Sevinci Eksik Şiirler
Transkript
Sevinci Eksik Şiirler
Sevinci Eksik Şiirler Çocuk Hakları Şiir Kitabı Hazırlayan Mustafa Ruhi Şirin Çocuk Vakfı Yayınları: 79 I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yayın Dizisi: 4 Yayın yönetmeni : Mustafa Ruhi Şirin Kapak ve iç tasarım : Lokomotif Redaksiyon : Selim Uğurlu Son okuma : Mevlana İdris Zengin Baskı-cilt : Erkam Matbaası-0212 671 07 00 Baskı tarihi : Şubat 2011 Birinci baskı : 1500 adet ISBN: 978-975-552-070-4 Bu kitap, Başbakanlık Tanıtım Fonu’nun katkılarıyla yayımlanmıştır. Kapak fotoğrafı için Ara Güler’e teşekkürlerimizle… ÇOCUK VAKFI YAYINLARI Zafer Sokağı No 17 34371 Nişantaşı – İstanbul Telefon : 0 212 240 41 96 – 240 23 83 Belgegeçer : 0 212 230 01 25 elektronik posta : [email protected] internet sitesi : www.cocukvakfi.org.tr Sevinci Eksik Şiirler Çocuk Hakları Şiir Kitabı 9-12 Yaş Çocukları İçin İstanbul, Şubat 2011 İçindekiler Kongre'nin Sunuşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 Şairler Niçin Sevinci Eksik Şiirler Yazar Çocuklara? Mustafa Ruhi Şirin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11 Çok Özel Bölüm FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (26 Ağustos 1914 -15 Ekim 2008 ). . . . . 17 Gel de Anılarından Birini Anlat Çocuk Kenti Sevinci Eksik Şiirler HASAN LÂTİF SARIYÜCE (24 Mart 1929) . . . . . . . . . . . . . . . Alfabeden Başka Kitabımız Yoktu Televizyoncu Amca | İşçi Annenin Çocuğu Yoldan Geçen Kaplumbağa AYLA ÇINAROĞLU (17 Şubat 1939) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Çocukluğun Değeri Doğacak Çocuğun Dileği - I | Doğacak Çocuğun Dileği - II Doğacak Çocuğun Dileği - II | Doğacak Çocuğun Dileği - IV SENNUR SEZER (12 Mayıs 1943) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Çocuk Olmak Dinleyin Beni | Karanlıkta Kalmak | Kediler ve Çocuklar Yorulsam Çiçek Olsam | Bir Dilim Oyun REFİK DURBAŞ (10 Şubat 1944) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Benzerlik | Adak | Çalışan Çocuklar BİLGİN ADALI (11 Aralık 1944) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Öyle Renkliydi ki Çocukluğum At | Hak | Kardan Adam | Köpek | Düş AYTÜL AKAL (17 Nisan 1952) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yaramaz Kız En Temel Hakkım | Büyüklere Anlatın | Adım Hakkı Hani | Değil ki AHMET GÜNBAŞ (30 Ocak 1953) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Solmayan Tek Şey Çocukluğum Engel/siz | Çöp Çocuklar | Sokağın Dişleri Kırık Pencere | Küçük Boyacı MUSTAFA RUHİ ŞİRİN (2 Ocak 1955) . . . . . . . . . . . . . . . . . . Babamla Çekilmiş Tek Fotoğrafım da Kayıp Çiçekler Gibi | Biricik Ders | Daha Nasıl Anlatmalı Pişmanlık | Çocukların Anlamadığı BESTAMİ YAZGAN (10 Aralık 1957) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Uçurtmanın Kuyruğunda Çocuk Olmak Çocuk Olsam | Öpücük Yarışı | Çocuk (H)aklı mı? Sokak Çocuğunun İsteği | Savaş Çocukları . 23 . 33 . 41 . 49 . 53 . 63 . 71 . 79 . 89 SALİH MERCANOĞLU (6 Ocak 1959) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99 O Çocuk Büyüdü Beslenme | Berber | Okul Öncesi | Dilek | Dedim ki GÖKHAN AKÇİÇEK (15 Mart 1961) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .107 Billur Sesli Bir Şarkıydı Çocukluğumuz Miraçhan’ın Resim Defteri | Miraçhan’ın Rüyaları Miraçhan’ın Oyunları | Sevmek Zamanı Hayatta Ben En Çok Seni Sevdim ZEYNEP UZUNBAY (11 Temmuz 1961). . . . . . . . . . . . . . . . . . .115 Çocuk Zamanı | Oyun | Çırak | Hasta | Boyacı | Kahraman BETÜL TARIMAN (7 Eylül 1962) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .123 Gül Ağacı Çay Bahçesi’nden Hacivat Karagöz’e Fadik’in Türkü Diye Söylediği | Zinnur’un Dediğidir Burcu Kızın Şarkısıdır | Ünzile Yıldızları Saymak İstiyor Fatma’nın İçinden Geçirdiği Gemi MAVİSEL YENER (10 Aralık 1962). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .133 Bir Düş Yolcusu Oyun Hakkı | Rüya | Bayram Çorabı | Beslenme Hakkı Sokak Çocuğu EŞREF KARADAĞ (22 Ağustos 1964) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .141 Dedemi Bağışladım Barış, Büyümek İstemiyorum | Dünyanın Sonu Kağıttan Gemi | Çırak MEVLANA İDRİS ZENGİN (15 Mart 1966) . . . . . . . . . . . . . . . .149 Soğuk ve Yağmurlu Olduğum Zamanlar Var Az Uz | Fark | Olay Market | Deniz Dur Dedi ERTUĞRUL DEVECİ (20 Mart 1967) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .157 O zamanlar | Çalışan Çocuk NURSEL ÇETİN (23 Kasım 1969) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .163 Kediyim Ben Yeniden | İşçi Çocuk | Karşıyaka Vapuru | Teneffüs | Dört Çeşit ÖZLEM KILINÇASLAN SÖZBİLİR (20 Ağustos 1969) . . . . . . . . .171 Çocukluğumdan Mırıltılar Booommm | Anneye Sordular | Sesi Yok Sözlerimin Kedi Merdiveni Şiirler | Özlem MUSTAFA BAKİ EFE (8 Nisan 1972) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .183 Herşey Hızla Gelişiyor Sessiz Kuşlar | Umut | Ama Neden | Soru | Dilek H. SALİH ZENGİN (3 Mart 1974) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .191 Uzak Çocukluk Dünya Kırık Bir Çember | Herkes Olduğu Yerde Kalsın Dünyanın Yorgun Kuşları | Kuşlara Bir Rica | Sorular ve Cevaplar VURAL KAYA (12 Mayıs 1975) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .201 Uslu Tekin Geçen Çocukluğum Yaz Diyor Bana Çocuk Hakları Şiiri | Annesi Sokaklar Olan Çocuklar Sevselerdi Bizi | Ölü Çocuklar Filistin'i | Bücürüklü Gülmece Kongre’nin Sunuşu Sevgili arkadaşlar, Kongre ödevimize sizi dinleyerek başladık. 9-18 yaşlarında 6230 arkadaşınızın görüşlerinden hareketle hazırladığımız Sesimizi Kim Duyacak! 2010 Çocuk Görüşü Raporu’nu 23 Nisan 2010 tarihinde açıkladık. Sesinizi duyanlarla I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi ödevi için bir yıl boyunca çalıştık. Ve size çocuk hakları kültürü kitaplığının ilk kitaplarını sunmayı başardık. Bunların sizler için, yalnız çocuk yaşlarda değil, büyüyünce de okuyacağınız başvuru kitapları hazırladık sizler için. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, bütün aşamalarında, çocuk ve yetişkinlerin yan yana oldukları ülke ölçekli çocuk ödevi olarak gerçekleşti. Kongre’nin en önemli amacı, Türkiye’de çocuklara önceliğin verilmesi. Bundan böyle, çocuklarla ilgili yapılacak her işte çocuğun öncelikli yüksek yararının gözetilmesi için bireyleri, toplumu ve Devlet’i göreve çağırıyoruz. Artık çocukla ilgili her eksikliği izleyeceğiz ve sonuç alıncaya kadar sizlerle birlikte hareket edeceğiz. Kimlerle yola çıkacağız? Elbette önce çocuklarla. Gülümsediğinizin farkındayız! Evet, evet bundan böyle sizinle ilgili bütün karar süreçlerinde yetişkinlerin bir adım önünde olacaksınız. Türkiye’nin sizi dinlemesi için gerekli düzenlemeleri yapması gerekenlere önerilerde bulunacağız. 81 il 957 ilçeden ve 30 bin köyden seçimle gelecek çocuk delegelerle Türkiye Çocuk Meclisi kurulacak. 23 Nisan muhtarı, kaymakamı, valisi, bakanı, başbakanı, meclis başkanı, cumhurbaşkanı oyununun heyecan vermediğinin siz de farkındasınız … Sizin adınıza yetişkinlerin konuşma hakkı yok hiçbir yasada ve Sözleşme’de. Çok yalın ifadeyle çocuk olma, çocukluğunu yaşama ve yaşadığınız çağın tanığı olarak büyümenize bütün yetişkinlerin, toplumun ve Devlet’in saygı duymasını arzu ediyoruz. Arzudan da öte, bunu istiyoruz. Bundan böyle sizin değil yetişkinlerin, iletişim araçlarının ve Devlet’in sınavı başlayacak. Her yıl çocuk karnesi düzenleyeceksiniz yetişkinlere, iletişim araçlarını yönetenlere ve Devlet’e. Türkiye ile de sınırlı olmayacak çocuk karnesi: Çünkü, dünya çocuk karnesini düzenleme hakkı da öncelikle size ait. Siz de şimdiden, bir çocukta bütün çocukları düşünme çabası içine girerseniz, güzel bir dünyada yaşama haya- limizin çok daha kısa sürede gerçekleşeceğine inanıyoruz. Siz de farkındasınız: Çocuklukla ilgili bu yeni başlangıcı yapabilmek, haklarınızı öğrenmek ve davranışa dönüştürmenizle mümkün olabilecek. Çocuk hakları kültürü, çocuklar için demokrasi okulunun ilk dersidir. Çocukların yetişkinlerle eşit haklara sahip olacağı çocuk cumhuriyeti’ne de demokrasi okuluyla ulaşabileceğiz. Çocukların yalnızca sağlık, gelişme ve korunma hakları yok. Görüşlerini açıklama ve ayrımcılığa karşı korunma hakları da var. Daha da önemlisi çocukların haklarını bilme ve savunma hakları var. Unutmayacağınız önemli bir nokta ise şu: Çocuk haklarını yalnızca çocukların öğrenmesi yetmez. Sizden önce anne-babaların, öğretmenlerin, özetle bütün yetişkinlerin ve toplumun da çocuk haklarını bilmesi ve hayata geçirilmeleri için de çalışmaları gerekir. Devlet’i de unutmayın. Devlet de çocuklara verdiği sözleri yerine getirmekle yükümlüdür. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi, yeni bir yol haritası öneriyor ülkemize: Anayasa’dan başlamak üzere, bütün yasaların çocuk haklarıyla uyumlu duruma getirilmesini. Çocuk hakları temelinde çocuk politikasının hazırlanması, uygulanması ve izlenmesini... Bütün bunları kim yapacak? Çocuklar, yetişkinler, toplum ve Devlet. Bundan böyle her- kes çocuğun safında olacak; bireyler de, toplum da, Devlet de… O halde hepimiz ebeyiz. Çocuk ödevini hatırlatmak için şöyle sesleneceğiz herkese: Elim Sende! Biz söz veriyoruz size: Hangi koşullarda olursanız olun, kulağımız hep sizde çocuklar. Aklımız da sizde. Her zaman sizden yana tarafız. Bundan böyle çocuktan yana taraf olmayanlara ise şöyle sesleneceğiz: Elimiz de gözümüz de sizde! Hepsinden önemlisi sevgili çocuklar, kalbimiz sizde!.. Mustafa Ruhi Şirin Çocuk Vakfı Başkanı Kongre Genel Yönetmeni Prof. Dr. Aydın Gülan Kongre Başkanı Şairler Niçin Sevinci Eksik Şiirler Yazar Çocuklara? Anne de baba da eğildiği kadar anlar çocuğu. Sanatçılar için de geçerlidir bu. Şair nasıl ulaşır çocuğa? Çocuğun baktığı yerden bakarak ve çocuğun gördüğünü ve duyarlılığını sözcüklere yansıtarak… Şairin yazdıklarını anlayabilir mi çocuk? Şiiri okuduğunda kendine yazıldığı duygusu uyandıran her şiir çocuğa göre yazılmış şiirdir. . . . Türkiye’nin en görkemli çocuk şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çocuk kitaplarını okuyanlar serçe parmaklarını havaya kaldırsın: Ne demek istediğimi anladıklarını sezer gibiyim: Dağlarca’nın şiirlerini sesli ya da sessiz okurken sizin için yazıldıkları duygusuna kapılıverirsiniz hemen. Sizce de öyle değil mi? Dağlarca şöyle açıklıyor bu durumu: Benim yazdıkla- rımı okuyan çocuklar, yazdıklarımı kendilerinin yazdıklarını sanırlar. Dağlarca haklı! dediğinizi duyar gibiyim… Şiir dersine Dağlarca ustamızla devam edelim: Çocuk şiirinin öbüründen ayrılması ilk yaşlarda durmasındandır. Bazı şiirler büyümemeyi seçer, ilk yaşlarda durarak var ederler kendilerini… Şairler nasıl başarabiliyor küçük yaşlarda durmayı bilen bu şiirleri yazmayı? Dağlarca’nın öğüdü çok kısa: Çocuklar için yazılacak şiirleri çocuğun bakış açısına göre daha ince seçmek, ilk duyarlıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler içinde yazmak gereklidir… Şairlere uyarısı da yerinde: Gözlerinizle görmeyiniz. Sözcüklerle görünüz, sözcükler gözleriniz olsun… Yıllar önce Dağlarca’yı ziyarete gittiğim bir gündü. Evinde dinleniyordu. Oku birkaç şiirini, demişti bana. Üç şiir okuduktan sonra uyarmıştı beni: Kendin bakarsan her zaman ulaşamazsın çocuğa, bir çocuğun baktığı gibi bakarak yaz şiirlerini.... Dağlarca’nın bu sözleri üzerinde epeyce düşündüm. Daha sonra yazdığım şiirlere çocukların ilgisinin arttığını farkettikçe de Dağlarca’nın önerisi doğrultusunda şiirler yazmayı sürdürdüm. . . . Çocuklar için yapılan her iyi edebiyat çocuk haklarıyla ilgilidir. Bu görüş sanatın bütün türleri için de geçerlidir. Çocuk Hakları Şiir Kitabı, çocuk hakları ile ilgili konularda şairlerin yazdığı bütün şiirler ilk kez bu kitapta yayımlanıyor. İlk kez siz okuyacaksınız bu şiirleri. Her birinde farklı bir çocuk gerçeği şiirle yorumlanıyor. Sorun odaklı şiirlerde çocuk dünyasında yaşananları konu edinmiş şairlerimiz. Okuyunca kolayca anlayacağınız gibi, ders veren şiir değil hiç biri. Ama sezdirici. Uyarıcı. Hepsi de duyarlılık geliştirici şiirler. Buna karşılık bu kitaptaki şiirlerde sevinç eksik. Sizden bir isteğim var: Kitabı okuduktan sonra şairlerin niçin sevinci eksik şiirler yazdığı konusu üzerinde düşünmelisiniz. Sevinci eksik kardeşlerinizin olduğunu bilmeniz açısından bu çok önemli… Çocukların yaşadıkları ya da karşı karşıya oldukları olumsuzlukları tam olarak ne yazarak ne de konuşarak ifade etmek mümkündür. Çocuk sorunlarını en duyarlı yazabilecekler arasında ilk sırada şairleri sayabiliriz. Hiç kuşkusuz anneden babadan sonra çocuğa en yakın olanlar da şairlerdir. Bunun kanıtı ise elinizdeki şiir kitabı. Kitaptaki şiirler yalnızca çocuklar için mi yazıldı? Elbette hayır! Bu şiirleri yetişkinler de okuyabilir ve okumalı. Çünkü bu kitaptaki şiirler yetişkinleri uyarıyor ve biraz da eleştiriyor. Türkçe’de çocuk edebiyatı alanında bir ilk Çocuk Hakları Şiir Kitabı . Çocuk edebiyatımız, kısa sürede sorun odaklı şiir örnekleri açısından seçkin örneklere kavuşmuş oldu. 22 şair çocukluklarını sizler için deneme türünde kaleme aldı. Bir yanda şairlerin çocuklukları diğer yanda bugün yaşanan çocukluğun şiire yansımaları. Kitap ayrıca şairlerin çocukluk fotoğraflarıyla da çocuk albümü gibi. Çocuk Hakları Şiir Kitabı, içinizdeki şiir duygusunu uyandırırsa, şairlere çifte armağan olacak bu... Mustafa Ruhi Şirin 5 Aralık 2010, Tarabya Çok Özel Bölüm Fazıl Hüsnü Dağlarca Fazýl Hüsnü Daðlarca Gel de Anılarından Birini Anlat Nerdesin? Sapsarı beş kardeşinin “Kara Yılan” dediği çocuk. Kimse görmeden yatak odasına sızdın mı yine? Ablalarının yastıklarını, geceliklerini birbiriyle değiştirdin mi? Komşudaki tavuğun civcivini yakalayan. Onu kanarya yapmak için boyayan. Ayağına sicim takarak omzunda gezdiren. Akşam olunca duvarın bir kerpicini çıkarıp içine saklayan. Ertesi gün ölmüş bulan. Kentin bütün çeşmelerini gezdin mi? Hangisi daha tatlı düşüncesiyle hepsinden birer yudum su içtin mi? En koyu karanlık inerken uyanan. Gece lambasının yanma çalışmasını izleyen. Annesi babası ölmüş mü yaşıyor mu diye kapılarına giderek içerisini dinleyen. Soluklarını duyar duymaz sevinen. Anneleri babaları yanlarında yokken mutlu mutlu uyumalarına şaşıp kalan. Nerdesin? Gel. Gel de anılarından birini anlat. 18 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÇOCUK KENTİ Küçücüktüm Konya büyük mü büyük Okul mokul yoktu daha Benimdi sokaklar ağaçlar köpekler Mevlana’ya komşuydu evimiz Mevlana büyük mü büyük Oralardan geçerken Gülmezdi gülümsemezdi kimse Erkekler fesini düzeltirdi biraz Kadınlar peçesini Sanki bayramıydı Konya’nın Yazın da kışın da yemyeşildi çayırları Alaattin Tepesi büyük mü büyük Giderdik üç beş yaramaz Tükürüklerdik altını Minimini yassı taşların Yapıştırırdık camisinin duvarlarına: Düşerse olmayacak istediğimiz Düşmezse olacak Sevinci Eksik Şiirler | 19 Sevinci Eksik Şiirler Hasan Lâtif Sarýyüce Alfabeden Başka Kitabımız Yoktu Sungurlu ilçesinin Evci adlı bir dağ köyünde doğdum. Belde olan köy şimdi Boğazkale ilçesine bağlıdır. Çocukluğumu bu köyde yaşadım. Köyümüz kentlere çok uzaktı, yeryüzünde olup bitenleri en geç biz öğreniyorduk. Dünyaya uzaktık ama doğaya çok yakındık. Çünkü onun içinde yaşıyorduk. Sabahları keklik sesleriyle uyanıyor, evden dışarıya adımımızı attığımızda kendimizi tarlaların, kırların içinde buluyorduk. Adım başına kuş sürüleri fırlıyor, gece köyü ziyarete gelip de bir iş çıkaramayan tilkiler uzaklara kaçışıyorlardı. Top oynamak, top koşturmak gibi bir âdetimiz yoktu. Topun ne olduğunu bile bilmiyorduk. Ama kendi yarattığımız öyle güzel oyunlar vardı ki sayısı belki yüzün üstündeydi. Köy kıyısındaki harman yerleri oyun alanımızdı. Güz ve kış avareliğinde doya doya oynardık. Köyde beyaz badanalı, kırmızı kiremitli, tek dershaneli bir okul vardı. Köy halkı yapmıştı okulu. Birkaç yıl çocuklar burada okumuşlardı. Sonra kapısı 24 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı kapandı. İçindeki sıraları alıp bucak merkezine götürdüler. Okumak isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Ama okul açılmıyordu. On yaşına kadar öğretmen bekledim. 1939 yılının aralık ayı sonunda liseden takıntılı bir genç vekil öğretmen olarak geldi. Elli öğrenciyle okula başladık. Okuldan içeri girdik ki ne sıra, ne de öğretmenin oturacağı bir sandalye var... Çaresiz yerlere oturduk. Öğretmen hep dikili kaldı. Biz öğretmene bakıyoruz, öğretmen bize. Yanımızda ne kitap var, ne de defter. Ne kara tahta var, ne de tebeşir. Genç öğretmen bakmaktan usanmış olmalı ki “Size Onuncu Yıl Marşı’nı öğreteyim” dedi. Öğretti de. Bir iki hafta sonra alfabelerimiz geldi. Nereden, nasıl geldi, şimdi hatırlayamıyorum. Kalem ve defter de edindik. Deli Musa diye biri vardı. O da bize sıralar yaptı. Hem de elli öğrencinin oturacağı sıraları bir gün içinde yapıp tamamladı. Sıralarımızın ayakları kerpiçtendi. Bu ayakların üzerine kağnıların köp adı verilen kaba saba, yamru yumru, daracık tahtaları konuldu. Sıralar öyle yüksekti ki içimizde on beş yaşındaki arkadaşımızın bile ayakları yere erişmiyordu. Daracık tahtalar sık sık altımızdan kayıyor, bizler de yerlere yuvarlanıyorduk. Alfabeden başka kitabımız yoktu. İki ay içinde alfabemle öyle senli benli olmuştum ki yapraklarında hayır kalmamıştı. Yaz tatili başlamıştı. Komşu köyden bir çocuk geldi. O da birinci sınıftan ikinci sınıfa geçmişti. “Biz alfabeden başka okuma kiSevinci Eksik Şiirler | 25 tabı da okuduk” dedi. Okuma kitabı nasıl bir kitaptı ki? Bu kitabı bulup ben de okumalıydım. Ertesi gün çocuk köyüne dönerken ben de yanındaydım. Yürüyerek bir saat çekiyordu komşu köy. 25 kuruş vererek okuma kitabını aldım. Yaz tatilinde kırlarda hayvanlarımızı otlatırken o kitap hep yanımda oldu. İkinci sınıfta bir sınıf arkadaşımızın elinde Kerem ile Aslı diye bir kitap gördüm. Ondan alıp gece gaz kandilinin kör ışığında sabaha kadar okuyup bitirdim kitabı. Ağlamaktan gözlerim şiş şiş olmuştu. Bu kitap bana okuma alışkanlığı kazandırdı. Başka kitaplar aramaya başladım. İlçe merkezinde kitap satan bir dükkân yoktu. Yüzlerce kilometre uzaklıktan, ta Malatya’nın Darende ilçesinden çerçiler gelirdi. Bunların bir elinde kat kat açılan küçük esans kutuları, omuzlarında da bir heybe bulunurdu. Yaya dolaşırlardı. Esans ve kitap satarlardı. Çerçilerden kitap almaya başladım. Beni kitapla tanıştıran bu yoksul çerçilere ben kutsal çerçiler derim hep. İlkokul beşince sınıfa geldiğimde yüzden fazla kitabım olmuştu. Bunları defalarca okudum Bunlar Kerem ile Aslı, Ferhat İle Şirin, Arzu ile Kamber gibi halk kitaplarıydı. Okuduklarımdan etkilenerek Bekir ile Selvi adında bir kitap da ben yazdım. Bir defteri doldurmuştu. İçinde çokça şiir de vardı. Onları da ben yazmıştım. Eserimi tamamlamıştım ama kimseye okuyamıyordum. Bağ bozumunda evimize komşu köyden kadınlar gelmişti. Onlar aralarında masal anlattılar. 26 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Cesarete geldim. “Size bir hikâye okuyayım mı?” dedim. “Oku oku!” diye çığrıştılar. Okudum. Okudukça bazı kadınların beyaz baş örtüleriyle göz yaşlarını kuruladıklarını gördüm. 1944 yılında ilkokulu bitirdim. İlçe merkezi Sungurlu’da ortaokul yoktu. Okumak istiyordum. Ama nasıl? Okulu bitireli iki yıl geçmişti. Boyum bosum uzamıştı. Annem beni evlendirmek için kız aramaya başlamıştı. Köy Enstitüleri beş altı yıl önce açıldığı halde hiç haberimiz olmamıştı. Sanırım bayan öğretmenimizin de bu konuda bilgisi yoktu. Nasıl olduysa ancak iki yıl sonra Milli Eğitim memurluğu okula Köy Enstitüleri için başvuru belgesi göndermiş. Öğretmenimiz Nazife Ökten Hanım bir arkadaşımla beni çağırdı. Belgeyi doldurduk. Eylül ayında gönderilen belgelere cevap ancak yedi ay sonra, Mart sonunda geldi. Bizi Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne çağırıyorlardı. Gittik. Beş yıl orada okudum. Bilgileri iş içinde öğreten bir eğitim uygulanıyordu okulda. Her gün bir saat kitap okumaya ayrılmıştı. Okuma alışkanlığım vardı. Kitap okumakta hiç sıkıntı çekmedim. İki yıl sonra şiirlerim dergilerde çıkmaya başlamıştı. Çocuklar için yazdığım ilk şiir 1949 yılında Ankara’da yayınlanan Çocuk adlı gazetede yayımlandı. Küçük boy, on iki sayfalık şirin bir dergiydi bu. 1950 yılında ilkokul öğretmeni olarak mezun oldum. Doğduğum köyün hemen yanı başındaki Boğazkale Bucağı İlkokulu’nda bir yıl öğretmenlik yapSevinci Eksik Şiirler | 27 tım. Sonra sınavlarını kazandığım Gazi Eğitim Enstitüsü edebiyat bölümünde okuyarak Türkçe öğretmeni oldum. Çeşitli ortaokul ve liselerde öğretmen ve yönetici olarak çalıştım. 1965 seçimlerinde Çorum’dan milletvekili seçildim. Dönem sonunda gene öğretmenliğe dönerek 1970 yılında emekli oldum. Evliyim. Tıp doçenti bir oğlum, biri Orta Doğu Üniversitesi işletme bölümü, öbürü iç mimarlık öğretimi mezunu iki kızım ve üç torunum var. İzmir’de yaşıyorum. 1949 yılından bu yana çocuklar için yazıyorum. Yüzden fazla çocuk kitabım basıldı. Ayrıca yirmi kadar da ders kitabı, kaynak kitabı yazdım. Çok sayıda ödül kazandım. Bazı kitaplarım Farsça’ya, Urducu’ya ve Almanca’ya çevrildi. 28 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı TELEVİZYONCU AMCA Ne olur Kan kusan Silahları gösterme O çelikten yaratıklar Bırak Kendi yıldızlarında yaşasın İndirme yeryüzüne Su içen keklikleri Ürkek tavşanları korkutuyorlar Annemin kucağında bebeğimiz Sığınacak yer arıyor seyrederken Gösterecek şey mi yok Çiçekler göster güneş yüzlü Kuşlar göster deniz kanatlı Ceylanlar göster kuzusunu emziren Tarlalar göster altın başaklı Dünya da şaşıp kalsın Ne kadar güzel olduğuna Sevinci Eksik Şiirler | 29 İŞÇİ ANNENİN ÇOCUĞU Anneciğim sabah erken Çalışmaya gidiyorsun Çıkamıyorum dışarıya Seni çok özlüyorum Oyuncaklarım artık Eğlendirmiyor beni Bebeğim Fatoş küs bana Ona elbise almamışım Otomobilimin tekerleği kırık Hiçbir yere gidemem diyor Ayım Tontoş ne dese beğenirsin Sıkıldım burada Dağlara gitmek istiyorum ben Anneciğim Çabuk büyüsem de Birlikte gitsek işe Hiç ayrılmasak Birbirimizden 30 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı YOLDAN GEÇEN KAPLUMBAĞA Yapma kaplumbağacık Dikkatli ol birazcık Baksana Hiç durmadan Arabalar kamyonlar Vızır vızır geçiyorlar Sen de tutturmuş Geçmek istiyorsun karşıya Hiç olur mu Eziverirler sonra Senin de bizler gibi Bir dünyalı olduğunu Geçiş hakkın bulunduğunu Anlamaz onlar O korkunç tırlar Çirkin kamyonlar Sevinci Eksik Şiirler | 31 32 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Ayla Çýnaroðlu Çocukluğun Değeri Annem İstanbullu, babam Balıkesirli. Ben Ankara’da doğmuşum ama doğaldır ki ilk çocukluk yıllarımda, onların birbirinden çok da farklı olmayan kültür birikimleriyle beslenmişim. Ankara’nın yöresel aksanını, geleneksel davranışlarını edinmemiş olsam da övünçle “Ankaralıyım” derim. İlkokulu ve sonra beş yıllık Sanat Enstitüsü’nü orada bitirdim, bütün çocukluğum çok sevdiğim Ankara’da geçti. 50’li yılların ortalarında İstanbul’a göç ettik. O günden bugüne değin içinde yaşadığım bu muhteşem kent, beni çok kısa zamanda bütün benliğimle içine alıverdi. Tüm sanat dallarına olan sevgi ve ilgim, beni Güzel Sanatlar Akademisi’ne yöneltti. Beş yıllık eğitim sürecinden sonra Desinatörlük ve Grafikerlik bölümlerini bitirdim. Sonra yıllarca grafiker olarak çalıştım. 1969 yılında ilk çocuğum dünyaya gelince, çağdaş eğitimin vazgeçilmezi olduğuna inandığım ço34 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı cuk edebiyatı ile ilgilenmeye başladım. O yıllarda ülkemde bu konuda büyük bir eksiklik olduğu bir gerçekti ve ben yazmayı seviyordum. Üstelik grafiker olduğum için resimli kitaplar da yapabilirdim, yapmalıydım çocuklar için. İyi yetişmiş, her açıdan donanımlı çocukların, ülkemin ve dünyanın yarınlarını daha güzel yapacaklarına inandım hep. Çocuklara güzel kitaplar hazırlayabilmenin çok ciddi bir iş olduğuna inandım. Bu konuda başarılı olabilmek için çok çalışmak gerektiğini, dahası yaşamını bu konuya adamak gerektiğini biliyordum. İşte böylece başladım yazmaya. Bu nedenle, yaşım ilerlemiş olsa da, bugün de çalışıyor, yeni şeyler öğrenmeye ve yazmayı sürdürmeye çalışıyorum. Okullara gittiğimde hep sorar çocuklar, “en sevdiğiniz kitabınız hangisi” diye. Bu soruyu yanıtlamak çok güç. Birini ayırıp söylemem mümkün değil. Ama çocukluğumun anılarını öyküleştirdiğim “Mavi Boya” adlı kitabım, her elime alışımda beni eskilere, taa çocukluğuma götürüyor. Zaten hep içimde olan çocukluğumun duygularını yeniden yaşatıyor bana. Bir daha asla ele geçmeyecek, bir daha yaşanmayacak çocukluğun değerini yeniden anımsatıyor. Sevinci Eksik Şiirler | 35 DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ - I Güçsüz çıplak yapayalnız Geliyorum dünyanıza Gelmemek elimde değil Korkuyorum Biraz güç verin bana Yüreklendirin Deyin ki “Burası korktuğun gibi değil Herkes anlayışlı herkes adil Doğa en yakın dostumuz Akıl can yoldaşımız Barış sevgi dolu dünyamız Burada biz birbirimize Kendimiz gibi bakarız Her şey çok güzel burda Gel korkma” 36 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ-II Güçsüz çıplak yapayalnız Geliyorum dünyanıza Gelmemek elimde değil Tek bildiğim ilk hakkım ilk dileğim Annemi yanımda görmeliyim Ama yoksul ama zengin Anne diyebilmeliyim birine yürekten Beni çok sevdiğini bilmeliyim Bu benim ilk ve en büyük hakkım İlk dileğim Sevinci Eksik Şiirler | 37 DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ–III Güçsüz çıplak yapayalnız Geliyorum dünyanıza Güneşi havayı suyu toprağı Dünyanızı paylaşmaya geliyorum Renkleri kokuları duyguları Elimde değil gelmemek kınamayın Ne varsa artık az ya da çok İyi ya da kötü ne kalmışsa çağlardan bu yana Paylaşırız dünyayı umuyorum Yetinirim hakkıma düşen neyse Ne kadarsa payım Yeter ki beni yok saymayın. 38 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DOĞACAK ÇOCUĞUN DİLEĞİ –IV Güçsüz çıplak yapayalnız Geliyorum dünyanıza Gelmemek elimde değil Dünyanız benim de dünyam olacak Deneyimsizim beni eğitin İyi şeyler öğretin bana Doğru şeyler öğretin Değer verin bana Değerimi bilin Sonuçta dünyayı güzel yapacak olan Sizsiniz Benim Sevinci Eksik Şiirler | 39 40 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Sennur Sezer Çocuk Olmak Bozkırın güneşinde gölgesi bol bir akasyaydı çocukluğum. Küçük bir kilimdi. Annemin benim için günlerce uğraşıp yaptığı bebekti, boyuma yakındı boyu... Kucakladığımda bilirdim ki annem beni de seviyor. Dallarına kuşlar konar mıydı akasyanın bilmiyorum. Kara, düz saçlarımın, sıska bacaklarımın, hep asık yüzümün güleç, sarışın, tombul kardeşime karşı “Bu da pek uslu, pek akıllı “ diye savunulmasıydı. Kime söylerlerdi o sözü bilmem. Akıl kıvırcık saçların yerini tutmazdı ki... Çocuktum ama övgülerin altında yatan iki yüzlülüğü anlardım. Evden okula giderken kaç ray dizisi geçerdim bilmiyorum. Yol vagon dizileriyle kapalı olurdu. Vagonların yanlarında öte yana geçmek için merdivenlerin olduğu bölümler vardı. Tren hareket ettiğinde korkmamam söylenmişti. Bir yere gitmezdi bu vagonlar. Biraz sonra dururdu: Manevra. Tren vagonlarının merdivenlerini tırmanırdım. Tırmanırken korkardım. Neyse hiç rastlamadım manevraya. Okul 42 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı yolunun başlangıcında kartopu ağacından kendime bir çiçek koparırdım. Annemin sofraya koyduğu yemeklere kattığı özendi sevgi. Yokluk yıllarının “kulak çorbaları”, erişteleri, patates köfteleri, fırında pancarları... Et pahalılığından evin arka odasına kurulmuş tuzakla avlanan güvercinler. “Çocuklar etsiz kalmasın”. Bayramlara hazırlıklar sevgi sınavıydı. Annem sandıktan çıkarttığı ipek bir elbisenin pelerininden yaptığı entariyle süsleyecekti seni. Kardeşine ne giyse yakışır nasılsa. Bütün gençliğiydi sana diktiği. Bütün çocuklar birbirine benzer. Hepsi sevgiye açtır. Çocukluk kıskançlıktır. Sevginin paylaşılmazlığını bilmektir, annenin kokusu hep kalır akılda nedense. Yalnız sana anlatılmış bir masalın bir sözcüğü gibi. Sevinci Eksik Şiirler | 43 DİNLEYİN BENİ Amcalarım, teyzelerim, Lütfen beni dinleyin. Tartışalım, Çocuğuz ama insanız, Sorun lütfen ne istediğimizi. Biz de anlarız güzelden, İyiyi biliriz. Hoş görürüz yokluğu, Utanmayın. Belediye amca bana sor, Sokağı kazacaksan, Park istemiştim unuttun, Spor alanı, tekerlekli sandalye için önlem, Hepsi yarım duruyor. Teyzelerim, amcalarım, Ablalarım, ağabeylerim, Bir şarkı dinler gibi, Sözümü kesmeden, Dinleyin beni... 44 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı KARANLIKTA KALMAK Lütfen ışıkları yakmayın, Kaldırın başınızı gökyüzüne, Benim yıldızım bu kıyıdaki. Hani silik, Maviye karışmış hani, Ben doğduğumda düşmüş geceye, Ebem söyledi. Benim yıldızım zayıf amca, Benim yıldızım güçsüz. Ama düşlerim ışıl ışıl , Bakın gözlerime görürsünüz. İlk düşüm okul benim, Sonra bütün kitapları okumak. Bir yol arıyorum bulamıyorum, Yıldızım gibi okul, uzak. Lütfen ışıkları yakmayın, Bir dakika beni düşünün. Ak umutlarımı karartmayın, Okumak bana hak. Sevinci Eksik Şiirler | 45 KEDİLER VE ÇOCUKLAR Beş yavru kedi var bahçede, Arkadaşlarımla paylaştık: Sarman, tekir, beyaz, kara, benekli. Annesi hiç ayırmıyor, Hepsini emziriyor, Yalıyor hepsini. Benim kedimin rengi sarı, Kuyruğu kopuk. Sevmesem olur mu hiç? Üstelik kulağı yırtık. Benim de engelim var koşup oynamaya, Arkadaşlarım umursamaz. Ama dudak büker anneleri, Babaları selamlamaz. Öğretmenim insanlar, Kediler gibi sevemez mi, Çocukları ? 46 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı YOKSULSAM, ÇİÇEK OLSAM Bir çiçek olsaydım, Mavi küçük bir çiçek, Koksaydım bulut gibi. Bilirim bulut kokmaz, Ama bakmak istersin , Kuşla, gemiyle... Bakar mıydın ben çiçek olsam, Bana da sevgiyle? Ben çiçek olsam, Mavi küçük bir çiçek, Yine iteler miydin beni ? Küçük diye sakınmaz mıydın, Üstelik rengi mavi ... Sevinci Eksik Şiirler | 47 BİR DİLİM OYUN Oyun payımı ayırın. Dönünce oynayacağım, Sanayiden, tekstilden, tarladan. Oyun payımı ayırın, Sakınmadan. İş dönüşü dolapta soğumuş börek, Mercimekli köfte. Oyun olsun ne olur, bir dilim de. Acıkırsam bir dilim ekmek isterim komşudan, Bulunur sıcak bir tabak yemek, Ama kim koruyacak oyun payımı, Pusuda bekliyor büyümek. Ellerim küçük, adımlarım yavaş, Oyuna bir türlü yetişemiyorum. Bana bir dilim oyun verin, Bekliyorum. 48 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Refik Durbaþ BENZERLİK Ne kadar çok benziyorsun çocukluğumdaki fotoğrafıma Çocukluğun ne kadar çok benziyor çocukluğuma... 50 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ADAK Ölüm yüklü füzelere kalbim hedeftir Gazze’de Kara karanlık gecede candır eksilen bedenden? Ay aydınlık pencerede ecel yine mi nöbette? Çocukluğum ölüme değil Filistin’e adaktır anne Sevinci Eksik Şiirler | 51 ÇALIŞAN ÇOCUKLAR Tarlada çalışan çocuk ekin biçerken ne görüyorsun? -Buğdayın bereketini Değirmene giden çocuk taş buğdayı ezerken ne görüyorsun? -Bereketin alınterini Tornada çalışan çocuk Bıçkının dönüşünde ne görüyorsun? -Alınterinin ateşini Çöp toplayan çocuk çöp tenekelerinde ne görüyorsun? -Ateşin fakirliğini Mendil satan çocuk mendilin beyazında ne görüyorsun -Fakirliğin şiddetini 52 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Bilgin Adalý Öyle Renkliydi ki Çocukluğum Öyle renkliydi ki çocukluğum, hangi çocukluğumu anlatsam diye düşünmeye koyuldum. Antalya’nın Kaleiçi mahallesinde, o tarihsel dokunun orta yerinde geçen okul öncesi çocukluğumu mu, Antalya’da Hayriye Öğretmen’imle başlayıp Mersin’de Dursun Dereli Öğretmen’imle biten ilkokul çağı çocukluğumu mu, yoksa artık ergenlik dönemine girdiğim ortaokul çağı çocukluğumu mu? Öncelikle şunu söylemeliyim: Hepsi de çok renkliydi. Bahçe içindeki evlerde, başta yaseminler olmak üzere, türlü türlü çiçekler arasında geçti. Kedilerim, köpeklerim oldu. Yüksek Orman Mühendisiydi babacığım. Görevi gereği gittiğimiz her il ve ilçede tavlalarda atlar bulunurdu. O atlardan dostlar edinirdim kendime. Küçük yaşta öğrenmiştim ata binmeyi, en sevdiğim ata biner dolaşmaya çıkardım. Kuru üzümle, yeşil yapraklarla, mevsimi geldiğinde olgun dutlarla beslerdim onları. Trafik sorunu yoktu, rahatça top oynardık sokaklarda. Körebe, saklambaç, elim sende oynardık keyifle. 54 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Şimdiki gibi her yan oyuncakçı dükkânıyla dolu değildi. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. İki çubuk, birkaç parça renkli bez yeterdi kızların bebek yapması için. Bir çam kabuğunu yontar, üstüne direk takar bir gemi ya da altına makaradan tekerlekler yerleştirir bir otomobil yapardık. Radyo çocuk saatinde, bizim için hazırlanmış oyunları dinlerdik. Hayal gücümüzü bilerdi o oyunlar bizim. “Dışarıda fırtına var,” derdi örneğin oyunculardan biri. Haşır huşur sesler duyulurdu, tanık olduğumuz fırtınaları düşlerdik biz, “Ah bugün hava ne güzel,” dediğindeyse, havanın çok güzel olduğu günlerden biri gelirdi aklımıza. Televizyon yoktu o zamanlar. En büyük eğlencemiz, yaz aylarında açılan açık hava sinemalarıydı. Her hafta en az bir kez sinemaya giderdik. Kavuşamayan âşıkların acısına ortak olur, Tarzan’la birlikte daldan dala uçar, yırtıcı timsahlarla boğuşurduk. Ertesi gün her birimiz bir başka Tarzan olur, Tarzancılık oynardık. Aslında ben bunların bir öbeğini “Kaledibi Sokağı” adlı kitabımda uzun uzun yazdım. Yeniden yazmama gerek yok sanırım. Ama bitmedi ki benim çocukluğum… 66 yaşıma geldim, bir yanım hâlâ çocuk kaldı. O çocuk yanım yok mu, o olmasaydı çocuk kitabı yazabilir miydim sanıyorsunuz? İçinde öğütler olmayan, hınzır kitaplar. Sabah uyandığımda, kahvemi içerken geliveriyor Sevinci Eksik Şiirler | 55 o çocuk yanım. Pencereden dışarıya bakıyorum, yollara yığılmış, pis kokular saçarak geçen taşıtlar. Başımı kaldırıyorum, koca koca apartmanlar. Tam karşımda otuz katlı bir bina duruyor, karanlık yüzlü. Hemen gelip buluyor beni çocuk yanım. “Hadi, bilgisayarın başına geç, yeni bir şeyler yaz,” diye dürtüyor. Oturup bilgisayarımın başına, çocuk Bilgin’in, yani içimde gizli olan çocuğun sevebileceği öyküler, romanlar yazmaya başlıyorum. Yazdıkça eğleniyor, bir kez daha çocuklaşıyorum. Onca ders, kurs, test, sınav arasında çocuklar, çocukluklarını unutmasınlar diye yazıyorum. Yazarken bir yandan da kendi çocukluğuma dönüyor, içimdeki çocuğu yaşıyorum. Evet, şimdilerde 60’lı yaşlarımın çocukluğunu yaşıyorum ve o çocuğun da keyifle okuyacağı kitaplar yazıyorum. Benim çocukluğum hiç bitmeyecek. Dilerim tüm çocuklar benim gibi dolu dolu yaşarlar çocukluklarını, yüreklerindeki “çocuk duyarlığı”nı eskitmezler, tüketmezler, yaşamlarının sonuna kadar taze tutarlar. 56 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı AT Ben at mıyım baba? Niye koşturuyorsunuz beni sınavdan sınava? Sevinci Eksik Şiirler | 57 HAK Hak nedir anne? Yok mu benim de hakkım bisikletimle gezmeye, arkadaşlarımla sokaklarda top oynamaya, sevdiğim kitapları okumaya, kırlarda çiçek toplamaya? Hak nedir anne? Yok mu benim hakkım çocukluğumu yaşamaya? 58 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı KARDAN ADAM Bir kardan adam gibi eriyip gidiyor çocukluğum, sonunda hiçbir şey kalmayacak geriye. Kardan adam yaşamıyor, oysa ben yaşıyorum, okumayı, yazmayı öğreniyorum, tarih, coğrafya, fen bilgisi, dersler, kurslar, testler. kardan adam gibi ben de eriyorum, yaşayamadan çocukluğumu. Koşmak, oynamak istiyorum, gezinmek kırlarda, başka yaşamları tanımak istiyorum sevdiğim kitaplarda. Yok mu hakkım buna? Eriyip gidecek mi çocukluğum kardan adam gibi? Sevinci Eksik Şiirler | 59 KÖPEK Neden yok bir köpeğim anne? Dost olurdu bana her yerde. Evimiz apartman diye, bahçemiz yok diye izin yok mu minik bir köpek edinmeye? Oysa pek mutlu olurdum köpeğimle, her gün gezdirirdim onu çişini yapsın diye. Torbayla toplar kakasını, çöpe atardım, eve döndüğümüzde, başını okşar oynardım. Sokakların bir sürü köpeği var da benim bir tanecik bile niye yok anne? 60 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DÜŞ Düşlerimde bulutlara değiyor başım, sanki bir kırlangıç ya da minik bir serçeyim. Dört bucağında yeryüzünün yeni şeyler arayan bir gezginim. Uyanınca, kölesiyim herkesin, onu yap, bunu yap, dersine çalış diye buyuran. Ben kimim, neredeyim? Bir minik kırlangıç ya da serçeyim, kanatları kesik, bir kafesteyim. Kırmak istiyorum kafesimi, yetmiyor gücüm. Kıramasam da kafesimi, düşlerimde hep o yerdeyim, Anka kuşunun yuvasından bakıyorum dünyaya. Anka kuşunun yuvasından o kadar güzel görünüyor ki dünya… Sevinci Eksik Şiirler | 61 62 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Aytül Akal Yaramaz Kız Şimdiki çocuklukla karşılaştırılsa, neredeyse gökten düşmüş bir melek olarak tanımlanabilecekken, benim çocukluğumda yaramazlık yapılacak fırsatlar az, olanaklar sınırlı olduğundan, yaptığım ufak tefek muzipliklerle, “yaramaz kız” ünvanını kolayca kazanıvermiştim. Oysa kimseyi incitmeden, üzmeden yapardım yaramazlıklarımı. Bir kazana girip sıkıştığımı hatırlarım. Babamın kazanı ters çevirerek beni tepetaklak silkelediğini... Ağaçlara tırmandığımı... Atlanmayacak duvarlardan atladığımı... Altı yaşımda kuduz köpek tarafından ısırıldığımı... Bana karışılmasından hiç hoşlanmazdım; kısıtlanmaktan, durdurulmaktan, yönlendirilmekten... Bazen inadına bana söylenenin tersini yapardım; öylesine tepkiliydim zorlayıcı ve yasaklayıcı kurallara. Okula alışmam da kolay olmadı. Birinci sınıfta okumayı en son söken öğrenciydim. Ortanca çocuk olarak, kendimi iki arada sıkışıp kalmış gibi hissederdim. Hayaller kurar, uzakla64 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ra, çok uzaklara gider, uzaya çıkar, başka gezegenler keşfederdim. Kendi hayallerimin inandırıcılığına bazen ben bile kanardım. Evde günlük tutmam ya da şiir yazmam yasaktı. Ne gerek vardı böyle saçma sapan şeylere Derslerime çalışayım, yeterdi... Ben de gizli gizli yazardım. Eğer yakalanırsam, annem defterimi elimden alır, ya yırtıp atar, ya evde bir yerlere gizlerdi. Sonraki günlerim, defterimi bulmak için evin altını üstünü getirmekle geçerdi. Çok incinirdim, ruhum tutsak edilmiş gibi hissederdim... . Babam tasarrufa çok önem verirdi. Akşam yattıktan sonra odamızda ışıkların açık kalması da yasaktı. Ne de olsa üç kızının eğitimine yetişebilmek için parasını kuruş kuruş hesaplaması gerekiyordu. Karanlıkta el ayak çekildikten sonra, nasıl şiir yazacaktım? Çoğu kez, pencereden süzülen ayışığı yetişirdi imdadıma. Karanlıkta, defterimin beyaz yaprağını ayın yolladığı ışığa doğru tutar, öyle yazardım. Bazen de tuvalete girerdim günlüğümle. Uzun süre ordan çıkmayınca, annem ya da babam seslenirdi. Defterimi onlardan gizlemek için bel lastiğimin arasına sıkıştırır, “Tamam çıkıyorum,” diye yanıtlardım. Genç yaşta aramızdan ayrılan babam, sağlığında düğmeciydi. Kutularda tek kalan, satılmayan düğmeleri bize verirdi oynayalım diye. Onları bir kavanozda biriktirdiğimi sanırdım, oysa yıllar yılı yüreğimde birikirmiş meğer babamın sihirli düğmeleri... Sevinci Eksik Şiirler | 65 EN TEMEL HAKKIM Haklarımızın peşinde koşarken Ve sayıp dökerken yasaları Sağlıklı olma, Eğitim alma, Korunup bakılma... Sakın gitmesin elimizden Çocuk olma... 66 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BÜYÜKLERE ANLATIN Haklar benim olsa da Bana değil Büyüklere anlatın yasaları Onlar bilmeli Onlar anlamalı Onlar uygulamalı. Ben yalnızca Çocukluğumu yaşamalıyım... Sevinci Eksik Şiirler | 67 ADIM HAKKI Sahip olduğum Tek hakkım “Hakkı” konmuş adım. Versem geri ismimi Bana başka bir hak Verirler mi? 68 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı HANİ? Okulda öğrendim Eve geldim sordum Hani benim hakkım? Koparıp köşesinden Bir parçacık ekmek verdi annem. Cebindeki bozukluktan Küçücük bir para uzattı babam Beni değil, Annemle babamı Okula göndermek, Çocuk haklarını Anlatmak gerek... Sevinci Eksik Şiirler | 69 DEĞİL Kİ İstesem Uçan bir bisiklet... İstesem Konuşan bir bebek... Durmaksızın istesem... Yesem Yedikçe doymasam... Değil ki, Araba, kamyon, uçak En pahalısından oyuncak Ya da Başıma elmas bir tarak... Dileğim Hakkımı aramak! İstemem, Küçüle küçüle yaşamak... 70 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Ahmet Günbaþ Solmayan Tek Şey Çocukluğum 30 Ocak 1953 günü İzmir’in Elektrik Fabrikası sokağında açmışım dünyaya gözlerimi. Birkaç yıl sonra Alsancak Stadyumu’nun karşısındaki küçük camili sokağa taşınmışız. Belleğime yerleşen izler ilkin bu sokakla başlar. Özellikle komşumuz Ömer Hoca’nın şekere bandırdığı çocuk sevgisini unutamam. Unutamadıklarım arasında yine Ömer Hoca’nın cümbürçiçek bahçesi, bir de çığış çığış sesiyle inleyen tulumbası gelir. Havagazı Fabrikası’ndan havalanan kömür tozları, depolardan sarkan ekşi üzüm kokusuna karışır. Bana göre Düdüklü Semt’tir doğduğum yerin adı. Vapurların, trenlerin, otomobillerin, bir de fabrikaların düdükleri birbirine yarışır. Daha sonra babamın hastalığına ilişkin hava değişimi önerisiyle köye gidişimiz kentten uzaklaştırır bizi. Ne hikmetse, babam kısa sürede iyileşip tekrar İzmir’de çalışmaya başlar. Çok geçmeden ben de ameliyat gereksindiren bir rahatsızlıkla İzmir’e gelir, 72 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı sağlığıma kavuşurum. O gün bugün ailecek İzmir’i mekân tutarız. Bana sorarsanız, çocukluğumun anayurdu, Yitik Göl (2008) romanımda anlattığım Halkapınar Gölü çevresidir. Göl benim denizim, çevresi de cennetim sayılır. Gölün kıyısındaki Yeni İzmir İlkokulu’nda okurken tirşe bir dünyanın büyüsüyle karşı karşıya kalırım. Ancak o tirşe dünyanın yavaş yavaş yağmalanmasına tanık olurum. Çarpık kentleşme sonucu çamlardan oluşan çevre acımasızca yağmalanır, adını söylencelere yazdırmış göl ise doldurulup haritadan silinir. Size Mersinli’deki çıkmaz sokağımdan da söz etmeliyim: Oyunlara, komşuluklara doyduğumuz, her yanı bahçeliklerle kuşatılmış, penceresinde çiçeği eksik olmayan, İzmir’in gençliğine dahil görmüş geçirmiş bir sokaktı o. Şimdi harabe halinde! . . Çocukluğumun öteki sokakları da… Uzun yaz günlerinde gölgesinde oturduğumuz çitlembik ağacı, lastik bir topun peşinde kan ter içinde koşturduğumuz toprak saha, uçarcasına gittiğimiz açık hava sinemaları ve cambazlar anılardaki yerlerini koruyor hâlâ. Bornova Osmangazi Mahallesi’ne taşındığımızda ise yemyeşil yamaçlarla tanışırım. Ne var ki çarpık kentleşme illeti bir solukta yutar son cennetimi. Solmayan tek şey çocukluğumun dirimi olsa gerek! Sevinci Eksik Şiirler | 73 ENGEL/SİZ Bir engeliniz mi var, Tutmak için elimden Yolun başına kadar? Yürürüm ondan öte. Yürek diliyle yanan Sözlere kayar aklım. Ağır aksak da olsa Duyarım ondan öte. Sevginin işlek kanı Dolar dolmaz içime, Renklerle ışıklarla Görürüm ondan öte. Parmak kaldırın haydi! Hakkıma hukukuma! Ucundan kıyısından Büyürüm ondan öte. 74 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÇÖP ÇOCUKLAR Hoyratça kullandığınız Yaşamı ayıklıyoruz biz, Sabahın nabzını dinleyen Çöp çocuklar… Bir tohumdan bir orman Olacak kadar yeşil Hurdaya çıkardığınız umutları da… Dişleyip geçtiğiniz her körpelikte Ahımız var! Hançerlenmiş düşleri, masalları… Onları da dolduruyoruz torbamıza. Çürümüş beyinlerden gayrı Aslına döndüreceğiz her şeyi. Masmavi şarkılarla dönecek Göğünden kovulan kuşlar! Sevinci Eksik Şiirler | 75 SOKAĞIN DİŞLERİ Öfkeli evlerin çocuğu Atıvermiş kendini dışarı. Keskin dişleri varmış sokağın, Geceyle büyüyen tuzakları. Sevgisiz çok üşürmüş insan Sımsıcak yazlarda bile. Kıvrılıp yatmış bir şarkıya, Parkannesi koruyup gözetmiş onu. Aymaz kalabalıkların utancı Çınlarken akşamın tellerinde… Ah, kaldırımların dili olsa, Söylese bize kim olduğunu! 76 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı KIRIK PENCERE Gözyaşların da sesi var Bilir misiniz? Çırılçıplak, Dupduru… Kendine kaldığında Bir çocuk gibi içlenirken dünya Duyarsınız onu. Çocuklar, toprak yüzlü çocuklar, Kısıp kalmışlar geceye Kıtlık kıran içinde. Kırık bir pencereden bakışırlar İmkansız uzaklara Kocaman yakarılarla… Gözyaşların da sesi var Vurur kıyılarımıza Akşam oldu mu!.. Sevinci Eksik Şiirler | 77 KÜÇÜK BOYACI Beni kitaplara götürün, Gün görmüş kitaplara… Islığımın notalarını bulayım orda. Olmazı çimlendiren sevgi Giriversin koluma. - Boyayım Abi! Beni bahçelere götürün, Kırlara, ormanlara, güleç parklara… Zıp zıp sevinçlere Koşturan meraklara… - Parlatayım Amca! Beni okullara götürün, Cıvıl cıvıl sınıflara Günlerin ipini dolaya dolaya Tokat izlerinden uzakta, Bir öğretmenim olsun tutsun elimi. - Bakarkör geçmeyin e mi? 78 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Mustafa Ruhi Þirin Babamla Çekilmiş Tek Fotoğrafım da Kayıp 1955 yılının ikinci günü kar yağarken, ailemizin beşinci çocuğu olarak doğmuşum. Üç kız üç erkek kardeşiz. İlk arkadaşım ise babamdı. Doğduğumda babam tam şimdiki yaşımda, elli altı yaşındaymış. Ben altı yaşımdayken kalp krizi sonrası ölmüş babam. Tam kırk yıl bekledim babamı. Geri gelmeyeceğine karar verdiğimde Babam Öldü şiirimi yazdım. Beş yaşımdayken babamla çekilmiş tek bir fotoğrafım varmış. Varmış diyorum çünkü fotoğrafı henüz görmedim. Babamın başında foter, bir elinde baston, bir elinde ben. Görenler böyle anlatıyor fotoğrafı. İlk çocukluk fotoğrafımmış. Bütün akrabalara haber verdik. Bir gün ortaya çıkar belki. Babama kavuşmuş gibi sevineceğim o gün. Babam ölünce annem oldu arkadaşım. Annemin anlattığına göre iki yaşımdayken balkondan düşmüşüm. Çocukluğumun anı defterinde kayıtlı değil bu balkondan düşme hikâyesi. Sevgili annemle uzun yıllar sürdü beraberliğimiz ve doksan altı yaşında 2009’un 12 Ağustos’unda ayrıldı aramızdan. Annemin anlattığına göre dört yaşımdayken rüyalarımı 80 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı anlatırmışım. En ilginç özelliğim üç yaşımdan bu yana çocukluğumda yaşadıklarımı hatırlıyor olmam. İlk kez radyo dinlediğim günü hiç unutamam. Büyük amcama şu soruyu sormuşum: Bu kadar insanın küçücük bir radyonun içinde evleri mi var? Amcamı güldürmüştüm ya bu benim ilk zaferimdi. Ve yıllar sonra 1 Nisan 1977’de TRT’de çalışmaya başladım. 1981’in Mayıs’ında İstanbul Radyosu’nda radyo prodüktörlüğü mesleğim olunca insanların radyo içinde nasıl yaşadıklarını keşfetmiş oldum! Üç ayrı okulda okudum ilkokulu. Köyümde, yani Of ’un Uğurlu köyünde, Memduh ağabeyimin öğretmenlik yaptığı Maçka’nın ve Ahlat’ın köylerindeki okullarda. Farklı yerleri görme merakım bu yıllarda ortaya çıktı. Çocuk kitapları ile tanışmamı da göçebe öğrenciliğime borçluyum. Çocukken ne oyuncak satın alırdık ne de oyuncak satın alınırdı bize. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Çoğu çamurdan ve tahtadandı. Karadeniz’de yaz kış sis kaplar her yeri. Çocuktuk ama en iyi havadan anlardık. Yağmur yağınca sisin çekileceğini de bilirdik. Siste oyun oynayamazdık. Böyle günlerin birinde uydurduğum tekerlemelerden birini hâlâ mırıldanırım: Yağ elsiz yağmur yağ/ Ağlıyor karlı dağ… Sonradan fark ettim ki bu tekerleme benim ilk şiirimmiş meğer… İlk yazım babamın ölümünden üç yıl sonra kurşunkalemle yazdığım mektuptu. Adımı soyadımı yazdım zarfın sol üst kısmına. Babamın adını daha özenle yazdım: Mehmet Şirin. Adres yerini boş bıraktım. Sevinci Eksik Şiirler | 81 Mektubu lise son sınıfa kadar saklamışım. Üniversite için 1974’te köyden ayrılınca ahşap evimizin çatı arasındaki okul defterleri ve kitaplarımın saklı olduğu sandığımda kalmış babamın mektubu. Anıların derinleşmesi için bir şeylerin kaybolması gerekirmiş. Çatı arasındaki sandıkla ilgilenen olmayınca ilk okuduğum kitaplar, şiir defterim, çocuk dergileri, çizgi romanlar ve birkaç Kemalettin Tuğcu kitabı kayboluverdi. İlk yazımın da kaderi buymuş demek… Çocukluğumu anlatmaya başladığımda çocukluk defterimin sayfaları açılıveriyor hemen. En iyi bildiği, unutamadığı ve tadına doyamadığı çocukluk yıllarını anlatmakla bitiremezmiş insan. Nasıl biter ki! Bir çalı kuşunu yakalamak için bir gün aç kalışım. Anneannemin sırtındaki sepetle her hafta çıkıp gelişi. Yoğurdun kaymağını yiyen sarı kedi- o kedi benmişim meğer-. Akide şekerlerini, kurabiyelerini ve mandalinalarını dağıtırken, ben yemiştim diyen çocuk. Oyun oynarken bile karşı tarafa iyilik etmekten hoşlanan çocuk. Arkadaşları ya kendinden küçük, ya da altmışındakiyetmişindeki çocuk… Hayâl arkadaşı yıldız olan çocuk; Naz’dı adı hayal arkadaşımın. Daha sekiz yaşında ilk aşkı Yağmur Hanım’a şiir yazan çocuk. Dokuz yaşındayken Keloğlan’la arkadaşlığa başlayan, on yaşında Küçük Prens’le gezegen gezegen dolaşan çocuk. Kulağını çeken öğretmenine, -Giysilerim bile acıdı öğretmenim, diye seslenen çocuk. O bendim işte. O içli çocuk büyüyünce de hep çocuk yurdunda kaldı ve bundan hiç şikayet etmediği gibi çok da mutlu… 82 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÇİÇEKLER GİBİ Adıyla güzeldir Her çocuk Tıpkı kırları süsleyen Çiçekler gibi Anneler babalar Işıltılı sevinçli gökçe Adlar verin çocuklara Güzel yaşamanın eşiğinden Daha kolay girsinler içeri Sevinci Eksik Şiirler | 83 BİRİCİK DERS Dersimiz çocuk hakları Konu: Her zaman ve her yerde Çocuk olma ve çocuk gibi Yaşama hakkı Hangi renkte ve nerede Bir kulübede ya da köşkte İster kız ister erkek Doğmuş olursa olsun Hiç fark etmez Yazalım haklarımızı Aynalara denizlere gökyüzüne Çocukların gözlerine bakarak Okusun Anneler babalar insanca Balıklar balıkça Yıldızlar yıldızca Kuşlar kuşça Bakın o zaman nasıl Boyanır birden dünya Çocuk rengine Dersimiz çocuk hakları: Biricik ders 84 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DAHA NASIL ANLATMALI? Doğdukları yer Ülkeleri ayrı ayrı Anneleri babaları Farklı renk de olsa Doğuştan yoktur Hiçbirinin Diğerine farkı Gözleri siyah mavi Kahverengi yeşil Olsa da Beyazı beyaz Kırmızıyı kırmızı Sarıyı sarı Görürler hep Kediciğim Söyler misin İnsanlara bunu Daha nasıl anlatmalı? Sevinci Eksik Şiirler | 85 PİŞMANLIK Şehirde ıslık çalınmaz Der demez Güldüğümü gördü öğretmenimiz Kulağımı çekince de şaşırdım Çekme dedim kısık sesle Giysilerim bile acıdı! Eli kulağımda hâlâ: Hani anlatmıştı İlk biyoloji dersinde İzinsiz dokunulmayacaktı En özgür yurdumuz olan Bedenimize! O akşam Okuldan eve -Bir demet papatya mı Götürdü öğretmenimiz? -Hayır! -Erik mi ? -Hayır! -Bir dağdan daha ağır Pişmanlık götürdü !.. 86 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÇOCUKLARIN ANLAMADIĞI Kimi anlamaz Kimi de - Hayır, diyor anlar Şaştım kaldım Karar veremiyorum Neyi anlarız Neyi anlamayız Küçük dedeme göre Çocuk, sesi tanır Bakıştan anlar Bilir kime Güven duyulacağını Sevinci Eksik Şiirler | 87 Şair arkadaşı da Harika bir adam Çocuklar havadan anlar* Diyor fakat görseler de Duysalar da peki niçin Büyükler hâlâ Anlayamıyor Çocukları? Bilmem ki Duymaları Görmeleri için Daha kaç kulakları Kaç gözleri Olması gerekir? *Cahit Zarifoğlu: 1 Temmuz 1940 -7 Haziran 1987 88 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Bestami Yazgan Uçurtmanın Kuyruğunda Çocuk Olmak Dünyanın en güzel çiçek bahçesine girsek bir daha çıkmak ister miyiz? Olmaz ya, dünyanın bir köşesinde cenneti bulsak kendimizden geçer miyiz? Kendimizden geçeriz ama çocukluğumuzdan geçemeyiz bir türlü. Nedir, her bayramda “Ah eski bayramlar!” diye iç geçirmemiz. Nedir, bir annenin göğsüne koyar gibi başımızı hatıralara yaslamamız? Sakın çocukluğumuz olmasın bizi çağıran? Aynı sizler gibi beni de çağırıp durur yaramaz çocukluğum. Anadolu’nun güzel bir köyünde dünyaya gelmişim… Kuzular meleşiyor, horozlar ötüşüyor, tavukların yumurtası gerçekten sıcak, inekler süt veriyor cömertçe… Annem sağıyor ineği, ilgiyle seyrediyorum yanı başında. Kovada köpük köpük süt… Koparıyorum gül yaprağının birini. Bir ucundan büküp başlıyorum onunla süt içmeye… 90 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı 53 yıl önce, beş kız kardeşten sonra doğan ilk erkek olmanın ayrıcalığı. Yediğin önünde, yemediğin arkanda... Bırakın evi, köyde bile ayrıcalığınız var. “Yazgan ailesinin gözbebeği” diyor ve ona göre davranıyor herkes. Ata, eşeğe biniyor, mutluluktan uçuyorsun. Her türlü sebze ve meyveyi dalından koparıp yiyorsun keyifle. Köyün bütün bahçeleri serbest çocuklara. Siyah dut mu canın istedi, git Cevdet dayının bahçesine. Elmalar al al olmuştur şimdi, yürü Battal amcanın bahçesine. Ah lahana üğürtmeği, ne çok severdin onu! Sağ olasın İsmail dayı… Ve bir baba; yiğit mi yiğit, mert mi mert. Şefkat ve merhamet kanatlarını germiş üstüne: “Oğlum sen oku yeter ki. Ceketimi satar, seni yine okuturum…” Okula başlamışım. Jale öğretmen el üstünde tutuyor beni. Acıktığım zaman hemen dışarı çıkıyorum. Belli bir âhenkte ıslık çalıyorum eve doğru. Annem alıyor mesajı. Beş dakika sonra dürüm geliyor. Yufka ekmeğin ortasına taze yağ sürülmüş, üzerine toz şeker ekilmiş… Bir de bütün bunları annem hazırlamış seve okşaya: “Bestami’m acıkmış, koşun kızlar…” Böyle bir cennet çocukluğu yaşayıp da ondan ayrı kalmak ne kadar acı değil mi? Şiir, acıları hafifletir, derler (Aslında hafifletirken acıtır bir yanımızı.) Öyleyse medet ey şiir, gelsin cennet çocukluğum; acıyan, kalbim olsun… Sevinci Eksik Şiirler | 91 ÇOCUK OLSAM Rüzgârların buyruğunda Çocuk olsam, çocuk olsam. Uçurtmanın kuyruğunda Çocuk olsam, çocuk olsam. Kararırken rengi suyun, Akşam olur bitmez oyun. Yelesinde yağız tayın Çocuk olsam, çocuk olsam. 92 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÖPÜCÜK YARIŞI Babacığım, Sen annemle küsünce Sevgi güneşinin rengi soluyor. Evimizin her yerine Hüzün doluyor. Babacığım, Sen annemle barışınca, Yanağımdan öpmek için Dudağınız yarışınca Dünya benim oluyor. Sevinci Eksik Şiirler | 93 ÇOCUK (H)AKLI MI? Gökyüzü sınıfım olsun, Güneş öğretmenim; Dolunay yazı tahtam, Yıldızlar arkadaşım. O zaman mutluluktan Göklere değer başım. Ne o, Gülüyorsunuz değil mi? Okulla ne ilgisi var, Güneşle ayın… Ne olur, Çocukluğuma sayın. Tamam öyleyse, Kuş kardeşlere kalsın gökyüzü. Bir sınıfım olsun, Bir de öğretmenim; Cıvıl cıvıl arkadaşlar, Kara tahta ve tebeşir… Mutluluk için Bana yetişir. Ne dediniz efendim? Tam olarak duyamadım: “Çocuk aklı” mı? “Çocuk haklı” mı? 94 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı SOKAK ÇOCUĞUNUN İSTEĞİ Kuş olsaydım; Güllerin masalında, Bir ağacın dalında Yuvam olurdu. Tavşan olsaydım; Hoplayıp zıpladığım, Lahana topladığım Ovam olurdu. Su olsaydım; Şırıl şırıl aktığım, Şefkatli kollarına Kendimi bıraktığım Kovam olurdu. Ne güzel! Çocuk oldum… Daha ne mi isterim? Bütün canlılar gibi Ben yuvamı, Ben annemi isterim… Sevinci Eksik Şiirler | 95 SAVAŞ ÇOCUKLARI Ey sevgili babalar! Biliyor musunuz? Bugün pilot amcalar Oyuncak attılar bize. Ah ne kadar sevindik! Başladık oynamaya. Biraz sonra “Bomm!” diye bir ses, Bölündü zaman, kesildi nefes… Şimdi, ellerim yok benim; Eğer elim olsaydı, “Baba” diye elinizden tutardım. Ey sevgili anneler! Duydunuz mu? Mayına bastım saklambaç oynarken, Ayaklarım nereye saklandıysa Bir daha gelmediler! Eğer ayağım olsaydı, Size doğru “Anne” diye koşardım. 96 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Şey, sevgili büyükler! Haberiniz var mı? Gözümü, hain bombalar aldı, Karanlık bana kaldı. Eğer gözüm olsaydı, Seyrederdim evreni doya doya… Sahi sizin gözleriniz var değil mi? Hangi yüzle bakarsınız aynaya? Sevinci Eksik Şiirler | 97 EN/GELLİ ÇAĞRI Biraz gücüm olsaydı, Elinizden tutardım. Sizinle bir oynasam Sevinçle takla atardım. Yürüyebilsem Engelleri birer birer aşardım, Okul yollarında Düşe kalka koşardım. Konuşabilsem, Çağırırdım komşumuz Kerem ile Ayşe’yi; Sevimli kuşlar gibi Bölüşürdük neşeyi. Engelsiz kardeşler için İçimde büyüttüğüm Gül kokulu davetler, Mis kokulu gel’ler var. Ya size mâni olan Ne gibi engeller var? 98 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Salih Mercanoðlu O Çocuk Büyüdü Büyüdü de anımsadı ilk okul anısını. Okulu, ablasının eli saçlarına değdiğinde öğrenmişti. Okula birlikte giderlerken yol boyunca ablası ince parmaklarıyla hep kardeşinin saçlarını karıştırırdı. O yıllarda, okula küçük kardeş getirmek bir öğrenci için ayrıcalıklı durumdu. Hele bir de yeteneği varsa. O şarkı söylerken yada şiir okurken abiler ablalar dikkatle onu dinlerler, sanki hayran hayran onlara bakarlardı. Büyük bir alkışın sonunda ise abla gururla sınıfı süzer, tüm sınıfa şöyle bir yukardan bakardı. Çoğu zaman sabah kalkamadığı için ablasıyla okula gidemezdi. O zaman hangi saat olursa olsun okula koşar ablasının teneffüse çıkmasını beklerdi. Bir keresinde bir sürü çocukla birlikte demir parmaklıklara tutunmuş bir haldeyken gözlerine inanamadı..Ablası yavrukurt olmuştu, trampet çalıyordu. Evde tenekeleri bellerine bağlayıp bu oyunu çoğu kez oynamışlardı. Ablasını gördüğünde bir se100 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı vinç çığlığı atmıştı, diğer çocuklara onu işaret ederek “son kelebekleri çalıyor” demişti. Sonra okula başlamıştı. Karın ipliği bahçesine döküldüğü günlerde annesi ona bir kısa pantolon dikmişti. Yazın pazara gittiklerinde orada bir çocuğun bacağında görmüştü kısa pantolonu. Annesine çok ısrar etmişti, annesi de solmuş bir perdenin sağlam kalmış kısmını kesip ona istediği pantolonu dikmişti. Kırmızı, kocaman kabartma çiçekler çok uzaktan bakılsa bile onun, perde yada divan örtüsünden bozma olduğunu hemen ele veriyordu. Aradan aylar geçmişti. Bir kış günü, okullar yarıyıl tatiline girmeden hemen önce o, sabah herkesten önce kalkmış önlüğünün altına kısa pantolonunu giymişti.Karları çıplak bacaklarıyla sürüyerek okula gitmişti. Üşümüş müydü? Hayır! onu üşüten şey avluda toplanan çocukların şaşkınlığıydı. Büttün parmaklar, gülüşmeler ve savrulan kar tozları o an pantolununa yapışmıştı. Kar dizlerini örterken, siyah beyaz bir gölgenin kendisine yaklaştığını görmüştü. Toplanan çocukları karların beyazına iteleyen Asuman’ın gözleriydi, iri siyah gözleri. Elinden tutup şöyle demişti: “zil çaldı girelim”. O zaman ablasını unutup sınıf başkanı Asuman’ı yavrukurt olarak düşünmüştü çocuk. O çocuk büyüdü. Büyük küçük, sıcak soğuk, yaz kış, iyi kötü; kavramları kendiliğinden öğrendi. Yaşayarak öğrendi. Sevinci Eksik Şiirler | 101 BESLENME Beslenme çantamda: Bir dilim ekmek Az peynir İki bilye, bir topaç Bir de masal kitabı var. Gülmeyin arkadaşlar! Ruhum da doymalı Karnımın doyduğu kadar. 102 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BERBER Kesme saçlarımı! Annemin eli Başımı okşadığında güzel. Bırak uzasın! Babamın eli Karıştırdığında saçlarımı. Varsın çeksin kakülümü Kardeşim beni çok sever. Kesme saçlarımı Berber amca! Annemin, babamın Kardeşimin eli küser. Sevinci Eksik Şiirler | 103 OKUL ÖNCESİ Kardeşim anaokulunda, Şimdiden öğrendi derste Cicili bicili parçaları Eklemeyi birbirine. Düşlerini unutup, Unutup yıldızları ve ayı Öğrendi, Renk renk Oyun hamurlarından Hazır şekiller çıkarmayı. Sıraya girmeyi, Saatle yaşamayı, Uzak durmayı sokaklardan. Aynı şarkıları söyleyip, Aynı resimleri boyamayı Yaldızlı, pahalı bir kitaptan. Ama öğrenemedi bir türlü Bezden bebek, telden araba Çamurdan evler yapmayı. Öğrenemedi, emek nedir? Nedir, hayata bağlayan insanı? 104 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DİLEK Anne, sen nereye gidersen Biliyorum, gelmek zorundayım Ben de senin peşinden. Hiç istemem: hastane, hapishane Anne bir evin olsun, iki oda Kapısı insan, penceresi kuş sesinden. Sevinci Eksik Şiirler | 105 DEDİM Kİ Halil Cibran’a Sen bir güneş çiziyorsun Ben de bir güneş çiziyorum. Senin çizdiğin senin fikrin Benim çizdiğim benim fikrim. Sevgi dışında ne varsa Bir işe yaramaz bana verdiğin. Ben bana benzerim Sen de sana benzersin. Yorulma hiç, boşa çaban Beni kendine benzetmek için. Çünkü hayat ne geçmişe dönmektir Ne de oyalanması geleceğin. 106 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Gökhan Akçiçek Billur Sesli Bir Şarkıydı Çocukluğumuz Söz gelip yanıma durduğunda, bir çiçekten yeni kaldırıyordum başımı. O vakitler, ince bir çocuk, koşup dururdu, rüzgârların, yağmurların, yaprakların, bulutların ve kuşların peşi sıra… Gökyüzünü süsleyen uçurtmaları, uzansa tutacak kadar hafif bir çocuk. Dal gibi kolları, parmakları saksı çiçekleri gibi kırılgan. Ellerini, nereye koyacağını bilmeden koşup duruyordu sokaklar boyu. Sulara seslense, sokağın başında peşi sıra yürüyen bir ırmak… Nereye dönse, gölgesi ardına düşen bir söğüt dalı… Hevesi, cam kavanozlarda saklı bir azadeydim o vakitler. Pabuçlarım bütün sokakları tanırdı. Parmaklarımdan akan reçeli, bazen karıncalarla paylaşırdım, bazen kelebeklerle… Kahverengi, turkuaz ve sarı tespihlerin şıkırtısıyla çınlardı odalar. Günler tek bir renge boyanmıştı o zamanlar: 108 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı mavi. Sağım solum, önüm arkam yekpare mavi. Küçücük gülümsemelerin, geniş ve serin nefeslerin büyüttüğü nazlı bir çiçek gibi boy verirdik avlularda. Ödünç sevinçler devşirirdik gün boyu. Çiçek açmış her ağaç, bizden yana doğru uzatırdı gölgesini. Denizi, kumları ve çakıl taşlarını kumbaramızda saklar, ırmakları ceplerimize sığdırırdık. Bazen dut lekesi olurduk mendillerde. Peşine düştüğümüz her bulutu, köşe başlarında kaybederdik ansızın. Yeryüzü bizim ülkemizdi. Mendillere sığan sesimizi, düğümleyip koynunda gezdiren annelerimiz, bir çiçeğe bakar gibi bakardı yüzümüze… Yolumuza çıkan her yokuşu bir koşuda çıkardık. Rüzgârların koparttığı yaprakları arar bulur, ait oldukları ağaçlara takardık yeniden. Sabah olunca da hiç birini bulamaz, arar arardık... Balıklarlara isim takar, sonra vazgeçerdik. Nasıl olsa duymazlardı sesimizi hiçbiri. Huy edinmiştik şaşırmayı. Aynalara bakar şaşırırdık, sulara, gökyüzüne, güneşin doğuşuna şaşırırdık en çok. Şaşırır öyle dağılırdık yeryüzüne… Okullar, sinemalar paydos olur, biz kalakalırdık avucunda kırık bir bilye. Gider bir erik ağacına fısıldardık öykümüzü… Billur sesli bir şarkıydı çocukluğumuz… Sevinci Eksik Şiirler | 109 MİRAÇHAN’IN RESİM DEFTERİ Ben sana bilerek gülümsedim Küçük tırtıl Kaybolmayasın diye Koca ormanda. Dut ağacını kolayca bulman için Ellerimle Araladım dallarını, Diğerlerinin. Sana uzun bir yol kaldı Heveslerin kadar uzun Mümkünse, Gülüşüm kadar kısa. Sana resim defterimden Bir sayfa ayırdım, Bembeyaz bir sayfa Uzaktan bakınca. 110 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı MİRAÇHAN’IN RÜYALARI Rüyalarımı bir anlatsam anne Şaşırıp kalırsın halime. En olmaz zamanda kalemim bitse Bir güvercin, kanadından Kopardığı teleğini Usulca bırakıyor önüme. Seni özlediğim vakitler Bir deve kuşu, uzatıp gagasını Saçlarımı okşuyor habire. Ansızın yağmur başlasa Leylekler şemsiye niyetine Açıyorlar kanatlarını üstüme. Sıcakta terlese alnım Kartopu bir sincap, havlu diye Uzatıyor kuyruğunu yüzüme. Rüyalarımı bir görsen anne Katıla katıla gülersin halime. Sevinci Eksik Şiirler | 111 MİRAÇHAN’IN OYUNLARI Bilirsin anne, Bir kez bile Ödünç yaprak isteyemem Hiçbir ağaçtan. Hele suları, İstesem de Çeviremem yolundan. Kedilerin kuyruğunu, Becerip de bağlayamam Birbirine. Karıncaların yuvasına Kum dahi dolduramam. Sadece yüzümü, Yüzüne serebilirim anne. Bir de ayna tutarım Sabah akşam güneşe… 112 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı SEVMEK ZAMANI Sevmek nasıl bir şey? Diye sordum, Miraçhan’a. İyi, dedi. İşte böyle böyle Geçiyor günleri. Taşa değse Arabasının tekeri Gülümsüyor önce Sonra sesi, Dolaşıp geliyor bahçeleri. Bakmayın Uzak durduğuna dünyaya Ara sıra. Göz ucuyla Süzüyor, gülleri. Üzülmeye görsün Bazen, Gözyaşından önce düşüyor, Yanağına kirpikleri… Sevinci Eksik Şiirler | 113 HAYATTA BEN EN ÇOK SENİ SEVDİM Bir gün, niye bana doğru geldin? Diye, sormuştun ya oğlum Evet, sana doğru geldim çünkü: Hayatta ben en çok seni sevdim. Birlikte uyuduğumuz geceleri Tutmak için aradığımda ellerini Yastığının altında bulurdum hep Ne kadar şakacı bu çocuk derdim Hayatta ben en çok seni sevdim. Makasını tenimde sınadı terziler Örse koyup durdular kaba yanlarımı Öptüm de yanaklarını öyle inceldim Hayatta ben en çok seni sevdim. Uzattım, okşasınlar diye saçlarımı O rüzgâr yakama değmeden geçti Dilimin kandığı yerde tuza Babamın o sözüyle irkildim Hayatta ben en çok seni sevdim. 114 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Zeynep Uzunbay Çocuk Zamanı Babam öğretmen, annem çiftçiydi. Çiftçinin işi okullar kapanmadan başlar. Annem, kedimiz Elvan ve henüz okula başlamamış olan ben, ilkbaharda köyün yolunu tutardık. Babam ve benden büyük dört kardeşim şehirde kalırdı. Annem, ayrılmadan önceki gece, ablalarımı, ağabeyimi karşısına dizer, yeme içme, uyuma, oynama konularında sonu gelmez talimatlar verirdi. O zaman, iyi ki annemle gidiyorum diye sevinirdim. Benim işim kolaydı; annem çapa yapacak, tohumları toprağa sokacak, ben de yanında hoplayıp zıplayacaktım. Bunu, böylece ağabeyime söylediğimde, “Hayır, öyle olmayacak! ” dedi. Annem, daha güneş doğmadan, uzaktaki bağımıza gidecek, beni yalnız bırakacakmış. Yalnız olduğumu gören kötüler, beni tutup kaçırabilirmiş. Kaçırmaya gelirlerse neler yapacağımı da anlattı ağabeyim. Kaçırılmış gibi ağlamaya başladım. “Korkma, ben seni kurtarırım. ” dedi ve planını anlattı. Çok heyecanlı bir takibin ardından da beni kurtardı. Uyuyakalmışım. Böylesi hikâyeler, 116 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı karanlıkta korkutur çocukları. Sabah olunca, annemle gideceğim için yine sevindim. Köydeki zaman başlardı. Elvan’la ben uyanmadan, bağdaki işini bitirip gelmiş olurdu annem. Bahçede, yakındaki tarlada çalışırken yanında olurdum. Onun yaptığı karıkların küçüğünden ben de yapardım. Avucuma koyduğu tohumları, onun gibi ben de sokardım toprağa. Hiç durmadan, babamın, ablalarımın, ağabeyimin ne zaman geleceğini sorardım. Annem de, her seferinde “Az kaldı. ” derdi. Az ne kadardı? Kaç kere uyuyup uyanacaktık Annem çapayı bırakır, topraktan seçtiği küçük taşları eteğime doldururdu: “Bu kadar uyuyup uyanınca…” Sonunda taşlarım biter, kardeşlerle dolardı ev. Onca sevinmeme rağmen hemen karışamazdım aralarına. Annemin arkasına geçer eteğine yapışırdım. “Gel karnemi göstereyim sana. ” derdi ağabeyim. Ablalarım “Bak sana ne getirdik…” derlerdi. Çıplak, saçsız, naylon bir bebek! Peki, annem bu bebeğe bir elbise diker miydi Dikmez mi hiç, dikerdi tabii! Sevinci Eksik Şiirler | 117 OYUN Büyüsem, oyuncak alsam Hep izin veririm kendime Yine sorarım: Neden? Bu ne? Büyük olurum ama Hiç kızmam kendime Büyüyünce annem olsam Onun küçük yavrusu hem de Geceleri masal anlatsa annem Dinleyerek uyusa küçük ben 118 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÇIRAK Büyüyünce ustam olsam Bir de kendi kendimin çırağı Acıkınca yemek, susayınca su Bisiklete binerim, çok gülerim Komşu çırakla gün boyu Çabuk okula, seni haylaz diye Azarlarım bile kendimi Sevinci Eksik Şiirler | 119 HASTA Doktorum olsam Hem de kendimin küçük hastası Para aramaz annem babam Sinek ısırdı, kuş uçtu Hiç acımadı bak Geçti bitti işte derim Giderken el sallarım Doktor olan kendime 120 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BOYACI Öğretmenim olsaydım Söylemeden bilirdim derdimi Dünyanın öbür ucu diyor annem Cehennemin dibi diyor babam Bir odada yedi kişi Ondan yapamadım ödevimi Düştüm diye yalan söyledim Boyacı sandığıma yapıştırdım Ninemin tek resmini Sevinci Eksik Şiirler | 121 KAHRAMAN Büyüyünce ben Bizim oraya gitsem Bombalar, silah sesleri Yıkılmış evler arasından Korkmadan geçerim Önce ayakkabımın tekini Sonra küçük kendimi Bulurum belki Dedemin düşürdüğü kösteği Elma! Elma! Diye bağırırım Birer birer çıkar ortaya Kaybolan arkadaşlarım 122 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Betül Tarýman Gül Ağacı Çay Bahçesi’nden Hacivat Karagöz’e 7 Eylül 1962 tarihinde Edirne’nin Keşan ilçesinde doğduğumda, hayatımın Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçeceğini tahmin edemezdim elbette. Hem de karı bu kadar çok seveceğimi. Daha önce kar görmüşlüğüm yoktu. İstanbul’da Fatih’te bir apartmanın dördüncü katında oturuyorduk. Buraya da babamın memuriyeti nedeniyle Edremit’ten gelmiştik. Orası başkaydı. Bahçeli bir evimiz vardı. Bahçeli ev oyun, toprağı koklamak demekti. Bunun da tadına orada varmıştık. Önü arkası bahçe olan evimizin havuzlu olması bize türlü imkânlar sağlıyordu. Bu bazen oyuncak bebeklerin yüzdüğü bazen de, pazardan alınan karpuzları soğutmaya yarayan bir havuz oluyordu. Havuz, karpuzlar, bebekler bir yana hayvan sevgisi bir başkaydı bizler için. Adı Bobi olan köpeğimiz, çocuk bilincimle tanıdığım ilk evcil hayvanımız oldu. Güvercinlerle Bobi aynı kaptan yemek yerlerdi. Bahçemiz düzenli değildi ama ön bahçede bulunan kasımpatılar boylanıp, çiçek açtıkça hoşumuza gider, zaman 124 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı zaman bahçedeki çiçeklerden öğretmenimize buket yapıp götürdüğümüzde olurdu. Özellikle karşı evin bahçe duvarından sarkan erikler ilgimizi çeker, bir türlü uzanıp o eriklerden yiyemezdik. O sıralar henüz iki kardeştik. Birlikte evcilik oynar, canımız hiç sıkılmazdı. Yazları bazen annem bizleri denize götürürdü. Bize eliyle diktiği mayoları, pek sever, ama erkenden eve döndüğümüzden olsa gerek yüzmenin tadına bir türlü varamazdık. Babamın tayininin İstanbul’a çıkması hayatımızı birden değiştirdi. Bahçeli ev, sokakta arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlar bitti. Artık dört duvar arasındaydık. Evimizin çevresi apartmanlarla çevriliydi. Balkondan baktığımızda, Vatan caddesini ve uzakta kurulu olan lunaparkı görürdük. O lunaparka bir kez gidebildik. Akşamları uzaktan dönme dolabın yanan ışıklarına baktık. Bir de birkaç kez Gül Ağacı çay bahçesine… Orada Hacivat ve Karagöz oynatılır, elinde fotoğraf makinesi olan bir genç, fotoğraf çekmek için tahta sandalyeler arasında dolaşıp dururdu. Evde kız kardeşimle evcilik oynamaktan başka çaremiz yoktu. Camdan dışarıyı seyretmek en büyük eğlencemizdi. Sıkıntıydı o yıllar biraz da bizler için. Babaannemin Almanya’dan getirdiği saçlı bebekler de olmasa kim bilir nasıl zaman geçirirdik. Bir süre sonra babamın tayininin Bingöl’e çıkması hayatımızın akışını değiştirdi. Önceleri üzülsek de, iki yıl kalacağımız bu kenti daha sonra çok sevdik. Bölgenin deprem bölgesi olması nedeniyle tek katSevinci Eksik Şiirler | 125 lı prefabrik evlerde oturduk. Karı ilk kez orada gördük. Evimizin su boruları orada dondu. Annem borulara sıcak su dökerek, borularını orada açmaya çalıştı. Dizimize kadar kara orada saplandık. Çatıdan sarkan buzlar, kapanan yollar, babamın getirdiği kayaklarla yaptığımız kayma deneyimlerimiz… Bir de küçük bir sinema vardı. Arkadaşlarımızla sinemaya gider Türk filmleri izlerdik orada. Yetmişli yıllardı. İlhan İrem, Ali Rıza Binboğa, Esmeray, İlhan İrem, Cici Kızlar, Nilüfer, Yeliz gibi şarkıcılar Türk popunun gelişimine katkıda bulunmaya başlamışlardı. Dilimizde onların şarkıları, kapısından içeri girmek bilmediğimiz ev… Askeri lojmanın geniş bahçesinde arkadaşlarımızla oyunlar oynardık. Oyunun biri biter, öteki başlar, ertesi gün ya bir ağacın tepesinde ya da salıncakta soluğu alırdık. Öyle evimize pek gelen giden olmazdı. Gittiğimiz evlerde de farklı dünyalar karşılardı çocukluğumuzu. Yeni kitaplar, yeni insanlar hep ilgimi çekerdi. Yazları sıcak geçerdi Bingöl’de. Evimizin önündeki dut ağaçları, bahçemizde oradan oraya sıçrayan kurbağalar ilgimizi çeker, gökyüzü berrak görünür, nerdeyse yıldızları elimizle tutacak gibi olurduk. O yılların moda arabası Murat 124’tü. Babam bazen bizleri arabayla gezdirir, Yado çeşmesine götürür, ıhlamur ağaçlarının kokusunu içimize çekerdik. Bingöl uzun sürmedi, diğer güzel şeyler gibi. Şimdi dönmek istesem de çocukluk sokağına bu mümkün değil. Sadece gözlerimi kapatarak, anılar denizinde gezinebiliyorum. Bu bile güzel geçmişi kucaklamak için. 126 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı FADİK’İN TÜRKÜ DİYE SÖYLEDİĞİ Duvara ‘savaş istiyoruz!’ Yazmış amcalar, Ben istemem; Yoksa yürüyemem Uçarken üzerimden Çelik kanatlı kuşlar. Zeytin de olmaz bahçemizde Ne erik, ne de şeftali, Akar eski zaman çeşmesinden Su yerine keder, Solar yaseminler. Bana silah yerine oyuncak Havuç çorbası, pekmez… Adımı da savaş koymayın Özgürlük olsun adı bulvarların İstediğim gibi dolaşayım. Çünkü düş, savaşsız göğü sever, Yağmur damlalarını, bulutları. Uyanınca uykudan çocuklar Top sesinden korkmasın ister. Sevinci Eksik Şiirler | 127 ZİNNUR’UN DEDİĞİDİR Bugün ayın on ikisi Babamın getirdiği ayakkabılar Ayağıma olmadı. Tavandan sarkan Lambanın ışığı zayıf, Kitap okuyamıyorum. Güneş ne zaman kucaklayacak Annemin sardığı kollarımı. Kollarım da yoruldu, Odun taşımaktan, Kitap yerine… Sokaklar da güvenli değil Rahat yürümek istiyorum. Tabancalar patlamadan Kulağımın dibinde. Güneşin yüzüne baktıkça Açılsın sayfası düş defterimin. Çünkü annemin yaptığı Cevizli kekin kokusu Daha güzeldir Biber gazından. 128 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BURCU KIZIN ŞARKISIDIR Yaşım on beş, gelinlik kızım; Siyah saçlarım belime kadar. Büyümek istemem, Daha çocukken kendim Armağan etmek isterim Bir masalı kendime. Yaşım on beş, gelinlik kızım, Okumak istedim, okutmadılar. Elime bir iğne, bir iplik… Oysa göğe yıldız dikmek isterdim Düğmeyi kumaşa dikmek yerine. Kapı önünden ayrılmadım hiç Olmadı oyuncak bebeklerimin evi hiç, Üzüldüm okuyamadığım her kitapta. Yamadım durdum ben de annem gibi, Çocuklarımın giysilerini. Şimdi tabağımın ortasında İkiye bölünmüş bir keder, Biri bana, biri bana. Kış uzun yatıya kalmış Beklerim gitmez. Sevinci Eksik Şiirler | 129 ÜNZİLE YILDIZLARI SAYMAK İSTIYOR Kolumda iki tel bilezik İşim gücüm hayvan otlatmaktır. İstesem de okula gitmek Kimse beni dinlemez. Alıştım artık dağlar beni Çağırınca gitmeye. Kuşlardan öğrenirim Alfabesini evrenin. Uzaklara gidemesem de Böcekler bana anlatır, Ardını Kafdağı’nın. İçimde bir sır gibi saklarım Gittiğim gördüğüm yerleri. Anlamak isterim ben de Atomun çekirdeğini, Koşarken elimde sopa Kargaların peşinde. 130 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Susturmak istese de beni Çok konuştum diye, Amcalar, teyzeler İzin vermez buna İçimden geçirdiğim deniz. Boya kalemlerim olmasa da Gözlerimle göğe resim çizerim. Taşırım koynumda bez bebeklerimi, Güneşi yüzümde gezdirirken. Sevinci Eksik Şiirler | 131 FATMA’NIN İÇİNDEN GEÇİRDİĞİ GEMİ Yerini seven çiçektim Açmama izin vermediler, Harflerim döküldü Dallarımı koparttılar. Neydim ben, Üflemeyi bilmeyen. Soluğum güneşten sıcak Ayakkabılarım su aldı hep, Ellerimi ısıtamadım. Her gün bir mucizeyi bekleyerek Sarılarak umutlara, kendime, Annemin diktiği elbiseyi giydim Küçülenlerini ablamın, isteyerek. Bir göz odada, altı kişi Isındık nefesimizle Kondular arasından. Düş merdiveninden çıktım Sokaklar arasında koşarken. Hiç gemi görmüşlüğüm Yoktur benim. Ne bacasını tanırım Ne de çapasını. Alfabesini ezberler dururum Her gün işe gidip gelmenin. 132 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Mavisel Yener Bir Düş Yolcusu Çocukluğum Ankara’da geçti. Her çocuk gibi kanatlıydım ben de... Oyunları sevdim, en çok da masalları... Bir gülümsemeye bütün oyuncaklarını değişecek, bir oyuncağa yüreğini verecek bir çocuktum. Yıldızlar, ay, bulutlar, yağmurlar hepsi benimdi. İlk kez aya ayak basıldığı gün uzun uzun seyretmiştim gökyüzünü, görmeye çalışmıştım o astronotu. Kelebeklerin, çiçeklerin, böceklerin, aralarında hangi dili konuştuğunu çok merak eder, büyüklere hep bunu sorardım. Okula gidince bunların yanıtlarını öğrenmek yerine çarpım tablosunu ezberlemek zorunda kalmak beni biraz üzmüştü doğrusu. En sevdiğim oyunlardan biriydi beyazbulut oyunu. Bulutların aldığı binbir şekille gökyüzünün mavisinde masallar yazdığını düşünür, o masalları düşlerdim. İşte böyle bir beyazbulut yolcusuydum. En çok oynadığım oyunlardan biri “yazarcılık” oyunuydu. Kendime bir masa kurar, renkli kalemler koyar, masayı iyice süsler, “ben şimdi burada oturup 134 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı şiir yazacağım” derdim. Yazdıktan sonra, sıra yazdığım şeyleri yüksek sesle okumaya gelirdi. O zaman da radyoculuk oyununa geçerdim. Radyoda sunucu olur, yazdığım şeyi dinleyicilere okurdum güya! Bir oyuncak bebeğim vardı, onu her gün dişlerinden ameliyat ederdim. İğneler yapar, ağzına aletler sokup çıkarır, sonrasında yüzüne pamuklar yapıştırırdım. Onu iyi ettiğime inanıp sevinirdim. Sonradan meslek olarak diş hekimliğini seçeceğimi o zamanlar kimse tahmin edemezdi elbette! Arkadaşlarım düşseldi. Örneğin Küçük Prens, Tom Amca, Alice, Cin Ali, Kemalettin Tuğcu’nun anlattığı sokak çocukları, sıklıkla odama gelirdi. İnanmıyor musunuz yoksa? Çocukluğumun yürek galerisini güzelleştiren, varsıllaştıran herkese, her şeye şükran borcum ve teşekkürüm var. Belki de kitaplarımı o borcu ödeyebilmek için yazıyorum… Sevinci Eksik Şiirler | 135 OYUN HAKKI Simit satan çocuğun sesi Düşer de çocuk bahçesine Sabah serinliğinde Neden düşmez yolu bu oyun cennetine? 136 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı RÜYA Mışıl uykumdaydım Gökkuşağını kuyudan çıkartmak Suçundan yargılandım Topacımda dişlerimin Yüreğimde kaygının izi vardı Oyun hakkım elimden alındı Oyuncağım yele karıştı Neyse ki hepsi rüyaydı. Sevinci Eksik Şiirler | 137 BAYRAM ÇORABI bu bayram parmaklıkların ardından çıkıp gelse annem giysem süt beyazı pantolon sarı lokum bile yesek lokmaları boğazımıza dizilmeden kimse bilet sormadan dönme dolaba binsek mavi balon bile uçursak bu bayram izin alsak gardiyandan çoraplarımı annem giydirse 138 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BESLENME HAKKI Beslenme çantamı Dolduramadın diye Üzülme anne Şiirler, renkler, kokular Bir de gülücüğünü koydum içine onlar yeter açlığımı ötelemeye Sevinci Eksik Şiirler | 139 SOKAK ÇOCUĞU Fotoğrafım yok Hiçbir albümde Adımı anıyorlar Sokakla birlikte Hayatın en soğuk gününü Öğrendim erkenden Kovuldum çocuk bahçesinden Rüzgârdan korunağımda Yaslanırken dolunaya Annem öpse Üstümü örtse Bir de ninem olsa Bana pişi yapsa Elma desem Babam ortaya çıksa Armut desem hüzünler saklansa Gazetelerin hepsi bunu yazsa 140 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Eþref Karadað Dedemi Bağışladım Gözlerimi açtığımda dallarında kuşların cıvıldadığı, ağaçlarla çevrili masalsı bir yoldaydım. Bir ucunda dedem vardı bu yolun, diğerinde pamuk ninem… Hızlı koşmayı, yolları, engelleri çabuk geçmeyi o zaman öğrendim. Ninem masallar anlatırdı; çıkrıklı kuyudan çektiğim küçük bir kova soğuk su karşılığında. Hep bitsin isterdim suyu, bitmediğinde döküverirdim, yeni bir masal için. Dedem topaç yapardı dut ağacından, ucuna bir karabaş çakıp çevirirdik birlikte. Kimin topacı önce yorulursa yemlerdi tavukları. Çilli tavuk çok severdi beni; ondandır ki her gün benim için yapardı yumurtasını. Bazen, düdük çalarak gelen dondurmacıya verirdim yumurtayı, bir külah dondurmaya, yanık sesli gevrekçiye bazen de… Çelik-çomak da oynardık dedemle. Çeliğin hası nar ağacından kesilen çubuktan olurdu. Bir esnediğinde ıslık çalarak giderdi çomak. Vay ebenin haline! Sek bakalım sekebilirsen… 142 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Neden karartılırdı, elektriği yeni gelmiş bir köyün geç aydınlanmış sokak lambaları Kıbrıs diye bir yerde savaş varmış, düşman uçakları bomba atarmış başımıza… Ninemin masalları aydınlattı bu karanlık geceleri. Pekmezli yoğurdumu, bitirmeden uyuyakaldığımı sabahında ayrımsardım genellikle. Her bahar sessizce izlediğim bir kuş yuvası olurdu. Önce yumurtalar, sonra sarı dudaklı, hep ağzını açan yavrular bulunurdu yuvada. Uçmayı öğrenene kadar yavrulara dokunmanın yasak olduğunu, öğretmişti dedem. Yoksa anne kuş bunu ayrımsar, yuvasını bırakıp giderdi. Yavruların uçtuğu günü asla göremezdim. Söğüt dalından düdük yaptığım gün büyüdüğümü söyledi. Artık masalımda yalnız da kalabilirdim. Ondan mıdır bilinmez; bir sabah ansızın çekti gitti dedem. Ninem, bulutların ardına gittiğini söyledi. Küstüm dedeme. Bulutsuz günlerde bile başımı kaldırıp bir kez olsun bakmadım gökyüzüne. Yıllar sonra anladım ki; o, başka çocukların masalına gitti. Onları da büyütmek için… Artık bağışladım onu. Hep gökyüzüne bakıyor, bulutların ardında görüyorum dedemi. Sevinci Eksik Şiirler | 143 BARIŞ Uçurtma olmak istedi çocuk Bir parmak mavi çalıp rüzgara Kardeş olacaktı gökyüzüne Yer çekimi takıldı kollarına Ağaç olsaydı hep çiçeklenirdi Eteklerinde türlü meyveler Boyverirdi mahallenin en yoksulunda Sonbahar takıldı dallarına Kuşlara öykündü çocuk Akşamı erken inen bozkırlara Bahar taşıyacaktı gagasında Şahinler atıldı yollarına Annesi takılınca aklına Barış oldu çocuk 144 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BÜYÜMEK İSTEMİYORUM Düşüp kırılsa zaman Bir guguk kuşunun gagasından Önce akrep kurtulsa tutsaklığından Sonra dolap beygiri yelkovan Unutsa yorgun yolculuğunu da Saklambacımıza katılsa dünya Rüzgârı takıp kollarına ay Seyrimize dalsa ağaçların arasından Yine çekip çıkarır mı beni ödevlerim Kiraladığım çocukluğumdan Büyümek istemiyorum anne Sokaklar yorulmadan Sevinci Eksik Şiirler | 145 DÜNYANIN SONU Ordular çıksa alana Ellerinde oyuncaklar -Aldım verdim Ben seni yendimTopaç çevirse askerler Körebe oynarken bir alay Ebe olsa albay, aransa Çelik çomaklar fırlatılsa Kurşunlar yerine Sekilerek geçilse ormanlar -Aldım verdim Ben seni yendimUçaklar yerine leylek sürüleri Fıkralar atsa şehirlere Gülmekten kırılırken insanlar Beyaz bayraklar çekilse evlere -Aldım verdimOrdular çıksa alana Berabere kalsa bütün oyunlar Terli su içmeden askerler Salçalı ekmek getirse analar Savaş sözcüğü silinse sözlüklerden Gelir mi dünyanın sonu 146 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı KÂĞITTAN GEMİ Davetsizce sokulduğunda gece Tiner kokulu düşlerin sofrasına Dilsizdir bütün yıkıntılar En sessiz haykırışla savurur İnsanlığın kâğıttan kulelerini Hükümsüz gündüzler teslim olurken Meyvesi olur suç sevgisizlik ağacının Ve çok çocuk Bir makine soğukluğunda gerçekleştirir hasadı Davetsizce sokulduğunda gece Sevgiyle örtülmeli dilsizlik Anne eli gezinir çocuğun başında Kâğıttan bir gemi Duru suda yüzer gibi Sevinci Eksik Şiirler | 147 ÇIRAK Bir çırak öğretebilir yaşamı Sıcak bir gevreği ufalarken sabaha Unutur açlığını da Barış uçar kuşlar Paylaştırabilir sevgiyi bir çırak Elden ele geçen anahtardır gülümseme Unutur paslarını da Mutlu döner civatalar Bir çırak çoğaltabilir umudu Yaşama tutunurken kaçamak düşler Unutur yasaklığını da Birikir devşirme zamanlar Yeter ki Yeter ki gülümsesin ustası 148 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Mevlâna Ýdris Zengin Soğuk ve Yağmurlu Olduğum Zamanlar Var Yıllar önce yine böyle bir soru sorulmuştu ve ben o zaman demiştim ki: Ben Mevlâna İdris... Nasılsınız, bilmiyorum. Nasılım, onu da bilmiyorum. 1966 yılında doğdum. Ama 1966 nedir, kime göre 1966... Okudum ben de, okullarda, merdiven altlarında, otobüslerde, ağaçlarda, sokaklarda, kırlarda. Ama uyuduğum zamanlar mı daha çok, okuduğum zamanlar mı... Bakın bunu da bilmiyorum işte. Çocukluğum küçük bir Akdeniz kasabasında, Andırın’da geçti. İlkokul günlerimde o küçük kasabanın tek gazete satıcısı ve kitapçısına ne geliyorsa hemen hepsini okuma şansına sahiptim. Bütün çizgi romanları o yıllarda takip ettim. İlkokul bittikten sonra K. Maraş’a gittim. Ortaokul ve lise yıllarım bu şehirde geçti. İlk yazım 1978 yılında Yeni Devir gazetesinde yayınlandı. Bu yazı 150 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı bir deneme yazısı idi ve ben o sırada ortaokul ikinci sınıftaydım. Gazetede yazımı gören büyük sınıflardan birkaç kişi gelip beni tebrik ettiler, şaşırdıklarını söylediler. Yazmaktan daha çok okumayı sevdim, hâlâ da öyledir. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydımı yaptırmak üzere 1984 yılında İstanbul’a geldim ve esas itibariyle kaydımı fakülteye değil de İstanbul’a yaptırdım, hâlâ bu şehirdeyim. Fakülteyi bitirirken ilk kitabım olan Kuş Renkli Çocukluğum yayınlandı. Çocuklar için şiirler vardı bu kitapta. Sonra bir televizyon programı için masallar yazdım ve onlar da kitaplaştı. Sonra bu kitapları başka kitaplar takip etti. Bir yandan da muhtelif sanat-edebiyat dergilerinde şiirler yayınlamayı sürdürdüm. Sanırım hayata biraz dalgınlıkla baktım ve bakıyorum. Üç oğlum var. Ayasofya’yı ve denizi gören yaklaşık 250 yıllık eski bir evde yaşayıp giderken kendi kendime tuhaf sorular sorduğum oluyor. Bu sorulardan bazılarının cevabını bulamıyorum. Bundan sonra ne yapacağım... Bilemiyorum. Bazen her yanım ve hatta şarkılar bile sis oluyor. Yazmak, daha da genel anlamda yaşamak bir yanıyla belalı bir şey. Arada güzel sürprizler, bize ba- Sevinci Eksik Şiirler | 151 ğışlanmış mutluluk anları olmasa herşey daha da çekilmez olacak. Soğuk ve yağmurlu olduğum zamanlar var. İnsanların yüzüne bakmayı seviyorum. Bazen kalabalık bir caddede gidip insanların yüzünü seyrederim. İstanbul’da çok dolaştım, sokaklarında çok şey bıraktım. Bu şehirde yaşarken başka yerlere gitme isteğini az duydum. Kendim, kendim için yıllardır ney üflerim, mızıka çalarım, şarkılar söylerim. Ben kopartmasam da takvimden yapraklar düşüyor. Herşey olması gerektiği gibi belki de. . Gerçekten bilemiyorum. Esenlikler herkese... Tabii böyle bir şey mümkünse. 152 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı AZ UZ Az gittim Uz gittim Silahsız bir yer bulamadım Az sordum Uz sordum Bir cevap alamadım Az öldüm Uz öldüm Dünyanızda kalamadım Sevinci Eksik Şiirler | 153 FARK Kuzu ve bomba Biri varsa Diğeri yok Müzik ve savaş Biri başlarsa Diğeri biter Ekmek ve mermi Mermiyi yiyen Ekmeği yiyemez Annem ve ben Ben ve annem Bir de kedim Yok bir şey Kedim dedim 154 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı OLAY MARKET İki Süpermen Bir Betmen Bir Örümcek Adam Üç de Sünger Bob Susturamadılar Markette annesini kaybeden çocuğu Sonra çıkıp geldi anne nerden geldiyse Çocuk şıp diye susarken Kahramanlar toz oldu Ve duyamadılar çocuğun kendileri için Ağlamaya başladığını Sevinci Eksik Şiirler | 155 DENİZ DUR DEDİ Bir metre aldım elime Ölçmeye başladım dünyayı Denizlere gelince bıraktım Yüzme bilmiyor değildim Su beni kaldırmıyordu Zaten atlasta yazıyormuş herşey Metreyle boyumu ölçüp eve döndüm Kedim dil çıkardı bana Onu da ölçtüm Sonra bir savaş uçağı ölçtüm Sonra bir küçük çocuk mezarı Sonra bir annenin ıslak gözlerini Ve çaresiz bir babanın bıyıklarını Ölçtüm ve yazdım defterime Kurabiyeleri ve bombaları Çiçekleri ve mermileri Öldürme ve yaşatma isteğinin sınırlarını Şarkıları ve marşları ölçtüm Ölçtüm de ne oldu Defterime yazdım da ne oldu Bu soruyu sordum da ne oldu Sana ne oldu dünya Bana ne oldu 156 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Ertuðrul Deveci O Zamanlar “Daha beşinde bile değildin, Ezine’deydik. Kaybolduğunda, belediye hoparlöründen anons ettirdikten saatler sonra, seni bir traktörün kasasında oynarken bulmuştuk” diye anlatırdı polis babam, sokağın büyüsüyle ilk tanışmamı. Tanışma oymuş ki hangi şehre taşınsak, sokaksız ve mahallesiz kalmadım hiç. O zamanlar hayal değildi kahramanlar, gerçektiler ve her sokakta, mahallede vardılar. Önce Tunceli’de tanıdım onları. Kardeşimle bana resim yapmayı öğreten Hasan gibi, Kışla’nın bahçesinde çocukları başına toplayıp telden arabalar yapan Bozo Abi gibi. O zamanlar sokaklar kardeşlik de demekti. AleviSünni, sağ-sol duyardık bir şeyler ama umurumuzda bile değildi. Lastik şamrellerimizi alıp, sallantısından korksak da asma köprülerden koşturarak giderdik yüzmeye, Munzur kardeşlerimle. Az kar altında kalmadık ya da az kaymadık çantalarımızın üzerine oturup kar üstünde, okul çıkışlarında yokuşlardan aşağı. 158 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı En son bir akşam üstü baktım, evimizi yüklediğimiz kamyonun kasasından, kekliğin sesini, tavşanın beyazlığını da öğreten Munzur Dağları’na, Tunceli’den ayrılırken. Kayseri’ye varmadan kamyonun kasasında gördüm ilkin Erciyes’i ve zirvesindeki erimemiş karı. O zamanlar, mahallelere kolay alışılırdı, mahalleler de sana. Yarısı toprak damlı mahallemiz, kollarını hep ardına kadar açan bozkır ortasında bir lunaparktı sanki. Oyunların adları bile eğlenceye yeterdi: Hamamkızdı, İbibik, Demirci Kömürcüye, Güvercin Taklası… O zamanlar sokaklar, meşelerimiz kadar renkliydi ve oyunlar da kendi yaptığımız oyuncaklar da gerçekti. Zevkle boyadığımız fırıldaklarımız, söğüt dalından yonttuğumuz düdüklerimiz, çıtalarını kamışlardan kestiğimiz, un tutkalıyla yapıştırdığımız uçurtmalarımız vardı belki bisikletimiz yoktu ama yapmasını kahramanlarından öğrendiğimiz tornetlerimiz, hatta Hacivat ile Karagöz’ümüz bile vardı. Kardeşim çizmiş, kesmiş, boyamış, ben de yazmıştım. Annemin tülbentinden yaptığımız küçük hayal perdesinin arkasında canlandırırdık gölge oyunlarını, sonrasında hurdacıya sattığımız kayısı çekirdekleri karşılığında. O zamanlar sokaklar bereketliydi ve çalışmak ayıp değildi yaz tatillerinde. Telden yaptığımız otobüsle bir boya sandığı bile değişmiştik, harçlıksız kaldığımızda ayakkabı boyamak için. Hala hatırlarım karSevinci Eksik Şiirler | 159 deşim utanırdı bağırmaya, ben bağırırdım “boyansiiinn” diye. Bir de trenlerde, istasyonlarda naneli şeker satarken “karın ağrısına, mide bulantısına, kaynana kavgasına, baş ağrısına...” diye söylediğim tekerlemeyi hiç unutmam. Otogarda sattığımız sakızların parasıyla aldığımız topların hemen patlayıvermesini unutmadığım gibi. En son bir öğle vakti baktım Erciyes’e, evimizi de yüklediğimiz kamyonun kasasından, çocukluğun mutluluk olduğunu öğrendiğim Kayseri’den ayrılırken. Ertesi sabah, İzmir’e vardığımızda aynı kamyon kasasından gördüm hayatımda ilk kez denizi. 160 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÇALIŞAN ÇOCUK I. Yüzüm kadar kirli bir bez elimde -ilk kez azarlanmıyorum her kırmızı ışıkta sileyim derken daha da kirlettiğim camları Ezilmezsem bu gün de arabaların arasında benim de emeğim olur soframızdaki ekmekte II. Yüzüm kadar yorgun bir çekiç elimde İlk kez azarlanmıyorum, uzat diyor ustam uzat -araba altlarına sığmaz ki çocukluk Hohlasam da nefesimi avuç içlerime sefer tasındaki yemek nasıl ısınır kış gününde Sevinci Eksik Şiirler | 161 III. Yüzüm kadar solgun bir kumaş elimde kesip biçerken benim olmayan çiçekleri benim olmayan elbiselere -ilk kez batmıyor elime iğne Ne kadar hayal dikilebilirse dikiş makinelerinde uzadıkça uzar günler ışıksız atölyelerde IV. -topun sıcaklığı -salıncağın ipi -uçurtmanın kuyruğu En çok ne yakışır bir çocuğun ellerine 162 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Nursel Çetin Kediyim Ben İlk fotoğrafım yedi yaşımda çekilmiş. Öncesi yok. Yıllarca nasıl bir bebektim diye düşündüm. Ergenlik dönemimde bunu büyük bir sorun haline getirdim. Fırsat buldukça eski mahalleme gittim. Çıkarken düştüğüm yokuşa, oturduğumuz taş evin pencerelerine, Sebahat Ablanın avlusuna baktım. Eski komşularımıza kendimi sordum. Annemin, babamın, ağabeylerimin ve ablamın söyledikleriyle bir resim çizdim. Yedi yaşımdan önce ben bir kediydim. Oyun oynamayı severdim. İnşaat tepesinden kuma atlamayı, uçurtma uçurmayı, evcilik, atçılık oynamayı, dereden kurbağa yavrusu toplamayı, reçineden patlangaç, çamurdan sepet yapmayı… Düşmeyi, ağlamayı, kenarda kalmayı Sarılmayı, sevmeyi, paylaşmayı, Seçmeyi, seçilmeyi, terk edilmeyi İstemeyi, direnmeyi, güvenmeyi Her şeyimi oyunlarda öğrendim. 164 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Oyunlarla kurtuldum hayatın acıtan tarafından. İlkokul öğretmenim “Canım benim” değildi. Cetvelin yan yüzüyle çaldı matematik zekâmızı. Biz de bol bol şarkı söyledik. Fakir oldukları için ayrı bir kümede oturtulan sınıf arkadaşlarımın, yerli malı haftasındaki eziyetlerini seyretmemek için pazarcılık oynardık. “Bu muz kaça?” “Beş leblebi” Babasının vurduğu yerde gül değil de mor bir patlıcan açan Necati, korsan olurdu yelkensiz gemimizde. Yetim olurdu kimimiz. (Annesi yoksa bir insanın hep aç olurdu.) Pazar yeri kalabalığında, köftecinin duman balesini seyrederdik. Avucumuzdaki teklik beş köfteye yeterdi. Önce yetimi doyururduk kalanlara çöp çekerdik. Böyle sürüp gidecek sandım. Her acılı günde bir oyun başlayacak. Bir gün, canım oynamak istemedi. Ağlamaya başladım. Meğer büyüyormuşum. Sevinci Eksik Şiirler | 165 YENİDEN Odam dağılmış Saçlarım dağılmış Ailem dağılmış Şimdi ben Kime gideyim Bebeğim kırılmış Notlarım kırılmış Kalbim kırılmış Şimdi ben Pes mi edeyim Biraz sevgi verin Biraz umut verin Birazcıkta şeker Şimdi ben Yeniden güleyim 166 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı İŞÇİ ÇOCUK Güneş kadar uzaktı Annemin kolları Bedenimden ağırdı Taşıdığım çuvallar Büyük adam olmazsak Kızardı ustabaşı Ben susardım geceleri Yaralarım ağlardı Bir gün Oyun oynadım Kendi kendime Kim bulacak bakalım Saklandım gökyüzüne Sevinci Eksik Şiirler | 167 KARŞIYAKA VAPURU Ben Karşıyaka vapuruna Annemle bindim Babama gidiyorduk Ne çok gün geçti Kaç mucize bekledim sabahları Kaç resim yaptım üçümüzün Birazdan vapur limana yanaşacak Her yanım babam olacak. 168 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı TENEFFÜS Bir teneke kutu Top olmaya soyundu Başımızda alaycı bir toz bulutu Kural yoktu Kale yoktu Sınır yoktu Ziller çalınca Bütün ördekler suya daldı Hep o takımda oldum ben Canım hiç yanmadı Sevinci Eksik Şiirler | 169 DÖRT ÇEŞİT Bizim mahallede Dört çeşit çocuk vardı Temiz çocuk Pis çocuk Kara çocuk Ak çocuk Bizim mahallede Dört çeşit kedi vardı Temiz kedi Pis kedi Kara kedi Ak kedi Bir tek Nazire teyze Çeşit nedir bilmezdi. 170 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Özlem Kýlýnçaslan Sözbilir Çocukluğumdan Mırıltılar Düş Gezegenim Çocukluğumda Denizli’de oturuyorduk ancak çocukluğumun en güzel zamanlarını Bekilli’de geçirdim. Yaz tatillerinde Bekilli’de yaşayan büyükannemle büyükbabamın yanına giderdim. Büyükannemin akrabası Süreyya Teyze büyükannemlere yakın iki katlı bir evde otururdu. Süreyya Teyze’nin kedileri vardı, bu nedenle ben kendisine Kedili Teyze demeyi uygun bulmuştum. Bazı akşamlar büyükannemle birlikte Kedili Teyze’yi görmeye giderdik. Kedili Teyze yanımdayken kedilerini severdim ancak kedilerle yalnız kaldığımda biraz çekinirdim. Kedili Teyze’nin kedilerinin düşünebildiğini, bizim düşüncelerimizi okuyabildiğini ayrıca benim bu sırlarını bilmemden hoşnut olmadıklarını hayal ederdim. Öte yandan bu düşüncelerimin garipliğinin de farkında olduğumdan kimseyle paylaşmazdım. Bu arada Kedili Teyze’yi sevimli bir kediye benzettiğimi de ilk kez şimdi açıklıyorum. 172 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Fosil Merakım Büyükbabamların Dumankölü diye adlandırılan bölgede üzüm bağları vardı. Bazı zamanlar onlarla birlikte ben de bağa giderdim. O günlerden birinde onlar çalışırken ben çevreyi geziyordum. Bu gezmeler sırasında sık sık kablumbağa, çekirge, keler gibi canlılara rastlardım ancak o gün farklı bir şey oldu. Bir hayvan kafatasına rastladım. O günlerde jeoloji mühendisi olmayı kafama koyduğumdan gördüğüm kafatası ilgimi fazlasıyla çekmişti. Onu toprağa gömmeliydim, böylece zaman içinde fosilleşecek (Gördüğüm şey bir fosildi ancak ben fosille fosil izini karıştırdığım için onun fosil olduğundan habersizdim.), ben de büyüdüğüm zaman gidip fosili çıkarabilecektim. Ancak o kadar büyük bir çukur kazmak zordu bu nedenle düşen bir dişi alıp belirlediğim vişne ağacının dibine gömdüm. Büyüdüğümde fosili bulmaya gitmedim ancak jeoloji mühendisi oldum. Afacan mıyım? Çocukken biraz afacan olduğum söylenir; ağaçlara tırmanmak, yüksekten atlamak, büyükannemi şaşırtmak afacanlık sayılırsa birazcık afacandım. Büyükannemi şaşırtmak için eve kapıdan değil ağaçtan girerdim. Büyükbabamların evinin önünde kocaman bir dut ağacı vardı. Büyükbabamın elleriyle aşıladığı beyazlı pembeli morlu iri iri çok lezzetli dutları olan bir ağaç. O dut ağacına tırmanır ikinSevinci Eksik Şiirler | 173 ci kattaki terastan eve girer sonra da birinci kattaki büyük annemi şaşırtmak için gürültüyle merdivenlerden inerdim. Kapı açılmadığı halde benim yukarıdan indiğimi gören büyükannem önce şaşırır sonra durumu anlardı. Büyükannemin evde olmadığı ve kapının da kilitli olduğu zamanlarda hep bu yöntemi kullanırdım. Paylaşacak öyle çok anım var ki daha Pembe Panter sevgimin nereden kaynaklandığını bile paylaşmadım… Ancak bana ayrılan yer doldu ayrıca lafı uzatıp sıkmak istemem sizi, bir başka zaman da Pembe Panter sevgimden söz ederim. 174 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı BOOOMMM Sinema görmemiş Deniz de Bomba görmüş Siz gördünüz mü Martılar yokmuş Savaş uçakları çok Penceresizmiş çocukluk Babalar bulut Anneler balıksız deniz Gelecek mi Gelecek BOOOMMM. Sevinci Eksik Şiirler | 175 ANNEYE SORULAR 1 Ne büyük bir aileyiz yeryüzünde değil mi anne? Rengârenk bahçeler gibiyiz Dillerimiz başka oyun Renklerimiz başka Düşlerimiz aynı oyun Ne güzel bir aileyiz değil mi anne? 2 Anne kanguru yavrusunu ne çok sever değil mi anne? Senin de olsa kesen Ağacın kuşları sevdiği gibi Balığın mavilikleri sevdiği gibi Uykunun masalları sevdiği gibi Severdin beni değil mi anne? 176 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı 3 Tek gerçek sevgiymiş değil mi anne? Öyleyse bulutlar, kediler gerçek Oyun gerçek Ellerin gerçek değil mi anne? 4 Sormazsam hiç Ne farkım kalır kara kargadan değil mi anne? Bu denizler, bulutlar Kayalar, ağaçlar hepimizinse bu savaş niye anne? Sevinci Eksik Şiirler | 177 SESİ YOK SÖZLERİMİN Kuşlar oyuna çağırıyor usta Kuşlar usta Oyun Ustaaa Duymaaa Masalları çağıralım mı anne Masal anne Çağıralım mı Anneee Büyükayı Küçükayı’nın annesi mi baba Büyükayı baba Küçükayı’nın Babaaa Duymaaa… 178 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı KEDİ MERDİVENİ ŞİİRLER 1 Kaf dağıymış okulun adı Kedi merdiveni yapsam Ulaşır mı Derler ki Kızlara yakışır mı Geçsem gökkuşağının altından Yazgım değişir mi Açsam umuda penceremi Sesim erişir mi. Sevinci Eksik Şiirler | 179 2 Sokaklar evimiz Kedi miyiz biz Hangi martıya sorsanız Gösterir Görmeseniz de siz Hangi dala konsam kesersiniz Oysa aynıdır düşlerimiz Bir topum olsun isterim Bir de bisikletim Çilek yazınca Defterim Çilek koksun isterim. 3 Saklanır saklambaç Deniz, dağ, tepe Sobeee Saklambaç ebeee Şafakla düşer yola Kağıt, cam, plastik Sobeee Saklambaç nerdeee. 180 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÖZLEM Gözlerim kapalı Bir anne eli Turuncu sıcaklığı güneşin Gözlerim kapalı Bir baba yüreği Ay ışığı Puf puf Gözlerim kapalı Yakalıyorum Bir A, iki N Tek eksik E Yakalayınca onu da Bir annem olacak Ağrıyınca karnım Ağrıları kovacak. Sevinci Eksik Şiirler | 181 182 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Mustafa Baki Efe Herşey Hızla Geçiyor Bindokuzyüzyetmişiki’de köyde doğmuşum. Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinin Aralık Köyü. Bir yaşımda aynı ilçenin Yamanlı Köyü’ne taşınmışız. O günleri bilmiyorum. İki, üç, dört, beş yaşlarımda ne yapıyordum, onu da bilmiyorum. Bir belge yok o günlere dair elimde. Sadece annemin ve babamın anlattıkları.. Bindokuzyüzyetmişyedi’de çekilmiş bir tanecik fotoğrafım var. Fotoğrafta annem babam da var. Ablam, ağabeyim ve kız kardeşim de. O fotoğraftan sonraki yıllarda doğdukları için iki erkek kardeşim yok fotoğrafta. Bindokuzyüzyetmişsekiz’de ilkokula başladım. İlk defa bir öğretmenim oldu. Siyah okul önlüğüm arkadan düğmeliydi. Neden diye sormayın, öyleydi işte. Sıfırları tersten yapardım matematik dersinde. O yüzden hep tokat yerdim öğretmenden. Öğretmen babama kızardı. Babama kızdığı için mi bilmem hep azarlardı beni. 184 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı O öğretmeni hiç sevmedim ben ömrüm boyunca. O yıl bir de evimizin merdivenlerinden düştüm, el süpürgesini araba yapıp oynarken. Kafamın arkası kanadı. Bugün hala bilye kadar bir izi duruyor kafamda. Hiç saçım çıkmıyor o izin olduğu yerden. Bindokuzyüzyetmişdokuz’da ikinci sınıfa geçtim. Hep ‘Cin Ali’ kitapları okurdum o zaman. Sınıfımızın kütüphanesinde bir tek onlar vardı çünkü. Telden iki tekerlekli araba yapardık. Derede yüzerdik. O zaman bir derya gibiydi dereler gözümüzde. Bindokuzyüzseksen’de askerler ihtilal yapmış ülkemizde. Ama benim hiç haberim olmadı o zaman ne yaptıklarından. Sonradan öğrendim bunu. Bindokuzyüzseksenbir’de bir başka köye taşındık. Dokuz yıl yaşadığım köyü arkamda bıraktım. Yüzme öğrendiğim dereyi, ilk ezan okuduğum minareyi, camiyi… Caminin üstüne her yıl baharda gelip yuva kuran leylekleri ve leyleklerin seslerini… Çocukluğumun ilk bayram sabahlarını, bayram şekerlerini toplamak için ilk uğradığımız Gümeli Salih amcanın evini. Hepsini geride bıraktım. Bindokuzyüzsekseniki’de ilk defa bir göl gördüm: Uluabat Gölü. O kadar büyüktü ki ve o kadar çok balık vardı ki içinde. Balık tutmayı öğrendim o yıl. Bir de karıncaları kavga ettirmeyi. Sevinci Eksik Şiirler | 185 Mavi çizmelerim oldu o yıl bir de. Mehmet ağabeyim İstanbul’dan getirmişti. Kaybolmasınlar diye üzerlerine adımı yazmıştım. Bindokuzyüzseksenüç’te ilk defa İstanbul’u gördüm bir bayram günü. Çemberlitaş’ı da o zaman gördüm, denizi de, martıları da. Bindokuzyüzseksendört’te ortaokula başladım. O yıl Bursa’ya taşındık. Bir daha da köye dönmedik. Bindokuzyüzseksenbeş yılından sonra hayat öyle hızlı geçti ve öyle çok şey değişti ki, ne olduğunu bile anlayamadan bir baktım otuz sekiz yaşıma gelmişim. Ne zaman geldi, ne zaman geçti bunca zaman bilmem ki. Her şey hızla geçiyor işte bu dünyada. Her şey geride kalıyor. Sahi geride ne kaldı? 186 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı SESSİZ KUŞLAR 1 Kim soracak Kimsesiz çocuğun derdini Kim bilecek annesi ölünce Sokakta unutulmuş çocuğun Kalbindeki sessiz kuşları 2 Kim aldı Gökyüzünden aydedeyi Ellerimden bilyeleri Kim aldı Sevinci gözlerimden Düşlerimi yeryüzünden Neden ağlıyorum Her gece Yıldızlara bakınca ben Sevinci Eksik Şiirler | 187 UMUT Biliyorum bir gün İyi şeyler olacak Bir sabah güneş doğacak yeniden Bir sabah masal gibi Biliyorum Bizi bekleyen o gül Bahçemizin en yalnız köşesinde Açılıverecek bir gün yeniden Biliyorum bir gün İyi şeyler olacak Çekiliverecek o kirli eller Üzerimizden O maskeli yüzler Biliyorum Allah’ım Sen de biliyorsun Bu böyle olacak 188 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı AMA NEDEN Derdimi kuşlara anlatıyorum Çiçeklere ve ağaçlara Gökyüzüne ve bulutlara Beni çok iyi anlıyorlar Kendimi size anlatıyorum Beni hiç anlamıyorsunuz Belki de hiç Dinlemiyorsunuz Neden konuşamıyorum sizinle Oyuncaklarımla konuştuğum gibi Canım sıkılıyor işte Küsüyorum Sevinci Eksik Şiirler | 189 SORU Neden Hiç bitmiyor savaşlar? Kan karışıyor her akşam oyunlarımıza Neden Dünya ikiyüzlü? Ama neden? DİLEK Ellerimi topraktan Gözlerimi yıldızlardan Koparmayın Ne olur koparmayın 190 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı H. Salih Zengin Sevinci Eksik Şiirler | 191 Uzak çocukluk… İki işaret parmağınızı ağzınıza sokup ne zaman ıslık çalmaya çalıştınız en son? Ağaçlar, kuşlar, toprak yollar, su birikintileri, şeytan uçurtmalar yol verdi mi ıslığınıza? Sahi şehirde ıslık çalmak gürültü kirliliğine giriyor değil mi? Eminim ki ıslık çalmaya başladığınız anda, elinde poşetlerle marketten dönen bir teyze ‘Evladım, yeter aaa, şişirdin başımızı” diye sinirle söylenecek ya da ‘Yapma be yavrum, ayıp oluyor’ diyen bir amcanın kızgın bakışlarıyla karşılaşacaksınız. Oysa ben, şimdi güzel bir ıslık sesi olarak hatırlıyorum çocukluğumu. Kendimi kapatıyor ve harflerden oluşan tezgâhımı tam oraya açıyorum. N’olur kızmayın ama sizden daha mutlu bir çocukluk yaşadığımı düşünüyorum. Yaklaşın tezgâha lütfen; dokunun, dokunun! Yitik çocukluğun malları bunlar… Yağmur dolu ellerim yeni çıkmış gökkuşağını işaret ediyor; Patlamış naylon topum, kafamdaki şapkaya… 192 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Söğüt dallarından yaptığım düdüklerin sesini duyuyor olmalısınız. Plastik tabancalarımızdan çıkan su ıslatmış olmalı yüzünüzü. Mor renkli dağ menekşelerinin kokusunu çekin içinize. Kendi ellerimle topladım baylar bayanlar! Bir demet alıp demliğin içine atarsanız nefis bir çayı yudumlayabiliriz birlikte. Çayınız bittiyse hadi tahta arabalarla yokuştan aşağıya kendinizi kuşlar gibi bırakmaya. Fren butonu aramayın boş yere, bilgisayar oyunu değil bu; organik araba. Fren yapmak için ayakkabınızı olabildiğince sürtmelisiniz toprağa… Tel arabası var bunun daha, peşi sıra akşama kadar toprak kokan küçük sokakları dolaştığımız çemberi var… Rengarenk uçurtmaları var, kuşlarla yarışan; bazen tellere takılıp hüzünlendiren. Kuşları var, her zaman sesiyle şarkınıza eşlik eden… Futbolcu ve artist resimleri veren sakızlar var, türlü türlü oyunlar icat edilen. Bir radyonun hışırtılı frekanslarından takip ettiğim radyo tiyatroları, çocuk bahçesi programı var. Ne bileyim, sizin bilgisayardan ve televizyondan izlediğiniz çizgi filmlerden daha eğlenceli ve iyilik dolu geliyor o hışırtılı sesler bana. Sevinci Eksik Şiirler | 193 Parmağımdaki uç uç böceğine iyice bak, çimenlerden topladığım onlarcasını bir poşete doldurarak saldığım odanın içindeki perdelerde de rastlayacaksın. Dönüp duran şu topacı sen de görüyor musun? Akşama kadar toprağın üzerinde soluk almadan oynadığımız rengarenk misketlerin şimdi hiçbir anlamı yok öyle değil mi? Yağmurun ardından çimenlerin üzerinde gezinmeye çıkan salyangozlara dokunmanın güzelliğini size nasıl anlatsam? Gökyüzünde yüzlerce yıldızın parladığı geceleri, kayıp giden yıldızların ardından tuttuğum dilekleri, ağustos böceklerinin muhteşem senfonisini hangi cümlelere sığdırsam? Önce yüksekten, sonra alçaktan hızlıca uçan kırlangıcın evimizin balkonuna taşıdığı çamurla yaptığı muhteşem mimariyi hangi sevinç çığlıklarıyla haykırsam? Daha çok şey anlatacaktım çocukluğuma dair. Fakat leblebi tozu kaçtı boğazıma, tam sana ıslık çalayım derken… Fiiuyyyttt! 194 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DÜNYA KIRIK BİR ÇEMBER Çemberim dönüyor sokakta Parka mı yoksa nereye? Parkımın yerinde koca bir bina Kuşları uçmuş nereye? Uçurtmam kuşlardan yüksek Gökte kaybolmuş nereye? Gökyüzüm gülümsemiyor hiç Yıldızları sönmüş nereye? Yıldızlarım dilimde masal Uykusu kaçmış nereye? Uykum ışıltılı bir dünya Çemberi bakar nereye? Sevinci Eksik Şiirler | 195 HERKES OLDUĞU YERDE KALSIN İsteselerdi Yıldızlar ayaklarımıza dek inebilir Ay ve güneş hiç yorulmadan İstedikleri yere gidebilirdi Ama hepsi yerli yerinde Dağlar, taşlar, ovalar bile Uykum dahi gitmez gözlerime yerleşince İstemiyorum istemiyorum hareket etmesin Bahar çiçekleri bahçemin Yerli yerinde kalsın artık Savaşsız çizilen sınırları ülkelerin Herkes kendi toprağında kalsın Amerikalılar Amerika’da, Ruslar Rusya’da Hiç olmaz savaşlar hareketsiz kaldıkça Toplantı masalarında alınır Savaş kararlarının tamamı Oysa hareketsizdir masalar hep Yok ateşten silahları Anlamak lazım bu yüzden Hiç savaşmayan sessiz ağaçları 196 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı DÜNYANIN YORGUN KUŞLARI Irmaklar geçtiğimiz değnek atım Hatırlayabilir misin Birlikte kurduğumuz güzel anıları Çocuk yaşımda anne oldum Senden bile saklıyorum gözyaşlarımı Gökyüzünde süzülen mavi uçurtmam Söyleyebilir misin Özgürlük için bulduğumuz şarkıları Katılamam sana şimdi usta yanımda Nota gibi sökmem lazım şu vidaları Sen ey dünya gibi dönen topacım Getirebilir misin Karanlığında kaybolduğumuz akşamları Elimde ip, yapayalnız kaldım böyle Bilemiyorum karanlık yarınlarımı Gündüzden geceye yuvarlanan misketim Isıtabilir misin Köprü altında üşüdüğümüz akşamları Yüzümdeki çizikten kalbimde daha çok Uçup duruyor işte dünyanın yorgun kuşları Sevinci Eksik Şiirler | 197 KUŞLARA BİR RİCA Büyükler neden suçsuz Benden güçlü diye mi? Ağlarım geceler boyu Yatağımda uykusuz Bant çekilmiş gözlerle Yine manşetlerdeyim Hayal kurmak zor artık Ruhumdaki izlerle Hafifletici sebepler En ağır darbe olur Yok sayar varlığımı Kalbimi kıran hâkimler Pır pır uçmayın durun Cebime giren kuşlar Alın çocukluğumu alın Uzaklara uçurun 198 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı SORULAR VE CEVAPLAR Evimizden neden görünmez gökyüzü? -Şikayeti bırak, git ve yıka yüzünü Oynamak istiyorum, parklar niye kayıp? -Nasıl konuşuyorsun sen, ne ayıp! Biraz uzanıp gökyüzüne baksam? -Oyunu bırakıp adamakıllı dersine çalışsan Kendim seçemez miyim öğretmenimi? -Yok daha neler, kabul et sana verileni Peki istemezsem müzik ve beden dersini? -İnan hiç vaktim yok, başkasına anlatsana derdini Ne yani hiç mi yok benim hakkım? -Amma uzattın be çocuk, diline biber sürmek lazım Çocuk olmak niye zor? -Bunu bana değil dünyaya sor Sevinci Eksik Şiirler | 199 200 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı Vural Kaya Uslu Tekin Geçen Çocukluğum Yaz Diyor Bana Çocukluğum uslu tekin geçti. Yaramazlıklarım hemen hemen hiç olmadı diyebilirim. . Çok yazık. Oysa yaramazlıklarla dolu bir çocukluğum olsun isterdim dönüp çocukluğuma baktığımda. Fakat iyi arkadaşlarım vardı. Yemyeşil geçti çocukluğum. Kırlarda, yaylalarda gezdim. Lale, çiğdem, sümbül derlerdim kırlardan yaylalardan. Mahallemiz vardı. Mahallemizin ihtiyarları bizi şen tutarlardı. Biz bir gülsek dünyalara değerdi onlar için. Hiç azarlamadılar bizi. Hiç kötülemediler. Her ağacın altında bir ihtiyar grubu oturur sohbet ederlerdi. Biz yanlarından geçsek bizi de çağırırlardı muhabbetlerine ikramlarına… O ihtiyar amcalar, dedeler keşke hiç ölmeselerdi, keşke! ... Ha arkadaşlarım diyordum. Can kardeşlerim. Arkadaşlarım, çocukluğumdaki güzel anılarım onlar; işte o arkadaşlarımı bir daha hiç ama hiç göremedim. Her biri hayal meyal aklımda. Eski fotoğraflarda gülümsüyorlar bazen bana. O arkadaşlarım eşyaya, tabiata ve çocuğa en saygılı insanlardı. En sevgili insanlardı. Bir kere bile kötülüklerini görmedim, 202 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı kıskançlıklarını görmedim onların. Can kardeşlerim kim bilir nerdeler şimdi Onları uzun yıllar var ki görmedim, göremedim. Belki onları göremedikçe uzun yıllar boyu çocukluğumdaki güzellikler kendini bu kadar iyi muhafaza edilebiliyordur çocukluk hafızamda. Kim bilir? Çocukluğum büyükçe bir Anadolu kasabasında geçti. Yazları özlüyorum en çok. O kasabanın, yani kasabamın yazlarını… Baharları bir de. Bir yaz günü anne-babam evde yok. Beni dünyalar dolusu seven ninem de yok. Ve ben açım. Acıktım işte. Hayal meyal eriyor aklım. Kasabanın tek ekmek fırınına girip bir ekmek almışım. Ekmeği alır almaz ısırmışım, çiğnemeye başlamışım lokmamı. Acıkmak kederli ve çocukça bir şey sonuçta ama, napıyım. Fırıncı ekmeği elimden geri aldı. Almış demiyorum çünkü ekmeğimin elimden geri alındığını iyi hatırlıyorum. O kadar kötü bir hatıra ki benim için. O amcayı şimdi bile görsem o anı yaşarım. Ninem fırıncıya bir güzel dersini veriyor bu olay üzerine ama. Hüznüm ve çocuksu güzelliğim bu hikayemle hep aklımda. Unutamıyorum işte o fırıncıyı. Ninemi unutmuyorum hiç. Ninem ve bu hüzünlü hikayem şimdi çocuklar için yazmamı her zaman yazmamı istiyor benden. Bazen de diyorum ki iyi ki bu hikaye geçmişimden gelip gelip beni yokluyor arada. Ya hikayem olmasaydı. Her gece uyumadan önce beni öpmeye gelen ninem olmasaydı ya? Sevinci Eksik Şiirler | 203 ÇOCUK HAKLARI ŞİİRİ Çocuk hakları diye bir şey yoktur arkadaşlar Çocuk her zaman haklıdır Çocuğun ırkı, milliyeti yoktur arkadaşlar Çocuklar her zaman kardeştir Çocuk hakları diye bir şey yoktur arkadaşlar Çocuk halkları diye bir şey vardır ama 204 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ANNESİ SOKAKLAR OLAN ÇOCUKLAR alıştım anne, karanlığa, ıssız yerlere ve soğuğa açlığa alıştım anne ben susuzluğa ikinci annem oldu sokaklar, alışamadım fakat yokluğuna kötü amcalar ile kötü teyzeler olmaz sanırdım dünyada varmış meğer anne, hem de çoklarmış kocamanlarmış onların merhameti onların gülücüğü yok uzak dur onlardan uzak dur cancağızım diyor üleşememişler dünyayı buymuş dertleri sokak annem böyle söylüyor bütün bunlar sen yoksun diye oluyor sen meleklerin yanındasın diye şimdi anne fakat sen yine de üzülme meleklerle yaşarken de sevebilirsin beni yıldızlardan tarak yapıp saçlarımı taradığını söylemiyorum kimseye; kaybolur yoksa büyüsü yıldızdan tarakların ve ellerin anne bununla da mutluyum ben dünyalar benim oluyor ne zaman saçlarıma değsen sana koşuyorum bazen koşuyorum koşuyorum arkamdan yakalamasa sokak annem ah yakalayıp çekmese beni ensemden Sevinci Eksik Şiirler | 205 SEVSELERDİ BİZİ Dedelerimiz koskoca şehirlere taşınmış zamanla Dedelerimiz bizim mutsuz umutsuz olacağımızı Bilselerdi Şimdi bu koskoca şehirlerde Bizim oyunsuz oyuncaksız kalacağımızı bilselerdi Hiç taşınırlar mıydı acaba? Koskoca anne babalarımız Koskoca teyzelerimiz amcalarımız Bizi gerçekten sevselerdi Bizi sınavdan sınava yarıştan yarışa koşturup Dururlar mıydı hiç? Koskoca mühendisler, teknik amcalar Bizi bilgisayarlara play station’a Hapsedip bizi odalara oyun salonlarına Kapatırlar mıydı hiç? 206 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı ÖLÜ ÇOCUKLAR FİLİSTİN’İ Gazze’de her akşam her sabah ben Ölüp ölüp diriliyorum Fakat uykularına giriyorum onların Yıldızlarını koparıp gecelerine giriyorum Gülümsüyorum gülümsüyorum Çıldırmak istiyor onlar ben gülümsedikçe Sapanlarla buldozerlerle giriyorum uykularına Bunu görmüyor kör oluyorlar Ölü çocukların Filistin’iyim ben ey Haber bültenlerinde ölüyorum İnsanlık gazetesinde ölüyorum Kör oluyor şehirler beni görünce Anne babalar bir kere olsun Koysalar beni çocuklarının yerine ey Çocuklarını koymasınlar gene de Benim yerime Sevinci Eksik Şiirler | 207 BÜCÜRÜKLÜ GÜLMECE Üzülmemiz uzun sürmüyor Sevinmemiz de öyle Seviyor işte böyle şeyleri gıdı gıdı gülücük Sevmese hiç büyür müydü badi badi bücürük Üzülmemiz uzun sürmüyor gülünce bücürük Sevinmemiz çok uzuyor ama Bu ders böyle Uzar gider dersimiz bücürüklü gülmece 208 | Çocuk Hakları Şiir Kitabı