KOM Dersim Raporu

Transkript

KOM Dersim Raporu
Dersim Gözlem Raporu
KADIN ÖZGÜRLÜK MECLİSİ
(KÖM)
26/27 Ağustos 2015
[email protected]
HEYETİN AMACI VE OLUŞUMU
Kadın Özgürlük Meclisi olarak barış ve müzakere sürecinde kadınların sürece aktif katılımını
sağlamak, rollerini güçlendirmek ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için sürecin önünü tıkayabilecek
olayları yerinde incelemek, hakikatlerin araştırılmasına ve ortaya konulmasına katkıda bulunmak
amacıyla bir araya gelmiş bulunmaktayız.
Kadın Özgürlük Meclisi olarak Dersimde yaşananları yerinde incelemek, tanıklar ve mağdurlarla
yüz yüze görüşmek ve yetkili kurumlarla yaşananlara dair resmi temaslarda bulunmak amacıyla,
Derya Etem
Dilek Öcalan
Filiz Oğuz
Hanife Yüksel
Işıl Özgentürk
Macide Şimşek
Müjgan Halis
Nimet Tanrıkulu
Yüksel Mutlu
Züleyha Gülüm’ün katılımıyla bir heyet oluşturulmuştur.
Heteyin Görüşmeleri;
Dersim HDP İl Eşbaşkanı; Makbule TULGA
Dersim Ekoloji Meclisi ; Özen Meral Uç ve Özge İlarslan
Dersim DBP İl Eşbaşkan Yardımcısı; Günseven Yıldız
TMMOB ve Ticaret Odası; Semra ………
Münevver
Av. Barış Yıldırım
Hülya Yer (İnanç ve Halklar Komsiyonu)
Özlem Üçkaya
Haydar (Doğa Derneği )
Mehmet Ali Bul...(Tunceli Belediye Eş Başkanı)
Ali Stoçi (Köy muhtarı / Ambar-Karakaş)
Fidan
Perihan
Kibar
Mustafa Akbay
Melek Akbay
Fatma Tümen
Aynur Virik
Temel izlenimler ve gözlemler
-
Dersim dağları yanıyor. Yangınlarda en çok ormanlık alanları, Kutudere çevresindeki köylerde
ceviz, dut ve badem bahçelernin yandığı, Ambarlı mevkiinde ise tarım alanlarının yanmasıyla
köylülerin ciddi ekonomik kayıplar yaşadığı, doğanın ciddi olarak tahrip olduğu ortay çıkıyor.
Eldeki bulgular, yangınların karakollardan ve helikopterlerden açılan ateş, aydınlatma fişeği sonucu
gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Yangınların Orman Bakanlığı/ orman yangınları sayfasında yer
almaması, Orman İşletme müdürlüğünün Amutka karakolu çevresindeki orman yangını
[email protected]
dışındahiçbir yangına müdahele etmemesi, üstelik yangın arazörünün yakılmasından sonra gelen
resmi emir gerekçesiyle yangınlara müdahele etmeyeceklerini belirtmeleri, köylüler ve muhtarlar
da buna tanıklık ediyor olması, yangınların sıradan veya tesadüfen geçekleşmiş orman yangınları
olmadığını ortaya koyuyor. Bütün bunların sonucu bizim kanaatimiz yangınların devlet güçleri
tarafından bilinçli bir şekilde gerçekleştirildiğidir.
-
Tunceli valiliği 2 Ağustos tarihinde yaptığı yazılı açıklamayla, Dersim'in 14 bölgesini “Geçici özel
güvenlik bölgesi” ilan ediliyor.
Soruşturmalarımız da, bu bölgelerde yaşayan halkın devletin bu kararından dolayı, 1938
soykırımından, 12 Eylül 1980'ler ve 90'lara kadar geçmişin derin travmatik etkileri nedeniyle
halkın son derece tedirgin olduğunu gördük. Uygulama, tarz vesahir zaten geçmişi hatırlatmaya son
derece müsait: muhtarlara “bölgeyi terk edin” diye bir yazı göndermişler, Muhtarlarda gerçekten
geçmişten kalan korkularla gelen belgeyi imzalamışlar.
-
Yaşananlardan dolayı kaygı ve korku o kadar belirgindi ki kent merkezinde yaptığımız toplantılara
bile katılım sınırlıydı. Kent merkezinde farklı bir durgunluk, kaygı ve tedirginliği hissetmemek
mümkün değildi. Hükümet – IŞİD ilşkisinin olduğundan şüphe edilmiyor, yeni bir unsur olarak IŞİD
geçmiş kaygılara eklemleniyordu. Şunları sıkça duyduk: "Çocuklarımıza kızlarımıza birşey olur diye
korkuyoruz, 'IŞİD gelmiş' diyorlar... paramızda yokki yok nereye gidelim... Barış geldi diye evimizi
barkımızı yaptık, bağ bahçe yaptık, Çocuklar okula nasıl gidecek bu durum karşısında..."
Karşılaştığım arkadaşlardan biri, "siz geçen seferde gelmiştiniz ben sana söyledim, bunlar biz yok
edecek... 38'de yaptıkları yine yapacaklar. Kızım IŞİD korkusuyla 'nereye gidelim? Biz Aleviyiz,
bunlar önce bizi yok eder'...
-
Bunun karşıtı eğilimde var ve artan ölçüde güçleniyor bu eğilim. Dersim'de başta 38 olmak üzere,
geçmiş yaşanmışlıklar, Kızılbaş/Alevi inanca sahip olmanın yarattığı kaygı ve korkuların yanısıra,
38'in bu tip etkilerinden bir kopuş, bu kopuşun yarattığı ruh halini taşıyan, korkusuzca itiraz eden
yeni bir neslin doğuşunu da gördük...
-
Bütün olan bitenlerden, savaş halinden Erdoğan'ı sorumlu tutma, denebilir ki tutma ortak görüş.
Tayyip başkanlığı kazanamadı, onun için bunlar oluyor” ... biçimindeki konuşmalara sıkça duymak
mümkün...
-
Çözüm sürecinde, arıcılık, hayvancılık, yaylacılık gibi bölgesel üretim faaliyetleri olumlu yönde
artmış.Geçici askeri Güvenlik bölgeleri konsepti bütün bu bölgeleri, ormanlarıyla, aracılık ve
hayvansal üretimleriyle ciddi biçimde olumsuz yönde etkiliyor. İnsanlar bu tür faaliyetlerinin
üretim sonuçlarını dahi alamadan faliyetlerini durdurmak zorunda kaldılar.
-
Yanısıra, Ovacık kayak tesisi, resterontlar, balıkçılık, rafting doğa turları, normal turlar, Ovacık
kamp yerleri bu gelişmelerden ciddi olarak olumsuz etkilenmiş. Turizm, otelcilik vb. yapımları
durmuş.. Bungalov evler iki yıl önce yapılmış, tam canlanıyormuş ki bu durum onu da da olumsuz
etkilemiş. Bu faaliyetleri yürütenler, çatışmasızlık döneminde herşeyin iyi gittiğini, şimdi ise
herşeyin durduğunu, eskiye döndüğünden yakınıyorlar.
-
Barajlar belki de em önemli sorunu teşkil ediyor. Barajın heleyana yol açacağı, iklimi
değiştireceğinden, kar yağışını adeta ortadan kaldıracağını, bunun Dersim'in “olmazsa olmaz”ı
Munzuru kurtacağı, tüm canlıların ve bitkilerin olumsuz etkileneceği, ciddi bir ekolojik tahribat
yaşanacağı, atalarının mezarlarının, kutsallarının suyla boğulacağı, Dersim'in suyla boğulacağı en
büyük kaygı ve korku. Devlet ve hükümetin barajlara siyasi yaklaştığı halkın ortak görüşü.
-
Sonuç olarak, Dersimde kadınlı, erkekli yaptığımız görüşmelerin tümünde AKP ve IŞİD korkusu
önemli bir izlenimdi. Çözüm süreci ve barış meselesi önemliydi. Yoksulluk en önemli meselelerden
[email protected]
biri olmakla birlikte, 38'in travması eskisi kadar olmasa bile tükenmeyecek gibiydi, ancak karşıtı da
güçlenerek ortaya çıkyordu.. İnancını yaşamama piskolojik olarak derin izler bırakıyordu. Bu
olayların yaratacağı izlerin en önemlisi, kadınların korkularıyla birlikte direnme duygularıydı.
Elbette meraklarımızıda yanımıza aldık, 'ne olacak bundan böyle?' diye. Her şeye rağmen doğanın
kendisi bunca vahşete karşı bütün ihtişamıyla direnmesi de gözlerimizin önünden gitmiyor.
DERSİM İZLEME HEYETİ TANIKLIĞI
Giriş
Dersim'de görüşmelere başlamadan önce merkezde kadınlarla kahvaltı sohbeti yaptık. İlk görüşmemizi
saat 13.30'da değişik kurumlardan gelen kadın arkadaşlarla yaptık. Çalışma günü olması nedeniyle katılım
sınırlıydı. Halktan kadınların katılımı da beklenen düzeyde olmadı. Yaşanan sürecin etkisi sınırlı katılımın
başlıca nedeniydi. Bölgeyi bilen bir insan olarak şehirde farklı bir durgunluğun olduğunu görmemem,
hissetmemem mümkün değildi. Mevsim şehirde canlılığı gerektirirken, başka durgun ve kaygılı bir bir hava
hakimdi. Çözüm sürecinin aşina olduğumuz o canlılığı yoktu.
Aynı zamanda bölge insanıydı. Yolda çokça tanıdıkla karşılaşıyordum, bana ruh hallerini rahatlıkla
yansıtabiliyorlardı. Çoğu yaşanan süreç nedeniyle adeta evlerine hapsolduklarını, bahçeye dahi
çıkmadıklarını anlatıyorlardı. "Kurban olayım, gidin millete anlatın" diye adeta bir yakarış içindeydi
karşılaştığım bir kadın arkadaş. Bölgede gittiğimiz her yerde kadınlara çağrı yapıyorlardı. Dersimde aynı
duygudaydı ardından söylediği söz çok etkiliydi. "Gelsinler ne yapalım, biz eskisi gibi değiliz bakma böyle
olduğuma, artık biz 90'lardaki gibi göçmeyiz, direneceğiz. Bu gençlerimize yazık, barış süreci dedik bu
asker bizi hiç rahat bırakmadı ki sanki savaş varmış gibi dolaşıp durdular."
Birinci gün: 26.08.2015
Makbule Tulga (HDP İl Eş Başkanı)
Bu durum başlar başlamaz Dersim HDP Milletvekili Edibe Şahin ve gelebilenlerle yanan ormanlara,
Kutudere-Uzuntarla / Nazimiye – Ambar'da yanan taraflara gittik. Köylülerle, özellikle kadınlarla evlerinde
görüştük. Babalarının, dedelerinin evleri yakılmış. Meyve ağaçlarını, ceviz ağaçlarını yakmışlardı.
Muhtarları Güvenli Bölge kağıdını imzaladı diye çok üzgündüler ve çok da kızgındılar. "Şimdi bizi
öldürseler ellerinde belge var, birşey yapamayız" diyorlar. 19 Ağustos'da muhtarlara belgeyi vermişler,
"biz 90'ları yaşadık, belgeyi neden imzaladınız?.Biz köyümüzü terk etmeyeceğiz..." demişler.
Ambar'a, köye gittik. Yurtdışından gelenler vardı. Yangını kendileri söndürmüşler. Kadınlar bir ara
karakolu basmayı dahi düşünmüşler, Korkmuyorlar, "Köyümüzü terk etmeyeceğiz, 90'ları yaşatmayacağız"
diyor, başka bir şey demiyorlar. Kışın kalan iki aile. Biz gittiğimizde 10 aile vardı. Okul yok, bölgenin okul
sorunu var.... Girişte Levhada il nüfusunu 85 bin olarak yazıyor. Yazın çatışmalar başlayınca Dersim
otobüsler boş gelmiş kent merkezine. Muhtar'a, köyleri boşaltma süresini 4 Eylül'e kadar uzatma içerikli ile
tebigatta bildirilmiş: 'Köyleri boşaltın, birşey olursa sorumluluk almayız' ... 11 yasaklı bölge var. Halktan
insanlar, "38'li 90'lı yılları yaşadık artık yeter" demişler cevap olarak.
Özen Meral Uç, Özge İlarslan (Dersim Ekoloji Meclisi)
En büyük sorun barajlar. Dersim'de 18 tamamlanmış baraj var. Bu barajların 450 km tutan çevresi baraj
göletleri ile çevrilmiş. Nazimiye – Pembelik su altında. Mercan Pembelik – Nazimiye'de baraj yapımına
devam ediliyor. Aileler direniş göstermesine rağmen CED raporu olmayan yok vb. ruhsatsız bir baraj.
Buradan Elazığ'a elektrik ruhsatsız olarak elektrik götürülüyor. Tunceli Valisi ile yaptığımız görüşmede
"Elazığ'a bağlı" diyerek ilgilenmedi.
Dersim gibi dağlık bir bölgede baraj yaparsanız heleyan olur. Kar yağmaz. Çıplak bir doğa ortaya çıkar. Tüm
canlılık zarar görür.... 1450 bitki var. 100'ü aşkını koruma altına alınıyor, baraj olunca tüm bu bitkiler
kaybolur. Üniversite bu konuda ciddi bir çalışma yapmış, 'korunması gereken bir alan yok olacak' demiş
hazırladığı bilimsel raporda. Bu barajların yarattığı yıkıcı sonuçları görmek ve anlamak için bölgede çok
[email protected]
önce yapılan Keban barajının bugükü durumuna bakmak ve konuşmak gerekir. Çok büyük ekolojik tahribat
var. Barajlar toprağı sürüyor, borularla su getiriliyor, su kesilince kumlu suda can çekişiyorlar. Barajların
güvenlik amacıyla yapıldığını biliyoruz. Kalekollar yapılıyor, kalekol çavrelerinde göletler var. Jandarmayla
korunuyor. Gerillanın giriş çıkışlarını engelleme amaçlanıyor. 53 kalekol için valilik çalışma yapıyor.
Demirkapı köyünün tam üzerine kalekol yapılıyor. Barajların bulunduğu yerlerde yaşam felce uğruyor.
Özellikle Geçtiğimiz Temmuz'un ortalarında yangınlar başladı. Bunlar daha çok Kalekol çevrelerinde ortaya
çıktı. 23 Temmuz'da büyük yangın başladı. Orman müdürlüğünden aldığımız bilgiler farklı, halktan ve
muhtarlardan aldığımız bilgiler farklı. Muhtarın Güvenli bölge belgelerini imzalamasının nedeni korku;
"İmzala" dediler, "korktum imzaladım" diyor muhtar. Mayınlı bölgeye gitmek istedik, Jandarma "mayınlı"
dedi, bırakmadı. Orman işletmesinin dört işçisi var. Yangınları halk söndürüyor. Orman bölge
müdürlüğünün resmi yazısı var; 'personel ve işçimiz yangın yerine gitmeyecek, yasak' yazıyor. Dört işçi
kendileri iradeleriyle geliyor. Araröz vardı, oda yandı.Hozat'ın Armutlu karakolu etrafında tepeler yanıyor.
Havan toplarıyla yakıyorlar. Aydınlanma fişeğide yangına neden oluyor. Meşe ağaçları büyük olduğundan
aralarındaki insanlar görünmüyor diye onları yakmak istiyorlar. Meşe zor yanıyor, Ardıç kolay yanıyor.
Günseven Yıldız (Dersim DBP İl Eşbaşkan Yardımcısı)
Güvenlikli bölge olarak ilan edilen yerlere giriş yasağı var. Ovacık Aşlıca Leskan mezrası Güvenlikli bölge
ilan edilebilir diye açlık grevine giren 102 yaşında Dersimli nine direniyor. Aile açlık grevinde...
Hülya Yer (İnanç ve Halklar Komsiyonu)
Doğa katliamıyla birlikte insan katliamları yapıldı. İnanç yerlerimiz,ziyaretlerimiz bombalandı.
Bombalanmaya devam ediliyor. Alevi kurumları ayakta, açıklamalar yapıyorlar. Kutu deresinden sonra
Vartiniğin alt tarafı Kırkgözler bombalandı. İnancımız açısından kutsal bir yer. Buraya cuma günü kalabalık
gideceğiz.. Düzgün Baba çevresi, Gole buyer, buralar yakılıyor Dersimlilerin kutsallarını yakıyorlar. Halk
çok öfkeli...
Münevver
Pülümüre yakın Karakola yerleşim bölgesinde bombalama olmuş. Yaralı kadın var, elleri ve bedeninin
çeşitli yerleri yaralı. Beş gün geçmesine rağmen tutanak tutulmamış. HDP'ye oy veriyorlar diye baskı
görüyorlar. Karakola yakın, yanında lojmanlar vardı, boşaltılmş. Girişinde de evler vardı, onlarda
boşaltılmış. Alan kontrolü var. Pülümür yolunda gerillanın güvenlik alanı var. Yol konturolü yapıyorlar.
İnsanların bu durumdan rahatsızlık duymadığı, kendilerini güvende hissettikleri anlatılıyor. İnsanlara
moral veriyormuş... Tozkoparan köyü karşısında ormanlarda yangın çıkarılmış, kundaklama yapılıyor.
Karakol insanların göçü için buraları bombalıyor. Kalekollar yapılıyor. Dersimin dağları, ormanları
helikopterlerle bombalanıyor. Arıcılar orman yangınlarından feci şekilde etkileniyor. Ovacık yolunda
gerilla kontrolü var. 21 yıldan sonra ilk defa dört gün önce savaş uçakları Kutu deresi Kırkgözeler'i
bombaladı. Bombalamalarda gerilla ölümleri olmadı.
Semra ... (TMMOB ve Ticaret Odası odası temsilcisi)
"Turizm ile ilgili raporlar hazırlanabilir" dedik. Bunun için seminerler yaptık. Bu süreç İş sahiplerini ve
turizmi çok etkileyecek. İnşaat yapım süreçlerini etkileyecek. Festivalin yapılmayışı küçük esnafı çok
etkiledi. 2000 yılı öncesi ölü bir kentti, sonrası kısmen kalkınma başladı, köye geri dönüşler başladı,
yerleşimler oldu. 90'lar gibi olursa felaket olur. Yazın gelenler gelmedi. Gelenler de bir kaç gün kalıp
gittiler. Süt ve ürünleri etkilendi. Ovacık kayak tesisi, resterontlar, balıkçılık, rafting doğa turları, normal
turlar, Ovacık kamp yerleri çok etkilendi. Otelcilik vb. yapımları durdu. Bungalov evler iki yıl önce
yapılmıştı, tam canlanıyordu ki bu durum onları da etkiledi. İnsan olmayınca buralarda yaşanmaz. Turizm
insanla varolan birşeydir, barış döneminde çok iyiydi, şimdi durmuş durumda, her şey eskiye döndü.
Bir kadın...
Kadına yönelik ciddi uygulamalar var. Bizim bölgemizde cenazelere katılmak çok önemlidir. Ali Haydar
Kaytan'ın annesinin cenazesine katılmamamız için için tek tek emniyete çağrıldık. Yasımızı engelliyorlar.
Devlet cenazelerimize saldırıyor. Dedelerimizin mezarları suyun altında kaldı. Barajlar nedeniyle bir yere
[email protected]
gidemiyoruz. Bot bulduk, açlık grevinin olduğu aileye gittik. 97 yaşındaki kadın ağıt yakıyor, ağlıyordu.
Komşumun cenazesine dahi gidemiyorum. Her gece bombalar yağıyor, uyuyamıyoruz. Tayyip Erdoğan,
"burayı bitireceğim" dedi, bitmez. Ziyaretlerimizin yıkılmaması için direniyoruz. Dersimde kadın direniyor.
Oğlum orman işletmesinde çalışıyordu, attılar, annesi partili diye.
Özlem Üçkaya
Nazimiye, Düzgün Baba'nın altındaki Çevrecik köyünden bir kadın beni (Özlem) aradı: "Kayınvalidem ve
kayınpederimden şiddet görüyorum.Jandarmayı arıyorum. 'biz gelemeyiz, güvenlik bölgesi orası' diyorlar."
Kadın yürüyerek jandarmaya gidiyor. Bu yol çok uzak bir yol. Mayınlı bölge sorunu bizde takip ediyoruz.Bu
süreçten en fazla kadın ve çocuklar etkileniyor. Belediye olarak bizim yaşadığımız ve tanık olduğumuz için
çok etkileniyoruz. Hopa'yı da izliyorum aynı şekilde etkileniyorum. 6 yıldır belediyedeyim, çağrılan yerlere
gidiyordum ama iki aydır gidemiyorum. Kadınlarda "bize gelmeyin" diyorlar, "yaşamlarımız tehlikede de
olsa gelmeyin, sizinde yaşamlarınız tehlikeye girer" diyorlar. Kadınlar barış istiyor, Dersimliler yürekten
istiyor. "Her yerdeki çocuklar bizim çocuklarımız" diyorlar. Dersimde üç kadın cinayeti işlendi. Birinin
cenazesi evinin kömürlüğünde bulundu. İki çocuğu vardı. Diğeri polis eşiydi. Adı Meral'di, eşi tarafından
öldürüldü. Tacizler engellilere ve genç kadın öğrencilere çok fazla yapılıyor. Üniversite öğrencileri
olduklarından başvurudan korkuyorlar. Tecavüzlerde fazla. Dersimde kadına dönük yaşananlar bir şekilde
açığa çıkıyor, ensest çok fazla, saklanıyor. Başka bir örnek vermek isterim, kadın eşini öldürüyor. Ama
cinayeti kadının annesi üstleniyor ama anneye avukat bulunamıyor. Bunları sonuçta erkekler yapıyor ama
bir kısmı kim tarafından yapıldığı anlaşılmıyor.Sonraki konuşmalarımda özel timin ve başka tiplerin cirit
attığını söylüyorlar.
İkinci gün görüşmeleri
Kent Konseyi/ Halk Meclisi
Av. Barış...
Tunceli'de 19 Temmuz 1987 ile 19 Temmuz 2002 arasında varolan sıkıyönetim 31 temmuz 2002'de
kaldırıldı. Olağanüstü Halin 11. maddesine göre, 40.933 kişi bu süreçte tahliye edildi. 10.557 rakamıyla en
fazla mayın bu dönemde döşendi (Diyarbakır'da döşenen mayının 10 katı). İç Güvenlikten bakıldığında
Dersim'e nasıl bakıldığı ortada. Geçici Güvenlik Bölgelerinde tatbikatlar ve askeri alanlarda benzeri
uygulamaları yaygınlaştırdılar, sonra kaldırdılar. Buralarda meskenlerde vardı. 4 Ağustos ile 14 Ağustos
arasında Geçici Güvenlik Bölgesi kanuna göre mesken mahaller güvenlik bölgesi olamazdı. İtiraz ettik.
Gerek insancıl hukuk, gerekse hukuk başvurularında hiçbir sonuç elde edilemedi. Asker "orantılı güç" diyor
ama gerçek başka. Orman yangımları bölgeyi çok fazla etkiliyor. Munzur vadisi Doğal SİT alanı, Flora,
Favuna açısından çok zengin. Endemik bitkiler açısından çok zengin. Pars hayvanlarının varlığından
bahsediliyor. Canlı Çeşitlilik açısından doğadaki hayvanların çok olduğu biliniyor. Vadiyi su altında
bırakmanın dışında, doğayı yakıp katlediyorlar. !938'de Dersimliler zorunlu İskan'a tabi tutuldu. Çok ciddi
mağduriyetler yaratıldı. Benzer durmun yaşanması kaygısı çok fazla. 1990 farklıydı. Köyleri çabuk
boşaltıldı. İnsanlar başka korkular hissettiler (38 korkusu yaşayanlarda hala etkiliydi). Şimdi başka durum
var. İnsanlar, "köylerimiz terketmeyeceğiz" diyorlar. yaşamlarından kaygılıyız. Ottawa sözleşmesine göre
2014'e kadar mayınların temizlenmesi gerekirken, yapmadılar, Türkiye ek süre istedi. Çatışmalı süreçlerin
yaşandığı en kötü yerdir Dersim. Barajlar, HES'ler, maden aramalar.. Üçte ikisi sularla çevrildi. Gizli savaş
var. Bu görüşmenin yapısal anlamda birşeye hizmet etmesi gerektiği düşüncesindeyim. Buraya geliyorlar
anlatıyoruz, sonrasını bilemiyoruz.
Ekonomik olarak, 1300 insan hayvancılık yapıyor, yaylalara kira veriyor. 250 bin civarında küçük baş
hayvan var, yıllık 25 bin civarında bir gider var. Yaşanan bu durum nedeniyle Şavak bölgesi hayvancılığı
Ağustos ayı boyunca parca parca bıraktı 400 aile arıcılık yapıyor. Her birinin 250 - 300 civarında kovanı
var. Eylül'e kadar sağma yapmaları gerekirken yapamadılar. Ağustos'da yapmaya başladılar. Arıcılık ve
yaylacılık bitmek üzere. Gece kalma zorluğu çok kötü. Dağda, ormanda arıcılık yapmak çok zor. Gece
yakıyorlar, en ufak hareketlilikte bombalıyorlar. Gerilladan şikayeti yok halkın. Ekonomi zorluğu korkunç.
Tavuk, keçilerimizi besleyemiyoruz gezmeleri yasak. Bademlerin, Cevizlerin bakımı ve toplanması yasak.
Dağıttıkları kağıtlarda gezme yasağı belirtilmiş. Bu bitkiler üzerine tesis kurmaya başlamışlar, ancak
çatışmayla birlikte geri çekmişler kuruluş işlemlerini.. Savaşın en en büyük darbesi sosyolojik ve psikolojik
[email protected]
boyutta oluyor. Kurdukları yeni yaşamlarından vaz geçmeleri isteniyor. Gençler buralarda yaşama
olanaklarını kaybediyor.
Haydar - Doğa Derneği
AKP ile akarsu üzerine, Hes ve baraj projeleri, madencilik hızlandırılmış.
Bölgede 1490 baraj planlanıyor. 400 tane baraj göletleri yapılmış. Dersim sınırında 27 baraj planı var, 7
tanesi bitmiş. Bu barajların çevrelerine kalekol ve karakol yapıldı. Bunların esas nedeni güvenlik olduğuna
dair jandarma komutanlığının belgesi var. Pembelik – Tatar barajı Dersimde bitti. Ovacık altın madeni
projesi var. Süreç nedeniyle bunlar arttırılıyor. Güvenlik meselesi nedeniyle Dersimde çok şey oldu.
Yirmiye yakın yangın oldu. Biz bunlara müdahale ettik. Arazöz yandı on tane. Herşeyde olduğu gibi vergide
adaletsizlik var Dersim'de. Bali deresinde çıkan yangında orman müdürlüğünden dört eleman geldi.
Belgesiz gelmişlerdi, yani gönüllüler. Orman Genel Müdürlüğü sitesinde yangınları yazılı. Dersim kayda
geçmedi buralarda
Karakoç’ta yanan orman 100 hektarın üzerinde. Muhtar'ın imzaladığı belgede 3 hektar yazıyor. 300 Hektar
yandı, 3 hektar deniliyor. Canlılar yok oluyor. Bu yangınlarda 1000 hektar yandı. Dağımız, taşımız,
ziyaretimiz buraları yaktılar. Kutsal mekanları yaktılar.
Toprak örnekleri alarak …
Uçaklardan Atılan ateş toplara yakılıyor buralarda. Oysa iç güvenlikte uçak kullanılmaz. Yerleşim alanları
var Uçak kullanılıyor. Jandarma görev ve yetkileri iç güvenlikte var. Herhangi bir silah kullanılamıyor,
Helikopter uçak kullanılıyor. Çobanlar yüksek alan atılan bombalarda kendini kötü hissediyor. Korkuyor,
bayılıyor. İç güvenlikte uçak kullanılmaz. Cenevre sözleşmesinin 4. maddesini ihlal var. Helikopterle
katırlar bombalanıyor. Gerekçe olarak 'katırın altında gerilla saklanıyor.' gösteriliyor. 52 karakol/kalekolun
bir kısmı revize edildi.Bingölde korkunç bir kalekol var. Barajları tamamlamak için çevresine karakol
yapılıyor. Bunların dışında 80 karakol var. Karakollar yapılıyor. Popilizm var! Kurumlar yetersiz. Pembelik
hukuken yasal olmayan kullanım içinde . Bimgölde yapılar dersimdekilerle çevre illerin ,ilişkisni kesme.
Munzur vadisi milli park. Etrafında da kalekol projeleri var. Asayiş kalekolu- İç güvenlik karakolu var.
Asayiş az, iç güvenlik çok.
BASIN
90'lı yıllar köyler yandı., yıkıldı. Ama son süreçte geri döndüler. 90'ı yaşayan halk, 'biz artık eski halk
değiliz, direneceğiz' diyorlar. 10.500 mayınlı boşalan köy ve karakol etrafında da mayınlar var... 5 Eylüle
kadar süre verdiler. Sonrası ne olacak, ormanları yananlar kendi hayatından da kaygılı.
Tuncel Belediye Eş Başkanı Mehmet Ali Bul...
AKP savaş kararı aldığından bu yana baskılarını eksiltmedi.
Üniversite... Öğretim görevlisi-- Savaşta topyekun sizi imha etmek ister. Çevresel ekonomik etkiler
dolaylı etkilerdir. Bir gerilla ailesi bu konuşmaları duyarsa çok etkilenir. Savaşın kendisini konuşmak
gerekir. Önce insan.
BASIN EVRENSEL
Yaylacılar arılarını yükleyip geliyorlar. Jandarma yolu kapatmış zorluklarla mücadele ediyorlar.Kimse
birşey yapamıyor. Köylülerin geçim kaynağı bu arıcılık.
Toplantı sonunda gitmemiz gereken yerler konusunda öneriler yapıldı. Halk meclisi kendi arasında da
sıkıntılı gibi. Barajlar konusunda veriler farklı gibi.Zaman bulup bakmak gerek. Halkın bir kısmı bu konuda
daha iyi anlata bilirdi görüşmeler kısıtlı oldu. Belediye Eş Bşk. Nurhayat Altunla Ankara'da olduğu için
görüşemedik. Kendisi ile görüşme kadın olarak kenti konuşmak iyi olabilirdi.
[email protected]
27 Ağustus ikinci gün görüşmeleri
Karakoç- Ambar...Teşnik köyü.
Ali Stoçi Köy muhtarı (Ambar-Karakaş)
Yangın çıktığında merkezde Ambar köylüleri aradı, "yangın çıktı" diye. Orman işletmesi Belediye aradı köye
geldim (yanan yer karakoç) geldikten sonra köylüleri topladım. Karakolu aradım."Ormanı niye yaktınız?"
diye sordum, "Biz yakmadık" dediler. "Biz köylülerle müdahaleye gidiyoruz" dedik, "Gidin" dediler. Elle
müdahale ettik ,sonra kepçe geldi, yangını söndürmek için vatandaşlar ve memur geldi. Kepçe gelmeseydi
sönmezdi.Yangın yerini ayırdı kepçe, yangın öyle söndürüldü. İki gün sonra yine köye gittik yangın çıkar
diye dumanlar çıkan yeri söndürdük. saat 9.5-10 arasında aynı yerdeyine yangın başladı. Meşe ağaçları var.
Biz söndüremezdik? Belediye orman işletmesi aradı. Kepçe yine geldi, yetmedi.Özel idare, dozer gönderdi.
Yol Mazgirt'e doğru gidiyordu söndürüyoruz,çok zordu. Asker gelmedi, bizi seyretti. Yaktıkları yeri
söndürmeye gelir mi( Arada söz giren) Askerin yangın çıkarması psikolojik savaştır. Gözdağı vererek
korkutmak istiyor, gitmemizi istiyorlar, gitmeyeceğiz.
Yasak bölge bildirimini 2 kez dağıttılar. İlkini bilmiyordum aldım. İkinci çağrı da almadım. Asker neden
almıyorsun dedi, "almayacağız" dedim. 40 Hektar (400 dönüm ) askerin bildirdiği. Bizim tespitimiz 75
hektar (750 dönüm) Yaktıkları yerleri, "biz yakmadık" diyorlar, ama tanıklar var. Bu yüzden alanı küçük
gösterip haklarımızı arama engeli çıkarıyorlar.
Kadın(olmalı)
Savaş aynı, savaş yöntem değişti. Bahçe var burada ama bakıyor Yerleşiyoruz köylere gitmemiz için
yakıyorlar. Merkeze, şehirlere bizi mahkum ediyorlar. Bu da yoksulluk demek.Yoğurdumuzu,sütümüzü
köyde ben hayvanlarımdan sağlıyorum.Domatesi ekiyordum. Şehirde satın almam gerekecek.Buda
mümkün değil. Bana öl demek bu. Bizleri, kadınları şehirde yok etmek istiyorlar. Dersim kadını için yaşam
kendi yurdunda olmak demek.
Barışın gelmesini istiyorum. Evime yerleşmek köyümde yaşamak istiyorum.6-7 hane buraya gelmeyi
bekliyor. Menfaatleri yüzünden bu savaşı çıkarıyorlar
Askeriye Hazır boş kağıt alıyor muhtardan imzalı. Ev baskınlarına gidiyor.evleri darmadağın ediyorlar.
Sonra bu imzalı kağıtlara tutanak tutuyorlar. "Bir şey yok" diyor. Oysa evleri mahvediyor askerler.
Ambar köyünde 11 hane var. Önce Erkekler karşıladı bizi. Kadınlarlada konuşmak istediğimizi söyledik.
Geldiler epeyce kalabalık bir kadın,erkek hep birlikte heyecanlı,Öfkeli bir o kadarda direngen bir grupla
hatır sorma faslından sonra ne yaşadınız diyerek başladık söze.
Fidan
"Havanla Kocataş karakolundan ateş ettiler, gördük" Karakolu muhtarı aradı ses yok. Birkaç saat sonra
kepçe geldi yakılan yerleri söndürdü. Kazma kürekle uğraştık sanki evladını kaybetmiş gibiydik. Kuşlar
sağa, sola kaçıştıkca içim acıyordu.
...
Yaşlı teyze arkada ses veriyor, 'barış olsun!(38'i yaşamış ) 15 yaşındaymış 38'de...
Fidan yurdışında çalışıyor, "Köylerimize dönmek istiyoruz" diyor. "Biz Yurt dışında çok zorluk çektik artık
köyümde yaşamak istiyorum. Devlet baskısı çok. Burada yaşayanlar hayvanlarını ormanda beslemek
istiyor bırakmıyorlar. Bu çevrili çitler dışına çıkaramıyoruz. Yasak. Ayrıca korkuyoruz bomba atarlar
hayvanlarda, bizde ölürüz." ... İhtiyar heyeti başkanı arada söze giriyor, "çok hayvanları olanlar vardı göç
etti. Ormana Gidip hayvan beslemek istiyoruz. Gidemiyoruz.Ne yapalım buralarda. Köylü buralardan
90'larda göç etti. Yeni gelmeye çalışıyorlar.Devlet baskısı çok. Kırklar ziyaret zirvesine Giderdik
istediğimizde bizim dağımız, taşımız kutsalımızdır rahatlarız oralara gittiğimizde gidemiyor.Biz ne
[email protected]
yapacağız.Kadın olarak yazın buralara geliyoruz özgürüm. Ne yapacağız.Yaşadıklarımızı duyurun. Çoluk
çocuğumuza yazık."
Perihan
Yaz kış burada yaşıyorum. Buradan başka yerede gitmem. Evimden yangını gördüm. Silah atışları sürekli
yapılıyor. Mermi yakınımıza amcamın evine geliyor. İnsana gelebilir. Hayvancılık yapıyoruz. Kayboluyor..
Komutanı arıyoruz, "hayvanlarımız kayboldu arayacağız" diyorum, o da "bu ne densizlik bu hayvanları
neden bırakıyorsunuz" diye bize bağırıyor, hakaret ediyor, "gidin arayın, sizi koruyamam, ne yaparsanız
yapın" diyor.
10 büyük baş, küçük baş hayvan var, çocuklarımızla ormana gidiyoruz, korkuyoruz. Ziyaretlerimize dahi
izin alarak gidiyoruz. Sayımızı soruyorlar, "kaç, erkek, kadın, çocuk" diye.Erkeklerden biri "yangın çıktı"
dedi, bsöndürmeye gitmedik. Söndürebilirdik korktuk. Muhtar geldi, öyle gittik.
Kibar (ev sahibi, Şirin bir kadın)
Hayvanlarımız ufak baş, korkuyoruzki otlatmaya götürelim, otlatamıyoruz vururlar bizi diye…Seçimden
sonra bize çok kötü davrandılar. Evin etrafında ancak otlatıyoruz. Otlaklara götüremiyoruz. Avrupa’dan
gelenler korktu. Güzel evler yapmışlardı, artık buralarda kalabalık olacaktık, daha çok kadın olacaktık.
Kadınlar çok olunca başka oluyor. Biz yalnız ne yapabiliriz. Kalabalık olsa belki birşey yapalım.Karakol,
kalekol yaptılar. Her hareketimizi izliyorlar. Özgür değiliz. Dikey ve yatay kalekol , karakol var
buralarda.Her yeri denetliyorlar. "Barış" demişlerdi bunları niye yaptılarki...
Mustafa Akbay
11 ay burada bir ay Almanyada. Huzur yok, yaşıyoruz ama nasıl? Almanya’dan gelmişiz köylülerle
konuşuyoruz “Ne konuşuyorsunuz? Niye toplanıyorsunuz” diyorlar. Ben itiraz ediyorum... Konuşmak, bir
araya gelmek zor. Her taraf çevrildi. Termal kamerayla tarıyor, otomatik kamerayla tarıyorlar. "Niye
tarıyorsunuz?" diye askere sorduk, diyor ki "ayı gördük." Yangınlar sürecin parçası. Tesadüf değil, seçimler
sonrası böyle oldu. Doğa düşmanlığını körükledi. Halk yüzde 65-70 barış yanlısı. Savaştan herkes
etkileniyor. Halkımız gerçekten barış istiyor. Halk barış için her şeyi yapmaya hazır. Geçmişte çok ağır
şeyler yaşadılar. İnanç ve diğer nedenlerle yaşadıkları farklı, ama şimdi çok farklı artık nerede, nasıl
davranacağını biliyor. Tek silahımız, barış ve halkımızdır.
Melek Akbay
38' de yakınları kaybolmuş. Baba iki kardeşini kaybetmiş.Yine de barış istiyor....
Bu gençler niye öldü niye? Barış barış barış. Başka birşey yok. Artık bize bir şey yapamazlar. Gençlerden ne
istiyorlar? Kavga yok, burası barış istiyorlar. Bizim barışımız vardı. Karakol güçlü bombalar atıyor, demiyor
mu bu insanlar ölür. Ben buradan nereye gideyim.Yüz yaşımı geçtim Burada çok acı çektim. Ama burada iyi
günlerim oldu burada öleceğim. Herkes gitse de ben gitmem. Komutan geldi ona da söyledim. "Siz bizden
ne istiyorsunuz, biz kendi kendimize burada yaşıyoruz"(Öz yönetim) Oğlu araya giriyor, "annem Ermeni
olabilir, buralar Ermeni köyü idi" diyor...
Köyde görüşmelerimiz boyunca elmalar,üzümler,salatalıklar masadan eksik olmadı. Bunları dahi "korkarak
topladık, toplamaya gidemiyoruz korkudan" diyorlar. Ninemiz biz köyden ayrılana kadar "barış" dedi...
"Yemek yiyin" sesleri arasında yola çıktık.
Sonra yola koyulduk Pülümür tarafında bir köye gitmek üzere ilerlerken, yolda gerillalar durdurdu.
Epeycene kalabalık bir grup daha vardı. Kısa bir merhabalaşma sonrası bize " Bu savaş bizim savaşımız
değil. Biz savaş istemiyoruz.İsteseydik buna güçümüz var. Ama kesinlikle istemiyoruz. Bize savaşı
dayatıyorlar. Kadınlara savaşta yapılanları izlediniz.Bu vahşet. Kadınlara yapılan bu vahşi,canice uygulama
kabul edilemez. Kadınlar daha çok ses çıkarmalıydılar. Halkımıza büyük bir zulüm uygulandı.7 haziran
sonrası bu daha çok arttı. Dersimin halini görüyorsunuz. Barajlar,kalekol ve karakollarla insanları
yıldırmak istiyorlar. İnsansızlaştırmak istiyorlar. Buna müsade etmeyiz. Şehitlerimizin cenazelerine dahi
[email protected]
işkence ediyorlar. Biz bunu kabul edemeyiz. Bu nasıl bir savaş kuralıdır. Dersim halkına, sizlerede
söyleyeceğimiz biz daha savaşa başlamadık"...
Biz geliş nedenimizden bahsettik. Şehirlerde daha çok mücadele edilmesi sizin içinde gerekli diyerek gelen
diğer araçlardakilerle de konuşmalarını sürdürdüler. Biz kadın gerillalara bu savaşın sonuçları, kadınların
yaşadıkları üzerine paylaşımlarda bulunduk. Gitmemiz gereken yerlere geçikeceğimizi söyleyerek
yanlarından ayrıldık. Kadınların direnişi,coşkusu ve gülüşleri gözümüzün önünden gidecek gibi değildi...
Bizi bekleyen Kadın arkadaşımızla buluşmak üzere yola koyulduk.
Fatma Tümen
Çiçekliye bağlı doğancık (Deriko-Hicik) Demirkapı Köyü.
Yanan yerleri gördük. Simsiyah... Bizi götüren arabanın kaptanı çevreye yayılmış yüzlerce mermi topladı.
Korkunç bir durum...
Fatma Tümen, bizi görünce hemen konuşmaya başladı.Tansu Çiler zamanında yaktılar yıktılar. Bir şeyimiz
kalmadı. Göçtük buralardan. 38 acısı bitmemiştiki birde 90'ları yaşadık. Otuz yıldır İzmir'deyim Eşim
buranın hasretiyle vefat etti. Cenazeyi buraya getirdik, oturacak yer yoktu. Bir ev yapalım dedik başımıza
bu geldi. On beş gün önce bombaladılar. Kızım komşunun çadırda hayvanların altına saklanmış. Komşunun
bebeği de var. Ben evdeyim. Ustalar damda çalışıyor Alçaktan bombaladılar. O sesi hatırladıkça kötü
oluyorum. 150 milyon kredi çektim ki köye gelelim bir evimiz olsun. Bize "gidin" diyorlar... Benim bütün
soyum burada Tansu’nun marifeti, 90'larda yaptıklarıydı.. Şimdide Tayyip aynısını yapıyor. Kandırdı, "köye
dönün" dedi durumumuza bakın. Rahatlık yok, onlar bunu yaptı. Onların da evi yıkılsın. Benim anam
babam bu acıyla gitti, onlar da gün görmesin. Benim ailem karşı köyde kalp hastası buraya bomba atılınca
kardeşlerim üzüntüden öleceklerdi bana birşey oldu diye. Bizde az kalsın ölüyorduk. Komşum aşağıda,
yazın buraya yaylaya geliyor. Şimdi yasaklamışlar hayvanlar otlatamazsan ne olur?Ölecekler... Yazın
bunları asla buraları terk etmeyeceğiz. 90'larda her şeyimizi kaybettik...
O zaman kaybettik, ama şimdi asla vazgeçmem. Bir kadın olarak direnirim buralarda tek başıma da olsa.
Anılarım hep burada.Eşimle buralarda tanıştım. Çok anım var artık kaybetmek istemiyorum. 150 kovan da
arım vardı, arıcılık yapacaktım. Bu bombardımanda onlarda gitti. Bu bombalar yüzünden kulaklarım
duymuyor.Sağır gibiyim. Benim evime,bana birşey olursa sorumlusu devlettir. Ben kadın olarak "artık
yeter" diyorum. nDışardakiler bize destek verin. Kadınlar...
Aynur Virik
Aynı köyde yaşıyor,Buraya yaylaya gelmiş.
9-10 büyük baş hayvanımız var. Birazda küçük. Geldiler,yaktılar. Eşim gelecek diye yemek yapacaktım Saat
18.00 civarında bu gördüğünüz yere bomba attılar. Benim bebeğim var. Büyük çocukta, bu komşumun kızı
ben de bebek seviyordu, tam o sıra bombaladılar . Üç çocuğum var çok korktum. Biz buraya yaylaya geldik.
Bize "boşaltın yaylayı" diyorlar. Burada çok insan yaylaradan korkudan gitti. İnek sağıyorum, gelirimiz
sütten. "Çıkın gidin" diyorlar, biz direniyoruz. Bakalım ne olacak. Tüm haberleşme kanallarımız kapalı. Üç
gündür cep telefonu ile görüşme yapamıyoruz. Üç ay için buralara, yaylalara geldik. Ben köyde
Çiçeklideyim, orada yaşıyoruz. Ne olacak bu anlatıklarım, hep anlatıyorum, Birşey yok, yine savaş. Biz
kadınlar ne yapacağız...
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]