telgraf 452 - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

telgraf 452 - Telgraf Gazetesi – Londra
Kaşanlı
Köylüleri
Dayanışma
Gecesinde
Buluştu
Sayfa 14
Türkiye
Başbakanı
Davutoğlu
Londra’da
Parlamento’da
Yeni Ortadoğu
Ve Kürtler
Tartışıldı
Sayfa 15
Sayfa 15
telgraf.co.uk
Carşamba,
21/01/2015
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
452
Şiddet Vakalarında
Yüksek Artış
Toplumumuzun yoğun olarak yaşadığı bölgeler olan Enfield, Hackney, Haringey
ve İslington’da şiddet vakalarında yaşanan yüksek artış kaygı verici düzeyde.
Metropolitan Polis biriminin açıkladığı rakamlara
göre Londra’da 2014 senesinde şiddet suçları
%26.1 arttı. Cinayet ve adam yaralama gibi suçları
kapsayan kişiye karşı suçların bu oranda artması
endişe yaratırken, toplumumuzun yoğun olarak
yaşadığı Enfield, Haringey ve İslington belediyeleri
sınırları içerisinde daha yüksek artış görüldü.
Haringey belediyesinde kişiye karşı şiddet suçlarında
artış %39.5, İslington’da %32.7 ve Enfield’de %31.5
görüldü. Hackney’de kişiye karşı suç oranındaki artış
%22.3’le Londra genelinin altında olsa da tecavüz
gibi diğer ciddi suçlarda ciddi artış yaşandı.
Artan suçlara ilişkin açıklama yapan, İşçi Parti
Enfield North milletvekili adayı Joan Ryan,
2010 genel seçimlerinden bu yana Enfield’de
iki polis karakolunun kapatıldığını ve 100’den
fazla polisin işten çıkarıldığını belirtti.
Ryan, genel seçimler yaklaşırken, suç oranlarının artış
göstermesinin toplum için önemli bir konu olduğuna dikkat
çekerek, şöyle konuştu: ‘‘Enfield’de şiddet suçlarının artış
oranı bütün Enfield sakinlerini endişelendirmektedir.
‘‘Maalesef, bu Muhafazakar Parti hükümeti ve
Muhafazakar Parti’li Londra Büyükşehir Belediye Başkanı
yönetiminde polis sayılarının korunacağı sözlerinin
çiğnendiğini ve bölgemizdeki polis hizmetlerinde büyük
kesintiler gördük. Şiddet vakalarının yükselmesi daha
fazla polis ve PCSO kaybetmeyi göze alamayacağımızın
anlamına geliyor. Toplumumuzun güvenliğini sağlamak
polis sayılarına kesinti yapmaktan öncelikli olmalı.
‘‘İşçi Parti’nin Yerel Polis Vaatti polise suç
bildirilmesinde ve suçluların adaletten
kaçmayacaklarına yönelik halka güven verecek.’’
Metropolitan Polis biriminin rakamlarına göre ortalama
suç sayısında düşüş olsa da kişiye karşı şiddet
vakalarında ciddi bir artış görülüyor. Yeni yılın ilk 10
gününde Londra’da dokuz cinayet işlendiği görüldü.
Artan şiddet vakalarına rağmen yetkililer polisin işlenen
suçların sayısını düşürmekte başarılı olduğunu ifade etti.
Metropolitan Polis’in 2013 ve 2014’de kaydedilen suçların
rakamları karşılaştırıldığında hırsızlık gibi suçlarda düşüş
görülse de, kişiye karşı suçlarda ciddi artış görülüyor.
Enfield, Haringey, İslington ve Hackney’de aile içi şiddet
vakalarında da endişe verici oranda artış görüldü:
Enfield’de 2013 yılında 1,866 sayı, 2014’te ise 2,500
vaka görüldü. Haringey’de 2013 yılında, 1,776- 2014
yılında ise, 2,227 vaka görüldü. Hackney’de 2013 yılında,
1,941- 2014 yılında ise, 2,342 vaka yaşandı. İslington’da
2013 yılında, 1,560- 2014’te ise, 1,965 vaka yaşandı.
Haberin devamı sayfa 5’te
Kobane İçin Sanatçı
Dayanışması
Bir süredir başkent Londra’da devam
eden ‘Sanatçılar Kobane’yi destekliyor’
konserleri çerçevesinde Haringey’de
bulunan Kürt Toplum Merkezinde
başarılı bir gece düzenlendi.
Haberin devamı sayfa 13’te
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
2
Britanya Demokratik
Güçbirliği Platformundan
Hrant Dink Açıklaması
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin
8’inci yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir bildiri yayınlayan Britanya
Demokratik Güçbirliği Platformu adaletin yerini bulması için mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
Hrant Dink’in Katledilişi, Ermeni
Soykırımının Devamıdır
24 Nisan’ın devamı olan bu saldırı aynı zamanda
Anadolu coğrafyasında ki diğer halklara ve onların
temsilcilerine dönük bir saldırıdır.
24 Nisan tarihi, Ermeni halkının Anadolu
coğrafyasında uğradığı soykırımın başlangıç tarihidir. Osmanlı Devleti 1915′te “Ermeni tehciri”
olarak kayıtlara geçen soykırım politikası ve
pratiğini hayata geçirdi. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti, bu mirası devraldı ve tarihsel geleneği
olarak bu güne kadar değişik biçimlerde sürdürdü.
Türk Devleti, Osmanlıdan devraldığı imha ve inkâr
politikasını, devletin resmi ideolojisi haline getirdi. Bu ideolojinin temelinde, ırkçılık ve şovenizm
yatmaktadır. Irkçılık ve şovenizm devlet tarafından
özel olarak geliştiriliyor.
Türk devletinin sürdürdüğü bu düşmanlık ve
imha politikası, Ermeni soykırımıyla son bulmadı.
Cumhuriyet tarihi boyunca devam etti. Soykırımın
inkârı, yeni soykırımlara ve yeni insanlık suçlarına
kapıları araladı. Başta Rumlar olmak üzere diğer
azınlıklara yönelik gerçekleştirilen 6-7 Eylül 1955
katliamı, Dersim soykırımı ve Kürt halkına yönelik
yapılan onlarca katliam, Roboski’de Kürt halkının
üstüne atılan bombalar ve Rojava devriminin
boğulması için gerçekleştirilen katliamların tümü
özelde de Kobane, Türk devletinin ezilen halklara
karşı beslediği düşmanlığı göstermektedir.
Türk Devleti Kanlı Tarihiyle Yüzleşmeli
Tarihi soykırım ve katliam örnekleriyle dolu olan
Türk devleti, Ermeni, Rum, Asuri, Kürt ve diğer
halklara karşı düşmanlığını sürdürmüş ve izlediği
politikayla Türk olmayan halklara uyguladığı bu
katliamlara karşı Tük halkının tepki göstermesini
ve sorgulamasını engelleyebilmiştir.
19 Ocak 2007 tarihinde katledilen Hrant
Dink’in Sekizinci ölüm yıldönümü vesilesiyle
DGBP tarafından yapılan ‘‘Hrant Dink’i Ermeni
Soykırımının 100. Yıl Dönümünde Anmak’’ başlıklı
açıklamada şunlar belirtildi;
‘‘19 Ocak 2007 tarihi özgürlük sevdalısını
kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımız Hrant Dink’in
faşist Türk devleti tarafından katledildiği
gündür. Aradan geçen 8 yıla rağmen göstermelik
yargılanmalar dışında hiç bir şey yapılmamış aksine
katiller terfi ettirilerek ödüllendirilmiştir. Yıllar boyunca Mahkemeler, gazeteler, televizyonlar, siyasi
partiler ve kendisini yazar olarak tanımlayan kişiler
tarafından ön hazırlığı yapılmış MİT, Polis, Ordu
ortaklığıyla Hrant Dink milyonların gözü önünde
katledilmiştir.
özgürlük ve halkların kardeşliği mücadelesine
ömrünü adayan bir aydın olan Hrant Dink’in aynı
zamanda soykırımdan geçirilmiş bir halkın temsilcisi olması onun katledilmesindeki en önemli etkendi.
Devletin Ermeni düşmanlığındaki ısrarı, Ermeni
aydını Hrant Dink’in katledilmesiyle bir kez daha
ortaya çıkmıştır. Komediye dönüşen yargı süreci
ezilen halkların gözünde devleti aklayamamış,
tersine katliamın devlet tarafından işlendiğini
ispatlamıştır. Ancak, Hrant Dink’in cenazesi için
gösterilen kitlesel refleks ve ölüm yıldönümlerinde
yapılan kitlesel eylemlilikler, Ermeni soykırımı
konusundaki tabuların kırıldığını göstermektedir. “Hepimiz Ermeni’yiz” şeklinde gerçekleşen
sahiplenme, Ermeni düşmanlığına, şovenizm ve
inkârcılığa vurulmuş bir darbedir ve yol göstericidir.
Ermeni Soykırımı, aradan 99 yıl geçmesine
rağmen hala devlet tarafından kabullenilmiş değil.
Türk Devleti, tarihi boyunca Ermeni düşmanlığını
geliştirmeye devam etmiş ve bunu resmi ideolojinin
en katı yanı olarak geliştirmiştir. Ermeni düşmanlığı
sürekli diri tutularak, yapılan soykırımın toplum tarafından sorgulanması engellenmiştir.
Fakat Türk Devleti, kanlı tarihiyle yüzleşmekten
kurtulamayacaktır.
Bizler İngiltere Demokratik Güç Birliği Platformu olarak 8. yılında Hrant Dink’in katledilmesini
ve 100. yıldönümünde Ermeni soykırımını bir kez
daha lanetliyoruz. Bugün, Türk devleti tarafından
sürdürülmeye çalışılan şovenizm ve inkârcılığa
karşı, dillerin ve kültürlerin kardeşliğini inatla savunma zamanıdır. Tüm ezilen halkların tam hak
eşitliği için mücadeleyi yükseltme zamanıdır.’’
Britanya Demokratik Güçbirliği Platformu
tarafından yayınlanan bildirinin sonunda ‘Yaşasın
Halkların Kardeşliği’, ‘Hepimiz Hrant Dink, Hepimiz Ermeniyiz’ denildi.
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Adres
33 Dalston Lane
London, E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
3
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
4
Yarl’s Wood Mülteci Gözaltı Merkezinde
Kalan Kadın Mültecilere Kötü Muamele
Londra merkezli “Mülteci Kadınlar İçin Kadın
Dayanışması” Örgütünün raporu, Yarl’s
Wood Mülteci Gözaltı Merkezi’ndeki kadın
mültecilerin koşullarını gözler önüne serdi.
MELTEM AVCIL
Çarşamba günü yayınlanan
raporda, Yarl’s Wood Mülteci
Gözaltı
Merkezi’nde
tutulan
kadınlara uygulanan ırkçı ve cinsel
istismarlar sıralandı.
Raporda,
2012-2014
tarihleri arasında Mülteci Gözaltı
Merkezinde alıkonulan 38 kadınla
yapılan görüşmeler derlenmiş.
Bu görüşmeler katılan 38
kadından 29’u, gözaltı merkezinde
tutuldukları sırada çalışanların
fiziksel ve duygusal şiddetine
maruz kaldıklarını, 25 kadın, ırkçı
hakarete uğradıklarını, 16 kadın
ise fiziksel ve cinsel tacize maruz
kaldıklarını ifade ediyorlar.
“Mülteci Kadınlar için Kadın
Dayanışması” Örgütüne göre,
gözaltı merkezini işleten Serco
şirketi, kadın mahkumların 8 ayrı
cinsel taciz şikayeti kapsamında
10 çalışanı işten çıkardığını itiraf
etti.
“Mülteci Kadınlar için Kadın
Dayanışması” başkanı Natasha Walter, Britanya’ya sığınma
talebi ile başvuran kadınların,
gözaltı merkezlerinde tutulması
çağrısında bulundu.
“Mülteci Kadınlar İçin Kadın
Dayanışması”,
Britanya’ya
sığınma hakkı için başvuran
kadınların,
başvurularının
değerlendirildiği
süreçte
gözaltında tutulmamalarını talep
ediyor.
Sığınma talebinde bulunan
kadınların pek çoğunun zaten
geldikleri ülkede cinsel istismara
uğramış kadınlar olduğunu ve
gözaltı koşularının bu kadınlarda
tekrar travmaya neden olduğunu
belirten Walter, “rapor, kendi ülkelerindeki şiddet ve tacizden
kaçarak
Britanya’ya
gelen
kadınların kilit altına alındıkları
merkezlerde insanlık onuruna
yakışmayacak şekilde muamele
gördüklerini ortaya koymuştur”,
dedi.
Sadece 2013 yılında Britanya’ya
sığınma hakkı için başvuran 2 binden fazla kadının gözaltına alındı.
2001 yılında açılan 900 kişilik
Yarl’s Wood Mülteci Gözaltı
Merkezi, Avrupa’nın en büyük
Mülteci gözaltı merkezi. Bir süredir Yarl’d Wood
merkezinin kapanması için kampanya yürüten Meltem Avcıl adlı
Kürt genci şimdiye kadar 20 binden fazla imza topladı. Avcıl 2007
senesinde daha 13 yaşındayken annesiyle beraber 3 ay bu merkezde
tutulmuştu.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
Ana sayfadaki haberin devamı:
Bölgelere göre şiddet
suçlarındaki artış oranları:
HACKNEY:
Hackney’de toplam suç sayısında, bir önceki
seneye göre düşüş görüldü. 2013 senesinde 145
tecavüz vakası kaydedildi, fakat, 2014 senesinde
ciddi bir artışla 182’e yükseldi.
Hackney’de ciddi bir artış gören diğer bir suç
ise, Yahudilere karşı işlenen nefret suçu: 2013’de
polise bildirilen vakaların sayısı 35’ken, 2014’te
bu rakam %100’den fazla artış göstererek 74
oldu. Son haftalarda, Yahudilerin yoğun olarak
yaşadıkları Stamford Hill bölgesinde bir çok vaka
görüldü.
HARİNGEY:
Haringey’de işlenen toplam suç sayısı 2013’te
21,461’ken, 2014’te 23,480’e yükseldi. Cinsel
suçlarda %52.7 gibi endişe verici bir artış yaşandı.
Tecavüz sayısı 135’ten, 180’e yükseldi.
İşyerinde soygun ve hırsızlık, araç ve silah
suçlarında ufak düşüş yaşanırken, polise bildirilen
ırkçı suçlarda %61 artış görüldü.
5
British Gas Kış
Bittikten Sonra
Gaz ücretlerini
%5 Düşürecek!
Yüzde beş fiyat düşüşüyle, yıllık gaz faturalarının
ortalama £37 düşüreceğini açıklayan British Gas
yeni fiyat uygulamasını 27 Şubat’tan itibaren
başlatacak.
ENFİELD:
Enfield’de hırsızlık azalırken, kişiye karşı suçlarda
artış görüldü. Bölgede işlenen cinayet sayısı
altıdan, yediye yükseldi.
Edmonton bölgesinde geçtiğimiz ay 13 yaşında bir
çocuk cinayet suçundan tutuklanmıştı. Hackney
ve Enfield bölgelerinde çok sayıda çocuk bıçakla
vurularak öldürüldükleri, tutuklanan faillerin de
çocuk oldukları görüldü.
İSLİNGTON:
İslington’da, 2013 senedinden 2014 senesine
tecavüz sayısında ciddi artış görüldü- 93’ten 145’e
yükseldi.
Dört belediye içerisinde, araç suçlarında artış
görülen tek belediye İslington oldu. Silah
suçlarında da 35’ten 45’e bir yükseliş kaydedildi.
Geçtiğimiz hafta diğer bir enerji
şirketi, E On, gaz ücretlerini- derhal uygulanarak- %3.5 indireceğini
açıklamıştı.
Yakıt fiyatlarının düşmesiyle enerji
şirketlerinin toptan alış fiyatı yaklaşık
%20 düştü.
Işçi Parti lideri Ed Miliband ve en-
erji sektörü analistleri, toptan fiyattaki
düşüşün müşteriye yansıtmayan enerji şirketlerini eleştirdiler.
Miliband, ‘‘Toptan fiyatta %20
düşüş gördüğümüzü göz önünde bulundurursak, [British Gas’ın %5 fiyat
kesmesi] çok az ve çok geç’’, diye
konuştu. Tüketici grubu Which? Ve,
toplum sorunlarına ilişkin çalışma
yürüten, Citizens Advice, fiyat
düşüşünü eleştirdiler.
Maliye Bakanı George Osborne,
The Telegraph gazetesine verdiği
demeçte, enerji şirketlerinin toptan
fiyat düşüşünü tüketiciye daha fazla
yansıtmaları gerektiğini ifade etti.
Osborne, Miliband’ın İşçi Parti
seçimleri kazandığı taktirde enerji
fiyatlarını donduracağına ilişkin
yaptığı açıklamaya değinerek, enerji
fiyatları dondurulsaydı mevcut fiyat
düşüşleri gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını belirtti. The Telegraph gazetesi, enerji şirketlerinin
toptan fiyattaki düşüşün tüketiciye
yansımasının
gecikmesinde
Miliband’ın fiyat dondurma planından
kaynaklandığını söylediklerini yazdı.
Başbakan David Cameron enerji şirketlerinin fiyat indirimini yeterli bulduğunu ve memnuniyetle
karşıladığını ifade etti.
Sabit fiyat anlaşmaları bulunan
müşterilerinin
fiyatlarının
düşmeyeceğini
belirten
British
Gas, düşüşten yararlanmak isteyenlerin ücret ödemeden tarife
değiştirebileceklerini açıkladı.
British Gas yaptığı açıklamada
tüketicinin kullandığı mevcut gazın
2013/14 senelerin daha yüksek
fiyatlarından alındığını ve ancak bu
şekilde son dönemde düşen fiyatları
müşterilerine yansıtabildiklerini belirttiler.
6
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
7
Guardian: LGBT’li Öğrenciler
İçin Okul Açılacak
Guardian gazetesinde yer alan habere göre üç
sene içerisinde LGBT’li öğrenciler için Manchester okul açılacak. Paralı eğitim verecek okul yeni
tartışmaları da beraberinde getirdi.
Guardian gazetesi,
İngiltere’de mevcut eğitim sistemi içinde zorluk çeken LGBT
(Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel) öğrencilere hizmet
verecek okulun üç yıl içinde
açılabileceğini bildirdi.
Okul projesinin arkasında
bulunan yardım kuruluşu Kuzey
Batı LGBT Gençliği’nin stratejik müdürü Amelia Lee, “Bu,
hayat kurtarmakla ilgili” diye
konuştu.
Lee
şunları
söyledi:
“Eşcinselleri homofobik hakaret
ve kötü muameleden karşısında
korumayı amaçlayan yasalara
rağmen gerçek şu ki, özellikle
de okullarda, hakaret ve kötü
muamele hala inanılmaz ölçüde
yaygın. Bu durum, gençleri
tecrit edilmiş ve yabancılaşmış
hissetmelerine neden oluyor.
Bu da sıklıkla okulu asmaya, en
kötü senaryo da da intihara sebep oluyor.”
Eylül ayında 14 yaşındaki
Elizabeth Lowe adlı öğrenci,
lezbiyen olduğunu ebeveynlerine söylemeye korktuğu için
Manchester’da kendini asmıştı.
Lee, “Lowe tek çarenin kendini öldürmek olduğunu hissetti.
Bolton’da da benzer bir hikayesi
olan bir kız vardı” diyor.
Yardım kuruluşu olarak yılda
9 bin öğrenci ve bin öğretmenle
çalışarak onları eşcinsellik konusunda eğittiklerini söyleyen
Lee şöyle devam ediyor:
“Ya tüm okulların kapsayıcı
olduğunu umabiliriz ya da
henüz orada olmadığımızı kabul ederiz. Böylece bugün için
daha özel okullara ihtiyacımız
olduğunu kabul ederiz.”
Yeni kurulacak okul, gittikleri
okullarda zorluk yaşayan LGBT
öğrenciler için projelendirildi.
Ancak okulda LGBT olmayan, küçük yaştaki bakıcılar,
ebeveynler ve akli problemleri
olanlara da yer verilecek.
Lee,
“Okul
LGBT’leri
kapsayıcı olacak ama kimseyi
dışlayıcı olmayacak” diyor.
Proje devletten ve yerel
yönetimden alınan 63 bin sterlinlik yardımla hayata geçirilecek.
Eric Pickles’ın Müslümanlara
Gönderdiği Mektup Tartışılmaya
Devam Ediliyor
Toplumlar ve Yerel Hükümetten Sorumlu Devlet bakanı Bakanı Erick Pickles’ın, Britanya’da
yaşayan Müslüman toplum liderlerine,
aşırıcılık probleminin önünü kesmeleri için çağrıda
bulunması tartışılmaya devam ediliyor.
İnanç liderleri olarak imam
ve din adamlarının, İngiliz toplumunda «eşsiz bir pozisyona
sahip» olduğunu vurgulayan
Pickles, Müslüman toplum liderlerine, “İslam’da inancın
nasıl İngiliz kimliğinin bir parçası
olabildiğini gösterebileceğiniz
ve anlatabileceğiniz değerli
bir fırsatınız ve önemli bir
sorumluluğunuz var” diye
seslendi.
İslami Kesimlerden Tepki
Britanya Müslü(MCB)
man Konseyi’nin
Genel Sekreter Yardımcısı
İbrahim Mogra, basına yaptığı
açıklamada,
Batı’nın
dış
politikası yüzünden kızgın Müslüman gençleri “daha iyi
eğitebilmek için” imamların
yıllardır uğraş verdiğini vurgulayarak hükümetten gelen talebin İngiliz toplumun-
da Müslüman karşıtı duyguları
ateşleyebileceği uyarısında bulundu.
Mogra,
radikalleşmenin
kaynağının camilerde değil,
internette olduğunu belirterek
“Bu, camilerin ve imamların
çözmesi için kapılarının önüne
bırakabileceğimiz bir sorun
değil” dedi.
Pickles mektubunda, hükümetin tek başına
cihat yanlısı ideolojiyle baş
edemeyeceğini ifade ederek bu
nedenle Müslüman toplum liderlerinin, toplumun genç üyelerinin radikalleşmesinin engellenmesi için «sorumluluğa» sahip
olduğunu belirtti.
Fransa’yı
sarsan Terör olaylarıyla ilgili Müslüman toplumun şu ana kadar
gösterdiği tepkinin bakanları
“gururlandırdığını” yazan Pick-
les, “Ancak yapılacak daha çok
iş var” ifadesini kullandı.
Pickles mektubunda ayrıca
şunları belirtti;
“(Aşırıcılar tarafından) Hedef alınabilecek gençlerimize aşırıcıların kendilerine
sunacak bir şeyi olmadığını
göstermeliyiz. Görüş
ayrılıklarını dile getirmek için
başka yolların bulunduğunu
onlara göstermeliyiz. İngiliz
Müslümanların yaptığı çok
sayıdaki kınamayı, bu nefret
adamlarına camilerimizde yer
veya ibadet alanı olmadığını,
bu adamların İngiltere’de ya
da dünyanın başka bir yerinde
Müslümanlar
için
konuşmadığını gençlere göstermeliyiz. Hükümetin, bölücü
sesleri yenilgiye uğratması
için elinden gelen her şeyi
yapacağına dair size güven
sağlamamıza izin verin. Ancak sonuç olarak, radikalleşme
ve entegrasyon zorlukları sadece hükümet tarafından çözülemez. Yerel seviyede, toplum
merkezli güçlü bir liderliğe ihtiyaç var.”
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
Yoksullaşan
Çocuklu Aileler
İngiltere’de hayat koşulları gittikçe zorlaşıyor. Dünyanın
en büyük ekonomiklerinden biri olan İngiltere’de yaklaşık
1 milyon insan, bunun 400 bini çocuk, yiyecek bankaları
olarak bilinen yardım kuruluşlarından geçimini sağlıyorlar.
Bunun yanında İngiltere’de çalışan yoksullar adlı bir kavram
yaklaşık 5 milyon insanı etkiliyor. Çalışan yoksullar kavramı
daha çok asgari ücret ile çalışıp geçimini sağlayamayan
kişiler için kullanıyor. Bu insanlardan bir kısmının da yiyecek bankalarından geçindikleri dikkat çeken bir başka gerçek. Bu haftaki yazımızda İngiltere’de bu anlamda yaşanan
zorlukların bazılarına değineceğiz.
İngiltere’nin saygın kuruluşlarından biri olan Joseph Rowntree Foundation’nin yaptığı araştırmaya göre
İngiltere’de parasal sıkıntı riskini en çok yaşayan kesimin
çocuklu aileler olduğunu açıkladı. Rapora göre yetersiz gelirli veli ve çocukların sayısının 2013 yılından bu yana 3 kat
arttığına dikkat çekildi. Araştırmayı yapan Joseph Rowntree Foundation yetkilileri bunun sebebini genç ve çalışma
çağındaki yetişkinlerin gelirlerindeki durgunluk ve sosyal
yardımların kesilmesine bağladı. Araştırmanın sonuçlarını
bir bireyin asgari anlamdaki ihtiyaçları üzerinden hesaplayan Joseph Rowntree Foundation’un bulguları hükümet
yetkileri tarafından eleştirildi. Hükümet bu bulguları bir
taraftan eleştirirken diğer yandan bir çok yardım kuruluşu
ve hatta İngiltere Kiliseler Birliği durumun rapordakinden
daha kötü olabileceğine dikkat çekti.
Asgari ücretin 21 yaşı üstündekiler için £6.50 olduğu
İngiltere’de ücretlerin enflasyonun altında kalması bir çok
kişiyi zor durumda bırakıyor. Bunun yanında Londra’da
yaşayan bir çok kesim burada her şeyin daha pahalı
olmasından dolayı asgari ücretin Londra’da Londra Yaşam
Ücreti olarak değiştirilip en az £10 olması gerektiği konusunda kampanya yürütüyor. Buna bağlı olarak insanların
gelirlerinin yükselmesi bir yana, yaklaşık 8.1 milyon veli
ve çocuğun gelirlerinin kendilerine gereken temel gelirin
altında olduğu gerçeği herkesi şaşırtsa gerek.
Bu koşullarda büyüyen çocukların suç işlemeye ya da
diğer suçlara karşı daha yatkın oldukları bilinen bir gerçek.
Var olan koalisyon hükümeti ve öyle görünüyor ki bundan
sonraki hükümetlerde bir yandan sosyal yardımlardan ciddi
kesintiler yapıp koşulları zorlaştırarak bir yandan da ücret
yükselişlerini engelleyerek bir çok aileyi kırılma noktasına
getirecekler. Hiç şüphesiz bu zor koşullar her zaman
olduğu gibi en çok çocukları etkileyecektir. Göçmen olarak
geldiğimiz bu ülkede artık kalıcı olduğumuzun farkına varıp
kendi sorunlarımıza karşı daha duyarlı olmanın zamanı geldi de geçiyor gibi. Duyarlı olup yerli göçmen bu sorunları
yaşayan herkes ile ortak hareket etmek hem kendimiz hem
de çocuklarımızın geleceği için atacağımız en iyi adamlardan bir tanesi olacaktır.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
8
Centre for Kurdish
Progress’ten
Başarılı Kürt
Bireylere Ödüller
Verilecek
Britanya’da yaşayan bir grup akademisyen, öğrenci, profesyonel ve siyasetçinin bir
araya gelerek kurduğu Centre for Kurdish Progress (Kürt Araştırmalar Merkezi)
Britanya’da yaşayan başarılı Kürt bireyleri
için 2015 Newroz haftasında bir etkinlik
gerçekleştireceğini açıkladı.
18
Mart
günü
İngiliz
Parlamentosu’nda işçi partisi
milletvekili eski eğitimden sorumlu bakan Stephen Twigg’in ev
sahipliğinde düzenlenecek olan
etkinlikte Britanya’da yaşayan
Kürt toplumu içerisinde belli bir
alanda başarı elde etmiş kişiler
için bir ödül gecesi düzenleneceği
belirtildi. Newroz haftası vesilesiyle Londra’da düzenlenen bir çok
program arasında başarılı Kürt
bireylerine yönelik düzenlenecek
olan bu etkinlik aynı zamanda
Britanya’da yaşayan Kürt toplumu için bir ilk olma özeliğini de
taşımaktadır. Britanya’da yaşayan
Kürtlerin yanı sıra dört parça
Kürdistan’dan temsilci ve tanınan
şahsiyetlerin de geceye katılacağı
belirtildi.
2015
ödül
töreninin
koordinatörlüğünü
Londra’da
yaşayan Kürt yönetmen Haco
Cheko yapacak.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Haco Cheko, Britanya’da
yaşayan Kürdistanlıların artık
Britanya’nın bir parçası olduklarını
belirterek dolayısıyla Kürt toplumu açısından önemli bir etkinlik olduğu ve süreklileştirilmesi
gerektiğini belirtti. Bu etkinlik
ile Britanya’da yaşayan Kürtlerin
sosyal, akademik ve ekonomik
hayata olan katkılarını sergilemeyi
hedeflediklerini ifade ederek, Toplum içerisinde başarılı Kürt bireylerinin başarısının görmezden
gelinmemesi ve Kürt kimliğiyle
Kabul
görmesinin
önemli
olduğunu belirten Haco Cheko, bu
ve benzeri etkinliklerin toplumları
geliştirerek gelecek nesiller için rol
model bireyler ortaya çıkaracağını
dile getirdi. Kürt toplumunda
başarılı
bireylerin
başarısını
bugüne kadar başka ulusların kimliklerinin altında yansıtıldığını belirten Haco Cheko bunun nedeni
geçmişten günümüze süregelen
sömürü ve asimilasyon politikaları
olduğunu belirti. İlk olarak
değişik meslek dallarında başarı
göstermiş 10 bireye ödül vermeyi
planladıklarını da belirten Cheko,
ödül gecesinin Newroz haftasında
gerçekleşmesi geceyi daha da
anlamlı kılacağını söyledi. Etkinlik için çok sayıda İngiliz
parlamenter, sivil toplum kuruluşu
ve düşünce merkezi yetkilisi
ile çeşitli toplum kesimlerinden
temsilcilerin katılacağı etkinliğe
katılmak isteyenlerin [email protected] adresi üzerinden
kayıt yaptırabileceği belirtildi.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
9
Nick Clegg: Hedefimiz Ruh Sağlığı Desteği
Alanlarda İntiharları Sıfıra İndirmek
Ruh sağlığı sorunları yaşayan ve sağlık yetkililerinden
yardım alan hastaların intihar etmelerinin engellenmesi
gerektiğini açıklayan Nick Clegg, bunun sağlanması için her
aşamada görev veren sağlık çalışanlarının bir birleriyle irtibatta ve bağlantıda olmaları gerektiğini belirtti.
Pazartesi günü gerçekleşen Ruh Sağlığı
Konferansına ev sahipliği eden başbakan
yardımcısı ve Liberal Demokrat lideri
Clegg, doktorlar, yetkililer ve kampanya
gruplarıyla bir araya gelerek yapılması gereken şeyleri ve ruh sağlığı hizmetlerinin
geleceğini görüştü.
Bakım ve Destek Bakanı Norman
Lamb’ın ortaklaşa ev sahipliği ettiği konferansta, Clegg NHS’in yerel yönetimlerinin
tümünün ‘sıfır intihar’ hedefini takip etmeleri gerektiğinin çağrısını yaptı.
Sıfır intihar hedefinin intiharların sayısını ciddi bir şekilde azaltacağını belirten
Clegg, ABD’nin Detroit kentinde imzalanan
sıfır intihar vaatti sonucu, ruh sağlığı desteği alan hastalarda iki sene boyunca intihardan can kaybı yaşanmadığını örnek olarak
sundu.
Clegg şöyle konuştu: ‘‘İntihar, toplum
içerisinde bir tabu olmaya devam ediyor. İnsanlar, sevdikleri birisinin intihar riski içerisinde olduğunu düşündüklerinde harekete
geçmelerini bırakın, bu konuyu konuşmaktan gerçekten korkuyorlar.
‘‘O yüzden, NHS’in her bölümüne sıfır
intihar hedefine bağlanmaları için çağrı yapıyorum. Böyle bir yaklaşımın intihar sayılarını düşürmekte etkili olduğunu şimdiden
biliyoruz.
‘‘Konu suçlamayla alakalı değil. Önemli olan, toplum içerisinde, her alanda daha
fazla yaparak insanların tek seçeneklerinin
hayatlarını sonlandırmak olduğunu düşündükleri noktaya gelmelerini önlemek.’’
Clegg, bir çok insanın intiharların kaçınılmaz olduğunu ve önlenmelerinin
mümkün olmadığını düşündüklerini, fakat
bunun doğru olmadığına inandığını belirtti.
Clegg, ruh sağlığı kurumu, Samaritans’ın,
intiharı düşünen çok sayıda insanın ölmek
istemediklerini tespit ettiklerini belirtti.
Toplum içerisinde korkmadan, utanmadan ve yargılamadan intiharın konuşulduğu
bir kültür yaratılması gerektiğini belirten
Clegg, sıfır intihar hedefinin binlerce kişinin
hayatının kurtarılmasına yardımcı olacağını
ifade etti.
2013 senesinde İngiltere’de intihar sonucu ölenlerin sayısı yaklaşık 4,700- bunların
yaklaşık %78’i, 3,700’ü, erkek. İntihar, 50
yaş altı erkeklerde, en çok can alan ölüm sebeplerinden birisi.
Sıfır intihar hedefine ulaşılması için mahalle doktorlarından, hemşirelere ve diğer
ruh sağlığı çalışanlarının her hastaya ilişkin
ortak bilgiye sahip olmaları ve düzenli olarak durumlarının takip edilmesi gerektiği
aktarıldı. Aynı zamanda aileler ve arkadaşlara acil durumlarda ne yapmaları gerektiği
konusunda bilgi verilmesinin önemi de vurgulandı.
Londra’daki Kürt ve Türk toplumu içerisinde, 2007 senesinden bu yana 40’ın
üzerinde intihar yaşandı. Bu sayının büyük çoğunluğu İngiltere’deki ikinci kuşak,
gençlerden oluşuyor.
10
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
11
Dünya Serveti
Yüzde 1’in
Elinde!
85 Kişinin Serveti, 3.5 Milyar Kişinin
Servetinden Fazla!
Britanya merkezli yardım kuruluşu
Oxfam’ın pazartesi günü Berlin’de
açıkladığı araştırma sonuçlarına göre
dünyadaki gelir dağılımındaki eşitsizlik
hızla büyüyor.
Yüzde 1’in içerisinde yer alan 80
kişinin toplam malvarlığı geçen yıl 1 trilyon 900 milyar dolar olarak hesaplandı.
Sadece 85 kişinin mal varlığı ise, dünyada yaşayan 3.5 milyar insandan daha
fazla servete sahip bulunuyor.
Her yıl Davos’ta düzenlenen Dünya
Ekonomik Forumu öncesi Oxfam’ın
yayınladığı araştırma sonuçları dünya gelir dağılımındaki eşitsizliğe
ilişkin çarpıcı sonuçları ortaya koydu.
Araştırmaya göre 2009’da en varlıklılar
dünya gelirinin yüzde 44’üne sahipken,
geçen yıl bu oran yüzde 48’e ulaştı.
Oxfam’a göre küresel servetin kalan
yüzde 52’sinin yüzde 46’lik kısmı ise
dünya nüfusunun yüzde 20’sinin ellerinde. Kalan yaklaşık yüzde 5,5’lik kısım
ise, toplam dünya nüfusunun yüzde 80’i
arasında dağılıyor.
Öte yandan en zengin dilimin içinde
yer alan her birey 2,3 milyon euroya
ulaşan bir mal varlığına sahip. Buna
karşılık dünyadaki her dokuz kişiden
biri yeterli beslenemiyor. Ayrıca 1 milyar insan günde 1,25 dolarla geçinmek
zorunda.
Bir başka istatistiğe göre dünyadaki
en zengin 80 kişinin malvarlığı 2009 ile
2014 arasında iki katına çıktı. Bu rakam,
dünya nüfusunun daha fakir olan diğer
yarısının toplam gelirine denk geliyor.
Oxfam’ın Genel Müdürü Winnie
Byanyima’ya göre bu rakamlar oldukça
korkutucu. Gelir dağılımdaki eşitsizliğin
daha da büyümesinin önüne geçmek
için Oxfam devletlerden daha fazla
önlem almalarını talep ediyor. Vergi
kaçakçılığının önüne geçilmesi, emeğin
yerine sermayenin vergilendirilmesi, asgari ücret uygulamasının benimsenmesi
ve kamusal hizmetlerin iyileştirilmesi
teşvik edilen önlemler arasında.
Davos’ta
bugün
(Çarşamba)
başlayacak olan Dünya Ekonomik
Forumu’nda bu konunun da ele alınması
bekleniyor. Foruma Almanya Başbakanı
Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı
François Hollande, Çin Başbakanı Li
Keqiang gibi devlet yetkililerinin yanı
sıra dünyadaki özel şirketlerin yöneticileri ve Sivil Toplum Kuruluşlarının
temsilcilerinin de katılması bekleniyor.
ALTYAZILI DİYALOGLAR
MIZGIN MÜJDE
ARSLAN
[email protected]
DÜŞÜK BÜTÇELİ FİLM YAPMAK
Filmin yapım koşullarını, bütçesini oluşturmak çok az ödüllü, bol gişeli
başarılı filmler yapmış bir avuç yönetmen dışında herkes için meşakkatli
bir süreçtir, bazen Cannes’dan ya da
Berlin’den ödül almanız bile size bir
sonraki filminizde bütçeniz için gerekli fonları alacağınız ya da yapımcı
bulacağınız anlamına gelmez. Oysaki
güvendiğiniz, emek ve uzun yıllar harcamaya değer gördüğünüz bir projeniz
vardır ve çekmek için kararlısınızdır.
Fonların sayısı ve başvuranların sayısı
kıyaslanınca seçilme şansınız düşük
ve diyelim ki “unfortunately…” diye
başlayan bir maille kötü haberi aldınız,
işte o zaman düşük bütçeli film yapma
ihtimalini zorlamaktan başka şansınız
yoktur.
Sinemanın azim ve inat işi olduğunu
bazen biraz “deli” işi olduğunu en az bir
kısa film çekmiş herkes kabul edecektir. Düşük bütçeli film yapmak demek,
bir film ekibine vereceğiniz paranızın
olmaması yüzünden bir film ekibinin
yapacağı çoğu işi sizin yapacağınız demektir; bu sebeple sadece reji değil, kamera, ses kaydı, ışık, senaryo, kurgu da iyi
bilmeniz gerekir. Filminiz çok mekanlı,
kalabalık sahnelerden oluşuyorsa, onu
olabildiğince az mekana ve kişiye indirmeniz gerekir. Anlatı dilinizi çoğu
zaman tercih olsa da, bazen çözüm
olarak minimal kılmanız gerekir. Ve
tabi ki kusurlu sinemayı sevmeniz, bazen seyirciyi yakalayanın en iyi görüntü
değil, yakaladığınız anlam olduğunu,
insanların
kalplerine
dokunmayı
başarabileceğinizi unutmamanız gerekir.
Çoğunlukla başka işler yapıp,
oradan kazandığınız parayı cömertçe
ve aşkla sinemaya yatırmanız gerekir,
harcadığınızı geri alma garantisi vermez
ama kuşkusuz size paha biçilmez dünyalar açar. Sizin ve o hiç tanımadığınız
“seyirci”nin hayatını değiştirebilir, farklı
bir bakış açısı sunabilir.
İlk kısa filmim Son Oyun’u çektiğimde
gazetecilik yapıyordum, biriktirdiğim
maaşımla iki günlük hafta sonu izninde
çekmiştim, yanımda müthiş bir ekip
vardı. Henüz bir film olup olmayacağını
bilmiyordum. Bildiğim tek şey, bu çok
iki yaşlı adamın dostluk hikayesini
düşünmekten uyuyamıyordum ve onları
artık bir yerde bırakmam gerekiyordu.
Sonuç olarak gönderdiğimiz ilk festivalde finale kaldı ve bir de ödül aldı, sonraki 4-5 yıl boyunca da dünya’da onlarca
festivalde gösterildi, pek çok ödül aldı.
İlk belgeselimi “Ölüm Elbisesi
Kumalık”ı yaptığımda yayınevinde
editör olarak çalışıyordum. Kültür
Bakanlığı’na destek başvurumuza ret
aldıktan iki gün sonra 3 kişilik film
ekibi Mardin’e yola koyulduk. İşten
bir haftalık ücretsiz izin almıştım. Tek
bütçemiz yol parasıydı, uçak biletlerimizi kredi kartıyla almıştım. Mardin’de
kalacak ev çoktu ne de olsa ve ekip de
bunun bizler için unutulmaz bir şans
olduğunu bilen kalpleri açık insanlardı.
Hep yaptığım gibi film ilk ödülü ya da
gösterim geliri aldığında bu film ekibinin oldu. Kumalık belgeseli, bir festivalde filmi izleyen Kanal 24’ün bir yetkilisi tarafından yayınlanma teklifi aldı
ve orada yayınlanan ilk Kürtçe belgesel
oldu, her ne kadar filmle ilgili sözlük
yorumlarında filmi İran filmi sananlar
olsa da.
İyi bir projeniz varsa ve yeterince çaba
gösterdiğinizi düşünüyorsanız yanınızda
yer alacak birilerini hep bulursunuz. Sadece bunun basit bir yolculuk olmadığını,
bir projeyi gerçekleştirmenin uzun zaman aldığını, sabırlı ve kararlı olmanız
gerektiğini bilin.
Sinema size hep genç kalmayı taahhüt eder. Hep genç kalırsınız çünkü
öğrenecek ya da tazelenecek yeni bilgiler, keşfedecek yeni yönetmen, ülke
sinemaları ve sizi heyecandan uyutmayacak bir proje hep vardır!
Blue Arts olarak Mizgin Müjde Arslan yönetiminde iki yıldır Londra’da
özel ve grup dersleriyle sinema eğitimi sağlamaktayız. Bu eğitimleri
ücretsiz workshoplarla desteklemeye karar verdik. İlk etkinliğimiz
Semih Kaplanoğlu’nun “Yumurta”, Zeki Demirkubuz’un “Kader” filmlerinde yardımcı yönetmenlik yapan Iraz Uzun Sanders’le, 24 Ocak’ta
saat 15.00 ile 17.00 saatleri arasında Stoke Newignton’daki stüdyomuzda gerçekleşecek. Sanders, düşük bütçeli film yapımı, yönetmen
yardımcısının görevleri, yapım öncesi hazırlıklar, iş planının yapılması
hakkında bilgiler verecek.
Yeni başlayacak gruplara kayıt ve etkinlik hakkında daha fazla bilgi için:
www.blueartscourses.com tel: 0 79 47 890 579
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
12
İngiliz istihbaratı gazetecileri izliyor 20’den Fazla Ülke
İngiliz gizli servisi GCHQ’nin vatandaşların yanı sıra
dünyanın önde gelen medya kuruluşlarına çalışan
gazetecileri de takip ettiği ortaya çıktı.
The
Guardian
gazetesinde
yayınlanan haberde, İngiliz gizli servisi
GCHQ gazetecilere ait on binlerce maili
takip altına aldı. ABD Ulusal Güvenlik
Ajansı (NSA) eski çalışanlarından Edward Snowden tarafından yayınlanan
belgelere dayandırılan haberde, mailleri bir seferliğine takip altına alınan
gazeteciler New York Times, Washington Post, Guardian, Le Monde, Sun,
BBC ve Reuters gibi önde gelen medya kuruluşlarından.
NSA belgelerine dayandırılan
habere göre, GCHQ tarafından Kasım
2008’de sadece 10 dakikalık olduğu
savunulan bir test kapsamında yapılan
takip işlemi esnasında en az 70 bin
email yazışması ele geçirilerek bir
veri tabanında toplandı. Bu emaillerde ele geçirilenlerin önemli bir
kısmı gazetecilerin kendi aralarında
haber üzerine yaptıkları tartışmalar,
basın açıklamaları gibi karşılıklı
yazışmalardan oluşuyordu.
ARAŞTIRMACI GAZETECİLER
TERÖRİSTLER KADAR
TEHLİKELİYMİŞ!
Guardian haberine göre, İngiliz
gizli servisinin topladığı email
yazışmalarının değerlendirildiği ve
araştırmacı gazeteciler ‘teröristler’
ve hackerler gibi ‘tehlikeli’ olarak
sınıflandırıldı.
Konuyla ilgili GCHQ’nin herhangi
bir yorum yapmadığı,
sadece
‘yapılanların
legal ve politik kurallara uygun olduğu savunuldu.
Edward Snowden’in
2013 yılında yayınladığı
belgelerde, NSA ve
GCHQ’nin
dünya
genelinde sayıları milyarlarla ifade edilen
telefon görüşmesi ve
email yazışmalarını takip ettiği ortaya çıkmıştı.
Takip edilenler arasında
Almanya ve Fransa gibi
ülkelerin devlet yöneticilerinin de olması,
ABD ile diğer ülkeler
arasında
istihbarat
krizine yol açmıştı.
‘Daiş ile Mücadele’
İçin Londra’da
Buluşuyor
Avrupa’da artan cihatçı terör saldırıları
tehdidi ve Paris katliamından sonra
dünya, Daiş’e karşı alınacak yeni tedbirleri konuşmak için 22 Ocak’ta
Londra’da “Daiş’le Mücadele” uluslararası
konferansı yapılacak.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Perşembe
günü yapılacak toplantıya İngiltere Dışişeri Bakanı
Philip Hammond ve ABD’li mevkidaşı John
Kerry’nin
eş
başkanlık
edeceği
belirtildi.
Toplantıya Abd öncülüğündeki koalisyon güçlerine
destek veren devletlerin de aralarında bulunduğu 20 ülkeden temsilcinin katılması bekleniyor.
The Telegraph gazetesine konuşan Hammond,
toplantının “Daiş’in zehirli ideolojisiyle mücadelede harcanan ortak çabaların değerlendirilmesi için önemli bir
fırsat olacağını” söyledi.
Hammond, “Arap ortaklarımız da dahil koalisyona
aktif destek veren ülkeler, Londra’da bir araya gelerek Daiş’i mağlup etmek ve zayıflatmak için daha fazla ne yapmamız gerektiğine karar verecek. Yabancı
savaşçı sorununu çözmek, Daiş’in Mali kaynakların
ı engellemek, insani yardımı arttırmak ve planlı askeri
operasyonlarımızı sürdürmek için neler yapabileceğimiz
i değerlendirmek, hayati önem taşıyor” dedi. Siber Güvenlik Alanında
Britanya ve ABD Ortak
Çalışacak
Başbakanı David Cameron, ABD ile siber güvenlik alanındaki
işbirliğini artıracaklarını, istihbarat paylaşımı ve bankaların
savunma mekanizmalarını denemek için saldırı simülasyonları
yapacaklarını söyledi.
Geçtiğimiz hafta Washington’u ziyaret
eden başbakan Cameron, ABD başkanı Barack Obama güvenlik konularını konuştu.
Cameron BBC’de
yayınlanan
söyleşisinde, “Çok yetkin siber koruma
yöntemlerine ve uzmanlığa sahibiz. Bu ned-
enle Atlantik’in iki kıyısında da istihbarat
paylaşımı için siber hücreler kuracağız”
dedi.
BBC Televizyonu, İngiltere’nin istihbarat dinleme örgütü GCHQ ile Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın işbirliği
ile, İngiltere Merkez Bankası ile Londra’da
ve Wall Street’teki ticari bankaların hedef
alınacağı ortak egzersizler yapılacağını
bildirdi.
Cameron, Obama ile görüşmesinde Terö
r şüphelilerinin arasındaki iletişimi izlemek
amacıyla, Facebook ve Google gibi büyük
İnternet şirketleriyle daha yakın işbirliği konusunda iki ülkenin neler yapabileceğini de
ele aldıklarını söyledi. Papa’nın Sözlerine Bir Tepki de Cameron’dan
Papa Francesco’nun Cahrlie Hedbo saldırısından
sonra yaptığı “Anneme küfredersen yumruğu yersin”
değerlendirmesine farklı kesimlerden tepkiler gelmeye
devam ediyor. Başbakan Cameron, Papa’nın açıklamasını
eleştirerek, ‘hukuk kuralları içerisinde kaldıkları müddetçe
yayın özgürlüğü sağlanmalıdır’ dedi.
Başbakan David
Cameron, Papa
Francesco’nun
başkalarının diniyle alay etmekle
ilgili olarak, “Anneme küfredersen yumruğu yersin” yorumuyla
aynı fikirde olmadığını söyledi.
Amerikan CBS News televizyonuna konuşan Cameron, Papa
Francesco’nun ifade özgürlüğü
konusunda bazı kısıtlamalar olmalı
yorumunu eleştirerek, “’Yayın
hukuk kuralları içerisinde hareket
ettiği sürece özgür bir toplumda
bazılarının dinine hakaret etme
hakkı da vardır” diye konuştu.
Cameron, “Ben Hristiyanım.
Eğer biri Hz. İsa hakkında hakaret edici şeyler söylerse bunu ben
saldırı olarak görebilirim. Ancak
özgür bir toplumda onlardan intikam alma hakkım da yoktur”
diye konuşarak, yayının hukuk
kuralları içerisinde hareket ettiği
sürece bazıları için hakaret bile
olsa dilediği malzemeyi yayınlama
özgürlüğü olduğunu söyledi.
Papa
Francesco, Paris’teki Charlie Hebdo mizah dergisi ve süpermarket baskınından sonra yaptığı
değerlendirmede, dine hakaret
edilmesini yanlış bulduğunu vurgulayarak ifade özgürlüğünün
olduğunu ancak bunun bazı
sınırları
olması
gerektiğini
söylemişti. Papa, bu yorumlarını
“Anneme küfredersen yumruğu
yersin” sözleri ile ifade etmişti.
Eski Oxford Piskoposu Richard
Harries de Independent gazetesine
bugün yazdığı makalede, Papa’nın
sözlerine eleştiri getirdi. Harries
makalesinde şu sözlere yer verdi:
“Papa’nın
büyük
bir
hayranıyım ancak tam bir yanıt
vermek
gerekirse
Papa’nın,
‘Diğerlerinin inancına saldırıda
bulunmamalıyız, eğer yardımcım
anneme küfrederse yumruğu yer’
açıklamasına çok şaşırdım. Yumruk atmak şiddete şiddetle cevap
vermek olarak algılanabilir.”
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
13
Kobane İçin Sanatçı Dayanışması
Bir süredir başkent Londra’da
devam eden ‘Sanatçılar
Kobane’yi destekliyor’
konserleri çerçevesinde
Haringey’de bulunan Kürt
Toplum Merkezinde başarılı bir
gece düzenlendi.
Pazar akşamı yapılan konsere sanatçılar Paula Darwish, Serpil Kılıç, Koma Sersi ve Şilili grup Quimanto katıldı. Biletlerin 15 Sterlin’den satıldığı konserin
tüm geliri Heyva Sor A Kurdistan vakfı aracılığıyla
Kobanelilere gönderilecek. Gecede ayrıca el yapımı
malzemelerin satıldığı stant açıldı.
Bir süre önce gazetemizin Rojava ziyaretinde
çekilen bazı fotoğraflar da gece de açık artırma ile
satıldı. Yoğun ilgi gören fotoğraflardan elde edilen
gelir de aynı şekilde Kobane’ye gönderilecek.
Konser, katılımcıların büyük bir kısmının sahneye
çıkarak hep beraber seslendirdikleri Rojava Marşı ile
sona erdi.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
14
Kaşanlı Köylüleri Dayanışma
Gecesinde Buluştu
FOTO: Erem Kansoy
Başkent Londra’da
yaşayan Kaşanlı köylüleri
düzenledikleri dayanışma
gecesinde bir araya
geldi. Pazar akşamı
Tottenham’da bulunan La
Royale salonunda yapılan
geceye binden fazla insan
katıldı.
Dernekleşme
faaliyetlerini
sürdüren
Kaşanlı köylülerinin
dayanışma amaçlı yaptığı gecede
salonun dolmasından kaynaklı bazı
kişiler kapıdan geri dönmek zorunda
kaldı. Beklentilerin çok üzerinde
katılımın yaşandığı gece Mustafa
Mısır dedenin Gulbang’ı ile açıldı.
Hemen sonrasında Pir Sultan Abdal
dinletisi eşliğinde Kerim ve Elvan
tarafından semah gösterisi yapıldı.
Yapılan semah gösterisinden
sonra gecenin organize komitesi
adına Rüstem Özdemir bir konuşma
yaptı. Yaşanan yoğun ilgi karşısında
heyecanlandığını ve bundan büyük
mutluluk duyduğunu belirten Özdemir, tüm katılımcılara teşekkür
ederek konuşmasına başladı. Özdemir konuşmasında, birlik ve
beraberliğin önemine vurgu yaparak,
toplum olarak gençlerimize daha
sağlıklı yarınları miras bırakmak
için daha fazla çaba içinde olunması
gerektiğini ifade etti.
Gecede yapılan konuşmalarda
Maraş katliamında katledilenler ve
Hrant Dink te anıldı.
Yapılan konuşmalardan sonra,
Grup Raye, Hüseyin İpek, Ozan
Emekçi, Fırat İmirza ve Hasan Yıldız
sırayla sahneye çıkarak katılımcılara
güzel bir müzik ziyafeti yaşattılar.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
15
Parlamento’da Yeni
Ortadoğu Ve Kürtler
Tartışıldı
Londra’da Gözaltında
Kayıplar Ve Mücadele Forumu
Londra’da Toplumlar-arası
Forum çalışması başlatıldı. Pazar
günü gerçekleşen forumun ilk
konusu gözaltında kayıplar oldu.
Forumda, Meksika, Balucistan, Tamil,
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki kayıplar ve
kayıplara karşı mücadele ile Güney Afrika’daki
yargısız infazlar konusunda konuşmalar yapıldı.
Londra Meksika Dayanışma Grubu adına
yapılan konuşmada, 26 Eylül’de kaybedilen
43 öğrencinin toplumun en duyarlı kesimini
cezalandırmak için devlet-çete işbirliği ile katledildikleri vurgulandı.
Peace in Kurdistan (Kürdistan’a
Barış) ve KNK’nin İngiliz
Parlamentosunda organize
ettiği toplantıda Daiş’e karşı
mücadelede Kürtlerin rolü ve
Rojava’nın sunduğu alternatif
yönetim modeli konuşuldu.
Suriye ve Irak’ta Çöken Devlet Modelleri ve Daiş ve Kürtlerin Yükselişi adındaki
toplantıya Lord Hylton ev sahipliği yaptı.
Lord Hylton Rojava yönetiminin
tanınması ve bölgede ihtiyaç olan yardımların
artarak devam etmesi için Kürtlerin lobi
çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini
ifade etti.
Profesör Michael M. Gunter’in ana
konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, BBC
gazetecisi Güney Yıldız ve Roj Kadın Meclisi temsilcisi Ayşegül Erdoğan söz aldılar.
Çok sayıda parlamenter, Orta-doğu
araştırmacıları, aktivist ve gazetecinin
katıldığı toplantıda ilk olarak söz alan profesör Gunter, Irak ve Suriye’de devlet
yapısının değiştiğini ve Daiş ve Kürtlerin
yeni yapılanmada etkileri olduğunu ifade
etti. Hiç Ortada Yokken: Savaş ve Barış’ta
Suriye’deki Kürtler (Out of Nowhere: The
Kurds in Syria in Peace and War) adında yeni
kitabı çıkan Gunter, Kürtler ve Daiş’in, devletlerin çökmesiyle oluşan boşlukta, farklı
devlet yapıları kurduklarını ifade etti.
Gunter, Kürtler ve Daiş’in Ortadoğu haritasının tekrar çizilmesinde rol
oynadıklarını ifade etti.
Daiş’in güç kazanmasına yol açan bazı
faktörlere değinen Gunter, bunda baskıcı
azınlık hükümetlerin halka en basit hizmetler
sunmamaların önemli rol oynadığına vurgu
yaptı.
Türkiye’nin, Esad rejimini çökertmek
için, desteğinin, ilk etapta Daiş’i güçlenmesinde büyük rol oynadığını belirten
Gunter, Çeçenistan gibi ülkelerden gelen
İslamcı savaşçılara, Suriye ve Irak’a geçişler
sağladığına değindi.
Gunter Irak ve Suriye’deki Daiş’in
farkları olduğunu: Irak’ta daha çok yerel ve
üst düzey yönetimlerin eski Baath üyeleri
olduklarını; öte yandan Suriye’deki Daiş’in
daha çok yabancı uyruklulardan oluştuğunu
gözlemlediğini belirtti.
Daiş’e karşı mücadelede Kürtlerin büyük
rol oynadıklarını ifade eden Gunter, bu mü-
cadelenin Kürdistan Bölgesel Hükümeti ve
PYD’yi de bir araya getirdiğine dikkat çekti.
PYD ve PKK gerillalarının Ezidi Kürtlerini Şengal dağında kurtarmalarıyla saygı elde
ettiklerini belirtti. ABD’nin, PKK’ye yakın
olmasına rağmen, PYD’ye destek vermesini ve terörist örgütü olarak görmemesinin
olumlu olduğunu ifade eden Gunter, bunun
ileride PKK’nin terör listesinden çıkması
için olumlu olacağını belirtti.
Gunter son olarak, gözlemcilerin Irak
ve Suriye’de devlet yapısının değiştiğini
çok yavaş kavradıklarını ve Ortadoğu’da
yaşanan gelişmelerin farklı değerlendirilmesi
gerektiğini kaydetti.
Daha sonra söz alan, BBC gazetecisi, Güney Yıldız, Kürtlerin tarihte çok
sayıda düşmanı, fakat az dostu olduğunu
kaydederek,
Suriye’de
ayaklanmanın
başlamasından sonra ‘üçüncü yol’ takip ettiklerini ifade etti.
Londra Cumartesi Anneleri ile Dayanışma
Komitesi adına yapılan konuşmada ise Türkiye
ve Kuzey Kürdistan’daki kayıp politikası ve
gözaltında kayıplar hakkında bilgi verildikten
sonra gözaltında kayıplara karşı mücadele ve
özellikle de 512. haftasını gerçekleştiren Cumartesi Anneleri mücadeleleri aktarıldı.
Kaybedilen Baluç Kayıplarının Uluslar arası
Sesi adına yapılan konuşmada, Balucistan ve
Balucistan’daki kayıplar hakkında bilgi verildi.
Verilen bilgilere göre Balucistan’da 8 binden
fazla kişi kaybedilmiş durumda.
Forum’da en ağır kayıp olaylarının yaşandığı
yer olarak Tamil kayıpları dikkat çekti. İngiliz
emperyalizminin direk desteklediği “anti-terör”
yasaları ile bir kişinin 18 aya kadar hiç kimseye haber vermeden gözaltında tutulabildiği
bilgisinin aktarıldığı konuşmada, tam sayı bilinmeyecek şekilde binlerce gözaltında kayıp
olayının olduğu, 2009 yılında 50 bin kişinin
katledildiği bir ulusun soykırımdan geçirildiği
aktarıldı.
Britanya Abahlali Dayanışma Grubu adına
yapılan konuşmada, Güney Afrika’da yaşanan
sokak infazları tartışıldı.
Toplumlar-arası Forum devam edecek
Forumun ikinci bölümünde Toplumlararası Forum’un nasıl devam etmesi gerektiği
ele aldındı. Aylık toplantılar biçiminde devam
edecek Forumda, kendi kaderini tayin hakkı,
sömürgecilik ve sömürgeciliğe karşı mücadele,
özerklik, ayrımcılık, ırkçılık ve faşizm, politik
tutsaklar, işçi hakları ve göçmen işçiler, devlet
şiddeti gibi forumu oluşturan değişik grupların
ortak sorunları ele alınacak. Forumda bu konularda deney paylaşımı gerçekleştirilirken,
ortak mücadele yollarının bulunması arayışı
gerçekleştirilecek.
Forum tüm farklı gruplara açık
İlk formun örgütlenmesini ICAD Britanya
Seksiyonu, Londra Cumartesi Anneleri ile
Dayanışma Komitesi, Kayıp Baluc İnsanlarının
Uluslar arası Sesi insiyatifi, Kolombiya
Dayanışma Kampanyası, Londra Meksika
Dayanışma Grubu, Britanya Micaela Bastida
Hareketi, Küresel Adalet Forumu, Jaguar
Despierto Hareketi gerçekleştirilirken, başta
Türkiye ve Kürdistanlı olmak üzere farklı ülkelerden gelmiş göçmen ve politik örgütlenmelerin forum çalışmasına katılması için çaba
gösterilecek.
Türkiye Başbakanı Davutoğlu Londra’da
Güney, Kürtlerin Daiş’e karşı iki seneyi
aşkın bir süredir savaştıklarını fakat, 2003
yılında, PYD’nin kurulduğundan bu yana,
Suriye’de yeni bir mücadelenin devam
ettiğini anlattı.
Daiş’e karşı tek etkili güç oldukları için ve
koşulların gerektirdiğinden dolayı, ABD’nin
Kürtlere karşı yaklaşımlarını değiştirmek zorunda kaldığını ifade eden Güney, Kobane
direnişinin başarısının Kürtlerin tanınmaları
için önemli bir fırsat olduğunu belirtti.
Roj Kadın Meclisini temsilen konuşan
Ayşegül Erdoğan, Rojava ve Kobane
direnişlerinde Kürt kadınlarının rolünün
önemine değinerek, bu mücadelenin 1980’li
yıllara geri gittiğini vurguladı.
İki sene önce, Paris’te katledilen Sakine
Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i
anan
Erdoğan,
Rojava’da
yaşanan
gelişmelerin Abdullah Öcalan’ın, demokratik
özerklik projesinin ve toplumların demokratik yönetilmelerinin, sadece kadınların
tam katılımıyla olacağını tanıması sonucu
olduğunu belirtti.
Erdoğan,
Kürtlerin
özgürlüğünün
kadınların özgürlüğüne eşit olduğunu ifade
etti.
Peace in Kurdistan adına söz alan Estella Schmid, Rojava modelinin daha
iyi anlaşılması için, Daiş’in saldırılarına
rağmen, daha fazla uluslararası delegenin ziyaret etmesinin gerekliliğinin önemine vurgu
yaptı.
Bir günlük ziyaret için Londra’da
bulunan Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu gündeme ilişkin
gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Salı akşamı da başbakan David
Cameron ile Davutoğlu arasında
yapılan görüşmede temel konu
Suriye ve Irak oldu.
Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu
uluslararası finans ve yatırım çevrelerinin
katılımıyla düzenlenen toplantıya katıldıktan
sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun basın toplantısında öne çıkan
açıklamalar şunlardı:
“Maalesef devletimizin tarihinde ciddi bir
şekilde karşı karşıya kaldığımız olumsuz bir
tablodur” diyen Davutoğlu, “Devletin gizli
güvenlik toplantılarını kriptolu telefonlar dinlendi. Bu bir casusluk faaliyetidir. Bizim görevimiz kim olursa olsun böyle bir ihanetin ortaya
çıkması için bütün çabayı göstermektedir. Bu
süreç kararlı bir şekilde devam edecek. Bir daha
hiç kimse TC devletinin güvenlik toplantılarını
dinleme cesaretini gösteremeyecektir”
“Belli bir yasal çerçeve içinde yapılır. Bu
sürede yorum yapmak yasal değildir. Ak Parti
olarak açık bir tavır sergiledik. Hiçbir komisyon
üyesiyle konuşmamaya özem gösterdim. Genel
Kurul’da oylanacak. Vekalet bıraktım, oy kullanacak. Yalçın Bey kullanacak.”
“İngiltere’deki Müslüman kanaat önderleri ile görüşeceğim. Türkiye’nin Avrupa’daki
olaylarla ilgili hassasiyetini paylaşacağım. Paris yürüyüşünde de beraberdik. Avrupa kıtası çok
kültürlü bir kıtadır. Herkesin görüşüne saygı
duyulmalıdır.”
“Hrant Dink bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıdır. Ben kendisini tanıyan biriyim.
Herhangi bir vatandaşımızın öldürülmesi bizim duyarlı olmamız gereken bir konudur. Verdiğim mesajla çağrıda bulunuyoruz. Bu
insani bir çağrıdır. İnsani ve ahlaki bir konudur. Ümit ederiz 2015 yılı 1915 yılı üzerinde
düşmanlıkların üretildiği bir yıl olmayacaktır.
Elimizden gelen çabayı gösterdik gösteriyoruz.
Türkiye ve hükümetimiz hiçbir zaman bu konuda ön yargıya sahip olmadığını gösterdik. Hrant
Dink Aydın bir kanaat önderidir. Katledilmiştir.
Bizim vatandaşlarımızın can güvenliği devletimizin teminatındadır. Umarım bu mesaj her
iki tarafa da gider. Ve bu yıl savaş acılarından
dostluk üretebiliriz. Bu mesajın temel içeriği
budur. Herhangi bir hesap için yapılmış
değildir.’’
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
16
Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu
yeni hizmet binasına taşınıyor
Açıldığı günden bu yana hizmet kalitesini her geçen gün yükselten Kılıç &
Kılıç Avukatlık firması 26 Ocak tarihinden itibaren Haringey West Green
Road üzerindeki yeni binasında hizmet
vermeye başlıyor.
2010 yılından bu yana Stoke Newington’daki
binasında hizmet veren firma geçtiğimiz aylarda
kendi binasını satın alarak Haringey’e taşınma
kararı almıştı.
Göçmenlik, Ankara Anlaşması, Aile Hukuku,
Türkiye’de Tanıma ve Tenfiz Davaları, Kaza ve
İncinme Davaları, İşyeri ve Ev Alım-Satımı, Borç ve
İflas, , Evlilik ve Aile Birleşimi Başvuruları, Kiracı
ve Ev Sahibi Davaları gibi hukukun neredeyse her
alanında hizmet veren firmanın yeni hizmet binası
West Green Road’ta bulunuyor.
Firmanın Direktörü Avukat Filiz Kılıç yaptığı
açıklamada 2010 yılının Kasım ayında ilk hizmete
girdikleri günden bu yana müvekkil memnuniyetini
temel prensip olarak kabul ettiklerini ve bu prensip
doğrultusunda bir çalışma anlayışı geliştirdikleri
için kısa sürede büyüyen bir firmaya dönüştüklerini
söyledi. Kirada bulundukları mevcut yerlerinin
büyüyen bir firma olarak kendilerine artık küçük
geldiğini, bu yüzden daha geniş bir binada hizmet
vermeye karar verdiklerini belirten Kılıç konu ile
ilgili olarak şöyle konuştu:
“26 Ocak Pazartesi gününden itibaren Haringey West Green Road’ta bulunan kendi binamıza
taşınıyoruz. Böylece müvekkillerimizin bize çok
daha kolay ulaşabilecekleri bir bölgeye taşınmış
oluyoruz. Yeni binamız tümüyle bir avukatlık
firması bürosu olarak dizayn edildi. Yeni hizmet
binamız ile birlikte hizmet kalitemiz daha da yükselecektir. Daha geniş bir büroda hizmet vereceğimiz
için bundan sonra her departmanımız daha geniş bir
kadro ile hizmet verebilecek. Dört yıl önce küçük bir
firma olarak hukuk sektöründeki yerimizi almıştık.
Beş yılda ciddi bir mesafe katederek kendi binamızı
alabilecek duruma geldik. Bu da bu sektörde kalıcı
bir firma olduğumuzu gösteren önemli bir gösterge.
Bu başarıda bütün hukukçu arkadaşlarımızın
değerli katkısı var. Ayrıca müvekkilerimizin bize
duyduğu güven sayesinde bu gelişmeyi göster-
Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’nun Direktörü Filiz Kılıç
ebildik. Bugüne kadar servisimizi tercih eden tüm
müvekkilerimize sonsuz teşekkür ediyoruz.”
Bir avukatlık kuruluşu olarak müvekkilerine
kaşı her zaman sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini dile getiren Kılıç, firma olarak bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da toplumu hukuk
alanında yaşanan gelişmeler konusunda yerel basın
aracılığıyla bilgilendirmeye devam edeceklerini
vurguladı.
FİRMA YÜKSEK KALİTE
BELGESİ LEXCEL’E SAHİP
İngiltere ve Galler Barosu tarafından avukatlara
verilen Yüksek Kalite Belgesi Lexcel’e sahip olan
ve aynı zamanda Aile Hukuku ve Göçmenlik hukuku alanlarında Legal Aid (yasal yardım) hizmeti de
veren firma bünyesinde hepsi de Türkçe konuşabilen
toplam 15 avukat ve hukukçu barındırıyor. Firma
ayrıca yüksek hizmet standartlarını yerine getiren
avukatlık bürolarına verilen Ev Alım-Satım Kalite
Belgesi’ne (Conveyancing Quality Scheme) sahip.
Kılıç & Kılıç Avukatlık firmasının yeni adesi:
307 West Green Road, N15 3PA, London.
Email: [email protected]
Firmanın hizmetleriyle ilgili daha fazla bilgi
için 020 8888 8341 veya 07903315188 numaralı
telefonları arayabilirsiniz.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
17
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
18
Konferans: ‘Tarihsel Süreçte
Kızılbaşlık ve Ezidilik’
Başkent Londra’da çalışmalarını
yürüten Kırkısraklılar yardımlaşma
ve dayanışma merkezi tarafından
‘Tarihsel Süreçte Kızılbaşlık ve
Ezidilik’ adı altında bir konferans
düzenleniyor.
Soas Öğrencileri
Hrant Dink’i Andı
25 Ocak Pazar günü, saat
14:00’te, Kırkısraklılar Dayanışma
Merkezinde yapılacak konferansa
araştırmacı yazar Ali Haydar Ülger
ve Ahmet Güven konuşmacı olarak
katılacak.
Kırkısraklılar
Dayanışma
Merkezinden konuyla ilgili yapılan
açıklamada
şunlar
belirtildi;
‘‘Bilindiği gibi bugün Ezidilere
dayatılan soykırım ve Alevilere
karşı uygulanan baskıcı politikaların
tarihsel bir geçmişi vardır. Bundan
dolayı Kırkısraklılar Dayanışma
Merkezi olarak toplumu ve insanlığı
yakından ilgilendiren bir konferans
düzenliyoruz. Konferansa eski Soviyet Ezidileri ve Hakikatçılar üzerine
araştırmalarıyla bilinen araştırmacı
yazar Ali Haydar Ülger ve Alevilik üzerine araştırmalarıyla bilinen
araştırmacı yazar Ahmet Güven
katılıyor. Ayrıca Ali Haydar Ülger
‘’Hakikatçı Alevilerde Mizah Kültürü’’ adlı kitabını okuyucular için
imzalayacak.’’
Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi, 4-6 Derby Road,Enfield,EN3
4AN adresinde bulunuyor.
Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant
Dink’in katledilişinin Sekizinci yıldönümü nedeniyle başkent Londra’da bulunan Soas üniversitesinde bir anma gerçekleştirildi.
Soas Kürt Topluluğu, Türk
topluluğu ve Ermeni topluluğu
ortaklığıyla
organize
edilen
anma, Soas üniversitesi önünde
gerçekleşti. Anmada öğrenciler
tarafından yapılan konuşmalarda,
üzerinden sekiz yıl geçmesine
rağmen Dink cinayetinin arka
planının halen aydınlatılmaması
protesto edildi. Hrant Dink’in
resimlerini kaldıran öğrenciler,
yaptıkları bir dakikalık saygı
duruşundan sonra mumlar yakarak
Ermenice müzikler çaldılar.
Öğrencilerin konuşmalarından
sonra Hrant Dink anması topluca
‘Buradayız, Ahparig’ yazısıyla toplu fotoğraf çektirilip bitirildi.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
19
Mali Yıl Sonu
İşlemleri için
Son Hafta
Mali piyasalarda şahsi vergi
beyannamelerinin verilmesinin
ardından, mali yıl sonu işlemleri ile
ilgili işin uzmanından bilgi aldık.
Gayri menkul kira geliri olan mükelleflerin vergi beyannamelerini, direktör ve şirket
sahiplerinin, ortaklık ve kendine çalışan tüm
mükellefler ile gerekli kayıtları gününde ve
hızlıca hazırlayan Ulus Group muhasebe
bürosu direktörü Haydar Ulus, mali yıl ve
işletmeler ile ilgili, mükelleflerin yıl sonu
hesaplarını nasıl yapmaları gerektiğine dair
önemli bilgileri okuyucularımız ile paylaştı.
Hızlı ve profesyonel hizmet
Ekonomi ve Finans uzmanı Haydar Ulus,
gazetemize yaptığı açıklamada;
“ Özellikle market ve restoran sahipleri
stok sayımlarını yapmalılar. Kapanış stok
sayımları ve kapanış ödemeleri de yapılmalı.
Yıl sonu beyan ettikleri VAT-KDV ödemeleri tamamlanmalı, elemanlarının vergi ödemeleri varsa onların da yapılması gerekmektedir.”
Yapılması gereken işlemler
yapılmadığında mali denetim
ile yüz yüze kalınıyor.
“Tekrar
hesapların
düzenlenip
yapılması için mali senenin hemen
bitişinden sonra, kısa bir süre içinde
kayıtlarının yapılması en doğrusudur.
Aksi takdirde gecikme olunca maliye
otomatik olarak mektup gönderiyor, talep
ve istek mektupları gönderiyor. Mükelleflerin böyle bir listeye alınmasına gerek
yok, erkenden hesaplarının yapılması
hem vergisi varsa onun planlanması yoksa da bir önceki seneyi rahat bir şekilde
kapatmış olur, herhangi bir şekilde maliye engeline takılmamış olur, gecikmemiş
olur, ceza almamış olur. Bizimde Ulus
and Co. Muhasebede çalışma sistemimiz
budur, mükellefimize önerimiz tavsiyemiz de her zaman için böyle olmuştur.’’
Ceza almak istemeyenler için önemli noktaları sıralayan Haydar Ulus,
mükelleflerden
özellikle
mortgage
ödemesi olanlar kar etmedikleri takdirde
güç durumda kalabiliyor, bu yüzden karı
etkileyecek gecikmelerden kaçınmaları
gerektiğini vurgulayan Ulus sözlerine
şöyle devam etti.
“Bu güne kadarki VAT kayıtlarını
gözden geçirsinler, bilanço ve ödenmesi
gereken sene sonu hesapları kapatılmalı.
Aksi takdirde bu ödemeler bir sonraki
yıla aktarılıyor, aktarıldığı takdirde de
karı etkileyebiliyor, zarar çıkabiliyor.
Özellikle mortgage ödemesi olan kişiler
varsa, self employed olarak özellikle yıl
sonu karlarının belli bir düzeyde olması
gerekiyor. Çünkü asgari olarak sabit giderleri var ayda Bin Pound mortgage ödeyen
bir mükellefimiz kafadan mortgage için 12
bin pound yıllık net geliri olması gerekiyor. Bunun yanında gideri var harcaması
var, başka ödemeleri de var, bunların
hepsinin şimdiden planlanıp mali senenin
sonuna yansıtması için ön görüşmelerini
yapsınlar ve tatmin edici cevaplar alamazlarsa bizlerle irtibata geçsinler, biz kendilerine ücretsiz bir ön planlama ön görüşme
ayarlayalım.”
Yıl sonu işlemleri yapılırken vergi muhafiyetinden yararlanma hakkınızda var.
Bu hak ile ilgili Ulus şunları kaydetti.
“Eğerki vergi muafiyetlerini ticari olarak
geçmiş dönemlerde uygulanmamışsa, bize
dosyalarını transfer ettiklerinde biz ona
göre gerekli işlemleri başlatıp geçmişe
dönük eğer ki ödemiş oldukları vergiler
varsa onlarında iadesini alabiliyoruz. Eğer
kendilerine uygun bir muafiyet varsa bizimle irtibata geçebilirler.”
Mali sorumluluklar ile ilgili mükelleflerin yükümlülüklerini anlatan Haydar
Ulus, atılması gereken adımların doğru
ve zamanında atıldığı takdirde endişe edilecek bir durum olmadığını da vurguladı.
Profesyonel hizmet için Ulus and Co.
Muhasebe bürosunu 185 Angel Place, Edmonton, London, N18 2DU adresinde ziyaret edebilir 020 3397 2575 numaralı telefondan ulaşabilir veya info@ulus-group.
co.uk e-mail adresine yazabilirsiniz.
20
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
21
Bunu asla
unutmayalım!
Çağdaş demokratik cumhuriyet rejimlerinde yöneticiler, o ülkede yaşayan
tüm halklara eşit mesafede durarak
ayırım yapmadan herkesi kucaklar. Ve
devlet yönetimi öyle davrandığı sürece
o ülkede huzursuzluk olmaz. Yöneticiler hoşgörülü davrandıkça, bu topluma
yansır. Vatandaşlar da kardeşçe yaşama
olgunluğunu gösterirler.
Dağılan Osmanlı’nın küllerinden
doğan Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş
aşamasındaki çekirdek kadrosu İttihat
ve Terakki’den bu yana ırkçı ve şovenist
felsefesiyle kurulmuştur. Türklüğü ve
Sünni inanışı ön plana almış, diğer
halkları ve inançları yok saymış ve yok
etmek için çeşitli tezgahlar kurmuştur.
Farklı inanç ve ırkta olanları asimile
ederek kendisine benzetmiş. Baskı uygulayarak göçe zorlamış ya da çeşitli bahanelerle katliamdan geçirmiştir. Vergisini almış, savaş zamanlarında Kore’ye,
Kıbrıs’a göndermiş. İçerde de kendi
ırkını öldürmek için korucu yapmış. Memur olarak askeri ve sivil devletin kilit
noktalarına getirmemiştir.
Onları sindirmek için, aşağılayıcı
deyimler uydurarak günlük konuşmalara
sokulmuş: “Ermeni dölü, pis çingene,
kıllı kuyruklu Kürt” ve bunun gibi yüzlerce aşağılayıcı deyimler türetmişler.
Onların köylerine konulan isimler de
aşağılayıcı, onur kırıcı: Çerkez Uşağı, Alhas Uşağı, Harun Uşağı, Kasım Uşağı...
hep uşak isimleri verilmiş.
Cumhuriyetin kuruluş aşamasında bir
bakanı: “Bu ülkenin esas sahipleri Türklerdir. Diğerler ancak Türklere uşaklık,
hizmet ederler. Ya da göç edip giderler”
demiş. Bu zihniyet aynen devam ediyor günümüzden. Ermeniler, Süryaniler,
Keldaniler yok edildi. 30-35 senedir
Kürtleri yok etmeye çalışıyorlar.
Seçim arifelerinde bu farklı halkların
oylarına ihtiyaçları oluyor. Onlara şirin
görünmek için, “Romen Açılımı, Kürt
Köşe Yazısı
ALİ
ERDOĞAN
[email protected]
Açılımı ve Alevi Açılımı” adıyla bazı
görüşmeler yapılıyor. Oylarını aldıktan
sonra da, yapılan hiç bir eşit uygulama
olmuyor.
Bazı
geceler
uykum
kaçar,
bilgisayarın başına geçer siteleri ziyaret
ederim. Bu gece böyle bir gezi yaparken
yolum Romen vatandaşların organize
ettiği “Dur De” isimli sitelerine uğradım.
Bültenlerini okudum. Kürtlerin günlük yaşadıkları benzer bir olayı sizinle
paylaşmak istiyorum: 4 Ocak 2015 tarihinde Denizli’nin Honaz ilçesinde, zihinsel engelli ve böbrek hastası 10 yaşında
ki bir Romen çocuğu, izinsiz aldığı iki
parça teneke için, 62 yaşındaki atölye
sahibi Y.K. tarafından 9 el ateş ediliyor.
İsabet ettiği iki kurşunla çocuk öldürüyor. Bir kaç yıl önce,12 yaşında ki Uğur
Kaymaz, 12 kurşunla öldürülmüştü.
Yandaş basın, Uğur’u terörist olarak
lanse etmişti. Deniz’li basını da tüm
Romen çocuklarını hırsız olarak
yansıtmışlar. Vuranın hiç suçu yokmuş.
Romen çocuğu hak etmiş ölümü(!) Dava
başka ile aktarılmış. Hep bildik oyunlar.
Bir davayı kapatmak istiyorsan başka ile
aktar. Orda yürekli bir hakim çıkarsa,
oradan da başka ile gönderirler... Sonunda zaman aşımına uğrar dava. İş biter.
Sonra yargımız bağımsızdır derler!!!!
Bizleri kandırdıklarını sanıyorlar. Peki
yabancı bağımsız kuruluşların nezdinde
Türkiye’nin basın karnesi ne durumda?
Onu da devlet büyüklerimiz biliyorlar mı
acaba?
Sonuç olarak demek isteriz ki, beş ay
sonra önümüze bir genel seçim sandığı
getirilecek. Tüm ezilenler, horlananlar
ve ötekileştirilenler, örgütlenip bir çatı
altında sandıkta birleşmedikleri müddetçe daha nice 10-12-13 yaşlarında
olan Romen, Kürt çocuklarımız hayattan koparılacaktır. Cinayeti işleyenlerde
aramızdan serbestçe gezeceklerdir. Bunu
asla unutmayalım....
22
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
23
David Cameron’dan
İşsiz Kalmayacak Sözü!
Başbakan David Cameron, ülkede işsiz kimse
kalmayacağını iddia etti.
Seçim kampanyalarına
başlayan Cameron,
İpswich’de yaptığı bir
konuşmada ‘çalışmak
isteyen herkesin iş
bulabileceğinin’ sözünü
vererek tam istidam vaattinde bulundu.
Cameron, hükümetin mali
durumunu savunarak, yaratılan
işlerin, söylendiği gibi, çoğunlukla
düşük gelirli ve sıfır saat kontratlı
olmadıklarını savundu.
Düşük gelirli işçilere en çok
gereken desteğin gelir vergisini
kesmek olduğunu belirten Cameron, hedefinin gelir vergisini
£12,500’den fazla kazandıktan
sonra uygulanması olduğunu
açıkladı- mevcut oran £10,000’dir.
Britanya’nın, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek istihdam
oranına sahip olmasını istediğini
belirten Cameron, bu hedefine ne
zaman ulaşabileceğine dair bilgi
vermedi.
AB fonlarının çoğu
gereksiz projelere
harcanıyor
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından her yıl yüz
milyar euroyu aşkın fon üye ve üyelik müzakereleri
yürüten ülkelere aktarılıyor. Ancak yapılan incelemeler, milyonlarca euro harcanan birçok projenin gerçekte hedeflendiği gibi kullanılmadığını, bazı fonların
ise kontrolsüz bir biçimde harcandığını gösteriyor.
Alman Hristiyan Demokrat
Birlik Partisi (CDU) üyesi Avrupa
Parlamentosu (AP) Bütçe Kontrol Komisyonu Başkanı Inge
Gräßle, verilen fonların önemli bir
kısmının kontrolsüz bir biçimde
yapıldığına dikkat çekiyor.
AB Komisyonu tarafından her
yıl yaklaşık 51 milyar euro altyapı
projelerine ayrılırken, tarımsal
faaliyetleri desteklemek amacıyla
56 milyar euro harcanıyor. Bu
fonların büyük kısmı AB’nin
yapısal ve ekonomik olarak daha
geride olan ülke ve bölgelerine
ayrılıyor.
AP Bütçe Denetleme Komisyonu Başkanı Inge Gräßle, AB
Komisyonu’nun
belgelerine
yansıyan bilgilere dayanarak,
harcanan fonların kullanımı ve
kontrolüyle sorumlu olan üye
ülkelerin yetkili kurumlarına
güvenilmiyor.
Gräßle,
AB
Komisyonu’nun yaptığı incelemelere göre, 322 bölgesel programdan 244’ünde AB’de geçerli olan
kurallara aykırılık tespit edildiğine
dikkat çekiyor.
AB 244 ÜYE ÜLKELER SADECE
113 USULSÜZLÜK GÖRDÜ!
Ancak AB fonlarına yönelik
üye ülkelerin bizzat yaptıkları
kontrollerde ise sadece 113 pro-
gramda AB hukukuna aykırılık
tespit edilmiş ve bu da, üye ülkelerin
yetkili
kurumlarının
Brüksel’e nazaran daha gevşek
kontrol mekanizmaları işlettiğini
gösteriyor. Inge Gräßle, bu duruma
ilişkin, “AB altyapı fonlarından
milyarlarca para harcanıyor ve
üye ülkelerin kontrol birimleri
hem kendi kurumlarını denetlemede hem de bunu Brüksel’e
bildirmekte yetersiz kalıyor” dedi.
AB
fonlarının
doğru
kullanımına ilişkin şüphelerin
yoğunlaştığı bir diğer alan ise
tarım programları. Gräßle’ye
göre, Avrupa Sayıştayı tarafından
yapılan incelemelerde, ödeme
yapılan 71 kalemden 42’sinde
usulsüzlük
yapıldı.
Tarım
programları için verilen ve usulsüzlük yapıldığı tespit edilen fonların
büyük oranda Slovakya, Büyük
Britanya, İspanya ve Belçika’ya
verilen fonlar olduğunu kaydeden
Gräßle, bu fonların da doğru
kullanımını
denetleyecek
kurumların
başarısızlığından
yakınıyor.
Gräßle, fonlara ilişkin üye
ülkelerin denetleyici kurumları
tarafından hazırlanan raporların
sıkı bir biçimde gözden geçirilmesini ve usulsüzce kullanılan
fonların AB’ye geri ödenmesi
gerektiğinin altını çiziyor.
KULLANILMAYAN BİSİKLET
YOLLARI, KÖPRÜLER,
HAVAALANLARI, GOLF
SAHALARI...
AP Bütçe Denetleme Komisyonu Başkanı Inge Gräßle, usulsüz
veya gereksiz yere kullanıldığını
belirttiği bazı fonlara örnek verirken, bazılarının yüz milyonlarca
euroya mal olduğuna da işaret
ediyor. Buna göre, İtalya’nın en
büyük gölü olan Trasimeno Gölü
çevresine yapılan 64 kilometrelik bir bisiklet yolu, yağışlı havalarda veya kış aylarında su altında
kalıyor.
Gräßle, “bu yol büyük ihtimalle
yaz aylarında yapıldı ve öylesine alçak bir seviyede yapılmışki
yağmurda veya göl sularının yükselmesi durumunda bazı bölümleri kullanılamaz hale geliyor”
yorumunda bulundu.
AP üyesinin verdiği örnekler
arasında, Çek Cumhuriyeti’nde
900 milyon euro maliyetle inşa
edilen bir baskül köprü de bulunuyor. En az üç katlı yük
gemilerinin geçişini mümkün
kılması planlanan köprünün
altından bugüne kadar üç katlı
tek bir gemi bile geçmemiş, zira
Çek Cumhuriyeti’ndeki nehir
taşımacılığında böylesi gemiler
kullanılmıyor.
Inge Gräßle’nin dikkat çektiği
diğer bazı projeler arasında on milyonlarca euro harcanan bir golf
sahası ve kur merkezi ile sadece
binlerle ifade edilen yolcusu olan
hava alanları da bulunuyor.
CDU üyesi AP Milletvekili,
kontrol edilemeyen ve ‘gereksiz’
olarak görülen projelere harcanan
fonların daha iyi kontrol edilmesini talep ederken, bu fonların
işsizlik ve yatırım alanlarındaki
diğer programlara aktarılması
gerektiğini vurguluyor.
24
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
25
Ebola Mali’de sıfırlandı,
Gine’de okullar açıldı
olan ebola virüsü nedeniyle Liberya,
Sierra Leone ve Gine’de okullar
uzun süredir kapalı. WHO ve bu ülkelerin sağlık bakanlıklarının yaptığı
çalışmalar sonucu, ebola salgınında
yeni vakalardaki artış hızında belirli
bir düşüş yaşanıyor.
Batı Afrika’da 8 bin 500’ü aşkın kişinin yaşamına
mal olan ebola virüsünün yayılma hızı kısmen de
olsa azalıyor. Virüsün çok az yayıldığı Mali’de
ebola tümüyle yok olurken, Gine’de okulların
açılmasına karar verildi.
Birleşmiş Milletler Ebola ile
Mücadele Misyonu (UNMEER) ile
Mali Sağlık Bakanlığı tarafından
yapılan açıklamada, ebola virüsünün
Mali’de tümüyle yok olduğu duyuruldu. Sağlık Bakanı Usman Koné,
en son 6 Aralık’ta ebola şüphesiyle
bir kişinin karantinaya alındığını ve
aradan geçen 42 günden bu yana
yeni vakaya rastlanmadığını söyledi.
UNMEER
Mali
direktörü
İbrahim Socé Fall, Dünya Sağlık
Örgütü (WHO) tarafından belirlenen
tavsiyelere uyularak, en az 42 gün
beklendiğini ve bu süreçte yeni hiç
bir vaka görülmediğini dile getirdi.
Fall, “bununla birlikte Mali bu salgın
döneminden çıkmıştır” dedi.
Bahar aylarından bu yana 8 bin
500’ü aşkın kişinin yaşamına mal
Virüsten en çok kayıpların
yaşandığı ülke olan Gine’de Temmuz ayından bu yana kapalı olan
okullar dün açıldı. Yaklaşık 11 aydır
süren ebola salgını geçtiğimiz yıl ilk
kez Gine’de ortaya çıkmıştı.
Virüsten
yaşamını
yitirenlerin sayısının en yüksek olduğu
Liberya’da ise okulların 2 Şubat’ta
açılması planlanıyor. 8 Bin Kanser
Hastasına Kötü
Haber
Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS), meme, prostat
ve bağırsak kanseri dahil tedavi için hastalara
sunulan ilaçlara sağlanan fonu keseceğini duyurdu. Bu çerçevede önümüzdeki Nisan ayından
itibaren planlanan tasarruf tasarısı dahilinde,
25 Kanser ilacına sağlanan destek kesilecek.
Ülkede bu uygulamada olumsuz etkilenecek
yaklaşık 8 bin Kanser hastasının, yaşam süresinin kısalacağı belirtiliyor. Sağlık
uzmanları,
alınan kararın uygulanması
halinde Kanser hastalarının
3’te 2’sinin erken hayatını
kaybedeceğini söylüyor. Bu
durumda ülkede özellikle
bağırsak kanserine yakalanmış
kişilerde, erken ölümlerin
kaçınılmaz olacağı belirtiliyor. Kanser hastalıklarına
yönelik yardım kuruluşları
ise Sağlık hizmetinin attığı
geri adımın, bir çok kişinin
hayatını yıkacağını ifade ediyor. Yardım kuruluşlarına
göre, İngiltere genelinde, 3
binden fazla bağırsak kanseri ve bin 700 Meme Kanseri hasta, karardan etkilenecek. Yardım kurumları,
ödenen ilaçlar sayesinde
hastaların, 8 aydan 2 buçuk
yıla kadar yaşama sürelerinin
uzayabileceğine dikkat çekiyor. İngiltere’de
prostat,
meme, bağırsak kanseri gibi
hastalıkların tedavi masrafları
10 bin ile 90 bin Sterlin arasında değişiyor. Nadir Kanserlerle Mücadele Vakfı (Rarer Cancers Foundation) Direktörü Andrew Wilson, kararın
hastalar üzerinde yıkıcı etki
yaratacağını belirtti. Wilson,
NHS ve ilaç şirketlerinin bir
araya gelerek, hastaların ilaç
ödenekleri için ortak bir çözüm
bulması gerektiğini savundu. Meme Kanseriyle Mücadele
Kuruluşu Başkanı Samia al
Qadhi de bir çok Meme Kanseri hastanın karardan olumsuz etkileneceğini duyurdu.
On milyonlarca insan ‘modern zaman hastalıklarından’ ölüyor
Her yıl on milyonlarca insan bulaşıcı olmayan, ancak erken teşhis ve tedavisi
mümkün olan ve ‘modern zamanların
hastalıkları’ olarak kabul edilen ‘önlenebilir’
hastalıklardan dolayı yaşamını yitiriyor. Önlenebilir hastalıklara yakalananların yüzde
40’ından fazlası 70 yaşından önce hayatını
kaybederken, gelişmekte olan ülkelerde bu
ölümler daha yüksek düzeyde.
Birleşmiş Milletler (BM)’ye
bağlı Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) tarafından yayınlanan
verilere göre diabet (şeker
hastalığı), kalp krizi ve kanser gibi
‘modern zamanların hastalıkları’
nedeniyle ölen insanların sayısı
her geçen yıl artıyor. 2012 yılını
kapsayan verilerde, toplamda 38
milyon kişinin kalp krizi ve şeker
hastalığı nedeniyle yaşamını
yitirdi.
Buna göre, kalp krizi, kanser,
diabet gibi hastalıklardan ölen
kişilerin 16 milyon kadarı 70
yaşından önce hayata veda ederken, 2000 yılında bu sayı 14,6 mi-
lyon olmuştu.
WHO’ya göre, sadece sigara
kullanımından ötürü 6 milyon
kişi 70 yaşından önce yaşamını
yitirirken, alkol kullanımından
ötürü de 3,3 milyon kişi erken
yaşlarda hayatını kaybediyor.
WHO tarafından ‘modern
zamanın hastalıkları’ olarak
adlandırılan hastalıklardan erken yaşlarda ölümler Rusya ve
eski Sovyet cumhuriyetleri, Afganistan, Moğolistan, Hindistan,
Kuzey Kore ve Filipinler gibi
ülkelerde daha sık görülüyor. Bu
da erken tedavi edilmesi halinde
iyileşme umudu yüksek olan bu
hastalıkların gelişmekte olan ve
ya yükselen ekonomilere sahip
ülkelerde daha ölümcül olduğunu
gösteriyor.
BM uzmanlarına göre, erken
teşhis ve tedavi edilmesi halinde
ölüm riski daha düşük olan
hastalıkların yaygın olduğu ülkelerde ciddi ekonomik kayıplar da
yaşanıyor. Uzmanlar, 2025 yılına
kadar hastalıklar nedeniyle dünya
ekonomilerinin kaybının 7 trilyon
dolar civarında olacağını tahmin
ediyorlar.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
26
Antibiyotik: Nasıl
ve neden kullanılır
Özlem Boztepe
Antibiyotik ilaçlarının yanlış
kullanılması şu an dünyada en büyük
sağlık sorunlarından birisi. Bu hatalardan en büyüğü antibiyotiğin yanlış
hastalıklarda veya enfeksiyonlarda
kullanılması ve genelde gerektiği gibi
kullanılmaması, özellikle gerektiğinden
daha çabuk durdurulması.
Antibiyotik nelere kullanılır?
Antibiyotik sadece bakteri enfeksiyonlarına
kullanılabilir. Grip, üşütme gibi hastalıklarda kesinlikle kullanılmaması gerekiyor, çünkü hem hiç
bir faydası olmuyor, hem de zarar veriyor. Bunu
anlamak için ilk başta virüs ve bakterinin çok farklı
olduklarını anlamalısınız. Aşağıdaki resimlerde size
en tipik virüs ve bakteri resimleriyle bu farkları anlatmak istiyorum, fakat unutmayın ki bakterilerin
ve virüslerin bile kendi aralarında büyük farkları
var. Bu farklardan en önemlisi, genelde bakteriler
yaşayan, canlı hücreler, virüsler ise yaşamaları için
kendilerine insan veya hayvan gibi ev sahibi bulup,
bunların hücrelerine girdikten sonra çoğalmaya
başlıyorlar.
Tipik bir bakteri hücresi
Antibiyotikler özellikle bakterileri durdurmak veya
öldürmek için üretilir. Antibiyotiklerin arasında da
farklar var. Bazı antibiyotikler bakterinin hücre
duvarını bozarak bakteriyi öldürür, bazıları ise
direk bakteri hücresinin içindeki DNA’yı hedefleyip bunu bozar ve bakteri kopya yapamaz, yani
üreyemez ve ölür.
Virüs hücresi değişik şekilde ve değişik maddeler
ve proteinlerden yapıldığı için bakteriyi hedef alan
antibiyotikler etkisiz kalır ve tam tersi antibiyotiği
gereksiz kullanmakla vücudunuza zarar verirsiniz.
Özellikle bazı insanlar antibiyotiği yanlışlıkla gribi
tedavi etmek için kullanmak istiyor, fakat grip bakteri değil virüs hücrelerinden oluşan bir hastalıktır.
Antibiyotik nasıl kullanılır?
Yukarıda da anlattığım gibi, antibiyotik sadece
bakteri enfeksiyonlarına kullanılır, mesela zatürre.
Antibiyotik doktor tarafından reçeteyle alınması
ve doktorun tarif ettiği gibi kullanılması gerekiyor.
Bazı antibiyotiklerin birkaç gün, bazılarının ise
birkaç hafta kullanılması gerekir. Bunun yanı sıra
antibiyotikler değişik sınıflarda üretilir; bazıları dar
spektrüm, yani bir veya az çeşit bakteriyi öldürür,
bazıları ise geniş spektrüm, yani bir sürü değişik
tür bakteriyi öldürür. Bunu en iyi bilen doktorunuz
olacaktır ve lütfen reçeteyi tam olduğu gibi kullanın.
ABD’de yapılan yeni bir araştırma, sigara
tiryakilerinin basit bir kan testi ile sigarayı
daha kolay hangi yolla bırakabileceklerini
bulabileceklerini ortaya koydu.
Antibiyotiğin zararları nedir?
Antibiyotik
virüsten
oluşan
hastalıklarda kullanılırsa, kendiliğinden
gidecek ufak hastalıklara kullanılırsa ve
gerektiğinden eksik veya fazla kullanılırsa
vücuda zarar verir. Yanlış kullanımda
bakteriler kendilerini (mesela DNA’larını
veya şekillerini) değiştirirler ve antibiyotikler bu bakterileri artık öldüremez, yani
antibiyotik etkisiz kalır. Buna kısaca antibiyotik rezistansı veya direnci denilir.
Antibiyotik rezistansı/
direnci neden önemli?
Tipik bir virüs hücresi
Kan Testi
İle Sigarayı
Daha Kolay
Bırakmanın
Yolları Tespit
Edilebilecek
Vücudunuz bazı antibiyotiklere karşı
direnç (resiztans) kurmuşsa, bu demektir
ki bu antibiyotiklerin sizde olan enfeksiyona hiçbir etkisi yoktur. Enfeksiyon yapan
bakteri öldürülmezse, enfeksiyon dağılıp
vücudunuza büyük zarar verebilir. Bunun
diğer önemli noktası da şu: ilaç şirketleri
en son antibiyotik ilacını 1980’lerde piyasaya çıkardı, yani o zamandan bu yana beri piyasaya yeni bir çeşit antibiyotik konulmadı. Elimizde olan antibiyotikleri dikkatli kullanmayıp,
bakteriler direnç yaparsa, bir
gün tedavisiz kalıp enfeksiyonlar büyük hastalıklarla
ve ölümle sonuçlanabilir. Bu
Dünya Sağlık Örgütünün en
büyük korkularından birisi ve
bu yüzden dikkat ettiyseniz
son yıllarda doktorlar gerekmedikçe antibiyotik tavsiye etmiyorlar. Lütfen antibiyotikleri
gerektiği gibi, doktor tavsiyesiyle kullanın.
Yapılan kan testi ile kişinin
vücudunun nikotini hangi hızda parçaladığı tespit edebiliyor
ve böylece kişiye özel sigarayı
bırakma yöntemi geliştirilebiliyor.
İstatistiklere göre tiryakilerin
yüzde 60›ı sigarayı bırakma
denemelerinde ilk haftanın
sonunda
yeniden
içmeye
başlıyor.
Pensilvanya Üniversitesi’nden araştırmacılar, farklı sigara
bırakma programları uygulayan
1240 kişi ile çalıştı ve her bir
katılımcıya kan testi yaparak
vücutlarının nikotini hangi hızda parçaladığını belirledi.
Katılımcılar sigarayı bırakmak için nikotin bandı desteği,
vareniklin isimli bir ilaç ya da
plasebo kullanuyordu.
Nikotini normal bir hızda
parçalayan kişilerde nikotin
bandı yerine vareniklin ilacı
daha başarılı sonuçlar verdi.
Nikotini daha yavaş parçalayan kişilerde ise hangi metodu kullanırlarsa kullansınlar
sigarayı bırakmak konusunda
daha fazla şansları vardı ancak
vareniklin isimli ilacın yan et-
kilerine daha fazla maruz kalıyorlardı.
Reçete ile satılan bu ilacın
yan etkileri arasında depresyon
riski ve intihar eğilimi de bulunuyor.
Araştırmanın tüm katılımcılarına psikolojik destek de sağlandı.
Araştırma ekibinden Profesör Caryn Lerman, kan testinin
kullanımı ile başarıya ulşama
şansının büyük olabileceğini
söylüyor.
Lerman “Normal nikotin metabozlimasına sahip bazı insanlar için nikotin bantları ile (sigarayı bırakma) olasılıkları düşük
olabiliyor ama ilacı alırlarsa bu
olasılık iki katına çıkıyor; metabolizması daha da yavaş olan
üçüncü bir grup içinse bantlar
en iyi çözüm olabilir” diyor.
Nikotinin vücutta hangi hızda parçalarına ayrıldığını ölçen
kan testi henüz sadece laboratuvarlarda araştırma amaçlı
olarak kullanılıyor. Ama bilim
insanların testin geniş kullanım
için kolayca hazır hale getirilebileceğini söylüyor.
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
27
YÜCEL KAYIRAN ŞİİRİ
Berfin Yüce
Çocuklukta açılan yaralar
kırkından sonra kanıyor.
Oya Uysal- Kimselerin Akşamı
Çocukluk gibi bir şey bu Gökyüzü.
Hiç bir yere gitmiyor.
Edip Cansever
‘Son Akşam Yemeği’ adlı son şiir
kitabının yazarı Yücel Kayıran, 1964
yılında Adana doğumlu. Afşin Lisesi
mezunu. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat fakültesi Felsefe bölümünden
mezun oldu. İlk Şiiri 1987’de Yaba
Öykü dergisinde yayınlandı. ‘Hayaline
Firar Edemeyenlerin Efsunu’, ‘Beni
Hiç Göremezsin’, ‘Çalgın’, önceki
yayınlanan üç şiir kitabı. Felsefi Şiir
ve Kritiğin Toprağında, oluşturmaya
çalıştığı akımın altyapı çalışmaları.
Kendi imgesi ile söylenirse; hepsi ‘sessizlikle karşılandı’, karşılanıyor.
Felsefi şiir bugünlerde ikinci baskısını
yaptı. Ses yükselir mi?, Bilinmez.
‘Ayş-i Dehruz’ ile başlayan, ‘Ronin’
ile son bulan, kitap oldukça boyutlu,
bir başlandığında kesinlikle bitmiyor. Çocukluk gibi, günlük ve yeniden
yeniden okunuyor. Ayş-i dehruz, aslında
on günlük, herhalde üç günlük denmesi
kısalığından. Ronin, savaşçı grubunu kaybetmiş,
yalnız, çaresiz samuray demek, buradan gideceğin
imgeye kadar gidebilirsin. Tabi ilk başlangıca kadar.
Bu ise başta coğrafyanın çocukluğu oluyor. ’Yort
Savul’ veya ‘Yokuş Yola’ kadar inilebilir.
‘Ama bu çocukluk ne kadar uzun sürdü’
Yücel Kayıran nerdeyse bütün kitaplarında
geçmişinin izni , yada Ortadoğu’da herkesin
geçmişinin izini her kelimesi bir iç krater olan
yaklaşımla anlatıyor. Hepsinde var.
‘Bir diktatörün dönemine geldik
Gövdemizin içinden benzimize çıkmak
Sokağa çıkma yasağını ediyor gibiidi..’
‘küçükken elimden kaçırdığım balondum
Bilmiyordum gökyüzünde ne olacağını’
‘hangi-ben ister ağır ağır kendi varlığının
sonuna deriyi kaldırmış dizindeki yarayla
oynuyor içimdeki oğlan’
Her imge bir yaranın derinliğinin sızısı gibi.
Hiç kendisinden uzaklaşmayan, her zaman dönüp
gelen bir acı hissediliyor. Bu his dize dize okuyucuya geçiyor. Bu yüzden kitap sürekli bırakılarak
okunuyor. Değilse acı artıyor. Bölgenin acısı insana,
insanın acısı bölgeye geçiyor. Belki uzak durmak en
iyisi diye düşünebilir insan.
‘Natura Naturata’ şiirinden;
‘Okudukça geriye doğru ilerliyordu kitap’
Dediğinde sözün mü doruğuna geliniyor. Yücel
in şiiri hem de çok içerden , hem de kayıplardan ses
getiriyor. Bir şiirde imge bu kadar derin ve boyutlu
kullanılır. Öylesine vurucu ki, hissi bir kaç biçimde
duyumsayabiliyorsunuz. Bütün eserlerinde olan imgeler , son kitabında, daha bir imbikten geçirilmiş
haliyle karşımıza çıkıyor.
Arapça okuma herhalde en iyi böyle anlatılır.
Kendisinden çıkan ama şahsında bütün
dünyayı dolaşan bir şiiri var, Arap yarımadasından
Spinoza’ya, oradan Güney yerlilerine uzanıyor. Yerelde epey soluklanıyor. Felsefi Şiir denemesinde
şiirde felsefe veya felsefe ile şiir akımı üzerinde
çalıştı, ama gereken yere ulaşmadığı, üzerinde gereken çalışmanın derinliğine ulaşılmadığı anlaşılyor.
Yarım kalmış gibi görünüyor. Kendi şiirinde her anlamda hissedilse de eksik bir tartışma olarak duruyor. Geliştirilmeyi bekliyor. Oysa içinde her bilgiyi
barındırıyor. Halk ezgileri de var, Marx da var. Ancak bu tarz bu iki kullanımı , rahatsızlık vermeden
sonuçlandırabilir. Yücel’in şiirinde , ’Tahra’yı da,
Heraklitus’u da görebilir ve hiç rahatsız olmazsınız.
‘Latince değildi , Anneannemin dili... Elbettteki ben dili.. yenilmiş yaprak dili’
‘Ayakları bitişik
Sanki elleri..
Tahrayla kesilmek istenmiş bileklerinden
-Sanki’
‘Büyüyemedim hiç.. Kardeşimi koruyamadığım
yaşımda kaldım’
‘Zeki ve ihtiyatli olmak gerekir’ der ya Urfalı
Tutku yönetir idi bizi yenilgiden önce ama
Yoksa bizi mi anlatıyor, dilsiz kalmışları, dilsiz
bırakılmışları. Anneannemizin gizlice konuştuğu ve
taşıyarak koruduğu bir ‘yerimi’ anlatıyor. Bütün bir
tarihi gizlice koruyarak, taşıyarak, bugüne getirmiş,
geçmişi mi anlatıyor? Söz buradan bitip, bilinen
tarih mi başlıyor?
‘Bıraktı yerini içimdeki kitap silinmez bir
yara izine’
Son dize bittiğinde, daha yazılacak bir şey kaldı
mı diye düşünüyor insan!
28
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
Sudoku Zor
Sudoku Basit
KARİKATÜRLER
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
29
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
£10
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
YETER
CLEANİNG
DRİVİNG LAND
ŞOFÖR OKULU
Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
İşyerleri ve Evler itina
ile temizlenir.
07803506942
07909539577
Erken test günü alınır
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
ALTUN
CLEANING
SERVICES
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
Hurdar Hand
Crafts
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
31
Bu sayfada
£30
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Stoke
Newington’da
Satılık
Restoran
Süper Ocakbaşı
Senelik Kira: £17,000
Senelik Rates: £8,000
Haftalık Taking: £12,000-£12,500
Ciddi Alıcılar Arasın
İrtibat: Ali 07456 634 334
Sinema Atölyesi
Yazar-Yönetmen Mizgin Müjde Arslan yönetiminde temel
sinema, kısa film yapım atölyesi 5’er kişilik sınıflarda
Blue Arts’ın Stoke Newington’daki stüdyosunda devam
etmektedir. Haftaiçi akşam ve haftasonu sınıfları, Londra
dışında yaşayanlar için de Skype üzeri özel ders seçeneği
bulunmaktadır.
Daha fazla bilgi için: 07947 890 579
www.blueartscourses.com
O.B
PHOTOGRAPHY
Düğün, Sünnet, Nişan, Özel Parti
ve Organizasyonlarınızda Fotoğraf
Çekimi Yapılır.
0744 6894 480
SOUTHBURY LAUNDRETTE
Self Service Laundry
Service Wash
İroning Service
020 8804 3725
467 Southbury Road, Enfield EN3 4HX
Located between Tesco and Southbury station
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
Aborî û Ekolojiya Heyî
9
Ger bi vî awayî berdewam bike wê ne
tenê civak, di heman demê de xweza jî
tine bibe. Di destên civakê de aborî, li
gorî pêwîstiyan bû û bi xwezayê re li
ser bingehê hevsengiyekê û dostane bû.
Gelo çi çêbû ku di destê desthilatdaran
de vegeriya çekekî wiha yê rûxandinê?
Bêguman ev yek bi cewherê pergala
dewletparêz ve girêdayî ye. Rêber APO
polîtîkaya aboriyê ya dewletan wekî “bi
birçîbûnê terbiyekirin” nirxand. Mirovan birçî bihêle, qetek nan dirêj bike,
karekî kêm mûçe bide, heya dawiyê ji
xwe re bike xizmetkar! Ji bo pejirandin
û nepejirandina vê yekê mirov azad in!
Ger nepejirîne wê her tim birçî bimîne.
Ji ber ku kesekî ji milyonan betal dê
cihê wî dagire.
ŞOREŞA ZANISTÊ(!)
ERDAL ÊLIH / A.Welat
Aborî pêdiviyeke civakî ye û
xebatek e ku bi civakê re bi
awayekî hevbeş tê pêşxistin
û parvekirin. Lê kapîtalîzm
ligel derfetên afirandina
pîşesaziyê jî bûye sedema
hemû nebaşiyan
Dagirkeriya herî xeter û bi encam,
rêbaza dagirkeriya aboriyê ye ku civakbûn û xweseriyê belav dike. Ger dagirkeriya aboriyê were biserxistin, dê civak
were hilweşandin û ji civakbûnê were
derxistin. Ev jî tê wateya ku civak hatiye
fetisandin û bê bêhn hatiye hiştin. Beralîkirina civakake wisa dê hêsan bibe.
Civaka ku li ser amûrên hilberandin û
bazarên xwe kontrola xwe winda kiriye,
ne gengaz e ku bi awayekî azad jiyana
xwe bidomîne. Şerteke bingehîn a bi
awayekî azad domandina jiyana xwe,
xwediyê aboriya xweser bûn e. Dema
em civaka kurdan û tevahiya civakên ku
hatine mêtingehkirin temaşe dikin, ji bo
aboriyê tu tişt ji wan re nehêla ne.Pêwîst
e aboriya ku xwedî ev qas girîngiyekî
mezin, rast were pênasekirin. Pergalên
Dewletparêz, bi taybetî jî pergalên
dewletparêz ên kapîtalîst xwe mîna
pêşkeşvanên sereke yên aboriyê didin
nîşandan. Rewşekî wisa didin avakirin
ku ger aboriya kapîtalîst nebe, parastina
mirovahiyê, tîmarkirin û pêşxistina wan
dê ne gengaz be. Di rastiya xwe de pergala kapîtalîzmê pergaleke şêlankariyê
ya ku aboriyê talan dike û wekî amûra
desthilatdariya xwe bi kar tîne ye.
DOMANDINA JIYANÊ
Ji bo domandina jiyanê yek ji sê
qanûnên ku nebe nabe jî tîmarbûn
e. Rêber APO di warê aboriyê de ku
dibêje: “Bi awayekî giştî, mirov dikare ekonomiyê weke xebata dabînkirina pêdiviyên madî yên civakê û weke
îfadekirina sazûmanî û qanûna wê rave
bike; di çarçoveyeke tengtir de mirov
dikare weke pevguhertina pêdiviyên
madî bi rêya bazarekê pênase bike.”
Têgeha ekonomiyê ji peyva Ekonomos hatiye afirandin. Jêderk ekonomos
e. Ev jî tê wateya ‘qanûna mal û malbatê. Qanûna mal jinê bi bîr dixe. Ango
xebatên aborî xebatên ku girêdayî jinê
ne û pêwîst e li gorî xwezaya jinê bên
domandin. Şoreşa çandiniyê, lawirvanî li erdnîgariya qedîm a Kurdistanê
hatiye pêkanîn. Warê sereke yê ku berhema zêde lê hatî pêşxistin, geşdariya
civakî hatiye bilindkirin e. Ango welatê
mader ê aboriyê ye. Lê di rojame de
warek e ku aborî lê tê qetilkirin. Ev gelê
kevn bi gotina Rêber APO “li welatê
nanê bê nan” hatiye hiştin.
ŞOREŞA NEOLÎTÎKÊ
Bi Şoreşa Neolîtîkê ya ku li erdnîgariya
pîroz a Mezopotamyayê hatiye jiyîn re,
di serî de destkeftiyên aborî, berhemên
zêde, tevahiya destkeftiyên civakî, bi
destê komek teng û biçûk ên ku ji hembêza civakê derketî û bi demê re, li ser
civakê, desthilatdarbûnê, çînbûnê û
dewletbûyînê pêş xistine, kom bûye.
Ev, dîroka serberjêr çûyîn û qetilkirina
nirxên civakî ye. Tunekirina aboriyê bi
mezinbûna desthilatdariyê ve girêdayî,
her roja borî zêdetir bûye. Di serdema
fînans kapîtal de gihîştiye asta herî jor
a tinekirin û rûxandinê. Bi pêşxistina
birçîbûn û bêkariyê, di bin navê aboriya
şer û parastinê de amûrên tinekirinê yên
ku pêşxistine û vê yekê wekî xebateke
bingehîn a aboriyê dîtin, tenê qezenc-kar
esas girtin û bi paşguhkirina pêdiviyên
bingehîn yên civakê, xirapkirina hawirdor û xwezayê û hwd. dide diyarkirin ku
aboriya sîstema kapîtalîzmê li hemberî
xwezayê, civakê û mirovahiyê ye. Ev
sîstem, bi xebatên xwe yên polîtîk aboriya rojanê, civak xistiye rewşek wisa
ku nefikire û ji bilî ji sîstemê re xebitînê
ti karên din neke
NETEWE DEWLET
Netewe dewleta xwe, bi nijadperestiyê, bi perwerdeyê piroz kiriye û
xwe spartina vê hêza xwedayî ve heya
tevahiya rehên civakê mêtingeriya
xwe ya aboriyê pêş xistiye û ev pergala şêlandinê rewa kiriye. Pêwîst e
çavkaniyên vê dirîndeyê bên hişkirin.
Taybet bi şoreşa zanist-teknîkê bi
pîşesazbûneke lez kapasîteya hilberînê
pir zêde bûye. Kapîtalîzma ku vê yekê
wekî endûstriyalîzmê dinirxîne, bi giştî
desteserkirina bazaran re tenê sûdgirtin
kiriye armanc û tu tişt nehêla ye ku nebe
mijara kirîn û firotinê. Bi hêrsa sûda
zêde tevahiya xweza jî kiriye dijberê
xwe. Di xwezayê de ti şûnek nehêla ye
ku xûsar pê negihandibe. Ji bo karanîna erdê, daristanên hatî şewitandin,
bermahiyên dîrokî yên hezaran salan, daristan, erdên çandiniyê, gund û
navçe di bin avên bendavan de hiştin.
Bi avahiyên pîşesaziyê yên ku hawirdorê qirêj û gemar dikin, her wiha ji
gazên egzozê heya digihe deodorantan
gazên ku tebeqaya ozonê kun dikin, bi
kanzeyan qulqulîkirina derdor, bi avên
pîs qirêjkirina avên vexwarinê, çeman
û rûbaran û hwd. tenê ne qadeke teng,
bi mirovan, şînatiyan, lawiran ango
tevahiya tiştên zindî û ne zindî xweza
di bin êrîşekî mezin de ye. Êdî bi qasî
ku ekolojî nekare vana hilgire, dibin
êrîşekî giran de ye. Dibe ku ba, bahoz,
tsûnamî û erdhejên dawî yên ku têne jiyankirin perpitînên dawî yên xweparastina xwezayê bin.
ÊRÎŞÊN LI SER XWEZAYÊ
Êrîşên ku li hemberî xwezayê têne
kirin, pêwîste ne tenê wekî ku li hemberî xwezayê têne kirin bên dîtin. Civak
bi xwe beşeke xwezayê ye, heta zaroka
wê ye. Di navbera wan de girêdaneke
ku nayê qetandin heye. Tevahiya êrîşen
ku berê xwe didin xwezayê di heman
demê de li hemberî civake têne kirin.
Endustriyalîzm bi çavsoriya hêrsa
sûd-diravan (pereyan), xwe ji tu êrîşan
nade paş. Her roj bi hîn pirtir pêşxistina
endustriyalîzmê ji bo sûda zêdetir hîn
pitir şer û aloziyan derdixe, bi leyîstokên borsayê, bi banqeyê ango bi kapîtala fînans re aboriya ji pereyan pere
qezanckirinê pêş dixe.
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
8
Encamnameya Meclîsa Ezidiyên
Bakurê Kurdistan hat aşkerakirin
Parêzerê malbata Dînk: ‘Heta
ku berpirsyariya tevdeyî neyê
dîtin doz naqede’
Parêzerê Malbata Dînk Hakan Bakircioglû diyar kir ku berpirsyariya Emniyetên Trabzon, Stenbol, MÎT, Fermandariya Jendermeyan a
Trabzonê, Serokatiya Îstîxbaratê ya Emniyetê û Walîtiya Stenbolê di
vê cînayetê de heye û destnîşan kir, ku heta ev neyê dîtin û gilîname li
gorî wê neyê amadekirin wê doz neqede.
Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê diyar kir civakek bê rêxistin
wê her tim di xeteriyê de bijî, xweparastin bi bawerî, naskirina xwe û axa xwe, û hezkirina
civaka xwe dest pê dike, jiyaneke
azad tenê bi rêxistinî dibe û got,
“Em Êzidî êdî bi rêxistinî bibin
parçeyekî zindî yê Kurdistanê.
hemû saziyên me, meclîsên me û banga me ya
ji bo jiyaneke xweser destek bidin. Parastin û
Meclîs parçeyên esasî ne. Wekî din em bang li
raya giştî dikin, alikariya humaniter bê şert û
behndan amade bikin. Divê Femana 73’yemîn a
li hemberî Êzidiyan wek Ferman di raya giştî û
nawneteweyî de bê qebûl û îlankirin.
Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê encamnameya civîna xwe ya îro ya li avahiya Kongreya Civaka Demokratîk aşkera kir.
Em carek din spasdariya xwe ji bo nameya ku
Rêberê Gelê Kurd Birêz Abdullah Öcalan ji bo
civaka Êzidî şandibû dikin. Êzidî di çarçoveya
tevgera azadiya gelên Kurdistanê bûn parçeyekî
vê axa piroz. Em hêviya azadiya Birêz Ocalan
dikin.
Meclîsa Êzidiyan da xuyakirin ku ev bû demek ku Êzidiyên Bakurê Kurdistanê amadekariyên avakirina Meclîsa xwe dikin û wiha dewam
kir, “
Xebat gihaştin asta îlankirina Meclîsê. 18’ê
Çileya 2015’an em li Amedê kom bûn. Meclîsa
me ji 29 mirovan pêk tê ku ji heremên cuda yên
Bakurê Kurdistanê ne.”
Raya giştî bê dizane ku 3’ê Tebaxa 2014’an
hemberî gelê Şengal fermaneke giran ji aliyê
çeteyên DAIŞ hat meşandin û hê dimeşe. Ji
hezaran Êzidî hatin qetil kirin, bi sed hezaran
Êzidî ji cih û warên xwe koçber bûne. Bi hezaran
jin û keçen Êzidî iro di destên çeteyan de ne û
tên firotin. Em dizanin ku êrîşa Şengalê ya di
dîroka me de ya herî mezin û giran e, ne tenê
çeteyên DAIŞ berpirsyarin, lê bele hemû hêzên
ku alîkarî didin. Ji bo xwedîderketineke mezin bi taybetî li
Bakur û Rojavayê Kurdistanê em spasdariya
hemû gelê xwe û hemû berpirsyarên wargehên
Şengaliyan dikin. Ji ber ku ziyaretên mezin wek Ziyareta
Çilmêra û Ziyareta Şerfedîn li Şengalê ne û ji ber
ku hejmara Êzidiyan yên herî zede li Şengalê dijîn, hebûn an tinebûna Şengal tê maneya hebûn
an tinebûna Êzidiyan û bi vê tê maneya hebûn
an tinebûna dewlemendiya û yekîtiya Kurd û
Kurdistanê. Em bang li hemû Êzidiyan dikin li
axa xwe ya pîroz li Şengalê xwedî derkevin. Em
piştgiriyê didin hemû saziyên Şengalê ku parastina ol, axa xwe û hebûna xwe dikin.
Em bi dilekî germ parastinên Şengalê û
Kobanê, têkoşîna ji bo jiyaneke azad û bi taybetî avakirina Meclîsa Şengalê ya demkî pîroz
û silav dikin. Û bejna xwe li ber hemû şervanên
azadiyê û hemû şehîdan ditewînin.
Civakek bê rêxistin wê her tim di xeteriyê
de bijî. Xweparastin bi bawerî, naskirina xwe û
axa xwe, û hezkirina civaka xwe destpê dike. Jiyaneke azad tenê bi rêxistinî dibe. Em Êzidî êdî
bi rêxistinî bibin parçeyekî zindî yê Kurdistanê.
Banga me li raya giştî û hemû saziyên
nawneteweyî ew e ku piştgiriyê bidin jiyaneke
Azad: Wek prensibek demokrasî û xwezayî bila
Ji bo Êzidiyên ku îro li Ewropayê û bi giştî
dervahî welat dijîn banga me ew e ku piştgiriyê
bidin hemû saziyên me li welat. Da ku em karibin ol û çanda xwe biparêzin, bila ev vegerin ser
axa xwe ya pîroz.
DESTÛR – RÊBAZÊN KAR Û XEBAT
Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê ji
29 kesan pêk tê. Bi hindikayî 40% jin in. Endam
ji heremên cuda yê Bakurê Kurdistanê ne. Ev 29
endam ji aliyê komîsyonên Êzidiyan yên herêmî
serê salê tên delegekirin û ji bo salekê xizmeta
civaka xwe dikin.
Bingeha Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê sê komîsyonên heremî ne: a) Wêranşar, b)
Êlih û Amed, c) Mêrdîn. Nûnertiya her gundê
Êzidiyan di nav van komîsyonan de tê kirin. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê dibe endamê KCD (DTK). Her wiha Meclîsa Êzidiyen
Bakurê Kurdistanê yên têkîliyên xwe bi Federasyona Komelên Êzidiyan li Ewropayê xurt bike,
û ev Federasyon wê bi her awayî alîkarî bide.
Ji bo koordînasyona kar û xebata Meclîsa
Êzidiyên Bakurê Kurdistanê heta bihara 2015’an
li Amedê ofîsa koordînasyonê tê vekirin.
Her 3 komîsyonên heremî her dawiya mehê
civînên xwe yên hevbeş li dar dixin. Her sersal
plansaziya xwe ya salê dikin. Endamên Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê her 3 meh civîna xwe li dar dixe. Rêveberî
cihê civînê zelal dike. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê ji 5
komîsyonan pêk tê: Civak û Teknîkî, Ol û Ziyaret, Jin, Şengal, Hiqûq û Pirsgirêkên Erd û
Gundên Êzidiyan Her komîsyon berdevkek hildibijêre.
Rêveberiya Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê ji 6 kesan pêk tê: 5 berdevkên komîsyonan û nûnereke Federasyona Komelên Êzidiyan.
Meclîsa me ji bo gelê me yê ji Başûrê Kurdistanê (Şengal, Welat Şex) vekiriye.
Cejnên Êzidiyan wê bi tevahî bên pîrozkirin.
Rojên Fermanan wê bên şermezarkirin û kesên
şehîd tên bibîranîn.
Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê dikare di civînên xwe de rêbazên kar û xebat
biguherîne.”
Parêzerê Malbata Dînk Hakan Bakircioglû, pêvajoya cînayeta Dînk, berpirsyariya saziyan û rêveçûna dadgeriyê ji ANF’ê
re nirxand.
Bakircioglû da xuyakirin, ku wan ji destpêkê ev ragihandine ku wezîfedarên dewletê di vê cînayetê de xwedî berpirsyariyeke tevdeyî ne û destnîşan kir, ku ji 17’ê
Sibata 2006’an û pê ve haya wezîfedarên
li Emniyeta Bajarê Trabzonê, Midûriyeta
Emniyetê ya Bajarê Stenbolê û Serokatiya
Daîreya Îstîxbaratê ya Midûriyeta Emniyetê vê cînayetê hebûn.
Bakircioglû diyar kir ku di 15’ê Sibata
2006’an de, wezîfedarên Emniyetê yên Bajarê Trabzonê qeyd kirine ku Hrant Dînk
wê ji aliyê Yasîn Hayal ve were qetilkirin,
Hayal biryara vê yekê daye û xwedî hêza
pêkanîna vê biryarê ye. Bakircioglû da zanîn, ku wezîfedarên
di vê derbarê rapor amade kirine, di 17’ê
Sibata 2006’an de agahî dane hem Serokatiya Daîreya Îstîxbaratê, hem jî wezîfedarên li Midûriyeta Emniyetê ya Bajarê
Stenbolê û got, “Lewma ev her sê sazî, ji 15
û 17’ê Sibata 2006’an û pê ve xwedî agahiya qetilkirina Hrant Dînk bûn. Coşkûn
Înce yek ji kesên agahî daye jendermeyê
û vî kesî ji wezîfedarên Midûriyeta Şaxê
Îstîxbaratê ya Fermandariya Jendermeyan
a Trabzonê re ku bi wan re di nava têkiliyê de bû ragihandiye, ku bi Yasîn Hayal
re hevdîtin kiriye, Yasîn Hayal jê re gotiye
ku plana kuştina Hrant Dînk amade kiriye,
aniye ziman ku Hayal di vê cînayetê de
biryar e, çûye Stenbolê û hatiye, li derdora rojnameya Agos û mala Hrant de keşif
kiriye, krokî amade kiriye û hewl daye çekê
bibîne.”
‘HEMÛYAN DIZANÎBÛN,
HEMÛ BERPIRSYAR IN’
Bakircioglû da xuyakirin ku wezîfedarên
Fermandariya Jendermeyan a Bajarê Trabzonê jî, piştî rojekê di civîna îstîxbaratê
de ku Serheng Alî Oz, serdar û serpel jî
lê amade bûn nirxandine û got, “Lewma
wezîfedarên Fermandariya Jendermeyan
a Bajarê Trabzonê herî dereng di Tîrmeha
2006’an de bûne xwedî agahiya cînayetê. Ji sala 2004’an û pê ve li dijî Hrant
Dînk doz hatine vekirin, li ber rojnameya
Agosê çalakî hatine lidarxistin, der heqê
Hrant Dînk de gelek nûçeyên neyînî, nivîs
hatine nivîsandin, di dozên Hrant Dînk lê
dihat darizandin de li ber edliyeyê çalakî
hatin lidarxistin û li nava avahiya edliyeyê êrîşa fîzîkî rû dan. Ev hemû bûyer û
qewimîn bi agahdariya wezîfedarên ewlekariyê û îstîxbaratê rû dan. Qanûn zelal e;
wezîfedarên Walîtiya Stenbolê, wezîfedarên Midûriyeta Emniyetê ya Bajarê Stenbolê neçar in tedbîrê bigirin, MÎT neçar e
tedbîrên parastinê bigire, Haya Emniyet û
Fermandariya Jendermeyan a Trabzonê ji
cînayetê heye, lewma neçarin beriya cînayetê li hemberî rêxistinê operasyonê bikin
lê kirin. Wezîfedarên Serokatiya Daîreya
Îstîxbaratê jî tedbîrên parastinê û pêkanîna
operasyonê organîze nekiriye. Ji ber vê
yekê berpirsyariyeke tevdeyî heye.”
Bakircioglû anî ziman ku berpirsyariyeke tevdeyî ya wezîfedarên dewletê di vê
cînayetê de heye û diyar kir ku divê gilînameya bê amadekirin jî, bi esasgirtina
xala 83’an a TCK re, divê der heqê van
hemû berpirsyaran de bê amadekirin. Bakircioglû got, “Eger gilîname li gorî
vê berpirsyariya tevdeyî bê amadekirin û
hemû wezîfedarên saziyên mijara gotinê
bigire nava xwe, hingî wê daxwaza me
bicih were. Lê eger gilîname bi vî rengî
neyê amadekirin, hingî wê gilînameyeke
kêm be û ji nîqaşê re vekirî be.”
Bakircioglû da xuyakirin ku hînê gumanbarên îfadeya wan nehatine girtin, hînê
delîlên ku tê xwestin lê ne di nava dosyayê
de ne hene û got, “Piştî ev temam bûn, ez
bawerim wê di demeke kurt de gilîname bê
amadekirin.”
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
7
‘Xwestin zimanê aştiyê bikujin’
Hrant ji bo dadê” “Qatil dewlet wê
hesab bide” heta ber Rojnameya Agosê
berdewam kir. Pankarta “Em li vir in
Ahpaig, sala 8’emîn” hate daliqandin.
Li ber Rojnameya Agosê jî pankarta
“Rûbirû werin! Bi Hrant re bi qirkirinê
re” hate daliqandin û wêneyên Dînk,
qurnefîlên sor li qadê hatin danîn û find
hatin pêxistin. Merasîmê bi rêzgirtinê
destpê kir.
Di 8’emîn salvegera qetilkirina Hrant Dînk de nivîskar
Murathan Mungan axivî û wiha got: “8 sal derbas
bûn. Zarokên ku wê salê hatin dinê diaxivin, xwendin
û nivîsandin fêr bûn. Lê cenazeyê Hrant Dînk wekî
cînayetekî ku rastiya wî nehatiye ronîkirin hê jî li ser
vê pêyarêyê disekine. Êşa hemû edaletên ku cihê xwe
nedîtiye di dilan de lê dide û wijdanê mê diêşîne. Hrant
Dînk her roj li ser vê pêyarêyê tê kuştin.”
Gerînendeyê Giştî yê Rojnameya
Agosê Hrant Dînk di 8’emîn salvegera
qetilkirina xwe de ji aliyê deh hezaran
kesan ve li ber Rojnameya Agosê hate
bibîranîn. Meşê li ber Otela Dîvanê
destpê kir û girse bi dirûşmên “Ji bo
Piştre Nivîskar Murathan Mungan
axivî. Mungan bi nivîsa xwe ya piştî
qetilkirina Dînk a ser navê “Li pişt
cînayetê rêxistina herî mezin” beşek
xwend. Mungan wiha got: “Li vî welatî
yên tên kuştin, qetilkirin ji bo ku em
li pey wan çend gotinên din jî bibêjin
hatin qetilkirin.” Mungon nirxandina
“Îktîdarên pêkûtîker dizanin tirs têger e
lê nizanin ku wêrekî jî têger e” kir.
Mungan bibîr xist ku li ser qetilkirina Dînk 8 sal derbas bûye û wiha
axivî: “8 sal derbas bûn. Zarokên ku
wê salê hatin dinê diaxivin, xwendin
û nivîsadin fêr bûn. Lê cenazeyê Hrant
Dînk wekî cînayetekî ku rastiya wî
nehatiye ronîkirin hê jî li ser vê pêyarêyê disekine.” Mungan anî ziman
ku lêgerîna edaletê 8 sal in didome û
wiha berdewam kir: “Em lêgerîna xwe
ya edelatê ev 8 sal in didomînin. Êşa
hemû edaletên ku cihê xwe nedîtiye di
dilan de lê dide û wijdanê mê diêşîne.
Hrant Dînk her roj li ser vê pêyarêyê
tê kuştin.”
‘ÎKTÎDAR TÊN GUHERTIN LÊ…’
Mungan
qatlîamên
Dêrsimê
1938’an, bûyerên 6-8’ê Îlonê, Sêwas û
Roboskî bibîr xist û wiha got: “Rastiya
tarî ya vî welatî ya nayê guhertin her
carê mehkumî dubarekirina heman gotinan dike. Îxtidar tên guhertin lê feraseta navendî ya dewletê naguhere. Dêrsim, 6-7’ê Îlonê, Sêwas; kiryar heman
in. Kesên Roboskî bombebaran kirin,
feraset heman in.” Li ser van gotinên
Mungan dirûşma “Qatil dewlet wê hesab bide” hate pêşwazîkirin.
‘YA BI HRANT RE HATE XWESTIN
BÊ KUŞTIN ZIMANÊ AŞTIYÊ BÛ’
Mungan ê nirxandina “Hrant Dînk
kesekî ku wekheviya gelan bawer kiribû û bi zimanê aştiyê diaxivî bû” kir
wiha got: “Hrant ji bo kîn teze bibe na
ji bo hefizeyan teze bike diaxivî. Bi zimanê wêdetirkirinê nediaxivî. Ji ber vê
yekê Hrant Dînk bi nasnameya Ermen,
bi zimanê xwe dûrî wan bû. Ya ku bi
Hrant re hate xwestin bê kuştin zimanê
aştiyê bû.”
Mungan da zanîn ku beriya ku
Hrant Dînk bê qetilkirin xewna yî ya
herî mezin di navbera Tirkiye û Ermenistanê de vekirina deriyê sînor bû
û wiha dirêjî da axaftina xwe: “Tenê
ne ji bo xwedîderketina bîranînên miri-
FKÊ: Medyaya Başûr dezenformasyonê diafirîne
Federasyona Komeleyên Êzidiyan a Ewropa, nerazîbûn
nîşanî hin navgînên weşanê yên li Başûrê Kurdistanê da
û got, “Helwesta hin kanalên medyaya Başûr a riyakar û
curetkar manîdar e.” Federasyon, xwest di serî de PDK,
tevayî hêzên Kurdistanî helwesta li ber çavan re derbas
bikin.
Federasyona Komeleyên Êzidiyan a
Ewropa (FKÊ), têkildarî berevajîkirinên hin
navgînên weşanê yên li Başûrê Kurdistanê
daxuyaniyeke nivîskî weşand.
‘ÊZIDÎ DIKARIN XWEDÎ LI
PÊŞEROJA XWE DERKEVIN’
FKÊ, di daxuyaniya xwe ya bi sernavê,
“Medyaya Başûr dezenformasyon diafirîne,
berevajî dike û bi awayekî şaş araste dike
got, “Mîna 3’ê Tebaxê çênebûye, fermana
73. pêk nehatiye, bi hezaran mirovên me
bi awayekî hovane nehatine qetilkirin, zar
û zêç û jin nebûne esîrê hovîtiya DAIŞ’ê,
di demên dawî de di hin kanalên medyaya
Başûr de helwesta curetkar û riyakar
manîdar e.”
Di daxuyaniyê de hat diyarkirin ku Êzidî
li ser axa xwe û derveyî welêt li her cihê
dixwazin dikarin civînan pêk bînın, têkildarî pêşeroj û pirsgirêkên xwe nîqaş bikin,
biryaran bigirin û wiha hat got, “Di encam
de di konferansa ku li Çiyayê Şengalê pêk
hat, ji aliyê civaka Êzidiyan ve bi awayekî
demokratîk Meclîseke Êzidiyan hatiye avakirin. Avakirina vê meclîsê ji bo pêşeroja
Êzidiyan gaveke dîrokî ye. Her kes, lê bi
taybet hêzên neteweyî yên Kurd divê ji vê
re bi rêz û hurmet bin, piştgiriyê bidin û pêş
bixin.”
KCD-E: Em tevlî meşên
ji Ocalan re Azadî bibin
KCD-E bang li Kurdên
Ewropa û dostên Kurdan kir ku
bi şîara ‘Ji Abdullah Ocalan re
azadî- Ji Kurdistanê re azadî’ tevlî meşên li Frankfurt, Bern,
Luxemburg û Strasoburgê bibin.
KCD-E’ê da zanîn ku di
16’emîn salvegera Komploya
ku li hemberî Rêberê Gelê
Kurd Abdullah Ocalan pêk
hatiye bi armanca bala raya
giştî bikişînin û daxwaza azadiya Rêberê Gelê Kurd Abdullah
Ocalan carek din bidin bihîstin
1’ê Sibatê li Frankfurtê, 2’yê
Sibatê li Luxemburgê, 4’ê
Sibatê jî li Bernê destpê bikin
û heta Strasbourgê wê pêk bên.
Di daxuyaniyê de hat diyarkirin ku wê 13’ê sibatê li
ber Konseya Ewropayê daxuyaniyek bê dayîn û meş bi dawî
bibe û di çarçoveya kampanyaya îmzeyan de wê îmze 13’ê
Sibatê pêşkêşî Konseya Ewropayê bên kirin.
‘HÊZÊN KURDISTANÎ DIVÊ TÊKOŞÎNA
AZADÎ Û XWESERIYÊ DESTEK BIKIN’
Di daxuyaniyê de hat gotin, ‘Êzidî wê
êdî ji qedereke berî 3’ê Tebaxê re neyên
terkkirin û wê Êzidî pergaleke civakî ya bi
vî rengî qebûl nekin. Têkildarî pêşeroja vê
civakê ti hêz ne xwedî vê rayeyê ku biryarê
bide û divê nebe jî. Divê derfetên ji bo li ser
vê pêşniyarkirin, nîqaşkirin û pêkve tevger
bên afirandin. Êzidî, parçeyek Kurd û Kurdistanê yên parçekirin in û wê wiha bimînin.
Dibe kes nebe sedema ku di navbera Şengal
û di navbera hêzên neteweyî de îxtilaf û pevçûn rû bidin, berevajî divê bibin wesîleya
ku bi hev re tevbigerin û li hember dijmin bi
awayekî hevpar şer bikin.”
FKÊ, xwest di serî de PDK, tevayî hêzên
Kurdistanî helwesta li ber çavan re derbas
bikin û got, “Em bang dikin ku ji bo civaka
Êzidiyan a çandî ya Kurdan e, li hember
hovan biparêzin, di xisûsa destekkirina
têkoşîna wan a ji bo azadî û xweseriyê bi
awayekî hevpar tevbigerin.”
‘Tedawiya Yaşar
Kemal didome’
Alîkarê Serhekîm Prof.
Dr. Şukru Ozturk ku
têkildarî rewşa tenduristiya Nivîskarê navdar
Yaşar Kemal agahî da got
ku tedawî Kemal a li beşa
lezgîn didome.
Alîkarê Serhekîm Prof.Dr.
Şukru Ozturk ê Nexweşxaneya
Fakulteya Tibê ya Zanîngeha
Stenbol, têkildarî rewşa dawî
ya nivîskarê navdar Yaşar
Kemal ê 14’ê Çileyê ji ber
rewşa wî giran bû rakirin
nexweşxaneyê agahiyên dawî
da. Ozturk got ku tedawî Kemal a li beşa lezgîn didome û
wiha dewam kir, “Di rewşa wî
de ti pêşveçûneke neyênî çênebûye.”
Ozturk diyar kir nivîskar li
gor roja destpêkê hê baştir e.
yên me divê xwedî li xewnên wan jî bê
derketin. Vekirina wî deriyê wê bibe
mija ku bi sed sal e li ser çiyayê Araratê rakirin e. Vekirina wî deriyê wê pir
li 2015’an bê.” Mungan bibîr xist ku
salvegera 100’emîn ya qirkirina Ermenan e û ev tişt anî ziman: “Redkirina
qirkirina Ermenan tenêtiya Tirkiyeyê
ya 10 salan e. Divê Tirkiye bi vê rastiyê
re rûbirû were û di bin vê mîrateya tarî
de derkeve.”
‘EM NE KARÎKATURÊ
DEMOKRASIYÊ, WÊ DIXWAZIN’
Mungan di dawiya axaftina xwe de
wiha got: “Li vî welatî demeke cudatiyên civakî tê afirandin. Yên ku dewletê rê ve dibin amîgotiya şîdetê dikin.
Tirkiye gav bi gav ber bi randewuya
Enver Paşa, Talat Paşa ve diçe. Ji ber
vê yekê em kesên ku ev 8 sal in ji bo
Hrant edelatê diqîrin êdî ne karîkatura
demokrasiyê wê dixwazin. Em dixwazin li civakeke ku zarok bi guleyên
dewletê nayên qetilkirin, cudatî ji holê
hatiye rakirin, hemû kes xwedî mafên
wek hev in di nava aştî û biratiyê de
bijîn.”
Piştî bîranînê girse bi hev re xwest
bimeşe Taksîmê lê di ketina qadê de ji
aliyê TOMA û polîsan ve hatin astengkirin. Li ser vê yekê demeke alozî derket û piştî ku polîsan bend rakirin alozî
jî bi dawî bû.
Wezareta Karên
Hundir der barê
Cizîrê daxuyanî da!
Wezareta Karên
Hundir yê Tirkiye
der barê qetilkirina
Nîhat Kazanhan
(12) ku li Cizîrê
hatibû qetilkirin,
daxuyanî da û
hat gotin ‘dibe ku
hinek hêzên ewlehiyê bi qisûr bin.
Wezareta Karên Hundir a Tirkiyeyê der barê
qetilkirina zarokê 12 salî
Nîhat Kazanhan li Cizîrê ji
aliyê polîsan hatibû qetilkirin daxuyaneke nivîskî da.
Di daxuyaniyê de hat gotin ku ji bo lêkolînkirina
mijarê Wezareta Karên
Hundir mufetîş peywirdar
kiriye û li gorî tespîtên
destpêkê yên mufetîşan
dibe ku di bûyeran de polîs
bi qisûr bin.
Midûrê Emniyetê
yê Cizîrê teslîm bû
Midûrê Emniyetê
yê Cizîrê, ku ji ber
kuştina rojnamevan Hrant Dînk der
heqê wî de biryara
girtinê hat dayîn, li
Enqereyê teslîm bû.
Di çarçoveya lêpirsîna der heqê wezîfedarên
cemaweriyê de ji ber
qetilkirina
rojnamevan
Hrant Dînk hat vekirin de,
Midûrê Emniyetê yê Cizîrê
Ercan Demîr ê di 16’ê
Kanûnê de der heqê wî de
biryara girtinê hat dayîn,
li Enqereyê teslîm bû. Hat
ragihandin, ku wê Demîr
bişînin Stenbolê.
Demîr ku di dema
kuştina Dînk de li Midûriyeta Şaxê Îstîxbaratê ya
Trabzonê amîr bû, di 9’ê
Çileyê de çûbû Qesra
Edaletê ya Stenbolê û weke
‘gumanbar’ îfade dabû.
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
6
Senatorê Fransî:
Bila PKK ji ‘lîsteya
terorê’ bê derxistin
Senator Aymerî de Montesquîou têkildarî nîqaşên
ku Fransayê tezkereya der barê êrîşên hewayî
yên li Iraqê dirêj kiriye de axivî û diyar kir ku
ji bo PKK ji ‘lîsteya terorê’ bê derxistin divê
Fransa piştgiriyê bide.
Parlamentoya
Fransayê
tezkereya ku mudaxaleya
Fransayê ya 19’ê Îlonê li Iraqê
dabû destpêkirin dirêj kir.
Senatorê
partiya
rastgir a Yekîtiya Serbixwe û
Demokratîk (UDÎ) Aymerî de
Montesquîou di nîqaşên tezkeriyê de axivî û anî ziman ku
çeteyên DAIŞ’ê li Iraq û Suriyeyê nêzî 200 hezar kîlometre
kare qad dagir kirine.
Senatorê Fransî pêkanîna vê
û Mûsil çawa di rojekê de hat
destgirtin nirxand û bi lêv kir
ku ji bo ewlehiya hundir divê
DAIŞ’ê bê tinekirin.
Senator pirs kir ku hê li ser
xaka Fransayê çend Kouaşî û
Coulîbaly hene û got: “Di vê
mijarê de agahiya me tine. Hejmara cîhadiyan a li Fransayê
di navbera hezar û 1500’î de tê
texmînkirin. Li gorî Kurdên ku
bi wan re şer dikin bêguman ev
hejmar zêde ye.
Ciwanên ku temenê wan di
navbera 18-25’an de diguherin
li dijî DAIŞ’ê bi sempatî ne û
ev ji bo me alarmeke.”
YEKANE HÊZA LI BER
XWE DIDE KURD IN
Senator pirsa ‘Gelo kîjan
hêz li herêmê dikare şer bike?
pirsî û got: “Bi yek gotinê
‘Kurd’. PKK’ê piştgirî da hêzên
Başûrê Kurditanê. Li Sûriyeyê
jî dîsa bi bandor e. PKK hêza
herî bi bandor a herêmê ye. Em
bi wan re bi awayekî veşarî dikarin hevkariyê deynin lê ew
wek rêxistinek terorê tên nirxandin.”
Senator wiha berdewam kir:
“Li dijî tehdîda bi xof a DAIŞ’ê
armanca me ya bi bandor ev e
ku em dîplomasiya xwe heta
hevdîtinên aştiyê yê di navbera
Tirkiye û PKK’ê de bigihêjin
encamê pêk bînin. Her wiha ji
ber ku sînorên Tirkiyeyê wek
qada operasyonê tên bikaranîn
divê Tirkiyeyê aktîf tevlî
bibe. Esasa herî girîng a li dijî
DAIŞ’ê têbikoşin ev e.
Senator lîsteya rêxistina
terorê jî bibîr xist û got: “Divê
em piştgiriyê bidin ku PKK ji
lîsteya terorê bê derxistin. Her
wiha sînorê di navbera berxwedêr û terorîstan de di nava
demê de diguhere. Em bînin
bîra xwe Manahem Begîn ê Îsraîlê û Yaser Arafat ê Filistînê
xelata aştiyê ya Nobelê girtin.”
Senator anî ziman ku
pêşmerge, PKK û PYD’ê êrîşên
DAIŞ’ê dan sekinandin û niha
dikarin 200 hezar kîlometre
çarçik qad şûnde ji DAIŞ’ê bigirin.
Senator îdîa kir ku yekane
hêza ku dikare vê bike Îran e û
divê êrîşên hewayî yên li Sûriyeyê bên berfirehkirin.
Li Donetsk pevçûnên
dijwar: Nêzî 30 sivîl mirin
Pevçûnên di navbera
artêşa Ukrayna û
mîlîsên Komara gel
a Donetsk li derdora
balafirgehê dijwar bûn.
Der barê ku balafirgeh
di bin kontrola kê de ye
jî nîqaşên bi şik hene.
Li Balafgireha Donestsk
ku li derveyî bajêr e, ji roja
Yekşemê ve pevçûnên destpê
kirine didomin.
Li gorî nûçeya ajansa Sputnîk, berdevkê Konseya Ewlehiya Ukraynayê Andrey Lîsenko
diyar dike ku artêşê balafirgeh
ji mîlîsan paqij kiriye.
Wezareta parastinê ya Komara Gel a Donetsk ji rêveberiya Kîev yekalî serxwebûna
xwe îlan kir, diyar kir ku kontrola balafirgehê bi giştî destê
wan de ye.
Mîlîsên Donetsklî got ku di
pevçûnên li herêmê de di nav
de sivîl û zarok jî hene nêzî 30
kesî jiyana xwe ji dest daye.
Boko Haram li Kamerûnê
100 kes revand
Boko Haram li Kamerûnê êrîşî bajarokekî
kir, 3 kes qetil kir û nêzî 100 kes revand.
Boko Haram li Kamerûnê êrîşî bajarokekî li nêzî sînorê
Nîjeryayê kir û piraniya wan zarokên di navbera 10-15 salî de,
nêzî 100 kes revand. Endamên Boko Haram di êrîşê de bajarok
şewitandin û heywanên li bajarok jî dizîn.
Êzidiyên ji aliyê DAIŞ’ê ve
hatine berdan travmayê dijîn
350 Êzidiyên
ji aliyê DAIŞ’ê
ve li Şengalê dîl
hatibûn girtin,
duh serbest hatin
berdan.
350 kes ên ji mirovên
extiyar, nexweş, seqet û
bebekên nexweş, gihîştin
Kerkûkê. Rojnamevanên li
herêmê dan xuyakirin, ku li
gel nexweşiyên fîzîkî, ji ber
dîlgirtina bi heman piraniya
Êzidiyên hatine berdan ji
aliyê derûnî ve jî nexweş
ketine.
Rûsyayê hişyariya gazê da YE
Rûsyayê dest ji projeya
gazê ya South Stream a
ji bo Ewropayê berda û
biryar da ku dest bi çêkirina xeta gazê ya ber bi
Tirkiyeyê ve bike.
Xeta lûlela gazê ya Turkish Stream,
wê bibe yekane rêya gaza Rûs, ku niha
62 mîlyar metre kup di ser Ukraynayê
re derbas dibe.
Li dû vê biryarê kargeha Rûs
Gazpromê daxuyaniyek da û di mijara
gazê de careke din Yekîtiya Ewropa
(YE) hişyar kir. Patronê Gazpromê Alexeî Mîller
da xuyakirin ku piştî temamkirina vê
xeta lûleya gazê ya nû, divê Yekîtiya
Ewropayê pêwîstiya xwe ya bi gazê
êdî di ser Tirkiyeyê re çareser bike.
Mîller got, “Hevkarên me yên
Ewropî di vê mijarê de hatin agahdarkirin û niha karê wan ew e ku ji
sînorê Tirkiye-Yewnanîstanê û pê ve
bingeha pêwîst a ji bo gazê amade
bikin.”
Patronê Gazpromê got, “Bi tenê
çend sal man. Ev yek dikare gelekî,
kurt dewam bike” û anî ziman ku
divê xebat tavilê werin destpêkirin.
Moskow bi salane li hemberî pîvanên
hevrikiyê yên YE nerazîbûnê nîşan
dide.
Hêjayî gotinê ye, Serokdewletê Rûsyayê Vladîmîr Pûtîn, di 1’ê
Kanûnê de bi awayekî ku her kes lê
matmayî bimîne dabû xuyakirin ku
ew dest ji projeya South Stream ber
Hamas:
Stargehên Xwe
Amade Bikin
Sekreterê Giştî yê Hîzbullahê yê
Lubnanê Hasan Nasrallah, di
malpera El Manar Tv de bi wêne û
du gotinan peyama ‘stargehên xwe
amade bikin’ da Îsraîlê.
Metna ku bi wêneyê Sekreteriya Giştî
ya Hîzbulahê hat dayîn û bi du gotinan
ji Erebî û Îbranîyî pêk tê wiha dibêje:
“Stargehên xwe amade bikin.”
Îsraîlê roja Yekşemê li ser xaka Sûriyeyê li dijî hedefên Hîzbûllahên êrîş pêk
anîn û linka vê peyama ku tê gotin bi
wateya mîsîleyê hatiye kirin, 12 mîlyonî
zêdetir kesî temaşe û guhdarî kiriye
didin.
GELO ARMANCA GAZPROMÊ
ZÊDEKIRINA BUHA YE?
Çavdêr di wê baweriyê de ne, ku
ev hişyariya Rûsyayê ji bo zêdekirina
buha ye. Tê payîn ku mîna buhayê
petrolê yê di asta rekorê de kêm bûye,
buhayê gazê jî kêm bibe.
Xeta tê xwestin di ser Tirkiyeyê re
bê kirin wê berî çar salan neqede. Peymana bi Ukraynayê re jî wê heta sala
2019’an dewam bike.
Tê gotin ku Rûsya bi vê daxuyaniya dawî re peyamê dişîne ji bazarê re.
Buhayê gazê li Ewropayê ji Noelê û
vir ve bi rêjeya ji sedî 20 kêm bûye,
lê ev hefteyeke ji nû ve bilind bûye.
Bi tenê roja Çarşemê buhayê gazê bi
rêjeya ji sedî 6’an zêde bû.
Di sala 2014’an de 61 xebatkarên NY jiyana xwe ji dest dan
Neteweyên Yekbûyî
(NY) da xuyakirin ku
di sala 2014’an de 61
xebatkarên wan ên bi
wezîfeyê radibûn, hatine
kuştin. Ev hejmar di sala
2013’an de 58, di sala
2012’an de jî 37 bû.
Sendîkaya Xebatkarên Neteweyên Yekbûyî roja Sêşemê daxuyaniyek da û diyar ku yên di sala
2014’an de jiyana xwe ji dest dane
33 jê xebatkarên hêza aştiyê, 16 jê
personelên sivîl, 9 jê xebatkarên
avadanî û 3 jê jî şêwirmend in.
Ji bo xebatkarên Neteweyên
Yekbûyî cihê herî xetere yê sala
2014’an Malî bû, ku 28 xebatkarên
NY lê jiyana xwe ji dest dan. Dûre
jî Gazze bû, ku 11 sivîlan jiyana
xwe ji dest dan.
Neteweyên Yekbûyî her wiha
ragihand ku di sala 2014’an de gelek xebatkarên NY hatine girtin, dîl
hatine girtin û hatine revandin.
Serokê Sendîkaya Xebatkarên
NY lan Richards di axaftina xwe ya
hefteya derbasbûyî ya civata giştî
de ji bo parastina xebatkarên NY
xwest, tedbîr werin girtin.
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
5
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
4
Pêşî li ebolayê nayê girtin
Germahiya
global di 2014’an
de rekor şikand
Bi zêdebûna rêjeya gaza karbondîoksît a ji Atmosferê tê belavkirin re germahî her diçe zêde
dibe. Li gorî daneyên dawî sala
2014’an sala herî germ a ji sala
1880’ê û vir ve ye.
Hejmara kesên ji ber vîrusa
ebola ku di meha Adarê de
li Rojavayê Afrîkayê derket
holê, jiyana xwe ji dest didin
her diçe zêde dibe.
Rêxistina Tenduristiyê ya Cîhanê
(WHO) bîlanço aşkera kir û got ku li gorî
bîlançoya daneyên heta 11’ê Çile hejmara
kesên bi vîrusê ketine gihiştiye 21 hezar û
261’ê. Ji van jî 8 hezar û 414 kesî jiyana
xwe ji dest daye.
Welatê ku herî zêde di bin bandora
ebola de ma, Sîerra Leone bû. Li vir hejmara kesên bi vîrusê ket 10 hezar û 124 e,
3 hezar û 62 kesî jî jiyana xwe ji dest dan.
Hat gotin ku li Sîerra Leone ji sedî 75 bûyer
hatine tespîtkirin û di sê hefteyên dawî de
herî kêm 769 bûyerên nû hatine dîtin. Ev jî
nîşan dide ku hejmara miriyan bi lez zêde
dibe.
Yek welatekî din ê ku herî zêde mirî lê
çêbûn Lîberya bû. Li vî welatî 8 hezar û
331 kes bi eboleyê ketin û 3 hezar û 538
kesî jî jiyana xwe ji dest da.
Li Lîberyayê niha hejmara kesên bi
vîrusê dikevin, kêm dibe. Di 21 rojên dawî
de hejmara kesên bi vîrusê ketine 48 .
Li Gîneyê 2 hezar û 806 bûyer hatin
tespîtkirin. Hezar û 814 kesî jiyana xwe ji
dest da.
Vîrusa ebola ku yekem car di 1976’an
de hat dîtin, li ber mirina hezaran kesî
vekiribû. Sala buhrî vîrus dîsa li Gîneyê
destpê kir û bû sedema mirina hezaran kesî.
Hê dermankirina vîrusa ebola tine. Hejmara kesên bi vîrusê dikevin û dimirin di
navbera ji sedî 40 û 60’î de diguhere.
Bi deh mîlyonan mirov
ji ber ‘nexweşiyên
dema modern’ dimirin
Her sal bi deh mîlyonan
mirov ji ber nexweşiyên
ne şewb, lê di demeke
kurt nayê teşhîskirin û
tedawiya wan mimkun
ku wek ‘nexweşiya dema
modern’ tên binavkirin
jiyana xwe ji dest didin. Ji sedî 40 mirovên
bi nexweşiyên dikarin
bên astengkirin beriya
temenê 70 salî ku jiyana xwe ji dest didin, li welatên
pêşketî ev mirin hê zêdetir e.
Li gor daneyên Rêxistina Tenduristiyê
ya Cîhanê (WHO) a girêdayî Neteweyên
Yekbûyî, her sal ji ber nexweşiyên weke
şekir, krîza dil, û pençeşêrê ‘nexweşiyên
dema modern’ hejmara mirina mirovan
zêde dibe.
Li gor vê ji kesên ji ber krîza dil, şekir
(dîabet) û pençeşêrê jiyana xwe ji dest didin, 16 mîlyon ji wan beriya temenê 70 salî
jiyana xwe ji dest didin. Di sala 2000’î de
ev hejmar bibû 14,6 mîlyon.
Li gor WHO’yê tenê ji ber kişandina
cigareyê 6 mîlyon kes berî 70 salî jiyana
xwe ji dest didin, ji ber alkolê jî 3,3 mîlyon
kes di temenê xwe yê ciwan de jiyana xwe
ji dest didin.
Li gor WHO ji ber ‘nexweşiyên dema
modern’ mirinên di temenê ciwan de herî
zêde li welatên wek Rûsya û komarên
Sovyeta berê, Afganîstan, Mogolîstan,
Hîndîstan, Koreya Bakur û Fîlîpîn tên dîtin.
Pispor diyar dikin ku ji ber van
nexweşiyan heta sala 2025’an wê windahiya aboriya cîhanê nêzî 7 trîlyon dolar be.
Rêveberiya Atmosfer û Okyanusa
Neteweyî ya Amerîkayê (NOAA) û
Daîreya Feza û Sewalkariyê ya Neteweyî
(NASA) dane weşandin û da zanîn germahiya sala 2014’an germahiya herî bilind
134 salên dawî ye.
Her du saziyan di lêkolînan de gotin ku germahiya meha Kanûnê di sedsala 19’emîn de ji 0,77 zêde bûye. Di sala
2014’an de jî germahiya li bejayî û okyanusan di sedsala 19’emîn de ji sedî 0,69 bilind
bûye.
Bi vî awayî hat tespîtkirin ku ji
sala 1880’ê heta niha sala herî germ
a 2014’an bûye. Li gorî salên 2005
û 2010’an ji sedî 0,4 zêde bûye.
NOAA û NASA’yê di daxuyaniya xwe de
da zanîn ku sedema zêdebûna germahiyê ji
ber gazên serayê ne.
Pîvana germahiya li bejayî û okyanusan
yekem car di 1880’ê de pêk hat û ji wê rojê
û şûnde germahî tê hesabkirin. Nuqteya
ku balê dikişîne ser pîvanên NOAA û
NASA’yê tê gotin ku germahî di 30 salên
dawî de û bi taybet jî ji sala 2000’î û vir ve
zêde bûne.
Sala 2014’an jî dereceyekî zêdetir germ
derbasî qeydan bû û ev di heman demê
de bû yek ji çar salên herî germ a ji sala
1880’ê û vir ve.
Dîrektorê Enstîtuya Goddard a girêdayî NASA’yê Gavîn Schmîdt da zanîn
ku tespîtên ku tenê li ser salekî tên kirin
dibe ku bandora şert û mercên xerab yên
hewayê li ser bin û got ku pîvanên xwe dispêrên salên demdirêj di bin şert û mercên
hewayî de namînin û zêdetir gazên serayê
bandor li ser heye.
Koma Pisorên Demsalî ya Navbera
Hikûmetan (Gîec) ya girêdayî Neteweyên
Yekbûyî, sala buhrî raporek weşandin û da
zanîn ku pêwîstiya enerjiya cîhanê ji komir
û petrola ku zerarê dide atmosferê pêk tê û
ev jî rê li ber germahiyê vedike.
Gîec da zanîn ku ji bo ku germahî heta
sala 2100’î du derece zêde dibe divê tedbîr
bên girtin û ji bo vê dem kêm maye.
Rûyê Telefona Destan
Mîna Depoya Bakterî ye
Mîna hemû teknolojiyên bûne
parçeyek ji jiyana rojane, zerara
telefonên destan a li tenduristiyê tê
zanîn. Li gorî lêkolîneke nû ya hatiye kirin, li ser rûyê telefonên destan,
bakteriyên xetere yên ku bikarhêner
bi hêsanî pê nahese, kom dibin.
Xwendekarên biyolojiyê yên
Zanîngeha Surrey a Îngilîstanê, ji
bo bakteriyên li ser telefonên xwe
yên destan lêkolîn bikin, dest bi
lêkolînekê kirin. Di vê lêkolînê de
perçeyên mîkrobiyolojîk ên li ser
telefonên destan, li laboratûvarê bi 37
dereceyan hatin mezinkirin û di encamê de
derket holê ku li ser rûyê telefonê (ekran)
gelek bakterî kom bûne.
BAKTERIYÊN XETERE KOM DIBIN
Li gorî lêkolînê, li ser rûyeê telefonên
destan bakteriyên ku piraniya wan bê zerar
in û li ser çerm, li dev, pişik û rûviyê mirovan tên dîtin, hatin tespîtkirin. Lê belê li ser
hin telefonên destan bakteriyên ji cureyê
Staphylococcus aureus hat dîtin ku mîna
îltihaba pişikê dikare rê li ber nexweşiyên
xetere vekin.
Ji Hîndekarên Zanîngeha Surreyê Dr.
Simon Park da xuyakirin ku di lêkolîna
xwendekaran de hatiye dîtin bakteriyekî bi
cureyê Bacillus mycoides ê bi tenê li nava
axê tê dîtin hatiye tespîtkirin, ku ev bak-
terî bi giranî li nava xêzikên ji ber derizîna
cama telefonê rû dane, bicih bûne. Dr. Park her wiha ragihand ku bi sala
van bakteriyan tê tespîtkirin ku telefona
kesa ya kê ye.
DIVÊ BI PAÇEKÎ ŞIL BÊ PAQIJKIRIN
Di xebateke Dibistana Bilind a Furtwangen a li Elmanya de jî, tedbîrên li
hemberî bakteriyên di telefonên destan
de hatin destnîşankirin. Di xebata ji aliyê
Profesorên dibistanê Markûs Egert ve hat
meşandin de, telefonên nayên nehatine paqijkirin û yên bi paçekî şil an jî paçê şil ê pê
berçav tê paqijkirin hatin rûberkirin.
Li gorî encamên derket holê, li ekranê
telefona destan a bi paçê şil hatiye paqijkirin ti bakterî nehat dîtin, lê li telefona bi
paçê ziwa hat paqijkirin bi tenê yek ji çar
parê bakteriyan jê çûye.
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
3
Hûnermend Jibo Kobanê Derketin Ser Dikê
Jibo piştevaniya
Kobanê roja
Yekşemê li Navenda
Civaka Kurd ya li
Haringeyê konserek
hat li dar xistin.
Konsera ku di bin navê “Hûnermend
piştevaniya Kobanê dikin” hat li dar
xistin de Paula Darwish, Serpil Kılıç,
Koma Sersi û koma ji Şiliyê Quimanto
derketin ser dikê û stranên xwe pêşkêş
kirin.
Wekî din wêneyên kul i Rojava
hatîn kişandin di şevê de hatin firotin.
Dê dahata konserê bi rêya Heyva Sor A
Kurdistanê tev biçe Kobanê.
Konser bi marşa şoreşa Rojava
qediya.
Li Zanîngeha Soas´ê
Gundiyên Kaşanê Di Şeva
Hrant Dink Hat Bi Bîranîn Piştevaniyê De Hatin Ba Hev
Kaşaniyên li Londonê dijin roja
Yekşemê li salona La Royale di
şeva piştevaniyê de hatin ba hev.
Gerînendeyê Giştî yê Rojnameya Agos
Hrant Dînk, di 8’emîn salvegera qetilkirina
xwe de ji hêla xwendevanên zanîngeha
Soasê ve hat bibîranîn.
bi deqeyek rêzgirtin dest pê kir û li hember
wêneyên Dink find hatin vêxistin. Xwendevanan wêneyên Dink rakirin û daxwaza
dadê jibo Dink kirin.
Çalakiya bîranînê ji hêla xwendevanên Soasê yên Kurd, Tirk û Ermenî ve
li pêşiya zanîngehê hat li dar xistin. Çalakî
Di dawiya çalakiyê de xwendevanan bi
hev re bi Tirkî û Ermenî “Em li vir in” rakirin.
Ser hezar kesî re tevlî şevê bûn û ji ber
tevlîbûna zêde gelek kes mecbûr man ku
vegerin. Şev bi Gulbanga Dedeyê Elewî
Mustafa Misir dest pê kir. Piştre semah hat
gerandin.
Di şevê de li ser navê komîteya amadekar Rustem Ozdemir axaftinek kir. Ozdemir di axaftina xwe de banga yekîtiyê
kir. Piştre hûnermendên wek, Koma Raye,
Hüseyin İpek, Ozan Emekçi, Fırat İmirza
û Hasan Yıldız derketin ser dikê û stranên
xwe pêşkêş kirin.
Îstixbarata Îngîlîz Rojnamevanan Dişopîne
Derket holê ku Serwîsa Îstixbaratê
GCHQ ya Îngîlîz li gel welatiyan rojnamavanên saziyên medyayê yên herî
navdar jî dişopîne.
Li gor nûçeya rojnameya The Guardian, Serwîsa
Îstixbaratê ya Îngîlîz GCHQ bi deh hezaran maîlên ro-
jnamevanan kirine bin şopandinê. Di nûçeya ku belgeyên ji aliyê yek ji xebatkarên berê yê Ajansa Ewlekariyê ya Neteweyî (NSA) ya DYA Edward Snowden hatin
weşandin wek çavkanî nîşan dide, rojnamevanên maîlên
wan tên şopandin ji New York Tîmes, Washington Post,
Guardian, Le Monde, Sun, BBC ve Reuters in.
Li gor belgeyên NSA, GCHQ di çarçoveya testekek ku
tê gotin 10 deqe ye, di Mijdara 2008’an de herî kêm 70
hezar emaîl bi dest xist û kom kir.
Li gor Guardian, serwîsa îstîxbaratê ya Îngîlîz ev
nivîsên maîlan kom kiriye û rojnamevanên lêkolîner wek
‘terorîst’ û hacker ‘bi talûke’ kiriye grûb.
Têkildarî mijarê her ragihandin ku GCHQ ti şîrove
nekiriye û gotiye ku tiştên hatine kirin, li gor rêzikên legal
û polîtîk hatine kirin.
ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
PÊKENOK:
Xwediyê sola nû
Yekî destgirtî û çavteng cara pêşî ku ji xwe re cotek solên (qundere) nû kirî. Rabû çû nav zadê xwe, da ku li rewşa wî binere.
Ev demek dirêj bû, ku baran nehatibû. Lê piştî ku giha nav zad,
baraneke xurt dest pê kir. Mêrik li ber sola xwe ket, ku biqete. Wî
berê xwe da ezman û bangî Xwedê kir: “Xwedêyo, ez bêjim bila
baran neyê, zadê min şîn nabe û mala min wê xerab bibe. Û ez
bêjim bila baran bê, sola min a nû wê bilewite û biqete. Hema ya
rebî, tu rihê min bistînî û min ji vî halî xelas bikî.” Tu Bihata
Himbêzek ramûsan man li keviya çêm
Te gotibû îşev ez têm,
Îşev, beriya hîv dagere kevan...
Ma gund raneza, ma sa ranezan
Xayînê, tê bihata...
Dilê min sed carî di sînor werbû!
Tu bihata, kaniyek din li Xanikan zêde dibû
Tu bihata, Nêrgizlokê ji êvar de rêber bû
Tu bihata, xewlecî bû binê pirê;
Kîjan xofê nehişt ku tu bidî rê
Xayînê, tu bihata
Ev dil li dû te Binxet nedibû! .
Arjen Arî
telgraf.co.uk
Çarşem,
21/01/2015
Sayı
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
452
Penaberên Jin Yên Brîtanyayê:
Tacîzan Bidin Sekinandin
Rapora Rêxistina Piştevaniya ji bo Jinên Penaber a navenda wê li Londonê ye, şert û
mercên jinên li Navenda Binçavkirinê ya Penaberan a Yarl´s Wood radixe ber çavan.
Di rapora ku roja Çarşemê hat weşandin de îstîsmara
zayendî û nîjadperestiya li ser jinên li Navenda Binçavkirinê
ya Penaberan a Yarl´s Wood tên girtin rêz kirin.
Di raporê de hevdîtinên ku bi 38 jinên li wir hatine girtin re
hatiye kirin cih digire. Ji 38 jinên ku tevlî hevdîtinê bûne
29 kes li navendê rastî şîdeta fîzîkî û hestî hatine, 25 rastî
heqeretê hatine û 16 jî rastî şîdeta zayendî û fîzîkî hatine.
Li gorî rêxistina Piştevaniya Jinan a Jinên Penaber, şîrketa
Serco ku navenda binçavkirinê bi rê ve dibe, li xwe mikur
hatiye ku di çarçoveya gilîkirina 8 sûcên zayendî de 10
xebatkar ji kar avêtine.
Seroka Piştevaniyê Natasha Walter jinê bi daxwaza li
Brîtanyayê bicih bibin serlêdanê dikin bila di bin çavan de
neyên girtin.
Walter da zanîn ku piraniya jinên ku ji bo starbûnê
serlêdanê dikin, ji welatên ku tên ji xwe rastî îstîsmara
zayendî hatine û şert û mercên binçavkirinê van jinan
carek din dike travmayê û got: “Jinên ku ji welatê xwe ji ber
şîdet û tacîzê tên li navendan tên girtin û rastî pêkanînên
dijmirovane tên.”
Di sala 2013’an de ji 2 hezarî zêdetir jin hatin binçavkirin.
Navenda Binçavkirinê ya Penaberan a Yarl´s Wood ku di
Îstixbarata Îngîlîz
Rojnamevanan Dişopîne
Hûnermend Jibo Kobanê
Derketin Ser Dikê
2001’ê de hat vekirin 900 kesî digire û navenda herî mezin
a penaberan a Ewropayê ye.
Keça Kurd Meltem Avcil ev demeke jibo Yarl´s Wood bê
girtin qempanya dimeşîne. Qampanya ku li ser malpera
Change.org tê meşandin heta niha 23,534 îmze top kirine.
Meltem Avcil sala 2007´an dema ku ew bi xwe 13 salî bû,
bi dayika xwe re 3 mehan li Yarl´s Wood mabû.
Xwestin zimanê
aştiyê bikujin
Rûpel 3
Rûpel 3
Rûpel 7

Benzer belgeler