gazete internete 21. sayı.indd - Arıyorum İTÜ Gazetesi

Transkript

gazete internete 21. sayı.indd - Arıyorum İTÜ Gazetesi
IR
OLMAK RE
YA DA GU
OĞUZ ATAY’A
TUTUNAMADIK MI?
İTÜ’lü bir mühendisi hayal
edin. Üzerine başarılı bir
yazarlık ve farklı bir anlatım
üslubu ekleyin. İşte Oğuz
Atay.... Atay eserlerinin üniversitelerdeki yerini araştırdık. Detaylar sayfa 5’de.
arıYORUM
OLMAMAK LAR
itü kültür ve sanat birliği basın yayın kulübü
yirmibirinci sayı, ocak ikibinonüç süreli yayın ISSN: 1305 - 4785
DESTEK GECİKMEDİ
Ders seçimlerinde
hocaların isimleri
niye saklanır?
Prof. Dr. ORHAN KURAL
itü gazetesi yazdı. Sayfa 4’te...
124 İTÜ’lü akademisyen çeşitli üniversitelerden 950 akademisyen meslektaşı ile beraber üniversite yönetimlerini kınayan ve ODTÜ’lü meslektaşlarının
ve öğrencilerin yanında olduklarını bildiren bildiri yayınladılar.
“ODTÜ’de yaşanan olaylarda öğrencilerin
maruz kaldığı polis şiddetini kınıyoruz.
ODTÜ’lü meslektaşlarımızın tüm ifadelerine rağmen, söz konusu açıklamayı
yapan üniversite yönetimlerinin, polisin
olayları başlattığı, olayların ilk aşamasından itibaren iyi niyetli davranmadığı
ve orantısız güç kullandığı gerçeğini göz
ardı etmelerini manidar buluyoruz. Polis
şiddeti karşısında tek vücut olarak tepki
gösteren ODTÜ’lü meslektaşlarımızın ve
öğrencilerin yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
“Üniversitenin özgürlüğü sadece öğretim
elemanlarının araştırma ve ifade özgürlüğünden ibaret değildir. Öğrencilerin
düşünce, ifade ve protesto özgürlükleri de
üniversite ortamının ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye’de son yıllarda öğrenciler
üzerinde artan baskılara sessiz kalan,
akademik özgürlüklere yapılan müdahaleler karşısında susan üniversite yönetimlerinin, iktidarı elinde tutanlara hoş
görünmek maksadıyla yaptıkları açıklama, akademi tarihine kara bir leke olarak
düşmüştür.
“Bugün, baskıcı politikaların ana hedefi
haline gelmiş olan ODTÜ’lü akademisyen
ve öğrencilerin yanında yer almak, akademi ve demokrasi tarihi açısından vazgeçilmez bir sorumluluktur. Basit iktidar
hesapları ve ikbal kaygıları ile ODTÜ’ye
karşı tavır alan üniversite yönetimleri
ve bu yönetimleri destekleyenler veya bu
politikalar karşısında sessiz kalanlar, bu
davranışlarının hesabını, akademik özgürlükler ve demokrasi tarihi önünde vermek zorunda kalacaklardır.”
FATİH AVCI ODTÜ’YÜ YAZDI
Köşe yazarımız Fatih Avcı, ODTÜ olaylarını anlattığı yazısında olayları, saflaşmaları
ve tutarsızlıkları yazdı. Ayrıca Ulusal Öğrenci Konseyi’nin tutarsızlıklarına da yazısında değindi. Detaylar sayfa 6’da.
ODTÜ Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu
Sözünüzü kağıda geçirip, fakültelerde, bölümlerde, dersliklerde, laboratuvar ve atölyelerde, kısacası üniversitelerin her köşesinde fotoğraflarla belgeleyip gönderebilirsiniz. benimde1sozumvar.tumblr.com
İTÜ Geliştirme Vakfı’nın katkılarıyla...
ODTÜ TEK VÜCUT OLDU!
Göktürk-2 Uydusu’nun fırlatılması sebebiyle ODTÜ Kampüsü içindeki TÜBİTAK Binası’ndaki 18 törene Başbakan da
katıldı. Yaklaşık 200 öğrenci,
kampüs içinde toplanarak programın yapılacağı binaya ulaşıp,
basın açıklaması yapmak istedi.
Bina çevresinde yoğun güvenlik
önlemi alan çevik kuvvet ekip-
leri, panzerlerle grubun önünü
kesti. Bu sırada öğrenci grubuna polisin tazyikli su ve biber
gazı sıkması ile ortalık karıştı.
Olayın ardından ODTÜ’nün
polisi, Başbakan’ın ODTÜ’yü
kınaması gündemden inmezken, bu önemli bilimsel gelişme
gereken ilgiyi alamadı. Detaylar
sayfa 2’de.
www.gazete.itu.edu.tr
2
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
3
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
GELENEK SÜRDÜ, DİRENİŞ BÜYÜDÜ
ÇADIRA KARDEŞ
KARAVAN GELDİ
50d maddesinden ötürü zor
durumda kalan araştırma
görevlileri kış aylarında eylemlerini sürdürebilmek için
kampüse getirdikleri karavan
ile yemekhane önüne yerleştiler.
Araştırma görevlileri birçok
öğrenci ve öğretim görevlisi
tarafından destek alırken, İTÜ
Rektörlüğü’nün yeni öğretim
üyesi ve görevlisi alma ilanları
ulusal medyada duyurulmaya
başlandı. İTÜ’de kontenjan açılan
görevlere alınacak kişi sayıları
yandadır:
Profesör: 15
Doçent: 33
Yardımcı Doçent: 17
Öğretim Görevlisi: 8
Araştırma Görevlisi: 33
Okutman: 1
Uzman: 1
REKTÖRE SORDUK !
İTÜ Rektörüne sorularınızı ulaştırıyoruz.
[email protected] adresimize göndereceğiniz
soruların arasından en fazla merak edilenlerini
Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya soruyoruz. Yanıtları
gazetemizde yayınlıyoruz.
VADİ CAFE YENİLENDİ
İTÜ Vadi Yurdunda yer alan kantin yenilenmiş haliyle 250 kişiye
hizmet verecek. Vadi Cafe adıyla
hizmete başlayan kafede İTÜ’de
okuyan öğrenciler de yarı zamanlı
olarak çalışma imkânı buluyorlar.
Öğretim Üyesi İngilizce Eğitim Anketi
Öğrenci Dekanlığı tarafından yapılan
anket, birçok öğrencinin ve öğretim
üyesinin üzerinde tartıştığı “Eğitim
dili İngilizce olmalı mı? Olmamalı
mı?” sorusuna 256 öğretim üyesinin
toplam 12 soruya verdiği cevaplar
ile İTÜ’nün bu konuya bakışını gösteriyor. Buna göre ankete katılanlara
yöneltilen “İTÜ’de eğitim dili sizce ne
olmalıdır?” Sorusuna %48,8 İngilizce
destekli, %27,3 Türkçe, %14,1 İngilizce olması gerektiğini, %9,8 ise mevcut
durumun ideal olduğu yanıtını verdi.
Eğitim dilinin İngilizce olmasının
eğitim kalitesini düşürdüğünü düşünenlerin oranı %69,7 olurken olumlu etkilediğini düşünenlerin oranı
%16,1, etkisi olmadığını düşünenlerin oranı ise %14,2’de kaldı. Katılımcılara yöneltilen bir diğer soru ise
eğitim diline kimin karar vermesi ge-
rektiği idi. Bu soruya öğretim üyelerinin %74,4’ü bölüm akademik kurulunun karar vermesi gerektiği yönünde
cevap verdi. Ve sürekli konuşulan,
öğrencilerin lisans eğitimine yetersiz
İngilizce ile geldiği, bu yüzden derslere tam olarak katılım sağlayamadığı
konusunda öğretim üyeleri bu şehir efsanesinin doğruyu yansıttığını
%50’yi geçen oranlar ile gözler önüne
serdi. Anket ile ilgili diğer sorulara
ve sonuç grafiklerine http://www.
odek.itu.edu.tr
adresinden ya
da qr kodu akıllı telefonunuza
okutarak ulaşabilirsiniz.
ODTÜ Devrim Stadı’nda öğrenciler “ODTÜ AYAKTA” yazısı oluşturdu.
ODTÜ’de Neler Yaşanmıştı?
Göktürk-2 Uydusu’nun fırlatılması
sebebiyle ODTÜ Kampüsü içindeki
TÜBİTAK Binası’nda 18 Aralık 2012
tarihinde tören gerçekleştirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da
törene katılacağını öğrenen yaklaşık
200 öğrenci, kampüs içinde toplanarak programın yapılacağı binaya
doğru yürümeye başladı. Bina çevresinde yoğun güvenlik önlemi alan
çevik kuvvet ekipleri, panzerlerle
grubun önünü kesti. Bu sırada öğrenci grubuna polisin tazyikli su ve
biber gazı sıkması ile ortalık karıştı.
Polisin aşırı ve yersiz tepkide bulunduğunu savunan öğrenciler polislere
karşılık verdi.
Ortamın güvenliğinin azalması ile
hem öğrencilerin tepkisi hem de polisin biber gazı ile karşılık vermesi
arttı. Bu nedenle kampüsün büyük
bir kısmını gaz dumanı kapladı.
Dersliklere kadar ulaşan biber gazı
ve gürültünün etkisi ile örgün eğitim
sekteye uğradı. Eğitmenler ve öğrenciler derslerinin etkilenmesine tepki
gösterdi. Olayların ardından akşam
kampüste bulunan öğrencilerle görüşme yapan ODTÜ Rektörü Prof.
Dr. Ahmet Acar, bir kınama yayınla-
yarak kampüs içindeki ayarsız polis
gücünün yanlış olduğunu belirtti ve
“ODTÜ’nün ve ülkemizin bir an
önce şiddetten arınması için öncelikle güvenlik kuvvetlerinin dikkatli
davranmasını bekliyoruz. Polisin,
protesto hakkını kullanmak isteyen
öğrencilere karşı şiddet kullanmaktan kaçınmasının, güvenlik tedbiri
alırken olaylarla ilgisi olmayan öğrencilerin ve çalışanların yaşadıkları
büyük olumsuzluklara karşı duyarlı
olmasının önemini ve gereğini bir
kez daha vurgulamak istiyoruz.”
açıklamasını yaptı.
ODTÜ'lü öğrenciler serbest
Ankara
Cumhuriyet
Başsavcı
vekilliği'nin talimatı üzerine olaylara karıştığı iddia edilen 10 öğrenci
gözaltına alındı. Öğrencilerden ikisi
sorgularının ardından serbest bırakılırken, 8 öğrenci tutuklama talebiyle mahkemeye sevkedildi. Öğrenciler mahkemedeki sorgularının
ardından serbest bırakıldı.
YÖK’ten Denetleme
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, olayları incelenmesi için 21
Aralık'ta YÖK Denetleme Kurulu'nu
görevlendirdiği öğrenildi. Çetinsaya,
konu hakkında şunları kaydetti:
''Yükseköğretim Kurulu olarak vazgeçemeyeceğimiz en temel ilkemiz
akademik özgürlüktür. Akademik
özgürlük, hem öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kendilerini özgürce
ifade edebilmelerini, hem de kampüse gelen misafirlerin ifade özgürlüğünü gerektirir. Bunu ihlal eden
her davranış, akademik özgürlüğü
ihlaldir ve kabul edilemez. Şiddete
başvurarak akademik özgürlükleri
sınırlamak, eğitim ve öğretimi engellemek asla mazur görülemez."
ve idari çalışanları da yaptıkları basın
açıklamasıyla polisin üniversite öğrencilerine uyguladığı şiddeti kınadı.
Kınama mesajı yayımlayan Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) ise sular
durulmadı. Öğrenci ve öğretim üyeleri, ODTÜ yönetimi ve öğrencilerini kınayan Rektör Prof. Dr. Ethem
Tolga’yı protesto etti. Gösteri sırasında öğrenciler ile güvenlik görevlileri
arasında arbede yaşandı. Öğrencilerin içeri girmesinin ardından Rektör
Ethem Tolga üniversite binasında
mahsur kaldı. Tolga, öğrencilere bina
200 öğrenci
ODTÜ yönetiminin polisi eleştiren
açıklamalarının ardından; İTÜ, Galatasaray Üniversitesi, Mimar Sinan
Üniversitesi’nin de olduğu üniversite
rektörleri bildiriler yayımlayarak öğrencilerin ‘şiddet’ eylemini ve ODTÜ yönetimini eleştirdi. Bu gelişme,
üniversite öğrencilerinin ve öğretim
üyelerinin tepkisine neden oldu, Galatasaray Üniversitesi ve İTÜ başta
olmak üzere birçok üniversitede
rektörlere karşı protesto gösterileri
düzenlendi.
Maslak Yerleşkesi’nde ODTÜ’ye
öğrenci başına 18 polis
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) öğretim elemanları
ODTÜ Hazırlık Binası önünden
Devrim’de 5.000 öğrenci
içinden megafonla eylemlerini bitirme çağrısı yaptı. Tolga, “Açıklamamda hiçbir kurumun etkisi asla bulunmamaktadır, yanlış anlaşıldıysam
özür dilerim” ifadelerini kullandı.
U3 Amfisi Dolup Taştı
ODTÜ'lü öğrenciler, polisin müda-
gelen öğrencilerle statta buluştu. Statta insan zinciri oluşturan öğrenciler
saha içerisinde 'ODTÜ Ayakta' yazdı.
Öğrencilere destek için yerleşkeye gelen Pınar Sağ, Grup Gündoğarken ve
Bulutsuzluk Özlemi konser verdi.
GİRİŞTE ARBEDE
Biber gazı
3.600 polis
MEGAFONLA ÖZÜR DİLEDİ
“ODTÜ AYAKTA”
20 zırhlı araç
10 gözaltı
görüşme yaptı. İTÜ’lü birçok öğretim
görevlisi, Rektör tarafından yapılan
açıklamayı kabul etmediklerini yayınladıkları bir bildiri ile duyurdular.
halesi ve bazı üniversitelerin yayımladığı bildirilere karşı işgal eylemi
başlattı. ODTÜ Hazırlık Binası önünde toplanan öğrenciler, U3 amfisine
yürüdükten sonra basın açıklaması
yaptı. Öğrenciler, öğretim üyeleri ve
mezunlar 48 saat boyunca kalacakları
U3 amfisinin girişine "ODTÜ ayakta, AKP'ye direniyor" pankartı astı.
Amfide 2 gün boyunca paneller, film
gösterimi, atölye çalışmaları gibi etkinlikler düzenlendi.
8 toma
ODTÜ’ye Eleştiri
İTÜ’lüler Rektörlükte
Ferit Çağlar Gündüz / Ayazağa
destek gösterisi düzenlendi. Öğrenciler, YÖK’ü ve İTÜ Rektörü Prof.
Dr. Mehmet Karaca’yı protesto etti.
Yemekhane önünde toplanan öğrenci
ve öğretim üyeleri, rektörlüğe doğru yürüyüşe geçti. Rektörlük önünde öğretim üyeleri ve öğrenciler, art
arda kınama mesajları yayımlayan
üniversiteleri eleştiren açıklamalar
yaptı. Bir grubun rektörlük binası
içerisine girmeye çalışması üzerine
kısa süreli arbede yaşandı. Arbedenin
ardından öğrenciler arasında seçilen
3 kişi, Rektörlük Binası’na girerek
Genel Sekreter Tayfun Kındap ile bir
ODTÜ’de yaşanan olaylar
Türkiye’de akademinin,
polislerin ve hükümetin
demokrasi anlayışını gözler
önüne serdi. Orantısız güç
kullanma yetkisini nasıl
aldığı bilinmeyen polisler,
protesto hakkını başlamadan engelledi. Buna karşı
çıkan öğrenciler ve akademisyenler, medyada farklı
farklı yerlere çekilen olaylara tepkilerini koymaktan
çekinmediler. Olayları en
başa sarıp, her ayrıntıyı
sunmak için araştırdık:
ODTÜ Stadı'na yürüyen öğrenciler
burada sanatçıların da destek verdiği
bir konser düzenledi. ODTÜ hazırlık
binası önünde toplanan yaklaşık 5
bin öğrenci ve öğretim üyesi, yerleşke içinde bulunan Devrim Stadı'na
yürüdü. Pankartlar ve sloganlarla
yürüyen grup, diğer üniversitelerden
Hacettepe ve Ankara üniversitelerinden bir grup öğrenci de, eylem
yapanlara destek vermek amacıyla
ODTÜ yerleşkesine geldi. A-1 kapısından yerleşkeye girmek isteyen
grup, üniversitenin özel güvenlik görevlilerince durduruldu. Uyarıya rağmen yerleşkeye girmekte ısrar eden
grupla girişte barikat oluşturan özel
güvenlik görevlileri arasında arbede
yaşandı, öğrenciler barikatı aşıp yerleşkeye girdi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakanla Görüşme
Başbakan’ın eleştirine hedefi haline
gelen ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, Başbakanlık’ın ardından
Çankaya Köşkü’ne çıktı. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’la bir saat,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le
45 dakika görüşen ODTÜ Rektörü
Ahmet Acar, olayların ardından polisi neden eleştirdiğini anlattı. Daha
önce "Kreşteki öğrenciler bile biber
gazından etkilendi" diyen Prof. Dr.
Acar, görüşmeyle ilgili detayları gazeteci Fikret Bila’ya anlattı. Başbakan
ve Cumhurbaşkanı'nı bilgilendirmek
için randevu istediğini kaydeden Acar, şöyle konuştu:
“Cuma günü televizyonda Sayın
Başbakan’ı dinledim, anladım ki yanlış bilgilendirilmiş. Kendisinden randevu talep ettim, bir gün sonra randevu talebim karşılandı. Daha sonra
Sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu
talep ettim. Kendilerini doğru bilgilendirmek istedim. Üniversitelerin
kolluk güçlerine gerek olmadan da
kendi kendini yönetebilecek kurumlar haline gelmesi gerektiğini söyledim. Kolluk kuvvetlerinin tedbir
alırken eğitim ve öğrencilere zarar
vermemesi gerektiğini dile getirdim"
dedi. Acar, Başbakan Erdoğan’ın kendisini anlayışla karşıladığını da vurguladı.
Başbakan’ın Bazı Tepkileri
‘ONLARDA MOLOTOF SİZDE BİLGİSAYAR’
Mehmet Akif Ersoy Anısına bir törene katılan Erdoğan’ın hedefinde de
ODTÜ’de yaşanan olaylar vardı:
“…Siz genç kardeşlerimden bunu
istiyorum. Birileri ellerinde döner
bıçaklarıyla dolaşabilir, birileri ellerinde molotoflarla dolaşabilir, birileri
ellerinde sapanlarla demir bilyelerle
dolaşabilir, birileri ellerinde birçok
çeşitli, akla hayale gelmez, kilit taşlarıyla şunla bunla dolaşabilir, ama AK
Parti’nin gençliği bilgisayarıyla dolaşacak, o tuşlarla dünyaya evet yeniden dirilişimizin destanını yazacak.’’
Üniversite yönetiminin samimi olmadığını iddia eden Başbakan, güvenlik görevlilerinin görevlerini yaptığını ve bu başarıları sebebiyle onları
kutladığını belirtti.
DERSE GİRSENİZ NE OLUR, GİRMESENİZ
NE OLUR
21 Aralık cuma günü, Başbakan
NTV’de konuştu: “Siz nasıl bir üniversitesiniz. Sizin yetiştirdiğimiz öğrenciler bunlarsa Türkiye batmıştır.
Bu öğrenciler uydumuz fırlatılırken
gururlanacağı yerde lastik yakıp eylem yapıyor. Sonda neymiş ODTÜ’de
öğretim görevlileri protesto için
derse girmiyormuş. Sonra neymiş
protesto için derse girmiyorlarmış.
Girseniz ne olur girmeseniz ne olur.
Zaten sizin öğrettikleriniz anca bunlar gibi olur.”
24 Aralık pazartesi günü, Başbakan
Tunus Başbakanı Cibali ile yaptığı
basın toplantısında, gazetecilerin
sorusu üzerine, şiddete başvuran
öğrencileri
hatırlatarak
polisi
eleştiren öğretim üyeleri için ‘O
mesleği bıraksınlar, onlara katılarak,
şiddetten kuvvet alan insanlar olarak
alanlara çıksınlar’ dedi.
Serdar Erbay / Ayazağa
4
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
OĞUZ ATAY BURADA SEVGİLİ İTÜ, SEN NEREDESİN ACABA? ÇÜNKÜ
Ders Seçimlerinde
Hocaların İsimleri
rum.’’ , “Babasıyla her gün kavga
ediyordu. Üniversiteye girişinden
onu sorumlu tutuyordu. ‘Dağlara kaçacağım’ diye bağırıyordu babasına:
‘Hepinize bu üniversiteyi bitirebileceğimi, hem de kırıntılarımla bitirebileceğimi göstereceğim.’ Nitekim
öyle de oldu. Oğuz Atay derslere doğru düzgün gitmeden, gittiği derslerde
de arka sıraya geçip karikatür çizerek
üniversiteyi bitirdi.
Niye Saklanır? İTÜ’lüler Atatürk’ü Ziyaret Etti
İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri, 25 Kasım 2012 Pazar günü Ulu
Önder Atatürk’ü Anıtkabir’de ziyaret
etti.
Prof. Dr. Orhan KURAL
[email protected]
B
ir üniversite öğrencisinin
almak istediği havuz dersinin hocasını seçme hakkı
acaba niye elinden alınır ? Neden
çekiniyoruz ? Merak ettim, soruşturdum, meğer öğrenci kolay
geçebileceği hocaları tercih ediyormuş. Zor hocaların dersleri
de boş kalıyormuş. “Zor hoca”
acaba hangi kriterlere göre nasıl tanımlanır ? O zaman niye
ABET’in isteği doğrultusunda
anket uygulanıp dersin işleyişi
ve hocası hakkında öğrencilere
sorular sorup onları değerlendirip, çizelgeler yapıp bölüm kurullarında tartışıyoruz. O zaman
niye hep örnek aldığımız Kuzey
Amerika’nın tanınmış üniversitelerinde öğrenciler hocaları ile ilgili yorumlar yapıp, hatta öğretim
üyeleri için birer karne hazırlar.
Üniversite yönetimi ise öğretim
üyesinin başarısını değerlendirirken veya eğitim kurumu ile
kontratının devamı kararında bu
yorumları dikkate alır.
Ö
rneğin benim üç yıldır
devam eden “Çevre ve
Toplum” adlı bir ITB
dersim var. Çok fazla talep olmasına rağmen kontenjanın uzun
süre 30’un üstüne çıkarılmasına
izin verilmedi. Hatta bir ara ders
programından çıkarıldı. Neden
ise, bazı ITB hocaların derslerini
sadece 5-6 öğrenci ile yürütmesi imiş. Peki bir ITB hocası ders
sırasında kürsüde oturup durmadan Amerika’da tamamladığı
doktorasından bölümler okursa
veya bir Türkçe hocası tüm derslerde “Sinekli Bakkal” romanını
okutursa bence öğrenciler sıkılır
ve elbette o dersi tercih etmez.
Çünkü tüm bu bilgiler internetten de artık rahatça elde edilmektedir.
B
u sene yine Çevre ve Toplum Dersi kapsamında
Zeytinburnu
Belediyesi
ile İTÜ Rektörlüğü’nün birlikte
yürüttüğü bir proje gereği her
öğrencimiz
Zeytinburnu’nda
tüm eğitim yılı boyunca bir lisede gençlerle “Yeşil Okul” ekoloji
projesini yürütecek. Bir dönem
bu dersin öğrencileri Maltepe
Çocuk Tutukevine gidip orada
bir bölümü okuma yazma bile
bilmeyen çocukların dertlerini dinledi, eğitim sundu, hatta
konservatuar öğrencileri başarılı konserler verdi. Çok sayıda
duygu yüklü teşekkür mektubu
aldık.
A
yrıca bu ITB dersini seçen her öğrenci İTÜ
Kampüsü’nde, ikinci el
giysi dükkanı, kitap paylaşım alanı, yemekhaneleri (bitkisel yağların toplanması, ekmek ve yiyecek
israfı, plastik bardakların geri dönüşümü konularında), kampüsteki köpeklerin durumu, tehlikeli
atıklar, süresi geçen ilaçlar, plastik, kampüste düşen yapraklar,
e-atık, kumaş, metal atıklarının
nasıl değerlendirildiği konularını tek tek inceleyerek bir rapor
hazırlıyor. Bazı derslerimize si-
vil toplum kuruluşu temsilcileri
katılıp derneklerinin çalışmaları
hakkında bilgi veriyor. (TEMA,
AKUT (Nasuh Mahruki), Greenpeace, Deniz Temiz, Çekül Vakfı
gibi.)
B
ir kez daha tekrarlıyorum.
“Öğrenciler araştırıp hep
kolay geçeceği dersleri tercih eder.” tezinin her öğrenci için
geçerli olduğuna kesinlikle katılmıyorum. Öğrenci bir dersten istifade ettiği inancında ise o dersi
sahiplenir. Arkadaşlarına tavsiye
eder. Acaba niye bazı dersleri sürekli misafir öğrenciler gelip izliyorlar ? Onların not endişesi yok
ki. Bazı mezunlarımız bana bugün bile Prof. Dr. Mahir Vardar
ile Prof. Dr. Kemal Erguvanlı’nın
derslerini unutamadıklarını ısrarla anlatıyorlar.
P
eki, öğrencilerin tercih etmediği bir havuz dersinin
hocasının kendisini sorgulaması ve bilgilerini, ders verme
yöntemini yenilemesi gerekmez
mi ? Hocaların dersini daha ilginç, daha güncel, daha yararlı
yapmaya çalışması görevi değimlidir ? Öğretim görevlilerinin
isimlerini saklayıp böylece öğrencilerin talep görmeyen derslere kayıt olmasını sağlamak ne
kadar gerçekçi olabilir ? Daima
çağdaşlığı yakalayan ve hep iftihar ettiğimiz İTÜ’nün vizyon ve
misyonuna ne kadar uyum sağlar.
B
ence dersin içeriği dışında
bir amacı da öğrencileri
sıkmadan, gerekirse esprilerle, deneyim ve güncel konuları
da katarak, etik değerlere sahip,
ülkenin bilim ve teknoloji varlığına katkıda bulunacak, yaratıcı,
ülkesini seven, bilgili, güvenilir,
düzgün Türkçe ile kendisini ifade edebilen başarılı mühendisler
yetiştirmek olmalıdır. Ayrıca
mümkün mertebe öğrencilerin
katılımcı olmaları ders esnasında
dersi anlaması sağlanmalıdır.
5
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
Yaklaşık 130 öğrencinin katıldığı etkinlikte Anıtkabir ziyaret edildi ve
eski Meclis binası gezildi.
İTÜ’lüler, İstanbul Teknik Üniversiteliler Birliği Derneği ve Vakfı’nın
İTÜ Evi adlı mekanında mezunlar
tarafından karşılandı. İkram edilen
kahvaltı sırasında mezunlar ile görüşüldü ve dernek sorumluları bursiyer
başvuru listeleri doldurdu. Ankaralı
İTÜ mezunlarının üniversite ile olan
bağları güçlendirme temennileri ile
Anıtkabir’e doğru yola çıkıldı.
Kahvaltının ardından Anıtkabir rehberler eşliğinde ziyaret edildi. Eski
Meclis binası gezildi ve programdan
arta kalan zamanda Atatürk Orman
Çiftliği’ne bağlı Ankara Hayvanat
Bahçesi gezildi.
Etkinlik, İTÜ Basın Yayın Kulübü
tarafından, İTÜ Rektörlüğü’nün destekleri ile gerçekleştirildi.
İTÜ FORMULA SAE EKİBİ
İTÜ Formula SAE Ekibi, düzenlenecek olan üniversiteler
arası yarışa son sürat hazırlanıyor. Şimdi ekibi, turnuvayı
ve beklentileri öğrenelim:
Formula SAE Hakkında
Formula SAE, Society of Automative Engineers(SAE)’ın üniversiteler
arasında 1978 yılından beri her sene
düzenlediği, dünyanın pek çok ülkesinden öğrencilerin formula tipi tek
kişilik açık kokpit yarış araçları tasarlayıp üreterek katıldıkları bir mühendislik yarışmasıdır. Yarışma ABD,
İngiltere, Almanya, İtalya, Brezilya,
Avustralya olmak üzere 6 ülkede, yılda 7 defa düzenlenmektedir. Yarışmanın amacı, hayali bir otomotiv firmasının üretmek isteyebileceği özellikte
araçlar tasarlayabilmektir.
İTÜ Formula SAE Ekibi
İTÜ Formula SAE ekibi, bir formula aracı tasarlamak ve tasarlanan
araçla ülkemizi uluslararası bu yarışmada temsil etmek için araya gelmiş öğrencilerden oluşan bir ekiptir.
Ekip, 2007 yılında İstanbul Teknik
Üniversitesi’nde lisans ve yüksek
lisans öğrenimini sürdüren öğrenciler tarafından kuruldu. 2010 yılında yarışmaya katılan ilk ve tek Türk
ekibiydi. Üniversitenin tahsis ettiği
atölyede aracın tasarımı yapılmakta-
dır.Yrd. Doç. Osman Akın Kutlar’ın
danışmanlığında projeye devam etmektedir.
Formula SAE’nin öğrencilere kattıkları
Proje sürecinde yarışmaya katılmak
için gereken asgari koşulları gerçekleştirerek, aracı hem tasarlayıp hem
de imalatını yapacak olan ekip; iş planı, aracın imalat süreci, kullanılacak
malzeme çeşidi, güvenlik önlemleri,
yaklaşık maliyetler hakkında bilgi
ve deneyim sahibi olacak. Ek olarak,
aracın bilgisayar ortamında tasarlanması, bilgisayar programlarına olan
yatkınlığı arttırırken; aracın üretim
aşamasında ise teorik olarak öğrenilen bilgilerin pratiğe nasıl döküleceği
mezun olmadan tecrübe edilerek, iş
hayatına deneyimli mezunlar olarak
başlanılması hedefleniyor. Farklı bölümlerden öğrencilerin aynı amaç
etrafında toplanarak bir proje ortaya
çıkarması, takım çalışmasına olan
yatkınlığı arttırmaktadır.
Hedef
2010 yılında yarışa katılan ekipten
alınan destek ve tavsiyeler ile 2013
yılındaki yarışta okulumuzu ve ülkemizi başarı ile temsil etmek.
Bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), o dönemki öğretim görevlisi Oğuz Atay’ın vefatını böyle duyuruyordu. Bu
Aralık ayında vefatının 35. yılı sebebiyle YTÜ ve İTÜ’de Oğuz
Atay’a özel anma törenleri düzenlendi.
Oğuz Atay, edebiyatımıza yeni bir soluk getirdi ve post modern türün ilk örneklerini verdi. Eserleri yazıldığı günden
beri özellikle genç kuşağın ilgisini hep çekti. Eleştirenler
oldu, övenler oldu ama her dönem okunmayı ve tartışılmayı
başardı.
Mühendis Oğuz Atay
Oğuz Atay 1951 yılında liseyi bitirdi
ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin
sınavına girdi. İlk tercihi inşaat mühendisliğiydi, ikinci tercihi ise mimarlıktı. O yıl inşaat mühendisliği
bölümüne giren 105 öğrenciden biri
oldu. Oğuz Atay öğrenimini İTÜ
İnşaat Fakültesi’nde bitirdi ve bütün
imtihanlarında başarı göstermiş olduğundan kendisine orta derecede
Yüksek Mühendis Diploması verildi. Bu
bölüme isteyerek girmedi, tercihinde
babasının baskısı ve toplumsal ölçütler belirleyici oldu. Mühendisliği
hayatının hiçbir döneminde severek
yapmadı. Tutunamayanlar’da Selim
üzerinden bu düşüncelerini net bir
biçimde aktardı: “Üniversiteyi sevmiyordu. Orada geçen zamanından
söz etmeyi sevmezdi.’’ , “Lisede iyi bir
öğrenci olduğum için zor bir meslek
seçmeliydim. Bu nedenle mühendis olmaya
mecbu-
Oğuz Atay, bir mühendistir. Eserlerini okurken, Atay’ın mühendis
olduğunu çok rahat hissedersiniz.
Yaptığı esprilere, ironilere “İTÜlü
gibi yazmış” diyebilirsiniz. Örneğin
Tutunamayanlar’ı okurken karşınıza
T cetveli çıkar, Sinüs ile Kosinüs’ün
münasebetlerine denk gelirsiniz, Hayatın Koordinatlarında bulursunuz
kendinizi.
Bir Bilim Adamının Romanı
Oğuz Atay, bir bilim adamının -Üniversite yıllarındaki hocası Mustafa İnan’ın- hayatını romanlaştırdı.
Mustafa İnan’ın İTÜ’sünü ve başarı
hikayelerini içeren bu eser her üniversitelinin okuması tavsiye edilen
bir başucu kitabıdır.
Tutunamayanlar’dan Hatırlanamayanlara
İTÜ’de bilhassa Oğuz Atay’ı
okuyan ve seven öğrenciler arasında
İTÜ’nün Oğuz Atay’ın anısını
hakettiği şekilde yaşatmadığı
yönünde baskın bir görüş var. Bir
kısım öğrenciler Oğuz Atay’ın
isminin kütüphanede herhangi bir
bölüme yahut fakültelerdeki dersliklerden birine dahi verilmemesini
ciddi şekilde eleştiriyorlar. Geleneksel hale getirilmemiş anmalar ise işin
bir başka boyutu. Bunun üzerine
çeşitli iddialar da ortaya atıyorlar.
Örneğin, Oğuz Atay’ın mühendisliği
severek yapmadığı için İTÜ’de
adının pek anılmadığını söyleyenler var. Ancak bu sene okul
desteğiyle de bir anma düzenlenmiş
oldu.
İTÜ Kurumsal İletişim Ofisi ile
Fikir ve Merak Platformunun
ortak düzenlediği anma töreni
13 Aralık Perşembe akşamı
SKDM’de yapıldı. Etkinliğe
konuşmacı olarak Prof. Dr.
Esin İnan, Yrd. Doç. Hilmi
Tezgör, Dr. Arzu Aygün katıldı.
Dinleyiciler arasında Oğuz Atay’ın
kızı Özge Atay Canberk ve Prof. Dr.
Mustafa İnan’ın oğlu Hüseyin İnan
da vardı. Bundan önceki etkinlik,
Aralık 2010’da, İTÜ Dil ve Tarih
Kulübü’nün Murat Belge ile birlikte
‘’Vefatının 33. Yılında Oğuz Atay’ı
Okumak ve Anlamak’’ isimli bir
söyleşisiydi. İTÜ’deki bu gözlemlerimizden sonra kütüphanelerdeki
Oğuz Atay kitaplarını ve okunmalarını araştırdık. Ekim
2012’de İTÜ, Boğaziçi ve
ODTÜ’den aldığımız veriler
şu şekilde oldu.
İTÜ’de Oğuz Atay
İTÜ kütüphanelerinde toplam 25
adet Oğuz Atay kitabı var. Kitaplar
toplam 1336 kez ödünç alınmış. Kütüphanenin kayıt sistemi 1999’da başlıyor. Kayıtlara göre 1999 senesinde
kütüphaneye girmiş bulunan Oğuz
Atay kitapları var. 14 kitap 1999-2001
tarihleri arasında, 7 kitapsa 2008’den
sonra kütüphanelere giriyor. 7 adet
Tutunamayanlar mevcut ve 503 kez
ödünç alınmış; Bir Bilim Adamının
Romanı’ndan ise 10 adet var ve toplam 438 kez ödünç alınmış.
Boğaziçi’nde Oğuz Atay
Boğaziçi Üniversitesi’nin kütüphanesinde 38 adet Oğuz Atay kitabı mevcut ve toplam ödünç alınma sayısı
2665. Boğaziçi Üniversitesi’nin kayıt
sistemi de 1998’de başlıyor. 12 adet
Tutunamayanlar mevcut ve toplamda 1239 kez ödünç alınmış. Bir Bilim
Adamının Romanı kitabından 6 tane
var ve 440 kez ödünç alınmış.
Odtü’de Oğuz Atay
ODTÜ’de Oğuz Atay’ın 16 kitabı var
ve toplam 601 kez ödünç alınmış.
Ancak kütüphane sistemi 2006 senesinde başlıyor.
Bu veriler İTÜ’de Oğuz Atay’ın bilinmediği ve okunmadığı yönündeki
tezi doğrular niteliktedir. İTÜ’de edebiyat, felsefe, sosyoloji, tarih, siyaset
gibi sosyal bilimler olmadığı için
Oğuz atay gibi edebiyatçıların diğer
üniversitelerdeki kadar çok okunmadığı yorumları da yapılabilir. Ancak
teknik üniversitesi olmasının yanısıra çok ciddi bir sosyal potansiyeli
olduğunun da göz ardı edilmemesi
gerekir. Zira İTÜ’de sosyal bilimler
fakültesi olmalı mı olmamalı mı tartışmaları sürekli yapılmaktadır.
Bu da var!
-NTV Tarih dergisi, 35. Ölüm yılı nedeniyle ‘Oğuz Atay / Hissiyatımızın
Tarihçisi’ isimli bir çalışma yapmış.
Almanızı, okumanızı tavsiye ederim.
İlk kez yayınlanan fotoğraflar var.
-Bilmeyenler için; Yıldız Ecevit’in
‘’Ben Buradayım… Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası’’ isimli harika bir Oğuz Atay biyografisi
mevcut.
-TRT Belgesel’in ‘’Kurmaca Dünyanın İpliğinde Bir Koza Oğuz Atay’’
isimli bir belgeseli mevcut. İzlenebilir.
-Son olarak, bu aralar Seyyar Sahne,
İşletme Fakültesi tiyatro salonunda
‘’Tehlikeli Oyunlar’’ı oynuyor. 25 ve
26 Ocak’taki oyun için hala şansınız
var.
Uğurcan Acar
[email protected]
“ BİLİM
İTAATSİZ
OLANA
İHTİYAÇ
DUYAR ”
THEODOR W. ADORNO
Baran Serdar Sarıoğlu
[email protected]
Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü ve bağdaşı protesto hakkı bizim
ülkemizde yazılı kitaplardan öteye
geçemedi bir türlü. Çünkü ne zaman
birileri böyle haklarının da olduğunu hatırlasa, bu haklarını kullanmaya kalksa karnından sıpası sırtından
sopası eksik olmadı, bu laf buraya
abes olmadı çünkü “nezarette tacize
uğrayan, ırzına geçilen, işkence görenleri ve gözaltında kaybedilenleri“
hala görmekte bu ülke. Bu haklar
bize unutturuldu, gerek YÖK gerek
diğer devlet organları bu unutturma
çabasının maşası oldular. ODTÜ’deki olayların medyada bu kadar yer
bulmasının sebebi de; bu haklarını
unutmamış ve giderek artmakta olan
azınlığı itibarsızlaştırma hengamesidir. Çünkü üniversitelerde iktidara
giderek büyüyen bir karşı çıkış var.
Harçların kaldırılması, yüksek öğrenim ile ilgili bazı hakların geri kazanılması gibi, artık üniversitelerde
elde edilmiş kazanımlar var ve bu
kazanımlar Başbakanın “Şu anda biz
bu harcı kaldırma kararını verdik.
Arkadaşlar şu anda çalışmaları yapıyorlar. Önümüzdeki dönemde harç
almayı düşünmüyorum” sözleri ile
ifade ettiği gibi yalnız onun kararı ile
değil onu bu karara zorlayan mücadelenin sonucu olarak elde edilmiştir.
3600 polis de ODTÜ’de bu mücadele zihniyetini kırmak için bir araya
gelmiş, buradan beklenen sonuç çıkmayınca yandaş medya kurumları
yaptıkları yalan haberler ile öğrenci
arkadaşlarımızı molotoflu provakatör ilan etmiş, peşinden Başbakanın
dayanaksız, komik açıklamaları, peşinden birkaç üniversite senatosunun
açıklamaları, peşinden sözde aydınların açıklamaları, peşinden ulusal
öğrenci konseyinin açıklamaları
derken pek de başarılı olamayan bir
örgü örülmüştür. Fakat söz hakkı bir
tek onlarda değil; aydınlar, akademisyenler, diğer öğrenciler ve sivil toplum kuruluşları ODTÜ’lüleri yalnız
bırakmayarak, kazın ayağının aslında
öyle olmadığını çokta güzel gösterdiler. Bilgi Üniversitesi akademisyenlerinin de dediği gibi akademinin itaatin değil eleştirinin mekanı olduğunu
tekrar hatırlattılar. Bu itaatsizlik ülkemizde hala bilim yapan birilerinin
kaldığı inancını kuvvetlendirdi çünkü Adorno’nun da dediği gibi “ bilim
itaatsiz olana ihtiyaç duyar”.
6
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
Fatih Avcı
[email protected]
Malum, son günlerde gündem maddemiz
ODTÜ. Her dönem büyük üniversiteler gündeme oturur çeşitli nedenlerle. Kimi zaman
bilimsel çalışmalarıyla olabileceği gibi kimi
zaman ‘skandal’ olarak manşetlere düşen çeşitli insan içgüdüsünün kötü yanlarının ortaya çıkardığı durumlarda da üniversitelerin
kimliği her zaman ön plana çıkar.
Ancak bu sefer durum bir hayli farklı ve karışık oldu. İsterseniz önce süreci şöyle bir
hatırlayalım...
18 Aralık 2012’de ilk milli yer gözlem uydumuz GÖKTÜRK-2 uydusunun Çin’deki bir
istasyondan uzaya fırlatılmasının başlangıcını yapmak üzere Başbakan, çeşitli bakanlar
ve TUBİTAK temsilcileri, ODTÜ yerleşkesinde bulunan TÜBİTAK – Uzay binasına
geldiler. Başbakan’ın koruma prensipleri gereği ve belki de ODTÜ’de olacak olmasından
dolayı çok sayıda polis de ODTÜ yerleşkesinde konuşlandırıldı (Rutin (!) koruma ölçüleri gereği, 3600 polisin ODTÜ yerleşkesinde hazır olduğunu da laf arasında belirtelim).
Hadi buraya kadar her şey normal diyelim.
Normal olan bir başka konu da ve haliyle
beklenen bir durum Başbakan’ın protesto
edilmesiydi. Aşağı yukarı yaşı 10’dan büyük
bütün üniversitelerde Başbakan yahut hükümeti temsilen bir devlet büyüğümüz konuk
olduğunda mutlaka protesto edilir. Bu her
dönem olur. Aynı zamanda dünyanın neredeyse her yerinde de durum böyledir. Kimi
yumurta atar, kimi ayakkabı fırlatır, kimi
sözle protesto eder. Ama protesto edilir.
Bugüne kadar da böyle olmuştur. Protesto
eden öğrenciler de ‘aman bugün Türkiye’nin
ilk milli uydusu fırlatılıyormuş, bugün protesto etmeyelim, yarın ederiz’ demezler.
Çünkü oradaki mesele uyduyla da ilgili değildir. Buna alışkın olmak gerekir.
Kimse kimseyi sevmek, beğenmek zorunda değil. Elbette Başbakan da öğrencileri
sevmeyebilir; ‘Üniversiteler iyi de keşke hiç
öğrenci olmasa’ diyebilir. Bunlar da normal
şeyler.
ODTÜ’NÜN BASIN DUYURUSU
Aslında bu kadar büyümeyebilirdi bu durum. Çünkü her zaman olan protesto gerçekleştirildi, öğrenciler gözaltına alındı. Bir
şekilde durum kontrol altına alındı. Daha
doğrusu öyle zannedildi. Ta ki ertesi gün
ODTÜ Rektörlüğü’nden yapılan basın açıklamasına kadar...
İşte bu açıklama, bu tartışmaların dönüm
noktasını oluşturdu. Bir nevi yerli komedi
unsurlarını da iyice gözümüze soktu açıklama ardından gelişen süreç.
ODTÜ Rektörlüğü, bir önceki günkü tören
HEPİMİZ
ODTÜ’lü müyüz?
nedeniyle yerleşkede çok sayıda polisin görev yaptığını, protestocu grupla karşı karşıya gelen polisin, herhangi bir etki gelmeden
anında tepkide bulunduğunu belirten bir
yazı yayınladı. Polisin müdahalesi sonrası
karşılıklı çatışma başladığını, bu çatışmadan, gaz bombalarından yalnızca protestocu
grubun değil, tüm üniversite paydaşlarının
etkilendiğini, öğretimin aksadığını güzelce
mayanlar diye.
Tabi bu açıklamaların çok da tutarlı bir tarafı yoktu. İlginç bir ayrım oldu ortada.
ODTÜ’nün hocaları ve hocalarının seçtiği
Rektörü ve üniversite senatosu, yani o gün
ODTÜ’de bulunanlar, olaylara tanık olanlar,
yani birinci şahıslar bir tarafta; diğer tarafta
da olaya tanık olmayan ve olaydan günler
sonra, Başbakan’ın ODTÜ’yü eleştirmesinden sonra peşi sıra açıklamada bulunanlar...
Yani üçüncü şahıslar...
Bazen komedilerde mantık aranmaz. Hani
küçüklüğümüzün çizgi filmlerinde Roadrunner bir şekilde Coyote’den kurtulması
mantıksız ama komikti. Ya da Twitty ile
Sylvester mevzusu...
anlattı. Orantısız şiddeti kınadı, aynı zamanda protestocu grup içerisinde şiddete meyledenleri de ‘demokrasi sınırlarına saygılı
olun, şiddete bulaşmayın’ diye uyardı.
Aslında ODTÜ Rektörlüğü’nün yazısı çok
makul, anlaşılır ve mantıklıydı. Üstelik bana
kalırsa çok da cesur bir yazıydı. Öğretim
üyelerinin bilgileri ve istişare toplantısının
ardından kaleme alınan yazı basında da hak
ettiği ölçüde yer buldu. Tebrik mesajları,
destek yürüyüşleri yapıldı vs.
Buraya kadar da her şey normal. Ama buradan sonrası komik. Aslında traji komik.
REKTÖRLER GÜNLER SONRA
ODTÜ’YÜ KINADI
Olayda yaklaşık bir hafta geçti, Başbakan
bir televizyon programında ODTÜ’ye ağır
sözlerle yüklendi. Ne hikmetse, ertesi gün,
bizim demokrasi mabedi üniversitelerimizin
yöneticileri bir bir ODTÜ’yü kınayan yazılar
yayınlamaya başladılar. Bu sayı kısa sürede
onlarca üniversiteyi buldu. Ortalık iyice karıştı.
ODTÜ’ye karşı açıklama yapan üniversitelerin, ODTÜ’nün açıklamasını okumadıkları
o kadar belliydi ki... Zaman zaman Zaytung
haberi zannettiğimiz açıklamalar yapıldı.
Canlı Zaytung...
Adı henüz duyulmamış üniversiteler adlarını duyurmuş oldular tabi, önümüzdeki
yıldan sonra üniversite adaylarına katkıları
olmuş oldu bu sayede.
Yani ilginç bir şekilde bir akım başladı;
ODTÜ’yü kınama trendi...
Biz de heyecanla takip ediyoruz tabi, ne
olacak diye. Rektörlerin ODTÜ’yü kınama
mesajlarına, üniversitenin öğretim üyeleri
‘ben kınamıyorum’ diyerek rest çekti. Abartmıyorum, belki 48 saat içerisinde çok sayıda
açıklamalar yapıldı, üniversiteler içinde bir
nevi kutuplaşmalar oldu, kınayanlar kına-
İTÜ Danışmanlık Kulübü, Ağustos ayında Berk
Ilındır, Özge Durkut ve Mehmet Niyazi Kuzu tarafından tekrar kuruldu. İki sene önce kurulmuş olan
kulübün yenilendiği bu süreçte farklı ve öğrenci
portföyü geniş bir yapı için çalışmalara başlandı.
18 Aralık salı günü 1. Danışmanlık Günü isimli bir
etkinlik düzenlendi. PwC'den dört yönetici, danışmanlık sektörünü ve kendi firmalarını tanıttılar.
Bunun yanında İTÜ Danışmanlık Kulübü, bahar
döneminde “Danışmanlık Zirvesi” adı altında üç
gün sürecek olan bir organizasyon planlıyor. Kulüp
kurucularından Mehmet Niyazi ise kulüp hakkında: “Amacımız hem farklı olup hemde geniş kitlelere hitap etmek. Bugün firmalara ve markalara
baktığınızda da bunu görürsünüz. Farklı olmak sizi
markalaştırır. Tabi burda farkın yanında kalitede
çok önemli. Biz önce İTÜ de ilerleyen zamanlarda
da Türkiye de bir marka haline gelmek istiyoruz. Bu
oluşumda da arkadaşları aramızda görmek isteriz.
Facebook grubumuzdan bize kolaylıkla ulaşabilirler.” dedi.
facebook.com/groups/itudanismanlikkulubu
Malum, geçtiğimiz dönem öğrenci harçları
kaldırıldı. Yıllardır mücadelesi verilen parasız eğitimin bir nevi adımlarından biri atıldı
aslında. O süreç de ilginçti. Harçlar kaldırıldıktan sonra hiç de yer gök sevinç sesleriyle
inlemedi, parasız eğitmi savunanlar ‘Başbakanım çok yaşa’ da demedi. Tebrik mesajları,
telefonlar alınmadı falan.
Geçen yıl YÖK’e bağlı Ulusal Öğrenci Konseyi ve bu birliğe bağlı çeştili üniversite konseyleri, Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programındaydılar. İlgiyle seyretmiştim. Tabi
yine üniversiteleri ve hükümeti eleştiren
öğrenciler parasız eğitimden dem vuruyorlardı, az sayıda olsalar da... Derken, Ulusal
Öğrenci Konseyi bünyesinde bağlı olduğu
üniversitenin ‘öğrenci temsilcisi’ olan bir arkadaşımız şöyle demişti: ‘Arkadaşlar, parasız
eğitim diyorsunuz da üniversitede parasız
okunur mu? Rektörlüğün de bütçesi belli.
Zaten ihtiyacı olana burs, kredi veriliyor,
niye bu kadar abartıyorsunuz...’ Yine keser
döndü sap döndü, üniversitelerde harç kaldırılmasından yine günler sonra metroda
bir afiş gözüme çarpmıştı. Bu arkadaşımızın
da arasında olduğu Ulusal Öğrenci Konseyi
‘yıllardır verdiğimiz mücadelemiz sonucunda artık üniversite harçları kaldırılmıştır. Bu
zulme son veren Başbakan’ımıza üniversite
öğrencileri adına teşekkür ediyoruz.’ Nihayet
‘Başbakanım çok yaşa’ diyenler de olmuştu
işte.
Bu ODTÜ mevzusu da bana hemen bunu
hatırlattı. Yani öğrenci olun, öğretim üyesi
olun bir önemi yok.
Omurgalı olun da...
Evet, buraya kadar da her şey normal. Çok
normal...
Ç
san atısın
yur trali da g
ler du bu bulu üneş
i
gel n baş na en nan ener
işm ınd uy
ji
ö
yüz
es
a y gun ğren si
d
a
ci
er
ye
ör
sağ e
lan 30’u sinde alıyo nekıyo
r
r. ndan elekt . Bu
r
i
tas ğin
arr
uf
KONU: SERGİ
TEMA: İSTANBUL
İTÜ Güzel Sanatlar Kulübü’nün eylül ayından beri
hazırlandığı İstanbul temalı sergisi ocak ayında açılıyor.
Daha önce denenmemiş bir biçimde yapılan eserler
minyatür maketlerden ve bilindik İstanbul temalarının yeniden yorumlanmasıyla oluşturuldu. Aynı
zamanda tahta üzerine yapılan aklirik ve yağlı boya
çalışmalar, eski İstanbul ile yenisi arasındaki farklılıkları gözler önüne serdi.
Klasik bir Galata Kulesi, Taksim Tünel beklense de
bu sergide tahta çubuklardan bir Taksim Tramvay
veya Kız Kulesi’ni değil ama silüetini gösteren maketler vardı. Eski İstanbul’un tahtadan evlerinin
arasında kaybolunup, Tophane’nin nargile kafeleri
arasında gezildi.
Yapılan eserler üzerine serpilen toz boya karışımları Şehr-i İstanbul standına eskilere ait bir lezzet bıraktı. Sergimizin öncelikle Taşkışla’da sergilenmesi
planlanıp, ikinci ayağı Ayazağa’da düzenlendi. Ayrıntıları ve Sanat Atölyesinin etkinliklerini ve çalışma saatlerini öğrenebileceğiniz Facebook İTÜ Güzel Sanatlar Kulubü sayfası ziyaretlerinizi bekliyor.
BİLİNEN TARİHE FARKLI BAKIŞ:
1881
10 Kasım’da ilk gösterimi yapılan, 44 sanatçının, bir
o kadar da saygın kişinin emeği olan “1881” izleyicilerin takdirini topladı. Değişen dekorlar, heyecanlı replikler ve skeçler sayesinde nasıl geçtiği anlaşılmayan bir üç buçuk saat sunuyor. Oyun, Müjdat
Gezen Tiyatrosu tarafından hazırlandı. Hazırlanma
sürecindeki övgülerle ve özellikle Yılmaz Özdil’in
yorumu ile oyun dikkatleri üzerine çekmişti.
Oyuncuların gerçekçiliği ile bebek Mustafa’dan bilinen Atatürk’e kadar hepsini gözle görmek mümkün. Küçük ayrıntıların ve bilinmeyen hikayelerin
gösterildiği oyun Aralık ayında sonlandı. Müjdat
Gezen Tiyatrosu’nu takip etmek için:
http://www.mujdatgezensanatmerkezi.com.tr/
OCAK 2013
19
s er 9 8 y ı l
Bin tifika ında
fınd alar siste ortay
ras an Kon mi, A a çık
çev ı are gelişti seyi ( meri an LE
sis re d nada rilm USG kan ED
tesi temid ostu kabu iş ve BC) t Yeşil
bin l g ulu araser Çek ir.
s
ö
a
v e r t i f i k a m e kö Ö z y e ğ s e r t r m ü ş l a r a eri site k sına y K in ifika bir
ara şmişt ampü sahip ampü Ünivesyon
son zisin ir. B sü o ilk T sü L rsirun rasın de, in u ka lma ö ürk ÜEED
ed mas da d şaat psam zelli nim a i l m e si ı n a a z o ğ a l e sn a d a b ğ i n e
da
bul husus ami ö yaşamsında ina
u nu u n l ç ü ı n ve
l m u d a b d e d ko
ştu irço ikk r.
k ça at
lış-
İTÜ DANIŞMANLIK KULÜBÜ
Lafı çok da uzatmadan şöyle bir gözlemi de
aktarayım.
ÖĞRENCİYİ SEVMEYEN
‘ÖĞRENCİ KONSEYİ’
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
TANIYALIM:
7
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
E
ÜSL
R
iün k i
k
e
o
A
irç isind mek
K
b
a er l e ğ a
İL
YEŞ anlalredşke iiçdüzednen dsoundauzam, yer tesin şilin konu rda b rin
n
i
So rsite kal r ye e” ala sitele yape
v şam dola eçm alışmiver in eleya i n “ e g l i ç ü n r i ç n , g r i n i
i ç ş i l i n n e m a z ı ü s l e a r ke n y e
ye zı ö . B amp sun ’nü
b a n du i k i z e İ T Ü
lu vrec ını s ızda z.
ç e l ar y ı m c a ğ ı
tık k sa laya
c e rg u
so
MP
İTÜ
Asırlardır
Çağdaş Peki
Ya Çevreci mi?
Pınar Bahar Çelebi / Ayazağa
nda
yılı içer0 0 5 ke l i ş , 2 e r l e ş ı ge I S O
i
s
y
m
i
ite
ers duğu yaşa unda istem v
i
l
c
y
n
S
k
a
o
u
loji on m e k u
ç Ü ış
Ko şlatm eko ları s öneti içind arrufl iba deki çaba e Y yıl tas ğrenc lisin me Çevr . Bir i ve 19 ö ume ık
t i r 0 0 1 a l d ı r i m l n d e d ı . R W ’ l si
14 lgesi n ve ayesi anın 23 M ilme li
be kları mı s ânı t ’nde şa ed önem yn a l l a n ı i m k pü sü i si i n n d e e 6 a u ku burs Kam n tes timi içind uyg ri
ye eri asyo tüke ı. Yıl itede u, ge a
fen jener algaz land ivers onuc kayd
ko doğ f sağ te ün imi s ında
ile arru üreç önet alar dı.
tas bir s tık y alışm ğlan
l ı k an a m ç ar s a
lan nüşü atkıl
d ö ğe r k
de
Boğaziçi Üniversitesi çevre dostu projeleriyle yeşil
kampüs olma yolunda bazı yatırımlarda bulunuyor. Geleceğin en önemli teknolojileri arasında güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretim tesislerini
gösterebiliriz. Üniversitenin Yapı İşleri ve
Teknik Daire Başkanı Şahin Öztürk’ün
açıklamasından edindiğimiz bilgilere
göre kampüste yapılan binaların artık
‘yeşil bina’ standartlarında inşa
edilmesi hususunda çaba
sarf ediliyor.
SİZSİZ OLMAZ
AKUSTİK SÖYLEŞİLER
TRT Okul’un üniversite öğrencilerine ulaşmak amacıyla yaptığı bu program Keremcem’in
sunuculuğunda gerçekleşiyor
ve her hafta başka bir üniversitede başka konuklarla düzenleniyor. Üniversitemizde
ağırlanan konuklar Pelin Öztekin, Alphan Manas, Atilla
Özdemiroğlu, Öykü Gürman
oldu. Keyifli sohbetleriyle izleyenlerine eğlenceli iki saat
yaşattılar.
İTÜ Konservatuar mezunu olan
Öykü Gürman şarkılarını canlı
olarak bizlerle paylaştı. Kardeşi Berk ile yollarının kavgalı
ayrılmadığını sadece müziğin
farklı alanlarına yöneldiklerini
belirtti.
Atilla Özdemiroğlu kızının İTÜ
Ayazağa Kampüsü’nde lisede
okuduğunu belirterek İTÜ’ye
övgülerini dile getirdi. Program
boyunca tecrübelerini bizimle
paylaşan Atilla Özdemiroğlu
aynı zamanda 12 Aralık Çarşamba günü verdiği konserden
de bahsetti. Özellikle bu konserin hayatında ilk defa kendi
adıyla yapılan müzikal bir gös-
teri olduğunu belirtti.
Hayatında dolmuş şoförlüğünden, fahri başkonsolosluğa;
mucitlikten pilotluğa kadar bir
çok farklı alanda çalışmış olan
iş adamı Alphan Manas ilginç
hayat tecrübeleriyle izleyenleri şaşırttı. Fütüristlikle de ilgilenen Manas aynı zamanda
Göztepe’nin yönetim kurulunda
yer alan bir İzmirli.
“Hayat Bilgisi”, “Bir Demet
Tiyatro”da oynayan, BKM Mutfak ile tanınan Pelin Öztekin
programa esprileriyle, Galatasaray fanatikliğiyle ve söylediği
“Sil Baştan” şarkısı ile renk kattı.
Ayrıca Pelin önce “Pelin Öztekin” olduğunu daha sona Rasim
Öztekin’in kızı olarak tanındığını vurguladı.
Program sırasında öğrencilerin
merak ettiği sorular cevaplandı. Ayrıca İTÜ öğrencisi olan
Şeymanur Kandaz ile Muratcan
Özçetin yaptıkları dans ile beğeni topladı.
Dilşad Dağtekin / Ayazağa
İstanbul Teknik Üniversitesi web sitesini yeniliyor. Bu
süreçte akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve çalışanlar ile etkileşim içinde olabilmek için sizinletasarliyoruz.itu.
edu.tr sitesi oluşturuldu.
itu.edu.tr ana sayfasının tasarımı için yeni fikirler ile
kullanımı basit, erişimi kolay, kullanıcı dostu bir web
sitesi ortaya çıkması planlanıyor.
www.sizinletasarliyoruz.itu.
edu.tr adresine girerek fikir havuzuna fikrini ekleyenler sürece dahil olacak.
Detayları İTÜ Facebook ve Twitter hesaplarından
takip edebilirken, #sizinletasarliyoruz etiketiyle de
Twitter üzerinden fikirlerinizi gönderebilirsiniz.
8
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
Kamil Can Erdem
[email protected]
10 - 12 Ocak’ta yapılacak
olan yeterlilik sınavına
girecek öğrencilerin “irregular” olma konusundaki
bilinmeyenleri kafa karıştırıyor. Irregular olmak
ya da olmamak... Lisansa
düzensiz olarak başlamak
neler getirir? Avantajlar,
dezavantajar...
Cevapları araştırdık, tecrübeleri derledik.
Seden Gamze Çelikkol
[email protected]
İ
C
N
E
R
ÖĞ
İŞLERİ
R
O
Y
İ
D
E
N
İ
TÜ, uzun yıllardır hazırlık eğitimi
ile iç içe. Özellikle İTÜ’nün yüzde
yüz İngilizce bölümler açmasıyla,
hazırlık sınıflarındaki İngilizce eğitimi
de daha fazla gündeme oturdu. Hazırlık eğitimi bir yana, sınavı geçtikten
sonra kazandığı bölümde okumaya
başlayacak öğrencilere sunulan
seçenekler de kafa karıştırabiliyor.
Bunlardan belki de en göze batanı
‘irregular’ olarak tabir edilen, lisansa
düzensiz başlamak.
İTÜ’de hazırlık okuyan öğrenciler eğer
güz dönemi sonunda yapılan yeterlilik
sınavında başarılı olurlarsa, bahar
yarıyılıyla birlikte bölüm derslerini
almaya başlayabiliyorlar.
Güz dönemi sonundaki yeterlilik sınavına girme
hakkı kazanabilmek için:
A seviyesi öğrencilerinden Güz dönemi içindeki not ortalaması 60 ve üzeri
olanlar; B seviyesi Öğrencilerinden
güz dönemi içindeki not ortalaması 70
üzeri devamsızlık sınırını aşmamış ise
Güz dönemi sonunda verilen yeterlilik
sınavına girme hakkı kazanırlar. Bu
sınavda 60 ve üzeri not alanlar fakültelerinde derslerine başlayabilir. C ve
D seviyesi öğrencileri bir yıl boyunca
hazırlık sınıfına devam ederler.
Irregular olmak konusunda genel düşünceler
Irregularlara göre; derslerin yoğunlukları ve zorlukları göz önüne alındığında, eğitimini dokuz döneme yaymak
Yönetmelik Ne Diyor ?
İngilizce Hazırlık Programları
Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği/
MADDE 14
(1) İngilizce hazırlık programında
A ve B düzeyi öğrencileri devam
koşulunu yerine getirdikleri ve yıl
içi sınavlarında Senato tarafından
belirlenen ortalamayı sağladıkları
takdirde birinci yarıyıl sonunda
Öğrenci İşleri Daire Başkanı
Yıldız Büyükçolak’a sorduk:
avantaj olarak görülüyor. Bunlara ek
olarak, hazırlıkta tek odak noktası
İngilizce olduğundan matematikten,
fizikten, kimyadan vs. uzaklaşıldığı;
bu yüzden lisansa geçince bocalama
evresi yaşanıldığı belirtiliyor. Bir dönem daha hazırlığa devam edilmesinin ise bu evreyi daha da uzatacağına
dikkat çekiliyor. Ayrıca derslerini
fazla zorlamadan dengeli bir dağılım
yapmaları öneriliyor. Aksi takdirde
ilk dönemden gözetime girme riski de
söz konusu.
Yeterli İngilizce seviyelerinde olmalarına rağmen
bir dönem daha hazırlık okumak isteyen öğrencilere öneriler:
Hazırlıkta daha rahat olunduğunu
savunup sosyal aktivitelere daha fazla
vakit ayırılabileceğini
düşünen öğrenciler olmasına rağmen
lisansa geçince az ders alarak hazırlığa
göre daha rahat olunabileceğini söyleyen öğrencilerin sayısı küçümsenemeyecek derecede. Böylece hem kredi
açısından öne geçmiş ve lisansa hafif
bir başlangıç yapmış olunabileceği
hem de aynı anda istenilen etkinliklere katılabilineceği vurgulandı.
Irregular olup lisansı 3,5 yıldabiriterek
üniversite hayatını 4 yıla sığdırma
planları olan öğrenciler yapılan yorumlar da şöyle; 3 yılda tamamlamış
öğrenciler bile mevcut dolayısıyla sıkı
çalışma ve disiplinle bu mümkün olabilir diyenler olduğu gibi ‘‘Üniversite
yılları en güzel yıllardır, uzun uzun
adam gibi yaşayın, kasmayın; zaten
yıllarca çalışıp İTÜ’ye gelmişiz, bari
bize bir faydası olsun da geldiğimize
değsin; öğrencilik hayatını erken
bitirme hayalleri neden? Zira öğrenci
olmayana akbil bile 2 katı fiyat çekiyor.’’ diyenler de var.
dokuz döneme yaymayı tercih ederek
sosyal hayatına daha çok vakit ayırdığını söyleyen öğrenciler de mevcut.
Irregular öğrencilerin ders seçimi
Öğrenciler irregular olmanın ders
seçimlerinde bir farklılık oluşturmadığı belirtiliyor. Lisanstaki ilk dönemlerinde irregular öğrencilere ders
seçim önceliği verildiği için hiçbir
sorun yaşanmadığı söylenirken ikinci
dönemlerinde ise birinci sınıflar en
son ders seçimi yaptığı için kimi dersleri alırken sıkıntı yaşanabiliyor. Her
dönem her dersin açılmamasından
dolayı, öğrencilerin ders planlamalarında gecikmeler olabiliyor. Örneğin;
Mimarlıkta birbirine bağlı 8 proje
dersi olduğu ve Proje1 dersinin 2.
dönem ya da yaz okulunda açılmadığı için lisans en az 9 dönem oluyor.
Ortalama hedefleyen arkadaşlara
verilen İngilizce yeterlik sınavına
girme hakkına sahiptirler. Bu
sınavda başarılı olanlar, fakültelerinde derslere başlarlar. Başarısız
olanlar ise bahar yarıyılında derslere B düzeyinde devam ederler. B
düzeyi öğrencileri ikinci yarıyılda
aldıkları hazırlık öğreniminde
diğer düzeylerle aynı koşullara
tabidir.
(2) C ve D düzeyi öğrencileri güz
yarıyılı sonunda yapılan İngilizce
yeterlik sınavına giremezler. C ve
D düzeyi öğrencilerinden devam
şartını yerine getiren ve Senato
tarafından belirlenen not ortalamasını sağlayanlar yıl sonunda
verilen İngilizce yeterlilik sınavına
katılabilirler.
İngilizce yeterlilik sınavına girme hakkı kazanmış
öğrencilerin bu haklarını kullanmamaları hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Yoğun LYS çalışmalarının ardından öğrencilerin
Lisansa erkenden başlamak istememeleri doğal
bir şey ancak İngilizce seviyeleri iyi olan öğrencilerin hiç olmazsa bahar döneminde az ders
alarak lisansa rahatça başlama fırsatlarını göz
ardı etmemelerini tavsiye ediyorum. İrregular
olmak hazırlıktaki öğrencilerin üniversite hayatından uzaklaşmamaları için bir avantajdır.
Yatay Geçiş, Çift Anadal (ÇAP) ve Yan Dal Programlarında İrregular Olmak kolaylık sağlar mı?
Bu programlarda yer almak isteyen irregular
öğrencilerin başvurudan önce önlerinde 1,5
yılları var. Örneğin Yatay geçiş yapmak isteyen bir irregular öğrenci ortalamasını yüksek
tutabilmek için 2013 Temmuza kadar yani 3
yarıyıl ve 2 yaz okulu boyunca ders alabilme
imkanına sahip. Bu sayede regular öğrencilere
göre daha geniş bir aralıkta düşük not aldığı
dersleri tekrar alarak telafi edebilir.
YILDIZ BÜYÜKÇOLAK
Öğrenci İşleri Daire Başkanı
IR
OLMAK
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
OCAK 2013
Ü
niversiteyi erken bitirmek isteyen
öğrenciler için güzel bir fırsat. Bölümümün kontenjanı az olduğu için
güz döneminde açılan dersler genellikle bahar
döneminde açılmıyor. Ön şart olan bahar dönemi derslerini bahar dönemi alıp, bu dönem de
üst dersini alarak sene sonunda 3.sınıf olmayı
garantilemiş arkadaşlarım var. Hazırlıktayken
sabahın köründe kalkıp maçkaya gitmek bir
GİZEM KARACA
Uzay mühendisliği
I
rregular olmak yatay geçiş,
çift anadal (çap), yandal ya
da Erasmus programlarına
başvuruda katkı sağlar. Şöyle ki
bir dönem avantajli olunduğu
için o dönemde kolayca geçilebilecek dersler alınıp yüksek not
ortalaması yapılabilir ve ilerdeki
YA DA
OLMAMAK
İrregular öğrenciler ilk dönemlerindeki ders seçimlerinde
sıkıntı yaşıyor mu ?
İrregular Öğrenciler ders seçimlerini 1.Sınıflarla
birlikte 5 Şubatta herkesten önce yapacak. Bu
yüzden irregular öğrencilerin ders seçimlerinde
regular öğrencilerden bir farkı yoktur. (Ancak
bahar döneminde açılmayan bazı dersler var. )
İrregular öğrencilerin lisanstan mezun olurken dereceye
giremediği konuşuluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Senato kararına göre lisansı 8 dönemde bitiren
her öğrenci dereceye girebiliyor. Dolayısıyla
eğer irregular öğrenciler lisanslarını 8 yarıyılda
bitirirlerse, sene sonunda mezun öğrencilerle
birlikte değerlendirildiği için dereceye girme
hakları ortadan kalkmıyor.
İrregular olan öğrencilerin ders programları kendi
dönemleri ile paralel olmadığı için belli bir arkadaş
çevreleri olmayacağını düşünüyor. Bu konuda neler
diyeceksiniz ?
İtü’de sınıf geçme değil ders geçme sistemi olduğu için farklı dönemlerden hatta farklı fakültelerden öğrenciler birlikte ders alabiliyorlar. Bu
konuda irregular öğrencilerin regular öğrencilerden hiç bir farkı olmadığını düşünüyorum.
RE
GU
LAR
dönemlerde de daha rahat olunacağı için regular öğrencilerden her
zaman yüksek ortalama yapma
konusunda avantajlı durumdayız.
Eğer yatay geçiş, çap, yandal veya
Erasmus düşünen arkadaşlar
varsa irregular olmalarını tavsiye
ederim.
NİLAY YILDIRIM
İmalat mühendisliği
H
azırlığı atlayacak seviyede olan arkadaşlar
için hazırlığın ikinci
dönemi oldukça sıkıcı olacak,
kalan arkadaşlarım çok sıkıldılar. Hazırlıkta takılmak yerine
örneğin 15 kredi alıp lisansta
da 3 gün derse gidip 2 gün yatabilirler. 15 kredi 15 kredidir
neticede, yol almak güzeldir.
Lisansa başlamayacaksa da
başka şekilde değerlendirmek
mümkün, yurtdışı dil okulu
gibi.
İnşaat mühendisliği
I
Elektrik mühendisliği
rregular olup lisansı 3,5 yılda
bitirmek planı genelde sadece
hayal olarak kalmakta ancak
okulumuzda lisans hayatını sadece
3 yılda tamamlamış öğrenciler bile
mevcut dolayısıyla
sıkı çalışma ve disiplinle bu
mümkün olabilir ancak önerim
öğrenci olmanın hakkını vermeleri
yönünde ne de olsa öğrenci olmayana akbil bile 2 katı fiyat çekiyor
dolayısıyla mümkün olduğunda 3,5
senede değil 4-5 senede tamamlamalarını ve mühendisin sadece
hesap kitap yapmak olmadığını
anlamalarını isterim..
rregular olunca belli bir dönemleri olmayacağından belli bir arkadaş çevreleri olmayacağı düşüncesine pek katılmıyorum. Bu
kişinin sosyalliğine de bağlı bir durum. Bir kere
“bölümümdeki herkesle aynı derslere gireyim”
diye bir durum yok, 2 yıl boyunca havuz derslerinde zaten bölümler karışık, bölüm derslerinde
ise dersin türkçe-ingilizce diye ikiye ayrılması
CÜNEYT CİHAN
İmalat mühendisliği
lk dönemde dilediğiniz gibi ders seçebiliyorsunuz,
isterseniz fazla ders almadan rahat bir dönem
geçirirsiniz ve ileriki dönemlerinizi biraz olsun
rahatlatırsınız isterseniz biraz abartıp toplam öğrenim
sürenizi kısaltabilirsiniz. Bence en az 18 en fazla 22
kredi alınmalı. Örneğin makina mühendisliği öğrencileri için İlk dönemde şu dersleri tavsiye edebilirim;
Technical Drawing, Mathematics I, English I, Physics I,
General Chemistry, Materials Science, General Chemistry I Lab, Physics I Lab
B
Elektrik mühendisliği
OĞUZ GÜRES
CAN BERK AYTAÇ
I
Elektronik ve haberleşme mühendisliği
ALİ SINMAZ
yerden sonra ölüm gibi gelmeye başlamıştı.
En azından devamsızlık derdim, 45dklık yol
derdim kalmaz, fazladan bir dönem olduğu için
kaç kredi versem kardır düşüncesindeydim.
Ama bahar döneminde havaların güzelleşmesi
ve hazırlıktan sonra derslere odaklanmam zor
olduğu için ortalamam kötü. Bu konuda rehavete kapılmamalarını tavsiye ediyorum.
H
ADEM YILMAZ YAZAR
İ
9
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
AHMET ÇETİN
Bilgisayar mühendisliği
er bölümde dersler aynı olsa
bile dizilişleri farklıdır. Bence
önce havuz derslerinin yani
alınabildiği kadar ilk dönem dersleri
alınmalıdır. Alınamayan dersler yerine
ise üst dönemlerden Ata, Tur gibi
dersler alınarak kredi 18-20 civarına
getirilmelidir. Ders dengesi bir şekilde
kuruluyor bu korkulacak bir şey değil.
Ayrıca yaz okulunda genelde bölüm
dersleri açılmıyor. Havuz derslerini
almak veya yükseltmek isteyenler yaz
okuluna kalıyorlar.
OKTAY SEVER
Jeofizik mühendisliği
abii bir de hazırlıktaki 3
dönemden sonra irregular olmak var benim olacağım gibi.
Bu durumu kimseye önermiyorum.
T
da dönemi ikiye bölüyor. Irregularlıkta bir de
dönem farkı oluşuyor tabi dersten derse ama
dediğim gibi kişi sosyal biriyse iki dönemden de
çevre yapabilir, bunu avantaja çevirebilir. Ki sizinle aynı dönem lisansa başlayan diğer irregular
öğrenciler de çoğu derste gözünüze çarpıyor ve
sayıları hiç de az değil, buradan da başlı başına
bir arkadaş grubu yapılabilir.
IRREGULAR
İREM YILMAZ
ÖĞRENCİLE
R I
NE DİYOR
en hazırlığı A kurundan atladım. O dönem neredeyse bütün A kurları hazırlığı atlamıştı. Ayrıca ilk
lisans dönemimde 18,5 kredi almıştım ve hazırlıktan
daha rahat bir programım olmuştu Hazırlığı fırsat bulup
atlayamamayı vakit kaybı olarak görüyorum. İlla irregular
olup okulu erken bitirmek amaçlanmalı demiyorum ama
o 1 dönem özellikle kişisel gelişim için faydalı olabilir
(yurtdışında yabancı dil, seyahat vs.).
Ben elektrik mühendisliği bölümündeyim ve irregular
Mimarlık
rregular olmamın hazırlıktaki
rehaveti biraz olsun üstümden
atmamı sağladığı ve bölüme daha
kolay adapte olmamı sağladığını
söyleyebilirim.Mimarlık bölümümde
irregular olarak başlayacak öğrencilere benim almalarını önerebileceğim
dersler: havuz dersleri, ATA,TUR
kodlu dersler, ITB ve MAT103E
olarak okuduğum ilk 2 sene çok rahat geçti diyebilirim.
Irregular olmanın dezavantajlarını bölüm derslerini
almaya başladığım zaman gördüm. Örneğin ben 5. yarıyılımı bahar, 6. yarıyılımı güz döneminde okudum. Ancak
normalde 5. yarıyıl derslerim güzde, 6. yarıyıl derslerim de
baharda açılıyordu. O yüzden hem alttan hem de üstten
ders alarak kredimi dengelemeye çalışıyordum. Üstten
ders almak da ortalamayı olumsuz etkileyebiliyor.
10
ARIYORUM
OCAK 2013
Hintliler çıldırmış olmalı!
Hollywood filimlerini hepimiz bilir ve çoğumuz takip ederiz.
Peki ya Bollywood deyince! Hindistan’ın ulusal sinema sektörü
Hollywood’a ne kadar meydan okuyabiliyor ?
B
ollywood’un adı, film fabrikaları
olarak nitelenen Mumbai’nin eski
adı olan Bombay ve Hollywood’un
birleşmesinden oluşmuştur. Hint filmlerinin ülkemizde vizyona girmemesinden
dolayı , birkaç filmden fazlasının adını duyamayız. Türkiye’deki sinemaseverler
Bollywood’la 21. İstanbul Film
Festivali’nde Devdas adlı filmin
yer aldığı gösterim ile buluşmuşlardır. Hindistan’da her
yıl 1000’in üzerinde uzun
metrajlı film ve 900 civarında kısa film çekilmektedir. Bir milyarlık nüfusu bulunan Hindistan’da
günde on beş milyon
Hintli sinemaya gidiyor.
Hintçe’nin ülke genelinde
yaygın bir dil olmaması nedeniyle Bengali, Malalayam, Tamıl
ve Telugu dillerinde çekilen filmlerin
sayısı da küçümsenmeyecek kadar çoktur.
Hindistan’da bölgesel sinema sektörünün
güçlenmesindeki en büyük etkenin ‘dil’ olduğu düşünülüyor. Bollywood, Hintçe çekilen
filmlerin oluşturduğu sektöre hakimken, ‘
yeni Hint sineması’ ülkenin geri kalanında
bölgesel dillerde daha küçük bütçeli filmler
çekmektedir.
Hindistan hükümeti film konusunda çok
hassas olduğu için Bollywood’ da öpüşme
sahnesine bile zor rastlanır. Buna rağmen
filmlerde bolca romantizim, aşk, ayrılık,
dram göze çarpıyor. 1970 li yıllarda daha çok
aksiyon türünde dövüş sahnesi bol olan filmler çekilmiştir. Müzik ve dans ise bu filmlerin olmazsa olmazıdır. Bir filmin süresi 3-4
saati bulmakla beraber bu özellik karakterlerin farklı yönleriyle ele alınmasına, oldukça
renkli senaryoların ortaya çıkmasına dolayısıyla tek filmin içinde
birden fazla senaryo varmış
etkisi yaratılmasına olanak sağlar. Bollywood
aktörü Aamir Khan’ın
önce zengin bir iş
adamı, sonra şaşkın
bir aşık, hafızasını
kaybettikten
sonra
sadece 15 dakikasını
hatırlayan bir hasta,
son olarak da bir seri katil rolüne büründüğü Gajini filmi buna bir örnektir.
Devlet tarafından da desteklendiği için Bollywood filmlerinin Hindistanlı
ailelerde ayrı bir yeri vardır. Örf ve adetleriyle, tutuculuklarıyla, duygusallıklarıyla
Hollywood’dan oldukça farklı olan filmler
batıda da sevilmektedir. Slum Dog Millionere Filmi Amerika’da gişe rekoru kırmış. Lagaan, 3 İdiots, Taare Zamaane Paar gibi Aamir Khan’ın rol aldığı filmler IMDB’de 8’in
üzerinde.
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
İzlenmesi şart:
1. 3 Idiots (2009)
2. Bobby (1973)
3. Rang De Basanti (2006)
6. Udaan (2010)
7. Dilwale Dulhania Le Jayenge (1995)
8. Om Shanti Om (2007)
9. Fanaa (2006)
10. Fashion (2008)
11. Lagaan (2001)
12. Devdas (2002)
13. Swades (2004)
14. Taare Zameen Par (2007)
15. 1942: A Love Story (1993)
16. Dil Chahta Hai (2001)
17. Sarfarosh (1999)
18. Bunty Aur Babli (2005)
19. Peepli Live (2010)
20. Black (2005)
“Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi’nin Yaratıcısı”
- Hayal gücünün sınırlarını
zorlayan
adam-
g
John Ronald Reuel Tolkien 3 Ocak 1892’de Güney
Afrika’nın Bloemfontein
şehrinde doğdu. İngiltereli orta halli bu ailenin,
İngiliz sömürgesi olan bir ülkede yaşama amacı
yeni bir hayat sürdürmekti. Babası Arthur Tolkien
banka müdürüydü. Afrika’nın iklim koşulları ve
getirdiği olumsuzluklar onları tekrar İngiltere’ye
dönmeye zorlamıştı. Ronald daha 4 yaşındayken
babasını kaybetti. Böylece annesi ve kardeşleriyle
birlikte küçük bir köy olan Sarehole’a yerleştiler.
Hobbitlerin köyü Shire’ı hayal etmesinde ve tasarlamasında etkili olan bir yerdi burası. Ronald,
köyünün yemyeşil doğasını, arkadaşlarıyla oynadığı değirmeni asla unutamadı. İleride yaşamının
tan döndükten sonra Oxford’ta iş bulan Tolkien
1945 yılında burada profesör olmayı başardı. Edith
ile 4 çocuk sahibi oldular. Anglo-Sakson dillerinin
profesörlüğünü yaptı. Ana ilgisi İngilitere’nin ortabatı topraklarının yazın geleneği üzerineydi.
Zamanla dünyanın en önemli dilbilimcilerinden
biri haline geldi.Küçüklüğünü geçirdiği köy, Birmingham, savaş ve daha birçok hayatına
dair yerler ve olaylar Orta Dünya’yı
yaratmasında etken olmuştu. Arwen ve Aragorn’un aşkına da
Edith ile kendisini kattı şüphesiz. Profesör olduğu yıllarda da
bu mükemmel hayal dünyası
içinde romanlarını yazmaya devam etti.1937 yılında yayınladığı
“Hobbit” kitabı olumlu olumsuz
pek çok eleştiriye konu oldu. Olumsuz eleştirilerin hiç bir etkisi kalmadı
ve çok kısa sürede Hobbit popüler oldu. Hobbit,
Yüzüklerin Efendisi serisinin başlangıcıdır. Orta
Dünya’dan ilk kez bu kitapta bahsedilmiştir. Bu sırada Tolkien Yüzüklerin Efendisi üzerinde yoğun
biçimde çalışıyordu. Yaşadığı süre boyunca elf dili
üzerinde de çalıştı. Cüce, ork, elf ve diğer ırkları
yaratarak, Orta Dünya haritasını da tamamladı.
Tüm eserlerini tam olarak bitirip yayınlayamadan
81 yaşında hayatını kaybetti. Fakat onunla benzer
hayal gücüne ve zekaya sahip olan, oğlu Christop-
11
ARIYORUM
OCAK 2013
Aamir Khan
Bollywood’dan söz edip de 3 idiots filminden
tanıdığımız, Hindistan’ın önde gelen oyuncu, yönetmen ve yapımcısı Aamir Khan’dan bahsetmemek
olmaz. Aamir Bollywood’un en çok kazanan aktörüdür. Amcası Nasir Hussain’in Yaadon Ki Baaraat
(1973) filminde çocuk oyuncu olarak film sektörüne adım atan Aamir, Raakh filmiyle
ilk Jüri Özel Ödülü’nü aldı. 1980 ve
1990’larda birçok ödüle aday gösterildi. İlk ‘Filmfare En İyi Aktör
Ödülü’nü ‘Raja Hindustani’ filmiyle, 2001 yılında kendi yapım
şirketini kurdu: Aamir Khan
Productions. İkinci ‘Filmfare En İyi Aktör Ödülü’nü,
kendi yapım şirketinden çıkan
Lagaan filmiyle aldı. İngiliz
sömürgeciliğini eleştiren film Oscar Ödülleri’nde de aday gösterildi.
Karishma Kapoor ile rol aldığı Raja
Hindustani filmi ona Filmfare En İyi Erkek
Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. 7 dalda çeşitli ödüllere aday oldu. Khan’ın çevirdiği her film başarılı
oluyordu, 5 yıl içinde çevirdiği filmlerin hepsi birer
hit haline geldi. Terör olaylarına parmak basan Sarfarosh filmi de oldukça ilgi gördü. 2006 yılında Rang
De Basanti ve Fanaa filmlerinde rol aldı. Aynı yıl
İngiltere BAFTA Ödülleri’ne aday oldu. 2007’de ilk
yönetmenlik deneyimini yaşadığı Taare Zameen Par
filminin yapımcılığını da üstlendi. Filmde Aamir,
disleksi hastalığına sahip bir çocuğun hayatına yön
veren bir resim öğretmenini canlandırıyordu. Bu
filmle ‘Filmfare En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı.
İngiltere’de Madame Tussauds Müzesi’ nde balmumu
heykeli konulmak istendi, ama Aamir bunu da reddetti ve açıklamasında: ‘Bu benim için önemli bir
şey değil. İnsanlar isterlerse benim filmlerimi izlerler
zaten. Ayrıca ben bu kadar şeyle baş edemem, zaten
benim işim bana yetiyor.’ dedi.2008 yılında çevirdiği
Ghajini filmi yılın filmi oldu. 2009 yılında gösterime sunduğu 3 idiots tabiki Filmfare En İyi Film
Ödülü’ne layık görüldü.
Aamir Khan Hindistan’da mükemmeliyetçiliği ile
bilinir. filmlerinde rolüne iyice adapte olarak karakterini en ince ayrıntısına kadar incelediği için senede
ortalama 1 film çekebilmektedir. Son filmi Taalash 30
Kasım’da Hindistan’da vizyona girecek olup, merakla
beklenen Doom 3’ün çekimleri hala devam etmektedir. 6 Mayıs 2012’de her ruphesini ücretsiz hastahanelere, yaşlı evlerine, hayır kurumlarına bağışladığı
‘Satya mev Jayate’ (Gerçekler Daima Kazanır)
adlı televizyon projesini gerçekleştirmeye
başladı.
Program
Hindistan’ın
ırkçılık, kadınların haklarının
korunamaması, yanlış inanç
sisteminden
kaynaklanan
kast sistemi, engellilerin
eşit eğitim haklarından
faydalanamaması
gibi
pek
çok
sorununa
değinilmektedir. Aamir’in
her bölümde belirttiği gibi
programın amacı eleştiri
değil, ortaya koyulan sorunlara gerçek bir çözüm
üretip, çözümleri uygulamak
ve Hindistan’ın değişmek istediğini
kanıtlamaktır. Aamir ve ekibinin bu proje için
geceli gündüzlü çalıştığı yakın çevresi tarafından belirtilmektedir.
İlknur İlhan
[email protected]
Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu
Fantastik kurgunun temellerini gerçek anlamda atanları ne kadar tanıyoruz? Benim gibi birçok kişinin, yazarların hayal dünyalarının nasıl böyle hayret verici ve harika olduğunu
düşündüğüne eminim. Defalarca kitaplarını okuduğumuz, filmlerinin repliklerini ezberleyene kadar izlediğimiz eserlerin nasıl bir hayatın içinden doğduğunu, nasıl bir süreçten
geçtiğini hepimiz merak etmişizdir. Görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir kitlenin hayranlık duyduğu Orta Dünya'nın baş kahramanı Tolkien’in hayatına ışık tutmanın zamanı
geldi. Elbette bunun yanında çocukluğumuzun hayallerini süsleyen, bizi bambaşka diyarlara götüren Harry Potter’ın yazarı J.K Rowling’i de unutmamak gerek…
J.R.R TOLK IEN
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
BOLLY WOOD
Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu
bir kısmını burada geçirecekti. Okula başladıktan
sonra 1904 yılında da annesini kaybeden Ronald
kardeşiyle birlikte teyzesinin yanına yerleşti. King
Edward’s okulunda dillere olan ilgisi ve yatkınlığı
herkesi şaşırttı. Bu dönemlerde kendi kendine bir
dil yaratmaya başladı. Bu tasarısı Elf dilinin temelini hazırlamış oldu. Birmingham’da daha sonra
eserlerinde yer verdiği iki yapıya hayranlık duyuyordu.29 metrelik Perrott’s Folly kulesi
Ronald’ı derinden etkilemişti. Bu yapının hemen yanında bir kule daha
vardı. Bu iki kule, Yüzüklerin Efendisi serisinin 2.kitabı “İki Kule” için
esin kaynağı oldu. Gençlik yıllarında yerel bir pamuk markası olan
“Gamgee” ismini ise Frodo’nun sadık dostu Sam için kullanmıştır.16 yaşındayken hayatının aşkı Edith ile tanıştı.
Fakat gözetiminde olduğu peder görüşmelerini yasakladı.1911 yılında klasik diller eğitimini
almak amacıyla Exeter Koleji’ne gitti.21 yaşını doldurduğunda hiç unutmadığı Edith’i tekrar buldu.
Bir başkasıyla nişanlı olan Edith, Tolkien ile evlenmeye karar verdi.1916’da aşklarını ölümsüzleştirdiler. Bu sırada başlayan 1.Dünya Savaşı’na katılan
Tolkien Fransa cephesinde savaştı. İki yakın dostunu savaşta kaybeden Tolkien, yakınında patlayan
bir bomba yüzünden İngiltere’ye geri döndü. Savaş
Ronald üzerinde unutulmaz etkiler bıraktı. Savaş-
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
her Tolkien babasının sakladığı küçücük bir notun
bile kıymetini bilerek, tüm çalışmalarını tamamlayıp bir araya getirdi. Yarım kalmış eserleri, notları
ve defterleri taranarak basıldı. Peter Jackson’ın yönetmenliğini yaptığı aynı isimli Yüzüklerin Efendisi filmine de eksiksiz olarak konu oldu. Film Oscar ödüllerini alarak büyük rekorlar kırdı. Böylece
bu inanılmaz eserler daha da ölümsüzleşti. Hayal
gücü hepimizde vardır. Ama önemli olan bunları
kağıda döküp kurgulayabilmektir. Düşünmenin
bile imkansıza yakın olduğu o savaş dönemlerinde, bunu başaran büyük üstad J.R.R Tolkien’dir. Bu
sebeple, bedeni dünyevilikten uzaklaşmış olsa da,
eserleriyle ebediyen zihinlerde yaşayacaktır.
J.K ROWLING
Hogwarts’ın büyülü
dünyasında bizi Harry
Potter ile tanıştıran kişi
– onun sihirli asası
“kalemi”Joanne Kathleen Rowling
31 Temmuz 1965 yılında
İngiltere’de doğdu. Kathleen
ismine sahip olmamasına
rağmen
büyükannesine
beslediği derin sevgi sebebiyle bu adı aldı.
Exeter Üniversitesi’nde Fransızca ve Klasik
Edebiyatlar okudu. Daha sonra Londra’ya
yerleşerek çalışmaya başladı. İlk yazı denem-
esi Tavşan’ı 6 yaşında yazmıştır. Fakat Harry
Potter Rowling’in dönüm noktası olmuştur.
İsmini J.K şeklinde kısaltarak kullanmasının
sebebi, ilk başta okurların onun
erkek olduğu izlenimine kapılıp eserine önyargıyla yaklaşmamalarını
sağlamaktı. Eğer bayan olduğunu
bilirlerse
okumayacaklarından
korktu. Dünyada pek çok kişinin
Harry Potter’ın yazarının bayan
olduğunu öğrendiklerinde çok
şaşırmalarının
sebebi
budur.
Küçükken ona “Jo” diye seslenirlerdi. Sadece kızdıklarında
Joanne derlerdi. Harry Potter serisi, Rowling’in aklında 4
saatlik Manchester-Londra tren yolculuğu
sırasında şekillendi. Ana karakterleri ve
hikayenin büyük kısmını kafasında
oluşturdu. Büyücülük okulu
içeren bir hikaye yazmayı
istiyordu. Trende aklına gelen bu fikri kağıda döktü.
Böylece ilk kitap Felsefe
Taşı’nın temelleri atılmış
oldu. Portekiz’e taşındıktan
kısa bir süre sonra 1992’de
gazeteci Jorge Arantes ile evlendi. 1993 yılında kızı Jessica
dünyaya geldi. 1994’te kızıyla birlikte Edinburgh’e taşındı ve 1995 yılında eşinden
ayrıldı. Bu sıralarda tek geçim kaynağı işsizlik
maaşıydı. Bir akşam gittiği lokantada ilk
kitabını tamamlayarak hayatını değiştirdiğinin
farkında değildi. Aynı zamanda Edinburgh
Üniversitesi’nde yüksek lisans okudu ve 1996’da
buradan mezun oldu. 7 kitap olarak planladığı
serinin ilk kitabı Felsefe Taşı yayınlandıktan
kısa bir süre sonra satış rekorları kırarak her ülkede büyük beğeni topladı. İngiliz kitap ödüllerinde yılın çocuk kitabı seçildi. Yayıncılık
tarihinde “en kısa sürede en çok satan kitap”
unvanını kazandı. Bu dünyayı yaratmasının temelinde ne olduğunu soranlara: “Bir çocuğun
yetişkinlerin dünyasından kaçıp her açıdan
güçlü olduğu bir yere gitmesi fikri bana çok
çekici geldi.” Dedi. Karakterlere verdiği isimleri eski dillerden esinlenerek ve çoğu kez uydurarak bulduğunu söylemiştir. Hayatındaki
zorluklardan sonra böyle büyülü bir dünyaya
adım atıp dünyada en çok tanınan yazarlardan biri haline gelmek, rüyalarına
bile konu olmuyordu. En başta
çocukların ilgi alanında olsa
da, inanılmayacak kadar çok
sayıda yetişkinin de Harry
Potter’ın hayran kitlesini
oluşturduğunu unutmamak
gerek. Kitaplarından elde
ettiği 1 milyar doları aşan
servetiyle İngiltere’nin en
zengin kadını unvanını aldı. 2001
yılında Neil Murray adlı bir doktorla
evlenerek 2 çocuk daha dünyaya getirdi. Gerçek dünyasında aile yaşantısına da çok önem
veren Rowling, asla eşini ve çocuklarını ihmal
etmedi. Serinin diğer kitapları Sırlar Odası,
Azkaban Tutsağı, Ateş Kadehi, Melez Prens
ve son olarak Ölüm Yadigarları’nı 2007’de
tamamladı. Fantastik Canavarlar Nelerdir,
Nerede Bulunurlar?, Çağlar Boyu Quidditch ve Ozan Beedle’ın Hikayeleri’ni de
yayınlayarak bu büyülü dünyaya son noktaya
koydu. Harry Potter’ın filmi de gişe rekorları
kırarak tüm dünyaya kendini ispatladı. Rowling bir röportajında “En çok Harry, Hermione,
Ron, Dumbledore ve Hagrid’i akşam yemeğine
davet etmek isterdim.” Demiştir. Bu yazar
da dahil olmak üzere hepimizde oluşan bir
istek olmuştur eminim. Çocuk veya yetişkin,
kimsenin hayal dünyası ölmez. Önemli olan
bu dünyayı yeşil bırakabilmektir. Bunu bize
hatırlatan eserler daima yanımızda olacaktır.
Müge Şenel
[email protected]
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
YUNAN
Yunan mitolojisi, Yunan tanrıları, tanrıçaları ve kahramanları
hakkındaki hikâyelerden oluşan
sözlü edebiyatla yaratılmış ve
yaygınlaşmış bir mitolojidir. Günümüzde bu mitoloji hakkındaki
bilgileri bu sözlü edebiyatın yazılı
hallerinden alıyoruz.Genel olarak Yunan mitolojisi Yakın Doğu
ve birçok Avrupa mitolojosini etkilemiştir. Yunan tanrıları Romalılar tarafından kabul görmüş ve
her biri farklı isimlerle kullanılmıştır. Roma mitolojisi neredeyse tamamen Yunan mitolojisini
baz almıştır. Yunan mitolojisindeki efsanelerde çoğu eski Yunan
tanrıları insan şeklindedir. Yunan
tanrılarının yaratılış hikâyeleri
seçilmiş 12 tanrı (ki bu 12 tanrı, 5 kadın ve 7 erkekten oluşur)
Olimpos Dağı’nnda otururlar,
her şey Olymposlu Tanrılar ile
Titanlar arasındaki savaşla başlar ve Olymposluların zaferiyle
son bulur. Savaştan sonra Titanlar cezalandırılır. Toplamda 12
Tanrı bulunur. Bu 12 sayısı hiç
bozulmaz, bir tanrı eklenirse bir
başkası bu listeden çıkar.
2
12 tanrı nasıl oluştu?
Zeus ve 10 yıllık savaş
Olgunluk çağına gelince Zeus saklandığı mağaradan çıktı.
Kronos’a savaş açtı. Bu savaş on
yıl sürdü, hiç birisi yenemeyince,
Zeus Rheia’nın tavsiyeleri ile Tartaros’taki kyklop ve hekatonkheirleri serbest bıraktı. Kykloplar
Zeus’a meşhur şimşekleri verdiler. Yüz elli hekatonkheirler Titanların üzerine taşları ve kayaları fırlattılar. Yerler parçalandı,
dağlar eridi ve Titanlar yenildiler.
Zeus Kronos’u yuttuğu tanrıları
ve taşı çıkarmaya zorladı. Titanlar yenilerek Tartoros’a atıldılar.
Yüz kollu hekatonkheirler ise Titanların bekçiliğini yapmaya başladılar. Tanrılar dünyayı yönetmeye başladılar. Üç erkek kardeş
Zeus, Hades ve Poseidon evreni
kendi aralarında paylaştılar.
Ortanca kardeş Poseidon denizlerin, deniz canlılarının ve tüm
akarsuların hakimiyetini aldı
ve Amphitrite ile evlendi. Bu
evlilikten bir çok deniz perisi,
yarı at yarı insan Triton doğdu.
Poseidon’un elinde taşıdığı üç
çatallı yabayı fırlattığı zaman,
denizde fırtınalar ve korkunç
dalgalar yaratabilir. Nereus’un
kızları olan Nereidler her zaman
Poseidon’un çevresini sararlar.
Nereidler belden aşağı balık, belden yukarı insan şeklindeler.
Küçük kardeş Hades’in payına
yeraltı düşmüştür. İnsanların ve
tanrıların hiç sevmedikleri sert,
korkunç tanrı Hades, karısı Persephone (Zeus’un kızı) ile birlikte, gölgeler halinde dolaşan ölülere hükmeden yer altı ülkesindeki
saraylarında yaşarlar. Hades’ in
bekçiliğini üç başlı cehennem
köpeği Kerberos yapar, yer altı-
13
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
MİTOLOJİSİ
na gelenleri kuyruğunu sallayarak,
okşayarak içeri alır, ama çıkmak isteyenler için de üç ağzını birden açarak,
sipsivri ve kara dişlerini göstererek
tehdit edip, yukarı çıkmasını önler.
Ölüler dünyası yani yer altı, günah
işleyenlerin bulunduğu bir yerdir. Burada günahkarların en günahkarları
bulunur ve bunlar sonsuz bir azaba
çarptırılırlar. Tanrılar içinde adına ne
bir tapınak, ne bir sunak yapılan ya da
herhangi bir ilahi bestelenmeyen bir
tek Hades vardır, bu da kendisinden
korkulmasından kaynaklanmaktadır.
Zeus gökyüzü ve dünyayı aldı
Büyük kardeş ve ‘tanrıların kralı’
olarak kabul edilen Zeus paylaşımda
gökyüzü ve dünyayı aldı. O aile ve
evliliğin hamisi kabul edilen tanrıça
Hera ile evlenir. Bu evlilikten İlithya
ve Hebe adında kızları, sanayi tanrısı Hephaistos ve savaş tanrısı Ares
oğulları olmuştur. Tanrılar daima yaz
mevsiminin hüküm sürdüğü Olimpos dağında yaşarlar. Gençliğin ve
güzelliğin sembolü olan Hebe tanrılara onların ölümsüzlüğünü sağlayan
Ambrosia ve nektar dağıtır. Zeus altın
tahtında oturur. Tahtın yanı başında
tanrıların habercisi kanatlı İris yer almaktadır.
Zeus çok güçlü bir tanrı olsa da kaderi
yönetmek onun elinde değildir.
Kaderi üç Moir yönetmektedir: Lakhesis insanların doğumundan önce
kaderini belirler. Klotho insanların
kader ağlarını örer. Atropos bu ağları
yönlendirir.
Çevresindekiler tarafından saygı gören Zeus zaman zaman çapkınlıkları
ile Hera’yı kızdırır. O güzeller güzeli
Leto’ya aşık olur. Bu birliktelikten
kızıl saçlı ikizler Apollon ve Artemis
doğar. Hera, Zeus’un ikincil ilahelere
ve ölümlü kadınlara ilgi duymasını
bir türlü içine sindiremez ve onları
sürekli tehdit altında tutar. Leto çocuklarını doğurabilmek için Delos
adasına sığınır. Hera onlara yılan
Pifon’u gönderir ve bin bir türlü işkenceye maruz bırakır. Ama Leto’nun
oğlu Apollon büyüdüğünde sihirli
oku ile ejderhayı öldürür ve Olimpos
tanrıları içinde güzel sanatlar ve gün
ışığının tanrısı olarak saygınlığını
kazanır. Olymposluları altın liriyle
eğlendiren, çok uzaklara ok atabilen,
hastaları iyileştiren, iyileştirme sanatını hastalara ilk öğreten gümüş yayın
efendisi okçu tanrı olarak Yunan şiirlerine geçmiştir. Kardeşi Artemis ise
av tanrıçası oldu.
Rüzgar Tanrısı: Hermes
Başka bir zaman ise Zeus’un Hera’ya
ihaneti sırasında Hermes doğar. Hermes rüzgar tanrısıdır, babası Zeus
annesi ise yağmur perilerinden biri
olan Maia’dır. Kanatlı sandalları olan
Hermes aynı zamanda tanrıların habercisidir. Hermes’in görevleri arasına ölenlerin ruhlarına Hades’in saltanatına kadar eşlik etmek de var.
Anlatılanlara göre Hera’dan önce Zeus Titan Okeanos’un kızı Metis (zeka
temsilcisi) ile evlenmiş. Ama Moir’ler
tanrıların kralına bu birliktelikten
doğan çocuğun yönetimi eline geçireceğini söylerler. Zeus bunu duyunca Metis’i yutar. Kısa bir süre sonra
Zeus’un şiddetli bir baş ağrısı başlar.
O zaman Prometheus’tan balta ile başına vurmasını rica eder. Prometheus
bu isteği yerine getirir ve zeus’un başından onun kızı athena savaş kıyafetlerinde çıkar. Eski Yunanlara göre, Athena üretici zekanın ve adaletli savaşların tanrıçasıdır. Ülkeyi saldırılardan
koruyan bir tanrıçaydı Athena. Bir
başka özelliği, şehir tanrıçası olmasıydı; uygarlığın, el sanatlarının, tarımın
koruyucusu, dizginin yaratıcısıydı; atları ilk ehlileştiren oydu. Onun şerefine şehirlerine Athena adını vermişler.
Zeus ile Thebia kralı Kadmos’un kızı ölümlü Semele birleşmesinden
oğulları Dionysos doğar. Hera, Zeus’u
Semele’den kıskanır ve yaşlı bir kadın kılığına girerek Dionysos’un annesini kandırır. Semele ona kanarak
Zeus’tan tüm ihtişamı ile ona görünmesini ister. Zeus onu kıramaz
ve yıldırımlardan korkan Semela
yedi aylık Dionysos’u düşürür. Zeus
Semele’nin düşürdüğü ve sık yapraklı
bir sarmaşığın yanmaktan koruduğu Dionysos’u baldırına kancalarla
yerleştirir ve zamanı geldiğinde onu
ikinci bir doğumla meydana getirir.
Böylece Dionysos iki kez doğmuş
olur. Nyssa dağındaki Nymphaler
Dionysos’u büyütüp eğitirler. Dionysos gençlik çağına geldiğinde mağaradaki üzümleri kullanarak şarap
yapma sanatını bulur. Şarabın ve esrikliğin tanrısı olarak kabul edilir.
ANEMAS ZİNDANLARI
70
yıl süren hayatının ve 37 yıllık hükümdarlığının son yirmi yılında İmparator Aleksios Komnenos halk gözünde popülerliğini kaybetmişti. Düşmanlarına
kaybedilen toprakları geri almasına ve 1. Haçlı
seferinin Selçuklular’ı sindirmesine rağmen,
Selçuklu hücumları devam etmeye başlamıştı. Oysa İmparator III. Nikoforos Botaneiates’e
karşı bir darbeyle 1081’ de iktidarı eline aldığında, Doğu Roma’nın en karışık zamanıydı. Şimdi
ise tarih 1107’yi göstermekte ve bu sefer kendine karşı bir darbe ile karşı karşıyadır... Darbe
girişimini bertaraf eden Aleksios, sadık bir komutanı olan Arap asıllı Mikhael Anemas’ın da
bu komploya karıştığını öğrenince Anemas’ın
gözlerinin oyulmasına karar verir. İnfaz günü
yaşananları, imparatorun kızı Anna, yıllar
sonra yazdığı kitabı Alexiad’da şöyle anlatıyor;
“Anemas ile onun yanı sıra komplo içinde bulunanlar, saçları tümüyle kazınarak tıraş edilip
sakalları da kesildikten sonra, imparator buyruğu ile meydan ortasında yürütülmeye ve sonra
da gözlerinin oyulmasına mahkûm edildiler.
Bu gösterinin düzenleyicileri onları sımsıkı tu-
Afrodit’in güzelliği
En güzel tanrıça şüphesiz kızıl saçlı
Afrodit’ti. Onun doğumu ile ilişkin
tartışmalar sürmektedir. Bazılarına
göre Afrodit Zeus’un kızıdır. Diğerlerine göre ise Afrodit daha önce
Uranos’la denizdeki dalgaların bembeyaz köpüğünden oluşmuştur. Afrodit aşk tanrıçası olup, insanların
birbirlerine sevgi ile yaklaşması için
üzerlerine aşk iksirini damlatan, çiçekleri ve ağaçları baharda rengarenk
donatarak,doğayı canlandıran üretken bir tanrıçadır. Afrodit ateş tanrısı
olan ve çok sanatkar, ancak topal ve
çok fazla yakışıklı sayılmayacak bir
görünüme sahip olan Hephaistos ile
evlenmiş. Afrodit ve Hephaistos’la ilgili mit her ikisinin de temsil ettikleri
sanat ve aşk kol kola olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Eski Yunanlar bu tanrılarA ‘12 Olimpos Tanrısı’ adını vermişler. Bu gruba
Zeus, Hera, Athena, Artemis, Afrodit, Demeter, Apollon, Hermes, Ares,
Hephaistos, Hestia, Dionysos dahildi.
Poseidon ve Hades deniz ve yer altı
dünyasında bulundukları için bu gruba dahil edilmemişler.
Ceyda Baş
[email protected]
Her şeyden önce Khaos (Kaos)
vardı. İlk önce Khaos’tan toprak
ana - Gaia ve gökyüzü - Uranos
oluştu. Gaia ve Uranos’un birleşmesinden Brontes, Steropes ve
Arges (‘gökgürültüsü’, ‘parıltı’ ve
‘şimşek’) isimli üç kyklop doğdu.
Kykloplar alınlarının ortasında
taşıdıkları tek gözleri ile yer altı
alevini gökyüzü ateşine dönüştürüyorlardı. İkinci olarak Gaia ve
Uranos elli başlı yüz kollu Kottos, Briareus ve Gyes (‘öfke’, ‘güç’,
‘dehşet’) adlı hekatonkheirleri yarattılar. Ve nihayet Titanlar oluşturuldu.Toprak ananın gökyüzü
ile birleşmesinden altısı erkek,
altısı dişi olmak üzere on iki Titan doğdu. Titanların erkek olanları Okeanos, Koios, Hyperion,
Iapetos ve Kronos; aynı zamanda titanides denilen dişi titanlar
ise theia, rheia, themis, phoibe,
mnemosyne ve tethys adlarını
taşıyorlardı. Okeanos ve Tethys
bütün nehirleri yarattılar. Hyperion ile Theia’dan güneş - Helios,
ay - Selene, şafak - Eos doğdular.
İapetos ve Asie’den gök kubbesini
sırtında taşıyan Atlas, Menoetios,
Epimetheus, Prometheus doğdular. Diğer 2 çift Titan da kendi
çocuklarını doğurdular. Ama gelecek altıncı çiftin evlatlarınındı.
Kronos ve Rheia’nın.
İlk doğan çocukları kyklop ve
hekatonkheirlerden hem iğrenen
hem de kendi iktidarını almalarından korkan Uranos, çocukları
doğdukça onları yerin derinliklerine - Tartaros’a (cehenneme)
atıyordu. Bu duruma üzülen Gaia
eşinden nefret etmeye başladı, titanları gökyüzüne karşı kışkırttı.
Titanlar babalarına karşı geldiler
ve onu hakimiyetinden mahrum
bıraktılar. Titanların en kurnazı
olan Kronos tahta oturmasına
rağmen, kardeşlerinin güçlerinden korkarak onları Tartaros’tan
kurtarmadı.
Yunanlar Kronos’un yönetim
dönemine ‘Altın Dönem’ adını
vermekteler. Maalesef yönetimi
eline geçiren bu yeni hakimin kaderinde de oğlu tarafından devrilmek vardı. Bunun önlemini alabilmek için Kronos korkunç bir
karar aldı - yeni doğan oğullarını
ve kızlarını yutmaya başladı. İlk
olarak Kronos kızı Hestia’yı, sonra kızları Demeter ve Hera’yı , ardından da Hades, Poseidon adlı
oğullarını yuttu. Kronos zamanı
temsil eder. Kron kelimesi zaman
anlamındadır. ‘Zaman kendi evlatlarını yutar.’ deyimi de bugün
Kronos olayını anımsatmaktadır.
Rheia yalnız ZEUS’u onun elinden kurtarabildi. Bir kocaman
taşı kundak bezlerine sarıp
Kronos’a verdi. Kronos taşı Zeus
zannedip yuttu. Zeus ise Girit
adasında bir mağarada saklandı,
sihirli keçi Amaltheia’nın sütü ile
beslendi.
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
tup çuval giydirdiler. Kafalarına taç misali sığır
ve koyun bağırsakları doladılar. Onları sığırlara
ata biner gibi oturttular ve bu halleriyle, sarayın
bahçesinde dolaştırdılar. Önlerinde ise uşaklar,
dans ederek yürüyor, dönüşümlü olarak avazları çıktığı kadar bağırıp tam bu tören alayına uygun gırgır nakarat çığırıyorlardı.” Cellada doğru
giden Anemas, suçluların imparator tarafından
bağışlanabileceği son yer olan Bronz Eller heykelinin altından geçmesine ramak kala, imparatorun ilk çocuğu ve o sırada 24 yaşında
olan, Anna yakarışları sayesinde babasını ikna
etmiş ve cezası müebbet hapse çevrilmişti. İşte
böylece kör olmaktan kurtulan Anemas, İmparatorun ikamet ettiği Blakhernai Sarayı’nın
bitişiğindeki kulelerden birine kapatılıyordu ve
artık bu kule tarih boyunca ilk misafirinin, yani
Anemas’ın adıyla anılacaktı.
C
üneyt Arkın filmlerine benzer bu olayın gerçekleştiği yer, gerçekten de o
filmlerin çekildiği yerdir. Kara Murat,
Malkoçoğlu, Şahmaran ve Kahpe Bizans gibi
birçok filme plato olan Anemas Zindanları;
14 hücre odasından ve bu odaların altındaki
iki katlı bodrumdan oluşur. Bizans'tan günümüze ayakta kalan tek yeraltı zindanı olan,
tarihi ve mimari özellikleriyle dünyada başka
benzeri bulunmayan Anemas Zindanları, yıllar sonunda büyük tahribata uğramıştır. Gerçi
Fatih Belediyesi’nin yıllardır bitmek bilmeyen
restorasyon çalışmaları bu tahribatı gidermeye
mi yoksa tamiri olmayan zararlara mı neden
olmaktadır bilinmez ama yüksek mevkilerde
bulunanlara mahsus bir çeşit devlet hapishanesi olan Anemas Zindanı ve Kulesi; Anemas’ın
ardından İmparator I. Kommenos, İmparator
Isaakios ve oğlu Aleksios, veliaht Andronikos
Palaiologos ile birçok ünlü kişinin de tutuklu
kaldığı yerdir. Bir isyanda tahtını kaybeden
İmparator I. Andronikos (1183–1185) korkunç
işkencelerle öldürülmeden önce burada kısa bir
süre hapsedilmiştir. II. İsaakios Angelos 1195’de
kardeşi tarafından tahttan indirildiğinde gözlerine mil çekilmiş ve buraya hapsedilmiştir. V.
İoannes Palaiologos’un oğlu Andronikos’da, I.
Murat'ın oğlu Savcı Bey ile 1374'de babalarına
karşı bir ayaklanma düzenledikleri için buraya
hapsedilmiş, bir süre sonra 1376’da buradan
kaçmayı başaran Andronikos bu kez babası
ve kardeşi Manuel’i buraya hapsettirmiş ve IV.
Andronikos Palaiologos (1376–1379) adı ile
tahta çıkmıştır. Bu zindanlarda 6 Bizans imparatorunun öldüğü söylenir.
A
nemas Zindanları hakkında anlatılan
sayısız hikayelerden birisi de burayı
yaptıran hükümdarın (burada isim
Tekin Karatepe
[email protected]
Yorum
Bir Yapay Dilin Hikayesi: Esperanto E
D
ünya üzerindeki
insanların birbirleriyle
anlaşmalarını kolaylaştırmak için
yapay bir dil olarak
Esperanto dili 1887
yılında yayınlandı.
Günümüzde
bu
dili 2 milyon kişi
kullanıyor.
E
speranto
yapay
dili 1870-1880 yılları arasında Polonyalı göz
doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından
geliştirildi, 1887 yılında yayımlandı. Esperanto
adını, Fransızcadaki ‘umut etmek’ anlamına gelen
"esperer" kelimesinden türetti. Zamenhof dünya
üzerindeki insanların birbirleriyle anlaşmalarını
kolaylaştırmak için Esperanto dilini icat etti. Onlu
yaşlarının başından itibaren böyle bir dili oluşturmak fikrindeydi. İlk zamanlarda Latince veya
Yunanca dillerinden birini basitleştirmeyi düşünse de Latince öğrenmeye başladıktan sonra, bu
dilin yapısının çok karmaşık olduğunu düşünerek
tamamen yeni bir dil üretmenin daha isabetli olacağına karar verdi. İngilizce'yi öğrendiği sıralarda Zamenhof, fiilin şahıslara göre farklı olarak
çekimlenmesinin gereksiz olduğunu ve gramatik
sistemin hayal edilebileceğinden çok daha basit
olabileceğini düşündü ancak kelime ezberlemekte zorlandı. Rusça öğrenmeye başladığında ise bu
sorunu sonekler vasıtasıyla en aza indirebileceğini farkedip dilini bu yönde geliştirmeye başladı.
E
speranto Dili: Kelimelerinin köklerini genellikle dünya çapında öğretilme ve bilinme
oranının yüksek olduğunu düşündüğü Romen
ve Cermen dillerinden yararlanarak oluşturduğu
Esperanto, tek bir kişiye, ülkeye ya da ırka ait değildir. Serbest cümle dizimine sahiptir, cümledeki
öğelerin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı
değişmez. Hiç değişmeyen ve istisnası olmayan 16
ana kurala dayalıdır. Bu yüzden bu dili öğrenmek,
diğer dilleri öğrenmekten daha kolaydır. Bilimsel
ve teknik terimlerle beraber 15.000 civarında Esperanto kök sözcük bulunduğu tahmin edilmektedir.
veremiyorum çünkü zindanların da içinde bulunduğu Blakhernai Saray kompleksini kimin
yaptırdığı bilinmemektedir.) Konstantinapol’ün
kaybedilmesi durumunda hazineyi düşmanın
ele geçirmemesi için altınlarını toza çevirtip
temel harcına döktürdüğüdür. Ama bir diğer
gerçek ise Fatih’in, İstanbul fethedilirken büyük
faydasını gördüğü Şahi toplarını döktürdüğü
“Urban” ustayı bu zindanlardan kaçırttığıdır.
Anemas Zindanları’nda geçen efsane ve gerçekler anlatmakla bitmez ancak yazımda yerimiz
biter. Bu sebeple Anemas Zindanlarını görmek
isterseniz Eminönü’nden Eyüp’e giden bir otobüse binmeniz ve tarihi surların bittiği yerde
inmeniz gerekiyor. Tarihi surların Haliç tarafında bulunan kule, Anemas Kulesidir. Detaylı
görmek için biraz yaratıcı olmaya ve zahmet
çekmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Son
olarak başta anlattığımız hikayenin devamını
merak edeniniz varsa şu kadarını söyleyeyim.
Anna Komnenos kitabında Anemas’tan “iki
yüzlü, büyük sahtekar, katil, fesatçı” olarak bahseder. Evli prenses, hayatını kurtardığı birisine neden bu kadar sert şeyler söyler bilinmez.
Hikaye pek mutlu bitmemiş bir olsa gerek. Ne
dersiniz.
GEZİ
12
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
speranto ilk olarak Rus İmparatorluğu'nda
ve Doğu Avrupa'da tanınmaya başlandı.
1920'lerin başında Milletler Cemiyeti'nin çalışma
dilinin Esperanto olmasıyla ilgili bir öneri verildi
ve oylamada diğer delegenin tamamı bu öneriyi
desteklerken yalnızca Fransız delege Gabriel Hanotaux, Fransızca'nın dünya dili statüsünü kaybedebileceği endişesiyle öneriyi reddetti. İki yıl
sonra Milletler Cemiyeti, bütün ülkelerine eğitim
müfredatlarına Esperanto'yu dahil etmelerini
önerdi. Hitler, Zamenhof 'un Yahudi olmasından
dolayı Esperanto'nun dünyanın farklı yerlerine
dağılmış, farklı dilleri konuşan Yahudileri bir
araya getirmek için üretilmiş olduğunu düşündüğünden 1930'lardan sonra Esperanto konuşan bir
çok kişiyi antinasyonalist oldukları gerekçesiyle
öldürtdü. 1985 yılında UNESCO, BM üyesi ülkeleri, eğitim müfredatlarına Esperanto öğrenimini
dahil etmelerine teşvik etti.
Ş
u an dil nerede? Dil son yıllarda internet kullanımın ın yaygınlaşması ve farklı uluslardaki bireyler arası temasın üst düzeye çıkmasıyla dünyanın yeni bölgelerine yayılmayı başardı.
Google’da dil seçenekleri arasında Esperanto da
vardır. Dünya'da Esperanto'nun yabancı dil olarak öğretildiği bazıları ilköğretim seviyesinde olmak üzere çok sayıda okul bulunmaktadır. 2003
yılı verilerine göre 18'i Çin'de olmak üzere, 24
ülkede toplam 69 üniversitede Esperanto ile ilgili
bölüm mevcuttur. Türkiye'de, Üsküdar Amerikan
Lisesi’nde seçmeli Esperanto dersi okutulmaktadır. Günümüzde yaklaşık 2 milyon kişinin Esperanto konuşabildiği bilinmektedir.
B
ugüne dek Esperanto dilinde yayımlanan kitap sayısı 25.000'in üzerinde olmakla beraber
bu dilde çekilen uzun metrajlı filmler, yazılan
tiyatro metinleri ve şarkılar mevcuttur. Esperanto günümüzde temel olarak seyahat ve internet
üzerinden haberleşme amacıyla kullanılmaktadır. Esperanto konuşabilenler için Esperanto
kamplarına ve Esperantistlerin evlerine giderek
Dünya’nın pek çok yerini konaklama parası harcamadan görmektedir. Yıllık yayımlanan Pasporta Servo adlı Esperanto kitapçık, Esperanto
konuşanlardan kendisine başvuranların ev adreslerini içermektedir. Bu kitapçığa kayıt yaptıran
kişi ve aileler, kendi şehirlerine gelecek Esperantocu misafirlerine konaklama imkânı sağlamakta, buna karşılık yapacakları gezilerde kendileri
de diğer Pasporta Servo kayıtlılarının evlerine
konuk olup buralarda ücretsiz konaklamaktadırlar. Bu dili internet üzerinden öğrenmek için:
www.kurso.com.br
www.cursodeesperanto.org
www.lernu.net
İlknur İlhan / Ayazağa
14
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
OCAK 2013
BOĞA
KOÇ
ASLAN
YENGEÇ
Hep övündüğünüz 6.hissiniz bu dönem daha da etkili
olarak çalışacak. Özel olarak çaba gösterirseniz arkanızdaki insanları kolaylıkla
tanıyabilir,etrafınızdaki olayları
çok daha iyi algılayabilirsiniz.Kulağınızın duymaz olacağı bugünler için 6.hissiniz ilaç gibi
gelecek.
Artık sizin için bu ay dinlenme
vakti. Kaç aydır süren zorlu çalışmalarınıza biraz ara vermeli
rahat bir nefes almalısınız. Tatil
yapmak için birçok fırsatınız
olacak.O fırsatları çok iyi değerlendirmeli ,olabildiğince tatil yapmalısınız.
Yoksa okuldan aldığınız uzaklaştırma bir işe
yaramaz.
AKREP
TERAZİ
Herkese anlatamadığınız hep
içinizde kalan büyük sıkıntılarınız var. Bu sıkıntılarınızı
arkadaşlarınızla daha çok paylaşmalısınız.Dertlerinizi içinize
attıkça daha da sıkılıp bunalıma
girebilirsiniz, en iyisi içinize attığınız sıkıntılarınızı boşaltmak.Bunun için de en
iyi yol kabızlık ilaçları olarak gözüküyor.
mak oluyor.
OĞLAK
Eğer yıllardır Hogwards’tan
gelecek olan mektubu bekliyorsanız bu ay bekleyişiniz
sona eriyor.Sizi çok mutlu
edecek bir posta gelecek posta
kutunuza,sonrasında da gidip
Harry Potter ve arkadaşlarıyla
büyüler yapıp birbirinize asa değdirerek şakalaşabileceksiniz.Tabi arada anneniz, babanız da
ziyaretinize gelecek ki şizofren ilaçlarınızı düzgün alıyor musunuz.
İTÜ’LÜNÜN
BAŞAK
ka
ri
ka
tür
3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında okulumuzda yapılması planlanan etkinlik düzenlenemedi. Barikat Film Festivali
Maç saati yaklaştığı sırada İTÜ Stadı’nda bulunan spor muhabirimiz Anıl Güler’in aldığı
duyumlara göre bir forma krizi yaşandı. İTÜ
ile organizasyon sahipleri arasında imzalanan
sözleşmede, engelli sporculara forma tedariki
maddesi yer almadığı için üniversite tarafındna
forma tedarik edilmedi. Oyuncular da formaların hazır olacağı düşüncesi ile kendi formalarını
getirmeyince bir ihmal söz konusu oldu.
YAY
Aksilikler bununla da sınırlı kalmadı, futbol
müsabakası dahilinde yapılacak olan organizasyona o gece ünlü isimlerin katılması beklendi.
Maç saatine yakın Yeşim Salkım geldi. Kendisine yaşanan forma krizinden bahsedildi. Sorunun giderilip giderilemeyeceği konusunda bilgi
aldıktan sonra stattan ayrıldı.
Çocukluğunuza olan hasretiniz
gitgide artıyor. Nerede o eski
oyuncaklarım,arkadaşlarım
diye düşünüp duruyorsunuz.
Ama artık endişe etmenize gerek yok.O hep özlediğiniz şeyler
bir şekilde size geri gelecek.Bunda geçireceğiniz
beyin travması sonucu kendinizi 5 yaşında gibi
hissedecek olmanızın da etkisi büyük tabi.
BALIK
Hayat paylaşınca güzel diyerek
sürekli Facebook’tan komik
kedi videoları göndermeniz sonunda bir sonuç verecek.
Maç yapmak için gelenler arasında Görme Engelliler Milli Takım Kaptanı Ali Çavdar da vardı. Arkadaşlarıyla birlikte futbol oynama heyecanları, yaşanan aksiliklerle üzüntüye dönüştü.
Formalarının gelmeyeceğini ve maçın iptalini
öğrendikten sonra topu şişirip, sahaya atladılar
ve bir nevi “kot pantolon-kazak” ile antreman
yapıp, şut çektiler.
Maçın haberini yapmak için gelen NTVSPOR
muhabirlerinden Onur Tuğrul ve kameraman
arkadaşı, maç iptal olduktan sonra engelli futbolcularla birlikte sahaya girip, top oynadı.Fut-
Görsel Yönetmen
Baran Serdar
Sarıoğlu
Yayın Danışmanı
Fatih Avcı
Dağıtım Ekibi
Fatih Çelik
Kamil Can Erdem
Volkan Zengin
Yazı İşleri: Damla Bayrak
Spor: Anıl Güler
Mizah: Oğuz Onur Kul
Gezi: Tekin Karatepe
Haber Kurulu
Ahmet Can Aydın, Çağdaş Mert Baka, Dağhan Günhan, Dilşad
Dağtekin, Elif Çivici, Müge Şenel, Nur Dilara Kılıç, Pınar Bahar
Çelebi, Seden Gamze Çelikkol, Selçuk Keser, Sena Kıral,
Uğurcan Acar.
İTÜ BASIN YAYIN KULÜBÜ
ARIYORUM İTÜ GAZETESİ
[email protected],
www.gazete.itu.edu.tr, 05416466062
BASKI: STAR MEDYA YAYINCILIK
*İTÜ Basın Yayın Kulübü üyeleri Arıyorum İTÜ Gazetesi yayın kurulunun
doğal üyeleridir. İsimleri belirtilen kişiler 21. sayıya doğrudan katkısı bulunan
üyelerimizdir.
Uzayın ve
Zamanın Doğası
Stephen Hawking & Roger Penrose /
çev: Umur Daybelge
Einstein, evrenle ilgili en anlaşılmaz
olayın, evrenin anlaşılabilir olması
olduğunu söylemişti.
Fiziğin en başarılı ve doğru iki kuramı olam Kuantum Alan Kuramları ve
Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı tek
bir Kuantum Kütle-çekim kuramında
birleşebilirler mi gerçekten? İşte dünyanın en ünlü iki fizikçisi, Stephen
Hawking (Zamanın Kısa tarihi) ve
Roger Penrose (Kralın Yeni Usu) bu
soruyu tartışıyorlar.
Bundan altmış yıl önce Niels Bohr
ve Albert Einstein arasında Kuantum
Mekaniği’nin temelleri hakkında da
ünlü ve uzun bir tartışma vardı. Einstein, Kuantum Mekaniği’nin tamamlanmış bir kuram olduğunu reddediyordu. O, bunu felsefi açıdan uygun
görmeyerek, Bohr’un temsil ettiği Kopenhag Ekol’ünün ortodoks yorumuna karşı sert bir savaş yürütmüştü.
Bir bakıma, Penrose ve Hawking arasındaki tartışma, Einstein rolünü
Penrose’un ve Bohr rolünü de Hawking’in üstlenmeleriyle, bu eski fikir
ayrılığının uzantısıdır. Konular şimdi daha karmaşık ve geniş olmakla birlikte, eskiden de olduğu gibi, gene teknik fikirlerle felsefi bakış açılarının
bir iç içeliğini yansıtmaktadır.
OCAK 2013
kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Festivalde engelli insanlar için film izleme
ve sportif aktiviteler gibi organizasyonlar
yapıldı. Bunlardan birisi de futbol müsabakası olacaktı.
Geçtiğimiz yıl film izleme içeriğiyle gerçekleşen
festival, bu yıl kapsamını genişleterek sportif faaliyetlere de yer verdi. Amaç, engelli vatandaşları sanatla ve toplumla birleştirmek.
Bu ay sizin ayınız olacak.Hayalleriniz gerçek olurke yıllar
boyunca hatırlanacaksınız.Herkesin tanıdığı bir isim olup tarihe geçeceksiniz.Tek yapmanız
gereken yüksek bir ortalamayla
tarih bölümüne geçmek için dilekçe vermek.
bolcular kendi aralarında “Onur Abi ünlüler
gelecek demişlerdi, galiba şu an en ünlü sensin.”
diyerek espri yaptılar.
Festival Başkanı Hüseyin Nacar ile yaptığımız
röportaj:
Organizasyondan biraz bahseder misiniz?
Film festivalinden bahsedeyim; görmeyenlerin
ve duymayanların film izlediği bir film festivali.
Bildiğiniz üzere 3 Aralık Dünya Engelliler günü.
Bizim onlara özür borcumuzun olduğuna inan-
15
ARIYORUM
BARİKATA BARİKAT!
BURÇ
ARIYORUM İTÜ GAZETESİ YAYIN KURULU
Haber Şefi: Şeyda Albayrak
Reklam: Ferit Çağlar Gündüz
Sağlık: Gizem Akın
Sinema: İlknur İlhan
Bu ay sizin için hep gülerek geçecek.Arkadaşlarınız daha güzel şakalar yapmaya başlayacak.
Hocalarınız dersleri çok daha
eğlenceli anlatacak.Herşey size
çok eğlenceli gibi gelecek.Tabi
sürekli gülmenizde; yanlış yapılacak olan estetik ameliyatın bıraktığı kalıcı gülme ifadesinin de etkisi olacak.
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
Oğuz Onur Kul
[email protected]
YORUMU
Tasarım Ekibi
Batuhan Hoştaş
Ceyda Baş
Korkularınızı yenmenin vakti
geldi.Yıllardır toplayamadığınız
cesaretinizi nihayet bu zamanlarda toplayabileceksiniz.Şimdi
gidin PES’i açın rakip takımın
ismini korkularım yapın.Sonra
geriye kalan tek şey birkaç gol at-
KOVA
Bu ay sizin için çok iç açıcı gelişmeler olacak. Yaşadığınız
olaylar hep beklediğinizden
daha olumlu bir şekilde sonuçlanacak. Özellikle geçireceğiniz
kalp ameliyatı sizin için bu ayın
en iç açıcı gelişmesi olacak. Herşeye şüpheyle yaklaşmayı bırakmalısınız çünkü
bu ay sizi çok güzel şeyler bekliyor.
Genel Yayın Yönetmeni
Serdar Erbay
İş hayatınızda önemli gelişmeler
sizi bekliyor.Bu gelişmeler başta
sizin için kötü gibi gözükse de
sonrasında daha da kötüleşecek
ve eski halinize şükreder hale
geleceksiniz.
Utku SÖNMEZ
[email protected]
Hayatınızda sürekli kararsızlıklar yaşıyorsunuz. Sanki hep bir
arada kalmışlık hissi var. Bazen
iki yemek arasında, bazen iki
dost arasında bazense iki araba
arasında kalabilirsiniz.O yüzden
bu ayki kararlarınızı verirken daha da dikkatli
düşünmeli her türlü sağlık sigortanızı şimdiden
yaptırmalısınız.
İKİZLER
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
mıyorum, görmeyen ve duymayanlar da sanatla buluşsun diye bir etkinlik düzenledik.Geçen
yıllardaki etkinliklerde sadece film izlemek içerikli olan organizasyonu bu sene daha geniş bir
sahaya yayarak sportif aktiviteleri de dahil ettik.
Bu aktivitelerin tamamı toplumsal bilinci geliştirmek ve toplumsal bir mesaj verebilmek için
yapılıyor.
Tam olarak içeride ne oldu? Ne yapılacaktı?
Ondan önce daha temel sorunlardan bahsedeyim biraz. Maalesef sponsorların olmayışından
dolayı karşımıza bir takım engeller çıkıyor.
Neden insanlar böyle bir işe sponsor olmak
istemiyor?
Ben burada kavun karpuz festivali yapsam, alkol
firmaları gelir; bıyık festivali yapsam, kozmetik
firmaları gelir. Ama görmeyenler, duymayanlar film izleyecek dediğimde ilk tepki "Nasıl
izleyecekler yahu, kör!" oluyor. Birinci film festivalinde kör olan Budinova adlı bir yönetmen
getirdim. Kör yönetmen var diyorum kimse
inanmıyor! Bana inanmamışlardı, bir kişi destekte bulundu. Destek dediğim de yönetmenin
Türkiye’ye gelişi için bilet sağlamıştı, otel rezervasonunu yaptırmıştı da öyle getirdik.Bu yıl bir
çok kurum ve kuruluşa müracaat ettik. Açıkçası
bu ülkede o kadar çok barikat var ki; sekiz buçuk
milyon engelli var ama bence onlar engelli değil
onların dışında düşünce olarak onları anlamayan insanlar engelli. Bizim amacımız engellilerle
sanatı buluşturmanın ötesinde o anlama engelli
olan insanların kafasında bir farkındalık yaratabilmek. "Bunlar film izleyebiliyormuş, bunlar
top oynayabiliyormuş." dedirtebilmek.
Peki nasıl oluyor engellilerin oynadığı futbol
maçı?
Maç, içerisinde zil bulunan bir top ile oynanıyor.
Sahanın her noktası kodlanmış durumda, teknik adamlar Ahmet sen dokuz numaradasın Veli
sen üç numaradasın diyerek yönlendiriyorlar.
Oyuncularda yerlerini biliyorlar. Görme engelli
insanların koku alma ve ses duyarlılığı normal
insanlara göre çok daha fazla olduğu için to-
pun ve arkadaşlarının sesiyle kendilerine ve topa
yön verebiliyorlar. Onların algıları çok daha açık
ve hızlı oluyor.
Temelleri nasıl atılmış bu sporun?
Bu oyunun kurallarını 1994 yılında İspanya’da
Carlos Campos koydu. Kendisi şu anda Körler
Birliği Federasyon Başkanı. Onun da desteğini
aldık ayrıca Cervantes Enstitüsünün de desteğini aldık.
Onlar İspanya’da nasıl düzenliyorlar bu organizasyonları?
Onlar orada dünya çapında ünlüleri getirebiliyorlar. Ama biz burada bırakın ünlü getirmeyi
bu engelli arkadaşlarımızın yol paralarını karşılamakta güçlük çekiyoruz, karınlarını doyuramıyoruz. Para yok, sponsor yok. Ciddi anlamda
bir kirlenmişlik söz konusu, dünya kadar ünlüyü getirebilme durumumuz söz konusu fakat
birçok insan bunu duyduğunda organizasyonu
biletli yapalım derneğe katkı olsun vesaire fakat
hepsine hayır diyorum herşey ücretsiz olacak!!
Peki bugünkü duruma gelirsek?
Bugün yaşanan olumsuzluğun nedenini söyleyeyim. Bu insanlar önemli bir takımın futbolcuları olmuş olsalardı stad da dolmuş olurdu özel
VIP araçlarda gelmiş olur korumalar da gelmiş
olurdu. Bu çocuklar halk otobüsleriyle buraya
geliyor. Ne kadar acı! Acı olan çok şey var. Yine
de İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Sayın
Mehmet Karaca'ya ve Beden Eğitimi Bölüm Başkanı Derya Hocaya çok teşekkür ederim. Kapılarını, yüreklerini açtılar.
Bir forma sorunu söz konusu sanırım?
Forma sorunu. İTÜ ile imzalanan sözleşmede
forma ile ilgili bir madde yoktu.Geçen yıl böyle
bir sorunla karşılaşmadım bir aksilik oldu ve bu
konu atlandı diye tahmin ediyorum.
Peki içeride İTÜ futbol takımının formalarından yok muydu?
Var, mutlaka vardır fakat önceden bir dilekçe ile
ricada bulunmamız gerekiyormuş. Bende çok
üzüldüm ve şaşırdım. Bu gece burada gerçek bir
şölen olacaktı. Yani toparlarsak bir sürü sıkıntı
var anlatılacak o kadar çok şey var ki ; konuştuğumda ucu bir yerlere dokunacak o yüzden
hiç gereği yok.Bu festivalin adı barikat, biz barikatları yıkıp barikatsız bir dünya düşlüyoruz.
Kirlenmiş vicdanları temizlemek için bu yola
çıktık ne kadar temizleyebileceğiz bilmiyorum
ama inancımız çok sağlam ve tam!
Hüseyin bey temel bilgilerden ve kurallardan
bahsetti ama merak edenler görme engelliler
spor federasyonunun internet sitesinden detaylı
bilgi ve haberlere ulaşabilir.
S
Bu İşte Bir P
Eksik Var! O
Anıl Güler
[email protected] R
Üç yıldır bu okuldayım. İTÜ, sportif imkanlar olarak bana kalırsa gerçekten çok
çeşitlilik ve zenginliğe sahip. Futbol, basketbol, voleybol, hentbol, masa tenisi,
frizzby, Amerikan futbolu hatta buz hokeyi
takımı bile var! Kapıları bütün öğrencilere
açık.Bazı branşlarda beceri ve yetenek gerekirken bazılarında ise sadece eğlenme ve
ter atma amaçlı bile gidip katılınabilir. Beden Eğitimi bölümü oldukça aktif çalışıyor.
Bu tarz sportif takımların ve aktivitelerin
dışında bir de öğrencilere ve hocalara açık
seminerler düzenliyor. Seminerlerin konuları da oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcı.
Gayet bilgilendirici konuşmalar sunumlar
oluyor. Ben ikincisine yetişebildim. Açıkçası biraz da ilgi alanıma girdiğinden heves
ettim. Seminer tarihlerine ve içeriklerine
İTÜ Beden Eğitimi Bölümü’nün internet
sitesinden rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Gittiğim seminer 29 Kasım Perşembe günüydü. Bölüm Başkanı Derya Ahmet Kocabaş “Futbol Nasıl Oynanmaz?” başlıklı
bir sunum yaptı. Vakitlerini ayırıp böyle
detaylı ve bilgi verici bir sunum hazırlayan
spor hocalarının karşılarında tamamen
tepkisiz bir öğrenci topluluğu gördüğünde yaşadıkları üzüntüyü düşünebiliyorum.
Ben gittiğimde o seminerde benim dışımda iki öğrenci vardı! Çoğunluğunun erkek
öğrencilerden oluştuğu bir teknik üniversitede Futbol başlıklı bir seminere katılımın
yalnızca üç kişi olması beni çok düşündürdü. Burada hanım arkadaşlar alınmasın tabii ki onlardan da futbola meraklı ve hatta
bazı erkeklerden daha da ilgili arkadaşlar
var. Ama o gün hiç bayan öğrenci de yoktu.
Merak ettiğim ve üstünde düşündüğüm
konular şunlar ;
1-Ya İTÜ öğrencileri webmaillerini, gmail
ya da hotmail kadar sık kullanmıyorlar
2-Ya İTÜ öğrencilerinin büyük kısmı webmaillerini hiç kullanmıyorlar
3-Ya webmail kullanan İTÜ öğrencileri
beden eğitimi bölümünün attığı bilgilendirme ve haberdar etme maillerini okuyup
sallamıyorlar.
4-Ya webmail kullanan İTÜ öğrencileri beden eğitimi bölümünden gelen mailleri hiç
okumuyorlar.
Maillerimizi kontrol edelim
Tamam anlıyorum; herkes internet sayfasının sık kullanılanlar bölümüne tabii ki
de ituspor.itu.edu.tr adresini ekleyecek ve
hergün kontrol edecek değil. Ama en azından kendilerine sağlanan itu.edu.tr uzantılı
mail adreslerini kontrol etme ve olan bitenden haberdar olma yetisine sahip olsalar biraz daha bir şeyler değişir ve iyi yönde
gider diye düşünüyorum.
Kimseye bir suç atmıyorum ya da kötü
yönde eleştirmiyorum; isteyen istediğini
yapmakta özgürdür. Ama naçizane kendi düşüncem, bir üniversite öğrencisinin
dünyada olan biteni anlamanın yanında;
okulunda olan bitenden haberdar olması
gerektiği.
Belki de insanlara Beden Eğitimi Bölümü
tam anlamıyla öğrencilere ulaşamıyordur.
Yeterli tanıtım ve ilgi çekecek duyuru yollarına başvurmuyordur. Bu açıdan da düşünülebilir.

Benzer belgeler

Asistanlar rektörlükte - Arıyorum İTÜ Gazetesi

Asistanlar rektörlükte - Arıyorum İTÜ Gazetesi U3 amfisinin girişine "ODTÜ ayakta, AKP'ye direniyor" pankartı astı. Amfide 2 gün boyunca paneller, film gösterimi, atölye çalışmaları gibi etkinlikler düzenlendi.

Detaylı