PDF SAYI 45 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 45 - Hayat Online
Uluslararası Kimlik Sempozyumu
Wuppertal’de Yapıldı
Uluslararası Kimlik Sempozyumu
Wuppertal’de Yapıldı
T.C Frankfurt Başkonsolosu
İlhan Saygılı IGMG Hessen
T.C Frankfurt Başkonsolosu
Bölgesini Ziyaret Etti
15
HHaya
ayatt
İlhan Saygılı IGMG Hessen
Bölgesini Ziyaret Etti
'
15
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
16
Duisburg’da Milli Görüş’ün
40. Yılı Kutlaması
Duisburg’da Milli Görüş’ün
40. Yılı Kutlaması
16
17
17
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 45 · Yl/Jahre: 7 · Mays / Mai 2010 / Cemaziye`l Evvel 1431
KiMLiGiNi
˘ ˘ iNKAR
KiMLiGiNi
iNKARETMEK
ETMEK
Dinime
Tefrikaya
Söven de
Hayr
Dinime Kalan
TefrikayaVahdete
Söven
deSağlar da
Hayr
Evet
Kalan Bizdendir
Sağlar
da
Dr.Vahdete
Yusuf IŞIK
AŞKAR
5 Mahmut
11
Unutma!
Unutturma!
Unutma!
Unutturma!
Evet
Bizdendir
Avrupa`da
Beled
Aznlk
5 Mahmut AŞKAR
11
Suresinden
Olarak
Avrupa`da
Beled Bir Kaç
Müslüman
Aznlk
Suresinden Ayet
Hayat
Olarak
Bir
Kaç
Selma ÖZTÜRK
12 Ali METE
13
Müslüman
Ayet Akrabaya
Hayat Hacarabn
Dr. Yusuf IŞIK
Selma ÖZTÜRK
Eş METE
Ali
12Saygn
Serüvenleri
13
32
Akrabaya İnsanlar:
Hacarabn
Eş Komşularmz
Serüvenleri
Saygn
M. Hulusi ÜNYE
AYDIN
27 M. Salih 32
İnsanlar:
Komşularmz
M. Hulusi ÜNYE
27 M. Salih AYDIN
29
“GENÇ PREIS 2010” Ödülü 2 Haziran’da
Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen
“GENÇSene
PREIS
2010”Mahkeme
Ödülü 2 Haziran’da
Dresden’de
Salonunda
Katledilen “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor
29Frankfurt’ta Yapılacak Bir Törenle Geçen
Sene Dresden’de Mahkeme Salonunda
Katledilen “Marwa El-Sherbini”ye Veriliyor
R•
Tİ
HEL
N
A
• İM
L
E T LE R
DE
ÂL
EDİLMİŞ
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
Kimliğini İnkar Etmek
Sevgili dostlar!
Son zamanlarda yeniden bir
“Kimlik” tartışmasıdır aldı başını
gidiyor.
Özellikle Almanya’da ilk Türk
kökenli bakan olarak atanan Aygül
Özkan`ın daha ismi basına yansır
yansımaz yaptığı açıklamalar gündemi değiştirmeye yetti. Aşağı
Saksonya Eyalet Sosyal Aile, Çocuk ve Kadın Bakanlığı görevini
yürütecek olan Aygül Özkan`ın
özellikle okullarda sembollerle ilgili açıklaması tepkilere neden oldu. Ne hikmetse Aygül hanım göreve geleceği belli olduğunda başka bir konu kalmadı da başörtüsü
ve haç ile alakalı olarak açıklama
yapma ihtiyacı hissetti veya birileri bunu böyle uygun gördü, bilemiyoruz!
Belki ilk başta Aygül hanımın
ilk Türk kökenli bir bakan olması
dikkatleri çekti. Ama daha görevine başlamadan yaptığı açıklamalar
bu dikkatleri başka yönlere çekmeye yetti. Kendi partisi CDU ve kardeş parti CSU`dan muhalif sesler
oldukça yüksek çıkmaya başladı.
Aslında yapılmak istenen belki de
CDU`ya karşı Türklerin olumsuz
bakışını bir nebze olsun yumuşatmak olarak bakılabilir. Almanya
genelinde Türk kökenli Alman seçmenlerin CDU`ya bakışı malum.
Belki bu bakış açısı değiştirilmek
istenmiş olabilir.
İşin ilginç yanı tam da kimlik
meselesi ile alakalı gündemde değişik tartışmalar yapılırken bir
müslüman ve üstelik Türk kökenli
ve üstüne bayan birisinin Almanya`da gündemi altüst edecek şekilde ve hem de Bakanlık derecesinde
göreve getirilmesinin sosyolijik ve
psikolojik altyapısını biraz irdelemek lazım diye düşünüyoruz.
Yazımızın bu girişinden sonra
kimlik meselesinin Almanya`daki
insanımız açısından özellikle de
gençliğimiz açısından önemini bir
kere daha burada vurgulamak isteriz.
Kur`an-ı Kerim`de Hucurat Suresindeki 13. ayetin manası belki
de bize yol gösterecektir: “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek
ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve
kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün
(kerim) olanınız, (ırk ya da soyca
değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber
alandır.”
Allah-u Teala insanları erkek ve
kadın olarak yarattığını belirtmenin yanında birbirimizle tanışmamız için de halklar ve kabileler
şeklinde ayırdığını da belirtmiş.
Bunların yanında insanların birbirine karşı olan üstünlüklerinin yukarıda belirtilen özelliklerde değil
takvaca ileride olmak olduğunu da
belirtmiş.
Özellikle son dönemlerde yaşadığımız İslami kimlik ile alakalı
sorunları irdelediğimizde yukarıdaki ayette belirtilen özellikleri
dikkate almadığımız ortaya çıkmaktadır. Tabii bunun nedeni de İslami eğitim noktasındaki eksikliktir diye düşünüyoruz.
Almanya`da çocuklarımızın
eğitimleri ile alakalı materyallerin
yetersizliği yanında ihtiyaca cevap
verebilecek mahiyetten uzak olması sorunu biraz daha derinleştirmektedir.
Son zamanlarda Almanya`daki
İslami Sivil Teşkilatların bu noktadaki çalışmaları diraz daha artmış
ve ihtiyaca cevap verebilecek eserler neşredilmeye devam etmektedir.
Çocuklarımıza milli kimlik bilinci vermenin yanında İslami kimlik bilincini de vermek gerekmektedir. Ama bunu yaparken yüzeysel
olarak dostlar alışverişte görsün
babından değil de gerçekten ihtiyaca cevap verebilecek şekilde bir
kimlik bilinci verilmesi gerekmektedir.
Kimlik bilincine varmamış bir
insandan topluma da yeteri kadar
fayda gelmez. Sürekli bocalama
halinde kalan fert bu bocalama durumunda etrafına yarardan çok zarar verir kanaatindeyiz.
Kimliği ve kişiliği oturmuş ve
bu noktada kendisinden endişe etmeyen fertler toplum hayatına her
yönden katkıda bulunurlar.
Dünyadaki son 30 yıl içerisindeki gelişmeleri gözönüne aldığımızda; kimlik bunalımı içerisindeki fertler bulundukları toplumlara
zarar veriyorlar. Bunu keşfeden
toplum mühendisleri bu zararı
azaltmak adına fertleri daha farklı
yönlere
yönlerdirmektedirler.
Özellikle kendisini maddi ve manevi açıdan kanıtlayamayanlar dünyanın süper güçlerinin ordularına
paralı asker olarak katılarak bu eksikliklerini gidermeye çalışıyorlar.
Bunun sonucu olarak da Irak ve
Afganistan özelinde görüldüğü gibi insan haysiyet ve şerefinin ayaklar altına alındığı manzaralar yaşanmaktadır. Tabi bunun yanında
yine kimlikleri ile alakalı olarak
buralardaki müslümanların oturmamış bir yapıları olduğu için bu
tür vahşetlere maruz kalmaktan
kendilerini koruyamamaktadırlar.
Kendi milli ve dini kimliğine sahip insan haysiyyetine yakışır bir
yapıda olmak için eğitimin ne kadar önemli olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır.
Almanya`da bulunan insanımızın özellikle son 15 sene içerisinde
kendi kimliği ile alakalı olarak yaşadığı gelgitler ortadadır. Bu noktada belki sıkıntılı bir dönemden
geçiyoruz ama bu sıkıntılı dönemlerdeki yapılan çalışmalar bu dö-
[email protected]
nemden çıkıldığında çok olumlu
gelişmelere fırsat verebilir. Bu
noktada sivil İslami teşkilatların
yapacağı çalışmalar çok önemlidir.
Yoksa kimliği ile alakalı gelgitler yaşayanlar başkaları tarafından
kullanılıp kısa süreli havalanma
fırsatının verilmesinden sonra yere
çakılmalarına sebeb olur ve bu da
büyük bir hayal kırıklığı ve kişilik
bozukluklarına meydan verir.
Bu vesile ile Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Mayıs - Mai 2010
Cemaziye'l Evvel 1431
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Sinan Aktürk,
Aydýn Ersoy, M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 3
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
İTİB Genel Başkanı Sadi
Arslan, beraberindeki bir
heyetle birlikte Köln Anakent Belediye Başkanı Jürgen Roters’i makamında ziyaret etti.
DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi
Orhan Bilen, Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, Dinler ve Kültürler
Arası İlişkiler Müdürü Bekir Alboğa ile Anakent Belediyesi Uyum
Dairesi Başkanı Frank Fricke’nin
de hazır bulunduğu ziyarette Genel
Başkan Sadi Arslan, Büyükşehir
Belediye Başkanı Roters’e hayırlı
olsun temennisinde bulunarak, yeni
görevinde başarı diledi. Arslan,
“Köln şehri Türklerin yoğun olarak
yaşadığı şehirlerden bir tanesidir.
Yaşadığımız bu şehirde daha çözülmesi gereken bir çok problemlerimiz var. En önemli meselemiz ise
eğitimdir. Bir başka proplemimiz
ise din eğitimi konusudur. Çocuklarımız okullarda İslam Din dersi alamamaktadırlar. Bu sorunun çözülmesi için DİTİB’in dini cemaat statüsünü alması gerekmektedir. Siz,
Köln şehri gibi büyük bir şehirin
belediye başkanısınız. Gittiğiniz
yerlerde, bulunduğunuz ortamlarda
bizim bu sorunumuzu ve talebimizi
dile getirmenizi istiyoruz. Bu konuda da sizden destek bekliyoruz. Alman Göç ve Mülteci Dairesi
(BAMF) ile DİTİB’in birlikte gerçekleştirdirdiği projelerimiz var.
Eğitim Merkezimiz, Almanca ve
uyum kursları vermektedir. Buraya
bir çok insan katılmaktadır. Eğitim,
gençlik ve spor alanlarında da bir
Hayat
D
slam Toplumu Milli Görüş Düsseldorf Bölgesi 2009-2010 çalışma yılı, şube başkanları, toplantısı
bölge merkezinde yapıldı.
Açılış Kur`an-ı Kerimini Bahattin
Yılmaz tarafından okundu ve yoklamaya geçildi. IGMG Düsseldorf Bölgesi Teşkilatlanma Başkanı Erdoğan
Ok tarafından yapıldı. IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim Şube
başkanlarına katılmalarından dolayı
teşekkür etti. Duisburg`da organize
edilen 40 yıl kutlamaları ile alakalı
olarak Şube başkanlarına bilgi vererek bizim bölgede olması nedeniyle
organize de görev alan cemiyet idarecilerine ayrıca teşekkür etti. Eğitim
konusunda yeni ataklar içinde oldukları söyledi. IGMG Genel Merkez
Fetva Kurulu Başkanı aynı zamanda
Düsseldorf Bölgesi sorumlusu Hulusi
Ünye Hocaefendi de çok önemli konularda başkanlara bilgiler verdi. Ciddiyetli, gayretli, metodlu olmak sonuna kadar çalışmak bizim için önemli
İ
sayfa 4
DİTİB’den Köln Anakent
Belediyesi’ne Ziyaret
çok projeler gerçekleştirebiliriz. Sizin cami üyeliğinizin resmi olarak
kayda geçmesini ve Cami Danışma
Kurulu’nda yer almanızı arzu ediyoruz. İstanbul ile Köln kardeş şehirlerdir. Biz DİTİB olarak, kardeş
şehir projesi çerçevesinde daha çok
yer almayı, sizin ilgili birimlerinizle, bizim birimlerimizin bir araya
gelerek ortak projeler geliştirmelerini arzu ediyoruz” dedi.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başlayan
Anakent Belediye Başkanı Jürgen
Roters, önemli bir dönemde göreve
başladığı, Köln şehrinin büyük bir
şehir olduğunu, özellikle 100 bine
yakın Türkiye kökenli vatandaşın
bu şehirde ikamet ettiğini ve Türkiye’nin bir çok ilinden daha fazla insanın yaşadığı bir kentte belediye
başkanlığı yaptığını söyledi.
Köln’de cami olmamasının bir
eksiklik olduğunu da belirten Başkan Roters, “Köln şehrindeki Dom
Kilisesi, bu şehrin dini açıdan özel
bir konumunu ve şehrin tarihi bir
derinliğe sahip olduğunu gösteriyor. 100 bine yakın Müslümanın
yaşadığı bir şehirde, caminin olmaması bir eksikliktir. Hem İslam Din
dersi alanında, hem de bahsedilen
diğer konularda ilgili birimlerimle
görüşeceğim. Kasım ayında, “İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’u ziyaret edeceğim. Bahsedilen konular
hassas ve doğru konudur. Kentimizin temiz olması yönünde getirmiş
olduğunuz teklife sıcak bakıyoruz.
Her aile çocuklarının başarılı olma-
sını ister. Biz de eğitim konusunda
elimizden ne geliyorsa işbirliği içerisinde projeler yapabiliriz. Şu anda
uyum komsepti geliştiriyoruz. Ziyaretinizden ziyadesiyle memnun
oldum. En kısa zamanda Size ve
Eğitim Merkezi’nize ziyaret ederek, daha detaylı bilgi almak, birlikte çalışabileceğimiz alanların tesbitini birlikte yapma noktasında adım
atmak istiyorum” dedi.
Ziyaret, DİTİB Genel Başkanı
Sadi Arslan’ın, Başkan Roters’e çini üzerine DİTİB Merkez Camii armalı duvar saati ile, DİTİB’e yapmış oldukları ziyaretlerden ve Merkez Camii temel atma töreninden
resimlerin yer aldığı bir albümü
takdim etmesinin ardından sona erdi.
IGMG Düsseldorf Bölgesi
Şube Başkanları Toplantısı
diye konuştu. Eğitim başkanı Şinasi
Şimşek, Teşkilatlanma Başkanı Erdoğan Ok, Sosyal Hizmetler Başkanı Nihat Südeman, gerekli çalışmalar hakkında bilgilendirme yaptılar. Ve diğer
bölge idarecileri de bilgilendirmede
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
bulundular. Düsseldorf Bölge Gençlik Başkanı Bektaş Köroglu Avrupa
capında gençligin içinde bulunduğu
durumun farkındayız bu yüzden
Gençlik bizim için çok önemli olmak
da zorunda diye konuşan Bektaş; “yıl-
dız projesini çok önemsediklerini
böylece yıllar içinde bize faydalı
gençleri aramıza katabileceklerini
söyledi. Dilek ve temennilerden sonra
kapanış Kur`an-ı Kerimi okundu.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Tefrikaya Hayır
Vahdete Evet
İşin ilginç yanı, Tevhid
dininden uzağa düşen
ve farklı din guruplarına ayrılan bu kimseler
kendilerinin doğru yolda olduğunu sanarak
sevinç duymakta ve
insanları kendi bozuk
fırkalarına çağırmaktadırlar. Aslında dinde
tefrika çıkarmanın, dini parçalamanın nedeni
insandaki “bağy” duygusudur. Doymayan
bir nefsin sahibi olan
azgın kimseler, başkalarının haklarına tecavüz ederler ve kendi
görüşlerini Din haline
getirmeye çalışırlar.
Tefrika”, yahut “tefrik” sözlükte eşyayı birbirinden ayırmak, insanlar arasına düşmanlık
sokmak, parçalara, bölüklere ayırmak, parçalamak demektir.
Tefrika kelimesi Arapça`da “fereka” fiilinden türemiştir. Bu fiilin
mastarı olan “fark” kelimesi, ayrılığı
ve ayrışmayı anlatan bir kelimedir.
Aynı kökten gelen “firak” ayrılma demektir. Bu hem beden olarak,
hem de pozisyon olarak ayrılmayı ifade eder.
Fark kökünden gelen bir başka kelime de “furkan”dır. Furkan hak ile
batılın arasını belirtmek için kullanılır.
Kur`an`ın bir adı da “furkan” olduğu gibi, Kur`an-ı Kerimdeki 25.
surenin adı da Furkan`dır.
Tefrika, bölüklere, fırkalara, guruplara, parçalara ayrılmayı ve böylece ayrılmaması gereken bir bütünü
parçalamayı ifade eder ki, Tevhid Dini olan İslam`ın izin vermeyeceği bir
şeydir.
“
Kur`an`da Allah-ü Teala buyuruyor ki;
-“Hepiniz toptan Allah`ın ipine
sarılın, dağılıp tefrikaya düşmeyin”
(Âli İmran: 109)
Allah (c.c.) müminlere bu emri verirken, dinlerini parçalayıp, fırka fırka, gurup gurup olan insanların tutumlarını da gözler önüne seriyor.
İnsanlar Tevhid dinine inanan bir
ümmet idiler. Ancak zamanın akışı
içerisinde Tevhid dinini bozdular,
parçaladılar, yani dinde ayrılığa düştüler, kendi uydurdukları dinlerin peşinde gittiler.
-“Kendilerine apaçık belgeler
geldikten sonra, parçalanıp (tefrikaya düşüp) anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir
azap vardır. (Âli İmran: 105)
Görüldüğü gibi, insanlar yüzlerini
yaratılışa en uygun dine çevirmekten
sorumlu iken bazıları bunu bozmakta,
tefrika çıkarmakta, farklı fırkalara ayrılmakta ve sonra yine tefrika olmakta, yeni guruplaşmalar meydana gelmekte, alt tabakalarda bu parçalanma
devam edip gitmektedir.
İşin ilginç yanı, Tevhid dininden
uzağa düşen ve farklı din guruplarına
ayrılan bu kimseler kendilerinin doğru yolda olduğunu sanarak sevinç
duymakta ve insanları kendi bozuk
fırkalarına çağırmaktadırlar. Aslında
dinde tefrika çıkarmanın, dini parçalamanın nedeni insandaki “bağy”
duygusudur. Doymayan bir nefsin sahibi olan azgın kimseler, başkalarının
haklarına tecavüz ederler ve kendi
görüşlerini Din haline getirmeye çalışırlar.
Böyle kimseler elbette Hak Dinin
prensiplerine kulak vermezler.
Allah Kendi yolunu insanlara bildirdikten sonra “İşte Benim yolum
budur, buna uyun” buyurmaktadır.
Tevhid Dinine sımsıkı sarılmak insanları tefrika hastalığından kurtarır.
Yoksa “bağy” edenlerin peşinden gidilirse, onların düzenlerine uyulursa,
vahdet`in (birlik ve beraberliğin) olması mümkün değildir.
Tefrika, yani dini bozma, onda ay-
rılığa düşme, fırka fırka olup parçalanma ve dağılma hastalığı yalnızca
müşriklere ait bir yanlış değildir. Aynı hataya müslümanlar da düşebilir.
Eğer onlar da dini dimdik ayakta tutmazlarsa, dini Allah`ın gönderdiği ve
Peygamberin öğrettiği gibi yaşamazlarsa, hatta dini kendi akıl ve anlayışlarına uydurmaya kalkarlarsa aynı sonuç onları da beklemektedir.
Bugün müslümanlar arasındaki
“vahdet”in en büyük düşmanı, dinin
doğru olarak ve usulüne göre bilinmemesi, yanlış din anlayışı, ülke, bölge,
etnik gurup, siyasi rejimler, mezhep
ve tarikat taassubudur. Halbuki bütün
bunlar tefrikaya neden değil, aksine
müslüman toplumların birbirleriyle
kaynaşmasına yardımcı olurlar.
Müslümanlar farklı mezheplere,
meşreplere, düşüncelere, ülkelere, ilkelere sahip olabilirler, farklı coğrafyalarda yaşayabilirler ve farklı guruplar içerisinde bulunabilirler. Bunlar
toplum hayatında olabilecek normal
olaylardır. Ancak herkes kendi anladığını, kendi meşrebini, kendi mezhebini, kendi tarikat ve gurubunu din
haline getirirse, işte bu dinde tefrikadır ve çok büyük vebali vardır.
Müslümanlar olarak bir cemaate,
tarikata, bir guruba, bir mezhebe, bir
meşrebe bağlı olmak, orada hizmet
etmek mümkündür ve kimi zaman bu
bir ihtiyaçtır. Ancak kendi meşrebini,
kendi gurubunu hak, diğerlerini batıl
görme anlayışı “tefrika” mantığı ve
sonucunu doğurur. Bilerek veya bilmeyerek `tefrika`ya neden olmak yahut hizmet etmektir ki, buna bütün
müslümanlar dikkat etmelidir. Mezhebli olmak ihtiyaçtır ancak mezhepçi olmak yanlıştır. Bir meşrebten olmak doğal, ama meşrebçi olmak doğru değildir. Bir cemaat veya gurupla
faydalı çalışmalar yapmak üzere bir
araya gelmek, bu amaçla bir guruba
mensup olmak iyi, ama gurupçu olmak yanlıştır. Bütün bu yanlışlar
müslümanlar arasında asla olmaması
gereken tefrika hastalığının sebebidir.
Tefrika hastalığından kurtulmak
ve tedavi olmak şarttır. Dinde tefrika
olmamasının yolunu Kur`an-ı Kerim
açıkça şöyle gösteriyor:
-“Ey iman edenler! Allah`a itaat
edin; Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine (sizden
olan yöneticilerinize)de. Eğer birşeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık
onu Allah`a ve Resulüne döndürün
(çözümü onların hükümlerinde arayın) şayet Allah`a ve Ahiret gününe
iman ediyorsanız...” (Nisa: 52)
Tefrikanın bir toplum için ne kdar
büyük bir felaket olduğunu Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy aşağıdaki
mısralarında ne güzel dile getiriyor:
“Girmesin tefrika bir millet parçalanamaz
Cihan yıkılsa emin olun bu cephe
yıkılmaz”
Tefrika hastalığına yakalanmamak
ve yakalanmış ise kurtulmak için yukarıdaki ayette bildirildiği gibi `iman
edenlerin tefrikaya düşmemeleri ve
topluca Allah`ın ipine sarılmaları yani Kur`an talimatlarını noksansız yerine getirmeleri Müslümanlar arasında ihtilaf çıktığında derhal bunu İslam`ın hakemliğine götürmeleri gerekir.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)
-“Birlikte rahmet ayrılıkta azap
vardır”
-“Ümmetimin ihtilafında rahmet
vardır”
buyurmaktadır. İlk bakışta bu iki
Hadis birbirine zıt gibi görülebilir.
Halbu ki, bu Hadislerde bir zıtlık
yoktur. Bu iki Hadisin terkibinden şu
anlaşılmalıdır.
“İftiraka (ayrılığa) sebebiyet vermeyen ihtilaflarda (çeşitli görüşlerde) rahmet vardır.
Cenab-ı Hakk`tan dua ve niyazımız odur ki, bütün Müslümanları, her
dönemde ve dünyanın bütün coğrafyalarında, birlik ve beraberlikten
uzaklaştırmasın ve tefrika hastalığına
düşürmesin. Amin...
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 5
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
üslümanlarında kaldığı
Yaşlılar Yurdunda Çeşitli Yönleriyle kültürel ve dini hassasiyetlere duyarlı yaşlı yardımı” konulu yarım
günlük sempozyum yapıldı.
Frankfurter Verband Yaşlı ve Sakatlara Yardım Kurumu ile Frankfurt Yabancılar Meclisinin Ortaklaşa düzenledikleri “Çeşitli Yönleriyle kültürel ve dini hassasiyetlere
duyarlı yaşlı yardımı” konulu yarım
günlük sempozyum içerisinde bakım ihiyacı olan yaşlı Müslümanlar
için özel bir bölüm ihtiva eden Victor Gollancz Haus Yaşlı Bakım
Merkezinde yapıldı.
Toplantı konuyla profesyonel
olarak ilgilenen çok sayıda uzman
ile Müslüman dini sivil toplum örgüt temsilcileri tarafından ilgiyle
izlendi.
Açılış konuşmasını yapan
Frankfurter Verband kurumu yaşlı
bakım bölümü müdürü Bayan Ute
Bychowski, temsil ettiği Frankfurter Verband Kurumunun bakım ihtiyacı olan Müslümanlar ile ilgili verilen hizmetleri kısaca tanıtarak,
toplantının yapıldığı merkezde
Müslümanlar için özel bir bölüm
olduğunu ve burada Türk asıllı 13
yaşlı Müslümana bakım hizmeti
verildiğini belirtti.
Frankfurt Yabancılar Meclisi
Üyesi ve Frankfurter Verband göçmen işleri danışmanı Dr. Hüseyin
Kurt, Almanya tarihinde ilk defa
kendi sınırları içerisinde yaşayıp
yaşlanan Müslümanların bakım ihtiyacı ile karşı karşıya kaldığını belirterek bu alandaki çalışmaların oldukça yeni ve başlangıç noktasında
olduğunu, bugünkü yapılan toplantının bu alandaki çalışmalara yön
vermesini ivme kazandırmasını
ümit ettiğini söyledi.
M
sayfa 6
Hayat
Frankfurt’ta “dini hassasiyetlere
duyarlı yaşlı yardımı” konulu
yarım günlük sempozyum yapıldı
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Çalışma Ekonomisi ve Sosyal Siyaset
Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Ali Seyyar „İslam`da Yaşlılar için Manevi
Telkin“ konulu sumununda, İslam
Dininin yaşlılara, bilhassa anne babaya karşı saygıya çok önem verdiğini anne babaya ve diğer bakım ihtiyacı olan yaşlılara bakmanın onlara saygı ve sevgi ile yaklaşmanın
manevi değeri çok yüksek olan sosyal bir ibadet olduğunu Söyledi. Bu
alanda bakım hizmeti veren profesyonel bakım merkezleri personelinin de hizmet verdikleri yaşlı insanlara saygı ve sevgiyle yaklaşamları
durumunda onlarında büyük sevep
işleyerek manevi ibadet etmiş sayılacaklarını belirtti.
Marburg Üniversitesinde Müslümanlar için yaşlı bakım hizmetlerinin sosyolojik boyutları alanında
mastır tezi yazan Sosyolog Gürcan
Kökgiran´ın sunumu İslam Bilimci
Mustafa Cimşit tarafından okundu.
Kökgiran, Almanya`da yaşlanan
müslümanların yaşlı bakım ihtiyacının giderilmesinin bir problem
olarak değil bir şans olarak görülmesi kerektiğini savunarak, bu
alanda devlet, yaşlı bakım hizmet-
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
lerini sunan kurumlar ve müslümanları (dini ve kültürel hassasiyetlerini bilen) temsil eden kurumların
işbirliği yaparak hizmet kalitesini
topyekün yükseltebileceklerini ve
bunun en somut örneğinin Frankfurter Verband kurumunun geliştirdiği hizmetler olduğunu söyledi.
Frankfurter Verband Kurumu ile
Frankfurt Cami Derneklerinin ortak
yürüttükleri camilerde yaşlı bakımı
bilgilendirme projesi görevlisi Kemal İşler proje çalışmalarında edindiği tecrübeler konusunda bir sunum yaptı. İşler Almanyadaki yaşlı
bakım alanındaki sosyal hakların
müslümanlar tarafından yeterince
bilinmediğini, bu nedenle bu haklardan müslüman yaşlıların yeterince faydalanamadığını belirtti. Bakım ihtiyacı olan yaşlı müslümanların yakınları dini sebebleri öne sürerek, yaşlılarını profesyonel bakım
kurumlarına vermekte çekiniyorlar,
yaşlılarını kurumsal bakıma vermeleri durumunda içeriğindeki müslüman toplumdan dışlanmaktan korkuyorlar. Bakım ihtiyacı olan yaşlılarda içerisinde yaşlandıkları evlerini bırakıp kurumsal bakım hizmet
almayı kabul etmekte zorlanıyorlar.
Kemal İşler sonuç olarak cami derneklerin yapılan yaşlı bakım hizmetleri konusunda verilen danışmanlık hizmetlerinin genişletilerek
devam edilmesi gerektiğini, Almanya`ya gelen birinci neslin profesyonel bakım hizmetlerini akseptansının düşük olacağını, bu rağmen bu kurumlara ihtiyacı olanlara
ancak geniş çaplı bilgilendirme faaliyetleri sayesinde ulaşılabileceğini
söyledi.
Sempozyumun son bölümünde
İtalyan asıllı Bayan Colagera von
Auw, Caritas tarafından desteklenen Frankfurt Höchst´de faaliyet
gösteren “Uluslararası Yaşlılar Buluşma Merkezi - OASI - Alte
Höchst” kurumu hakkında bilgi
verdi. Merkezde hafta boyu çeşitli
ülkelerden gelen elli yaş üzeri yaşlı
insanların boş vakitlerini geçirebilecekleri çeşitli eğlence ve eğitimi
faaliyetleri olduğunu, belirli aralıklarla gezi programları düzenlediklerini belirterek, buna benzer merkezlerin Frankfurt´un diğer mahallelerinde de açılmasının yararlı olacağını söyledi.
Toplantının kapanış konuşmasını yapan Frankfurt Yabancılar Meclisi Başkanı Enis Gülegen, toplantının yararlı geçtiğinin belirterek,
temsil ettiği Frankfurt Yabancılar
Mesclisinin bundan sonra da yabancıları ilgilendiren konularda
benzeri programlara organize etmeye hazır olduğunu söyledi.
Türkiye’nin 75 şehrinin
450 noktasına nakit kullanmadan
EC-Kartı kullanarak havalelerinizi güvenli ve pratik bir şekilde
bölgenizde yer alan havale noktalarımızdan yapabilirsiniz
Photo by Tigrel
HAVALE NOKTALARIMIZ
EDV Service Kemal Akkaya
Kral Reisen
Bulut Reisen
Eurosun Reisen GmbH
Kaykaç Reisen
ATA Bürodienstleistung
Business Reisen
AS Reisebüro
Beta Reisen
Eurotürk Immo. & Fnz. Mng.
Beta Reisen
Kral Reisen
AS Reisen GmbH
Reiseland Selvi Reisen
Güney Reisen
Reisebüro Biçer
Güçlü Reisen
Goldbacher Str. 11 a, 63739 Aschaffenburg
Hermanstr. 3, 86150 Augsburg
Gymnasiumstr. 19, 88400 Biberach
Bahnhohstr. 24, 71034 Böblingen
Westlicher Stadtgraben 46, 94469 Deggendorf
Bahnhofstr. 59, 63128 Dietzenbach
Heuwaag Str. 4, 91054 Erlangen
Lindenstr. 2, 63906 Erlenbach
Ehnisgasse 2, 73728 Esslingen
Lautenschlägerstr. 23, 63450 Hanau
Hindenburgstr. 7, 71083 Herrenberg
Ettinger Str. 19, 85057 Ingolstadt
Kronen Str. 24, 76133 Karlsruhe
Ettinger Str. 11, 76137 Karlsruhe
Brüder Str. 8, 34117 Kassel
Herberichstr. 44, 56070 Koblenz
Rosenheimerstr. 23/A , 83059 Kolbermoor
Ücretsiz danışma hattı
0800 488 66 00
06021 13878
0821 345480
07351 827392
07141 926612
0991 3721530
06074 7281435
09131 9084833
09372 72700
0711 75870070
06181 252 512
07032 920603
0841 93766120
0721 932720
0721 358388
0561 8615641
0261 81441
08031 396773
Eurosun Reisen GmbH
Reisebüro Nurtex
Albi Tours
Perge Reisen
Discount Reisemarkt
Discount Reisemarkt
Pascha Tours
Şahin Holiday
Orient Reisen Sarıkaya
Tüze Reisen
Adanus Reisen
Eurosun Reisen GmbH
Perge Reisen
HA-DE Immobilien
D&D Buchhaltung u. Cons.
Reisebüro Enes
Alleenstraße 2, 71638 Ludwigsburg
Barbarosa Ring 1, 55118 Mainz
Prielmayerstr. 1, 80335 München
Marienstr. 1, 89231 Neu-Ulm
Allersbergstr. 59, 90461 Nürnberg
Am Plärrer 19-21, 90443 Nürnberg
Oestliche Karl-Friedrich Str.1 , 75175 Pforzheim
Albstr. 3, 72764 Reutlingen
Hintere Schmiedgasse 63, 73525 Schwäbisch Gmünd
Sattler Str. 2, 97421 Schweinfurt
Haupstr. 68, 74889 Sinsheim
Kerner Str. 2/a, 70182 Stuttgart
Neues Str. 3, 89077 Ulm
Wellritzstr. 59, 65183 Wiesbaden
Rheinstr. 9A, 67547 Worms
Gerberstr. 8, 97070 Würzburg
Niederlassung Frankfurt/Main
Münchener Str. 7, D-60329 Frankfurt/Main
Tel.: +49(0)69-427 26 030 · Fax: +49(0)69-427 26 03 31
[email protected]
07141 925251
06131 5546090
08951 619780
0731 984750
0911 457619
0911 2744780
07231 5688158
07121 381840
07171 30586
09721 23949
0726 1975544
0711 6931205
0731 9691736
0611 451541
06241 6787890
0931 55106
www.denizbank.de
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
zellikle her senenin Nisan
ayı, Hz. Peygamber’in doğumuna atfedilen “Kutlu
Doğum” panel, sempozyum ve
konferanslarıyla geçer. Anavatandaki kutlamaları aratmayacak derecede, Batı Avrupa Türkleri arasında da “Kutlu Doğum” geride bıraktığımız haftalarda en güzel şekliyle idrak edildi.
Ö
ATİB de, yıllardan beri Hz.
Peygamber’in (s.a.v) doğumuyla
ilgili kutlamaları, her sene olduğu
gibi, bu sene de, “Alem O’na Muhtaç” adı altında organize ettiği
proğramlarla gerçekleştirdi. Almanya’nın Köln, Hannover, Kassel, Stuttgart, Mainz ve Frankfurt
gibi merkezi şehirlerindeki ATİB’e
bağlı teşkilatların yanısıra, Belçika
ve Hollanda’daki ATİB üyesi ku-
TİB, 27.03.2010 tarihinde
gerçekleştirdiği 19. Olağan Genel Kurulunda tüzük gereği genel başkan ve diğer
genel yönetim kurulu üyelerini
(GYK) seçtikten sonra, yeni dönemin ilk GYK toplantısında da görev dağılımını yaptı.
Yeni dönemin ilk GYK toplantısı, ATİB Genel Merkezinde,
17.04.2010 tarihinde yeniden
ATİB Genel Başkanı olarak seçilen
Selahattin Saygın’ın başkanlığında
yapıldı. Selahattin Saygın’ın, 19.
Dönem Genel Yönetim Kurulu
üyelerine hitaben yaptığı açış konuşmasında; özellikle Türk azınlık
olarak, bir tarafta yüksek oranda
işsizliğin diğer tarafta giderek artan ve ideolojik bir mahiyet kazanan Türk/Müslüman düşmalığının
kıskacında, zorlu bir süreçten geçtiğimize vurgu yaptı.
Konuşmasının devamında Genel Başkan Selahattin Saygın;
“Önümüzdeki faaliyet döneminde
bu şartlar da gözönünde bulundurularak, gençlerin eğitimleri ve
meslek edinmelerine, kültürlerarası diyaloğa, siyasi kuruluşlar ve
medyaya kendimizi daha etkili ta-
A
sayfa 8
Hayat
ATiB’in “Alem O’na
Muhtaç” Kutlamaları
zincanlı ve usta sunuculardan Serdar Tuncer’den başka yine Türkiye’den özel olarak ATİB-Kutlu
Doğum proğramlarına davet edilen
Konya Mevlana Sema Grubu’yla
dolu dolu bir “Alem O’na Muhtaç”
günleri yaşandı.
ATİB Genel Merkezinde görevli ilahiyatçılardan Abdullah Yalçın
Hoca ise, Peygamber Efendimizin
hayatından günümüz müslümanlarının ders almaları için örnekler
ruluşlarda da, “Kutlu Doğum” etTürkiye’den gelen İlahiyatçı
sunduğu etkinliklerde, minik çokinlikleri, zengin proğramlarla yü- Necati Tayyar Taş, Kutlu Doğum
cuklardan oluşan korolor da birbirekleri Peygamber sevgisiyle dolu etkinliklerinin neredeyse vazgeçilrinden güzel ilahiler okudular.
insanları mest etti.
mezlerinden olan Dursun Ali Er-
ATiB’in Yeni Yönetiminde
Görev Dağılımı
ATİB-Hollanda
Ömer Başer
Temsilcisi:
Hessen Bölge Başkanı: Şaban
Duran
Necip Danlı (Bşk. Yardımcısı)
NRW-Bölge Başkanı: Tibyan
Taşkın
Ramiz Dedeoğlu (Bşk. Yardımcısı)
BW-Bölge Başkanı: Abdülcelil
Akyüz
nıtmaya ağırlık vereceğiz.” dedi.
Daha sonra yoğun istişareler neticesinde ATİB-19. Faaliyet Dönemi görev taksimini şekillendirdiklerini söyleyen Selahattin Saygın,
aşağıdaki isimleri üstlendikleri görevleriyle birlikte ilan etti:
Genel Başkan: Selahattin Saygın
Genel Başkan Yardımcıları:
Mehmet Çubukçu, Durmuş Yıldırım, Mahmut Aşkar, Nurdoğan
Aktaş, Yakup Tufan, Hanefi Şim-
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
şek.
Genel Sekreter: Ali Çillioğlu
Dursun Çavuş (Bşk. Yardımcısı)
Genel Sekreter Yardımcıları:
Davut Özyurt (Bşk. YardımcıKamuran Dönmez, Oğuzhan Erk- sı)
men, Harun Kılıç
Niedersachsen Bölge Başkanı:
Genel Muhasip: Abdullah Uzun Ferhat Genç
Genel Muhasip Yardımcısı: CiFerhat Tepegöz (Başk. Yardımhat Zorlu
cısı)
Gençlik Kolları Genel Başkanı:
ATİB Yüksek Öğretim Gençliği
Oğuzhan Erkmen
(AYÖG) Başkanı: Gülden Bayrak
ATİB-Belçika Federasyonu GeKız Kolları Başkanı: Nurhan
nel Başkanı: Cihat Zorlu
Aksoy
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi Güney Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından organize edilen Türkiye Gezisi
programý genç kızların coşkulu katılımı ile yapýldý.
31 Mart 2010 tarihinde Frankfurt Uluslararası
Havalimanından yaklaşık 25 kişilik bir grup olarak İstanbul`a Sabiha Gökçen Havalimanına
uçan gençler; buradan kalacakları otele yerleşim
yaptılar.
Ertesi gün İstanbul`un tarihi yerlerinin ziyaretine başlandı.
Fatih Camiinden başlanan ziyaretlerde genç
kızlar buralardaki tarihi havadan oldukça etkilenmiş görünüyorlardı. Fatih camiinin ziyaretinden sonra Fatih Sultan Mehmet Hazretlerinin
kabri de ziyaret edilip dua edildi.
Buradan Mimar Sinan`ın yaptığı Şehzedabaşı
Camiine gidildi. 1999 depreminde oldukça büyük hasarlar alan caminin bitmiş restorasyanu
camiyi yeniden eski ihtişamına kavuşturmuştu.
Buradaki gezide Mimar Sinan`ın o dönemde
deprem ile alakalı mimari dehasını gösteren işaretlere genç kızlar hayret nazarı ile baktılar.
Şehzadebaşı Camiinin ziyaretinden sonra Yıldırım Beyazıt`ın yaptırttığı Beyazıt Camii ziyaret edildi.
Burada Camii hakkında yetkililerden bilgi
alındıktan sonra yine yürüyerek Sultan II. Abdülhamid`in türbesi ziyaret edildi.
Buradan Sultanahmet Camiine gidildi. Sultanahmet Camiinin ziyaretinden sonra bu meydanda bulunan Alman İmparatoru II. Willhelm tarafından yaptırılan çeşme ziyaret edildi.
Tarihi meşhur Sultanahmet Köftecisinde yemeklerin yenilmesinden sonra buradan Ayasofya
Camii ziyaret edildi.
Ayasofya Camii ziyaretinden sonra Türk İslam Eserleri Müzesi ziyaret edildi.
Müzenin gezilmesinden sonra ilk gün istirahat
için otele geri dönüldü.
İkinci gün yine İstanbuldaki tarihi yerlerin ziyaretine devam edildi.
Atif Efendi Kütüphanesi ve dünyaca ünlü ve
içerisinde insanlık tarihi için oldukça kıymetli
eserlerin bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi
ziyaretleri gerçekleştirildi. Buralardaki yetkililerden alınan bilgiler genç kızları çok memnun
etti.
Yine Mimar Sinan`ın kalfalık eserim dediği
Süleymaniye Camii ziyareti yapıldı. Buradan
Dünyaca ünlü Topkapı Sarayı Müzesi ziyareti
yapıldı. Buradan Gülhane Parkına geçildi. Gülhane Parkı müştemilatında bulunan ve yeni açılan “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi” ziyaret edildi. Buradaki ziyarette İslam tarihindeki
bilim ve teknoloji gelişmelerini ve insanlık tarihine katkılarını bizzat gören genç kızlar oldukça
etkilenmiş görünüyorlardı.
Yine buradan yürüyerek Eminönünde bulunan
Yeni Camiye gidildi. Buradan kiralanan bir motorla Boğaziçi gezisi tertip edildi. Boğazın nefis
manzarası denizden bir başka güzellikte idi.
Buradan ikinci günün istirahatı için otele geBoğaz gezisinden sonra AGD`nin İstanbul çildi.
Merkezinde yapılan sohbet toplantısına iştirak
Üçüncü gün İstanbul`un manevi ortamlarınedildi.
dan Eyüp Sultandaki ziyaret yerlerine gidildi. İlk
Ý
IGMG Hessen Bölgesi Güney
Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın
Türkiye Gezisi Programı
olarak Hırka-i Şerif Camii ziyareti yapıldı. Buradan Koyuncu Baba, Sümbül Efendi ve Merkez
Efendi türbeleri ziyaret edildi. Daha sonra Merkez Efendi Mezarlığı ziyaret edilerek burada bu-
lunan bazı aile mezarlıkları da ziyaret edilip dualar edildi.
Meşhur Pierre Loti`ye çıkılarak buradan Haliç`in manzarası temaşa edildi.
Eüp Sultan Hazretlerinin de türbesinin bulunduğu Eyüp Sultan Camii ziyaret edildikten sonra
Miniatürk Parkı da gezildi. Buralardaki Türk ve
İslam Eserlerinin minyatürleri görülmeye değerdi. Akşam istirahat için yine otele dönüldü.
Dördüncü gün otobüsle günü birlik olarak Ankara ziyareti gerçekleştirildi. İlk olarak Kocatepe
Camii ziyaret edildi. Buradan Saadet Partisi Genel Merkezi ziyaret edildi. Burada dava büyüklerinin de katılımı ile gerçekleştirilen çalışmaya
katılım sağlandı. Yine otobüs ile İstanbul`a dönüşte Türkiyemizin doğal güzelliklerini yolda
gözlemleme imkanı oldu.
Beşinci gün İstanbul`un Anadolu yakasındaki
tarihi ve doğal güzelliklerin olduğu mekanlar ziyaret edildi.
İlk olarak meşhur Büyük Camlıca gezisi yapıldı. Buradan sahile inilerek Üsküdar sahilinde
bir çay sefası yapıldı. Salacaktaki bu çay sefasından sonra Üsküdarın tarihi camileri ziyaret edildi. Buradan Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin
türbesi ziyaret edildi. Buradan da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ziyareti gerçekleştirildi.
Altıncı gün yine günü birlik olarak Canakkale
ziyareti yapıldı. Burada bulunan Çanakkale Savaşlari ile alakalı tarihi mekanlar ziyaret edildi.
Özellikle Çanakkale Boğaz Harbi ile alakalı mekanlar genç kızlarda oldukça heyecan oluşturdu.
Buralardaki ziyaretlerden sonra yine otobüsle İstanbul`a dönüs yapıldı.
Yedinci gün yine otobüsle Bursa ziyareti yapıldı. İlk olarak tarihi Ulu Cami ziyaret edildi.
Buradan Emir Sultan Hazretlerinin türbesi ve
Emir Sultan Camii ziyaret edildi. Daha sonra
Hessen Bölgesinde de çok sevilen Bekir Bilgin
Hocaefendi evinde topluca ziyaret edildi. Buradan Yeşil Cami ziyaretine geçildi. Daha sonra
Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi ve
oğlu Orhan Gazinin türbeleri ziyaret edildi.
Sekizinci gün de ise İstanbul`da bulunan medya merkezlerinden bazıları ziyaret edildi. Tv5
televizyonu ziyaret edilerek yetkililerden teknik
bilgiler alındı. Buradan Milli Gazete tesisleri de
ziyaret edilip Yaziişleri Müdürü Necdet Kutsaldan makamında bilgiler alındı.
Bu ziyaretlerden sonra dostlara hediyelik eşyalar almak için alış veriş merkezlerine gidildi.
Buradan da son olarak Cansuyu Yardım Derneği
İstanbul İl Başkanı Lütfi Kibiroğlu Bey`in sohbetine katılım sağlandi.
Akşam otele dönüldüğünde yeteri kadar yorgunluk mevcuttu. Ama bir o kadar da mutluluk
mevcut idi. Sekiz günlük tarihi mekanların ve
sevgili büyüklerin ziyareti bu yorgunluğu unutturacak kadar genç kızlarda hoş hatıralar bırakmıştı.
Ertesi gün Frankfurt`a dönüş için uçağa binildiğinde genç kızların ortak görüşü şu idi: “Bu tür
gezi programları her sene muhakkak yapılmalı,
gençlerimiz güzel Türkiyemizin tarihi ve doğal
güzelliklerini görme ve tanıma imkanına sahip
olmalılar” idi.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 9
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
.C. Berlin Büyükelçiliği Din
Hizmetleri Müşavirliği ve DİTİB işbirliği ile organize edilen 10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması Almanya Finali, Mainz bölgesinde bulunan Germersheim DİTİB
Mareşal Fevzi Çakmak Camii’inde
yapıldı.
Yarışmaya, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, T.C.
Mainz Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi M. İmadettin Türe, T.C.
Düsseldorf Başkonsolosluğu Din
Hizmetleri Ataşesi Dr. İlhami Ayrancı, T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu
Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Cafer
Acar, T.C. Karlsruhe Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşe V. Ahmet
Arslan, DİTİB birim müdürleri, din
görevlileri, dernek yöneticileri, yarışmaya katılan öğrencilerin velileri ile
çok sayıda davetli katıldı.
Mareşal Fevzi Çakmak Camii
Dernek Başkanı Şaban Şahinoğlu’nun yaptığı selamlama konuşmasının ardından kürsüye gelen T.C.
Mainz Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi M. İmadettin Türe, “10.
Güzel Hutbe Okuma Yarışması”nın
bölgelerinde yapılmasından büyük
mutluluk duyduklarını ifade ederek,
yarışmaya katılan bütün öğrencilere
başarılar diledi.
Berlin bölgesini Ömer Faruk Yılmaz, Düsseldorf bölgesini Safa Tez-
T
Hayat
Hutbe Yarışmasında Nürnberg
Almanya Birincisi Oldu
can, Essen bölgesini İbrahim Özdemir, Frankfurt bölgesini Azim Semizoğlu, Hamburg bölgesini Ufuk Avcı, Hannover bölgesini Yasin Öztorun, Karlsruhe bölgesini Enes Karamanlı, Köln bölgesini Fuat Çelik,
Mainz bölgesini Umut Sarar, Münih
bölgesini Oğuzhan Terzi, Münster
bölgesini Burak Yavuz, Nürnberg
bölgesini İbrahim Kılıç, ve Stuttgart
bölgesini Akın Mert’in temsil ettiği
10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması
Almanya finalinin jüri üyeleri, M.
İmadettin Türe, Dr. İlhami Ayrancı,
Dr. Cafer Acar, Ahmet Arslan ve DİTİB Din Hizmetleri ve Din Eğitimi
Müdürü Nuri Bilici’den oluştu.
Jürinin değerlendirmede zorlandığı ve kıyasıya geçen yarışma sonucunda; Nürnberg bölgesinden İbrahim Kılıç birinciliği, Hannover bölgesinden Yasin Öztorun ikinciliği ve
Frankfurt bölgesinden Azim Semizoğlu da üçüncülüğü elde etti.
Yarışmanın ardından bir konuşma
yapan T.C. Berlin Büyükelçiliği Din
Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel
Başkanı Sadi Arslan; “Yavrularımızı
tebrik ediyorum. Çok güzel hazırlanmışlar. Din görevlileri izine ayrıldığı
zaman onların yerine bakabilecek derecede olduklarını gördüm. Yarışan
yavrularımızı seçmek, jüri açısından
hayli zor olmuştur. Bu öğrenciler önce kendi derneklerinde, sonra Ataşelik bölgelerinde dereceye girerek finale kadar gelmişlerdir. Finale kadar
gelebilmek demek, zaten birinci olmak demektir. Önemli olan yarışmak
değil, bu güzel sahneyi, bu güzel atmosferi birlikte yaşamaktır. Bu güzelliklerin devamını diliyorum” dedi.
Avrupa’da ve yabancı ülkelerde
evlat yetiştirmenin kolay olmadığını
belirten Arslan, sözleri şu şekilde tamamladı, “Benim arzum, Avrupa’da
lise öğrenimini tamamlamış olan çocuklarımızın, Diyanet İşleri Başkanlığımızın desteğiyle Türkiye’deki
İlahiyat Fakültelerinde ve Frankfut
Goethe Üniversitesi bünyesinde açılan İlahiyat Fakültesi’nde okuyarak
eğitim almalarıdır. Böyle evlat yetiştirdikleri için anne ve babaları, din
görevlisi arkadaşlarımı, dernek yöneticilerimizi, ataşe arkadaşlarımı ve
emeği geçen bütün kardeşlerimi tebrik ediyorum” dedi.
10. Güzel Hutbe Okuma Yarışması Almanya Finali, DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’ın dereceye giren
yarışmacılara hediye ve para ödülleri
ile yarışmacıların din görevlileri ve
dernek yöneticilerine teşekkür belgelerini takdim etmesinin ardından sona erdi.
eni seçilen DİTİB Spor Birliği Yönetim Kurulu üyeleri,
DİTİB Genel Başkanı Sadi
Arslan’ı makamında ziyaret ederek
ileriye yönelik gerçekleştirecekleri
faaliyetler hakkında bilgi verdi.
DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi yaşlı olsun bütün kötü alışkanlıkla- yeni hizmetler bekliyoruz. Hepinize
DİTİB Türk Birliği yeni yönetim
Orhan Bilen, Genel Müdür V. Meh- rın alternatifidir. Sizden bu alanda başarılar diliyorum” dedi.
kurulu üyeleri şu isimlerden oluştu:
met Yıldırım, DİTİB Gençlik ve
Ertuğrul Güleryüz (Başkan), İrSpor Müdürü Nevzat Coşgun’un da
fan Kasap (Başkan Yrd.), Kemalethazır bulunduğu kabulde bir konuştin Oruç (Sekreter), Meltem Yavuz,
ma yapan DİTİB Genel Başkanı Sa(Sekreter Yrd.), Muhammet Yılmaz
di Arslan, “Bildiğiniz gibi DİTİB’in
(Muhasip), Taner Gündüz (Muhasip
dört ana hizmet alanı vardır. Bunlar
Yrd.), Nail Arslan, Metin Ataş
dini, sosyal, kültürel ve sporfif faali(Yön. Krl. Üyesi) ve Heinz Pöschyetlerdir. Sportif faaliyetleri önemsikens
yoruz. Çünkü spor, genç olsun veya
Y
sayfa 10
DiTiB Spor Birliği Yeni
Yönetimini Seçti
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Dinime Söven de Kalan
Sağlar da Bizdendir
Halbuki Kayserili;
“Sekmeden uçmaya
kulak asma!” der.
Aygül Özkan Hanım
Kayserili de olsaydı
buralarda onu ne yapıp edip yine sekmeden uçururlardı...
Çünkü gaye, kanat
çırparak yavaştan
yavaştan havalanmasını öğretmek değil; bir anlık havalandırıp yere çakılmasını sağlamaktır.
Biz Hıristiyanlar, kendi Tanrı’mızla Allah arasında belirgin fark bir fark görüyo-
“
ruz”
(Hannover Bölge Kilisesi Sözcüsü Johannes Neukirch)
Hani bilirsiniz; “Bir yiğit gurbete gitse/Gör başına neler gelir” diyen meşhur türkümüzü... Sanki
bundan yarım asır önce Batı Avrupa’ya başlayan göç serüvenimizle
buralara yerleşen ve zamanla buralı olmakta karar kılanlar için söylenmiş bir türkü...
Birinci Nesil Türklerin çocuklarından hemşire veya tezgâhtar
olanların parmakla gösterildiği
günler epey gerilerde kaldı. Şimdi
mühendis, doktor, avukat, iktisatçı
ve siyasetçilerle seviye kazanmaya
başlamış bir Batı Avrupa Türkleri
tablosu var karşımızda.
Bu tabloyu oluştururken, “... kalan sağlar”la işe koyulduk. Yine
meşhur bir başka kahramanlık türkümüzde; “Ölen ölür, kalan sağlar
bizimdir” diyorduk ya... Biz de işte
o hesap; hiç olmazsa bu sefer kahramanlarımız ve kahramanlıklarımızla bir hava atalım, bir nara patlatalım da yer gök inlesin istedik!
Türklerin yoğun olarak yaşadıkları semtlerin sokakbaşlarını tutmuş kahvehaneleri tıkabasa dolduran işsizler ordusunu, bir ilköğretim diploması dahi alamadan okulu
terkeden çocuklarımızı, uyuşturucu kıskacında kıvranan gençlerimizi ve hapishanelerde ömür çürüten
her yaştan yığınla insanımızı şimdilik bu tabloya, keyfimiz kaçmasın diye, ilâve etmiyoruz.
Dedik ya; bugün, gurbete çıkan
yiğidin başına gelenlerin ağıtını
yakmamaya kararlıyız. Bugün yiğidimizi ermeydanına çıkarırken,
zaiyatı hesaba katmayacak, sadece,
“Kalan sağlar bizimdir” diyeceğiz.
Doktor, avukat, mühendis derken, Alman siyasî partilerinde eyalet, federal ve hatta Avrupa düzeyinde Türk kökenli siyasetçilerin
de isimlerini duymaya başladık.
Bazıları milletvekili, hatta Cem
Özdemir gibi parti eşbaşkanlığına
kadar yükseldikçe biz de sevindik.
İlerleyen zaman içinde onların siyasî hayattaki başarı grafiği yükseldikçe biz de onlara doğru kolkanat çırpmaya, havalanmaya heveslenmiştik ki, bizi yok sayarak,
ezerek geçip gittiklerini görünce;
yine bir eski türkümüzde, sevdiğinin başkasına gönül verdiğini öğrenen aşığın dediği gibi; “Kırıldı kolkanadım yanıma düştü”.
Bazen değil, son yıllarda sıkça
İslâm’a saldıran, müslümanlara hakaret edenleri gördükçe söylediğimiz, söylerken kendimizce teselli
bulduğumuz; “Dinime küfreden
bari müslüman olsa” deyimiyle artık teselli bulabiliriz. Çünkü, dinimize küfredenler arasında yığınla
müslüman da var artık... Cebinde
diploması, elinde kalemi veya yakasında parti rozetli müslümanlar...
“Dinime küfreden bari müslüman
olsa”dan kastedileni bir kenara bırakarak, doğrusu bu hakareti müslüman birisinden görmek, şahsıma
daha ağır geliyor.
Meselâ, bazı hıristiyan yazarların ve üst düzey siyasîlerin başörtülü öğretmenlere şiddetle karşı
çıktıklarını artık sıradanlaştırdık.
Nasıl olsa her Allah’ın günü birileri biz müslümanlara kılık kıyafete,
yaşantı biçimine ve medeniyet anlayışına dair komutlar vermekten
geri durmuyor.
Bir sabah Almanya, Aygül Özkan adıyla inledi. Türk kökenli bir
kadın Aşağı Saksonya Eyalet Hükümetinin Sosyal İşler, Kadın, Aile
ve Sağlık Bakanı oluvermiş..., afedersiniz yapılıvermişti. Bir gün öncesine kadar CDU’ya tu kaka diyen
Almanya’daki Türk medyası ve
kamuoyu, Aygül Özkan’ın bakan
olacağı haberiyle öyle bir çark etti
ki, CDU’lu CDU’suz Almanların
bile, “Dankeschön Frau Merkel”
sloganı karşısında ağızları açık kaldı. “Bizden Biri” bakan olmuştu
nitekim... Bizden Biri Bakanımız,
bir Alman dergisine verdiği demeçte, başörtünün dinî bir sembol olduğunu ve onun için okula girmemesi gerektiğini söyleyince, kurt
gazeteci tuzak soruyu patlattı:
-Peki haç da mı sınıfa girmemeli?
Elcevap:
-Evet, haç da...
Gerisini anlatmaya ne hacet...
Bir kızıl kıyamet koparıldı ki, bu
sefer bizim ağzımız açık kaldı. Başörtüsüne karşı çıkması yetmezmiş
gibi bir de, başörtüyü İslâmî bir
simge olarak niteleyen “Bizden Biri”ne hayret etmek üzereyken, zavallı kızın üzerine neredeyse Haçlı
Seferleri düzenleneceğini görünce
[email protected]
küçük dilimizi de yutuverdik. Şimdi niçin konuşamadığımızı anlamışsınızdır!
Aygül Hanım’a CDU’sundan
CSU’suna, kilise yetkililerinden
milletvekillerine kadar dalga dalga
ve günbegün artarak protestolar,
kınamalar gelmeğe başlayınca, zavallı kıza tükürdüğünü yalattılar ve
nihayet özür diledi hıristiyanlardan! Ya müslümanlar? Dedik ya
canım; dinime söven bari bizden
olsa diye...
Aygül Özkan yemin töreninde
Almanca’da Tanrı’nın yardımıyla
manâsına gelen cümleyi kullandığından dolayı bu sefer de, acaba
kastettiği hangi Tanrı veya kimin
Tanrı’sıydı tartışması başladı. Yani
hıristiyanların anladığı Tanrı mı,
yoksa müslümanların Allah’ı mı?
Garibim yine de ne İsa’ya ve ne
de Musa’ya yaranamadı. Bizimkilerin bize yaranmak gibi bir tasaları olmadığı gibi, bize kulak asanına
da rastlamadık.
Halbuki Kayserili; “Sekmeden
uçmaya kulak asma!” der. Aygül
Özkan Hanım Kayserili de olsaydı
buralarda onu ne yapıp edip yine
sekmeden uçururlardı... Çünkü gaye, kanat çırparak yavaştan yavaştan havalanmasını öğretmek değil;
bir anlık havalandırıp yere çakılmasını sağlamaktır.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 11
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Selma ÖZTÜRK
Beled Suresinden
Bir Kaç Ayet...
[email protected]
eled
Suresi
Kur`an-ı
Kerim’in 90`ıncı suresidir.
Kur`an’ın belki de belagat
açısından en güzel surelerinden
biridir. Bu surenin ayetlerinin
sonunda kafiyelere sık sık rastlanmaktadır. Kafiyelerden oluşması
sebebiyle kolay ve çabuk ezberlenebilen surelerden biridir. Ayetleri
gayet kısa ve kolaydır. Beled suresini Allah-u Teala (son surelerin bir
çoğunda olduğu gibi) bir yemin ile
başlar. (Kasem dediğimiz bu yemin
uslübunu Yüce Allah kitabında sık
sık kullanır. Yemini ise daima
büyük ve önemli şeyler için eder.)
Beled suresinin yedinci ayetinden
onuncu ayetine (7-10 ayetler) bakıp
incelediğimiz zaman, ibret verici
ve biz aciz kulları tefekküre götürecek içerikler bulabiliriz. Bu ayetleri Allah soru şeklinde oluşturmuştur ve okuyucularına şöyle sormaktadır: “E yehsebu el lem yerahu ehad?” Yani “O (insan) kendisini hiç kimsenin görmediğini mi
zanneder?” Ve hemen peşinden
sormaya devam eder: “E lem necal
lehu ayneyn. Ve lisanev ve şefeteyn. Yani “Biz (Allah) ona iki göz
vermedik mi? Bir dil ve iki dudak
vermedik mi?” diye. Yüce Allah
burada kullarına bu tarzda böyle
soruları yöneltiyor efendim. Ve bu
sualleri seçmekle beraber, kendisi
aynı anda bu sorulara gizli bir
cevap vermiş oluyor. “Vermedik
mi?” sorusunun altında “Verdik”
cevabı yatmaktadır çünkü. Bu tarz
sorularla Allah kullarını kendilerinin kimin tarafından yaratıldıklarını hatırlatmak istiyor ve yaradanın
kendisinin olduğunu açıkça ifade
ediyor. Bir çoğumuz Kur`an’da
böyle seçkin, güzel ve ibretli ayetlerin var olmasından haberdar
değiliz belki. Fakat onlar
Kur`an’da mevcuttur.
B
sayfa 12
Allah’ın ibret için özellikle bu
vücut azalarını seçmesi ise ilginçtir. İki göz ile başlıyor, dili ilave
ediyor ve iki dudakla bitiriyor soru
yağmurunu. Görmek için gereken
o iki gözü, konuşmak ve tatmak
için gereken o dili ve yine konuşmak için gereken o dudakları burada beyan ediyor ayetlerinde.
Elbette bazı insanlar ya doğuştan
veya sonradan âmâ (kör)dırlar. Bu
ayetler onlar için geçerli değildir
diyebilirsiniz. Fakat bunlar dünyadaki insanların çok büyük bir azınlığını teşkil etmektedirler. İnsanlık
aleminin ekseriyeti hiç kuşkusuz
gören göze ve konuşan bir dile
sahiptir.
Ama tekrar giriş sorusuna bakacak olursak, o soru daha da etkileyici, daha da isabetlidir. “O (insan)
kendisini kimsenin görmediğini mi
zannediyor?” diye soruyor Yüce
Rabbimiz bizlere.
O bizi görüyor efendim. O
bizim her hal ve hareketimizi görüyor ve onlardan daima haberdardır.
Bunu kendisi ayetinde ifade ediyor.
Adeta, “Ey insan, sen seni kimsenin görmediğini mi zannediyorsun?” demekle, hafif bir ikaz mahiyetinde bunu haber vermektedir.
“Sen seni kimsenin görmediğini
zannediyorsun belki, ama seni
gören biri var, BEN seni görüyorum, BEN görüyorum.” demektir
bu. Sanki bir “Ayağını denk al.
BEN seni görüyorum. Ve sırf
BENİM görmem senin için yeterli
olması gerek” ifadesi yatıyor bu
ayetin altında. O bizi her an gördüğüne göre, bu durum, bizim de her
dem O’nun huzurunda bulunmamız ve bu bilinçle yaşamamız
gerektiği demektir.
Burada Beled Suresi’nin bütün
tefsirine girmek istemiyorum.
Elbette ki diğer ayetleri de en azından bu takdim ettiğim ayetler
kadar güzeldir ve bu yüzden de
okumaya değerdir. Tefsirine bakıp
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
okumanızı tavsiye ederim. Allah’ı
daha iyi tanıyıp O’nu anlamak için
büyük bir fırsattır.
Bu ayetleri böylelikle tanımış
olduk. Bundan böyle, en geç her
sabah veya her defa aynaya bakıpta yüzümüzü gördüğümüzde bu
ayetleri hatırlayalım... Bu gözleri,
bu dili ve bu dudakları şekillendireni, onları bize vereni yad edelim
ve içimizden derin bir nefesle beraber bir şükür yöneltelim kendisine.
Zira O bize bu soruları sorduğuna
göre, elbette (Kendisi cevabını
daha önce vermiş olsa da) bu sorulara bir de bizlerden bir cevap beklemektedir. Bizim cevabımız ise
belli olması gerekir. “Evet
Allah’ım onları bize hiç kuşkusuz
ve hiç şüphesiz SEN verdin. Çünkü
yaradan SENSİN. Hücreleri ve
dokuları, organları ve azaları meydana getiren SENSİN. Gözlerin,
dilin ve dudakların anatomisini
çizen yine SENSİN.” İşte Beled
Suresi, işte tefekküre davet...
Bundan böyle, en
geç her sabah
veya her defa
aynaya bakıp da
yüzümüzü gördüğümüzde bu ayetleri hatırlayalım...
Bu gözleri, bu dili
ve bu dudakları
şekillendireni,
onları bize vereni
yad edelim ve içimizden derin bir
nefesle beraber bir
şükür yöneltelim
Kendisine.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ali METE
Avrupa’da Azınlık Olarak
Müslüman Hayatı
Söylem hakimiyetini elde etmeye çalışan kişilerin çabası en nihayetinde
Müslümanların kollektif
bilinçlerini ve dinî amellerinin devamlılığını korumaktır. Bunun ise iki
manası vardır. Birinci
mana, şeriat ile kimlik
arasında sıkı bir bağın
olduğunun kabulü, ikincisi ise şeriatın maksatları ile belirlenmiş olan
çerçevenin davranış biçimlerini şekillendirdiği
ve Müslüman kimliğini
koruduğu manasıdır.
irkaç nesildir başta Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların sorularına “Nevazil Fıkhı”na başvurularak cevap vermeye çalışılmakta (s. 95) veya alimler Müslümanların içinde bulunduğu zaruretleri
gözönünde bulundurarak hükümlerini temellendirme yoluna gitmektedirler. Bu hususu Jörg Schlabach
yaptığı “Batı’da şeriat. Gayrimüslim hakimiyeti altında Müslümanlar ve Avrupa için bir Müslüman
azınlık hukukunun (Fıkhu’l Akalli-
B
ye: Azınlık Fıkhı) geliştirilmesi” 1
isimli araştırmasında şu tespitle
onaylamaktadır: “Böylece, tarihi
örnek olaylar ile süreklilik inşa
edilmekte.”(s. 95)
Burada sözkonusu edilen şey bir
azınlıklar hukukudur ki, böyle bir
kavramın bu bağlamda kullanılmasının uygunluğu ayrıca tartışma
konusudur. Yazar meselenin iki
vechesi ile iştigal etmektedir. Birincisi, Batı’da azınlık hükmünde
bulunan Müslümanların varlığının
İslam açısından nasıl meşru kılınacağı meselesi, ikincisi ise özel durumlar için İslam Hukuku’nun şekillendirilmesi.
Alimlerin tekeli mi?
Yöntemsel açıdan yazarın isteği, bir azınlıklar hukukunun oluşturulması ve her şeyden evvel böyle
bir çabanın aktörlerinin talebini
söylem analizi (Diskursanalyse)
açısından gözlemlemektir. Bu nedenle yazar, İslam Hukuku gelişmesini incelediği gibi (s. 21-34)
Müslümanların Daru’l Harb’deki
ikameti ile ilgili mezheplerin görüşlerine (s. 35-60) de yer veriyor.
Yazar ayrıca, Batı’da yaşayan
Müslümünlar bir azınlık fıkhı geliştirilmesi (s. 61-98), Yusuf elKardavi (s. 99-132) ve Taha Elvani’nin (s. 133-150) azınlık fıkhı ile
alakalı fikirlerine değinmekle kalmamış, Kardavi’nin azınlık hakları
ile alakalı yazmış olduğu “Müslüman Azınlık Fıkhı’na Dair” isimli
risalenin Almanca tercümesine de
yer vermiştir. (s. 175-229) Yazar
göre, Avrupa Fetva ve Araştırma
Konseyi (EFCR) Başkanı Mısırlı
alim Yusuf el-Kardavi azınlık fıkhı
hususundaki tartışmalar münasebeti ile ön plana çıkmış olsa da, kavramın aslî kullanımı Kurtuba Üniversitesi Başkanı ve Kuzey Amerika Fıkıh Konseyi (FCNA) başkanı
Taha Cabir el-Elvani’ye aittir.
Michel Foucault’nun klasik tanımına göre söylemler (discourse)
dışarıda bırakma uygulamaları ile
organize edilirler. “Toplamda söylenilemez olan, dışarıda bırakan
uygulamaların bir sonucu olmasına rağmen; söylenebilir olan apaçıkmış gibi görünür. […] Böylece
Müslüman azınlıklar hakkındaki
İslam Hukuku söylemlerinin kontrolünü elinde bulunduran, İslam
Hukuku açısından söylenilebilir
olanı belirleme gücünü de elinde
bulundurur ancak kullandığı ifadeler aynı zamanda söylemin kendi
kıstasları ile belirlenir.” (s. 13)
Schlabach’a göre bu çerçevede
mezkur alimler söylemi standartlaştıran bir işlevi yüklenmekte ve
söylem hakimiyetine ulaşmaya çabalamaktadır: “İslam Hukuku açısından düşünülebilir ve söylenebilir olanı belirleyerek ve bunun sonucu olarak da insan davranışlarını yüksek kudsiyet taşıyan bir açıdan değerlendirmek suretiyle alim,
bir iktidara sahip olmaktadır.” (s.
30)
Yazarın araştırması esnasında
her zaman açık bir şekilde söylem
analizi üzerinden konuşmaya devam etmeyerek onu sadece üstünkörü anması Kardavi’nin Avrupa
bağlamında merkezi Dublin’de bulunan ECFR’yi kurarak küresel bir
hukuk (fıkıh) otoritesi olma yönündeki sözde çabasına eleştirel yaklaştığını gösteriyor. Yazara göre
[email protected]
Kardavi’nin başkanı olduğu ve
1997 yılındaki kuruluşunda önemli
rol oynadığı ECFR’nin İslam Hukuku’nun tekelleştirilmesi ve – deyim yerindeyse – “kanunlaştırılması” rolünü oynamaktadır. (s.
131f.).
Yazar bu gelişmenin sebebini
ise alimlerin tekel olma konumlarını kaybetmelerine bağlamaktadır.
Yazara göre, çünkü fetva kurumu
giderek artan bir şekilde siyasi
eleştirinin ve kimlik belirlemenin
bir aracı olarak kullanılmış, çok
fazla sayıda medya aygıtının da
kullanılması ile beraber klasik fetva danışma usulü önemli ölçüde
değişikliklere uğramıştır. Klasik
fetva kurumunun yaşamıyor olması, müsbet bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Yine de bu, Müslümanlara kendi dinleri doğrultusunda bir hayat yaşama imkanı
sağlamaya yönelik girişimlerin, tekelleşme olarak görüldüğü manasına gelmemelidir. Bu daha ziyade
Avrupa’da yaşayan Müslümanların
acil bir ihtiyacını karşılama girişimidir.
Avrupa’daki Müslüman
varlığı
Fıkhî açıdan Müslümanlarla
alakalı olarak, hem Kardavi’nin,
hem de Elvani’nin ele aldığı meselelerin başında gayr-i müslim hakimiyeti altında sürekli ikamet meselesi gelmektedir. Yine Schlabach’ın
da bildirdiğine göre sorunlar artık
bu şekilde formüle edilip tartışılmamakta ve fakat, gerek çağdaş
gerekse de geçmişteki alimlerin bu
mesele ile alakalı cevapları hakimiyetin bölgesel durumu göz önüne alınarak verilmektedir.
Yazara göre Müslümanların Daru-’l Harb olan beldelerde gayr-i
müslim idaresi altında yaşaması ile
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 13
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
alakalı sistematik düzenlemelere
12. asırdan itibaren rastlanmaktadır. 1088 senesinde sonuçta Normanların egemenliği altına giren
Sicilya buna örnek olarak gösterilebilir. 11. asırdan itibaren Müslüman topraklarının alınmasından
sonra Hrıstiyan egemenliğine boyun eğen İspanya’daki “mudéjar”
topluluklarını da burada anmamız
gerekir. “Mudejarlara kendi hukuklarını uygulama hakkı tanınmış,
Hrıstiyan hükümdaların izni ve
müsaadesi ile alimler, hem Müslümanların fıkhî meselerine çözüm
aramış, hem de, onların eğitimleri
ile meşgul olmuşlardır.” (s. 48)
Müslümanların Daru’l Harb
olan beldelerde ikamet etmeleri ile
alakalı muhtelif görüşler serdedilmiştir. Yazar ilk elde İslam’ın ilk
devirlerinde diyar ile inanç arasında sıkı bir bağ tespit etmektedir:
“Hicret diyarı olan Medine (Daru’l Hicre) küfrün diyarı (Daru’l
Küfr) olarak görülen Mekke’nin
karşısında konumlandırılmaktadır.” (s. 56). Schlabach’a göre bu
bölgesel ayırımlar İslamî bir hakimiyetin tesisine zemin hazırlamıştır. Müslümanların küfür diyarlaiyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından,
T.C. Almanya başkonsolosluklarında görev yapan bayan din
görevlileri ile fahri olarak hizmet
veren kadın kolları temsilcilerine
yönelik eğitim semineri düzenlendi.
Kadın ve aileye yönelik faaliyetlerin artırılması, hanımların toplumda daha aktif görevlerde yer almaları amacıyla Langenfeld’de düzenlenen seminere; DİTİB Genel
Başkan Sadi Arslan, Genel Müdür
V. Mehmet Yıldırım, Eyaletler Birliği Koordinatörü Ayten Kılıçarslan, Berlin, Düsseldorf, Essen,
Frankfurt, Hamburg, Hannover,
Karlsruhe, Köln, Mainz, Münih,
Münster, Nürnberg, Stuttgart ataşelik bölgelerinde görev yapan bayan
din görevlileri, DİTİB derneklerinde fahri hizmet veren kadın kolları
temsilcileri ile eyalet birlikleri yöneticileri katıldı.
D
sayfa 14
rındaki sürekli ikametlerini meşru
kılmaya yönelik çabaların büyük
çoğunluğu bu kavramdan hareketle
şekillendirilmektedirler. Bu yüzden klasik fıkıhta İslam diyarı (Daru’l İslam) ile savaş diyarı (Daru’l
Harb) arasında bir fark her zaman
ortaya konulmuştur. Diğer modeller ise antlaşma beldesi (Daru’l
Ahd), barış diyarı (Daru’s Sulh),
adalet diyarı (Daru’l Adl) ve iman
beldesi (Daru’l İman) şeklindedir.
Daru’l Harbde ikamet etme ile
alakalı bu bölgesel kavramdan hareketle Schlabach’a göre iki farklı
grup bulunmaktadır. Hanefî ve Şafiî mezhebinde cumhurun görüşüne
göre ikamet, bazı şartlar altında caizdir. Ancak, Malikî ve Hanbelî
alimlerinin çoğu bu seçeneğin karşısında yer almışlardır. Bu mesele
ile alakalı kapsayıcı bir cevap şu
ana kadar verilememiştir, çünkü,
bu mesele ile alakalı fıkhî tartışmalarda, sürekli olarak hususi durumlara yönelik cevaplar verilmiştir.
Bu cevaplarda kullanılan usul her
ne kadar zorlama (ikrah) zaruret ve
maslahat gibi ortak ıstılahatı kullansa da, en önemli kıstaslar olarak
kabul edilen Kur’an ve Sünnet’e
doğrudan referans vermemişlerdir.
(s. 40)
Azınlık olarak Müslüman
hayatı
Bu arkaplan gözönünde tutularak azınlıklar fıkhının gelişimi
gözlenebilir. İslami hayatın meşruluğu üzerine ilk tartışmalar henüz
90’lı yıllarda iken yaşandı ve hususen Fransa, bununla beraber Avrupa’daki bazı alimler tarafından Daru’l İslam olarak değerlendirildi.
Yazara göre bunun devamındaki
gelişmenin nirengi noktası, Müslümanların varlıklarını sürdürebilmek için kendi fıkıh usullerine ihtiyaçları olduğunu kabulllenmeleridir. EFCR’nin 1997 yılında gerçekleşen kuruluşunu da bu gözle değerlendirmek lazımdır. Azınlık fıkhı projesi bununla beraber baskın
bir pozisyonu değil, bazı alimlerin
kavuşamadıkları söylem hakimiyetine ulaşma çabalarını da ifade etmektedir. (s. 96)
Söylem hakimiyetini elde etmeye çalışan kişilerin çabası en nihayetinde Müslümanların kollektif
bilinçlerini ve dinî amellerinin devamlılığını korumaktır. Bunun ise
Hayat
iki manası vardır. Birinci mana, şeriat ile kimlik arasında sıkı bir bağın olduğunun kabulü, ikincisi ise
şeriatın maksatları ile belirlenmiş
olan çerçevenin davranış biçimlerini şekillendirdiği ve Müslüman
kimliğini koruduğu manasıdır. Diğer yandan, azınlıklar meselesi hukuki bir mesele olarak gösterilmekte ve bu yapılırken Müslümanlar Avrupa’da yekvücud bir dinî
azınlık imiş gibi kabul edilmektedir. (s. 98)
Sonuç olarak Müslümanlar Avrupa’da yekvücud bir durum arzetmediği gibi İslam Hukuku da esnek
olmayan bir hukuk sistemi değildir.
İslam’da azınlık fıkhı meselesinin
tarihî seyri İslam Hukuku’nda yeni
yollar denemenin de her zaman
mümkün olduğunu gözler önüne
sermektedir. Çünkü azınlıklar fıkhı
İslam Hukuku tarihinde ilk olarak
bir yenilik olarak ortaya çıkmıştır.
Tercüme: Hüsnü Yavuz Aytekin
1 Müslüman azınlık hukuyla (Fıkhu’l
Ekalliye), bir azınlık olarak yaşayan Müslümanların bazı fıkhî kurallarda, azınlık olarak
yaşadıkları toplumda Müslümanların çoğunluk
olarak yaşadıkları İslam ülkelerinden farklı uygulama ve yorumlara gidip gidemeyeceği kastedilmektedir.
DİTİB’den Hizmetiçi Eğitim Seminerleri
Programın açılışında bir konuşma yapan Genel Müdür V. Mehmet
Yıldırım, Genel Merkezi’ndeki faaliyetler ve hizmet birimlerinin çalışmaları hakkında geniş bir sunumda bulundu. Yıldırım, DİTİB
derneklerindeki kadın kollarının
oluşturulmasının hizmet açısından
son derece önemli olduğunu belirterek, katılımcılara başarılar diledi.
Kadın ve Aile konusunun son
derece önemli olduğunu söyleyen
DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan,
“Göreve başladığımız günden itibaren derneklerimizde kadın faaliyetlerine ağırlık vermeye çalıştık. Bu
konuda mesafe aldığımızı düşünüyorum. Yönetim kurulumuza bir
bayanla başladık. Daha sonra, derneklerimizde bayan kardeşlerimizin
yönetim kurullarında yer aldıklarını
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
memnuniyetle şahit olduk. Her bölgede tek bir bayan görevlisi varken,
şu anda üç bayan görevlimiz ile
hizmetlerimizi yürütüyoruz. Derneklerimizdeki kadınlarımızın gerçekleştirdiği faaliyetler sevindirici
boyuttadır. Bu toplantıları önemsiyoruz. Eğer bayan görevlilerimiz
ile kadın kollarımızın sık sık bir
araya gelirler, tecrübelerini ve birikimlerini birbirlerine aktarırlarsa,
hizmetlerimiz daha fazla ivme kazanmış olur. Ulaşamadığımız insanlarımız var. Bizim muhatabımız
sadece derneklerimize gelen insanlar olmamalıdır. Bölgemizde bulunan yaşlı, yalnız ve çaresiz insanlarımızı da ulaşmak, hal ve hatırlarını
sormak, mümkünse ihtiyaçlarını gidermek zorundayız. Burada bayan
görevlilerimize büyük iş düşmekte-
dir. İnsanlarımızı, sanki Yüce Dinimiz’in özündenmiş gibi aktarılan
hurafe ve inançlardan arındırmalıyız. Kadın ve Aile konusu da bizim
olmazsa olmazlarımızdandır. DİTİB Merkez Camii inşaatının hangi
aşamada olduğu konusunda, kendi
derneklerinizdeki cemaatlerinizi
bilgilendiriniz. İki yıl içerisinde bitirmeyi planladığımız Merkez Camii için hanımlarımızdan büyük
katkı bekliyoruz ve onlara güveniyoruz” dedi.
Bölge bayan din görevlileri, derneklerin hanım kolları ile bölge eyalet birlikleri temsilcilerine yönelik
olarak gerçekleştirilen ve 2 gün devam eden hizmetiçi eğitim semineri,
değişik alanlarda yapılan faaliyetlerin katılımcılar tarafından değerlendirilmesinin ardından sona erdi.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı
IGMG Hessen Bölgesini Ziyaret Etti
.C Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı ve Din Ataşesi
Seracettin Baytar Rüsselsheim`da bulunan IGMG Hessen Bölge
Başkanlığını ziyaret ettiler.
IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet Ateş ve BYK üyeleri tarafından kapıda karşılanan Başkonsolos Saygılı ve beraberindekiler Bölge binasında yapılan toplantılara da
iştirak ettiler.
Her ayın ilk haftası yapılan Hocaefendiler toplantısına denk gelen
ziyarette karşılıklı bilgilendirmeler
yapıldı.
IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet Ateş; “Sayın Başkonsolosumuzun ziyareti bizleri sevindirmiştir. Kendilerinin göreve yeni
atandıklarında hayırlı olsun ziyaretine gitmiştik. En kısa sürede bizleri
de ziyaret edeceklerini söylemişlerdi. Kısmet bugüne imiş” dedi.
Ayrıca IGMG Hessen Bölgesinin
T
IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet ATEŞ
14.05.2010 Kermesin Açılışı
Cuma Namazını Müteakip
Türk Mutfağından
Eşsiz Lezzetler
Türkiye`den Misafir Hatip
Dr. Abdurrahman
BÜYÜKKÖRÜKÇÜ
15.05.2010 (Saat: 14.00)
Sinema Günleri
Bayanlar ve Erkeklere
Ayrı Günlerde
Gönül Sohbetleri
İlahiyatçı-Eğitimci
Edip GÖKBAKAN
16.05.2010 PAZAR (Saat: 18:00)
Hüpfburgballon
Eğitim Semineri
Sultan Hocahanım
(Okul Öncesi Eğitimin Önemi)
Mevlana Kadın Kolları
Gençliğinin Sunumu İle
Sahabe Hayatına Yolculuk
Sıra Geceleri
14.05.2010 CUMA (Saat: 21:00)
15.05.2010 CUMARTESi
(Saat: 21:00)
Mevlana
Camii
Restaurantı
retimizi de bu vesile ile yapmış bulunuyoruz.
Saygılı Haziran başında çıkacak
yeni pasaportlar hakkında ve yeni
Konsolsoluk binası hakkında bilgiler de verdi.
Ayrıca IGMG Hessen Bölgesi
Kadın Kolları toplantısına da katılıp
selam veren Başkonsolos Saygılı`ya
günün hatırasına bir çiçek takdimi
yapıldı.
Nasreddin Hoca ve
Sema Gösterimi
Üyeler
Toplantısı
23.05.2010 PAZAR
(Saat: 11:30-13:00)
Mevlana
Camii
Marketi
hizmetleri hakkında da bilgilendirme yapıldı.
T.C Frankfurt Başkonsolsosu İlhan Saygılı ise yaptığı konuşmada
şunları söyledi: “Göreve geldiğimizden beri tüm insanımızın sorunlarını
takip etmeye çalışıyoruz. Elden geldiği kadarı ile de tüm sivil teşkilatlara ziyaretlerde bulunuyoruz. Göreve
geldiğimizde bizleri ilk ziyaret eden
IGMG Hessen Bölgesine iadei ziya-
Kitap, CD,
DVD ve
Hediyelik Eşyalar
Mevlana
Camii
Kadın Kolları
Mevlana Camii
Kadın Kolları
Gençlik Teşkilatı
Mevlana Camii
Gençlik Teşkilatı
Mevlana Camii
Eğitim Merkezi
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 15
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Uluslararası Kimlik Sempozyumu Wuppertal’de Yapıldı
GMG-İslam Toplumu Milli Görüş’ün
düzenlediği Değişim Sürecinde Anlam
Kaymaları-Eski ve Yeni Kimlikler temalı uluslararası sempozyum 1-2 Mayıs tarihlerinde dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen akademisyenlerin ve dinleyicilerin katılımı ile Wuppertal Historische Stadthalle’de gerçekleştirildi.
Kimlik kavramının gerek geçmişte gerekse modernleşme sürecinde geçirdiği evrelerin sosyokültürel ve sosyopolitik açıdan
derinlemesine ele alındığı sempozyum, açılış konuşmalarını takip eden ve iki güne yayılan beş oturum halinde çeşitli ülkelerden
gelen akademisyenlerin tebliğleri ile yapıldı. Sempozyumun alt başlıklarının içini
teorik boyutlarda ve birçok bakış açısı ile
dolduran konularının uzmanları akademisyenler, katılımcıların zihinlerinde kimlik
kavramının genel haritasını çizerek, konunun algılanma ve anlam çeşitliliği üzerine
konuşmlar yaptılar.
Açılış konuşmasında söz alan IGMG
Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, programa iştiraklerinden ötürü konuşmacılara
ve dinleyicilere teşekkür etti. Kimlik konusunun çağımızın en önemli problemlerinden biri olduğunu ifade eden Karahan, bu
kavramın etrafında gelişen “anlam ve anlamlandırma” arayışının Müslüman toplulukları da ihtiva ettiğini belirtti. Müslümanların da eski aidiyetlerinin sarsıldığı, belki
de yitirildiği hissine kapıldıklarına değinen
IGMG Genel Başkanı, eski ile yeni kimlik
arasında nasıl bir yol takip edileceği hususunda tereddüt içerisinde olan Müslümanların gündeminde kimligin önemli bir yer teşkil etttiğinin altını çizdi. Farklı ülkelerden
Avrupa’ya göç etmiş olan Müslümanların
“Biz kimiz ve nereye aitiz?” sorusuna çok
I
sayfa 16
farklı ve belki de birbirine zıt cevaplar verdiklerini söyledi.
Karahan konuşmasının devamında Avrupa’da yaşayan Müslümanların Avrupalı
kimliği, dini kimlik, siyasi kimlik ve diğer
birçok kimlik arasında kendilerini tanımlamaya çalıştığını, tanımlama gayretlerinin
bazen geleneksel kimliği yeniden ihya etmeye bazen ise siyasi kimlikler arasında bir
yol tutmaya çalışmak gibi farklı şekillerde
tecelli ettiğini söyledi. Süregelmekte olan
bu süreci bir kayboluş olarak algılayanlar
olduğu gibi, bunun yeni kimliklerin oluşmasına imkan sağlaması hasebiyle bilakis
olumlu olarak görenlerin de olduğuna değindi.
Akabinde sempozyumun giriş konusmasını yapmak üzere kürsüye yazar Dücane
Cündioğlu çıktı. Kimliğin Kimliği başlıklı
konuşmasında kimlik kavramının anlamlandırlması meselesinde algı çeşitliliğinin
etimolojik açıdan değerlendirmesini yaptı.
İnsan fıtratının “kimsin sen?” sorusuna vereceği cevabın ancak karşısındakini tamınlamasıyla ortaya çıkabileceğini belirten
Cündioglu, bu bireysel algının toplumsal
tanımlamalara mutlak zemin oluşturduğunu
söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Baş
Danışmanlığı görevini yürüten Dr. İbrahim
Kalın’ın, başkanlığını yaptığı ilk oturumun
konusu Müslüman Kimliği ve Batı idi. Konuşmacı olarak söz alan Prof.Dr. Mahmut
Erol Kılıç, konuşmasını tasavvufi kökenlere dayandırarak Müslüman kimliğinin akli
değil kalbi hissiyatla oluşan bir olgu olduğunu belirtti.
Kimlik ve Öteki konulu ikinci oturumun
başkanlığını Prof.Dr. Werner Schiffauer
yaptı. “Müslümanlar Avrupa’nın Ötekisi
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
mi?” sorusuna cevap amacıyla hazır bulunan Dr.Hisham A. Hellyer, Müslümanların
öteki olarak nitelendirilemeyeceğini, geçmişte Avrupa’da var oldukları gibi gelecekte de bu varlıklarını devam ettireceklerini
beyan etti. Akabinde, oturumun ikinci konuşmacısı olarak söz alan Dr. İbrahim Kalın ise sözlerine Avrupa’nın Müslümanlara
karşı öteki olgusunu hissettirdiğini söyledi.
Siyasi arenalarda her ne kadar açık olarak
beyan edilmesede ötekileştirmenin gözle
görülür bir gerçek olduğunu bildirdi.
Sempozyumun ilk gününün son oturumu olarak Azınlık Tecrübesi ve Kimlik konusu işlendi. Başkanlığını Prof.Dr. Ümit
Meriç’in yaptığı oturumda ilk sözü Doç.Dr.
Mustafa Macit Kenanoğlu aldı. İslam Dünyasında Azınlıklar başlığını Osmanlı İmparatorluğunu’nun azınlıklar politikasını ele
alarak incelemeye çalışan Prof. Macitoğlu,
Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı Toplumlarına nazaran azınlıklara karşı daha hoşgörülü olduğunu fakat günümüzde bunun bazı
kesimlerce şovenizme vayanacak kadar suistimal edildiğini söyledi. Toleransın İmparatorluk bünyesinde belli sınırlarının olduğunu, 19. Yüzyıl’da oluşmaya başlayan ıslahat hareketlerine kadar azınlıkların mutlak anlamda eşit haklara sahip olmadığını
da sözlerine ekledi. Daha sonra söz alan
Prof.Dr. Y. Michal Bodemann’ın altını doldurduğu başlık ise Avrupa Yahudilerinde
Tarihi Gelişim idi. Avrupa’daki Yahudi toplumunun geçmişten günümüze ne gibi evrelerden geçtiğine değinen Bodemann, Yahudi Diasporası’nı örnek vererek Müslümanlara “dışlanmayın” tavsiyesinde bulundu.
İnanılan genel kanının aksine yahudi gücünün abartılmaması gerektiğini söylerken,
dış etkenleri de bir tarafa bırakıp Müslü-
manların kendi seslerini duyurmaya çalışması gerektiğini belirtti.
Dördüncü oturumun konu başlığı olarak
seçilen Batı Avrupa’da Kimlik Politikalarının Müslümanlar Üzerindeki Etkisi ‘nde
konuşmacı olarak Prof.Dr. Birgit Rommelspacher ve Prof.Dr. Pamela Irving Jackson
hazır bulundular. Başkanlığını Dr.Sabiha
El-Zayat’ın yaptığı oturumda ilk olarak
Prof. Rommelspacher söz aldı. Prof. Jackson konuşmasında Avrupa Birliği, Almanya, Fransa ve ABD’de yürütülen Müslümanlara yönelik politikalara değinirken
Prof. Rommelspacher Almanya’nın birleşiminden sonra şekillenen göçmen politikasını irdeledi.
Sempozyumun son oturum konusu olarak Göç, Kimlik ve IGMG işlendi. Sözü ilk
olarak Prof.Dr. Werner Schiffauer aldı. Yeni
Kimlik Açılımları, Melez ve Öteki Kimlikler
alt başlığını irdeleyen Schiffauer, bireyin
“ben kimim” ve “bu toplumda müslüman
olarak ben kimim?” sorularına teorik çerçevelerde cevaplar vererek konuştu. Osmanlı hoşgörü örneğini ve yeni kimlik arayışlarını karşılaştırmalı bir şekilde ele alarak dinleyicilere açıklamalarda bulundu.
Daha sonra oturumun ve sempozyumun son
konuşmacısı olarak IGMG Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü söz aldı. Küreselleşmenin
kimlik oluşumunda önemli bir yer edindiğinin altını çizen Üçüncü, IGMG örneğinden
yola çıkarak Avrupa’da yaşayan Müslümanların yaşadığı kimlik tecrübelerini irdeledi ve Müslümanların da ötekileştirdiğini
değişik örneklerle açıkladı.
Sempozyumda ayrıca sanatsal etkinliğe
de yer verildi. Grup Salsabil’in oryantal
makam musikisinin en seçme eserlerinden
oluşan bir repertuarı sunduğu konserde,
dinleyicilere musiki ziyafeti sunuldu.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Duisburg’da Milli Görüş’ün
40. Yılı Kutlaması
illi Görüş 40. yılı
etkinlikleri kapsamında düzenlenen program çerçevesinde yapılan toplantı 22. Avrupa Kur’an-ı Kerim Yarışması birincisi Ali Rıza Yaman’ın okuduğu Kur’an-ı
Kerim ile başladı. 2.500’ü
aşkın izleyicinin katıldığı
programda IGMG Genel
Başkanı Yavuz Çelik Karahan, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, İçişleri
Eski Bakanı Oğuzhan Asiltürk ile birlikte Adalet Eski
Bakanı Şevket Kazan da
birer konuşma yaptılar.
Programın konuşmalar
bölümünde IGMG Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu teşkilatın bugüne
gelmesinde emeği geçen ve
hakkın rahmetine kavuşanlar için dua dilediği konuşmasında, hizmetin bir gönül işi olduğunu bunun için
de, hizmetin önemini bilenlerin, hizmette yarıştığını
ifade etti. Ganioğlu, “Bizim için her yer hizmet mekanıdır anlayışıyla aramızdaki sevgiyi ve muhabbeti
daha da artırmalıyız,” dedi.
IGMG Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü yeryüzünde
hakkın adaletin, iyiliğin ve
M
• Millî Görüş’ün 40. Yılı kutlamaları çerçevesinde Almanya’nın Duisburg kentinde yapılan toplantıya T.C. 54. Hükümet Başbakanı ve Refah
Partisi Eski Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan katıldı.
güzelliğin hakim olmasını
istediklerini söylediği konuşumasında “Farklı bir
dünya, mümkündür” iddiamızı ortaya attık ve bunun peşindeyiz. Bu hayalimizin içini doldurup, aynı
iddia ve iradeyi ileriki nesillere de aktaracağız,” dedi.
11 eylül olaylarından
sonra Batı’da paradigmanın değiştiğine işaret eden
Üçüncü, bu değişiklik sonrasında Müslümanların bir
tehdit olarak görüldüğünü,
Minare, başörtüsü tartışmaları ile Müslümanlara
karşı ayırımcılık gibi gelişmeler sıradanlaştığını ve
ırkçı partilerin iktidara geldiğini söyledi. Batı’daki
önemli gelişmelerden birinin de Müslümanların kendi kavramlarının içini oymak istemeleri olduğunu
söyledi. “Kavramlarımızın
içini onlar doldurmaya
başladı. Bir gencin adı cihad diye, bir doktor bu çocuğu tedavi etmek istemiyor,” diyen üçüncü şöyle
devam etti: “Bizim IGMG
olarak sıkıntı çekmemezin
sebebi, oluşan bu sakat paradigmanın hepsini reddetmemizdir. Ve kendi kavramlarımızın içini bizim
kendimizin doldurmasıdır.
Bunun için sıkıntılara maruz kaldık. Fakat, herkes
bilsin ki, Müslümanlar Batı Avrupa’da aslında çözümün kaynağıdır.”
Yürütülen çarpık entegrasyon politikasını da eleştiren Üçüncü, “Müslümanlar olarak kendi dilimiz, dinimiz, kendi kültür ve medeniyet birikimizle bu topluma katkı yapabiliriz, ve
biz bu iddia ve iradenin sahibiyiz,” diyerek konuşmasını tamamladı.
Programda, Adana eski
Milletvekili ve TV5 Yönetim Kurulu Başkanı Yakup
Budak ile, İçişleri Eski Bakanı Oğuzhan Asiltürk ve
Adalet Eski Bakanı Şevket
Kazan da birer selamlama
konuşması
yaparak,
IGMG’nin yapmış olduğu
hizmetleri överek bu hayırlı hizmetlerin devamını dilediler. Şevket Kazan 40 yıl
önceki ilk Avrupa izlenimlerini de anlattı.
IGMG Genel Başkanı
Yavuz Çelik Karahan da
yaptığı konuşmada, Avrupa’da Müslümanların son
40 yıllık tecrübesinin kısa
bir tarihçesini aktardı. “Eskiden sayıları belirli olan
sayıdaki Camiye şimdi binler ilave oldu, eğitim kurumları ile Avrupa’nın her
noktasında hizmetler kararlı ve programlı bir şekilde yürütülür hale geldi,”
diyen Karahan konuşmasında şunları söyledi:
“Geçmişte bizlere bunları
hazırlayanlara teşekkür ve
minnet duygularımızı arzderken, bizler de, neyi, niçin ve nasıl yaptığımızı bilerek bu hizmetleri geleceğe taşımak zorundayız. Gelecek 40, 50 ve 100 yılların
planının ve projelerini de
ortaya koymak ve bunları
yürtücek insan kaynaklarını yetiştirmek bizim görevimizdir. Allah bizlere bu
müessseleri bahşettiği için,
bunları geleceğe aktarmak
sorumluluğu da üzerimiz-
dedir.”
T.C. 54. Hükümet Başbakanı Prof Dr. Necmettin
Erbakan günün konuşmacısı olarak katıldığı toplantıda, vatandaşlar tarafından
büyük bir coşku ile karşılandı. Erbakan, toplantıya
katılanların gösterdiği yakın alakadan dolayı tebrik
ve teşekkürlerini sundu.
“Bizleri bir araya getirerek bu kutlamayı nasib
eden Cenab-ı Hakk’a sonsuz şükürler ediyorum” diyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Necmettin
Erbakan Milli Görüş hareketinin ortaya çıktığında
önemsenmemesine rağmen
bugün çok önemli bir hareket olduğunun anlaşıldığını
ifade ettiği konuşmasında
“Bir çok olaylar mütevazi
sahneler içinde cereyan
eder. O zaman önemini
kavrayamadaığımız bazı
olayların tarih geçtikçe ne
kadar önemli olduğunu
kavrararız. Milli Görüş hareketi de böyle bir tarihi
olaydır,” dedi.
Milli Görüş hareketini,
“Bu hareket, her hangi bir
hareket değildir. İnsanların
fevkalade bunaldığı zulümler içinde yaşadığı bu bunalım dünyasından kurtularak, adil bir dünyanın kurulması hareketi” şeklinde
tanımlayan Erbakan, tarihî
süreç içerisinde zulüm ve
adaletin hüküm sürdüğü
dönemlerin kısa bir özetini
verdi.
“İslam dini rahmet dinidir. Peygamber Efendimiz
de bütün alemlere rahmet
olarak gönderilmiştir. Yan,
İslam dinin temeli rahmettir, kardeşliktir. İnsanlık
olarak yeniden bu anlayışa
ihtiyacımız var,” diyen
Prof. Dr. Necmettin Erbakan İslam tarihinde fetihlerde bile düşmanlara merhamet ile yaklaşılıdığını üç
örnekle aktardı. “Mekke’nin Fethi’nde Efendimiz
kan dökmedi. Kapleri fethetti. Kendisine büyük iskenceler yapanları affetti
ve sonunda Medine’deki 2
hücreli evine geri döndü.
Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethedilmesi ile,
Hristiyanlar ve Yahdiler
dinlerinde özgür bırakıldı
ve bunları garanti altına
aldı. Kimsenin kanını dökmedi. Yine aynı şekilde,
Kudüs’ün Selahhatin Eyyubi döneminde fethedilmesidir. Herkes dininde serbest
olacak dedi ve fetihten onra şehirde kimsenin kanının dökmedi.”
Erbakan,
kendisinin
başbakan olduğu dönemlerdeki bazı tecrübelerini
ve İslam birliğinin sağlanması yönündeki çalışmalarını da anlattığı toplantıda
anılarından örnekler sundu.
Dünyada korkunç br gelir dağılımı adaletsizliği olduğunu söyleyen Erbakan
BM tarafından hazırlanan
bir rapordan bu adaletsizlikilere ilişkin örnekler sundu ve ilaçsızlıktan, yoksulluk ve açlıktan ölenlerin
sayılarının giderek artmasına rağmen, lüks tüketimin
de aşırı seviyeye geldiğini
söyledi ve bu adaletsizliğin
dünyada barışı ikame edemeyeceğini, işgalleri, savaşları ve isyanları artıracağını söyledi.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 17
haber
ürkiye Köln Başkonsolosu
Mustafa Kemal Basa İslam
Toplumu Millî Görüş Genel
Merkezi’ni ziyaret etti. Köln’de
görev başlaması sebebiyle kendisini ziyaret eden IGMG heyetinin ziyaretine iade-i ziyarette bulunan
Başkonsolos Mustafa Kemal Basa’yı IGMG Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahan karşıladı.
IGMG Genel Sekereteri Oğuz
Üçüncü, İrşad Başkanı Ahmet Özden, Teşkilatlanma Başkanı Sami
Ganioğlu, Gençlik Teşkilatı Başkanı Mesut Gülbahar ve Tanıtma
Başkan Yardımcısı İlhan Bilgü’nün de hazır bulunduğu ziyarette, Başkonsolos Mustafa Kemal
T
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa
Kemal Basa, IGMG’yi ziyaret etti
Basa sivil toplum kuruluşlarının
yaptığı hizmetlerin önemine değindi.
Almanya’da yaşayan Türkiye
kökenli göçmenlerin sorunları ile,
eğitim ve iş imkanları ve göçmenlerin toplumda karşılaştığı çeşitli
ayırımcılık olaylarının da ele alındığı ziyarette, Köln Başkonsolosu
Mustafa Kemal Basa, gençlerin
okuldaki başarılarında velilerin ilgisinin önemli bulunduğuna dikkat
çekti. Bunun için, sivil toplum ku-
ruluşlarının aileleri bilinçlendirmek için yaptığı çalışmaları daha
da yoğunlaştırmasını istedi.
IGMG’nin çalışmaları hakkında
bilgilendirmede bulunan IGMG
Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan da, hem ziyareti için, hem de,
gerek konsolosluk hizmetlerinde
ve gerekse vatandaşlarımızın problemleri ile ilgilenmesinde gösterdiği gayretten dolayı Başkonsolos
Mustafa Kemal Basa’ya teşekkür
etti.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG (İslam Toplumu Milli Görüş) Eğitim Başkanlığı’nın düzenlemiş olduğu Avrupa 4. Eğitim Şûrası çalışması Kerpen’de yapıldı.
İlki 1996 yılında düzenlenen eğitim şûralarının ikincisi 2001 yılında,
üçüncüsü 2005 yılında gerçekleştirilmişti. Her 5 yılda bir düzenlenmesi planlanan çalışmanın dördüncüsü
ise Avrupa’nın değişik ülkelerinden
eğitimcilerin katılımı ile Kerpen’de
bulunan İslam Toplumu Milli Görüş
Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi.
IGMG Eğitim Başkanı Mehmet Gedik; Eğitim Şûra çalışmalarının, Avrupa’daki vatandaşlarımızın gelişen
zaman içinde eğitim ihtiyaçlarının
tesbit edilmesine, teşkilat içi yapılan
çalışmaların geliştirilmesine yardımcı olduğunu ve önümüzdeki 5
yılda yapılacak eğitim çalışmalarına
ışık tutacağını vurguladı.
Şûra çalışması başlamadan bir
gün önce, Şûrada görüşülecek konuların komisyon başkanları, başkan
yardımcıları ve sekreterleri ile bir
toplantı yapılarak hazırlıklar tamamlandı.
Avrupa 4. Eğitim Şûrası’na
Mus’ab Özden’in okuduğu Kur’an-ı
Kerim tilaveti ile başlandı. Şûra’nın
önemi ile ilgili açılış konuşmasını
IGMG Eğitim Başkanı Mehmet Gedik yaptı. Konuşmasında bu şûraların geniş perspektifli eğitim düşüncesini ortaya koyduğunu ve Avrupa’nın dört bir yanından eğitim ehli
kişilerin biraraya gelmesiyle geneli
I
dosya
Avrupa 4. Eğitim Şûrası
Kerpen’de Yapıldı
görme fırsatının bulunduğunu ifade
eden Mehmet Gedik, İslamî kimliğin korunarak nasıl bir yeni nesil yetiştirmek gerektiğinin tesbit edilmesinin önemini de vurguladı ve katılımcılara teşekkür etti.
Şûra’da katılımcıları selamlamak
üzere söz alan IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan ise konuşmasında şunları söyledi: “İnsan ve
toplumun dikkat etmesi gereken en
önemli konulardan birisi eğitimdir.
Bu nedenle, bugüne kadar IGMG
olarak eğitim çalışmalarımızda en
güzel ve kaliteli işleri ortaya koymaya çalıştık. Bu bağlamda Avrupa’da
binlerce çocuğumuza, gencimize ve
insanımıza eğitim hizmeti vermek
için çalışmalar yapmaktayız. Geçen
yılın eğitim çalışmaları rakamlarına
baktığımızda, sadece Temel Eğitim
kurslarımızda 107 bin öğrencimiz
eğitimden geçti. Bugün Avrupa’nın
dört bir yanından burada toplanarak yapılan bu işlere katkıda bulunacaksınız, hepinize teşekkür ederim. Teşkilatımız, bir çok işte olduğu
gibi eğitim çalışmalarında da ilklerden birine imza atarak Avrupa Eğitim Şûralarını düzenlemektedir. Avrupa’da 4. neslimiz dünyaya gelmiş-
tir. Şimdi geçmişte yaptıklarımızı
gözönünde bulundurarak gelecekle
ilgili planlarımızı tesbit etmeliyiz.
Bu eğitim şûramızda da, bu çalışmayı yapacağız. Kıta Avrupasında
56 milyon müslüman yaşamakta ve
Balkanlarla birlikte Batı Avrupa’da
10 binin üzerinde cami ve mescidler
bulunmaktadır. Buna göre ihtiyaçlarımızı tesbit etmeliyiz. Maalesef,
müslümanlara önyargılı yaklaşılan
bir toplumda yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız ülkelerin idarecileri haklarımızı vermek gibi bir sorumluluğu üzerlerine almak istememektedirler. Öyleyse biz haklarımızı kırmadan, dökmeden, incitmeden, anayasa ve yasaların elverdiği çerçevede, hukukî yollarla kendimiz almalıyız. Gelecek nesillerimiz bizim için
önem arzediyor. Almanya’nın Anayasayı Koruma Örgütü tarafından
hazırlanan 2008-2009 yılı raporunda teşkilatımızla ilgili bölümü gördüğümüzde şaşırmadık. Bu raporda
suçumuzun, millî ve dinî kimliğe sahip, şahsiyetli bir müslüman tip ve
toplum yetiştirmek olduğu yazıyor.
Bunu bir suç olarak gösteriyorlar.
Halbuki asıl suç, bunun tersini iddia
etmektir. Yaptığımız iş ise toplumumuzun ve teşkilatımızın anayasal
olarak haklara haiz doğal çalışmalarıdır. Biz insanlığın hayrına olan
işleri bıkmadan, usanmadan yerine
getirmeye devam edeceğiz. Biz, dinî
ve sosyal faaliyetler yapan bir kuruluşuz ve tüm insanlığın hayırı için
çalışmaktayız. Çalışmalarımızın
merkezinde insan vardır. Bizim
inancımızda tüm insanlık fıtratta
kardeş, Kur’an’ın tabiri ile de tüm
Müslümanlar kardeştir. Üstünlük ise
ancak takva iledir. Hizmetlerimiz insan merkezli olduğu gibi, teşkilatımız da toplumun merkezindedir.
Hiçbir zaman öteki, olmadık ve olmayacağız da. Eğitimli kişiler, toplumlar ve milletler iddia sahibidirler. Eğitimsizler ise geri kalmaya
mahkumdurlar. Tüm çalışmalarımızda olduğu gibi eğitim çalışmalarımızda da önce insana yer ve değer
verecek, sonra sevgi ve eğitim vereceğiz. Son yıllarda teşkilatımızın
üzerindeki baskıları ve oynanmak
istenen oyunları sizlerde izlemektesiniz. Bunun sebebi iddia sahibi olmamızdır. Her şeye rağmen biz, insanlara hikmet ve güzel öğütle yaklaşmaya devam edeceğiz. Üzerimize
baskı ve önyargı ile gelenler teşkilatımızın yaptığı güzel hizmetleri görememektedir. 43 yıldır Avrupa’da
bu güzel hizmetleri yapıyoruz ve
yapmaya devam edeceğiz. Herşeyimiz net ve bunu için de kendimizden
eminiz. Üzerimizdeki baskılar ve önyargılar devam ederken, camilerimize üye sayımız 20 bin, Genel merkezimize üye sayımız 3.500 olarak
artmış, IGMG Cenaze Fonumuza
üye olan aile sayımız 70 bin olmuş,
ana sınıflarımızın sayısı 200’ü bulmuş, 100 dolayında eğitim kurumlarımız açılmış, sadece Paskalya tatilinde 2.150 umreci gönderilmiş ve
her alanda çalışmalarımız artarak
devam etmiştir. Teşkilatımız bünyesinde 200 kadar özel olarak destek
verdiğimiz üniversitelimiz vardır. Bu
kardeşlerimiz geleceğin toplum önderleri olsun ve insanlığa ışık tutsun
diye yetiştirilmektedir. İşte bu bağ-
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 19
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
lamda eğitim çalışmalarımız çok
önemli ve önceliklidir. Çalışmanızın
hayırlı olmasını diler, hepinize tekrar teşekkür ederim.”
Avrupa’nın 11 ülkesinde faaliyet
gösteren İslam Toplumu Milli Görüş’ün her bölgesinden çalışmaya
eğitim sahasında uzman kişiler katılarak fikir ve görüşlerini ifade ettiler. Şûraya ayrıca, Almanya İslam
Konseyi (İslam Rat) Genel Başkanı
Ali Kızılkaya, Türkiye’den Ankara
İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr.
Nuh Savaş ve Avusturalya Melbourne İlim Koleji Müdürü ve Bölge
Eğitim Başkanı Yusuf Kırca misafir
olarak katıldılar.
Avrupa 4. Eğitim Şûrası’nda birinci gün;
İmam Hatip, Hatibe ve Eğitimcilerimiz
Resmî Okullarda İslam Dindersleri
Okullarımız
Eğitim Müfredatlarımız ve Materyallerimiz
İnsan Kaynaklarımız ve Kalifiye
İnsan Yetiştirme
Eğitim Sistemimiz, Örgün ve
GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi İdareciler ve üyeleri yıllık
mutad toplantısını yoğun bir katılım ile gerçekleştirdi.
Toplantının açılış Kur`an Kerimini 2010 yılı Avrupa ikincisi İsmail Melih Tuzlacı yaptı. Programa
IGMG Rhein Neckar Saar Bölge
Tanıtma Başkanı Erkan Ergünün
sunumu ile başlandı ve programın
açılış konuşmasını IGMG Rhein
Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar
Cimşit yaptı.
IGMG Rhein Neckar Saar Bölge
Başkanı Yaşar Cimşit yapmış olduğu konuşmada; “Bölgeye bağlı şubelerin yapmış oldukları çalışma ve
hizmetlerden dolayı tüm yöneticileri ve üyeleri tebrik ederek, sunmuş
olduğumuz hizmetlerden daha fazla
insana ulaşmak için gayret etmeleri
gerektiğini vurguladı.
Almanya`da son dönemlerde
I
sayfa 20
Yaygın Eğitim Çalışmaları
Eğitim Kurumlarımız
Eğitim Çalışmalarımızın Tanıtımı ve Derneklerle Desteklenmesi
Entegrasyon Çalışmalarımız
Eğitim Sistemimizde Anasınıflarımız
Gençlik Eğitim Çalışmalarımız
olmak üzere 11 alanda, komisyon
çalışması yapıldı. İkinci gün Komisyon Başkanları tarafından okunan
nihaî raporların takdim edilmesinden sonra, katılımcıların tümünden
teklifler alındı. Katılımcıların katkılarıyla ortaya çıkan nihaî raporlardaki bilgiler, Eğitim Şûrası sonrasında
yapılacak eğitim çalışmaları için temel teşkil edecek. Çalışma sonunda
çıkan kararlar her yıl en az bir defa
olmak üzere, komisyon üyelerinin
tekrar biraraya gelerek geçmiş ve
gelecek bağlamında gözden geçirilerek genel değerlendirmeye tabi tutulacak.
IGMG Eğitim Başkanı Mehmet
Gedik Şûra kapanış konuşmasında
bir değerlendirime yaptı. Gedik şunları söyledi:
“Yaklaşık üç günlük bir çalışma
neticesinde Şûra’mızı sözlü olarak
tamamlamış olduk. Genel Merkez
eğitim komisyonumuzda hizmet veren arkadaşlarıma, komisyon başkanları, başkan yardımcıları, sekreterlere ve bütün katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Şûra’da görüşülen
yüzlerce konudan istifade edeceğiz.
Şûra çalışmamızın burada bitmediğini hatırlatmak isterim. Bir dahaki
Şûra’ya kadar komiyonlara özel çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Burada gelen her teklif yapılacak çalışmalarımız için bir ışık konumundadır. Yapılması gereken çalışmaları da yine birlikte yapacağız. Yıllar
önce çocuklarımız camilerde okurken ellerine verecek hiç bir mataryelimiz yoktu. Bu çalışmalarla bir çok
şey yavaş yavaş ortaya çıkarıldı.
2005 şûrasından sonra ana sınıfı
eğitim sistemi açıldı. Ana sınıf müfredatı çıktı.
2005 şûrasından sonra teşkilat
içi ortak eğitim dilimizin Türkçe olması gerektiği kararını verdik. Bizim
temel eğitim müfredatlarına özellikle Türkçe dersi koymamız, sıradan
bir konu değildir. Türkçe dili, yeni
Hayat
nesillerimize unutturulmaması gereken bir dil haline gelmelidir.
Önemli olan eksikliklerimizi tespit etmek ve giderebilmesi için bütün
gayretimizi sarfetmektir. Çalışmalarımızda Genel Merkez, bölgelerimiz,
şubelerimiz ve velilerimiz olarak
herkes üzerine düşen görevini bilmeli ve yerine getirmelidir.
Teşkilat olarak yaptığımız çalışmaların dışında, diğer sivil toplum
kuruluşlarıyla birlikte yapmamız gerekenler ve devletin yapması gereken çalışmalar da var. Bunlarında
takipçisi olacağız. Görüşmelerimizi
burada noktalayacağız, ancak komiyon çalışmalarımız devam edecek.
Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim.”
Belçika Bölge Eğitim Başkanı
Abdulhalim İnam’ın okuduğu
Kur’an-ı Kerim ile Avrupa 4. Eğitim
Şûrası sona ermiş oldu.
Avrupa 4. Eğitim Şûrası görüşmeleri ve nihaî raporları gerekli düzenlemelerden sonra eğitimciler,
eğitim kurumları ve teşkilatlar tarafından değerlendirilmek üzere kitap
olarak yayınlanacak.
Farklılıklarından Dolayı
İnsanlar Ötekileştirilemez
gündeme gelen ve müslümanları
ötekileştirme ve toplumun bir parçası gibi görmeme, farklılıklarından dolayı dışlama gibi düşünce ve
yaklaşımların doğru olmadığını bu
sakat anlayışın demokrasiye uymadığını belirterek, anayasanın ve yasaların vermiş olduğu hakların hiç
kimse tarafından keyfi olarak ihlal
edilemeyeceğini, bu bağlamda
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
müslümanların bu ülkenin hukukuna bağlı olarak her türlü vatandaşlık görevlerini yerine getirdiğini hatırlatan, Bölge Başkanı temennimiz ve talebimiz hukukun üstünlüğüne ve eşitlik ilkelerine bağlı kalınarak ayrımcılık ve ötekileştirme
olmadan bir takım sorunların çözümlenmesidir” dedi.
Misafir konuşmacı olarak programa katılan IGMG GMYK ve Avrupa Fıkıh Konseyi üyesi Mustafa
Mullaoğlu`nun yapmış olduğu konuşmada müslümanın vermiş olduğu sözlerden bahsederek, ilk sözü
yaratılmadan önce Allah`a veren
kimseler olarak hem dünya hem de
Ahiret saadetini kazanmamız için
daha fazla çalışmamız gerektiğini
ve bütün insanlığa faydalı işler yapmamız gerektiğini söyledi.
Bölgede yapılan çalışmalardan
sinevizyon eşliğinde kesitler sunu-
larak, bu faaliyetleri ortaya koyan
herkese teşekkür edildi.
Programın son konuşmacısı olarak kürsüye gelen IGMG Genel
Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu, Milli
Görüş Tekilatları olarak insanlara
hizmeti şiar edinmiş bir kuruluş
olarak bu çalışmaları samimi ve
gayretli bir şekilde yürüttüğünüzden dolayı başta Bölge Başkanımız
Yaşar Cimşit bey ve ekibine ayrıca
cemiyetlerde bu hizmetleri fahri
olarak yürüten tüm idarecilerimize
teşekkür eder, teşkilatın birlik ve
bütünlüğüne vurgu yaparak eylemde ve söylemde birlik olması için
yapımızın ve faaliyetlerimizin bütünlüğü çok önemli olduğunu belirtti.
Toplantının son bölümünde dilek ve temenniler alınarak, kapanış
duası ile program sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ramazan BAŞLIK
İnsanlığa Faydalı
Bir Nesil
Kim olduğumuzu önce
kendimiz bilmedikçe,
mahallemizdeki komşularımız bize yeterince
güvenmedikçe, kurduğumuz sivil toplum kuruluşları bulundukları
yerde toplumun merkezi
olmadıkça, gelişen ilim
ve teknolojide yeterince
yerimizi almadıkça, yaşadığımız ülkelerin bir
ferdi olarak refah ve
kalkınmada katkımız olmadıkça, kendimizi
doğru tanıtma çabamız
bulunmadıkça bırakın
insanlığa faydalı olmayı,
kendimize bile zor faydamız olacaktır.
uhakkak ki, müslümanlar
olarak, Avrupa’ya gelişimizin yarım asra yakın
tarihine dönüp bakarak bir değerlendirme yapmamız, geleceğimizin
şekillenmesine faydalı olacaktır.
M
Bu bakışı her yönüyle, akademik
seviyede ve tarih ilmi çerçevesinde
yapmak gerekir. Ama maalesef
toplum olarak bunu yeterince yapabildiğimiz söylenemez.
Aradan geçen bunca zamanı
onar yıllık periyodlara bölerek değerlendirdiğimizde kısaca genel
manada şöyle bir manzara çıkacaktır.
İlk 10 yılda; kimsenin sahip çıkmadığı, kendi ayakları üzerinde
durmanın mücadelesini vermeye
çalışan, suya zorla itilmiş yüzme
bilmeyen biri gibi, ilk defa tanıştığı Avrupa hayatına ne olduğunu
anlayamadan alışmaya çalışan bir
toplum.
İkinci 10 yılda; yine kendi içlerinden çıkan, aklı selim düşünen ve
insanlara kim olduğunu, nereden
geldiğini, nasıl bir inancı ve kültürü olduğunu hatırlatmak için cemaat olmalarını telkin eden kişilerin
gayreti ile, bunun şartlarını oluşturmaya çalışan bir toplum.
Üçüncü 10 yılda; sadece işçi olmadıkları, kendi inanç ve kültürlerine göre kimlik ve kişilik sahibi
olarak nesillerini yetiştirmek isteyen, ihtiyaç sahibi oldukları anlaşılan bir toplum. Bu aşamaya kadar
insanımızın yaptığı haklı yürüyüşte, içinde yaşadığı ülkeler tarafından destek olunmasa da aksi bir
tepki ile karşılaşmayan bir toplum
olduğu görülmektedir.
Dördüncü 10 yılda; sivil toplum
kurumlarını gerektiği gibi oluşturan, girişimci iş adamlarını yetiştiren, çocuklarının eğitimine önem
vererek okumaları için teşvik ve
destekte bulunan, siyasi ve ekonomik sahada söz sahibi olmaya başlayan, Avrupa’da kalıcılı olduğunu
anlayan ve geleceğe yönelik çalışmalarını buna göre yapmaya başlayan bir toplum. Bu anlayıştan sonra insanımız ciddi manada zorluklarla, yasaklarla, dışlanmayla karşı
karşıya kalmaya başlamıştır. Bir de
global olarak müslümanların dünya insanlığına yanlış tanıtılma propagandaları ve adeta dünyadaki
bütün kötülüklerin suçlusu gibi
gösterilmeye çalışılmasının ardından bu zorluklar daha ileri seviyelere gelmiş, bir çok hakları kısıtlanmış, önüne engeller konmaya
başlanmıştır.
İçinde bulunduğumuz beşinci
10 yılda ise henüz yerine oturmamış bir kişiliği olan, ne kendi insanı tarafından, ne de içinde yaşadığı
insanlar ve ülkeler tarafından, hakkında nasıl bir yol izlenmesinin
çerçevesi çizilmemiş olan bir toplum olduğumuz görülmektedir. Örneğin, eğitim görmek için canla
başla çalışan ve büyük bir performans ortaya koyan çocuklarımızın
gittiği okullarda kazanmış oldukları başarılar görülmesine rağmen,
çeşitli bahanelerle engellerle karşılaştıkları görülmektedir. Yine, yeni
nesillerimiz burada doğmasına ve
yaşadığı ülkeyi kendi ülkesi olarak
görmesine, ülkesi için faydalı olmaya çalışmasına rağmen halen bir
yabancı olarak görülmektedir. Siyasi arenada dahi toplumumuzun
bir oy potansiyeli olduğu görülmekte, kendisini dışlayan, bir türlü
[email protected]
benimsemeyen siyasilerce dahi oy
zamanı kapısına gelindiği ve sırtı
sıvazlandığı diğer zamanlarda ise
öteki olarak görüldüğü görülmektedir.
Örnekleri çoğaltmak ve toplumumuzun artarak devam eden
problemlerini bir çok yönleriyle
anlatmak mümkündür. Ama maalesef kısa süre içinde toplumumuzun
isteklerinin anlaşılabileceği ve çözümler aranacağı görülmemektedir. Halbuki inancımız bize; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır!” hadisi gereği, insanlara faydalı nesiller yetiştirmemizi
emretmektedir. Bu noktada dışarıdan gelen destek veya engellemeleri kendimize mazaret olarak gösterip, bir kenara çekilmek bizim
işimiz değildir. İnsanlara faydalı
bir nesil yetiştirmek, bu düşünce ve
davranışta çalışma yapmak vazifemiz olmalıdır.
Aynı amaç uğruna yaşayan yüce
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’de karşılaştığı engelleri hepimiz
bilmekteyiz. İftira, işkence, boykot, baskı ve zulümle karşı karşıya
kalan Peygamberimizin bunlara
mukabil davranış tarzı alenen ortadadır. İnsanlara saygı ve sevgi, daima tatlı söz ve güler yüz, yılmadan
usanmadan hikmetle hakkı anlatma, kendisine yapılan işkencelere
rağmen hidayetleri için dua, asla
doğruluktan ayrılmama, en azılı
düşmanlarının bile güvenini kazanarak Muhammed-ül Emin olma...
Öyle ki, hicretin başlamasında kendisini öldürmeye gelenlerin, yine
kendisine emanet ettikleri eşyaları
teslim etmek için Hz. Ali’ye tenbihatta bulunması nadide bir örnektir.
Netice, herşeye rağmen insanlığa
faydalı bir toplum olma yolunda
ilerleme ve başarı...
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
13
sayfa 21
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Bunu sağlayan düşünce nedir?
Bir çoğunun okuma yazma dahi
bilmediği, her türlü haksızlık ve
zulmün yapıldığı, güçlü olanın
güçsüz olanı ezdiği, insanların bir
mal gibi alınıp satıldığı, kadının
değerinin olmadığı, kız çocuklarının diri diri toprağa gömülerek öldürüldüğü, kısacası akla gelebilecek her türlü kötülüğün yapıldığı
bir toplumun içinden çıkan ve bir
anda insanlığa faydalı olmak için
aralarında yarış yapar hale gelen
bu insanların kısa dönemde değişimine neden olan nedir? Tarih bize
göstermektedir ki; onların bu gelişiminin ve anlayış değişikliğinin
yegane sebebi Allah’ın emir ve yasaklarını aklen, fikren ve kalben
anlamış, kabul etmiş, uygulamaya
koymuş olmalarıdır. Erkam b. Erkam’ın evinde başlayan eğitim süreci 13 yıl aralıksız sürmüştür. Ashab, gelen ayetleri onar onar ezberlemiş, kalbine yerleştirmiş, hayatına uygulamaya başlamış ve böylece davranışları da kendiliğinden
değişmiştir. Kısa bir süre öncesinde insanlara karşı yanlış davranış
ve tutum içinde olan bu insanların
bir anda nasıl insanlara faydalı bir
fert olduğu görülmüştür.
Üzerinden deve pislikleri boşaltılan, türlü hakaretlere maruz kalan, hakkı tebliğ için gitiği yerden
lmanya’nın
Frankfurt
şehrinde yaşayan Çelik
ailesi, Köln’de inşaasına
devam edilen Diyanet İşleri Türk
İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii’ne 3500 Euro bağışta bulundu.
Baba Cuma Çelik ile Frankfurt’ta marketler zinciri olan 3 hayırsever işadamı oğulları Yunus,
Veli ve Mehmet Çelik caminin yapımına bir nebze destek olsun diye Köln’e gelerek, DİTİB Genel
Başkanı Sadi Arslan’a bağışı teslim ettiler.
Baba Cuma Çelik, Frankfurt
DİTİB Merkez Camii’nde Cuma
namazı öncesi yapılan vaazda işadamı oğlu Yusuf’un böyle bir eserin Almanya’da yapılacak olmasından etkilendiğini ve duygulandığını söyledi. Baba Çelik, “Eve
gelen oğlunun ben Köln’e gidiyorum. Kendisine neden gidiyorsun
diye sordum. Ben Köln’deki Merkez Camii’ni ziyaret edeceğim,
A
sayfa 22
taşlanarak ayrılan, Cebrail (a.s.)’ın
bile dayanamayarak isterse toprağın altını üstüne getirebileceği teklifine rağmen Peygamberimiz, insanlara beddua değil, dua etmiş ve
ıslah olmalarını dilemiştir.
Hudeybiye anlaşmasına kadar
tanınmayan müslümanların bu güzel hasletleri Hudeybiye anlaşmasından sonra özellikle ilk muhatapları olan Mekke’liler tarafından
çok daha iyi görülmeye başlanmıştır. Çünkü anlaşmaya kadar akrabaları olan Mekkeliler Medine’de hayatlarına devam eden, akrabaları
olan müslümanları uzun süre yakından gözlemleme imkanı bulamamışlardır. Çok uzun sürmeyen
anlaşma sürecinde müslümanların
güzel ahlâk, doğru söz, adaletli
davranış, haksızlıkların karşısında
durma, artan eğitim seviyeleri, insanlığa faydalı olmaya çalışma, güvenilirlik gibi güzel hasletleri ile
tanışmışlardır. Bundan dolayıdır
ki, Mekke’nin fethi kan dökülmeden olmuş ve Mekkeliler Peygamberimizin affına mazhar olmuşlardır.
Peygamberimiz ve arkadaşlarının yaşadıkları bu olaylar bize içinde yaşadığımız ortamı en güzel şekilde tahlil imkanı veriyor. Madem
ki, yaşadığımız toplumda yeterince
anlaşılamıyoruz, oturup “bizi ne
zaman anlayacaklar” demek yapılabilecek en büyük yanlış olacaktır.
Şimdi Avrupa’da yaşayan bizler ve
yeni nesillerimiz kendimizi tanıtmanın yolunu kendimizi değiştirerek ortaya koyabilmeliyiz. Bunun
ilk aşaması eğitimdir.
Tanıştığımız bir çok insanımızın
eğitim seviyesini artırmak için teşvikte bulunduğumuzda ilk karşılaştığımız tepki; “bizden geçti artık”
olmaktadır. Halbuki, Hz. Ebubekir,
Hz.Ömer, Hz. Hamza gibi sahabeden önemli insanların müslüman
olduklarında 40 yaşlarında oldukları unutulmamalıdır. Hele ki, Peygamberimizin 40 yaşında peygamber olmasının bize verdiği bir mesaj olması gerekir. Hiç bir şey için
geç değildir.
Nesillerimizi eğitimin iki aşamasında başarılı yetiştirmek için
gayret göstermeliyiz. Bütün bu düşünce ve davranış tarzını kazanabilecekleri Kur’an ve sünnet bilgilerinin öğretimi ve eğitimi. Müslüman toplum üzerindeki önyargıları
giderebilecek yapıda kabul edilirliğini sağlayacak, haklı yapısını anlatabilecek, kariyer sahibi fert olmasına yardımcı olacak seviyede
okul eğitimi. Bu ikisi bütünlenmedikçe Avrupa bizi yeterince tanımayacaktır.
Hayat
Kim olduğumuzu önce kendimiz bilmedikçe, mahallemizdeki
komşularımız bize yeterince güvenmedikçe, kurduğumuz sivil
toplum kuruluşları bulundukları
yerde toplumun merkezi olmadıkça, gelişen ilim ve teknolojide yeterince yerimizi almadıkça, yaşadığımız ülkelerin bir ferdi olarak refah ve kalkınmada katkımız olmadıkça, kendimizi doğru tanıtma çabamız bulunmadıkça bırakın insanlığa faydalı olmayı, kendimize bile
zor faydamız olacaktır.
Öyleyse hemen harekete geçmeli ve bir yerden başlamalıyız.
Bence başlanacak ilk yer, bizim gibi düşünen ve hikmetle, güzel öğütle, en güzel şekilde bunun mücadelesini veren insanlarla beraber olmaktır. Çözümde yer alarak problemin bir parçası olmaktan kurtulmaktır. Ancak böylece Allah’ın
emrettiği gibi aramızda ve toplumda iyiliklerin yayılması, kötülüklerin ve çirkin hareketlerin engellenmesini sağlayabilir, insanlığa faydalı çalışmalar yaparak insanların
en hayırlısı konumuna gelebiliriz.
Böylece yeni nesillerimizin bu
doğrultuda yetişmesine yardımcı
olabiliriz.
Bu uğurda istek, heyecan, ideal,
eğitim ve çabamızın artmasını Cenab-ı Allah’tan dilerim.
Çelik Ailesi’nden Örnek Yardım
katkıda bulunacağım dedikten
sonra bütün aile fertleriyle biz de
gelmiş olduk. İyiki geldik. Camimizi yerinde gördük. Ben de buradan bütün hayırsever kardeşlerimin camiye yardım yapıp biran
önce bitirmelerini talep ediyorum.
Vefat eden oğlum Cuma adına da
bir hayırda bulunma fırsatımız oldu. Ben DİTİB Genel Başkanı
Arslan ve bütün DİTİB çalışanla-
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
rına teşekkür ediyor. Bu caminin
bir an önce tamamlanması için
Cenab-ı Allah’a dua ediyorum”
dedi.
Çelik ailesine yardımlarından
dolayı teşekkür eden Arslan,
“Yardımlarınızdan ötürü müteşekkiriz. Köln’de inşa edilecek DİTİB Merkez Camii için Fankfurt’tan benim de bir katkım olsun
diye buraya gelmeniz ve katkıda
bulunmanız beni duygulandırdı.
Fakat bu cami sadece Köln’deki
Müslümanların değil Almanya’da
yaşayan Müslümanları temsil
edecek bir eser olacak. Sizin gibi
duyarlı ali-canap insanlarımız, iş
adamlarımız yardımları ile DİTİB
Merkez Camii ve Kompleksi’ni
tamamlayacağız” dedi.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ATiB Kurultay Şöleninde Binler Bir Oldu
TİB’in 19. Kurultay Şöleninde, her yaştan binlerce Batı
Avrupa Türkü biraraya gelirken, Türk/Müslüman sivil kitle kuruluşlarının temsilcileri de, meselelerimizin çözümünde birlik mesajları verdiler.
Dortmund’a 1 Mayıs günü ATİB’in
Kurultay Şölenine katılmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinden otobüsler veya kendi arabalarıyla gelen Avrupalı Türkler, hem çok az gördükleri
dost ve tanıdıklarla hasret giderdiler,
hem ses sanatçılarını dinleyerek eğlendiler, hem de Türk toplumunun öncüleri tarafından dile getirilen meselelerimizi dinlediler.
Her iki senede bir yapılan genel yönetim kurulu seçimlerinden takriben
bir ay sonra bir şölen havasında gerçekleştirilen kurultaylar, siyaset, işdünyası, ilim ve kültür dünyasından
temsilcileri buluşturuyor. Her kurultayın, son gelişmeler ışığında bir baş
sloganı olur. Bu seferki kurultayda,
“Biz buraya vatan dedik, siz de artık vatandaş deyin” sloganı seçilmişti. Bu slogan, Alman pasaportu taşımalarına ve birçoğunun burada doğup
büyümesine rağmen, hala eşit vatandaş muamelesi görmemesine dikkat
çekiyordu.
Essen Başkonsolosu Hakan Akbu-
A
lut, NRW Meclis Başkanı Bayan Regina van Dinther, ZMD Başkanı Ayyub
Köhler, Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Ali Kızılkaya, IGMG
Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan,
Avrupa Türk Caferiler Genel Başkanı
Mehmet Irmak, DİTİB Temsilcisi Işık
Uğurlu, IRH Başkanı Ramazan Kuruyüz ve daha birçok kuruluş temsilcisi
kurultaya iştirak etti.
Önce Kur`an-ı Kerim ardından
Türk ve Alman İstiklal Marşları okunarak başlayan kurultay, misafirlerin
selamlanması ve protokolün takdimiyle devam etti. Kurultay konuşmasını
yapmak üzere kürsüye davet edilen
ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, ağırlıklı olarak Batı Avrupa Türklerinin karşı karşıya oldukları ve bir
türlü çözülemeyen meselelerini dile
getirdi.
Genel Başkan Selahattin Saygın,
özellikle ayrımcılık, uyum ve İslam
karşıtlığı gibi konulara ağırlık verdiği
5 Nisan Pazar IGMG Stadtlenndorf Şubesi'nde Hz. Peygamber (s.a.v)'i anma ve Kut- Ana Sınıfı'nın ilahi sunumu ve de şilu Doğum Programı Öğrenci velile- irlerle devam eden programda daha
rinin katılımıyla gerçekleşti.
sonra 'Peygamber'e Mektup YazıyoIGMG Hessen Kuzey Kadınlar rum' yarışmasında birinci olanlar
Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı açıklandı. Birinci olan öğrenciler
açılış konuşmasında İslam`da dini
eğitimin önemi ve bu konuda Hz.
Muhammed 'in model olması gerektiği konusunda velileri bilgilendirdi.
İlahi eşliğinde salona giren öğrenciler, öğrendikleri Hadis-i Şerifleri ve de günlük hayatta uyguladıkları sünnetleri anlattılar. Ardından
2
konuşmasında özetle şöyle dedi: “Göç
ettiğimiz ülkeleri kendimize yeni vatan edinmemiz ve o ülkenin pasaportunu taşımamız, sanki hiçbir mana ifade etmiyor ve bize karşı olan önyargılarda da bir azalma olmuyor gibi bir
hisse kapıldığımızdan olsa gerek, meramımızı bu kurultayımızda, “Biz vatan dedik, siz de artık vatandaş deyin” şeklinde sloganlaştırmaya karar
verdik.
Toplam sayıları 4-4,5 milyon civarında tahmin edilen Almanya Müslümanlarına aradan geçen 50 yıla rağmen, dini cemaat hakkı verilmiyor veya bu statüde resmen tanınmıyorsa,
bunun için ileri sürülen her türlü gerekçe, biz müslüman azınlığı tatminden uzak biz izah tarzıdır ve Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasında olduğu gibi, ipe un sermekten başka birşey
değildir.
Türkler Almanca öğrenmediklerinden uyum sağlayamıyorlar diyenleri
insafa ve gerçekleri görmeğe davet
ediyoruz. Son yıllarda Alman medyasında, “Akademisyen Türkler Almanya’yı terk ediyor” türünden haberleri
okuyanlar acaba ne düşünüyorlar?
Camilerinizi arka bahçelerden merkezi yerlere, gözönüne taşıyın denildi.
Biz de bu teklifi memnuniyetle kabul
ederek ibadethanelerimize mimari bir
özellik de kazandırarak merkezi yerlere taşımaya başladık. Bu sefer de, caminin mimarisi, minarenin uzunluğu
göze batmaya başladı ve sadece tek
sermayesi cami karşıtlığı olan siyasi
partiler türedi.”
Kuruluş temsilcileri, Essen Başkonsolosu ve NRW Meclis Başkanı’nın selamlama konuşmalarından
sonra ATİB Kurucu Genel Başkanı M.
Serdar Çelebi, Avrupa ve Türkiye’deki son gelişmeleri yorumlayan bir konuşma yaptı.
Daha sonra kurultayın eğlence bölümünde Tiyatro ve Sinema Sanatçısı
Ahmet Yenilmez davudi sesiyle şiirler
okudu, her sanatçıyı ayrı bir takdimle
sahneye davet etti. Ozan Yusuf Polatoğlu, Ozan Fedai, Ahmet Baydaroğlu
ve Uğur Işılak’tan birbirinden güzel
eserler dinleyen salondaki binlerce kişi gecenin ilerleyen saatlerine kadar
salondan ayrılmayarak gurbette vatan
hasreti giderdiler.
Stadtallendorf’ta Kutlu Doğum Programı
mp3`lerini hocalarından alırken, şiirlerini velilere okuduklarında duygusal anlar yaşandı. Diğer öğrencilere kitap hediye edildi ve bütün öğrenciler annelerine Kutlu Doğum'un
simgesi olan kırmızı güller armağan
ettiler.
Hep birlikte okunan kapanış
Kur'an-ı Kerim ile birlikte bu anlamlı gün sona erdi.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 23
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
IGMG Hessen Üniversitelilerinden Örnek Faaliyet
Meslek ve Yüksek Öğrenim Danışma Günü
GMG Hessen Bölgesi Gençlik
Teşkilatı Üniversiteliler Biriminin
tertip etmiş olduğu “Meslek ve
Yüksek Öğrenim Danışma Günü”
programı büyük bir ilgi ile Giessen
Kongresshalle’nin Sergi Salonunda
gerçekleştirildi.
Danışma Gününde çeşitli meslek
dalları ve Üniversite bölümü hakkında
bilgi verildi. 41 akademisyen, üniversite okuyan ve meslek egitimi bitirmiş,
konusunda uzman kişiler tarafından
otuzun üzerinde bölüm hakkında bilgi
sunulmuş oldu. Ziyaretcilere Almanya’daki bütün Yüksek Öğrenim bölümleri ve Meslek dalları hakkında ki-
I
tab ve broşürlerler takdim edildi.
Meslek ve Yüksek Öğrenim Danışma Günü’ne IGMG Genel Başkan Yrd.
Ahmet Özden, IGMG Hessen Bölge
Başkanı Mehmet Ateş, Prof. Dr. Ahmet Önkal (Selçuk Üniv. İlahiyat Fak.
Dekanı) ve Doç. Dr. Fatih Çollak
(Marmara Üniv. İlahiyat) katılarak
onur vermişlerdir.
HH Yardım Teşkilatı Fas’ın
Marakeş bölgesinde başlatmış
olduğu “Tekerlekli Sandalya
Proje”sini tamamladı. Bu proje
kapsamında toplam 350 yürüme
özürlü insana hem tekerlekli sandalye, hem de başka tıbbi malzemelerle yardım etti.
Bir yıllık ön çalışma neticesi
gerçekleşen bu projede Avrupa’dan 3 konteyner dolusu ihtiyaç
malzemesi gönderildi. İlk 50 bedensel özürlü için tekerlekli sandalye teslimiyeti bir salon programında gerçekleşti. Düzenlenen
resmi toplantıya yerel makamlardan görevliler iştirak etti. Yetkililer yapmış oldukları konuşmalarında Uluslararası İnsani Yardım
Teşkilatı IHH’ya vermiş oldukları hizmetten dolayı teşekkürlerini
ifade ettiler.
IHH Fas’taki “Tekerlekli
Sandalye Proje”sini Tamamladı
I
sayfa 24
IHH adına bir konuşma yapan
IHH Hollanda Genel Sekreteri
Selami Yüksel proje hakkında
bilgi verdi ve bu tür projelerin genişletirerek devam edeceğini dile
getirdi.
Malzemelerin dağıtımı ise ihtiyaç sahiplerinin tespitinden son-
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
“Hedefimiz, Hessen’de yaşayan
müslüman öğrencilere bir nebze yön
göstermektir” diyen IGMG Hessen
Bölgesi GT Üniversiteliler Komisyonu, bu gibi çalışmaların, bilhassa Üniversite ve Lise öğrencilerine yönelik
daha sık ve düzenli bir şekilde yapılacağını kaydetti. Büyük ilgiden memnun kalan Üniversiteliler komisyonu
ra, onların oturdukları il ve köylere bizzat giderek ev ziyaretleriyle
gerçekleşti. Yapınlar yardımlarla
nice yataklık insana hareket etme
imkanı sağlandı. Yatağa mahkum
bedensel özürlü insanlar IHH’nın
bu projesi sayesinde sosyal hayata katılmakla, ona “Merhaba” dediler. Bu projeyle sırf bedensel
da bu vesile ile oluşturmuş oldukları
konseptlerini sunmuş oldu.
Programın sonunda IGMG Hessen
Bölgesi Gençlik Teşkilatı Başkanı A.
Polat katkılarından dolayı bütün katılımcılara ve bu imkanı sağlayan IGMG
Hessen Bölge Yürütme Kuruluna teşekkür etti.
özürlü insanların değil, aynı zamanda onların aile fertlerinin de
yükü hafiflemiş oldu. Zira maddi
sıkıntılar sebebiyle tekerlekli sandalyeye sahip olamayan bu özürlüler, aile fertlerinin onları sırtlarında taşımalarına muhtaç idiler.
Yardım malzemelerinin bir
kısmı ise, bölgede bulunan hastahaneye bağışlandı.
IHH ekibi ayrıca “Darul Etfal”
yetimhanesini ziyaret etti. 450 yetimi barındıran bu yetimhanedeki
çocuklara IHH ekibi hediyeler
dağıttı ve projelerin devam edeceğini duyurdu.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Hessen’de “Alemlere Rahmet
Hz. Muhammed (s.a.v)” Programı
slam
Toplumu
Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan artık
geleneksel olarak organize edilen “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” programý
Giessen`de bulunan
Kongresshalle Salonu`nda kalabalık bir
izleyici topluluðunun
katýlýmý ile yapýldý.
Program
açýlýþ
Kur`an-ý Kerimi ile
baþladý. Programýn
açýlýþ Kur`an-ý Kerimini 22. Avrupa
Kur`an
Okuma
Yarýþmasý Küçükler
Üçüncüsü Emre Değer okudu.
Emre Değer`in açılış Kur`an-ı Keriminden sonra IRH (Hessen İslam Toplumu)
Başkanı Ramazan Kuruyüz bir selamlama
konuşması yaptı.
Daha sonra programýn akýþý hakkýnda
IGMG Hessen Bölge
Ý
İcra Üyesi ve Program
Sunucusu
Habib
Yazıcı tarafýndan izleyicilere bilgilendirme
yapýldý.
Bil gi len dir me den
sonra IGMG Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir hoþgeldiniz ve selamlama konuþmasý yaptý. Ateþ
konuþmasýnda
son
günlerdeki olaylarýn
ýþýðýnda, yapýlan bu
programýn önemine
deðindi. Hz. Muhammed`in Ýslam Peygamberi olmak ile birlikte tüm insanlýða
gönderildiðini hatýrlatan Ateþ; salondaki
yoðun ilginin de bunu
gösterdiðini söyledi.
IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ`in konuþmasýndan sonra programýn
misafir Karilerinden
Mehmet Bilgin güzel
bir Kur`an ziyafeti
sundu
Mehmet Bilgin`in
Kur`an ziyafetinden
sonra IGMG Genel
Baþkan Yardýmcýsý ve
Ýrþad Baþkaný Ahmet
Özden günün önemine
uygun nefis bir konuþma yaptý. Özden; konuþmasýnda Hz. Muhammed (s.a.v)`e duyulan sevgiyi tarihten
ve günümüzden örneklerle
anlattý.
IGMG olarak Hz. Muhammed (s.a.v)`e du-
yulan sevginin her ortamda ve her çalýþmada ortaya konulmasýnýn baþ görevleri olduðunu belirtti.
Her konuþmadan
sonra salonda bulunanlar Salavat-ý Þerifeler getirerek programa ayrý bir renk kattýlar.
IGMG Ýrþad Baþkaný Ahmet Özden`in
konuþmasýndan sonra
programa aksam namazı için bir mola
verildi.
Programa akþam
namazý için verilen
moladan sonra programa katılan misafirlere IGMG Hessen
Bölgesinin bir sürprizi
oldu. Bu sürpriz misafirlerin bilet numaralarına göre yapılan çekiliş ile Umre Ziyareti
hediyesi idi.
Katılan misafirlerin
bilet numaraları arasında yapılan çekilişle
Aschaffenburg`dan
Şilen ailesine bir adet
Umre Ziyareti çıktı.
Bu çekilişi yine 22.
Avrupa Kur`an-ı Kerim Yarışmasında Küçüklerde Üçüncü olan
Emre Değer yaptı.
Şilen Ailesine umre
ziyareti
hediyesini
IGMG Hessen Bölgesi Hac ve Umre Sorumlusu Ömer Kafa
takdim etti.
Yine IGMG Hessen
Bölgesi; 22. Avrupa
Kur`an-ı Kerim Yarışmasında Küçüklerde
Üçüncü olan Emre
Değer`e de Umre Hediyesini
burada
açıkladı.
Programýn Türkiye`den misafir hatibi
Selçuk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet
Önkal konuþmasýný
yapmak için sahneye
geldiðinde salonda
bulunanlarda bir hare-
ketlenme
yaþandý.
Kendine has hoş üslubu ile konuþmasýna
baþlayan Prof. Dr. Ahmet Önkal; Almanya`da
Efendimizin
anıldığı bu tür programları gördüğünde
çok sevindiğini ve
Efendimizin Alemlere
Rahmet olarak gönderilmesinin hikmetini
bir kere daha buralarda görme fırsatını
bulduklarını belirtti.
Yaklaþýk 1 saat süren
konuþmasýnda
Prof. Dr. Ahmet Önkal Efendimiz eksenli
nefis bir konuşma
yaptı.
Prof. Dr. Ahmet
Önkal`ın konuşmasından sonra sahneye
Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesinden
Yrd. Doç. Dr. Fatih
Çollak Hocaefendi
geldi.
Türkiye`de Kur`an
tilaveti
noktasında
otorite olan
Fatih
Çollak Hocaefendi
Kur`an tilaveti sunumunu yaptığında salonda adeta çıt çıkmadı. Zaman zaman tekbirlerle kesilen okuyuşun sonunda yine
Fatih Çollak hocaefendi okuduğu ayetlerin türkçe meallerini
de salonda bulunan izleyicilerle paylaştı.
Yine son olarak
Yrd. Doç. Dr. Fatih
Çollak
hocaefendi
yaptığı güzel dua ile
program
nihayete
erdi.
Programý izlemek
için gelenlere IGMG
Hessen Bölgesi tarafýndan bir sürpriz yapýldý. Sakal-ý Þerif ziyareti yaptýrýlacaðý
duyuruldu.
Program sonunda
Sakal-ý Þerif Ziyereti
yapýldý ve salonda bulunanlara IGMG Hessen Bölgesi tarafýndan
Efendimiz (s.a.v)`i
temsilen gül ikramýnda bulunuldu.
IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilati
Üniversiteliler Birimi
açtığı standlarla gençlere mesleki eğitim
hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 25
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanlığı, Nürnberg`de
‘Aileler Günü ve Bahar
Şenliği’ adı altında kapsamlı
bir program gerçekleştirdi.
İki gün boyunca süren programa IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Teftiş Başkanı Mehmet Şenel ve Yardımcısı Zeki
Toprak Beyler, IGMG Kuzey
Bavyera Bölge Başkanı Bilal
Demiroğlu, TC. Nürnberg
Başkonsolosluğundan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Ataşesi
Dr.Kemal Ramoğlu Bey ve
Hatip olarak Türkiyeden Prof.
Dr. Mustafa AĞIRMAN Hoca, Bölge Teşkilat Başkanları
ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Genç hafızların Kur`an-ı Kerim okumasıyla başlayan şenliklerde Türkiyeden Çocukların sevgili abileri Burak Sezen
ve Arkadaşları Hacivat ve Karagöz, çocukları eğlendirir gibi eğitirken, IGMG. Nürnberg
Merkez Camii İlahi Grubu
Grup Şaheser davetlilere bol
bol ilahi ziyafeti verdi. Gençlerin Ahmet Turan Bilir abisi davetlilere Halk Müziğinden Türkü Ziyafeti verdi.
IGMG Kuzey Bavyera Bölge
Kadınlar Teşkilatı Başkan Vekili ve Eğitim Başkanı Sümeyra Sağıkan ise Hanımlar Sohbet
bölümünde Hanım katılımcılara seminer verdi hem de sorulan
soruları cevaplandırdı. Programın doruk noktası ise Mehter
Takımının yapmış olduğu gösteri oldu.
IGMG Kuzey Bavyera Bölge
Başkanı Bilal Demiroğlu, misafirlere yaptığı konuşmada aile yapısının önemine değindi.
Başkan Demiroğlu; ‘Çok
dilli, çok dinli ve farklı kültürlü toplumlarda yaşamak
zorunda kalan milletler ve
göçmenler, kendi değerlerini
koruyarak kimliklerini ve
kültürlerini muhafaza etme-
I
sayfa 26
IGMG Kuzey Bavyera’da
“Aileler Günü ve Bahar
Şenliği” Programı
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
Hayat
leri bazen çok zor, hatta imkansız olur.
Dini, dili, kültürü, örf ve
adetleri çok farklı olan bir
toplumda kimliğimizi geleceğe taşıyabilmemiz, kaybolmaya yüz tutmuş aile yapımızı güçlendirmemize bağlı. Bu
alanda hepimizin sorumluluğunun büyük olduğuna inanıyorum. Bundan hereketle, yediden yetmişe herkesin kendine göre birşeyler bulabileceği ve aile yapımıza katkısı
olacağına inanarak, ‘Biz bir
aileyiz’ sloganıyla, ‘Aileler
günü’ programını tertip ettik.
Ailece, aileler günü ve bölge
şenliğimize katılımınız bizi
ziyadesiyle onurlandırdı ve
ümitlendirdi’ diye konuştu.
T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Ataşesi Dr. Kemal
Ramoğlu Bey, bir selamlama
konuşması yaparak proğramın
verimli ve gelecek vadeden bir
etki brakacağını umduğunu ve
böyle bir proğramı hazırlayan
Bölge Başkanlığına teşekkür
ettiğini vurguladı.
Proğramda Günün Hatibi;
`Prof. Dr. Mustafa Ağırman
Hoca, katılımcılara dünya ve
ahiret saadetinin anahtarı denebilecek ilim ve irfan yüklü sohbetiyle unutulmaz güzelliklere
ufuk açtı.
Gençlere Kur’andan Allah
(c.c)’ün ilahi mesajını sevdirecek güzellikte Maide-i Kur’an
ziyafeti. Avrupa Kur’an Okuma birincisi ‘Bülent Faruk
Muhammet, Bölge Birincisi
Fatih Maraşlıoğlu ve Muhammet Topçu‘ dinleyenleri
mesdetti.
Proğram süresince Nürnberg
Merkez Camii bünyesinde yetişen Çağrı İlahi Grubu söyledikleri güzel ilahilerle duyguların doruk noktaya çıktığı bir
performans sergilediler.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Hulusi ÜNYE
Akrabaya Eş Saygın
İnsanlar: Komşularımız
Özellikle Avrupa`da
yaşayan biz müslümanlar, İslam Dininin güzelliklerini
müslüman olmayan
komşularımıza namaz, oruç, hacc gibi
ibadetlerimizle değil,
daha ziyade güzel ahlâk prensipleri çerçevesinde oluşacak iyi
komşuluk ilişkilerimiz sayesinde sergileyebiliriz.
ürkçe’deki “komşu” kelimesinin karşılığında İslâm ahlâk ve fıkıh literatüründe
“câr” kelimesi kullanılır. Bu da
“yakın olma, yakınlık” anlamındaki “civâr” ve “mücâvere” masdarlarından türetilmiş bir isimdir.
Genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade eder. Bir başka tarifle ev, işyeri, arazi, köy, şehir
ve ülke bakımından birbirlerine yakın olanların aldıkları addır. Ayrıca
aralarında meslek, iş yeri, arazi vb.
yönlerden yakınlık bulunanlar hak-
T
kında da yine “komşu” kelimesi
kullanılmaktadır.1 Kur’ân-ı Kerîm’de “câr” kelimesi, “Allah’a
ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın
komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında
bulunanlara iyi davranın; Allah
kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisa
Suresi, [4:36]) âyetinde iki defa
tekrar edilmiştir. Hadis-i şeriflerde
ise daha sık geçmektedir.2
Komşular ve komşuluk müessesesi, sosyal hayatın aileden sonra
ilk halkasını oluşturmuş olması sebebiyle, hemen her din ve kültürde
yerini almış ve komşular arası ilişkileri düzenleyen hukuki ve ahlâkî
kurallar oluşmuştur. Aslı semavi
olan Yahudilik ve Hristiyanlıkta da
komşuların hak ve ödevleri hakkında kurallar bulunmaktadır. Örneğin Tevrat’ta komşuların birbirine karşı hak ve ödevlerine dair emir
ve yasaklara yer verilmiş3, özellikle on emir içinde yer alan, “Komşunu kendin gibi seveceksin” emri4 bütün bu hak ve ödevlerin temelini teşkil etmiştir. Hıristiyanlıkta ise komşuluk kavramı evrensel
bir içerik kazanır. Mesela Matta İncili’ne göre her şeriatta yer alan temel buyrukların en başta geleni kişinin Allah’ı bütün yüreğiyle sevmesi, ikincisi de komşusunu kendi-
si gibi sevmesidir.5 Hz. Îsâ (as),
“Sen komşunu sevecek ve düşmanından nefret edeceksin” mealindeki Tevrattaki ahlâkî emri ifade
ettikten sonra, “Düşmanlarınızı sevin ve size eza edenlere dua edin”
diyerek hem komşu hakkına dikkatleri çekmiş, hem de eza eden
düşmana bile dua edilmesini istemiştir.6
Dinimizde ise, komşu hakları
genel olarak kul hakları (hukûk-u
ibâd) veya insan hakları (hukûk-u
âdemiyyîn) denilen haklar çerçevesinde ele alınmış ve bu haklarla ilgili emir ve yasaklar komşuluk ilişkilerine de tesir etmiştir. Nitekim
yukardaki ayet-i kerimede Allah’a
imanı emreden ve şirki yasaklayan
emirden hemen sonra sıralanan ahlâkî emirlerin arasında ana babaya
iyi davranmanın akabinde komşuya iyilik edilmesi emri yer almaktadır. Âyette geçen “yakın komşu”
ile evleri en yakında bulunan komşular, “uzak komşu” ile de nisbeten
daha uzakta oturanlar kastedildiği
gibi, ilkiyle akrabalık bağı bulunan, ikincisiyle akraba olmayan
komşuların veya ilkiyle müslüman,
ikincisiyle gayri müslim komşuların kastedildiği şeklinde daha başka yorumlar da yapılmıştır.7 Hz.
Ali (ra) efendimiz, çevrede “sesi
işitilenlerin” komşu olduğu kanaatini sergilerken Hz. Aişe (ra) validemiz “her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk
hakkına sahip bulunduklarını” bildirmiştir. Ayrıca, komşu tabiri, hiç
bir ayırım yapılmadan, müslümankâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak bütün komşuları içine alır.8 İmam
Kurtubî bu yorumları sahih olarak
değerlendirdikten sonra âyetteki
“İhsan” kelimesinin, yerine göre
komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte dostça yaşama, ona eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi erdemli davranışları içerdiğini belirtir.9
[email protected]
Hadis-i şeriflerde de komşuluğun ve komşu haklarının önemini
beyan eden çok sayıda açıklama
bulunmaktadır. Bu hadislerden en
çarpıcı olanı şöyledir. “Cebrail,
komşu hakkı üzerinde o kadar
önemle durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım.” 10
Diğer bazı hadislerde de “komşusunun, kendisine kötülük yapmasından korktuğu kimselerin tam
olarak iman etmiş olamayacağı”11
“Allah katında en hayırlı komşunun, komşularına en çok iyilik eden
kimse olduğu” 12 “komşuların, en
yakın olanlardan başlamak üzere
birbirine hediye vermeleri” 13 gibi
hususlar dile getirilmektedir.
Bu ayet ve hadisler bize komşuluk haklarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü ailemizden sonra en yakın sosyal
çevremizi komşularımız oluşturur.
İnsan olarak iyi veya kötü günlerimiz olur. Böyle zamanlarda en yakın çevre ile paylaşma lüzumunu
hissederiz. Dar zamanda yardımlaşma, genişlikte ziyaretleşme, sır
sayılan halleri gizleme, her hal u
kârda birbirinden etkilenme gibi
hususlar komşuluk ilişkileri içerisinde cereyan eder. Uzakta bulunan
akrabadan daha önce yakın olan
komşumuz imdadımıza koşar. Durum böyle olunca komşuluk ilişkilerinin hem canlı hem de uygun bir
şekilde olması gerekir. Mü’minin,
kendi nâil olduğu nimetlere diğer
komşularının da nâil olmasını, kendisi için istemediği şeyleri komşusu için de arzu etmemesi dinimizde
bir esastır.14 Bu prensipten hareket
ettiğimiz zaman görürüz ki, komşumuz kim olursa olsun, onu rahatsız edemeyiz; ona eza ve cefa veremeyiz. Komşusunun, kendisi üzerinde ne gibi hakları bulunduğunu
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 27
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
soran bir sahabeye Peygamber
Efendimiz (as) şu cevabı vermiştir:
“Hastalanırsa ziyaretine gidersin,
vefat ederse cenazesini kaldırırsın.
Senden borç isterse borç verirsin.
Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini
bilmesin, ya da pişirdiğinden ona
da ver.” 15
Bu mübarek Peygamber sözünün ışığı altında bakacak olursak
komşularımıza karşı yerine getirmek zorunda olduğumuz görevlerimizin şunlar olduğunu görürüz.
Komşularımıza karşı tatlı sözlü ve
güler yüzlü olmalıyız. Onlarla karşılaştığımızda selamlaşmalı, hâl ve
hatırlarını sormalı, sevinç ve üzüntülerini paylaşmalıyız. Sağlığında
da hastalığında da ziyaret etmeli,
düğün ve bayramlarda mutluluklarını paylaşmalı, vefat ederlerse geride kalanlarına başsağlığı dilemeli, manen destek vermeli, cenazelerine yardımcı olunmalı, dâvetlerini
kabûl etmeli, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmeli, koruyup
gözetmeliyiz. Zaman zaman ik-
ramda bulunmalıyız. Fakir ve muhtaç duruma düşerlerse maddi yardımı esirgememeli, gerekiyorsa
ödünç veya hibe yolu ile parasal
destek vermeliyiz. Çalışabilecek
durumda ise, bizim de şartlarımız
uygunsa, onlara geçimlerini sağlayacak bir iş imkânı sağlamalıyız.
Hele hele kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmeli, yapılacakları yapmalı, bir başkası yapabilecekse onu aracı yapmalıyız.16 Komşuda olup bitenleri
araştırmamalı, varsa ayıp ve kusurları umuma nakletmemeli, bize
karşı hatalı söz ve davranışları
olursa, anlayışla karşılamalı ve bağışlamalıyız. Çünkü insanların gizli kalmış taraflarını açığa çıkarmak
için çalışan insanlar Kur’an-ı Kerim’imizde kınanmıştır.17
Komşulara yapılacak maddi kötülük, evine, bahçesine, malına,
mülküne tecavüz etmek; onları
bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla
ele geçirmek, kendisini dövmek ve
hırpalamaktır. Manevî kötülük ise,
ırz ve namusuna tecavüz etmek, âile sırlarını çevreye yaymaktır.
Özellikle komşunun namusuna göz
dikmek en büyük günahlardandır.
Nitekim Peygamber Efendimiz
(as), “Allah’a ortak koşmak ve aç
kalırım korkusu ile çocuk öldürmekten sonra en büyük günahın,
komşunun hanımı ile zina
etmek”tir buyurmuştur.18 Enteresan bir rivayet de Abdullah b.
Ömer’in anlattığı şu hadis-i şeriftir: Hz. Peygamber bir sefere çıkmıştı. Yolda: “Bu gün, komşusuna
eziyet eden kimse bize katılmasın,”
buyurdu. Adamın biri: “Ben komşumun duvarının dibine abdest
bozmuştum” deyince, Allah’ın Rasulü, “Bu gün bize katılma” buyurdu.19
Yukarda da ifade ettiğimiz gibi,
bütün bu âyet ve hadislerden anlıyoruz ki, çevresindeki insanlarla
iyi komşuluk münasebetleri kurmak, her müslümanın vazifesidir.
Özellikle Avrupada yaşayan biz
müslümanlar, İslam Dininin güzelliklerini müslüman olmayan komşularımıza namaz, oruç, hacc gibi
ibadetlerimizle değil, daha ziyade
güzel ahlâk prensipleri çerçevesinde oluşacak iyi komşuluk ilişkilerimiz sayesinde sergileyebiliriz. Bunu hiçbir zaman unutmamalı ve
gözardı etmemeliyiz.
GMG Rhein Neckar Saar Bölgesinin başlatmış olduğu Sabah Namazları programı yoğun bir ilgi ve katılım ile devam
ediyor. Bu sefer ki program Östringen Şubesinde gerçekleştirildi.
Östringen Şubesinin ev sahipliğinde camiyi dolduran Müslümanlar tarafından huzur ve huşu
içinde kılınan Sabah namazından
sonra, IGMG Rhein Neckar Saar
Bölge Başkanı Yaşar Cimşit ve
BYK`lar üyelerinin de hazır bulunmuş olduğu programda, IGMG
Genel Merkez Sosyal Hizmetler
Başkan Yardımcısı Süleyman Yılmaz cemaata hitap ederek; “insanın vazifeleri insan olmanın gerekli normları ile müslümanların
nasıl olması gerektiği konulu bir
seminer sundu.
Yilmaz; Rhein Neckar Saar
Bölgesinin yeniden bir heyecan
oluşturan bu çalışmasının güzellikler getirdiğini ve coşku ve huzurun kaynağı olduğunu söyledi.
Daha sonra IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar
Cimşit cemaate hitap etti. Cimşit;
Bizler Bölge olarak bu çalışmanın
ğimizde böyle bir ilgi ile karşıla- hamdolsun ki bu ilgi beraberinde
yeniden yapılmasına karar verdişacağımızı ummuyorduk. Allah`a bereketi ve huzuru da getirdi. İn-
I
sayfa 28
Hayat
Kaynaklar:
1 Lisanu’l Arab, “cvr” maddesi, Tacu’l
Arus, “cvr” maddesi
2 El- Mu’cemu’l Müfehres Li Elfaz-ı l-Ehadis-i Nebeviyyi, “cvr” maddesi
3 Çıkış, XX. 16-17; XXI. 14, 18; XXII, 9.
26; Levililer. XIX. 13, 15-1823
4 Levililer, XIX. 18
5 XXIII, 36-40
6 Matta, V. 43-44
7 Zemahşerî, I, 267-268; Şevkânî, I, 521
8 Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 130
9 Aclûnî, I, 328
10 Buhârî, “Edeb”,28; Müslim, “Birr”, 140,
141534
11 Buhârî, “Edeb”, 29; Müslim, “îmân”, 73
12 Tirmizî, “Birr”, 28536
13 Buhârî. “Şüfa”, 23; “Hibe”, 16537
14 Buhâri, İman, 5
15 Yusuf El-Kandehlevi, Hayâtü’s-Sahâbe,
III, 1068
16 Ebû Dâvud, Zekât, 25; Mâlik, Muvatta,
Zekât, 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III,
31, 40
17 Hucurât Suresi, 49:12
18 Buhârî, Tefsiru Sûre 2/3, 25/2, Edeb, 20,
Diyat, 1; Hudûd, 30; Tevhid, 40; Müslim,
İman, 141, 142; Ebû Dâvud, Talâk 50; Tirmizî, Tefsiru Sûre, 25/1,2
19 Yusuf Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, III, 1068
IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesinde
Sabah Namazları Programları Coşku
ve Huzurun Kaynağı Oldu
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sanımızın özellikle manevi atmosferi yoğun bu tür programlara ailecek ilgisi bizlerin ne kadar doğru ve güzel işlere vesile olduğumuzu bir kere daha göstermiş oldu.
Östringen camiindeki bu programın yanında Rhein Neckar Saar
Bölgesinin diğer cemiyetlerinde
de gerçekleştirilen bu çalışmaya
cemaatin ailecek iştiraki güzel bir
örnek teşkil ediyor. Bu çalışmayı
takip eden diğer kuruluşlar ve cemiyetler de kendi bulundukları
yerlerdeki camilerde bu tür programlar yapmaya devam ediyorlar.
Östringen cemiyetinde kılınan
sabah namazından sonra yapılan
konuşmaların akabinde yapılan
toplu dua ile birlikte musafaha ve
kucaklaşma merasimi de yapıldı.
Toplu duadan sonra Östringen
cemiyetinin sunmuş olduğu ikramlar cemaate takdim edildi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 32
istedim. Dostların ve dostun kıymetini bilelim ki, hastalıkta, sağlıkta, acıGelelim bu günlere.
lı günümüzde, sevinçli günümüzde
Komşu olduklarını bile yanımızda bir sıcaklık hissedelim.
bilmeyen, sadece kenŞimdi gelelim hikâyelerimize. Bu
yazımızda
bir Karasakal hocadan bir
dini düşünen bencil,
Babam hacarab`tan hikâyeler yaztembel insanlar olduk.
dım, İnşaALLAH hikâyeler hoşunuİstisnalar kaideyi bozza gider. Öyle ise buyrun okuyun.
maz. Siz de düşündüZaten uyuduğu yok ki
Hayranlarından biri, Hoca’yı zinüz mü? Düşünmediyyaret etmek ister. Bir tanıdık ile evine
seniz düşünmenizi tav- gider. Ziyaretten sonra arkadaşına
siye ederim. Kafama
demiş ki:
takıldığı için sizlerle
-Ben sana Hoca’yı bir de evinde
ziyaret
edelim dedim, sen beni devlet
paylaşmak istedim.
kütüphanesinde görüştürdün.
Dostların ve dostun
-Oğlum, demiş arkadaşı, orası
kıymetini bilelim ki,
devlet kütüphanesi değildi, Karasakal
Hocanın kendi kütüphanesiydi felfehastalıkta, sağlıkta,
sim. Evi, evi... Eviydi. Bunun üzerine
acılı günümüzde, sehayran:
vinçli günümüzde ya-Annah, demiş, yok yav? Vay anasına be. O kadar kitabın içinde Hoca
nımızda bir sıcaklık
nasıl uyur len?
hissedelim.
O da:
-Zaten uyuduğu yok ki mübareEskilerle kendimizi
ğin, deyivermiş.
hiç kıyas ettik mi?
Diş Doktoru
Babam Hacarap dedim ve başlaGeçenlerde babamın dizlerinde
dım yazmaya şu anda ise ALLAH’ ın
c.c. izni ile Hacarabın serüvenleri kireçlenme oluşmasından ayağa kalkamıyordu. Babamın diş doktorunda
başlığıyla 32`inci sayıya ulaştık.
randevusu varmış. Birgün önce akYazma dedim de aklıma geldi. Bişam annem telefon açtı ve bana:
zim oralarda ninelerimiz başörtüleri-Baba’nın dişçide randevusu var
ne yazma derlerdi dışarıda daha bükardeşlerin
çalışacakmış onun için
yük başörtüsü örterlerdi. Dışarıda
vakitleri
yok
sen gel de yarın bir diş
hiçbir erkeğin önünü kesmezlerdi.
İnsanlar sabah namazında nasiplerini doktoruna götür dedi.
almak için dükkânlarının veya işyer-Tamam, anne gelir götürürüm delerinin amele pazarlarının yolunu tu- dim. Ertesi gün Tekerlekli sandalyetarlardı. Hiç kimse güneşi üzerine ye bindirdim doğru diş hekimine gödoğdurmazdı. Komşularla dertlerini, türdüm, götürürken babama sordum:
azıklarını, sevinçlerini paylaşırlardı.
-Baba hani sen diş doktorundan
Komşu komşuyu görmediği gün olçok korkardın şimdi bakıyorum ramazdı. Yani paylaşımcı idiler.
hatsın hiç tınmıyorsun bile.
Gelelim bu günlere. Komşu olBabam:
duklarını bile bilmeyen, sadece ken-Benim gözüme bak ben Hacaradini düşünen bencil, tembel insanlar
olduk. İstisnalar kaideyi bozmaz. Siz bım hepsini çektirdim şimdi rahatım.
Karasal Hoca anlatıyor:
de düşündünüz mü? Düşünmediyseniz düşünmenizi tavsiye ederim. KaÇin’de, Hint’te müslümanlar
fama takıldığı için sizlerle paylaşmak meydana gelmiş. Buradan (Medi-
ne’den) oraya ayetler gönderilececek.
Bir mushaf var. O da biliyorsunuz
şimdi Topkapı’daki mushaf. Hazreti
Ayşe’nin sandığındaydı. Ceylan derisinden. Başka mushaf yok. Ayet ayet,
sure sure gönderecekler. Gönderdiklerini de yolda haramiler soyuyor. Bir
şey düşündüler. Eee, ne yapalım? Beş
on gencin gafasını Medine’de usturayla gazıdılar. Başın dört bölüğüne
dört sure yazdılar. elham, kulhu, felak, nas... Çini boyayla. Ve iki ay
gezdikten, tülendikten sonra bunları
Hind’e, Çin’e gönderdiler. Orda,
Müslümanlar, bize ayet, sure getirdiniz mi? Getirdik? Nerde? Verin. Başımızı gazıyın, dediler. Başlarını gazıdılar, ordan okudular.
Dedem seni özlemiş
Son zamanlarda babamın tamamen iştahı kesildi yemek içmekten
elini ayağını çekti bu durumu en
azından ben öyle görüyorum. Yine
birgün babamlardayım kahvaltı hazırladım baktım yine bir şey yemiyor.
-Baba yemezsen elden ayaktan
düşersin halsizleşirsin işte o zaman
dedem yanına çağırır aslan oğlum seni özledim diyebilir dedim.
Önce yüzüme baktı ve:
-Senin işin yok mu be oğlum, acelesi ne, benden kurtulmak mı istiyorsun. Bak bu dilimi şimdilik götürüyorum, onu ancak yerim ama daha fazla işimi karıştırma. Zaten her geldiğinde dedemin selamı var deyip duruyorsun. Selamı anladıkta öbür işin
acelesi yok.
Karasakal Hoca anlatıyor:
Dünyada en zor şey kitap okumaktır. Bediüzzaman’ın tabiri: Evliya aramayın. Evliya bu zamanda oturup da kitap okuyandır, diyor. Bir büyük veli de: Kitap okumak adam öldürmekten daha zordur, diyor. Ve
halk da kitabı, uyku gelmeyiverise, o
zaman okuyor. Uyku hapı yerine kullanıyor. Hani geçenlerde de söyledim
ya, her şeyin makinası çıktı; velakin
kitap okuyuverecek bir makina çıkmadı. Çıksa bile, bidayetten nihayetine (başından sonuna) kadar kendini
ona vereceksin.
[email protected]
Oğlan gibi oldum
Babam beni çağırtmış, ben de
apar topar babamlara gittim. Bir şey
mi oldu diye de korktum. Meğer tıraş
olacakmış. Eve varınca babama sordum:
-Baba ne oldu bir şey mi var?
Babam:
-Ne olacak saçıma baksana hippiler gibi oldum.
-Tamam, baba hemen tıraş ederim. Sakalını da kesecek miyim?
-Evet, sakalımı da düzelt.
Babamın sakalını saçını tıraş ediyorum, tıraş bitince aynaya bakıyor
ve bana dönerek:
-Ne o böyle tıraş mı olur, tüysüz
oğlan gibi tıraş yapmışsın.
Odun İstedik Vermediler
Karasakal hoca anlatıyor:
Bir kışın Konya’daki Hacı Kaymakların orada ufak bir yer verdiler,
altı beton, orada yatıp kalkarız. Velâkin yakacak yok, odun yok, bişiy
yok. Karşıda bir odun kıymış birisi...
İstedik vermediler. Paramız da yok.
Ben Mustafa Gültekin’e dedim ki:
Kayılı duru gari. Çekecekler onları
içeriye, gözlerinin arkası sıra çalsak
olmaz. Mustafa’ya dedim ki, bak ikimiz döğüşeceğiz şimdi. Döğüştük
müydü, ben o tarafa geçeceğim, sana
odun fırlatacağım, sen başını eğecen,
odun bizim kapının önüne düşecek.
Şimdi ikimiz bir döğüştük. Hemen
ben odundan yana geçtim, odunu
atınca gafasına. O da zaten tembihli,
başını eğdi, doğru bizim kapıya. Beş
altı sefer attım. Ulan ben sana göstereyin, dedi. O geldi, ben bizim kapının yanına kaçtım, beş altı da o attı.
Ben geçtim, o geçti derken baya bir
iki gucak odun attık.
Bugünlükte bu kadar ALLAH’a
emanet olun dostlar nasip olursa gelecek sayıda buluşmak üzere.
Selam ve dua ile.
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
sayfa 29
bulmaca
sayfa 30
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Mayıs · Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1431
Hayat

Benzer belgeler