Güneşi Taşıyoruz! - TÜRKİYE RESMİ SEKTÖR İNŞAAT

Transkript

Güneşi Taşıyoruz! - TÜRKİYE RESMİ SEKTÖR İNŞAAT
MAKALE
......................................................................................................................................................................................................................................................... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
......................................................................................................................................................................................................................................................... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
Güneşi Taşıyoruz!
İsmail Özkan
TÜRKİNŞA Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi
[email protected]
İş dünyasının beklediği, uzun süredir değişmeyen kanunlar Temmuz 2012 itibarı ile yasalaştı. Ekonomik yaşamın temeli olarak kabul
edilen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu
yürürlüğe girdi. Gerçi her iki kanunla da ilgili iş dünyasının karşı olduğu düzenlemeler var. Kamu bunları değiştirme yönünde yeni düzenlemeler yapılacağını ifade etmektedir. Bu yoğun mevzuat gündemi arasında, bir de çalışma hayatının kilometre taşlarından olan 6331
sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” 20.06.2012 tarihinde kabul
edildi ve 30.06.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yasalaşmış
oldu.
6331 sayılı bu kanun nerede ise istisnasız toplumun bütün kesimlerini kapsamış, güvenlik ve işçi çalıştırmayan organizasyonları kapsam dışında bırakmıştır. Cam, seramik, heykel atölyeleri gibi sadece
aile bireylerinin emek verdiği yerlerde riskler yok sayılamaz. Hak ve
menfaatlere dayalı ticari ilişki olmadığından kapsam dışında kalmasını da olağan karşılamak gerekebilir.
Kanunun işverenin sorumluluğuna verdiği yükümlülüklere bir
göz atalım.
a.Genel Sorumluluklar
b.İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerine Yönelik Sorumluluklar
c.Risk Değerlendirmesi Sorumluluğu
ç.Acil Durum, İlk Yardım ve Yangınla Mücadele Sorumlulukları
d.İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının Belgeleme ve Bildirimi Konusundaki Sorumlulukları
e.Sağlık Gözetimi Konusundaki Sorumlulukları
f.Çalışanların Bildirilmesi Hakkındaki Sorumlulukları
g.Çalışanların Eğitimi Odaklı Sorumlulukları
ğ.Çalışanların Görüşlerinin Alınması ve Katılımlarının Hakkındaki
Sorumlulukları
h.Çalışan Temsilcisi Konusunda Sorumluluğu
ı.İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Hakkındaki Sorumluluğu
Başlıkları altında sıralanabilir. Biz bunların tamamını açıklayarak
sizlerin sabrını zorlamak niyetinde değiliz. Bilgi birikimimizde yetmeyebilir. Ancak önemli gördüklerimizi “İnşaat Sektörü “ açısından
yorumlamaya çalışacağız.
Kanunun 4. Maddesinde işverene “Mesleki risklerin önlenmesi,
eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve gü-
76
09/12 anbarapor
venlik tedbirlerinin değişen şartlara
uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar
yapar.” Görevi verilmiştir. “Mesleki
Risklerin Önlenmesi” ifadesi ile işverenlere kamusal güce yakın bir görev,
yani sorumluluk yüklenmiştir. Bu eylemin gerçekleştirilmesi, çalışma hayatının mükemmel bir uyum içinde
yaşandığı ülkelerde sağlanabiliyor. O
ülkelerdeki güçlü STK’lar tarafından
sektörleri ile ilgili “Mesleki Riskler “
belirleniyor. Önlenmesi için de eğitim, yasal düzenleme, teşvik, toplumsal tepki dahil çeşitli çalışmalar
yürütüyorlar.
Uzun zamandan beri İş Sağlığı ve Güvenliği sempozyumlarını takip etmeye çalışıyorum. Etkinlik takvimindeki bir süreç olarak yapılıyor. Sonuç hedef olarak görülmüyor. Bu çalıştay ve sempozyumlarda
–inşaat sektörü için söylüyorum- işveren katılımı çok düşük düzeylerde kalmaktadır. Bunun nedenini aradığımda kalıpsal bir yanıtla
karşılaşıyorum. “HİZMET Satın Alıyoruz.” Yani hala bu konuyu bir
mevzuat basamağı olarak görüyoruz. Mevzuat düzenlenirken yasa
metinlerini yazanlar arasında en az %50 oranında o sektörün özel
sektör ilgilileri olmaz ise, bilinmelidir ki yazılanlar kağıtta kalacak ve
kağıtlarla da sorumlulukları savuşturacağız. Mahalle bakkalından türeme –her mesleğe saygılıyız.-müteahhitlik sistemi ile “Mesleki Risklerin Önlenmesi” hedefleniyor.
Aynı maddenin diğer fıkralarında; “İşyeri dışındaki uzman kişi ve
kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan
kaldırmaz. Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.” Kanunun bu
maddesi bana Uganda Diktatörü İdi Amin hikayesini hatırlattı. İki
maddelik bir anayasa bu. Birinci madde: İdi Amin her zaman haklıdır.
İkinci madde: İdi Amin’in haksız olduğu durumlarda birinci maddeye
bakılır. Siz, kendinizi (organizasyonunuzu ) yeterli görmüyorsunuz,
bu konuda bedelini ödeyip uzmanından hizmet satın alıyorsunuz,
işçinize eğitim aldırıyorsunuz. Sonuçta sorumluluk yine işverende.
Bu anlayışı algılamada yetersiz kaldığımı itiraf etmeliyim.
... ... ............................................................ ............................................................................................................................................................................................................ ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
... ... ............................................................ ............................................................................................................................................................................................................ ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
Kanun tanımların açıklandığı 3.maddesinde İş Güvenliği Uzmanını “İş sağlığı ve
güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip mühendis, mimar
veya Teknik Elemanı” olarak tanımlanıyor.
Teknik eleman ise” Teknik öğretmen, fizikçi
ve kimyager unvanına sahip olanlar ile üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği programı mezunları” olarak ifade ediliyor. İnşaat
sektörünü tanımayan birinin, şantiyede –ki
bizim fabrikamızdır.-faydalı olması mümkün
müdür? Yapım, mal alımı ve hizmet sunumunu kapsamına alan Kamu İhale Kanununun
lafsı yorumları nedeni ile uygulamada ortaya
çıkan problemleri hala yaşıyoruz. Üç Farklı
Bedene Tek Tip…
Sürekli ifade ediyoruz. Bir kez daha üstüne basarak söylemeliyiz.6331 sayılı “İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu ” sabit iş yeri ve bant
üretim mantığı temel alınarak yazılmıştır. İş
dünyası ve işçi sayısı istatistiklerine bakıldığında, çıkış noktasında eksiklikler olduğunu
düşünüyorum. Bu yasanın uygulama sonuçlarından elde edilecek SGK verilerini çok
merak ediyorum. İnşallah yanılırım.
Kanunun 10. Maddesi (4) fıkrasında “İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik
gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.” denilmektedir.
Bunun inşaat sektörü gözlüğü takılarak açıklanmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Kanunun “ Çalışanların Eğitimi ”başlığını taşıyan 17.maddesinde “İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlar. Bu eğitim özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde,
iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni
teknoloji uygulanması hâlinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere
uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır.” denilmektedir.
Bu fıkrayı okuduğumda, sorumluluklarına
vakıf bir işveren olarak işimizin çok zor olduğunu gördüm. İş planı dahilinde iş yeri de,
işçi de günlük değişiklik gösterebilir. Şimdi
bu maddeyi gelin hep beraber uygulayalım.
Eğitim vermekten iş yapamaz duruma gelinecek günler yaklaşıyor, her halde…
İş Sağlığı ve Güvenliği kanunu ile işveren
nerede ise “Cendereye” alınması karşısında
işçilik sorumlulukları 19. maddede düzenlenmiştir.
(1) Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile
ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve
hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini
tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür.
(2) Çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır:
a) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde
kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek.
b) Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu
donanımı doğru kullanmak ve korumak.
c) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç,
tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik
gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek.
ç) Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata
aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren
ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak.
d) Kendi görev alanında, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan
temsilcisi ile iş birliği yapmak.
Kararı sizlere bırakıyorum.
Konuya ilişkin birkaç hususa daha değinmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
* Parasal cezaların çeşitliliği yeni bir uzmanlık alanı yaratacak gibi görünüyor.
* Kanunun 13.maddesi ile düzenlenen
“Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” düzenlenmiştir. Yasal çerçevesi belirlenmiş olsa da, iş
dünyasının bu günkü konjonktürü bu hakkın
kullanılması için yeterli ortamı sağlayamayacağından etkin kullanılamayacağını düşünüyorum. Kaldı ki; inşaat sektörünün realitesi
düşünüldüğünde bu düzenlemenin ütopik
kalacağı gerçeği de ortada duruyor.
* Kanunun uygulama denetimi 4857
sayılı İş Kanununun 92, 93, 96, 97 ve 107.
maddesine göre yapılacaktır. Özellikle inşaat
sektörünün çok küçük bir oranının denetlenebildiği gerçeğinden hareketle, denetim
hizmetlerinin de –yapı denetiminde olduğu
gibi- TÜRKAK gibi ciddi kurumlarca yetkilendirilmiş “Uzman Özel Sektör” tarafından yürütülmesini gündeme alma zamanı
gelmedi mi? Bu kanun kapsamındaki diğer
hizmetleri yürüten yetkilendirilmiş kuruluşlar, denetim hizmetlerini de yürütebilirler.
* Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği konseyi
teşkili gelecek adına atılmış çok önemli bir
adımdır. Ancak yapısına bakıldığında kamu
hakimiyetini görüyoruz. Üreten özel sektör
olduğuna göre, söyleyecek söz onlardadır.
Bırakalım konuşsunlar. Beğenmez isen yine
yapma…
* Yapı İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Yönetmeliği, Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü gibi ikincil mevzuatın 6331
sayılı yasa çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.
* Çalışanların görüşlerinin alınması ve
katılımlarının sağlanması, kulağa ne kadar
hoş geliyor. İnşaat sektöründe bunların hepsi –mış gibi yapılacak-, hiç şüpheniz olmasın. Şantiyeden çıkan müteahhit, Mercedes
otomobiline binmiş, yoluna devam ederken
Erdek dolaylarında kumsalda güneşlenen insanları görmüş. Şoförüne sormuş. Bu insanlar
ne yapıyorlar. Şoförü yatıyorlar, deyince, onu
anladım da neden gölgede yatmıyorlar, merakım o demiş…
* Takvimlerden 17 Ağustos’u kaldırsınlar istiyorum.
O günün ardından 18 Ağustos’ta gördüklerimi beynimden söküp atamıyorum. Sesler bu gün bile aynı güçte kulaklarım da çınlıyor. Allah bir daha o günleri yaşatmasın
demek, adetten olmuş. Yarım yamalak tedbirlerle korkarım, aynı senaryoları yaşayacağız…
anbarapor
09/12
77