telgraf 452 - Telgraf Gazetesi – Londra
Transkript
telgraf 452 - Telgraf Gazetesi – Londra
Kaşanlı Köylüleri Dayanışma Gecesinde Buluştu Sayfa 14 Türkiye Başbakanı Davutoğlu Londra’da Parlamento’da Yeni Ortadoğu Ve Kürtler Tartışıldı Sayfa 15 Sayfa 15 telgraf.co.uk Carşamba, 21/01/2015 Sayı HAFTALIK HABER GAZETESİ 452 Şiddet Vakalarında Yüksek Artış Toplumumuzun yoğun olarak yaşadığı bölgeler olan Enfield, Hackney, Haringey ve İslington’da şiddet vakalarında yaşanan yüksek artış kaygı verici düzeyde. Metropolitan Polis biriminin açıkladığı rakamlara göre Londra’da 2014 senesinde şiddet suçları %26.1 arttı. Cinayet ve adam yaralama gibi suçları kapsayan kişiye karşı suçların bu oranda artması endişe yaratırken, toplumumuzun yoğun olarak yaşadığı Enfield, Haringey ve İslington belediyeleri sınırları içerisinde daha yüksek artış görüldü. Haringey belediyesinde kişiye karşı şiddet suçlarında artış %39.5, İslington’da %32.7 ve Enfield’de %31.5 görüldü. Hackney’de kişiye karşı suç oranındaki artış %22.3’le Londra genelinin altında olsa da tecavüz gibi diğer ciddi suçlarda ciddi artış yaşandı. Artan suçlara ilişkin açıklama yapan, İşçi Parti Enfield North milletvekili adayı Joan Ryan, 2010 genel seçimlerinden bu yana Enfield’de iki polis karakolunun kapatıldığını ve 100’den fazla polisin işten çıkarıldığını belirtti. Ryan, genel seçimler yaklaşırken, suç oranlarının artış göstermesinin toplum için önemli bir konu olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu: ‘‘Enfield’de şiddet suçlarının artış oranı bütün Enfield sakinlerini endişelendirmektedir. ‘‘Maalesef, bu Muhafazakar Parti hükümeti ve Muhafazakar Parti’li Londra Büyükşehir Belediye Başkanı yönetiminde polis sayılarının korunacağı sözlerinin çiğnendiğini ve bölgemizdeki polis hizmetlerinde büyük kesintiler gördük. Şiddet vakalarının yükselmesi daha fazla polis ve PCSO kaybetmeyi göze alamayacağımızın anlamına geliyor. Toplumumuzun güvenliğini sağlamak polis sayılarına kesinti yapmaktan öncelikli olmalı. ‘‘İşçi Parti’nin Yerel Polis Vaatti polise suç bildirilmesinde ve suçluların adaletten kaçmayacaklarına yönelik halka güven verecek.’’ Metropolitan Polis biriminin rakamlarına göre ortalama suç sayısında düşüş olsa da kişiye karşı şiddet vakalarında ciddi bir artış görülüyor. Yeni yılın ilk 10 gününde Londra’da dokuz cinayet işlendiği görüldü. Artan şiddet vakalarına rağmen yetkililer polisin işlenen suçların sayısını düşürmekte başarılı olduğunu ifade etti. Metropolitan Polis’in 2013 ve 2014’de kaydedilen suçların rakamları karşılaştırıldığında hırsızlık gibi suçlarda düşüş görülse de, kişiye karşı suçlarda ciddi artış görülüyor. Enfield, Haringey, İslington ve Hackney’de aile içi şiddet vakalarında da endişe verici oranda artış görüldü: Enfield’de 2013 yılında 1,866 sayı, 2014’te ise 2,500 vaka görüldü. Haringey’de 2013 yılında, 1,776- 2014 yılında ise, 2,227 vaka görüldü. Hackney’de 2013 yılında, 1,941- 2014 yılında ise, 2,342 vaka yaşandı. İslington’da 2013 yılında, 1,560- 2014’te ise, 1,965 vaka yaşandı. Haberin devamı sayfa 5’te Kobane İçin Sanatçı Dayanışması Bir süredir başkent Londra’da devam eden ‘Sanatçılar Kobane’yi destekliyor’ konserleri çerçevesinde Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde başarılı bir gece düzenlendi. Haberin devamı sayfa 13’te ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 2 Britanya Demokratik Güçbirliği Platformundan Hrant Dink Açıklaması Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin 8’inci yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir bildiri yayınlayan Britanya Demokratik Güçbirliği Platformu adaletin yerini bulması için mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. Hrant Dink’in Katledilişi, Ermeni Soykırımının Devamıdır 24 Nisan’ın devamı olan bu saldırı aynı zamanda Anadolu coğrafyasında ki diğer halklara ve onların temsilcilerine dönük bir saldırıdır. 24 Nisan tarihi, Ermeni halkının Anadolu coğrafyasında uğradığı soykırımın başlangıç tarihidir. Osmanlı Devleti 1915′te “Ermeni tehciri” olarak kayıtlara geçen soykırım politikası ve pratiğini hayata geçirdi. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti, bu mirası devraldı ve tarihsel geleneği olarak bu güne kadar değişik biçimlerde sürdürdü. Türk Devleti, Osmanlıdan devraldığı imha ve inkâr politikasını, devletin resmi ideolojisi haline getirdi. Bu ideolojinin temelinde, ırkçılık ve şovenizm yatmaktadır. Irkçılık ve şovenizm devlet tarafından özel olarak geliştiriliyor. Türk devletinin sürdürdüğü bu düşmanlık ve imha politikası, Ermeni soykırımıyla son bulmadı. Cumhuriyet tarihi boyunca devam etti. Soykırımın inkârı, yeni soykırımlara ve yeni insanlık suçlarına kapıları araladı. Başta Rumlar olmak üzere diğer azınlıklara yönelik gerçekleştirilen 6-7 Eylül 1955 katliamı, Dersim soykırımı ve Kürt halkına yönelik yapılan onlarca katliam, Roboski’de Kürt halkının üstüne atılan bombalar ve Rojava devriminin boğulması için gerçekleştirilen katliamların tümü özelde de Kobane, Türk devletinin ezilen halklara karşı beslediği düşmanlığı göstermektedir. Türk Devleti Kanlı Tarihiyle Yüzleşmeli Tarihi soykırım ve katliam örnekleriyle dolu olan Türk devleti, Ermeni, Rum, Asuri, Kürt ve diğer halklara karşı düşmanlığını sürdürmüş ve izlediği politikayla Türk olmayan halklara uyguladığı bu katliamlara karşı Tük halkının tepki göstermesini ve sorgulamasını engelleyebilmiştir. 19 Ocak 2007 tarihinde katledilen Hrant Dink’in Sekizinci ölüm yıldönümü vesilesiyle DGBP tarafından yapılan ‘‘Hrant Dink’i Ermeni Soykırımının 100. Yıl Dönümünde Anmak’’ başlıklı açıklamada şunlar belirtildi; ‘‘19 Ocak 2007 tarihi özgürlük sevdalısını kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımız Hrant Dink’in faşist Türk devleti tarafından katledildiği gündür. Aradan geçen 8 yıla rağmen göstermelik yargılanmalar dışında hiç bir şey yapılmamış aksine katiller terfi ettirilerek ödüllendirilmiştir. Yıllar boyunca Mahkemeler, gazeteler, televizyonlar, siyasi partiler ve kendisini yazar olarak tanımlayan kişiler tarafından ön hazırlığı yapılmış MİT, Polis, Ordu ortaklığıyla Hrant Dink milyonların gözü önünde katledilmiştir. özgürlük ve halkların kardeşliği mücadelesine ömrünü adayan bir aydın olan Hrant Dink’in aynı zamanda soykırımdan geçirilmiş bir halkın temsilcisi olması onun katledilmesindeki en önemli etkendi. Devletin Ermeni düşmanlığındaki ısrarı, Ermeni aydını Hrant Dink’in katledilmesiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Komediye dönüşen yargı süreci ezilen halkların gözünde devleti aklayamamış, tersine katliamın devlet tarafından işlendiğini ispatlamıştır. Ancak, Hrant Dink’in cenazesi için gösterilen kitlesel refleks ve ölüm yıldönümlerinde yapılan kitlesel eylemlilikler, Ermeni soykırımı konusundaki tabuların kırıldığını göstermektedir. “Hepimiz Ermeni’yiz” şeklinde gerçekleşen sahiplenme, Ermeni düşmanlığına, şovenizm ve inkârcılığa vurulmuş bir darbedir ve yol göstericidir. Ermeni Soykırımı, aradan 99 yıl geçmesine rağmen hala devlet tarafından kabullenilmiş değil. Türk Devleti, tarihi boyunca Ermeni düşmanlığını geliştirmeye devam etmiş ve bunu resmi ideolojinin en katı yanı olarak geliştirmiştir. Ermeni düşmanlığı sürekli diri tutularak, yapılan soykırımın toplum tarafından sorgulanması engellenmiştir. Fakat Türk Devleti, kanlı tarihiyle yüzleşmekten kurtulamayacaktır. Bizler İngiltere Demokratik Güç Birliği Platformu olarak 8. yılında Hrant Dink’in katledilmesini ve 100. yıldönümünde Ermeni soykırımını bir kez daha lanetliyoruz. Bugün, Türk devleti tarafından sürdürülmeye çalışılan şovenizm ve inkârcılığa karşı, dillerin ve kültürlerin kardeşliğini inatla savunma zamanıdır. Tüm ezilen halkların tam hak eşitliği için mücadeleyi yükseltme zamanıdır.’’ Britanya Demokratik Güçbirliği Platformu tarafından yayınlanan bildirinin sonunda ‘Yaşasın Halkların Kardeşliği’, ‘Hepimiz Hrant Dink, Hepimiz Ermeniyiz’ denildi. HAFTALIK HABER GAZETESI ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE Editör Alaettin Sinayiç [email protected] Muhabirler Esra Türk Erem Kansoy [email protected] Grafiker Yüksel Adıgüzel [email protected] Yayın Sahibi Tel News Ltd. Adres 33 Dalston Lane London, E8 3DF Telefon 0207 9230 838 0742 9481 490 Web www.telgraf.co.uk Reklam [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu Tüm reklamlarınızda %30 indirim Tüm seri ilanlarınız ÜCRETSİZ www.telgraf.co.uk [email protected] 07429481490 | 02079230838 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 3 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 4 Yarl’s Wood Mülteci Gözaltı Merkezinde Kalan Kadın Mültecilere Kötü Muamele Londra merkezli “Mülteci Kadınlar İçin Kadın Dayanışması” Örgütünün raporu, Yarl’s Wood Mülteci Gözaltı Merkezi’ndeki kadın mültecilerin koşullarını gözler önüne serdi. MELTEM AVCIL Çarşamba günü yayınlanan raporda, Yarl’s Wood Mülteci Gözaltı Merkezi’nde tutulan kadınlara uygulanan ırkçı ve cinsel istismarlar sıralandı. Raporda, 2012-2014 tarihleri arasında Mülteci Gözaltı Merkezinde alıkonulan 38 kadınla yapılan görüşmeler derlenmiş. Bu görüşmeler katılan 38 kadından 29’u, gözaltı merkezinde tutuldukları sırada çalışanların fiziksel ve duygusal şiddetine maruz kaldıklarını, 25 kadın, ırkçı hakarete uğradıklarını, 16 kadın ise fiziksel ve cinsel tacize maruz kaldıklarını ifade ediyorlar. “Mülteci Kadınlar için Kadın Dayanışması” Örgütüne göre, gözaltı merkezini işleten Serco şirketi, kadın mahkumların 8 ayrı cinsel taciz şikayeti kapsamında 10 çalışanı işten çıkardığını itiraf etti. “Mülteci Kadınlar için Kadın Dayanışması” başkanı Natasha Walter, Britanya’ya sığınma talebi ile başvuran kadınların, gözaltı merkezlerinde tutulması çağrısında bulundu. “Mülteci Kadınlar İçin Kadın Dayanışması”, Britanya’ya sığınma hakkı için başvuran kadınların, başvurularının değerlendirildiği süreçte gözaltında tutulmamalarını talep ediyor. Sığınma talebinde bulunan kadınların pek çoğunun zaten geldikleri ülkede cinsel istismara uğramış kadınlar olduğunu ve gözaltı koşularının bu kadınlarda tekrar travmaya neden olduğunu belirten Walter, “rapor, kendi ülkelerindeki şiddet ve tacizden kaçarak Britanya’ya gelen kadınların kilit altına alındıkları merkezlerde insanlık onuruna yakışmayacak şekilde muamele gördüklerini ortaya koymuştur”, dedi. Sadece 2013 yılında Britanya’ya sığınma hakkı için başvuran 2 binden fazla kadının gözaltına alındı. 2001 yılında açılan 900 kişilik Yarl’s Wood Mülteci Gözaltı Merkezi, Avrupa’nın en büyük Mülteci gözaltı merkezi. Bir süredir Yarl’d Wood merkezinin kapanması için kampanya yürüten Meltem Avcıl adlı Kürt genci şimdiye kadar 20 binden fazla imza topladı. Avcıl 2007 senesinde daha 13 yaşındayken annesiyle beraber 3 ay bu merkezde tutulmuştu. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 Ana sayfadaki haberin devamı: Bölgelere göre şiddet suçlarındaki artış oranları: HACKNEY: Hackney’de toplam suç sayısında, bir önceki seneye göre düşüş görüldü. 2013 senesinde 145 tecavüz vakası kaydedildi, fakat, 2014 senesinde ciddi bir artışla 182’e yükseldi. Hackney’de ciddi bir artış gören diğer bir suç ise, Yahudilere karşı işlenen nefret suçu: 2013’de polise bildirilen vakaların sayısı 35’ken, 2014’te bu rakam %100’den fazla artış göstererek 74 oldu. Son haftalarda, Yahudilerin yoğun olarak yaşadıkları Stamford Hill bölgesinde bir çok vaka görüldü. HARİNGEY: Haringey’de işlenen toplam suç sayısı 2013’te 21,461’ken, 2014’te 23,480’e yükseldi. Cinsel suçlarda %52.7 gibi endişe verici bir artış yaşandı. Tecavüz sayısı 135’ten, 180’e yükseldi. İşyerinde soygun ve hırsızlık, araç ve silah suçlarında ufak düşüş yaşanırken, polise bildirilen ırkçı suçlarda %61 artış görüldü. 5 British Gas Kış Bittikten Sonra Gaz ücretlerini %5 Düşürecek! Yüzde beş fiyat düşüşüyle, yıllık gaz faturalarının ortalama £37 düşüreceğini açıklayan British Gas yeni fiyat uygulamasını 27 Şubat’tan itibaren başlatacak. ENFİELD: Enfield’de hırsızlık azalırken, kişiye karşı suçlarda artış görüldü. Bölgede işlenen cinayet sayısı altıdan, yediye yükseldi. Edmonton bölgesinde geçtiğimiz ay 13 yaşında bir çocuk cinayet suçundan tutuklanmıştı. Hackney ve Enfield bölgelerinde çok sayıda çocuk bıçakla vurularak öldürüldükleri, tutuklanan faillerin de çocuk oldukları görüldü. İSLİNGTON: İslington’da, 2013 senedinden 2014 senesine tecavüz sayısında ciddi artış görüldü- 93’ten 145’e yükseldi. Dört belediye içerisinde, araç suçlarında artış görülen tek belediye İslington oldu. Silah suçlarında da 35’ten 45’e bir yükseliş kaydedildi. Geçtiğimiz hafta diğer bir enerji şirketi, E On, gaz ücretlerini- derhal uygulanarak- %3.5 indireceğini açıklamıştı. Yakıt fiyatlarının düşmesiyle enerji şirketlerinin toptan alış fiyatı yaklaşık %20 düştü. Işçi Parti lideri Ed Miliband ve en- erji sektörü analistleri, toptan fiyattaki düşüşün müşteriye yansıtmayan enerji şirketlerini eleştirdiler. Miliband, ‘‘Toptan fiyatta %20 düşüş gördüğümüzü göz önünde bulundurursak, [British Gas’ın %5 fiyat kesmesi] çok az ve çok geç’’, diye konuştu. Tüketici grubu Which? Ve, toplum sorunlarına ilişkin çalışma yürüten, Citizens Advice, fiyat düşüşünü eleştirdiler. Maliye Bakanı George Osborne, The Telegraph gazetesine verdiği demeçte, enerji şirketlerinin toptan fiyat düşüşünü tüketiciye daha fazla yansıtmaları gerektiğini ifade etti. Osborne, Miliband’ın İşçi Parti seçimleri kazandığı taktirde enerji fiyatlarını donduracağına ilişkin yaptığı açıklamaya değinerek, enerji fiyatları dondurulsaydı mevcut fiyat düşüşleri gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını belirtti. The Telegraph gazetesi, enerji şirketlerinin toptan fiyattaki düşüşün tüketiciye yansımasının gecikmesinde Miliband’ın fiyat dondurma planından kaynaklandığını söylediklerini yazdı. Başbakan David Cameron enerji şirketlerinin fiyat indirimini yeterli bulduğunu ve memnuniyetle karşıladığını ifade etti. Sabit fiyat anlaşmaları bulunan müşterilerinin fiyatlarının düşmeyeceğini belirten British Gas, düşüşten yararlanmak isteyenlerin ücret ödemeden tarife değiştirebileceklerini açıkladı. British Gas yaptığı açıklamada tüketicinin kullandığı mevcut gazın 2013/14 senelerin daha yüksek fiyatlarından alındığını ve ancak bu şekilde son dönemde düşen fiyatları müşterilerine yansıtabildiklerini belirttiler. 6 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 7 Guardian: LGBT’li Öğrenciler İçin Okul Açılacak Guardian gazetesinde yer alan habere göre üç sene içerisinde LGBT’li öğrenciler için Manchester okul açılacak. Paralı eğitim verecek okul yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Guardian gazetesi, İngiltere’de mevcut eğitim sistemi içinde zorluk çeken LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel) öğrencilere hizmet verecek okulun üç yıl içinde açılabileceğini bildirdi. Okul projesinin arkasında bulunan yardım kuruluşu Kuzey Batı LGBT Gençliği’nin stratejik müdürü Amelia Lee, “Bu, hayat kurtarmakla ilgili” diye konuştu. Lee şunları söyledi: “Eşcinselleri homofobik hakaret ve kötü muameleden karşısında korumayı amaçlayan yasalara rağmen gerçek şu ki, özellikle de okullarda, hakaret ve kötü muamele hala inanılmaz ölçüde yaygın. Bu durum, gençleri tecrit edilmiş ve yabancılaşmış hissetmelerine neden oluyor. Bu da sıklıkla okulu asmaya, en kötü senaryo da da intihara sebep oluyor.” Eylül ayında 14 yaşındaki Elizabeth Lowe adlı öğrenci, lezbiyen olduğunu ebeveynlerine söylemeye korktuğu için Manchester’da kendini asmıştı. Lee, “Lowe tek çarenin kendini öldürmek olduğunu hissetti. Bolton’da da benzer bir hikayesi olan bir kız vardı” diyor. Yardım kuruluşu olarak yılda 9 bin öğrenci ve bin öğretmenle çalışarak onları eşcinsellik konusunda eğittiklerini söyleyen Lee şöyle devam ediyor: “Ya tüm okulların kapsayıcı olduğunu umabiliriz ya da henüz orada olmadığımızı kabul ederiz. Böylece bugün için daha özel okullara ihtiyacımız olduğunu kabul ederiz.” Yeni kurulacak okul, gittikleri okullarda zorluk yaşayan LGBT öğrenciler için projelendirildi. Ancak okulda LGBT olmayan, küçük yaştaki bakıcılar, ebeveynler ve akli problemleri olanlara da yer verilecek. Lee, “Okul LGBT’leri kapsayıcı olacak ama kimseyi dışlayıcı olmayacak” diyor. Proje devletten ve yerel yönetimden alınan 63 bin sterlinlik yardımla hayata geçirilecek. Eric Pickles’ın Müslümanlara Gönderdiği Mektup Tartışılmaya Devam Ediliyor Toplumlar ve Yerel Hükümetten Sorumlu Devlet bakanı Bakanı Erick Pickles’ın, Britanya’da yaşayan Müslüman toplum liderlerine, aşırıcılık probleminin önünü kesmeleri için çağrıda bulunması tartışılmaya devam ediliyor. İnanç liderleri olarak imam ve din adamlarının, İngiliz toplumunda «eşsiz bir pozisyona sahip» olduğunu vurgulayan Pickles, Müslüman toplum liderlerine, “İslam’da inancın nasıl İngiliz kimliğinin bir parçası olabildiğini gösterebileceğiniz ve anlatabileceğiniz değerli bir fırsatınız ve önemli bir sorumluluğunuz var” diye seslendi. İslami Kesimlerden Tepki Britanya Müslü(MCB) man Konseyi’nin Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Mogra, basına yaptığı açıklamada, Batı’nın dış politikası yüzünden kızgın Müslüman gençleri “daha iyi eğitebilmek için” imamların yıllardır uğraş verdiğini vurgulayarak hükümetten gelen talebin İngiliz toplumun- da Müslüman karşıtı duyguları ateşleyebileceği uyarısında bulundu. Mogra, radikalleşmenin kaynağının camilerde değil, internette olduğunu belirterek “Bu, camilerin ve imamların çözmesi için kapılarının önüne bırakabileceğimiz bir sorun değil” dedi. Pickles mektubunda, hükümetin tek başına cihat yanlısı ideolojiyle baş edemeyeceğini ifade ederek bu nedenle Müslüman toplum liderlerinin, toplumun genç üyelerinin radikalleşmesinin engellenmesi için «sorumluluğa» sahip olduğunu belirtti. Fransa’yı sarsan Terör olaylarıyla ilgili Müslüman toplumun şu ana kadar gösterdiği tepkinin bakanları “gururlandırdığını” yazan Pick- les, “Ancak yapılacak daha çok iş var” ifadesini kullandı. Pickles mektubunda ayrıca şunları belirtti; “(Aşırıcılar tarafından) Hedef alınabilecek gençlerimize aşırıcıların kendilerine sunacak bir şeyi olmadığını göstermeliyiz. Görüş ayrılıklarını dile getirmek için başka yolların bulunduğunu onlara göstermeliyiz. İngiliz Müslümanların yaptığı çok sayıdaki kınamayı, bu nefret adamlarına camilerimizde yer veya ibadet alanı olmadığını, bu adamların İngiltere’de ya da dünyanın başka bir yerinde Müslümanlar için konuşmadığını gençlere göstermeliyiz. Hükümetin, bölücü sesleri yenilgiye uğratması için elinden gelen her şeyi yapacağına dair size güven sağlamamıza izin verin. Ancak sonuç olarak, radikalleşme ve entegrasyon zorlukları sadece hükümet tarafından çözülemez. Yerel seviyede, toplum merkezli güçlü bir liderliğe ihtiyaç var.” Eğitim Köşesi OKTAY ŞAHBAZ Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı [email protected] Yoksullaşan Çocuklu Aileler İngiltere’de hayat koşulları gittikçe zorlaşıyor. Dünyanın en büyük ekonomiklerinden biri olan İngiltere’de yaklaşık 1 milyon insan, bunun 400 bini çocuk, yiyecek bankaları olarak bilinen yardım kuruluşlarından geçimini sağlıyorlar. Bunun yanında İngiltere’de çalışan yoksullar adlı bir kavram yaklaşık 5 milyon insanı etkiliyor. Çalışan yoksullar kavramı daha çok asgari ücret ile çalışıp geçimini sağlayamayan kişiler için kullanıyor. Bu insanlardan bir kısmının da yiyecek bankalarından geçindikleri dikkat çeken bir başka gerçek. Bu haftaki yazımızda İngiltere’de bu anlamda yaşanan zorlukların bazılarına değineceğiz. İngiltere’nin saygın kuruluşlarından biri olan Joseph Rowntree Foundation’nin yaptığı araştırmaya göre İngiltere’de parasal sıkıntı riskini en çok yaşayan kesimin çocuklu aileler olduğunu açıkladı. Rapora göre yetersiz gelirli veli ve çocukların sayısının 2013 yılından bu yana 3 kat arttığına dikkat çekildi. Araştırmayı yapan Joseph Rowntree Foundation yetkilileri bunun sebebini genç ve çalışma çağındaki yetişkinlerin gelirlerindeki durgunluk ve sosyal yardımların kesilmesine bağladı. Araştırmanın sonuçlarını bir bireyin asgari anlamdaki ihtiyaçları üzerinden hesaplayan Joseph Rowntree Foundation’un bulguları hükümet yetkileri tarafından eleştirildi. Hükümet bu bulguları bir taraftan eleştirirken diğer yandan bir çok yardım kuruluşu ve hatta İngiltere Kiliseler Birliği durumun rapordakinden daha kötü olabileceğine dikkat çekti. Asgari ücretin 21 yaşı üstündekiler için £6.50 olduğu İngiltere’de ücretlerin enflasyonun altında kalması bir çok kişiyi zor durumda bırakıyor. Bunun yanında Londra’da yaşayan bir çok kesim burada her şeyin daha pahalı olmasından dolayı asgari ücretin Londra’da Londra Yaşam Ücreti olarak değiştirilip en az £10 olması gerektiği konusunda kampanya yürütüyor. Buna bağlı olarak insanların gelirlerinin yükselmesi bir yana, yaklaşık 8.1 milyon veli ve çocuğun gelirlerinin kendilerine gereken temel gelirin altında olduğu gerçeği herkesi şaşırtsa gerek. Bu koşullarda büyüyen çocukların suç işlemeye ya da diğer suçlara karşı daha yatkın oldukları bilinen bir gerçek. Var olan koalisyon hükümeti ve öyle görünüyor ki bundan sonraki hükümetlerde bir yandan sosyal yardımlardan ciddi kesintiler yapıp koşulları zorlaştırarak bir yandan da ücret yükselişlerini engelleyerek bir çok aileyi kırılma noktasına getirecekler. Hiç şüphesiz bu zor koşullar her zaman olduğu gibi en çok çocukları etkileyecektir. Göçmen olarak geldiğimiz bu ülkede artık kalıcı olduğumuzun farkına varıp kendi sorunlarımıza karşı daha duyarlı olmanın zamanı geldi de geçiyor gibi. Duyarlı olup yerli göçmen bu sorunları yaşayan herkes ile ortak hareket etmek hem kendimiz hem de çocuklarımızın geleceği için atacağımız en iyi adamlardan bir tanesi olacaktır. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 8 Centre for Kurdish Progress’ten Başarılı Kürt Bireylere Ödüller Verilecek Britanya’da yaşayan bir grup akademisyen, öğrenci, profesyonel ve siyasetçinin bir araya gelerek kurduğu Centre for Kurdish Progress (Kürt Araştırmalar Merkezi) Britanya’da yaşayan başarılı Kürt bireyleri için 2015 Newroz haftasında bir etkinlik gerçekleştireceğini açıkladı. 18 Mart günü İngiliz Parlamentosu’nda işçi partisi milletvekili eski eğitimden sorumlu bakan Stephen Twigg’in ev sahipliğinde düzenlenecek olan etkinlikte Britanya’da yaşayan Kürt toplumu içerisinde belli bir alanda başarı elde etmiş kişiler için bir ödül gecesi düzenleneceği belirtildi. Newroz haftası vesilesiyle Londra’da düzenlenen bir çok program arasında başarılı Kürt bireylerine yönelik düzenlenecek olan bu etkinlik aynı zamanda Britanya’da yaşayan Kürt toplumu için bir ilk olma özeliğini de taşımaktadır. Britanya’da yaşayan Kürtlerin yanı sıra dört parça Kürdistan’dan temsilci ve tanınan şahsiyetlerin de geceye katılacağı belirtildi. 2015 ödül töreninin koordinatörlüğünü Londra’da yaşayan Kürt yönetmen Haco Cheko yapacak. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Haco Cheko, Britanya’da yaşayan Kürdistanlıların artık Britanya’nın bir parçası olduklarını belirterek dolayısıyla Kürt toplumu açısından önemli bir etkinlik olduğu ve süreklileştirilmesi gerektiğini belirtti. Bu etkinlik ile Britanya’da yaşayan Kürtlerin sosyal, akademik ve ekonomik hayata olan katkılarını sergilemeyi hedeflediklerini ifade ederek, Toplum içerisinde başarılı Kürt bireylerinin başarısının görmezden gelinmemesi ve Kürt kimliğiyle Kabul görmesinin önemli olduğunu belirten Haco Cheko, bu ve benzeri etkinliklerin toplumları geliştirerek gelecek nesiller için rol model bireyler ortaya çıkaracağını dile getirdi. Kürt toplumunda başarılı bireylerin başarısını bugüne kadar başka ulusların kimliklerinin altında yansıtıldığını belirten Haco Cheko bunun nedeni geçmişten günümüze süregelen sömürü ve asimilasyon politikaları olduğunu belirti. İlk olarak değişik meslek dallarında başarı göstermiş 10 bireye ödül vermeyi planladıklarını da belirten Cheko, ödül gecesinin Newroz haftasında gerçekleşmesi geceyi daha da anlamlı kılacağını söyledi. Etkinlik için çok sayıda İngiliz parlamenter, sivil toplum kuruluşu ve düşünce merkezi yetkilisi ile çeşitli toplum kesimlerinden temsilcilerin katılacağı etkinliğe katılmak isteyenlerin [email protected] adresi üzerinden kayıt yaptırabileceği belirtildi. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 9 Nick Clegg: Hedefimiz Ruh Sağlığı Desteği Alanlarda İntiharları Sıfıra İndirmek Ruh sağlığı sorunları yaşayan ve sağlık yetkililerinden yardım alan hastaların intihar etmelerinin engellenmesi gerektiğini açıklayan Nick Clegg, bunun sağlanması için her aşamada görev veren sağlık çalışanlarının bir birleriyle irtibatta ve bağlantıda olmaları gerektiğini belirtti. Pazartesi günü gerçekleşen Ruh Sağlığı Konferansına ev sahipliği eden başbakan yardımcısı ve Liberal Demokrat lideri Clegg, doktorlar, yetkililer ve kampanya gruplarıyla bir araya gelerek yapılması gereken şeyleri ve ruh sağlığı hizmetlerinin geleceğini görüştü. Bakım ve Destek Bakanı Norman Lamb’ın ortaklaşa ev sahipliği ettiği konferansta, Clegg NHS’in yerel yönetimlerinin tümünün ‘sıfır intihar’ hedefini takip etmeleri gerektiğinin çağrısını yaptı. Sıfır intihar hedefinin intiharların sayısını ciddi bir şekilde azaltacağını belirten Clegg, ABD’nin Detroit kentinde imzalanan sıfır intihar vaatti sonucu, ruh sağlığı desteği alan hastalarda iki sene boyunca intihardan can kaybı yaşanmadığını örnek olarak sundu. Clegg şöyle konuştu: ‘‘İntihar, toplum içerisinde bir tabu olmaya devam ediyor. İnsanlar, sevdikleri birisinin intihar riski içerisinde olduğunu düşündüklerinde harekete geçmelerini bırakın, bu konuyu konuşmaktan gerçekten korkuyorlar. ‘‘O yüzden, NHS’in her bölümüne sıfır intihar hedefine bağlanmaları için çağrı yapıyorum. Böyle bir yaklaşımın intihar sayılarını düşürmekte etkili olduğunu şimdiden biliyoruz. ‘‘Konu suçlamayla alakalı değil. Önemli olan, toplum içerisinde, her alanda daha fazla yaparak insanların tek seçeneklerinin hayatlarını sonlandırmak olduğunu düşündükleri noktaya gelmelerini önlemek.’’ Clegg, bir çok insanın intiharların kaçınılmaz olduğunu ve önlenmelerinin mümkün olmadığını düşündüklerini, fakat bunun doğru olmadığına inandığını belirtti. Clegg, ruh sağlığı kurumu, Samaritans’ın, intiharı düşünen çok sayıda insanın ölmek istemediklerini tespit ettiklerini belirtti. Toplum içerisinde korkmadan, utanmadan ve yargılamadan intiharın konuşulduğu bir kültür yaratılması gerektiğini belirten Clegg, sıfır intihar hedefinin binlerce kişinin hayatının kurtarılmasına yardımcı olacağını ifade etti. 2013 senesinde İngiltere’de intihar sonucu ölenlerin sayısı yaklaşık 4,700- bunların yaklaşık %78’i, 3,700’ü, erkek. İntihar, 50 yaş altı erkeklerde, en çok can alan ölüm sebeplerinden birisi. Sıfır intihar hedefine ulaşılması için mahalle doktorlarından, hemşirelere ve diğer ruh sağlığı çalışanlarının her hastaya ilişkin ortak bilgiye sahip olmaları ve düzenli olarak durumlarının takip edilmesi gerektiği aktarıldı. Aynı zamanda aileler ve arkadaşlara acil durumlarda ne yapmaları gerektiği konusunda bilgi verilmesinin önemi de vurgulandı. Londra’daki Kürt ve Türk toplumu içerisinde, 2007 senesinden bu yana 40’ın üzerinde intihar yaşandı. Bu sayının büyük çoğunluğu İngiltere’deki ikinci kuşak, gençlerden oluşuyor. 10 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 11 Dünya Serveti Yüzde 1’in Elinde! 85 Kişinin Serveti, 3.5 Milyar Kişinin Servetinden Fazla! Britanya merkezli yardım kuruluşu Oxfam’ın pazartesi günü Berlin’de açıkladığı araştırma sonuçlarına göre dünyadaki gelir dağılımındaki eşitsizlik hızla büyüyor. Yüzde 1’in içerisinde yer alan 80 kişinin toplam malvarlığı geçen yıl 1 trilyon 900 milyar dolar olarak hesaplandı. Sadece 85 kişinin mal varlığı ise, dünyada yaşayan 3.5 milyar insandan daha fazla servete sahip bulunuyor. Her yıl Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu öncesi Oxfam’ın yayınladığı araştırma sonuçları dünya gelir dağılımındaki eşitsizliğe ilişkin çarpıcı sonuçları ortaya koydu. Araştırmaya göre 2009’da en varlıklılar dünya gelirinin yüzde 44’üne sahipken, geçen yıl bu oran yüzde 48’e ulaştı. Oxfam’a göre küresel servetin kalan yüzde 52’sinin yüzde 46’lik kısmı ise dünya nüfusunun yüzde 20’sinin ellerinde. Kalan yaklaşık yüzde 5,5’lik kısım ise, toplam dünya nüfusunun yüzde 80’i arasında dağılıyor. Öte yandan en zengin dilimin içinde yer alan her birey 2,3 milyon euroya ulaşan bir mal varlığına sahip. Buna karşılık dünyadaki her dokuz kişiden biri yeterli beslenemiyor. Ayrıca 1 milyar insan günde 1,25 dolarla geçinmek zorunda. Bir başka istatistiğe göre dünyadaki en zengin 80 kişinin malvarlığı 2009 ile 2014 arasında iki katına çıktı. Bu rakam, dünya nüfusunun daha fakir olan diğer yarısının toplam gelirine denk geliyor. Oxfam’ın Genel Müdürü Winnie Byanyima’ya göre bu rakamlar oldukça korkutucu. Gelir dağılımdaki eşitsizliğin daha da büyümesinin önüne geçmek için Oxfam devletlerden daha fazla önlem almalarını talep ediyor. Vergi kaçakçılığının önüne geçilmesi, emeğin yerine sermayenin vergilendirilmesi, asgari ücret uygulamasının benimsenmesi ve kamusal hizmetlerin iyileştirilmesi teşvik edilen önlemler arasında. Davos’ta bugün (Çarşamba) başlayacak olan Dünya Ekonomik Forumu’nda bu konunun da ele alınması bekleniyor. Foruma Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Çin Başbakanı Li Keqiang gibi devlet yetkililerinin yanı sıra dünyadaki özel şirketlerin yöneticileri ve Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcilerinin de katılması bekleniyor. ALTYAZILI DİYALOGLAR MIZGIN MÜJDE ARSLAN [email protected] DÜŞÜK BÜTÇELİ FİLM YAPMAK Filmin yapım koşullarını, bütçesini oluşturmak çok az ödüllü, bol gişeli başarılı filmler yapmış bir avuç yönetmen dışında herkes için meşakkatli bir süreçtir, bazen Cannes’dan ya da Berlin’den ödül almanız bile size bir sonraki filminizde bütçeniz için gerekli fonları alacağınız ya da yapımcı bulacağınız anlamına gelmez. Oysaki güvendiğiniz, emek ve uzun yıllar harcamaya değer gördüğünüz bir projeniz vardır ve çekmek için kararlısınızdır. Fonların sayısı ve başvuranların sayısı kıyaslanınca seçilme şansınız düşük ve diyelim ki “unfortunately…” diye başlayan bir maille kötü haberi aldınız, işte o zaman düşük bütçeli film yapma ihtimalini zorlamaktan başka şansınız yoktur. Sinemanın azim ve inat işi olduğunu bazen biraz “deli” işi olduğunu en az bir kısa film çekmiş herkes kabul edecektir. Düşük bütçeli film yapmak demek, bir film ekibine vereceğiniz paranızın olmaması yüzünden bir film ekibinin yapacağı çoğu işi sizin yapacağınız demektir; bu sebeple sadece reji değil, kamera, ses kaydı, ışık, senaryo, kurgu da iyi bilmeniz gerekir. Filminiz çok mekanlı, kalabalık sahnelerden oluşuyorsa, onu olabildiğince az mekana ve kişiye indirmeniz gerekir. Anlatı dilinizi çoğu zaman tercih olsa da, bazen çözüm olarak minimal kılmanız gerekir. Ve tabi ki kusurlu sinemayı sevmeniz, bazen seyirciyi yakalayanın en iyi görüntü değil, yakaladığınız anlam olduğunu, insanların kalplerine dokunmayı başarabileceğinizi unutmamanız gerekir. Çoğunlukla başka işler yapıp, oradan kazandığınız parayı cömertçe ve aşkla sinemaya yatırmanız gerekir, harcadığınızı geri alma garantisi vermez ama kuşkusuz size paha biçilmez dünyalar açar. Sizin ve o hiç tanımadığınız “seyirci”nin hayatını değiştirebilir, farklı bir bakış açısı sunabilir. İlk kısa filmim Son Oyun’u çektiğimde gazetecilik yapıyordum, biriktirdiğim maaşımla iki günlük hafta sonu izninde çekmiştim, yanımda müthiş bir ekip vardı. Henüz bir film olup olmayacağını bilmiyordum. Bildiğim tek şey, bu çok iki yaşlı adamın dostluk hikayesini düşünmekten uyuyamıyordum ve onları artık bir yerde bırakmam gerekiyordu. Sonuç olarak gönderdiğimiz ilk festivalde finale kaldı ve bir de ödül aldı, sonraki 4-5 yıl boyunca da dünya’da onlarca festivalde gösterildi, pek çok ödül aldı. İlk belgeselimi “Ölüm Elbisesi Kumalık”ı yaptığımda yayınevinde editör olarak çalışıyordum. Kültür Bakanlığı’na destek başvurumuza ret aldıktan iki gün sonra 3 kişilik film ekibi Mardin’e yola koyulduk. İşten bir haftalık ücretsiz izin almıştım. Tek bütçemiz yol parasıydı, uçak biletlerimizi kredi kartıyla almıştım. Mardin’de kalacak ev çoktu ne de olsa ve ekip de bunun bizler için unutulmaz bir şans olduğunu bilen kalpleri açık insanlardı. Hep yaptığım gibi film ilk ödülü ya da gösterim geliri aldığında bu film ekibinin oldu. Kumalık belgeseli, bir festivalde filmi izleyen Kanal 24’ün bir yetkilisi tarafından yayınlanma teklifi aldı ve orada yayınlanan ilk Kürtçe belgesel oldu, her ne kadar filmle ilgili sözlük yorumlarında filmi İran filmi sananlar olsa da. İyi bir projeniz varsa ve yeterince çaba gösterdiğinizi düşünüyorsanız yanınızda yer alacak birilerini hep bulursunuz. Sadece bunun basit bir yolculuk olmadığını, bir projeyi gerçekleştirmenin uzun zaman aldığını, sabırlı ve kararlı olmanız gerektiğini bilin. Sinema size hep genç kalmayı taahhüt eder. Hep genç kalırsınız çünkü öğrenecek ya da tazelenecek yeni bilgiler, keşfedecek yeni yönetmen, ülke sinemaları ve sizi heyecandan uyutmayacak bir proje hep vardır! Blue Arts olarak Mizgin Müjde Arslan yönetiminde iki yıldır Londra’da özel ve grup dersleriyle sinema eğitimi sağlamaktayız. Bu eğitimleri ücretsiz workshoplarla desteklemeye karar verdik. İlk etkinliğimiz Semih Kaplanoğlu’nun “Yumurta”, Zeki Demirkubuz’un “Kader” filmlerinde yardımcı yönetmenlik yapan Iraz Uzun Sanders’le, 24 Ocak’ta saat 15.00 ile 17.00 saatleri arasında Stoke Newignton’daki stüdyomuzda gerçekleşecek. Sanders, düşük bütçeli film yapımı, yönetmen yardımcısının görevleri, yapım öncesi hazırlıklar, iş planının yapılması hakkında bilgiler verecek. Yeni başlayacak gruplara kayıt ve etkinlik hakkında daha fazla bilgi için: www.blueartscourses.com tel: 0 79 47 890 579 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 12 İngiliz istihbaratı gazetecileri izliyor 20’den Fazla Ülke İngiliz gizli servisi GCHQ’nin vatandaşların yanı sıra dünyanın önde gelen medya kuruluşlarına çalışan gazetecileri de takip ettiği ortaya çıktı. The Guardian gazetesinde yayınlanan haberde, İngiliz gizli servisi GCHQ gazetecilere ait on binlerce maili takip altına aldı. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) eski çalışanlarından Edward Snowden tarafından yayınlanan belgelere dayandırılan haberde, mailleri bir seferliğine takip altına alınan gazeteciler New York Times, Washington Post, Guardian, Le Monde, Sun, BBC ve Reuters gibi önde gelen medya kuruluşlarından. NSA belgelerine dayandırılan habere göre, GCHQ tarafından Kasım 2008’de sadece 10 dakikalık olduğu savunulan bir test kapsamında yapılan takip işlemi esnasında en az 70 bin email yazışması ele geçirilerek bir veri tabanında toplandı. Bu emaillerde ele geçirilenlerin önemli bir kısmı gazetecilerin kendi aralarında haber üzerine yaptıkları tartışmalar, basın açıklamaları gibi karşılıklı yazışmalardan oluşuyordu. ARAŞTIRMACI GAZETECİLER TERÖRİSTLER KADAR TEHLİKELİYMİŞ! Guardian haberine göre, İngiliz gizli servisinin topladığı email yazışmalarının değerlendirildiği ve araştırmacı gazeteciler ‘teröristler’ ve hackerler gibi ‘tehlikeli’ olarak sınıflandırıldı. Konuyla ilgili GCHQ’nin herhangi bir yorum yapmadığı, sadece ‘yapılanların legal ve politik kurallara uygun olduğu savunuldu. Edward Snowden’in 2013 yılında yayınladığı belgelerde, NSA ve GCHQ’nin dünya genelinde sayıları milyarlarla ifade edilen telefon görüşmesi ve email yazışmalarını takip ettiği ortaya çıkmıştı. Takip edilenler arasında Almanya ve Fransa gibi ülkelerin devlet yöneticilerinin de olması, ABD ile diğer ülkeler arasında istihbarat krizine yol açmıştı. ‘Daiş ile Mücadele’ İçin Londra’da Buluşuyor Avrupa’da artan cihatçı terör saldırıları tehdidi ve Paris katliamından sonra dünya, Daiş’e karşı alınacak yeni tedbirleri konuşmak için 22 Ocak’ta Londra’da “Daiş’le Mücadele” uluslararası konferansı yapılacak. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Perşembe günü yapılacak toplantıya İngiltere Dışişeri Bakanı Philip Hammond ve ABD’li mevkidaşı John Kerry’nin eş başkanlık edeceği belirtildi. Toplantıya Abd öncülüğündeki koalisyon güçlerine destek veren devletlerin de aralarında bulunduğu 20 ülkeden temsilcinin katılması bekleniyor. The Telegraph gazetesine konuşan Hammond, toplantının “Daiş’in zehirli ideolojisiyle mücadelede harcanan ortak çabaların değerlendirilmesi için önemli bir fırsat olacağını” söyledi. Hammond, “Arap ortaklarımız da dahil koalisyona aktif destek veren ülkeler, Londra’da bir araya gelerek Daiş’i mağlup etmek ve zayıflatmak için daha fazla ne yapmamız gerektiğine karar verecek. Yabancı savaşçı sorununu çözmek, Daiş’in Mali kaynakların ı engellemek, insani yardımı arttırmak ve planlı askeri operasyonlarımızı sürdürmek için neler yapabileceğimiz i değerlendirmek, hayati önem taşıyor” dedi. Siber Güvenlik Alanında Britanya ve ABD Ortak Çalışacak Başbakanı David Cameron, ABD ile siber güvenlik alanındaki işbirliğini artıracaklarını, istihbarat paylaşımı ve bankaların savunma mekanizmalarını denemek için saldırı simülasyonları yapacaklarını söyledi. Geçtiğimiz hafta Washington’u ziyaret eden başbakan Cameron, ABD başkanı Barack Obama güvenlik konularını konuştu. Cameron BBC’de yayınlanan söyleşisinde, “Çok yetkin siber koruma yöntemlerine ve uzmanlığa sahibiz. Bu ned- enle Atlantik’in iki kıyısında da istihbarat paylaşımı için siber hücreler kuracağız” dedi. BBC Televizyonu, İngiltere’nin istihbarat dinleme örgütü GCHQ ile Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın işbirliği ile, İngiltere Merkez Bankası ile Londra’da ve Wall Street’teki ticari bankaların hedef alınacağı ortak egzersizler yapılacağını bildirdi. Cameron, Obama ile görüşmesinde Terö r şüphelilerinin arasındaki iletişimi izlemek amacıyla, Facebook ve Google gibi büyük İnternet şirketleriyle daha yakın işbirliği konusunda iki ülkenin neler yapabileceğini de ele aldıklarını söyledi. Papa’nın Sözlerine Bir Tepki de Cameron’dan Papa Francesco’nun Cahrlie Hedbo saldırısından sonra yaptığı “Anneme küfredersen yumruğu yersin” değerlendirmesine farklı kesimlerden tepkiler gelmeye devam ediyor. Başbakan Cameron, Papa’nın açıklamasını eleştirerek, ‘hukuk kuralları içerisinde kaldıkları müddetçe yayın özgürlüğü sağlanmalıdır’ dedi. Başbakan David Cameron, Papa Francesco’nun başkalarının diniyle alay etmekle ilgili olarak, “Anneme küfredersen yumruğu yersin” yorumuyla aynı fikirde olmadığını söyledi. Amerikan CBS News televizyonuna konuşan Cameron, Papa Francesco’nun ifade özgürlüğü konusunda bazı kısıtlamalar olmalı yorumunu eleştirerek, “’Yayın hukuk kuralları içerisinde hareket ettiği sürece özgür bir toplumda bazılarının dinine hakaret etme hakkı da vardır” diye konuştu. Cameron, “Ben Hristiyanım. Eğer biri Hz. İsa hakkında hakaret edici şeyler söylerse bunu ben saldırı olarak görebilirim. Ancak özgür bir toplumda onlardan intikam alma hakkım da yoktur” diye konuşarak, yayının hukuk kuralları içerisinde hareket ettiği sürece bazıları için hakaret bile olsa dilediği malzemeyi yayınlama özgürlüğü olduğunu söyledi. Papa Francesco, Paris’teki Charlie Hebdo mizah dergisi ve süpermarket baskınından sonra yaptığı değerlendirmede, dine hakaret edilmesini yanlış bulduğunu vurgulayarak ifade özgürlüğünün olduğunu ancak bunun bazı sınırları olması gerektiğini söylemişti. Papa, bu yorumlarını “Anneme küfredersen yumruğu yersin” sözleri ile ifade etmişti. Eski Oxford Piskoposu Richard Harries de Independent gazetesine bugün yazdığı makalede, Papa’nın sözlerine eleştiri getirdi. Harries makalesinde şu sözlere yer verdi: “Papa’nın büyük bir hayranıyım ancak tam bir yanıt vermek gerekirse Papa’nın, ‘Diğerlerinin inancına saldırıda bulunmamalıyız, eğer yardımcım anneme küfrederse yumruğu yer’ açıklamasına çok şaşırdım. Yumruk atmak şiddete şiddetle cevap vermek olarak algılanabilir.” ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 13 Kobane İçin Sanatçı Dayanışması Bir süredir başkent Londra’da devam eden ‘Sanatçılar Kobane’yi destekliyor’ konserleri çerçevesinde Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde başarılı bir gece düzenlendi. Pazar akşamı yapılan konsere sanatçılar Paula Darwish, Serpil Kılıç, Koma Sersi ve Şilili grup Quimanto katıldı. Biletlerin 15 Sterlin’den satıldığı konserin tüm geliri Heyva Sor A Kurdistan vakfı aracılığıyla Kobanelilere gönderilecek. Gecede ayrıca el yapımı malzemelerin satıldığı stant açıldı. Bir süre önce gazetemizin Rojava ziyaretinde çekilen bazı fotoğraflar da gece de açık artırma ile satıldı. Yoğun ilgi gören fotoğraflardan elde edilen gelir de aynı şekilde Kobane’ye gönderilecek. Konser, katılımcıların büyük bir kısmının sahneye çıkarak hep beraber seslendirdikleri Rojava Marşı ile sona erdi. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 14 Kaşanlı Köylüleri Dayanışma Gecesinde Buluştu FOTO: Erem Kansoy Başkent Londra’da yaşayan Kaşanlı köylüleri düzenledikleri dayanışma gecesinde bir araya geldi. Pazar akşamı Tottenham’da bulunan La Royale salonunda yapılan geceye binden fazla insan katıldı. Dernekleşme faaliyetlerini sürdüren Kaşanlı köylülerinin dayanışma amaçlı yaptığı gecede salonun dolmasından kaynaklı bazı kişiler kapıdan geri dönmek zorunda kaldı. Beklentilerin çok üzerinde katılımın yaşandığı gece Mustafa Mısır dedenin Gulbang’ı ile açıldı. Hemen sonrasında Pir Sultan Abdal dinletisi eşliğinde Kerim ve Elvan tarafından semah gösterisi yapıldı. Yapılan semah gösterisinden sonra gecenin organize komitesi adına Rüstem Özdemir bir konuşma yaptı. Yaşanan yoğun ilgi karşısında heyecanlandığını ve bundan büyük mutluluk duyduğunu belirten Özdemir, tüm katılımcılara teşekkür ederek konuşmasına başladı. Özdemir konuşmasında, birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaparak, toplum olarak gençlerimize daha sağlıklı yarınları miras bırakmak için daha fazla çaba içinde olunması gerektiğini ifade etti. Gecede yapılan konuşmalarda Maraş katliamında katledilenler ve Hrant Dink te anıldı. Yapılan konuşmalardan sonra, Grup Raye, Hüseyin İpek, Ozan Emekçi, Fırat İmirza ve Hasan Yıldız sırayla sahneye çıkarak katılımcılara güzel bir müzik ziyafeti yaşattılar. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 15 Parlamento’da Yeni Ortadoğu Ve Kürtler Tartışıldı Londra’da Gözaltında Kayıplar Ve Mücadele Forumu Londra’da Toplumlar-arası Forum çalışması başlatıldı. Pazar günü gerçekleşen forumun ilk konusu gözaltında kayıplar oldu. Forumda, Meksika, Balucistan, Tamil, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki kayıplar ve kayıplara karşı mücadele ile Güney Afrika’daki yargısız infazlar konusunda konuşmalar yapıldı. Londra Meksika Dayanışma Grubu adına yapılan konuşmada, 26 Eylül’de kaybedilen 43 öğrencinin toplumun en duyarlı kesimini cezalandırmak için devlet-çete işbirliği ile katledildikleri vurgulandı. Peace in Kurdistan (Kürdistan’a Barış) ve KNK’nin İngiliz Parlamentosunda organize ettiği toplantıda Daiş’e karşı mücadelede Kürtlerin rolü ve Rojava’nın sunduğu alternatif yönetim modeli konuşuldu. Suriye ve Irak’ta Çöken Devlet Modelleri ve Daiş ve Kürtlerin Yükselişi adındaki toplantıya Lord Hylton ev sahipliği yaptı. Lord Hylton Rojava yönetiminin tanınması ve bölgede ihtiyaç olan yardımların artarak devam etmesi için Kürtlerin lobi çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini ifade etti. Profesör Michael M. Gunter’in ana konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, BBC gazetecisi Güney Yıldız ve Roj Kadın Meclisi temsilcisi Ayşegül Erdoğan söz aldılar. Çok sayıda parlamenter, Orta-doğu araştırmacıları, aktivist ve gazetecinin katıldığı toplantıda ilk olarak söz alan profesör Gunter, Irak ve Suriye’de devlet yapısının değiştiğini ve Daiş ve Kürtlerin yeni yapılanmada etkileri olduğunu ifade etti. Hiç Ortada Yokken: Savaş ve Barış’ta Suriye’deki Kürtler (Out of Nowhere: The Kurds in Syria in Peace and War) adında yeni kitabı çıkan Gunter, Kürtler ve Daiş’in, devletlerin çökmesiyle oluşan boşlukta, farklı devlet yapıları kurduklarını ifade etti. Gunter, Kürtler ve Daiş’in Ortadoğu haritasının tekrar çizilmesinde rol oynadıklarını ifade etti. Daiş’in güç kazanmasına yol açan bazı faktörlere değinen Gunter, bunda baskıcı azınlık hükümetlerin halka en basit hizmetler sunmamaların önemli rol oynadığına vurgu yaptı. Türkiye’nin, Esad rejimini çökertmek için, desteğinin, ilk etapta Daiş’i güçlenmesinde büyük rol oynadığını belirten Gunter, Çeçenistan gibi ülkelerden gelen İslamcı savaşçılara, Suriye ve Irak’a geçişler sağladığına değindi. Gunter Irak ve Suriye’deki Daiş’in farkları olduğunu: Irak’ta daha çok yerel ve üst düzey yönetimlerin eski Baath üyeleri olduklarını; öte yandan Suriye’deki Daiş’in daha çok yabancı uyruklulardan oluştuğunu gözlemlediğini belirtti. Daiş’e karşı mücadelede Kürtlerin büyük rol oynadıklarını ifade eden Gunter, bu mü- cadelenin Kürdistan Bölgesel Hükümeti ve PYD’yi de bir araya getirdiğine dikkat çekti. PYD ve PKK gerillalarının Ezidi Kürtlerini Şengal dağında kurtarmalarıyla saygı elde ettiklerini belirtti. ABD’nin, PKK’ye yakın olmasına rağmen, PYD’ye destek vermesini ve terörist örgütü olarak görmemesinin olumlu olduğunu ifade eden Gunter, bunun ileride PKK’nin terör listesinden çıkması için olumlu olacağını belirtti. Gunter son olarak, gözlemcilerin Irak ve Suriye’de devlet yapısının değiştiğini çok yavaş kavradıklarını ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin farklı değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Daha sonra söz alan, BBC gazetecisi, Güney Yıldız, Kürtlerin tarihte çok sayıda düşmanı, fakat az dostu olduğunu kaydederek, Suriye’de ayaklanmanın başlamasından sonra ‘üçüncü yol’ takip ettiklerini ifade etti. Londra Cumartesi Anneleri ile Dayanışma Komitesi adına yapılan konuşmada ise Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki kayıp politikası ve gözaltında kayıplar hakkında bilgi verildikten sonra gözaltında kayıplara karşı mücadele ve özellikle de 512. haftasını gerçekleştiren Cumartesi Anneleri mücadeleleri aktarıldı. Kaybedilen Baluç Kayıplarının Uluslar arası Sesi adına yapılan konuşmada, Balucistan ve Balucistan’daki kayıplar hakkında bilgi verildi. Verilen bilgilere göre Balucistan’da 8 binden fazla kişi kaybedilmiş durumda. Forum’da en ağır kayıp olaylarının yaşandığı yer olarak Tamil kayıpları dikkat çekti. İngiliz emperyalizminin direk desteklediği “anti-terör” yasaları ile bir kişinin 18 aya kadar hiç kimseye haber vermeden gözaltında tutulabildiği bilgisinin aktarıldığı konuşmada, tam sayı bilinmeyecek şekilde binlerce gözaltında kayıp olayının olduğu, 2009 yılında 50 bin kişinin katledildiği bir ulusun soykırımdan geçirildiği aktarıldı. Britanya Abahlali Dayanışma Grubu adına yapılan konuşmada, Güney Afrika’da yaşanan sokak infazları tartışıldı. Toplumlar-arası Forum devam edecek Forumun ikinci bölümünde Toplumlararası Forum’un nasıl devam etmesi gerektiği ele aldındı. Aylık toplantılar biçiminde devam edecek Forumda, kendi kaderini tayin hakkı, sömürgecilik ve sömürgeciliğe karşı mücadele, özerklik, ayrımcılık, ırkçılık ve faşizm, politik tutsaklar, işçi hakları ve göçmen işçiler, devlet şiddeti gibi forumu oluşturan değişik grupların ortak sorunları ele alınacak. Forumda bu konularda deney paylaşımı gerçekleştirilirken, ortak mücadele yollarının bulunması arayışı gerçekleştirilecek. Forum tüm farklı gruplara açık İlk formun örgütlenmesini ICAD Britanya Seksiyonu, Londra Cumartesi Anneleri ile Dayanışma Komitesi, Kayıp Baluc İnsanlarının Uluslar arası Sesi insiyatifi, Kolombiya Dayanışma Kampanyası, Londra Meksika Dayanışma Grubu, Britanya Micaela Bastida Hareketi, Küresel Adalet Forumu, Jaguar Despierto Hareketi gerçekleştirilirken, başta Türkiye ve Kürdistanlı olmak üzere farklı ülkelerden gelmiş göçmen ve politik örgütlenmelerin forum çalışmasına katılması için çaba gösterilecek. Türkiye Başbakanı Davutoğlu Londra’da Güney, Kürtlerin Daiş’e karşı iki seneyi aşkın bir süredir savaştıklarını fakat, 2003 yılında, PYD’nin kurulduğundan bu yana, Suriye’de yeni bir mücadelenin devam ettiğini anlattı. Daiş’e karşı tek etkili güç oldukları için ve koşulların gerektirdiğinden dolayı, ABD’nin Kürtlere karşı yaklaşımlarını değiştirmek zorunda kaldığını ifade eden Güney, Kobane direnişinin başarısının Kürtlerin tanınmaları için önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Roj Kadın Meclisini temsilen konuşan Ayşegül Erdoğan, Rojava ve Kobane direnişlerinde Kürt kadınlarının rolünün önemine değinerek, bu mücadelenin 1980’li yıllara geri gittiğini vurguladı. İki sene önce, Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i anan Erdoğan, Rojava’da yaşanan gelişmelerin Abdullah Öcalan’ın, demokratik özerklik projesinin ve toplumların demokratik yönetilmelerinin, sadece kadınların tam katılımıyla olacağını tanıması sonucu olduğunu belirtti. Erdoğan, Kürtlerin özgürlüğünün kadınların özgürlüğüne eşit olduğunu ifade etti. Peace in Kurdistan adına söz alan Estella Schmid, Rojava modelinin daha iyi anlaşılması için, Daiş’in saldırılarına rağmen, daha fazla uluslararası delegenin ziyaret etmesinin gerekliliğinin önemine vurgu yaptı. Bir günlük ziyaret için Londra’da bulunan Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı. Salı akşamı da başbakan David Cameron ile Davutoğlu arasında yapılan görüşmede temel konu Suriye ve Irak oldu. Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu uluslararası finans ve yatırım çevrelerinin katılımıyla düzenlenen toplantıya katıldıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Davutoğlu’nun basın toplantısında öne çıkan açıklamalar şunlardı: “Maalesef devletimizin tarihinde ciddi bir şekilde karşı karşıya kaldığımız olumsuz bir tablodur” diyen Davutoğlu, “Devletin gizli güvenlik toplantılarını kriptolu telefonlar dinlendi. Bu bir casusluk faaliyetidir. Bizim görevimiz kim olursa olsun böyle bir ihanetin ortaya çıkması için bütün çabayı göstermektedir. Bu süreç kararlı bir şekilde devam edecek. Bir daha hiç kimse TC devletinin güvenlik toplantılarını dinleme cesaretini gösteremeyecektir” “Belli bir yasal çerçeve içinde yapılır. Bu sürede yorum yapmak yasal değildir. Ak Parti olarak açık bir tavır sergiledik. Hiçbir komisyon üyesiyle konuşmamaya özem gösterdim. Genel Kurul’da oylanacak. Vekalet bıraktım, oy kullanacak. Yalçın Bey kullanacak.” “İngiltere’deki Müslüman kanaat önderleri ile görüşeceğim. Türkiye’nin Avrupa’daki olaylarla ilgili hassasiyetini paylaşacağım. Paris yürüyüşünde de beraberdik. Avrupa kıtası çok kültürlü bir kıtadır. Herkesin görüşüne saygı duyulmalıdır.” “Hrant Dink bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Ben kendisini tanıyan biriyim. Herhangi bir vatandaşımızın öldürülmesi bizim duyarlı olmamız gereken bir konudur. Verdiğim mesajla çağrıda bulunuyoruz. Bu insani bir çağrıdır. İnsani ve ahlaki bir konudur. Ümit ederiz 2015 yılı 1915 yılı üzerinde düşmanlıkların üretildiği bir yıl olmayacaktır. Elimizden gelen çabayı gösterdik gösteriyoruz. Türkiye ve hükümetimiz hiçbir zaman bu konuda ön yargıya sahip olmadığını gösterdik. Hrant Dink Aydın bir kanaat önderidir. Katledilmiştir. Bizim vatandaşlarımızın can güvenliği devletimizin teminatındadır. Umarım bu mesaj her iki tarafa da gider. Ve bu yıl savaş acılarından dostluk üretebiliriz. Bu mesajın temel içeriği budur. Herhangi bir hesap için yapılmış değildir.’’ ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 16 Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu yeni hizmet binasına taşınıyor Açıldığı günden bu yana hizmet kalitesini her geçen gün yükselten Kılıç & Kılıç Avukatlık firması 26 Ocak tarihinden itibaren Haringey West Green Road üzerindeki yeni binasında hizmet vermeye başlıyor. 2010 yılından bu yana Stoke Newington’daki binasında hizmet veren firma geçtiğimiz aylarda kendi binasını satın alarak Haringey’e taşınma kararı almıştı. Göçmenlik, Ankara Anlaşması, Aile Hukuku, Türkiye’de Tanıma ve Tenfiz Davaları, Kaza ve İncinme Davaları, İşyeri ve Ev Alım-Satımı, Borç ve İflas, , Evlilik ve Aile Birleşimi Başvuruları, Kiracı ve Ev Sahibi Davaları gibi hukukun neredeyse her alanında hizmet veren firmanın yeni hizmet binası West Green Road’ta bulunuyor. Firmanın Direktörü Avukat Filiz Kılıç yaptığı açıklamada 2010 yılının Kasım ayında ilk hizmete girdikleri günden bu yana müvekkil memnuniyetini temel prensip olarak kabul ettiklerini ve bu prensip doğrultusunda bir çalışma anlayışı geliştirdikleri için kısa sürede büyüyen bir firmaya dönüştüklerini söyledi. Kirada bulundukları mevcut yerlerinin büyüyen bir firma olarak kendilerine artık küçük geldiğini, bu yüzden daha geniş bir binada hizmet vermeye karar verdiklerini belirten Kılıç konu ile ilgili olarak şöyle konuştu: “26 Ocak Pazartesi gününden itibaren Haringey West Green Road’ta bulunan kendi binamıza taşınıyoruz. Böylece müvekkillerimizin bize çok daha kolay ulaşabilecekleri bir bölgeye taşınmış oluyoruz. Yeni binamız tümüyle bir avukatlık firması bürosu olarak dizayn edildi. Yeni hizmet binamız ile birlikte hizmet kalitemiz daha da yükselecektir. Daha geniş bir büroda hizmet vereceğimiz için bundan sonra her departmanımız daha geniş bir kadro ile hizmet verebilecek. Dört yıl önce küçük bir firma olarak hukuk sektöründeki yerimizi almıştık. Beş yılda ciddi bir mesafe katederek kendi binamızı alabilecek duruma geldik. Bu da bu sektörde kalıcı bir firma olduğumuzu gösteren önemli bir gösterge. Bu başarıda bütün hukukçu arkadaşlarımızın değerli katkısı var. Ayrıca müvekkilerimizin bize duyduğu güven sayesinde bu gelişmeyi göster- Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’nun Direktörü Filiz Kılıç ebildik. Bugüne kadar servisimizi tercih eden tüm müvekkilerimize sonsuz teşekkür ediyoruz.” Bir avukatlık kuruluşu olarak müvekkilerine kaşı her zaman sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini dile getiren Kılıç, firma olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da toplumu hukuk alanında yaşanan gelişmeler konusunda yerel basın aracılığıyla bilgilendirmeye devam edeceklerini vurguladı. FİRMA YÜKSEK KALİTE BELGESİ LEXCEL’E SAHİP İngiltere ve Galler Barosu tarafından avukatlara verilen Yüksek Kalite Belgesi Lexcel’e sahip olan ve aynı zamanda Aile Hukuku ve Göçmenlik hukuku alanlarında Legal Aid (yasal yardım) hizmeti de veren firma bünyesinde hepsi de Türkçe konuşabilen toplam 15 avukat ve hukukçu barındırıyor. Firma ayrıca yüksek hizmet standartlarını yerine getiren avukatlık bürolarına verilen Ev Alım-Satım Kalite Belgesi’ne (Conveyancing Quality Scheme) sahip. Kılıç & Kılıç Avukatlık firmasının yeni adesi: 307 West Green Road, N15 3PA, London. Email: [email protected] Firmanın hizmetleriyle ilgili daha fazla bilgi için 020 8888 8341 veya 07903315188 numaralı telefonları arayabilirsiniz. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 17 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 18 Konferans: ‘Tarihsel Süreçte Kızılbaşlık ve Ezidilik’ Başkent Londra’da çalışmalarını yürüten Kırkısraklılar yardımlaşma ve dayanışma merkezi tarafından ‘Tarihsel Süreçte Kızılbaşlık ve Ezidilik’ adı altında bir konferans düzenleniyor. Soas Öğrencileri Hrant Dink’i Andı 25 Ocak Pazar günü, saat 14:00’te, Kırkısraklılar Dayanışma Merkezinde yapılacak konferansa araştırmacı yazar Ali Haydar Ülger ve Ahmet Güven konuşmacı olarak katılacak. Kırkısraklılar Dayanışma Merkezinden konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar belirtildi; ‘‘Bilindiği gibi bugün Ezidilere dayatılan soykırım ve Alevilere karşı uygulanan baskıcı politikaların tarihsel bir geçmişi vardır. Bundan dolayı Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi olarak toplumu ve insanlığı yakından ilgilendiren bir konferans düzenliyoruz. Konferansa eski Soviyet Ezidileri ve Hakikatçılar üzerine araştırmalarıyla bilinen araştırmacı yazar Ali Haydar Ülger ve Alevilik üzerine araştırmalarıyla bilinen araştırmacı yazar Ahmet Güven katılıyor. Ayrıca Ali Haydar Ülger ‘’Hakikatçı Alevilerde Mizah Kültürü’’ adlı kitabını okuyucular için imzalayacak.’’ Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi, 4-6 Derby Road,Enfield,EN3 4AN adresinde bulunuyor. Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin Sekizinci yıldönümü nedeniyle başkent Londra’da bulunan Soas üniversitesinde bir anma gerçekleştirildi. Soas Kürt Topluluğu, Türk topluluğu ve Ermeni topluluğu ortaklığıyla organize edilen anma, Soas üniversitesi önünde gerçekleşti. Anmada öğrenciler tarafından yapılan konuşmalarda, üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen Dink cinayetinin arka planının halen aydınlatılmaması protesto edildi. Hrant Dink’in resimlerini kaldıran öğrenciler, yaptıkları bir dakikalık saygı duruşundan sonra mumlar yakarak Ermenice müzikler çaldılar. Öğrencilerin konuşmalarından sonra Hrant Dink anması topluca ‘Buradayız, Ahparig’ yazısıyla toplu fotoğraf çektirilip bitirildi. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 19 Mali Yıl Sonu İşlemleri için Son Hafta Mali piyasalarda şahsi vergi beyannamelerinin verilmesinin ardından, mali yıl sonu işlemleri ile ilgili işin uzmanından bilgi aldık. Gayri menkul kira geliri olan mükelleflerin vergi beyannamelerini, direktör ve şirket sahiplerinin, ortaklık ve kendine çalışan tüm mükellefler ile gerekli kayıtları gününde ve hızlıca hazırlayan Ulus Group muhasebe bürosu direktörü Haydar Ulus, mali yıl ve işletmeler ile ilgili, mükelleflerin yıl sonu hesaplarını nasıl yapmaları gerektiğine dair önemli bilgileri okuyucularımız ile paylaştı. Hızlı ve profesyonel hizmet Ekonomi ve Finans uzmanı Haydar Ulus, gazetemize yaptığı açıklamada; “ Özellikle market ve restoran sahipleri stok sayımlarını yapmalılar. Kapanış stok sayımları ve kapanış ödemeleri de yapılmalı. Yıl sonu beyan ettikleri VAT-KDV ödemeleri tamamlanmalı, elemanlarının vergi ödemeleri varsa onların da yapılması gerekmektedir.” Yapılması gereken işlemler yapılmadığında mali denetim ile yüz yüze kalınıyor. “Tekrar hesapların düzenlenip yapılması için mali senenin hemen bitişinden sonra, kısa bir süre içinde kayıtlarının yapılması en doğrusudur. Aksi takdirde gecikme olunca maliye otomatik olarak mektup gönderiyor, talep ve istek mektupları gönderiyor. Mükelleflerin böyle bir listeye alınmasına gerek yok, erkenden hesaplarının yapılması hem vergisi varsa onun planlanması yoksa da bir önceki seneyi rahat bir şekilde kapatmış olur, herhangi bir şekilde maliye engeline takılmamış olur, gecikmemiş olur, ceza almamış olur. Bizimde Ulus and Co. Muhasebede çalışma sistemimiz budur, mükellefimize önerimiz tavsiyemiz de her zaman için böyle olmuştur.’’ Ceza almak istemeyenler için önemli noktaları sıralayan Haydar Ulus, mükelleflerden özellikle mortgage ödemesi olanlar kar etmedikleri takdirde güç durumda kalabiliyor, bu yüzden karı etkileyecek gecikmelerden kaçınmaları gerektiğini vurgulayan Ulus sözlerine şöyle devam etti. “Bu güne kadarki VAT kayıtlarını gözden geçirsinler, bilanço ve ödenmesi gereken sene sonu hesapları kapatılmalı. Aksi takdirde bu ödemeler bir sonraki yıla aktarılıyor, aktarıldığı takdirde de karı etkileyebiliyor, zarar çıkabiliyor. Özellikle mortgage ödemesi olan kişiler varsa, self employed olarak özellikle yıl sonu karlarının belli bir düzeyde olması gerekiyor. Çünkü asgari olarak sabit giderleri var ayda Bin Pound mortgage ödeyen bir mükellefimiz kafadan mortgage için 12 bin pound yıllık net geliri olması gerekiyor. Bunun yanında gideri var harcaması var, başka ödemeleri de var, bunların hepsinin şimdiden planlanıp mali senenin sonuna yansıtması için ön görüşmelerini yapsınlar ve tatmin edici cevaplar alamazlarsa bizlerle irtibata geçsinler, biz kendilerine ücretsiz bir ön planlama ön görüşme ayarlayalım.” Yıl sonu işlemleri yapılırken vergi muhafiyetinden yararlanma hakkınızda var. Bu hak ile ilgili Ulus şunları kaydetti. “Eğerki vergi muafiyetlerini ticari olarak geçmiş dönemlerde uygulanmamışsa, bize dosyalarını transfer ettiklerinde biz ona göre gerekli işlemleri başlatıp geçmişe dönük eğer ki ödemiş oldukları vergiler varsa onlarında iadesini alabiliyoruz. Eğer kendilerine uygun bir muafiyet varsa bizimle irtibata geçebilirler.” Mali sorumluluklar ile ilgili mükelleflerin yükümlülüklerini anlatan Haydar Ulus, atılması gereken adımların doğru ve zamanında atıldığı takdirde endişe edilecek bir durum olmadığını da vurguladı. Profesyonel hizmet için Ulus and Co. Muhasebe bürosunu 185 Angel Place, Edmonton, London, N18 2DU adresinde ziyaret edebilir 020 3397 2575 numaralı telefondan ulaşabilir veya info@ulus-group. co.uk e-mail adresine yazabilirsiniz. 20 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 21 Bunu asla unutmayalım! Çağdaş demokratik cumhuriyet rejimlerinde yöneticiler, o ülkede yaşayan tüm halklara eşit mesafede durarak ayırım yapmadan herkesi kucaklar. Ve devlet yönetimi öyle davrandığı sürece o ülkede huzursuzluk olmaz. Yöneticiler hoşgörülü davrandıkça, bu topluma yansır. Vatandaşlar da kardeşçe yaşama olgunluğunu gösterirler. Dağılan Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş aşamasındaki çekirdek kadrosu İttihat ve Terakki’den bu yana ırkçı ve şovenist felsefesiyle kurulmuştur. Türklüğü ve Sünni inanışı ön plana almış, diğer halkları ve inançları yok saymış ve yok etmek için çeşitli tezgahlar kurmuştur. Farklı inanç ve ırkta olanları asimile ederek kendisine benzetmiş. Baskı uygulayarak göçe zorlamış ya da çeşitli bahanelerle katliamdan geçirmiştir. Vergisini almış, savaş zamanlarında Kore’ye, Kıbrıs’a göndermiş. İçerde de kendi ırkını öldürmek için korucu yapmış. Memur olarak askeri ve sivil devletin kilit noktalarına getirmemiştir. Onları sindirmek için, aşağılayıcı deyimler uydurarak günlük konuşmalara sokulmuş: “Ermeni dölü, pis çingene, kıllı kuyruklu Kürt” ve bunun gibi yüzlerce aşağılayıcı deyimler türetmişler. Onların köylerine konulan isimler de aşağılayıcı, onur kırıcı: Çerkez Uşağı, Alhas Uşağı, Harun Uşağı, Kasım Uşağı... hep uşak isimleri verilmiş. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında bir bakanı: “Bu ülkenin esas sahipleri Türklerdir. Diğerler ancak Türklere uşaklık, hizmet ederler. Ya da göç edip giderler” demiş. Bu zihniyet aynen devam ediyor günümüzden. Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler yok edildi. 30-35 senedir Kürtleri yok etmeye çalışıyorlar. Seçim arifelerinde bu farklı halkların oylarına ihtiyaçları oluyor. Onlara şirin görünmek için, “Romen Açılımı, Kürt Köşe Yazısı ALİ ERDOĞAN [email protected] Açılımı ve Alevi Açılımı” adıyla bazı görüşmeler yapılıyor. Oylarını aldıktan sonra da, yapılan hiç bir eşit uygulama olmuyor. Bazı geceler uykum kaçar, bilgisayarın başına geçer siteleri ziyaret ederim. Bu gece böyle bir gezi yaparken yolum Romen vatandaşların organize ettiği “Dur De” isimli sitelerine uğradım. Bültenlerini okudum. Kürtlerin günlük yaşadıkları benzer bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum: 4 Ocak 2015 tarihinde Denizli’nin Honaz ilçesinde, zihinsel engelli ve böbrek hastası 10 yaşında ki bir Romen çocuğu, izinsiz aldığı iki parça teneke için, 62 yaşındaki atölye sahibi Y.K. tarafından 9 el ateş ediliyor. İsabet ettiği iki kurşunla çocuk öldürüyor. Bir kaç yıl önce,12 yaşında ki Uğur Kaymaz, 12 kurşunla öldürülmüştü. Yandaş basın, Uğur’u terörist olarak lanse etmişti. Deniz’li basını da tüm Romen çocuklarını hırsız olarak yansıtmışlar. Vuranın hiç suçu yokmuş. Romen çocuğu hak etmiş ölümü(!) Dava başka ile aktarılmış. Hep bildik oyunlar. Bir davayı kapatmak istiyorsan başka ile aktar. Orda yürekli bir hakim çıkarsa, oradan da başka ile gönderirler... Sonunda zaman aşımına uğrar dava. İş biter. Sonra yargımız bağımsızdır derler!!!! Bizleri kandırdıklarını sanıyorlar. Peki yabancı bağımsız kuruluşların nezdinde Türkiye’nin basın karnesi ne durumda? Onu da devlet büyüklerimiz biliyorlar mı acaba? Sonuç olarak demek isteriz ki, beş ay sonra önümüze bir genel seçim sandığı getirilecek. Tüm ezilenler, horlananlar ve ötekileştirilenler, örgütlenip bir çatı altında sandıkta birleşmedikleri müddetçe daha nice 10-12-13 yaşlarında olan Romen, Kürt çocuklarımız hayattan koparılacaktır. Cinayeti işleyenlerde aramızdan serbestçe gezeceklerdir. Bunu asla unutmayalım.... 22 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 23 David Cameron’dan İşsiz Kalmayacak Sözü! Başbakan David Cameron, ülkede işsiz kimse kalmayacağını iddia etti. Seçim kampanyalarına başlayan Cameron, İpswich’de yaptığı bir konuşmada ‘çalışmak isteyen herkesin iş bulabileceğinin’ sözünü vererek tam istidam vaattinde bulundu. Cameron, hükümetin mali durumunu savunarak, yaratılan işlerin, söylendiği gibi, çoğunlukla düşük gelirli ve sıfır saat kontratlı olmadıklarını savundu. Düşük gelirli işçilere en çok gereken desteğin gelir vergisini kesmek olduğunu belirten Cameron, hedefinin gelir vergisini £12,500’den fazla kazandıktan sonra uygulanması olduğunu açıkladı- mevcut oran £10,000’dir. Britanya’nın, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek istihdam oranına sahip olmasını istediğini belirten Cameron, bu hedefine ne zaman ulaşabileceğine dair bilgi vermedi. AB fonlarının çoğu gereksiz projelere harcanıyor Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından her yıl yüz milyar euroyu aşkın fon üye ve üyelik müzakereleri yürüten ülkelere aktarılıyor. Ancak yapılan incelemeler, milyonlarca euro harcanan birçok projenin gerçekte hedeflendiği gibi kullanılmadığını, bazı fonların ise kontrolsüz bir biçimde harcandığını gösteriyor. Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) üyesi Avrupa Parlamentosu (AP) Bütçe Kontrol Komisyonu Başkanı Inge Gräßle, verilen fonların önemli bir kısmının kontrolsüz bir biçimde yapıldığına dikkat çekiyor. AB Komisyonu tarafından her yıl yaklaşık 51 milyar euro altyapı projelerine ayrılırken, tarımsal faaliyetleri desteklemek amacıyla 56 milyar euro harcanıyor. Bu fonların büyük kısmı AB’nin yapısal ve ekonomik olarak daha geride olan ülke ve bölgelerine ayrılıyor. AP Bütçe Denetleme Komisyonu Başkanı Inge Gräßle, AB Komisyonu’nun belgelerine yansıyan bilgilere dayanarak, harcanan fonların kullanımı ve kontrolüyle sorumlu olan üye ülkelerin yetkili kurumlarına güvenilmiyor. Gräßle, AB Komisyonu’nun yaptığı incelemelere göre, 322 bölgesel programdan 244’ünde AB’de geçerli olan kurallara aykırılık tespit edildiğine dikkat çekiyor. AB 244 ÜYE ÜLKELER SADECE 113 USULSÜZLÜK GÖRDÜ! Ancak AB fonlarına yönelik üye ülkelerin bizzat yaptıkları kontrollerde ise sadece 113 pro- gramda AB hukukuna aykırılık tespit edilmiş ve bu da, üye ülkelerin yetkili kurumlarının Brüksel’e nazaran daha gevşek kontrol mekanizmaları işlettiğini gösteriyor. Inge Gräßle, bu duruma ilişkin, “AB altyapı fonlarından milyarlarca para harcanıyor ve üye ülkelerin kontrol birimleri hem kendi kurumlarını denetlemede hem de bunu Brüksel’e bildirmekte yetersiz kalıyor” dedi. AB fonlarının doğru kullanımına ilişkin şüphelerin yoğunlaştığı bir diğer alan ise tarım programları. Gräßle’ye göre, Avrupa Sayıştayı tarafından yapılan incelemelerde, ödeme yapılan 71 kalemden 42’sinde usulsüzlük yapıldı. Tarım programları için verilen ve usulsüzlük yapıldığı tespit edilen fonların büyük oranda Slovakya, Büyük Britanya, İspanya ve Belçika’ya verilen fonlar olduğunu kaydeden Gräßle, bu fonların da doğru kullanımını denetleyecek kurumların başarısızlığından yakınıyor. Gräßle, fonlara ilişkin üye ülkelerin denetleyici kurumları tarafından hazırlanan raporların sıkı bir biçimde gözden geçirilmesini ve usulsüzce kullanılan fonların AB’ye geri ödenmesi gerektiğinin altını çiziyor. KULLANILMAYAN BİSİKLET YOLLARI, KÖPRÜLER, HAVAALANLARI, GOLF SAHALARI... AP Bütçe Denetleme Komisyonu Başkanı Inge Gräßle, usulsüz veya gereksiz yere kullanıldığını belirttiği bazı fonlara örnek verirken, bazılarının yüz milyonlarca euroya mal olduğuna da işaret ediyor. Buna göre, İtalya’nın en büyük gölü olan Trasimeno Gölü çevresine yapılan 64 kilometrelik bir bisiklet yolu, yağışlı havalarda veya kış aylarında su altında kalıyor. Gräßle, “bu yol büyük ihtimalle yaz aylarında yapıldı ve öylesine alçak bir seviyede yapılmışki yağmurda veya göl sularının yükselmesi durumunda bazı bölümleri kullanılamaz hale geliyor” yorumunda bulundu. AP üyesinin verdiği örnekler arasında, Çek Cumhuriyeti’nde 900 milyon euro maliyetle inşa edilen bir baskül köprü de bulunuyor. En az üç katlı yük gemilerinin geçişini mümkün kılması planlanan köprünün altından bugüne kadar üç katlı tek bir gemi bile geçmemiş, zira Çek Cumhuriyeti’ndeki nehir taşımacılığında böylesi gemiler kullanılmıyor. Inge Gräßle’nin dikkat çektiği diğer bazı projeler arasında on milyonlarca euro harcanan bir golf sahası ve kur merkezi ile sadece binlerle ifade edilen yolcusu olan hava alanları da bulunuyor. CDU üyesi AP Milletvekili, kontrol edilemeyen ve ‘gereksiz’ olarak görülen projelere harcanan fonların daha iyi kontrol edilmesini talep ederken, bu fonların işsizlik ve yatırım alanlarındaki diğer programlara aktarılması gerektiğini vurguluyor. 24 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 25 Ebola Mali’de sıfırlandı, Gine’de okullar açıldı olan ebola virüsü nedeniyle Liberya, Sierra Leone ve Gine’de okullar uzun süredir kapalı. WHO ve bu ülkelerin sağlık bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu, ebola salgınında yeni vakalardaki artış hızında belirli bir düşüş yaşanıyor. Batı Afrika’da 8 bin 500’ü aşkın kişinin yaşamına mal olan ebola virüsünün yayılma hızı kısmen de olsa azalıyor. Virüsün çok az yayıldığı Mali’de ebola tümüyle yok olurken, Gine’de okulların açılmasına karar verildi. Birleşmiş Milletler Ebola ile Mücadele Misyonu (UNMEER) ile Mali Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ebola virüsünün Mali’de tümüyle yok olduğu duyuruldu. Sağlık Bakanı Usman Koné, en son 6 Aralık’ta ebola şüphesiyle bir kişinin karantinaya alındığını ve aradan geçen 42 günden bu yana yeni vakaya rastlanmadığını söyledi. UNMEER Mali direktörü İbrahim Socé Fall, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen tavsiyelere uyularak, en az 42 gün beklendiğini ve bu süreçte yeni hiç bir vaka görülmediğini dile getirdi. Fall, “bununla birlikte Mali bu salgın döneminden çıkmıştır” dedi. Bahar aylarından bu yana 8 bin 500’ü aşkın kişinin yaşamına mal Virüsten en çok kayıpların yaşandığı ülke olan Gine’de Temmuz ayından bu yana kapalı olan okullar dün açıldı. Yaklaşık 11 aydır süren ebola salgını geçtiğimiz yıl ilk kez Gine’de ortaya çıkmıştı. Virüsten yaşamını yitirenlerin sayısının en yüksek olduğu Liberya’da ise okulların 2 Şubat’ta açılması planlanıyor. 8 Bin Kanser Hastasına Kötü Haber Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS), meme, prostat ve bağırsak kanseri dahil tedavi için hastalara sunulan ilaçlara sağlanan fonu keseceğini duyurdu. Bu çerçevede önümüzdeki Nisan ayından itibaren planlanan tasarruf tasarısı dahilinde, 25 Kanser ilacına sağlanan destek kesilecek. Ülkede bu uygulamada olumsuz etkilenecek yaklaşık 8 bin Kanser hastasının, yaşam süresinin kısalacağı belirtiliyor. Sağlık uzmanları, alınan kararın uygulanması halinde Kanser hastalarının 3’te 2’sinin erken hayatını kaybedeceğini söylüyor. Bu durumda ülkede özellikle bağırsak kanserine yakalanmış kişilerde, erken ölümlerin kaçınılmaz olacağı belirtiliyor. Kanser hastalıklarına yönelik yardım kuruluşları ise Sağlık hizmetinin attığı geri adımın, bir çok kişinin hayatını yıkacağını ifade ediyor. Yardım kuruluşlarına göre, İngiltere genelinde, 3 binden fazla bağırsak kanseri ve bin 700 Meme Kanseri hasta, karardan etkilenecek. Yardım kurumları, ödenen ilaçlar sayesinde hastaların, 8 aydan 2 buçuk yıla kadar yaşama sürelerinin uzayabileceğine dikkat çekiyor. İngiltere’de prostat, meme, bağırsak kanseri gibi hastalıkların tedavi masrafları 10 bin ile 90 bin Sterlin arasında değişiyor. Nadir Kanserlerle Mücadele Vakfı (Rarer Cancers Foundation) Direktörü Andrew Wilson, kararın hastalar üzerinde yıkıcı etki yaratacağını belirtti. Wilson, NHS ve ilaç şirketlerinin bir araya gelerek, hastaların ilaç ödenekleri için ortak bir çözüm bulması gerektiğini savundu. Meme Kanseriyle Mücadele Kuruluşu Başkanı Samia al Qadhi de bir çok Meme Kanseri hastanın karardan olumsuz etkileneceğini duyurdu. On milyonlarca insan ‘modern zaman hastalıklarından’ ölüyor Her yıl on milyonlarca insan bulaşıcı olmayan, ancak erken teşhis ve tedavisi mümkün olan ve ‘modern zamanların hastalıkları’ olarak kabul edilen ‘önlenebilir’ hastalıklardan dolayı yaşamını yitiriyor. Önlenebilir hastalıklara yakalananların yüzde 40’ından fazlası 70 yaşından önce hayatını kaybederken, gelişmekte olan ülkelerde bu ölümler daha yüksek düzeyde. Birleşmiş Milletler (BM)’ye bağlı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayınlanan verilere göre diabet (şeker hastalığı), kalp krizi ve kanser gibi ‘modern zamanların hastalıkları’ nedeniyle ölen insanların sayısı her geçen yıl artıyor. 2012 yılını kapsayan verilerde, toplamda 38 milyon kişinin kalp krizi ve şeker hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Buna göre, kalp krizi, kanser, diabet gibi hastalıklardan ölen kişilerin 16 milyon kadarı 70 yaşından önce hayata veda ederken, 2000 yılında bu sayı 14,6 mi- lyon olmuştu. WHO’ya göre, sadece sigara kullanımından ötürü 6 milyon kişi 70 yaşından önce yaşamını yitirirken, alkol kullanımından ötürü de 3,3 milyon kişi erken yaşlarda hayatını kaybediyor. WHO tarafından ‘modern zamanın hastalıkları’ olarak adlandırılan hastalıklardan erken yaşlarda ölümler Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetleri, Afganistan, Moğolistan, Hindistan, Kuzey Kore ve Filipinler gibi ülkelerde daha sık görülüyor. Bu da erken tedavi edilmesi halinde iyileşme umudu yüksek olan bu hastalıkların gelişmekte olan ve ya yükselen ekonomilere sahip ülkelerde daha ölümcül olduğunu gösteriyor. BM uzmanlarına göre, erken teşhis ve tedavi edilmesi halinde ölüm riski daha düşük olan hastalıkların yaygın olduğu ülkelerde ciddi ekonomik kayıplar da yaşanıyor. Uzmanlar, 2025 yılına kadar hastalıklar nedeniyle dünya ekonomilerinin kaybının 7 trilyon dolar civarında olacağını tahmin ediyorlar. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 26 Antibiyotik: Nasıl ve neden kullanılır Özlem Boztepe Antibiyotik ilaçlarının yanlış kullanılması şu an dünyada en büyük sağlık sorunlarından birisi. Bu hatalardan en büyüğü antibiyotiğin yanlış hastalıklarda veya enfeksiyonlarda kullanılması ve genelde gerektiği gibi kullanılmaması, özellikle gerektiğinden daha çabuk durdurulması. Antibiyotik nelere kullanılır? Antibiyotik sadece bakteri enfeksiyonlarına kullanılabilir. Grip, üşütme gibi hastalıklarda kesinlikle kullanılmaması gerekiyor, çünkü hem hiç bir faydası olmuyor, hem de zarar veriyor. Bunu anlamak için ilk başta virüs ve bakterinin çok farklı olduklarını anlamalısınız. Aşağıdaki resimlerde size en tipik virüs ve bakteri resimleriyle bu farkları anlatmak istiyorum, fakat unutmayın ki bakterilerin ve virüslerin bile kendi aralarında büyük farkları var. Bu farklardan en önemlisi, genelde bakteriler yaşayan, canlı hücreler, virüsler ise yaşamaları için kendilerine insan veya hayvan gibi ev sahibi bulup, bunların hücrelerine girdikten sonra çoğalmaya başlıyorlar. Tipik bir bakteri hücresi Antibiyotikler özellikle bakterileri durdurmak veya öldürmek için üretilir. Antibiyotiklerin arasında da farklar var. Bazı antibiyotikler bakterinin hücre duvarını bozarak bakteriyi öldürür, bazıları ise direk bakteri hücresinin içindeki DNA’yı hedefleyip bunu bozar ve bakteri kopya yapamaz, yani üreyemez ve ölür. Virüs hücresi değişik şekilde ve değişik maddeler ve proteinlerden yapıldığı için bakteriyi hedef alan antibiyotikler etkisiz kalır ve tam tersi antibiyotiği gereksiz kullanmakla vücudunuza zarar verirsiniz. Özellikle bazı insanlar antibiyotiği yanlışlıkla gribi tedavi etmek için kullanmak istiyor, fakat grip bakteri değil virüs hücrelerinden oluşan bir hastalıktır. Antibiyotik nasıl kullanılır? Yukarıda da anlattığım gibi, antibiyotik sadece bakteri enfeksiyonlarına kullanılır, mesela zatürre. Antibiyotik doktor tarafından reçeteyle alınması ve doktorun tarif ettiği gibi kullanılması gerekiyor. Bazı antibiyotiklerin birkaç gün, bazılarının ise birkaç hafta kullanılması gerekir. Bunun yanı sıra antibiyotikler değişik sınıflarda üretilir; bazıları dar spektrüm, yani bir veya az çeşit bakteriyi öldürür, bazıları ise geniş spektrüm, yani bir sürü değişik tür bakteriyi öldürür. Bunu en iyi bilen doktorunuz olacaktır ve lütfen reçeteyi tam olduğu gibi kullanın. ABD’de yapılan yeni bir araştırma, sigara tiryakilerinin basit bir kan testi ile sigarayı daha kolay hangi yolla bırakabileceklerini bulabileceklerini ortaya koydu. Antibiyotiğin zararları nedir? Antibiyotik virüsten oluşan hastalıklarda kullanılırsa, kendiliğinden gidecek ufak hastalıklara kullanılırsa ve gerektiğinden eksik veya fazla kullanılırsa vücuda zarar verir. Yanlış kullanımda bakteriler kendilerini (mesela DNA’larını veya şekillerini) değiştirirler ve antibiyotikler bu bakterileri artık öldüremez, yani antibiyotik etkisiz kalır. Buna kısaca antibiyotik rezistansı veya direnci denilir. Antibiyotik rezistansı/ direnci neden önemli? Tipik bir virüs hücresi Kan Testi İle Sigarayı Daha Kolay Bırakmanın Yolları Tespit Edilebilecek Vücudunuz bazı antibiyotiklere karşı direnç (resiztans) kurmuşsa, bu demektir ki bu antibiyotiklerin sizde olan enfeksiyona hiçbir etkisi yoktur. Enfeksiyon yapan bakteri öldürülmezse, enfeksiyon dağılıp vücudunuza büyük zarar verebilir. Bunun diğer önemli noktası da şu: ilaç şirketleri en son antibiyotik ilacını 1980’lerde piyasaya çıkardı, yani o zamandan bu yana beri piyasaya yeni bir çeşit antibiyotik konulmadı. Elimizde olan antibiyotikleri dikkatli kullanmayıp, bakteriler direnç yaparsa, bir gün tedavisiz kalıp enfeksiyonlar büyük hastalıklarla ve ölümle sonuçlanabilir. Bu Dünya Sağlık Örgütünün en büyük korkularından birisi ve bu yüzden dikkat ettiyseniz son yıllarda doktorlar gerekmedikçe antibiyotik tavsiye etmiyorlar. Lütfen antibiyotikleri gerektiği gibi, doktor tavsiyesiyle kullanın. Yapılan kan testi ile kişinin vücudunun nikotini hangi hızda parçaladığı tespit edebiliyor ve böylece kişiye özel sigarayı bırakma yöntemi geliştirilebiliyor. İstatistiklere göre tiryakilerin yüzde 60›ı sigarayı bırakma denemelerinde ilk haftanın sonunda yeniden içmeye başlıyor. Pensilvanya Üniversitesi’nden araştırmacılar, farklı sigara bırakma programları uygulayan 1240 kişi ile çalıştı ve her bir katılımcıya kan testi yaparak vücutlarının nikotini hangi hızda parçaladığını belirledi. Katılımcılar sigarayı bırakmak için nikotin bandı desteği, vareniklin isimli bir ilaç ya da plasebo kullanuyordu. Nikotini normal bir hızda parçalayan kişilerde nikotin bandı yerine vareniklin ilacı daha başarılı sonuçlar verdi. Nikotini daha yavaş parçalayan kişilerde ise hangi metodu kullanırlarsa kullansınlar sigarayı bırakmak konusunda daha fazla şansları vardı ancak vareniklin isimli ilacın yan et- kilerine daha fazla maruz kalıyorlardı. Reçete ile satılan bu ilacın yan etkileri arasında depresyon riski ve intihar eğilimi de bulunuyor. Araştırmanın tüm katılımcılarına psikolojik destek de sağlandı. Araştırma ekibinden Profesör Caryn Lerman, kan testinin kullanımı ile başarıya ulşama şansının büyük olabileceğini söylüyor. Lerman “Normal nikotin metabozlimasına sahip bazı insanlar için nikotin bantları ile (sigarayı bırakma) olasılıkları düşük olabiliyor ama ilacı alırlarsa bu olasılık iki katına çıkıyor; metabolizması daha da yavaş olan üçüncü bir grup içinse bantlar en iyi çözüm olabilir” diyor. Nikotinin vücutta hangi hızda parçalarına ayrıldığını ölçen kan testi henüz sadece laboratuvarlarda araştırma amaçlı olarak kullanılıyor. Ama bilim insanların testin geniş kullanım için kolayca hazır hale getirilebileceğini söylüyor. ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 27 YÜCEL KAYIRAN ŞİİRİ Berfin Yüce Çocuklukta açılan yaralar kırkından sonra kanıyor. Oya Uysal- Kimselerin Akşamı Çocukluk gibi bir şey bu Gökyüzü. Hiç bir yere gitmiyor. Edip Cansever ‘Son Akşam Yemeği’ adlı son şiir kitabının yazarı Yücel Kayıran, 1964 yılında Adana doğumlu. Afşin Lisesi mezunu. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat fakültesi Felsefe bölümünden mezun oldu. İlk Şiiri 1987’de Yaba Öykü dergisinde yayınlandı. ‘Hayaline Firar Edemeyenlerin Efsunu’, ‘Beni Hiç Göremezsin’, ‘Çalgın’, önceki yayınlanan üç şiir kitabı. Felsefi Şiir ve Kritiğin Toprağında, oluşturmaya çalıştığı akımın altyapı çalışmaları. Kendi imgesi ile söylenirse; hepsi ‘sessizlikle karşılandı’, karşılanıyor. Felsefi şiir bugünlerde ikinci baskısını yaptı. Ses yükselir mi?, Bilinmez. ‘Ayş-i Dehruz’ ile başlayan, ‘Ronin’ ile son bulan, kitap oldukça boyutlu, bir başlandığında kesinlikle bitmiyor. Çocukluk gibi, günlük ve yeniden yeniden okunuyor. Ayş-i dehruz, aslında on günlük, herhalde üç günlük denmesi kısalığından. Ronin, savaşçı grubunu kaybetmiş, yalnız, çaresiz samuray demek, buradan gideceğin imgeye kadar gidebilirsin. Tabi ilk başlangıca kadar. Bu ise başta coğrafyanın çocukluğu oluyor. ’Yort Savul’ veya ‘Yokuş Yola’ kadar inilebilir. ‘Ama bu çocukluk ne kadar uzun sürdü’ Yücel Kayıran nerdeyse bütün kitaplarında geçmişinin izni , yada Ortadoğu’da herkesin geçmişinin izini her kelimesi bir iç krater olan yaklaşımla anlatıyor. Hepsinde var. ‘Bir diktatörün dönemine geldik Gövdemizin içinden benzimize çıkmak Sokağa çıkma yasağını ediyor gibiidi..’ ‘küçükken elimden kaçırdığım balondum Bilmiyordum gökyüzünde ne olacağını’ ‘hangi-ben ister ağır ağır kendi varlığının sonuna deriyi kaldırmış dizindeki yarayla oynuyor içimdeki oğlan’ Her imge bir yaranın derinliğinin sızısı gibi. Hiç kendisinden uzaklaşmayan, her zaman dönüp gelen bir acı hissediliyor. Bu his dize dize okuyucuya geçiyor. Bu yüzden kitap sürekli bırakılarak okunuyor. Değilse acı artıyor. Bölgenin acısı insana, insanın acısı bölgeye geçiyor. Belki uzak durmak en iyisi diye düşünebilir insan. ‘Natura Naturata’ şiirinden; ‘Okudukça geriye doğru ilerliyordu kitap’ Dediğinde sözün mü doruğuna geliniyor. Yücel in şiiri hem de çok içerden , hem de kayıplardan ses getiriyor. Bir şiirde imge bu kadar derin ve boyutlu kullanılır. Öylesine vurucu ki, hissi bir kaç biçimde duyumsayabiliyorsunuz. Bütün eserlerinde olan imgeler , son kitabında, daha bir imbikten geçirilmiş haliyle karşımıza çıkıyor. Arapça okuma herhalde en iyi böyle anlatılır. Kendisinden çıkan ama şahsında bütün dünyayı dolaşan bir şiiri var, Arap yarımadasından Spinoza’ya, oradan Güney yerlilerine uzanıyor. Yerelde epey soluklanıyor. Felsefi Şiir denemesinde şiirde felsefe veya felsefe ile şiir akımı üzerinde çalıştı, ama gereken yere ulaşmadığı, üzerinde gereken çalışmanın derinliğine ulaşılmadığı anlaşılyor. Yarım kalmış gibi görünüyor. Kendi şiirinde her anlamda hissedilse de eksik bir tartışma olarak duruyor. Geliştirilmeyi bekliyor. Oysa içinde her bilgiyi barındırıyor. Halk ezgileri de var, Marx da var. Ancak bu tarz bu iki kullanımı , rahatsızlık vermeden sonuçlandırabilir. Yücel’in şiirinde , ’Tahra’yı da, Heraklitus’u da görebilir ve hiç rahatsız olmazsınız. ‘Latince değildi , Anneannemin dili... Elbettteki ben dili.. yenilmiş yaprak dili’ ‘Ayakları bitişik Sanki elleri.. Tahrayla kesilmek istenmiş bileklerinden -Sanki’ ‘Büyüyemedim hiç.. Kardeşimi koruyamadığım yaşımda kaldım’ ‘Zeki ve ihtiyatli olmak gerekir’ der ya Urfalı Tutku yönetir idi bizi yenilgiden önce ama Yoksa bizi mi anlatıyor, dilsiz kalmışları, dilsiz bırakılmışları. Anneannemizin gizlice konuştuğu ve taşıyarak koruduğu bir ‘yerimi’ anlatıyor. Bütün bir tarihi gizlice koruyarak, taşıyarak, bugüne getirmiş, geçmişi mi anlatıyor? Söz buradan bitip, bilinen tarih mi başlıyor? ‘Bıraktı yerini içimdeki kitap silinmez bir yara izine’ Son dize bittiğinde, daha yazılacak bir şey kaldı mı diye düşünüyor insan! 28 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 Sudoku Zor Sudoku Basit KARİKATÜRLER ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 29 ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 30 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada £10 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. YETER CLEANİNG DRİVİNG LAND ŞOFÖR OKULU Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. İşyerleri ve Evler itina ile temizlenir. 07803506942 07909539577 Erken test günü alınır Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com ALTUN CLEANING SERVICES 07427424619 Ufuk Kaya 07405891522 MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Hurdar Hand Crafts Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 [email protected] Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & BUSINESS ENGLISH For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] ÇARŞAMBA 21 OCAK 2015 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 31 Bu sayfada £30 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Stoke Newington’da Satılık Restoran Süper Ocakbaşı Senelik Kira: £17,000 Senelik Rates: £8,000 Haftalık Taking: £12,000-£12,500 Ciddi Alıcılar Arasın İrtibat: Ali 07456 634 334 Sinema Atölyesi Yazar-Yönetmen Mizgin Müjde Arslan yönetiminde temel sinema, kısa film yapım atölyesi 5’er kişilik sınıflarda Blue Arts’ın Stoke Newington’daki stüdyosunda devam etmektedir. Haftaiçi akşam ve haftasonu sınıfları, Londra dışında yaşayanlar için de Skype üzeri özel ders seçeneği bulunmaktadır. Daha fazla bilgi için: 07947 890 579 www.blueartscourses.com O.B PHOTOGRAPHY Düğün, Sünnet, Nişan, Özel Parti ve Organizasyonlarınızda Fotoğraf Çekimi Yapılır. 0744 6894 480 SOUTHBURY LAUNDRETTE Self Service Laundry Service Wash İroning Service 020 8804 3725 467 Southbury Road, Enfield EN3 4HX Located between Tesco and Southbury station ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 Aborî û Ekolojiya Heyî 9 Ger bi vî awayî berdewam bike wê ne tenê civak, di heman demê de xweza jî tine bibe. Di destên civakê de aborî, li gorî pêwîstiyan bû û bi xwezayê re li ser bingehê hevsengiyekê û dostane bû. Gelo çi çêbû ku di destê desthilatdaran de vegeriya çekekî wiha yê rûxandinê? Bêguman ev yek bi cewherê pergala dewletparêz ve girêdayî ye. Rêber APO polîtîkaya aboriyê ya dewletan wekî “bi birçîbûnê terbiyekirin” nirxand. Mirovan birçî bihêle, qetek nan dirêj bike, karekî kêm mûçe bide, heya dawiyê ji xwe re bike xizmetkar! Ji bo pejirandin û nepejirandina vê yekê mirov azad in! Ger nepejirîne wê her tim birçî bimîne. Ji ber ku kesekî ji milyonan betal dê cihê wî dagire. ŞOREŞA ZANISTÊ(!) ERDAL ÊLIH / A.Welat Aborî pêdiviyeke civakî ye û xebatek e ku bi civakê re bi awayekî hevbeş tê pêşxistin û parvekirin. Lê kapîtalîzm ligel derfetên afirandina pîşesaziyê jî bûye sedema hemû nebaşiyan Dagirkeriya herî xeter û bi encam, rêbaza dagirkeriya aboriyê ye ku civakbûn û xweseriyê belav dike. Ger dagirkeriya aboriyê were biserxistin, dê civak were hilweşandin û ji civakbûnê were derxistin. Ev jî tê wateya ku civak hatiye fetisandin û bê bêhn hatiye hiştin. Beralîkirina civakake wisa dê hêsan bibe. Civaka ku li ser amûrên hilberandin û bazarên xwe kontrola xwe winda kiriye, ne gengaz e ku bi awayekî azad jiyana xwe bidomîne. Şerteke bingehîn a bi awayekî azad domandina jiyana xwe, xwediyê aboriya xweser bûn e. Dema em civaka kurdan û tevahiya civakên ku hatine mêtingehkirin temaşe dikin, ji bo aboriyê tu tişt ji wan re nehêla ne.Pêwîst e aboriya ku xwedî ev qas girîngiyekî mezin, rast were pênasekirin. Pergalên Dewletparêz, bi taybetî jî pergalên dewletparêz ên kapîtalîst xwe mîna pêşkeşvanên sereke yên aboriyê didin nîşandan. Rewşekî wisa didin avakirin ku ger aboriya kapîtalîst nebe, parastina mirovahiyê, tîmarkirin û pêşxistina wan dê ne gengaz be. Di rastiya xwe de pergala kapîtalîzmê pergaleke şêlankariyê ya ku aboriyê talan dike û wekî amûra desthilatdariya xwe bi kar tîne ye. DOMANDINA JIYANÊ Ji bo domandina jiyanê yek ji sê qanûnên ku nebe nabe jî tîmarbûn e. Rêber APO di warê aboriyê de ku dibêje: “Bi awayekî giştî, mirov dikare ekonomiyê weke xebata dabînkirina pêdiviyên madî yên civakê û weke îfadekirina sazûmanî û qanûna wê rave bike; di çarçoveyeke tengtir de mirov dikare weke pevguhertina pêdiviyên madî bi rêya bazarekê pênase bike.” Têgeha ekonomiyê ji peyva Ekonomos hatiye afirandin. Jêderk ekonomos e. Ev jî tê wateya ‘qanûna mal û malbatê. Qanûna mal jinê bi bîr dixe. Ango xebatên aborî xebatên ku girêdayî jinê ne û pêwîst e li gorî xwezaya jinê bên domandin. Şoreşa çandiniyê, lawirvanî li erdnîgariya qedîm a Kurdistanê hatiye pêkanîn. Warê sereke yê ku berhema zêde lê hatî pêşxistin, geşdariya civakî hatiye bilindkirin e. Ango welatê mader ê aboriyê ye. Lê di rojame de warek e ku aborî lê tê qetilkirin. Ev gelê kevn bi gotina Rêber APO “li welatê nanê bê nan” hatiye hiştin. ŞOREŞA NEOLÎTÎKÊ Bi Şoreşa Neolîtîkê ya ku li erdnîgariya pîroz a Mezopotamyayê hatiye jiyîn re, di serî de destkeftiyên aborî, berhemên zêde, tevahiya destkeftiyên civakî, bi destê komek teng û biçûk ên ku ji hembêza civakê derketî û bi demê re, li ser civakê, desthilatdarbûnê, çînbûnê û dewletbûyînê pêş xistine, kom bûye. Ev, dîroka serberjêr çûyîn û qetilkirina nirxên civakî ye. Tunekirina aboriyê bi mezinbûna desthilatdariyê ve girêdayî, her roja borî zêdetir bûye. Di serdema fînans kapîtal de gihîştiye asta herî jor a tinekirin û rûxandinê. Bi pêşxistina birçîbûn û bêkariyê, di bin navê aboriya şer û parastinê de amûrên tinekirinê yên ku pêşxistine û vê yekê wekî xebateke bingehîn a aboriyê dîtin, tenê qezenc-kar esas girtin û bi paşguhkirina pêdiviyên bingehîn yên civakê, xirapkirina hawirdor û xwezayê û hwd. dide diyarkirin ku aboriya sîstema kapîtalîzmê li hemberî xwezayê, civakê û mirovahiyê ye. Ev sîstem, bi xebatên xwe yên polîtîk aboriya rojanê, civak xistiye rewşek wisa ku nefikire û ji bilî ji sîstemê re xebitînê ti karên din neke NETEWE DEWLET Netewe dewleta xwe, bi nijadperestiyê, bi perwerdeyê piroz kiriye û xwe spartina vê hêza xwedayî ve heya tevahiya rehên civakê mêtingeriya xwe ya aboriyê pêş xistiye û ev pergala şêlandinê rewa kiriye. Pêwîst e çavkaniyên vê dirîndeyê bên hişkirin. Taybet bi şoreşa zanist-teknîkê bi pîşesazbûneke lez kapasîteya hilberînê pir zêde bûye. Kapîtalîzma ku vê yekê wekî endûstriyalîzmê dinirxîne, bi giştî desteserkirina bazaran re tenê sûdgirtin kiriye armanc û tu tişt nehêla ye ku nebe mijara kirîn û firotinê. Bi hêrsa sûda zêde tevahiya xweza jî kiriye dijberê xwe. Di xwezayê de ti şûnek nehêla ye ku xûsar pê negihandibe. Ji bo karanîna erdê, daristanên hatî şewitandin, bermahiyên dîrokî yên hezaran salan, daristan, erdên çandiniyê, gund û navçe di bin avên bendavan de hiştin. Bi avahiyên pîşesaziyê yên ku hawirdorê qirêj û gemar dikin, her wiha ji gazên egzozê heya digihe deodorantan gazên ku tebeqaya ozonê kun dikin, bi kanzeyan qulqulîkirina derdor, bi avên pîs qirêjkirina avên vexwarinê, çeman û rûbaran û hwd. tenê ne qadeke teng, bi mirovan, şînatiyan, lawiran ango tevahiya tiştên zindî û ne zindî xweza di bin êrîşekî mezin de ye. Êdî bi qasî ku ekolojî nekare vana hilgire, dibin êrîşekî giran de ye. Dibe ku ba, bahoz, tsûnamî û erdhejên dawî yên ku têne jiyankirin perpitînên dawî yên xweparastina xwezayê bin. ÊRÎŞÊN LI SER XWEZAYÊ Êrîşên ku li hemberî xwezayê têne kirin, pêwîste ne tenê wekî ku li hemberî xwezayê têne kirin bên dîtin. Civak bi xwe beşeke xwezayê ye, heta zaroka wê ye. Di navbera wan de girêdaneke ku nayê qetandin heye. Tevahiya êrîşen ku berê xwe didin xwezayê di heman demê de li hemberî civake têne kirin. Endustriyalîzm bi çavsoriya hêrsa sûd-diravan (pereyan), xwe ji tu êrîşan nade paş. Her roj bi hîn pirtir pêşxistina endustriyalîzmê ji bo sûda zêdetir hîn pitir şer û aloziyan derdixe, bi leyîstokên borsayê, bi banqeyê ango bi kapîtala fînans re aboriya ji pereyan pere qezanckirinê pêş dixe. ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 8 Encamnameya Meclîsa Ezidiyên Bakurê Kurdistan hat aşkerakirin Parêzerê malbata Dînk: ‘Heta ku berpirsyariya tevdeyî neyê dîtin doz naqede’ Parêzerê Malbata Dînk Hakan Bakircioglû diyar kir ku berpirsyariya Emniyetên Trabzon, Stenbol, MÎT, Fermandariya Jendermeyan a Trabzonê, Serokatiya Îstîxbaratê ya Emniyetê û Walîtiya Stenbolê di vê cînayetê de heye û destnîşan kir, ku heta ev neyê dîtin û gilîname li gorî wê neyê amadekirin wê doz neqede. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê diyar kir civakek bê rêxistin wê her tim di xeteriyê de bijî, xweparastin bi bawerî, naskirina xwe û axa xwe, û hezkirina civaka xwe dest pê dike, jiyaneke azad tenê bi rêxistinî dibe û got, “Em Êzidî êdî bi rêxistinî bibin parçeyekî zindî yê Kurdistanê. hemû saziyên me, meclîsên me û banga me ya ji bo jiyaneke xweser destek bidin. Parastin û Meclîs parçeyên esasî ne. Wekî din em bang li raya giştî dikin, alikariya humaniter bê şert û behndan amade bikin. Divê Femana 73’yemîn a li hemberî Êzidiyan wek Ferman di raya giştî û nawneteweyî de bê qebûl û îlankirin. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê encamnameya civîna xwe ya îro ya li avahiya Kongreya Civaka Demokratîk aşkera kir. Em carek din spasdariya xwe ji bo nameya ku Rêberê Gelê Kurd Birêz Abdullah Öcalan ji bo civaka Êzidî şandibû dikin. Êzidî di çarçoveya tevgera azadiya gelên Kurdistanê bûn parçeyekî vê axa piroz. Em hêviya azadiya Birêz Ocalan dikin. Meclîsa Êzidiyan da xuyakirin ku ev bû demek ku Êzidiyên Bakurê Kurdistanê amadekariyên avakirina Meclîsa xwe dikin û wiha dewam kir, “ Xebat gihaştin asta îlankirina Meclîsê. 18’ê Çileya 2015’an em li Amedê kom bûn. Meclîsa me ji 29 mirovan pêk tê ku ji heremên cuda yên Bakurê Kurdistanê ne.” Raya giştî bê dizane ku 3’ê Tebaxa 2014’an hemberî gelê Şengal fermaneke giran ji aliyê çeteyên DAIŞ hat meşandin û hê dimeşe. Ji hezaran Êzidî hatin qetil kirin, bi sed hezaran Êzidî ji cih û warên xwe koçber bûne. Bi hezaran jin û keçen Êzidî iro di destên çeteyan de ne û tên firotin. Em dizanin ku êrîşa Şengalê ya di dîroka me de ya herî mezin û giran e, ne tenê çeteyên DAIŞ berpirsyarin, lê bele hemû hêzên ku alîkarî didin. Ji bo xwedîderketineke mezin bi taybetî li Bakur û Rojavayê Kurdistanê em spasdariya hemû gelê xwe û hemû berpirsyarên wargehên Şengaliyan dikin. Ji ber ku ziyaretên mezin wek Ziyareta Çilmêra û Ziyareta Şerfedîn li Şengalê ne û ji ber ku hejmara Êzidiyan yên herî zede li Şengalê dijîn, hebûn an tinebûna Şengal tê maneya hebûn an tinebûna Êzidiyan û bi vê tê maneya hebûn an tinebûna dewlemendiya û yekîtiya Kurd û Kurdistanê. Em bang li hemû Êzidiyan dikin li axa xwe ya pîroz li Şengalê xwedî derkevin. Em piştgiriyê didin hemû saziyên Şengalê ku parastina ol, axa xwe û hebûna xwe dikin. Em bi dilekî germ parastinên Şengalê û Kobanê, têkoşîna ji bo jiyaneke azad û bi taybetî avakirina Meclîsa Şengalê ya demkî pîroz û silav dikin. Û bejna xwe li ber hemû şervanên azadiyê û hemû şehîdan ditewînin. Civakek bê rêxistin wê her tim di xeteriyê de bijî. Xweparastin bi bawerî, naskirina xwe û axa xwe, û hezkirina civaka xwe destpê dike. Jiyaneke azad tenê bi rêxistinî dibe. Em Êzidî êdî bi rêxistinî bibin parçeyekî zindî yê Kurdistanê. Banga me li raya giştî û hemû saziyên nawneteweyî ew e ku piştgiriyê bidin jiyaneke Azad: Wek prensibek demokrasî û xwezayî bila Ji bo Êzidiyên ku îro li Ewropayê û bi giştî dervahî welat dijîn banga me ew e ku piştgiriyê bidin hemû saziyên me li welat. Da ku em karibin ol û çanda xwe biparêzin, bila ev vegerin ser axa xwe ya pîroz. DESTÛR – RÊBAZÊN KAR Û XEBAT Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê ji 29 kesan pêk tê. Bi hindikayî 40% jin in. Endam ji heremên cuda yê Bakurê Kurdistanê ne. Ev 29 endam ji aliyê komîsyonên Êzidiyan yên herêmî serê salê tên delegekirin û ji bo salekê xizmeta civaka xwe dikin. Bingeha Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê sê komîsyonên heremî ne: a) Wêranşar, b) Êlih û Amed, c) Mêrdîn. Nûnertiya her gundê Êzidiyan di nav van komîsyonan de tê kirin. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê dibe endamê KCD (DTK). Her wiha Meclîsa Êzidiyen Bakurê Kurdistanê yên têkîliyên xwe bi Federasyona Komelên Êzidiyan li Ewropayê xurt bike, û ev Federasyon wê bi her awayî alîkarî bide. Ji bo koordînasyona kar û xebata Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê heta bihara 2015’an li Amedê ofîsa koordînasyonê tê vekirin. Her 3 komîsyonên heremî her dawiya mehê civînên xwe yên hevbeş li dar dixin. Her sersal plansaziya xwe ya salê dikin. Endamên Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê her 3 meh civîna xwe li dar dixe. Rêveberî cihê civînê zelal dike. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê ji 5 komîsyonan pêk tê: Civak û Teknîkî, Ol û Ziyaret, Jin, Şengal, Hiqûq û Pirsgirêkên Erd û Gundên Êzidiyan Her komîsyon berdevkek hildibijêre. Rêveberiya Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê ji 6 kesan pêk tê: 5 berdevkên komîsyonan û nûnereke Federasyona Komelên Êzidiyan. Meclîsa me ji bo gelê me yê ji Başûrê Kurdistanê (Şengal, Welat Şex) vekiriye. Cejnên Êzidiyan wê bi tevahî bên pîrozkirin. Rojên Fermanan wê bên şermezarkirin û kesên şehîd tên bibîranîn. Meclîsa Êzidiyên Bakurê Kurdistanê dikare di civînên xwe de rêbazên kar û xebat biguherîne.” Parêzerê Malbata Dînk Hakan Bakircioglû, pêvajoya cînayeta Dînk, berpirsyariya saziyan û rêveçûna dadgeriyê ji ANF’ê re nirxand. Bakircioglû da xuyakirin, ku wan ji destpêkê ev ragihandine ku wezîfedarên dewletê di vê cînayetê de xwedî berpirsyariyeke tevdeyî ne û destnîşan kir, ku ji 17’ê Sibata 2006’an û pê ve haya wezîfedarên li Emniyeta Bajarê Trabzonê, Midûriyeta Emniyetê ya Bajarê Stenbolê û Serokatiya Daîreya Îstîxbaratê ya Midûriyeta Emniyetê vê cînayetê hebûn. Bakircioglû diyar kir ku di 15’ê Sibata 2006’an de, wezîfedarên Emniyetê yên Bajarê Trabzonê qeyd kirine ku Hrant Dînk wê ji aliyê Yasîn Hayal ve were qetilkirin, Hayal biryara vê yekê daye û xwedî hêza pêkanîna vê biryarê ye. Bakircioglû da zanîn, ku wezîfedarên di vê derbarê rapor amade kirine, di 17’ê Sibata 2006’an de agahî dane hem Serokatiya Daîreya Îstîxbaratê, hem jî wezîfedarên li Midûriyeta Emniyetê ya Bajarê Stenbolê û got, “Lewma ev her sê sazî, ji 15 û 17’ê Sibata 2006’an û pê ve xwedî agahiya qetilkirina Hrant Dînk bûn. Coşkûn Înce yek ji kesên agahî daye jendermeyê û vî kesî ji wezîfedarên Midûriyeta Şaxê Îstîxbaratê ya Fermandariya Jendermeyan a Trabzonê re ku bi wan re di nava têkiliyê de bû ragihandiye, ku bi Yasîn Hayal re hevdîtin kiriye, Yasîn Hayal jê re gotiye ku plana kuştina Hrant Dînk amade kiriye, aniye ziman ku Hayal di vê cînayetê de biryar e, çûye Stenbolê û hatiye, li derdora rojnameya Agos û mala Hrant de keşif kiriye, krokî amade kiriye û hewl daye çekê bibîne.” ‘HEMÛYAN DIZANÎBÛN, HEMÛ BERPIRSYAR IN’ Bakircioglû da xuyakirin ku wezîfedarên Fermandariya Jendermeyan a Bajarê Trabzonê jî, piştî rojekê di civîna îstîxbaratê de ku Serheng Alî Oz, serdar û serpel jî lê amade bûn nirxandine û got, “Lewma wezîfedarên Fermandariya Jendermeyan a Bajarê Trabzonê herî dereng di Tîrmeha 2006’an de bûne xwedî agahiya cînayetê. Ji sala 2004’an û pê ve li dijî Hrant Dînk doz hatine vekirin, li ber rojnameya Agosê çalakî hatine lidarxistin, der heqê Hrant Dînk de gelek nûçeyên neyînî, nivîs hatine nivîsandin, di dozên Hrant Dînk lê dihat darizandin de li ber edliyeyê çalakî hatin lidarxistin û li nava avahiya edliyeyê êrîşa fîzîkî rû dan. Ev hemû bûyer û qewimîn bi agahdariya wezîfedarên ewlekariyê û îstîxbaratê rû dan. Qanûn zelal e; wezîfedarên Walîtiya Stenbolê, wezîfedarên Midûriyeta Emniyetê ya Bajarê Stenbolê neçar in tedbîrê bigirin, MÎT neçar e tedbîrên parastinê bigire, Haya Emniyet û Fermandariya Jendermeyan a Trabzonê ji cînayetê heye, lewma neçarin beriya cînayetê li hemberî rêxistinê operasyonê bikin lê kirin. Wezîfedarên Serokatiya Daîreya Îstîxbaratê jî tedbîrên parastinê û pêkanîna operasyonê organîze nekiriye. Ji ber vê yekê berpirsyariyeke tevdeyî heye.” Bakircioglû anî ziman ku berpirsyariyeke tevdeyî ya wezîfedarên dewletê di vê cînayetê de heye û diyar kir ku divê gilînameya bê amadekirin jî, bi esasgirtina xala 83’an a TCK re, divê der heqê van hemû berpirsyaran de bê amadekirin. Bakircioglû got, “Eger gilîname li gorî vê berpirsyariya tevdeyî bê amadekirin û hemû wezîfedarên saziyên mijara gotinê bigire nava xwe, hingî wê daxwaza me bicih were. Lê eger gilîname bi vî rengî neyê amadekirin, hingî wê gilînameyeke kêm be û ji nîqaşê re vekirî be.” Bakircioglû da xuyakirin ku hînê gumanbarên îfadeya wan nehatine girtin, hînê delîlên ku tê xwestin lê ne di nava dosyayê de ne hene û got, “Piştî ev temam bûn, ez bawerim wê di demeke kurt de gilîname bê amadekirin.” ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 7 ‘Xwestin zimanê aştiyê bikujin’ Hrant ji bo dadê” “Qatil dewlet wê hesab bide” heta ber Rojnameya Agosê berdewam kir. Pankarta “Em li vir in Ahpaig, sala 8’emîn” hate daliqandin. Li ber Rojnameya Agosê jî pankarta “Rûbirû werin! Bi Hrant re bi qirkirinê re” hate daliqandin û wêneyên Dînk, qurnefîlên sor li qadê hatin danîn û find hatin pêxistin. Merasîmê bi rêzgirtinê destpê kir. Di 8’emîn salvegera qetilkirina Hrant Dînk de nivîskar Murathan Mungan axivî û wiha got: “8 sal derbas bûn. Zarokên ku wê salê hatin dinê diaxivin, xwendin û nivîsandin fêr bûn. Lê cenazeyê Hrant Dînk wekî cînayetekî ku rastiya wî nehatiye ronîkirin hê jî li ser vê pêyarêyê disekine. Êşa hemû edaletên ku cihê xwe nedîtiye di dilan de lê dide û wijdanê mê diêşîne. Hrant Dînk her roj li ser vê pêyarêyê tê kuştin.” Gerînendeyê Giştî yê Rojnameya Agosê Hrant Dînk di 8’emîn salvegera qetilkirina xwe de ji aliyê deh hezaran kesan ve li ber Rojnameya Agosê hate bibîranîn. Meşê li ber Otela Dîvanê destpê kir û girse bi dirûşmên “Ji bo Piştre Nivîskar Murathan Mungan axivî. Mungan bi nivîsa xwe ya piştî qetilkirina Dînk a ser navê “Li pişt cînayetê rêxistina herî mezin” beşek xwend. Mungan wiha got: “Li vî welatî yên tên kuştin, qetilkirin ji bo ku em li pey wan çend gotinên din jî bibêjin hatin qetilkirin.” Mungon nirxandina “Îktîdarên pêkûtîker dizanin tirs têger e lê nizanin ku wêrekî jî têger e” kir. Mungan bibîr xist ku li ser qetilkirina Dînk 8 sal derbas bûye û wiha axivî: “8 sal derbas bûn. Zarokên ku wê salê hatin dinê diaxivin, xwendin û nivîsadin fêr bûn. Lê cenazeyê Hrant Dînk wekî cînayetekî ku rastiya wî nehatiye ronîkirin hê jî li ser vê pêyarêyê disekine.” Mungan anî ziman ku lêgerîna edaletê 8 sal in didome û wiha berdewam kir: “Em lêgerîna xwe ya edelatê ev 8 sal in didomînin. Êşa hemû edaletên ku cihê xwe nedîtiye di dilan de lê dide û wijdanê mê diêşîne. Hrant Dînk her roj li ser vê pêyarêyê tê kuştin.” ‘ÎKTÎDAR TÊN GUHERTIN LÊ…’ Mungan qatlîamên Dêrsimê 1938’an, bûyerên 6-8’ê Îlonê, Sêwas û Roboskî bibîr xist û wiha got: “Rastiya tarî ya vî welatî ya nayê guhertin her carê mehkumî dubarekirina heman gotinan dike. Îxtidar tên guhertin lê feraseta navendî ya dewletê naguhere. Dêrsim, 6-7’ê Îlonê, Sêwas; kiryar heman in. Kesên Roboskî bombebaran kirin, feraset heman in.” Li ser van gotinên Mungan dirûşma “Qatil dewlet wê hesab bide” hate pêşwazîkirin. ‘YA BI HRANT RE HATE XWESTIN BÊ KUŞTIN ZIMANÊ AŞTIYÊ BÛ’ Mungan ê nirxandina “Hrant Dînk kesekî ku wekheviya gelan bawer kiribû û bi zimanê aştiyê diaxivî bû” kir wiha got: “Hrant ji bo kîn teze bibe na ji bo hefizeyan teze bike diaxivî. Bi zimanê wêdetirkirinê nediaxivî. Ji ber vê yekê Hrant Dînk bi nasnameya Ermen, bi zimanê xwe dûrî wan bû. Ya ku bi Hrant re hate xwestin bê kuştin zimanê aştiyê bû.” Mungan da zanîn ku beriya ku Hrant Dînk bê qetilkirin xewna yî ya herî mezin di navbera Tirkiye û Ermenistanê de vekirina deriyê sînor bû û wiha dirêjî da axaftina xwe: “Tenê ne ji bo xwedîderketina bîranînên miri- FKÊ: Medyaya Başûr dezenformasyonê diafirîne Federasyona Komeleyên Êzidiyan a Ewropa, nerazîbûn nîşanî hin navgînên weşanê yên li Başûrê Kurdistanê da û got, “Helwesta hin kanalên medyaya Başûr a riyakar û curetkar manîdar e.” Federasyon, xwest di serî de PDK, tevayî hêzên Kurdistanî helwesta li ber çavan re derbas bikin. Federasyona Komeleyên Êzidiyan a Ewropa (FKÊ), têkildarî berevajîkirinên hin navgînên weşanê yên li Başûrê Kurdistanê daxuyaniyeke nivîskî weşand. ‘ÊZIDÎ DIKARIN XWEDÎ LI PÊŞEROJA XWE DERKEVIN’ FKÊ, di daxuyaniya xwe ya bi sernavê, “Medyaya Başûr dezenformasyon diafirîne, berevajî dike û bi awayekî şaş araste dike got, “Mîna 3’ê Tebaxê çênebûye, fermana 73. pêk nehatiye, bi hezaran mirovên me bi awayekî hovane nehatine qetilkirin, zar û zêç û jin nebûne esîrê hovîtiya DAIŞ’ê, di demên dawî de di hin kanalên medyaya Başûr de helwesta curetkar û riyakar manîdar e.” Di daxuyaniyê de hat diyarkirin ku Êzidî li ser axa xwe û derveyî welêt li her cihê dixwazin dikarin civînan pêk bînın, têkildarî pêşeroj û pirsgirêkên xwe nîqaş bikin, biryaran bigirin û wiha hat got, “Di encam de di konferansa ku li Çiyayê Şengalê pêk hat, ji aliyê civaka Êzidiyan ve bi awayekî demokratîk Meclîseke Êzidiyan hatiye avakirin. Avakirina vê meclîsê ji bo pêşeroja Êzidiyan gaveke dîrokî ye. Her kes, lê bi taybet hêzên neteweyî yên Kurd divê ji vê re bi rêz û hurmet bin, piştgiriyê bidin û pêş bixin.” KCD-E: Em tevlî meşên ji Ocalan re Azadî bibin KCD-E bang li Kurdên Ewropa û dostên Kurdan kir ku bi şîara ‘Ji Abdullah Ocalan re azadî- Ji Kurdistanê re azadî’ tevlî meşên li Frankfurt, Bern, Luxemburg û Strasoburgê bibin. KCD-E’ê da zanîn ku di 16’emîn salvegera Komploya ku li hemberî Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan pêk hatiye bi armanca bala raya giştî bikişînin û daxwaza azadiya Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan carek din bidin bihîstin 1’ê Sibatê li Frankfurtê, 2’yê Sibatê li Luxemburgê, 4’ê Sibatê jî li Bernê destpê bikin û heta Strasbourgê wê pêk bên. Di daxuyaniyê de hat diyarkirin ku wê 13’ê sibatê li ber Konseya Ewropayê daxuyaniyek bê dayîn û meş bi dawî bibe û di çarçoveya kampanyaya îmzeyan de wê îmze 13’ê Sibatê pêşkêşî Konseya Ewropayê bên kirin. ‘HÊZÊN KURDISTANÎ DIVÊ TÊKOŞÎNA AZADÎ Û XWESERIYÊ DESTEK BIKIN’ Di daxuyaniyê de hat gotin, ‘Êzidî wê êdî ji qedereke berî 3’ê Tebaxê re neyên terkkirin û wê Êzidî pergaleke civakî ya bi vî rengî qebûl nekin. Têkildarî pêşeroja vê civakê ti hêz ne xwedî vê rayeyê ku biryarê bide û divê nebe jî. Divê derfetên ji bo li ser vê pêşniyarkirin, nîqaşkirin û pêkve tevger bên afirandin. Êzidî, parçeyek Kurd û Kurdistanê yên parçekirin in û wê wiha bimînin. Dibe kes nebe sedema ku di navbera Şengal û di navbera hêzên neteweyî de îxtilaf û pevçûn rû bidin, berevajî divê bibin wesîleya ku bi hev re tevbigerin û li hember dijmin bi awayekî hevpar şer bikin.” FKÊ, xwest di serî de PDK, tevayî hêzên Kurdistanî helwesta li ber çavan re derbas bikin û got, “Em bang dikin ku ji bo civaka Êzidiyan a çandî ya Kurdan e, li hember hovan biparêzin, di xisûsa destekkirina têkoşîna wan a ji bo azadî û xweseriyê bi awayekî hevpar tevbigerin.” ‘Tedawiya Yaşar Kemal didome’ Alîkarê Serhekîm Prof. Dr. Şukru Ozturk ku têkildarî rewşa tenduristiya Nivîskarê navdar Yaşar Kemal agahî da got ku tedawî Kemal a li beşa lezgîn didome. Alîkarê Serhekîm Prof.Dr. Şukru Ozturk ê Nexweşxaneya Fakulteya Tibê ya Zanîngeha Stenbol, têkildarî rewşa dawî ya nivîskarê navdar Yaşar Kemal ê 14’ê Çileyê ji ber rewşa wî giran bû rakirin nexweşxaneyê agahiyên dawî da. Ozturk got ku tedawî Kemal a li beşa lezgîn didome û wiha dewam kir, “Di rewşa wî de ti pêşveçûneke neyênî çênebûye.” Ozturk diyar kir nivîskar li gor roja destpêkê hê baştir e. yên me divê xwedî li xewnên wan jî bê derketin. Vekirina wî deriyê wê bibe mija ku bi sed sal e li ser çiyayê Araratê rakirin e. Vekirina wî deriyê wê pir li 2015’an bê.” Mungan bibîr xist ku salvegera 100’emîn ya qirkirina Ermenan e û ev tişt anî ziman: “Redkirina qirkirina Ermenan tenêtiya Tirkiyeyê ya 10 salan e. Divê Tirkiye bi vê rastiyê re rûbirû were û di bin vê mîrateya tarî de derkeve.” ‘EM NE KARÎKATURÊ DEMOKRASIYÊ, WÊ DIXWAZIN’ Mungan di dawiya axaftina xwe de wiha got: “Li vî welatî demeke cudatiyên civakî tê afirandin. Yên ku dewletê rê ve dibin amîgotiya şîdetê dikin. Tirkiye gav bi gav ber bi randewuya Enver Paşa, Talat Paşa ve diçe. Ji ber vê yekê em kesên ku ev 8 sal in ji bo Hrant edelatê diqîrin êdî ne karîkatura demokrasiyê wê dixwazin. Em dixwazin li civakeke ku zarok bi guleyên dewletê nayên qetilkirin, cudatî ji holê hatiye rakirin, hemû kes xwedî mafên wek hev in di nava aştî û biratiyê de bijîn.” Piştî bîranînê girse bi hev re xwest bimeşe Taksîmê lê di ketina qadê de ji aliyê TOMA û polîsan ve hatin astengkirin. Li ser vê yekê demeke alozî derket û piştî ku polîsan bend rakirin alozî jî bi dawî bû. Wezareta Karên Hundir der barê Cizîrê daxuyanî da! Wezareta Karên Hundir yê Tirkiye der barê qetilkirina Nîhat Kazanhan (12) ku li Cizîrê hatibû qetilkirin, daxuyanî da û hat gotin ‘dibe ku hinek hêzên ewlehiyê bi qisûr bin. Wezareta Karên Hundir a Tirkiyeyê der barê qetilkirina zarokê 12 salî Nîhat Kazanhan li Cizîrê ji aliyê polîsan hatibû qetilkirin daxuyaneke nivîskî da. Di daxuyaniyê de hat gotin ku ji bo lêkolînkirina mijarê Wezareta Karên Hundir mufetîş peywirdar kiriye û li gorî tespîtên destpêkê yên mufetîşan dibe ku di bûyeran de polîs bi qisûr bin. Midûrê Emniyetê yê Cizîrê teslîm bû Midûrê Emniyetê yê Cizîrê, ku ji ber kuştina rojnamevan Hrant Dînk der heqê wî de biryara girtinê hat dayîn, li Enqereyê teslîm bû. Di çarçoveya lêpirsîna der heqê wezîfedarên cemaweriyê de ji ber qetilkirina rojnamevan Hrant Dînk hat vekirin de, Midûrê Emniyetê yê Cizîrê Ercan Demîr ê di 16’ê Kanûnê de der heqê wî de biryara girtinê hat dayîn, li Enqereyê teslîm bû. Hat ragihandin, ku wê Demîr bişînin Stenbolê. Demîr ku di dema kuştina Dînk de li Midûriyeta Şaxê Îstîxbaratê ya Trabzonê amîr bû, di 9’ê Çileyê de çûbû Qesra Edaletê ya Stenbolê û weke ‘gumanbar’ îfade dabû. ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 6 Senatorê Fransî: Bila PKK ji ‘lîsteya terorê’ bê derxistin Senator Aymerî de Montesquîou têkildarî nîqaşên ku Fransayê tezkereya der barê êrîşên hewayî yên li Iraqê dirêj kiriye de axivî û diyar kir ku ji bo PKK ji ‘lîsteya terorê’ bê derxistin divê Fransa piştgiriyê bide. Parlamentoya Fransayê tezkereya ku mudaxaleya Fransayê ya 19’ê Îlonê li Iraqê dabû destpêkirin dirêj kir. Senatorê partiya rastgir a Yekîtiya Serbixwe û Demokratîk (UDÎ) Aymerî de Montesquîou di nîqaşên tezkeriyê de axivî û anî ziman ku çeteyên DAIŞ’ê li Iraq û Suriyeyê nêzî 200 hezar kîlometre kare qad dagir kirine. Senatorê Fransî pêkanîna vê û Mûsil çawa di rojekê de hat destgirtin nirxand û bi lêv kir ku ji bo ewlehiya hundir divê DAIŞ’ê bê tinekirin. Senator pirs kir ku hê li ser xaka Fransayê çend Kouaşî û Coulîbaly hene û got: “Di vê mijarê de agahiya me tine. Hejmara cîhadiyan a li Fransayê di navbera hezar û 1500’î de tê texmînkirin. Li gorî Kurdên ku bi wan re şer dikin bêguman ev hejmar zêde ye. Ciwanên ku temenê wan di navbera 18-25’an de diguherin li dijî DAIŞ’ê bi sempatî ne û ev ji bo me alarmeke.” YEKANE HÊZA LI BER XWE DIDE KURD IN Senator pirsa ‘Gelo kîjan hêz li herêmê dikare şer bike? pirsî û got: “Bi yek gotinê ‘Kurd’. PKK’ê piştgirî da hêzên Başûrê Kurditanê. Li Sûriyeyê jî dîsa bi bandor e. PKK hêza herî bi bandor a herêmê ye. Em bi wan re bi awayekî veşarî dikarin hevkariyê deynin lê ew wek rêxistinek terorê tên nirxandin.” Senator wiha berdewam kir: “Li dijî tehdîda bi xof a DAIŞ’ê armanca me ya bi bandor ev e ku em dîplomasiya xwe heta hevdîtinên aştiyê yê di navbera Tirkiye û PKK’ê de bigihêjin encamê pêk bînin. Her wiha ji ber ku sînorên Tirkiyeyê wek qada operasyonê tên bikaranîn divê Tirkiyeyê aktîf tevlî bibe. Esasa herî girîng a li dijî DAIŞ’ê têbikoşin ev e. Senator lîsteya rêxistina terorê jî bibîr xist û got: “Divê em piştgiriyê bidin ku PKK ji lîsteya terorê bê derxistin. Her wiha sînorê di navbera berxwedêr û terorîstan de di nava demê de diguhere. Em bînin bîra xwe Manahem Begîn ê Îsraîlê û Yaser Arafat ê Filistînê xelata aştiyê ya Nobelê girtin.” Senator anî ziman ku pêşmerge, PKK û PYD’ê êrîşên DAIŞ’ê dan sekinandin û niha dikarin 200 hezar kîlometre çarçik qad şûnde ji DAIŞ’ê bigirin. Senator îdîa kir ku yekane hêza ku dikare vê bike Îran e û divê êrîşên hewayî yên li Sûriyeyê bên berfirehkirin. Li Donetsk pevçûnên dijwar: Nêzî 30 sivîl mirin Pevçûnên di navbera artêşa Ukrayna û mîlîsên Komara gel a Donetsk li derdora balafirgehê dijwar bûn. Der barê ku balafirgeh di bin kontrola kê de ye jî nîqaşên bi şik hene. Li Balafgireha Donestsk ku li derveyî bajêr e, ji roja Yekşemê ve pevçûnên destpê kirine didomin. Li gorî nûçeya ajansa Sputnîk, berdevkê Konseya Ewlehiya Ukraynayê Andrey Lîsenko diyar dike ku artêşê balafirgeh ji mîlîsan paqij kiriye. Wezareta parastinê ya Komara Gel a Donetsk ji rêveberiya Kîev yekalî serxwebûna xwe îlan kir, diyar kir ku kontrola balafirgehê bi giştî destê wan de ye. Mîlîsên Donetsklî got ku di pevçûnên li herêmê de di nav de sivîl û zarok jî hene nêzî 30 kesî jiyana xwe ji dest daye. Boko Haram li Kamerûnê 100 kes revand Boko Haram li Kamerûnê êrîşî bajarokekî kir, 3 kes qetil kir û nêzî 100 kes revand. Boko Haram li Kamerûnê êrîşî bajarokekî li nêzî sînorê Nîjeryayê kir û piraniya wan zarokên di navbera 10-15 salî de, nêzî 100 kes revand. Endamên Boko Haram di êrîşê de bajarok şewitandin û heywanên li bajarok jî dizîn. Êzidiyên ji aliyê DAIŞ’ê ve hatine berdan travmayê dijîn 350 Êzidiyên ji aliyê DAIŞ’ê ve li Şengalê dîl hatibûn girtin, duh serbest hatin berdan. 350 kes ên ji mirovên extiyar, nexweş, seqet û bebekên nexweş, gihîştin Kerkûkê. Rojnamevanên li herêmê dan xuyakirin, ku li gel nexweşiyên fîzîkî, ji ber dîlgirtina bi heman piraniya Êzidiyên hatine berdan ji aliyê derûnî ve jî nexweş ketine. Rûsyayê hişyariya gazê da YE Rûsyayê dest ji projeya gazê ya South Stream a ji bo Ewropayê berda û biryar da ku dest bi çêkirina xeta gazê ya ber bi Tirkiyeyê ve bike. Xeta lûlela gazê ya Turkish Stream, wê bibe yekane rêya gaza Rûs, ku niha 62 mîlyar metre kup di ser Ukraynayê re derbas dibe. Li dû vê biryarê kargeha Rûs Gazpromê daxuyaniyek da û di mijara gazê de careke din Yekîtiya Ewropa (YE) hişyar kir. Patronê Gazpromê Alexeî Mîller da xuyakirin ku piştî temamkirina vê xeta lûleya gazê ya nû, divê Yekîtiya Ewropayê pêwîstiya xwe ya bi gazê êdî di ser Tirkiyeyê re çareser bike. Mîller got, “Hevkarên me yên Ewropî di vê mijarê de hatin agahdarkirin û niha karê wan ew e ku ji sînorê Tirkiye-Yewnanîstanê û pê ve bingeha pêwîst a ji bo gazê amade bikin.” Patronê Gazpromê got, “Bi tenê çend sal man. Ev yek dikare gelekî, kurt dewam bike” û anî ziman ku divê xebat tavilê werin destpêkirin. Moskow bi salane li hemberî pîvanên hevrikiyê yên YE nerazîbûnê nîşan dide. Hêjayî gotinê ye, Serokdewletê Rûsyayê Vladîmîr Pûtîn, di 1’ê Kanûnê de bi awayekî ku her kes lê matmayî bimîne dabû xuyakirin ku ew dest ji projeya South Stream ber Hamas: Stargehên Xwe Amade Bikin Sekreterê Giştî yê Hîzbullahê yê Lubnanê Hasan Nasrallah, di malpera El Manar Tv de bi wêne û du gotinan peyama ‘stargehên xwe amade bikin’ da Îsraîlê. Metna ku bi wêneyê Sekreteriya Giştî ya Hîzbulahê hat dayîn û bi du gotinan ji Erebî û Îbranîyî pêk tê wiha dibêje: “Stargehên xwe amade bikin.” Îsraîlê roja Yekşemê li ser xaka Sûriyeyê li dijî hedefên Hîzbûllahên êrîş pêk anîn û linka vê peyama ku tê gotin bi wateya mîsîleyê hatiye kirin, 12 mîlyonî zêdetir kesî temaşe û guhdarî kiriye didin. GELO ARMANCA GAZPROMÊ ZÊDEKIRINA BUHA YE? Çavdêr di wê baweriyê de ne, ku ev hişyariya Rûsyayê ji bo zêdekirina buha ye. Tê payîn ku mîna buhayê petrolê yê di asta rekorê de kêm bûye, buhayê gazê jî kêm bibe. Xeta tê xwestin di ser Tirkiyeyê re bê kirin wê berî çar salan neqede. Peymana bi Ukraynayê re jî wê heta sala 2019’an dewam bike. Tê gotin ku Rûsya bi vê daxuyaniya dawî re peyamê dişîne ji bazarê re. Buhayê gazê li Ewropayê ji Noelê û vir ve bi rêjeya ji sedî 20 kêm bûye, lê ev hefteyeke ji nû ve bilind bûye. Bi tenê roja Çarşemê buhayê gazê bi rêjeya ji sedî 6’an zêde bû. Di sala 2014’an de 61 xebatkarên NY jiyana xwe ji dest dan Neteweyên Yekbûyî (NY) da xuyakirin ku di sala 2014’an de 61 xebatkarên wan ên bi wezîfeyê radibûn, hatine kuştin. Ev hejmar di sala 2013’an de 58, di sala 2012’an de jî 37 bû. Sendîkaya Xebatkarên Neteweyên Yekbûyî roja Sêşemê daxuyaniyek da û diyar ku yên di sala 2014’an de jiyana xwe ji dest dane 33 jê xebatkarên hêza aştiyê, 16 jê personelên sivîl, 9 jê xebatkarên avadanî û 3 jê jî şêwirmend in. Ji bo xebatkarên Neteweyên Yekbûyî cihê herî xetere yê sala 2014’an Malî bû, ku 28 xebatkarên NY lê jiyana xwe ji dest dan. Dûre jî Gazze bû, ku 11 sivîlan jiyana xwe ji dest dan. Neteweyên Yekbûyî her wiha ragihand ku di sala 2014’an de gelek xebatkarên NY hatine girtin, dîl hatine girtin û hatine revandin. Serokê Sendîkaya Xebatkarên NY lan Richards di axaftina xwe ya hefteya derbasbûyî ya civata giştî de ji bo parastina xebatkarên NY xwest, tedbîr werin girtin. ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 5 ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 4 Pêşî li ebolayê nayê girtin Germahiya global di 2014’an de rekor şikand Bi zêdebûna rêjeya gaza karbondîoksît a ji Atmosferê tê belavkirin re germahî her diçe zêde dibe. Li gorî daneyên dawî sala 2014’an sala herî germ a ji sala 1880’ê û vir ve ye. Hejmara kesên ji ber vîrusa ebola ku di meha Adarê de li Rojavayê Afrîkayê derket holê, jiyana xwe ji dest didin her diçe zêde dibe. Rêxistina Tenduristiyê ya Cîhanê (WHO) bîlanço aşkera kir û got ku li gorî bîlançoya daneyên heta 11’ê Çile hejmara kesên bi vîrusê ketine gihiştiye 21 hezar û 261’ê. Ji van jî 8 hezar û 414 kesî jiyana xwe ji dest daye. Welatê ku herî zêde di bin bandora ebola de ma, Sîerra Leone bû. Li vir hejmara kesên bi vîrusê ket 10 hezar û 124 e, 3 hezar û 62 kesî jî jiyana xwe ji dest dan. Hat gotin ku li Sîerra Leone ji sedî 75 bûyer hatine tespîtkirin û di sê hefteyên dawî de herî kêm 769 bûyerên nû hatine dîtin. Ev jî nîşan dide ku hejmara miriyan bi lez zêde dibe. Yek welatekî din ê ku herî zêde mirî lê çêbûn Lîberya bû. Li vî welatî 8 hezar û 331 kes bi eboleyê ketin û 3 hezar û 538 kesî jî jiyana xwe ji dest da. Li Lîberyayê niha hejmara kesên bi vîrusê dikevin, kêm dibe. Di 21 rojên dawî de hejmara kesên bi vîrusê ketine 48 . Li Gîneyê 2 hezar û 806 bûyer hatin tespîtkirin. Hezar û 814 kesî jiyana xwe ji dest da. Vîrusa ebola ku yekem car di 1976’an de hat dîtin, li ber mirina hezaran kesî vekiribû. Sala buhrî vîrus dîsa li Gîneyê destpê kir û bû sedema mirina hezaran kesî. Hê dermankirina vîrusa ebola tine. Hejmara kesên bi vîrusê dikevin û dimirin di navbera ji sedî 40 û 60’î de diguhere. Bi deh mîlyonan mirov ji ber ‘nexweşiyên dema modern’ dimirin Her sal bi deh mîlyonan mirov ji ber nexweşiyên ne şewb, lê di demeke kurt nayê teşhîskirin û tedawiya wan mimkun ku wek ‘nexweşiya dema modern’ tên binavkirin jiyana xwe ji dest didin. Ji sedî 40 mirovên bi nexweşiyên dikarin bên astengkirin beriya temenê 70 salî ku jiyana xwe ji dest didin, li welatên pêşketî ev mirin hê zêdetir e. Li gor daneyên Rêxistina Tenduristiyê ya Cîhanê (WHO) a girêdayî Neteweyên Yekbûyî, her sal ji ber nexweşiyên weke şekir, krîza dil, û pençeşêrê ‘nexweşiyên dema modern’ hejmara mirina mirovan zêde dibe. Li gor vê ji kesên ji ber krîza dil, şekir (dîabet) û pençeşêrê jiyana xwe ji dest didin, 16 mîlyon ji wan beriya temenê 70 salî jiyana xwe ji dest didin. Di sala 2000’î de ev hejmar bibû 14,6 mîlyon. Li gor WHO’yê tenê ji ber kişandina cigareyê 6 mîlyon kes berî 70 salî jiyana xwe ji dest didin, ji ber alkolê jî 3,3 mîlyon kes di temenê xwe yê ciwan de jiyana xwe ji dest didin. Li gor WHO ji ber ‘nexweşiyên dema modern’ mirinên di temenê ciwan de herî zêde li welatên wek Rûsya û komarên Sovyeta berê, Afganîstan, Mogolîstan, Hîndîstan, Koreya Bakur û Fîlîpîn tên dîtin. Pispor diyar dikin ku ji ber van nexweşiyan heta sala 2025’an wê windahiya aboriya cîhanê nêzî 7 trîlyon dolar be. Rêveberiya Atmosfer û Okyanusa Neteweyî ya Amerîkayê (NOAA) û Daîreya Feza û Sewalkariyê ya Neteweyî (NASA) dane weşandin û da zanîn germahiya sala 2014’an germahiya herî bilind 134 salên dawî ye. Her du saziyan di lêkolînan de gotin ku germahiya meha Kanûnê di sedsala 19’emîn de ji 0,77 zêde bûye. Di sala 2014’an de jî germahiya li bejayî û okyanusan di sedsala 19’emîn de ji sedî 0,69 bilind bûye. Bi vî awayî hat tespîtkirin ku ji sala 1880’ê heta niha sala herî germ a 2014’an bûye. Li gorî salên 2005 û 2010’an ji sedî 0,4 zêde bûye. NOAA û NASA’yê di daxuyaniya xwe de da zanîn ku sedema zêdebûna germahiyê ji ber gazên serayê ne. Pîvana germahiya li bejayî û okyanusan yekem car di 1880’ê de pêk hat û ji wê rojê û şûnde germahî tê hesabkirin. Nuqteya ku balê dikişîne ser pîvanên NOAA û NASA’yê tê gotin ku germahî di 30 salên dawî de û bi taybet jî ji sala 2000’î û vir ve zêde bûne. Sala 2014’an jî dereceyekî zêdetir germ derbasî qeydan bû û ev di heman demê de bû yek ji çar salên herî germ a ji sala 1880’ê û vir ve. Dîrektorê Enstîtuya Goddard a girêdayî NASA’yê Gavîn Schmîdt da zanîn ku tespîtên ku tenê li ser salekî tên kirin dibe ku bandora şert û mercên xerab yên hewayê li ser bin û got ku pîvanên xwe dispêrên salên demdirêj di bin şert û mercên hewayî de namînin û zêdetir gazên serayê bandor li ser heye. Koma Pisorên Demsalî ya Navbera Hikûmetan (Gîec) ya girêdayî Neteweyên Yekbûyî, sala buhrî raporek weşandin û da zanîn ku pêwîstiya enerjiya cîhanê ji komir û petrola ku zerarê dide atmosferê pêk tê û ev jî rê li ber germahiyê vedike. Gîec da zanîn ku ji bo ku germahî heta sala 2100’î du derece zêde dibe divê tedbîr bên girtin û ji bo vê dem kêm maye. Rûyê Telefona Destan Mîna Depoya Bakterî ye Mîna hemû teknolojiyên bûne parçeyek ji jiyana rojane, zerara telefonên destan a li tenduristiyê tê zanîn. Li gorî lêkolîneke nû ya hatiye kirin, li ser rûyê telefonên destan, bakteriyên xetere yên ku bikarhêner bi hêsanî pê nahese, kom dibin. Xwendekarên biyolojiyê yên Zanîngeha Surrey a Îngilîstanê, ji bo bakteriyên li ser telefonên xwe yên destan lêkolîn bikin, dest bi lêkolînekê kirin. Di vê lêkolînê de perçeyên mîkrobiyolojîk ên li ser telefonên destan, li laboratûvarê bi 37 dereceyan hatin mezinkirin û di encamê de derket holê ku li ser rûyê telefonê (ekran) gelek bakterî kom bûne. BAKTERIYÊN XETERE KOM DIBIN Li gorî lêkolînê, li ser rûyeê telefonên destan bakteriyên ku piraniya wan bê zerar in û li ser çerm, li dev, pişik û rûviyê mirovan tên dîtin, hatin tespîtkirin. Lê belê li ser hin telefonên destan bakteriyên ji cureyê Staphylococcus aureus hat dîtin ku mîna îltihaba pişikê dikare rê li ber nexweşiyên xetere vekin. Ji Hîndekarên Zanîngeha Surreyê Dr. Simon Park da xuyakirin ku di lêkolîna xwendekaran de hatiye dîtin bakteriyekî bi cureyê Bacillus mycoides ê bi tenê li nava axê tê dîtin hatiye tespîtkirin, ku ev bak- terî bi giranî li nava xêzikên ji ber derizîna cama telefonê rû dane, bicih bûne. Dr. Park her wiha ragihand ku bi sala van bakteriyan tê tespîtkirin ku telefona kesa ya kê ye. DIVÊ BI PAÇEKÎ ŞIL BÊ PAQIJKIRIN Di xebateke Dibistana Bilind a Furtwangen a li Elmanya de jî, tedbîrên li hemberî bakteriyên di telefonên destan de hatin destnîşankirin. Di xebata ji aliyê Profesorên dibistanê Markûs Egert ve hat meşandin de, telefonên nayên nehatine paqijkirin û yên bi paçekî şil an jî paçê şil ê pê berçav tê paqijkirin hatin rûberkirin. Li gorî encamên derket holê, li ekranê telefona destan a bi paçê şil hatiye paqijkirin ti bakterî nehat dîtin, lê li telefona bi paçê ziwa hat paqijkirin bi tenê yek ji çar parê bakteriyan jê çûye. ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 3 Hûnermend Jibo Kobanê Derketin Ser Dikê Jibo piştevaniya Kobanê roja Yekşemê li Navenda Civaka Kurd ya li Haringeyê konserek hat li dar xistin. Konsera ku di bin navê “Hûnermend piştevaniya Kobanê dikin” hat li dar xistin de Paula Darwish, Serpil Kılıç, Koma Sersi û koma ji Şiliyê Quimanto derketin ser dikê û stranên xwe pêşkêş kirin. Wekî din wêneyên kul i Rojava hatîn kişandin di şevê de hatin firotin. Dê dahata konserê bi rêya Heyva Sor A Kurdistanê tev biçe Kobanê. Konser bi marşa şoreşa Rojava qediya. Li Zanîngeha Soas´ê Gundiyên Kaşanê Di Şeva Hrant Dink Hat Bi Bîranîn Piştevaniyê De Hatin Ba Hev Kaşaniyên li Londonê dijin roja Yekşemê li salona La Royale di şeva piştevaniyê de hatin ba hev. Gerînendeyê Giştî yê Rojnameya Agos Hrant Dînk, di 8’emîn salvegera qetilkirina xwe de ji hêla xwendevanên zanîngeha Soasê ve hat bibîranîn. bi deqeyek rêzgirtin dest pê kir û li hember wêneyên Dink find hatin vêxistin. Xwendevanan wêneyên Dink rakirin û daxwaza dadê jibo Dink kirin. Çalakiya bîranînê ji hêla xwendevanên Soasê yên Kurd, Tirk û Ermenî ve li pêşiya zanîngehê hat li dar xistin. Çalakî Di dawiya çalakiyê de xwendevanan bi hev re bi Tirkî û Ermenî “Em li vir in” rakirin. Ser hezar kesî re tevlî şevê bûn û ji ber tevlîbûna zêde gelek kes mecbûr man ku vegerin. Şev bi Gulbanga Dedeyê Elewî Mustafa Misir dest pê kir. Piştre semah hat gerandin. Di şevê de li ser navê komîteya amadekar Rustem Ozdemir axaftinek kir. Ozdemir di axaftina xwe de banga yekîtiyê kir. Piştre hûnermendên wek, Koma Raye, Hüseyin İpek, Ozan Emekçi, Fırat İmirza û Hasan Yıldız derketin ser dikê û stranên xwe pêşkêş kirin. Îstixbarata Îngîlîz Rojnamevanan Dişopîne Derket holê ku Serwîsa Îstixbaratê GCHQ ya Îngîlîz li gel welatiyan rojnamavanên saziyên medyayê yên herî navdar jî dişopîne. Li gor nûçeya rojnameya The Guardian, Serwîsa Îstixbaratê ya Îngîlîz GCHQ bi deh hezaran maîlên ro- jnamevanan kirine bin şopandinê. Di nûçeya ku belgeyên ji aliyê yek ji xebatkarên berê yê Ajansa Ewlekariyê ya Neteweyî (NSA) ya DYA Edward Snowden hatin weşandin wek çavkanî nîşan dide, rojnamevanên maîlên wan tên şopandin ji New York Tîmes, Washington Post, Guardian, Le Monde, Sun, BBC ve Reuters in. Li gor belgeyên NSA, GCHQ di çarçoveya testekek ku tê gotin 10 deqe ye, di Mijdara 2008’an de herî kêm 70 hezar emaîl bi dest xist û kom kir. Li gor Guardian, serwîsa îstîxbaratê ya Îngîlîz ev nivîsên maîlan kom kiriye û rojnamevanên lêkolîner wek ‘terorîst’ û hacker ‘bi talûke’ kiriye grûb. Têkildarî mijarê her ragihandin ku GCHQ ti şîrove nekiriye û gotiye ku tiştên hatine kirin, li gor rêzikên legal û polîtîk hatine kirin. ÇARŞEM, 21 RÊBENDAN 2015 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî PÊKENOK: Xwediyê sola nû Yekî destgirtî û çavteng cara pêşî ku ji xwe re cotek solên (qundere) nû kirî. Rabû çû nav zadê xwe, da ku li rewşa wî binere. Ev demek dirêj bû, ku baran nehatibû. Lê piştî ku giha nav zad, baraneke xurt dest pê kir. Mêrik li ber sola xwe ket, ku biqete. Wî berê xwe da ezman û bangî Xwedê kir: “Xwedêyo, ez bêjim bila baran neyê, zadê min şîn nabe û mala min wê xerab bibe. Û ez bêjim bila baran bê, sola min a nû wê bilewite û biqete. Hema ya rebî, tu rihê min bistînî û min ji vî halî xelas bikî.” Tu Bihata Himbêzek ramûsan man li keviya çêm Te gotibû îşev ez têm, Îşev, beriya hîv dagere kevan... Ma gund raneza, ma sa ranezan Xayînê, tê bihata... Dilê min sed carî di sînor werbû! Tu bihata, kaniyek din li Xanikan zêde dibû Tu bihata, Nêrgizlokê ji êvar de rêber bû Tu bihata, xewlecî bû binê pirê; Kîjan xofê nehişt ku tu bidî rê Xayînê, tu bihata Ev dil li dû te Binxet nedibû! . Arjen Arî telgraf.co.uk Çarşem, 21/01/2015 Sayı ROJNAMEYA HEFTEYÎ 452 Penaberên Jin Yên Brîtanyayê: Tacîzan Bidin Sekinandin Rapora Rêxistina Piştevaniya ji bo Jinên Penaber a navenda wê li Londonê ye, şert û mercên jinên li Navenda Binçavkirinê ya Penaberan a Yarl´s Wood radixe ber çavan. Di rapora ku roja Çarşemê hat weşandin de îstîsmara zayendî û nîjadperestiya li ser jinên li Navenda Binçavkirinê ya Penaberan a Yarl´s Wood tên girtin rêz kirin. Di raporê de hevdîtinên ku bi 38 jinên li wir hatine girtin re hatiye kirin cih digire. Ji 38 jinên ku tevlî hevdîtinê bûne 29 kes li navendê rastî şîdeta fîzîkî û hestî hatine, 25 rastî heqeretê hatine û 16 jî rastî şîdeta zayendî û fîzîkî hatine. Li gorî rêxistina Piştevaniya Jinan a Jinên Penaber, şîrketa Serco ku navenda binçavkirinê bi rê ve dibe, li xwe mikur hatiye ku di çarçoveya gilîkirina 8 sûcên zayendî de 10 xebatkar ji kar avêtine. Seroka Piştevaniyê Natasha Walter jinê bi daxwaza li Brîtanyayê bicih bibin serlêdanê dikin bila di bin çavan de neyên girtin. Walter da zanîn ku piraniya jinên ku ji bo starbûnê serlêdanê dikin, ji welatên ku tên ji xwe rastî îstîsmara zayendî hatine û şert û mercên binçavkirinê van jinan carek din dike travmayê û got: “Jinên ku ji welatê xwe ji ber şîdet û tacîzê tên li navendan tên girtin û rastî pêkanînên dijmirovane tên.” Di sala 2013’an de ji 2 hezarî zêdetir jin hatin binçavkirin. Navenda Binçavkirinê ya Penaberan a Yarl´s Wood ku di Îstixbarata Îngîlîz Rojnamevanan Dişopîne Hûnermend Jibo Kobanê Derketin Ser Dikê 2001’ê de hat vekirin 900 kesî digire û navenda herî mezin a penaberan a Ewropayê ye. Keça Kurd Meltem Avcil ev demeke jibo Yarl´s Wood bê girtin qempanya dimeşîne. Qampanya ku li ser malpera Change.org tê meşandin heta niha 23,534 îmze top kirine. Meltem Avcil sala 2007´an dema ku ew bi xwe 13 salî bû, bi dayika xwe re 3 mehan li Yarl´s Wood mabû. Xwestin zimanê aştiyê bikujin Rûpel 3 Rûpel 3 Rûpel 7