tc yeditepe üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü eğitim yönetimi ve

Transkript

tc yeditepe üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü eğitim yönetimi ve
T.C.
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM YÖNETİMİ VE DENETİMİ PROGRAMI
KARAKTER EĞİTİMİ YAKLAŞIMLARINA ELEŞTİRİLER
HÜSAMETTİN KIROĞLU
İSTANBUL,2009
T.C.
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM YÖNETİMİ VE DENETİMİ PROGRAMI
KARAKTER EĞİTİMİ YAKLAŞIMLARINA ELEŞTİRİLER
HÜSAMETTİN KIROĞLU
TEZ DANIŞMANI
DOÇ. DR. HALİL EKŞİ
İSTANBUL,2009
I
ABSTRACT
CRITIQUES OF CHARACTER EDUCATION APPROACHES
We aimed at collecting the critiques of traditional character education theories.
These theories are common in the field of education as well as expose to critiques. Our
goal is to bring the critiques of these theories together and contribute the scientific
investigations in this field.
Since our research is resource scanning and review of literature, we used national
and international articals, books, thesis, sympozium papers, scientific writings internet
sources to build the research and it includes those. We tried to collect all of the critiques
related to this subject.
We determined the topics by scanning the sources and under the topics we
investigate the subject.
This research, revealed a lot of inadequacies of the character education theories.
Critiques contain nearly all aspects of the theories including core concepts and methods
and techniques used in these theories. We hope that the research will fill the gap in this
field in Turkey.
Key Words: Character, Values, Virtues, Ethics, Moral Education, Character Education
II
ÖZET
KARAKTER EĞİTİMİ YAKLAŞIMLARINA ELEŞTİRİLERİ
Bu tezin amacı geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nın eleştirilerini bir araya
getirmektir. Eğitim alanında en yaygın program olan bu yaklaşımlar yaygınlıkları
ölçüsünde eleştiriye de maruz kalmaktadırlar. Araştırmamızda bu teorilerin hem teorik
hem de uygulamadaki eleştirilen yönleri bir araya getirerek bu alandaki araştırmalara katkı
sağlamak.
Araştırmamız, kaynak tarama çalışması olduğu için bu alanda ulusal ve uluslararası
makale, kitap, tez, sempozyumlarda sunulan bildiriler, internette yayınlanan bilimsel
yazılar gibi kaynakları kullanarak oluşturulan eleştirileri kapsamaktadır. Araştırmanın
mümkün olduğu kadar tüm eleştiri konularını içermesine çalışılmıştır.
Bu amaçla istenilen kapsamda bilgi toplamak için bu alandaki kitaplar, makaleler,
tezler, sunular vb. kaynaklar taranarak eleştiri konuları belirlenip bu konular başlıklar
halinde incelenmiştir.
Araştırma, bu yaklaşımların birçok eksiğini sınıflandırarak ortaya koymuştur.
Eleştiriler, temel kavramlardan kullanılan yöntemlere birçok alanı içermektedir.
Araştırmanın, Türkiye’de bu alandaki boşluğu doldurması umulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Karakter, Değerler, Erdemler, Etik, Ahlak Eğitimi, Karakter Eğitimi
III
İÇİNDEKİLER
ONAY
I
ABSTRACT
II
ÖZET
III
GİRİŞ
1
AMAÇ
2
YÖNTEM
2
I.BÖLÜM
3
1.KARAKTER EĞİTİMİNDE TEMEL KAVRAMLAR
3
1.1.EĞİTİM KAVRAMI
3
1.2.KARAKTER VE AHLAK KAVRAMI
5
1.3.KARAKTER VEYA AHLAK EĞİTİMİ
6
II.BÖLÜM
8
2.1.AHLAK YAKLAŞIMLARI
8
III.BÖLÜM
14
3.GELENEKSEL KARAKTER EĞİTİMİ YAKLAŞIMLARININ ELEŞTİRİLERİ
14
3.1. KARAKTER EĞİTİMİ KAVRAMININ ELEŞTİRİSİ
14
3.2. İNSAN DOĞASI TANIMI ELEŞTİRİSİ
17
3.3. DEĞERLERİNİN ELEŞTİRİSİ
19
3.4.AMAÇ ELEŞTİRİSİ
25
3.5. EĞİTİM YÖNTEMİ ELEŞTİRİSİ
27
3.5.1.Bilimsel araştırma eleştirisi
27
3.5.2.Model alma eleştirisi
28
3.5.3.Gönüllü çalışma eleştirisi
29
3.5.4.Ödüllendirme yönteminin eleştirisi
29
3.5.5.Sertifika verme yönteminin eleştirisi
31
3.5.6.Kendi kendini kontrol kampanyasının eleştirilmesi
31
3.5.7.Grup yarışmalarının eleştirisi
31
3.5.8.Değerlerin sürekli anlatılması ve gerektiğinde zor kullanmanın eleştirisi
32
3.5.9.Alternatif eğitim yöntemleri
34
3.6. SİYASİ SİSTEMLE İLİŞKİSİNİN ELEŞTİRİSİ
36
3.7.DESTEKLEYEN GRUPLARIN ELEŞTİRİSİ
40
SONUÇ VE ÖNERİLER
41
KAYNAKLAR
46
GİRİŞ
Okulların iki görevi bulunmaktadır: Eğitim ve Öğretim. Öğretim, branş
öğretmenlerinin konularına hakimiyeti, doğru öğretim metodu kullanmaları, öğretim için
gerekli donanımın bulunması gibi etmenlerle yerine getirilir. Öğretmenlerin diğer
sorumluluğu ise eğitimdir.
Yapılan araştırmalar eğitimin, en az öğretim kadar sorunlu bir alan olduğunu
göstermiştir. Eğitim, son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın rehberlik hizmetlerine
eğilmesi sonucunda eskiye göre daha çok önem kazanmıştır. Okullara Rehberlik ve
Psikolojik
Danışma
Servisleri’nin
kurulması
ancak
2001
yılında
mümkün
olabilmiştir(Güvenç, 2001). Fakat, eğitim çalışmalarının istendiği gibi yapıldığını
söylemek oldukça zordur. Bu alanda karşılaşılan zorlukların başında rehberlik çalışmaları
konusunda öğretmenlerin yeterli bilgilendirilmemesi gelmekte ve diğer bir zorluk ise
bilgilendirme yapılsa bile uygulamada problemlerin yaşanmasıdır. Rehber öğretmen ve
sınıf rehber öğretmenlerinin görüşü incelendiği zaman…sınıf rehber öğretmenlerinin bu
konuda yeterli bilgiye sahip olmamaları rehberlik hizmetlerinin yürütülmesini olumsuz bir
şekilde etkilediği görüşünde olduğu tespit
edilmiştir(Güvenç, 2001). Rehberlik
faaliyetlerinin öneminin, öğrencilere kabul ettirmeden yapılmasının, öğrencilerin
faaliyetleri yapmada isteksizlik meydana getirmesi ise diğer bir sorun olarak kaşımıza
çıkmıştır.
Tüm bu sorunların yanında önümüzde daha büyük bir problem durmaktadır. O da
rehberlik faaliyetlerinde sunulacak değerlerin neler olması gerektiği ve faaliyetlerin
uygulama yöntemidir. Ve hatta rehberlik faaliyetlerinde öğrenciye belirli değerlerin
sunulmasının öğrenci için sorun oluşturabileceği teorik olarak tartışılan bir diğer konudur.
Karakter
eğitimi
çalışmaları
okullarda
öğrencilere
belirlenen
değerlerin
benimsetilmesi çalışmaları olarak tanımlanmaktadır. Ancak, dünyanın birçok yerinde
teorik düzeyde bu değerlerin sunuluş biçiminden devletin belirlediği değerlerin
öğretilmemesi gerektiğine kadar birçok eleştiri yapılmaktadır. Pratik düzeyde de alternatif
karakter eğitimi yöntemleri önerilmekte hatta uygulanmaktadır.
1
AMAÇ
Bu çalışmanın amacı, geleneksel olarak başta Amerika Birleşik Devletleri olmak
üzere dünyanın birçok yerinde yürütülen karakter eğitimi çalışmalarına yapılan eleştirileri
ve alternatif uygulamaları derlemektir. Ayrıca çıkan sonuca göre Türkiye’deki okullarda
uygulanan rehberlik eğitimi çalışmalarına bu çerçevede bakarak öneriler sunmaktır.
YÖNTEM
Bunun için kullandığımız yöntem ise doküman inceleme yöntemidir. Bu alanda
yayınlanmış yazıların incelenmesi ve eleştiri kategorilerinin belirlenerek eleştirileri ve
alternatif yöntemleri bir plan dahilinde ortaya koymaktır. Bu yöntemde veriler belgeler
incelenerek
toplanır.
Duverger(1973)’in
“belgesel
gözlem”
dediği
bu
tekniği,
Rummel(1968) ve daha bir çoğu “doküman metodu” olarak tanımlamaktadır…belgesel
tarama, belli bir amaca dönük olarak, kaynakları bulma, okuma, not alma ve
değerlendirme işlemlerini kapsar(Karasar, 2006). Her yöntemin olduğu gibi bu yöntemin
de kuvvetli ve zayıf yönleri bulunmaktadır. Karasar (2006), bu yöntemin en kuvvetli iki
yönünü ekonomiklik ve güvenilirlik olduğunu ifade eder. Yazara göre, en zayıf yön ise
verilerin kendinden önceki çalışmalara dayalı olmasıdır. Yani eleştiri ve değerlendirmede
yanlışa düşme olasılığı vardır.
Birinci bölümde Karakter Eğitimi alanında kullanılan temel kavramlar ele
alınmıştır. İkinci Bölümde değişik Karakter Eğitimi Yaklaşımları arasındaki farklılıklar
ortaya konmaya çalışılmıştır. Üçüncü Bölümde ise Karakter Eğitimi eleştirileri değişik
başlıklar altında toplanmıştır. Biz bu çalışmada eleştirilen yaklaşımları için bazen
Geleneksel bazen de Basit Karakter Eğitimi tamlamalarını kullanacağız. Sonuç ve Öneriler
bölümlerinde ise araştırmadan çıkardığımız sonuçlar ve Türkiye’de Rehberlik çalışmaları
için öneriler sıralanmıştır.
Kullanılan kaynaklar bu alanda yetkin bilim insanlarının yayınlanmış yazılarından
seçilmiştir. Seçilen kaynaklar incelenerek belli bir çerçevede düzenlenmiştir. Böylece bu
alanda önemli bir boşluğun doldurulması hedeflenmektedir.
2
I.BÖLÜM
1.KARAKTER EĞİTİMİNDE TEMEL KAVRAMLAR
1.1.EĞİTİM KAVRAMI
Eğitim alanı çok geniş olduğu için tanımları da çok değişik ve farklıdır. Eğitimin
kime ve hangi konuda yapılıyor olmasına göre tanımı da çeşitlilik kazanmaktadır. Bizim
araştırmamız eğitimin okulda ve yetişkin olmayan öğrencilere yapılanıyla ve öğretimin
dışında kalan kısmıyla ilgili olduğu için biz daha çok bu alandaki tanımla ilgileneceğiz.
Ancak, eğitim görüşleri, neyin merkez alındığına göre değişmektedir. Eğitimde kültür,
bilgi, beceri, çevreye uyum veya insan merkeze alınabilmektedir. İleride göreceğimiz gibi,
yaklaşımların farklılaşması merkeze aldıkları öğeye göre değişecektir. Okulda eğitim
tanımlamaları konusunda da çeşitlilik olsa da kapsamlı tanımlar da yapılmıştır. Bu alanda
en çok kabul gören tanımlardan biri Ertürk’ün tanımıdır. Eğitim, bireyin davranışında
,kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme
sürecidir(Başaran, 1989). Bu tanımda dikkati çeken şey, öğrencinin öğrenme sürecine aktif
katılımıdır. Davranış değişikliğinin istendik olması,
kasıtlı olmasına bağlıdır. Çünkü
istenmeden değiştirilen davranışların daha sonra aslında değişmediği anlaşılmaktadır.
Davranış değişikliği için bilim adamları bir takım koşullar belirlemişlerdir. İnsan
davranışları her istendiğinde değiştirilemez. İnsan davranışlarının değiştirilebilmesi için şu
koşulların yerine getirilmesi gerekir. 1. Davranışı değiştirilecek kişi , istenilen davranışı
yapabilecek gelişim düzeyine ulaşmış olmalıdır. 2. Davranışın oluşabilmesi için eğitilenin
içinde bulunduğu ortam davranış değişikliğine elverişli olmalıdır. 3. Eğitilen kişi
değiştirilecek ya da yeniden kazandırılacak davranışı yapmaya istekli olmalıdır. 4. Yeni
davranış için gereken bilgi, beceri ve tutum eğitilince yeterli düzeyde öğrenilmiş
olmalıdır(Başaran, 1989). Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere, istekli olmak eğitim
sürecinde üzerinde en çok durulması gereken şeydir.
İnsan davranışlarını yönlendiren diğer etkenler ise güdüleridir. Eğitim, çevresel
etken iken bu güdüler kalıtsaldır. Ancak bu güdülerde kendi içlerinde önem sırasına göre
ikiye ayrılır. Sosyal ve psikolojik güdüler ikincil iken fizyolojik güdüler birincildir. Eğitim,
çevresel etken olarak bu kalıtsal etkenlere yön vermeye çalışır. Kendine ve topluma zarar
verecek güdüler zararsız hale getirilmeye çalışılır. Sözgelimi, ilk çocukluk çağında kavgacı
3
bir kişilik özelliğine sahip olan bir kimsenin ya başka istenilen bir kişilik özelliği ile
kapatabilmekte
ya
da
kavgacılığını
doyurabileceği
bir
alana,
boksa,
güreşe
yöneltilebilmektedir(Başaran, 1989).
Değişik felsefi akımların eğitime yaklaşımları farklılık göstermektedir. İdealizm,
eğitimin amaçlarından çokça söz ederken eğitim metotları üzerinde fazlaca durmamıştır.
İdealistlere göre eğitimin amaçları, kendini gerçekleştirme, doğum-ölüm çemberinden
kurtulmak, bedensel sağlık, ahlak gelişimi, değerlerin gelecek kuşaklara taşınması,
kültürün korunması ve zenginleştirilmesi, insanın keşfetme ve üretim gücünün
geliştirilmesi, basit yaşamak ve derin düşünmek, saygın kişilik geliştirme ve eğitimi
evrenselleştirme. Gerçekçilik akımına göre ise eğitimin amaçları, hayatın gerçeklerine göre
hareket etmeyi öğretme. Eğitim için önerdikleri metot da duyuların geliştirilmesidir.
Eleştirel gözlem, keşif, kendi kendine çalışma ve deneyimleme de diğer metotlardır.
Eğitimde disiplin konusunda ahlak ve dini eğitimin yardımcı olabileceğini ileri sürerler.
Pragmatistlerin önceden belirlenmiş amaç ve değerleri yoktur. Değerler ve amaçlar
deneyimler yaşanırken oluşur. Eğitimde amaç kişinin yaşadığı çevreye uyum sağlaması
için gerekli olan şeylerin kazanıldığı bir ortam oluşturmaktır. Dinamik uyum sağlama ve
problem çözme kapasitesinin geliştirilmesi ise diğer amaçlardır. Disiplin konusu ise
çocukların ‘oyun’ ve ‘iş’ içerisinde özgür bırakılması ile oluşacak sosyal disipline etme
yöntemidir(Naki, 2005). Bunlara ek olarak Varoluşçuların eğitime bakışına bakacak
olursak Varoluşçu yaklaşımda da eğitimde hedef, çocuğun kendi bireyselliğini
geliştirmesine imkan sağlamaktır. Her bir öğrencinin, kendi değerler sisteminin özgürce ve
yetişkinlerin zorlaması olmaksızın geliştirilmesine izin verilmeli ve yardımcı olunmalıdır(
Demirel, 2006 ). Hümanistik Eğitim anlayışında ise eğitimin yönlendirilmemesi,
bilinçlenme, özgür ve sorumlu olma vardır. Bu modeldeki vurgulamalar ise; kendi kendine
bilinçlenme, anlayış geliştirme, özerklik kazanma, yaratıcı ve çok yanlı olma ve esnek bir
yapıya bürünme üzerine odaklaşmıştır(Babadoğan, 1992).Hümanist Eğitim, öğrenciyi
merkeze alan, öğrenciye koşulsuz sevginin beslendiği, olumlu benlik geliştirmesi
hedeflenen, bireysel farklılıkların dikkate alındığı, öğrenmenin öğretildiği demokratik ve
iletişim kanallarının sonuna kadar açık olduğu bir sınıf ortamı, öğrenciye iç görünün
kazandırılmaya çalışıldığı ve potansiyelğinin de ortaya çıkarılmaya çalışıldığı, öğrenci ile
ilişkilerde empatinin kullanıldığı özgür ve sorumluluk sahibi öğrenci yetiştirmeye
odaklanmış bir anlayıştır.
4
1.2.KARAKTER VE AHLAK KAVRAMI
Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları, erdemleri, genellikle karakteri oluşturan öğeler
olarak tanımlamıştırlar. Bu tanımlama biçimini Aristo’ya kadar uzatmak mümkündür.
Aristo, bu karakter özelliklerini zıt uçların orta noktası olarak tanımlar. Bazı durumlarda,
ilgili erdem uçların orta noktası olarak görülebilir ( Harman, 1999). Yani cesaret erdemini
örnek olarak alacak olursak cesaret, cüretkarlık ve düşüncesizlik ile korkaklık arasında orta
noktada bir yerdedir. Ancak Karakter, bu erdemlerin tek tek ve bazen görülmesi değil hep
birlikte ve uzun süreli var olması durumu olarak tanımlanmıştır.
Diğer bir tanıma göre
karakter, kişisel özelliklerin toplamıdır. Karakter, bir şeyi veya kişiyi diğerlerinden ayıran
özellikler ve niteliklerin toplamı, kişisel özellik, iyi nitelikler olarak tanımlanır(Livo,
2003).
Karakter ve değerlerin ayrıştırılması ise şöyle yapılmıştır: Karakter değerlerden
şöyle farklıdır; değerler, eğilimlerdir, fakat karakter değerlerin uygulanması ve davranışları
içerir(Whitley, 2005).
Bazıları ise karakteri, doğruyu yapmaya eğilimli olmak olarak tanımlamıştır. Biz
insanlara karakter sahibi dediğimizde, genellikle onların doğru ve saygıdeğer olanı
yapmaya eğilimli olduklarını ve öyle hissedip düşündüklerini kastederiz(Vessel, 1998).
Gençlerin Karakter Eğitimi Elkitabında(2006) da karakter, iyi seçim ve olumlu davranışla
ilgili olarak tanımlanmıştır. Karakterin, senin kararınla, kalbinle ve düşüncenle sıkı bağı
bulunmaktadır.
Ahlak kavramını, genelde olumlu olarak ele alıp bazı davranışların sergilenmesi
şeklinde tanımlandığını görürüz. Ancak ahlak kavramının olumsuz olan şeyleri yapmamak
gibi bir yönü de bulunmaktadır. Ahlakın iki genel kategorisi bulunmaktadır: yardıma
muhtaç olanlara yardım etme zorunluluğu, olumlu ahlaklılıktır, başkalarının incitecek
davranışlardan kendini uzak tutma zorunluluğu da ahlaklılıktır.
Diğer bir ayrım ise özel değerler ve ortak değerler. Özel değerler, kişinin kendine
sakladığı ve kendini ilgilendiren değerlerdir…Ortak değerler, tüm toplumu etkileyen
değerler(Whitley, 2005). Yani kişi, bir taraftan kendine özel değerlere sahipken diğer
taraftan toplumun ortak değerlerine de sahip olur. Bu iki değer çeşidi bir bütünün iki
parçasıdır.
Bunlardan
birindeki
eksiklik
engelleyecektir.
5
değerlerde
bütünlüğün
sağlanmasını
Diğer bir karakter tanımı ise insanın ilişkilerinde davranışlarını belirleyen içsel
tutumlarıdır. Karakter, kendiyle ilgili olarak kişinin diğer insanlarla ilişkilerinde
davranışlarını etkileyen içsel inanç veya tutumdur(Whitley, 2005).
Bu tanımlarda geçen özellik ve erdemler, Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları için
merkezi öneme sahiptir. İleride göreceğimiz gibi Karakter Eğitimi yaklaşımcıları seçilmiş
belli değerlerin çocuklara kazandırılmasını karakter eğitiminde temel alacaklardır.
Ancak bazı yaklaşımlar Geleneksel Karakter Eğitimi yaklaşımlarının ortaya
koyduğu ahlak anlayışına karşı çıkarak onların dayandıkları temelleri eleştirirler. Hümanist
yaklaşım ahlak konusunda “ahlak otonom ve durumsaldır, dini veya ideolojik bir onay
gerektirmez” görüşünü taşır(Şahin, 2005).
1.3.KARAKTER VEYA AHLAK EĞİTİMİ
Karakter Eğitimi ya da Ahlak Eğitimi, genel olarak bakıldığında iki ana yöntem
izlemektedir. Tanımına göre de kullanılan yöntem değişmektedir.
Ahlak Eğitimi’ni belli kuralların yetişkinler tarafından belli yöntemlerle çocuklara
belletilmesi veya çocukların kendi ahlaki yapılarını kendilerinin kurması iki ayrı damarı
oluşturmaktadır. Eşitlikçi ve adil bir çevrede yetişen insanlar, kendi değerler sistemini
sorgulayabilir ve bunları eleştirebilirlerse, bunları yeniden yapılandırabilirler ve ahlaki
bakımdan gelişmeleri mümkün olabilir(Kulaksızoğlu, 2001). Ahlak Eğitimi, genç insanlara
kendi hayatlarının ve miras aldıkları sosyal dünyanın ahlak tablolarını anlamalarına ve
yönlendirmelerine yardımcı olmaktır(Nucci, 2001).
Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nda ise birinci yöntem uygulanmaktadır.
Yani, çocuklar ahlak kurallarını kendileri elde etmez yetişkinlerin kendilerine empoze ve
dikte ettiği kuralları taklit ederler.
Ancak bazı Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları karma yöntemlerin kullanılmasını
tercih ederler. Karakter Eğitimi yaklaşımcılarından Jones’un Karakter Eğitimi tanımını
Williams (2000) şöyle aktarmıştır; Karakter Eğitimi, iyiyi bilmek, sevmek ve yapmaktır.
Bu tanım, bilişsel, duygusal ve davranışsal alanları kapsamıştır ve ahlaki akıl yürütme ve
etik ikilemlerden değerlere açıklık getirme ve kamu hizmetini öğrenmeye kadar bir dizi
stratejiyi içerir.
Karakter Eğitimi Üzerine Ulusal Komisyon’un daha geniş bir tanımı ise Karakter
Eğitimi, çocuklara ve gençlere yardımsever, prensipli ve sorumlu olmaları konusunda
6
yardımcı olmak demektir. Bu tanım geniş bir yelpazede Piaget, Aristotle, Dewey ve
Nodding gibi yaklaşımları kapsar.
Karakter Eğitimi ele alınırken kimi yaklaşımlar çocuklara doldurulması gereken
boş kap muamelesi yaparken kimileri de çocuklarda karakter gelişiminin yüksek seviyede
bilişsel ve duygusal boyutlarını kabul etmiştirler.
Karakter Eğitimi’ni Piaget’nin ‘bağımsızlık’ kavramıyla açıklamaya çalışanlar ise
belli değerlerin öğretilmesinden daha çok kendi kendine karar veren bireyler yetiştirme
olarak tanımlamıştırlar. Piaget’nin eğitimin amacı olarak bağımsızlık kavramı, onun
yapısalcılık teorisinin uygulanmasının bir sonucudur…(Kamii vd., 1994). Smagorinsky,
Karakter Eğitimi’nin, farklı Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nın üç bakış açısından
tanımlamalarını sıralamıştır. Birincisi, objektif değerlerin, öğretici bir şekilde aktarılması.
İkincisi, başkalarını düşünmek ve adaletli ve muhtelif karakter topluluğu oluşturmak.
Üçüncüsü, insanlar arasında karşılıklı ruhsal ilişkiler seti olarak ahlaklılıktır.
Karakter Eğitimini belli prensiplere sahip olmak olarak yorumlayanlar da
bulunmaktadır. Karakter ve davranışın yol gösterici prensiplerini, okul topluluğunu daha
güvenli, daha disiplinli yapmak ve öğrenmek ve çalışmak için daha hoş bir yer yapmak
için kullanabiliriz(Stein vd.,2000). Bu prensipler ise saygı, dürtü kontrolü, şefkat ve adalet.
Tanımlarda görüldüğü gibi daha önce belirlenmiş bir takım değerler bulunmaktadır ve bu
değerler çocuklara belli yöntemler kullanılarak aktarılmak istenmektedir. Bu aktarımın
sonucunda da çocukların bu değerlere sahip oldukları varsayılmaktadır. Humphery(2005),
Karakter Eğitimi Yaklaşımcılarından Lickona’dan bize şu tanımı aktarmaktadır: Karakter
Eğitimi, toplum ve kişi için iyi olan ana değerler üzerine kurulu olan iyi karakter
geliştirmek için amaçlı çaba harcamaktır. Erdemler, objektif insan özellikleridir( biz
onların bizim için iyi olduğunu bilsek de bilmesek de); Onların, bireysel ve kolektif
bilincimiz üzerinde hakkı bulunmaktadır. Bu erdemler, saygı, sorumluluk, güvenilirlik,
adalet, gayretli çalışma, azim, kendini kontrol etme, yardımseverlik ve cesareti içerir.
Onlar, dünya üzerindeki kültürler tarafından teyit edilmiştir ve dinsel ve kültürel
farklılıkların ötesindedirler. Onlar, insanlık doğamıza dayanmaktadırlar ve ortak
insanlığımızı ifade etmektedirler. Lickona’nın bu tanımı bize Geleneksel Karakter Eğitimi
Yaklaşımcılarının seçtikleri değerlere bakış açısını yansıtmaktadır.
Karakter veya ahlak eğitiminin genel çerçevesi bu bölümde verilse de detaylı
inceleme sonraki bölümlerde yapılacaktır.
7
II.BÖLÜM
2.1. AHLAK YAKLAŞIMLARI
Karakter Eğitimi, 20.yy’dan önce eğitimin öncelikli amaçlarından biri iken 20.
yy’da
temel
amaç,
Narvaez(2006)’in Raths
derslerin
öğretilmesi
ile
sınırlandırılmıştır(Narvaez,2006).
ve arkadaşlarından aktardığına göre, 1960’larda ‘Değerlere
Açıklık Getirme’ yaklaşımı gibi daha liberal ve daha az yol gösterici yaklaşımlar
denenmiştir. Bu yaklaşımlarda, çocuklara ahlaki ikilem tartışması yaptırılması, ahlaki
değerler konusunda eleştirel düşünme ve ahlaki mantığın geliştirilmesi vardır. Ancak
Narveaz(2006)’in Los Angeles Times’tan aktardığına göre, 21.yy’ın başında “karakter
eğitimi programı” uygulayan okullar yükselişte idi. Değerler, çıkmayacak şekilde okul ve
sınıf yaşamına eklendi(Narvaez,2006). Bu gün artık devletlerin belli ahlaki değerleri
okullar aracılığı ile vatandaşlarına aktardığı açıktır. Ancak, hangi değer?
Ve nasıl
aktarılmalı? sorularına verilen yanıtlar tartışmalıdır.
Bu gün ahlak eğitimi tartışmalarında iki ana damardan söz etmek mümkündür. Bir
tarafta karakter eğitimini temel alan tikel bir yaklaşım varken, diğer tarafta adalet ve
sorgulamayı temel alan evrensel kurallar temelli yaklaşım vardır (Narvaez,2006).
Geren(2001)’in aktardığına göre, Henry Giroux ve David Purpel, ahlak eğitimini üçe
ayırır: Karakter Eğitimi, Değerlere Açıklık Getirme ve Bilişsel/Gelişimsel Yaklaşım.
Shepard ve Juhasz(2007), Karakter Eğitimi yaklaşımlarını, esinlendikleri Diltey ve
Cassirer’in savunduğu İnsancıl Eğitim yaklaşımından ayırırlar ve onları profesyonel
olmamak ve ticari olmakla eleştirirler. Dune(1997) da ahlak eğitimi için en az beş
yaklaşımın tanımlanabileceğini söylüyor: Değerlere Açıklık Getirme, Kohlberg kaynaklı
Bilişsel Ahlaki Eğitim, Karakter Eğitimi, Değerler Analizi (Irwin,1987) ve Değerleri
Özendirme(Veugelers, 1995). Dune(1997), tüm bunları kapsayacak ‘ahlak eğitimi’
kavramını şemsiye kavram olarak kullanır. Ancak, bu yaklaşımlar içinde temel ayrışma ise
odak noktasının davranış veya bilinç olmasına göre olur. ‘Değerler Eğitimi’, zihin
durumlarına yoğunlaşan yaklaşımlara işaret eder ve ‘Karakter Eğitimi’, davranışı
geliştirme çabası anlamına gelir(Dune, 1997). Michael Davis(2003) ise okullarda
uygulanan karakter eğitimi yaklaşımlarını üçe ayırmaktadır: Basit Ahlaki Eğitim, Adalet
Topluluğu Eğitimi, Basit Karakter Eğitimi. Bunlar ideal tiplerdir. Davis(2003), ilk iki
yaklaşıma karşı çıkmaz. Çünkü bu iki yaklaşım çok iddialı değildir ve sadece belli bir
8
formasyonun oluşmasına yardımcı olmaya çalışırlar(Basit Ahlaki Eğitim Yaklaşımı’nın)
aşılamaya çalıştığı tek kişisel özellik ahlaki karar verme özelliğidir (Davis,2003). Adalet
Topluluğu Eğitimi ise okulu demokratik işleyen bir ortama çevirmeye çalışır. Okul,
öğretmenlerin ve öğrencilerin demokratik bir şekilde politikalar ürettikleri ve yürüttükleri
bir ‘adalet topluluğu’na’ dönüştürülür (Davis,2003). Ancak, Davis(2003), üçüncü
yaklaşımı sorunlu görür. Biz de çalışmamızda genel olarak bu bakış açısına yöneltilen
eleştirilere odaklanacağız. Davis(2003), Basit Karakter Eğitimi’ni fiziksel eğitime benzetir.
Bu bakış açısında karakter eğitimi bir tür ahlaki egzersiz gibidir. Düşünerek hareket etme
konu dışıdır. Önceden belirlenmiş hareketler üzerinde düşünmeden tekrar edilir.
Öğretmenler, tekrar edilecek davranışlara modellik yaparlar. Davis(2003), eleştirilerini üç
ana başlıkta toplar: Deneysel, kavramsal ve ahlaki eleştiri.
Bu yaklaşımların eleştirildiği noktalardan biri yerel değer vurgularıdır. Karakter
Eğitimi Yaklaşımcıları, belirledikleri değerlerin içeriğinin yerel toplulukça kabul
edilebilirliğe göre seçerler. Ancak, topluluğun kabul etmesi, kültürel uygunluğu ispatlar,
ahlaki mükemmelliği değil(Dune, 1997). Topluluğu bir arada tutma başarısı gösteren
özelliklerin, ahlaklılıkla uygun olduğu düşünülüyor….Ancak, bu aktivitelerin kendilerinin
ahlaki olduğunu garanti etmez(Dune, 1997).
Değerler Eğitimi programlarına gelince, ana problem uygulamadaki tanımlamalarda
ortaya çıkmaktadır. Ahlaki akıl yürütme ile ahlaki davranış arasındaki var olduğu
varsayılan bağlantı problemin kaynağını oluşturur. Birçok araştırmacı, rastlantısal ilişkiden
ikna olmuş değildir(Emler’den aktaran Dune, 1997). Emler, ayrıca, araştırmalardaki 4
temel sınırlılığı şöyle sıralar: yapı geçerliliği, içsel geçerlilik, dışsal geçerlilik, istatistik
yorumlama geçerliliği.
Yine Kohlbergci Robert Stahl gibi bazı araştırmacılar, ahlaki gelişimi, öz güven
artışı ile açıklamaya çalışmıştırlar. Aslında, çok yüksek özgüvene sahip olsa da bencillik
genellikle ahlaka aykırılık olarak düşünülür.
Geren(2001)’in Karakter Önemlidir! Yaklaşımı’nın web sayfasından aktardığına
göre, Karakter Önemlidir! Yaklaşımı, Karakter’in Altı Temel Direği: Güvenirlilik, saygı,
sorumluluk, adillik, başkalarını önemseme ve vatandaşlık değerlerini öğreterek karakter
eğitimini ilerletmek için çalışan, yarar gütmeyen organizasyonlar, topluluklar ve okulların
partizan olmayan, hizipçi olmayan bir koalisyonudur. Bu koalisyon, 1987’de yarar
gütmeyen bir organizasyon olarak başlayan Josephson Ahlak Enstitüsü’nün bir projesidir.
9
Karakter Önemlidir!, (Amerika Birleşik Devletleri’nde) devlet okullarında açık ahlak
programları için egemen paradigma olma ihtimali bulunmaktadır….Bu potansiyel politik
etki, şu gerçekten çıkarılabilir; Josephson Enstitüsü, Amerika Birleşik Devletleri değişim
takımı için “Karakter Eğitimi Üzerine Beyaz Sayfa “yı hazırlamıştır(Geren, 2001). Bu
başkan Bush’un seçim kampanyasında kullanılmıştır.
Karakter
Önemlidir!
Yaklaşımı,
Karakter
Eğitimi
geleneği
içerisindedir.
Narvaez(2006), kural temelli yaklaşımın, ahlakı zorunlu davranış ile sınırladığını vurgular
ki
bu
davranışa
mantık
yürüterek
varılır.
Bu
davranış,
belli
bir
durumda
evrenselleştirilebilir zorunlu davranıştır(Kant’ın kategorik davranış biçimleri). Bu yaklaşım
iki nedenle minimalisttir: 1. Ahlak, basite indirgenmiştir ve kişilerden az şey ister. 2.Ahlak,
evrensel ahlak prensiplerine indirgenir(Narveaz,2006). İnsanlardan belli davranışları
yapmaları beklenmez. Bu iki yaklaşımın paradigmatik olarak ayrıldıkları iki alan; kişiliğin
doğası ve topluluğa duyulan ihtiyaçtır(Narveaz,2006). Kişiliğin doğası konusunda, kural
temelli yaklaşımda odak noktası davranış iken karakter eğitiminde odak kişidir. Kural
temelli yaklaşımda kişiden belli davranışları yapması beklenmez ancak başkalarına zarar
vermemesi esastır. Karakter eğitimi yaklaşımında kişinin ahlaki kalitesinden yine kişinin
kendisi sorumludur. Topluluğa duyulan ihtiyaca gelince Karakter Eğitiminde topluluk,
ahlaki kişiliğin gelişiminde önemlidir. Kendini gerçekleştirme sürecinde topluluk önemli
yer tutar.
Dune(1997), ahlak eğitimi için beş yaklaşımı özetle şöyle anlatır:
Değerlere Açıklık Getirme, öğrenci özgürce kendi ahlaki yapısını kurar. Öğretmen,
kendi düşüncesini açığa vurmaz, öğrenciyi zorlamaz ve yargılamaz. Grup tartışmaları,
öğrencinin kendi duruşunu belirlemesi için bir kontrol noktası olarak kullanılır.
Kohlbergci Ahlak Eğitimi, altı aşamadan oluşur. Çok miktarda deneysel araştırma
mevcuttur. Yüksek aşamalar daha iyi aşamalardır. Grup tartışmalarını öğretmen
yönlendirir. Ancak, kendi düşüncesini belli etmez. Ahlak gelişimi sağlamak için grup
tartışmalarında alt aşamadaki öğrenciler üst aşamadakilerin içine konur. Teorik ikilem
hikayeleri kullanılır.
Karakter Eğitimi, öğrencinin davranışları toplumsal kurallara uydurulmaya çalışılır.
Belirlenmiş değerler, isteğe bağlı olarak ele alınmaz. Ödül ve ceza yöntemi ile öğrenciye
kazandırılır. Model kişiler kullanılır.
10
Değerler Analizi, Değerlere Açıklık Getirme yönteminin kısmen değişik halidir.
Ahlaki konuları tartışmaları için öğrenciler gruplara ayrılır. Öğrenilmiş bir karara varmak
için öğrenciler, maliyet fayda analizi yapar.
Değerleri Özendirme, Öğretmen, öğrencilerin bakış açılarını sorgular. Öğrenciler,
kendi tecrübelerine dayanarak kendi ahlaki yapılarını kurarlar.
Shepard ve Juhasz(2007), Karakter Eğitimi yaklaşımlarını, belli bir teorilerinin
olmaması konusunda eleştirmektedirler. Onlar, destekleyici bir şekilde belli politikalar ve
pratiklerle eşdeğer gördükleri ‘geçmiş’ taraftarıdırlar. Fakat, felsefenin öneminde ısrar
etmelerine rağmen birkaç isimden söz etmek dışında önerdikleri bir ahlak teorisi
yoktur(Shaperd,L and Juhasz, J.,2007).
Teorisyenlerin tutarlı tanımlar geliştirmesi imkansız olmuştur(Dune,1997). Okullar
da bu teorik tartışmaların ötesinde bu programların elementlerini birleştirip uygularlar.
Okulun tümünü kapsayan bazı programlar şunlar: Karakter Eğitimi Enstitüsü, Karakter
Eğitimi İçin Amerikan Enstitüsü, Karakter Eğitimi Jefferson Merkezi.
Bir diğer eleştiri nedeni de yeterli araştırma yapılmamasıdır. Karakter Eğitimi’nin
etkili olup olmadığının ölçmek için yapılan testlerin en yaygın olanı Rest’in Sorun
Tanımlama Testi’dir(Defining Issues Test). Güvenilirliği yüksek tarafsız bir testtir. İç ve
dış geçerliliği de vardır. Bu test, Kohlberg teorisi içinde kullanılır. Lockwood gibi
Kohlberg yaklaşımı dışındaki araştırmacılar, çeşitli değer ve davranış ölçüm araçları
kullanırlar(Dune, 1997). Ancak bu ölçüm araçları, ahlaklılığı ölçmez. Örneğin, aşağıdaki
testlerden hiçbiri, ahlak dönemlerindeki daha iyi ya da daha kötü boyutları ölçmek için
oluşturulmamışlardır: Junior High Instrument of Adjustment, Rokeach Value Survey,
Differential Values Inventory, Rokeach Dogmatism Scale ve Piers-Harris Children’s SelfConcept Scale vs(Dune, 1997).
Araştırma yapanlar ise önümüze daha farklı bir sorunla gelirler. Bir değer
araştırmasını ahlaklılık ölçümü olarak kullanmanın önündeki ana engel, sonuçların eleştirel
olmamasıdır. Deneklerin değerleri sıralaması farklı kişilik durumlarını gösterebilir. Ancak,
onlar, özel olarak ahlaki veya olmayan karakter tipleri değildir(Dune, 1997).
Araştırmaların problemlerinden diğer ikisi de amaçsızlık ve önyargıdır. Tüm
olarak, ahlak eğitimi araştırmaları, tutarlı bir amaçtan yoksundurlar. Sadece sayısız
modelin kullanılması değil, araştırmacı önyargısı da istisna değil, kuraldır. Örneğin,
Fleming, Blesi’den alıntı yaparak ahlaki akıl yürütme ile ahlaki davranış arasındaki zayıf
11
ilişkiyi göstermeye çalışırken aynı çalışmayı Rest, orta derecede bir ilişki olduğunu
göstermek için kullanmıştır. Ancak, tuhaf bir şekilde, neredeyse tüm var olan ahlak eğitimi
müdahale değerlendirme araştırmaları, ya Sorun Tanımlama Test’ini ya da Kohlberg’in
orijinal görüşme formatını kullanır(Dune, 1997).
Aslında başlangıçta Karakter Eğitimi Yaklaşımı ile İlerlemeci Eğitim Yaklaşımının
ortak hedefleri vardı. Her ikisi de Protestan ahlakının öğretilmesine karşı bir seküler
alternatif ortaya koymak için çalıştı. Ancak sonradan Karakter Eğitimi, kendini dini
eğitime benzetti (Shaperd,L and Juhasz, J., 2007).
Narveaz(2006), Norton’un Aristocu yaklaşımla kişilerin değerleri, arkadaşları,
üyesi olduğu organizasyonlar ve tüm olarak toplumun yardımı ile gerçekleştirdiğini
söylediğini ifade eder. Karakter Eğitimi Yaklaşımcılarının aksine Kural Temelli Yaklaşımı
benimseyenler, topluluğu kişinin gelişimi önünde engel olarak görür. Ahlak ve karakter
eğitiminde iki baskın paradigma, Kantçı Kural Temelli Ahlak anlayışı ve Geleneksel
Karakter Eğitimi anlayışıdır. Kohlberg’in ahlaki mantıksal eğitim yaklaşımı veya bilişsel
gelişimsel yaklaşım, kural temelli yaklaşımlardır(Narveaz,2006). Kohlberg, çocuklarda
ahlaki bakış açısının oluşması, yarışan seçenekler üzerine düşünme, ikilemleri çözme, ve
çıkarımları ispatlamanın gelişmesi için çalışır. Bu yöntemde genel öğretim yöntemi ise
ahlaki ikilemlerin tartışılmasıdır. Bunda amaç çocukların ahlaki akıl yürütmenin ileri
seviyelerine ulaşmasıdır.
Bazı Karakter Eğitim araştırmacıları ise akademik başarıyı ahlaki gelişim olarak
ortaya
koyuyor.
Ancak,
akademik
başarının
ahlaki
gelişim
olmadığı
açıktır.
Huffman(1994), akademik başarı ile ahlaklılık arasındaki farkı açıklar, ”….Nazi
Almanyası, en yüksek edebiyat ve eğitim seviyesi ortaya koymuştur”(Dune, 1997).
Yapılan araştırmalardaki teknik hata ve eksiklikler de bir başka sorundur. Bir çok
testin geçerlik- güvenilirlik testi yapılmamıştır ve açık amacı belli değildir. Bazılarının ise
geçerlik- güvenilirlik testi yaptırsalar da test etme-yeniden test etme verisi veya iç tutarlılık
bilgisi yoktur. Bazı araştırmalardan ise çıkarılamayacak sonuçlar çıkarılmaktadır. Bazı
araştırmaların ise geçerlik-güvenilirlik testleri yapılsa bile araştırma sürecinde çok önemli
hatalar yapılmaktadır. Robert Stahl(1979), dört lisede altı öğretmen on sekiz sınıfla titiz bir
araştırma yapmıştır. Ancak, aynı öğretmen hem kontrol sınıfına hem de deney sınıfına
derse girmiştir. Öğretmen, hangi sınıfın programının değiştirildiğini fark edebilir(Dune,
1997). Bu sayılan araştırma ‘yetersizlikleri’ ahlak eğitimi alanındaki bir çok çalışmada
12
bulunmaktadır…Tüm olarak, ahlak eğitimi alanı ilerleyici bilgi birikimine izin verecek
yeterli odaklanmadan mahrum(Dune, 1997). Dune’un Leming’den aktardığına göre,
aslında bazı son derece geniş ve etkili karakter eğitimi programları, öğretmen ve yönetici
anektotları gibi tamamıyla doğru araştırma formatından uzak değerlendirmeler üzerine
dayalıdır. Bu programlardan ikisi: Karakter Eğitim İçin Amerikan Enstitüsü, Karakter
Eğitim İçin Jefferson Merkezi( Dune, 1997).
Değerlendirme şekli açısından belki de en iyi program, Çocuk Gelişimi Projesi’dir.
Bu program etkili uygulamaları birleştirmek için eklektik bir metodu kullanır. Ancak, bu
çalışma aynı kişiler tarafından uygulanır ve değerlendirilir. Bu durum, araştırmacı ön
yargısı problemini ortaya çıkarır(Dune, 1997).
Biz bu yaklaşımlar içerisinde özellikle karakter eğitimi yaklaşımının ve bazen de
tüm ahlak eğitimi yaklaşımlarının detaylı eleştirilerinin çerçevesini çizmeye çalışacağız.
İleride karakter eğitimine getirilen eleştirileri değişik başlıklar altında göreceğiz. Karakter
eğitimi yaklaşımının öncülleri, varsayımları, tanımlamaları, uygulamalarına getirilen
eleştirileri de ele alacağız.
13
III.BÖLÜM
3.KARAKTER EĞİTİMİ YAKLAŞIMLARININ ELEŞTİRİLERİ
3.1. KARAKTER EĞİTİMİ KAVRAMININ ELEŞTİRİSİ
Karakter Eğitimi Yaklaşımları’na yapılan eleştiriler Karakter Eğitimi kavramından
başlamaktadır. Bu kavramın tek bir anlam içermediğini söyleyen Alfie Kohn(1997),
kavramın iki düzeyde iki farklı anlamı olduğunu ifade etmiştir: Kavramın geniş tanımı ve
dar tanımı. Kavramın geniş tanımı, herkes tarafından kabul edilecek içeriğe sahiptir.
Kavram geniş olarak, çocukların iyi insan olmalarına yardımcı olmak şeklinde
tanımlanmıştır. Karakter eğitimi kavramının eleştirilen anlamı ise dar anlamıdır. Dar
anlamda karakter eğitimi, belli değerleri çocuk ve insan doğası ile ilgili belli varsayım ve
yöntemlerle çocuklara aktarma şeklinde tanımlanmıştır. Yani çocukların iyi insan
olmalarına yardımcı olmak gerekir, ama nasıl iyi insan olacakları tartışma konusudur. Alfie
Kohn(1997), Karakter Eğitimi kavaramı yerine başka bir kavram önermiştir. Ancak,
kavramın yeniden tanımlanması gerektiğini öne sürmüştür. Yani kullanılacak yöntemler,
amaç, insan tanımı gibi birçok alan da yeni bir bakış açısının gerekliliğine inanmıştır. Yeni
bir kavram önermemesinin gerekçesini ise bu alanda yeni kavramsallaştırma yapmanın çok
güç olması olarak açıklamaktadır.
Karakter Eğitimi Yaklaşımında eleştirilen yönlerden biri de odağın kişi
olmasıdır.’İyi hayat’ yaşamak gereklidir. Ana problem karakterin geliştirilmesidir.
Kurallar, karakter eğitimine göre ikincildir(Narvaez,2006). Bütün insan davranışların
ahlaki bir anlamı vardır. Tüm bireyler ahlaki anlamda iyi karakteri devam ettirmekle
yükümlüdür. Karakter Eğitimi kavramında önemli olan diğer bir konu ise karakter
eğitiminde kullanılan değerlerin ne olacağı kadar nasıl örgütleneceğidir. Basit Karakter
Eğitimi’nde karakter özellikleri birbirinden bağımsız bir bağlamı olmayan özellikler olarak
ayrı ayrı ele alınıp tek tek işlenmeye çalışılır. Ancak, karakterin, bu özelliklerin basit bir
toplamı gibi gösterilmesi eleştiri konusu yapılmıştır. Bu özellikler belli bir şekilde organize
edilmelidir(Davis,2003). Yani sırf cesur olmak yetmez hangi amaçla cesaret sergilendiği
de önemlidir.
Basit Karakter Eğitimi taraftarları, kendi yaklaşımlarını toplumsal ilişkilerin
bozulması, ahlaki çürümenin olması gibi gerekçeler ileri sürerek meşrulaştırırlar. Ancak
14
eleştirmenler onların ahlaki çürüme olarak gördüğü şeyleri başkalarının ilerleme olarak
gördüğünü iddia etmiştirler. Bir taraftan Alan Bloom gibi bazıları, ‘feminizm’in aile
yapısının bozulmasıyla sonuçlandığını iddia ederken diğer taraftan Susan Moller Oken
gibiler tarihsel olarak adalet ve hakkaniyet prensiplerinin aile ilişkilerine uygulanmadığını
ki ailelerde erkeklerin doğal hakları olduğuna inandıkları güç, etki ve ayrıcalık
pozisyonları tarafından kadınlara adaletsiz davranıldığını iddia ederler(Helwig vd,1997).
Ayrıca, Basit Karakter Eğitimi Yaklaşımı öncüleri, 1955’lerde ahlaki yapının en iyi
zamanlar olduğunu ve zamanla bu yapının bozulduğunu ileri sürüyorlar. Ancak o yıllarda
ve öncesinde toplumun ahlaki olarak yozlaştığını ileri sürenler vardı. Örneğin, 1920’lerde
Amerikan toplumsal yorumlarda, gençlerin ahlaki değerlerindeki gerileme ana konu
idi(Helwig vd, 1997).
Toplumda bir takım ahlaki problemlerin olduğunu iddia etmek sorun değildir.
Eleştirmenler daha çok bu problemlerin çözümü için önerilen geleneksel sosyal yapı ve
geleneksel değerlerin sorun olduğunu düşünmekteler. Böyle bir yaklaşımın sosyal
seviyedeki problemi, sosyal düzenleme ve organizasyonlardaki değişimlerde sıkça
gündemde olan sosyal adalet düşüncesini hesaba katan ‘saati geri alma’ girişiminin neden
olduğu açık kültürel hegemonyadır(Helwig vd, 1997).
Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın tanımları dışında bu yaklaşımları
eleştiren bilim adamları alternatif karakter eğitimi tanımlamaları yapmaktadırlar.
Alfie Kohn(1997), Yapısalcılar, Karakter Eğitimi’ni,
çocukların iyi insan
olmalarına yardımcı olma bağlamında ele almaktadırlar demiştir. Eğitim sürecinde belli
değerlerin empoze edilmesine karşı çıkmaktadırlar. Zorla çocuklara değerlerin kabul
ettirilmeye çalışılmasının bir işe yaramayacağını ileri sürerek seçimin çocuklara
bırakılmasını istemektedirler. Yani çocuk alternatifler arasından kendi seçimini yaparak
kendi ahlaki yapısını kendisi yapılandırır. Yapısalcılar değer aktarımı değil değerlerin inşa
edilmesi taraftarıdırlar. Bilişsel-Gelişimsel Yaklaşım da eğitimciye adaletlilik ve
mantıklılık üzerine düşünümsel analiz yapma konusunda yardımcı olmak dışında bir
sorumluluk yüklemez. Eğitimcilerin bunun ötesine geçmelerini istemez. Bu yaklaşım kural
ahlakının mantık ve niyet vurgusuna ek olarak Piaget’nin ahlak gelişimi aşamalarından
çocuğun ahlakı kendisinin yapılandırması, seçenekler üzerine düşünme, ikilemleri çözme
ve çıkarımları mantıksal çözümlemeye tabi tutma gibi öğeleri içerir(Narvaez,2006). Yani
karakter eğitimi önceden belirlenmiş bir takım değerlerin sıkı sıkıya ve her halde çocuklara
15
aktarılması değil çocukların kendi ahlaki yapılarını inşa etmelerine yardımcı olmak olarak
görülür. Eğitimde içerik değil yöntem öne çıkarılır. Öğrenciden öğrenmesini istenilen şey
dikte ettirilmez onun bir yöntem dahilinde problemlere yaklaşması öğretilir.
Bütün bu tartışmaların ötesinde Geleneksel Karakter Eğitimi anlayışı ile alternatif
anlayışların aslında birbiriyle karşılaştırılamayacak farklı anlayış çerçevelerine sahip
oldukları söylenmiştir. Bu yaklaşımlar arasındaki bölünmeyi bir köprü ile birleştirmeye
çalışan üç birleştirici çerçeve bulunmaktadır(Narvaez,2006). Bunlar ahlaki anatomi,
karakter için eğitim ve çocuk gelişim projesidir.
Berkowitz, bir ahlaki kişilik için gerekli olan 7 öğeyi içeren bir ahlaki anatomi
önermiştir(Narvaez,2006). Birincisi, diğer öğelerin çıktısı olan ahlaki davranıştır. İkincisi,
ahlaki karakter. Üçüncüsü, davranışların doğruluğunu yanlışlığını gösteren ahlaki değerler.
Dördüncüsü, ahlaki otoriteye eklemlenmiş ahlaki akıl yürütme. Beşincisi, değerler ile
sorgulamayı birleştirecek ahlak duygusudur. Ahlak duygusu kendini iki şekilde gösterir:
başkalarına duygusal karşılık verirken ki bunlar empati, sempati, merhamet gibi
duygulardır. İkincisi, kendini eleştirme duygusu ki utanma, pişmanlık, suçluluk gibi
duygulardır. Altıncısı, ahlaki kimliktir. Son olarak ahlak ötesi karakter öğeleridir: iç
disiplin ve azimli olmak gibi.
Karakter İçin Eğitim yaklaşımından Likona ise doğru düşünme ile doğru davranışı
bir araya getiren bir birleştirici model önermiştir(Narvaez, 2006). Bu anlayışa göre
karakter eğitiminin amacı, erdemdir. Erdem üç kısma ayrılmıştır: ahlaki bilgi, ahlaki duygu
ve ahlaki davranış. Likona, bilişsel gelişimsel yaklaşım ile geleneksel karakter eğitimini
harmanlamıştır(Narvaez,2006).
Likona,
bir
taraftan
Geleneksel
karakter
eğitimi
yaklaşımının değerlerini alırken diğer taraftan bilişsel gelişimsel yaklaşımın değerleri
sorgulama yöntemini almıştır. Örneğin, Likona, 10 gerekli erdemi sıralmıştır: bilgelik,
adaletli olma, tahammüllü olma, kendini kontrol, sevgi, pozitif
tutum, çok çalışma,
dürüstlük, kadir bilme, alçakgönüllülük ve ahlaki ikilemle ilgili bir tartışmanın nasıl idare
edileceğini ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır(Narvaez,2006).
Üçüncü sentezci yaklaşım ise Çocuk Gelişim Projesidir. Gelişimsel Çalışmalar
Merkezi, belki de dünyada karakter eğitimine ilk yaklaşım sunan bir merkezdir
(Narvaez,2006). Çocuk Gelişim Projesi olarak isimlendirilen sosyal ve ahlaki gelişimi
artırmayı amaçlayan okul reformu çalışmalarıyla 1980’lerde başlamasına rağmen
programlarını
akademik
gelişmeyi
özellikle
16
okuryazarlığı
içine
alacak
şekilde
genişletmiştir(Narvaez,2006). Merkez, gelişim psikolojisi ve motivasyon teorisine dayalı
araştırmalarla ilerici bir yöntem belirlemiştir. Temel varsayımları ise okulda ihtiyaçları
karşılanan çocukların kendilerini okula duygusal olarak bağlı hissederek okulun açıklanan
amaçlarına ve değerlerine göre hareket edeceğidir. Üç temel ihtiyaç ise bağımsızlık, aitlik
ve yeterliliktir. Merkeze göre bu ihtiyaçlar, öğrencilerin ortak amaçları olan birbirine bağlı
ve birbirine özen gösteren, aktif olarak katılabildikleri ve bağlılık ve kimlik için bir odak
noktası sağlayan bir grup içerisinde en iyi şekilde karşılanır(Narvaez,2006).
Bu merkezin programları, geniş bir şekilde sosyal, entelektüel ve ahlaki gelişimi
etkilemek için ‘rehberlik yapılan bağımsızlık’ olarak adlandırılan doğrudan ve dolaylı
metotlarla şekillendirilmiştir(Narvaez,2006). Doğrudan metot içerisinde çocukların özenli,
prensip sahibi ve kendi kendini disipline eden çocuklar olması varken dolaylı metot
içerisinde özenli bir topluluğa katılma ve öğrenme tecrübelerine katılma bulunmaktadır.
Bu birbirine bağlı ve birbirine özen gösteren topluluk, sadece sınıf ve okuldan ibaret
değildir, okul sonrası aktiviteler ve ailelerin katıldığı aktiviteler de bulunmaktadır.
3.2. İNSAN DOĞASI TANIMI ELEŞTİRİSİ
Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın eleştirildiği en temel konulardan biri de insan
doğasına yönelik yaptıkları tanımlardır. Bu tanımlar genellikle negatif unsurlar içerir. Alfie
Kohn(1997), insanın, Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları tarafından şu özelliklerle
tanımlandığını aktarmıştır: İnsanın doğası kötüdür. Çocuklar, bilerek kötü davranır. Çocuk,
ben merkezlidir. İnsanda, birlikte çalışma içgüdüsü yoktur. İnsanın doğasında cimrilik,
kabalık, hayvanilik ve bencillik olduğu için gaddarlık ve zalimlik potansiyeli taşır.
Öğrenci, şekillendirilecek kil parçası, eğitilecek evcil hayvan veya programlanacak
bilgisayar
gibi
pasif
varlıklardır.
Öğrenciler,
birlikte
çalışılacak
kişiler
değil
yönlendirilecek nesnelerdir. İyi davranış, bizim doğal ilk seçeneğimiz değildir. Bütün bu
tanımlamalara bakıldığında, böylesine olumsuz özelliklere sahip varlıkların eğitilmesinde
kullanılan yöntemlerin de bu duruma uygun yöntemler olması gerekmektedir. Böylece bir
kısır döngü başlamış oluyor. Karakter eğitimi uygulamalarındaki başarısızlıkların
temelinde bu tanımlamaların olduğu ileri sürülüyor. Dolayısıyla bu tanımlamalar
değiştirildiğinde, uygulanacak eğitim yöntemi de doğal olarak değişecek.
Yero(2002), Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın öğrenciye negatif bakışını
eleştirerek öğrencilerin, yaşları ne olursa olsun, insan olduğunu ve büyükler için kullanılan
17
kibarca davranışı hak ettiklerini söylüyor. Ben onlara, eğer beni onlardan birisiyle dalga
geçerken görürlerse beni uyarmaları için izin verdim(Yero, 2002).
Geleneksel Karakter Eğitimi liderlerinin aksine …sapkınlık ve suçun asıl nedeni,
bireysel patoloji değil yapısal olarak fırsat yokluğudur(Yu, 2004). Anlaşılacağı üzere yazar
suçu bireyde değil sistemde görmektedir. Yani insan doğası hastalıklı değildir.
Geren de Karakter Eğitimi Yaklaşımı’nın üç önemli probleminden biri olarak
çocuğa ahlak ajanı olarak bakılmamasını gösterir. Bir ahlak ajanı olarak çocuk görüşü,
zengin bir şekilde geliştirilmemiştir…esas olarak olgunlaşmamışlık modeli ve ahlak
davranışının önceden belirlenmiş bir setine davranışsal baş eğme metotları üzerine
dayanır(Geren,2001). Geren, çocukların düşünme potansiyelleri ve hakiki ahlak ikilemleri
ve doğru karar verme yeteneklerinin ciddiliğinin, olgunlaşmamış gençlere her ne pahasına
olursa olsun
aşılanması gereken verili altı temel değerin arkasına alınmasını
eleştirmiştir. O, bu durumun yanlış olduğunu göstermek için Ruby Bridges adlı kız
çocuğun deneyimini aktarmıştır. Karar verme yetisi gelişmesi için kendilerine hikayeler
okunan çocukların yapacağı işi bu kızın kendiliğinden yaptığını aktarmıştır. Bu anlatıdan
yapılan eğitim faaliyetinin gereksiz olduğu sonucunu çıkarmıştır. Onların ihtiyacı olan
şeyin korunma, rehberlik ve ciddiye alınma olduğunu ileri sürüyor. Daha geniş
bakıldığında ise bu programın, iyi hayat ve toplum görüşünün açıkça ifade edilmediği
ortaya çıkmaktadır.
Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın tanımları dışında bu yaklaşımları
eleştiren bilim adamları alternatif insan doğası tanımları yapmaktadırlar.
Alfie Kohn(1997), yapısalcılar ,insan doğası tanımlarında, olumsuz değil olumlu
öğeleri öne çıkarırlar,demiştir. Örneğin çocukların anlayamayacağı varsayımı ile çocuklara
basit hikaye ve metinlerin kullanılmasına karşı çıkarak daha zengin ve karmaşık metinlerin
tercih edilmesi gerektiğini ileri sürerler. İnsan doğasının iyi olduğunu ileri sürerler.
Narvaez(2006)’in O’Neill’den aktardığına göre, kural temelli ahlak anlayışında
odak davranıştır. Birey, belli haklara sahip olarak tanımlanır. Diğerleri de bu bireylere
karşı doğru davranışta bulunarak saygı göstermelidir. Burada belli ahlaki değerlere sahip
olmaktan daha çok karşıdaki insana zarar vermemede kullanılacak evrensel davranış temel
alınır.
Kohlberg’in bilişsel-gelişimsel yaklaşımında da insan doğası üzerinde hiç
durulmaz. Yani insan doğasının nasıl olduğu sorusu pek anlam ifade etmez. İnsanın kişiliği
18
ne olursa olsun değiştirilmesi gereken kişinin doğası değil, bulunduğu zihinsel durumdur.
Onun doğasının ve değersel inançlarının değiştirilmesi değil problemlerin çözümünde
kullanması gereken yöntemleri öğrenip öğrenmemesi önemlidir. Çünkü, ahlaki problemler
karşısında ihtiyacı olan şey sabit bir değere bağlı kalarak problemi çözmeye çalışmak değil
akıl ve adalet ekseninde bir çözüm bulma yeteneğine kavuşmaktır. Amaç, içeriğe değil
düşünme sürecine vurgu yapmaktır(Narvaez,2006).
3.3. DEĞERLERİNİN ELEŞTİRİSİ
Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın eleştirildiği diğer bir konu da eğitimlerine
temel teşkil eden değerlerdir. Bu değerler, birçok açıdan eleştirilmiştir. Bir taraftan
değerlerin, gerçek anlamda “değer” olmadığı eleştirisi yapılmıştır. Karakter Eğitimi
Yaklaşımcılarının listesindeki bazı değerler, hiçbir şekilde değer değildir(Shepard, L. ve
Juhasz, J.,2007). Örneğin otoriteye baş eğme ve itaat etme. Her ne kadar öğretmenlerin
sınıftaki işini kolaylaştırsa da itaatkar olmanın bir değer veya bir hata olması itaat edilen
kişiye göre değişir. Çok küçük çocuklar için bile itaatkarlığın doğası gereği güzel olduğu
düşüncesi en azından iki nedenle çok ciddi hatadır. Birincisi, çocuklar otoritenin verdiği
ahlak dışı emirleri reddetmeli ve saldırgan muamelelerini de kabul etmemelidirler. İkincisi,
tüm değerler somut durumlara göre iyi ya da kötü olur. Yanlış yönlendiren bir kural, onun
hayatının kalan kısmında kafasına işlenmiş olacak( Shepard, L. ve Juhasz, J.,2007). Diğer
değerler de kimin tarafından sahip olunduğuna göre iyi ya da kötü olurlar. Fakirlere yardım
konusunda gönüllü çalışmada kararlı olabilirken aynı oranda etnik temizlik, yalancı
şahitlik veya insan haklarının inkar etmede kararlı olabilirsin(Shepard, L. ve Juhasz,
J.,2007).
Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın ‘orada kendi başlarına’ alınması gereken
değerlerden söz etmeleri de eleştiri konusu yapılmıştır. Bazı eleştirmenler, değerlerin kişi
tarafından işlenmedikçe ve bir ‘yapı’ içerisinde yerleştirilmedikçe var olamayacağını öne
sürmektedirler. Ben, değer adı verdiğimiz şeylerin ‘ orada ‘ öylece var olmadıklarını
söylemek
istiyorum.
Onlar,
insan
aklında-
bireylerin
aklında,
yapılar
olarak
bulunmaktadır(Yero,2002). Yero(2002), iddiasını açmak için Lawley ve Tompkins’in
‘tecrübelerin karmaşık bir bütünü (gestalts) için etiketler’ benzetmesini kullanmıştır. Yani
değerler, tek başlarına değil oluşturdukları bütün içerisinde bir anlam ifade ederler. Bütün,
kendini oluşturan parçaların aynısı değildir, tamamen de farklı değildir. Ve bundan dolayı,
19
değerler, kişisel yorumlamalardan etkilenirler(Yero, 2002). Aslında kişisel yorumun
belirleyiciliğinden yola çıkarak öğretmenlerin öğrettiği değerlerin kendilerine mal ettikleri
yani kendileştirdikleri değerler olduğu da söylenebilir. Yero(2002), bu durumu anlatmak
için, Parker Palmer’den aldığı ‘Biz kendimizi öğretiriz’ mottosunu kullanır. Palmer,
öğretmenlerin, sadece düşünümsellik ve farkındalık yoluyla tamamıyla ve zengin bir
şekilde öğretmen/öğrenci/bilgi ilişkisi içerisinde olabileceğine inanmıştır(Yero,2002).
Yani, öğretmenin öğrettikleri anlattıkları değil yaşadıklarıdır. Yero(2002), bu durumu,
etkili öğretmenin ölçüsü, bir kişinin ne kadar bildiği değil onu ne kadar güzel yaşadığıdır
tümcesiyle açıklamıştır. Bundan dolayı, kişinin bir bakış açısıyla yetinmeyip değişik bakış
açılarından değerleri alıp kendi değerlendirmeleriyle kendi karakter kalıbına sokmalıdır.
Biz, kendi davranışımız ve arkasındaki motif üzerinde düşünmeliyiz….Kendimizi
yetiştirmek için ilk adım, farklı bakış açılarını araştırmak, her birinden ilgili bilgiyi almak
ve onları çalışabilir bir bütünlük içine toplamaktır(Yero, 2002).
Yero(2002)’ya göre, öğrenci, öğrenilecek değeri kendi çabasıyla elde etmeli, çünkü
değerler öğretilemez. Aslında böylece Klasik Karakter Eğitimi Yaklaşımcılarına da temel
bir eleştiri yapmış oluyor. Yani öğrenmede vericilerin değil alıcıların rolüne vurgu yapmış
oluyor. Ona göre, değerler öğrencilere verilemez ve öğretilemez. Onlar, ancak,
öğrenilebilir. Değerler-ahlaki davranış-karakter-bunlar, yeni parlak boya gibi öğrencilere
uygulanabilecek özellikler değillerdir(Yero,2002). Ancak, öyle bir kültürel ortam var ki
öğrencilerin ödevlerinde ben yerine biz kelimesini kullanması istenir. Amaç, subjektiflik
yerine objektifliğin ön plana çıkarılması. Yero, Parker Palmer’dan şu satırlarla bu durumu
eleştirir…Tek bir hareketle, öğrencilerin, [ ‘Ben, böyle düşünüyorum…’ yerine ’Böyle ,
düşünülüyor…’ ] şeklinde yazmalarının düşünceleri gerçeklere çevireceğine inanmalarını
sağlayarak onları kandırmaktayız ve kendimizi iç hayatımıza yabancılaştırmaktayız.
Daha derin bir eleştiri ise öğretmede yüzeysellik ve dışsal olana aşırı vurgu. Batı
dünya görüşü,….nesnelerin ve olayların dışsal dünyasını öğrenmeye değer verirken
anlamın ve amacın içsel dünyasını öğrenmeye önem vermez(Yero,2002).
Yero(2002), okulun öğrenciye değerleri öğrettiği bir yer değil değerleri
öğrenebileceği bir yer olması gerektiğini söylüyor. Eğer öğrencilerin ahlaki gelişimine
yardımcı olmak ve onları etkilemek istiyorsak, ahlaki davranışların kural olduğu bir ortam
sunmaktan daha iyi ne yapılabilir…İyi karakter, bir durum değil hepimizin içinde
bulunduğu devam eden bir süreçtir. (Yero,2002). Ancak, okullarda, öğrencilerin ilgi
20
duydukları konulardan daha çok programın yetiştirilmesi daha önemlidir. Kararlı,
esnemeyen kurallar seti, öğrencilerin uygun davranış ile uygun olmayan davranış
arasındaki farkı anlamasından daha önemlidir.
Alfie Kohn(1997), Karakter Eğitimi programlarında öğretilen değerleri, dini,
muhafazakar ve milliyetçi olmakla suçluyor. Geleneksel Karakter Eğitimi taraftarları,
vatanseverliği artıran içeriğin önemli olduğunu ifade etmiştirler(Narvaez,2006). Örneğin
bu programdaki adillik ve dürüstlük değerlerinin muhafazakar içerikli ve yapmak
istemesen de çok ve iyi bir şekilde çalışma değerinin Protestan çalışma ahlakı izleri
taşıdığı, sisteme bağlılık, vatan severlik ve kurallara uyma değerlerinin ise milliyetçi
içerikli değerler olduğunu ileri sürerek bunların “gerçek değer”
olarak kabul
edilemeyeceğini ileri sürüyor.
Belli değerlerin belirlenerek bu değerlerin evrensel olduğunun iddia edilmesi de
eleştirilen bir diğer konu. Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nın bir varsayımı da
çocuklara öğretilecek evrensel temel değerlerin var olduğudur(Narvaez,2006). Evrensellik
eleştirisi bir tarafa somut değerler de eleştirilmiştir. Kohlberg, değerlerin çok somut ve
belirli olmasının onların çelişmesini kaçınılmaz kılacağını ancak ‘altın kural’ veya
kategorik kurallar gibi ‘prensipler’in soyut olduğunu ve evrenselliğe uygun olduğunu
söyler(Shepard, L. ve Juhasz, J.,2007). Shepard ve Juhasz, burada dikkat edilmesi gereken
şeyin bu prensiplerin bencil nedenlerle ve fayda hesabıyla kullanılmaması olduğunu
belirtmiştir. Yani adil kişi, adalet prensibine dayanarak hareket eden kişidir. Kohlberg de
somut değerlerin, insanları övmek ve yermek için kullanılabileceğini ancak, prensiplerin
kullanılamayacağını ileri sürer. Ayrıca, Kohlberg, merkezi veya pozitif ‘değerler
çantası’nın temel alınabileceğini ileri sürmenin tehlikelerinden söz eder(Narvaez,2006).
Burada değerler çantası kavramı ile kastedilen şey belli ve somut değerlerin
kullanılmasıdır. Bilişsel Gelişim yaklaşımı, ‘değerler çantası’ kavramını değer temelli
ahlak teorilerinin iki problemini göstermek için kullanırlar(Helwig vd,1997). Bu
problemlerden biri, değerlerin çok göreli olması diğeri ise değerlerin iyi bir şekilde
tanımlanmaması veya psikolojik araştırma ile temellendirilememesi. Karakter Eğitiminde
yeterli araştırma yapılmaması ayrı bir bölüm olarak ele alınacağından burada üzerinde
durulmayacak.
Basit Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın kullandığı değerlere bir eleştiri de
onların iddia ettiği gibi herkes tarafından kabul edilen değerlerin olmadığı tersine değerler
21
konusunda çok ciddi göreceliğin söz konusu olduğudur. Lapslay (1996), Amerikan
Program Geliştirme Birliği Heyeti tarafından hazırlanan 23 öz değer seti ile kendi okuduğu
lisedeki öğrencileri değerlendirme kartındaki değerleri karşılaştırır ve bu iki listede ortak
olan tek bir değer bulur: kibarlık(Helwig vd,1997).
Temel değerler üzerinde anlaşılamayacağını ileri süren Kohn(1997), değerlerin
sorgulanmadan öylece uygulanmak istenmesini de eleştirmiştir. Çocukların sosyal
problemleri nasıl çözecekleri veya problemler üzerinde nasıl akıl yürüteceklerinden daha
çok çocukların ahlaki davranışları öğrenip uygulamaları konusunda emin olmaya çalışan
Geleneksel Karakter Eğitimi perspektifi, ezberci metot ve geleneksel içerik üzerine
kuruludur(Narvaez,2006). Kohn(1997), bu programdaki değerlerin, eleştiriye kapalı ve
matematiksel mutlak doğru olarak kabul edildiğini söylemektedir. Yazar, bu durumda
sorgulanmadan öyle davranılmasının kimin işine yarayacağını sormaktadır. Bu soru ile
yazar, bu durumun eğitimi yürüten otoritelerin işine yarayacağını ileri sürmektedir.
Değerlerin otoritenin işine nasıl yaradığı ise şöyle açıklanmıştır: Değerlerin oluşturulması,
her zaman imtiyaz, güç ve kontrol ile ilintilidir(Yu, 2004). Buna örnek olarak da okullarda
öğretilen saygı, sorumluluk ve vatandaşlık değerlerini örnek vermiştir. Yazara göre,
sorumluluk, okul kurallarına sorgulamadan uyma ve arkadaşlarını ihbar etme şeklinde
tanımlanmıştır. Sorgulanmadan itaat edilmesi istenen diğer değerler şu şekilde
sıralanmıştır: Ahlaklı
kişi, sadece dürüst olarak değil, çok çalışkan, itaatkar ve
vatanseverdir. Çocuklar, otonom olmamalı, kendilerine karar gücü verilmemeli, kendilerini
düşünmenin ötesine geçerek, devlete sadakat göstermeliler. Yazara göre, tüm bu kavramlar
muğlak kavramlardır ve otoriteye eleştirel olmayan tutumu gizlemek için kullanılmaktadır.
Değerlerin eleştiriye kapalı olmasının bir nedeni de görecelik ve kafa karışıklığını
engellemek…sözü edilen(değerlerin göreceliliği), ahlak öğretimini ciddiye alan çocukların
kafasında soruların oluşmasına neden olacaktır. (Shepard, L. ve Juhasz, J.,2007).
Karakter
Eğitimi
taraftarları,
çocukları
korumak
için
sadece
değerlerin
tartışılmasına karşı çıkmazlar aynı zamanda çocuklara tüm doğruların söylenmemesi
gerektiğini de öne sürmektedirler. Bu gelenek çocuklara kendi iyilikleri için doğru
söylenmeyebileceğini tavsiye etmiştir( Shepard ,L. ve Juhasz, J.,2007). Çocukları dünyanın
ahlaksızlıklarından korumak için onları hayattan o kadar soyutluyoruz ki çocuklar sonunda
yetişkinlerin hayatının neredeyse çok kötü bir şey olduğunu düşünecek hale gelecekler.
Yetişkin, bu günkü ayırıcı kullanımında, sadece pornografik, iğrenç, nefret ettirici
22
anlamına değil aynı zamanda öldürmeye yatkın, saldırgan ve başkalarının kullanan
anlamına geldi….bu takıntılı atmosferde kelimeler, bilerek bulanık konuşuluyor ve
yetişkin olarak sınıflandırılan şey, çocuklar için yasaklanan illegal zevklerin, gizli bir
şekilde tatmin edilmesini vaat etmiştir( Shepard,L. ve Juhasz, J.,2007).
Ana eleştiri konularından biri ise seçilen değerlerin ‘kapsayıcı’ olma özelliğidir.
Her ne kadar aynı değerleri ön plana çıkarmasalar da Ahlak Eğitimi Stratejileri,
‘kapsayıcılık’ iddiası taşırlar. Hepsinin bir birinden farklı değerleri bulunmaktadır ve hepsi
kendi yaklaşımının ‘kapsayıcı’ olduğunu savunur. James D. Hunter(2000), bu kapsayıcılık
iddiasının iki problemi olduğunu düşünür: Birincisi, dogmatik aşılama içine girilmesi.
İkincisi, kendi aralarındaki farklılıkları göz ardı
etmeye çalışarak ‘kapsayıcılık’ları
konusundaki iddialarını devam etmeye çalışmaları. Onlar için bu iddia güvenli bir alan
açmıştır. Ancak, ‘kapsayıcılık’ , kendine özgü olmanın içini boşaltarak mümkün.
Kohlberg, Martin Luther King’i ‘adil insan’a örnek olarak verir fakat onun yaşadığı
şartların özgülüğünü göz ardı eder(Hunter, 2000). Burada sözü edilen ‘şarların özgülüğü’,
Sosyal Psikoloji’de kullanılan ‘temel yükleme hatası’ kavramını hatırlatmıştır. Bu kavram
her özel şartın kendine özgün sonuçları olduğuyla ilgilidir. Bu, durumsal faktörlerin göz
ardı edilmesi hatasıdır….Sosyal bilimciler, sıradan gözlemcilerin, davranışların, durumun
o zamanki yönüyle ilgili olmasından daha çok kişilerin ayırıcı karakter özelliklerine bağlı
olduğunu yanlış bir şekilde çıkarsamalarını değişik şekillerde göstermişlerdir(Harman,
1999). Yani belirleyici olan karakter özellikleri değil şartlardır.
Kapsayıcılığa bir diğer eleştiri ise bazı ‘uç’ konuların dışarıda bırakılmasıdır.
Psikolojik Pedogojiler, kürtaj, cinsiyet, homoseksüellik gibi konuları ele almaktan
kaçınırlar(Hunter, 2000). Bu ve benzeri konular ahlak eğitimi çerçevesi dışında bırakılır.
’Kapsayıcılık’ iddiası dışında bırakılan bir diğer şey de toplum içerisindeki küçük marjinal
gruplardır. Bu gruplar, bağnaz, otoriter ve aşırı uç tanımlamaları ile yaklaşım dışında
bırakılırlar. Onların sahip olduğu değerler, değerler skalasının dışındadır.’Kapsayıcılık’
iddiası, ‘neden’ sorusunun sorulmasını da kenarda bırakır. Belli ahlaki normların evrensel
olduğunu iddia etmek, onların çelişkisiz ve tartışmaya gerekli olmadığını söylemek
anlamına gelir. Ahlak Eğitimcileri, değerlerinin kendinden menkul deliller taşıdığı ve
doğrulamaya
ihtiyaç
duymadıkları
düşüncesi
taşırlar.
Karakter
Önemlidir!
Koalisyonu’ndan Michael Josephson, ‘Ahlaklı olmak neden?’ sorusundaki gizli meydan
okumanın, felsefi merakı gidermek için gerekli olan zeki istekten daha çok ahlaki eksikliğe
23
bir mazeret bulma ihtiyacından doğduğunu ileri sürer(Hunter, 2000). Neden ahlaklı olmak
gerekir? Sorusuna verilen cevapların çok ve çeşitli olmasından dolayı ‘kapsayıcı’ bir ahlak
anlayışından söz etmenin mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.
Kapsayıcılıkla ilgili bir diğer problem de, teoride gerçekleştiği düşünülen
evrenselliğin pratikte nasıl sağlanacağı ve liste dışında bırakılan değerlerin neden dışarıda
kaldığıdır. Bu değerler gerçek hayat bağlamında hala yorumlanması gerekmektedir(Geren,
2001).
Genellemelerin diğer bir tehlikesi de insanları rahat hissetmelerine neden olacak
sorgulamadan kabullenme durumuna itmeleridir.
Karakter Eğitimi Programları, belli evrensel erdemlerden söz etse de böyle
değerlerin dini ve kişisel özgürlük düşünceleri üzerine kurulu bir ülkede -değerleri ve
inançlarıyla istikrarlı bir şekilde gelişen bir toplumda nasıl var olabileceği sorgulanmıştır.
Bir diğer eksik boyut ise bu yaklaşımların sıkıca bağlı oldukları bir kural koyucu
topluluğun olmamasıdır. Herhangi bir kural koyucu topluluğa bağlanmadan, bu ahlak
anlayışı, kendi çekiciliğinin ötesinde çok az otoriteye sahip olmayı sürdürür(Hunter, 2000).
Empati yapmak, ahlak düşüncesine kaynaklık yapacak özelliklerden bir tanesidir. Ancak
belli bir bağlamda anlam kazanabilir. Belli bir ahlak geleneği ve çerçevesinden yoksun
empati yapma, ayrım yapma özelliğini kaybedebilir. Ahlak tezi, bir ahlak topluluğunun
öznelliği dışına çıkarıldığı zaman, alıştırma yaparak öğretmeye çalıştığı ahlak ve kendilik
anlayışı boşlukta çalışır. Bugünkü Karakter Eğitimi Hareketi’nin yaklaşımcıları, bir ahlak
teorisi ortaya koymuyorlar. Çünkü, onlar, yaklaşımlarının arkasındaki aile konsensüsü ve
birleşik uzun süreli geleneğin kurgusal olduğunu bilmektedirler(Shepard, L. ve Juhasz,
J.,2007). Yani, eğer değerlerle ilgili bir konsensüs ve yaklaşımlarının arkasında geçmişe
uzanan ‘büyük gelenek’ olsaydı kapsamlı bir teori ortaya koyarlardı.
Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımcılarına getirilen eleştirilerinden bir diğeri ise
öğrenme teorisi ve tam bir ahlak felsefesinden yoksunluktur. Bir öğrenme teorisi, açık bir
şekilde geliştirilmemiştir...Ancak eksik olan sadece öğrenme teorisi değil aynı zamanda
tam bir ahlak felsefesi de yoktur. Açık ve tam bir ahlak felsefesi teorisi de yoktur(Geren,
2001).
Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın tanımları dışında bu yaklaşımları
eleştiren bilim adamları alternatif değer tanımlamaları yapmaktadırlar.
24
Alfie Kohn(1997), yapısalcılar, belli değerlerin öğretilmesinden daha çok, derin
eleştirel düşünme ve öz güven gibi bireysel seçim yapmaya temel teşkil edecek öğeler
üzerinde dururlar, demiştir. Çocuklar, sevecen, şefkatli ve ilkeli olmalılar. Aslında
yapısalcılar, temel değerler üzerinde anlaşmaya varılabileceğini düşünmedikleri için fazla
değer ileri sürmezler. Ancak tüm değerlerin atılıp yerine yeni değerler koymak amaç
edinilmemiştir. Amaç bu değerlerin aktarılması değil çocuk tarafından yeniden inşa
edilmesinin sağlanmasıdır.
Adalet konusunda akıl yürütme süreci üzerinde yoğunlaşarak kimin değerlerinin
öğretilmektedir olduğu konusu tartışmalı bırakılmalıdır(Narvaez,2006). Kohlberg, ahlaki
akıl yürütmeyi geliştirmek için ikilem tartışmaları üzerinde durur. Onun için belirli ahlak
kurallarının olması tartışılabilir. Kohlberg’in “adil topluluklar” uygulamasının yapıldığı
ikinci nesil okulları, insanların yalnızlaşması üzerinde durarak çocuklara adaleti hissetmeyi
ve anlamayı öğrenmeleri için kendilerine adaletle davranılan ve kendilerinden adaletli
davranış beklenilen ortam sunmaya başlamışlardır. Bununla birlikte Durkheim’in ahlaki
kültür
boyutunu
ekleyerek
belli
ahlaki
normların
öğretilmesini
desteklemişlerdir(Narvaez,2006). Ancak yine de asıl vurgu değerler değil değerler
konusunda hayat boyu ahlaki ikilemlerle karşı karşıya kalacak çocuklara ikilemleri adalet
ve mantıklı düşünme yoluyla çözme yollarını öğretmektir.
Karakter temelli ahlak anlayışının yanlışlardan kurtulmasının bir yolu da değerlerin
oturtulacağı bir yeni çerçevedir. Bu çerçeve sayesinde değerlerin yan etkilerinden
kurtulmak mümkün olacaktır. Karakter temelli ahlak anlayışı, adalet ve hakkaniyet gibi
daha geniş ahlak çerçevesine gömülmelidir ve ahlak tanımlanırken kişinin hareketlerinin
diğerleri üzerine etkileri düşünülmelidir(Helwig vd,1997).
3.4.AMAÇ ELEŞTİRİSİ
Diğer bir temel eleştiri konusu ise Karakter Eğitimi uygulamalarını taşıdığı örtük
amaçtır. Alfie Kohn(1997), Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nın asıl amacının çocukların iyi
insan olması değil, geleneksel normlar ile kültürlemek olduğunu ileri sürmektedir. Bir
diğer örtük amaç ise sosyal istikrarı sağlamaktır. Daha derindeki amaç da ekonomik
sistemin korunmasıdır. Bu anlamda bu tarz bir eğitimi, yazar, beyin yıkama olarak
nitelemiştir. Nihai amaç çocukların sisteme itaat ettirilmeleridir.
25
Ahlak eğitimi ve politik kontrol arasında bağ kuran başka bir düşünür ise Tianlong
Yu.Yu(2004)’ya göre, Geleneksel Karakter Eğitimi, tutucu elitlerin kültürel politikalarını
destekleyen, statükoyu güçlendiren ve okul reformunu yanlış yöne götüren bir yaklaşımdır.
Açıklamadan anlaşılacağı üzere Geleneksel Karakter Eğitimi’nin amacı eleştirel bireyler
değil var olan ahlaki kodların taşıyıcılığını yapan bireylerin yetiştirilmesidir. Tianlong
Yu(2004)’nun Amerika’daki tarihi karakter eğitimi araştırmalarını ortaya çıkardığı
sonuçlara göre, özellikle Amerikan toplumu geçiş dönemine girdiğinde ve yönetici sınıf
meydan okumalarla yüz yüze geldiklerinde problemleri çözmede karakter eğitimi kurtarıcı
rol üstlenmiştir. Dolayısı ile kişisel ahlaka vurgu yapmak aldatmaca oluyor ve yönetimde
olanların baskın sosyal pozisyonlarını devam ettirmeyi amaçlamıştır(Yu, 2004). Böylece
yöneticiler avantajlı pozisyonlarını garanti altına alırlar ve diğerlerini bu yolla kontrol
etmeye devam ederler. Aslında değer dediğimiz şeylerin iktidarda olanların belirledikleri
değerlerdir. Bunlar ölçü alınarak toplumdaki kişilerin ahlaki durumları değerlendirilir.
Karakter eğitimi, ahlak adına, politik kontrolün pedagojisi olur(Yu, 2004).
Geleneksel Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın tanımları dışında bu yaklaşımları
eleştiren bilim adamları alternatif amaçlar ortaya koymaktadırlar.
Alfie Kohn(1997), Karakter Eğitimi’nde asıl amaç çocukların, demokratik
toplumda aktif katılımcı olmalarıdır, demiştir. Çocukların empati sahibi ve şüpheci
olmaları gibi daha çok ilkeler üzerinde dururlar. Dolayısı ile çocuklara otonomi talep
ederler; kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesi ve kararlara katılım. Bunun için eleştirel
düşünme ve öz güven sahibi olma önemlidir. Şüpheci olunmalıdır. İşbirliği içinde olmayı
öğrenmeleri sağlanmalıdır.
Mantıki ahlaki eğitimde amaç, ahlaki içeriğe vurgu yaparak inançların istenilen
değerler doğrultusunda değiştirilmesi değil düşünme sürecine vurgu yaparak düşünce
yapısının değiştirilmesidir. Çünkü çocukların ahlaki olarak gelişmeleri için ahlaki konular
üzerinde
akıl
yürütmeleri,
empati kurmaları,
karmaşık
kavramsal
anlayışlarını
geliştirmeleri gerekir(Narvaez,2006).
En önemli amaç, herkesin refahını aynı şekilde düşünen, bencilliği bir kenara
bırakan, bir takım prensiplere dayalı olarak hareket eden, adaletli ahlaki bakış açısını elde
etmeyi öğrenmek ve prensipleri evrenselleştirmeye istekli olmaktır( Narvaez,2006).
Narveaz(2006)’in Frankena ve arkadaşlarından aktardığına göre, kural temelli
ahlaki yaklaşımda, odak noktası belli bir ahlaki durumda yapılması gereken doğru
26
davranıştır. Böyle bir durumda akıl yürüterek zorunlu ahlaki davranışa ulaşırız. Burada
benzer ahlaki durumla karşılaşan bireylerin evrensel zorunlu davranışa ulaşmaları
hedeflenir(Narvaez,2006). Bu yöntemde belli ahlaki değerlerin öğretilmesinden daha çok
karar bireylerin seçimine bırakılır. Bireyden, tarafsız ve evrensel bir karara varması
beklenir.
Amaç, çocukların, sınıfın doğal ortamında daha ileri anlayış seviyesine ulaşmaları
için rol almalarına imkan sağlayacak ortamlar oluşturmak ve çocuklara başka pratik sosyoahlaki tecrübeler yaşatmaktır(Narvaez,2006).
3.5. EĞİTİM YÖNTEMİ ELEŞTİRİSİ
Karakter
Eğitimi
Yaklaşımları’nın
yaklaşımlarını
kullandıkları
eğitim
yöntemlerinin yanlış olmasının nedeni, temel varsayımlarının yanlış olması olarak
açıklanmaktadır. Temelde insan ve değer tanımlamaları yanlış olunca kullandıkları
yöntemlerin yanlış olması kaçınılmaz olduğu iddia edilmiştir. Alfie Kohn(1997), Karakter
Eğitimi taraftarlarının kullandıkları yöntemleri şu şekilde sıralanmıştır: Para ile
ödüllendirme, pano düzenleme, basit hikaye anlatma, her günü bir değerle eşleştirme,
sertifika verme, kendi kendini kontrol kampanyası, değerleri sürekli anlatma ve
gerektiğinde zor kullanma, ezber ve bağlamından koparılmış alıştırmalar, grup yarışmaları
ve tartışmaları, değerlerin çoktan seçmeli testi, parodiler, düşüncelilik kutusu, hatadan
arındırılmış tarihi kişileri taklit ettirme, aynı tip giysi giyilmesinin istenmesi.
Karakter Eğitiminde model olma ve çocuğun karakterini şekillendirme gibi başat
yöntemler görmekteyiz. Ahlaki davranış ve erdemler, istenen karşılıkları almak için ve
böylece ahlaki davranışların oluşmasını güçlendirmek için dikkatlice çocukların
deneyimleri yapılandırılarak planlanmalı ve özenle tekrar ve modelleme yöntemiyle
çocuklara
aşılanmalıdır(Hutcheon,
1999).
Diğer
bir
yöntem
ise
kahramanların
hikayelerinin örnek alınması için anlatılmasıdır. İyi hikayeler ilham verir. Onlar, bilgiyi
yayar, erkek ve bayan kahramanlar ve rol modeller ortaya koyarlar(Livo, 2003).
3.5.1.Bilimsel Araştırma Eleştirisi
Bir yaklaşımın sağlam olabilmesi onu ispat eden delillerin olması veya onu
yanlışlayan verilerin olmasıyla mümkündür. Yeterli ve doğru bilimsel araştırmalarla
desteklenmemiş yaklaşımlar zayıf kalacak ve zamanla cazibesini kaybederek ortadan
27
kalkacaktır. Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nın zayıf yönlerinden bir tanesi de yeterli ve
doğru bilimsel verilerle desteklenmemiş olmasıdır(Bu Karakter Eğitimi Programı )
Değerlendirme Araştırması, bütün olarak, teorik temeli olmayan, düşük nitelikli, akademik
veya uygulama amaçlar için sağlıklı ve birikimsel temele katkı sağlamak için çok
parçalı(Dune, 1997).
Yöntem eleştirilerinden diğeri ise Basit Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın
ellerinde yeterli uzun süreli deneysel verilerin bulunmaması ve kısa süreli deneysel
araştırmaların da yaklaşımı olumlayan özellikte olmamalarıdır. Deneysel eleştiri iki
bölümden oluşmaktadır. Birincisi, en fazla iki yada üç yıldan oluşan ve Basit Karakter
Eğitimi’ni destekleyen kısa süreli araştırmaların kısa dönem olmasıdır…İkinci bölüm ise
Basit Karakter Eğitimi’ni desteklediği iddia edilen kısa dönemli araştırmaların yaklaşımı
desteklememesidir(Davis,2003). Davis(2003), Basit Karakter Eğitimi liderlerinden Edward
Wynne’dan
aktardığına
göre,
Wynne,
yaptıkları
araştırmadan
fazla
bilgi
edinemediklerinden yakınmaktadır ve araştırma değişkenleri arasında neden sonuç ilişkisi
saptayamadıklarını söylemektedir. Yapılan diğer bir araştırmada da karakter eğitimi ile
öğrencilerin iyi davranışları arasında zayıf ilişki saptanmıştır. Bu çalışma, iyi öğrenci
davranışı
ile
resmen
uygulanan
karakter
bulmuştur(Whitley,2005). Davis(2003), Basit
eğitimi
arasında
zayıf
korelasyon
Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın
kendilerine tarihsel örneklerden delil çıkarmasını ise anakronizm eleştirisi ile karşılık
vermiştir. Diğer bir eleştiri konusu ise kendi deneyimlerinden delil oluşturma girişimleri.
Davis(2003), deneyimden çıkarılan delillere iki yönden karşı çıkmıştır. Birincisi, kişisel
deneyimin karaktere örnek teşkil etmesindeki yetersizliği diğeri ise kişisel deneyim on yıl
bile sürse bilimsel araştırma sonuçlarını yerini tutmayacak olmasıdır.
3.5.2.Model Alma Eleştirisi
Eleştirilen yöntemlerden biri de model olma yöntemidir. Davis(2003)’in bu
konudaki itirazı ise doğru amaç için çoğu zaman yanlış şeyin yapılması. Buna örnek olarak
“model olmayı” ele alır. Model olmaktan kastının ise daha önceden oluşturulmuş örnekleri
canlandırmak için belli bir şekilde davranılması olduğunu ifade etmiştir. Eğer öğrenciye
saygı ile davranmanın onları saygılı yapacağı düşünülüyorsa buradan şöyle bir sonuç çıkar.
Eğer öğrenciler saygılı olmayı öğrenmezlerse onlara saygılı davranmanın gerekçesi
ortadan kalkacak demektir. Halbuki öğrencilere saygılı davranmanın gerekçesi onlara
28
saygılı olmalarını öğretmek değil bunu hak etmeleridir. Yani saygılı davranma araç değil
amaç olmalıdır. Eğer öğretmen, öğrencinin saygıyı hak etmediğini düşünüyor ancak ona
saygılı olmayı öğretmek için öyle davranıyorsa burada iki yüzlülük söz konusudur. Yani
doğru amaç için yanlış şey yapılmıştır demektir. Karakteri, uygun davranışa model olma
yöntemiyle anlatma girişimi, iki yüzlülüğü öğretiyor olma gibi görünüyor(Davis, 2003).
Dolayısıyla model olma öğrenciye mutlak anlamda o davranışı öğretmek için
yetmemektedir. Aynı zamanda davranışı amaç olarak sergilemek gerekmektedir.
3.5.3.Gönüllü Çalışma Eleştirisi
Davis(2003), okullarda uygulanan “zorunlu gönüllü çalışmaların” bir tür
özgürlükten mahrum etme işlemi olduğunu ileri sürmektedir. Kendi oğlunun mezun olmak
için mecbur edildiği “mecburi gönüllü “ öğretmenlik uygulamasının çocuğuna gönüllü
olmayı öğretmediğini onun bu işi zorunlu olduğu için yaptığını belirtmiştir. Yapılması
gereken ise gönüllü çalışmanın öğrencilere kibar bir şekilde anlatılması ve onların buna
zorlanmamasıdır. Eğer okul, onun gönüllü olarak bir şeyi yapmasını istiyorsa, ona bu işe
neden ihtiyacı olduğu kibarca anlatılmalıdır…okulun onu matematik ve futbol takımlarına
onu kattığında olduğu gibi(Davis,2003).
3.5.4.Ödüllendirme Yönteminin Eleştirisi
Thomas Gordon(2003), ödüllendirmenin etkili olması için üç koşuldan söz eder:
ödülün çok fazla istenen bir şey olması, gereksinim karşılaması ve ödülün öğrenci
tarafından karşılanamaması ve öğretmene ödül konusunda bağımlı olunmasıdır. Yazar, bu
koşullara rağmen çoğunlukla bu yöntemin işe yaramadığını ileri sürmektedir.
Gordon(2003), ödüllendirmenin doğasında olduğunu düşündüğü sorunları ise şöyle
sıralamıştır: ödüllerin bir şekilde değerini yitirmesi, ödüle alışmış öğrenci için istenmeyen
davranışların ödüllendirilmesi, çocukların ödül elde etmede bağımsızlık kazanması, bazı
ödülleri kazanmanın zor olması, ödülün bir müddet sonra kesilmesi, ödülün hedef olması,
ödül
yokluğunun
bulundurulduğunda
ceza
ahlak
olarak
algılanması.
eğitiminde
Bütün
uygulanan
bu
ödül
sorunlar
yönteminin,
göz
önünde
davranışları
biçimlendirmede işe yarayacağıyla ilgili önemli şüpheler oluşuyor. Gordon(2003), en
masum ödüllendirme sayılabilecek övgüyü bile zararlı bulur. Çünkü, övgünün eleştiri
taşıyan ‘gizli bir gündemi’ olduğunu düşünür. Örneğin, bu gün arabayı çok iyi
29
kullanıyorsun övgüsü içerisinde daha önce iyi kullanmadığı eleştirisini taşıdığını belirtir.
Övgüde bulunan diğer olumsuz özellik ise öven kişinin övülen kişiye göre kendini üst bir
konuma yerleştirmesidir. Ayrıca, yazar, övgünün çocukta aşağılık duygusunu geliştirmesi
tehlikesi taşıdığından söz eder. Diğer bir tehlike ise eğer övgü gerçeklerle örtüşmez ise
çocuk yetişkinlerin kendini kandırmaya çalıştığını düşünebilir. Diğer muhtemel
olumsuzluk ise çocuklar arasında kıskançlığa neden olmasıdır. Son olarak övgünün çocuğu
karar verme yeteneğini engellediği ileri sürülür. Yani çocuk kararlarında kendi isteğine
değil övgüye bağımlı kararlar verebilir. Alfie Kohn(1997), ödüllendirmenin eleştirisini
yaparken şunları sıralamıştır: Ödüllendirme, istenen davranış üzerindeki ilginin paradoksal
olarak kesilmesine yol açar. Bunun nedeni ise ödüllendirme yönteminin dış motivasyon
olmasıdır. Davranış ödül için yapılır. Dış dürtü iç dürtüyü azaltır. Bunun sonucu olarak
davranış, ödül kesilince sona erer. Gelişimsel Psikologlar’ın işaret ettiği geleneksel
yaklaşımın çoklu sınırlılıklarından biri de yaklaşımın sosyal davranışı desteklemede uzun
süren etkililiğinin olmamasıdır(Narvaez,2006).
Ödüllendirme yöntemlerinden bir diğeri de öğrenciyi iyi bir davranış yaparken
yakalayıp onu ödüllendirmektir. Davis(2003), bu yöntemi iki nedenle eleştirir. Bir, dışsal
ödüllerin çocuğun ödüle odaklanmasına neden olur ve zamanla ödül alamayınca bu
davranışı yapmaktan vazgeçer. İki, utangaç öğrencilerin bu yakalanma durumuna
verecekleri olumsuz tepki sonucunda davranışı bir daha yapmamalarıdır.
Dışsal ödüller, sadece ahlak yaşamını değersizleştirmekle suçlanmamıştır, aynı
zamanda dışsal etkinin kalkmasıyla davranışın ortadan kalması nedeniyle de eleştiri
konusu yapılmıştır. Çoğunlukla iyi işler için sosyal onay şeklindeki yoğun bir şekilde
dışsal güçlendirmeye bağlı olması, ahlak hayatını değersizleştirme riskiyle karşı karşıya
bırakmıştır…Dışsal güçlendirmenin genel bir problemi, bir kere dışsal etki kalkınca
davranışı devam ettirme güçlüğüdür(Geren, 2001).
Alfie Kohn(1997), yapısalcılar, ödüllendirmelerinin dış motivasyon olmasını
gerekçe göstererek kabul etmezler, demiştir. Dış motivasyon yerine iç motivasyonun
geliştirilmesini önerirler. Dışsallığa karşı önerilen bir çözüm ise düşünümselliktir.
Karakteri içselleştirmenin en önemli yolu, öğrencilerin sözlü veya yazılı olarak kendi
ahlaki gelişimleri üzerine düşünmelerini sağlamaktır(Whitley, 2005).
30
3.5.5.Sertifika Verme Yönteminin Eleştirisi
Alfie Kohn(1997), sertifika verme, ödüllendirmeye göre daha kötü olduğunu ileri
sürüyor. Çünkü çocukların sertifika almak için yarıştırılması, diğer çocukları kendilerine
engel olarak görmesine neden olur. Çocuk için yarışmada amaç fazilete iç bağlılık değil
sertifika almaktır. Böylece istenenin aksine çocuklar arası ilişkiler bozulur. Çocukların
sosyalleşmesinde önemli olan topluluğa uyum deneyimi zarar görmüş olur.
3.5.6.Kendi Kendini Kontrol Kampanyasının Eleştirisi
Bu kampanyanın amacı, insanın “ani” isteklerini kontrol etmesi ve zevklerini
ertelenmesidir. Alfie Kohn(1997), çocuklar bunu yaparken başkaları ve kendileri ile
savaşacaklarını söylüyor. Karakter Eğitimini savunanlara göre, isteklerimizi kontrol
etmemizin nedeni, bencil, saldırgan ve rahatsız edici olmalarıdır. Diğer bir nedeni ise
isteklerimizi dizginlemezsek bize boyun eğdirmeleridir. Alfie Kohn(1997), bu gerekçelerin
bilimsel değil dini dogmalar olduğunu ileri sürüyor. Ona göre, bu düşüncenin kaynağı
Hıristiyanlığın orijinal günah doktrini.
Alfie Kohn(1997), Yapısalcılar, çocukların incitici olması kadar yardım edici
olmalarının da normal olduğunu öne sürerler, demiştir. Ancak, çocuklar belli ahlaki
değerler uyma konusunda zorlanmamaları gerekir. Kendi kendilerini belli değerler uyma
konusunda kontrol etmelerinden daha çok eleştirel olma ve empati kurma konularında
düşünmeye teşvik edilmelidir.
3.5.7.Grup Yarışmalarının Eleştirisi
Grup yarışmaları düzenlenerek grup olarak değerlerin daha iyi öğrenilmesi
sağlanmaya çalışılmaktadır. Alfie Kohn(1997), bu yöntem kişisel yarışmalardan daha
kötüdür, demiştir. Çünkü, burada işbirliği, yarışmanın bir aracı olarak kullanılmıştır.
Çocuklar, işbirliğini, topluluk oluşturma deneyiminin bir aracı olarak kullanmaları yerine
bir ayrışma unsuru olarak öğrenmiştir.
Alfie Kohn(1997), çocuklar, sosyal adaletin savunucusu olarak yetiştirilmeliler,
demiştir. Bunun için işbirliğini zedeleyici yarışmalara değil geliştirici uygulamalara yer
verilmelidir.
Karakter eğitimi yaklaşımının topluluk anlayışını eleştiren kural temelli ahlaki
yaklaşıma göre, topluluk kişinin gelişmesine engeldir(Narvaez,2006).
31
3.5.8.Değerlerin Sürekli Anlatılması Ve Gerektiğinde Zor Kullanılmasının Eleştirisi
Karakter Eğitimi taraftarları tarafından öğrenci, değerlerin pasif alıcısı ve sorgusuz
uygulayıcısı olarak tanımlandığı için çocuğa değerler sürekli anlatılmalı ve gerektiğinde
zor kullanılmalıdır. Bu uygulamanın nedenini Geleneksel Karakter Eğitimi Yöntemi’ni
savunanlar şöyle açıklamaktadır: Çocukların her zaman sorumlu davranmadıkları
gözlenmektedir. Dolayısıyla onlara seçme özgürlüğü verilmemelidir. Öğretilecek değerler,
eğitimciler tarafından oluşturulur. Karakter Eğitimi’nin sorumluluğu yetişkinlere aittir ve
yetişkinler, çocukların ne öğrenmeleri gerektiğini bilir. Öğretim ve bilgi yukarıdan aşağıya
doğru yetişkinlerden çocuklara doğru akar(Narvaez,2006). Değerler “aşılama” ve “ekme”
yöntemleri ile aktarılır. Bir alternatif ahlaki eğitim anlayışının reddetmesi gereken ilk şey
ahlaki değerlerin sürekli tekrar yaptırma yoluyla öğretilmesi yöntemidir. Bu Geleneksel
Karakter Eğitimi programının anahtar eleştiri konusudur(Yu,2004). Kohn(1997), bu
yöntemi beyin yıkama yöntemi olarak isimlendirmiştir. Eğitimci bu süreçte, değerleri
çocuğun kafasına “çakmaya” veya “ yapıştırmaya” çalışır. İstenilen aktarmanın
gerçekleşmesi için, istenen cevap alınıncaya kadar tekrar yapılır, sorular sorularak istenen
cevaba ulaşılmaya çalışılır, bu amaçla yarışmalar düzenlenir, çoktan seçmeli testlerle doğru
cevaplara ulaşılmaya çalışılır, Anlatılan hikayelerin amacı da budur. Yönlendirilmiş
ezberler yaptırılarak çocuğun değeri kabul etmesi ikna edilmeye çalışılır. Çocuktan,
yaşadığı sorunlar üzerinde düşünmesi değil, çözmesi için sorunlarını bir yetişkine
götürmesi istenir. Bolca ve sıkça tekrarlanan mesajlarla kurallara uyma teşvik edilir. Bu
süreçte, çocuktan değerleri sorgulamadan uygulaması istenir. Çocuklar, robot gibi,
kendilerinden istenilen şekilde konuşup davranışları düşünmeden yapar. Tekrar eden
mesajlar işe yaramazsa zora başvurulur. Çocuğa, yalnız oturmasını istemek gibi uygun
ceza verilir. Çocuklar, büyükleri rahatsız eden doğruları söyleyemez. Ancak kullanılan bu
yöntemler
birçok
soruna
neden
olur.
Alfie
Kohn(1997),
çocukların
rahatça
konuşamadıkları böyle bir ortamda yalanın yayıldığını öne sürmektedir. Diğer yandan
çocuklara davranışların mantığı öğretilmediği için davranışlar geleceğe taşınmaz. Çocuk,
kendi değer yapısına, kendine empoze edilen bu değerleri entegre etmediği için davranış
devam etmez. Alfie Kohn(1997), entelektüel gelişimde öğrencinin anlam kurmaya aktif
olarak katıldığını söyleyerek ahlak gelişiminde de öğrencinin aktif katılım yönteminin
kullanılması gerektiğini ileri sürmektedir. Böylece Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları’nın
uyguladığı çocuğun pasif alıcı olması yönteminin ahlak gelişiminde bir işe yaramadığı
32
iddia eder. Ahlaki alanda “özerklik” kazanamamış çocukların, entelektüel alanda
“özerklik”lerinin gelişmeyeceğini öne sürmektedir.
Alfie Kohn(1997), çocuklara sevecen, şefkatli ve merhametli olma öğretilmelidir,
demiştir. Bunu sağlarken zora başvurmak çelişkiye düşmemize nende olur. Bu nedenle
eğitimde hiçbir şekilde zor kullanılmamalıdır. Yavuzer(2007) de zor kullanarak davranış
yönlendirmenin zararlarını şöyle sıralar: zor kullanılan çocuk kendisine karşı öfke ve
kızgınlık içinde olur, saldırgan olmayı ve sorunlarını şiddet yoluyla çözmeyi öğrenir, zayıf
vicdan ve ahlak gelişimine yol açar.
Basit Karakter Yaklaşımı savunucuları’nın en temel iddialarından biri, öğrencilere
söylenen, gösterilen, yaptırılan şeylerle onların öğrendikleri arasında doğrudan bir ilişkinin
olduğudur. Bundan dolayı belirlenmiş değerlerin seremoniler, toplantılar, törenler aracılığı
ile öğrencilere aktarılması gerekmektedir. Yani girdiler eşittir çıktılar. Davis(2003) ise
karakter ile davranış ilişkisinin bu kadar basit olmadığını ileri sürüyor. Davis(2003), bilim
felsefesinde kullanılan siyah kuğu benzetmesi ile kendi yaşadığı tecrübesini aktarmaktadır.
Bilimsel yanlışlama örneği olarak kendi tecrübesini aktarmıştır. Onca yıl bayrak törenine
katıldığı halde törenlerde bayrağı değil tanrıyı düşündüğünü söylüyor. Davis(2003),
tecrübenin en iyi öğretmen olduğu sloganına da karşı çıkmıştır. Davis(2003)’e göre bu
sloganın felsefi arka planında Aristo bulunmaktadır. Biz, adaletli davranışları sergileyerek
adaletli, kendini kontrol alıştırmaları yaparak kontrollü, cesaretli davranışlarda bulunarak
cesur oluruz(Davis,2003). Bundan dolayı tekrar uygulanan yöntemin ana temellerinden
biridir. Öğretmenler, hem rol modeldirler hem de bu davranışları öğrencilerine sürekli
tekrar
ettirirler.
Aristo’nun
bu
düşüncesinin
karakter
eğitiminde
kullanılması
Davis(2003)’in bu eğitimi fiziki antrenmanlara benzetmesine yol açmıştır. Ancak, itirazı
düşünmeden davranışların tekrar edilmesinin bir işe yaramayacağıyla birlikte tam tersi etki
yapma olasılığıdır. Davis(2003), bu durumu askerlerin yaşadığı sorunlarla açıklar.
Günlerce veya haftalarca cesurca bombardımana maruz kalan askerler, (bu duruma alışmak
yerine) hastalanır. Ondan sonra bizim zorla fark ettiğimiz gürültülere dayanamazlar. Onlar,
sürekli
panik
içerisinde
olurlar.
Pratik
onların
cesaretlerini
artıracağına
söndürür(Davis,2003). Davis(2003)’e göre asıl eksik olan şey davranışların temelinde
enine boyuna düşünce ve prensiplerin olmaması. Karakter, özellikler seti veya bağımsız
alışkanlıklar değil düşünceli davranışla sonuçlanan belli bir şekilde enine boyuna
33
düşünmek için genel eğilimdir. Bu tür düşünme ahlaki karar vermeden ayrılamaz(Davis,
2003).
3.5.9.Alternatif Eğitim Yöntemleri
Alfie Kohn(1997), Karakter Eğitimi’nde kullanılacak yöntem, tanılayıcı değil
tavsiye edici olmalıdır, demiştir. Çünkü, karakterin aktarılması değil yeniden inşası esastır.
Ancak yapısalcılık tüm değerlerin atılması anlamına gelmez. Ahlakın aktif olarak yeniden
kurulması anlamına gelir. Kullanılacak yöntemde çocuklara ahlaki olanın kendileri
tarafından anlaşılması fırsatı verilmelidir. Bunu yapabilmeleri için de çocuklar karmaşık
konular üzerinde düşünmeye ve ahlaki kavramları anlayıp kendilerine göre yeniden
organize etmelerine izin verilmelidir. İnsan ahlaki anlamda nasıl biri olmalı, hangi
geleneksel değerler devam ettirmeye değer ve iki temel değer çelişirse hangisi seçilmeli
gibi konularda kendilerinin karar vermelerine de izin verilmelidir. Daha çok çocuk
merkezli bir karakter eğiti yöntemi söz konusudur yetişkinlerin rolü, öğütleyici değil yol
göstericidir. Yetişkinler hiçbir ahlaki unsuru dikte etmez. Çocuklar, tüm düşünce tarzlarını
kendileri için öğrenmeli. Başkalarına bir şeyleri ispat etmek zorunda bırakılmamalı.
Yetişkinlere sadece rehberlik yapmalılar.
Yöntemin özünde çocuklarda kendileri ve başka insanlar konusunda farkındalık
oluşmasını sağlamak bulunmaktadır. Çocuklar sadece kararlara uyan değil kararlara katılan
olmalı. Örneğin sınıfta uyulacak kurallar çocukların katılımı ile oluşturulmalı. Çocuklarda
empati gelişmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Değerlerin öğretilmesinde kullanılan
metinler belli değerlerin ikna edilmesi için değil teşvik etmek için kullanılmalıdır. Karakter
Eğitiminde kullanılan hikayeler, öğütleyici değil açık uçlu olmalı ki çocuklar kendileri bir
sonuca varsınlar. Sınıfın yapısı, tartışmaların yapısı gibi konularda çocuklara söz söyleme
hakkı verilmelidir. Sınıfta öğretmenleri rahatsız eden doğruların söylenmesine izin
verilmeli ki çocuklar yalan söylemesin. Çocukların değişik konulardaki ihtiyaçlarının
öğretmen tarafından giderilmesi çocuğun başkalıyla ilgili empati kurmasına yardımcı
olacaktır. Çocuklara karşı davranışlar insancıl olmalı ve çocukların gelişimleri ilerlemeci
bir bakış açısıyla sağlanmalı.
Bilişsel-gelişimsel yaklaşım olarak da bilinen Mantıki ahlak eğitimi yaklaşımının
ortak öğretim metodu, ahlaki ikilemleri çözme çalışmasıdır(Narvaez,2006). Bu çalışmanın
amacı, çocukların ahlaki düşünmenin daha ileri aşamalarına ulaştırılmasıdır. Daha ileri
34
aşamalara ulaşmış olanlar daha karışık sosyal problemleri çözebilirler. Yetişkinlerin rolü,
düzenleyecekleri aktivitelerle, çocukların ahlaki ilerlemelerine olanak sağlayacak ortamın
oluşturulmasıdır. Çocuklara bir ahlaki değer empoze edilmeden ahlaki ikilemleri
tartışacakları bir ortam hazırlamaktır. Bu yöntemde ödül dışsal değil problemleri
çözmekten kaynaklı içsel hazdır. Burada amaç, kendini kontrol değil adil bir karara
ulaşmaktır. Gruplar birbirleriyle yarışmaz daha çok ortak bir tartışma ile daha adil çözüm
yolları bulmaya çalışırlar.
Düşünümsel akıl yürütmenin ahlaki davranışa ulaştıran uygun tutum ve
davranışların oluşmasını sağladığı düşünülüyor(Narvaez,2006). Bu sonuca ulaşmak için
yüksek adalet ilkelerine bağlı mantıklı düşünen bağımsız bireyler yetiştirilmeli.
Tüm okul sistemini, kültürünü ve eğitim sürecini meşru ve savunulabilir hale
getirmeliyiz(Yu,2004).
Entegre yaklaşımların uyguladıkları yöntemler farklı farklı da olsa buluştukları
nokta geleneksel karakter eğitimi yöntemi ile akılcı ahlaki eğitim yöntemlerini
birleştirmeleridir.
Ahlaki Eğitim, açık okul misyonu olarak uygulanmalı ve toplam okul reformu içine
yerleştirilmeli(Narvaez,2006). Ahlaki Anatomi Yaklaşımı’nda eğitici, rol modeldir ve
demokratik yönetim yapısı uygulanır. Öğretmen, öğrencilerin uyacağı kurallara olumlu bir
şekilde etki etmeye çalışır. Karakterin oluşumunda kullanılacak yöntemler, ahlaki ikilemler
tartışması, grup toplantıları, ahlaki davranış için fırsatlar. Berkowitz, akılcı ahlaki eğitim
ve geleneksel karakter eğitimi arasında gidip gelen bir yaklaşımı destekler(Narvaez,2006).
Karakter İçin Eğitim yaklaşımında eğitim yöntemi de bir sentezden ibaret. Likona,
bilişsel
gelişimsel
yaklaşım
ile
geleneksel
karakter
eğitimini
harmanlamıştır(Narvaez,2006). Likona, faziletin geliştirilmesi için ‘okulun toplam ahlaki
yaşantısı’ yönteminden söz eder. Birbirini destekleyen 12 stratejisi bulunmaktadır.
Birincisi, öğretmen ahlaki bir modeldir. İkincisi, öğretmenlerin, yüksek beklentiler, olumlu
erdemlerin tartışılması ve onların yaşanması üzerine rehberlik yaparak birbirine özen
gösteren bir sınıf topluluğu oluşturması. Üçüncüsü, Başkalarının ihtiyaçları ve erdemler
üzerine kurulu kurallarla öğrencilerin saygı, düşüncelilik ve kendini kontrollerini
geliştirmelerine yardımcı olacak disiplinin uygulanması. Dördüncüsü, öğretmenlerin,
öğrencilerin yalnızlık problemini çözecek, endişelerini dile getirebilecekleri ve sınıf
sorunları ile ilgili karar alma mekanizmasına katılabilecekleri bir olumlu öğrenci topluluğu
35
oluşturarak demokratik sınıflar oluşturması. Beşincisi, öğretmenlerin, müfredatın ahlak
konusundaki potansiyelini kullanarak ve matbu karakter eğitimi materyalleri kullanarak
değerleri beslemesidir. Altıncısı, öğretmenlerin, öğrencilerin birbirleri ile iyi geçinmelerine
ve topluluk duygularının gelişmesine yardımcı olmak için işbirliği ile öğrenme yöntemini
kullanması. Yedincisi, öğretmenlerin, yüksek beklenti ile yüksek desteği bir araya
getirerek ‘ planlayıp yapma vicdanı’ geliştirmesidir. Sekizincisi, öğretmenlerin,
öğrencilerin başkalarının bakış açıları üzerine düşünmelerine, erdemin somut gereklilikleri
ve uygulamalarına, düşünceli kararlar vermelerine ve kendilerini eleştirmelerine yardım
ederek öğrencileri etik düşünme konusunda yetiştirmeleridir. Dokuzuncusu, öğretmenlerin
öğrencilerin çatışmaları çatışma çözme teknikleriyle barışçıl bir şekilde çözmelerine
yardımcı olmalarıdır. Okul düzeyinde ise okulun, erdemin gelişmesini sağlayacak olumlu
ahlaki kültür oluşturması, yüz yüze öğrenim deneyimiyle ve hizmet ederek öğrenme
yoluyla topluluk içinde anlayış gösterme olanaklarının oluşturulması, ailelerin ahlak
eğitimi konusunda okula yardımcı olmaları için yetiştirilmesi ve okulda veya evde
aktiviteler yapmalarının sağlanmasıdır.
Likona, bu haliyle, öğretmenleri rol model olarak görmekle çocukların gelişimlerini
kolaylaştırıcı
rol
oynayan
olarak
görmek
arasında
bir
orta
yol
benimsemiş
oluyor(Narvaez,2006).
Yakın zamanlarda Geleneksel Karakter Eğitimine alternatif diğer bir yaklaşım ise
Bütünleştirici Ahlaki Eğitim. Bu yaklaşım da Geleneksel Karakter Eğitimi ile Akılcı
Ahlaki Eğitimi bir araya getirmeye çalışmıştır(Narvaez, 2006). Bu yaklaşımın üç temel
düşüncesi; öğretilecek belli bir içeriği sağlayan ahlaki uzmanlık kavramı, çocuktaki
değişime eşlik edecek çevre ve öğretimdeki gerekli değişikliklere odaklanan dönüşüm
olarak ahlaki eğitim, ahlaki gelişimde belli bir içeriğe işaret eden işbirlikçi ve kendini
gerçekleştirmeci insan doğasıdır. Bu üç düşünceyi takip eden uygulama göstergeleridir.
Bir diğer yöntem ise oyun. Adil oyun ve paylaşmayı güçlendiren oyunlar, sınıfta
öğretilen değerleri güçlendirmenin en iyi yollarından biridir(Whitley, 2005).
3.6. SİYASİ SİSTEMLE İLİŞKİSİNİN ELEŞTİRİSİ
Geleneksel Karakter Eğitimi yaklaşımları, kendilerini meşrulaştırmak için
toplumdaki
ahlaki
çöküntüyü
dayanak
olarak
gösterirler.
Karakter
Eğitimi
yaklaşımcılarının hareketlerini meşrulaştırmak için sıkça toplumdaki ahlaki çöküntüye
36
işaret etmeleri önemlidir. Onlar ahlaki çöküntünün çok ciddi olduğunu ve nedeninin de
okulların çocukların ahlaki eğitimi konusundaki işlerini iyi yapmaması olduğunu iddia
ederler…İyi bir toplum oluşturmak ve ahlaklı insanlar yetiştirmek için Karakter Eğitimi
taraftarları, geleneksel değer merkezli karakter eğitiminin okullara geri dönüşünü
tartışmıştırlar(Yu,2004). Karakter Eğitimi uygulayıcıları, suçun nedenini, geleneksel
değerlerin yok oluşu olarak ortaya koyarken olumsuz sosyal etkilerin üstesinden,
oluşturulacak karakter ve irade ile gelinebileceği öne sürülüyor. Dolayısıyla “çocukların
onarılması” gerekmektedir. Ancak bu onarma çalışmasının, dikkatleri asıl onarılması
gereken toplumsal sistemden bireye çevirdiği eleştirisi yapılmıştır. ’Çocukların onarılması’
çalışmaları, dikkati, toplumun problemlerini onarmadan başka yöne çevirir(Yero, 2002).
Karakter Eğitimini savunanların değer merkezli suç açıklamalarına karşı Alfie
Kohn(1997), suçun ekonomik ve politik gerçeklerle ilgisi olduğunu ve suç probleminin
sistem değişikliği ile çözülebileceğini iddia etmiştir. Öne sürdüğü gerekçe ise sosyal
psikoloji’nin insanın davranışlarını bulunduğu ortamın belirlediği bulgusudur. Ekonomik
anlamda zenginliğin belli insanların elinde toplanması yani kapitalist sistem, suçun
nedenidir. Bu anlamda sistemi değiştirmek yerine insanların iradelerinden çözüm
beklemek muhafazakar ideolojidir, demiştir Alfie Kohn(1997).
Muhafazakar İdeoloji’nin en önemli iki boyutunun değişime direnmesi ve
(toplumsal) eşitsizliği desteklemesi olarak gösterilmiştir. Muhafazakarlığın sözlük
tanımları” kurulu olanı muhafaza etme eğilimi ve mizacı; değişime karşı olma”
(Neilson’dan aktaran Jost vd.,2003). Bobbio(1996)’yu takip eden Giddens(1998), “Sol’u
Sağ’dan ayırmada sürekli var olan ana kriter, eşitliğe karşı tavrıdır” diye yazar(Jost
vd.,2003). Yani adından da anlaşılacağı üzere Muhafazakar ideoloji, sistemi değiştirmeye
yanaşmaz ve var olan eşitsizlikleri değiştirmek taraftarıdır da değildir. Politik
muhafazakarlığın bir çok ortak ölçütü, değişime direnci ve eşitsizliğe desteği gösteren
öğeleri içerir(Knight, Sidanius ve Wilson’dan aktaran Jost, 2003). Sidanius(1978,1985)’un
Genel Muhafazakarlık Ölçeği, toplumdaki eşitsizlik derecesi ile ilgili bir çok değişikliği
(zenginlerin vergilerinin artırılması, fakirlere yardımın artırılması, maaşlarda daha fazla
eşitlik, ABD’ye kadın devlet başkanı, ırk eşitliği) kabul etmeye karşı reddetmeye
odaklanmış tutumları içerir(Jost vd.,2003). Bu tanımlamalardan ahlak eğitimine
muhafazakarlığın bakışıyla bir bağ kurulacak olursa eğer muhafazakarlığın temel iki
öğesinden biri tüm eşitsizliğine rağmen ekonomik yapının devamı ise diğeri de var olan
37
değerlerin korunmasıdır. Böylece, geleneksel değerlere dayanmasının ardında bir tutucu
tutumun değerlerin ne işe yaradığını sorgulamadan varlığını devam ettirmesinin olduğu
görülecektir. Peki neden insanlar tutucu olur ? Bu sorunun yanıtını geniş bir literatür
taramasıyla Jost ve arkadaşları, bilgi teorisi açısından, var oluşsal ve ideolojik nedenler
temelinde vermeye çalışmışlardır. Bu çerçevede muhafazakarlığa, epistemik olarak,
belirsizliğe karşı hoşgörüsüzlük, dogmatiklik, belirsizlikten kaçınma, düzen, yapı ve içe
kapanma ihtiyacının neden olduğu, var oluşsal olarak, öz güven eksikliği, kaybetmeyi
engelleme ve terör yönetiminin neden olduğu, ideolojik olarak da kendini düşünmeye
mantıksal açıklama bulmaya çalışma, içinde bulunduğu grup temelli hakimiyet ve sistemin
meşrulaştırılmasının neden olduğu ileri sürülmektedir. Tüm bu açıklamalardan değişime
direnmenin ve eşitsizliğe rağmen var olan sistemi korumanın altında bilgi, var oluş ve
ideolojik temelli nedenlerin olduğu görülmektedir. Muhafazakarlar, geleneksel değerleri
koruyarak varoluşlarına yönelen tehditten, duydukları kaygıdan ve belirsizliklerden
kendilerini uzak tutmaya çalışmaktadırlar.
Alfie Kohn(1997), çocukların işlediği suçların nedeni politik ve ekonomiktir,
demiştir. Politik ve ekonomik sistem değiştirilmedikçe çocukların suç işlememesi
beklenmemelidir. Çocuklar sosyal adaletin savunucusu olarak yetiştirilmeli. İşsizlik
azaltılmalı ve zenginliğin belli insanların elinde toplanması önlenmelidir.
Ahlaki eğitim, daha çok ahlaki yaşantının yeşereceği ortam ve süreç oluşturmak ile
ilgilidir(Yu, 2004). Yani ahlaki eğitimde asıl olan ortamdır, sistemdir ya da yapıdır.
Demokratik devletlerin ahlaki formasyona ilgisi donanımlı, aktif ve sorumlu yurttaş eğitme
kaygısından kaynaklanmıştır(Narvaez,2006). Bu operasyon devletin okullardaki temsilcisi
olan öğretmenler tarafından yürütülüyor. Ancak tartışma, ilkeler bazında ortaya çıkmıştır.
Narvaez(2006), Lickona’dan şu düşünceyi aktarmıştır: Toplumda ve yaygın olarak
okullarda değerler öğretilmesi gerektiğini söyleyenlere, soruya muhatap olanların kimin
değerleri öğretilmeli diye karşılık verdiklerini ileri sürmektedir. Yani değerlerin seçimi,
toplumda herkese hitap edip etmemesi de insanların sorguladıkları bir konu. 1950’lerden
beri, gelenekselci ahlakçılar, gençlerin ( suç, dolandırıcılık, uyuşturucu kullanımı ve
hamilelik) gibi davranışlardan medyayı, maddeciliği, bireysellik ve boşanmayı değil aynı
zamanda okullardaki değer tarafsızlığını yayan liberal programları ve ülkeyi (değersiz)
yapma hareketlerini sorumlu tutmuştur(Narvaez,2006).
38
Geleneksel Karakter Eğitimi yaklaşımları, okul reformunu desteklemezler,
statükocu ve tutucudurlar. Tüm reform ajandaları, okulun temel yapısına ve kapitalist
politik, ekonomik ve sosyal hiyerarşi üzerine kurulu değer sistemine meydan okumaz;
bundan dolayı Amerikan Eğitimi’ne önemli ve olumlu değişim getirmez(Yu,2004).
İdeolojiler ve politikalar, eğitim fikir ve teorilerinin temelidirler ve eğitim politikalarını ve
uygulamalarını şekillendirirler(Yu, 2004). Bu görüşte, öğrencilerin, belli kurallara
uymalarından daha çok kendilerine özgü potansiyellerini geliştirmelerine yardımcı olma
statükoya karşı bir tehdittir…Onlar, statükonun devam ihtimalini artıran değerleri
desteklerler(Yero, 2002). Hükümetin desteklenmesi gerektiği aksi takdirde zayıflama riski
taşıdığımız konusunda ısrar edenler, sorgulamadan hükümet politikalarına destek vermeyi
reddedenleri ‘vatansever olmamak’ ile damgalarlar(Yero, 2002).
Karakter Eğitimi Organizasyonları’nın siyasi sisteme entegrasyon dışında
ekonomik yapıya entegrasyonu da kendisi ile ilgili eleştiri alan diğer bir konudur. Önemli
Karakter Eğitimi Organizasyonları’ndan bazıları, sadece silah sahibi olmaya veya internet,
tv, radyo, video, ve şarkıların artan ticarileşmesine karşı protesto etmeye en az istekli
değiller
aynı
zamanda
pazarlamayı
devlet
okullarına
doğrudan
tanıştırmaya
yardımcıdırlar( Shepard,L. ve Juhasz, J.,2007). Ayrıca, Shepard ve Juhasz’ın, Morris
Berman’tan aktardığına göre, son 15-20 yıl içerisinde ticari kültürün artan hakimiyeti,
eğitim sistemi üzerinde kendini güçlendirmiştir. Güçlü ‘bağımsız’ Karakter Eğitimi
Organizasyonları, ürünlerini ve materyallerini satarlar. Örneğin, çok tanınmış bir kar
gütmeyen bir kuruluş, şu pazarlık teklifi yapmıştır:” Ortaokul Sınıf Takımı(585 $
değerinde) 340 $’a” burada ‘değer’ kelimesine dikkat edin, ki o kelime bu değerli yatırımın
doğru öz değerleri hakkında bir işaret olabilir. Ki o yatırım, seminerlerine katılım için de
çok miktarda para talep eder:”11-14 Eylül 2000.Fiyat:2,400 $. Erken kayıt yaptır, 200 $
indirim kazan” Eğer başka bir şey değilse, Karakter Eğitimi açıkça para kazandırır.
(Shepard, L. ve Juhasz, J.,2007).
Sistem eleştirisi beraberinde hakim kültürün toplumun tamamına empoze edilmesi
tartışmasını beraberinde getirmiştir. Değerler temelli Geleneksel Karakter Eğitimi
yaklaşımında, muhtemel tehlikelerden biri de ırk merkezli yaklaşımdır. Hakim ırk ve
kültürün değerleri esas olarak alındığında toplumdaki diğer toplulukların değerlerinin
dikkate alınmadığı bir kültürel hegemonya ortamı ortaya çıkmaktadır. Geleneksel Karakter
Eğitimi, alternatif düşüncelere eşit değerlendirme yapmaz veya eleştiri konusu yapar ve
39
ahlakın dar kavramsallaştırması altında, kayda değer olduğu düşünülen değerlerin baskın
kültür algılamalarının tekrar yoluyla öğretilmesini destekleme tehlikesini taşır(Helwig
vd,1997). Helwig(1997) ve arkadaşları, değerin karakter temelli kavramsallaştırılması
adalet ve hakkaniyet üzerine kurulmalı ve ahlak tanımı yapılırken kişinin hareketlerinin
başkaları üzerine etkileri düşünülmelidir demiştir.
Ahlak Eğitimi taraftarlarının iddiası, insanları ahlak olarak daha iyi hale getirmek
ve toplumda böylece yaşam kalitesini artırmaktır. Ancak problem bu iddiada bulunan ahlak
eğitimi ekollerinin toplumu değiştirmek yerine toplumun değerlerine sıkı sıkıya bağlı
olması. Bu bakış açısı, aşmak ve sonra da değiştirmek istediği ahlak düzeninin bir
yansımasıdır(Hunter,2000). Toplumun değerlerini değiştirmek yerine onu meşrulaştırmaya
çalışır. Ahlak Eğitimi, onu değiştirmekten çok Amerikan kültürünün meşrulaştırılması ile
ilgili bir iştir…Biz, kendisi ve kendi esenliği dışında bir ahlaki ufku olmayan çocuklar
yetiştirmekteyiz(Hunter,2000). Tutarlı bir ahlak eğitimi yaklaşımı sadece Amerika’daki
insanlara değil….dünyadaki mümkün olduğu kadar çok insana cazip gelmelidir…Biz,
diğer insanların amaçları ve refahı ile çelişmediği sürece tüm insanları tatmin eden bir
hayatla ve amaçlarını özgürce gerçekleştirecekleri bir ahlak teorisi ile tatmin olmalıyız.
Bunu sağlamak için, anahtar tutum, doğruluk, şiddetin olmaması ve sömürüden uzaklık
tarafından yönlendirilen tüm insanlara karşı iyiliksever olmaktır. (Shepard, L ve Juhasz,
J.,2007). Bunu test etmenin yollarından biri okullarda seçilen kitaplar. Bu kitaplarda
seçilen konular ve kişilerin eşit oranda tüm kültürlere yer verip vermemesi bize, kültürel
hegemonyanın olup olmadığı ve belli bir kültürün empoze edilip edilmediğini gösterir.
Yero, bu soruya bir soruyla karşılık vermiştir: Bir okul, Darwin, Newton ve Galileo’nin
bilimsel keşiflerini içerirken eşit oranda Mısır, Ortadoğu, Çin veya Afrika’dan önemli
bilimsel keşiflerden söz etmiyorsa, okul kendi değerlerini öğrenciler üzerine empoze etmiş
olmuyor mu?
Geren, Karakter Eğitimi Yaklaşımları’ndan Karakter Önemlidir! Yaklaşımı için
geleneksel olmayan ailelerin ve devlet okulları bürokrasisindeki memurların hasım olarak
gösterilmesini de eleştirmiştir.
3.7.DESTEKLEYEN GRUPLARIN ELEŞTİRİSİ
Alfie Kohn(1997), Karakter Eğitimi Yaklaşımlarını destekleyenleri üç grupta
topluyor: Sağcı dini gruplar(muhafazakarlar), ortadoks davranışçılar ve Karakter Eğitimi
40
Hareketi. Yazar, bu gruplar içerisinde Katolikleri öncüler olarak görüyor. Bunlara göre
sadece din, iyi karakter için temel görevi görür. Din referans gösterilmeden doğru-yanlış
ayrımı öğretilemez. Alfie Kohn(1997), bu grupları okulları kilise okuluna çevirmeye
çalıştıklarını iddia etmiştir. Ancak, bu durumun toplumsal kucaklayıcılığa ve kapsayıcılık
iddiasına ters düştüğü öne sürülüyor. Bütün yaygın dinlerin ve temsilcisi az olan dinlerin
temsilcilerinin oluşturduğu topluluğun mezhepleri bulunmaktadır. Buna ek olarak,
inançsızlar ve bilinemezciler bulunmaktadır. Bu durum, bir dinin ahlaki kuralının
uygulanmasının topluluğun diğer bölümlerini gücendirmesi gibi pratik bir endişeyi ortaya
çıkarmaktadır(Gutierrez, 2005).
Edward Wynne ve Thomas Lickona’nın karakter eğitimi önerilerine yakın bir
bakış, Yahudi-Hıristiyan dinlerinin etkilerinin yüklü muhafazakarlıklarını ortaya
çıkarır(Yu, 2004). Hunter(2000), bugün baskın ahlak eğitimi stratejilerinin Romantik
Modernizm akımının hem tipik bir örneği olamaya ve akımın kendine özgü unsurlarını ileri
taşımaya çalıştıklarını ileri sürüyor. Romantik Modernizm ise edebiyat ve felsefesini
geleneksel dini anlayıştan çıkararak oluşturuyor. 19. yyda Romantizm, Yeniplatoncu
Hristiyanlığa ve İncil’in teolojisinin tüm merkez kavramlarının evrensel ahlak ilkelerine
dönüştürülerek evrim geçirdi. Bu akım, Hristiyanlık’tan miras kalan kültürü, dogmatik
altyapısını almadan devam ettirmeye çalışmıştır…O zaman, iş, ahlak felsefesini,
entelektüel olarak kabul edilebilir ve duygusal ve ruhsal olarak zamana uydurmak için
yeniden yapılandırmak. Bunu yapmak için de geleneksel Hristiyan anlatısının ve onun
merkezi kavramlarının mitolojiden uzaklaştırılması ve yeniden tasarlanması(Hunter, 2000).
Karakter Eğitimi Yaklaşımcıları, aile değerlerini güçlendirmek düşüncesiyle
değerleri sonunda dini değerlere benzetirler. Onlar, okul için genel kuralın, daha sonra dini
değerlere benzeyecek olan aile değerlerinin güçlenmesi olması gerektiğini düşünürler.
(Shaperd,L and Juhasz, J.,2007). Shaperd ve Juhasz(2007), daha ileri giderek aile ve dinin
değişik ırklara, dinlere ve cinsel eğilimlere karşı müsamahasız ve nefretle yaklaştığını ve
öldürme, kölelik, işkence ve baskıya onay verdiklerini iddia ederler.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nı eleştirilerinin toplandığı bu araştırmadan
çıkarılacak sonuçlar şöyle özetlenebilir: Karakter Eğitimi Yaklaşımları’nın en önemli
eksikleri, ortaya konan programların işe yarayıp yaramadığı ile ilgili tatmin edici araştırma
41
yapılmamış olması, uygulanan yöntemlerin, hedeflenen dışında sonuçlar doğurması, var
olan problemleri ortadan kaldırmak yerine geçici ve uçucu çözümler sunması ve belli bir
ideolojiye yaslanarak toplumun genelini kapsamaktan uzak olmasıdır. Bütün bu eksikler
göz önünde bulundurulduğunda yapılacak çok işin olduğu açıktır.
Türkiye’de okullarda uygulanan rehberlik hizmetleri programlarının Karakter
Eğitimi Yaklaşımları’na benzer program, yöntem ve içeriğe sahip olması bu araştırmadan
Türkiye özelinde de yapılacak şeylerin olduğu ortaya çıkmaktadır. Değerler eleştirisinden
başlayacak olursak araştırmada değerlerin çok soyut olduğu ve bundan dolayı ölçülemez
olduğu vurgulanmıştı. İrfan Erdoğan(2005), Türk Eğitim Sistemi kitabında, Türk Eğitim
ve eğitim kurumlarının amaçlarının açık ve kesin olmadığı kaydeder. Ona göre, ulusunu
seven, çağdaş, yardımsever, insancıl ve hoşgörülü bireylerin yetiştirilmesi gibi ifadeler bu
amaçlara örnektir. Bu amaçlar objektif değil sübjektiftir. Yazar, bu amaçların soyut
olmasının bu amaçları gözlemlemeyi engellediğini dolayısıyla da bu amaçları ölçme ve
değerlendirmenin zor olduğunu ileri sürüyor.
Amerikan Eğitim sistemi eleştirisinde de aynı vurguyu görüyoruz. Daniel W.
Rosssides(2004), Amerikan Eğitimini Yeniden Şekillendirme adlı makalesinde George
Orwell’ın 1984 adlı kitabına atıfta bulunarak gücün tekelde toplandığı toplumda, toplum
üzerinde tam kontrol sağlama çalışmasının, bireylerin kullanışlı referans noktalarından
mahrum edilmesi( tarihi ortadan kaldırmak gibi) ve kafalarının anlamsız soyut bilgiler ve
boş bilgi ile doldurulması yoluyla yapıldığına vurgu yapar. Bu noktada İrfan
Erdoğan(2005)’ın soyut bilgi vurgusunu hatırlarsak farkında olmadan ahlak eğitimi
konusunda ölçülemez bir çabanın içinde olduğumuz söylenebilir.
Araştırmamızda
diğer
eleştiri
konuları
insan
doğası
tanımı,
amaç,
yöntem(ödüllendirme, sertifika verme, kendi kendini kontrol, grup yarışması, değerlerin
sürekli anlatılması ve gerektiğinde zor kullanma gibi yöntemler), siyasi sistemle ilişki ve
destekleyen gruplardır.
Türkiye’de ortaöğretimde rehberlik derslerinde öğrencilere toplumun yapısına uyan
bazı değerlerin öğretilmeye çalışıldığı bunun için de hikaye anlatma ve üzerinde tartışma
yönteminin kullanıldığı bilinmektedir. Araştırmamızda ortaya çıkan yapılan çalışmalar
konusunda araştırma yapılmadığı için yapılan etkinliklerin sonuçlarının ne olduğunun
bilinmediği tespiti Türkiye için de yapılabilir. Burada insan doğası tanımının
araştırmamızda olduğu gibi olumsuz içerikte olduğu da söylenebilir. Çünkü çocuklar,
42
kendi ahlaki yapılarını kuracak kadar yeterli görülmemekte ve onlara onlar için seçilmiş
birtakım değerler ‘aktarılmakta’dır. Ödüllendirme, sertifika verme ve grup yarışması
yöntemleri devlet okullarından çok özel okullarda uygulanmaktadır. Dış ödüllerin iç
ödüllerden daha zayıf olduğu bulgusu ile bu yöntemlerin eleştirildiğini görmüştük. Devlet
okullarında daha çok değerlerin sürekli anlatılması ve gerektiğinde zor kullanma
yönteminin uygulandığı görülüyor. Sürekli anlatma ve zor kullanmanın dış disiplin araçları
olarak uzun süre işe yaramadığı ortaya konmuştur. Öğrencinin kendi değerlerini
oluşturmasına fırsat vermeyen ve dışarıdan anlatma ve zorlama ile öğrenciye
benimsetmeden aktarılan değerlerin çocuklarda geçici etki yaptığı bir çok araştırma ile
ortaya konmuştur. Siyasi sistemle ilişkisi ve destekleyen gruplar açısından Türkiye’nin
Amerikan toplumu gibi muhafazakar bir toplum olduğu gerçeğinden yola çıkarak
araştırmamızda ortaya çıkan eleştirinin aynısını ülkemiz içinde geçerli olduğu söylenebilir.
Yani toplumda baskın değerlerin toplumun geneline bir devlet politikası olarak
taşınmasının ideolojik tek tipleştirme eleştirisi yapılabilir. Araştırmada görüldüğü gibi
buna karşı toplumun tüm kesimlerini kapsayacak, marjinal kesimler de dahil daha evrensel
ve daha somut değerlerin öğretilmesi gerektiğinden söz edilebilir.
Türkiye’de rehberlik eğitiminin sonuçları ile ilgili yapılan araştırmalarda maalesef
olumsuz bir tablo ortay çıkmaktadır. Türkiye’de okullardaki rehberlik çalışmaları üzerine
yapılan araştırmalar sonucunda yapılan etkinliklerin amacına ulaşmadığı, öğrencilere
rehberlik derslerinde uygulanan test sonuçlarının değerlendirilmediği, öğretmenlerin
sınıflarda etkinlikleri uygulama konusunda yetersiz kaldığı, rehberlik dersine ayrılan
sürenin yetersiz olduğu, öğretmenler ile rehberlik servisi öğretmeni arasında yeterli
işbirliğinin olmadığı, rehberlik öğretmeni sayısının az olduğu, etkinliklerin sonuçlarının
ölçülmediği, rehberlik öğretmenlerinin bazılarının bölüm dışından olduğu, rehberlik
konusunda sürekli eğitim yapılmadığı, gerekli ortamın ve araç-gereçlerin sağlanmadığı,
öğretmenlerin rehberlik konularında yeterince bilgilerinin olmadığı ortaya çıkmıştır .Bu
araştırmalar, var olan değerler ve yöntemlerin eksikliklerini ortaya koyuyor. Ancak
araştırmanın ortaya koyduğu eleştiri bu eksikliklerin giderilmesi değil daha önce anlatıldığı
gibi karakter eğitimi anlayışının köklü değişime uğratılması gerektiği eleştirisidir.
Son olarak gelecekte değerlerin durumuyla ilgili bir projeksiyon yapacak olursak
küreselleşmeyle birlikte geleneksel değerlerin sorgulandığı bir döneme girdiğimizi
söylemek yanlış olmaz. Geleneksel değerler evrensel değerlerle uyumlu olacak şekilde
43
yeniden yorumlanmazsa evrensel değerlere yenik düşmesinden korkulabilir. Bu gün bu
tartışmaların tam ortasında bulunuyoruz. Geleneksel değerlerin evrensel değerlere karşı
korunması tartışılmıştır. Değişimin kaçınılmaz olduğu varsayılırsa korumacılıktan daha
çok çağa uygun evrensel değerlere göre yeniden yorumlamacı bir bakış açısının geleneksel
değerlerin devam ettirilmesinde daha uygun bir yöntem olacağı ileri sürülebilir. Eğitimde
Değerler adlı kitapta Lorraine Ling(2005), sosyolog Giddens’a atıfta bulunarak şu yorumu
yapmıştır: O zaman, değerler eğitimine eski yaklaşımların bu zaman diliminde ve gelecek
yüzyılda işe yaramayacağı açıktır. Ling(2005), yapılması gereken şey için ise yerel ve
evrensel değerlerin diyalektik ilişkisi, değerler eğitimi alanı için bir çerçeve
oluşturmaktadır. Eğitimciler için gerekli olan şey…..yapılandırılmış, tutarlı, bu zaman
dilimine uygun bir değerler eğitimi programı hazırlamaktır. Eğitimciler olarak biz, eski
yaklaşımlara dayanamayız, ne de kafamızı kuma gömüp yeni bir zaman dilimini yaşamıyor
gibi yapabiliriz.
Önerilere gelince aslında araştırma metninin içinde eleştirilerden sonra verilen
alternatifler, araştırmanın önerilerini oluşturmaktadır. Onları burada özetlersek;
1. Rehberlik programlarında kullanılan değerler, somut yani ölçülebilir ve
yeterince evrensel hale getirilmelidir.
2. Kullanılan yöntemler işe yarayıp yaramadığı araştırılmalıdır.
3. İnsan doğası tanımı yeniden gözden geçirilmeli ve çocuklara karakter
eğitiminde merkezi rol verilmeli.Yani kendi değerleri inşa etmelerine olanak
sağlanmalıdır.
4. Amaç, çocukların belli değer bilgilerini ezberlemesi değil o değerlere sahip
olması olmalıdır. Bunun için değerler öğretilirken araçlar amaç haline
getirilmemelidir.
5. Ödüllendirme, sertifika verme ve grup yarışması gibi yöntemlerin dış ödüller ve
etkisi kısa süren ve yan etkisi olan yöntemler olduğu göz önünde
bulundurularak dikkatle uygulanması sağlanmalıdır. Burada da araç olan
yöntem amacın önüne geçirilmemelidir.
6. Programların uzun süreli etkileri ile ilgili araştırmalar yapılmalıdır.
7. Değerlerin sürekli anlatılması ve gerektiğinde zor kullanma konusunda da her
ne kadar ezber yapmada sürekli tekrar işe yarasa da karakterin oluşmasında
çocuğun zihinsel inşasının sürekli tekrardan daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
44
Zor kullanma ise istediğimiz sonucun tam tersi etki yapma olasılığı yüksek
olduğundan zor kullanmadan çocuğun isteklendirilmesi hatta alternatifler
sunarak kendisinin içten kabulüyle benimsemesi sağlanmalıdır.
8. Siyasi sistemle ilişki ve destekleyen gruplar için de daha kucaklayıcı evrensel
değerlerin seçilmesi diğer bir deyişle yerelden evrensele uzanan değerlerin
ortaya çıkarılıp işlenmesi ve Mevlana’nın pergel metaforunu da kullanarak
ayağının biri Türk kültüründe olan diğeri evrensele uzanan değerler sistemi
çalışması yapılmalıdır. Öyle ki değerlerin çok dar, çok muhafazakar, toplumun
marjinal kesimlerini de kucaklamayan sığlıkta olduğu eleştirilerinden
kurtarılmalıdır.
45
KAYNAKLAR
1. Babadoğan,
C.,
1992,
“
Hümanistik
Eğitim
ve
Öğretim
Anlayışı”,
http://www.education.ankara.edu.tr/ebfdergi/pdfler/1992-25-2/743-752.pdf.
2. Başaran, İ.E., Eğitime Giriş, Sevinç Matbaası, Ankara, 1989.
3. Demirel, Ö., Eğitimde Program Geliştirme, PegemA Yay., Ankara, 2006.
4. Dune, J.,1997,”A Critique of Research Evaluating Moral Education Intervention”,
Sample Research Project For ED 589,Spring.
5. Editors
at
Jist,
Young
Person’s
Character
Education
Handbook,
Jist
Publishing,Inc.,Indianapolis, 2006.
6. Emler, N.,1996, How can We Decide Whether Moral Education Works ?, Journal
of Moral Education, 117-127.
7. Erdoğan, İ. , Türk Eğitim Sistemi, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2005.
8. Geren, P.R., 2001,” A Critique of Character Counts! As a Curriculum Model for
Explicit
Moral
Instruction
in
Public
Schools”
,
http://www2.gsu.edu
⁄~wwwsfd/2001/Geren.PDF
9. Gordon, T. , Çocukta Dış Disiplin Mi? İç Disiplin Mi?,Sistem Yayıncılık, İstanbul,
2003.
10. Gutierrez,R., 2005, A Moral Code For The Current Secular State Of Affairs,
Education, Vol.125 Issue 3, 353-372.
11. Güvenç
,M(2001).Okullardaki
Rehberlik
Faaliyetlerinin
Yürütülmesinde
Karşılaşılan Güçlükler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Niğde Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
12. Harman, G., 1999, “Moral Philosophy Meets Social Pschology: Virtue Ethics and
The Fundamental Attribution Error” , Proceedings of The Aristotelian Society,
Vol.99, 315-331.
13. Helwig, C., Turiel, E. And Nucci,L. , 1997,”Character Education After the
Bandwagon has Gone”,Symposium of Developmental perspectives and approaches
to character educaton at the meeting of the American Educational Research
Association,Chicago.
14. Humphery, M., Living The Hero’s Quest : Character Building Through Action
Research, Libraries Unlimited, Connecticut & London, 2005.
15. Hunter, J.D., 2000,”Leading Children Beyond Good and Evil”,First Things,36-42.
46
16. Hutcheon, P.D., Building Character and Culture, Chapter 5,Connecticut&London,
1999.
17. Joseph,
B.J
and
Lester,A.S.,1998-2007,”Articles:The
Character
Education
Dilemma”, http://mysite.verizon.net/lestershaperd/charedudilemma.html.
18. Jost, J.T, Kruglanski,A.W., Glaser,J., Sulloway,F.J., 2003, “Political Coservatism
as Motivated Social Cognition” , Psychological Bulletin , 339-375.
19. Kamii, C. ,Clark, F.B. and Dominick, A., 1994, “The Six National Goals”, Phi
Delta Kappan, 672-678.
20. Kalın, Ş(1999).Ankara İli İlköğretim Okullarında Görevli Rehber Öğretmenlerin
“İlköğretimde Rehberlik “ Konusundaki Görüşleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
21. Karasar, N., Bilimsel Araştırma Yöntemi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006.
22. Kızıl, D(2007). Ortaöğretim Kurumlarındaki Rehber Öğretmenlerin Ve Sınıf
Rehber Öğretmenlerinin Sınıf İçi Rehberlik Etkinlikleri İle İlgili Görüşleri,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
23. Kohn, A. , 1997, “ How Not To Teach Values: A critical look at character
education “ .Phi Delta Kappan, 429-439.
24. Kulaksızoğlu, A. , Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001.
25. Ling, L.vd., Values in Education, Routledge, London&New York, 2005.
26. Livo, N.J., Bringing Out Their Best /Values Education and Character Development
Through Traditional Tales, Libraries Unlimited, Connecticut, 2003.
27. Michael,D.,2003,” What is Wrong With Character Education” ,American Journal
of Education, 32-57.
28. Naqi, M. , Modern Philosophy of Education , Anmol Publications Pvt., Ltd., New
Delhi, 2005.
29. Narvaez, D. , Integrative Ethical Education, Chapter 26, Ed. M. Killen ve
J.Smetana, Handbook of Moral Development, New Jersey, 2006.
30. Nucci, P.L, Education In The Moral Domain, Cambridge University Prass,New
York, 2001.
31. Poyraz, C(2007).Orta Dereceli Okullarda Yürütülen Rehberlik Hizmetleri Üzerine
Bir Araştırma, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
47
32. Rossides, D.W. , 2004, Knee-Jerk Formalism: Reforming American Education, The
Journal of Higher Education, 667-703.
33. Smagorinsky, P. and Taxel, J. , The Discourse of Character Education, LEA, New
Jersey & London, 2005.
34. Stein, R. vd. , Connecting Character to Conduct, Association for Supervision and
Curriculum Development, Alexandria, 2000.
35. Şahin, İ., 2005, “Hümanizm ve Eğitim”
http://www.e-sosder.com/dergi/1105ISahin.doc
36. Teker, A(2007).İlköğretim I. Kademede Görev Yapan Sınıf Öğretmenlerinin
Rehberlik Görevleriyle İlgili Görüşleri Ve Uygulamaları, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
37. Vessels, G.G. , Introduction to Character Education, Chapter 1, Character and
Community Development, London,1998.
38. Whitley, J.G., (2005), Reversing the Perceived Moral Decline in American Schools
: A Critical Literature Review of America’s Attempt at Character Education,
Master’s Program, Curriculum and Instruction Secondary Social Studies, The
College of William and Mary, School of Educaation.
39. Williams, M.M. , 2000, Modals of Character Education: Perspectives and
Developmental Issues, Journal of Humanistic Counseling , Education &
Development, 32-40.
40. Yavuzer, H., Çocuk Eğitimi El Kitabı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2007.
41. Yero,J.L.
,2002,”
The
Many
Faces
of
Character
Education”,
http://www.teachersmind.com / CharEd.htm.
42. Yılmaz, R(2008).Ortaöğretim Okullarında Görev Yapan Öğretmenlerin Sınıf
Rehberlik Çalışmaları İle İlgili Uygulamalarının Araştırılması, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
43. Yu,T.,In the name of Morality: Character Education and Political Control.New
York:Peter Lang, 2004.
48

Benzer belgeler