Sevinci Eksik Şiirler

Transkript

Sevinci Eksik Şiirler
Sevinci Eksik Şiirler
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Hazırlayan
Mustafa Ruhi Şirin
Çocuk Vakfı Yayınları: 79
I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi
Yayın Dizisi: 4
Yayın yönetmeni
: Mustafa Ruhi Şirin
Kapak ve iç tasarım : Lokomotif
Redaksiyon
: Selim Uğurlu
Son okuma
: Mevlana İdris Zengin
Baskı-cilt
: Erkam Matbaası-0212 671 07 00
Baskı tarihi
: Şubat 2011
Birinci baskı
: 1500 adet
ISBN: 978-975-552-070-4
Bu kitap, Başbakanlık Tanıtım Fonu’nun
katkılarıyla yayımlanmıştır.
Kapak fotoğrafı için Ara Güler’e teşekkürlerimizle…
ÇOCUK VAKFI YAYINLARI
Zafer Sokağı No 17
34371 Nişantaşı – İstanbul
Telefon
: 0 212 240 41 96 – 240 23 83
Belgegeçer
: 0 212 230 01 25
elektronik posta : [email protected]
internet sitesi
: www.cocukvakfi.org.tr
Sevinci Eksik Şiirler
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
9-12 Yaş Çocukları İçin
İstanbul, Şubat 2011
İçindekiler
Kongre'nin Sunuşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
Şairler Niçin Sevinci Eksik Şiirler Yazar Çocuklara?
Mustafa Ruhi Şirin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11
Çok Özel Bölüm
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (26 Ağustos 1914 -15 Ekim 2008 ). . . . . 17
Gel de Anılarından Birini Anlat
Çocuk Kenti
Sevinci Eksik Şiirler
HASAN LÂTİF SARIYÜCE (24 Mart 1929) . . . . . . . . . . . . . . .
Alfabeden Başka Kitabımız Yoktu
Televizyoncu Amca | İşçi Annenin Çocuğu
Yoldan Geçen Kaplumbağa
AYLA ÇINAROĞLU (17 Şubat 1939) . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Çocukluğun Değeri
Doğacak Çocuğun Dileği - I | Doğacak Çocuğun Dileği - II
Doğacak Çocuğun Dileği - II | Doğacak Çocuğun Dileği - IV
SENNUR SEZER (12 Mayıs 1943) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Çocuk Olmak
Dinleyin Beni | Karanlıkta Kalmak | Kediler ve Çocuklar
Yorulsam Çiçek Olsam | Bir Dilim Oyun
REFİK DURBAŞ (10 Şubat 1944) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Benzerlik | Adak | Çalışan Çocuklar
BİLGİN ADALI (11 Aralık 1944) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Öyle Renkliydi ki Çocukluğum
At | Hak | Kardan Adam | Köpek | Düş
AYTÜL AKAL (17 Nisan 1952) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Yaramaz Kız
En Temel Hakkım | Büyüklere Anlatın | Adım Hakkı
Hani | Değil ki
AHMET GÜNBAŞ (30 Ocak 1953) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Solmayan Tek Şey Çocukluğum
Engel/siz | Çöp Çocuklar | Sokağın Dişleri
Kırık Pencere | Küçük Boyacı
MUSTAFA RUHİ ŞİRİN (2 Ocak 1955) . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Babamla Çekilmiş Tek Fotoğrafım da Kayıp
Çiçekler Gibi | Biricik Ders | Daha Nasıl Anlatmalı
Pişmanlık | Çocukların Anlamadığı
BESTAMİ YAZGAN (10 Aralık 1957) . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Uçurtmanın Kuyruğunda Çocuk Olmak
Çocuk Olsam | Öpücük Yarışı | Çocuk (H)aklı mı?
Sokak Çocuğunun İsteği | Savaş Çocukları
. 23
. 33
. 41
. 49
. 53
. 63
. 71
. 79
. 89
SALİH MERCANOĞLU (6 Ocak 1959) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99
O Çocuk Büyüdü
Beslenme | Berber | Okul Öncesi | Dilek | Dedim ki
GÖKHAN AKÇİÇEK (15 Mart 1961) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .107
Billur Sesli Bir Şarkıydı Çocukluğumuz
Miraçhan’ın Resim Defteri | Miraçhan’ın Rüyaları
Miraçhan’ın Oyunları | Sevmek Zamanı
Hayatta Ben En Çok Seni Sevdim
ZEYNEP UZUNBAY (11 Temmuz 1961). . . . . . . . . . . . . . . . . . .115
Çocuk Zamanı | Oyun | Çırak | Hasta | Boyacı | Kahraman
BETÜL TARIMAN (7 Eylül 1962) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .123
Gül Ağacı Çay Bahçesi’nden Hacivat Karagöz’e
Fadik’in Türkü Diye Söylediği | Zinnur’un Dediğidir
Burcu Kızın Şarkısıdır | Ünzile Yıldızları Saymak İstiyor
Fatma’nın İçinden Geçirdiği Gemi
MAVİSEL YENER (10 Aralık 1962). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .133
Bir Düş Yolcusu
Oyun Hakkı | Rüya | Bayram Çorabı | Beslenme Hakkı
Sokak Çocuğu
EŞREF KARADAĞ (22 Ağustos 1964) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .141
Dedemi Bağışladım
Barış, Büyümek İstemiyorum | Dünyanın Sonu
Kağıttan Gemi | Çırak
MEVLANA İDRİS ZENGİN (15 Mart 1966) . . . . . . . . . . . . . . . .149
Soğuk ve Yağmurlu Olduğum Zamanlar Var
Az Uz | Fark | Olay Market | Deniz Dur Dedi
ERTUĞRUL DEVECİ (20 Mart 1967) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .157
O zamanlar | Çalışan Çocuk
NURSEL ÇETİN (23 Kasım 1969) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .163
Kediyim Ben
Yeniden | İşçi Çocuk | Karşıyaka Vapuru | Teneffüs | Dört Çeşit
ÖZLEM KILINÇASLAN SÖZBİLİR (20 Ağustos 1969) . . . . . . . . .171
Çocukluğumdan Mırıltılar
Booommm | Anneye Sordular | Sesi Yok Sözlerimin
Kedi Merdiveni Şiirler | Özlem
MUSTAFA BAKİ EFE (8 Nisan 1972) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .183
Herşey Hızla Gelişiyor
Sessiz Kuşlar | Umut | Ama Neden | Soru | Dilek
H. SALİH ZENGİN (3 Mart 1974) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .191
Uzak Çocukluk
Dünya Kırık Bir Çember | Herkes Olduğu Yerde Kalsın
Dünyanın Yorgun Kuşları | Kuşlara Bir Rica | Sorular ve Cevaplar
VURAL KAYA (12 Mayıs 1975) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .201
Uslu Tekin Geçen Çocukluğum Yaz Diyor Bana
Çocuk Hakları Şiiri | Annesi Sokaklar Olan Çocuklar
Sevselerdi Bizi | Ölü Çocuklar Filistin'i | Bücürüklü Gülmece
Kongre’nin Sunuşu
Sevgili arkadaşlar,
Kongre ödevimize sizi dinleyerek başladık. 9-18
yaşlarında 6230 arkadaşınızın görüşlerinden hareketle hazırladığımız Sesimizi Kim Duyacak! 2010
Çocuk Görüşü Raporu’nu 23 Nisan 2010 tarihinde
açıkladık. Sesinizi duyanlarla I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi ödevi için bir yıl boyunca çalıştık. Ve
size çocuk hakları kültürü kitaplığının ilk kitaplarını sunmayı başardık. Bunların sizler için, yalnız çocuk yaşlarda değil, büyüyünce de okuyacağınız başvuru kitapları hazırladık sizler için.
I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, bütün aşamalarında, çocuk ve yetişkinlerin yan yana oldukları ülke
ölçekli çocuk ödevi olarak gerçekleşti. Kongre’nin en
önemli amacı, Türkiye’de çocuklara önceliğin verilmesi. Bundan böyle, çocuklarla ilgili yapılacak her
işte çocuğun öncelikli yüksek yararının gözetilmesi
için bireyleri, toplumu ve Devlet’i göreve çağırıyoruz.
Artık çocukla ilgili her eksikliği izleyeceğiz ve sonuç
alıncaya kadar sizlerle birlikte hareket edeceğiz.
Kimlerle yola çıkacağız? Elbette önce çocuklarla. Gülümsediğinizin farkındayız! Evet, evet bundan böyle sizinle ilgili bütün karar süreçlerinde yetişkinlerin bir adım önünde olacaksınız. Türkiye’nin
sizi dinlemesi için gerekli düzenlemeleri yapması gerekenlere önerilerde bulunacağız. 81 il 957 ilçeden
ve 30 bin köyden seçimle gelecek çocuk delegelerle
Türkiye Çocuk Meclisi kurulacak. 23 Nisan muhtarı,
kaymakamı, valisi, bakanı, başbakanı, meclis başkanı, cumhurbaşkanı oyununun heyecan vermediğinin
siz de farkındasınız …
Sizin adınıza yetişkinlerin konuşma hakkı yok
hiçbir yasada ve Sözleşme’de. Çok yalın ifadeyle çocuk olma, çocukluğunu yaşama ve yaşadığınız çağın tanığı olarak büyümenize bütün yetişkinlerin,
toplumun ve Devlet’in saygı duymasını arzu ediyoruz. Arzudan da öte, bunu istiyoruz. Bundan böyle sizin değil yetişkinlerin, iletişim araçlarının ve
Devlet’in sınavı başlayacak. Her yıl çocuk karnesi
düzenleyeceksiniz yetişkinlere, iletişim araçlarını
yönetenlere ve Devlet’e. Türkiye ile de sınırlı olmayacak çocuk karnesi: Çünkü, dünya çocuk karnesini düzenleme hakkı da öncelikle size ait. Siz de şimdiden, bir çocukta bütün çocukları düşünme çabası içine girerseniz, güzel bir dünyada yaşama haya-
limizin çok daha kısa sürede gerçekleşeceğine inanıyoruz.
Siz de farkındasınız: Çocuklukla ilgili bu yeni başlangıcı yapabilmek, haklarınızı öğrenmek ve davranışa dönüştürmenizle mümkün olabilecek. Çocuk
hakları kültürü, çocuklar için demokrasi okulunun
ilk dersidir. Çocukların yetişkinlerle eşit haklara sahip olacağı çocuk cumhuriyeti’ne de demokrasi okuluyla ulaşabileceğiz.
Çocukların yalnızca sağlık, gelişme ve korunma
hakları yok. Görüşlerini açıklama ve ayrımcılığa karşı korunma hakları da var. Daha da önemlisi çocukların haklarını bilme ve savunma hakları var. Unutmayacağınız önemli bir nokta ise şu: Çocuk haklarını yalnızca çocukların öğrenmesi yetmez. Sizden
önce anne-babaların, öğretmenlerin, özetle bütün
yetişkinlerin ve toplumun da çocuk haklarını bilmesi ve hayata geçirilmeleri için de çalışmaları gerekir.
Devlet’i de unutmayın. Devlet de çocuklara verdiği
sözleri yerine getirmekle yükümlüdür.
I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, yeni bir yol
haritası öneriyor ülkemize: Anayasa’dan başlamak
üzere, bütün yasaların çocuk haklarıyla uyumlu duruma getirilmesini. Çocuk hakları temelinde çocuk politikasının hazırlanması, uygulanması ve izlenmesini... Bütün bunları kim yapacak? Çocuklar, yetişkinler, toplum ve Devlet. Bundan böyle her-
kes çocuğun safında olacak; bireyler de, toplum da,
Devlet de…
O halde hepimiz ebeyiz. Çocuk ödevini hatırlatmak için şöyle sesleneceğiz herkese: Elim Sende!
Biz söz veriyoruz size: Hangi koşullarda olursanız
olun, kulağımız hep sizde çocuklar. Aklımız da sizde.
Her zaman sizden yana tarafız. Bundan böyle çocuktan yana taraf olmayanlara ise şöyle sesleneceğiz: Elimiz de gözümüz de sizde!
Hepsinden önemlisi sevgili çocuklar, kalbimiz sizde!..
Mustafa Ruhi Şirin
Çocuk Vakfı Başkanı
Kongre Genel Yönetmeni
Prof. Dr. Aydın Gülan
Kongre Başkanı
Şairler Niçin Sevinci Eksik Şiirler
Yazar Çocuklara?
Anne de baba da eğildiği kadar anlar çocuğu. Sanatçılar için de geçerlidir bu.
Şair nasıl ulaşır çocuğa? Çocuğun baktığı yerden
bakarak ve çocuğun gördüğünü ve duyarlılığını sözcüklere yansıtarak…
Şairin yazdıklarını anlayabilir mi çocuk? Şiiri
okuduğunda kendine yazıldığı duygusu uyandıran
her şiir çocuğa göre yazılmış şiirdir.
. . .
Türkiye’nin en görkemli çocuk şairi Fazıl Hüsnü
Dağlarca’nın çocuk kitaplarını okuyanlar serçe parmaklarını havaya kaldırsın: Ne demek istediğimi anladıklarını sezer gibiyim: Dağlarca’nın şiirlerini sesli ya da sessiz okurken sizin için yazıldıkları duygusuna kapılıverirsiniz hemen. Sizce de öyle değil mi?
Dağlarca şöyle açıklıyor bu durumu: Benim yazdıkla-
rımı okuyan çocuklar, yazdıklarımı kendilerinin yazdıklarını sanırlar. Dağlarca haklı! dediğinizi duyar
gibiyim…
Şiir dersine Dağlarca ustamızla devam edelim:
Çocuk şiirinin öbüründen ayrılması ilk yaşlarda durmasındandır. Bazı şiirler büyümemeyi seçer, ilk yaşlarda durarak var ederler kendilerini… Şairler nasıl
başarabiliyor küçük yaşlarda durmayı bilen bu şiirleri yazmayı? Dağlarca’nın öğüdü çok kısa: Çocuklar
için yazılacak şiirleri çocuğun bakış açısına göre daha
ince seçmek, ilk duyarlıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler
içinde yazmak gereklidir… Şairlere uyarısı da yerinde: Gözlerinizle görmeyiniz. Sözcüklerle görünüz, sözcükler gözleriniz olsun…
Yıllar önce Dağlarca’yı ziyarete gittiğim bir gündü. Evinde dinleniyordu. Oku birkaç şiirini, demişti
bana. Üç şiir okuduktan sonra uyarmıştı beni: Kendin
bakarsan her zaman ulaşamazsın çocuğa, bir çocuğun baktığı gibi bakarak yaz şiirlerini.... Dağlarca’nın
bu sözleri üzerinde epeyce düşündüm. Daha sonra
yazdığım şiirlere çocukların ilgisinin arttığını farkettikçe de Dağlarca’nın önerisi doğrultusunda şiirler
yazmayı sürdürdüm.
. . .
Çocuklar için yapılan her iyi edebiyat çocuk haklarıyla ilgilidir. Bu görüş sanatın bütün türleri için de
geçerlidir.
Çocuk Hakları Şiir Kitabı, çocuk hakları ile ilgili konularda şairlerin yazdığı bütün şiirler ilk kez bu
kitapta yayımlanıyor. İlk kez siz okuyacaksınız bu
şiirleri. Her birinde farklı bir çocuk gerçeği şiirle yorumlanıyor. Sorun odaklı şiirlerde çocuk dünyasında
yaşananları konu edinmiş şairlerimiz. Okuyunca kolayca anlayacağınız gibi, ders veren şiir değil hiç biri.
Ama sezdirici. Uyarıcı. Hepsi de duyarlılık geliştirici şiirler. Buna karşılık bu kitaptaki şiirlerde sevinç
eksik. Sizden bir isteğim var: Kitabı okuduktan sonra şairlerin niçin sevinci eksik şiirler yazdığı konusu üzerinde düşünmelisiniz. Sevinci eksik kardeşlerinizin olduğunu bilmeniz açısından bu çok önemli…
Çocukların yaşadıkları ya da karşı karşıya oldukları olumsuzlukları tam olarak ne yazarak ne de konuşarak ifade etmek mümkündür. Çocuk sorunlarını en duyarlı yazabilecekler arasında ilk sırada şairleri sayabiliriz. Hiç kuşkusuz anneden babadan sonra çocuğa en yakın olanlar da şairlerdir. Bunun kanıtı
ise elinizdeki şiir kitabı. Kitaptaki şiirler yalnızca çocuklar için mi yazıldı? Elbette hayır! Bu şiirleri yetişkinler de okuyabilir ve okumalı. Çünkü bu kitaptaki şiirler yetişkinleri uyarıyor ve biraz da eleştiriyor.
Türkçe’de çocuk edebiyatı alanında bir ilk Çocuk
Hakları Şiir Kitabı . Çocuk edebiyatımız, kısa sürede
sorun odaklı şiir örnekleri açısından seçkin örneklere kavuşmuş oldu. 22 şair çocukluklarını sizler için
deneme türünde kaleme aldı. Bir yanda şairlerin çocuklukları diğer yanda bugün yaşanan çocukluğun
şiire yansımaları. Kitap ayrıca şairlerin çocukluk fotoğraflarıyla da çocuk albümü gibi.
Çocuk Hakları Şiir Kitabı, içinizdeki şiir duygusunu uyandırırsa, şairlere çifte armağan olacak bu...
Mustafa Ruhi Şirin
5 Aralık 2010, Tarabya
Çok Özel Bölüm
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Fazýl Hüsnü Daðlarca
Gel de Anılarından Birini Anlat
Nerdesin? Sapsarı beş kardeşinin “Kara Yılan” dediği çocuk. Kimse görmeden yatak odasına sızdın mı
yine? Ablalarının yastıklarını, geceliklerini birbiriyle
değiştirdin mi?
Komşudaki tavuğun civcivini yakalayan. Onu kanarya yapmak için boyayan. Ayağına sicim takarak
omzunda gezdiren. Akşam olunca duvarın bir kerpicini çıkarıp içine saklayan. Ertesi gün ölmüş bulan.
Kentin bütün çeşmelerini gezdin mi? Hangisi
daha tatlı düşüncesiyle hepsinden birer yudum su
içtin mi?
En koyu karanlık inerken uyanan. Gece lambasının yanma çalışmasını izleyen. Annesi babası ölmüş
mü yaşıyor mu diye kapılarına giderek içerisini dinleyen. Soluklarını duyar duymaz sevinen. Anneleri
babaları yanlarında yokken mutlu mutlu uyumalarına şaşıp kalan.
Nerdesin? Gel. Gel de anılarından birini anlat.
18 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÇOCUK KENTİ
Küçücüktüm
Konya büyük mü büyük
Okul mokul yoktu daha
Benimdi sokaklar ağaçlar köpekler
Mevlana’ya komşuydu evimiz
Mevlana büyük mü büyük
Oralardan geçerken
Gülmezdi gülümsemezdi kimse
Erkekler fesini düzeltirdi biraz
Kadınlar peçesini
Sanki bayramıydı Konya’nın
Yazın da kışın da yemyeşildi çayırları
Alaattin Tepesi büyük mü büyük
Giderdik üç beş yaramaz
Tükürüklerdik altını
Minimini yassı taşların
Yapıştırırdık camisinin duvarlarına:
Düşerse olmayacak istediğimiz
Düşmezse olacak
Sevinci Eksik Şiirler
| 19
Sevinci Eksik Şiirler
Hasan Lâtif Sarýyüce
Alfabeden Başka Kitabımız Yoktu
Sungurlu ilçesinin Evci adlı bir dağ köyünde doğdum. Belde olan köy şimdi Boğazkale ilçesine bağlıdır. Çocukluğumu bu köyde yaşadım. Köyümüz
kentlere çok uzaktı, yeryüzünde olup bitenleri en
geç biz öğreniyorduk. Dünyaya uzaktık ama doğaya çok yakındık. Çünkü onun içinde yaşıyorduk.
Sabahları keklik sesleriyle uyanıyor, evden dışarıya
adımımızı attığımızda kendimizi tarlaların, kırların
içinde buluyorduk. Adım başına kuş sürüleri fırlıyor, gece köyü ziyarete gelip de bir iş çıkaramayan
tilkiler uzaklara kaçışıyorlardı.
Top oynamak, top koşturmak gibi bir âdetimiz
yoktu. Topun ne olduğunu bile bilmiyorduk. Ama
kendi yarattığımız öyle güzel oyunlar vardı ki sayısı belki yüzün üstündeydi. Köy kıyısındaki harman yerleri oyun alanımızdı. Güz ve kış avareliğinde doya doya oynardık.
Köyde beyaz badanalı, kırmızı kiremitli, tek dershaneli bir okul vardı. Köy halkı yapmıştı okulu. Birkaç yıl çocuklar burada okumuşlardı. Sonra kapısı
24 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
kapandı. İçindeki sıraları alıp bucak merkezine götürdüler.
Okumak isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Ama
okul açılmıyordu. On yaşına kadar öğretmen bekledim. 1939 yılının aralık ayı sonunda liseden takıntılı bir genç vekil öğretmen olarak geldi. Elli öğrenciyle okula başladık. Okuldan içeri girdik ki ne sıra,
ne de öğretmenin oturacağı bir sandalye var... Çaresiz yerlere oturduk. Öğretmen hep dikili kaldı. Biz
öğretmene bakıyoruz, öğretmen bize. Yanımızda ne
kitap var, ne de defter. Ne kara tahta var, ne de tebeşir. Genç öğretmen bakmaktan usanmış olmalı ki
“Size Onuncu Yıl Marşı’nı öğreteyim” dedi. Öğretti de. Bir iki hafta sonra alfabelerimiz geldi. Nereden, nasıl geldi, şimdi hatırlayamıyorum. Kalem ve
defter de edindik. Deli Musa diye biri vardı. O da
bize sıralar yaptı. Hem de elli öğrencinin oturacağı
sıraları bir gün içinde yapıp tamamladı. Sıralarımızın ayakları kerpiçtendi. Bu ayakların üzerine kağnıların köp adı verilen kaba saba, yamru yumru, daracık tahtaları konuldu. Sıralar öyle yüksekti ki içimizde on beş yaşındaki arkadaşımızın bile ayakları yere
erişmiyordu. Daracık tahtalar sık sık altımızdan kayıyor, bizler de yerlere yuvarlanıyorduk.
Alfabeden başka kitabımız yoktu. İki ay içinde
alfabemle öyle senli benli olmuştum ki yapraklarında hayır kalmamıştı. Yaz tatili başlamıştı. Komşu köyden bir çocuk geldi. O da birinci sınıftan ikinci sınıfa geçmişti. “Biz alfabeden başka okuma kiSevinci Eksik Şiirler
| 25
tabı da okuduk” dedi. Okuma kitabı nasıl bir kitaptı ki? Bu kitabı bulup ben de okumalıydım. Ertesi gün çocuk köyüne dönerken ben de yanındaydım. Yürüyerek bir saat çekiyordu komşu köy. 25 kuruş vererek okuma kitabını aldım. Yaz tatilinde kırlarda hayvanlarımızı otlatırken o kitap hep yanımda oldu. İkinci sınıfta bir sınıf arkadaşımızın elinde Kerem ile Aslı diye bir kitap gördüm. Ondan alıp
gece gaz kandilinin kör ışığında sabaha kadar okuyup bitirdim kitabı. Ağlamaktan gözlerim şiş şiş olmuştu. Bu kitap bana okuma alışkanlığı kazandırdı. Başka kitaplar aramaya başladım. İlçe merkezinde kitap satan bir dükkân yoktu. Yüzlerce kilometre
uzaklıktan, ta Malatya’nın Darende ilçesinden çerçiler gelirdi. Bunların bir elinde kat kat açılan küçük
esans kutuları, omuzlarında da bir heybe bulunurdu. Yaya dolaşırlardı. Esans ve kitap satarlardı. Çerçilerden kitap almaya başladım. Beni kitapla tanıştıran bu yoksul çerçilere ben kutsal çerçiler derim hep.
İlkokul beşince sınıfa geldiğimde yüzden fazla kitabım olmuştu. Bunları defalarca okudum Bunlar Kerem ile Aslı, Ferhat İle Şirin, Arzu ile Kamber gibi halk
kitaplarıydı.
Okuduklarımdan etkilenerek Bekir ile Selvi adında bir kitap da ben yazdım. Bir defteri doldurmuştu. İçinde çokça şiir de vardı. Onları da ben yazmıştım. Eserimi tamamlamıştım ama kimseye okuyamıyordum. Bağ bozumunda evimize komşu köyden
kadınlar gelmişti. Onlar aralarında masal anlattılar.
26 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Cesarete geldim. “Size bir hikâye okuyayım mı?” dedim. “Oku oku!” diye çığrıştılar. Okudum. Okudukça bazı kadınların beyaz baş örtüleriyle göz yaşlarını
kuruladıklarını gördüm.
1944 yılında ilkokulu bitirdim. İlçe merkezi
Sungurlu’da ortaokul yoktu. Okumak istiyordum.
Ama nasıl? Okulu bitireli iki yıl geçmişti. Boyum
bosum uzamıştı. Annem beni evlendirmek için kız
aramaya başlamıştı. Köy Enstitüleri beş altı yıl önce
açıldığı halde hiç haberimiz olmamıştı. Sanırım bayan öğretmenimizin de bu konuda bilgisi yoktu.
Nasıl olduysa ancak iki yıl sonra Milli Eğitim memurluğu okula Köy Enstitüleri için başvuru belgesi göndermiş. Öğretmenimiz Nazife Ökten Hanım bir arkadaşımla beni çağırdı. Belgeyi doldurduk. Eylül ayında gönderilen belgelere cevap ancak
yedi ay sonra, Mart sonunda geldi. Bizi Hasanoğlan
Köy Enstitüsü’ne çağırıyorlardı. Gittik. Beş yıl orada okudum. Bilgileri iş içinde öğreten bir eğitim uygulanıyordu okulda. Her gün bir saat kitap okumaya ayrılmıştı. Okuma alışkanlığım vardı. Kitap okumakta hiç sıkıntı çekmedim. İki yıl sonra şiirlerim
dergilerde çıkmaya başlamıştı. Çocuklar için yazdığım ilk şiir 1949 yılında Ankara’da yayınlanan Çocuk
adlı gazetede yayımlandı. Küçük boy, on iki sayfalık
şirin bir dergiydi bu.
1950 yılında ilkokul öğretmeni olarak mezun oldum. Doğduğum köyün hemen yanı başındaki Boğazkale Bucağı İlkokulu’nda bir yıl öğretmenlik yapSevinci Eksik Şiirler
| 27
tım. Sonra sınavlarını kazandığım Gazi Eğitim Enstitüsü edebiyat bölümünde okuyarak Türkçe öğretmeni
oldum. Çeşitli ortaokul ve liselerde öğretmen ve yönetici olarak çalıştım. 1965 seçimlerinde Çorum’dan
milletvekili seçildim. Dönem sonunda gene öğretmenliğe dönerek 1970 yılında emekli oldum. Evliyim. Tıp doçenti bir oğlum, biri Orta Doğu Üniversitesi işletme bölümü, öbürü iç mimarlık öğretimi mezunu iki kızım ve üç torunum var. İzmir’de yaşıyorum. 1949 yılından bu yana çocuklar için yazıyorum.
Yüzden fazla çocuk kitabım basıldı. Ayrıca yirmi kadar da ders kitabı, kaynak kitabı yazdım. Çok sayıda
ödül kazandım. Bazı kitaplarım Farsça’ya, Urducu’ya
ve Almanca’ya çevrildi. 28 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
TELEVİZYONCU AMCA
Ne olur
Kan kusan
Silahları gösterme
O çelikten yaratıklar
Bırak
Kendi yıldızlarında yaşasın
İndirme yeryüzüne
Su içen keklikleri
Ürkek tavşanları korkutuyorlar
Annemin kucağında bebeğimiz
Sığınacak yer arıyor seyrederken
Gösterecek şey mi yok
Çiçekler göster güneş yüzlü
Kuşlar göster deniz kanatlı
Ceylanlar göster kuzusunu emziren
Tarlalar göster altın başaklı
Dünya da şaşıp kalsın
Ne kadar güzel olduğuna Sevinci Eksik Şiirler
| 29
İŞÇİ ANNENİN ÇOCUĞU
Anneciğim sabah erken
Çalışmaya gidiyorsun
Çıkamıyorum dışarıya
Seni çok özlüyorum
Oyuncaklarım artık
Eğlendirmiyor beni
Bebeğim Fatoş küs bana
Ona elbise almamışım
Otomobilimin tekerleği kırık
Hiçbir yere gidemem diyor
Ayım Tontoş ne dese beğenirsin
Sıkıldım burada
Dağlara gitmek istiyorum ben
Anneciğim
Çabuk büyüsem de
Birlikte gitsek işe
Hiç ayrılmasak
Birbirimizden 30 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
YOLDAN GEÇEN KAPLUMBAĞA
Yapma kaplumbağacık
Dikkatli ol birazcık
Baksana
Hiç durmadan
Arabalar kamyonlar
Vızır vızır geçiyorlar
Sen de tutturmuş
Geçmek istiyorsun karşıya
Hiç olur mu
Eziverirler sonra
Senin de bizler gibi
Bir dünyalı olduğunu
Geçiş hakkın bulunduğunu
Anlamaz onlar
O korkunç tırlar
Çirkin kamyonlar
Sevinci Eksik Şiirler
| 31
32 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Ayla Çýnaroðlu
Çocukluğun Değeri
Annem İstanbullu, babam Balıkesirli. Ben
Ankara’da doğmuşum ama doğaldır ki ilk çocukluk
yıllarımda, onların birbirinden çok da farklı olmayan kültür birikimleriyle beslenmişim. Ankara’nın
yöresel aksanını, geleneksel davranışlarını edinmemiş olsam da övünçle “Ankaralıyım” derim. İlkokulu
ve sonra beş yıllık Sanat Enstitüsü’nü orada bitirdim,
bütün çocukluğum çok sevdiğim Ankara’da geçti.
50’li yılların ortalarında İstanbul’a göç ettik. O
günden bugüne değin içinde yaşadığım bu muhteşem kent, beni çok kısa zamanda bütün benliğimle
içine alıverdi.
Tüm sanat dallarına olan sevgi ve ilgim, beni Güzel Sanatlar Akademisi’ne yöneltti.
Beş yıllık eğitim sürecinden sonra Desinatörlük
ve Grafikerlik bölümlerini bitirdim.
Sonra yıllarca grafiker olarak çalıştım.
1969 yılında ilk çocuğum dünyaya gelince, çağdaş eğitimin vazgeçilmezi olduğuna inandığım ço34 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
cuk edebiyatı ile ilgilenmeye başladım. O yıllarda ülkemde bu konuda büyük bir eksiklik olduğu bir gerçekti ve ben yazmayı seviyordum. Üstelik grafiker
olduğum için resimli kitaplar da yapabilirdim, yapmalıydım çocuklar için.
İyi yetişmiş, her açıdan donanımlı çocukların, ülkemin ve dünyanın yarınlarını daha güzel yapacaklarına inandım hep. Çocuklara güzel kitaplar hazırlayabilmenin çok ciddi bir iş olduğuna inandım. Bu
konuda başarılı olabilmek için çok çalışmak gerektiğini, dahası yaşamını bu konuya adamak gerektiğini biliyordum.
İşte böylece başladım yazmaya. Bu nedenle, yaşım ilerlemiş olsa da, bugün de çalışıyor, yeni şeyler öğrenmeye ve yazmayı sürdürmeye çalışıyorum.
Okullara gittiğimde hep sorar çocuklar, “en sevdiğiniz kitabınız hangisi” diye. Bu soruyu yanıtlamak çok güç. Birini ayırıp söylemem mümkün değil. Ama çocukluğumun anılarını öyküleştirdiğim
“Mavi Boya” adlı kitabım, her elime alışımda beni
eskilere, taa çocukluğuma götürüyor. Zaten hep
içimde olan çocukluğumun duygularını yeniden yaşatıyor bana. Bir daha asla ele geçmeyecek, bir daha
yaşanmayacak çocukluğun değerini yeniden anımsatıyor.
Sevinci Eksik Şiirler
| 35
DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ - I
Güçsüz çıplak yapayalnız
Geliyorum dünyanıza
Gelmemek elimde değil
Korkuyorum
Biraz güç verin bana
Yüreklendirin
Deyin ki
“Burası korktuğun gibi değil
Herkes anlayışlı herkes adil
Doğa en yakın dostumuz
Akıl can yoldaşımız
Barış sevgi dolu dünyamız
Burada biz birbirimize
Kendimiz gibi bakarız
Her şey çok güzel burda
Gel korkma”
36 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ-II
Güçsüz çıplak yapayalnız
Geliyorum dünyanıza
Gelmemek elimde değil
Tek bildiğim ilk hakkım ilk dileğim
Annemi yanımda görmeliyim
Ama yoksul ama zengin
Anne diyebilmeliyim birine yürekten
Beni çok sevdiğini bilmeliyim
Bu benim ilk ve en büyük hakkım
İlk dileğim
Sevinci Eksik Şiirler
| 37
DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ–III
Güçsüz çıplak yapayalnız
Geliyorum dünyanıza
Güneşi havayı suyu toprağı
Dünyanızı paylaşmaya geliyorum
Renkleri kokuları duyguları
Elimde değil gelmemek kınamayın
Ne varsa artık az ya da çok
İyi ya da kötü ne kalmışsa çağlardan bu yana
Paylaşırız dünyayı umuyorum
Yetinirim hakkıma düşen neyse
Ne kadarsa payım
Yeter ki beni yok saymayın.
38 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ –IV
Güçsüz çıplak yapayalnız
Geliyorum dünyanıza
Gelmemek elimde değil
Dünyanız benim de dünyam olacak
Deneyimsizim beni eğitin
İyi şeyler öğretin bana
Doğru şeyler öğretin
Değer verin bana
Değerimi bilin
Sonuçta dünyayı güzel yapacak olan
Sizsiniz
Benim
Sevinci Eksik Şiirler
| 39
40 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Sennur Sezer
Çocuk Olmak
Bozkırın güneşinde gölgesi bol bir akasyaydı çocukluğum. Küçük bir kilimdi. Annemin benim için
günlerce uğraşıp yaptığı bebekti, boyuma yakındı
boyu... Kucakladığımda bilirdim ki annem beni de
seviyor.
Dallarına kuşlar konar mıydı akasyanın bilmiyorum. Kara, düz saçlarımın, sıska bacaklarımın, hep
asık yüzümün güleç, sarışın, tombul kardeşime karşı “Bu da pek uslu, pek akıllı “ diye savunulmasıydı.
Kime söylerlerdi o sözü bilmem. Akıl kıvırcık saçların yerini tutmazdı ki... Çocuktum ama övgülerin altında yatan iki yüzlülüğü anlardım.
Evden okula giderken kaç ray dizisi geçerdim bilmiyorum. Yol vagon dizileriyle kapalı olurdu. Vagonların yanlarında öte yana geçmek için merdivenlerin olduğu bölümler vardı. Tren hareket ettiğinde
korkmamam söylenmişti. Bir yere gitmezdi bu vagonlar. Biraz sonra dururdu: Manevra. Tren vagonlarının merdivenlerini tırmanırdım. Tırmanırken
korkardım. Neyse hiç rastlamadım manevraya. Okul
42 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
yolunun başlangıcında kartopu ağacından kendime
bir çiçek koparırdım.
Annemin sofraya koyduğu yemeklere kattığı özendi sevgi. Yokluk yıllarının “kulak çorbaları”,
erişteleri, patates köfteleri, fırında pancarları... Et
pahalılığından evin arka odasına kurulmuş tuzakla
avlanan güvercinler. “Çocuklar etsiz kalmasın”. Bayramlara hazırlıklar sevgi sınavıydı. Annem sandıktan çıkarttığı ipek bir elbisenin pelerininden yaptığı
entariyle süsleyecekti seni. Kardeşine ne giyse yakışır nasılsa. Bütün gençliğiydi sana diktiği.
Bütün çocuklar birbirine benzer. Hepsi sevgiye
açtır. Çocukluk kıskançlıktır. Sevginin paylaşılmazlığını bilmektir, annenin kokusu hep kalır akılda nedense. Yalnız sana anlatılmış bir masalın bir sözcüğü gibi.
Sevinci Eksik Şiirler
| 43
DİNLEYİN BENİ
Amcalarım, teyzelerim,
Lütfen beni dinleyin.
Tartışalım,
Çocuğuz ama insanız,
Sorun lütfen ne istediğimizi.
Biz de anlarız güzelden,
İyiyi biliriz.
Hoş görürüz yokluğu,
Utanmayın.
Belediye amca bana sor,
Sokağı kazacaksan,
Park istemiştim unuttun,
Spor alanı, tekerlekli sandalye için önlem,
Hepsi yarım duruyor.
Teyzelerim, amcalarım,
Ablalarım, ağabeylerim,
Bir şarkı dinler gibi,
Sözümü kesmeden,
Dinleyin beni...
44 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
KARANLIKTA KALMAK
Lütfen ışıkları yakmayın,
Kaldırın başınızı gökyüzüne,
Benim yıldızım bu kıyıdaki.
Hani silik,
Maviye karışmış hani,
Ben doğduğumda düşmüş geceye,
Ebem söyledi.
Benim yıldızım zayıf amca,
Benim yıldızım güçsüz.
Ama düşlerim ışıl ışıl ,
Bakın gözlerime görürsünüz.
İlk düşüm okul benim,
Sonra bütün kitapları okumak.
Bir yol arıyorum bulamıyorum,
Yıldızım gibi okul, uzak.
Lütfen ışıkları yakmayın,
Bir dakika beni düşünün.
Ak umutlarımı karartmayın,
Okumak bana hak.
Sevinci Eksik Şiirler
| 45
KEDİLER VE ÇOCUKLAR
Beş yavru kedi var bahçede,
Arkadaşlarımla paylaştık:
Sarman, tekir, beyaz, kara, benekli.
Annesi hiç ayırmıyor,
Hepsini emziriyor,
Yalıyor hepsini.
Benim kedimin rengi sarı,
Kuyruğu kopuk.
Sevmesem olur mu hiç?
Üstelik kulağı yırtık.
Benim de engelim var koşup oynamaya,
Arkadaşlarım umursamaz.
Ama dudak büker anneleri,
Babaları selamlamaz.
Öğretmenim insanlar,
Kediler gibi sevemez mi,
Çocukları ?
46 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
YOKSULSAM, ÇİÇEK OLSAM
Bir çiçek olsaydım,
Mavi küçük bir çiçek,
Koksaydım bulut gibi.
Bilirim bulut kokmaz,
Ama bakmak istersin ,
Kuşla, gemiyle...
Bakar mıydın ben çiçek olsam,
Bana da sevgiyle?
Ben çiçek olsam,
Mavi küçük bir çiçek,
Yine iteler miydin beni ?
Küçük diye sakınmaz mıydın,
Üstelik rengi mavi ...
Sevinci Eksik Şiirler
| 47
BİR DİLİM OYUN
Oyun payımı ayırın.
Dönünce oynayacağım,
Sanayiden, tekstilden, tarladan.
Oyun payımı ayırın,
Sakınmadan.
İş dönüşü dolapta soğumuş börek,
Mercimekli köfte.
Oyun olsun ne olur, bir dilim de.
Acıkırsam bir dilim ekmek isterim komşudan,
Bulunur sıcak bir tabak yemek,
Ama kim koruyacak oyun payımı,
Pusuda bekliyor büyümek.
Ellerim küçük, adımlarım yavaş,
Oyuna bir türlü yetişemiyorum.
Bana bir dilim oyun verin,
Bekliyorum.
48 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Refik Durbaþ
BENZERLİK
Ne kadar çok benziyorsun
çocukluğumdaki fotoğrafıma
Çocukluğun ne kadar çok
benziyor çocukluğuma...
50 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ADAK
Ölüm yüklü füzelere
kalbim hedeftir Gazze’de
Kara karanlık gecede
candır eksilen bedenden?
Ay aydınlık pencerede
ecel yine mi nöbette?
Çocukluğum ölüme değil
Filistin’e adaktır anne
Sevinci Eksik Şiirler
| 51
ÇALIŞAN ÇOCUKLAR
Tarlada çalışan çocuk
ekin biçerken
ne görüyorsun?
-Buğdayın bereketini
Değirmene giden çocuk
taş buğdayı ezerken
ne görüyorsun?
-Bereketin alınterini
Tornada çalışan çocuk
Bıçkının dönüşünde
ne görüyorsun?
-Alınterinin ateşini
Çöp toplayan çocuk
çöp tenekelerinde
ne görüyorsun?
-Ateşin fakirliğini
Mendil satan çocuk
mendilin beyazında
ne görüyorsun
-Fakirliğin şiddetini
52 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Bilgin Adalý
Öyle Renkliydi ki Çocukluğum
Öyle renkliydi ki çocukluğum, hangi çocukluğumu anlatsam diye düşünmeye koyuldum. Antalya’nın
Kaleiçi mahallesinde, o tarihsel dokunun orta yerinde geçen okul öncesi çocukluğumu mu, Antalya’da
Hayriye Öğretmen’imle başlayıp Mersin’de Dursun
Dereli Öğretmen’imle biten ilkokul çağı çocukluğumu mu, yoksa artık ergenlik dönemine girdiğim ortaokul çağı çocukluğumu mu?
Öncelikle şunu söylemeliyim: Hepsi de çok renkliydi. Bahçe içindeki evlerde, başta yaseminler olmak üzere, türlü türlü çiçekler arasında geçti. Kedilerim, köpeklerim oldu. Yüksek Orman Mühendisiydi babacığım. Görevi gereği gittiğimiz her il ve ilçede tavlalarda atlar bulunurdu. O atlardan dostlar
edinirdim kendime. Küçük yaşta öğrenmiştim ata
binmeyi, en sevdiğim ata biner dolaşmaya çıkardım.
Kuru üzümle, yeşil yapraklarla, mevsimi geldiğinde
olgun dutlarla beslerdim onları.
Trafik sorunu yoktu, rahatça top oynardık sokaklarda. Körebe, saklambaç, elim sende oynardık keyifle.
54 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Şimdiki gibi her yan oyuncakçı dükkânıyla dolu
değildi. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. İki çubuk, birkaç parça renkli bez yeterdi kızların bebek
yapması için. Bir çam kabuğunu yontar, üstüne direk takar bir gemi ya da altına makaradan tekerlekler yerleştirir bir otomobil yapardık.
Radyo çocuk saatinde, bizim için hazırlanmış
oyunları dinlerdik. Hayal gücümüzü bilerdi o oyunlar bizim. “Dışarıda fırtına var,” derdi örneğin oyunculardan biri. Haşır huşur sesler duyulurdu, tanık
olduğumuz fırtınaları düşlerdik biz, “Ah bugün hava
ne güzel,” dediğindeyse, havanın çok güzel olduğu
günlerden biri gelirdi aklımıza.
Televizyon yoktu o zamanlar. En büyük eğlencemiz, yaz aylarında açılan açık hava sinemalarıydı.
Her hafta en az bir kez sinemaya giderdik. Kavuşamayan âşıkların acısına ortak olur, Tarzan’la birlikte daldan dala uçar, yırtıcı timsahlarla boğuşurduk.
Ertesi gün her birimiz bir başka Tarzan olur, Tarzancılık oynardık.
Aslında ben bunların bir öbeğini “Kaledibi Sokağı” adlı kitabımda uzun uzun yazdım. Yeniden yazmama gerek yok sanırım.
Ama bitmedi ki benim çocukluğum… 66 yaşıma
geldim, bir yanım hâlâ çocuk kaldı. O çocuk yanım
yok mu, o olmasaydı çocuk kitabı yazabilir miydim
sanıyorsunuz? İçinde öğütler olmayan, hınzır kitaplar.
Sabah uyandığımda, kahvemi içerken geliveriyor
Sevinci Eksik Şiirler
| 55
o çocuk yanım. Pencereden dışarıya bakıyorum,
yollara yığılmış, pis kokular saçarak geçen taşıtlar.
Başımı kaldırıyorum, koca koca apartmanlar. Tam
karşımda otuz katlı bir bina duruyor, karanlık yüzlü.
Hemen gelip buluyor beni çocuk yanım. “Hadi, bilgisayarın başına geç, yeni bir şeyler yaz,” diye dürtüyor.
Oturup bilgisayarımın başına, çocuk Bilgin’in,
yani içimde gizli olan çocuğun sevebileceği öyküler,
romanlar yazmaya başlıyorum. Yazdıkça eğleniyor,
bir kez daha çocuklaşıyorum. Onca ders, kurs, test,
sınav arasında çocuklar, çocukluklarını unutmasınlar diye yazıyorum.
Yazarken bir yandan da kendi çocukluğuma dönüyor, içimdeki çocuğu yaşıyorum.
Evet, şimdilerde 60’lı yaşlarımın çocukluğunu yaşıyorum ve o çocuğun da keyifle okuyacağı kitaplar
yazıyorum. Benim çocukluğum hiç bitmeyecek. Dilerim tüm çocuklar benim gibi dolu dolu yaşarlar
çocukluklarını, yüreklerindeki “çocuk duyarlığı”nı
eskitmezler, tüketmezler, yaşamlarının sonuna kadar taze tutarlar.
56 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
AT
Ben at mıyım baba?
Niye koşturuyorsunuz beni
sınavdan sınava?
Sevinci Eksik Şiirler
| 57
HAK
Hak nedir anne?
Yok mu benim de hakkım
bisikletimle gezmeye,
arkadaşlarımla
sokaklarda top oynamaya,
sevdiğim kitapları okumaya,
kırlarda çiçek toplamaya?
Hak nedir anne?
Yok mu benim hakkım
çocukluğumu yaşamaya?
58 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
KARDAN ADAM
Bir kardan adam gibi
eriyip gidiyor çocukluğum,
sonunda hiçbir şey kalmayacak
geriye.
Kardan adam yaşamıyor,
oysa ben yaşıyorum,
okumayı, yazmayı öğreniyorum,
tarih, coğrafya, fen bilgisi,
dersler, kurslar, testler.
kardan adam gibi ben de eriyorum,
yaşayamadan çocukluğumu.
Koşmak, oynamak istiyorum,
gezinmek kırlarda,
başka yaşamları tanımak istiyorum
sevdiğim kitaplarda.
Yok mu hakkım buna?
Eriyip gidecek mi çocukluğum
kardan adam gibi?
Sevinci Eksik Şiirler
| 59
KÖPEK
Neden yok bir köpeğim anne?
Dost olurdu bana her yerde.
Evimiz apartman diye,
bahçemiz yok diye
izin yok mu
minik bir köpek edinmeye?
Oysa pek mutlu olurdum köpeğimle,
her gün gezdirirdim onu
çişini yapsın diye.
Torbayla toplar kakasını,
çöpe atardım,
eve döndüğümüzde,
başını okşar oynardım.
Sokakların bir sürü köpeği var da
benim bir tanecik bile niye yok anne?
60 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DÜŞ
Düşlerimde
bulutlara değiyor başım,
sanki bir kırlangıç ya da minik bir serçeyim.
Dört bucağında yeryüzünün
yeni şeyler arayan bir gezginim.
Uyanınca, kölesiyim herkesin,
onu yap, bunu yap, dersine çalış diye buyuran.
Ben kimim,
neredeyim?
Bir minik kırlangıç ya da serçeyim,
kanatları kesik,
bir kafesteyim.
Kırmak istiyorum kafesimi,
yetmiyor gücüm.
Kıramasam da kafesimi,
düşlerimde hep o yerdeyim,
Anka kuşunun yuvasından bakıyorum dünyaya.
Anka kuşunun yuvasından
o kadar güzel görünüyor ki dünya…
Sevinci Eksik Şiirler
| 61
62 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Aytül Akal
Yaramaz Kız
Şimdiki çocuklukla karşılaştırılsa, neredeyse gökten düşmüş bir melek olarak tanımlanabilecekken,
benim çocukluğumda yaramazlık yapılacak fırsatlar
az, olanaklar sınırlı olduğundan, yaptığım ufak tefek
muzipliklerle, “yaramaz kız” ünvanını kolayca kazanıvermiştim. Oysa kimseyi incitmeden, üzmeden yapardım yaramazlıklarımı.
Bir kazana girip sıkıştığımı hatırlarım. Babamın
kazanı ters çevirerek beni tepetaklak silkelediğini...
Ağaçlara tırmandığımı... Atlanmayacak duvarlardan atladığımı... Altı yaşımda kuduz köpek tarafından ısırıldığımı...
Bana karışılmasından hiç hoşlanmazdım; kısıtlanmaktan, durdurulmaktan, yönlendirilmekten...
Bazen inadına bana söylenenin tersini yapardım;
öylesine tepkiliydim zorlayıcı ve yasaklayıcı kurallara. Okula alışmam da kolay olmadı. Birinci sınıfta
okumayı en son söken öğrenciydim.
Ortanca çocuk olarak, kendimi iki arada sıkışıp kalmış gibi hissederdim. Hayaller kurar, uzakla64 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ra, çok uzaklara gider, uzaya çıkar, başka gezegenler keşfederdim. Kendi hayallerimin inandırıcılığına
bazen ben bile kanardım.
Evde günlük tutmam ya da şiir yazmam yasaktı.
Ne gerek vardı böyle saçma sapan şeylere Derslerime çalışayım, yeterdi... Ben de gizli gizli yazardım.
Eğer yakalanırsam, annem defterimi elimden alır, ya
yırtıp atar, ya evde bir yerlere gizlerdi. Sonraki günlerim, defterimi bulmak için evin altını üstünü getirmekle geçerdi. Çok incinirdim, ruhum tutsak edilmiş gibi hissederdim... .
Babam tasarrufa çok önem verirdi. Akşam yattıktan sonra odamızda ışıkların açık kalması da yasaktı. Ne de olsa üç kızının eğitimine yetişebilmek için
parasını kuruş kuruş hesaplaması gerekiyordu. Karanlıkta el ayak çekildikten sonra, nasıl şiir yazacaktım?
Çoğu kez, pencereden süzülen ayışığı yetişirdi imdadıma. Karanlıkta, defterimin beyaz yaprağını ayın
yolladığı ışığa doğru tutar, öyle yazardım. Bazen de
tuvalete girerdim günlüğümle. Uzun süre ordan çıkmayınca, annem ya da babam seslenirdi. Defterimi
onlardan gizlemek için bel lastiğimin arasına sıkıştırır, “Tamam çıkıyorum,” diye yanıtlardım.
Genç yaşta aramızdan ayrılan babam, sağlığında
düğmeciydi. Kutularda tek kalan, satılmayan düğmeleri bize verirdi oynayalım diye. Onları bir kavanozda biriktirdiğimi sanırdım, oysa yıllar yılı yüreğimde birikirmiş meğer babamın sihirli düğmeleri...
Sevinci Eksik Şiirler
| 65
EN TEMEL HAKKIM
Haklarımızın peşinde koşarken
Ve sayıp dökerken yasaları
Sağlıklı olma,
Eğitim alma,
Korunup bakılma...
Sakın gitmesin elimizden
Çocuk olma...
66 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BÜYÜKLERE ANLATIN
Haklar benim olsa da
Bana değil
Büyüklere anlatın yasaları
Onlar bilmeli
Onlar anlamalı
Onlar uygulamalı.
Ben yalnızca
Çocukluğumu yaşamalıyım...
Sevinci Eksik Şiirler
| 67
ADIM HAKKI
Sahip olduğum
Tek hakkım
“Hakkı” konmuş adım.
Versem geri ismimi
Bana başka bir hak
Verirler mi?
68 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
HANİ?
Okulda öğrendim
Eve geldim sordum
Hani benim hakkım?
Koparıp köşesinden
Bir parçacık ekmek verdi annem.
Cebindeki bozukluktan
Küçücük bir para uzattı babam
Beni değil,
Annemle babamı
Okula göndermek,
Çocuk haklarını
Anlatmak gerek...
Sevinci Eksik Şiirler
| 69
DEĞİL Kİ
İstesem
Uçan bir bisiklet...
İstesem
Konuşan bir bebek...
Durmaksızın istesem...
Yesem
Yedikçe doymasam...
Değil ki,
Araba, kamyon, uçak
En pahalısından oyuncak
Ya da
Başıma elmas bir tarak...
Dileğim
Hakkımı aramak!
İstemem,
Küçüle küçüle yaşamak...
70 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Ahmet Günbaþ
Solmayan Tek Şey Çocukluğum
30 Ocak 1953 günü İzmir’in Elektrik Fabrikası sokağında açmışım dünyaya gözlerimi. Birkaç yıl
sonra Alsancak Stadyumu’nun karşısındaki küçük
camili sokağa taşınmışız.
Belleğime yerleşen izler ilkin bu sokakla başlar.
Özellikle komşumuz Ömer Hoca’nın şekere bandırdığı çocuk sevgisini unutamam. Unutamadıklarım
arasında yine Ömer Hoca’nın cümbürçiçek bahçesi,
bir de çığış çığış sesiyle inleyen tulumbası gelir.
Havagazı Fabrikası’ndan havalanan kömür tozları, depolardan sarkan ekşi üzüm kokusuna karışır.
Bana göre Düdüklü Semt’tir doğduğum yerin adı.
Vapurların, trenlerin, otomobillerin, bir de fabrikaların düdükleri birbirine yarışır.
Daha sonra babamın hastalığına ilişkin hava değişimi önerisiyle köye gidişimiz kentten uzaklaştırır bizi. Ne hikmetse, babam kısa sürede iyileşip tekrar İzmir’de çalışmaya başlar. Çok geçmeden ben de
ameliyat gereksindiren bir rahatsızlıkla İzmir’e gelir,
72 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
sağlığıma kavuşurum. O gün bugün ailecek İzmir’i
mekân tutarız.
Bana sorarsanız, çocukluğumun anayurdu, Yitik
Göl (2008) romanımda anlattığım Halkapınar Gölü
çevresidir. Göl benim denizim, çevresi de cennetim
sayılır. Gölün kıyısındaki Yeni İzmir İlkokulu’nda
okurken tirşe bir dünyanın büyüsüyle karşı karşıya
kalırım. Ancak o tirşe dünyanın yavaş yavaş yağmalanmasına tanık olurum. Çarpık kentleşme sonucu
çamlardan oluşan çevre acımasızca yağmalanır, adını söylencelere yazdırmış göl ise doldurulup haritadan silinir.
Size Mersinli’deki çıkmaz sokağımdan da söz etmeliyim: Oyunlara, komşuluklara doyduğumuz, her
yanı bahçeliklerle kuşatılmış, penceresinde çiçeği
eksik olmayan, İzmir’in gençliğine dahil görmüş geçirmiş bir sokaktı o. Şimdi harabe halinde! . . Çocukluğumun öteki sokakları da… Uzun yaz günlerinde
gölgesinde oturduğumuz çitlembik ağacı, lastik bir
topun peşinde kan ter içinde koşturduğumuz toprak
saha, uçarcasına gittiğimiz açık hava sinemaları ve
cambazlar anılardaki yerlerini koruyor hâlâ.
Bornova Osmangazi Mahallesi’ne taşındığımızda
ise yemyeşil yamaçlarla tanışırım. Ne var ki çarpık
kentleşme illeti bir solukta yutar son cennetimi.
Solmayan tek şey çocukluğumun dirimi olsa gerek!
Sevinci Eksik Şiirler
| 73
ENGEL/SİZ
Bir engeliniz mi var,
Tutmak için elimden
Yolun başına kadar?
Yürürüm ondan öte.
Yürek diliyle yanan
Sözlere kayar aklım.
Ağır aksak da olsa
Duyarım ondan öte.
Sevginin işlek kanı
Dolar dolmaz içime,
Renklerle ışıklarla
Görürüm ondan öte.
Parmak kaldırın haydi!
Hakkıma hukukuma!
Ucundan kıyısından
Büyürüm ondan öte.
74 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÇÖP ÇOCUKLAR
Hoyratça kullandığınız
Yaşamı ayıklıyoruz biz,
Sabahın nabzını dinleyen
Çöp çocuklar…
Bir tohumdan bir orman
Olacak kadar yeşil
Hurdaya çıkardığınız umutları da…
Dişleyip geçtiğiniz her körpelikte
Ahımız var!
Hançerlenmiş düşleri, masalları…
Onları da dolduruyoruz torbamıza.
Çürümüş beyinlerden gayrı
Aslına döndüreceğiz her şeyi.
Masmavi şarkılarla dönecek
Göğünden kovulan kuşlar!
Sevinci Eksik Şiirler
| 75
SOKAĞIN DİŞLERİ
Öfkeli evlerin çocuğu
Atıvermiş kendini dışarı.
Keskin dişleri varmış sokağın,
Geceyle büyüyen tuzakları.
Sevgisiz çok üşürmüş insan
Sımsıcak yazlarda bile.
Kıvrılıp yatmış bir şarkıya,
Parkannesi koruyup gözetmiş onu.
Aymaz kalabalıkların utancı
Çınlarken akşamın tellerinde…
Ah, kaldırımların dili olsa,
Söylese bize kim olduğunu!
76 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
KIRIK PENCERE
Gözyaşların da sesi var
Bilir misiniz?
Çırılçıplak,
Dupduru…
Kendine kaldığında
Bir çocuk gibi içlenirken dünya
Duyarsınız onu.
Çocuklar, toprak yüzlü çocuklar,
Kısıp kalmışlar geceye
Kıtlık kıran içinde.
Kırık bir pencereden bakışırlar
İmkansız uzaklara
Kocaman yakarılarla…
Gözyaşların da sesi var
Vurur kıyılarımıza
Akşam oldu mu!..
Sevinci Eksik Şiirler
| 77
KÜÇÜK BOYACI
Beni kitaplara götürün,
Gün görmüş kitaplara…
Islığımın notalarını bulayım orda.
Olmazı çimlendiren sevgi
Giriversin koluma.
- Boyayım Abi!
Beni bahçelere götürün,
Kırlara, ormanlara, güleç parklara…
Zıp zıp sevinçlere
Koşturan meraklara…
- Parlatayım Amca!
Beni okullara götürün,
Cıvıl cıvıl sınıflara
Günlerin ipini dolaya dolaya
Tokat izlerinden uzakta,
Bir öğretmenim olsun tutsun elimi.
- Bakarkör geçmeyin e mi?
78 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Mustafa Ruhi Þirin
Babamla Çekilmiş
Tek Fotoğrafım da Kayıp
1955 yılının ikinci günü kar yağarken, ailemizin
beşinci çocuğu olarak doğmuşum. Üç kız üç erkek
kardeşiz.
İlk arkadaşım ise babamdı. Doğduğumda babam
tam şimdiki yaşımda, elli altı yaşındaymış. Ben altı
yaşımdayken kalp krizi sonrası ölmüş babam. Tam
kırk yıl bekledim babamı. Geri gelmeyeceğine karar
verdiğimde Babam Öldü şiirimi yazdım.
Beş yaşımdayken babamla çekilmiş tek bir fotoğrafım varmış. Varmış diyorum çünkü fotoğrafı henüz
görmedim. Babamın başında foter, bir elinde baston, bir elinde ben. Görenler böyle anlatıyor fotoğrafı. İlk çocukluk fotoğrafımmış. Bütün akrabalara haber verdik. Bir gün ortaya çıkar belki. Babama kavuşmuş gibi sevineceğim o gün.
Babam ölünce annem oldu arkadaşım. Annemin
anlattığına göre iki yaşımdayken balkondan düşmüşüm. Çocukluğumun anı defterinde kayıtlı değil bu
balkondan düşme hikâyesi. Sevgili annemle uzun
yıllar sürdü beraberliğimiz ve doksan altı yaşında
2009’un 12 Ağustos’unda ayrıldı aramızdan. Annemin anlattığına göre dört yaşımdayken rüyalarımı
80 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
anlatırmışım. En ilginç özelliğim üç yaşımdan bu
yana çocukluğumda yaşadıklarımı hatırlıyor olmam.
İlk kez radyo dinlediğim günü hiç unutamam. Büyük amcama şu soruyu sormuşum: Bu kadar insanın
küçücük bir radyonun içinde evleri mi var? Amcamı
güldürmüştüm ya bu benim ilk zaferimdi. Ve yıllar
sonra 1 Nisan 1977’de TRT’de çalışmaya başladım.
1981’in Mayıs’ında İstanbul Radyosu’nda radyo prodüktörlüğü mesleğim olunca insanların radyo içinde nasıl yaşadıklarını keşfetmiş oldum!
Üç ayrı okulda okudum ilkokulu. Köyümde, yani
Of ’un Uğurlu köyünde, Memduh ağabeyimin öğretmenlik yaptığı Maçka’nın ve Ahlat’ın köylerindeki
okullarda. Farklı yerleri görme merakım bu yıllarda
ortaya çıktı. Çocuk kitapları ile tanışmamı da göçebe öğrenciliğime borçluyum.
Çocukken ne oyuncak satın alırdık ne de oyuncak
satın alınırdı bize. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Çoğu çamurdan ve tahtadandı. Karadeniz’de yaz
kış sis kaplar her yeri. Çocuktuk ama en iyi havadan
anlardık. Yağmur yağınca sisin çekileceğini de bilirdik.
Siste oyun oynayamazdık. Böyle günlerin birinde uydurduğum tekerlemelerden birini hâlâ mırıldanırım:
Yağ elsiz yağmur yağ/ Ağlıyor karlı dağ… Sonradan fark
ettim ki bu tekerleme benim ilk şiirimmiş meğer…
İlk yazım babamın ölümünden üç yıl sonra kurşunkalemle yazdığım mektuptu. Adımı soyadımı yazdım zarfın sol üst kısmına. Babamın adını daha özenle yazdım: Mehmet Şirin. Adres yerini boş bıraktım.
Sevinci Eksik Şiirler
| 81
Mektubu lise son sınıfa kadar saklamışım. Üniversite için 1974’te köyden ayrılınca ahşap evimizin çatı
arasındaki okul defterleri ve kitaplarımın saklı olduğu sandığımda kalmış babamın mektubu. Anıların
derinleşmesi için bir şeylerin kaybolması gerekirmiş.
Çatı arasındaki sandıkla ilgilenen olmayınca ilk okuduğum kitaplar, şiir defterim, çocuk dergileri, çizgi
romanlar ve birkaç Kemalettin Tuğcu kitabı kayboluverdi. İlk yazımın da kaderi buymuş demek…
Çocukluğumu anlatmaya başladığımda çocukluk
defterimin sayfaları açılıveriyor hemen. En iyi bildiği,
unutamadığı ve tadına doyamadığı çocukluk yıllarını
anlatmakla bitiremezmiş insan. Nasıl biter ki! Bir çalı
kuşunu yakalamak için bir gün aç kalışım. Anneannemin sırtındaki sepetle her hafta çıkıp gelişi. Yoğurdun
kaymağını yiyen sarı kedi- o kedi benmişim meğer-.
Akide şekerlerini, kurabiyelerini ve mandalinalarını
dağıtırken, ben yemiştim diyen çocuk. Oyun oynarken bile karşı tarafa iyilik etmekten hoşlanan çocuk.
Arkadaşları ya kendinden küçük, ya da altmışındakiyetmişindeki çocuk… Hayâl arkadaşı yıldız olan çocuk; Naz’dı adı hayal arkadaşımın. Daha sekiz yaşında ilk aşkı Yağmur Hanım’a şiir yazan çocuk. Dokuz
yaşındayken Keloğlan’la arkadaşlığa başlayan, on yaşında Küçük Prens’le gezegen gezegen dolaşan çocuk.
Kulağını çeken öğretmenine, -Giysilerim bile acıdı
öğretmenim, diye seslenen çocuk. O bendim işte. O
içli çocuk büyüyünce de hep çocuk yurdunda kaldı
ve bundan hiç şikayet etmediği gibi çok da mutlu…
82 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÇİÇEKLER GİBİ
Adıyla güzeldir
Her çocuk
Tıpkı kırları süsleyen
Çiçekler gibi
Anneler babalar
Işıltılı sevinçli gökçe
Adlar verin çocuklara
Güzel yaşamanın eşiğinden
Daha kolay girsinler içeri
Sevinci Eksik Şiirler
| 83
BİRİCİK DERS
Dersimiz çocuk hakları
Konu: Her zaman ve her yerde
Çocuk olma ve çocuk gibi
Yaşama hakkı
Hangi renkte ve nerede
Bir kulübede ya da köşkte
İster kız ister erkek
Doğmuş olursa olsun
Hiç fark etmez
Yazalım haklarımızı
Aynalara denizlere gökyüzüne
Çocukların gözlerine bakarak
Okusun
Anneler babalar insanca
Balıklar balıkça
Yıldızlar yıldızca
Kuşlar kuşça
Bakın o zaman nasıl
Boyanır birden dünya
Çocuk rengine
Dersimiz çocuk hakları:
Biricik ders
84 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DAHA NASIL ANLATMALI?
Doğdukları yer
Ülkeleri ayrı ayrı
Anneleri babaları
Farklı renk de olsa
Doğuştan yoktur
Hiçbirinin
Diğerine farkı
Gözleri siyah mavi
Kahverengi yeşil
Olsa da
Beyazı beyaz
Kırmızıyı kırmızı
Sarıyı sarı
Görürler hep
Kediciğim
Söyler misin
İnsanlara bunu
Daha nasıl anlatmalı?
Sevinci Eksik Şiirler
| 85
PİŞMANLIK
Şehirde ıslık çalınmaz
Der demez
Güldüğümü gördü öğretmenimiz
Kulağımı çekince de şaşırdım
Çekme dedim kısık sesle
Giysilerim bile acıdı!
Eli kulağımda hâlâ:
Hani anlatmıştı
İlk biyoloji dersinde
İzinsiz dokunulmayacaktı
En özgür yurdumuz olan
Bedenimize!
O akşam
Okuldan eve
-Bir demet papatya mı
Götürdü öğretmenimiz?
-Hayır!
-Erik mi ?
-Hayır!
-Bir dağdan daha ağır
Pişmanlık götürdü !..
86 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÇOCUKLARIN ANLAMADIĞI
Kimi anlamaz
Kimi de
- Hayır, diyor anlar
Şaştım kaldım
Karar veremiyorum
Neyi anlarız
Neyi anlamayız
Küçük dedeme göre
Çocuk, sesi tanır
Bakıştan anlar
Bilir kime
Güven duyulacağını
Sevinci Eksik Şiirler
| 87
Şair arkadaşı da
Harika bir adam
Çocuklar havadan anlar*
Diyor fakat görseler de
Duysalar da peki niçin
Büyükler hâlâ
Anlayamıyor
Çocukları?
Bilmem ki
Duymaları
Görmeleri için
Daha kaç kulakları
Kaç gözleri
Olması gerekir?
*Cahit Zarifoğlu: 1 Temmuz 1940 -7 Haziran 1987
88 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Bestami Yazgan
Uçurtmanın Kuyruğunda
Çocuk Olmak
Dünyanın en güzel çiçek bahçesine girsek bir
daha çıkmak ister miyiz? Olmaz ya, dünyanın bir
köşesinde cenneti bulsak kendimizden geçer miyiz?
Kendimizden geçeriz ama çocukluğumuzdan geçemeyiz bir türlü.
Nedir, her bayramda “Ah eski bayramlar!” diye iç
geçirmemiz. Nedir, bir annenin göğsüne koyar gibi
başımızı hatıralara yaslamamız? Sakın çocukluğumuz olmasın bizi çağıran?
Aynı sizler gibi beni de çağırıp durur yaramaz çocukluğum. Anadolu’nun güzel bir köyünde dünyaya
gelmişim… Kuzular meleşiyor, horozlar ötüşüyor, tavukların yumurtası gerçekten sıcak, inekler süt veriyor cömertçe…
Annem sağıyor ineği, ilgiyle seyrediyorum yanı
başında. Kovada köpük köpük süt… Koparıyorum
gül yaprağının birini. Bir ucundan büküp başlıyorum onunla süt içmeye…
90 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
53 yıl önce, beş kız kardeşten sonra doğan ilk erkek olmanın ayrıcalığı. Yediğin önünde, yemediğin
arkanda... Bırakın evi, köyde bile ayrıcalığınız var.
“Yazgan ailesinin gözbebeği” diyor ve ona göre davranıyor herkes.
Ata, eşeğe biniyor, mutluluktan uçuyorsun. Her
türlü sebze ve meyveyi dalından koparıp yiyorsun
keyifle. Köyün bütün bahçeleri serbest çocuklara. Siyah dut mu canın istedi, git Cevdet dayının bahçesine. Elmalar al al olmuştur şimdi, yürü Battal amcanın bahçesine. Ah lahana üğürtmeği, ne çok severdin onu! Sağ olasın İsmail dayı…
Ve bir baba; yiğit mi yiğit, mert mi mert. Şefkat
ve merhamet kanatlarını germiş üstüne: “Oğlum sen
oku yeter ki. Ceketimi satar, seni yine okuturum…”
Okula başlamışım. Jale öğretmen el üstünde tutuyor beni. Acıktığım zaman hemen dışarı çıkıyorum.
Belli bir âhenkte ıslık çalıyorum eve doğru. Annem
alıyor mesajı. Beş dakika sonra dürüm geliyor. Yufka ekmeğin ortasına taze yağ sürülmüş, üzerine toz
şeker ekilmiş… Bir de bütün bunları annem hazırlamış seve okşaya: “Bestami’m acıkmış, koşun kızlar…”
Böyle bir cennet çocukluğu yaşayıp da ondan ayrı
kalmak ne kadar acı değil mi?
Şiir, acıları hafifletir, derler (Aslında hafifletirken acıtır bir yanımızı.) Öyleyse medet ey şiir, gelsin
cennet çocukluğum; acıyan, kalbim olsun…
Sevinci Eksik Şiirler
| 91
ÇOCUK OLSAM
Rüzgârların buyruğunda
Çocuk olsam, çocuk olsam.
Uçurtmanın kuyruğunda
Çocuk olsam, çocuk olsam.
Kararırken rengi suyun,
Akşam olur bitmez oyun.
Yelesinde yağız tayın
Çocuk olsam, çocuk olsam.
92 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÖPÜCÜK YARIŞI
Babacığım,
Sen annemle küsünce
Sevgi güneşinin rengi soluyor.
Evimizin her yerine
Hüzün doluyor.
Babacığım,
Sen annemle barışınca,
Yanağımdan öpmek için
Dudağınız yarışınca
Dünya benim oluyor.
Sevinci Eksik Şiirler
| 93
ÇOCUK (H)AKLI MI?
Gökyüzü sınıfım olsun,
Güneş öğretmenim;
Dolunay yazı tahtam,
Yıldızlar arkadaşım.
O zaman mutluluktan
Göklere değer başım.
Ne o,
Gülüyorsunuz değil mi?
Okulla ne ilgisi var,
Güneşle ayın…
Ne olur,
Çocukluğuma sayın.
Tamam öyleyse,
Kuş kardeşlere kalsın gökyüzü.
Bir sınıfım olsun,
Bir de öğretmenim;
Cıvıl cıvıl arkadaşlar,
Kara tahta ve tebeşir…
Mutluluk için
Bana yetişir.
Ne dediniz efendim?
Tam olarak duyamadım:
“Çocuk aklı” mı?
“Çocuk haklı” mı?
94 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
SOKAK ÇOCUĞUNUN İSTEĞİ
Kuş olsaydım;
Güllerin masalında,
Bir ağacın dalında
Yuvam olurdu.
Tavşan olsaydım;
Hoplayıp zıpladığım,
Lahana topladığım
Ovam olurdu.
Su olsaydım;
Şırıl şırıl aktığım,
Şefkatli kollarına
Kendimi bıraktığım
Kovam olurdu.
Ne güzel!
Çocuk oldum…
Daha ne mi isterim?
Bütün canlılar gibi
Ben yuvamı,
Ben annemi isterim…
Sevinci Eksik Şiirler
| 95
SAVAŞ ÇOCUKLARI
Ey sevgili babalar!
Biliyor musunuz?
Bugün pilot amcalar
Oyuncak attılar bize.
Ah ne kadar sevindik!
Başladık oynamaya.
Biraz sonra
“Bomm!” diye bir ses,
Bölündü zaman, kesildi nefes…
Şimdi, ellerim yok benim;
Eğer elim olsaydı,
“Baba” diye elinizden tutardım.
Ey sevgili anneler!
Duydunuz mu?
Mayına bastım saklambaç oynarken,
Ayaklarım nereye saklandıysa
Bir daha gelmediler!
Eğer ayağım olsaydı,
Size doğru
“Anne” diye koşardım.
96 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Şey, sevgili büyükler!
Haberiniz var mı?
Gözümü, hain bombalar aldı,
Karanlık bana kaldı.
Eğer gözüm olsaydı,
Seyrederdim evreni doya doya…
Sahi sizin gözleriniz var değil mi?
Hangi yüzle bakarsınız aynaya?
Sevinci Eksik Şiirler
| 97
EN/GELLİ ÇAĞRI
Biraz gücüm olsaydı,
Elinizden tutardım.
Sizinle bir oynasam
Sevinçle takla atardım.
Yürüyebilsem
Engelleri birer birer aşardım,
Okul yollarında
Düşe kalka koşardım.
Konuşabilsem,
Çağırırdım komşumuz
Kerem ile Ayşe’yi;
Sevimli kuşlar gibi
Bölüşürdük neşeyi.
Engelsiz kardeşler için
İçimde büyüttüğüm
Gül kokulu davetler,
Mis kokulu gel’ler var.
Ya size mâni olan
Ne gibi engeller var?
98 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Salih Mercanoðlu
O Çocuk Büyüdü
Büyüdü de anımsadı ilk okul anısını.
Okulu, ablasının eli saçlarına değdiğinde öğrenmişti. Okula birlikte giderlerken yol boyunca ablası ince parmaklarıyla hep kardeşinin saçlarını karıştırırdı. O yıllarda, okula küçük kardeş getirmek
bir öğrenci için ayrıcalıklı durumdu. Hele bir de yeteneği varsa. O şarkı söylerken yada şiir okurken
abiler ablalar dikkatle onu dinlerler, sanki hayran
hayran onlara bakarlardı. Büyük bir alkışın sonunda ise abla gururla sınıfı süzer, tüm sınıfa şöyle bir
yukardan bakardı.
Çoğu zaman sabah kalkamadığı için ablasıyla okula gidemezdi. O zaman hangi saat olursa olsun okula
koşar ablasının teneffüse çıkmasını beklerdi.
Bir keresinde bir sürü çocukla birlikte demir parmaklıklara tutunmuş bir haldeyken gözlerine inanamadı..Ablası yavrukurt olmuştu, trampet çalıyordu. Evde tenekeleri bellerine bağlayıp bu oyunu
çoğu kez oynamışlardı. Ablasını gördüğünde bir se100 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
vinç çığlığı atmıştı, diğer çocuklara onu işaret ederek “son kelebekleri çalıyor” demişti.
Sonra okula başlamıştı.
Karın ipliği bahçesine döküldüğü günlerde annesi
ona bir kısa pantolon dikmişti. Yazın pazara gittiklerinde orada bir çocuğun bacağında görmüştü kısa pantolonu. Annesine çok ısrar etmişti, annesi de solmuş
bir perdenin sağlam kalmış kısmını kesip ona istediği
pantolonu dikmişti. Kırmızı, kocaman kabartma çiçekler çok uzaktan bakılsa bile onun, perde yada divan örtüsünden bozma olduğunu hemen ele veriyordu.
Aradan aylar geçmişti. Bir kış günü, okullar yarıyıl tatiline girmeden hemen önce o, sabah herkesten önce kalkmış önlüğünün altına kısa pantolonunu giymişti.Karları çıplak bacaklarıyla sürüyerek
okula gitmişti. Üşümüş müydü? Hayır! onu üşüten
şey avluda toplanan çocukların şaşkınlığıydı. Büttün
parmaklar, gülüşmeler ve savrulan kar tozları o an
pantolununa yapışmıştı. Kar dizlerini örterken, siyah beyaz bir gölgenin kendisine yaklaştığını görmüştü. Toplanan çocukları karların beyazına iteleyen Asuman’ın gözleriydi, iri siyah gözleri. Elinden
tutup şöyle demişti: “zil çaldı girelim”.
O zaman ablasını unutup sınıf başkanı Asuman’ı
yavrukurt olarak düşünmüştü çocuk.
O çocuk büyüdü.
Büyük küçük, sıcak soğuk, yaz kış, iyi kötü; kavramları kendiliğinden öğrendi. Yaşayarak öğrendi. Sevinci Eksik Şiirler
| 101
BESLENME
Beslenme çantamda:
Bir dilim ekmek
Az peynir
İki bilye, bir topaç
Bir de masal kitabı var.
Gülmeyin arkadaşlar!
Ruhum da doymalı
Karnımın doyduğu kadar.
102 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BERBER
Kesme saçlarımı!
Annemin eli
Başımı okşadığında güzel.
Bırak uzasın!
Babamın eli
Karıştırdığında saçlarımı.
Varsın çeksin kakülümü
Kardeşim beni çok sever.
Kesme saçlarımı
Berber amca!
Annemin, babamın
Kardeşimin eli küser.
Sevinci Eksik Şiirler
| 103
OKUL ÖNCESİ
Kardeşim anaokulunda,
Şimdiden öğrendi derste
Cicili bicili parçaları
Eklemeyi birbirine.
Düşlerini unutup,
Unutup yıldızları ve ayı
Öğrendi,
Renk renk
Oyun hamurlarından
Hazır şekiller çıkarmayı.
Sıraya girmeyi,
Saatle yaşamayı,
Uzak durmayı sokaklardan.
Aynı şarkıları söyleyip,
Aynı resimleri boyamayı
Yaldızlı, pahalı bir kitaptan.
Ama öğrenemedi bir türlü
Bezden bebek, telden araba
Çamurdan evler yapmayı.
Öğrenemedi, emek nedir?
Nedir, hayata bağlayan insanı?
104 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DİLEK
Anne, sen nereye gidersen
Biliyorum, gelmek zorundayım
Ben de senin peşinden.
Hiç istemem: hastane, hapishane
Anne bir evin olsun, iki oda
Kapısı insan, penceresi kuş sesinden.
Sevinci Eksik Şiirler
| 105
DEDİM Kİ
Halil Cibran’a
Sen bir güneş çiziyorsun
Ben de bir güneş çiziyorum.
Senin çizdiğin senin fikrin
Benim çizdiğim benim fikrim.
Sevgi dışında ne varsa
Bir işe yaramaz bana verdiğin.
Ben bana benzerim
Sen de sana benzersin.
Yorulma hiç, boşa çaban
Beni kendine benzetmek için.
Çünkü hayat ne geçmişe dönmektir
Ne de oyalanması geleceğin.
106 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Gökhan Akçiçek
Billur Sesli Bir Şarkıydı
Çocukluğumuz
Söz gelip yanıma durduğunda, bir çiçekten yeni
kaldırıyordum başımı.
O vakitler, ince bir çocuk, koşup dururdu,
rüzgârların, yağmurların, yaprakların, bulutların ve
kuşların peşi sıra… Gökyüzünü süsleyen uçurtmaları, uzansa tutacak kadar hafif bir çocuk. Dal gibi
kolları, parmakları saksı çiçekleri gibi kırılgan. Ellerini, nereye koyacağını bilmeden koşup duruyordu
sokaklar boyu. Sulara seslense, sokağın başında peşi
sıra yürüyen bir ırmak… Nereye dönse, gölgesi ardına düşen bir söğüt dalı…
Hevesi, cam kavanozlarda saklı bir azadeydim o
vakitler.
Pabuçlarım bütün sokakları tanırdı. Parmaklarımdan akan reçeli, bazen karıncalarla paylaşırdım,
bazen kelebeklerle… Kahverengi, turkuaz ve sarı
tespihlerin şıkırtısıyla çınlardı odalar.
Günler tek bir renge boyanmıştı o zamanlar:
108 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
mavi. Sağım solum, önüm arkam yekpare mavi. Küçücük gülümsemelerin, geniş ve serin nefeslerin büyüttüğü nazlı bir çiçek gibi boy verirdik avlularda.
Ödünç sevinçler devşirirdik gün boyu. Çiçek açmış her ağaç, bizden yana doğru uzatırdı gölgesini. Denizi, kumları ve çakıl taşlarını kumbaramızda
saklar, ırmakları ceplerimize sığdırırdık. Bazen dut
lekesi olurduk mendillerde. Peşine düştüğümüz her
bulutu, köşe başlarında kaybederdik ansızın.
Yeryüzü bizim ülkemizdi.
Mendillere sığan sesimizi, düğümleyip koynunda
gezdiren annelerimiz, bir çiçeğe bakar gibi bakardı
yüzümüze…
Yolumuza çıkan her yokuşu bir koşuda çıkardık.
Rüzgârların koparttığı yaprakları arar bulur, ait oldukları ağaçlara takardık yeniden. Sabah olunca da
hiç birini bulamaz, arar arardık...
Balıklarlara isim takar, sonra vazgeçerdik. Nasıl
olsa duymazlardı sesimizi hiçbiri.
Huy edinmiştik şaşırmayı. Aynalara bakar şaşırırdık, sulara, gökyüzüne, güneşin doğuşuna şaşırırdık
en çok. Şaşırır öyle dağılırdık yeryüzüne…
Okullar, sinemalar paydos olur, biz kalakalırdık
avucunda kırık bir bilye. Gider bir erik ağacına fısıldardık öykümüzü…
Billur sesli bir şarkıydı çocukluğumuz…
Sevinci Eksik Şiirler
| 109
MİRAÇHAN’IN RESİM DEFTERİ
Ben sana bilerek gülümsedim
Küçük tırtıl
Kaybolmayasın diye
Koca ormanda.
Dut ağacını kolayca bulman için
Ellerimle
Araladım dallarını,
Diğerlerinin.
Sana uzun bir yol kaldı
Heveslerin kadar uzun
Mümkünse,
Gülüşüm kadar kısa.
Sana resim defterimden
Bir sayfa ayırdım,
Bembeyaz bir sayfa
Uzaktan bakınca.
110 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
MİRAÇHAN’IN RÜYALARI
Rüyalarımı bir anlatsam anne
Şaşırıp kalırsın halime.
En olmaz zamanda kalemim bitse
Bir güvercin, kanadından
Kopardığı teleğini
Usulca bırakıyor önüme.
Seni özlediğim vakitler
Bir deve kuşu, uzatıp gagasını
Saçlarımı okşuyor habire.
Ansızın yağmur başlasa
Leylekler şemsiye niyetine
Açıyorlar kanatlarını üstüme.
Sıcakta terlese alnım
Kartopu bir sincap, havlu diye
Uzatıyor kuyruğunu yüzüme.
Rüyalarımı bir görsen anne
Katıla katıla gülersin halime.
Sevinci Eksik Şiirler
| 111
MİRAÇHAN’IN OYUNLARI
Bilirsin anne,
Bir kez bile
Ödünç yaprak isteyemem
Hiçbir ağaçtan.
Hele suları,
İstesem de
Çeviremem yolundan.
Kedilerin kuyruğunu,
Becerip de bağlayamam
Birbirine.
Karıncaların yuvasına
Kum dahi dolduramam.
Sadece yüzümü,
Yüzüne serebilirim anne.
Bir de ayna tutarım
Sabah akşam güneşe…
112 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
SEVMEK ZAMANI
Sevmek nasıl bir şey?
Diye sordum, Miraçhan’a.
İyi, dedi.
İşte böyle böyle
Geçiyor günleri.
Taşa değse
Arabasının tekeri
Gülümsüyor önce
Sonra sesi,
Dolaşıp geliyor bahçeleri.
Bakmayın
Uzak durduğuna dünyaya
Ara sıra.
Göz ucuyla
Süzüyor, gülleri.
Üzülmeye görsün
Bazen,
Gözyaşından önce düşüyor,
Yanağına kirpikleri…
Sevinci Eksik Şiirler
| 113
HAYATTA BEN EN ÇOK SENİ SEVDİM
Bir gün, niye bana doğru geldin?
Diye, sormuştun ya oğlum
Evet, sana doğru geldim çünkü:
Hayatta ben en çok seni sevdim.
Birlikte uyuduğumuz geceleri
Tutmak için aradığımda ellerini
Yastığının altında bulurdum hep
Ne kadar şakacı bu çocuk derdim
Hayatta ben en çok seni sevdim.
Makasını tenimde sınadı terziler
Örse koyup durdular kaba yanlarımı
Öptüm de yanaklarını öyle inceldim
Hayatta ben en çok seni sevdim.
Uzattım, okşasınlar diye saçlarımı
O rüzgâr yakama değmeden geçti
Dilimin kandığı yerde tuza
Babamın o sözüyle irkildim
Hayatta ben en çok seni sevdim.
114 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Zeynep Uzunbay
Çocuk Zamanı
Babam öğretmen, annem çiftçiydi. Çiftçinin işi
okullar kapanmadan başlar. Annem, kedimiz Elvan
ve henüz okula başlamamış olan ben, ilkbaharda köyün yolunu tutardık. Babam ve benden büyük dört
kardeşim şehirde kalırdı. Annem, ayrılmadan önceki gece, ablalarımı, ağabeyimi karşısına dizer, yeme
içme, uyuma, oynama konularında sonu gelmez talimatlar verirdi. O zaman, iyi ki annemle gidiyorum
diye sevinirdim. Benim işim kolaydı; annem çapa
yapacak, tohumları toprağa sokacak, ben de yanında
hoplayıp zıplayacaktım.
Bunu, böylece ağabeyime söylediğimde, “Hayır,
öyle olmayacak! ” dedi. Annem, daha güneş doğmadan, uzaktaki bağımıza gidecek, beni yalnız bırakacakmış. Yalnız olduğumu gören kötüler, beni tutup
kaçırabilirmiş. Kaçırmaya gelirlerse neler yapacağımı da anlattı ağabeyim. Kaçırılmış gibi ağlamaya
başladım. “Korkma, ben seni kurtarırım. ” dedi ve
planını anlattı. Çok heyecanlı bir takibin ardından
da beni kurtardı. Uyuyakalmışım. Böylesi hikâyeler,
116 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
karanlıkta korkutur çocukları. Sabah olunca, annemle gideceğim için yine sevindim.
Köydeki zaman başlardı. Elvan’la ben uyanmadan, bağdaki işini bitirip gelmiş olurdu annem. Bahçede, yakındaki tarlada çalışırken yanında olurdum.
Onun yaptığı karıkların küçüğünden ben de yapardım. Avucuma koyduğu tohumları, onun gibi ben de
sokardım toprağa. Hiç durmadan, babamın, ablalarımın, ağabeyimin ne zaman geleceğini sorardım.
Annem de, her seferinde “Az kaldı. ” derdi. Az ne
kadardı? Kaç kere uyuyup uyanacaktık Annem çapayı bırakır, topraktan seçtiği küçük taşları eteğime
doldururdu: “Bu kadar uyuyup uyanınca…”
Sonunda taşlarım biter, kardeşlerle dolardı ev.
Onca sevinmeme rağmen hemen karışamazdım aralarına. Annemin arkasına geçer eteğine yapışırdım.
“Gel karnemi göstereyim sana. ” derdi ağabeyim.
Ablalarım “Bak sana ne getirdik…” derlerdi. Çıplak,
saçsız, naylon bir bebek! Peki, annem bu bebeğe bir
elbise diker miydi Dikmez mi hiç, dikerdi tabii!
Sevinci Eksik Şiirler
| 117
OYUN
Büyüsem, oyuncak alsam
Hep izin veririm kendime
Yine sorarım:
Neden? Bu ne?
Büyük olurum ama
Hiç kızmam kendime
Büyüyünce annem olsam
Onun küçük yavrusu hem de
Geceleri masal anlatsa annem
Dinleyerek uyusa küçük ben
118 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÇIRAK
Büyüyünce ustam olsam
Bir de kendi kendimin çırağı
Acıkınca yemek, susayınca su
Bisiklete binerim, çok gülerim
Komşu çırakla gün boyu
Çabuk okula, seni haylaz diye
Azarlarım bile kendimi
Sevinci Eksik Şiirler
| 119
HASTA
Doktorum olsam
Hem de kendimin küçük hastası
Para aramaz annem babam
Sinek ısırdı, kuş uçtu
Hiç acımadı bak
Geçti bitti işte derim
Giderken el sallarım
Doktor olan kendime
120 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BOYACI
Öğretmenim olsaydım
Söylemeden bilirdim derdimi
Dünyanın öbür ucu diyor annem
Cehennemin dibi diyor babam
Bir odada yedi kişi
Ondan yapamadım ödevimi
Düştüm diye yalan söyledim
Boyacı sandığıma yapıştırdım
Ninemin tek resmini
Sevinci Eksik Şiirler
| 121
KAHRAMAN
Büyüyünce ben
Bizim oraya gitsem
Bombalar, silah sesleri
Yıkılmış evler arasından
Korkmadan geçerim
Önce ayakkabımın tekini
Sonra küçük kendimi
Bulurum belki
Dedemin düşürdüğü kösteği
Elma! Elma! Diye bağırırım
Birer birer çıkar ortaya
Kaybolan arkadaşlarım
122 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Betül Tarýman
Gül Ağacı Çay Bahçesi’nden
Hacivat Karagöz’e
7 Eylül 1962 tarihinde Edirne’nin Keşan ilçesinde
doğduğumda, hayatımın Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçeceğini tahmin edemezdim elbette. Hem
de karı bu kadar çok seveceğimi.
Daha önce kar görmüşlüğüm yoktu. İstanbul’da
Fatih’te bir apartmanın dördüncü katında oturuyorduk. Buraya da babamın memuriyeti nedeniyle Edremit’ten gelmiştik. Orası başkaydı. Bahçeli bir
evimiz vardı. Bahçeli ev oyun, toprağı koklamak demekti. Bunun da tadına orada varmıştık. Önü arkası bahçe olan evimizin havuzlu olması bize türlü
imkânlar sağlıyordu. Bu bazen oyuncak bebeklerin
yüzdüğü bazen de, pazardan alınan karpuzları soğutmaya yarayan bir havuz oluyordu. Havuz, karpuzlar, bebekler bir yana hayvan sevgisi bir başkaydı bizler için. Adı Bobi olan köpeğimiz, çocuk bilincimle tanıdığım ilk evcil hayvanımız oldu. Güvercinlerle Bobi aynı kaptan yemek yerlerdi. Bahçemiz
düzenli değildi ama ön bahçede bulunan kasımpatılar boylanıp, çiçek açtıkça hoşumuza gider, zaman
124 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
zaman bahçedeki çiçeklerden öğretmenimize buket
yapıp götürdüğümüzde olurdu. Özellikle karşı evin
bahçe duvarından sarkan erikler ilgimizi çeker, bir
türlü uzanıp o eriklerden yiyemezdik.
O sıralar henüz iki kardeştik. Birlikte evcilik oynar, canımız hiç sıkılmazdı. Yazları bazen annem
bizleri denize götürürdü. Bize eliyle diktiği mayoları,
pek sever, ama erkenden eve döndüğümüzden olsa
gerek yüzmenin tadına bir türlü varamazdık. Babamın tayininin İstanbul’a çıkması hayatımızı birden
değiştirdi. Bahçeli ev, sokakta arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlar bitti. Artık dört duvar arasındaydık. Evimizin çevresi apartmanlarla çevriliydi. Balkondan baktığımızda, Vatan caddesini ve uzakta kurulu olan lunaparkı görürdük. O lunaparka bir kez
gidebildik. Akşamları uzaktan dönme dolabın yanan ışıklarına baktık. Bir de birkaç kez Gül Ağacı
çay bahçesine… Orada Hacivat ve Karagöz oynatılır, elinde fotoğraf makinesi olan bir genç, fotoğraf
çekmek için tahta sandalyeler arasında dolaşıp dururdu. Evde kız kardeşimle evcilik oynamaktan başka çaremiz yoktu. Camdan dışarıyı seyretmek en büyük eğlencemizdi. Sıkıntıydı o yıllar biraz da bizler
için. Babaannemin Almanya’dan getirdiği saçlı bebekler de olmasa kim bilir nasıl zaman geçirirdik.
Bir süre sonra babamın tayininin Bingöl’e çıkması
hayatımızın akışını değiştirdi. Önceleri üzülsek de,
iki yıl kalacağımız bu kenti daha sonra çok sevdik.
Bölgenin deprem bölgesi olması nedeniyle tek katSevinci Eksik Şiirler
| 125
lı prefabrik evlerde oturduk. Karı ilk kez orada gördük. Evimizin su boruları orada dondu. Annem borulara sıcak su dökerek, borularını orada açmaya çalıştı. Dizimize kadar kara orada saplandık. Çatıdan
sarkan buzlar, kapanan yollar, babamın getirdiği kayaklarla yaptığımız kayma deneyimlerimiz… Bir de
küçük bir sinema vardı. Arkadaşlarımızla sinemaya
gider Türk filmleri izlerdik orada. Yetmişli yıllardı.
İlhan İrem, Ali Rıza Binboğa, Esmeray, İlhan İrem,
Cici Kızlar, Nilüfer, Yeliz gibi şarkıcılar Türk popunun gelişimine katkıda bulunmaya başlamışlardı. Dilimizde onların şarkıları, kapısından içeri girmek bilmediğimiz ev… Askeri lojmanın geniş bahçesinde arkadaşlarımızla oyunlar oynardık. Oyunun
biri biter, öteki başlar, ertesi gün ya bir ağacın tepesinde ya da salıncakta soluğu alırdık. Öyle evimize
pek gelen giden olmazdı. Gittiğimiz evlerde de farklı dünyalar karşılardı çocukluğumuzu. Yeni kitaplar,
yeni insanlar hep ilgimi çekerdi. Yazları sıcak geçerdi Bingöl’de. Evimizin önündeki dut ağaçları, bahçemizde oradan oraya sıçrayan kurbağalar ilgimizi çeker, gökyüzü berrak görünür, nerdeyse yıldızları elimizle tutacak gibi olurduk. O yılların moda arabası
Murat 124’tü. Babam bazen bizleri arabayla gezdirir,
Yado çeşmesine götürür, ıhlamur ağaçlarının kokusunu içimize çekerdik. Bingöl uzun sürmedi, diğer
güzel şeyler gibi. Şimdi dönmek istesem de çocukluk
sokağına bu mümkün değil. Sadece gözlerimi kapatarak, anılar denizinde gezinebiliyorum. Bu bile güzel geçmişi kucaklamak için.
126 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
FADİK’İN TÜRKÜ
DİYE SÖYLEDİĞİ
Duvara ‘savaş istiyoruz!’
Yazmış amcalar,
Ben istemem;
Yoksa yürüyemem
Uçarken üzerimden
Çelik kanatlı kuşlar.
Zeytin de olmaz bahçemizde
Ne erik, ne de şeftali,
Akar eski zaman çeşmesinden
Su yerine keder,
Solar yaseminler.
Bana silah yerine oyuncak
Havuç çorbası, pekmez…
Adımı da savaş koymayın
Özgürlük olsun adı bulvarların
İstediğim gibi dolaşayım.
Çünkü düş, savaşsız göğü sever,
Yağmur damlalarını, bulutları.
Uyanınca uykudan çocuklar
Top sesinden korkmasın ister.
Sevinci Eksik Şiirler
| 127
ZİNNUR’UN DEDİĞİDİR
Bugün ayın on ikisi
Babamın getirdiği ayakkabılar
Ayağıma olmadı.
Tavandan sarkan
Lambanın ışığı zayıf,
Kitap okuyamıyorum.
Güneş ne zaman kucaklayacak
Annemin sardığı kollarımı.
Kollarım da yoruldu,
Odun taşımaktan,
Kitap yerine…
Sokaklar da güvenli değil
Rahat yürümek istiyorum.
Tabancalar patlamadan
Kulağımın dibinde.
Güneşin yüzüne baktıkça
Açılsın sayfası düş defterimin.
Çünkü annemin yaptığı
Cevizli kekin kokusu
Daha güzeldir
Biber gazından.
128 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BURCU KIZIN ŞARKISIDIR
Yaşım on beş, gelinlik kızım;
Siyah saçlarım belime kadar.
Büyümek istemem,
Daha çocukken kendim
Armağan etmek isterim
Bir masalı kendime.
Yaşım on beş, gelinlik kızım,
Okumak istedim, okutmadılar.
Elime bir iğne, bir iplik…
Oysa göğe yıldız dikmek isterdim
Düğmeyi kumaşa dikmek yerine.
Kapı önünden ayrılmadım hiç
Olmadı oyuncak bebeklerimin evi hiç,
Üzüldüm okuyamadığım her kitapta.
Yamadım durdum ben de annem gibi,
Çocuklarımın giysilerini.
Şimdi tabağımın ortasında
İkiye bölünmüş bir keder,
Biri bana, biri bana.
Kış uzun yatıya kalmış
Beklerim gitmez.
Sevinci Eksik Şiirler
| 129
ÜNZİLE YILDIZLARI
SAYMAK İSTIYOR
Kolumda iki tel bilezik
İşim gücüm hayvan otlatmaktır.
İstesem de okula gitmek
Kimse beni dinlemez.
Alıştım artık dağlar beni
Çağırınca gitmeye.
Kuşlardan öğrenirim
Alfabesini evrenin.
Uzaklara gidemesem de
Böcekler bana anlatır,
Ardını Kafdağı’nın.
İçimde bir sır gibi saklarım
Gittiğim gördüğüm yerleri.
Anlamak isterim ben de
Atomun çekirdeğini,
Koşarken elimde sopa
Kargaların peşinde.
130 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Susturmak istese de beni
Çok konuştum diye,
Amcalar, teyzeler
İzin vermez buna
İçimden geçirdiğim deniz.
Boya kalemlerim olmasa da
Gözlerimle göğe resim çizerim.
Taşırım koynumda bez bebeklerimi,
Güneşi yüzümde gezdirirken.
Sevinci Eksik Şiirler
| 131
FATMA’NIN İÇİNDEN
GEÇİRDİĞİ GEMİ
Yerini seven çiçektim
Açmama izin vermediler,
Harflerim döküldü
Dallarımı koparttılar.
Neydim ben,
Üflemeyi bilmeyen.
Soluğum güneşten sıcak
Ayakkabılarım su aldı hep,
Ellerimi ısıtamadım.
Her gün bir mucizeyi bekleyerek
Sarılarak umutlara, kendime,
Annemin diktiği elbiseyi giydim
Küçülenlerini ablamın, isteyerek.
Bir göz odada, altı kişi
Isındık nefesimizle
Kondular arasından.
Düş merdiveninden çıktım
Sokaklar arasında koşarken.
Hiç gemi görmüşlüğüm
Yoktur benim.
Ne bacasını tanırım
Ne de çapasını.
Alfabesini ezberler dururum
Her gün işe gidip gelmenin.
132 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Mavisel Yener
Bir Düş Yolcusu
Çocukluğum Ankara’da geçti. Her çocuk gibi kanatlıydım ben de... Oyunları sevdim, en çok da masalları... Bir gülümsemeye bütün oyuncaklarını değişecek, bir oyuncağa yüreğini verecek bir çocuktum. Yıldızlar, ay, bulutlar, yağmurlar hepsi benimdi. İlk kez aya ayak basıldığı gün uzun uzun seyretmiştim gökyüzünü, görmeye çalışmıştım o astronotu.
Kelebeklerin, çiçeklerin, böceklerin, aralarında
hangi dili konuştuğunu çok merak eder, büyüklere hep bunu sorardım. Okula gidince bunların yanıtlarını öğrenmek yerine çarpım tablosunu ezberlemek zorunda kalmak beni biraz üzmüştü doğrusu. En sevdiğim oyunlardan biriydi beyazbulut oyunu. Bulutların aldığı binbir şekille gökyüzünün mavisinde masallar yazdığını düşünür, o masalları düşlerdim. İşte böyle bir beyazbulut yolcusuydum.
En çok oynadığım oyunlardan biri “yazarcılık”
oyunuydu. Kendime bir masa kurar, renkli kalemler
koyar, masayı iyice süsler, “ben şimdi burada oturup
134 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
şiir yazacağım” derdim. Yazdıktan sonra, sıra yazdığım şeyleri yüksek sesle okumaya gelirdi. O zaman
da radyoculuk oyununa geçerdim. Radyoda sunucu olur, yazdığım şeyi dinleyicilere okurdum güya!
Bir oyuncak bebeğim vardı, onu her gün dişlerinden
ameliyat ederdim. İğneler yapar, ağzına aletler sokup çıkarır, sonrasında yüzüne pamuklar yapıştırırdım. Onu iyi ettiğime inanıp sevinirdim. Sonradan
meslek olarak diş hekimliğini seçeceğimi o zamanlar
kimse tahmin edemezdi elbette!
Arkadaşlarım düşseldi. Örneğin Küçük Prens,
Tom Amca, Alice, Cin Ali, Kemalettin Tuğcu’nun
anlattığı sokak çocukları, sıklıkla odama gelirdi.
İnanmıyor musunuz yoksa?
Çocukluğumun yürek galerisini güzelleştiren,
varsıllaştıran herkese, her şeye şükran borcum ve teşekkürüm var. Belki de kitaplarımı o borcu ödeyebilmek için yazıyorum…
Sevinci Eksik Şiirler
| 135
OYUN HAKKI
Simit satan çocuğun sesi
Düşer de çocuk bahçesine
Sabah serinliğinde
Neden düşmez yolu bu oyun cennetine?
136 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
RÜYA
Mışıl uykumdaydım
Gökkuşağını kuyudan çıkartmak
Suçundan yargılandım
Topacımda dişlerimin
Yüreğimde kaygının izi vardı
Oyun hakkım elimden alındı
Oyuncağım yele karıştı
Neyse ki hepsi rüyaydı.
Sevinci Eksik Şiirler
| 137
BAYRAM ÇORABI
bu bayram
parmaklıkların ardından
çıkıp gelse annem
giysem süt beyazı pantolon
sarı lokum bile yesek
lokmaları boğazımıza dizilmeden
kimse bilet sormadan
dönme dolaba binsek
mavi balon bile uçursak
bu bayram
izin alsak gardiyandan
çoraplarımı annem giydirse
138 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BESLENME HAKKI
Beslenme çantamı
Dolduramadın diye
Üzülme anne
Şiirler, renkler, kokular
Bir de gülücüğünü
koydum içine
onlar yeter
açlığımı ötelemeye
Sevinci Eksik Şiirler
| 139
SOKAK ÇOCUĞU
Fotoğrafım yok
Hiçbir albümde
Adımı anıyorlar
Sokakla birlikte
Hayatın en soğuk gününü
Öğrendim erkenden
Kovuldum çocuk bahçesinden
Rüzgârdan korunağımda
Yaslanırken dolunaya
Annem öpse
Üstümü örtse
Bir de ninem olsa
Bana pişi yapsa
Elma desem
Babam ortaya çıksa
Armut desem hüzünler saklansa
Gazetelerin hepsi bunu yazsa
140 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Eþref Karadað
Dedemi Bağışladım
Gözlerimi açtığımda dallarında kuşların cıvıldadığı, ağaçlarla çevrili masalsı bir yoldaydım. Bir
ucunda dedem vardı bu yolun, diğerinde pamuk ninem… Hızlı koşmayı, yolları, engelleri çabuk geçmeyi o zaman öğrendim.
Ninem masallar anlatırdı; çıkrıklı kuyudan çektiğim küçük bir kova soğuk su karşılığında. Hep bitsin isterdim suyu, bitmediğinde döküverirdim, yeni
bir masal için. Dedem topaç yapardı dut ağacından,
ucuna bir karabaş çakıp çevirirdik birlikte. Kimin
topacı önce yorulursa yemlerdi tavukları. Çilli tavuk
çok severdi beni; ondandır ki her gün benim için yapardı yumurtasını. Bazen, düdük çalarak gelen dondurmacıya verirdim yumurtayı, bir külah dondurmaya, yanık sesli gevrekçiye bazen de…
Çelik-çomak da oynardık dedemle. Çeliğin hası
nar ağacından kesilen çubuktan olurdu. Bir esnediğinde ıslık çalarak giderdi çomak. Vay ebenin haline! Sek bakalım sekebilirsen…
142 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Neden karartılırdı, elektriği yeni gelmiş bir köyün geç aydınlanmış sokak lambaları Kıbrıs diye bir
yerde savaş varmış, düşman uçakları bomba atarmış
başımıza… Ninemin masalları aydınlattı bu karanlık geceleri. Pekmezli yoğurdumu, bitirmeden uyuyakaldığımı sabahında ayrımsardım genellikle.
Her bahar sessizce izlediğim bir kuş yuvası olurdu. Önce yumurtalar, sonra sarı dudaklı, hep ağzını
açan yavrular bulunurdu yuvada. Uçmayı öğrenene
kadar yavrulara dokunmanın yasak olduğunu, öğretmişti dedem. Yoksa anne kuş bunu ayrımsar, yuvasını bırakıp giderdi. Yavruların uçtuğu günü asla
göremezdim.
Söğüt dalından düdük yaptığım gün büyüdüğümü söyledi. Artık masalımda yalnız da kalabilirdim.
Ondan mıdır bilinmez; bir sabah ansızın çekti gitti dedem. Ninem, bulutların ardına gittiğini söyledi.
Küstüm dedeme. Bulutsuz günlerde bile başımı kaldırıp bir kez olsun bakmadım gökyüzüne.
Yıllar sonra anladım ki; o, başka çocukların masalına gitti. Onları da büyütmek için… Artık bağışladım onu. Hep gökyüzüne bakıyor, bulutların ardında görüyorum dedemi.
Sevinci Eksik Şiirler
| 143
BARIŞ
Uçurtma olmak istedi çocuk
Bir parmak mavi çalıp rüzgara
Kardeş olacaktı gökyüzüne
Yer çekimi takıldı kollarına
Ağaç olsaydı hep çiçeklenirdi
Eteklerinde türlü meyveler
Boyverirdi mahallenin en yoksulunda
Sonbahar takıldı dallarına
Kuşlara öykündü çocuk
Akşamı erken inen bozkırlara
Bahar taşıyacaktı gagasında
Şahinler atıldı yollarına
Annesi takılınca aklına
Barış oldu çocuk
144 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BÜYÜMEK İSTEMİYORUM
Düşüp kırılsa zaman
Bir guguk kuşunun gagasından
Önce akrep kurtulsa tutsaklığından
Sonra dolap beygiri yelkovan
Unutsa yorgun yolculuğunu da
Saklambacımıza katılsa dünya
Rüzgârı takıp kollarına ay
Seyrimize dalsa ağaçların arasından
Yine çekip çıkarır mı beni ödevlerim
Kiraladığım çocukluğumdan
Büyümek istemiyorum anne
Sokaklar yorulmadan
Sevinci Eksik Şiirler
| 145
DÜNYANIN SONU
Ordular çıksa alana
Ellerinde oyuncaklar
-Aldım verdim
Ben seni yendimTopaç çevirse askerler
Körebe oynarken bir alay
Ebe olsa albay, aransa
Çelik çomaklar fırlatılsa
Kurşunlar yerine
Sekilerek geçilse ormanlar
-Aldım verdim
Ben seni yendimUçaklar yerine leylek sürüleri
Fıkralar atsa şehirlere
Gülmekten kırılırken insanlar
Beyaz bayraklar çekilse evlere
-Aldım verdimOrdular çıksa alana
Berabere kalsa bütün oyunlar
Terli su içmeden askerler
Salçalı ekmek getirse analar
Savaş sözcüğü silinse sözlüklerden
Gelir mi dünyanın sonu
146 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
KÂĞITTAN GEMİ
Davetsizce sokulduğunda gece
Tiner kokulu düşlerin sofrasına
Dilsizdir bütün yıkıntılar
En sessiz haykırışla savurur
İnsanlığın kâğıttan kulelerini
Hükümsüz gündüzler teslim olurken
Meyvesi olur suç sevgisizlik ağacının
Ve çok çocuk
Bir makine soğukluğunda gerçekleştirir hasadı
Davetsizce sokulduğunda gece
Sevgiyle örtülmeli dilsizlik
Anne eli gezinir çocuğun başında
Kâğıttan bir gemi
Duru suda yüzer gibi
Sevinci Eksik Şiirler
| 147
ÇIRAK
Bir çırak öğretebilir yaşamı
Sıcak bir gevreği ufalarken sabaha
Unutur açlığını da
Barış uçar kuşlar
Paylaştırabilir sevgiyi bir çırak
Elden ele geçen anahtardır gülümseme
Unutur paslarını da
Mutlu döner civatalar
Bir çırak çoğaltabilir umudu
Yaşama tutunurken kaçamak düşler
Unutur yasaklığını da
Birikir devşirme zamanlar
Yeter ki Yeter ki gülümsesin ustası
148 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Mevlâna Ýdris Zengin
Soğuk ve Yağmurlu Olduğum
Zamanlar Var
Yıllar önce yine böyle bir soru sorulmuştu ve ben
o zaman demiştim ki:
Ben Mevlâna İdris... Nasılsınız, bilmiyorum. Nasılım, onu da bilmiyorum.
1966 yılında doğdum. Ama 1966 nedir, kime göre
1966... Okudum ben de, okullarda, merdiven altlarında, otobüslerde, ağaçlarda, sokaklarda, kırlarda.
Ama uyuduğum zamanlar mı daha çok, okuduğum
zamanlar mı... Bakın bunu da bilmiyorum işte.
Çocukluğum küçük bir Akdeniz kasabasında,
Andırın’da geçti.
İlkokul günlerimde o küçük kasabanın tek gazete satıcısı ve kitapçısına ne geliyorsa hemen hepsini okuma şansına sahiptim. Bütün çizgi romanları o
yıllarda takip ettim.
İlkokul bittikten sonra K. Maraş’a gittim. Ortaokul ve lise yıllarım bu şehirde geçti. İlk yazım 1978
yılında Yeni Devir gazetesinde yayınlandı. Bu yazı
150 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
bir deneme yazısı idi ve ben o sırada ortaokul ikinci sınıftaydım. Gazetede yazımı gören büyük sınıflardan birkaç kişi gelip beni tebrik ettiler, şaşırdıklarını söylediler.
Yazmaktan daha çok okumayı sevdim, hâlâ da
öyledir.
İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydımı yaptırmak
üzere 1984 yılında İstanbul’a geldim ve esas itibariyle kaydımı fakülteye değil de İstanbul’a yaptırdım,
hâlâ bu şehirdeyim.
Fakülteyi bitirirken ilk kitabım olan Kuş Renkli
Çocukluğum yayınlandı. Çocuklar için şiirler vardı
bu kitapta. Sonra bir televizyon programı için masallar yazdım ve onlar da kitaplaştı.
Sonra bu kitapları başka kitaplar takip etti. Bir
yandan da muhtelif sanat-edebiyat dergilerinde şiirler yayınlamayı sürdürdüm.
Sanırım hayata biraz dalgınlıkla baktım ve bakıyorum.
Üç oğlum var. Ayasofya’yı ve denizi gören yaklaşık 250 yıllık eski bir evde yaşayıp giderken kendi
kendime tuhaf sorular sorduğum oluyor. Bu sorulardan bazılarının cevabını bulamıyorum.
Bundan sonra ne yapacağım... Bilemiyorum. Bazen her yanım ve hatta şarkılar bile sis oluyor.
Yazmak, daha da genel anlamda yaşamak bir yanıyla belalı bir şey. Arada güzel sürprizler, bize ba-
Sevinci Eksik Şiirler
| 151
ğışlanmış mutluluk anları olmasa herşey daha da çekilmez olacak.
Soğuk ve yağmurlu olduğum zamanlar var. İnsanların yüzüne bakmayı seviyorum. Bazen kalabalık bir caddede gidip insanların yüzünü seyrederim.
İstanbul’da çok dolaştım, sokaklarında çok şey bıraktım. Bu şehirde yaşarken başka yerlere gitme isteğini az duydum.
Kendim, kendim için yıllardır ney üflerim, mızıka çalarım, şarkılar söylerim. Ben kopartmasam da
takvimden yapraklar düşüyor.
Herşey olması gerektiği gibi belki de. .
Gerçekten bilemiyorum.
Esenlikler herkese... Tabii böyle bir şey mümkünse.
152 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
AZ UZ
Az gittim
Uz gittim
Silahsız bir yer bulamadım
Az sordum
Uz sordum
Bir cevap alamadım
Az öldüm
Uz öldüm
Dünyanızda kalamadım
Sevinci Eksik Şiirler
| 153
FARK
Kuzu ve bomba
Biri varsa
Diğeri yok
Müzik ve savaş
Biri başlarsa
Diğeri biter
Ekmek ve mermi
Mermiyi yiyen
Ekmeği yiyemez
Annem ve ben
Ben ve annem
Bir de kedim
Yok bir şey
Kedim dedim
154 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
OLAY MARKET
İki Süpermen
Bir Betmen
Bir Örümcek Adam
Üç de Sünger Bob
Susturamadılar
Markette annesini kaybeden çocuğu
Sonra çıkıp geldi anne nerden geldiyse
Çocuk şıp diye susarken
Kahramanlar toz oldu
Ve duyamadılar çocuğun kendileri için
Ağlamaya başladığını
Sevinci Eksik Şiirler
| 155
DENİZ DUR DEDİ
Bir metre aldım elime
Ölçmeye başladım dünyayı
Denizlere gelince bıraktım
Yüzme bilmiyor değildim
Su beni kaldırmıyordu
Zaten atlasta yazıyormuş herşey
Metreyle boyumu ölçüp eve döndüm
Kedim dil çıkardı bana
Onu da ölçtüm
Sonra bir savaş uçağı ölçtüm
Sonra bir küçük çocuk mezarı
Sonra bir annenin ıslak gözlerini
Ve çaresiz bir babanın bıyıklarını
Ölçtüm ve yazdım defterime
Kurabiyeleri ve bombaları
Çiçekleri ve mermileri
Öldürme ve yaşatma isteğinin sınırlarını
Şarkıları ve marşları ölçtüm
Ölçtüm de ne oldu
Defterime yazdım da ne oldu
Bu soruyu sordum da ne oldu
Sana ne oldu dünya
Bana ne oldu
156 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Ertuðrul Deveci
O Zamanlar
“Daha beşinde bile değildin, Ezine’deydik. Kaybolduğunda, belediye hoparlöründen anons ettirdikten saatler sonra, seni bir traktörün kasasında
oynarken bulmuştuk” diye anlatırdı polis babam, sokağın büyüsüyle ilk tanışmamı. Tanışma oymuş ki
hangi şehre taşınsak, sokaksız ve mahallesiz kalmadım hiç.
O zamanlar hayal değildi kahramanlar, gerçektiler
ve her sokakta, mahallede vardılar. Önce Tunceli’de
tanıdım onları. Kardeşimle bana resim yapmayı öğreten Hasan gibi, Kışla’nın bahçesinde çocukları başına toplayıp telden arabalar yapan Bozo Abi gibi.
O zamanlar sokaklar kardeşlik de demekti. AleviSünni, sağ-sol duyardık bir şeyler ama umurumuzda
bile değildi. Lastik şamrellerimizi alıp, sallantısından korksak da asma köprülerden koşturarak giderdik yüzmeye, Munzur kardeşlerimle. Az kar altında
kalmadık ya da az kaymadık çantalarımızın üzerine oturup kar üstünde, okul çıkışlarında yokuşlardan aşağı.
158 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
En son bir akşam üstü baktım, evimizi yüklediğimiz kamyonun kasasından, kekliğin sesini, tavşanın beyazlığını da öğreten Munzur Dağları’na,
Tunceli’den ayrılırken.
Kayseri’ye varmadan kamyonun kasasında gördüm ilkin Erciyes’i ve zirvesindeki erimemiş karı.
O zamanlar, mahallelere kolay alışılırdı, mahalleler de sana. Yarısı toprak damlı mahallemiz, kollarını hep ardına kadar açan bozkır ortasında bir lunaparktı sanki. Oyunların adları bile eğlenceye yeterdi:
Hamamkızdı, İbibik, Demirci Kömürcüye, Güvercin
Taklası…
O zamanlar sokaklar, meşelerimiz kadar renkliydi ve oyunlar da kendi yaptığımız oyuncaklar da
gerçekti. Zevkle boyadığımız fırıldaklarımız, söğüt
dalından yonttuğumuz düdüklerimiz, çıtalarını kamışlardan kestiğimiz, un tutkalıyla yapıştırdığımız
uçurtmalarımız vardı belki bisikletimiz yoktu ama
yapmasını kahramanlarından öğrendiğimiz tornetlerimiz, hatta Hacivat ile Karagöz’ümüz bile vardı.
Kardeşim çizmiş, kesmiş, boyamış, ben de yazmıştım. Annemin tülbentinden yaptığımız küçük hayal
perdesinin arkasında canlandırırdık gölge oyunlarını, sonrasında hurdacıya sattığımız kayısı çekirdekleri karşılığında.
O zamanlar sokaklar bereketliydi ve çalışmak ayıp
değildi yaz tatillerinde. Telden yaptığımız otobüsle
bir boya sandığı bile değişmiştik, harçlıksız kaldığımızda ayakkabı boyamak için. Hala hatırlarım karSevinci Eksik Şiirler
| 159
deşim utanırdı bağırmaya, ben bağırırdım “boyansiiinn” diye. Bir de trenlerde, istasyonlarda naneli şeker satarken “karın ağrısına, mide bulantısına, kaynana kavgasına, baş ağrısına...” diye söylediğim tekerlemeyi hiç unutmam. Otogarda sattığımız sakızların parasıyla aldığımız topların hemen patlayıvermesini unutmadığım gibi.
En son bir öğle vakti baktım Erciyes’e, evimizi de
yüklediğimiz kamyonun kasasından, çocukluğun
mutluluk olduğunu öğrendiğim Kayseri’den ayrılırken. Ertesi sabah, İzmir’e vardığımızda aynı kamyon
kasasından gördüm hayatımda ilk kez denizi.
160 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÇALIŞAN ÇOCUK
I.
Yüzüm kadar kirli bir bez elimde
-ilk kez azarlanmıyorum her kırmızı ışıkta
sileyim derken daha da kirlettiğim camları
Ezilmezsem bu gün de arabaların arasında
benim de emeğim olur soframızdaki ekmekte
II.
Yüzüm kadar yorgun bir çekiç elimde
İlk kez azarlanmıyorum, uzat diyor ustam uzat
-araba altlarına sığmaz ki çocukluk
Hohlasam da nefesimi avuç içlerime
sefer tasındaki yemek nasıl ısınır kış gününde
Sevinci Eksik Şiirler
| 161
III.
Yüzüm kadar solgun bir kumaş elimde
kesip biçerken benim olmayan çiçekleri benim olmayan elbiselere
-ilk kez batmıyor elime iğne
Ne kadar hayal dikilebilirse dikiş makinelerinde
uzadıkça uzar günler ışıksız atölyelerde
IV.
-topun sıcaklığı
-salıncağın ipi
-uçurtmanın kuyruğu
En çok ne yakışır bir çocuğun ellerine
162 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Nursel Çetin
Kediyim Ben
İlk fotoğrafım yedi yaşımda çekilmiş. Öncesi yok.
Yıllarca nasıl bir bebektim diye düşündüm. Ergenlik
dönemimde bunu büyük bir sorun haline getirdim.
Fırsat buldukça eski mahalleme gittim. Çıkarken
düştüğüm yokuşa, oturduğumuz taş evin pencerelerine, Sebahat Ablanın avlusuna baktım. Eski komşularımıza kendimi sordum. Annemin, babamın, ağabeylerimin ve ablamın söyledikleriyle bir resim çizdim. Yedi yaşımdan önce ben bir kediydim.
Oyun oynamayı severdim.
İnşaat tepesinden kuma atlamayı, uçurtma uçurmayı, evcilik, atçılık oynamayı, dereden kurbağa
yavrusu toplamayı, reçineden patlangaç, çamurdan
sepet yapmayı…
Düşmeyi, ağlamayı, kenarda kalmayı
Sarılmayı, sevmeyi, paylaşmayı,
Seçmeyi, seçilmeyi, terk edilmeyi
İstemeyi, direnmeyi, güvenmeyi
Her şeyimi oyunlarda öğrendim.
164 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Oyunlarla kurtuldum hayatın acıtan tarafından.
İlkokul öğretmenim “Canım benim” değildi. Cetvelin yan yüzüyle çaldı matematik zekâmızı.
Biz de bol bol şarkı söyledik.
Fakir oldukları için ayrı bir kümede oturtulan sınıf arkadaşlarımın, yerli malı haftasındaki eziyetlerini seyretmemek için pazarcılık oynardık.
“Bu muz kaça?”
“Beş leblebi”
Babasının vurduğu yerde gül değil de mor bir
patlıcan açan Necati, korsan olurdu yelkensiz gemimizde.
Yetim olurdu kimimiz. (Annesi yoksa bir insanın
hep aç olurdu.) Pazar yeri kalabalığında, köftecinin
duman balesini seyrederdik. Avucumuzdaki teklik
beş köfteye yeterdi. Önce yetimi doyururduk kalanlara çöp çekerdik.
Böyle sürüp gidecek sandım. Her acılı günde bir
oyun başlayacak.
Bir gün, canım oynamak istemedi. Ağlamaya başladım.
Meğer büyüyormuşum.
Sevinci Eksik Şiirler
| 165
YENİDEN
Odam dağılmış
Saçlarım dağılmış
Ailem dağılmış
Şimdi ben
Kime gideyim
Bebeğim kırılmış
Notlarım kırılmış
Kalbim kırılmış
Şimdi ben
Pes mi edeyim
Biraz sevgi verin
Biraz umut verin
Birazcıkta şeker
Şimdi ben
Yeniden güleyim
166 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
İŞÇİ ÇOCUK
Güneş kadar uzaktı
Annemin kolları
Bedenimden ağırdı
Taşıdığım çuvallar
Büyük adam olmazsak
Kızardı ustabaşı
Ben susardım geceleri
Yaralarım ağlardı
Bir gün
Oyun oynadım
Kendi kendime
Kim bulacak bakalım
Saklandım gökyüzüne
Sevinci Eksik Şiirler
| 167
KARŞIYAKA VAPURU
Ben Karşıyaka vapuruna
Annemle bindim
Babama gidiyorduk
Ne çok gün geçti
Kaç mucize bekledim sabahları
Kaç resim yaptım üçümüzün
Birazdan vapur limana yanaşacak
Her yanım babam olacak.
168 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
TENEFFÜS
Bir teneke kutu
Top olmaya soyundu
Başımızda alaycı bir toz bulutu
Kural yoktu
Kale yoktu
Sınır yoktu
Ziller çalınca
Bütün ördekler suya daldı
Hep o takımda oldum ben
Canım hiç yanmadı
Sevinci Eksik Şiirler
| 169
DÖRT ÇEŞİT
Bizim mahallede
Dört çeşit çocuk vardı
Temiz çocuk
Pis çocuk
Kara çocuk
Ak çocuk
Bizim mahallede
Dört çeşit kedi vardı
Temiz kedi
Pis kedi
Kara kedi
Ak kedi
Bir tek
Nazire teyze
Çeşit nedir bilmezdi.
170 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Özlem Kýlýnçaslan Sözbilir
Çocukluğumdan Mırıltılar
Düş Gezegenim
Çocukluğumda Denizli’de oturuyorduk ancak
çocukluğumun en güzel zamanlarını Bekilli’de geçirdim. Yaz tatillerinde Bekilli’de yaşayan büyükannemle büyükbabamın yanına giderdim. Büyükannemin akrabası Süreyya Teyze büyükannemlere yakın iki katlı bir evde otururdu. Süreyya Teyze’nin kedileri vardı, bu nedenle ben kendisine Kedili Teyze
demeyi uygun bulmuştum. Bazı akşamlar büyükannemle birlikte Kedili Teyze’yi görmeye giderdik. Kedili Teyze yanımdayken kedilerini severdim ancak
kedilerle yalnız kaldığımda biraz çekinirdim. Kedili
Teyze’nin kedilerinin düşünebildiğini, bizim düşüncelerimizi okuyabildiğini ayrıca benim bu sırlarını bilmemden hoşnut olmadıklarını hayal ederdim.
Öte yandan bu düşüncelerimin garipliğinin de farkında olduğumdan kimseyle paylaşmazdım. Bu arada Kedili Teyze’yi sevimli bir kediye benzettiğimi de
ilk kez şimdi açıklıyorum.
172 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Fosil Merakım
Büyükbabamların Dumankölü diye adlandırılan
bölgede üzüm bağları vardı. Bazı zamanlar onlarla
birlikte ben de bağa giderdim. O günlerden birinde
onlar çalışırken ben çevreyi geziyordum. Bu gezmeler sırasında sık sık kablumbağa, çekirge, keler gibi
canlılara rastlardım ancak o gün farklı bir şey oldu.
Bir hayvan kafatasına rastladım. O günlerde jeoloji mühendisi olmayı kafama koyduğumdan gördüğüm kafatası ilgimi fazlasıyla çekmişti. Onu toprağa gömmeliydim, böylece zaman içinde fosilleşecek
(Gördüğüm şey bir fosildi ancak ben fosille fosil izini karıştırdığım için onun fosil olduğundan habersizdim.), ben de büyüdüğüm zaman gidip fosili çıkarabilecektim. Ancak o kadar büyük bir çukur kazmak zordu bu nedenle düşen bir dişi alıp belirlediğim vişne ağacının dibine gömdüm. Büyüdüğümde
fosili bulmaya gitmedim ancak jeoloji mühendisi oldum.
Afacan mıyım?
Çocukken biraz afacan olduğum söylenir; ağaçlara tırmanmak, yüksekten atlamak, büyükannemi şaşırtmak afacanlık sayılırsa birazcık afacandım. Büyükannemi şaşırtmak için eve kapıdan değil ağaçtan girerdim. Büyükbabamların evinin önünde kocaman bir dut ağacı vardı. Büyükbabamın elleriyle aşıladığı beyazlı pembeli morlu iri iri çok lezzetli dutları olan bir ağaç. O dut ağacına tırmanır ikinSevinci Eksik Şiirler
| 173
ci kattaki terastan eve girer sonra da birinci kattaki
büyük annemi şaşırtmak için gürültüyle merdivenlerden inerdim. Kapı açılmadığı halde benim yukarıdan indiğimi gören büyükannem önce şaşırır sonra durumu anlardı. Büyükannemin evde olmadığı ve
kapının da kilitli olduğu zamanlarda hep bu yöntemi kullanırdım.
Paylaşacak öyle çok anım var ki daha Pembe Panter sevgimin nereden kaynaklandığını bile paylaşmadım… Ancak bana ayrılan yer doldu ayrıca lafı
uzatıp sıkmak istemem sizi, bir başka zaman da
Pembe Panter sevgimden söz ederim.
174 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
BOOOMMM
Sinema görmemiş
Deniz de
Bomba görmüş
Siz gördünüz mü
Martılar yokmuş
Savaş uçakları çok
Penceresizmiş çocukluk
Babalar bulut
Anneler balıksız deniz
Gelecek mi
Gelecek
BOOOMMM.
Sevinci Eksik Şiirler
| 175
ANNEYE SORULAR
1
Ne büyük bir aileyiz yeryüzünde
değil mi anne?
Rengârenk bahçeler gibiyiz
Dillerimiz başka oyun
Renklerimiz başka
Düşlerimiz aynı oyun
Ne güzel bir aileyiz
değil mi anne?
2
Anne kanguru yavrusunu ne çok sever
değil mi anne?
Senin de olsa kesen
Ağacın kuşları sevdiği gibi
Balığın mavilikleri sevdiği gibi
Uykunun masalları sevdiği gibi
Severdin beni
değil mi anne?
176 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
3
Tek gerçek sevgiymiş
değil mi anne?
Öyleyse bulutlar, kediler gerçek
Oyun gerçek
Ellerin gerçek
değil mi anne?
4
Sormazsam hiç
Ne farkım kalır kara kargadan
değil mi anne?
Bu denizler, bulutlar
Kayalar, ağaçlar hepimizinse
bu savaş niye anne?
Sevinci Eksik Şiirler
| 177
SESİ YOK SÖZLERİMİN
Kuşlar oyuna çağırıyor usta
Kuşlar usta
Oyun
Ustaaa
Duymaaa
Masalları çağıralım mı anne
Masal anne
Çağıralım mı
Anneee
Büyükayı Küçükayı’nın annesi mi baba
Büyükayı baba
Küçükayı’nın
Babaaa
Duymaaa…
178 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
KEDİ MERDİVENİ ŞİİRLER
1
Kaf dağıymış okulun adı
Kedi merdiveni yapsam
Ulaşır mı
Derler ki
Kızlara yakışır mı
Geçsem gökkuşağının altından
Yazgım değişir mi
Açsam umuda penceremi
Sesim erişir mi.
Sevinci Eksik Şiirler
| 179
2
Sokaklar evimiz
Kedi miyiz biz
Hangi martıya sorsanız
Gösterir
Görmeseniz de siz
Hangi dala konsam kesersiniz
Oysa aynıdır düşlerimiz
Bir topum olsun isterim
Bir de bisikletim
Çilek yazınca
Defterim
Çilek koksun isterim.
3
Saklanır saklambaç
Deniz, dağ, tepe
Sobeee
Saklambaç ebeee
Şafakla düşer yola
Kağıt, cam, plastik
Sobeee
Saklambaç nerdeee.
180 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÖZLEM
Gözlerim kapalı
Bir anne eli
Turuncu sıcaklığı güneşin
Gözlerim kapalı
Bir baba yüreği
Ay ışığı
Puf puf
Gözlerim kapalı
Yakalıyorum
Bir A, iki N
Tek eksik E
Yakalayınca onu da
Bir annem olacak
Ağrıyınca karnım
Ağrıları kovacak.
Sevinci Eksik Şiirler
| 181
182 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Mustafa Baki Efe
Herşey Hızla Geçiyor
Bindokuzyüzyetmişiki’de köyde doğmuşum.
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinin Aralık Köyü.
Bir yaşımda aynı ilçenin Yamanlı Köyü’ne taşınmışız. O günleri bilmiyorum.
İki, üç, dört, beş yaşlarımda ne yapıyordum, onu
da bilmiyorum. Bir belge yok o günlere dair elimde.
Sadece annemin ve babamın anlattıkları..
Bindokuzyüzyetmişyedi’de çekilmiş bir tanecik
fotoğrafım var. Fotoğrafta annem babam da var. Ablam, ağabeyim ve kız kardeşim de. O fotoğraftan
sonraki yıllarda doğdukları için iki erkek kardeşim
yok fotoğrafta.
Bindokuzyüzyetmişsekiz’de ilkokula başladım.
İlk defa bir öğretmenim oldu.
Siyah okul önlüğüm arkadan düğmeliydi. Neden
diye sormayın, öyleydi işte.
Sıfırları tersten yapardım matematik dersinde. O
yüzden hep tokat yerdim öğretmenden.
Öğretmen babama kızardı. Babama kızdığı için
mi bilmem hep azarlardı beni.
184 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
O öğretmeni hiç sevmedim ben ömrüm boyunca.
O yıl bir de evimizin merdivenlerinden düştüm,
el süpürgesini araba yapıp oynarken. Kafamın arkası kanadı. Bugün hala bilye kadar bir izi duruyor kafamda. Hiç saçım çıkmıyor o izin olduğu yerden.
Bindokuzyüzyetmişdokuz’da ikinci sınıfa geçtim.
Hep ‘Cin Ali’ kitapları okurdum o zaman. Sınıfımızın kütüphanesinde bir tek onlar vardı çünkü.
Telden iki tekerlekli araba yapardık.
Derede yüzerdik. O zaman bir derya gibiydi dereler gözümüzde.
Bindokuzyüzseksen’de askerler ihtilal yapmış ülkemizde. Ama benim hiç haberim olmadı o zaman
ne yaptıklarından. Sonradan öğrendim bunu.
Bindokuzyüzseksenbir’de bir başka köye taşındık.
Dokuz yıl yaşadığım köyü arkamda bıraktım.
Yüzme öğrendiğim dereyi, ilk ezan okuduğum
minareyi, camiyi… Caminin üstüne her yıl baharda
gelip yuva kuran leylekleri ve leyleklerin seslerini…
Çocukluğumun ilk bayram sabahlarını, bayram
şekerlerini toplamak için ilk uğradığımız Gümeli
Salih amcanın evini. Hepsini geride bıraktım.
Bindokuzyüzsekseniki’de ilk defa bir göl gördüm:
Uluabat Gölü. O kadar büyüktü ki ve o kadar çok balık vardı ki içinde.
Balık tutmayı öğrendim o yıl. Bir de karıncaları
kavga ettirmeyi.
Sevinci Eksik Şiirler
| 185
Mavi çizmelerim oldu o yıl bir de. Mehmet ağabeyim İstanbul’dan getirmişti. Kaybolmasınlar diye
üzerlerine adımı yazmıştım.
Bindokuzyüzseksenüç’te ilk defa İstanbul’u gördüm bir bayram günü. Çemberlitaş’ı da o zaman
gördüm, denizi de, martıları da.
Bindokuzyüzseksendört’te ortaokula başladım. O
yıl Bursa’ya taşındık. Bir daha da köye dönmedik.
Bindokuzyüzseksenbeş yılından sonra hayat öyle
hızlı geçti ve öyle çok şey değişti ki, ne olduğunu bile
anlayamadan bir baktım otuz sekiz yaşıma gelmişim.
Ne zaman geldi, ne zaman geçti bunca zaman bilmem ki. Her şey hızla geçiyor işte bu dünyada. Her
şey geride kalıyor.
Sahi geride ne kaldı?
186 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
SESSİZ KUŞLAR
1
Kim soracak
Kimsesiz çocuğun derdini
Kim bilecek annesi ölünce
Sokakta unutulmuş çocuğun
Kalbindeki sessiz kuşları
2
Kim aldı
Gökyüzünden aydedeyi
Ellerimden bilyeleri
Kim aldı
Sevinci gözlerimden
Düşlerimi yeryüzünden
Neden ağlıyorum
Her gece
Yıldızlara bakınca ben
Sevinci Eksik Şiirler
| 187
UMUT
Biliyorum bir gün
İyi şeyler olacak
Bir sabah güneş doğacak yeniden
Bir sabah masal gibi
Biliyorum
Bizi bekleyen o gül
Bahçemizin en yalnız köşesinde
Açılıverecek bir gün yeniden
Biliyorum bir gün
İyi şeyler olacak
Çekiliverecek o kirli eller
Üzerimizden
O maskeli yüzler
Biliyorum Allah’ım
Sen de biliyorsun
Bu böyle olacak
188 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
AMA NEDEN
Derdimi kuşlara anlatıyorum
Çiçeklere ve ağaçlara
Gökyüzüne ve bulutlara
Beni çok iyi anlıyorlar
Kendimi size anlatıyorum
Beni hiç anlamıyorsunuz
Belki de hiç
Dinlemiyorsunuz
Neden konuşamıyorum sizinle
Oyuncaklarımla konuştuğum gibi
Canım sıkılıyor işte
Küsüyorum
Sevinci Eksik Şiirler
| 189
SORU
Neden
Hiç bitmiyor savaşlar?
Kan karışıyor her akşam oyunlarımıza
Neden
Dünya ikiyüzlü?
Ama neden?
DİLEK
Ellerimi topraktan
Gözlerimi yıldızlardan
Koparmayın
Ne olur koparmayın
190 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
H. Salih Zengin
Sevinci Eksik Şiirler
| 191
Uzak çocukluk…
İki işaret parmağınızı ağzınıza sokup ne zaman
ıslık çalmaya çalıştınız en son? Ağaçlar, kuşlar, toprak yollar, su birikintileri, şeytan uçurtmalar yol verdi mi ıslığınıza? Sahi şehirde ıslık çalmak gürültü
kirliliğine giriyor değil mi? Eminim ki ıslık çalmaya
başladığınız anda, elinde poşetlerle marketten dönen bir teyze ‘Evladım, yeter aaa, şişirdin başımızı”
diye sinirle söylenecek ya da ‘Yapma be yavrum, ayıp
oluyor’ diyen bir amcanın kızgın bakışlarıyla karşılaşacaksınız. Oysa ben, şimdi güzel bir ıslık sesi olarak hatırlıyorum çocukluğumu. Kendimi kapatıyor
ve harflerden oluşan tezgâhımı tam oraya açıyorum.
N’olur kızmayın ama sizden daha mutlu bir çocukluk yaşadığımı düşünüyorum. Yaklaşın tezgâha
lütfen; dokunun, dokunun! Yitik çocukluğun malları bunlar…
Yağmur dolu ellerim yeni çıkmış gökkuşağını işaret ediyor;
Patlamış naylon topum, kafamdaki şapkaya…
192 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Söğüt dallarından yaptığım düdüklerin sesini duyuyor olmalısınız.
Plastik tabancalarımızdan çıkan su ıslatmış olmalı yüzünüzü.
Mor renkli dağ menekşelerinin kokusunu çekin
içinize. Kendi ellerimle topladım baylar bayanlar!
Bir demet alıp demliğin içine atarsanız nefis bir çayı
yudumlayabiliriz birlikte.
Çayınız bittiyse hadi tahta arabalarla yokuştan
aşağıya kendinizi kuşlar gibi bırakmaya. Fren butonu aramayın boş yere, bilgisayar oyunu değil bu; organik araba. Fren yapmak için ayakkabınızı olabildiğince sürtmelisiniz toprağa…
Tel arabası var bunun daha, peşi sıra akşama kadar toprak kokan küçük sokakları dolaştığımız çemberi var…
Rengarenk uçurtmaları var, kuşlarla yarışan; bazen tellere takılıp hüzünlendiren.
Kuşları var, her zaman sesiyle şarkınıza eşlik
eden…
Futbolcu ve artist resimleri veren sakızlar var,
türlü türlü oyunlar icat edilen.
Bir radyonun hışırtılı frekanslarından takip ettiğim radyo tiyatroları, çocuk bahçesi programı var.
Ne bileyim, sizin bilgisayardan ve televizyondan izlediğiniz çizgi filmlerden daha eğlenceli ve iyilik
dolu geliyor o hışırtılı sesler bana.
Sevinci Eksik Şiirler
| 193
Parmağımdaki uç uç böceğine iyice bak, çimenlerden topladığım onlarcasını bir poşete doldurarak
saldığım odanın içindeki perdelerde de rastlayacaksın.
Dönüp duran şu topacı sen de görüyor musun?
Akşama kadar toprağın üzerinde soluk almadan
oynadığımız rengarenk misketlerin şimdi hiçbir anlamı yok öyle değil mi?
Yağmurun ardından çimenlerin üzerinde gezinmeye çıkan salyangozlara dokunmanın güzelliğini
size nasıl anlatsam?
Gökyüzünde yüzlerce yıldızın parladığı geceleri,
kayıp giden yıldızların ardından tuttuğum dilekleri, ağustos böceklerinin muhteşem senfonisini hangi
cümlelere sığdırsam?
Önce yüksekten, sonra alçaktan hızlıca uçan kırlangıcın evimizin balkonuna taşıdığı çamurla yaptığı muhteşem mimariyi hangi sevinç çığlıklarıyla
haykırsam?
Daha çok şey anlatacaktım çocukluğuma dair.
Fakat leblebi tozu kaçtı boğazıma, tam sana ıslık
çalayım derken…
Fiiuyyyttt!
194 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DÜNYA KIRIK BİR ÇEMBER
Çemberim dönüyor sokakta
Parka mı yoksa nereye?
Parkımın yerinde koca bir bina
Kuşları uçmuş nereye?
Uçurtmam kuşlardan yüksek
Gökte kaybolmuş nereye?
Gökyüzüm gülümsemiyor hiç
Yıldızları sönmüş nereye?
Yıldızlarım dilimde masal
Uykusu kaçmış nereye?
Uykum ışıltılı bir dünya
Çemberi bakar nereye?
Sevinci Eksik Şiirler
| 195
HERKES OLDUĞU YERDE KALSIN
İsteselerdi
Yıldızlar ayaklarımıza dek inebilir
Ay ve güneş hiç yorulmadan
İstedikleri yere gidebilirdi
Ama hepsi yerli yerinde
Dağlar, taşlar, ovalar bile
Uykum dahi gitmez gözlerime yerleşince
İstemiyorum istemiyorum hareket etmesin
Bahar çiçekleri bahçemin
Yerli yerinde kalsın artık
Savaşsız çizilen sınırları ülkelerin
Herkes kendi toprağında kalsın
Amerikalılar Amerika’da, Ruslar Rusya’da
Hiç olmaz savaşlar hareketsiz kaldıkça
Toplantı masalarında alınır
Savaş kararlarının tamamı
Oysa hareketsizdir masalar hep
Yok ateşten silahları
Anlamak lazım bu yüzden
Hiç savaşmayan sessiz ağaçları
196 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
DÜNYANIN YORGUN KUŞLARI
Irmaklar geçtiğimiz değnek atım
Hatırlayabilir misin
Birlikte kurduğumuz güzel anıları
Çocuk yaşımda anne oldum
Senden bile saklıyorum gözyaşlarımı
Gökyüzünde süzülen mavi uçurtmam
Söyleyebilir misin
Özgürlük için bulduğumuz şarkıları
Katılamam sana şimdi usta yanımda
Nota gibi sökmem lazım şu vidaları
Sen ey dünya gibi dönen topacım
Getirebilir misin
Karanlığında kaybolduğumuz akşamları
Elimde ip, yapayalnız kaldım böyle
Bilemiyorum karanlık yarınlarımı
Gündüzden geceye yuvarlanan misketim
Isıtabilir misin
Köprü altında üşüdüğümüz akşamları
Yüzümdeki çizikten kalbimde daha çok
Uçup duruyor işte dünyanın yorgun kuşları
Sevinci Eksik Şiirler
| 197
KUŞLARA BİR RİCA
Büyükler neden suçsuz
Benden güçlü diye mi?
Ağlarım geceler boyu
Yatağımda uykusuz
Bant çekilmiş gözlerle
Yine manşetlerdeyim
Hayal kurmak zor artık
Ruhumdaki izlerle
Hafifletici sebepler
En ağır darbe olur
Yok sayar varlığımı
Kalbimi kıran hâkimler
Pır pır uçmayın durun
Cebime giren kuşlar
Alın çocukluğumu alın
Uzaklara uçurun
198 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
SORULAR VE CEVAPLAR
Evimizden neden görünmez gökyüzü?
-Şikayeti bırak, git ve yıka yüzünü
Oynamak istiyorum, parklar niye kayıp?
-Nasıl konuşuyorsun sen, ne ayıp!
Biraz uzanıp gökyüzüne baksam?
-Oyunu bırakıp adamakıllı dersine çalışsan
Kendim seçemez miyim öğretmenimi?
-Yok daha neler, kabul et sana verileni
Peki istemezsem müzik ve beden dersini?
-İnan hiç vaktim yok, başkasına anlatsana derdini
Ne yani hiç mi yok benim hakkım?
-Amma uzattın be çocuk, diline biber sürmek lazım
Çocuk olmak niye zor?
-Bunu bana değil dünyaya sor
Sevinci Eksik Şiirler
| 199
200 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
Vural Kaya
Uslu Tekin Geçen Çocukluğum
Yaz Diyor Bana
Çocukluğum uslu tekin geçti. Yaramazlıklarım
hemen hemen hiç olmadı diyebilirim. .
Çok yazık. Oysa yaramazlıklarla dolu bir çocukluğum olsun isterdim dönüp çocukluğuma baktığımda.
Fakat iyi arkadaşlarım vardı. Yemyeşil geçti çocukluğum. Kırlarda, yaylalarda gezdim. Lale, çiğdem, sümbül derlerdim kırlardan yaylalardan. Mahallemiz vardı. Mahallemizin ihtiyarları bizi şen tutarlardı. Biz bir gülsek dünyalara değerdi onlar için.
Hiç azarlamadılar bizi. Hiç kötülemediler. Her ağacın altında bir ihtiyar grubu oturur sohbet ederlerdi.
Biz yanlarından geçsek bizi de çağırırlardı muhabbetlerine ikramlarına… O ihtiyar amcalar, dedeler
keşke hiç ölmeselerdi, keşke! ...
Ha arkadaşlarım diyordum. Can kardeşlerim. Arkadaşlarım, çocukluğumdaki güzel anılarım onlar;
işte o arkadaşlarımı bir daha hiç ama hiç göremedim. Her biri hayal meyal aklımda. Eski fotoğraflarda gülümsüyorlar bazen bana. O arkadaşlarım eşyaya, tabiata ve çocuğa en saygılı insanlardı. En sevgili insanlardı. Bir kere bile kötülüklerini görmedim,
202 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
kıskançlıklarını görmedim onların. Can kardeşlerim kim bilir nerdeler şimdi Onları uzun yıllar var
ki görmedim, göremedim. Belki onları göremedikçe
uzun yıllar boyu çocukluğumdaki güzellikler kendini bu kadar iyi muhafaza edilebiliyordur çocukluk
hafızamda. Kim bilir?
Çocukluğum büyükçe bir Anadolu kasabasında
geçti. Yazları özlüyorum en çok. O kasabanın, yani
kasabamın yazlarını… Baharları bir de. Bir yaz günü
anne-babam evde yok. Beni dünyalar dolusu seven
ninem de yok. Ve ben açım. Acıktım işte. Hayal meyal eriyor aklım. Kasabanın tek ekmek fırınına girip bir ekmek almışım. Ekmeği alır almaz ısırmışım,
çiğnemeye başlamışım lokmamı. Acıkmak kederli
ve çocukça bir şey sonuçta ama, napıyım. Fırıncı ekmeği elimden geri aldı. Almış demiyorum çünkü ekmeğimin elimden geri alındığını iyi hatırlıyorum. O
kadar kötü bir hatıra ki benim için. O amcayı şimdi
bile görsem o anı yaşarım. Ninem fırıncıya bir güzel
dersini veriyor bu olay üzerine ama. Hüznüm ve çocuksu güzelliğim bu hikayemle hep aklımda. Unutamıyorum işte o fırıncıyı.
Ninemi unutmuyorum hiç.
Ninem ve bu hüzünlü hikayem şimdi çocuklar
için yazmamı her zaman yazmamı istiyor benden.
Bazen de diyorum ki iyi ki bu hikaye geçmişimden gelip gelip beni yokluyor arada.
Ya hikayem olmasaydı. Her gece uyumadan önce
beni öpmeye gelen ninem olmasaydı ya?
Sevinci Eksik Şiirler
| 203
ÇOCUK HAKLARI ŞİİRİ
Çocuk hakları diye bir şey yoktur arkadaşlar
Çocuk her zaman haklıdır
Çocuğun ırkı, milliyeti yoktur arkadaşlar
Çocuklar her zaman kardeştir
Çocuk hakları diye bir şey yoktur arkadaşlar
Çocuk halkları diye bir şey vardır ama
204 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ANNESİ SOKAKLAR OLAN ÇOCUKLAR
alıştım anne, karanlığa, ıssız yerlere ve soğuğa
açlığa alıştım anne ben susuzluğa
ikinci annem oldu sokaklar, alışamadım fakat
yokluğuna
kötü amcalar ile kötü teyzeler olmaz sanırdım dünyada
varmış meğer anne, hem de çoklarmış kocamanlarmış
onların merhameti onların gülücüğü yok
uzak dur onlardan uzak dur cancağızım diyor
üleşememişler dünyayı buymuş dertleri
sokak annem böyle söylüyor
bütün bunlar sen yoksun diye oluyor
sen meleklerin yanındasın diye şimdi anne
fakat sen yine de üzülme
meleklerle yaşarken de sevebilirsin beni
yıldızlardan tarak yapıp saçlarımı taradığını
söylemiyorum kimseye; kaybolur yoksa büyüsü
yıldızdan tarakların ve ellerin anne
bununla da mutluyum ben
dünyalar benim oluyor ne zaman saçlarıma değsen
sana koşuyorum bazen koşuyorum koşuyorum
arkamdan yakalamasa sokak annem
ah yakalayıp çekmese beni ensemden
Sevinci Eksik Şiirler
| 205
SEVSELERDİ BİZİ
Dedelerimiz koskoca şehirlere taşınmış zamanla
Dedelerimiz bizim mutsuz umutsuz olacağımızı
Bilselerdi
Şimdi bu koskoca şehirlerde
Bizim oyunsuz oyuncaksız kalacağımızı bilselerdi
Hiç taşınırlar mıydı acaba?
Koskoca anne babalarımız
Koskoca teyzelerimiz amcalarımız
Bizi gerçekten sevselerdi
Bizi sınavdan sınava yarıştan yarışa koşturup
Dururlar mıydı hiç?
Koskoca mühendisler, teknik amcalar
Bizi bilgisayarlara play station’a
Hapsedip bizi odalara oyun salonlarına
Kapatırlar mıydı hiç?
206 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı
ÖLÜ ÇOCUKLAR FİLİSTİN’İ
Gazze’de her akşam her sabah ben
Ölüp ölüp diriliyorum
Fakat uykularına giriyorum onların
Yıldızlarını koparıp gecelerine giriyorum
Gülümsüyorum gülümsüyorum
Çıldırmak istiyor onlar ben gülümsedikçe
Sapanlarla buldozerlerle giriyorum uykularına
Bunu görmüyor kör oluyorlar
Ölü çocukların Filistin’iyim ben ey
Haber bültenlerinde ölüyorum
İnsanlık gazetesinde ölüyorum
Kör oluyor şehirler beni görünce
Anne babalar bir kere olsun
Koysalar beni çocuklarının yerine ey
Çocuklarını koymasınlar gene de
Benim yerime
Sevinci Eksik Şiirler
| 207
BÜCÜRÜKLÜ GÜLMECE
Üzülmemiz uzun sürmüyor
Sevinmemiz de öyle
Seviyor işte böyle şeyleri gıdı gıdı gülücük
Sevmese hiç büyür müydü badi badi bücürük
Üzülmemiz uzun sürmüyor gülünce bücürük
Sevinmemiz çok uzuyor ama
Bu ders böyle
Uzar gider dersimiz bücürüklü gülmece
208 |
Çocuk Hakları Şiir Kitabı

Benzer belgeler