124 sayfalar

Transkript

124 sayfalar
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 111/124
SELAMLIK-49.NUMARALI ODA:
Müzik odası olarak anılmaktadır. Yüklük dolaplarında, Halife Abdülmecid’e ait, 280
ciltlik klasik müzik notaları koleksiyonu bulunuyor. Sarayın: İç Mabeyn olarak bilinen
bu bölümünde; kütüphaneden başlayarak odaların hemen hepsinde Halife
Abdülmecid’in izleri var. Odanın mobilya takımları, muhtemelen şehzadeliği sırasında
kullandığı ve Dolmabahçe Sarayına taşınırken yanında getirdiği bir takımdır.
Duvardaki büyük tablo: Halife Abdülmecid tarafından, belgesel bir titizlikle yapılmış
olan Sultan II.Abdülhamid’in Hal’i adlı eseridir. Tabloda yer alan kişiler: sırayla
Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa, Selanik Mebusu Emanuel Karasu, Draç Mebesu
Esad Toptanı Paşa, Senatör Aram Efendi, Sultan II.Abdülhamid ve Miralay Galip
Efendi’dir. Tablonun içinde görülen paravanın orjinali, hemen tablonun sağında yer
almakta.
Oda zemininin büyük kısmını örten, pembe zeminli halıda özgün Hereke
tasarımlarında çokça tekrarlanan şemse motifi, Hereke’ye özgü yorumuyla yer
almakta.
DEĞERLİ EŞYALAR SALONU:
Saray içinde, müze kavramının gereği olarak düzenlenmiş olan bu salonda: muhtelif
tarihlerde kullanılmış değerli porselenler, altın ve gümüş sofra takımları ve değerli
eşyalar sergileniyor. Birinci vitrinde: Sultan V.Mehmet Reşat’ın kişisel eşyasının da
aralarında bulunduğu objeler bulunuyor. Bunların arasında, sultanın portreleri,
nişanlar, tıraş takımları ve armağan edilen yazı takımı, mimari tasarımlıdır. Orta
kısımda; Osmanlı arması, iki yanda ise sütun şeklinde görülen kalemler yer
almaktadır.
İkinci vitrinde: kıymetli t aşlarla süslü fincan takımları ve kahve servisleri var. Üçüncü
vitrinde: beyaz opalin üstüne gümüş süslemeli takım, Sultan II.Abdülhamid’in
tuğrasını taşıyor. Dördüncü ve beşinci vitrinlerde: çay, kahve ve tatlı takımları, altıncı
vitrinde: kristaller ve kahve takımları görülüyor.
Yedinci vitrindeki çok sayıda kaşık ise, bağa, sedef mercan gibi değişik
malzemelerden yapılmış.
İKİNCİ DEĞERLİ EŞYALAR SERGİ SALONU:
Hünkara ait has mutfakların haremdeki bölümü olan, bu tonozlu mekan: ikinci
değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların
ve yakın çevresindekilerin; kimi zaman günlük yaşamlarında ama daha çok özel
günlerinde kullandıkları değerli objeler sunuluyor. Bu bölümdede; seçkin porselenler
ve kristallerin yanı sıra, altın ve gümüş sofra takımları, çay-kahve servisleri ve
dekoratif eşyalar var. Salona girişte; soldan birinci vitrinde: bir zamanlar, Sultan
II.Abdülhamid’in sofrasını süslemiş olan porselen takımlarından seçilmiş parçalar
ağırlıkta. Lacivert zemin üstünde, son derece ince bir işçilikle sır üstüne işlenmiş, birbirinden farklı dantel
motifleri arasında, sultanın arması görülüyor. Bu takımın arka yüzünde; Venedik’te yapıldığını belirten
damganın yanı sıra, “Salviati” imzası var. Vitrin içinde yer alan ve gerek porselenin biçimlendirilmesi, gerekse
üstündeki renkli dekorasyonu son derece zarif ve göz alıcı olan figürlü meyvelikler; “Meissen” porselenidir.
İkinci vitrinde görülen pembe renkli porselen çay takımı: Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyor. “Serves”
porseleni olan bu çay takımından başka, gümüş leğen ibrik takımları, kahve takımları, gümüş ve kristal
yemişlikler ve Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyan iki gümüş Osmanlı arması var. Bu vitrin içinde, ayrıca bir
de el mangalı bulunuyor. Üçüncü vitrinin bir ucunda: Sultan II.Abdülhamid arması ve renkli işlenmiş Osmanlı
armasıyla bezenmiş “Moser” sofra takımından seçilmiş parçalar, karşı kenarda ise Sultan II.Abdülhamid
tarafından kurulmuş Yıldız Çini Fabrikası ürünü porselen çay takımları ve şişe biçimli vazolar var. Ayrıca:
kristal ve gümüş parçalar da içeren vitrinin üst kısmında asılı bulunan sitil takımında Sultan III.Selim’in tuğrası
var. Dördüncü vitrinde: gümüş işlemelerle zenginleştirilmiş mavi-beyaz Çin porselenlerinin yanı sıra, emaye
işlemeli, altın zarflı fincan takımları dikkati çekiyor.
SELAMLIK-MUAYEDE SALONU:
Mabeyn ve Harem bölümleri arasında bulunan büyük salondur. Dolmabahçe
Sarayının en yüksek olduğu kadar, dünyanın en büyük ve son kubbeli saray salonları
arasındadır. Yalnızca: bayramlaşma, önemli hükümdarların kabulü ve Meclis
törenlerinde kullanılmış.
Muhteşem kuruluşuyla, Tanzimat sarayının devlet sembolü olan salon; kubbeli klasik
Osmanlı mimari geleneğinin son örneğidir.
Kare planı örten kubbe: Bizans ve Osmanlı geleneklerini bir arada sentezlemesi nedeniyle önemli. Topkapı
Sarayı haremine yapılan “Hünkar Sofası” nın da mimari ve işlevsel bir devamıdır. Yani; ülkede mimari de,
Batılılaşmanın ilk örnekleri.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 112/124
Toplam alanı: 2000 metre kareye yakın. İçten; yaklaşık 36 m. yüksekliğinde ve 24 m. çapında tek bir kubbe,
dıştan ise çatı ile örtülmüştür. 56 adet yivli sütunun kullanıldığı orta mekana, köşe odaları açılıyor. Galeri katı
ise, dört yönündeki geniş kemerlerle orta bölüme bakıyor.
Muayede’nin kelime anlamı; “bayramlaşma” dır. Salon; padişahın hanedanın
erkek üyelerinin, vezir ve vekillerin, teşrifatçı memurların kutlamalarını kabul
ettiği bir mekandır. Bu amaç dışında: çeşitli toplantılar içinde kullanılmıştır.
Bayramlaşmadan önce, Topkapı Sarayından altın taht getirilerek, bahçe
tarafına yerleştirilmekte, karşısına rastlayan locaya da yabancı diplomatlar
için sandalyeler konmaktadır. Galerilerde, kafesli localar ve müzisyenler için
bir bölüm oluşturulmuştur. Salonun duvar bezemelerinde, birinci katta pastel
renklerle beraber altın yaldız kullanılmıştır. Kubbe ise; kompozisyonlar ve
çiçeklerle bezenmiştir. İç süslemenin bu kadar etkileyici olduğu Muayede
Salonunda, fazla eşya olmaması, şüphesiz işlevi ile bağlantılıdır.
Salonda, hemen dikkat çeken; boyutlarıyla oranlı 4.5 tonluk, kristal avize ve şamdan
takımıdır. Salonu asıldığı günden bu yana görenlerin hayranlıkla izlediği İngiliz yapımı
kristal avize, dönemin estetik ve teknolojik boyutlarını vurgulayan büyür bir sanat
eseridir. 750 ışıkla aydınlanıyor. Bu avize mutlaka ilginizi çekecek, muhteşem bir
güzellik. Ağırlığı ile, türünün dünyadaki en büyük örneklerinden biri.
Ortadaki büyük Hereke imalatı halı da, kubbe ve avizenin ihtişamına eşlik eder.
Salonun Harem yönündeki sütunları arasında, Atatürk’ün 1927 yılında,
Cumhurbaşkanı olarak İstanbul’a ilk gelişinde yaptığı konuşmanın metninin yazıldığı
levha görülmekte. Hat ustası Emin Barın tarafından yazılmış.
Burada geçen önemli olaylar: Sultan V.Murat’ın cülusu, Sultan Abdülmecid’in 1856 yılında Maraşal Pelissier
onuruna verdiği ziyafet, Macaristan İmparatoru Franz Joseph için yapılan resmi kabul, 1877 yılında Osmanlı
Meclisi Mebus an’ının açılışı sayılabilir. 1938 yılında ise, Büyük Önder Atatürk’ün naaşı; bu salonda ziyaret
edilmiştir. Salonun köşe odaları; hünkarların bekleme, dinlenme ve şehzadeleri kabul mekanlarıydı. İç
kuruluşuyla, benzer zenginlikte cephe dekoruna sahip olan salonu; Boğaziçi’ne açan mermerden 4 kademeli
merdiven düzeni, barok çelenk kabartmalı ve bronz vazolu kaideleriyle başlı başına bir güzellikte.
HAREM DAİRESİ;
Deniz ve bahçe tarafındaki iki koldan oluşuyor. Tanzimat dönemi Osmanlı
hanedanının kalabalık harem kadrosuyla birlikte yaşadığı bu daire, bir
eksende yan yana sıralanmış ve sofalarla ayrılan dairelerden oluşan planı
var. Denize paralel uzanan kısmı: Sultan ve Valide Sultan tarafından
kullanılmakta ve Harem-i Hümayun olarak anılmaktadır. Harem kısmının kara
tarafına dönerek denize dik uzanan kısmı ise; Kadınefendilerin dairesi olarak
kullanılan Daire-i Hümayundur. Ziyaretin başladığı bu kanatta; çok eşli İslami
aile düzenine göre planlanmış, kapalı daireler, kendi içinde bir sofa
çevresinde yüklüklü iki oda, bir kalfa odası, kahve ocağı, hela ve
merdivenlerden oluşan kat planı; zemin ve ana katta tekrarlayan kadınefendi
daireleri vardır. Cariye ve kalfa gibi hizmetli kadınların, bodrum zemin ve
musandıra katlarında ikamet edecek şekilde dairelere dağıtıldıkları haremin,
bu arka bölümü, dekor düzeninden de anlaşılacağı gibi, geleneksel harem
yaşayışının sürdüğü ancak hünkar ve valide sultana göre hiyerarşinin azaldığı
haremin en geniş bölümüdür.
Muhteşem İstanbul manzarasına açılan ilk bölümde;
harem cephesinin ortasını saray cephesine uyan
alınlık ve sütünlu bir balkonla vurgulayan ve pembe
salon çevresindeki görkemli valide sultan dairesi dolduruyor. Atatürk de saraya
geldiğinde, bu daireyi kullanmış ve 1938 yılında burada hayata veda etmiştir.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 113/124
CAMLI KÖŞK:
Dolmabahçe sarayının dış dünyaya açılan penceresi, Camlı
Köşktür. Geleneksel Osmanlı saray düzeni içindeki alay
köşkünün Dolmabahçe Sarayındaki karşılığı olarak nitelendirilir.
Sultanlar burada caddeden geçen resmi geçitleri izlerlerdi.
Birbirine geçişli iki salon ve camekanlı bir seradan oluşuyor.
Muhteşem dekoru da sarayın diğer mekanlarından farklı.
Tavanlardaki kalem işi süslemeler, doğadan alınan figürler
dikkat çekmekte, kuş, aslan, kaplan resimlerinin yanı sıra tonoz
köşelerinde kartal kabartmaları, Abdülaziz’in iktidarının başında
yapıldığını gösteriyor. Mekanda bulunan porselen plakalı
şöminede de birbirinden farklı kuş türleri resimlenmiş.
Birinci mekan: ana salona kıyasla daha sade döşenmiş. Bu odada bulunan bir çift gümüş ayaklı elektrik
lambası ise “Christofle” markalı.
Camlı köşkün, esas mekanı olan ana salonda: Osmanlı karakteri ağır basan şemse motifli Hereke kumaşı ile
döşeli oturma takımı var. Salonda bulunan, oyma bezeli iki sehpa, Yıldız Sarayı Marangozhanesinin
damgasını taşıyor. Burada görülen piyano ise, ses kalitesinden çok, görünüşü ile dikkati çekiyor.
Camlı köşke adını veren camekanlı kısmın ortasında ise, kristal fıskiyeli bir havuz var. Mekanda, kristal avize
ve sütun şamdanlarının yanı sıra saray koleksiyonundan bir araya getirilmiş camlarla süslü hayvan figürlü
aydınlatma araçları var. Camlı köşkü, hünkar dairesine bağlayan koridorda, zaman zaman sergiler
açılmaktadır.
SAAT MÜZESİ-TAŞ HAZİNE:
Sarayın Harem Bahçesi içindeki İç Hazine Binası; Haremin mücevherli ve altın-gümüş eşyasını korumak
amacıyla yapılmış Taş Hazinesiydi. Sultan Abdülmecid devrinde: tek katlı sağlam bir yapı olarak inşa edilen
hazine, 2004 yılında, yeniden düzenlenmiş, saray koleksiyonundan derlenmiş saatlerin sergilendiği ayrı bir
müze mekanı olarak ziyarete açılmış. Saat Müzesinde bulunan saatler, birbirine geçişli üç mekan içinde
sergileniyor. Özellikle son bölümde sergilenen Türk saatlerinin her birinin ayrı bir öyküsü varmış.
İç Hazine binasındaki müze eserlerin çoğunluğu, sarayın depo ve kapalı odalarına ait özellikli mekanik
saatlerden oluşmaktadır. Müzede sergilenen 64 adet saatin büyük kısmını, Fransız yapım saatler
oluştururken, müzik, otomasyon, takvim tertibatlı gibi özellikleriyle İngiliz saatleri de yer almaktadır. Zarif
porselen Avusturya saatlerinden başka, yüzyıl başına tarihlenen Amerikan saatleri de sarayın geçirdiği
dönemlerden birine işaret eder. Müzede bulunan en kıymetli saatlerden bazıları ise; Mevlevi saat ustalarının
yaptığı, alaturka-alafranga kadranlı, müzikli Türk saatleridir.
Üç bölümden oluşan müzenin girişini oluşturan birinci bölümde: Fransız saatleri sergilenir. İkinci bölümde:
İngiliz saatleri, üçüncü bölümde ise Türk saatleri sergileniyor. Bu arada: Sarayda göreceğiniz saatlerin
tümünde belki dikkatinizi çekecektir, hepsi: 09.05 de durdurulmuştur. Yani: burada vefat eden, Atatürk’ün
hatırasına; Sarayda, zaman 09.05 de durdurulmuş. Güzel bir uygulama.
Evet; Dolmabahçe sarayı gezimiz bitiyor. Yazının başında belirttiğim gibi, bu sarayın yapımı için, çok büyük
paralar harcanmış, borçlanılmış, Osmanlı Maliyesi uzun süre bir daha kendine gelemeyecek şekilde, kötü
olmuş. Ancak; inanın muhteşem bir saray. Görüntüler o kadar büyük bir ihtişamı gösteriyor ki, mutlaka şöyle
düşüneceksiniz. İmparatorluk; en kötü, en zor gününde bile, gösterişi elden bırakmamaya çabalamışlar.
http://www.gezi-yorum.net/istanbul-dolmabahce-sarayi/
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 114/124
İstanbul - Kariye Müzesi
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
KARİYE MÜZESİ
Kariye eski Yunanca kent dışı (kırsal alan) anlamındaki Khora sözcüğünün
Türkçeleşmesidir. V. yy.’da yapılan şehir surlarından önce sur dışında bir
şapelin varlığı bilinmekte olup, bu şapelin yerine ilk Khora Kilisesi,
Justinianus tarafından (527–565) yeniden yaptırılmıştır.
Kommenoslar döneminde Blakhernai Sarayının yakınında olduğu için kilise
önemli dini merasimlerde saray şapeli olarak kullanılmıştır.
XI.yy. sonlarında İmparator I. Alexios’un (1081-1118) kayınvalidesi Maria
Daukaina, kiliseyi yeniden inşa ettirmiştir.
Latin istilası (1204–1261) sırasında bu kilisede tahrip edilmiş, II. Andronikos (1282- 1328) döneminde Sarayın
Hazine Nazırı Theodoros Metokhites (1313) tarafından onarılan kilisenin kuzeyine bir ek, batısına exonarteks
ve güneyine şapel (Parekklesion) eklenmiş mozaik ve fresklerle bezenmiştir.
Kariye’deki mozaik ve freskler Bizans resim sanatının son dönemine (XIV. y.y.) ait en güzel örneklerdir. Bu
mozaik ve fresklerdeki derinlik figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi, figürlerdeki uzamalar bu
dönemin üslubudur.
Kariye, 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Kilise olarak kullanılmış, 1511 Vezir Hadım Ali Paşa
tarafından camiye çevrilmiştir.1945 yılında müzeye dönüştürülmüş, 1948–1958 yıllarında Amerikan Bizans
Enstitüsü’nün yaptığı mozaik ve freskoların üzeri açılarak ortaya çıkarılmıştır.
Çarşamba günleri dışında her gün 09.00–16.30 saatlerinde gezilebilir. Yaz saati uygulaması vardır.
Edirnekapı- Fatih/İSTANBUL
Tel : (0212) 631 92 41–0 (212) 522 09 89
Faks : (0212) 621 34 35
----------------------------------------------------------KARİYE MÜZESİ
Kariye Müzesi İstanbul Edirnekapı’da bulunan müzedir. Bizans
döneminde kilise, fetihden sonra ise cami olarak kullanılmış
tarihi bir yapıdır.
Tarihçesi
Kariye (Chora) Kilisesi, 6. Y.Y.’a kadar giden bir geçmişe
sahiptir. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20.
yy’in ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur. Kilise,
manastır kompleksinden geriye kalan tek kalıntıdır. Kurtarıcı İsa
Mesih’e adanmıştır. İlk önce manastır olarak 534 yılında
Justinianus döneminde Aziz Theodius tarafından yapılmıstir. 11.
Y.Y.’da 1. Aleksios’un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1204-1261
yıllarındaki Latin istilasinda harap olan manastır Theodoros Metokhites tarafından 14. Y.Y.’da onarılmıştır. Dış
narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklenmiştir. (Metokhites Parekklesion’u kendisi için inşa etmiştir
ve mezarı da kilisenin girişinde mermer Bir taşla belirlenmiş olan yerdedir.)
Yapının önemi, İmparatorluğun, Haliç kıyısında, surlara yakın bir yerde konumlanmış olan “Blackhernai
Sarayı”na taşınmasıyla artmıştır. 1296’daki büyük depreme dayanan bina, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u
almasından çok sonra1511 yılında camiye dönüştürülmüştür. Mozaik ve freskler cami olduktan sonra bazen
tahta kepenklerle, bazen de badana ile örtülmüştür. 1948′den 1958′e kadar Amerikan Bizans Enstitüsü’nün
yaptığı çalışmalar sonunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır. Yapı 1948’den bu yana da “Kariye
Müzesi” olarak hizmet vermektedir. Dış köşesindeki minare ve içerde güneydoğu köşesindeki mihrap dışında
hiçbir İslam unsuru taşımamaktadır. Türkiye’deki eski kiliseler arasında, içinde en fazla mozayiğe sahip
olanıdır.
Mimari Özellikleri
Kariye Kilisesi, tipik Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en
süslü kiliselerden biridir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir sapel olan parekklesion bir bodrum
uzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe, diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi
boyunca uzanan dış narteks bugünkü cepheyi oluşturur. Yapının orta mekanını örten kubbe yüksek
kasnaklıdır. Osmanlı döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır. Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım
payeler, nişler ve taş tuğla örgü sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa
taşkın apsislerle bitmektedir. Orta apsis dıştan yarım kemerli bir “payanda” ile desteklenmiştir. Bu payanda,
gotik mimarlıkta yaygın olarak kullanılan bir destek ögesidir. Haç tonozların, yük etkisiyle sütun, paye gibi
taşıyıcı destekleri iterek yıkılmalarını önleme amaçlıdır. Yarım kemer biçimlidir, dıştan destek sağlar.
Esas ibadet mekanı işlevini gören naos, yapının merkezinde yer alır ve pandantifler ile geçilen bir kubbeyle
örtülüdür. Naosun doğu uzantısı, sunak masasının yer aldığı bema ya da kutsal mekandır. Bema’nın iki
yanında pastoforium yer alır. Şükran ayininin hazırlandığı kuzey şapel “prothesis”, giyinme odası olarak
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 115/124
kullanılmış güney şapel “diakonikon” olarak adlandırılır. 14. yy’dan itibaren diakonikon özel şapel işlevi
görmüştür.
İki katlı kuzey ek bölüm naosa birleşir. Geçiş niteliğindeki alt katı giyinme odası olarak kullanılmış olabilir.
Manastır kütüphanesini barındıran ve naosa bir pencere ile açılan üst katı büyük olasılıkla kurucunun çalışma
mekanıdır.
Kariye müzesinden bir mozaik
Batıda, mozaiklerle süslü iki geniş narteks yer almaktadır. Özgün planında güneybatı köşesinde bir çan
kulesinin yer aldığı dış narteks, kapının bulunduğu revaklı cephesi ile dışa açılır. Nartekslerde mozaikler,
mermer kaplamalar ve kabartmalar görünmektedir. Ek şapel konumundaki parekklesion mezar şapeli işlevini
görmüştür. Buradaki fresklerin hemen hemen tümü korunmuştur. Parekklesionla naos arasında,
tamamlanmamış depo ve muhtemelen keşiş odası olarak kullanılan özel bölümü bağlayan geçit
bulunmaktadır. Özel bölüm naosa bir pencere ile açılmaktadır.
Mozaikler
Kariye mozaik ve freskleri Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örneklerdir. Önceki
Dönemin yeknesak fonu burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi,
figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. İtalyan
rönesansina paralel ilerleyen Bizans Sanatı’ndaki yeni
uyanışın önemli örnekleridir. Dış nartekste İsa’nın hayatı, iç
nartekste ise Meryem’in hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Bu
sahneler, Meryem’in ve İsa’nın hayatındaki olaylara göre
kronolojik bir sıra takip ederler. Kronolojik sıraya göre iç
nartekste mevcut ilk mozaik, çocuğu olmayan üzgün
Joachim’in (Meryem’in babası) dağdaki halini betimler, son
mozaik ise Yusuf ve Meryem’in ayrılışını betimler. Kronolojik
sıraya göre, dış narteksteki ilk mozaik ise Yusuf’un düşünü
betimleyen mozaiktir.Dış narteksten iç nartekse geçilen
kapının üzerinde bir “Pantokrator İsa” vardır. (Bu betim
birçok ortodoks kilisesinde kullanılan İsa’nin yüceliğini ifade
eden, kalıp pozlardan biridir. Sakallı olarak tasvir edilen İsa,
sağ eli ile takdis işareti yaparken, sol elinde yeni ahit’i
tutmaktadir.) Sol tarafta İsa’nın doğumu, vali Quirinus’un
önünde nüfus sayımı, meleğin Yusuf’a görünüp Meryem’i
alıp gitmesini öğütlemesi, ekmeğin çoğaltılması, suyun
şaraba dönüştürülmesi; sağ tarafta ise haberci krallarin İsa’nın doğumunu haber vermesi, felçlilerin
iyileştirilmesi ve çocukların katli gibi sahneler vardır. İç mekandaki mozaikler “Bakire Meryem”in hayatından
kesitler sunar ve İsa’nın mucizelerini gösterir. Gerek duvarlarda, gerekse tavandaki mozaik betimlemeler
günümüze çok az hasarla ulaşmıştır. Mozaiklerin yanı sıra renkli ve desenli mermer süslemeler de vardır.
İç nartekse geçildiğinde en güzel ve eneski mozaik “deisis”tir.Bu mozayikte İsa’nın sağ ve sol gözleri
birbirinden farklı olarak tasvir edilmiştir, Ayasofya’daki deisis mozayiğinde olduğu gibi. Mozayikte, ortada İsa,
solunda Meryem, Meryem’in altında İsaakios, Kommenos ve İsa’nin sağında bir rahibe görülür. Bu kadın VIII.
Mikhael Palaiologos’un kızıdır. Moğol Prensi Abaka Han ile evlendirilmiş ve kocasının ölümünün ardından
İstanbul’a dönerek rahibe olmuştur. Bu bölümde kubbede İsa ve dilimler içinde İsa’nın ataları gösterilmiştir.
Ana nefe giriş kapısı üzerinde ortada İsa, sol tarafta kiliseyi onaran ve mozaiklerle süsleyen Theodoros
Metokhites kilisenin maketini sunar şekilde gösterilmiştir.
Meryem’in İncil’de yer almayan hayat hikâyesi ise apokriflere dayalı konulardan alınmıştır. İç nartekste
Meryem’in doğumu, ilk adımları, Cebrail’in Meryem’e bir çocuğu olacağını haber vermesi, tapınağa örtülecek
örtü için yün alınmasi gibi sahneler yer almaktadır. Kilisenin ana nefinde abside bakan duvarda Meryem’in
ölümünü betimleyen mozayik, yan duvarlarda ise çocuk İsa’yı taşıyan Meryem ve bir aziz mozaiği yer alır.
Parekklesion’un tümü freskolarla süslüdür. Apsiste görülen “Cehenneme İniş”, yani “diriliş” (anastasis) sahnesi
çok az hasarla günümüze ulaşmış gerçek bir sanat eseridir. Onun üst kısmında yer alan “son duruşma”
sahnesi burada tüm olarak gösterilmiştir. Tavanın tepe kısmında evren bir salyongozu andırırcasına, spiral
biçimde tasvir edilmiştir.Parekklesionun sağ ve sol duvarlarında görülen nişlerin mezar olduğu bilinir.
Parekklesion kubbesinin ortasında Meryem ve Çocuk İsa, dilimlerinde ise 12 melek tasviri görünmektedir.
(http://www.turistrehberleri.net/kariye-muzesi/)
Tüm mozaiklerin anlatımı detaylı bir şekilde PPS veya PDF formatında talebiniz halinde size
gönderilecektir. 10 Mart 2010 tarihinden sonra [email protected] adresine email gönderin. Kariye
mozaiklerini PPS formatında size göndereceğim.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 116/124
16. Gün: 07. 02. 2010 PAZAR:
İSTANBUL – İZNİK – BURSA (190 km)
İznik
İznik, her avuç toprağı binlerce yıldır kültür kalıntıları ile yoğrulmuş, bölgede,
yüzyıllar boyu tarih sayfalarının baş köşelerinde yerini almış bir kenttir. Dört
imparatorluğa başkentlik yapmış nadir yerleşimlerden biridir.
Çinicilik
İznik çiniciliğinin gelişimini, tarihleri bilinen
yapılar üzerindeki çini kaplamalardan açık-seçik
görülebilir. 1378-1391 yılları arasında yapılan
İznik Yeşil Cami minaresini süsleyen en eski
Osmanlı çinileri teknik ve dekor bakımından
Selçuk geleneğini devam ettirmekle beraber renk ve tonları onlardan daha
zengindir. Camiye ismini veren bu çiniler firuze ve yeşil renklerin çeşitliliği ve
zenginliğiyle dikkat çekerler.
İstanbul'daki yapılarda kullanılan çinilerin İznik'te yapıldığını tarihsel
belgelerden öğreniyoruz. Milet, Şam grubu ve Rodos işi adı ile tanınan
seramiklerin merkezi İznik'tir. XVII. yy. da İznik'e gelen gezgin Evliya Çelebi,
300'den fazla çini fırınının bulunduğundan söz eder. İznik çinilerinde; lâle,
sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motifleri kullanılmıştır. Ayrıca insan, kuş, balık,
tavşan, köpek gibi hayvan ve gemi motiflerine de rastlanır. Mavi, firuze, yeşil ve
kırmızı en çok kullanılan renklerdir.
Tarihçe: Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca Höyüklerinde
M. Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izleri saklıdır. M. Ö. VII. yüzyılda Trak
kavimlerinin göçlerinden önce burada kurulan yerleşim 'Helikare' adını almıştır.
Kentte basılan sikkelerde Khryseapolis (Altın Şehir) adı okunmaktadır.
Makedonya İmparatoru İskender'in generali Antigonos tarafından M. Ö. 316 yılında
yenilenen kent Antigoneia adını almıştır. İskender'in ölümünden sonra Antigonos
ile general Lysimakhos arasındaki savaşı kazanan Lysimakhos kente,
Antipatros'un kızı olan eşi Nikaia'nın adını vermiştir.
M. Ö. 293'te Bithynia Krallığı'na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla
süslenmiştir. Bir süre Bithynia Krallığı'nın başkenti olan Nikaia daha sonra
Roma'nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürür.
Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus'un çabaları ile Hıristiyanlık ile tanışır.
İmparator l. Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkar. 325
yılı yazı başında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olur ve Birinci
Konsül, Senatus Sarayı'nda toplanır.
İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un
görüşü Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir. " Kısa sürede taraftar toplayan
bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır.
Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı' nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra
kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu
Konsülden sonra kabul edilmiştir. 787 yılında İznik Ayasofya'sında VII. Konsül toplandı. İmparatoriçe İrene'nin
önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırıldı. İznik, Selçukluların da, Bizanslıların da başkenti
olmuştur.
1331 yılında Osmanlı orduları tarafından ele geçirilen İznik, Osmanlı dönemiyle birlikte canlanmaya başladı.
Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. Orhan Gazi Medresesinde birçok ünlü ders
verdi. Davud-u Kayseri, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi gibi ünlü tasavvuflar İznik'te yaşadı ve
eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik'te inşa edildi.
XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada
üretilmiştir. İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı
döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır.
İklim: İznik genellikle ılıman bir iklime sahiptir. İlçede kışlar genel olarak çok yağışlı, yazlar ise kuraklığa
sebep olmayacak derecede yağışlı geçer.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 117/124
İznik Müzesi: (Nilüfer Hatun İmareti) İmaret 1388 yılında Osmanlı Sultanı l.
Murat tarafından annesi Nilüfer Hatunun anısına inşa ettirilmiştir. İmaret olarak
kullanılan yapı, yoksullar için her gün yemek dağıtan bir hayır kurumuydu.
Cumhuriyet döneminde değişik gereksinimler için depo olarak kullanılan bina
1960 yılında müze olarak hizmete açılmıştır. Tarihsel bir yapı olan imaret, XIV.
yy Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir.
Müzede, İznik ve çevresinden toplanan arkeolojik buluntular ile Ilıpınar, Tiyatro ve İznik'teki çini fırınları
kazılarından çıkarılan eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde; Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı eserleri
yer almaktadır.
BURSA
Surlar: İznik'in çevresini beş kenarlı çokgen şekilde kuşatan surlar 4970 metre uzunluğundadır. İznik'in iki ana
caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında, dört ana kapı görünür. Hellenistik dönemde inşa edilmeye
başlanan surlar, Roma ve Bizans dönemlerindeki yeni ilavelerle günümüzdeki şeklini almıştır. Kentin dört ana
kapısından günümüze Lefke Kapı ile İstanbul Kapı sağlam ulaşabilmiştir. Yenişehir Kapı kısmen, Göl Kapı
tamamen yıkıktır. İstanbul Kapıda tiyatrodan getirilen masklar bulunmaktadır, İstanbul ve Lefke kapısında
mermer kabartma friz parçalarının da kullanıldığı görülmektedir.
Tiyatro: İznik Antik Tiyatrosu göl kıyısı ile Yenişehir Kapı arasında geniş bir alana inşa edilmiştir. Tiyatro,
İmparator Traianus döneminde Bithynia prokonsülü (valisi) Plinius'un çabalarıyla 111-112 yıllarında
yapılmıştır. Tiyatro, XIII. yüzyılda toplu mezarlığa dönüştürülmüştür. Daha sonraki yıllarda içinde kilise, saray
ve Osmanlı seramik atölyeleri ve çini fırınları yapıldığı, yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
Ayasofya Kilisesi: İki ana caddenin kesiştiği yerde, kentin tam ortasındadır. Bizans dönemi eseridir ve
tahminen XI. yüzyıldaki depremden sonra yenilenmiştir. 1331 yılında Orhan Gazi Camii adını almıştır. Deprem
ve yangınlarda tahribe uğramıştır. XVI. yüzyılda Mimar Sinan tarafından büyük ölçüde değişikliğe uğratılmış
ve yenilenmiştir. Bir mezar odası duvarında Hz. İsa freski bulunmaktadır. VII. Konsil'in toplandığı yerdir. Bu
nedenle inanç turizmi için önemli bir merkezdir.
Hacı Özbek Cami: İznik'te inşa edilen ilk Osmanlı camisidir. Üstü 8 metre çapında kiremit kaplı bir kubbe ile
örtülüdür. 1333 yılında inşa edilmiştir.
Yeşil Cami: İznik'in sembolü olan Yeşil Cami, adını yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır. Caminin
yapımını Çandarlı Hayreddin Paşa 1378 yılında başlatmış, fakat ölümü üzerine oğlu Ali Paşa 1391'de
tamamlatmıştır. Erken Osmanlı döneminin tek kubbeli camileri arasında en görkemlilerindendir. Eşsiz minaresi
caminin sağ köşesindedir. Gövdesi mavi ve yeşil renkli çinilerle zigzaglı mozaik tekniğiyle bezenmiştir.
Selçuklu minare geleneğinin ilk dönem Osmanlı sanatına yansımasının önemli bir örneğidir.
BURSA - TARİHÇE
Bursa bölgesinin tarihi M. Ö. 5000-3500 yıllarını ihtiva eden kalkolitik döneme uzanmaktadır. Bölgede yapılan
arkeolojik araştırmalarda, bu döneme ilişkin bazı kalıntılar elde edilmiştir.
Daha sonra Frig, Roma, Bizans dönemlerini yaşayan şehir Selçukluların ve Osmanlıların egemenliğine
girmiştir.
29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte Bursa şehri kültür, sanayi ve ziraat merkezi olarak
gelişmesini sürdüren bir il olmuştur.
Bursa Kalesi
Bursa Kalesi’nin yapılışı M. Ö. 1. yüzyıla dayanır. Bugün surların uzunluğu 2 km.
kadardır. Çakırhamam ile Tophane arasında biri yuvarlak diğeri dört köşe iki burç
vardır. Tophane, Tümen ve Sanat Enstitüsü’nün bulunduğu alan, Yıldız Kahve’ye
kadar doğal bir set halindedir. Kalede 5 adet kapı bulunmaktadır. Bunlar Hisar
Kapı, Kaplıca Kapısı, Zindan Kapısı, Pınarbaşı Kapısı, Yer Kapı’dır.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 118/124
Ulu Cami
Bursa kentinde bulunan Ulu Cami, Sultan Yıldırım Bayezit tarafından 1396–1400 yıllarında yaptırtılmıştır.
Dikdörtgen planlı ve üç büyük giriş kapısı olan çok kubbeli camilerin en büyük ve en anıtsal örneğidir. On iki
kare ayağa ve kesme taştan yapılmış kalın beden duvarlarına oturan yirmi kubbesi vardır. Orta eksendeki
kubbede aydınlık feneri altında da onaltı köşeli havuzu ve üç çanaklı fıskiyesi olan şadırvan bulunmaktadır.
Caminin kuzey cephesinin köşelerinde kaidesi mermerden yapılmış ve üzeri tuğlalarla örülmüş iki minare yer
almaktadır. Ceviz ağacından yapılmış minberi ağaç işçiliği yönünden bir başyapıttır. Ahşap kapıları motiflerle
bezenmiştir. Caminin içinde bulunan yazılar, hat sanatının özgün örnekleri arasında gösterilmektedir.
Mimarisi, ahşap işçiliği ve içindeki yazı sanatları bakımından Ulu Cami’nin Bursa’daki eserler arasında ayrı bir
yeri vardır.
Emir Sultan Camii
Yıldırım Bayezit'in kızı ve Emir Sultan'ın eşi olan Hundi Hatun tarafından 15.
yüzyılın başında yaptırtılmıştır. Caminin asıl ibadet alanının üzerini büyük bir
kubbe örtmekte, giriş bölümünde, şadırvanlı geniş ve dikdörtgen bir avlu yer
almakta, kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde iki minare bulunmaktadır. 1795
yılında tamamen yıkılmış, 1804 yılında III. Selim tarafından yeniden yaptırılmıştır.
1954 depreminde zarar gören cami onartılmıştır.
Yeşil Cami
1414-1424 yılları arasında Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırtılmıştır. Ters
planlı camilerdendir. Caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Tamamen kesme taş ve
mermer ile inşa edilen caminin zengin süslemeler ve yazılarla kaplı stalaktitli
mermer taç kapısı, Osmanlı taş işçiliğinin en güzel örneklerinden birisidir. İki
kubbe ile örtülü ana mekânın ilk bölümündeki havuzun fıskiyesi yekpare
mermerden yapılmıştır. Çini süslemeler caminin en önemli özelliğidir. Süslemede kullanılan firuze ve
çinilerden dolayı “Yeşil” adıyla anılmaktadır.
17. Gün: 08. 02. 2010 PAZARTESİ:
BURSA – ANKARA – KONYA (660 km)
Ankara Programı extra yeniden hazırlanacaktır.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 119/124
Dünya Miras Listesinde Türkiye
Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen
evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri
dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel
mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli
sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal
değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak
amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim – 21 Kasım 1972
tarihleri arasında Paris’te toplanan 16. Genel
Konferansında sorunun uluslararası bir sözleşme
konusu yapılmasına karar verilmiş ve 16 Kasım
1972’de “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının
Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edilmiştir.
Türkiye, bu sözleşmeyi 23 Mayıs 1982 tarihinde
onaylanmış ve 1983 yılında Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
2008 yılı sonu itibariyle Dünya genelinde Dünya
Miras Listesine kayıtlı 878 kültürel ya da doğal varlık
bulunmaktadır. Bunların 679 tanesi kültürel/arkeolojik
sit, 174 tanesi doğal sittir. 25 tanesi ise karma
(kültürel/doğal) sittir. Her yıl gerçekleşen Dünya
Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır.
Ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğünün sorumluluğu altında yürüttüğü
çalışmalar neticesinde bugüne kadar Dünya Miras
Listesine 9 adet varlığımızın alınmasını sağlamıştır.
Bu varlıklardan; İstanbul’un Tarihi Alanları,
Safranbolu Şehri, Hattuşaş (Boğazköy)-Hitit
Başkenti, Nemrut Dağı, Xanthos-Letoon, Divriği Ulu
Camii ve Darüşşifası, Truva Arkeolojik Kenti kültürel,
Pamukkale-Hierapolis ve Göreme Milli ParkıKapadokya hem kültürel, hem doğal miras olarak
listeye alınmıştır.
Dünya Miras Listesinde Yer Alan Doğal ve Kültürel
Varlıklarımız
İstanbul ve Tarihi Alanları
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 6. 12. 1985
Liste Sıra No : 356
Niteliği : Kültürel
İ. Ö. 7. yy'da kurulan İstanbul'un kuzeyde Haliç,
doğuda İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi
ile çevrile kısmı günümüzde “Tarihi Yarımada” olarak
anılmaktadır. Kent, Avrupa ve Asya'yı birbirine
bağlayan stratejik konumu nedeniyle tarihi boyunca
kentte hüküm süren uygarlıklar için daima çok önemli
olmuştur. Bu özellikleri ile kent, Roma, Bizans ve
Osmanlı gibi büyük İmparatorlulara başkentlik
yapmıştır. Bu görkemli geçmişi ile farklı dinleri,
kültürleri, toplulukları ve bunların ürünü olan yapıtları
benzersiz bir coğrafyada bir araya getiren İstanbul,
UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır.
İstanbul’un Tarihi Alanları, 6. 12. 1985 tarihinde
Dünya Miras Listesine 4 ana bölüm olarak dahil
edilmiştir. Bunlar; Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini,
Küçük Ayasofya Camisini içine alan Arkeolojik Park;
Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve
çevresini içine alan Zeyrek Koruma alanı ve Tarihi
Surlar Koruma alanını içermektedir.
Dünya Miras Komitesi Dünya Miras Listesinde yer
alan varlıkların korunma durumunu izlemekte ve
kendisine iletilen tüm bilgi ve tavsiyeleri
değerlendirerek kararlar almaktadır.
İstanbul’un Tarihi Alanları, 2003 yılındaki 27. Dönem
Dünya Miras Komitesi toplantısının “Dünya Miras
Listesine kayıtlı varlıkların korunma durumu” başlıklı
gündem maddesinde yer almıştır ve somut adımlar
atılmadığı takdirde “Tehlike altındaki Dünya Mirası
Listesi”ne kaydedilmesi tehlikesi ile karşı karşıya
olduğu belirtilmiştir.
Bu karar üzerine Genel Müdürlüğümüz 2004, 2005,
2006, 2007 ve 2008 yıllarında İstanbul’un Tarihi
Alanlarının korunma durumuna ilişkin beş ayrı
ilerleme raporunu Dünya Miras Komitesine
sunmuştur. Nihai karar 2009 yılında alınacaktır.
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi :6. 12. 1985
Liste Sıra No : 357
Niteliği : Doğal / Kültürel
Kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde
Hasan ve Melendiz Dağları, batıda Aksaray ve
kuzeybatıda Kırşehir ile sınırlanan Kapadokya
bölgesi Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim
alanı olmuştur. Alanın en önemli özelliği, Erciyes
Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgar ve su aşınması
sonucunda oluşan olağanüstü kaya şekilleri ve kışın
ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için
uygun iç iklim koşulları taşıyan kayaya oyma
mekanlardır. Göreme, özellikle 7-13. yüzyıllar
arasında baskılarından kaçan Hıristiyanların
yerleşmesiyle Hıristiyanlığın önemli bir merkezi
haline gelmiştir. Volkanik tüflerden oluşan peri
bacaları ile birlikte yüzyılların birikiminin buluştuğu bu
doğal ve kültürel miras, Dünya Miras Listesinde
bulunmaktadır.
Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 6. 12. 1985
Liste Sıra No : 358
Niteliği : Kültürel
Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler
Dönemi'ne kadar inmektedir. Yöre,
Mengücekoğullarının yönetimi altında olduğu
dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından
camii ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır.
İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli türbeye
sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden
oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yansıra,
sergilediği Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle
UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır.
Hattuşa (Boğazköy) -Hitit Başkenti
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 28. 11. 1986
Liste Sıra No : 377
Niteliği : Kültürel
1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınan
Çorum, Boğazköy’deki Hattuşa, Hitit
İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da
yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur.
Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından “Hattuş”
olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten
sonra “Hattuşa” adını aldı. M. Ö. 1700’lerde Kuşşara
şehrinin kralı Anitta tarafından alınan Hattuşa, yine
Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda Anitta ilk
Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I.
Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun
bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti
haline getirildi. Coğrafi olarak içinde bulunduğu alan
şehre doğal koruma sağlamaktadır. Günümüzde
görülebilen kalıntıların büyük çoğunluğu Büyük Kral
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 120/124
IV. Tudhaliya dönemine aittir. Bu kalıntılar arasında
tapınaklar, kraliyet konuları ve surlar sayılabilir.
NEMRUT DAĞI
Dünya Miras Listesine Alınış Tarihi: 11. 12. 1987
Liste Sıra No : 448
Niteliği : Kültürel
Adıyaman’ın Kahta ilçesinde 2150 m.
Yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında
hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I.
Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını
göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve
benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en
görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller
doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu
terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli
heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi
korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı
bloklarından yapılmıştır ve 8-10 m. yüksekliktedirler.
Nemrut Dağında, Dünya Miras Listesine alındıktan
sonra çeşitli tarihlerde kazı ve araştırma çalışmaları
sürdürülmüştür. Varlığı bilinmekle beraber kral
mezarı, henüz keşfedilememiştir.
XANTHOS - LETOON
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 9. 12. 1988
Liste Sıra No : 484
Niteliği : Kültürel
XANTHOSFethiye’ye 46 km. uzaklıkta, Kınık köyü
yakınlarında bulunan Xanthos, Antik Çağda Likya’nın
en büyük idari merkezi idi. M. Ö. 545’te Perslerin
egemenliğine girene kadar bağımsız olan kent,
bundan yaklaşık olarak yüzyıl kadar sonra tamamıyla
yanmıştır. Bu yangından sonra şehir tekrar inşa
edilmiş, hatta M. Ö. II. yy. ’da Likya Birliğinin başkenti
olma görevini üstlenmiştir. Daha sonra Romalıların
kontrolüne giren kent, bundan sonra Bizans
egemenliğine girmiş ve 7. yy. ’daki Arap akınlarına
kadar Bizans egemenliğinde kalmıştır. Yerleşen her
uygarlığın inşa ettirdiği yapılarda Likya gelenekleri,
Helenistik ve Roma dönem etkilerini gösteren bu
merkez 1988 yılında UNESCO Dünya Miras
Listesine alınmıştır.
LETOON Xanthos’a 4 km. uzaklıkta bulunan Letoon,
Antik Çağda Likya’nın dini merkezi konumundaydı.
Bu kutsal alanda Leto, Apollon ve Artemis tapınakları
ile birlikte, bir manastır, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu
kalıntıları bulunmaktadır. Artemis ve Apollo’nun
annesi Leto’ya adanmış olan en büyük tapınak,
batıda bulunan ve peripteros tarzında yapılmış Leto
Tapınağıdır ve 30. 25 m’ye 15. 75 m.
büyüklüğündedir. Doğuda yer alan Dor tarzında
yapılmış olan Apollo tapınağı, Leto tapınağından
daha az korunmuş durumdadır ve 27. 90 m. ’ye 15.
07 m. boyutları ile daha küçüktür. Her iki tapınağın
ortasında yer alan ve en küçük tapınak olan Artemis
tapınağı 18. 20 m. ’ye 8. 70 m. ’ye boyutlarındadır.
Letoon, Xanthos ile birlikte UNESCO Dünya Miras
Listesinde yer almaktadır.
PAMUKKALE
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 9. 12. 1988
Liste Sıra No : 485
Niteliği : Doğal / Kültürel
Çaldağ’ın güney eteklerinden gelen kalsiyum oksit
içeren suların oluşturduğu görkemli beyaz
travertenler ve geç Helenistik ve erken Hıristiyanlık
dönemlerine ait kalıntılar içeren Hierapolis arkeolojik
kenti, antik çağlardan bugüne kadar ulaşan en
çarpıcı merkezlerden biridir. Denizli’ye 2 km.
uzaklıkta bulunan bu alan, ayrıca çok çeşitli
rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılan şifalı suları ile de
ünlüdür.
Antik kentin M. Ö. II. yüzyılda Bergama krallarından
II. Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise
Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan
aldığı sanılmaktadır. Eski kaynaklara göre metal ve
taş işlemeciliği dokuma kumaşları ile ünlü olan kent,
Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin
başkentliğini yapmış, Bizans döneminde Piskoposluk
merkezi olmuştur. Bu özellikleri ile bu çarpıcı alan
Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.
Dünya Miras Komitesi, Pamukkale’nin mevcut
durumu, termal su dağılımı ve Yönetim Planı
hakkında güncel bilgiler istemiştir. Genel
Müdürlüğümüzce bu Pamukkale’nin son durumu ile
ilgili bir rapor hazırlanarak 2006 yılı Ocak ayı
sonunda Dünya Miras Komitesi’ne iletilmiştir.
SAFRANBOLU
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 17. 12. 1994
Liste Sıra No : 614
Niteliği : Kültürel
Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu’ya
bağlayan yol üzerinde yer alan tarihi Safranbolu
Şehri, coğrafi konumu nedeniyle çok eski devirlerden
beri yerleşim görmektedir. 14. yy. ’nın başlarından bu
yana Türklerin hakimiyetinde olan Safranbolu,
özellikle 18. yüzyılda Asya ve Avrupa arasındaki
ticaretin önemli bir merkezi olmuştur. Türk kentsel
tarihinin bozulmamış bir örneği olan bu şehir,
geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve
anıtsal yapılarıyla bütünü sit olarak ilan edilen ender
kentlerden biri olarak Dünya Miras Listesinde yer
almaktadır.
TRUVA
Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 2. 12. 1998
Liste Sıra No : 849
Niteliği : Kültürel
Truva, dünyadaki en ünlü arkeolojik kentlerden
birisidir. Truva’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak
3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve
Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz
coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi
sağlamaktadır. Truva’daki en erken yerleşim katı M.
Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı’na
tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören
Truva katmanları M. Ö. 85 – M. S. 8. yy’a tarihlenen
Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu
coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren
uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel
bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol
üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz
katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik
alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak
1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W.
Dörpfeld, C. W Blegen tarafından kazılmış olan bu
görkemli arkeolojik şehirde kazılan halen Tübingen
Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir.
Dünya Miras Listesinde daha fazla kültürel ve doğal
varlıkla temsil edilebilmemiz için gerekli olan geçici
liste (endikatif liste) 2000 yılında UNESCO Dünya
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 121/124
Miras Komitesine sunulmuş ve onaylanmıştır. Bu
listede 2 doğal kültürel alan ve 16 kültürel varlık
olmak üzere toplam 18 adet varlık bulunmaktadır.
UNESCO Dünya Miras Merkezi’nce onaylanan bu
listede yer alan varlıklara ilişkin dosyalar kapsamlı
olarak hazırlanacak ve Dünya Miras Komitesinin
onayına sunulacaktır.
Liste hazırlanırken önerilen varlıkların, mimari, tarihi,
estetik ve kültürel değerlerinin yanısıra ekonomik,
sosyal, sembolik ve felsefi özellikleri de dikkate
alınmıştır.
Amacımız; bu evrensel kültür değerlerimizin özellik
ve güzelliklerin Dünyaya tanıtılması ve uluslararası
katkılarla korunarak gelecek kuşaklara en iyi ve
korunmuş şekilde aktarılmasıdır.
Dünya Miras Merkezince 2000 yılı içinde onaylanan
Geçici (Endikatif) Listede aşağıdaki varlıklarımız yer
almaktadır.
1) Selimiye Cami ve Külliyesi (16. yy)
2) Bursa ve Cumalıkız Osmanlı Kentsel ve Kırsal
Yerleşimleri (13. yy. 15. yy)
3) Konya Selçuklu Başkenti
4) Alanya Kalesi ve Tersanesi
5) Selçuk Kervansarayları Denizli – Doğubeyazıt
Güzergahı (13. yy)
6) İshakpaşa Sarayı (17. yy)
7) Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri (17. yy – 19. yy)
8) Diyarbakır Kalesi ve Surları (12. yy)
9) Mardin Kültürel Peyzaj Alanı (13. yy)
10) Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları (12. yy –
13. yy)
11) Sümela Manastırı (5. yy – 19. yy)
12) Alahan Manastırı (7. yy)
13) St. Nicholas Kilisesi (7. yy – 8. yy)
14) St. Paul Kilisesi, St. Paul’s Kuyusu ve Çevresi
15) Kekova
16) Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı
17) Karain Mağarası
18) Efes
19) Aphrodisias Antik Kenti
20) Sagalassos Antik Kenti
21) Çatalhöyük Neolitik Kenti
22) Perge Antik Kenti
23) Antik Likya Uygarlığı Kentleri
1- Selimiye Camii ve Külliyesi
Yeri : Marmara Bölgesi
Boylam : 260 34’ Doğu
Enlem : 410 41’ Kuzey
Kriter : a) i, ii, iii, iv, Kültürel
Mimar Sinan’ın Ustalık Dönemi eseri ve mimarlık
sanatının en görkemli örneklerinden biri olan
Selimiye Camii ve Külliyesi 16. yy. ’da Sultan III.
Selim adına yaptırılmıştır. Selimiye Camii, teknik
mükemmelliği, boyutları ve estetik değerleriyle
döneminin ve sonraki zamanların en muhteşem
eseridir.
2- Bursa ve Cumalıkızık Osmanlı Kentsel ve Kırsal
Yerleşimleri
Yeri : Marmara Bölgesi
Boylam : 290 04’ Doğu
Enlem : 400 12’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel
İlk kez M. Ö. 200 yılında yerleşim görmüş olan
Bursa, Roma ve Bizans dönemlerinden sonra
Osmanlıların ilk başkenti olarak en görkemli yıllarını
yaşamıştır. Osmanlıların ilk altı padişahı döneminde
yapılmış olan 127 cami, 45 türbe, 34 medrese, 25
han, 37 hamam ve 14 imarethane ile Bursa Merkezi
ve Osmanlıların Bursa’yı fethi sırasında lojistik
destek görevi gören Cumalıkızık sadece tarihi
dokusunu korumakla kalmamış aynı zaman da
geleneksel yaşam biçimini de günümüze taşımıştır.
3- Konya Selçuklu Başkenti
Yeri : Orta Anadolu Bölgesi
Boylam : 320 30’ Doğu
Enlem : 370 52’ Kuzey
Kriter : a) i, ii, iv, Kültürel
12. ve 13. yy’da Selçuklu Türklerinin başkenti olan
Konya, Selçukluların Asya’dan getirdiği sanatsal
öğelerin ve taş işçiliğinin en görkemli eserlerini
barındırır.
Konya Kalesi, Alaaddin Camii, Sırçalı Medrese ve
birçok irili ufaklı camii ve mezar Konya’daki Selçuklu
anıtlarının örnekleridir. Halen yaşayan bir kent olarak
Selçuklu mimarisi, uygarlığı ve kültürel geleneklerinin
tek örneğidir.
4- Alanya Kalesi ve Tersanesi
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Boylam : 310 59’ Doğu
Enlem : 360 32’ Kuzey
Kriter : a) iii, iv, Kültürel
Alanya’nın Helenistik dönemlere dek tarihlenen
kalesi Roma, Bizans ve son olarak da Selçuklulara
ev sahipliği yapmıştır. Kalede bulunan Selçuklu
sarnıcı, Bizans Kilisesi, Sultan Sarayı ve Selçuklu
hamamı kalıntıları geleneksel kent dokusuyla
bütünleşmiştir. Tarihi Alanya Tersanesi ise
Selçuklular tarafından yapılmış ve bugüne dek
korunabilmiş tek tersane olma özelliğini taşımaktadır.
Denize doğru uzanan Kale kırmızı taş ve tuğladan 33
metre yüksekliğinde sekizgen bir kule ile korunan bir
ortaçağ gemiliği ile çevrelenmiştir.
5- Selçuklu Kervansarayları (Denizli-Doğubeyazıt
Güzergahı)
Yeri : Güzergah Anadolu’da Batı-Doğu yönünde
uzanmaktadır.
Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel
Orta Asya’daki göçebe Türk boylarının geleneksel
yaşam biçiminden esinlenerek Selçuklu Dönemi
kültür ve mimarisinde önemli bir yer tutmuş olan
kervansaraylar ve hanlar en çok bu dönemde
çeşitlenmiş ve Anadolu mimarisini de etkilemiştir.
Ülkemizin sınırları dışında Asya’ya da uzanan bu
güzergah üzerinde yer alan kervansaray ve hanlar
Denizli-Doğubeyazıt kervan yolu örneklenerek Dünya
Miras Listesine “Kültürel Peyzaj” olarak önerilecek
adaylar arasındadır.
Öneri Güzergahta Yer Alan Önemli Han ve
Kervansaraylar
Akhan, Pınarbaşı Han, Eğridir Han, Pınarpazarı
Hanı, Kantarcı Han, Obruk Han, Oklu Han, Sultan
Han (2), Akhan, Ağzıkarahan, Sünnetli Han, Sikre
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 122/124
Han, Ertokuş Han, Kireli Han, Elikesik Han, Kavak
Han, Kuruçeşme Han, Altınapa Han, Sadettin Han,
Zincirli Han, Akbaş Han, Öresin Han, Han Camisi,
Sultan Han, Şahruk Köprüsü Han, Lala
Kervansarayı, Gedik Han, Latif Han, Mugar Han,
Cibci Han, Pervane Han, Kargı Han, Köprüköyü
Hanı, Mamahatun Kervansarayı, Hacı Bekir Han,
6- İshakpaşa Sarayı
Yeri : Doğu Anadolu Bölgesi
Boylam : 440 08’ Doğu
Enlem : 390 31’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel
18. yy’da İran sınırına yakın İpekyolu üzerinde, 7600
metrekarelik bir alanda, Bursa, Edirne ve İstanbul
gibi başkentlerde Kraliyet Saraylarının yapımında
kullanılan model ile inşa edilen İshak Paşa Sarayı taş
oymacılığı ve bezemelerinde hanlar ve
kervansaraylar güzergahı üzerinde yer alması
nedeniyle İran’dan Anadolu Selçuklu devletine,
Gürcistan’dan Kafkasya’ya kadar çok değişik
kültürlerin izlerini taşımaktadır ve özellikleri ile Dünya
Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır.
Ishakpaşa Sarayı Osmanlı mimarisinde Batı etkisinin
görülebileceği bir örnektir.
7- Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri
Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi
Kriter : a) i, ii, iii, iv, Kültürel
Peygamberler Şehri olarak bilinen Şanlıurfa, Yukarı
Mezopotamya’nın bereketli ovalarında kurulmuş
tarihi bir yerleşimdir ve yöresel mimari ve geleneksel
taş işçiliğinin en güzel örnekleri olan çok sayıda
tarihi, dini, resmi ve sivil mimari örnekleriyle
bezenmiştir.
Kentin güneyinde yer alan Harran ise tarihi şehir
surları, geleneksel konik çatılı kerpiç evleri ve birçok
İslam alimini yetiştiren Harran İslam Üniversitesi ile
benzersizdir.
8- Diyarbakır Kalesi ve Surları
Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi
Boylam : 400 14’ Doğu
Enlem : 370 55’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, v, Kültürel
Dicle Nehri Vadisinden 100 metre yükseklikte
konumlanan ve birbirini tamamlayan iç ve dış
kaleden oluşan Diyarbakır Kalesi ve Surları kente
egemen olan 30 kadar uygarlığın mimari
karakterlerini, dönemlerinin sanatsal üsluplarını
yansıtan oyma ve kabartma motiflerini ve kitabelerini
sergileyerek Anadolu tarihinin yazıya dönüştüğü ve
toplu olarak görülebildiği tek örnektir. Diyarbakır
Kalesi ve Surları geçirdikleri tarihi dönemlerin en
önemli yazılı belgelerini bulundurması ve insan eli
yapılan en görkemli ve en büyük anıtsal yapılardan
biridir.
Sihay bazalt duvarlar Ortaçağ Askeri mimarisinin
önemli örneklerindendir. Duvarlar 10-12 metre
yüksekliğinde ve 3-5 metre genişliğindedir.
9-Mardin Kültürel Peyzaj Alanı
Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi
Boylam : 400 44’ Doğu
Enlem : 370 19’ Kuzey
Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel
Mardin, Türkiye’nin güneydoğusunda, Suriye
sınırında, Mezopotamya Ovasına hakim bir alanda
kurulmuştur. Dicle ve Fırat nehirlerinin arasındaki
“Bereketli Hilal” bölgesinde yer almaktadır.
Doğal yapı ile insan etkileşimi sonucu ortaya çıkan
taş mimarisinin benzersiz dini ve geleneksel
yapılarını barındıran Mardin, bir ortaçağ kenti
görünümüyle “kültürel peyzaj alanı” olarak Dünya
Miras Listesine önerilmektedir.
Mardin Tarihi Kentin dosyası 2002 yılında UNESCO
Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Hazırlanan
dosya, Alan Yönetim Planının olmaması ve Deyr’ül
Zafaran Manastırı’nın yer almaması nedeni ile
adaylık başvurumuzu olumsuz yönde etkileyeceği
düşünüldüğünden Bakan onayı ile Genel
Müdürlüğümüzce geri çekilmiştir.
10- Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları
Yeri : Doğu Anadolu Bölgesi
Boylam : 420 30’ Doğu
Enlem : 380 45’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, Kültürel
Van gölü kıyısında yer alan ve tarihi Urartulara kadar
inen Ahlat yerleşimi ve Selçuklu dönemi taş işçiliği,
inanışları ve yaşam biçimini en güzel şekilde
yansıtan mezar taşları ve anıt eserleri ile Dünya
Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır.
11- Sümela Manastırı
Yeri : Karadeniz Bölgesi
Boylam : 390 02’ Doğu
Enlem : 400 48’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel
Altındere vadisi’nin dik yamaçlarında doğal yapı ile
bütünleşen manastır kompleksi tasarım, malzeme,
mimarlık ve işçilik açısından eşsiz bir yapı olarak
Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasında
yer almaktadır.
12- Alahan Manastırı
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Boylam : 320 31’ Doğu
Enlem : 370 52’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel
M. Ö. 5. yy başlarında yapıldığı bilinen ve doğal yapı
ile bütünleşmiş olan Alahan Manastırı, bir manastır
ve ona bağlı kilise ile müştemilat yapılarından
oluşmakta ve malzeme, tasarım ve yapıdaki
süslemeleri ile Bizans Dönemi dini mimarisinin ender
örneklerinden biri olarak Dünya Miras Listesine
önerilecek adaylar arasındadır.
13- St. Nicholas Kilisesi
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Boylam : 360 7. 5’ Doğu
Enlem : 290 58’ Kuzey
Kriter : a) iii, iv, Kültürel
Milattan önce 5. yy’a ait bir Likya yerleşimi olan Myra
antik kentinin parçası durumundaki St. Nicholas
Kilisesi mimari üslubu ve süslemeleri ile orta Bizans
dönemi kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşmış
en seçkin örneğidir.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 123/124
Myra, eski dönemlerin doğu ve batıdan gelen ticaret
yolları ile St. Nicholas kültünün farklı parçalarını
taşıyan farklı kültürlerin kavşak noktasında yer
almaktadır. İmparatorluk başkenti Constantinople ve
diğer şehirler ile olan ilişkileri gerek kentsel yaşam
gerekse Hıristiyanlığın gelişimi açısından Myra’yı
kozmopolitan bir merkez haline getirmiştir. St.
Nicholas kilisesinin büyük ölçeği ve zenginliği
Myra’nın bütün kentsel yapıyı etkileyen merkez olma
rolünü de desteklemektedir
14- St. Paul Kilisesi, St. Paul Kuyusu ve Çevresi
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel
St. Paul’un doğum yeri olarak bilinen Tarsus St. Paul
Kilisesi ve kuyusu ruhani bir merkez olarak mevcut
geleneksel kent dokusu ile bütünleşmiş biçimiyle,
Dünya Miras Listesine aday olarak gösterilmektedir.
15- Kekova
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Boylam : 290 53’ Doğu
Enlem : 360 13’ Kuzey
Kriter : a) i, iii, Doğal a) ii, iii, Kültürel
Akdeniz Bölgesinde yer alan Kekova Adası,
arkeolojik Üçağız ve Kaleköy yerleşmeleri ve adayı
çevreleyen batık kentin yanısıra, gerek görsel,
gerekse doğal özellikleriyle Dünya Miras Listesine
önerilecek adaylar arasındadır.
Kültürel özelliklerinin yanı sıra; Kekova çok önemli
jeolojik oluşumlar, oluklu kıyı hattı, hidrobiyolojik
özellikleri ve görsel güzelliğe sahiptir. Yaşayan
kültürel varlığın yanı sıra kültürel devamlılığın önemli
bir örneğidir.
16- Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Boylam : 300 30’ Doğu
Enlem : 370 00’ Kuzey
Kriter : a) ii, iii, v, Kültürel a) ii, iii, iv, Doğal
Denizden yaklaşık 1050 m. yükseklikte Antalya’nın
kuzeyinde dağlar arasında gizli Termessos (Güllük
Dağı Milli Parkı) antik kenti, yerleşim biçimi, savunma
sistemleri ile doğanın sunduğu olanakları en iyi
şekilde kullanan kentlerden biridir. Alanın en önemli
kalıntıları şehir surları, kuleler, kral yolu, hadrian
kapısı, spor salonu (Gymnasium), agora, tiyatro,
mezarlar, kemerler ve drenaj sistemidir.
Güllük Dağı’nın dik yamaçları ise Güver Uçurumu ve
tipik Akdeniz bitki örtüsünün yanısıra soyu
tükenmekte olan hayvanları da barındıran özel bir
bölgedir.
17-Karain Mağarası
Yeri : Akdeniz Bölgesi
Boylam : 300 34’ Doğu
Enlem : 370 05’ Kuzey
Kriter : a) iii, vi Kültürel
Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi
açısından önemli bir paleolitik merkezdir. Karain Alt
Paleolitik'ten geç Roma dönemine kadar görülen
yerleşim izleri ile Anadolu arkeolojik çalışmalarında
önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
Yeryüzünde bilinen paleolitik mağaraların çoğu
sadece bir dönemi temsil ederken Karain Alt, Orta ve
Üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma göstermekte ve
bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa
ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları
hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır.
Karain'den ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski
insan kalıntılarının yanısıra mağarada ortaya
çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri Anadolu sanatının
ilk örnekleridir. Ayrıca, verdiği bitki ve hayvan
kalıntıları ile Batı Akdeniz'in eski çevresinin ortaya
konmasında önemli bir rol üstlenen Karain
çevresindeki diğer mağaralarla birlikte doğal ve
kültürel özellikleri dolayısıyla karma sit olarak Dünya
Miras Listesine önerilmektedir.
Karain mağarasına ait adaylık dosyası 2000 yılında
UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir.
Karma (doğal/kültürel) varlık olarak Dünya Miras
Listesine önerilen Karain Mağarası için hazırlanan
adaylık dosyası, doğal tanımlamaların belirlenen
kriterler açısından yetersiz olduğu, kültürel kriterler
açısından ise güçlendirilmesi gerektiği bildirilerek
iade edilmiştir.
18- Efes
Yeri : Ege Bölgesi
Boylam : 270 20’ Doğu
Enlem : 370 07’ Kuzey
Kriter : a) i, ii, iii, v, Kültürel
6000 yıl sürekli yerleşim gösteren Efes; tarihinin tüm
aşamalarında çok önemli bir kültürel ve ticari merkez
oluşmuştur. Günümüzde tüm dünyadan milyonlarca
ziyaretçiyi ağırlayan Efes, en görkemli zamanını
Roma döneminde yaşamış ve “Asya'nın ilk ve en
büyük metropolü” unvanını taşımıştır.
Efes Roma dönemi yaşam tarzını çok açık bir şekilde
sunmaktadır. Bir benzeri daha bulunmayan Teras
Evler ise Anadolu’daki kent seçkinlerinin ev
dekorasyonu zevkini göstermektedir.
Şehrin dini merkez konumunda olan Artemision, şu
anda tapınağın ayakta kalmış tek sütunu ile temsil
edilmektedir. Efes, Dünya Miras Listesine mevcut
antik kent yerleşimi Artemision, St. John Bazilikası ve
Ayasoluk Kalesi ile birlikte önerilmektedir.
Efes ören yerine ait adaylık dosyası 2000 yılında
UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir.
Hazırlanan adaylık dosyası; hazırlanmış olan Alan
Yönetim Planının alanın kültürel değerlerini koruması
açısından yetersiz bulunması sebebi ile iade
edilmiştir.
19- Aphrodisias Antik Kenti
Yeri: Ege Bölgesi, Ege Bölgesi
Enlem: 370 43’ kuzey
Boylam: 280 44’ batı
Kriter: (ii), (iv)
Aphrodisias Antik Kenti, Türkiye’deki Yunan ve Roma
dönemlerine ait en görkemli antik kentlerden birisidir.
Tarihte kentin en önemli tanrıçası olan Afrodit
tapınağı ile ünlü olan Aphrodisias M. Ö. II. yüzyıldan
M. S. 6. yüzyıla kadar uzun ve varlıklı bir hayat
sürmüştür. Kentin kesintisiz olarak bu kadar uzun
yerleşim görmüş olması, antik dönemde pek çok
önemli gelişmeye tanıklık etmesi açısından da önem
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 124/124
taşımaktadır. Diğer yandan, antik kente yakın olan
mermer ocakları, daha sonraları mermer heykelcilik
konusunda tüm Akdeniz’de ünlü olan yerel bir
geleneğin gelişmesinde de etkili olmuştur.
Aphrodisias Antik Kenti bu nitelikleri ile UNESCO
Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.
20- Sagalassos Antik Kenti
Yeri: Akdeniz Bölgesi, Burdur
Enlem: 300 31’ kuzey
Boylam: 370 40’ doğu
Kriter: (ii), (iii)
Sagalassos Antik Kenti, antik dönemde Pisidia olarak
bilinen bölgede yer almaktadır. Dağlık bir alanın
bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri
günümüzden 12. 000 yıl öncesine kadar
uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı
taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal
yapıları ile son derece iyi korunmuş durumdadır.
Diğer yandan, kentin planı, üzerinde kurulmuş olduğu
teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu
yapı ile uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez
yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık seramik üretimi
ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik
üretimi merkezi olarak UNESCO Dünya Miras Listesi
Geçici Listemize dahil edilmiştir.
21- Çatalhöyük Neolitik Kenti
Yeri: İç Anadolu Bölgesi, Konya
Enlem: 37, 70 kuzey
Boylam: 32, 80 batı
Kriter: (ii), (iii), (iv)
Doğu ve batı olmak üzere iki höyükten oluşan
Çatalhöyük Neolitik Kenti, insanlığın gelişiminde
önemli bir dönem olan yerleşik bir toplumsal yaşama
geçişle birlikte tarımın başlangıcı, avcılık gibi pek çok
önemli sosyal değişim ve gelişime tanıklık etmiştir.
Ayrıca, iki höyük 2000 yıllık bir dönemi temsil
etmekte ve bu süreç içerisinde kesintisiz bir yerleşim
görülmektedir. Çatalhöyük Neolitik Kenti’nin Neolitik
Dönem’deki büyüklüğü, toplumun nüfus yoğunluğu,
güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler ve zaman
içindeki sürekliliği nedeniyle olağanüstüdür.
Çatalhöyük Neolitik Kenti bu nitelikleri ile UNESCO
Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.
22- Perge Antik Kenti
Yeri: Akdeniz Bölgesi, Antalya
Enlem:
Boylam:
Kriter: (ii)
Perge Antik Kenti, Geç Klasik, Helenistik ve ağırlıklı
olarak Roma İmparatorluk dönemleri bağlamında
planlama açısından önem taşıyan bir kenttir. Geç
Klasik Dönem’de akropoliste uygulanan plan,
Helenistik Dönem içlerindeki genişlemeyle birlikte
aşağı kente de taşınmıştır. Kent planlaması
çerçevesinde, aşağı kentin kuzey-güney eksenini
oluşturan sütunlu cadde iyi korunmuş bir örnek
olarak dikkate değerdir. Diğer yandan, kuzey-güney
doğrultulu sütunlu caddeyi ortasından boylu boyunca
kat eden su kanalı ise, bu anlamda önemli bir
tasarımdır. Kanal, kentteki dört anıtsal çeşme yapısı
ve iki büyük hamam ile beraber, sıcak Pamphylia
ovasındaki Perge’ye bir “su kenti” kimliği
kazandırmıştır. Helenistik Dönem’de inşa edilen,
Roma İmparatorluk Dönemi ve Geç Antik Dönem’de
onarım gören savunma sistemi Perge’yi öne çıkaran
bir diğer öğedir. Aşağı kentin etrafındaki sur duvarı,
kuleler, bastionlar ve kapılar büyük oranda ayaktadır.
Akropolis surları da göz önüne alındığında Perge,
antik çağ askeri mimarisine dair değerli bir bilgi
kaynağı olarak belirmektedir. Perge Antik Kenti,
yukarıda sayılan nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası
Geçici Listemize dahil edilmiştir.
23- Antik Likya Uygarlığı Kentleri
Yeri: Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Teke Yarımadası
Enlem:
Boylam:
Kriter: (iii), (iv)
Antik Likya Uygarlığı Kentleri, Akdeniz Bölgesi’nde
Teke Yarımadası’nda yer almaktadır. Antik Likya,
güneyde Akdeniz, batıda Karya ve doğuda ise
Pamfilya ile komşudur. M. Ö. 1. yy. ’ın ortalarında ise
23 kentten oluşan “Likya Birliği” oluşturulmuştur. Bu
birlik tarihteki ilk demokratik birlik olup, günümüz
demokratik sistemleri için de esin kaynağı olmuştur.
Bu federasyonun önemli kentleri Patara (başkent),
Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos’tur. Bunlara
daha sonra Phaselis de eklenmiştir. Teke
Yarımadası’nda Likya Birliği’ne ait daha küçük
kentler de bulunmakta ve bu kentler sistemli kazılar,
sikkeler ve yazıtlardan bilinmektedir. Bunlar arasında
ise Andriake, Sura, Kyaenai, Limyra, Theimmusa,
Simena, Istlada, Trebende, Aperlae bulunmaktadır.
Bu seri adaylık önerisi, dünyada sadece bu bölgede
yaşamış ve yok olmuş olan Likya Uygarlığına ait
Patara’daki Parlamento binası, Likya kaya mezarları,
kale kalıntıları, toplumun inanç sistemlerini yansıtan
tapınak kalıntıları, Likyalıların toplumsal hayatları ile
ilgili bilgiler veren kent kalıntıları gibi benzersiz
kalıntıları içermektedir. Likya parlamentosunun yapısı
ve kentlerin büyüklük ve nüfusuna oranlı olarak
belirlenen temsilci sayısı antik dünyada benzersizdir.
Antik Likya Uygarlığı Kentleri bu nitelikleri ile
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil
edilmiştir.
Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com
Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Benzer belgeler