kapasiteyi doldurduktan sonra
ari ve daha iyi bildiğimiz bir yere gidip, bu
illerde daha yüksek kapasitelerde çalışırız”
diye düşünüyordum. Ancak yaşanan
bu son olayla birlikte burayı muhafaza
etmenin yeterli olacağını düşündük. Zaten
yerimiz yok, kapasitemizi doldurduk.
Bundan sonrasında artık bir kapasite artışı
düşünmüyoruz. Elbette ilerleyen zamanların
neler göstereceğini bilemeyiz ancak
şimdilik ileriye dönük işleri askıya aldık.
Sektördeki büyümeyi nasıl
değerlendiriyorsunuz. Sizce büyüme
planlı mı, plansız mı?
Büyümeyi kesinlikle planlı olarak
görmüyorum. Kimse hesap ederek ayarında
bu işi yapmıyor. Kapasite olarak değil şirket
adedi olarak sektörün % 85-90’ının bizim
gibi işletmeler olduğunu düşünürsek,
özellikle bizim gibi işletmelerde bunun
bir ayarı yok. Kazanıldığı zaman doğal
olarak yine bu işe yatırım yapılıyor; yani
planlanarak büyüdüğünü zannetmiyorum.
Tamamen kümesçinin cebindeki parayla,
içinde bulunduğu o anda yumurta para
ediyor ise bu işe giriyor. Zarar ettiği zaman
ise kapasiteyi azaltıyor; akabinde tekrar
para kazanıyor. Kapasiteler dolunca yine
zarar ediyor; böyle bir kısır döngü. Yani
dediğim gibi sektörde aşırı bir planlama
olduğunu düşünmüyorum.
Yumurtacılık bu
ilde ikinci bir iş
olarak yapılmalı
Sektöre ilk atıldığımda
kümeslerimiz şimdiki gibi
son teknoloji değildi. Örneğin
hayvanların dışkıları sulu ise,
alttan kanal çekiyorduk, bu
defa yaş oluyordu. Şimdi böyle
bir şey yok. Teknoloji geliştikçe
her şeyi ince ayrıntısına kadar
ayarlayabiliyorsunuz. Dediğim
gibi eskiye nazaran çok farklar
var. Ancak geriye döndüğümde,
tekrar bu işe girerim diyemem.
Yeni yaptığım kümes için bile
pişmanım. Yapılacak iş değil.
Bu işleri yapmayıp başka bir iş
yapsaydık en azından iki işimiz
olurdu. Şimdi burada kaldık,
elimiz kolumuz bağlı. Çünkü
son iki senedir çok hastalık
yaşadık. Arkadaşlar perişan
durumda ve iflas ettiler. Verim
düşüyor; yumurta 500 lira
olsa ne olacak, yumurta yok.
Yumurta yoksa bir anlamı yok. İş
benden çıktı. Almanya’dan gelen
kafeslerle yenileme yapmak
iki sene önceki projemiz bizim,
o nedenle hala duruyorum.
Bu iş bittiğinde, gerisini diğer
arkadaşlara bırakacağım.
MEHMET CEYLAN
Yeniceylan Yumurta
Yönetim Kurulu Başkanı
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Tetik Yumurta
Yönetim Kurulu
Başkanı Ahmet
Tetik, sektörün
sorunlarına değindi.
Yirmi yıllık
bir serüven;
Tetik Yumurta
1995 yılında Çorum il sınırlarında kiralık kümeslerle tavukçuluğa
atılan ve 2003 yılında satın aldıkları kendi yerlerinde devam
eden Tetik Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tetik
ile kapasitelerinden ve biyogüvenlik konularından bahsettik.
STK’ların ve devletin kendilerinin daha fazla yanında olmasını
arzuladıklarını belirten Tetik, iyileştirme ve kapasite artışlarının
ancak bu şekilde mümkün olabileceğini söyledi.
Tetik Tavukçuluk ne zaman faaliyete geçti?
Tarihçenizden biraz bahseder misiniz?
1995 yılında dört ortak olarak Çorum’da
tavukçuluğa kiralık kümeslerle başladık, O
zamanlar kendi kümeslerimiz yoktu. 2000’li
yıllara kadar böyle devam ettik ve 2000’li
yıllarda ortaklıklarda ayrışmalar oldu. 2000
yılından sonra iki kardeş olarak bu işe
İNFOVET 86-87
devam ettik. O gün bugündür hala Tetik
Tavukçuluk olarak devam ediyoruz. 2003
yılında kendi mülkümüzü satın aldık, daha
önce işlettiğimiz yerlerin tamamı kiralıktı.
2003 yılından sonra kendi yerimizde
yapılanmaya başladık. Şu anda hala kiralık
işletmelerde ve kendi işletmemizde bu işe
devam ediyoruz.
www.gunesliasi.com.tr
Kapasiteniz ne kadar?
Kendi yerimizde 95 bin kapasitemiz var. Diğer
yerleri de kullandığımızda bu rakam 135 binlere
çıkıyor. Pazarlamamızı sadece Çorum içerisinde
gerçekleştirmiyoruz. Şehir dışına kamyon bazlı
satışlar da yapıyoruz.
Son zamanların en önemli konusu biyogüvenlik. Siz de bu konulardan muzdarip misiniz?
Biyogüvenlik ile ilgili neler yapıyorsunuz?
Tetik Yumurta
135 bin kapasite
ile üretimine
devam ediyor.
Sivil Toplum
Örgütlerinden ve
devletten destek
bekliyoruz
Ben devletin ve sivil toplum
örgütlerinin işverenin hiçbir
zaman yanında olduklarını
düşünmüyorum. Her zaman
sivil toplum örgütleri ve devlet
işverene köstek olur. Neden
diye sorarsanız; siz devletin
ve STK’ların gözünde ya
hırsızsınız ya da suçlusunuz.
İşverenlerin geneli için
düşünüyorum. Böyle bakıldığı
için pek destekleri olduğunu
düşünmüyorum.
Son iki aya kadar biyogüvenlik adına çok da
ciddi önemler aldığımızı ne yazık ki söyleyemem.
Ancak salgınların baş göstermesi ile birlikte
son iki aydır tesise girişleri ve çıkışları kontrol
altına aldık. Dezenfeksiyonlara harfiyen
dikkat ediyoruz. Haftalık periyodik ilaçlamaları
kesinlikle aksatmıyoruz. Kümes içi ve kümes
dışı ilaçlamalar yapıyoruz. Tesise dışarıdan
ziyaretçi kabul etmiyoruz. Kapıdan içeri araç
dahi sokmuyoruz. Eğer bir araç tesise girmek
durumunda ise ilaçlayıp dezenfekte ederek
içeriye sokuyoruz. Buna benzer birçok tedbiri
aldık ve uygulamaya çalışıyoruz. Ancak elbette
şöyle bir soru da aklımıza geliyor: “Bu tedbirler
nereye kadar?”. Çünkü bu tedbirleri alsanız dahi
hastalık çıkışını zaman zaman önlemeyi ne yazık
ki başaramıyorsunuz.
1995 yılından beri sektörün içerisindesiniz.
Sizden sektör ile ilgili değerlendirme
alabilir miyiz? Gelişmeler ve ihracata bağlı
büyümeler sizi nasıl etkiliyor?
Bu sektör özel bir sektör. Bunun eğrisi doğrusu
yoktur; paranız varsa, finans sağlayabiliyorsanız
büyüme de olacaktır. Bunda anormal bir şey yok.
İnsanların ceplerinde yatırım yapacak paraları var
ise veya krediyle anlaşarak bir şekilde bu paraya
ulaşabiliyorlar ise bu avantajları doğal olarak
yatırıma dönüştürüyorlar. Bu durumun planlı ya
da plansız olmasını kararlaştırmak zor. Birileri dün
kalkmış, mesafe almış; siz bugün kalkmışsınız
mesafe almaya çalışıyorsunuz. Zor bir durum.
İhracat yapıyor musunuz?
Hayır, ihracat yapmıyoruz. Çorum’da şu anda
Çorum Yumurta haricinde ihracat yapan yok.
Gelecek adına hedeflerinizi öğrenebilir
miyiz? Örneğin kümeslerinizi büyütecek
misiniz? Planınız var mı geleceğe dair?
Ulaşmakta zorunlu olduğumuz belli bir
kapasitenin olduğuna inanıyoruz. Ama
bu tamamen yumurta sektörünün para
kazanmasıyla ilgili. İyileştirmeler ve kapasite
artışları sektörün bize bir getirisi olursa mümkün
olur. Bu kapasite artışlarını ve iyileştirmeleri
başka bir şekilde yapmamızın imkanımız yok.
Sektör para kazanırsa bunu belli bir yatırıma
dönüştürüp, belli bir kapasiteye ulaşır.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Yeşilküre Tavukçuluk
Yönetim Kurulu
Başkanı Ahmet
Aydın, organik üretim
yapma kararlarının
nedenlerini paylaştı.
Üretim faaliyetlerimizin
tamamı organik
Milletvekilliği görevi ile siyasi anlamda da hayvancılık sektörüne birçok katkıda bulunan
Yeşilküre Tavukçuluk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Aydın, meşakkatli ve mevzuatları oldukça
fazla olan organik tavukçuluğa atılma sürecini ve gelecek planlarını İnfovet okurlarıyla paylaştı.
Ahmet Bey, sizi ve işletmenizi tanıyalım.
Tavukçuluğa ilk olarak 1977 yılında temel
atarak yumurta tavukçuluğu ile başlama
teşebbüsünde bulunduk. Üretime 1981’de
geçtik. 1981-1990 yılları arasında tavukçuluk
yanında başka işler de yaptık. 1990 yılında
et tavukçuluğuna başladık. O dönem et
tavukçuluğundaki arkadaşların bir kısmına
kurduğumuz et tavukçuluk işletmesini devrettik. Daha sonra Ay-Pi Tavukçuluk olarak
temelini attığımız 1995’de üretime başladığımız tesislerde 2006’daki kuş gribine kadar
et tavuğu üretiminde bulunduk. Yumurta
İNFOVET 88-89
işletmemiz de aynı zamanda çalışmaya
devam ediyordu. O zamanlar haftada 115 bin
basım kapasiteli bir kuluçkahanemiz, 2 bin
kapasiteli bir kesimhanemiz, saatte 5 ton
kapasiteli bir yem işletmemiz ve her biri 20
bin tavukluk 24 kümesimiz vardı ve aynı zamanda Samsun, ağırlıklı olarak da Yakakent,
Kavak ve Alaçam ilçeleri olmak üzere fason
tavukçuluk yaptık. Ta ki 2006’daki kuş gribine kadar. Salgınla birlikte Ay-Pi tavukçuluk
işletmesini durdurduk.
Yumurta işletmemiz ve süt hayvancılığı
işletmelerimiz Ay-Pi’nin dışında kendi aile
şirketimizdi. Kendi aile işletmemiz dışında
Ay-Pi’de % 20’lik ortaklığımız var. 2006’da
Ay-Pi’yi ile yollarımızı ayırdıktan organik
yumurta tavukçuluğa niyetlendik. Yani 2006
kuş gribi salgınında Ay-Pi’nin kapılarını üç
sene kapattık ve diğer işletmemizde organik
yumurta üretmeye başladık, 2009’un sonuna doğru ise ette de Türkiye’de ilk olarak
organik et tavuğunu üretmeye biz başladık.
Dolayısı ile o günden bu yana organik et
üretimini devam ettiriyoruz. Yumurta kapasitemizi biraz arttırdık. Yumurtamız da organik.
2009 yılından sonra organik yumurta, orga-
www.gunesliasi.com.tr
Organik karmaşasının nedeni nedir?
nik tavuk eti ve organik süt üretimini devam
ettiriyoruz. Ama süt ve kırmızı ette organik
üretime 2011 yılında geçtik.
Yeşilküre ismi nereden geliyor?
Burası Karadeniz’in en büyük tarımsal
işletmesi. Toplamda 22 bin 500 dönüm alanıyla Karadeniz’in en büyük çiftliği. Buranın
ihalesi aşamasında dört talip vardı. Eski milletvekilliği görevim ile gelen siyasi tarafımla
da, bu işin ihalesi ile uğraşamayacağımı
belirttim ve Antep kökenli Tiryaki Holding
ihaleyi aldı. Aldıktan sonra dünya çapında
hem organik hem de konvansiyonel ürünlerin
ticaretini yapan bir grup, onlarla % 50-50
ortak oldu. Sonrasında Tiryaki Holding ihaleyi
alıp Yeşilküre’nin üzerine devretti. Bundan
sonra adımız Yeşilküre olarak devam edecek.
Size ne katkısı olacak diye sorarsanız; biz
zaten Türkiye’deki organik tavuk üretiminin
% 50’sini, yumurtanın % 20’sini ve sütün ise
% 10’unu üretiyoruz. Burası hem yeni kümes
alanlarının oluşturulması açısından geniş bir
alan, hem de hayvanlarımızın yiyeceği soyanın ve mısırın işletilmesi açısından avantaj
sağlayacak düzeyde.
Kapasitelerinizden bahseder misiniz?
Yaklaşık 500 büyükbaş hayvanımız
ve yıllık 1000 ton üzerinde organik tavuk
üretimimiz var. Türkiye’deki organik hayvan
ürünlerinin % 50’sini üretiyoruz. Yumurta
için konuşursak, yıllık 20 milyon civarında
bir üretimimiz var. 2 bin tonsüt. 35-40 ton
civarında da kırmızı et üretimimiz var.
35 yıldır bu sektörün içindeyim ve sektörü
biliyorum. Büyük firmaların çoğunu tanıyorum, geçmişte BESD-BİR üyeliğim de vardı.
Büyük tavukçuluk öyle bir noktaya geldi
ki, bizim onların geldiği noktaya gelmemiz mümkün değil. Tabi, onların da bizim
yaptığımız organik tarımı yapmaları zor.
Organik tavuğun kesimhanesinin genelde
ayrı olması lazım, yeminin ayrı olması lazım.
Şimdi günde 500 ton-1000 ton yem yapan
bir fabrikayla 10 ton-20 ton yem yapan bir
fabrikayı karşılaştıramazsınız. O kadar büyük
bir işletmede herşey birbirine karışır. Dediğim
gibi onların bizim yaptığımız işi yapmaları
zor; bizim de onların bulunduğu noktaya
gelmemiz. Oralara heveslenmenin bir anlamı
yok. Trendler de dünyada böyle gelişiyor. Organik yetiştirilen tavuk 5 kilo yemden 1 kilo et
verirken, normal tavuklarda 2,5 kg yemden 1
kilo et elde edersiniz. Organik tavuk 80 günde kesime giderken, normal tavuk 40 günde
kesiliyor. Yani iki katı maliyet ve iki kati vakit.
Dolayısıyla daha geniş alan gerekiyor ve bu
geniş alanlara daha az hayvan konuluyor.
türkiye’ye yetecek
kadar organik
tavuk üretmek
mümkün değil
Türkiye’de hiçbir şey planlı
olmuyor ama piyasa kendini biraz
dengeleyerek götürüyor. Organik
üretim yapmamıza rağmen, hiçbir
zaman modern üretim şeklini
kötüleyemem. Çünkü organik
üretim ile Türkiye’yi beslemek
mümkün değil. Organik üretimin
yeri ayrı, konvansiyonel üretimin
yeri ayrı. Bizim organik tavuğumuz
zaman zaman 27-28 liralara
satılıyor. 20 ile 30 bandı arasında.
Bunu ortalama bir tüketici
tüketemez. Tüketse tavuk yetmez.
O kadar tavuğu organik yetiştirmek
mümkün değil. Bizim ürettiğimiz
1000 ton tavuk; bu rakamı çıkarsak
çıkarsak 2000 tona çıkarabiliriz.
Bir tavuk için 4 m2 gezinti alanı
gerekliği olduğu düşünülürse, 25
bin dönüm arazi anlamına geliyor.
Böyle bir şey mümkün değil.
Organik tarım yatırımları ilk olarak
Türkiye’de 2005 yılında çıktı. Yönetmeliğe
göre, organik olmayan bir ürüne organik
etiketi koyarsan cezası 10 bin TL. Samsun’u
bir kenara bırakın, 80 bin nüfuslu Bafra’da bu
10 bin TL’lik cezayı alması gereken kesinlikle
100 kişi çıkar. Bu 100 kişiye 10 bin TL’lik ceza
kesseniz kıyamet kopar. Türkiye’de bunu
uygulamaya koymak biraz zor. Ne yazık ki
biraz da tüketenler bilinçli olacak. Bakanlığın
logosu var, tüketici o logoyu görmeli. Gerekli
sertifikalar ve seri numaralar tam olmalı.
Ürünler, organik denetimli pazarlardan ya da
büyük marketlerden temin edilmeli.
Ürünlerinizi nerede pazarlıyorsunuz?
Bayilerimiz var. İstanbul’da tavuk satan 3
bayinin yanı sıra, Ankara, İzmir ve Antalya’da
da bayilerimiz var. Bütün ulusal marketlerin
tamamında ürünlerimiz var. Aynı zamanda
fason markalarımız da var. Organik yumurta
eğer 10 marka ile satılıyorsa, bunun 7’si bizim
Yeşilküre’de ürettiğimiz fason ürünlerdir.
Geleceğe dair planlarınız nelerdir?
Mevcut üretimimizi arttırmayı düşünüyoruz. Yumurta ve et üretimimizi artırıyoruz;
manda sütü ürünlerini ekliyoruz. Mevcut
sütü süt olarak satıyorduk, onu da mamüle
çevirip satacağız. Bunun yanında, kendi
yemlerimizi üretmeye çalışıyoruz. 5 bin ton
soya ekiyoruz, az bir rakam değil. 5000 ton
soya demek Türkiye’de toplamda üretilen 100
bin ton ile oranlandığında 250 bin dönümün
% 2’si kadar soya ekiyoruz anlamına geliyor.
Dediğim gibi, az bir rakam değil.
SEKTÖR ZİYARETLERİ
Piyasa rekabeti için
kapasite artışı şart
5 bin adet tavukla yumurta üretimine başlayan ve bugün 200 bin adet tavukla her gün 150 bin yumurta
üreten Ernur Tavukçuluk, geçmişten günümüze Samsun’un büyük marketlerinde Ernur Markası ile
hizmet vermekte. Firma ortaklarından Sinan Ernur ile biyogüvenlik uygulamalarından pazarlama
stratejilerine, ihracattan gelecek planlarına kadar geniş yelpazede bir sohbet gerçekleştirdik.
Ernur Tavukçuluk
ortaklarından Sinan
Ernur, üretim
rakamlarından ve alınması
gereken biyogüvenlik
önlemlerinden bahsetti.
Tarihçeden başlarsak, Ernur Tavukçuluk
ne zaman ve kaç ortakla kuruldu?
Ernur Tavukçuluk, 1982 senesinde
Samsun’un Çatalçam mevkiinde 5 bin
tavukla hizmet vermeye başladı. Aile
büyükleri, 5 ortaklı olarak aile şirketi
konseptinde bu işe atıldılar. Daha sonra
seneler geçtikçe, sektörün ihtiyaçları
doğrultusunda işlerini büyüttüler. 5 bin
tavukla sadece yumurta üretimi olarak
başlandı ve sektör geliştikçe, para
kazandıkça yatırımlar da o yönde yapıldı ve
firma büyütüldü.
Şu anki kapasitemiz 250 bin adet tavuk.
Günlük ortalama 180-190 bin civarında
İNFOVET 90-91
yumurta üretimimiz oluyor. Tabi döneme,
kümeslerin doluluk durumuna ve yumurta
fiyatlarına göre üretim değişiyor; ancak
maksimum kapasite olarak günlük 190 bin200 bin diyebiliriz.
Peki kümeslerinizden bahsedersek,
Samsun içerisinde bir kümesiniz mi var?
Hepsi Samsun’un Kavak ilçesi olmak
üzere 16 tane kümesimiz var. 2 tanesi 80 bin
kapasiteli yeni yaptığımız otomatik kümesler,
11 tanesi de bakıcıların elle topladığı 8 bin
kapasiteli eski sistem kümesler. 3 adet de
25 bin kapasiteli civciv büyütme kümesimiz
mevcut. Burada kendi civcivlerimizi kendimiz
üretiyoruz. Yani 250 bin hayvanımızın
tamamı Samsun-Kavak’ta.
Kendi tavuklarımıza kendimiz bakıyoruz,
kendi civcivlerimizi kendimiz üretiyoruz,
dışarıdan kesinlikle yumurta alıp satmıyoruz.
Yemimizi de kendimiz üretiyoruz ve
hazırlıyoruz. Hayvan sayısı ile orantılı olarak
aylık yaklaşık 750 ton kadar bir tüketimimiz
var. Dolayısıyla üretimimiz de o kadar.
Pazarlama ayağında kendi bayileriniz var
mı? İhracat yapıyor musunuz?
Samsun’un büyük zincir marketlerine
kendi markamız olan Ernur Markası ile
yumurta veriyoruz. Onun dışında bizden
www.gunesliasi.com.tr
mal alıp, kendi namına satan, senelerdir
çalıştığımız üç servisçimiz var. Bizden
fason alıp, üzerine bir kar marjı ekleyip
satıyorlar. Bunun dışında ek olarak Karadeniz
Bölgesi’nde toptan satış yapıyoruz.
Pazarlamamız bu şekilde.
“Yumurta dönem
dönem iyi getiride
bulunsa da, zarar
ettiği dönemleri ancak
telafi ediyor.“
Son zamanların en güncel konusu biyogüvenlik. Neler yapıyorsunuz? Salgınlardan bir türlü başımız kurtulmuyor iken
sizce ne gibi önlemler almalıyız?
Biz koruma için biyogüvenliğin ne kadar
önemli bir konu olduğu ile ilgili öncelikle
bakıcılarımıza bilgi veriyoruz. Dışarıdan gelen
misafirlerimizi şu dönemde kabul etmiyoruz.
Çünkü özellikle 2015’in Ocak ayından beri
MD, ILT ve AI gibi hastalıkların görülme sıklığı
arttı. Girişlerde ayak sularımız var, o ayak
suları her gün dezenfektanla değiştiriliyor.
Piyasadan birkaç çeşit dezenfektan alıyoruz
ve bu dezenfektanlarla ayda bir kümesleri
sisleme yaparak dezenfekte ediyoruz. İçme
suları hatlarımızı ayda bir temizliyoruz.
Kümesler boşaldığı zaman, yeni tavuklar
gelmeden önce bir ay dinlenmeye, yıkamaya
ve dezenfeksiyona zaman ayırıyoruz. Başka
yerler hiç ara vermeden üretime devam ediyor.
Türkiye şu anda onun ceremesini çekiyor. Tabi
bu hastalıklar biyogüvenlik önlemlerini almaya
rağmen çoğunlukla hava yoluyla bulaştığı için
hiç bulaşmayacak diye bir şey de yok. Elbette
her zaman risk var. Ama biz elimizden geleni
yapmaya çalışıyoruz.
Yumurta fiyatları dolar gibi, üretici bu
durumdan memnun mu?
Üreticinin şu anda memnun olması için
ortada bir neden yok. Çünkü yumurta fiyatını
100 kuruş birden aşağıya çektiler. Ortada
hiç sebep yokken 270 kuruşa çıkardıkları
fiyatı 170 kuruşa çektiler. Bu maliyetlerin
altında bir fiyat. Ama el altından daha yüksek
rakamlardan da satıldığını duyuyoruz.
Dediğim gibi üretici genel olarak ne şu
andaki halden, ne de geçmişteki halden
memnun değil. Dönem dönem yumurta işi iyi
para kazandırıyor ama zarar ettiği dönemleri
ancak telafi ediyor.
Son olarak kısa ve uzun vadede ne gibi
şeyler düşünüyorsunuz?
Kümeslerde kapasite artışını tabi ki
herkes çok ister. Ezelden beri söylenen bir
şey var, Türkiye’de yumurta ihtiyacından
fazlası üretiliyor, fiyatlar o nedenle düşük,
dolayısıyla böyle bir şey varken kimsenin
kapasite artışına sıcak bakmıyorum. Tabi
rekabetten dolayı, kapasite arttırmadan da
piyasayla ve diğer firmalarla rekabet etmek
Aşılama
organizasyonu
garanti gibidir
Aşılama biyogüvenlik uygulamaları
arasında en önemlilerdendir.
Civciv ilk geldiği günden
itibaren, aşı programı yoğun
da olsa 16.-17. haftaya kadar
bütün aşılamaları aksatmadan
yapıyoruz. Aşılamalara
başlamadan önce kanlarını alıp,
titrelerden hangi antikorlara
sahip olduğunu görüyoruz.
Civcivlerimizi Türkiye’nin en önemli
firmalarından alıyoruz. Dediğim
gibi onların sağlıklı olmaları için
aşılama prosedürlerine uyuyor
ve biyogüvenlik adına elimizden
geleni yapıyoruz.
çok zor. O nedenle biz de mevcut şartlar
doğrultusunda kapasite artışını muhakkak
düşünüyoruz. Çünkü kapasite artırmadıkça
piyasada küçük kalıyorsunuz, küçük
kaldığınız zaman bir söz hakkınız olmuyor.
Madem tüketim üretimden az, gönül ister
ki kimse kapasite artırmasın. Ama yarışa
girildiği sürece, biz de o yarışta olacağız.
Planlarımız arasında TKDK’nın çıkardığı bir
destek programına başvurmak vardı. Ancak
sonradan öğrendik ki bu desteği 20-100 bin
kapasiteli işletmelere verecekmiş. Bu desteği
alamıyoruz ama yollarını araştıracağız. Para
kazandıkça herkes büyümek istiyor. Ben de
para kazandığım sürece birşeyler yapacağım.
Şu an için kapasite artışına gidemesek de
8 bin’lik 11 kümesimiz için modernizasyon
yapmak istiyoruz. 
ADVERTORIAL
Sağlıklı ve stabil bir
bağırsak mikroflorası,
buzağının sağlığı ve
ishallerin önlenmesi
bakımından çok önemlidir.
Buzağılarda
ölüm oranının
azaltılması için
iki yönlü yaklaşım
Buzağı sağlığı için iki yönlü bir yaklaşımla yani kuru dönemdeki
ineklere ve doğumdan sonra da buzağılara Bio-Mos verilmesi buzağı
ishallerinin önlenmesini, daha iyi büyüme hızının elde edilmesini ve
buzağı ölümlerine bağlı maliyetlerin azaltılmasını sağlayabilir.
Yazar: SylvIe AndrIeu, Ruminant Teknik Müdürü
Çeviri: Vet. Hek. Gülşah Baykal Yayın: Alltech DaIry SolutIons Newsletter
İNFOVET 92-93
B
ir buzağının sağlığını ve
doğumu takip eden haftalardaki yaşama şansını
iki faktör belirlemektedir
– buzağının bağışıklık sistemi ve
bağırsak mikroflorası. Yapılan
araştırmalar, Alltech’in üretmiş
olduğu Bio-Mos isimli ürünün
ineğe verilmesi halinde, kolostrum
kalitesinde artış şekillendiğini ve bu
yolla buzağının bağışıklık sisteminin iyileştirilebildiğini göstermiştir.
Bio-Mos’un doğrudan buzağıya
verilmesi ise ishale yol açan patojenlere karşı bağırsağı korumaya
yardımcı olmakta ve sonuçta buzağı
ölümlerine neden olabilen ishallerin
sınırlanmasını sağlamaktadır.
Yeni doğan buzağıların bağışıklık
sistemi son derece hassastır ve
doğumu takip eden ilk üç hafta
boyunca anne sütünden aldıkları
antikorlardan faydalanmaları gerekir.
Bu nedenle, söz konusu ilk üç
haftada buzağıların yaşama şansı
ve performansı, kolostrumun
miktarına ve kalitesine bağlıdır.
Yeni doğan buzağıların yeterli
miktarda immunoglobulin alması
çok önemlidir. Doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde, buzağının
canlı ağırlığının % 10-12’si kadar
kolostrum alması gerekir. Bu da
doğumdan sonraki ilk 2 saat
içinde 1,5 litre kolostrumun alınması demektir. İlk 24 saat içinde
yeni doğan buzağı 4 litre kolostrum almalıdır ve bunun içinde
50 g/litre’den daha fazla IgG
olmalıdır. ABD’de 1,811 sürüye ait
dişi buzağılar ile yapılan bir araştırmada, hayvanların %40’ının
optimum IgG düzeyini almadığı
belirlenmiştir. Bu araştırma, kolostrum içindeki immunoglobulin
konsantrasyonunun arttırılması
için çeşitli stratejiler geliştirme
gerekliliğinin altını çizmektedir.
BIo-Mos’un pozitif etkileri
Kentucky Üniversitesi’nden
Dr. Sharon Franklin’in yaptığı bir
araştırmada, doğuma yakın zamanda kurudaki ineklere Bio-Mos
verilmesinin etkisi araştırılmıştır. Bu
araştırmada, Bio-Mos’un IgG transferi ve buzağı kan serumundaki aşı
titreleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. İneklere, doğumdan önceki
3 haftalık süre içinde 10 g/baş/gün
dozunda Bio-Mos verilmiştir ve
doğumdan iki hafta öncesinde de
rotavirüse karşı aşı yapılmıştır.
Bio-Mos ilavesi, yeni doğan
buzağıların korunmasında önemli ölçüde pozitif etki yaratmıştır.
Doğumdan 24 saat sonra, BioMos verilen ineklerden doğan
buzağıların kan serumundaki
immunoglobulin miktarı, kontrol
grubuna göre daha yüksek bulunmuştur (Bio-Mos grubu 1902
mg/dL ve kontrol grubu 1718
mg/dL). Ayrıca, Bio-Mos verilen
ineklerde, doğum sırasında rotavirüs titreleri kontrol grubundaki
ineklere göre çok daha yüksektir
(Bio-Mos verilen ineklerde 2,818
ve kontrol grubunda 2,344).
Kolostrumdaki titrelere bakıldığında, Bio-Mos grubu sayısal
olarak daha yüksek değere sahiptir (Bio- Mos grubu 26,009 ve
kontrol grubu 21,777) ve Bio-Mos
verilen ineklerden doğan buzağılarda da, serum rotavirüs titreleri
daha yüksektir (Bio-Mos grubu
7,244 ve kontrol grubu 4,677).
Bio-Mos’un kuru dönemdeki
ineklere verilmesi, ishal vakalarının
azaltılmasının yanında buzağı
ölüm oranlarını da düşürmektedir. ABD’de yapılan araştırmalar,
ortalama buzağı ölüm oranının %
8.3 olduğunu göstermektedir. Bu
oranın % 27’si doğumdan sonraki
ilk hafta, % 21’i ikinci hafta ve %
14’ü üçüncü hafta içinde gerçekleşmektedir. Yani buzağı ölümlerinin % 50’si doğumdan sonraki ilk
haftada görülmektedir. Ölümlerin
% 61’i ishal nedeniyle, % 24’ü solunum sistemi hastalıkları ve % 14’ü
diğer nedenlerden ötürü şekillenmektedir. Rakamlara bakıldığında,
bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve buzağıların bağırsak
sağlığının iyileştirilmesi gerektiği
anlaşılmaktadır. Doğum anında
buzağının bağırsakları sterildir ve
bu ortama mikroorganizmaların
kolonize olması doğumdan hemen
sonra buzağının bakterilerle
karşılaşmasıyla birlikte başlar.
Bağırsaklara ilk yerleşen mikroorganizmalar doğum kanalından,
ineğin dışkısından ve doğum
bölmesinden buzağıya geçer.
Lactobacilli haricinde bu mikroorganizmalar, genelde E.coli,
Clostrida ve Salmonella gibi patojen bakterilerdir ve bunlar sütten
kesimden sonraki ishallere,
büyüme performansında kayba
ve hatta ölüme neden olur. Bakım
ve beslemedeki her türlü değişiklik bağırsaklardaki mikroflora
profilini bozar ve böylece patojen
bakteriler çoğalabilir.
Geçtiğimiz on yılda, BioMos’un patojenlerin bağırsaklara
yerleşmesini engellediği bir çok
araştırma ile gösterilmiştir. Bu
ürün, patojenlerin bağırsak duvarına tutunmalarını engellemektedir. Bunun yerine patojenler
kendilerini Bio-Mos’a bağlarlar ve
dışarı atılırlar. Böylece, patojenler
bağırsaklarda kolonize olamazlar
ve bağırsak yüzeyine bir hasar
veremezler. Besin maddesi emilimi için bozulmamış villus yapısı
ve bağırsak yüzeyi çok önemlidir.
Bio-Mos’un buzağılarda ishallerin görülme sıklığını da azalttığı
gösterilmiştir. Pennsylvania Eyalet
Üniversitesi’nde buzağılar ile yapılan bir denemede, Bio-Mos tüketen buzağılardaki ishal skorunun
antibiyotik alan buzağılara benzer
olduğu ve antibiyotik verilmeyen
buzağıların ise daha şiddetli ishal
olduğu ortaya konmuştur. BioMos’un bağırsak sağlığı üzerindeki
etkisi nedeniyle, büyüme hızı da
artmıştır. Buzağılarla yapılan 16
adet bilimsel denemenin bir arada
değerlendirilmesi sonucu, 4 g/
baş/gün dozunda Bio-Mos alan
buzağılarda, herhangi bir katkı
maddesi tüketmeyen buzağılara göre canlı ağırlık artışında
% 15, Ortalama Günlük Ağırlık
Artışı’nda 70 g/gün ve başlangıç
yemi tüketiminde % 9.8 oranında
yükselme tespit edilmiştir. Burada
dikkat çekici olan nokta, yapılan 16 denemenin 15’inde canlı
ağırlık ve ortalama günlük ağırlık
artışında yükselme ve 8 denemenin sekizinde de başlangıç yemi
tüketiminde artış görülmesidir.
Sonuç olarak, buzağı sağlığı için
iki yönlü bir yaklaşımla yani kuru
dönemdeki ineklere ve doğumdan sonra da buzağılara Bio-Mos
verilmesi buzağı ishallerinin
önlenmesini, daha iyi büyüme
hızının elde edilmesini ve buzağı
ölümlerine bağlı maliyetlerin
azaltılmasını sağlayabilir. 
İSHAL VAKALARINI AZALTMADA
YARDIMICINIZ BIO-MOS
Kentucky Üniversitesi’nden Dr. Sharon Franklin’in yaptığı bu araştırma,
rotavirüse karşı bağırsak düzeyinde korunmanın artması için, rotavirüs
antikorlarının kan dolaşımından bağırsaklara geçme potansiyelinin
yükselmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Yine kolostrum ile yüksek titrede
rotavirüs alan yeni doğan buzağılarda, rotavirüse karşı bağışıklık kazanmamış
buzağılara göre daha az sayıda ishal vakası görüldüğü ortaya konulmuştur.
ANC A.Ş Genel Müdürü
İsmail Özdemir ile firmanın
Huvepharma® tarafından
satın alınma sürecini
ve lider bir hayvan
sağlığı kuruluşu olan
Huvepharma®’yı konuştuk.
Anc, Huvepharma®
ile yoluna daha
güçlü devam ediyor
Hayvan beslenmesi ve sağlığı firması olarak kurulduğu 2004 yılından bu yana, kanatlı, ruminant ve
aquasektörde faaliyetlerine devam eden ANC A.Ş; koksidiyostatlar, enzimler, doğal büyütme faktörleri,
dezenfektanlar, farmasötikler ve yem katkı maddeleri ile geniş çapta hizmet vermeye devam ediyor.
A
NC A.Ş, günden güne
yükselen başarı grafiği
ile sektördeki ilk günlerinden bu yana en
önemli distribütörleri arasında
yer aldığı Huvepharma® firmasının da dikkatini çekmeyi başardı.
Sektörde yankıları devam ederken biz de ANC A.Ş Genel MüİNFOVET 94-95
dürü İsmail Özdemir ile firmanın
Huvepharma® tarafından satın
alınma sürecini ve ürünlerinin
fermantasyon ve formülasyonunu
kendi tesislerinde gerçekleştiren,
kanatlı sektörüne odaklı; antikoksidiyalleri, yem enzimleri ve antibiyotikleri ile lider bir AB kuruluşu
olan Huvepharma®’yı konuştuk.
Kısa bir süre önce ANC A.Ş
açısından önemli gelişmeler
yaşandı. Aslında sektör için
de sürpriz olan bu gelişmeler
konusunda bilgi verebilir misiniz?
Evet, sizin de bildiğiniz gibi
şirketimiz ANC A.Ş.’yi Nisan
2015 tarihi itibariyle uluslararası
bir hayvan sağlığı şirketi olan
Huvepharma®’ya devrettik.
ANC’yi 2004 yılında kurmuştuk.
Kuruluşumuzdan çok kısa süre
sonra Huvepharma®’nın Türkiye
distribütörü olduk ve aramızda
mükemmel bir işbirliği gelişti.
Huvepharma®’nın yıllardır birlikte
çalıştığımız ekibi, ürünleri, dinamizmi, uzmanlık alanları, gelişimi
Huvepharma® ile
ANC İŞBİRLİĞİ
ANC ile çok uyumluydu ve 10 yıllık süreç bu şekilde sonuçlandı.
ANC ve dolayısıyla Huvepharma®
özellikle antikoksidiyal
konusunda hizmet ve teknik
servis veren bir firma olarak
tanınıyor. Bu doğru mu?
Algının böyle olduğu doğrudur.
Antikoksidiyallerde çok güçlü bir
pozisyonumuz var ve bunu daha
da güçlendirerek devam ettirmek
niyetindeyiz. Ancak Huvepharma®
yem enzimleri alanında da çok
güçlü bir firma. Hatta global
anlamda enzim satışlarının antikoksidiyal satışlarının üzerine
çıktığını görüyoruz.
Yani yem enzimleri
konusundaki iddialısınız, peki
bu iddianız ürünlerinizin hangi
özelliklerinden ileri geliyor?
Yem enzimleri konusundaki
iddiamızın iki önemli nedeni var:
> Bu nedenlerden biri son derece
özel bir üretim tekniği olan katı hal
yüzey fermantasyon tekniği ile
üretilen Hostazym® X ve Hostazym® C. Özellikle Hostazym®
X sadece buğday ağırlıklı
rasyonlarda değil, yan aktiviteleri sayesinde ABD, Brezilya
gibi mısır-soya kaynaklı yem
üreten ülkelerde de çok popüler. Her iki enzim de geçmişte
Intervet’ten satın alındı.
> Diğer bir ürün ise Optiphos®
isimli fitaz enzimi. Bu enzim bir
ABD firması olan JBS United’a
aitti. 2008 yılında JBS United ile
global bir işbirliğine gidildi ve 2012
yılında AB ruhsatı alındı. Bazı AB
ülkelerinde ürünün fitaz segmentindeki pazar payı % 90’lara ulaştı.
Bana göre Optiphos® sektörde
mevcut en güçlü fitaz enzimidir.
Kanatlı sektöründe faaliyet gösteren müşterilerimizin Optiphos®
sayesinde yaşadıkları fitaz
kaynaklı sorunları çözeceklerine
inanmalarını isterim.
Antikoksidiyaller broiler
üretimi için çok stratejik
bir ürün grubu. Bu alanda
planlarınız var mı?
Bu alanda esasen ürünlerimiz ve servislerimizle gelenek-
sel olarak bir ağırlığımız var.
Salinomycin ve monensin gibi
en yaygın kullanılan iki iyonofor
üründe pazar payımız çok yüksek. Kimyasal antikoksidiyallerde eksikliğimiz vardı. AB’de
BSA onayını almasını takiben
iki kimyasal ürünümüz Coxiril
(diclazuril) ve Halofuginone
ülkemizde de ruhsatlandı ve
bu ürünleri pazara sunma aşamasına geldik. Koksidiyozis ile
mücadelelerinde sektörümüze
iki yeni silah daha sunuyoruz.
Önümüzdeki dönemde, şu
anda BSA onayı aşamasında
olan pek çok koksidiyostatımız ve koksidiyozis aşılarımız
sektörümüzün hizmetinde
olacak. Huvepharma®, ABD ve
Avustralya’da koksidiyozis aşıları üreten iki firmayı geçtiğimiz
yıl bünyesine kattı. Dolayısıyla
bu alanda hiçbir eksiğimiz
kalmadığı gibi, rakipsiz bir
üstünlük sağladık.
Peki, bu ürünler sektöre
sorunsuz bir şekilde temin
edilebilecek mi?
Değinmeden geçemeyeceğimiz bir başka konu da;
koksidiyostatlarımızın da içinde
bulunduğu yem katkılarında sahip olduğumuz rakipsiz lojistik
üstünlük. Broiler üretiminde
kullanılan bu en stratejik ürünlerde müşterilerimize istedikleri
İki kuruluşun uyumu
ve Huvepharma®
ürünlerinin ANC’nin
çalışmalarıyla ülkemizde
kazandığı pazar
payı, bizi bünyelerine
katmak istemelerinin
ana nedenleridir.
nedenlerdir. Öte
yandan Huvepharma®
global anlamda hızla
büyüyor. Son 10 yılda
global hayvan sağlığı
sektörünün ortalama
yıllık büyümesinin % 3-4
olduğu düşünüldüğünde,
Huvepharma®’nın
ortalama % 22 büyümeyle
ortalamayı altıya katladığı
görülüyor. Hızla büyüme
gösterdiği bu dönemde,
önemli ülkelerde satışpazarlama ağı kurmaya
başladı. Bugün AB
ülkeleri, ABD, Brezilya,
Çin, Rusya, Tayland,
Hindistan gibi pek çok
ülkede distribütörler
yoluyla değil, direkt
Huvepharma® adı
altında çalışıyorlar.
Ülkemiz de global hayvan
sağlığı ve yem katkıları
pazarında önemli bir
yer tutmaktadır ve
Huvepharma®’nın bu
hareketi son derece
akılcı sayılabilir.
anda ürün sağlayabilecek bir
yapımız var. Örneğin geçtiğimiz
aylarda 5-6 broiler müşterimiz
bir anda ürün değiştirdi ve
hepsinin bu ihtiyaçlarını anında
karşılamayı başardık. Normal
şartlarda en az 2 ay önce bu
planlamanın yapılmış olması
halinde sıkıntısız biçimde ürün
sağlanabilirken, biz bu organizasyona sahibiz.
Bu yeni gelişmelerle birlikte
ANC’de yapısal anlamda bir
değişiklik olacak mı?
Hayır. İsmimiz de dahil hiçbir
değişiklik olmayacak. Ekibimiz
faaliyetlerine, sunduğu servis
ve çözümlere devam edecek.
Muhtemel değişikler ise ancak
olumlu anlamda olabilir. Global
bir firma olan Huvepharma®’nın
tüm kaynaklarını ülkemize
getirmekte daha etkili olabiliriz.
Geçmişte ANC olarak öz kaynaklarımızla büyümeye çalışırken, yeni dönemde bunu daha
hızlı ve etkili gerçekleştirebiliriz.
“Çiftliğim Agromarket” projemize;
mağazalarımız, katalog ve internet satışlarımızla yeni dönemde
de devam edeceğiz. Bu projemizde oluşan bilgi birikimi ve
ürünlerimizi ruminant sektörü ile
paylaşacağız. Huvepharma®’nın
ABD’de bir ruminant ekibi var ve
son dönemde Avrupa’da da bir
ekip kuruyor. ANC bünyesinde
RÖPORTAJ
HUVEPHARMA® GLOBAL anlamda
LİDERLİĞE OYNUYOR
zaten bilindiği üzere güçlü bir
ruminant ekibine sahibiz. Öte
yandan, Huvepharma® dışında
yıllardır işbirliği yaptığımız global
tedarikçilerimiz mevcut. Yeni
dönemde bizimle işbirliğine devam etme yönünde onlar da son
derece istekli. Bu noktada da
önemli bir değişiklik olmayacak.
Gelecekteki en önemli projeniz
ne olacak?
ANC olarak çok fazla projemiz
var. Ancak son dönemde Huvepharma® tarafından geliştirilen
suda anında eriyebilen “INSTANT
ENZİM” projesinin bu alanda çok
şeyi değiştireceğine inanıyorum.
Proje gelecekte tüm enzim pazarını değiştirebilecek önemde.
Biliyorsunuz enzimlerin pelet
yemlerde kullanımında en önemli
sorun ısıya olan duyarlılıklarınİNFOVET 96-97
da dolayı yıkımlanmaları. Buna
çözüm olarak sıvı enzimler kullanılıyor. Bu defa da sıvı enzimlerin
soğuk zincirde nakliyesi, saklanması gibi lojistik sorunlar ortaya
çıkıyor ve maliyeti çok artırıyor.
Huvepharma®, Instant enzimleri
ve yine bunların aplikasyonu için
geliştirilen Huvematic® tüm bu
sorunları tamamen ortadan kaldırıyor. 1000 litrelik sıvı enzim 10
kg’lık anında eriyebilen toz enzime dönüştürülmüş durumda ve
bu son derece hassas biçimde
yem fabrikalarında uygulanıyor.
Sistem başta Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm büyük broiler
üreticisi ülkelerde süratle yayılıyor. Bu konuda biz de müşterilerimizle görüşmelere başladık
ve ürünümüze gösterilen ilgiden
son derece memnunuz. 
Global ilaç ve kimyasal üreticisi olan Huvepharma®, bu
ürünlerin dünya çapında satış
ve pazarlamasını yapmaktadır.
Huvepharma® özellikle kanatlı
sektörüne yönelik hayvan sağlığı ürünleri geliştiren ve sağlayan bir uluslararası kuruluştur.
15 yıl önce kurulmuş olmasına
karşın kökleri çok daha eskilere uzanmaktadır. Grubun üretim firması olan Biovet, 1954
yılında kurulmuş olup, özellikle
gelişmiş fermantasyon teknolojisi ile yıllarca global hayvan
ve insan sağlığı firmalarına
ilaç etken maddeleri sağlamıştır. Huvepharma®’nın kurulması ve Biovet’i satın alması
ile birlikte global bir hayvan
sağlığı şirketi olma yolunda
yeni bir dönem başlamış, firma
2005 yılında Actavis’e ait
Balkanpharma’yı satın almış;
yine aynı yıl Intervet’in global
yem katkıları hattını bünyesine
katmıştır. 2005 yılı Huvepharma® için çok önemli bir yıl
olmuştur, çünkü bünyesine
kattığı Sacox (salinomycin) ve
Coxidin (monensin) gibi önemli
antikoksidiyallerle bu alanda
global olarak liderliğe oynarken, Hostazym® enzim hattı ile
yem enzimleri pazarına girmiştir. 2007 yılında Merial’in ABD,
St. Louis kentinde bulunan
üretim tesislerini ve firmanın
global antikoksidiyal hattını
satın almıştır. Üretim tesisleri
Bulgaristan’da Raz-grad,
Botevgrad ve Peştera’da;
ABD’de ise Missouri eyaletinin
St. Louis kentinde bulunmaktadır. Tesislerinin tamamı GMP
şartlarında faaliyet göstermekte ve AB, FDA ve diğer pek
çok gelişmiş ülke otoriteleri
tarafından periyodik olarak
denetlenmektedir. Tesisler GMP
konusunda ülkemiz otoritesi
tarafından da denetlenmiş
olup, süreç olumlu olarak
sonuçlanmış, rapor aşamasına gelinmiştir. Huvepharma®
satışlarının yaklaşık %60’ı AB
ülkeleri ve ABD’de yapılmakta, bununla birlikte dünyanın
başka bölgelerindeki varlığı da
süratle gelişim göstermektedir.
Tüm enzim pazarını
değiştireceğine
inanılan ve
Huvepharma®
tarafından
geliştirilen “INSANT
ENZİM” projesi
ANC’nin gelecek
planları arasında.
KANATLI
Salmonella için
IRP Teknolojisi
IRP Teknolojisi’ne sahip inaktif aşı enjeksiyonunda kanatlının bağışıklık
sisteminde antikorlar üretilirken demir düzenleyici proteinler antijen
olarak tanınır ve bu proteinlere karşı yüksek miktarda antikor üretilir.
7
YAZI: MSD Hayvan Sağlığı
1
2
Geleneksel salmonella
aşıları ile enjeksiyondan
sonrasında salmonella
antijenlerine karşı normal antikorlar oluşacaktır.
Salmonella bakterileri
gelişmek ve çoğalmak için
demire gereksinim duyar.
. Kümes hayvanlarının
sindirim sisteminde demir,
genellikle proteinlere bağlı
olarak bulunur. Bu durum da
serbest demirin varlığında azalmaya yol açar.
3
Salmonella etkeni demirin alımını arttırmak için
kendi hücre yüzeyinde
özel proteinler üreterek bir demir
transfer mekanizması oluşturur.
“Demir Düzenleyici Proteinler” ya
da “IRP” olarak adlandırılan bu
proteinler salmonella bakterilerinin barsaklardan demiri aktif
olarak almasını sağlar.
IRP aşılar
l aşılar
Gelenekse
u
enfeksiyon
Doğal saha
Saha suşu
4
5
6
Salmonella bakterisi özel
besi yeri içerisindeki
demiri kullanabilmek
için geleneksel besi yerlerinde
çoğalan salmonella etkenine
kıyasla hücre yüzeyinde daha
İNFOVET 98-99
8
IRP teknolojisine sahip
inaktif aşı enjeksiyonunda kanatlının bağışıklık
sisteminde antikorlar üretilirken
demir düzenleyici proteinler
de antijen olarak tanınır ve bu
proteinlere karşı yüksek miktarda
antikor üretilir.
9
. Enfeksiyonunun erken evresi süresince, salmonella
bakterisi sindirim sisteminde var olan demire ulaşmak
isteyecektir. Buna ulaşmak için,
bu bakteriler kendi yüzeylerinde
demir düzenleyici proteinler
(IRP) üretir.
10
Mikrobiyologlar tarafından çok iyi bilinen bu
özellikler aşı teknolojisinde kullanılmak üzere geliştirilmiş
ve yapılan çalışmalarda IRP
Teknolojisi olarak kullanılmıştır.
IRP Teknolojisi, aşı içerisinde bulunan suşların
demirin kısıtlanmış
özel besi yerlerinde üretilmesinden ibarettir.
fazla miktarda demir düzenleyici
protein (IRP) oluşturacaktır. Bu
proteinler inaktif aşı içerisindeki
Salmonella enteritidis ve Salmonella typhimurium bakteri antijenlerinde yüksek konsantrasyonlarda olacaktır. Bu nedenle
bu salmonella bakterileri kanatlı
barsağında üreyen salmonellara
benzeyecektir.
Normal antikorlar
IRP antikorları
Kanatlının bağışıklık cevabı
IRP teknolojisi ile
üretilen salmonella
aşıları normal antikorların oluşumu ile birlikte demir
düzenleyici protein (IRP)’lere
karşı da antikorların oluşumunu
sağlar. Bu antikorlar çok etkili
olup, demir düzenleyici proteinler ve diğer salmonella antijenleri
ile hızla etkileşim içine girerler.
Bu sayede bakterilerin demir
alımı azaltılacaktır ve salmonella
popülasyonunun artması en
aza indirilecektir.
11
Sonuç olarak, IRP
teknolojisine sahip aşı
uygulaması saha enfeksiyonuna benzeyen bir bağışıklık
cevabı ile sonuçlanır, ancak
salmonella enfeksiyonuna karşı
arttırılmış bir bağışıklık oluşur. 
DÜNYA
KANATLI
SEKTÖRÜ
VIV
TÜRKİYE’DE
BULUŞTU
KONU toplantı
Tavukçuluk sektörünün Türkiye’deki buluşma adresi olan
VIV TÜRKİYE 2015’te, yerli ve yabancı toplam 512 firmanın
katılımıyla üç gün boyunca en yeni ürün ve hizmetler sergilendi.
İNFOVET XX-XX
T
avukçuluk sektörünün Türkiye’deki buluşma adresi olan
VIV TÜRKİYE 2015, HKF Fuarcılık
organizasyonuyla İstanbul
Fuar Merkezi, Salon 9, 10, 11’de
ve fuar alanın dışına kurulan
profesyonel çadır alanında kapılarını yedinci
kez açtı. Bu sene 153’ü yerli, 359’u yabancı
toplam 512 firma üç gün boyunca en yeni
ürün ve hizmetlerini sergiledi. T.C. Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Bilimsel Tavukçuluk
Derneği Türkiye Şubesi Başkanı Prof. Dr. Rüveyde Akbay ve HKF Fuarcılık Genel Müdürü
Bekir Çakıcı açılışta konuşma yaptı. Ayrıca,
T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan
Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Burhan
Demirok ve İstanbul İli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Hamit Aygül’ün yanı sıra fuarı
destekleyen dernek ve kuruluşların başkanları da açılışta hazır bulundu. Şimdiye kadarki en büyük VIV TÜRKİYE fuarı
“Dünya Fuar Endüstrisi Birliği-UFI” Onaylı
Fuar Sertifikası’na sahip olmasının yanı
sıra “Avrupa Tarım Fuarları FederasyonuEURASCO”ya da üye bir etkinlik olan VIV,
düzenlenmeye başladığı tarihten beri Türk
kanatlı sektörünün beyaz et, yumurta,
ekipman ve teknolojileri konusunda söz
sahibi firmalarını bir araya getirerek sektörün
ihracat potansiyelini arttırmaya yönelik
önemli katkılar sağlıyor. Merkezi Hollanda’da
bulunan VNU Exhibitions Europe konsorsiyumuna ait uluslararası tescilli marka olan VIV
fuarlarının Türkiye ayağı olan VIV TÜRKİYE,
hem Türkiye’deki hem de bölgedeki en büyük
ve tek, dolayısıyla da tavukçuluk ve teknolojileri alanının vazgeçilmez fuarı olmayı
başardı. 2013 senesine göre yüzde 10’luk
büyüme gösteren bu seneki fuar şimdiye kadar düzenlenen en büyük VIV TÜRKİYE Fuarı
olarak tarihe geçen fuar, düzenlenen diğer
VIV fuarlarından farklı olarak tavukçuluk
sektörüne yönelik düzenlenen ve bu yönüyle
dünyanın en büyük ikinci VIV fuarı oldu. Türk Tavukçuluk Sektörü dünya
pazarlarında artık söz sahibi
Türk Tavukçuluk sektörü tüm dünya
otoriteleri tarafından da kabul edildiği üzere
bölgenin en önemli üreticileri arasındadır.
Özellikle son yıllarda ihracata verdiği önemle
bölgenin en önemli üreticisi ve aynı zamanda belirleyicisi olmuştur. 2013 yılında
ülkemizin, yumurta ihracatında yakaladığı üstün başarı ülkemizi dünya yumurta
ihracatında ikinci sıraya yerleştirmiştir.
Kanatlı etlerinde ise ülkemiz dünyadaki
ilk 5 ülkeden biri haline gelmiştir. Sektör
gelişen teknolojinin de katkısıyla en sağlıklı,
en verimli, en yüksek performanslı ırkların
yetiştirilmesi, insan sağlığına katkı sağlayacak en güvenilir, en lezzetli ve kaliteli kanatlı
ürünlerinin üretiminin gerçekleştirilmesi için
devlet destekli Ar-Ge çalışmaları yürütülmektedir. Her aşamada sağlıklı biyogüvenlik
kurallarına uyulması, sürekli denetimlerle ve
sürekliliği sağlanmış bir gelişmeyle bilimsel
metotların araştırılıp kullanımı konusunda
çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili
olarak devletle, üniversitelerle ve akademisyenlerle sektörel çalışmalar yürütülmektedir.
‘’Çiftlikten Sofraya Güvenle Gelen Hizmet‘’
sloganıyla yeni nesiller için uygun ve güvenli
besin kaynağı oluşturmak hedefi doğrultusunda tarladaki çiftçiden laboratuvardaki
denetçiye sanayinin her koluna uzanan ve
sektörün üretiminin her aşamasında üniversitelerimizin teknik ve bilimsel çalışmaları
takip edilmekte ve uygulanmaktadır. Ülkemiz
kanatlı ürünleri sektörü dünya standartlarını
yakalamış ve uygulamaktadır. Sektörde yaşanan tüm bu gelişmeler elbette ihracata da
yansıyarak hedefleri tazelemeye vesile oluyor. Tüm bu gelişmeler, ülkemizden dünyaya
ve dünyadan ülkemize Kanatlı Tanıtım Grubu
öncülüğünde sektör kuruluşları ile birlikte
tüm sektöre yansıması sağlanıyor.
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015 kapsamında fuarla birlikte
eş zamanlı olarak düzenlenen seminer ve
panel gibi yan etkinliklerde, kanatlı sektörü
ve bu sektördeki en son teknolojiler ele alındı.
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015 alım heyetlerini ağırladı
VIV Türkiye fuarı yurt dışından gelen alım heyetlerinin yanı sıra yurtiçinden de
yoğun ilgi görüyor. Fuarın ilk günü olan 11 Haziran’da İzmir Ticaret Odası’ndan 33
kişilik bir grup, VIV Türkiye fuarını ziyaret etmek amacıyla İstanbul’a geldi. Katılımcı
firmalarla görüşen Oda yetkilileri, fuardan memnun ayrıldı. Fuarın son günü ise Çanakkale Bigadiç Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi’nden 45 kişilik bir grup İstanbul’a
geldi Ayrıca, Bolu İli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü organizasyonuyla yaklaşık 200 kişilik bir grup da 7. VIV Türkiye fuarını ziyaret etti. Bolu’dan gelen grup Pamukkale salonunda HKF Fuarcılık A.Ş. ve Kanatlı Tanıtım Grubu organizasyonuyla
düzenlenen ‘Kanatlı Sektörü ve Gelecek Hedefleri’ konulu panel izlendi. Ayrıca fuar
katılımcılarından Tavsan, Munters Türkiye ve Muyang da birer seminer düzenledi.
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015 alım heyetlerini ağırladı
11-13 Haziran tarihleri arasında düzenlenen fuarı yurt dışından gelen toplam
350 kişilik alım heyetleri de ziyaret etti. Birleşik Arap Emirlikleri, Kosova, Cezayir,
Fas, Tunus, Sudan, Filistin, Lübnan, Ürdün, Irak, Bulgaristan, İran, Yunanistan,
Katar, Azerbaycan, Hindistan, Türkmenistan, Tataristan, Kazakistan, Bahreyn ve
Gürcistan’dan gelen alım heyetleri fuar katılımcıları ile görüşmeler gerçekleştirdi.
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015
Yoğun inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları sergilendi
Kanatlı etleri pazarında özellikle Afrika Ülkeleri, Körfez Ülkeleri ve Ortadoğu’ya ihracatımız bir önceki yıllara göre artarken Beyaz Rusya, Gambiya, Kamerun, Maldiv Adaları, Moritus, Orta Afrika, Seyşeller, Tanzanya ve Türkmenistan 2014 yılında Türk pilici ile tanışma fırsatını yakaladı. Yumurta ürünlerinde ise ülkemiz yine
körfez ülkelerine ihracını arttırırken Arnavutluk, Kırgızistan, Rusya ve Kosova’yı yeni pazarlarına eklemiştir. Kanatlı Etlerinde 2013 yılında toplam ihracat içinde
% 70 oranında paya sahip olan Irak’ta tüketim artmaya devam ederken toplam kanatlı etleri ihracat içindeki payı 2014 yılında % 70,6 olarak gerçekleşmiştir.
Ülkemizde diğer sektörlerde olduğu gibi kanatlı sektöründe birçok firma artık küresel ölçekte marka ve ürün haline gelmiştir. Özellikle 2007 yılında sektör
tamamen çalışma şeklini değiştirerek işlenmiş ürünler ile markalarını ön plana çıkartmak için yoğun bir inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları yapılmıştır.
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE diğer VIV fuarlarından farklı
olarak sadece tavukçuluk sektörüne
yönelik düzenlenen ve bu yönüyle dünyanın
en büyük ikinci VIV fuarı.
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015
VIV TÜRKİYE 2015 ziyaretçi rekoru kırdı
2013 senesindeki katılım rekorunu kıran bu seneki fuar, aynı zamanda ziyaretçi rekoru da kırdı. 2013 senesinde 8 binin üzerinde ziyaretçi çeken fuar, bu sene ziyaretçi
rekoru kırarak 16.122 sektör profesyonelini fuara çekti. Ziyaretçi sayısını yüzde 100
arttıran VIV TÜRKİYE 2015 bu bakımından da gerçek anlamda başarı sağladı.
KANATLI
Biyogüvenlik
hayvansal
üretimin
sigortası
Kanatlı işletmelerinin kalbi sayılabilecek biyogüvenlik konusunda dikkat edilmesi
gereken noktaları değerli hocamız Prof. Dr. Erol Şengör özetle aktarıyor.
B
iyogüvenlik dünyanın
her yerinde kanatlı
üretimi için önemlidir.
Türkiye dahil hiçbir ülke
kendisini bu kuralın dışında
tutamaz. Yabani su kuşlarının
göç yolları asırlardır aynı şekilde
devam etmektedir. Her yıl kuzey
yarımkürede havalar ısınmaya
başladığında, kuşlar güneyden
kuzeye ve kışın da ters yönde
göç ederler. Bu kuşlar göç yolu
üzerinde sulak alanlarda ve kuş
cennetlerinde belli bir süre için
konaklarlar. Bu kuşlar genellikle
patojenler için taşıyıcıdırlar.
Türkiye’de çok sayıda sulak alan
ve kuş cenneti bulunduğunu
unutmamak gerekir. Buna ilaveten, kanatlı hayvan nüfusunun bu alanlarda yoğunlaşmış
durumda oluşu da enfeksiyon
riskini artırmaktadır.
Kümeslerin yerlerinin değiştirilmesi mümkün değildir.
Bu kümeslerin bazıları sulak
alanlara yakın yerleşmiş de olabilmektedirler. Bu kümeslerdeki
kanatlı hayvanların yabani su
kuşlarının yaydığı patojenlerden
korunabilmesinin tek yolu iyi bir
biyogüvenlik uygulamasıdır.
Watt Poultry Editörü Gary
Thornton’ın belirttiği gibi yüksek
patojen Avian Influenza (HPAI)
salgınlarının son çeyrek yüzyılda
dünya çapında çoğalması
alarm vericidir. Kanatlı sektörünün hayatiyetini uzun vadeli
sürdürebilmesi için, yeni kanatlı
biyogüvenlik protokollerine
ihtiyaç vardır.
Her şeyi mükemmel şekilde
doğru yapabilirsiniz fakat iyi
bir biyogüvenlik uygulamasını
hafife alırsanız emin olunuz,
İNFOVET 126-127
Prof. Dr. Erol Şengör
eninde sonunda bedelini ödersiniz. Tavuk yetiştiricilerinin çoğu
sık sık biyogüvenliğin farkında
olduklarını söylemektedirler. Bu
tabii ki iyi bir şeydir; ama asıl
sorgulanması gereken nokta biyogüvenliğin ciddi şekilde nasıl
uygulandığı konusudur.
Biyogüvenlik sigorta
poliçesi gibidir
Tavukçuluk sektörünün
başarısı neredeyse tamamen
biyogüvenlik konusuna bağlıdır.
Biyogüvenlik sigorta poliçesi gibi
bir şeydir. Özellikle son on sene
içinde iç piyasaya arz edilen
ve aynı zamanda ihracata da
konu olan kanatlı eti ve yumurta
konusunda sektörün gösterdiği
büyük başarı genellikle biyogüvenlik kavramının anlaşılması ve
uygulanmasına bağlıdır.
Hayvansal ürün üretiminde
hastalıklar konusundaki güvenlik, tamamen üretim şirketinin
uyguladığı biyogüvenlik programına bağlıdır. Biyogüvenlik, üretim aşamalarının her basamağını
kapsamalıdır. Bunlar; hammadde
temini, yem üretimi, kuluçkalık
yumurta üretimi, kuluçka işlemleri, sağlıklı günlük civciv temini,
broiler büyütme aşaması, yarka
yetiştirme aşaması, yumurta
üretimi, kümes boşaltma, broyler
ve çıkma tavukların kesimhaneye nakliyesi işlemleridir.
İşletmelere girmeden önce
araç yıkama platformu, tekerlek
banyosu, çizme banyosu, el
yıkama, duş alma ve koruyucu
giysi giyme işlemleri kesinlikle
uygulanmalıdır. “Kirlerin dezenfekte edilmesi mümkün değildir
– önce yıka sonra dezenfekte
et” kavramı mutlaka uygulamaya konulmalıdır. Günümüzde
Türkiye’de, yeni üretim tesislerinin inşaatları IPARD programları
(Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma
Aracı) tarafından desteklenmektedir. Herhangi bir projenin
desteklenmesinden önce,
yapımı planlanan tesisin güvenli
bir alanda inşa edilecek olup
olmadığı hususu göz önünde
tutulmalıdır. Bu konuda dikkat
edilmesi gereken hususlar,
yakınlarda başka kanatlı üretim
tesislerinin olup olmadığı veya
tesisin kanatlı su kuşlarının
barındığı göllere yakın olup
olmadığı hususlarıdır. Gerek
görülmesi halinde öngörülen
tesislerin başka bir yerde kurulması dikkate alınmalıdır. Tedarik
yollarının durumu da göz önünde
tutulmalıdır. Değerlendirmeler,
duşa giriş ve çıkışlar, koruyucu
giysiler, tekerlek ve çizme banyoları konularına kadar derinliğine ele alınmalıdır. Kredilendirme
kurumları finans temininden
önce biyogüvenlik aşamalarının
hangi derinliklerde planlandığını
da dikkate almalıdırlar. 
“Kirlerin dezenfekte
edilmesi mümkün değildir–
önce yıka sonra dezenfekte
et” kavramı mutlaka
uygulamaya konulmalıdır.
TOPLANTI
Hekimler “Tek tıp, tek
sağlık” çatısında buluştu
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından
düzenlenen “Halk Sağlığı Uygulamalarında Veteriner Hizmetlerinin Rolü
Sempozyumu”nda “Tek sağlık” kavramı birçok açıdan tartışıldı.
3. “Tek sağlık” kavramı tartışılırken sağlığın bütün belirleyicileri (fiziksel, ruhsal ve sosyal
açıdan) dikkate alınmalıdır.
4. Günümüzde tek sağlık kavramı kapsamında insan sağlığı
açısından zoonotik hastalıklar ve
antimikrobiyal direnç öne çıkan
konular arasındadır. Değişen
çevre koşullarıyla birlikte, daha
önce görülmeyen bazı zoonotik
hastalıklar ortaya çıkarken,
önceden varolan bazı zoonotik
hastalıklar da tekrar gündeme
gelmiştir. Yeni ve/veya yeniden
önem kazanan enfeksiyon
hastalıklarının % 75’i hayvanlar
veya hayvansal ürünlerden
kaynaklanmaktadır.
H
Prof. Dr. Ender Yarsan
Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
İNFOVET 128-129
acettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı
Anabilim Dalı tarafından
16 Haziran 2015 tarihinde “Halk Sağlığı Uygulamalarında
Veteriner Hizmetlerinin Rolü
Sempozyumu” düzenlenmiştir.
Bir günlük olarak ve yoğun bir
Programla düzenlene Sempozyuma farklı disiplinlerden katılım
sağlanmıştır. Program kapsamında meslek örgütlerinin “Tek
Sağlık” yaklaşımına bakış açıları
Türk Tabipleri Birliği ve Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından ikili
Konferans ile değerlendirilmiştir.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
adına söz konusu Sempozyuma
Prof. Dr. Ender Yarsan katılım sağlamış; yaptığı sunuda TVHB’nin
“Tek Sağlık” konseptine bakış açısını ve bu anlamda bugüne kadar
1. “Tek Sağlık” bir çerçeve
kavram olup temelleri 19. yüzyıla
dayanmaktadır. Bir patolog olan
Dr. Rudolf Virchow 19. yüzyılda
“zoonoz” kavramını, bir veteriner
hekim olan Calvin Schwabe ise
veteriner epidemiyolojisi ve “tek
tıp” kavramını gündeme taşımıştır.
5. Antimikrobiyal direnç tüm
dünyada ve ülkemizde giderek
artan bir halk sağlığı sorunudur. Bu nedenle veteriner
halk sağlığı ve gıda güvenliği
konularında kamu ve sağlık
çalışanlarının farkındalığının
artırılarak, sektörler arasında
ortaklık, eşgüdüm ve işbirliğinin
güçlendirilmesi gereklidir. Aynı
zamanda antimikrobiyal direnç
konusunda ulusal nitelikte
izleme sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir. Avrupa
Antibiyotik Farkındalık Günü gibi
konuya özel günlerde farkındalık
çalışmalarına ağırlık verilebilir.
2. “Tek sağlık” kavramının üç ana
bileşeni insan, hayvan ve ekosistem sağlığı olup, tüm disiplinlerin
ortaklaşa ve tamamlayıcı çalışması
ile insan ve ekosistemi paylaşan
diğer canlılar arasında bir ahenk
durumu olarak tanımlanabilir.
6. Dünyada etkileri ile baş etmenin her geçen gün zorlaştığı
afet durumlarında insan sağlığı,
hayvan sağlığı ve tarım faaliyetlerinin sağlıklı sürdürülebilmesi
için bütünsel bir yaklaşıma
gereksinim vardır. 
yapılan faaliyetleri ayrı başlıklar
halinde aktarmıştır.
Sempozyum sürecinde
öne çıkan konular
şu şekildeydi
KONU toplantı
Kemirgenlerin sizi
savunmasız yakalamasına
izin vermeyin! Sıkı
bir kemirgen kontrol
programına devam edin.
Kemirgenlerin verdiği
zararı durdurmak için
atılacak basit adımlar
Sıçanlar ve fareler yem açısından küçük bir servete mal olabilir ve ayrıca kanatlı
kümesinde yangın riskini arttırır. Auburn Üniversitesi Ulusal Kanatlı Teknolojisi
Merkezi’nden uzmanlar etkili kemirgen kontrolüne ilişkin ipuçları veriyor.
K
emirgenlerin yatırımınızı
mahvetmesine izin vermeyin! Kanatlı çiftlikleri,
yalnızca yaşamlarını
sürdürmeleri açısından değil,
serpilip gelişmeleri açısından da
kemirgenler için mükemmel yerlerdir – tabii onların çiftlik evinize
girmesini önlemek için gereken
İNFOVET 130-131
önlemleri almadığınız takdirde.
Kanatlı kümesleri kış mevsiminde sıcak, yaz mevsiminde
serin, bol miktarda yem ve
suyun bulunduğu, neredeyse
sayılamayacak kadar çok sayıda
gizlenme yeri sağlayan ve bazı
çiftliklerde neredeyse hiç avcının
olmadığı yerlerdir. Bu durum,
kemirgen kontrol programı uygulamadığınız takdirde geçerlidir.
Yem istasyonlarınızı en son
ne zaman doldurduğunuzu hatırlayamıyorsanız ve son günlerde
kemirgen belirtileri gördüyseniz,
çiftliğinizi tam olarak kaç tanesinin istila ettiğini keşfetmek sizin
için şaşırtıcı olabilir. Gün içinde
yalnızca bir tane kemirgen görüyorsanız, muhtemelen çiftliğinizde yaşayan, yeminizi tüketen ve
zarara neden olan daha yüzlercesi ve belki de binlercesi vardır.
Düşündüğünüzden çok daha
büyük bir sorununuz olabilir ve
kemirgen kontrol programınıza
odaklanma zamanı gelmiştir.
KANATLI
ek olası yerler
yem istasyonu
düşünülebilec
yerleştirmede
Kemirgenler
yemi tüketir
CR
JK
ül Yem
an
Tavan Arasında Gr
CR=Kontrol Odası
Yem istasyonu
i
GS=Jeneratör kabin
Ciddi bir kemirgen istilasının, sürünüzün yem
dönüşümüne ve kazancınıza neler yapabileceğini bir
düşünün. Yem sorunu dahi, kemirgen kontrolünün
ciddiye alınması gerektiğini gösterir.
GÖZ ÖNÜNDE
BULUNDURULMASI GEREKEN
KEMİRGEN SORUNLARI
Kemirgenler hastalık taşır ve
bunları bulaştırır
Kemirgenler, yemi ve suyu idrar ve dışkıyla kolayca kirletebilir.
Bunlar salmonellozis, kolibasillozis, koriza, pasteurellozis, mikoplazmozis, hemorajik enterit,
himenolepiyazis, kapillariyazis
ve askaridiyazis gibi hastalıklar
taşır. Pek çok patojen bulunduİNFOVET 132-133
rabilmeleri nedeniyle, barınaklar
tam olarak temizlenip dezenfekte edilse dahi, kemirgenler hastalık organizmalarını bir sürüden
bir sonraki sürüye taşıyabilir.
Hastalığın taşınmasını ortadan
kaldırmak için, dezenfeksiyon
programı kapsamında kemirgen
kontrolü de yer almalıdır.
Kemirgenler sürekli çiğneyerek
hasara neden olur
Kemirgenlerin üst kesici dişleri
yaşamları boyunca büyümeye
devam eder ve dişlerinin çok
uzamasını önlemek için sürekli
çiğnemek zorundadırlar; bu
yüzden de kanatlı kümeslerini
ve kereste, yalıtım malzemesi,
elektrik ve kontrol kabloları,
tavan materyali, perdeler ve
plastik delikli kapı kilitleri gibi
ekipmanı çiğnerler. Jeneratör
kabininizin içinde yaşayabilir ve
mevcut jeneratörü ya da transfer
şalterini çiğnerler.
Bir tek sıçan, yılda 40 pound
gibi büyük bir miktarda
yem yiyebilir. Bu miktar,
bir sürüde beş pound
ağırlığındaki dört broylerin
tükettiği yeme eşittir. Bazı
uzmanlar, gördüğünüz her
kemirgen için, görmediğiniz
muhtemelen 50 ya da daha
fazla sayıda kemirgen
olduğunu söylemektedir.
O halde bir sıçan yılda
40 pound yem yiyorsa,
bu durumda kolonisi her
yıl en az 2.000 pound
tavuk yemi yiyecektir
(ton başına $300).
Kemirgenler sürünüzün
yem dönüşümünü ve
gelirinizi yavaş yavaş tüketir
mi? Sıçanlar damızlık
yumurtalarını bile tüketir.
Kemirgenlerin elektrik kablolarını çiğneyerek yangına neden
oldukları ve çiftliğinizi feci bir
elektrik arızası riskiyle karşı
karşıya getirecek şekilde, jeneratörlerde ve transfer şalterlerinde
ciddi hasarlar oluşturabilirler.
Kemirgenlerin yakalanması
güçtür ve gece ortaya çıkarlar
Kemirgen istilaları, çiftliklerdeki kümesler ya da ekipmanda
ciddi hasar belirtileri fark edilinceye kadar ortaya çıkmayabilir.
Aslında onların bizden saklanabilecekleri yüzlerce yer vardır.
Aşağıdaki resimde görüldüğü
gibi, bir kümesin tavan arasına
yuva yapabilirler. Kirli örtüler,
altlık ve herhangi bir küçük çatlakta oyuk açabilir ve görünmez
olabilirler. Kemirgenlerin verdiği
zararın çoğu, çiftlikten uzak
KANATLI
olduğumuz, ışıkların kapalı olduğu ve kanatlıların da aktif olmadığı gece saatlerinde gerçekleşir.
Kemirgenler sahne gerisinde,
kanatlı çiftliğinizin üçüncü vardiyasında çalışır mı?
Kemirgenler hızla çoğalır
Kemirgenler yaklaşık olarak iki
ila üç aylık olduklarında cinsel
olgunluğa erişir ve gestasyon
dönemi 21 ila 25 gündür. Tek bir
dişi, bir yılda olgunlaşarak koloni
oluşturan 70 gibi çok sayıda
yavru dünyaya getirebilir. Bir tek
kemirgen çifti kanatlı çiftliğini
istila edebilir ve hiç fark edilmeden, hızla çok büyük bir koloni
oluşturabilir. Bir tane görürseniz,
uğraşacağınız şey muhtemelen
yalnızca bir fare değil, bütün
bir koloni ya da daha fazlasıdır!
Kemirgenler sayı olarak sizden
üstündür.
BAŞARILI KEMİRGEN KONTROLÜ
Başarılı bir kemirgen kontrol
programının 2 temel adımı vardır
1. Adım: Mümkün olduğunca,
mevcut kemirgenleri tümünü
eradike etmek (öldürmek)
> Çiftliğinizdeki kemirgenleri
tanımlayın. Fareler geride pirinç
tanesi büyüklüğünde feçes
bırakır ve sıçanlar için bu büyüklük bir fasulye tanesine daha
yakındır. Düşmanınızı tanıyın ve
doğru yem istasyonları, tuzaklar
ya da doğru şekilde iş görecek
zehir seçmenize yardımcı olacak
tavsiyeler almak için şirket
servis teknisyeninize ya da yerel
ekipman tedarikçinize danışın.
> Jeneratör kabininde tüm
köşelerin yakınına ve jeneratörün
altına birer tane yem istasyonu
yerleştirin.
> Tük kanatlı kümeslerinin dış
çevresine maksimum 100 fit
arayla yem istasyonları yerleştirin. Bazı uzmanlar, 80 fit şeklindeki daha sık aralıklar önerebilir.
> Her buharlı soğutma basınç
kabininin içine yaklaşık olarak iki
yem istasyonu yerleştirin.
> Her kontrol odasına iki yem
istasyonu yerleştirin. Yem fıçılarının çevresine ek olarak birer
yem istasyonu bırakın.
İNFOVET 134-135
Kemirgenlerin sizi
savunmasız yakalamasına
izin vermeyin! Sıkı
bir kemirgen kontrol
programına devam edin.
Kemirgenler elektrik kablolarını çiğneyerek yangına neden
olabilmekte ve çiftliğinizi feci bir elektrik arızası riskiyle
karşı karşıya getirecek şekilde, jeneratörlerde ve transfer
şalterlerinde ciddi hasarlar oluşturabilmektedir.
Bazı temel
kurallara dikkat
etmelisiniz
> Yalnızca kemirgen
belirtileri görürseniz,
çiftlikte bir ila 100 tane
olduğu anlamına gelir.
> Geceleri zaman zaman
karşılaşırsanız, 10-500 tane
kemirgen var demektir.
> Geceleri görmeniz
ve bazen de gündüz
karşılaşmanız halinde
sayılarının 500-100
olduğunu bilmelisiniz.
> Günde birkaç kez
görürseniz, anlayın ki
karşınızda 1000-5000
kemirgen vardır.
> Yem bulunan alanları arttırmak için, tavan arasına giriş sağlayan her deliğe granül kemirgen
yemi atılmalıdır.
> İç duvarında beton ya da
tahta çıkıntıları olan kümesler
için, kümesin içine de 100 fit
arayla bir yem istasyonu yerleştirilmesi gerekebilir.
> Tüm yem istasyonları, her
yıl basınçlı yıkama yoluyla iyice
temizlenmelidir. Tüm yem istasyonlarının bakımı yapılmalı ve en
az dört ayda bir alternatif etkin
madde içeren yeni bir yemle
doldurulmalıdır.
2. Adım: Başka bir ziyareti ya
da taşınmayı önlemek
Olası tüm kemirgenler
çiftlikten eradike edildiğinde
ve kemirgen yaşamına ilişkin
herhangi bir belirti olmadığında,
bir sonraki adım başka kemirgenlerin gelmesini önlemek için
mümkün olan her şeyi yapmaktır. İlk aşama, çiftliğin mümkün
olduğunca temiz tutulmasını
sağlamaktır. Bu, fırça ve birikmiş
çöplerin atılmasını, çöp tenekelerinin temiz olarak tutulmasını,
saçılmış yemlerin temizlenmesini, kümeslerin çevresinde su
Önceki tüm istilacı konuklarınızı tamamen
eradike ettiğinizden emin olduğunuzda dahi, yem
istasyonlarını düzenli bir şekilde temizleyerek ve
doldurarak programa devam etmelisiniz.
ayrıntılara
dikkat edin
Kümesler yılda en az
dört kez, kemirgenlerin
girebileceği ya da
girdiği yerler açısından
incelenmelidir. Fareler,
buharlı soğutma
sistemlerinin içinden
ya da çevresinden,
hasarlı dış metal
yüzeylerden, metaldeki
kıvrımlardan, kapıların
çevresinden, perdelerden,
fanlardan, havalandırma
kapaklarından, saçakların
çevresinden, tesisat
girişlerinden, yem karıştırıcı
girişlerinden girebilirler.
bırakmaktan kaçınılmasını içerir.
Kemirgen kontrolüne çöp yakma
kabinleri, samanlıklar, kanatlı
dondurucuları ve kanatlı kümeslerine yakın olan diğer ofis ya da
binaları da kapsamalıdır. Kontrol
odaları temiz ve düzenli tutulmalı
ve jeneratör kabinlerinde, özellikle jeneratörün etrafında yere
saçılmış malzemeler olmamalıdır.Gerçekçi olarak bakıldığında,
yukarıda özetlenen basamaklar
çiftliğinize gelen ve kümeslerinize giren kemirgen sayısını
minimum düzeye indirecektir;
ancak onları tamamen uzakta
tutamazsınız. Kemirgen programınızda Basamak 9’un kemirgen
İNFOVET 136-137
kontrol programınızda yer alması
bu yüzden çok önemlidir.
Önceki tüm istilacı konuklarınızı tamamen eradike ettiğinizden
emin olduğunuzda dahi, yem
istasyonlarını düzenli bir şekilde
temizleyerek ve doldurarak
programa devam etmelisiniz.
Bu, özellikle yakınınızca başka
kanatlı çiftlikleri olması halinde
kesinlikle hafife alınmaması
gereken, devam eden ve son derece önemli bir basamaktır. Tüm
kemirgen yem istasyonlarının,
yemlerinin ve tuzaklarının rutin
olarak izlenmesi ve bakımının
yapılması, kemirgenlerin çiftliğinizdeki bir kümese yerleşmesini
ve ekipmanınıza zarar vermesini
başarılı bir şekilde önlemenin tek
yoludur.Fareler 10 sent büyüklüğündeki, sıçanlar ise 25 sent
büyüklüğündeki deliklerden
geçebilir. Bazı çiftliklerde tüm
delikleri kapatmak mümkün
olmayabilir; bu nedenle yem
istasyonlarınızı kullanarak daha
saldırgan olmanız gerekebilir.
Önce güvenliği düşünün.
Granül yem, pasta yem ya da
istasyonların üreticisine bağlı olmaksızın, istasyonlar ve zehirleri
yerleştirmeden önce, mutlaka
tüm talimatlar ve kuralları okuyup anlamalısınız.Bu talimatlar
başarıya ulaşmanıza yardımcı olmak için vardır; bu yüzden biraz
ev ödevi yapmak ve bunu doğru
zamanda uygulamak için zaman
ayırmalısınız. İsteyeceğiniz son
şey, bir çocuğa, kendinize ya da
bir ev hayvanına zarar vermektir.
Özet
Yalnızca yaklaşık 100 kemirgenden oluşan bir koloniyi ve sıçanların yılda 4.000 pound veya
daha fazla yem tüketeceğini göz
önünde bulundurarak, ciddi bir
kemirgen istilasının, sürünüzün
yem dönüşümüne ve kazancınıza neler yapabileceğini bir düşünün. Yalnızca yem sorunu dahi,
kemirgen kontrolünü çok ciddiye
alınması gereken bir sorun haline
getirmektedir. Jeneratör, transfer
şalteri ve regülatör maliyetleri,
binlerce dolar tutmaktadır. Tüm
sürü için ekipman hasarından
kaynaklanan toplam kayıp,
küçük bir kümeste 10.000 dolara
ulaşabilmektedir ve bu rakama
ilgili ekipman onarımları ve sürü
kayıp maliyetleri dahil değildir.
Yangına neden olan kemirgen
hasarı nedeniyle tüm kanatlı
kümesinin tamamen kaybedilmesinden doğan zarar, kümesin
yenilenme maliyeti olacaktır.
Bu maliyet, ortalama 40 x 500
boyutlarındaki bir broyler ya da
piliç kümesi için yaklaşık olarak
225.000 dolar ya da damızlık
tavuk kümesi için 300.000 dolar
olarak hesaplanmaktadır. 
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner
Dolu dolu geçen
SEVBAT Çalıştayı
Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu
tarafından düzenlenen Uluslararası Veteriner Hekimliği
Çalıştayı (Sevbat 2015) katılımcılardan tam destek aldı.
S
elçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma
Topluluğu tarafından ilki
düzenlenen Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı
1-3 Mayıs tarihleri arasında,
yurdun çeşitli yerlerinden gelen
veteriner hekim adaylarının ve
veteriner hekimlerin katılımıyla
Selçuk Üniversitesi Veteriner
Fakültesi’nde gerçekleşti. Organizasyon, veteriner hekim ve
İNFOVET 138-139
adaylarının Konya ile özdeşleşmiş olan Hz. Mevlana ve Kurtuluş
Savaşı şehitlerimiz için yapılan
Şehitlik Müzesi’nin gezdirilmesi
ile başladı. Açılış kokteylinden
önce gerçekleştirilen çiftlik gezisi ve fakülte tanıtımı yapıldı.
YÖK’ün çabaları girişimci
anlayışın oluşması yönünde
Açılış konuşmasında Selçuk
Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner,
dünyadaki veteriner fakültelerinin eğitim anlayışlarına değinip,
girişimciliğin ve uzmanlaşmanın
önemine vurgu yaptı; katılımcılara ve organizasyonda emeği
geçen herkese teşekkürlerini
sundu. Bu tarz organizasyonların
gelenekselleşmesi hakkında
temennide bulundu. Prof. Dr.
Güner’in konuşmasından hemen
sonra Sevbat Başkanı Ali Rıdvan
Özatak katılımcılara organizasyon hakkında bilgiler sunarak iyi
dileklerini aktardı. Açılış konuşmasından sonra düzenlenen
kokteyl ile ilk gün sona erdi.
Çalıştay günü
Çalıştay 9 farklı ana bilim dalından birbirinden kıymetli
12 farklı akademisyenin katılımcılara birikimlerini sunmasıyla
devam etti.
TOPLANTI Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı
Sevbat
Çalıştayı’nın
uygulama kısmı
katılımcıların
en çok ilgisini
çeken tarafıydı.
Değerli hocaların bilgi ve birikimlerini
katılımcılara sunduğu, özellikle
pratik uygulamalar veteriner hekim
adaylarının çalıştaydan maksimum
verim almasına yardımcı oldu.
Bu çerçevede;
> Parazitoloji Anabilim Dalı
üyesi Prof. Dr. Uğur Uslu,
Maggot Terapi
> Dahiliye Anabilim Dalı üyesi
Prof. Dr. Kürşat Turgut, Ekokardiyografi Eğitimi
> Dahiliye ABD üyesi Prof. Dr.
İsmail Şen, Kan Analiz Eğitimi
> Hayvan Besleme Anabilim
Dalı üyesi Prof. Dr. Behiç Coşkun,
Rasyon Programlama ve Program Kullanımı Eğitimi
> Cerrahi ABD Üyesi Prof. Dr. Celal İzci, Ayak ve Tırnak Hastalıkları
İNFOVET 140-141
> Cerrahi ABD Üyesi Prof. Dr.
Mustafa Arıcan, Röntgen Okuma
ve Yorumlama
> Doğum ve Jinekoloji ABD
Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Erdem,
Rektal Muayene
> Genetik ABD üyesi Prof. Dr.
Aydın Güzeloğlu, PCR, Agaroz Jel
ve DNA izolasyon Teknikleri
> Suni Tohumlama ve Dölerme
ABD üyesi Doç. Dr. M. Numan
Bucak, Floresans Mikroskobu ve
Basit Yöntemler ile Motilite Tayini,
Sperm Dondurma
> Mikrobiyoloji ABD üyesi
Prof. Dr. H. Hüseyin Hadımlı, Aşı
Eğitimi, Vaka Bazlı Problemlere
Mikrobiyolojik Yaklaşımlar, Hastalık Vakalarında Örnek Alımı ve
Gönderilmesi
> Besin Hijyeni ABD üyesi Prof.
Dr. Gürkan Uçar, Sucuk, Hamburger ve Köfte Üretimi
> Besin Hijyeni ABD üyesi Doç.
Dr. Kaan Tekinşen, Dondurma ve
Yoğurt Üretimi hakkındaki bilgi ve
birikimlerini teorik ve pratik olarak
sundu. Pratik uygulamalar hekim
adaylarının maksimum verim
almasına yardımcı oldu.
Konya pilavı tam not aldı
Gerçekleştirilen Sevbat 2015
Uluslararası Veteriner Hekimliği
Çalıştayı’nın oturum aralarındaki
kokteyl ve ikramlarda öğrenciler
birbirleriyle tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu. 3. oturumdan
sonra verilen öğle yemeğinin
menüsüne yöresel lezzetlerden
olan, yoğurt çorbası, pilav üstü
kavurma, bamya çorbası, fıstıklı
irmik helvası ve zerde renk kattı
ve Konya’nın meşhur düğün
pilavı katılımcıların beğenisine
sunulmuş oldu.
TOPLANTI Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı
Markalaşma sürecini
tamamlayamadık
Sevbat 2015 Uluslararası
Veteriner Hekimliği Çalıştayı,
son oturumdan sonra Konya
Veteriner Hekimler Odası Başkanı
Prof. Dr. Aşkın Yaşar’ın, Prof. Dr.
Nazif Anıl Konferans Salonu’nda
gerçekleştirdiği konuşma ile
devam etti. Konuşmasına,
dünyanın dört bir köşesindeki
veteriner hekimlerin coşku ile
kutladığı, her yıl nisan ayının
son cumartesi gününe denk
gelen veteriner hekimler gününü
kutlayarak başlayan Prof. Dr.
Yaşar; 2015 yılı Dünya Veteriner
Hekimler Günü’nün teması olan,
vektörlerle bulaşan zoonoz
hastalıklara değinerek bu çerçevede “Tek Sağlık” kavramında
esas unsurlardan olan veteriner
hekimlerin, hayvan sağlığı, gıda
güvenliği ve zoonoz hastalıklarla
mücadele kapsamında doğrudan
halk sağlığının korunmasında ki
görev ve yükümlülüklerine dikkat
çekti. Katılımcılara Türkiye’de
hayvancılığa dair dikkat çekici
bazı istatistiki veriler sunan Prof.
Dr. Yaşar, Türkiye hayvancılığı ve
ekonomisi adına markalaşmanın
öneminin altını çizerek, hayİNFOVET 142-143
vancılık politikalarının iyi analiz
edilerek oluşturulması gerekliliğini ve buna yönelik alınması
gereken tedbirleri aktardı.
Gala Yemeği
Gala Yemeği Konya Damızlık
Sığır Yetiştiriciliği Başkanı Edip Yıldız, Prof. Dr. Ahmet Güner ve Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel
Araştırma Topluluğu Başkanı Ali
Rıdvan Özatak’ın konuşmaları
ile başladı. Konya DSYB başkanı
Edip Yıldız, Konya hayvancılığının
gelişmesinde DSYB adına üstlendikleri projelere dair katılımcılara
bilgiler verdi. Sevbat Başkanı
Özatak konuşmasında verdikleri
desteklerden ötürü tüm sponsorlara (Konya DSYB, Konya VHO,
Efor Yem, İnfovet, Anadolu Teknik
Elemanları Derneği, Anadolu Hayvancılık, Karyem, Konya DKKYB,
Teknik Kimya, Gürbüz Group,
Selfarma, Süper Genetik) teşekkürlerini sundu. Çalıştaya 14 farklı
fakülteden öğrencinin ve hekimin
katıldığını ve bu durumun Sevbat
üyelerinin kararlılığını ve artırdığını dile getiren Özatak, gelecek
yıl mayıs ayında gerçekleşecek
olan etkinlikte program süresini
dört güne çıkararak konferans-
Çalıştay 9 farklı ana bilim dalından
birbirinden kıymetli 12 farklı
akademisyenin, 14 farklı fakülteden
gelen öğrencilerin ve veteriner
hekimlerin katılımı ile yoğun geçti.
larla birleştirmeyi hedeflediklerini
aktardı. Gala yemeği esnasında
sahne alan Grup KAŞIKS performansıyla katılımcılara keyifli anlar
yaşattı. Ödül töreninden sonra
gerçekleşen çekilişle günün talihlilerine hediyeleri takdim edildi.
Gece, Grup Bol Şans’ın konseriyle
devam etti ve katılımcılar günün
yorgunluğunu tümüyle attılar.
Son Gün
Sevbat 2015 Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı’nın son
gününde, Tarihi Eşrefoğlu Cami
ziyareti gerçekleştirildi. Katılımcıların büyük beğeniyle karşıladığı
ve gelenekselleşmesinin temenni edildiği organizasyon Beyşehir
Gölü’ndeki yat turu ve barbekü
keyfinden sonra sona erdi. 
HasTavuk’un
bugünki geldiği
noktada başarı
çalışanlarının
eseridir.
Birlik, beraberlik ve başarı ile beyaz et sektöründe
ikinci yılını dolduran HasTavuk Ailesi bir araya
gelerek yıldönümlerini kutladılar. HasTavuk
ailesine başarılarının devamını diliyoruz.
Beyaz et sektöründe
ikinci yaş çoşkusu
H
asTavuk, 26 Mayıs
2015 tarihinde beyaz et
üretimine başlamalarının ikinci yılını kutladı.
HasTavuk merkezde gerçekleşen kutlamada konuşan şirket
Yönetim Kurulu Başkanı İsmail
Hakkı Yılmaz, “HasTavuk ailesi
olarak kurduğumuz hayallere,
belirlediğimiz hedeflere emin
adımlarla yürümeye devam
ediyoruz. 26 Mayıs 2013 yılında
ilk üretimimizle tavuk eti gıda
üretimine başladığımızdan bu
güne iki yılımızı doldurduk. Kısa
zamanda çok yol kat ettik. Azim
ve irade ile engelleri aşıp, birçok
İNFOVET 144
başarıya ulaştık. Dünya’nın
önde gelen kesimhane tesisimizde, halkımıza en sağlıklı, en
hijyenik ve en kaliteli tavuk etini
üretiyoruz” dedi.
Yıldönümü kutlamasına devam eden Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı
Yılmaz; “Hastavuk’u Hastavuk
yapan en önemli özellik, şirket
kurucularının ve yönetim kurulu
üyelerinin, doğru zamanda,
doğru kararlar alabilmesi ve hızlı
atılımlarla bu kararları hayata
geçirebilmesidir. Aynı zamanda
tüm çalışanlarıyla gerçek bir aile
gibi kenetlenmesidir. En alttan
en üste kadar tüm çalışanlarımız geçtiğimiz iki yıl boyunca
büyük bir özveri ile çalıştı ve
çalışmaya devam ediyorlar.
Kısa bir sürede sizlerle çok yol
kat ettik. Şirketimizi hayallerin
ötesine taşıdık. HasTavuk’un
geldiği noktada, bu başarı
sizlerin eseridir. Daha uzun bir
yolumuz var, böyle bir kadroyla
çok daha yüksek hedefler, çok
daha büyük başarılara nice
imzalar atacağımıza inancımız tam. Tüm çalışanlarımıza
destekleri, güvenleri ve emekleri
için sonsuz teşekkürler” diyerek
sözlerini tamamladı.
Birlikle ve beraberlikle tüm
HasTavuk ailesi bir arada
Kutlamada dilek fenerleri
yakılarak göğe bırakıldı. Birlik,
beraberlik, başarı temenni eden
çalışan görüşleri, bir mektupta
toplanıp, çerçeveletilerek Yönetim Kurulu’na sunuldu. Ardından
HasTavuk Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Yılmaz, Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısı Nejat
Sezer, Yönetim Kurulu Üyesi
Müjdat Sezer, Genel Müdür Şahin
Aydemir ve Beyaz Et Üretim
Tesisleri Grup Müdürü Mehmet
Sabit Yılmaz tarafından şirket
kutlama pastası kesildi. 

Benzer belgeler

notlar - Infovet Dergi

notlar - Infovet Dergi Prof. Dr. Sezgin Şentürk PROF. DR. EROL ŞENGÖR Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman BacINOĞLU...

Detaylı

Infovet Nisan 2015

Infovet Nisan 2015 VİSAD deneyimi, Bakanlık ve sektör arasında köprü görevi görmeye devam ediyor.

Detaylı