2012 ramazan günlüğü kırgızistan
Transkript
2012 ramazan günlüğü kırgızistan
IHH HOLLANDA YARDIM GÖNÜLLÜSÜ 2012 RAMAZAN GÜNLÜĞÜ KIRGIZİSTAN MÜCAHİT BATMAN © Yazı, Şiir ve Fotoğrafların Her Hakkı Saklıdır. Amsterdam, 2012 İçindekiler Ramazan Görevi Kararı Dostlar Ülkesi Ata Yurduna Doğru Kırgızistan? Şark Yurdunda Garbi Pasaport Bereket Sofrasında Bir İftar Ney Öğrencilerim Ruhlarıyla Üflüyor Ramazanda Ne Yapacak İHH? Petekten Taşan Bir Damla; Şiir Babacığım Ben de Gelebilirmiyim? Kendin Pişir Kendin Ye Gibi Yeni Bir Uygulama Sormamak; Kötü Alışkanlık mı, Yoksa Öğrenmekten Korkmak mı? Önyargının İlacı; Konuşabilmek Sınır Tanımayan Biz Gönüllüler de Hem Şefaat Hem Seyahat Diler 1400 Sene Önce Söylenmiş Bir Sözü Gözlerimizle Görmek? Kırgızistandaki Ajandamız Nedir? İlk Adımın Heyecanı Ve Şaşkınlıklar Silsilesi Bulutların Hoşgeldiniz Selamı Manevi Boşluğun Kırgızca Acı Meyvesi; Selsayaklar Başkentte Bir İman Kompleksi Dağıtılacak Paketlerde Neler Var? Değerlendirme Toplantısını Gölgede Bırakan Masum Bakışlar İnsan Tahlilleri Çiçekler İçindeki Zariya Camiinde Müezzinlik Bu İbadethaneye Hızır (as) mı Uğradı ? Üniversite Öğrencilerinin İhsanı Hayriyyesi Özürlü Fukaraya “Göz-Kulak” Olmak Türk Lokantasında Kırgız Yemekleriyle İftar Cennet Ahalisiyle Tanışmak Fukaranın Mutluluğuyla Kendini Unutanlardan Olmak Güzel Bir Adet; En Yaşlışının Duasına “Aminlerle” Eşlik Koşuşturmakdan Yakıt Almayı Unutuyoruz Yol Üzerinde Bir Mozaik; Bidiyolovka Köyü Yurtdışı Görevi Hastalıklarının Eniyi Doğal İlacı: Soğan Bazı Edebi-tarihi Şahsiyyetler Üzerine Muhabbet Ortodoks Kilisesini Camii Zannedip Cumayı Kaçırmayın Sakın Hizmet Yürütmeye Çalışan Türk Menşeli Cemaatler Tanrı Dağları Diyorsanız Dikkat Edin ! HAMAЗ Ne Demek? Sağ Elinin Verdiğini Sol Eli Dahi Duymayan Zenginler Sende Onların Babası, Annesi, Ablası, Ağabeyi Olmak İstermisin Yetimhanenin Acil İhtiyaç Listesi Beldiye Başkanının Emaneti Var Size Keşke Sağlık Ekibimizde Olsaydı Geri Dönüş Yolunda Asitli Ayran İle İftar Mini Kırgızca-Türkçe Sözlük Amsterdamlı Bebeğin Akikası Bişkekli Yavrulara Karpuz Çatlatan Buzdan Dahi Soğuk Kaynakta Abdest Vakit Ayrılığa Doğru Akıyor Kelebekleşen Dualar Reyyan Kapısına Doğru Uçuşuyorlar 3 3 3 4 4 4 5 6 8 8 8 8 9 9 10 10 11 11 12 12 13 13 14 14 14 15 15 15 16 16 17 17 17 18 18 20 20 20 21 21 22 22 23 23 24 24 25 25 26 Giriş 2006 (IGMG) Bangladeş ile başlayan yardım gönüllüsü hizmetim, Yemen (IGMG-2007), Malawi (IGMG-2008), Kenya (IHHHollanda-2009), Uganda (IGMG-2010), Etiyopya (IHHHollanda-2011)dan sonra bu yıl da Kırgızistan ile taçlanmış oldu. Önceki çalışmalarımda olduğu gibi bu çalışmamda da gidip gördüğüm yerleri, beraber çalıştığımız kişi ve kurumları, yaptığımız hayır çalışmalarını, dağıtım programlarını ayrıntısıyla yazmaya ve fotoğraflamaya gayret ettim. Görevimizin hayır hizmeti olması sebebiyle çok hassas olduğunu takdir etmek gerekir. Gönülden verilen yardımların yerine ulaşıncaya kadar hangi aşamalardan geçtiğini, vakıfların ve gönllülerin hangi zorluklarla ihtiyaç sahiplerine ulaşdığını hayırseverlerin bilmesi en temel hakkıdır. Kanaatimizde odur ki hayırseverler bizzat bu süreci takib etmeli ve akıllarına takılan soruları rahat bir şekilde direkt sorabilmelidir. Bu günlükler, hayır sahiplerini bilgilendirdiği kadar, hayra vesile olmak isteyip de güven problemleri yaşayanlar için bir kanaat belirleyici şehadetname olacaktır. Kendilerine yardımların ulaştığı kişi, kurum ve toplumlar bu tecrübelerden istifade ile gelecekte daha barış ve sevgi dolu bir iletişim kurma fırsatı bulacaklardır inancındayım. Onlarca yardım kurumu binlerce gönüllüsünü dünyanın muhtelif yerlerine çalışmalarını bizzat yerinde sürdürebilmek için göndermektedirler. Bu hizmetler ile müslümanlar izi yüzyıllar boyu silinmeyecek; sevgi, merhamet ve imandan beslenen tarihi ve sosyal bir hareket gerçekleştirmekte, tam bir tarih yapmaktadırlar. Yapılan bu tarihi de bizzat sürecin içinde bulunan bu aciz kardeşimiz yazmaya vesile olmaktadır. Ümid ve dua ederim ki sonraki nesiller bu tohumları yeşertirler. Kullanılan 1 adet grafiğin ve 41 adet fotoğrafların sahipleri, yapılan alıntılar, altında emeklerine saygı gereği bildirilmiştir. Kapak resmini çeken yol arkadaşım değerli Nuh Ünaldır. Tüm dizayn ve fotoğraf düzeltmeleri tarafımdan yapılmıştır. Bu çalışma, ayrıca her hakkı mahfuz olup izin alındığı takdirde hertürlü yazılı, görsel, digital, süreli ya da süresiz yayınlarda istifade edilip kaynak gösterilebilir. Aksi takdirde maddi ve manevi sorumluluk doğurur. Yazılarımda yapmış olduğum değerlendirmeler, yorumlar ve doğacak muhtemel sorumluluklar tamamiyle şahsıma ait olup beni gönüllü olarak seçen kurum ya da kurumlarla ilişkilendirilmesi doğru olmayacaktır. Gönüllü hizmetim süresince bana sabırları ve dualarıyla destek olan; organizatörlere, yol arkadaşlarıma, dostlarıma ve özellikle eşime ve çocuklarıma teker teker şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim. Mücahit Batman 08 Eylül 2012 Amsterdam R AMAZAN GÖREVİ KARARI Haziran ayının ortalarıydı, telefonum özellikle bugünlerde özlediğimiz serin bir Amsterdam ikliminde çalarken ekranında IHH sekreteri Murat Kurt'un ismini gördüm. Herzamanki şakacı selamından sonra bu yıl ramazan ayında dünyanın mağdur bölgelerinde yardım paketi dağıtımı yapıp yapmak istemedeğimi sordu. En son Etiyopya'ya Selami Yüksel ile birlikte gidip yetimlerle bir ramazan mevsiminde buluşmuştum. Uzun zamandır haldaşlarımdan uzak kalmıştım. Daha fazla özlemenin hem onlara yardım ve vefa, hem de kendim için hizmet ve ibretten mahrumiyet adına bir haksızlık olacağını düşündüm. Tekrar bir manevi haz duyabileceğim, ruhumun pilini doldurabileceğim bir teklif gelmişti Murat ağabeyden. Birikmiş iznimin bir kısmını feda olsun yetimlere diyerek kullanmaya karar verdim. İş yerimin merkez bürosundan gerekli müsaadeleri almak için hemen başvuruda bulundum. DOSTLAR ÜLKESİ ATA YURDUNA DOĞRU.. Henüz hangi ülkeye gideceğim belli değildi. Temmuzun ilk haftası beklediğim haber IHH başkanı Hüseyin Gündüz ağabeyden geldi: Kırgızistan. Görevlendirildiğim ülkeyi duyunca aklıma hemen Mersin İmam hatip yıllarım geldi. Zira 1991 yılında dönemin SSCB'si dağılınca yeni kurulan Türki Cumhurıyetleriyle yapılan resmi anlaşmalar gereği Türkiye'ye akın akın öğrenci, devlet bursuyla okumaya geliyordu. Ben de o yıllar lise 2.ci sınıf öğrencisiydim. Evimiz okulun bir sokak ötesindeki Hz.Ebubekir camii lojmanı olmasına rağmen yatılıda kalmanın buruk acısı içimi acıtsa da, gelen yaklaşık 20 kişilik Kırgız öğrenciye türkçe öğretmenliği, yatakhane ağabeyliği yapmak ve müdür derse giremediği zamanlarda derse girerek, onlara İlmihal dersi vermek bana hem huzur hem de yeni dostların verdiği bir neşe kaynağı oluyordu. İki yıl onlarla beraber olmuştuk. Geride tatlı bir hatıra, hoş bir sada kalmıştı. Sonra herkes farklı farklı yerlere farklı programlar için dağıtıldılar. Kimileri de geri dönmüştü. Bazı arkadaşların isimlerini halen hatılıyorum: Iskender, Melisbek, Aslanbek, Begali vs. Belki terar karşılaşma imkanı bile olabilir. KIRGIZISTAN ? Eski bilgilerimi hem tazeleme hemde güncelleme adına Kırgızistan'la ilgili küçük bir araştırma yaptım: Bağımsız türk devletlerinden biri. Komşuları; Kuzeyde zengin kardeş Kazakistan, batıda problem yaşadığı Özbekistan, güneyde Tacikistan ve doğuda dünya liderliğine oynayan Çin. Denize sınırı yok. Ama en büyük Foto1: wikipedia gölü Issık. Kırgızistan kelimesi, Kırklar ülkesi yada kırda gezenler ülkesi diye anlamlandırabiliyor. Uygur devletini tarihten silen ve Karahanlılar döneminde müslüman olan bir kavim. 1881 yılında Rus egemenliğine ilk giren türk topluluk. 1919 da da SSCB ye dahil olmuşlar. Ruslar bunlara Kara-Kırgız lakabını verirler çünkü Kazaklara'da Kırgız tabirini kullandıkları için onlardan ayırdetmek maksadı güderler. 1991'de SSCB yıkılınca bağımsızlığına kavuşur. Uzun zaman iç karışıklıklar yaşadı. Şimdi biraz daha sukunet sağlanmışa benziyor. Ülke %65 ini kaplayan dünyanın en yükseklerinden Tanrı dağları ile kaplı. Ülke nüfusu 5.200.000. Km başına 29 kişi düşüyor. Nufusun %64 kırgızlardan diğer kısmı da Uygur, Ukrayna, Özbek, Rus, Çinli müslümanlar ve Tatarlar'dan olusuyor. 1928'e kadar İslam alfabesini, 1948'e kadar latin alfabesini ve şuana kadar da kril alfabesini kullandilar. Resmi dilleri Kırgızca ve Rusca. Gsmh kişi başına 2005 rakamlarına göre 2, 248 $. Para birimi SOM. Bir Euro 58 Som ediyor. Ortaasyanın zenginler arasına sıkıkşmış en fakir ve köşede kalmış ülkesi. Sadece stratejik konumu sebebiyle biraz ilgiye mazhar oluyor. Olan da çimenlere oluyor herzamanki gibi. “ŞARK” YURDUNA “GARBΔ PASAPORT Türk pasaportuna vize uygulanmadığı için bir izin günümümde elçilikten randevu alarak 2 hafta önce Rotterdam başkonsolosluğuna gitmiştim. Varınca öğrrendim ki “çip sisteminde bir problem olduğu ve izin sezonuna denk geldiği için” en iyi ihtimalle teslim 4 hafta sonra yapılabilecek, bu durumda yola pasaportsuz çıkmam gerekecekti. İlhami ağabeyle irtibata geçip gümrükte NL pasaportuna vize imkanı olup olmadığını sorduğumda “evet” cevabını alınca, Bir sükür çekip vize işimi girişe havale ediyorum. Ön hazırlıkları mail ve telefon görüşmeleriyle tamamladıktan sonra, merkezden öğrendiğim yol arkadaşım Avusturya IHH temsilcisi Nuh Ünal ile de bir görüşme yapıp hazırlıklarla ilgili fikir alışverişinde bulunuyoruz. İstanbul Atatürk havaalanında da buluşacağız İnşaAllah. BEREKET SOFRASINDA BİR İFTAR Ben kendimi hazırlarken çalışmalara tabii bu arada ramazan hizmetleri adına takib edilmesi gereken başka çalışmalar da var. Bu yıl ramazan hizmetlerinin tanıtımı için bir iftar programı organize edilmişti 20 Temmuz Amsterdam Koning salonunda. Öylesine bir mahşeri kalabalık iştirak etti ki salon almadı. Mescidin büyük bir bölümüne dahi masa sandalye kondu. Foto2: Ahmet Cin Giriş koridorunun bir köşesi dahi ekstra masa için ihtiyaç sebebiyle masa sandalye yerleştirildi. Beklenen 600 gibi bir katılım iken 800 civarında katılım gerçekleşti. Her milletden, hemen hemen her cemaatden, her yaş gurubundan insan iştirak etmişti. NEY ÖĞRENCİLERİM RUHULARIYLA ÜFLÜYORLAR Benim ney dersi öğrencileri ile birlikte toplam 8 kişi sahne aldığımız program, gurubumuz için ses düzeneği eksikliği haricinde mükemmeldi. Öğrencilerim hem böyle bir muhteşem iftara destek vermiş olmaktan hem de neylerini bedenleriyle değil de ruhlarıyla üfleme fırsatı bulmuş olmaktan duyduğu Foto 3: Ahmet Cin memnuniyeti içtenlikle ifade ettiler. Akşam ezanını okumak da yine şu acize nasib oldu. Segah akşam ezanından sonra oruçlarımızı açtık. RAMAZANDA NE YAPACAK IHH ? Programda tüm ramazan hizmeti için görevlendirilen isimler ülkeler ve yardım miktarları anlatıldı. Hollanda IHH 2012 Ramazan ayında 12 Ülke ve Bölgede Gıda Yardımı Dağıtacak. Toplam gıda paketi:6983. Toplam Kg. : 152.000, Tahmini istifade edecek olanlar 37,600 kisi. Çalışma ile ilgili anlatılanları da kısaca bilgi olarak şöyle aktarmak gerek: Şekil 1: Murat Kurt Seller ülkesi Bangladeş; 02-10 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak. Yetimlerimiz ziyaret edilecek, 2011 yılında 55 adet su kuyusu açıldı, 2012 yılında şu ana kadar 21 adet su kuyusunun açılışı yapıldı. Bu ramazan ayında 42 adet su kuysunun açılışı yapılacaktır. Gıda Paketi : 1280 adet / 16.000 kg ve istifade edecek olanlar : 7680 kişi Yardım Görevlileri: Abdurrahman Katırcı, Ahmet Altınışık, Osman Uçak Yanık cesetler arasından kaçabilen Arakanlı Mülteciler : 02-10 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak.. Gıda Paketi : 720 adet / 9.000 kg ve istifade edecek olanlar : 4320 kişi Yardım Görevlileri: Abdurrahman Katırcı, Ahmet Altınışık, Osman Uçak Susuzluğun ve açlığın kavurduğu ülke Somali; 25.07.– 01.08.2012 arası görev yapılacak. Yetimlerimiz ziyaret edilecek. 2011 yılında 31 adet su kuyusunun açılışı yapıldı. Bu ramazan ayınsa 8 adet su kuyusunun açılışı yapılacaktır. Gıda Paketi : 420 adet / 10.500 kg ve istifade edecek olanlar : 2520 kişi Yardım Görevlileri: Selami Yüksel, Burak Emeni Kuraklığın tavan yaptığı ülke Kenya; 25.07.– 01.08.2012 tarihleri arası görev yapılacak. Gıda Paketi : 670 adet / 21.440 kg ve istifade edecek olanlar : 4020 kişi Yardım Görevlileri: Selami Yüksel, Burak Emeni Mazlum garipler diyarı Pakistan; 10-14 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak. 2011 yılında 61 adet su kuyusunun açılışı yapıldı. Bu ramazan ayında 16 adet su kuyusunun açılışı yapılacaktır. Gıda Paketi : 402 adet / 13.266 kg ve istifade edecek olanlar : 2410 kişi Yardım Görevlileri: Murat Öktener, Zehra Betül Öktener Sözlerin tarifte felç olduğu ülke Filistin; 1-5 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak. Gıda Paketi : 250 adet / 6.250 kg ve istifade edecek olanlar : 1500 kişi Yardım Görevlileri: Partner Kuruluş (Wefaq) Orta afrikanın kimsesizi Uganda; 08-12 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak. Yetimlerimiz ziyaret edilecek 17 bin adet ananas, mango ve papaya meyvesi fidanları dikilecek.. Gıda Paketi : 300 adet / 10.500 kg ve istifade edecek olanlar : 1800 kişi, Yardım Görevlileri : Hüseyin Gündüz, Mikayil Cerit 1400 yıldır vefalı dost Etiyopya; 04-10 Ağustos 2012 tarihleri arası görev yapılacak. Yetimhanemiz ziyaret edilecek 2000 öğrenci kapasiteli yaptırdığımız okulumuz ziyaret edilecek.. Gıda Paketi : 400 adet / 12.400 kg ve istifade edecek olanlar : 2400 kişi, Yardım Görevlileri : Ahmet Damburacı, Abdurrahman Kindam Yürekleri boylarından büyük insanların ülkesi Filipinler; 26-31.08.2012 arası görev tarihi. Gıda Paketi : 1212 adet / 10.000 kg ve istifade edecek olanlar : 7270 kişi Yardım Görevlisi : Murat Kurt Türkiye (Kabillerden kaçan Habiller, Suriyeli Mülteciler); 02-04.08 2012 arası görev tarihi. Gıda Paketi : 420 adet / 13.230 kg ve istifade edecek olanlar : 2520 kişi Yardım Görevlileri : Osman Paköz, Selami Yüksel Unutulmak istemeyen, ümmetin siyah incisi, Nijer; 5-10.08.2012 arası görev yapılacak. Yetimhanemiz ziyaret edilecek, 20 adet su kuyusunun açılışı yapılacak. Komşu ülke Çad`da ayrica 5 adet su kuyusunun açılışı yapılacaktır. Gıda Paketi : 412 adet / 20.600 kg ve istifade edecek olanlar : 2470 kişi Yardım Görevlileri : Ortak proje yürüten Belçika IHH Görevlileridir. PETEKTEN TAŞAN BİR DAMLA; ŞİİR Eski dostlarla hatıralarım gözümün önünde canlandıkça ve eski görevlerden kalan sahneler ile birleştikce gönül kasesinden taşıp dışarı şiir tadında damlayan satırları paylaşmadan edemeyeceğim: Yetim Yoktu kimse o ağlarken Ana-baba, DOST namına Kardeşine el açarken Çekinirdi `KUL` namına Foto 4: Ahmet Cin Paylaşan kişi acıyı Geçer süratle köprüyü Beli bükülmüş keçiyi Vermeyesin `KOÇ` namına Yokluk bazen ısırgandır Yakarken deva sunandır Varlık ehli bil `vermendir` Yarana `MERHEM` namına Tellal tutma ver sağ ile Kakma başa bed söz ile Serçe kırık kanat ile Nasıl uçar `KUŞ` namına Bir dil ki konuşur bilmez Her duyan kulak işitmez Bir göz ki bakar da görmez Ağlayamaz `DERT` namına Nurlu yüzler toplanmışlar Sofrasında yer açmışlar Sende gel ey kardeş demişler `HAYIRSEVERLER` namına Foto 5: Ahmet Cin Görmediğin kardeşlerin Uzaklardan duyup sesin Ramazanda lokmasından Bolup verdi `HAK` namına 'KUL'ların 'DERT' lilerine, Her hayrın 'HAK' sahibine Vermeye uzanmış 'EL'e Eyle dua `AF` namina. (M.B. Esserheem, 2012) 26 Temmuz Perşembe Dediler Ata yurdundan Çığlık gelir bir çadırdan Tek beden Ümmet aşkından Koşup geldim `EL` namına “BABACIĞIM BENDE GELEYİM Mİ ?! ” Vakit hem seher hem sefer vakti. Sabah ayrı bir heyecanla kalkıp eşyalarımı bir el çantasına yerleştirdim. Bavuluma da bir gün önce merkez bürodan aldığım balonlar, poşetler ve broşürleri de koydum. Bir de her çalışmada adet edindiğim üzere fakir ailelerin bebekleri için topladığım yeni elbiseleri. 3,5 yaşındaki oğlum Salih, pasaport ve ilgili çalışma dosyasını hazırlarken yanıma yaklaştı. Kulağıma eğilerek; “ Babacığım, bende seninle gelebilirmiyim?” diye sordu. Bende ona; “Oğlum, senin biletin yok, amcalar seni uçağa almazlar” deyince yaşından beklemediğim cevabının verdigi tebessüm uçağa binene kadar yüzümden gitmedi; `Babacığım bir denesek, belki olur!` Bu arada herzaman bir hanımkıza yakışır duygusallığıyla, 7 yaşındaki kızım Süheyla yanıma sokularak biraz kızarmış gözlerle; “Babacığım seni cok özleyeceğim” dedi. Bende her ikisine küçük birer takvim çizdim bir A4 kağıdının üzerine. Her sabah kalktıklarında bir kareyi işaretleyeceklerdi.. 4.cü sabah işaretledikleri karede onlara bir şeker getirecektim. Tabii bol bol da fukaranın duasını. KENDİN PİŞİR KENDİN YE GİBİ YENİ BİR UYGULAMA Artık aile bireyleriyle vedalaştıktan sonra trenle Schiphol'a saat 10;00 gibi yola koyuluyorum. Havaalanına ulaştığımda izin yoğunlugu hemen dikkat çekiyor. Uzun bavul teslim ve bilet sıraları, koşuşturmacalar, hüzünlü vedalaşmalar, tüm haırrlatmalara rağmen yükü fazla gelenlerin stresleri, tevafuken karşılaşan tanıdıkların izin muhabbetleri vs. Benim işlemlerim tamamlandıktan sonra pasaport kontrolunden geçmek üzere sıraya giriyorum. Yeni bir uygulama başlatılmış, yolcu makinaya pasaportunu taratıyor sonra kapı kendiliğinden açılıyor ve uçağa yöneliyorsun. Bende havaalanında karşılaştığım AMC hastanesinin dingörevlisi Adem Köse ile uzun kuyruktan sıyrılıp makinada kolayca işlemlerimizi tamamlayor ve çabucak giriş yapıyoruz. Bizden sonra da makinanın önü kalabalıklaşıyor. SORMAMAK; KÖTÜ ALIŞKANLIK MI , YOKSA ÖĞRENMEKTEN KORKMAK MI ? D3 kapısından saat 12:00 da kalkacak THY Istanbul uçağına binmek için ilerliyoruz. Kapıda yıllar önce başlatılan devasa boyuttaki tarayıcı aleti kontrol için halen kullanılıyor. Yaydığı zararlı ışınlar ve özel hayata müdahale sebebiyle yapılan itirazlara anlaşılan daha fazla direnemeyen inisiyatif sahipleri makinadan geçişi bu sefer mecburi olmaktan çıkarmışlar. Girmek istemeyenler hemen yanındaki klasik tarayici kapısından geçiyorlar. Ancak insanlar alışmışlar anlaşılan ki herkes otomatik olarak zararlı makinaya yöneliyorlar. Tek rızasıyla geçmek isteyen yetişkin Foto 6: forum.allesamerica.com Adem Köse oluyor. Böylelikle bir hakkımızı daha öğreniyorum. ÖNYARGININ İLACI; KONUŞABİLMEK.. Istanbul'da uçaktan inip hareketli koridorlarla havaalanına geçerken, memleket havası her nekadar dayanılmaz derecede sıcak olsa da içimi huzurla dolduruyor. Birtaraftan koridorda ilerlerken, diger taraftan hasretle dışarıdaki manzarayı seyrediyorum anlımdan boncuk boncuk terler damlarken. Transit geçiş bölgesine varmadan önce namazımı kılayım diye mescide girdiğimde, muhtemelen arap ülkelerinden yahut avrupadan gelen arap kökenli umreci kardeşlerin burayı tıklım tıklım doldurduğunu görüyorum. Kimi ihrama giriyor, kimi vakit namazını ifa ediyor kimi de yorgunluktan uzanmış kaylule yapıyor. Ancak bizdeki mescid adabı ile o kardeşlerinkinin farklı olması bazen yanlış algılamaları ve tavırları doğurabiliyor. Keşke birbirimizi daha iyi anlayabilecek aktif bir ortak lisanımız olsaydı. SINIR TANIMAYAN BİZ GÖNÜLLÜLER DE HEM ŞEFAAT HEM SEYAHAT DİLER!! G-8 kapısında Bişkek uçağını beklerken gözlerim yol arkadaşım Nuh Unal'ı arıyor ama bulamıyorum. Bu arada yanıma aldığım gazetelere göz gezdiriyorum. Zaman bereketli, gazeteler ve köşe yazıları bitiyor ama vakit bire 700 veriyor adeta. Yanımda getirdiğim Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinden seçmelere gözüm kayıyor. Biz de sanırım Evliya Çelebi'nin modern versiyonuyuz. Ancak amaç onda Devletlü Padişah'ın Foto 7: apopulerdergi.com özel izni ve ihsanı ile sadece Devleti Ali Osmaniye'nin beldelerini gezmek, anlatmak ve tanıtmak iken bizde amaç; tüm dünyadaki zengin ve fakir mu'minleri buluşturmak, rahmete vesile olmak, dunyayı; sevgi, saygı, anlayış ve paylaşabilme bağları ile sarmak vedahi yardımda sınır tanımamaktır. Yani bir seyahatname yazmak gerekse idi, ismi; `Sınır tanımayan yardım gönüllüleri` olurdu. Şu da varki ben sadece bu seferde “yazabilen” biriyim. Yazılamayan, anlatılamayan, ancak yaşanan onca acı ve ibretlik olay var ki. Bu yazılarım petekden damlayan sadece bir damla. Evliya Çelebinin yolculuğunun başlangıcı diye anlatılan rüyasında; gördüğü Rasulullah (as)'a “Şefaat Ya Rasulallah” diyeceği yerde, yanlışlıkla “Seyahat Ya Rasulallah” deyince Peygamberimiz tebessüm ederek “Hem seyahat hem şefaat” buyurmuşlar. Biz Seyyahı Garibler de Mevla(CC)'nın ihsanıyla hem Şefaat hem Seyahat ister Ya Rasulallah!! 1400 SENE ÖNCE SÖYLENMİŞ BİR SÖZÜ GÖZLERİMİZLE GÖRMEK Acaba Kırgızistan yolcularının profili nedir diye etrafıma bakınırken, genel olarak; tüccar, öğrenci, işci, dağcılar, sivil kıyafetli amerikan askerleri ve biz iki garip yardım gönüllüsü olduğunu görüyorum. Bu arada sonunda kapı açılıyor ve otobüslerle uçağa doğru yola koyuluyoruz. Gözüm bir “simaya” takılıyor. Onun gözü de bana takılmış anlaşılan ki sanki biryerlerden tanışıyormuşuz gibi bakışıyoruz. İnince öğreniyorum ki, meğerse benim yol arkadaşım Nuh Unal kardeş imiş. Kuran ayetlerinin neden halen yaşayan mucize olduğunu daha iyi anlıyorum, zira Fetih suresinde Allah (cc): `O müminler ki, yüzlerinde secdenin eseri vardır` der. Foto 8: İlhami Demirci Peygamber (as) da bu ayeti tefsir edercesine bir hadisinde: `Mümin baktığı zaman ferasetle bakar.` buyurur. Şükretmeyelim de ne yapalım. Mucize arayanların kulakları çınlasın. Uçaklarda ayrı ayrı koltuklara düşsek de yol, yeni bir cografya, yeni insanlar, bol bol sevap imkanı ve ataların at koşturduğu eski topraklara seyahat düşüncesiyle meşgulken daha da kısalıveriyor. Hostesler aksam yemeği icin gorevlerini yaparken, ben de iftar vakti orucumuzu açarız düşüncesiyle bir balık alıyorum. Bir müddet sonra dışarıda artık karanlık iyice bastırınca orucumuzu dua ile açıyoruz. KIRGIZISTAN'DAKİ AJANDAMIZ NEDİR? Gözlerim yorulmaya başlayınca karanlıkta yardım programı ile ilgili bilgileri tekrar harmanlıyorum zihnimde: Ortak calışacağımız Kurum 2006 yılında kurulmuş Avrasya Genclik Vakfı, kurumun başkanı ve değerli rehberimiz İlahiyatcı ve Türkiye'deki Müslüman inisiyatif sahibi insanlar arasında isminin ağırlığı olan İlhami Demirci hocamız. Kendisi buraya Foto 9: Nuh Ünal Diyanet görevlisi olarak gelmiş ve buradaki yerel makamlarca hizmetleri çok takdir edildiği için görev süresi bitince burada kalması istenmiş. Kendisini buraya vakfeden İlhami ağabey Türkçe, Arapça, Kırgızca ve Rusca bilen, işinin ehli eşine nadir rastlanan insanlardan. Şuana kadar 2010 yılında onbin kişinin 2011 de de beş bin kişinin faydalandığı yardım paketi dağıtımı ve kurban kesimi gerçekleştirilmiş. Ayrıca aynı yıl 20 çiftin toplu nikahı ve 500 çocuğun toplu sünnet merasimi yapılmış. Devlet televizyonlarında da canlı yayınlanmış. Şunu da eklemekte fayda var; Mayıs 2012 de yaşanan sel felaketi ülkedeki ihtiyaç sahiplerinin sayısını artırmış. Projemizin toplam bütcesi 10050 Euro. Bu projeyle amaçlanan şey ihtiyaç sahiplerine gıda dağıtmak, bölgelerdeki insanların sorunlarını dinleyerek ileriye dönük faaliyetler planlamak ve refah düzeyi yüksek ailelerle muhtaçlar arasında köprü olabilmek, kardeşlik duygularını pekiştirmek. İlk gün projeyi beraber değerlendirip dağıtım takvimini netleştireceğiz. Dağıtımlar yapıldıktan sonra yetimhaneye uğrayıp gözlemleyecek ve eksikleri not alacağız. Resmi kurumları fırsat buldukça ziyaret edeceğiz ancak hafta sonuna denk geldiği için bu konuda pek emin değilim. Yanımda getirdiğim bebek elbiselerini de fırsat buldukca dağıtacağım. Bir de bir adet akika kurbanını bizzat kendim keseceğim. Bu düşüncelerle uykuya dalmışım... 27- 07-2012 Cuma İLK ADIMIN HEYECANI VE ŞAŞKINLIKLAR SİLSİLESİ Gözlerimi açtığımda pilot iniş ilanı yapıyordu. Karadeniz, Gürcistan, Azarbeycan, Hazardenizi, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden Kirgizistana ulaşmıştık. Başkent Bişkek'e iniş yaparken şehirde fazla ışık olmasa da karanlıkta yukarıdan seyretme imkanı buluyoruz. Çok nadiren yasadığım gürültüsüz bir inişten sonra uçağımız amerikan hava kuvvetlerine ait uçakların yanından geçerek gümrüğe yakın bir yerde duruyor. Hemen Nuh kardeşimle birlikte vize almak için ilgili birime gidiyoruz. Etrafta SSCB döneminde kalma kocaman şapkalı poliser ya da emniyet görevlileri dolanıyor. Kimi yolcular direkt pasaport kontrolüne giderken biz vize sırasında bekliyoruz. Önümdeki hollandalı bir yolcu. 40 yaşlarındaki vize memuru ile bir kaç kelime hollandaca konuşuyor. Meğerse Amsterdam'da bir müddet bulunmuş. Türk pasaportlarına olguğu gibi bize de (EU pasaportlarına) vize uygulanmadığını söyleyince seviniyoruz. Hemen pasaport kontrol sırasına giriyoruz. Ilk defa ata yurduna ayak basmanın verdiği heyecanla etrafı incelerken buranın, Türkiye'nin 70 li yıllarını yaşadığını farkediyorum. İletisim dili olarak Türkcenin yeterli olacağını dusunuyordum. Sonuçta Kırgızca Türkcenin bir başka lehcesi. Sıra bana geldiğinde kısa bir dil şoku yaşıyorum, zira kırgızca ve türkçe birbirine yeterli gelmiyor. Görevli İngilizce bilmiyor. Hollandaca bilmesini zaten beklemiyorum. Hoş biraz önce anlaştık ama herkes Amsterdam'da kalmış olamaz herhalde. Sonra benim Türkçe bildiğimi görevli farkedince türkçe konuşmaya başlıyor. Derin bir nefes alıyorum. Ayaküstü bir muhabbetimiz oluyor görevliyle ve anlıyorum ki görevliler ortak lisan ihtiyacını çoktan çözmüşler. Türkçeye de gayet güzel hakimler. Bizimde bu lehçeyi öğrenmemiz gerek vesselam. BULUTLARIN HOŞGELDİNİZ SELAMI Cıkış yapar gibi bir koridordan geçiyoruz ancak tekrar bavullarımızı almak için bagaj bölümüne ilerliyoruz. Eksiksiz esyalarımızı yanımıza aldıktan Foto 10: Mücahit Batman sonra artık çıkışa yöneliyoruz. Burada gece saat 03:30. Yani Hollanda ile arasında 4 saatlik fark var. Yani Amsterdam'da teravihi yeni bitirmiş olmaları gerek. İmsak için de dar bir zamanımız kaldı. Çıkış yaptığımız kapıda yoğunlukla birlikte, yolcu bekleyen pekçok kişi ellerinde şahıs yada kurum isimleri yazan kağıtlarla hareketleniyorlar. Bizi bekleyecek olan Avrasya Gençlik Vakfı Başkanı İlhami Demirci ile önceden hiç karşılaimadık, aynı Nuh Ünal kardeşimle olduğu gibi. Artık bizim pankart kaldırmamız, karton uzerine isim yazıp sallamamız çok gereksiz bir davranış haline geliyor. Zira her görevimde olduğu gibi bu sefer de yine Ilhami hocamı görünce sanki yıllardır tanışıyormusuz gibi selamlaşıp muhabbetle kucaklaşıyoruz. Ayaküstü kısa bir hal hatırdan sonra arabaya doğru hafif çiseleyen yağmur altında yöneliyoruz. Haftalardır toprağı kasıp kavuran sıcaklıklardan sonra bu ilk serinleten yağmur imiş. Vardır bir hikmeti diyoruz ve Bişkek'in yolunu tutuyoruz. MANEVİ BOŞLUĞUN KIRGIZCA ACI MEYVESİ; SELSAYAKLAR SSCB döneminden kalma geniş ve düz yollarda ilerleyerek, yol yorgunluğuna rağmen zamanın muhabbetten nasıl geçtiğini anlayamadan Bişkek'e ulaşıyoruz. Sahurluk birkaç parça yiyecek almak için bir marketin önünde duruyoruz. Dikkatimi 40 yaşlarında tartaklanan bir kadın çekiyor. Marketin çalışanlari bunu itekleyerek dışarı atıyorlar. Üstü başı permeperişan bir halde bizden de Kırgızca rusca karışık sallanarak birşeyler istiyor ancak anlayamıyoruz. Ilahmi ağabeye soruyoruz, “bunların ruscada Bomuş, Kırgızcada Selsayak diye adlandırıldığını, sokakta kalmış düşkün kimsesiz ya da aşırı alkol bağımlısı olduklarını öğreniyoruz. Hollanda'daki karşılığı tam olarak “dakloos” yani evsiz barksızlar. İlginç bir istatistiki bilgiyi aktarınca İlhami ağabey çok şaşırıyoruz; “her yıl sadece Bişkek”te bunlardan en az 100 kişi kış mevsiminde donarak ölüyorlar. Bu ölenlerin de çoğunluğu rus kökenli ancak rusyada bu oran çok korkunç boyutlarda. Bunun sebebi ise ailevi çöküntü ve manevi boşluk. Otel yerine daha emniyetli olduğu için ayarlanmış kiralık evimize çekiliyoruz. Kısacık sahurumuzu yapıp namaz kılıp eşyaları yerleştirdikten sonra 5 saatlik bir uykuya yatıyoruz. Zira çalışmalara zaman darlığı ve cuma namazı sebebiyle gecikmeden hızlıca başlamamız gerek. Foto 11: Nuh Ünal BAŞKENTTE BİR İMAN KOMPLEKSİ Sabah erkenden kalkıp hazırlığımızı yaptık. gerekli bütün eşyaları yanımıza aldığımızda Ilhami hocam dakik bir şekilde kapıda hazır bizi bekliyordu. Vakıf işlerine tahsis ettiği kendi arabasıyla, çalışmalarda çoğunlukla merkez olarak kullanılan İman Mescid Kompleksine doğru yol alıyoruz. Gün ışığıyla bu Bişkek'i ilk görüşümüz. Sokaklarda insandan çok sanki araba var gibi. İlhami ağabey hislerimize tercüman olurcasına burada gerçekten 5 milyon nüfusa mukabil 6 milyon araç olduğunu söylüyor. Tamircilikte iş var ozaman. Meydanlarda halen Leninin heykelleri ve yer yer komünizmin simgeleri duruyor. 90 lı yıllarda şehirde bile sadece bir camii varken şimdi artık neredeyse her köyde dahi birer camii var. Beraber çalıştığımız vakıf özellikle hayır sahiplerini camii yapımı için yönlendirmeye çalışıyor. Böylelikle kimlik bilinci ve öğrenimi için güzel bir zemin hazırlanmış oluyor. Adeta Cami ile yerleşim yerlerine bir mühür vuruluyor. Sokaklar dağınık, tamir ihtiyacı bariz görünen yollarda arabalar ya lüks ya da çok eski. Caddelerde en çok kadın nufusunun hareketli oldugunu görüyorum. Dikkatimi çeken bir diğer husus ülkenin yüzde 85 inin kendini müslüman diye tarif etmesine rağmen sokaktaki tesettür algısı tamamiyle farklı. Bu arada iman mescidine geliyoruz. Toplam 7 hektarlık arazisi var. Komplekste merkeze oturtulmuş Kırgızistan'ın genelinde görülen bir mimari tarzı ile inşa edilmiş üzerine baklava dilimli metal kubbe oturtulmuş, yanında yükselmiş şık minareli bir camii, altında da imam eğitim merkezi kurulmuş. Burası Kırgızistan'da resmi olarak tanınan tek yatılı imam eğitim merkezi. Talep de, eğitici kadrosu Foto 12: Nuh Ünal ve programı da gayet oturmuş başarılı bir çalışma. Sağ tarafında spor kompleksi, girişin sol tarafında inşaat halinde sağlık merkezi, arka tarafında lojmanlar, sağlık merkezinin arkasında da tuvalet ve banyolar inşa edilmiş. Tam bir şantiye alanını andıran kompleksin sağ tarafında ise bütün bu sayılanlardan daha büyük olan imam hatip lisesi inşa ediliyor. Arsasından camisine lojmanından İHL sine varıncaya kadar hepsinin ise ayrı bir mücadele hikayesi var. Yazılsa bir ibretlik vesikası olur sonraki nesillere ve yazılmalıdır da. Kendi tarihini yazmayanların torunları dedesinin tarihini düşmanlarından öğrenecektir. Hak hikayesi ile ilgili şunu da söylemekte fayda var; Haklılar hakkını Hak rızası için savundukça en ümitsiz anlarda yardım hiç beklenmedik bir yerden geliverir. DAĞITILACAK PAKETLERDE NE VAR? Foto 13: Mucahit Batman Nuh kardeşim ve İlhami hocamla ilk önce caminin altındaki salona dizilmiş olan yardım paketlerini teker teker kontrol ediyoruz. Henüz yerleştirilmesi gerekenleri bizler de yardım ederek yerleştiriyoruz. Gönüllülerimiz; Camii imamı Ankara İlahiyat mezunu Tınarbeg Abamuslimov hocam ve Kırgızistan'ın 5 dalda milli sporcusu Irısgeldi kardeşim değerli zamanlarını hayır için seferber ediyorlar. Dağıtılacak her paketin içerisinde yerleştirimiş ürünler: 5 kg Un, 2 lt Yağ, 2 kg Şeker, 2 kg Makarna, 0,5 kg Çay, 2 kg Fasulye, 1 kg Salça, 2 kg Prinç ve 1 kg Tuz var. Hepsi de iyi kaliteden seçilmiş. DEĞERLENDİRME TOPLANTISINI GÖLGEDE BIRAKAN MASUM BAKIŞLAR Yapılacak programı, gidilecek yerleri, bize lazım olan evrakları ve çalışma prensiplerini konuşup ilk dağıtım işlemini camii avlusunda başlatıyoruz. Gönüllülerimiz ilk gurup fukarayı kapı önünde sıraya diziyorlar. Herkes bir paket Foto 14: Irısgeldi alacak ve tutulan listedeki isminin karşılığını imzalayıp dağıtım için bizi bekliyorlar. Rehberlerle birlikte paketleri dağıtım mekanına getiriyoruz. Burada 30 paket teker teker tarafımızdan ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor. Gelenler genellikle diğer programlarda şahit olduğum gibi tamamına yakını kadınlar. Kimisi çocuklarıyla birlikte gelmiş. Bizi seyrerken ürkek ve çekingen bakışlarıyla annesinin eteğinden tutmuş etrafta olan biteni anlamaya çalışıyorlardı. Paketlerin içindeki anneleri sevindirirken onları anlık da olsa sevindirecek küçük tatlılarımız hazır bekliyordu. Ellerindeki balonlarla ağızlarındaki şekerler bakışlarını daha da mutlu hale getirmişti bile. Ya bebekler? Yanımda getirmiş olduğum hayırseverlerin verdiği bebek elbiselerinin bir kısmını da burada dağıtıyoruz. Bebekler gözleriyle ve oradaki diğerleri de dilleriyle dağıtım sonrası bize Dualarla karşılık veriyorlar. Amin deme gururunu ve huzurunu verdikleri için müteşekkiriz onlara. İNSAN TAHLİLLERİ Yadan sonraki durağımız hem Cuma namazımızı kılmak hemde yardım paketini dağıtmak için Novapovlofka mahallesi Zariya Camii oluyor. Çiçekler içinde inşa edilmiş şık ve temiz bir camii. İmamı Diyanet İşleri Başkanlığınca görevlendirilen Ali hoca. Bu yıl vazifesi tamamlanıyormuş. 4 yıllık tecrübesini ve insan tahlilleri üzerine bir muhabbetimiz oluyor:`Kırgızistan halkı çok misafirperver. Türkiye'den gelen insanlarımız pek iyi intibalar bırakmamış bu coğrafya insanında. İlk gelenler pek de samimi niyetlerle gelmemişler. Şimdi inşa edilen camiler, okullar, yetimhaneler, başarılı ve kalıcı ticari yatırımlar sayesinde yavaş yavaş düzelmeye başlıyor olumsuz intiba. Dini anlayış beklenmedik boyutlarda. Cuma namazına gelen insanların neredeyse %80 i oruç tutmuyor. Çok dindar görünümlü bir camii cemaatinin ailesinin evde yada dışarıda tercih edebileceği muhtemel kıyafeti, dini duygularıyla duygularının samimiyetiyle tam Foto 15: Nuh Ünal zıt istikamette. Komünizm din anlayışını öyle bir aşındırmış ki insanlar ben müslümanım tarifinin ötesinde bir kimlik anlayışına sahip değiller.Ancak ciddi düzelmeler yaşanıyor. Sabah erkenden camiiye gelirken dolmuşa bindiğimde diyor hocaefendi, çoğunlukla arabada erkek olarak ben ve şoför oluyor. Diğerleri çalışmaya gitmek zorunda olan kadınlar. Erkekler çalışmayı pek sevmiyorlar. ` ÇİÇEKLER İÇİNDEKİ ZARİYA CAMİİNDE MÜEZZİNLİK Cuma müezzinliğini ben üstleniyorum. Ilhami hocam kırgızca irticali vaaz veriyor. Ali hoca ise bakarak da olsa kırgızca hutbeyi gayet güzel okuyabiliyor. İnsanlar büyük bir ilgi ve alakayla anlatılanları dinliyorlar. Bilgiye susadıkları her hallerinden belli. Ancak bir sevinilmesi gereken şey daha var ki camiinin %90 ına yakını 25 yaş altı gençlerden ibaret olması. Umutlu olmak için çok gerekçe var. Namaz sonrasında camii avlusunda 30 paket ramazan yardımını fakirlere dağıtıyoruz. Sıraya giren ihtiyaç sahipleri listelerdeki isimlerini duyduktan sonra isimlerinin karşısını imzaliyorlar sonra da teker teker tebrik ve dualarla emaneti teslim ediyoruz ellerine. Mutluluklarını görmeye değer. Allah bilir kaç insana nasib olacak bir ramaz paketi. Her istifade eden hangi duygularla dualar edecek Foto 16: Nuh Ünal ve belki biri makbul olsa tüm maksat hasıl olmus olacak.. Yardım sonrası burada da çocuklar şekerler ve balonlarla sevindiriliyor. BU İBADETHANEYE HIZIR (AS) MI UĞRADI ? Aynı mahallede 4 camii inşa edilmiş. Bunlardan 3 tanesinde Diyanet görelisi var. Şimdi de Fatih Camii yolundayız. Burada 20 adet paket dağıtıyoruz. Küçük ve şirin bir camii ancak öyle bir manevi havası var ki sanki Bursa Ulu camii sanırsınız. Bir vakit Hızır as ugradığı hissi veriyor insana. Kim bilir göremediğimiz manevi ne tecrübeler yaşanmıştır bu tadı hak kazanmak için. Foto 17: İlhami Demirci Bu camiinin özel bir konumu daha var. Ilhami hocamın ilk gorev yeri ve burada yıllarca görev yapmış. Camii cematinin tüm samimi duygularının yıllar boyu cami duvarlarına santim santim işlemesine şahit olmuş. Buna vesile olmaktan da haklı bir gurur duyuyor. Camiinin bütün ihtiyaçlarını gören nur yüzlü bir amca ile tanışıyoruz. Camii ona bir Suffa olmuş. Evi gibi koruyup temizliyor. Gelenler yüzüne bakınca zaten hemen camiiye giresi geliyor insanların. Ellerini öpüp hayır dualarını da aldıktan sonra terimiz kurumadan tekrar bismillah diyoruz. ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN İHSANI HAYRİYYESİ Fukara sevindirmeye baska bir noktaya koiarcasına gidiyoruz. Sonraki durak Ihsanı Hayriyye Vakfı. Çoğunlukla bayan üniversite öğrencilerinin insiyatifiyle hizmetleri devam ediyor. Bir apartman dairesini vakıf merkezi yapmışlar. Ilhami hocamın talebelerinden pür Foto 18: Mücahit Batman tesettür bir hanımefendi başkanlığını yapıyor. Vakıf direkt Avrasya Gençlik Vakfına bağlı olmasa da bir gönül birliği var. Burada ihtiyaç sahiplerinin taha mütesettir oldugunu fark ediyorum. Bu vakfin başarılı hizmetlerinin ürünü olduğu intibaını veriyor bana. Apartmanın önünde sıralanmış ihtiyaç sahipleri diğer dağıtım noktalarında olduğu gibi listelere imzalarını atıyorlar ve kendilerine haklarını takdim ediyoruz. İman Mescid kompleksine tekrar geri dönüyoruz. Burada dağıtım için bekleyen ikinci guruba 30 adet dağıtımı da yaptıktan sonra bebek elbiselerinin bir diger kısmını daha ihtiyaç sahibi ailelerin yanlarında getirdiği çocuklarına dağıtıyorum. Bebekleri ve annelerinin yüzlerindeki mutluluk ifadelerini görmek gütün biriken yorgunluğunu üzerimizden atıveriyor. ÖZÜRLÜ FUKARAYA “GÖZ-KULAK” OLMAK Sıradaki sevinmesi gerekenler özürlü fukaralar. Bişkek merkezde yer alan körler ve sağırlar vakfının kurucusu bir hanımefendi. Topografya üzerine üniversite eğitiminden sonra çok başarılı bir meslek hayatı varken 28 yaşında aniden gözlerini kaybetmiş Gülcamal hanım. Allah ona gözlerinin yerine öyle bir nur vermiş ki kulaklarıyla hem görüyor hemde Foto 19: Nuh Ünal duyuyor. Konuşulan hiçbir küçük kelimeyi ve sesi dahi kaçırmadan zihninde şekillendirip anlamlandırabiliyor. Bu da ona büyük bir başarı sağlamış. Kendi inisiyatifiyle başlattığı bu vakıf kısa sürede resmi makamlarca desteklenmiş şimdi Biskek`te hatırı sayılır vakıflardan olmuş. Burada 40 fakire daha paket dağıtımı yapıyoruz. Yaşlısından çocucuğuna özürlü insanlarla hemhal olmak huzurun bir başka tadını veriyor bana. Bir uzva ihtiyaç duyan mağdur insanlarla kurulan dostluğun daha içten ve samimi olduğunu herzaman düşünmüşümdür. Zira onlar insani münasebetlerde önceliğin sadece samimiyet oldugunu çok iyi görebilenlerdir. Mükemmel manada tüm uzuvları olmasına rağmen ruh körleri ve vicdan sağırlarıyla yanyana durmaktanda çöplükten kaçar gibi kacmayi tercih ederim. TÜRK LOKANTASINDA KIRGIZ YEMEKLERİYLE İFTAR Şehrin merkezi sayılacak bir noktada Logvinenko sokağında Türk girişimcilerden bir arkadaşın kurduğu“Bayram Usta” lokantasında iftarımızı açmak üzere gidiyoruz. Orada tarihçi Bahaddin Gencal, İlhami ağabey, Nuh kardeşim ve ben iftarımızı yerel tatlarla açıyoruz. Lokantada görevliler yerli hanımlar, türkçeyi de güzelce öğrenmişler, her nekadar telaffuzları tebessüm ettirse de gurur verici bir manzara. Sofrada en çok ekmek ve karpuzun tadı hoşuma gitti. CENNET AHALİSİYLE TANIŞMAK Bu arada televizyonda vaaz vermekte olan ben yaşlarda yerel bir imam efendi dikkatimi çekiyor. İlahmi ağabeye soruyorum, bana onun Kırgızistan fetva kurulu üyesi olduğunu ve ertesi gün çalışmalarımıza gönüllü olarak katılacağını söylüyor. Gönüllü listemizin tüm rütbeleri bir kenara bıraktığını görünce Cennet ahalisini görmüş gibi oluyoruz. Foto 20: İlhami Demirci Evimize geldiğimizde saat hayli geç olmuştu. Açık bir dükkana uğrayıp biraz çay ve şeker alalım istedik. Çocukluğumdan hatırladığım mahalle dükkanlarının içini andıran bir satış noktasında küçük poşetlerin içine sarılmış renk renk ve çeşit çeşit albenili bisküvi ve pastalar tezgahın üzerine dizilmiş alıcısını bekliyordu. Bisküviler Rusya'dan getirildiği için helalliğine güvenilmez deyince Ilhami agabey, biz çayla yetinelim diyoruz sahurda. Ancak şunu da paylaşmakta fayda var ki dükkanın yarısı alkollü içecek reyonu. Öğreniyoruz ki burada alkollü içecek satmayan dükkan bulmak neredeyse imkansızmış. Güzellikleri anlatmak ve kabul ettirmek için çok emek gerekecek. Meslektaşlarımın burada işi kolay değil. Yanımda getirdiğim küçük dizüstü bilgisayarıma gün boyu çektiğimiz resimleri yüklüyorum. Bazı notlarımı kontrol edip düzelmeler yaptıktan sonra Nuh kardeşimle günün bir degerlendirmesini yapıp biraz da çaylarımızdan yudumladıktan sonra namazlarımızı kılıp odalarımıza istirahate çekiliyoruz. Yarın uzun bir yol, yetimhane ve dağıtım programımız var. Ekstra yorucu bir gün bizi bekliyor. FUKARANIN MUTLULUĞUYLA KENDİNİ UNUTANLARDAN OLMAK Evimizin emniyeti çok güzel. Bir apartmanın en üst katında kalıyoruz. Suyumuz ve ihtiyaç anında kullanıbileceğimiz buzdolabı, mikrodalga fırın, tabak-çanak yeterli düzeyde var ancak yataklarımızın ve havluların temizlik problemleri olması ve temizlik malzemelerinin eksikligi sebebiyle biraz sıkıntı yaşıyoruz. En azından düzenli temizlenebilen emniyetli bir otelin sonraki gelecek görevli arkadaşlara ayarlanması Foto 21: Nuh Ünal gerektiğine Nuh kardeşimle birlikte hemfikir oluyoruz.. Aslında şu ana kadarki tecrübelerime güvenerek yanımda sabun ve havlu getirmemiştim ki özellikle onlardan boşalttığım yere daha çok bebek elbisesi koyayım diye. Günün yorgunluğu sonrası ihtiyaç hasıl olunca sabunumuz olmadığı için duşumu bir plastik şişenin dibinde kalmış sıvı bulaşık sabunuyla almak zorunda kalıyorum. Fazla kullanmamam lazım zira Nuh kardeşin de aynı durumu sözkonusu. Bizler fukaranın mutluluğuyla kendinizi unutanlardanız. Mukafatımızı bekleyeceğimiz yer bellidir. Bu eksikliklerin, hasenatımızı çoğaltacağı inancındayız. 28 Temmuz 2012 Cumartesi GÜZEL BİR ADET; EN YAŞLININ DUASINA “AMİNLER” LE EŞLİK Sabah İlhami ağabeyi şaşırtalım dedik ve anlaştığımız saatten 10 dakika önce aşağıda hazır bekliyoruz. İşleri hızlandırma ve kolaylaştırma adına hoş bir sürpriz oldu. Bugünkü planımız meşhur Issık gölü kenarındaki “Balıkçı” kasabasında belediye binası önünde dağıtım yapmak ve Yetimhaneyi ziyaret. Ama öncelikle yapılması gereken merkeze uğrayıp bugünün dağıtım programını 80 paketle oradan başlatmak. Foto 22: Mücahit Batman İman kompleksinin önü ana baba günü. Paketleri dağ gibi yığıyoruz. Afişlerimizi uygun yerlere astıktan sonra mutad olduğu üzere olmassa olmazlardan “liste kontrolu, imzalar ve fotoğraf sorumluları yerlerini aldıktan sonra” çalışmalar hızla başlıyor. Bu sefer ki dağıtım öncekilerden çok daha güzel geçiyor. Zira katılım çok fazla, mutlu edebileceğin insanlari daha fazla birarada görebiliyoruz. Dağıtımda dün akşam tv de vaaz veren hocamız ve camii imami ve İmam eğitimi müdürü de eşlik ediyorlar. Dağıtımla huzurumuzu arttırdıkça sırtımızdaki sorumluluğun hafiflediğini hissediyoruz. Hep birlikte dağıtım sonrası -burada adet olduğu üzere hazirunun en yaşlışının duasına- “amin” diyoruz. KOŞUŞTURMAKDAN YAKIT ALMAYI UNUTUYORUZ Foto 23: Nuh Ünal hazırız. Uzun yolculuk öncesi uğramamız gereken bazı yerlere yetimhanenin ihtiyaçları için uğruyoruz. Ancak bu arada arabamızın yakıtının kırmızı sinyal vermekte olduğunu görünce Ilhami ağabeye hatırlatıyorum. Ancak bu arada koşuşturma arasında yakıt almayı biraz ihmal ettiğimiz için arabamız yolda kalıyor ve yol kenarına parkediyoruz. Yaklaşık 20 dakika sonra dolu bir yakıt bidonuyla geliyor arkadaşlar. Artık yolculuğa YOL ÜZERİNDE BİR MOZAİK; BİDİYOLOVKA KÖYÜ Balıkçı'ya giderken Bidiyolovka köyüne uğruyoruz. Burada daha çok ahıska türkleri meskun. Bunların yanında andoludan gelen kürt kökenli müslüman ailelerin de olduğunu öğreniyorum. Toplam 7 köyden oluşuyor bu göçmenler. Haricen komşu Çin'den gelen müslüman göçmenleri de bu civarın sakinlerinden. Bu iki sınıfın hikayesi ayrıca araştırılmaya değer kanaatindeyim. Hepsine de Avrasya Gençlik vakfı, hayırseverleri yönlendirerek birer cami yaptırmış. Çin'li Müslümanlar buraya müslüman kardeşleriyle beraber huzur içinde yaşama düşüncesiyle gelmişler ancak Kırgız halkı henüz onları tam kabullenememiş. İş sahası olarak çiftçilik alanında daha çok aktiflermiş. Bidiyolovka köyü camiinin avlusunda 35 paket dağıtıyoruz. Burayı terkederken zihnimde bıraktığı son intiba küçük bir anadolu andırıyor olması. Foto 24: İlhami Demirci YURTDIŞI GÖREV HASTALIKLARININ EN İYİ DOĞAL İLACI; SOĞAN Yola tekrar revan olduğumuzda hız kontrolünde bulunmakta olan trafik polisi (ki her köşede gözlerine kestirdiklerini kenara çekiyorlar) bizi 3.cü defadır durduruyor. Kağıt kürek kontrolünden sonra fazla geçmeden kaldığımız yerden yola devam ediyoruz. Zira İlhami ağabey, medyada ve devlet ricalince tanınan birisi olduğu için polisler çekiniyorlar. Yol boyu Diyarbakır karpuzunu andıran iri iri karpuzların yanında Özbek kavunu dedikleri uzunca bir cins kavun, domates, soğan ve kayısılar satıyor Çinli müslümanlar. Dönüşte birer adet almaya karar veriyoruz. Soğan ile ilgili peygamberimizin `gittiginiz bir yabancı beldede ilk önce soğanını yiyiniz` hadisini hatırlıyorum. Eğer sahih ise çok isabetli zira soğan bölgesel antibiyotik barındırıyor bir doktor arkadaşın söylediğine göre. Biz gönüllüler yurt dışı görevlerine çıkmadan önce muhtemel hastalıklara karşı genellikle aşı vurduruyoruz ancak doğal ilacı nedir diye düşünülürse yabancı beldenin mikropları ile bedenin mücadele kabiliyetini en iyi artıran gıda türü, soğan ve türevleri. BAZI EDEBİ TARİHİ ŞAHSİYYETLER ÜZERİNE MUHABBET Yolumuz üzerindeki Tokmak şehrinin ortasından geçiyoruz. Yolumuza yakın bir yerleşim yeri de tarihte önemli Türk Devletlerinden Karahanlıların başkenti Buraza. Türkİslam edebiyatının baştacı eserlerinden Kutatgubilig yazarı Yusuf Foto 25: Wikipedia-Kırgızistan Hashacib'in burada doğduğu iddia ediliyor kırgızlarca. 1000 Somluk paralarının bir yüzüne de bu ilimadamının temsili resmini koymuşlar. Tokmak şehrinin anayolunda ilerlerken, halen korunmakta olduğu intibaı veren orak-çekiç ve Lenin heykelleri dikkatimi çekiyor. Şehir çıkışına doğru yol kenarına da 1830 doğumlu Şabdan Batır`ın heybetli devasa heykeli dikilmiş. Bu karakter Kırgız tarihinde zengin, alim ve önemli bir lider olarak anılıyor. Kırgız boyları birleştirip devlet olma fikrini veren şahıs. Hazır meşhurları zikretmişken, tarihi ipek yolunun bir durağı olan güney şehirlerinden Kaşgar'lı Mahmud (Divanı LügatitTürk yazarı) ve romanları dünya dillerine çevrilen yazar Cengiz Aytmatov'u anmadan geçmek saygısızlık olur. Edebiyat alanında tabi Manas Destanı da bir diger edebi-tarihi destanlardan. Halen kırgız çocuklar bile ezbere ellerinde yerel sazlarıyla hiç yorulmadan yiğit bir edayla okuyorlar. Bu mekanlara ayrıca bir kültürel gezi düzenlemek ve özel ziyaretler yapmak gerek. ORTODOKS KİLİSESİNİ CAMİİ ZANNEDİP CUMAYI KAÇIRMAYIN SAKIN Bişkek'te yol kenarında inşa edilmiş büyükçe bir Rus ortodoks kilisesi aklıma geliyor ve Ilhami ağabey başlıyor anlatmaya; Türkiye'den gelen bir gurup misafir cuma namazına gitmek isterler, bu binayı camii zannederek namaz kılma niyetiyle binaya girerler. Ancak ne ezan vardır ne sala. Cemaatde müslümana benzememektedir. Yahu islam bu kadar mı değitirilmiş burada diye düşünürken tam binadan içeri girdiklerinde boynunda haç asılı siyahlara bürünmüş papazla karşılaşırlar. İşte ozaman anlarlar buranın camii olmadığını ancak cumayı da kaçırırlar. Foto26: panoramio.com Misyonerlik çalışmalarını soruyorum. Ülkede her dinin serbest olduğunu ve Hristiyanlaştırma çalışmalarının çok hızlı bir şekilde devam ettiğini söylüyor. Özellikle Kanada ve Isveç'li misyonerlerin para karşılığı insanları hristiyanlaştırdığını, bu yolla din değiştiren yaklaşık 100 bin civarında kırgız olduğunu anlatıyor. Sanatist sayısı ise böyle küçük bir ülke için hiçte azımsanmayacak bir boyutta: yaklaşık 10 bin. HİZMET YÜRÜTMEYE ÇALIŞAN TÜRK MENŞELİ CEMAATLER Ataların at koşturduğu bu bozkırlarda, dağ ve bayırlarda Türkiye'den bazı cemaatler hizmet için gelmişler. Aziz Mahmud Hudai Vakfı resmi ilahiyat fakültesi çalışmasını yürütüyor. Süleymanlı kardeşlerin yurtları-kursları var ve gelecek vadedecek şekilde devam ediyor. Fethullah Gülen cemaatinin ise her ülkede olduğu gibi bu ülkede de Ayçörek isimli bir okulu ve ayrıca yüksek öğrenim veren kurumları da var. Bürokraside ciddi etkililer. 1995 li yıllardan beri aktif. Manas Üniversitesi eğitimde KırgızistanTürkiye ortak çalışması olarak Türk ve kırgız ögrencileri eğitmeye devam ediyor. Başbakanlığa bağlı yardım koordine kurumu olan Tika burada da aktif konumda. İlhami ağabeyin Orta Asya Gençlik vakfı ise dini, sosyal, eğitim ve yardım alanında ülkede ses getirmeye devam ediyor. TANRI DAĞLARI DİYORSANIZ DİKKAT EDİN ? Foto27: Mücahit Batman Issik gölü istikametinde ilerlerken sol tarafımızda Kazakistan ile bu ülkenin arasında doğal sınır olarak görünen devasa dağların eteğinden geçiyoruz. Hazır yeri gelmişken söylemekte fayda var, bize tanrı dağı diye öğretilen dağlara kırgızlar “Aladağlar” diyorlar. Tarihde de aynen aladağlar olarak geçen bu dağlara Tanrı dağları tabirini vermeyi çok ayıplıyorlar, doğru olanda budur aslında. İlk tanrı dağları tabirini kullananlar Çinliler olmuş ve onların literatürüne böyle girince bize de böyle ezberlettirilmeye calışılmış. Bu günden sonra bende artık “tanrı dağları” tabirini bırakıyorum. Yolda ilerlerken yer yer at sütü (Kımız) şişelerinin tahta rafları Foto28: Misafir süslediğini görüyoruz. Kımızla birlikte bal, peynir, kurutulmuş balık ve enva-i çeşit yiyecekler yolkenarı pazarında satışa sunuluyor. Niyetli olmasak tadına bakardık ancak sevabı yeğlerim. Mevla bize kımızdan daha tatli içecekler vadediyor. “HAMAЗ” NE DEMEK? Bu ülkede kullanılan alfabe rusların kullandığı kril alfabesi. Sovyet döneminden sonra da bırakmamışlar. Tabelaları okumakta güçlük çekiyoruz. Bulunduğumuz bölgenin basit bilgilerine hakim olamayınca çok komik ve basit hatalar yapılabiliyor. Bunlara en bariz misal: “Arkadaşlardan birisi camilerde kitapların üzerinde, ilan panolarında ve muhtelif Foto 29: sozler.com.tr yerlerde sürekli şu kelimeyi görünce (HAMAЗ) sormadan edememiş: `Burada Hamas çok mu aktif?Sormuşlar yerliler, yahu nereden çıktı şimdi bu? Arkadaş bu gördüğü kelimeyi gösterince gülmekten bi hal olmuşlar. İşin aslını da şöyle anlatmışlar: `Orada hamas degil Namaz yazıyor` deyince tabii arkadaş da mahcubiyetten yerin dibine girmiş. SAĞ ELİNİN VERDİĞİNİ SOL ELİ DAHİ DUYMAYAN ZENGİNLER Bu arada Balıkçı`ya girmek için otoban giriş kapısına benzer özel giriş kapılarına yanaşıyoruz. Araç başına yapılan belirli bir ödeme ile giriş yapıyoruz. Serin bir iklimi var. Kırgızistan`ın Antalya`sı. Özellikle haftasonu olduğu için sahiller ve mesire yerleri dolup taşıyormuş. Tatil dönemlerinde şehirlerdeki insanlar kırsal kesimlere akın ediyormuş. Şimdi de tam şehirlerin boşalma zamanı. Aladağların tepesinde beyaz eksik olmazken buraya hiç kar düşmezmiş. Sebebi de Issık gölünün değiştirdiği iklim. Issık havzasındaki yerleşim yerlerine sonradan yapılan toplam camii sayısı 280 ve bu mescidlerin imamlarının 245 i Avrasya Gençlik Vakfı tarafından yönlendiriliyor. Havzadaki 87 il ve ilçenin 67 sinin belediye başkanlıkları Avrasya Gençlik Vakfı ile Foto 30: İlhami Demirci ortak çalışmalar yürütüyorlar. Ilhami ağabeye bukadar camiiyi yapmayı vakfın nasıl becerebildiğini soruyorum: verdiği cevap da gerçekten manidar; `Cidde de yaşayan bir Türk kökenli işadamı var. Ahmet Şerbetli. Mesela kendisi Kıgızistan'ın en büyük camiini yaptırdı ve kendi adını bile vermedi. İsmini “Emin Camii” koydurdu. Bu tür hayırseverlerimizden çok var. Allah onlardan razı olsun.` SEN DE ONLARIN BABASI, ANNESİ, ABLASI, AĞABEYİ OLMAK İSTERMİSİN İlk ziyaretimizi direkt yetimhaneye yapıyoruz. Önceden eğitim amaçlı olarak kullanılan bina şimdi tadilattan geçirilerek 200 kişilik bir yetimhaneye çevriliyor. Burada mekan satınalmak hiç de zor değil. Ancak zor olan şey işletmesini ve sürekliliğini sağlayabilmek diyor bize binayı gezdiren İlhami ağabey. Öğretmen odaları, doktor odası, misafirhanesi, yatakhaneleri, mutfağı, etüd odaları ve bahçesiyle tam bir yuva. Üstelik dışarıda Foto 31: Nuh Ünal yetimhanenin şık ve güzel bir camii var. Yakınlarında iki okul resmi tahsillerini tamamlamak için kayıtlara hazırlar. Duvarlarının dış ve iç cephesi, kaloriferler, su ve elektrik tesisatı tamamlanmış. Şimdi geriye zemin, percere pervazları, camlar, tuvalet ve banyolar en son olarak da iç tefrişatı kalmış. Bütün eğitim kadrosu hazır, önümüzdeki eylül ayını iple çekiyorlar, ilk etapta 100 kişiyle hizmete başlayabilmek için. Bütün bunların tamamını eylüle bitiremeyecekler. Ancak zemin, tuvalet ve banyolarla iç tefrişatın bir kısmını tamamlayıp hizmete başlayacaklar. İç tefrişatın büyük kısmı pencere pervazları camlar ve bahçe düzenlemesi tamamiyle beklemek zorunda. Eğitim programını soruyorum; resmi okullarının yanında hafızlık eğitimi, Kırgızca, Türkçe ve İngilizce olmak üzere 3 dil öğretilecek. Tabiiki din eğitimi de olmassa olmazlardan. Öprenciler de Issık havzasısdaki yetimlerden seçilecek. YETİMHANENİN ACİL İHTİYAC LİSTESİ Iİhami ağabeyle yetimhanenin son ihtiyaçları üzerine bir liste hazırlıyoruz: Fayans ve boya ustaları için Tuvalet taşı ve Lavabolar için Musluk başlıkları için (54 adet) Kırık camlar için Çevre düzenlemesi, çocuk parkı Toplam 2000 Euro 2000 Euro 2000 Euro 1000 Euro 3000 Euro 8000 Euro Bu eksiklikler ramazan bayramına kadar giderilmesi gerekiyor. İnşallah bir imkan bulunur. Buradan başbakanlık yardım koordine kurumu TİKA'nın kulaklarını çınlatmak isterim doğrusu. Bu kurum böyle çalışmalara destek vermek için var. Ancak şuana kadar yapılan başvurulara olumlu netice alınamamış. Foto 32: Nuh Ünal Yetimhane avlusunu gezerken dalları kayısıya doymuş ağaçları görünce aklım başımdan gidiyor. Adeta avuçlarını doldurup bize kayısı sunar gibi. Yanında sarı ve kırmızı erik ağaçları, biraz berisinde de halen kızarmamış elma ağaçları ile süslenmiş bir bahçe. Hepsinden biraz numunelil alıyoruz iftarımızı açmak için. BELEDİYE BAŞKANININ EMANETİ VAR SİZE Belediye binasına doğru gidiyoruz. Balıkçı belediye başkanı Mirbek bey ile bir randevumuz var. Günlerden Cumartesi ve tatil olmasına rağmen bizimle buluşmak istiyor. Kendisiyle çalışmalar ve dağıtımlarımız hakkında bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Bizim gelişimizden duyduğu memnuniyeti ifade ediyor. Üstelik yetimhanenin yakınlarına da bir spor kompleksi kurma konusunda söz veriyor. Dağıtımda bize yardım etmek üzere birlikte belediye binası dışına çıkarken hayırseverlere ve organizasyonu gerçekleştiren herkese ayrı ayrı teşekkür edip selamlarını iletmemizi istiyor. Emanet bizde kalmasın. Burada dağıttığımız paket sayısı 77. Dualarla dağıtım programımızı tamamlıyoruz. Yanımdaki bebek elbiselerinin bir kısmını da buradaki ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorum. Foto 33: Tınarbeg KEŞKE SAĞLIK EKİBİMİZ DE OLSAYDI Belediye binasının önündeki merdivenlere toplanmış fukaraya dağıtımımızı gercekleştirirken bir bebek dikkatimi çekiyor. İsmi Muhammed, 7-8 aylık ve damak yarığı rahatsızlığı var. Verdiğim bebek elbisesiyle kendinden daha çok annesi seviniyor. Ama annesinden daha çok sevinmesine sebeb olan şekeri onun eline tutuşturduğumda hemen tadına bakmak için ağzına götürüyor. Yara içindeki ağzı ve dudaklarıyla şekeri yerken içim parçalanıyor. Bu halde bile gülebilen küçük Muhammed, bize saatlerce nasihatten daha etkili bir vaaz veriyor davranışlarıyla. Mevlam sıhhat versin. Onun tedavisi için gerekli muayene ve ameliyat masraflarını rehberlerimiz vasıtasıyla velisiyle konuşuyoruz. Baskent Bişkek'te Foto 34: Mücahit Batman kısıtlı imkanlarla yapılabiliyormuş ancak çok da pahalıymış. Merkeze iletmek için ilgili notlarımı alıyorum. Keşke bir sağlık ekibiyle gelebilsek de buradaki çocukları ve yaşlıları sağlık kontrolünden geçirebilsek. Tabii imkanlar ölçüsünde yapılabiliyor herşey. GERİ DÖNÜŞ YOLUNDA ASİTLİ AYRAN İLE İFTAR Son dağıtımdan sonra buradaki vazifemiz de tamamlanmış oluyor. Yetimhaneye tekrar gidip son gözlem ve istişarelerimizi yapıyoruz. Son olarak da burayı Balıkçı yapan Issik gölü kenarına gidiyoruz; en derin yeri 600 m, suyu cok az tuzlu ve serin göl buranın iklimini varlığıyla değiştirmiş. Niyetli olmamız sebebiyle yolcu yolunda gerek diyoruz, iftara yetişmemiz lazım ve tekrar yola koyuluyoruz başkente doğru. Akşam namazı vakti gelince bir kasabanın dükkanından iftariyelik içecekler alıyoruz. Dallarından kopardığımız elma, kayısı ve eriklerle de iftarımızı açıyoruz. İçeceklerin arasında en çok ilgimi çeken ömrümde ilk defa içtiğim “asitli ayran” oldu, ismi Kam. Kim düşündüyse iyi ticari kafası varmiş. Yatırım yapmaya değer. Tadı, şekersiz gazoz ile ayranın karışımı ne ise öyle. Biz oruçlarımızı arabamızda açarken Bişkek'te İman Mescidinde yaklaşık 300 kişilik iftar sofrasının etrafında fukaralar iftar ediyor olacaklar. Hayır sahipleri bir gecede 300 gün oruç tutmuş gibi sevap alacaklar. Aslında Cennet yolu çok kolay görebilene. Yol kenarında satış yapanlardan sahurda yemek üzere bir karpuz ve bir özbek kavunu alıyoruz. Çinli müslümanların işlettiği bir lokantada da asıl iftarımızı yapmak için duruyoruz. Lokantanın girişinde pişiriyorlar etleri. İçeride ise ilginç bir Foto 35: Tınarbeg dizayn yapılmış; yüksekçe bir yere serilmiş sabit sofralar masayı andırıyor ancak ayakkabılarımızı çıkarıp oturmak zorundayız. Çokda güzel bir his veriyor doğrusu. Hizmetleri de gayet nezih ve hızlı. Tadı damağımda kalan yemekten sonra, tekrar yola koyulduğumuzda trafik polisi bir kez daha durduruyor. Ilhami agabeyi karanlıkta farketmemişlerdir diye düşünüyoruz. Kısa sürede tekrar arabaya geliyor. Eve geldiğimizde vakit hayli ilerlemiş oluyor. Yine günün birikmiş notları ve fotoğraflarını işledikten sonra namazımızı kılıp artık dinlenmeye geçiyoruz. Sahurda karpuz ve kavun var, yorgunluğumuzu unutup sahurumuzu da yapıyoruz. Ertesi gün dağıtımımız yok. Artık çalışmaları değerlendirmek ve evrakları tamamlama vakti.Eğer zamanımız olursa Aladağlara doğru ataların hatıratını yâd etmek istiyoruz. 29 Temmuz 2012 Pazar Bugün burada son günümüz. Şuana kadar öğrendiğim bazı kelimelerden küçük bir sözlük oluşturdum. MİNİ KIRGIZCA SÖZLÜK Köp : Çok Cahşı : İyi Gandaysın : Nasılsın Orozo : Oruç Rahmat : Teşekkür ederim Cetim : Yetim Korbaşı/Basmacı : Mücahit Muzdaksu : Soğuksu Allah Baldırlarıngızı gaydırmasın: Allah ayağınızı kaydırmasın Koom : Teşkilat Tuugan : Kardeş Kısgacana Musga : Kısa ve Öz AMSTERDAMLI BEBEĞİN AKİKASI BİŞKEK YAVRULARINA Benim kayınbirader Adem Türk'ün yeni dünyaya gelen çocuğu Yeşim için bir akika kesmek istiyordum. İlhami ağabey tedarik ettiği bir koyunu getiriyor kendi avlusuna. Bizzat kendim Foto 36: Nuh Ünal kurbanı akika niyetine dualarla yeğenimiz Yeşim'in imanlı, ahlaklı, dinine, ailesine, vatanına, milletine bağlı bir ömür sürmesi niyyetiyle kesiyorum. İlgili görüntüleri de kameraya kaydediyorum ki ailesine göstereyim, Yeşim için de güzel bir hatıra kalsın için. İlhami ağabey ve Tinarbeg hocaefendinin elleri de yatkın bu işe. Hemen fakir ailelere dağıtılması için taksim ediyorlar. Foto 37: Cengiz Buyar Hep birlikte Çuy caddesindeki merkez buroya gidiyoruz. Orada eksik belgelerimizi tamamlıyoruz. Projenin değerlendirmesini yapıyoruz. Gerekli ihtiyaçlar, eksiklikler ve muhtemel alınabilecek tedbirler hususunda fikir alışverişinde bulunuyoruz. KARPUZ ÇATLATAN, BUZDAN BİLE SOĞUK KAYNAKTA ABDEST İşlerimiz tamamlanınca Suriye'den bu gergin süreçte buraya gelen Muhammed Ta isimli kardeşimizle tanışıyoruz. Tanınmış bir ailenin çocuğu olduğu kadar alçakgönüllü de. Tanıştığığmız anda, bu enerjik ve kaliteli insanın gelecekte Suriye'ye güzel katkılarda bulunacağı kanaati hakim oluyor. Beraberce uzun bir SuriyeAnadolu birlikteliği ve dostluğu üzerine muhabbet ediyoruz. Foto 38: Nuh Ünal Bizi Manas Universitesi Tarih bölümü doktorlarından Cengiz Buyar ve Muhammed Ta kardeşimizle Aladağların eteklerine doğru kısa bir gezintiye götürüyor İlhami hocam. Debisi yüksek bir ırmak boyunca yeşillikler ve aniden ve keskin yükselen dağ eteklerinden ufukta devasa görünen başı dumanlı ve bembeyaz sipsivri dağlara doğru yollardayız. Arabamızın ilerleyemeyeceği noktada iniyoruz. Biraz da tabanvaylarla ilerliyoruz. Foto 39: Nuh Ünal Bitki örtüsü anadolunun devamı gibi görünüyor ancak iklimi daha dağsı ve keskin. Bir taşın dibinden çıkan ve aşağıdaki ırmakta yok olan bir su kaynağında abdest alıp namaz kılmak istiyoruz. Ellerimi suya değdirdiğimde taa beynimin en ücra köşesinde Erciyes'in karpuz çatlatan, buzdan da soğuk suları geldi aklıma. Dağın eteklerinde keçi sürüleri otlarken, atlar asil duruşlarıyla adeta zeminin uçurumsu eğimine aldırmaksızın her türlü yürüyüş şekillerini birbirlerine ya da bize gösteriyorlardı. Dere yatağının kenarlarına kurulmuş klasik orta asya çadırları yine bana çocukluk yıllarımda koyunlarımızı otlatmak için gittiğimiz Erciyes'in yaylak alanlarında geçirdiğim sisli, karlı, toprak kokulu ve bir o kadar da muhabbetli bozkır hatıralarını canlandı gözümde. VAKİT AYRILIĞA AKIYOR Tekrar Bişkeke doğru yola koyuluyoruz, artık bu yolculuk dönüş hazırlığı anlamına geliyor. İftarımızı hayırlı bir vesile ile yeni edindiğimiz ama sanki eskiden beri tanışıyormuşuz gibi muhabbet kurduğumuz dostlarımızla yaptıktan sonra vakit artık ayrılmaya dogru akıyor. Kısa zaman dilimine giydirilmiş uzun bir vedalaşma sonrası kaldığımız mekana yöneliyoruz. Gelirken dolu ancak giderken (görünürde) boşalan çantalarımızı hazırlamaya fazla bir zaman harcamıyoruz. Bir çırpıda hersey hazır. Foto 40: Mucahit Batman Kendimizi havaalanında bulduğumuzda en son Atayurdundan vedalaşacağımız gönül eri İlhami agabeyi bekliyoruz kontrol sırasında. Arabasını bırakıp geliyor ve gönülden bir tekrar buluşma ümidiyle vedalaşıyoruz ya da bir başka deyişle henüz belli olmayan bir tarihte buluşmak üzere anlaşıyoruz.. Gelirken gördüğümüz aynı kategori insanlardan oluşan yolcu profiliyle Istanbul'a doğru uçuş başlıyor. Nuh kardeşimle de Istanbul'da vedalaşacağız. Yine yan yana düşemedik ama vardır bir hikmeti. KELEBEKLEŞEN DUALAR REYYAN KAPISINA DOĞRU UÇUŞUYOR İstanbul'a gelinceye kadar ve Amsterdam'a ulaşıncaya kadar zihnimde manevi kazanımlar ve edindiğim dostluklar birer kelebek gibi uçusuyorlar.. Mevla Verenden, Alandan, Projelendirenden, Aracı olandan, gönüllü çalışanlardan, Ulaştırandan ve affedilmeye vesile oldukları için de yetimlerden, fukaralardan razı olsun. Reyyan kapısı sizi bekliyor ey güzel insanlar...