ruh sağlığı kavramı ve psġkolojġk bozukluklar

Transkript

ruh sağlığı kavramı ve psġkolojġk bozukluklar
AYDIN ĠL EMNĠYET MÜDÜRLÜĞÜ
REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMA BÜRO
AMĠRLĠĞĠ
RUH SAĞLIĞI KAVRAMI VE PSĠKOLOJĠK
BOZUKLUKLAR
AYDIN-2014
1
ÖNSÖZ
Dünya sağlık örgütüne göre sağlık; bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam
bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Sağlığın tanımından da
anlaşılabileceği gibi ruhsal ve sosyal iyilik hali, bedensel iyilik haliyle eşit
derecede önemlidir. Ancak ülkemizde insanlar sağlık deyince hemen beden
sağlığına atıfta bulunmakta ve bedensel sağlıklarını daha çok
önemsemektedirler. Bedensel bir yakınmaları olduğunda hemen hekime
gider, gerekirse ilaç kullanımına başlarlar. Fakat ruh sağlığı söz konusu
olduğunda insanların bu durumu daha az önemsedikleri ve tedavi için daha
zor karar verdikleri ve gönülsüz davrandıkları gözlemlenmektedir. Bu duruma
etki eden birkaç faktör bulunmakla birlikte bunlar;





Toplumda yaygın olan “Ben deli miyim?”, “Deli olan
psikoloğa/psikiyatriste gider, psikolojik destek alır” algısı,
Bireyin yaşadığı psikolojik durumu anlamlandıramaması, nereye
başvuracağını, nasıl destek alacağını bilememesi,
Bireyin yaşadığı psikolojik soruna ilişkin farkındalığının olmaması,
Toplum içerisinde psikolojik rahatsızlık yaşayan bireylerin
dışlanması, ötekileştirilmesi ve buna bağlı olarak bireyin psikolojik
rahatsızlık yaşıyor olmasından dolayı “etiketlenmekten” korkması,
Psikolojik destek ve tedavi sürecine ilişkin kalıplaşmış yanlış ve
olumsuz yargılar.
Bu kitapçığın hazırlanmasının amacı ruh sağlığı kavramı ve psikolojik
bozukluklar hakkında genel bir bilgi vermektir. Bu bilgiler ruh sağlığı ve
psikolojik süreçleri anlamada yararlı olacaktır. Ancak, bu bilgiler bireyin
kendisi ya da yakınları hakkında teşhiste bulunabilmesi için yeterli değildir.
Eğer birey bazı belirtileri kendisinde ya da çevresinde görüyorsa yetkili bir
kuruma ve yetkin bir uzmana başvurmasında yarar vardır.
Psikolog Kıvılcım Ç. ÇAKMAK
2
RUH SAĞLIĞI KAVRAMI
Kime Göre Normal ? Neye Göre Anormal ?
Sağlık, bedensel ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir.
Ruh Sağlığı ise bir anlamda bireyin kendisi ve çevresi ile bir uyum ve denge
içerisinde olmasıdır. Bireyin duyuş, düşünüş ve davranışları arasında bir
bütünlük olması gerekmektedir. Ruh sağlığı bozulan kişi, genellikle duygu,
düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık,
uygunsuzluk ve yetersizlik sergiler. Her birey zaman zaman bu tür örüntüler
sergileyebilir ancak psikolojik rahatsızlık yaşayan kişilerde bu özelliklerin
sürekli veya tekrarlayıcı olması, kişinin günlük rutinini, işlevini ve kişiler
arası ilişkilerini bozacak nitelikte olması gerekir.
Yine de psikolojik olarak normal ve anormalin tanımını yapmak oldukça
güçtür. Çünkü belirtildiği gibi anormal olarak adlandırılan bir takım belirtiler
normalde de görülebilmektedir. Ancak anormal kavramını belirleyen bazı
kriterler söz konusudur. Bunlar;
1- Ġstatistiksel Seyreklik: Anormal davranışın bir özelliği seyrek
olmasıdır. Örneğin normal zeka aralığı 90-110 IQ olarak
değerlendirilirken ve toplumda yer alan bireylerin büyük bir bölümü
bu aralıkta yer alırken, 70 IQ’ya sahip birey zeka geriliği yaşıyor
olarak değerlendirilir. Ancak IQ’su 110 geçenlerde ise herhangi bir
anormalite değerlendirilmez. Bu demek oluyor ki seyreklik
anormalitenin tek belirleyicisi değildir.
2-
Normların Ġhlal Edilmesi: Anormalliği değerlendirirken ele alınan
bir diğer özellik ise normların ihlal edilmesidir. Davranışın normları
ihlal edip etmemesi ya da bunu gözlemleyenleri tehdit edip etmemesi
veya kaygılandırıp kaygılandırmaması her ne kadar anormalite için
önemli bir kriter ise de tek başına belirleyicilik açısından yeterli
değildir. Örneğin suçlular çeşitli şekillerde toplumsal normları
çiğnerler ancak hepsi psikolojik bir rahatsızlık yaşamamaktadır.
3- KiĢisel Rahatsızlık Hissetme: Kimi zaman kişi yaşadığı süreçten
ciddi anlamda rahatsızlık duyar. Kişiler yaşantılarından
mustariptirler. Örneğin kişi yaşadığı depresyondan büyük ölçüde
hoşnutsuzdur, ya da kapalı alan korkusu kendisini huzursuz
3
etmektedir. Ancak her psikolojik rahatsızlık ille de rahatsızlık
hissetmeyi içermez. Örneğin antisosyal kişilik bozukluğunda kişi
soğuk kanlılıkla diğerlerine hor davranır ve herhangi bir suçluluk,
rahatsızlık kaygı hissetmeksizin sürekli yasaları çiğner ve insanlara
rahatsızlık verir.
4- Yeti Yitimi Ya Da ĠĢlev Bozulması: Bireyin yaşadığı anormallik
sebebiyle yaşamının önemli bazı alanlarında bozulmaların olması ya
da yeti yitimi anormal davranışın önemli bir parçasıdır. Örneğin
madde kullananlarda nörolojik bazı bozukluklar oluşabileceği gibi
kişiler arası ilişkilerde de ciddi problemler oluşmaya başlar.
5- Beklenmedik Olma: Uyaran ve ortaya çıkan davranış – belirti
arasında bir uyumsuzluk söz konusudur. Örneğin hayatında herhangi
bir sorunu olmamasına rağmen bireyin her an kötü bir şey
yaşayacağına ilişkin yoğun düşüncelerinin varlığı. Burada kaygı
beklenmedik ve var olan duruma oransızdır.
***Tüm bu kriteler psikolojik anormalitenin varlığını değerlendirmek için
oldukça önemli olmalarına rağmen hiç biri tek başına kesin ve net olarak
anormaliteyi teşhis etmez, bütüncül olarak değerlendirilmeleri gerekir.
4
Ruhsal Yönden Sağlıklı Birey
 Kendini ve çevreyi gerçekçi bir biçimde algılar.
 Aynı şekilde başkalarını da anlayabilir, kişiler arası ilişkilerden
tatmin olur.
 Yaşadığı toplumun kültürel, sosyal normlarına ayak uydurabilir,
uyamadığında bu çatışmayı sağlıklı bir şekilde çözebilir.
 Yaşamaya heveslidir. Yaratıcıdır. Kendisi için planlar yapar ve
olaylara esnek olarak yaklaşır.
 Diğerleri tarafından kabul görür.
 Yeniliklere açıktır, farklılıkları anlayışla karşılayıp bunlara yeri
geldiğinde saygı gösterebilir.
 Gerektiğinde çevreyi biçimlendirir ya da içinde bulunduğu
çevreye ayak uydurur.
 Tutum ve davranışları hem kendisini hem de çevresini mutlu
eder.
 Hem cinsleriyle ve karşı cinslerle sağlıklı saygı ve sevgiye dayalı
ilişkiler kurar.
PSĠKOLOJĠK BOZUKLUKLAR
A-KAYGI (ANKSĠYETE) BOZUKLUKLARI
Kaygı bozukluğunun temel özelliği, kişinin gündelik hayatta karşılaştığı
olaylarla ilgili olarak, engelleyemediği aşırı bir endişe ve kuruntulu beklenti
(evham) içinde olmasıdır.
Gün boyunca, normal bir insanda da çeşitli
olaylar veya düşünceler karşısında anksiyete gözlenebilir (örneğin; sınava
girmeden önce, karşı cinsten hoşlandığı biriyle konuşurken vs). Anksiyete
kişiyi içsel ve dışsal tehditlere karşı uyarır; bu açıdan bakıldığında hayat için
kurtarıcı bir niteliği vardır. Tehditten korunmak ya da sonuçlarını azaltmak
için kişiyi gereken adımları atması için hazırlar.
Anksiyetenin bir ruhsal hastalık belirtisi olması için verilen uyarıya şiddet
ya da süre olarak uygunsuz bir yanıt olması, sık tekrarlaması ve kişinin
mesleki veya sosyal açıdan işlevselliğini bozuyor olması gerekmektedir.
1-FOBĠLER
Bir duruma ya da objeye yönelik, her karşılaşmada ortaya çıkan panik
duygusu/ yoğun anksiyetedir. Kişinin kendisi de korkularını mantıksız ve
abartılı bulur. Kişi, korktuğu şeyden kaçınır, bu korkusu işlevselliğini, sosyal
ilişkilerini, mesleki performansını etkiler. Sosyal fobi ve özgül fobi olmak
üzere ikiye ayrılır.
5
Sosyal Fobi: Başkalarının varlığı ile ilgili mantıklı olmayan, ısrarlı bir
korkudur. Sosyal fobik kişi başkaları tarafından değerlendirilebileceğini
düşündüğü durumlardan kaçınmaya çalışır. Bu durum kişinin yaşamını ciddi
anlamda sınırlandırabilir. Öyle ki topluluk karşısında konuşmak, performans
sergilemek, dışarıda yemek yemek yani başkalarının olduğu yerde herhangi
bir iş yapmak aşırı derecede kaygı oluşturur. Bu durum kişinin olağan günlük
işlerini, mesleki işlevselliğini (ya da eğitimiyle ilgili), toplumsal etkinliklerini
ve sosyal ilişkilerini ciddi anlamda bozar.
- En sık görülen psikolojik rahatsızlıktır.
- Erken yaşlarda başlar.
- Başka psikolojik rahatsızlıklarla görülme oranı yüksektir.
Özgül Fobi: Belirli bir nesne ya da durumla karşılaşınca ya da karşılaşma
beklentisi olduğu zaman ortaya çıkan asılsız korkulardır. Korku bir nesne ya
da durumun bir yönünden korkma olabileceği gibi (Örn; kaza yapacağını
düşündüğü için uçağa binmeme, başına bir şey geleceğini düşündüğünden
asansör kullanmama vb.) korkulan nesne ile karşılaşınca meydana
gelebilecek kontrolünü kaybetme, paniğe kapılma, bayılma sonuçlarından
kaygı duyma şeklinde de ortaya çıkabilir.
-Erken yaşta başlar.
-Kadınlarda görülme oranı erkeklere nazaran daha fazladır.
-Korku yaratan nesne ya da durumdan kaçınma kişi için çözümdür.
6
2-PANĠK BOZUKLUK (PANĠK ATAK)
Ani ve nedeni açıklanamayan belirtiler nöbetinin mevcut olduğu
bozukluktur. Bunlar;
-Nefes almada güçlük
- Terleme
-Kalp çarpıntısı
- Titreme
-Göğüs ağrısı
- Aşırı korku
-Boğulma hissi
- Korkunç bir şey olacakmış hissi
-Mide bulantısı
- Ölüm korkusu
-Baş dönmesi
- Kontrolü kaybetme korkusu
-Kendini ortama yabancı hissetme
- Delirme korkusu
Panik nöbetler çok sık ortaya çıkabilir, bazen haftada bir ya da daha sık
olabilir. Genellikle 10 dakika içerisinde en yoğun belirtiler ortaya çıkar ancak
saatlerce de sürebilir. Kişide gelecek nöbetlerle ilgili endişe ortaya çıkar.
Çoğunlukla bu nöbetler sırasında hastanelerin acil servislerine başvurulur.
-Kadınlarda erkeklere oranla daha yüksektir.
-Genellikle erken yetişkinlik döneminde (20-40 yaş) ortaya çıkar.
3-GENELLEġMĠġ KAYGI BOZUKLUĞU
Genelleşmiş kaygı bozukluğu olan birey çoğu kez önemsiz şeylerle ilgili
olarak sürekli bir kaygı içerisindedir. Her çeşit konuda kronik ve kontrol
edilemez bir endişe söz konusudur. Örneğin birey çocuğunun başına
gelebilecek bir kazadan dolayı sürekli dehşet içinde olabilir. Belirtileri;
-Gerginlik
-Yorgunluk
-Uyku düzensizliği
-Dikkat dağınıklığı
-Unutkanlık
-Sabırsızlık-kızgınlık
-Huzursuzluk
-Sürekli endişe hali
7
***Bu kişiler sürekli kötü bir şey olacak duygusu ve korkusunu yaşarlar. Bu
nedenle sürekli tetiktedirler ve sıkıntılıdırlar. Anksiyetenin tüm belirtilerini
yaşarlar.
4-OBSESĠF KOMPULSĠF BOZUKLUK
Aklın ısrarlı ve kontrol edilemeyen düşüncelerle dolduğu ya da kişinin
bazı davranışları tekrar tekrar yapma zorunluluğu hissettiği bozukluktur.
Genellikle hamilelik, doğum, aile çatışmaları, işle ilgili ciddi problemlerin
yaşanması gibi stres yaşantılarının akabinde erken yetişkinlik döneminde
başlar.
Obsesyonlar: İstemsiz olarak akla gelen tekrarlayan düşünceler, itkiler ve
imgelerdir. Kontrol edilemezler ve akla aykırı olarak algılanırlar. Örneğin
ölümcül bir hastalığa yakalanacağına yada mikrop kapacağına ilişkin var olan
tekrarlayıcı düşünceler.
Kompulsiyon: Sıkıntıyı azaltmak ya da bir felaketin olmasını önlemek için
kişinin kendisini yapmaya zorunlu hissettiği tekrarlayıcı davranışlar.
Davranış açık bir şekilde aşırıdır. Örneğin mikrop kapmaktan korkan birinin
günde 200 kez ellerini yıkaması ya da defalarca banyo yapması gibi.
OKB sıklıkla temizlik ve düzenle ilgilidir. Kişi daha çok olmasından
korktuğu bir şeyden kendini alıkoymaya çalışır. Bunlar bazen saatler hatta
günün büyük bir kısmını alan temizlik törenleri; kahverengi olan şeylerden
kaçınma, sayı sayma, çizgilere basmadan yürüme, uğurlu eşyaya ya da
bedeninin bir yerine dokunmak gibi tekrar edici sihirli önlemler; kapı
kapama, ocak söndürme, elektriği kapama gibi yapılan bir şeyin 8-10 kez ya
da daha fazla kontrol edilmesi gibi farklı şekillerde gerçekleşir.
Bireylerin günlük rutinleri, işlevleri ve sosyal ilişkileri bu rahatsızlıktan
ciddi anlamda olumsuz etkilenir.
8
5-TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez
olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkilere ruhsal travma denir.
Böyle durumlarda kişinin doğrudan yaşadığı, şahit olduğu ya da öğrendiği,
fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit edici bir durum söz konusudur. Bu
büyük stres karşısında (savaş, deprem, trafik kazası, cinsel taciz vb.) kişide
artmış kaygı, travmayla ilgili uyarıcılardan kaçınma ve duygusal tepkilerin
azalması gibi aşırı tepkiler gözlemlenir. Travma sonrası stres bozukluğunda;
-Yoğun korku, çaresizlik, dehşet duygularının yaşanması
-Olayı rüyalarda (kabuslar) görme, gün içerisinde yeniden yaşıyormuş gibi
hissetme,
-Uykuya dalamama, uykuyu devam ettirmede güçlük, dikkatte ilişkin
problemler, aşırı uyarılmış olma durumu ve abartılmış irkilme tepkileri,
- Kaygı, kızgınlık, korku, suçluluk gibi duygular,
-Travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak
durma çabaları,
-Travmanın önemli bir yönünü hatırlayamama,
-Etkinliklere karşı ilginin ya da katılımın önemli ölçüde azalması
-İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaşma
-Duygulanımda kısıtlık /küntlük (örneğin sevme duygusunu yaşayamama,
olumlu duyguları hissedememe ) gözlemlenir.
*** Tanı için bu belirtilerin en az 1 ay boyunca devam etmesi gerekir.
Travma sonrası stres bozukluğu travmatik olaydan sonra bir hafta içerisinde
de başlayabilir, 30 yıl gibi çok uzun bir süre sonrada.
9
B-SOMATOFORM BOZUKLUKLAR
Somatoform bozukluklarda psikolojik rahatsızlıklar bedensel bir biçim
almıştır. Fizyolojik açıklaması olmayan, istemli olarak kontrol edilemeyen
somatoform bozukluğundaki fiziksel belirtiler kaygıya bağlı psikolojik
nedenler sonucu ortaya çıkarlar. Bilindiği üzere bedensel rahatsızlıkların
oluşmasında duygusal süreçler oldukça önemlidir. Bu tür rahatsızlıklarda
duyguların boşalımını sağlayan yollar kapanmış olmasından dolayı gerilim
bedensel olarak ifade edilir ve bilinç dışı olarak gerçekleşir.
1-KONVERĠSYON BOZUKLUĞU
Fizyolojik olarak herhangi bir sorun bulunmamasına, organlarda ya da
sinir sisteminde problem bulunmamasına rağmen kol ve bacaklarda kısmi ya
da tam felç; bayılma nöbetleri ve denge kusurları; deride batma, uyuşma,
karıncalanma hissi; tamamen ya da kısmi körlük yaşama; konuşamama ya da
ses kaybı; koku duyusunun kaybı gibi durumlar yaşanabilir. Netice itibariyle
fizyolojik bir kökeni olmamasına rağmen psikolojik süreçlerden dolayı kişi
birçok alanda yeti yitimi yaşayabilmektedir.
2-SOMATĠZASYON BOZUKLUĞU
Fiziksel bir temeli olmamasına rağmen süreğen, çoklu bedensel
yakınmalar söz konusudur. Baş, sırt, eklem ağrıları; gastrointestinal
yakınmalar (ishal, bulantı, mide ağrıları vb.) ; cinsel sorunlar bir arada yer
alır. Özellikle duyguların açık olarak belli edilmediği kültürlerde daha sık
görülmektedir. İş ve okulla ilişkin problemler ile evlilik ve kişilerarası
ilişkilerle ilgili sorunlarda sıklıkla bu rahatsızlıkla birlikte bildirilir.
10
C-DĠSOSYATĠF BOZUKLUKLAR
Disosyatif bozukluklarda kişinin kimlik duygusu, bilinci ve belleğindeki
bozukluklar yer almaktadır. Bu bozukluğu gösteren kişiler önemli olayları
hatırlamayabilirler, geçici olarak kimliklerini bilmeyebilirler ya da başka bir
kimlik benimseyebilirler.
1-DĠSOSYATĠF AMNEZĠ VE DĠSOSYATĠF FUG (KAÇIġ)
Disosyatif amnezi genellikle stres verici, travmatik bir olaydan sonra
aniden bireyin kişisel bilgilerini hatırlayamaması şeklinde oluşur. Bilgi
tamamen kaybolmaz ancak amnezi süresi boyunca hatırlanamaz. Bellekteki
kayıp unutkanlıkla açıklanamayacak kadar büyüktür. Kişi amnezi sürecinde
bellek kayıpları yaşasa da konuşma, okuma, yazma gibi özel becerilerini ve
dünyaya-yaşama ilişkin kazanılmış bazı bilgilerini yitirmez. Amnezik süreç
bazen birkaç saat bazen de birkaç yıl kadar sürebilir. Genellikle oluşumu gibi
aniden sonlanır.
Disosyatif fugde ise bellek kaybı daha yoğundur. Kişi sadece bellek
kaybı yaşamaz, aynı zamanda aniden evinden, işinden ve sosyal çevresinden
uzaklaşarak yeni bir kimlik benimser. Yeni bir kimlik benimsemek kimi
zaman çok detaylı olur. Kişi yeni bir isim, yeni bir ev, yeni bir iş ve hatta
yeni kişilik özellikleri edinir. Füg yaşantıları daha çok doğal afet, savaş,
evlilik anksiyetesi ve kişiler arası sorunlar gibi ciddi stres verici yaşantıların
sonucunda gerçekleşir. Düzelme zaman açısından fark gösterse de geçmişe
yönelik hafıza tam olarak yerine gelir.
2-DĠSOSYATĠF KĠMLĠK BOZUKLUĞU (ÇOKLU KĠMLĠK)
Kendi içinde sürekliliği olan, birbirinin yerini alabilen kimlikler, aynı
kişide birlikte varlığını sürdürür. Genel olarak alter kişilik diye adlandırılan
bu kimlikler yineleyici biçimde denetimi ele alırlar ve algıladıkları kendilik
kavramı doğrultusunda davranırlar. Bu kimlikler belirgin olarak farklı ses,
aksan, kelime dağarcığı, yüz ifadesi, hareket özellikleri, kişilik özellikleri,
cinsiyet, yaş farklılıkları gibi farklılıklara sahip olabilir. Bu kişilerde ikiden
başlayarak birçok farklı kimlik türü bir arada olabilir. Kimlikler arası geçiş
ani ve dramatiktir.
11
D-YEME BOZUKLUKLARI
Yeme Bozuklukları anoreksiya nervoza , bulimiya nervoza ve son yıllarda
tanımlanan tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıkların içinde
yer aldığı bir tanı grubudur. Bu hastalıklar ruhsal kaynaklıdır ve bedensel
belirtiler ön planda gibi görünse de ciddi ruhsal sorunlarla birliktedir.
1-ANOREKSĠYA NERVOZA
Anoreksiya nervozadaki temel belirtiler; zayıf bir bedene sahip olma
arzusu, kilo almaktan aşırı derecede korku, beden imgesinde bozukluk ve
mensturasyon dönemlerinin kaybolmasıdır. Kişi kilo kaybetme amacıyla özel
davranış biçimleri geliştirir. Bu kişilerin yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını
ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazıları yoğun egzersiz yapar. Diğer
yarısı sıkı diyet uygular, ara sıra kontrol kaybederek tıkınırcasına yemek yer
ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır. Hastalar aldıkları besinlerin kilo
yapıcı etkisini azaltmak için ilaçlara da başvurabilirler. Sonuçta kişi, sağlığını
tehdit edecek ölçüde zayıflar.
Anoreksik kişiler normal vücut ağırlığında olmayı reddederler. Kilo
almaktan çok korkarlar ve kilo verseler dahi bu korkuları azalmaz. Benden
biçimlerini çarpık bir şekilde algılarlar. Aşırı derecede zayıf olduklarında bile
aşırı kilolu oldukları ya da karın, kalça, bel gibi beden bölümlerinin çok
kilolu olduğuna inanırlar. Bu nedenle sıkça tartılır ve beden bölümlerini
ölçerler.
2-BULUMĠA NERVOZA
Bulumia nervoza aşırı yeme atakları ( iki saatten daha az bir sürede aşırı
derecede/tıkınırcasına yemek yeme) ve ardından gelen kusmaların ön planda
olduğu bir yeme bozuklukları tablosudur. Hasta yine zayıf bir beden sahip
olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak,
kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur.
Tıkınırcasına yeme örüntüsü bittikten sonra bu durum iğrenme, huzursuz
olma duyguları ve kilo alma korkusunu doğurur. Ve akabinde kişi daha çok
kusma yoluyla bununla birlikte aşırı egzersiz, müshil ve idrar söktürücü gibi
ilaçları kullanma yoluyla yediklerinden kurtulma eğilimi sergiler.
Anoreksiyaya nazaran bulumiada kişi biraz daha normal beden ağırlığına
sahiptir.
12
3-TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU
Tıkınırcasına yeme bozukluğunun tanımlayıcı özelliği kişinin büyük
miktarlarda yiyecek tükettiği ve yeme davranışı üzerinde kontrol kaybı
hissettiği, tekrarlayan aşırı yeme dönemleriyle karakterizedir. Bulimia
nervoza sahibi kişilerden farklı olarak bu kişiler tıkınırcasına yeme
nöbetlerinin etkilerini telafi etmek için, kendi kendini kusturma, kusturucu
,ishal yapıcı ,idrar söktürücü ilaç alma veya uzun süreli hiç yemek yememe
veya aşırı fiziksel egzersiz gibi telafi edici davranışlara girmezler. Bu nedenle
de kiloludurlar.
E-DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
Duygudurum bozukluğu grubundaki bireylerin temel bozukluğun
duygulanımda olduğu kabul edilir. Duygudurum bozuklukları ile kastedilen
iki temel durumdan bir tanesi duygudurumun neşe yönünde kaymasıyken
(yükselmiş, çizginin üstüne çıkmış) diğeri de keder yönünde kaymasıdır
(çökmüş, çizginin altına inmiş). Yükselmiş duygudurumun bulunduğu
kişilerin manide (uçuşumda), çökmüş duygudurumu yaşayan kişilerin ise
depresyonda (çöküntüde) olduğu kabul edilir.
Sağlıklı insanlar günlük hayatlarında yaşadıkları olaylar karşısında
tepkisel olarak duygudurum dalgalanmaları yaşarlar. Eşiyle tartışan bir
kişinin birkaç saatlik kederli olması veya çocuğunun başarısı nedeniyle
annenin birkaç gün neşeli olması gibi tepkiler sağlıklı duyguduruma örnek
olarak verilebilir, burada önemli olan duygudurumun denge içinde olmasıdır.
1-DEPRESYON
Büyük bir üzüntü, endişe, suçluluk, değersizlik hissi, diğer insanlardan
uzaklaşma, uyku, iştah, cinsel istek kaybı ya da her zamanki faaliyetlere karşı
isteksizlikle belirginleşen duygu durumudur. Depresyondaki kişi
duygudurumu açısından mutsuz, karamsar ve ümitsizdir. Bu kişiler bazen
kendilerini tüm duygularını yitirmiş gibi hissedebilirler.
Depresyon yaşantısından zihinsel süreçler de etkilenir. Konsantrasyon ve
dikkate ilişkin sorunlar ve karar vermede güçlükleri yaşanır. Hareketlerde
yavaşlama, yorgunluk, halsizlik sıklıkla gözlemlenir. Kimi zaman basit
gündelik işleri bile yerine getiremezler. Yeme bozuklukları (iştahtan kesilme
- aşırı yeme), uyku problemleri (sürekli uyuma arzusu – uyuyamama) ve
kronik ağrılar (baş, boyun, eklem ağrıları, mide-bağırsak şikayetleri) sürece
eşlik eder.
13
***Hepimiz hayatımızın çeşitli evrelerinde farklı faktörlere bağlı olarak
çökkün bir ruh haline bürünürüz. Ancak sürecin depresyon olarak
nitelenebilmesi için yukarıda sıralanan belirtilerin en az 2 hafta süreyle
devam etmesi gerekir. Görülme sıklığı yüksektir.
***Depresyon sürecinde “intihar” sıklıkla karşımıza çıkan bir olgudur.
2-MANĠK-DEPRESĠF (BĠPOLAR) BOZUKLUK
Maniden (aşırı taşkınlık, coşku) depresyona (çökkünlük) kadar uzanan
ruh halindeki aşırı değişiklikler olarak tanımlanır. Bu ruh hali oynamaları
arasında, bipolar bozukluğu olan kişi normal ruh hali de deneyimleyebilir.
“Manik” terimi aşırı hareketli, enerjik, konuşkan, umursamaz, güçlü, öforik,
dürtüsel bir dönemi tanımlar. Sonra, birdenbire bu yükseklerde uçan ruh hali
karanlık bir ruh haline dönüşebilir. Bu bir öncekine tamamen zıt olan ruh hali
depresyon olarak tanımlanır ve üzüntü, ağlama, değersizlik hissi, enerji
kaybı, haz kaybı, uyku problemlerini içinde barındırır. Kişi bu iki uç duygu
arasında gelgitler yaşar.
Manik Ataklar Döneminde;
- Olağan durumdan farklı ve belirgin biçimde hızlı ve sürekli aşırı konuşma,
-Zihinsel etkinlikler hızlanması,
-Dikkatini bir noktaya/şeye yoğunlaştırmada zorlanma, konudan konuya hızlı
geçişler, sıçramalar,
-Sosyallikte artma, girişkenlik, ataklık, toplumsal ilgi bariz şekilde artış,
-Sonuçlar irdelenmeden yaşamdan zevk almaya yönelik etkinliklere girişme,
giyim kuşamın değişmesi, toplumsal normları zorlayan cinsel deneyimlere
yönelme, dürtüsel ve hesapsızca para harcama eğilimi,
-Uyku gereksiniminde azalma, öyle ki günlerce uyumayabilirler buna rağmen
kendilerini iyi hissetme,
-Özgüven patlaması görülür.
14
F- ġĠZOFRENĠ
Şizofreni, kişinin gerçekle gerçek olmayan arasındaki farkı ayırt etmesini
zorlaştıran, normal düşünce akışını korumasını engelleyen, duygularını
kontrol etmesini ve normal olarak davranmasını önleyen zorlayıcı bir
hastalıktır. Şizofrenide düşünce, algı ve dikkat, motor davranışlar ve duygular
gibi çeşitli temel alanlarda bozukluklar mevcuttur. Bu nedenle şizofreni tanısı
alanlardaki davranışsal, duyuşsal ve duygusal anormalite örüntüleri
birbirinden farklılık gösterir. Şizofreni sürecinde;
-KonuĢmada düzensizlikler ve konuĢma fakirliği: Konuşmanın içeriğinden
bağımsız/alakasız olaylardan bahsetme, anlamsız ve kuralsız cümleler kurma
gözlemlenir. Konuşma fakirliğinde ise konuşma miktarı çok azalmıştır ya da
konuşmanın içeriği çok az bilgi vermektedir.
-Sanrılar: Sanrılar, doğru olmadığı konusunda açık deliller bulunmasına
karşın kişinin doğru olarak kabul ettiği düşünceler/inançlardır. Örneğin; kişi,
manyetik dalgalar aracılığı ile komşularının onun davranışlarını kontrol
ettiğine inanır, veya TV deki bir kişinin ona özel mesajlar gönderdiğini söyler
-Varsanılar: Çevreden gelen uyarıcı olmadığı halde duyusal yaşantıların
olma durumudur. Örneğin; var olmayan sesleri duyma, kokuları hissetme,
gerçekte orada olmayan nesneleri veya kişileri görme gibi.
-DüĢünce Bozukluğu: Şizofrenik bireyin düşünce şekli çok değişiktir.
Şizofrenik birey ard arda kesintisiz düşünmeyi yapamadığından dolayı sıkıntı
çekebilir. Düşünceler çok hızlı gidip gelirler ve onları yakalamak
imkansızdır. Kişi uzun süreli düşüncelerini yoğunlaştıramaz, düşünceler
kolayca
dağılır,
dikkatini
odaklayamaz.
Neyin konu ile ilgili olduğunu veya olmadığını seçemez. Düşünceleri
dağılmış ve parçalanmış olduğundan kişi mantıklı bir düzen içinde onları
toparlayamaz, aktaramaz. Düşünceyi mantıklı bir şekilde sürdürmedeki
eksiklik "düşünce bozukluğu" olarak adlandırılır ve bu durum karşılıklı
duygu, düşünce, haber iletimini çok zorlaştırır. Kişiler arası ilişkileri bozar.
-Duygu Durum: Şizofrenik hasta çoğu zaman 'uygunsuz duygulanım'
gösterir. Bunun anlamı kişinin konuşma ve düşünceleri ile uyuşmayan bir
duygu göstermesidir. Örneğin kişi kendisine kötülük yapılacağını söyler ve
ardından güler. Bazen de şizofrenik bireylerde künt veya düz duygulanım
görülebilir. Bu, hastalardaki duygusal dışa vurmadaki azalmaya işaret eder.
15
-DavranıĢ Örüntüleri: Şizofrenik bireyler birbiri arkasına garip hareketler
yapabilirler, bunlar bazen karmaşık parmak, el ve kol hareketleridir. Kimi
zaman da garip yüz ifadeleri takınırlar. Bazı şizofrenlerde faaliyet
düzeylerinde olağan dışı hareketlilik söz konusudur. Bu hareketlilik yerinde
duramama, aşırı heyecan, el kol hareketleri vb. şekilde ortaya çıkabilir. Öte
yandan kimilerinde ise katatonik hareketsizlik, donupkalma durumu
gözlemlenir. Uzun süre garip beden duruşları sergilerler. Örneğin; kişi tek
ayağının üzerinde durarak diğer bacağını kalçasına doğru kıvırıp tüm gün
öyle kalabilir.
-Öz Bakım: Öz bakımları kötüdür. Bu kişiler kendileri ve temizlikleri ile
ilgilenmezler. Kirli tırnaklar, taranmamış saçlar, fırçalanmamış dişler, kirli
elbiselerle dolaşırlar.
-Ġstek ve enerji azalması - haz alamama: Enerjinin olmaması, ve
genellikle günlük faaliyetlere ilgisizlik söz konusudur.
-Asosyallik: Bazı şizofrenler kişilerarası ilişkiler açısından ciddi sorunlar
yaşarlar. Sadece birkaç arkadaşları olabilir ya da hiç arkadaşları olmaz.
Sosyal becerileri zayıftır ve başkalarıyla vakit geçirmeye ilişkin ilgileri
yoktur.
*** Tüm bu belirtiler şizofrenik bireylerde farkı şekillerde görülür.
*** Etiketleme ve ötekileştirme en çok şizofreni rahatsızlığı yaşayan
bireylere yönelik olarak gerçekleştirildiği için bu acımasız önyargılar
şizofrenik bireyler ve aileleri için yaşanan süreci daha zor hali getirmektedir.
16
G- MADDE KULLANIMI
İnsanoğlu acıyı dindirmek ve bilinç durumunu değiştirmek adına
yüzyıllardır çeşitli maddeler kullanmıştır. Bu maddeler genellikle vücuda
zararlı olmalarına rağmen haz verici olmaları sebebiyle madde kötüye
kullanımının oluşmasına temel teşkil etmektedirler. Madde kullanımı madde
bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı olmak üzere iki boyutta ele
alınmaktadır.
1-MADDE BAĞIMLILIĞI
Kişinin maddeden aldığı etkiyi elde etmek için maddenin daha yüksek
dozlarda kullanımı veya aynı dozda kullanımı şeklinde kişide toleransın
gelişmiş olması gerekmektedir.
-Kişi madde alımını kestiği ya da azalttığı zaman yoksunluk belirtileri,
olumsuz fiziksel ve psikolojik etkiler ortaya çıkar.
-Madde bağımlılığı sürecinde kişi maddeyi amaçladığından daha fazla
miktarda ya da daha uzun süre kullanır.
- Maddenin aşırı kullanımına ilişkin farkındalık vardır ancak kullanımı
azaltmayı denese bile kişi bunu başaramaz.
-Madde bağımlısı zamanının büyük bir kısmını maddeyi bulmak ya da
maddenin etkilerinden kurtulmak için harcar.
-Fizyoloijk ve psikolojik sorunlara rağmen madde kullanımı devam eder.
-Kimi aktiviteler (iş, eğlence, sosyal hayat vb.) madde kullanımı sebebiyle
azalır ya da bırakılır.
2-MADDE KÖTÜYE KULLANIMI
Maddenin birden çok kullanılmasına bağlı olarak aşağıdakilerin sürece
eşlik etmesi gerekir.
-Madde kullanımına bağlı olarak örneğin işe gitmeme, bireyin çocuklarını
ihmal etmesi gibi temel sorumlulukları yerine getirmeme,
-Kullanılan maddenin etkisi altında iken iş hayatında ya da otomobil
kullanırken ve benzeri durumlarda tehlikelere maruz kalma,
-Davranış taşkınlıkları ve sosyal normların ihlali gibi yasal sorunların varlığı,
-Eşle kavga gibi süregelen sosyal ve kişiler arası problemlerin varlığı.
17
H- KĠġĠLĠK BOZUKLUKLARI
Kişilik bozukluklarının belirtileri, zaman zaman çeşitli derecelerde sahip
olduğumuz özellikleri açıklamaya çok uygun olabilmesine rağmen, gerçek bir
kişilik bozukluğu çeşitli özelliklerin aşırılığı ile tanımlanır. Uzun yıllar
boyunca geliştirdiğimiz kişilik, hayatın zorluklarını ele almanın bir yolu,
diğer bireylerle ilişki kurmanın bir tarzıdır. Kimi bireyler meydan
okuyucudur, kimileri saldırgan, kimisi ise utangaçtır. Bu kişilerin hiçbirine
kişilik bozukluğu tanısı konulamaz. Kişilik bozukluğunu tanımlayabilmek
için davranış örüntülerinin çok eski, kişinin tüm hayatını istila etmiş ve işlev
bozukluğuna sebep olmuş olması gerekir.
1-PARANOĠD KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Paranoid kişilik bozukluğunun temel belirtisi insanlardan şüphe etmektir.
Kişi sürekli diğerlerinden kötülük göreceği ya da diğerleri tarafından
kullanılacağını düşünür. Bu nedenle daimi olarak kendisine yönelik yapılacak
olan kötülüklere ilişkin ipuçları arar. Başkalarına güvenme konusunda ciddi
tereddütler yaşaralar. Bu kişilerin zihinleri sürekli diğerlerinin sadakati ve
güvenirlği hakkındaki dayanaksız şüphelerle meşguldür. Çevrelerindeki
olaylardan kendilerince mesajlar çıkarırlar. Örneğin komşunun köpeği kasıtlı
olarak kendisini rahatsız etmek için havlamaktadır.
2- ġĠZOĠD KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Şizoid kişilik bozukluğunda kişi sosyal ilişkiler kurmaz ve bu ilişkilerden
hoşlanmaz. Genellikle bu kişilerin yakın arkadaşları yoktur. Donuk ve
mesafelidirler. Diğer inşalara karşı samimi ve içten duyguları yoktur.
Övülmek, eleştirilmek gibi diğer bireylerden gelen geribildirimlere karşı
duyarsızdırlar ve diğerlerinin duygularına ilgi göstermezler. Yalnız yaşarlar
ve tek başına yapabilecekleri aktivitelerle ilgilenirler. Karşı cinse ve
cinselliğe karşı da ilgisizlikleri söz konusudur.
3-ġĠZOTĠPAL KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Şizoid kişiliğin kişiler arası ilişkiler hususundaki örüntülerini taşımakla
birlikte azalmayan aşırı bir sosyal kaygıya sahiptirler. Tuhaf inançlara ve
büyüsel düşüncelere sahip olabilirler. Algı yanılsamaları yaşarlar. Örneğin
gerçekte orada olmayan bir gücün ya da kişinin orada olduğunu hissetme
gibi. Konuşurken net olmayan ve alışılmamış bir dil kullanımı görülür.
Davranış ve görünüşlerinde tuhaflıklar gözlemlenir. Şüphecilik ve paranoid
düşünceler sıklıkla görülür. Duygusal durumları sıkılmış ve donuktur.
Sıklıkla diğer kişilik bozuklukları ile karıştırıldığından tanı alması zordur.
18
4- SINIR (BORDERLĠNE) KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Bu kişiler ilişkilerinde, duygu durumlarında ve benlik imgelerinde sabit
kalamazlar. Diğer insanlara yönelik duygular ve tutumlar kısa bir süre
içerisinde dikkat çekici bir derecede ve açıklanamaz şekilde değişebilir.
Bununla birlikte duygularda kararlılık yoktur, birden bire idealleştirmeden
aşırı öfkeye kayma gözlemlenebilir. Genellikle tartışmacı, çabuk sinirlenen,
aşağılayıcı şekilde alaycı, hemen küsen ve beraber yaşanması çok zor
kişilerdir. Kumar, madde kullanımı, para harcama, cinsel ilişki içerisinde
olma gibi dürtüsel davranışlar mevcuttur ve bu kişinin kendisine zarar
verecek boyuttadır. Benlik duyguları gelişmemiştir, kendilik değerleri,
sadakatleri ve kariyer seçimleri hakkında belirsizlik hakimdir. Genellikle
fırtınalı ve gelip geçici kişilerarası ilişkileri vardır. Kronik depresyon ve
yoğun boşluk duyguları sebebiyle sık sık intihar girişimleri ve kendisine zarar
verici davranışlar söz konusudur.
5-HĠSTRYONĠK KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Histerik olarak da tanımlanan bu kişiler aşırı dramatik ve dikkat çekmeye
çalışan bireylerdir. Bu kişiler dikkatleri üzerlerine çekmek için genellikle
farklı giyim tarzları, makyaj, saç rengi gibi fiziksel özelliklerini kullanırlar.
Ben merkezcidirler, fiziksel çekicilikleriyle aşırı ilgilenirler ve dikkat odağı
olmadıkları zaman bundan rahatsızlık duyarlar. Uygunsuz derecede cinsel
olarak tahrik edici ve baştan çıkarıcı olmakla birlikte başkaları tarafından
kolayca etkilenirler. Konuşmaları genellikle karşısındakini etkilemek amaçlı
ve içerikten yoksundur.
6-NARSĠSTĠK KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Narsistik kişiliği olanlar kendi benzersizliklerini ve yetilerini abartılı bir
gözle görürler. Sürekli büyük başarılarla ilgili hayallerle meşguldürler.
Onların benmerkezci olduklarını söylemek durumu ifade etmek açısından
yetersiz kalır. Her zaman dikkat odağı olma, koşulsuz kabul görme ve
övülme arzusu içerisindedirler. Sadece özel ve yüksek statüdeki insanların
kendilerini anlayabileceklerini düşünürler. Empati yokluğu, çekemezlik
duygusu, kibir, bir takım haklara ve avantajlara sahip olma duyguları
mevcuttur ve bu kişiler arası ilişkilerini negatif yönde etkiler. Herkesten
kendilerine yönelik özel muamele beklerler ve kendilerini bunun karşılığını
sunmak zorunda hissetmezler. Eleştirilere aşırı tepki gösterirler. Öz itibarı ile
narsizim kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık
olması olarak da tanımlanan bir terimdir.
19
7-ANTĠSOSYAL KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Antisosyal kişilik bozukluğu olan birey, sorumsuz ve antisosyal
davranışları sürekli iş değiştirerek, kuralları çiğneyerek, asabi ve fiziksel
saldırgan davranış sergileyerek, borçlarını zamanında ödemeyerek ve
düşüncesizce hareket ederek sergiler. Bu kişiler dürtüsel hareket ederler ve
bir plan yapıp ona bağlı kalamazlar. Zarar verici davranışlarının ve işledikleri
suçların farkındadırlar ancak buna aldırış etmez ve yaptıklarından pişmanlık
duymazlar. Hem olumlu hem de olumsuz duyguları fakirleşmiştir. Utanç
duyguları yoktur. Diğer bireyler üzerinde etkileyicilikleri ve cazibeleri vardır
ve bu etkiyi kişisel kazanları için kullanırlar. Şişirilmiş bir öz saygıya sahip
olmakla birlikte bencil kimi zamanda acımasız bir kişilik örüntüsüne
sahiptirler. Erken başlangıçlıdır. 15 yaşından önce davranım bozuklukları
gözlemlenmeye başlanır.
8-ÇEKĠNGEN (KAÇINGAN) KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Eleştirilme, reddedilme ya da kabul görmeme ihtimaline karşı aşırı
duyarlı olan ve karşı tarafın ondan hoşlanacağına emin olmadan ilişkiye
girmekten kaçınan kişilerdir. Aptalca bir şey söylemekten ya da yüzünün
kızarması, sesinin titremesi gibi sebeplerden mahcup duruma düşmekten aşırı
korktuklarından sosyal ortamlarda zorluk çekerler. Başkalarına nazaran
yetersiz ve aciz olduklarına inanırlar. Hayatlarındaki riskleri ve tehlikeleri
olduğundan fazla abartırlar.
9-BAĞIMLI KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Bağımlı kişilik bozukluğu tanısı alan bireylerin özgüvenleri çok düşüktür.
Hayatlarında pasif bir rol üstlenmişlerdir. Öyle ki nerede yaşayacaklarına, ne
iş yapmaları gerektiğine, kiminle arkadaşlık edeceklerine ve benzeri süreçlere
ilişkin karar verme durumlarında karar verme sorumluluklarını ebeveynlerine
ya da eşlerine bırakırlar. Karşı tarafın onayını kaybetmekten korktukları için
hatalı olduklarını bildikleri halde karşı tarafı onaylarlar. Kendi başlarına karar
vermede ya da eyleme başlamakta zorluk çekerler. Birisi tarafından korunup
kollanmaya aşırı ihtiyaç duyarlar dolayısıyla yalnız kalmaktan rahatsızlık
duyarlar. Başkalarından taleplerde bulunmazlar ve ilişkilerinin bozulmaması
için kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederler.
20
10-OBSESĠF KOMPÜLSĠF KĠġĠLĠK BOZUKLUĞU
Bu kişiler mükemmeliyetçidir, zihinleri ayrıntılar, kurallar, programlar ve
bunun gibi şeylerle sürekli meşguldür. Ayrıntılara çok fazla takılır ve bunlar
için fazlaca zaman harcarlar. Haz yöneliminden ziyade iş yönelimlidirler ve
karar verme ile zaman yönetiminde güçlük çekerler. İnatçı ve ısrarcı
olduklarından kişilerarası ilişkileri sıklıkla fakiridir. Her şeyin kendi
istedikleri gibi yapılmasını isterler. Genellikle ciddi, katı ve resmidirler ve
esneklik göstermezler. Ömrünü doldurmuş v işe yaramaz nesneleri atamazlar.
Genellikle cimridirler.
I- CĠNSEL BOZUKLUKLAR
Cinsellik kişinin yaşamındaki en özel ve en mahrem alanlardan biridir.
Her bireyin cinsel fantazileri ve istekleri olmakla birlikte bu süreçler
başkalarını istenmeyen ve zarar verici bir şekilde etkilemeye başlarsa bunlar
anormal olarak değerlendirilir.
1-CĠNSEL KĠMLĠK BOZUKLUĞU
Kız veya erkek olmaya ilişkin soruları hemen hemen herkes hiç
düşünmeden ve net bir şekilde kolaylıkla cevaplayabilir. Kendimizi bir kadın
ya da erkek gibi hissetmek, yani cinsel kimliğimiz çok erken çocukluk
yaşantıları sırasında oluşmaya başlar. Bazı kişiler çocukluk döneminden
itibaren kendilerini karşıt cinsiyette hissetmeye başlayabilirler. Anotomik
olarak sahip oldukları cinsiyet özellikleri bile bu kişileri diğer insanların
onları gördükleri cinsiyette olduklarına ikna edemez. Bu kişiler psikolojik
durumlarından dolayı genellikle depresyon ve kaygı yaşarlar. Cinsel
kimliklerine yönelik duyguları sebebiyle diğer insanlar tarafından fazlaca
kabul görmezler. Yaşamlarını zor bir şekilde sürdürürler, özellikle çalışma, iş
bulma gibi konularda sorunlar yaşarlar. Cinsel kimlik bozukluğu olan
bireylerin bir kısmı cinsiyet değiştirme ameliyatları ile kendilerini ait
hissettikleri cinsiyete geçiş yaparlar.
2-CĠNSEL SAPKINLIKLAR (PARAFĠLĠLER)
Olağan dışı nesne veya cinsel aktivitelerin cinsel açıdan çekici ve uyarıcı
bulunması ile ilgili bozukluklardır. Tanı için bu çekiciliğin yoğun olması ve
en az 6 ay kadar sürmesi, kişinin bu dürtülere göre hareket etmesi veya bu
süreçten dolayı belirgin şekilde sıkıntı yaşaması gerekir.
FETĠġĠZM: Fetişizmde cinsel uyarılmaya yol açan cansız nesnelerdir. Bu
kişiler bazı nesnelere karı tekrarlayan ve yoğun bir cinsel dürtü hissederler.
Bu nesnelere karşı duyulan çekim istem dışı ve karşı konulmazdır.
21
PEDOFĠLĠ: Pedofililer cinsel açıdan tatmin olabilmek için ergenleşmemiş
çocuklarla fiziksel ve genellikle de cinsel temas kurarlar. Bu tanının
konulabilmesi için kişinin en az 16 yaşında olması ve temas kurduğu
çocuktan en az 5 yaş büyük olması gerekir. Cinsiyet fark etmeksizin
kurbanlarını seçerler. Genellikle kurbana yönelik şiddete başvurmazlar.
Kurbanlarını çoğunlukla yaşananları kimseyle paylaşmamaları için çeşitli
şekillerde tehdit ederler. Eğer yetişkinlerce fark edilmez ya da çocuk
tarafından karşı gelinip bir başkasına durum bildirilmezse bu tür davranışlar
haftalar, aylar hatta yıllarca devam edebilir.
ENSEST (AĠLE ĠÇĠ) CĠNSEL ĠLĠġKĠLER: Aile içi ya da akrabalar arası
ilişkilerden yararlanılarak gerçekleştirilen, bir tarafın açık istismarına
dayanan cinsel ilişki sürecini kapsar. En yaygın olarak erkek ve kız kardeşler
arasında görülür. İkinci derecede yaygın olan ve daha patolojik olan ise
baba-kız arasında yaşanan ensestlerdir. Pedofili kurbanlarına nazaran ensest
kurbanları yaşça daha büyüklerdir ve aile üyeleri tarafından cinsel istismara
maruz kalmaktadırlar. Enseste ilişkin kesin rakamsal veriler yok denecek
kadar sınırlıdır. Bunun temel sebebi ensestin toplumda utanç duyulan bir şey
olmasıdır, ensest ilişki içinde olan bireyler, bunu her zaman gizleme
eğilimindedirler. Bu durum, ensest ilişkideki istismar ve suç durumunu
vahimleştirmekte, istismar edilenin bu söz konusu utanç duygusuyla orantılı
olarak istismar durumu sürgit devam edebilmektedir.
GÖZETLEMECĠLĠK (RÖNTGENCĠLĠK): Bu kişiler cinsel doyuma
ulaşabilmek için haberi olmaksızın başkalarının özel yaşantılarını (üzerini
değiştirirken, banyo yaparken vb.) gözetlerler. Bu süreçteki asıl haz faktörü
alınan risk ve kurbanın gözetlendiğini fark ettiğinde vereceği tepkilere
yönelik oluşturulan fantazilerdir. Bu bozukluğun görülme sıklığını tespit
etmek de oldukça güçtür.
22
TEġHĠRCĠLĠK: Cinsel doyuma ulaşabilmek için kişinin cinsel uzuvlarını
onu görmeye istekli olmayan bir yabancıya gösterme ihtiyacının tekrarlayan
bir şekilde ortaya çıkma durumudur. Teşhirci kimi zaman fiili olarak bunu
yapar kimi zamanda hayali olarak bu fantazileri yaşar. Birçok vakada
teşhircide kurbanı şaşırtma ve utandırma isteğinin söz konusu olduğu
bulgularına ulaşılmıştır. Teşhircilik çok yoğun ve kontrol edilmez bir
dürtüdür. Teşhirciler bu dürtülere kendilerini öyle kaptırırlar ki, o esnada bu
davranışlarının sosyal ve kanuni sonuçlarını düşünemezler. Bu kişilerin
tecavüz gibi şiddet içeren davranışları işleme oranları oldukça düşüktür.
CĠNSEL SADĠZM VE MAZOġĠZM: Cinsel sadizmde cinsel doyumun
olabilmesi için ilişki içerisinde olan diğer kişiye fiziksel acı ya da psikolojik
ıstırap (aşağılama, hakaret etme vb.) çektirmek tercih edilir ve sadist birey bu
süreçten haz alır. Öyle ki kimi sadisteler bu süreçte partnerini sakat
bırakabilir ya da öldürebilirler. Cinsel mazoşizmde ise cinsel doyumun
olabilmesi için kişi gönüllü olarak fiziksel acı ya da psikolojik ıstıraba boyun
eğer ve bundan hoşnut olur.
3-CĠNSEL ĠġLEV BOZUKLUKLARI
Cinsel işlev bozukluğu, cinsel istek, cinsel uyarılma, orgazm sürecine
ilişkin problemler ve cinsel ilişki öncesinde, sırasında ve sonrasında var olan
genital ağrıların sürekli ve tekrarlayıcı olması koşuluna bağlıdır. Bu tanının
konulabilmesi için var olan bu sorunların kişi açısından belirgin bir stres veya
kişilerarası ilişkilerinde sorun yaratması gerekir.
23
PSĠKOLOJĠK RAHATSIZLIKLARA ĠLĠġKĠN YANLIġ ĠNANÇLAR
YANLIġ ĠNANÇ: Psikolojik rahatsızlıklar tıbbi rahatsızlıklar değildirler! Bu
rahatsızlıklara sahip olanlar “delidirler” ve tedavi edilemezler.
DOĞRUSU: Psikolojik rahatsızlıklar da kalp hastalığı, tansiyon, şeker
hastalığı gibi tıbbi rahatsızlıklardır. Kimi psikolojik rahatsızlıkların tıpkı
diğer rahatsızlıklar gibi genetik ve biyolojik temelleri vardır. Doğru teşhis ve
tedavi yöntemi ile etkin bir şekilde tedavi edilebilirler.
YANLIġ ĠNANÇ: Psikolojik rahatsızlıkları olanlar genelde tehlikeli ve
saldırgan kişilerdir, etrafındakilere zarar verirler.
DOĞRUSU: Alanda yapılan araştırmalar psikolojik rahatsızlık yaşayan
bireylerdeki şiddet örüntüsünün normal bireylerde görülen şiddet
davranışlarından fazla olmadığını ortaya koymuştur. Şizofreni gibi ağır
bozukluklarda bile şiddet davranışından ziyade kaygı, zihinsel karmaşa,
duygusal ve düşüncesel süreçlerin bozulması gibi durumlar ağırlıklı olarak
gözlemlenir.
YANLIġ ĠNANÇ: Psikolojik rahatsızlıklar kişilik zayıflığı, dini inançsızlık,
maneviyat eksikliği gibi etmenlerden kaynaklanırlar.
DOĞRUSU: Şizofreni, depresyon ya da bir başka psikolojik rahatsızlığının
sebebi kişilik zayıflığına, inanç eksikliğine ya da maneviyat eksikliği gibi
etmenlere bağlanamaz. Bu hususlar açısından çok güçlü olan bireylerde kimi
zaman birtakım psikolojik rahatsızlık yaşamaktadırlar. İnsanoğlu yaşam
süreci içerisinde birçok etmenden (genetik yapısı, yetiştirilme tarzı, kişilik
örüntüleri, kişiler arası ilişkileri, yaşadığı deneyimler vb.) etkilendiğinden bu
faktörlerden birisi ya da birkaçının etkileşimi neticesinde yaşamının herhangi
bir evresinde her bireyin psikolojik rahatsızlık yaşayabilme ihtimali söz
konusudur.
NOT: Daha fazla bilgi için; Aydın İl Emniyet Müdürlüğü Rehberlik ve
Psikolojik Danışma Büro Amirliği A- Hizmet Binası 5. Kat. Telefon
numaraları 02562196120–6 (6 Hat) santralden, dâhili 5018 ve5019 numaralı
telefonları arayarak birimimize ulaşabilirsiniz.
24
KAYNAKÇA
Davidson, G.C., Neale, J.M. (2004). Anormal Psikolojisi (7.Baskı).
Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları
Burger, J.M. (2006). Kişilik. Psikoloji Biliminin İnsan Doğasına Dair
Söyledikleri. (1. Baskı). İstanbul :Kaknüs Yayınları
Kaplan, H.I., Sadock, B.J. (1998). Birinci Basamak Psikiyatri El Kitabı. (2.
Baskı). İstanbul: Turgut Yayıncılık.
Soykan, A. (2001). Psikiyatriye Giriş El Kitabı. (1. Basım). Ankara: Girişim
Yayıncılık
Tükel, R. (Ed.). (2000). Anksiyete Bozuklukları. (1. Baskı).Ankara: Çizgi Tıp
Yayınevi
Atkison, R.L., ve ark. (2000). Psikolojiye Giriş. (3. Baskı). Ankara: Arkadaş
Yayınevi
Cüceloğlu, D. (2007). İnsan ve Davranışı. Psikolojinin Temel Kavramları. (7.
Basım). İstanbul: Remzi Kitapevi
AYDIN ĠL EMNĠYET MÜDÜRLÜĞÜ
REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMA BÜRO AMĠRLĠĞĠ
25