CANİK SANCAĞINA BAĞLI KAVAK KAZASI`NA 19. YÜZYILDA

Transkript

CANİK SANCAĞINA BAĞLI KAVAK KAZASI`NA 19. YÜZYILDA
CANİK SANCAĞINA BAĞLI KAVAK KAZASI’NA 19. YÜZYILDA VUBIH
GÖÇLERİ
Civan ÇELİK *
Mehmet KÖSEOĞLU**
Özet
Vubıhlar, Kafkas sıradağlarının güneybatı eğiminde, Hotsa ve Şahe nehirleri arasında 40 verst boyunca
akan ve Şahe’ye dökülen Ubıh nehrinin dağlık vadilerinde yaşarlar. Bu bölge tamamen dağlık ve
ormanlarla kaplıdır. Halkı, Kafkasya’daki bütün batı kısmındaki en savaşçı ve atak kabilesidir.
1862 yılında Saşe şimdiki adıyla Soçi’den göç etmek zorunda kalan Vubıh/Ubıhlar, Karadeniz’e gemi
yoluyla Trabzon, Samsun, İstanbul ve Varna’ya geldiler. Samsun, karayoluyla Anadolu’nun iç
kesimlerine bağlanması ve çevresinde iskâna elverişli sahaların bulunması sebebiyle önemli bir uğrak
noktasıdır. 1864’deki göç sürecinde her gün 500’den fazla göçmen şehir nüfusuna dâhil oldu. Kafkas
göçleri sonucu Samsun’un 1864’deki nüfusu 10 bin civarında iken aynı yıl 40 bini aşmaktaydı. Samsun’a;
Şapsığlar, Abazalar, Abzehler, Kabardeyler, Ubıhlar göç etmekteydi. Günümüzde Türkiye’de Ubıhlar’ın
en çok yaşadığı şehir Samsun’dur. Samsun’da ise Ubıh köylerinin en fazla olduğu yer Kavak ilçesidir.
Çalışma içerisinde Ubıhların, Canik’in Kavak kazasına göçleri ile ilgili Başbakanlık Osmanlı Arşivi kayıtları
incelenmiştir. Kavak’a gelişleri ve izlenen iskân politikası değerlendirilmiştir.
Kavak Nüfus Müdürlüğü’nde 1905 nüfus kayıtları da incelenerek Ubıh coğrafyasından gelen ailelerin
demografik, sosyal durumları incelenmiştir. Buna göre Sıralı köyüne göçün daha fazla olduğu kanısına
varılmıştır. Nüfus kayıtlarında ayrıca Ubıh ailelerin Türk aileleriyle kız alıp verme durumlarında
muhafazakâr bir yapının varlığına ulaşılmıştır. Çataltepe ve Doruk köyündeki Ubıhlar çevre Türk
köyleriyle daha iç içe olduklarından Ubıh-Türk evlilikleri bu köylerde yoğundur. Ayrıca nüfus
kayıtlarında Ubıhların çoğunluğunun Anadolu’ya gelmeden önce kendi dillerine özgü çocuk isimlerini
kullandıkları fakat Samsun coğrafyasında artık Türk-İslam unsurlarını içeren çocuk isimlerini çocuklarına
vermeyi yeğledikleri tespit edilmiştir. Nüfus kayıtlarında Ubıhlarda sınıf sisteminin Osmanlı Devleti’nin
son yıllarına kadar devam ettiği ortaya konmuştur. Fakat köylerde beylere ait köleler ise hemen hemen
her köyde birkaç kişiden oluşmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kafkasya, Canik, Kavak, Göç, Ubıh,
Giriş
Karadeniz ile Hazar Denizi arasında, kuzeyin geniş bozkırlarından güneyde “Bereketli Hilal”e doğru
uzanarak Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren, Yunan mitolojisinde ateşin ve maden işlemeciliğinin
keşfedildiği yer olan, binlerce yıl çeşitli halkların, kültürlerin ve devletlerin gelip-geçtiği, yerleştiği,
karşılaştığı ve egemen olmaya uğraştığı Kafkasya; Osmanlı Devleti’nin de ilgi duyduğu ve hâkim olduğu
bölgelerdendi (Bilge, 2006: 9).
1. Vubıhlar/Ubıhlar Tarihî Süreç1
*
Samsun Bilim ve Sanat Mrkz., [email protected]
Kavak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, AR-GE Uzmanı [email protected]
1
Kaynaklarda vubıh veya ubıh şeklinde geçtiği için çalışmamızda bu iki sözcüğü de kullanıyoruz.
**
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Ubıhlar, Kafkas sıradağlarının güneybatı eğiminde, Hotsa ve Şahe nehirleri arasında, 40 verst boyunca
akan ve Şahe’ye dökülen Ubıh nehrinin dağlık vadilerinde yaşarlar. Bu ülke tamamen dağlık ve ormanlarla
kaplıdır; halkı Kafkasya’nın bütün batı kısmındaki en savaşçı ve atak kabiledir. Ubıhlar 3 kola ayrılır: a)Asıl
Ubıhlar: Deniz sahilinde 20 verst mesafede; Hotsa ve Şahe nehirlerinin yukarı kesimleri arasında yaşarlar.
b) Saşe: Hotsa nehriyle Soça nehri vadisi (vadi de dâhil olmak üzere) arasında yaşarlar. c) Vardane:
Toprakları Soçi nehri ve kollarıyla birlikte Süepse nehri vadisinden itibaren başlar (Berje, 2010: 71-73).
19. yüzyılın birinci yarısında bu bölgenin nüfusu hakkında bilgi sunan yazarlar, değişik rakamlar
veriyorlar. Bu rakamlar, 9600 ile 115 bin gibi çok büyük bir fark göstermektedir. Rusya’nın tanınmış
tarihçisi ve Kafkasya uzmanı L.İ Lavrov Vubıh nüfusunu 25 bin olarak veriyor. Ne var ki Kafkasya Savaşının
resmi tarihçisi olan A.P. Berje’nin verdiği rakamlara göre, sadece 1858- 1864 arasında Kafkasya’yı terk
etmek zorunda kalan ve Osmanlı topraklarına göç eden Vubıhların sayısı yaklaşık 90 bindi (Polovinkina,
2007:312).
2. Vubıh Bölgesinde Askeri Faaliyetler ve Göç (Edirne Antlaşması’ndan Sürgüne)
Edirne Antlaşması (14 Eylül 1829) ile Osmanlı Devleti, Kafkasya’yı ve stratejik bakımdan önemi olan
Karadeniz’in doğu sahillerini Rusya’ya bırakmak suretiyle, gelecekteki siyasi gelişmeler açısından
güvenliğini tehlikeye sokmuştur (Karagöz, 1993: 183).
Edirne Antlaşması’yla Karadeniz kıyılarındaki Poti, Anapa kaleleri, Kafkasya’da Çıldır ve Ahıska havalisi
Ruslara bırakılınca, bu bölgelerden Anadolu’nun içlerine doğru yeni bir Müslüman göçü dalgası meydana
geldi.
1830’lu yıllarda Ruslar, Karadeniz filosu gemileriyle askeri çıkarmalar yapmaya başlamışlardı. Bu
yıllarda Vubıhlar’ın yurdu Saşe/Soçi’ye gelen İngiliz diplomat Mr. Bell 23 Nisan 1838 tarihli anısında bölgeyi
şöyle tasvir ediyordu:
“Soçi-Saşe vadisi beş veya altı mil uzunluğunda olup bir mil kadar geniştir. Sağında ve solunda yumuşak
tepeler bulunur, kuzeyinde ise yüksek dağlar vardır. Bu vadinin ortasından berrak ve geniş bir ırmak akar.
Kıyıları verimli ovalarla kaplı olup bu mevsimde rengârenk vahşi çiçeklerle donanmıştır… Ben bu şahane
manzarayı seyrederken, aklıma gelen ve memnuniyetimi endişeye çeviren şey şu idi eğer kendilerini
savunacak topları bulunmayan bu ülke sahipleri bu vadinin girişini gerekli şekilde savunamazlarsa yakın bir
gelecekte burası düşmanların yıkımına maruz kalarak süpürülüp gidecektir” (Erkan, 1999, 53-54).
1840’ta kıyının ablukaya alınması sonucunda kıtlık başlamasıyla Vubıhlar büyük bir isyan başlattılar.
Şubat 1840 yılının Mart-Şubat ayları içinde Lazarevs (Psışuapse), Velyaminovsk (Tuapse) ve Mihaylovskoye
(Çepsin) kaleleri ve Vulan mevzii dağlıların taarruzuna dayanamayarak teslim oldu. Kutsal Ruh (Adler),
Golovinsk (Şahape) ve Navaginsk (Soçi) kalelerini Ruslardan almak için saldırılar başlamıştı. 1840’da Hacı
İsmail Dogumoko Berzeg’in önderliğinde Vubıhlar, sonunda Navaginsk’i ele geçirdiler. 1840’lı yıllarda kıyı
boyunda isyan aslında aralıksız olarak devam etti. Sadece 1846’da Karadeniz Müstahkem Hattı bölgesinde
88 çatışma ve muharebe çıkmıştı. Vubıh arazisindeki Navaginsk ve Golovinsk kaleleri çevresinde meydana
gelen çatışmalar daha yoğun ve kanlıydı (Polovinkina, 2007:315-316).
1853-1856 Kırım Harbi sonrasındaki süreçte; Rus Çarlığı ile Osmanlı Devleti arasında göçmenler
konusunda geniş kapsamlı bir anlaşmanın varlığı bilinmiyor. Sadece o yıl içerisinde Kafkasya’dan 2,727
hane 17.971 nüfus İstanbul’a gelerek buradan Rumeli ve Anadolu’da belirli bölgelere gönderildi
(Saydam,1997: 76).
1861’de Vubıhlar, o dönemde hala bağımsızlıklarını koruyabilen dağlı halkların konfederasyon şeklinde
bir devlet kurmalarını önerdiler. Devleti Milli Şura (Parlamento) veya Khase yönetiyordu. Bu
konfederasyon Abazhed, Ubıh, Şapsuğ, Sadz ve Ciket (Güney Abaza) arazilerini kapsıyordu. Rusya-Kafkasya
savaşının son aşamasında Khase Meclisini siyasi ve diplomatik faaliyetleri ile yönetenler bizzat Vubıhlardı.
Batı Kafkasya’da dönemin dağlı kurtuluş savaşının ünlü lideri, Vubıh Hacı Grandük Berzeg ve İsmail Baraka
Dzepş idiler.
Eylül 1861’de Dağlıların temsilcileri Çar 2. Aleksandr ile buluştular ve Hacı Grandük Meclisin mesajını
iletmişti. Mesajda dağlılar, sahip oldukları toprakların mülkiyet hakkı kendilerinde kalmak şartıyla Rusya’ya
katılabileceklerini ve Çarlık iktidarını kabul edeceklerini belirtmişlerdi. Ne var ki, dağlıların kayıtsız şartsız
2
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
olarak hepsini kıyıdan sürmek isteyen Çarlık hükümeti ve askeri yönetimi, söz konusu mesajda önerilen
bağlılık şeklini kabul etmedi. Çar bunu tartışmak istemediğini bildirerek ültimatomu tekrarladı. Dağlılar bir
ay içinde ya Kuban ötesine göç edeck veya Osmanlı topraklarına gideceklerdi.
Aynı yıl Batı Kafkasya halklarının toplu zoraki sürgünü başladı ve önce dağların kuzey yamaçları ve
eteklerindeki halkı sürdüler. 1864’te sıra Vubıhlara, Karadeniz Şapsuğları ve Abazalara geldi. Savaş
sırasında Ruslar, dağlıları kıyı şeridine sıkıştırıyorlardı ve amaçları, onları Osmanlı topraklarına sürmekti.
Vubıhlar ve Adıgeler vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Tabii ki bu onlar için büyük bir faciaydı.
Dağlılar Britanya Kraliçesine yazdıkları mesajda “gurbet ülkelere sürülürseler büyük bir facia
yaşayacaklarını” belirtmişlerdi: “Askeri güç olarak Rusya bizden inanılmaz derecede üstündür ve bizi
vatanımızı terk etmeye zorluyor, Onun kölesi olmaktansa biz ölmeyi tercih ediyoruz”. Sürgünden sonra
geride kalan az sayıda Vubıh, Kuban bölgesine iskân edildi, ardından onları Kostroma guberniyasına
sürdüler. Şöyle ki 1880’li yılların ortalarında Kuban’da sadece 13 vubıh ailesi kalmıştı (80 kişi). Karadeniz
bölgesinde ise parmakla sayılabilecek kadar Vubıh kalmıştı. Halen Soçi’de Vubıh soyundan sadece birkaç
kişi oturmaktadır. Bunlardan Çeren soyadını taşıyan aile kendi köken ve aslını unutmamıştır (Polovinkina,
2007:316-317).
3-1859-1864 Arasındaki Evrede Samsun’da Kafkas Göçleri
Rusya, 1859 yılında bir grup göçmenin kabulü için Osmanlı Devleti’yle bir anlaşma yapmıştır. Bu
anlaşmanın kapsadığı nüfus 40–50.000 civarındaydı ki bu Osmanlı Devleti için makul göründü ve
göçmenlerin kabulüne karar verildi (Karpat, 2003:110).
Kasım 1863’de Osmanlı kabinesi Çerkes göçü sorununu görüştü. Hükümet aslında göçe karşı değildi.
Fakat göçmenleri kendi belirlediği yerlerde iskân etme hakkında ısrarlıydı. Mali zorluklar yüzünden göçün
20 Mayıs 1864’e kadar ertelenmesini istiyordu. Şubat 1864’de Abzehleri yurtlarından çıkarmak ve deniz
kıyısına indirmek için operasyon yapan Pşeho birliğinde yer alan Rus subayı İ. Drozdov, sürgünün bütün
vahşetine ışık tutan detayları kaydetmektedir: “Yolda, sarsıcı ve korkunç manzara ile karşılaştık; her tarafta
çocuk, kadın ve ihtiyar cesetleri vardı, köpekler cesetleri parçalamış ve kemirmişlerdi. Açlık ve hastalıktan
takatsiz düşmüş, hareket edemeyen, yerlerde sürünen göçmenlerin ayakta duracak halleri yoktu ve
açlıktan kudurmuş köpekler onlara daha diriyken saldırıyorlardı. Sağ kalanlar ve yürüyebilenler bu hasta ve
aç insanları düşünecek halde değillerdi. Üstelik onları da ileride ağır bir sınav ve zorluklar bekliyordu.
Çerkeslerin Osmanlı denizcilerinden kiraladıkları teknelerin fırsatçı kaptanları Çerkesleri tıka basa
teknelere dolduruyorlardı. İnsanlar balık istifi gibi Anadolu kıyılarına kadar deniz yolculuğu yapıyorlardı.
Üstelik ilk hastalık belirtisi bile adamların denize atılması için yeterli gerekçeydi. Göç sırasında iki kıyı
arasında dağlıların neredeyse yarısı yaşamını yitirdi. Bu derecede büyük bir felaketin benzeri dünyada çok
ender görülür ama savaşçı vahşi dağlılarla sadece bu şekilde vahşet ve dehşetle baş edilebilirdi”.
(Polovinkina, 2007: 248-251).
Osmanlı Devleti, 40–50.000 göçmen beklediği için idari düzenlemelerde buna göre yapılmıştı. Fakat
1863 yılında Kafkasyalıların büyük bölümü mücadeleyi bıraktı bunun sonucu olarak göçmen sayısı 1864’te
400.000’e ulaştı. Sadece 1864 kışı ve ilkbaharında 257.068 kişi Kafkas limanlarından Osmanlı Devleti’ne
göç etmişti. (Karpat, 2003: 110) Rus hükümetinin başta Çerkesler olmak üzere Kafkas halklarını adeta,
imha edercesine kıyılara sürerek buralarda ölüme terk etmesi, dünya kamuoyunda da tepkilere neden
olmuştur.
İngiltere’nin Petersburg büyükelçisi göçün belli bir düzen içinde yürütülmesini istemiştir (Saydam,
1997: 88). Rusya bu tepkiler üzerine göçü hızlandırmak için savaş ve ticaret gemilerini kullanmaya başladı.
Bunun yanında Rus limanlarına gitmesi yasak olan sandal ve kayıklara, Trabzon’daki Rus konsolosu
tarafından göçmen nakletmek şartıyla açık pasaport verildi (Saydam, 1997: 77)
Göçmenlerin çoğunluğu ilk önce Karadeniz limanlarına, özellikle Trabzon ve Samsun’a indirilmekteydi.
Savaşın vahşetinin yanında sağlıksız koşullar, yoksulluk gibi sebeplerin yanında Tifüs ve Çiçek salgını
sonucu göçmenler büyük kayıplar yaşadılar. Sadece Trabzon’da toplam ölü sayısı 53.000 ulaşırken
Samsun’daki günlük ölüm oranı 120 ila 150 kişi arasındaydı (Karpat, 2003: 112). 1864 yılı içerisinde
Samsun’da günde ortalama 47-48 Çerkes vefat ediyordu (Saydam, 1997:180).
3
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Kafkas göçleri sırasında İstanbul, Trabzon ve Samsun geçici iskân bölgeleriydi. Samsun, karayoluyla
Anadolu’nun iç kesimlerine bağlanması ve çevresinde iskâna elverişli sahaların bulunması sebebiyle
özellikle Anadolu’da yerleşmek isteyenlerin uğrak noktası oldu. Samsun’a Trabzon ve Kafkasya’dan
göçmen gelmekteydi. Kafkas göçmenleri, gemilere hiçbir şekilde eşya kabul edilmediği için sadece
üzerlerindeki elbiseler ve ellerindeki silahlarıyla geliyorlardı. Her gün 500’den fazla göçmen kasaba
nüfusuna dâhil olmaktaydı. Bu göçler sonucu 10 bin nüfuslu Samsun kasabasının 1864 yılındaki nüfusu aynı
yıl Samsun’da bulunan H. J. Lennep’e göre 45 bini aşmıştı. İtalya’nın Samsun konsolosu ise 1864 yılında
kasabada 42 bin göçmenin bulunduğunu belirtmekteydi.
Samsun’a gelen göçmenler kasabada kendilerine tahsis edilen han, medrese gibi kamuya açık yerlere
yerleştirildiler. Arşiv kayıtlarından anlaşıldığına göre, göçmenlerin tamamı kasabada iskân edilemeyince
kasabanın sahili ile mücavir sahadaki Kılınçdede, Kurupelit, Dereköy, Derbend ve Kumcağız’da göçmen
kampları kuruldu.
Samsun’da sıtmadan dolayı ölüm vakaları hayli yüksektir. Çarşamba ve Akçay’dakiler de dâhil olmak
üzere söz konusu kamplarda Nisan 1864-Ocak 1865 tarihleri arasında resmi kayıtlara göre, 13 558 kişi
ölmüştü. Zira Samsun’dan gönderilen 30 Temmuz 1864 tarihli mektup günlük 300 ölüm vakasından
bahsetmektedir (İpek, 2006: 43-45).
Samsun’a gelen göçmenler gerek sancağa bağlı kazalarda ve gerek komşu sancak ve vilayetlerde
yerleştirildiler. Sandallarla Samsun kasabasından Çarşamba’ya göçmen nakledildi. Ancak göçmen taşıyan
kayıkların bazılarının batması üzerine göçmenlerin Çarşamba’ya karayoluyla gönderilmesi yetkililere
tavsiye edildi. Buraya gelen göçmenler, iskân elverişli yerlerde geçici veya daimi olarak yerleştirildiler. Söz
konusu göçmenlerden 15079 kişiye Ağustos 1864 tarihi itibariyle 108.453 kuruş 10 paralık yevmiye
dağıtıldı.
Sancak ve kaza merkezleri ile köylerde geçici olarak yerleştirilebilen göçmenlerin yiyecek ve sair
ihtiyaçları yerli ahali ve hazine tarafından karşılandı. Canik sancağından iskân edilen göçmenlerin 18641866 mali seneler arasında tayinat, bargir, vapur ve kayık ücretleriyle muhacir memur ve ketebe maaşları
için mal sandığından 3 yük 47.539 kuruş 6 para sarf edildi. Misafir suretiyle yerleştirilenler daha sonra
daimi iskân bölgelerine gönderiliyorlardı. Bunların yol masrafları ise konakladıkları sancakların mal
sandıklarınca karşılanmaktaydı. (İpek, 2006: 45-47).
4.Kavak Kazası’na Vubıh Göçleri
Kavak, konumu itibariyle binlerce yıldır çok sayıda farklı kültürlere ev sahipliği yapan; Karadeniz
sahilinden güneye doğru yükselmeye başlayan Canik dağlarının kuzey yamaçlarına, Hacılar Dağı ile Akdağ
arasında bulunun arazi üzerinde kurulmuş yerleşimdir.
19.Yüzyılın başlarında 71 köye sahip olan Canik Sancağı’na bağlı Kavak kazası (Erler, 2009: 189-190)
Samsun limanının ihracat ve ithalatının artması ve tütünün bölgeye ticari hareketlilik getirmesi nedeniyle
19.yüzyılın ortalarından itibaren Rum ve Ermeni göçlerine de tanıklık etti. 19.yüzyılda kitlesel olarak Kavak
kazasına göçler, Kafkasya’dan gelen Vubıhlar ile oldu. Kavak’taki bu iskâna ait olan 12 Ağustos 1862 ile 10
Ocak 1863 tarihlerini kapsayan Maliye Nezareti Masarıfat Defteri’nde aileler; anne, baba, çocuklar varsa
köleler olarak yazılmıştır. 1862 ve 1863 yıllarında gelen bu ailelerin Kavak kazasına yerleştirilmesi sırasında
her birine günlük yevmiye verildiği anlaşılmaktadır. Aynı defterde Çerkes2 ailelerin tüm efradı, kadın erkek
olarak yevmiye miktarları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Buna göre; 12 Ağustos 1862 ile 10 Ocak 1863
tarihleri arasında 94, 79 ve 61 kişilik gruplar halinde Canik sancağı Kavak Kazasına yerleştirilmiştir. Bu
süreçte yerleştirilen muhacir sayısı 234 kişidir. Göçle gelen kişiler kişi başına 25 paradan 20 ile 30 gün
arasında değişen süreler için günlük yevmiye verilmiştir. Bu miktarlar hesaplanırken kişi başı 20 gün için 25
paradan 25x30=750 para (18,75) guruş yevmiye ödenmiştir. (40 para 1 guruştur. Bu hesapla 750 para 18,
75 guruşa tekabül etmektedir (BOA, MN. 16587).
Defterde; Çerkes erkek isimlerinde İbrahim, İsmail, Mustafa, Abzeh, Zekeriya gibi Müslüman
coğrafyasına dayalı menşeili isimler bulunurken; kadın isimlerinde de Hacehan, Gürşefra, Ferzit?, Hanikas?,
2
Osmanlı Devleti, Kafkasya coğrafyasından gelen aileleri genel bir tabirle “çerkes, çerakis” olarak tanımlamıştır.
4
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Kadavas? mevcuttur. Müslüman coğrafyalarıyla ve Kafkas menşeili isimlerin yanı sıra her iki cinsiyette de
Çerkes kültür ve anenelerine uygun isimlerin de yoğunluğu dikkat çekmektedir. Köle isimlerinde Tavul?,
Abdan?, Abuvas?, Şumaf? gibi yöresel isimlerin varlığı göze çarpmaktadır (BOA, MN. 16587).
Kafkasya’dan gelen vubıh ailelerde çok eşliliğin yansımaları defterde görülmektedir. Pek çok ailede
birkaç zevcenin bulunması bunun göstergesidir. Bunun sosyolojik değerlendirmesinin temelinde bölgedeki
savaş, isyan, kıtlık, istikrarsızlık, esirlik, köle ihracatı, cariyelik sisteminin varlığı gibi nedenler tartışılabilir.
Gelen ailelerin çoğunun yanlarında 1-2 kölesi de mevcuttur (BOA, MN. 16587). Bu tarihlerde Osmanlı
Devleti özellikle 1847 ve 1857 yıllarında çıkarılan hukukî metinlerle İngiltere ve ABD’nin baskılarıyla köle
pazarlarını kaldırıp köleliği azaltma yoluna gitmişti. Fakat yasal olmayan yollardan devlet içerisinde kölelik
20.yüzyıl başlarına kadar devam edecekti. Kafkasya’dan gelen göçler esnasında Anadolu’da parasız ve zor
durumda kalan Çerkesler; adetlerine dayalı olarak ve yanlarında bulunan pek çok köleyi satılığa çıkarmıştır
(BOA, A. MKT. MHM. 330/55). Anadolu kırsalında pek yaygın olmayan kölelik bu göçlerle ve Kafkas
toplumlarının çoğunda var olan bu adetten dolayı Kavak’ta da yayılacaktı.
Canik Vilayet Meclisi ve Canik mutasarrıfından Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen tezkirede, (04
Muharrem 1277/23 Temmuz 1860); Çerkeslerin göçüyle başlayan süreçte, köle olmadığını iddia eden fakat
köle olarak satılmış olan muhacirlerin durumu eklenince olaylar iyice karışmıştır. Bunun üzerine Osmanlı
Devleti, Çerkes ve Nogay muhacirleri arasındaki hürriyet ve esareti kapsayan şikayet davalarına vilayet
meclislerinin bakmasını kararlaştırmıştır (BOA, A. MKT. UM.416/8).
Dâhiliye Nezareti’nden Trabzon valisine gönderilen Emirname’de (02 Safer 1281/07 Temmuz 1864) ve
Trabzon Valisinden Dahiliye Nezareti’ne gönderilen tezkire’den de (14 Rebiülevvel 1281/17 Ağustos 1864)
edindiğimiz bilgilere göre yukarıda belirtildiği gibi gelen kişilerden hür olduğu halde satılanların olması
meseleyi içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bunun öncesinde de 24 Haziran 1860’da bu konuyla ilgili
bütün vilayetlere emirnameler gönderilmesi kargaşanın vehametini ortaya koymaktadır (BOA,
A.MKT.MHM,309/25).
Çerkeslerin çocuklarını satmalarının engellenmesi için Meclis-i Valâ’dan pek çok karar çıktığını
görüyoruz. 3 Şubat 1862’de Meclis-i Valâ’da alınan bir kararda, Çerkeslerin çocuklarını sattığı
anlaşılmaktadır. Osmanlı ülkesine göç eden Çerkeslerin esirlerinden elli altmış yaşındaki kadın ve erkek esir
ile yirmi beş otuz yaşındaki ve çocuklu esirlerin satılmasının engellenmesi ve Çerkes ahalisinin çocuk çoluk
ve akrabasının satılmasına engel olunması gerektiği vurgulanmıştır. Bu şekilde esir alıp satanlara engel
olunması ve bu durumun Çerkes muhacir bulunan mahallere bildirilmesi kararlaştırılmıştır BOA,
A.MKT.MVL, 140/4,)3. Bu karar 03 şubat 1862’den itibaren bütün Çerkes muhacir bulunan mahallere
aynen bildirilmiştir (BOA, A.MKT.UM, 551/23)4. Fakat bütün bu çabalara rağmen Çerkesler arasındaki bu
esir ve çocuk satımının bir türlü engellenememiştir. İki yıl sonra 1864’te aynı mesele yüzünden mülkî
amirlere emirnameler gönderilmiştir (BOA, A.MKT.MHM, 309/25)5. Hem hürriyet ve esaret davaları, hem
de Çerkeslerin genç, yaşlı, çoluk çocuk demeden esirlerini ve akrabalarını satmaları, Osmanlı Devletini XIX.
yüzyıl sonuna kadar uğraştırmıştır.
3
BOA, A.MKT.MVL, 140/4, Meclis-i Valâ’dan, Muhacirin Komisyonu Reisi İzzet Paşa’ya ve Muhacirin-i Çerkes Bulunan Mahaller
Memurlarına Emirname, (23 Recep 1278/24 Ocak 1862), s.1-2,(Çerkes Muhacir Bulunan Mahaller:Edirne, İzmir, Erzurum,
Üsküp, Halep, Selanik, Konya, Ankara, Amasya, Bursa, Biga, Canik, Sivas, Karesi, Filibe, Harput, Aydın, İslice, Tekfurdağı, Denizli,
Drama, Köstence, Kütahya, Karahisar-ı Sahip, Viranşehir, Saruhan, Çankırı’dır.) Bu yerlere gönderilen emirlerde Çerkeslerin
ellerinde bulunan esirlerden yaşlı olanları ve otuz yaşında olup çocuklu olanların satılmaması hatta, Çerkeslerin akrabalarını ve
çocuklarını satmalarına mani olunması istenmiştir; BOA, A.MKT.MVL, 396/97,Meclis-i Valâ Tezkeresi Sureti, (3 Şaban1278/3
Şubat 1862).
4
3 Şubat 1862’de Çerkes muhacir bulunan bütün bölgelere bu emirnameler gönderilmiştir; BOA, A.MKT.UM, 551/23, 3 Şubat
1862 Tarihinde muhacirin komisyonu reisi vekiliyle muhacirin-i Çerkes bulunan mahaller memurlarına yazılan tezkire ve
emirneme sureti, (3 Şevval 1278/3 Nisan 1862),s.1; BOA, A.MKT.UM, 561/46, Dahiliye Nezaretinden, Aydın Kaymakamına, (05
Zilkade 1278/4 Mayıs 1862), s.1.Bölgelerden gelen cevabî yazılarda bu emirnamelere uyulacağı belirtiliyordu; BOA,
A.MKT.UM, 544/38, Aydın Mutasarrıfından, Sadrazama Ariza, (28 Şaban 1278/ 28 Şubat 1862), s.1; BOA, A.MKT.UM, 561/49
(05 Zilkade 1278/4 Mayıs 1862), s.1.
5
BOA, A.MKT.MHM, 309/25,Dahiliye Nezaretinden, Trabzon Valisine Emirname (2 Safer 1281/7 Temmuz 1864) ve Trabzon
Valisinden Dahiliye Nezaretine Tezkire (14 Rebiü’l-evvel 1281/17 Ağustos 1864), s.2-3.
5
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
1862-1864 aralığındaki kitlesel göçlerde Kafkasya’dan gelenler çoğunlukla Vubıh olup bunların arasına
kısmen Abzehler de karışmıştır. Vubıh aileler de kendi aralarında dallara ayrılmaktadır. Bunlar Abreg,
Berzeg, Cızemıgu, Ç’upe, Deçen, Dığune, Dıpşevu, Faug, Hunca, Jı, Pekhu, Şhabe, Şhaplı, Tkhas’tır.
Kavak’taki Ubıhlar ise Berzeg ve Dıpşevu’dur. Berzeg aileler; Soçi yöresinde Saşe ve Sakhe ırmaklarının
vadilerindeki çok sayıda köyde yaşıyorlardır. Mutıkhuasua, Apekhua ve Şahheşha bu köylerden adı
bilinenlerden birkaçıdır. Oldukça geniş olan bu aile, Babuk, Yemin, Degumuk, Kalmak, Şhanuk, Şevlokh,
Ulğay gibi alt kollara ayrılıyordu. Hatta bir kolu da Abzah yöresinde bulunuyor ve “Abzah Berzegler” olarak
tanınıyordu. Bugün Berzegler’in bulunduğu köyler Samsun’da Kavak’ta Sıralı, Karlı, Bükceğiz, Doruk
köyleridir. Dıpşevu ailesinden gruplara halen Kavak’ta Karapınar, Karlı, Bükceğiz köyünde rastlayabiliriz.
Sıralı köyündeki Berzeg ailesi, Yemin alt dalındandır (Berzeg, 1998: 59-62).
5. Sözlü Tarihe Göre 19.Yüzyılda Göç ve Yaşananlar
Sözlü tarih ve nüfus kayıtlarını incelediğimizde; 1864 göçlerinin Soçi (eski adıyla Saşe)’den yapıldığını
tespit ediyoruz. Sıralı köyü sakinleri köylerini de hatırlıyor. Bu köy Sçekahş köyüdür. Soçi’nin 20 km sağ
tarafındadır. Köy adlarının Bolşevik ihtilalinde (1917) değişmediği de belirtiliyor. Fakat Rusların boşalan
köyleri yeni iskânlarla doldurduğu anlatılıyor. Bunu özellikle Bükceğiz halkı bizlere söylüyor. İskânın
Kazaklar ile yapıldığı son yıllarda ise Ermeniler’in bölgeye iskân edildiğini belirtiyorlar.
Harita 5.1: Ubıhlar’ın Yerleşim Yerleri ve Çerkesya Ubıh/Abhaz Haritası
Haritada görüldüğü üzere “Cekhaşha” vadisi boyunca Kavak’a göç eden Ubıhların köyleri
bulunmaktadır. Soçi ve Cekhaşha vadisini ziyaret eden Sıralı köyünden Orhan Doğbay; Kafkas
coğrafyasında atalarımızın direnişini anlamak için bölgeyi ziyaret etmek gerekir diyor. Özellikle bugünkü
Kavak’ta Ubıhların yaşadığı Karapınar köyünün girişiyle Kafkasya’daki yaşadıkları köylerin girişlerinin aynı
olması ise ilginçtir. İki köy girişinde de armut ağacı vardır. Orman ve ırmak benzerlikleri ise dikkat çekicidir.
6
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Sıralı köyünde Berzeg ailesi bizler iskân olmadan önce zaten İstanbul ile bağlantılarımızı devam
ettiriyorduk diyorlar. Onlara göre Rize’den İstanbul’a ulaşmak, Soçi sahilinden İstanbul’a ulaşmaktan daha
zordur. Berzeg ailesi oldukları için ailelerin çocuklarını okutmak için İstanbul’a gönderdikleri dile getiriliyor.
Hatta Harbiye’nin ilk mezunları arasında şu an Sıralı köyü halkından olan ailelerin büyük babaları vardır.
Örnegin Berzeg Ali Paşa, Berzeg Hüseyin Paşa 1850 ve 1860’ların ilk mezunlarıdır. Sözlü tarihte bize
yardımcı olan Kazım Berzeg; “hatta bu kayıtları eski TBMM başkanı Bekir Sami Bey’in babası Kunduk Musa
Paşa’nın Fransızca basılan hatıralarından okuyabilirsiniz” diyor. Bu da bize gösteriyor ki, özellikle Berzeg
sınıfına ait aileler, çocuklarının öğrenimi için Kafkasya’dan İstanbul’a kültürel göçler veriyor. Bazı aileler
rahatlıkla İstanbul Türkçesi konuşabiliyorlar.
Kazım Berzeg’in anlattıklarına göre; “ben Yemin dalındanım. Anadolu’ya gelince İstanbul, Samsun,
Düzce ve Manyas yörelerine dağılmışız. Ben ailenin “zeval vakti” başladığında 1938’de Samsun’da doğdum.
Ailenin geniş mülklerinin büyük kısmı elden çıkmıştı. “Land-Lord” benzeri arazi sahipliğinden, çiftçiliğe
memurluğa, serbest avukatlığa uzanan bir yaşamım oldu. Bu geçmişten bana anıların yanında belki de
olaylara bakış ve düşünce biçimi de intikal etti. “
Orhan Doğbay, baba tarafından Sıralı anne tarafından Karapınar köyünden olup bize Kafkasya’daki
yaşamları hakkında bilgi verirken söz müslüman olmalarına getiriliyor. Kendisi 1700’lerde Ferruh Ali
Paşa’nın Osmanlı adına bölgede güzel işler yaptığını ve Müslümanlığın kitlesel olarak Vubıhlar üzerinde bu
zamanda başladığını söylüyor. Fakat İslamiyetin özellikle Doğu Kafkasya’daki kadar katı kurallı olmadığını
dile getiriyor. Şeyh Şamil’in ve müridlerinin bu bölgede kaynaşmayı tarikat bütünlüğünde yaptıklarını fakat
Batı Kafkasya’da bu oluşumun Muhammed Emin ile Abzehler üzerinde olduğunu belirtiyor. Hatta şeyh
mezarı konusunda Kavak’ta sadece Germiyan köyü mezarlığında Muhammed Emin’in Nakşî müridleri
olabilecek mezarların bulunduğunu söylüyor.
Bükceğiz ve Kapuhayat halkı; Kafkasya’da havadar, ormanlık köylerde yaşadıklarını belirtiyor. Tarım ve
hayvancılık ile uğraştıklarını söylüyorlar. Fakat Bükceğiz halkı; Ruslar Müslümanlara dini baskılar yapıyordu.
Bu da göç için en önemli nedendi diyorlar. Şimdi orada kalanların Müslümanlığı tam olarak oturmadığını
söylüyorlar. Toplu katliamların da olduğu anlatılıyor.
1Ben balık yemem, balıklar dedelerimi yedi1 diyen rahmetli Sefer Candemir. Kendisi Kapuhayat
köyündendir. Kavak Ziraat Odası başkanlığı yaptı. Arkadaşı Dursun Candemir rahmetli hayatı boyunca
ağzına balığı koymadı. Balıkları hep dedelerini yiyen hayvan olarak gördü diye bizlere anısını anlatıyor.
Gemide gelirken en ufak hastalıkta veya sıkıntı yaşandığında gemilerden atılanların bile olduğunu söylüyor.
Hatta bir başka sözlü tarih bilgisi ise; bebeği ölen kadınların çocuğum denize atılmasın diye uzun süre
göğsünde süt emdiriyor gibi yapmasıdır.
Sözlü tarihte ortak nokta; bunların Soçi üzerinden Samsun’a geldikleri yönündedir.. Bükceğiz
köyünden Hamza Kanık; ilginç bir bilgi veriyor: “Bizler meyveciliğe önem verirdik. Özellikle ceviz en
önemlisiydi. Kafkasya’dan gelirken dedelerimiz patatesler arasına (meyve aşılama kalemlerini) koyuyorlar
ve gemide saklıyorlar. Hala bu meyveler çevre köylerde yoktur diye sözlerine ekliyor.”
Bükceğiz köyü sakinleri Çarşamba havalisine yerleştiklerini orada bulunduklarını belirtiyorlar. Sıralı
köyü sakinleri ise Samsun’a ilk geldiklerinde Hasköy’de kaldıklarını bu süre içerisinde kendilerine
Hasköy’ün teklif edildiğini fakat beğenmediklerini söylüyorlar. Kamp bölge yerlerinden birisinin de Derbent
olduğunu belirtiyorlar. Ubıhlardan bazılarının İngiliz gemilerine binip Madagaskar, Arjantin, Kıbrıs gibi
yerlere bile yanlışlıkla gidip orada telef olanların olduğunu bile söylüyorlar. Genel olarak Karadeniz’de
Trabzon, Samsun, İstanbul ve Varna limanlarına vardıkların belirtiyorlar. Çataltepe köyünden Ali Coşkun,
gemilerde açlık ve susuzluk çekildiğini söylüyor.
Bu köy halkına sorduğumuzda neden oraları beğenmediniz diye ortak bir cevap geliyor: SITMA…”Bu
hastalık bizimkileri perişan etmiş”. Sivrisineklerden kurtulamamışlar. Çok ölen olmuş. Sıtma yüzünden
kaçtık. Havadar iç yerlere diyorlar. “Bu hastalık ateşli bir hastalık karnı şişiriyor. Buradaki yaşantıya
dayanamamışlar.”
Hamza Kanık “bazen bizlerle şimdikiler dalga geçiyor. Sizler dağlara hırsızlık yapmak için yerleştiniz diye
hiç soran yok bizim niye dağlara gittiğimizi… Bunu da bir espri olarak algılıyoruz” diyor.
7
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Kavak’ta Ubıhlar’ın yerleşeceği yerler genelde Türk köyleri olmuş. Örnek verecek olursak; Sıralı köyü;
Türk köyü olan Karayusuflu’ya, Bükceğiz halkı; Türk köyü olan Kozansıkı’ya, Kapuhayat halkı Karadağ
(ilginçtir o zamanlar bu köyde Rumlar yaşıyordu) ve Toptepe’ye, Karapınar halkı; köyde şu anda mahalle
olan Türklerin yaşadığı Teknecik’e, Karlı halkı köyün şu an mahallesi olan Kavallı’ya yerleşmişlerdir.
Çataltepe halkı ise; Çakallı köyüne Çakallı muhacirleri adıyla iskân ettirilmiştir. Kavak kazasına Ubıhların
Rum köyleri ile Türk köyleri arasındaki mevkilere yerleştirildiği de bir gerçektir. Bandiller, Bozarmut,
Karadağ, Zuvallu, Karaçam gibi Rum köyleri yakınında yerleşmeleri Osmanlı Devleti’nin kaza içerisinde
tampon mikro bölgeler oluşturduğunu göstermektedir.
Kavak’ta anlaşıldığı kadarıyla 1862-1864 göçüyle gelenlere özel olarak köy kurulmamıştır. Türk
köylerinde boş olan evler, köy odaları vb yerlerde kalmışlardır. Osmanlı Devleti tarafından fakirlere
yevmiye verilmiştir. Hatta köyden bazı tarlalar bunlara tahsis edilmiştir. Fakat sorduğumuzda; bu halka
zirai araç yardımı veya çift sürümü için öküz yardımından pek haberleri bulunmuyor. Bunlar bizlere
verilmedi diyorlar.
Türk halkıyla olan ilişkilerini sorduğumuzda; Bükceğiz tarafında köyün hemen altında Değirmen
mevkine yerleştiklerini belirten Hamza Kanık; Türk halkının su ayağını takip edip suyun doğduğu yere
yerleşmemeleri için buraya Çerkesler gelir diye su ayağını çalılarla örttüklerini belirtiyor. “Peki bu güzel
evlerinizi kim yaptı” diye sorduğumuzda şaşırıyoruz. Çünkü yanıt, Rumlar….”İlk buralara göç edince Türkler
bizi dışladı konuşmadı. Zaten bizde Türkçe bilmezdik. Bizi hor görürler, Rus tohumu gibi şeyler söylerlerdi”
diyor.
6. Kavak Kazası’nda Vubıh Köyleri ve Nüfus (19.Yüzyıl)
19.yüzyılın son yıllarında ve 20.yüzyılın başlarında Ubıh kökenli halka yeni köyler kuruluyor. Soçi’den
gelenlere özel olarak kurulan köyler şunlardır:
Köyün Eski Adı
Köyün Yeni Adı
Geldikleri Yıllar ve Yerler
Bükceğiz
Bükceğiz
1862-1864/Soçi
Çakallı Muhacirleri
Çataltepe
1862-1864/Soçi
Toptepe Muhacirleri
Yeni Toptepe/Doruk
1862-1864/Soçi
Germiyan
Germiyan
1862-1864/ Soçi ve Abzeh
Kapuhayat
Kapuhayat
1862-1864/Soçi
Teknecik/ Karapınar
Karapınar
1862-1864/Soçi
Karlıkavallı
Karlı
1862-1864/Soçi
Sıralı
Sıralı
1862-1864/Soçi
Tablo 6.1: Kavak Kazasındaki Ubıh Köyleri
1869 Trabzon Vilayet Salnamesi’ne göre; kavak kazasında 77 köy, 1956 hane mevcuttur. Kavak
kazasındaki erkek sayısı 5609 müslüman, 562 Rum Ortodoks, 10 Ermeni Gregoryen olmak üzere 6181’dir.
Pratik hesapla kadınların da bu sayıya kazada 12 bin ile 13 bin arasında kişi yaşamaktadır. Müslümanların
arasında Kafkas göçleriyle gelen Ubıhlar da vardır. Nüfusun % 90.7’si Müslüman, % 9.1’i Rum, % 0.2’si
Ermeni’dir.(Aran: 1999)
1871 yılında Vilayet Nizamnamesi ile Kavak kazası, nahiye birimine dönüştürecektir. 1871 Trabzon
Vilayet Salnamesi’nde “Çerkesler” ayrı bir tasnifle sayılarak Kavak nahiyesinde 134 çerkes hanesi
bulunmaktadır. Kavak nahiyesindeki toplam hane sayısı 1915 olup; Çerkes hane sayısı %7’ye tekabül
etmektedir. Çerkes erkek kişi sayısı ise 340’dır. Toplam hane sayısı Kavak nahiyesinde 6359 olduğuna göre;
Çerkes erkek oranı % 5.3’tür (Trabzon Vilayet Salnamesi, 1871).
Köy
94
Mahalle
-
Katolik
-
Ermeni
4
Rum
111
8
Çerakis
134
İslam
1666
Toplam
1915
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Köy
94
Mahalle
-
Katolik
Ermeni
Rum
Çerakis
İslam
11
576
340
5432
Tablo 6.2: Kavak Nahiyesi Çerkes Hane ve Erkek Kişi Sayısı
Toplam
6359
Kavak nahiyesinde nüfusun % 85.4’ünü Türk, % 5.3’ünü Çerkes toplamda % 90.7 Müslüman, % 9.1
Rum, % 0.2 Ermeni oluşturmuştur. Kadınları da dahil edersek nahiyenin toplam nüfusu yaklaşık 13 000
civarındadır. Gelen Çerkesler ilk başlarda değişik köylere dağıtılarak iskân ettirilmiştir. Bu dönemde
oluşturulan Çerkes köyüne rastlanmıyor.
Kavak kazasındaki hanelerin % 94’ü Müslüman iken % 6’ya yakını Rum haneleri olup Ermeni hanesi
4’dür. Ermeniler büyük olasılıkla ilçede ticari amaçlı kalmıştır. Türklerde bir haneye 3. 2 erkek, Çerkeslerde
2.5 erkek, Rumlarda 5.1 erkek düşmektedir. Kadınları da düşündüğümüzde Rumların evlerinde geniş aile
tipiyle oturdukları ortalama bir evde ortalama 10 kişinin yaşadığına işarettir. Müslümanlarda ise bir evde
ortalama 6 kişi yaşamıştır. Çerkes ailelerin ise evinde ortalama 5 kişi yaşamıştır.
7. R. 1320/1321 (1905) Nüfus Kayıtlarında Vubıhların Nüfus ve Sosyal Durumu
Bükceğiz Köyü: Nüfus defterlerinde doğum yeri olarak “Kafkasya” geniş coğrafya tabirinin
bulunduğunu belirtebiliriz. 1905 yılında yaşayan Kafkasya doğumlu olarak köyde; 15 erkek 15 kadın olmak
üzere toplam 30 kişi bulunmaktadır. Çok eşlilik pek görülmemektedir. 19.yüzyıl sonlarına kadar kız alıp
verme Kafkasya, Bükceğiz, Karlı doğumlu Ubıh aileler arasında yapılmıştır. 19.yüzyılda bu köyde Türk
kızlarıyla evlilik yoktur. Hür sınıfında olmayan Ganbolatoğlu Mustafa Sabri ‘nin (1880-1905) Havva adında
bir cariyesi vardır.
Fotoğraflar 7.1: Bükceğiz Köyü Fotoğraf Koleksiyonundan (Ufuk Kanık Arşivi)
Çakallı Muhacirleri/Çataltepe Köyü: 1905 yılı nüfus kayıtlarında köyde 16 erkek ve 13 kadın olmak
üzere toplam 29 kişi bulunmaktadır. 19.yüzyıl sonlarına kadar kız alıp verme Kafkasya ve Çakallı köyü
doğumlu Ubıh aileler arasında yapılmıştır. Türk ailelere kız alıp verme görülmemektedir.
9
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Fotoğraf 7.3: Ali Coşkun Çataltepe, 1924 ve Ahmet Budak, 1942 Dedelerimiz
Toptepe Muhacirleri/ Yeni Toptepe/Doruk: Köyde 14 erkek 6 kadın olmak üzere toplam 20 Kafkas
doğumlu vardır. Köyde köle statüsünde kimse yoktur. Evlilikler daha çok Doruk, Toptepe, Kapuhayat’ta
yaşayan Çerkeslerin yanı sıra Lâdik, Havza ve Vezirköprü kazalarında Kafkas göçmenlerin yaşadığı yerlerle
olmuştur. Türk kızlarıyla evlilikler kısmen Toptepe, Belalan köyü halkıyla vuku bulmuştur. İlgi çeken nokta
ise köyün komşusu olan o dönemdeki nüfusu en kalabalık Rum köyü Karadağ içerisinde çok az da olsa
Ubıhların yaşadığıdır. Örneğin Ömer Oğlu Osman (1874-?) zevcesi Bice Han (1882-?) Karadağ doğumludur.
Germiyan Köyü: Vubıh kökenli olan köyümüzün nüfus esas defteri kayıp olduğundan ve Kavak Nüfus
Müdürlüğü’nün defterleri yenileme sürecinde arşivden kaldırdığını belirtebiliriz.
Karlı Köyü:1905 yılı nüfus kayıtlarında Kafkas doğumlu 17 erkek 13 kadın bulunmaktadır. Çok eşlilik
pek görülmemektedir. 19.yüzyıl sonlarına kadar Karlı köyündeki erkekler birçok Çerkes köyündeki kızlarla
evlilik yapmıştır. Karlı, Bükceğiz başta olmak üzere Vezirköprü, Amasya, Hisariye(Asarcık), Teknecik
köylerindeki Kafkas göçmenleriyle evlilik yapılmıştır. Kısmen de olsa Kavak’ta bulunan Kavallı, Emirli,
Kazancı Türk köyleriyle de evlilikler olmuştur. Amasya’daki Kafkas köyleri doğumlu kızlarla da evlenilmiştir.
Karlı köyündeki erkek nüfusun diğer köylere göre evliliklerde dışa açılımları daha fazladır. Köyde
Canbulatoğlu Ekrem Bey’in(1887-1919, Yusuf adında kölesi (1878-1915) ve onun oğlu Kasım (1898-1919)
bulunmaktadır. Ayrıca köle statüsüne tabi Mahmutbey(?)’in kölesi Sabit (1871-1927) kayıtlarda
geçmektedir.
Foto 7.4 Karlı Köyü/Yaşar Doğu, Canbulatoğlu Ekrem Bey ve Sıralı köyü/Sefer Bey
Sıralı Köyü: 27 erkek 20 kadın Kafkas doğumludur. Toplamda Kafkas doğumlu 47 kişi bulunmaktadır.
Evlilikler Sıralı köyü başta olmak üzere Kavak nahiyesindeki Karlı, Toptepe ile Lâdik, Asarcık, Havza,
Vezirköprü, Merzifon ve Zile kazalarındaki Kafkas doğumlu kızlarla yapılmıştır. Kısmen de olsa yakın Türk
köyleri Dağnıç ve Divanbaşı gibi köylerdeki kızlarla da evlilikler yapılmıştır. Köyün ailelerinde birinci sırada
Menşaoğlu Hacı Beci Bey (1839-1911) bulunmaktadır. Cariyelik statüsünde Sefer Bey’in cariyesi Fatma
Hanım (1859-?) vardır. Kölelik statüsünde Puşkan Oğlu Kölesi Puşkuz Ahmed (1861-?) bulunmaktadır.
10
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Fotoğraf 7.5: Sıralı Köyü/ 100. Yıldönümü Etkinlikleri (1964) (Orhan Doğbay Arşivi) Kapuhayat:
1905 nüfus kayıtlarında 13 erkek ve 11 kadın olmak üzere toplam 24 kişi vardır. Köyün erkekleri kendi
köyleri başta olmak üzere Bükceğiz, Çarıklı (abhaz), Lâdik, Terme, Havza’daki Kafkas göçmen köylerindeki
kızlarla evlilikler yapmışlardır. Kısmen de olsa komşu Türk köyleri Toptepe ve Beybesli doğumlu kızlarla da
evlenmişlerdir. Köyde kölelik statüsünde Saadetli Elhas Beyzade Bekir Sıtkı Paşa’nın ( 1843-1918) tabloda
görüldüğü üzere köle, cariye ve hizmetçileri bulunmaktadır. Selamet Bey Oğlu Sefer Bey (1887-1936)’in
kölesi Hasan (1883-?) vardır. Köyde iç güvey olarak gelen Kafkas kökenli halklar da bulunmaktadır.
11
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Fotoğraf 7.6: Kapuhayat Köyü
Karapınar: Köydeki hane halklarının doğum tarihleriyle doğum yerleri arasındaki çelişkiler nüfus
kayıtlarının deftere geçirilirken titizliğin pek görülmediğini bize göstermektedir. Örneğin 1848 yıllarında
doğan kimi kişiler Karapınar, kimileri ise Kafkasya kökenli yazılmıştır. 1864 öncesi doğumlulardan yola
çıkarak baktığımızda; 15 erkek 12 kadın toplam 27 kişi vardır. Köyde köle statüsünde kimse
bulunmamaktadır. Köyün erkekleri daha çok Karapınar, Teknecik, Toptepe, Karlı köyleriyle Lâdik
kazasındaki Kafkas göçmenlerinin bulunduğu köylerdeki kızlarla evlenmişlerdir. 19.yüzyılda Türk
köylerindeki kızlarla evlilik bulunmamaktadır.
Sonuç
Kafkas sıradağlarının güneybatısında Hotsa ve Şahe nehirleri arasında Ubıh nehrinin dağlık vadilerinde
yaşayan Vubıhlar; Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında imzalanan Edirne Antlaşması (1829) ile Karadeniz
kıyılarındaki Poti, Anapa kaleleri Ruslara bırakılınca zor durumda kaldılar. 1830’lu yıllarda bölgenin stratejik
önemi nedeniyle Soçi başta olmak üzere Ruslar, Karadeniz kıyılarına deniz filolarıyla askerî çıkarmalara
başladı. 1840’lı yıllarda Vubıhların gerilla savaşları kısmî başarıları getirdiyse de onlar 1861’de Rus
kontrolünü kabullendi. Bu yıllarda başlayan göç ve sürgün, 1864’de yoğunlaşarak kitlesel hale dönüştü. Bu
süreçte yaşananlar Vubıh halkı için yurttan geriye kalan hüzün ve acı dramlardı. Sonrası için de yeni
öyküler denizde başlayıp, Anadolu’da devam edecekti.
1860’lı yıllarda Samsun limanına gelen Vubıh göçmenler; göçmen kamplarında kalıp daha sonra
belirlenen yerlere iskân edilecekti. Fakat bu hengâmede sağlık koşullarının olumsuzluğu beraberinde
ölümü getirecekti. Samsun’da ise bunun haberciliğini üstlenen ise sıtma hastalığı olacaktı. İklim koşullarına
ve bölgesel şartlarına uygun yer arayışında olan Kafkas halkına Samsun’da yer verilen coğrafyalardan biri
de Kavak kazasıydı.
19.yüzyılda Canik Sancağı’na bağlı Kavak kazasına kitlesel göçler; Kafkasya’dan gelen Vubıhlar ile oldu.
Kavak’taki iskâna ait olan 1862-1863 dönemini kapsayan Maliye Nezareti Masarıfat Defteri’nde 94, 79 ve
61 kişilik gruplar halinde toplam 234 kişi iskan edildi. Bunların bir kısmında çok eşlilik olduğu ve yanlarında
ailelerin 1-2 köle getirdiği ortaya çıkmaktadır. Gerek bu defterde gerekse 1905 yılı nüfus kayıtlarında şahıs
isimlerinde Anadolu’ya gelmeden önce yöresel şahıs adlarının varlığı hatta bazı isimlerin yaşanılan köy,
avul veya belirli bir coğrafyaya dayalı olması dikkat çekicidir. İslamî isimlerin fazlalığı ise özellikle erkek
isimlerinde görülmektedir.
Vubıhlar, iskân sürecinde kişi başına günlük 25 paradan 20-30 gün arasında değişen sürede yaklaşık
olarak bir ayda 18,75 kuruş yevmiye almışlardı. Sözlü tarihe dayalı sorgulamalarda herhangi bir ev, hayvan
vb yardım yapıldığına dair bir bilgi yoktur. Türk köylerinde boş olan evler, köy odaları vb yerlerde
kalmışlardır. Osmanlı Devleti tarafından sadece fakirlere yevmiye verildiğini belirtmişlerdir. Köyden bazı
tarlalar tahsis edilmiştir.
Kavak’ta Ubıhların yerleşeceği yerler genelde Türk köyleridir. Örnek verecek olursak; Sıralı köyü; Türk
köyü olan Karayusuflu’ya, Bükceğiz halkı; Türk köyü olan Kozansıkı’ya, Kapuhayat halkı Karadağ (ilginçtir o
zamanlar bu köyde Rumlar yaşıyordu) ve Toptepe’ye, Karapınar halkı; köyde şu anda mahalle olan
Türklerin yaşadığı Teknecik’e, Karlı halkı köyün şu an mahallesi olan Kavallı’ya yerleşmişlerdir. Çataltepe
halkı ise; Çakallı köyüne Çakallı muhacirleri adıyla iskan ettirilmiştir. Kavak kazasına Ubıhların Rum köyleri
ile Türk köyleri arasındaki mevkilere yerleştirildiği de bir gerçektir. Bandiller, Bozarmut, Karadağ, Zuvallu,
Karaçam gibi Rum köyleri yakınında yerleşmeleri Osmanlı Devleti’nin kaza içerisinde tampon mikro
bölgeler oluşturduğunu göstermektedir.
1871 yılında Vilayet Nizamnamesi ile Kavak kazası, nahiye birimine dönüşecektir. 1871 Trabzon Vilayet
Salnamesi’nde “Çerkesler” ayrı bir tasnifle sayılarak Kavak nahiyesinde 134 Çerkes hanesi bulunmaktadır.
Kavak nahiyesindeki toplam hane sayısı 1915 olup; Çerkes hane sayısı % 7’ye tekabül etmektedir. Çerkes
erkek kişi sayısı ise 340’dır. Toplam hane sayısı Kavak nahiyesinde 6359 olduğuna göre; Çerkes erkek oranı
% 5.3’tür.
12
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Kavak nahiyesinde nüfusun % 85.4’ünü Türk, % 5.3’ünü Çerkes toplamda % 90.7 Müslüman, % 9.1
Rum, % 0.2 Ermeni oluşturmuştur. Kadınları da dahil edersek nahiyenin toplam nüfusu yaklaşık 13 000
civarındadır. Gelen Çerkesler ilk başlarda değişik köylere dağıtılarak iskân ettirilmiştir. Bu dönemde
oluşturulan Çerkes köyüne rastlanmamaktadır.
Kavak kazası’ndaki hanelerin % 94’ü Müslüman iken % 6’ya yakını Rum haneleri olup Ermeni hanesi
4’dür. Türklerde bir haneye 3. 2 erkek, Çerkeslerde 2.5 erkek, Rumlar’da 5.1 erkek düşmektedir. Çerkes
ailelerin ise evinde ortalama 5 kişi yaşamıştır.
Kavak’ta 1860-1905 aralığındaki zaman diliminde Vubıhlar, sosyal yaşantılarında genelde kızlarını diğer
halklarla evlendirmeyi yeğlememiştir. Kızlar, ilk başta köy içerisindeki bir ailenin evladıyla, kaza içerisindeki
Vubıhların yaşadığı bir köye bunun dışında Asarcık, Havza, Lâdik, Vezirköprü bölgelerindeki Çerkes
toplumlara gelin olarak gitmişlerdir. Şehir dışı evlilikler ise daha çok Amasya’daki yerleşimlerde
yaşayanlarla yapılmıştır. Vubıh erkekleri ise; ilk başta yakın çevrelerdeki Kafkas köyleriyle daha sonra
Asarcık, Havza, Lâdik, Vezirköprü bölgelerindeki Kafkas halkından ailelerin kızlarıyla evlenmişlerdir. Şehir
dışı evlilikler ise genelde Amasya yöresindeki Kafkas köyleriyle olmuştur. Türk kızlarıyla evlilikler çok az da
olsa 19.yüzyılın son yıllarında başlamıştır. Bir köyde 1-2 erkek böyle bir tercihte bulunmuştur. Bu Türk
kızları genelde Vubıh köylerinin komşu Türk köyleridir.
Kaynakça
Arşiv Vesikaları
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
BOA, A..MKT.MHM: Bâb-ı Âlî Evrâk Odası Sadâret Evrâkı, Mektubî Mühimme Kalemi, 309/25, 330/55
BOA, A.MKT. MVL: Bâb-ı Âlî Evrâk Odası Sadâret Evrâkı, Mektubî Kalemi–Mecis-i Vâlâ
140/4, 396/97
(BOA, A. MKT. UM: Bâb-ı Âlî Evrâk Odası Sadâret Evrâkı, Mektubî Kalemi–Umum Vilayet, 416/8, 544/38,
551/23, 561/46, 561/49
(BOA, MN: Maliye Nezareti Masarıfat Defteri (Dosya No:16587)
2. Nüfus Defterleri
Kavak Nüfus Müdürlüğü Arşivi (Samsun)
Bükceğiz Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun.
Çataltepe Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun
Doruk Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun.
Kapuhayat Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun.
Karapınar Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun.
Karlı Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun.
Sıralı Köyü Nüfus Esas Defteri, Kavak, Samsun.
3. Tezler
Aran, Hayati, (1999), Kavak’ta Tarihin İzleri (1850-1923), 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih
Eğitimi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Lisans Bitirme Tezi, Samsun.
Karagöz, Rıza, (1993), Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkas Siyaseti, 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun.
4. Basılı Eserler
1871 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, (1993), Haz. Kudret Emiroğlu, Ankara Trabzon İli ve İlçeleri Eğitim,
Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı Yayınları.
Berje, Adolf, (2010), Dağlı Halkların Göçü Ve Kısa Tarihi, (çev. Murat Papşu), İstanbul, Çivi Yazıları.
Berzeg, Kazım, 1829 Edirne Muahedesinden Sonra Osmanlı Devleti’nin Çerkez Politikası, Ankara.
Berzeg, Sefer, E, (1998), Soçi’nin Sürgündeki Sahipleri Çerkes/Vubıhlar, Ankara.
13
SAMSUN SEMPOZYUMU 2011
Bilge, M. Sadık (2006), Osmanlı Devleti ve Kafkasya, İstanbul, Eren Yayıncılık.
Erkan, Aydın O, Tarih Boyunca Kafkasya, İstanbul, Chivi Yazıları Yayınevi, 1999.
Erler, Mehmet Yavuz, (2009) Osmanlı Nüfus Kayıtlarına Dair Alternatif Bir Kaynak: Defter Liva-ı Canik
(1837), Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal Of International Social Research Volume
2/8 Summer 2009 s. 169-190
İpek, Nedim, (2006), İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Trabzon, Serander Yayınları.
Karpat, Kemal H, (2003), Osmanlı Nüfusu 1830-1914, (Çev. Bahar Tırnakçı), İstanbul, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları.
Polovinkina, Tamara V. (2007), Çerkesya Gönül Yaram, (çev. Orhan Uravelli), Ankara, Kafdav Yayınları.
Saydam, Abdullah, (1997), Kırım Ve Kafkas Göçleri (1856-1876), Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
5. Sözlü Kaynaklar
Atıcı, Hayati, Tabaklı Köyü, 1960
Bilgici, Ahmet, Sıralı Köyü, 1929
Berzeg, Kazım, Sıralı Köyü, 1938
Budak, Ahmet, Çataltepe Köyü, 1942
Candemir, Dursun, Kapuhayat Köyü, 1944
Coşkun, Ali, Çataltepe Köyü, 1924
Doğbay, Orhan, Karapınar Köyü, 1960
Gültekin, Seydi Ahmed, Sıralı Köyü, 1955
Güngör, Bahri, Toptepe Köyü, 1947
İşlek, Salim, Çataltepe Köyü. 1941
Kanık, Hamza, Bükceğiz Köyü, 1950
Maral, Emrullah, Karlı Köyü, 1949
Türel, Seyit Ali, Kozansıkı Köyü, 1951
Yıldırım, Fethi, Karlı Köyü, 1943
Fotoğraf ve Harita Arşivleri:
Mehmet KÖSEOĞLU
Orhan DOĞBAY
Ufuk KANIK
14

Benzer belgeler

Yok Olma Tehlikesi altındaki Diller ve Adıge-Abhaz

Yok Olma Tehlikesi altındaki Diller ve Adıge-Abhaz Bu olumlu gelişmelere rağmen, bunların yasalaşmasından iki yıl sonra, yapılması gereken daha çok iş bulunmaktadır. Örneğin; kültürün korunmasında en önemli unsur olan çocuklara yönelik yayınlarda, ...

Detaylı