KOM Ardahan Raporu

Transkript

KOM Ardahan Raporu
KADIN ÖZGÜRLÜK MECLİSİ (KÖM)
YERİNDE İNCELEME HEYETİNİN
BULGU VE DEĞERLENDİRMELERİ
1 KÖM YERİNDE İNCELEME HEYETİ
Bu heyetin temel hedefi, olayın olduğu gün yapılan yerel ve ulusal medyada hızla yayınlanan
çelişkili açıklamaların ve Göle’ye hızla erişmiş olan sivil toplum kuruluşlarının ana akım medyada
yansıtılan haberlerin tam aksi yönünde yaptığı açıklamaların ortaya çıkardığı çelişkilere nesnel bir
açıdan bakabilmek ve hakikatin bulunması sürecine katkıda bulunmaktır.
Seçimler sonrasında müzakere sürecinin devam ettirilmemesi, aksine giderek yoğunlaşan savaş
söylemleri, öldürmelerin ve savaş kışkırtmalarının artması, Erzurum’un Şenkaya ilçesi sınırları
içinde bulunan ve Ardahan’ın Göle ilçesi sakinlerinin gittiğ Sinemoğlu ve Avındır yaylaları yolu
üzerindeki, ayrıca hayvanlarını otlatmaya götürdükleri, kadınların toplu halde kış için ot biçtikleri,
piknik alanı olarak da kullanılan, dolayısıyla sivil halkın gündelik hayatının parçası olan bir alanda
köy minibüsüne açılan ateş sonucu aynı aileden bir kişinin ölümüne ve bir kişinin ağır
yaralanmasına yol açan olayın derinlemesine ve etkili bir biçimde soruşturulmasını ve hakikatin
ortaya çıkarılmasını gerekli kılmaktadır.
Kadın Özgürlük Meclisi İzleme Komisyonundan bir grup kadın Ardahan’ın Göle İlçesi Koyunlu Köyü
sakinlerinin içinde bulundukları araca 12 Temmuz 2015, Pazar günü yapılan silahlı saldırı sonucu
Morkoç ailesinin bir ferdinin hayatını yitirdiği, bir diğerinin de ağır yaralandığı olayı araştırmak için
14 Temmuz 2015 tarihinde Ardahan’ın Göle ilçesinde görüşmelerde ve incelemelerde
bulunmuşlardır.
1.1
HEYETIN OLUŞUMU
Ayşe Berktay Hacımirzaoğlu, Ayla Akat Ata, Ceylan Bağrıyanık, Elif Kaya, Feray Salman, Hande
Arpat, Nimet Tanrıkulu, Pelgüzar Kaygısız
1.2
-
-
HEYETIN GÖRÜŞME YAPTIĞI KIŞILER VE OLAY YERI INCELEME
Olayda hayatını yitiren Kamber Morkoç’un Cenaze Törenine katılan heyet, cenazenin
defnedildiği Koyunlu köyünde olayın doğrudan tanıkları olan Minibüs Şöförü Alkan Akın,
Minibüs saldırısından sağ kurtulan Kurtuluş Morkoç, Harika Morkoç, Emine Morkoç,
Minibüs ilçeye geldikten sonra gelişen olaylara tanıklık yapan HDP İl Eş Başkanı, İlçe
Başkanı, Mağdurların avukatlığını üstlenen Orhan Kaya,
Olayın olduğu gün, farklı bir noktadan yaylaya gitmek isteyen ancak yolda durdurulan iki
genç,
Göle İlçe Savcısı ile görüşüldü.
Ayrıca heyet, olayın olduğu yerde incelemelerde bulundu.
1
KADIN ÖZGÜRLÜK MECLİSİ (KÖM)
-
Erzurum Atatürk Üniversitesi hastanesinde yoğun bakımda tedavisi sürmekte olan yaralı
Sabri Morkoç ziyaret edildi
2
2 OLAYIN ARKA PLANI
Olay, 12 Temmuz 2015 tarihinde sabah saatlerinde (08:00- 09:30), Ardahan-Erzurum yolu üzerinde yer
alan ormanlık alanda meydana gelmiştir.
Olayın meydana geldiği alan idari bakımdan Erzurum ili Şenkaya İlçesine bağlıdır. Ancak bu bölgede
bulunan mesire yerleri ve yaylalar, yakınlığı sebebiyle Göle ilçesi sakinleri tarafından kullanılmakta, pek
çok ailenin bu bölgedeki yaylalarda evleri bulunmaktadır.
Olayın mağduru olan Morkoç Ailesi, Göle ilçesine bağlı Koyunlu köyünde ikamet etmektedir. Bu köy,
Göle’nin doğusunda,ilçe merkezine yaklaşık 15 dakikalık bir mesafede yer almaktadır.
Morkoç ailesi ile yapılan görüşmeye göre; 12 Temmuz 2015 tarihinde, Kamber Morkoç (67), eşi Emine
Morkoç, kızı Harika Morkoç (30) ve yeğenleri Sabri Morkoç ve Kurtuluş Morkoç, daha önce planladıkları
piknik için sabah saat 08:00 sularında, sürücülüğünü Alkan Akın’ın yaptığı minibüsle, Koyunlu köyünden
yola çıkmışlardır. Ardahan-Erzurum ana yolundan “Karınca mevkii” olarak adlandırılan yerden, yaylalara
ve mesire yerlerine giden yoldan içeri girmişler ve ormanlık alanın içine doğru ilerlemişlerdir. Ailenin
beyanına göre, bir dönemeçe yaklaştıklarında minibüse ön taraftan ateş edilmiş, daha sonra da ateş
yoğunlaşmıştır. Bu esnada baba Kamber Morkoç ve araçta bulunan yeğeni Sabri Morkoç vurulmuştur.
Olayın sonunda Kamber Morkoç aldığı ateşli silah yarası nedeniyle hayatını kaybetmiş, Sabri Morkoç ise
ağır yaralı olarak yoğun bakımda tedavi altına alınmıştır.
2.1 TANIKLIKLAR
Alkan Akın, Koyunlu Köyü sakinlerinin ortak kullandığı iki minibüsten birinin sürücüsü. Son bir kaç aydır
minibüsün sürücülüğünü yapmakta olduğunu belirten Akın o gün yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Saat 08:00 sularında aileyi aldım ve yola çıktık. Piknik alanına girdiğimizde çeşme aradım. Bu yola 5-6 yıl
önce gitmiştim. O nedenle çeşme yerlerini hatırayamadım. Yolu şaşırdım. İlerledim. Epeyce yolda
ilerledikten sonra bir yokuş çıktım, aşağı indim ve oradaki viraja girdim. Virajın ortasına girmeden o sırada
karşıdanbir mermi atıldı bize. Aracın önünden geldi. Arabayı 10 metre geriye aldım ve durdum. O sırada
arabanın önüne bir bomba atıldı, 10 metre önümde.Bombayı görünce hızla vitesi geriye taktım ve 100
metre geri gittim. Bu sırada ateş yoğunlaştı. Ateş sağ taraftan geliyordu. Yaklaşık 700 metre geri geri
sürdüm, ateş sahasından çıktım ve ondan sonra aracı döndürebildim. Ateş edenleri görmedim. Anayola
çıkışı sağlayan yere geldiğimde beyaz Doblo marka bir araç yolumuzu kesti. Sivil araçta iki kişi vardı. Biri
arabadan indi. Elinde uzun namlulu bir silah vardı.Dedi “Kimliğini çıkar”. Araçta yaralı olduğunu söyledim.
“Haberim var, sen kimliğini ver, beni takip et” dedi. Yaralının durumunun ağır olması nedeniyle hastane
yoluna girerken öne geçtim.Sonra onlar kayboldu gitti. Hastaneye varmadan önce arabanın lastikleri
yanmaya başladı. Arabayı durdurdum. Ambulans durduğum yere geldi. Ambulans yaralıları aldı. Ben
arabadan ayrılmadım. İnceleme ekibi ile birlikte savcı geldi. Savcı bana soru sormadı. İnceleme ekibinin işi
bitince çekici çağırdılar. Çekici ile arabayı emniyete çektiler. Beni polis arabasına bindirerek emniyete
götürdüler. İki polis (biri soru sordu, diğeri yazdı) ifade aldı. Bana kimliğimi orada verdiler. Daha sonra
yüzümdeki cam kırıkları yaralarım nedeniyle beni Göle Devlet Hastanesine götürdüler. Pansuman yapıldı
ve beni tekrar polis arabasıyla emniyete bıraktılar. Avukatım yanımdaydı.
[email protected]
Buradaki polisler bizim olaydan haberimiz var dedi. Ben de bizi durduran sivillerin onlara haber verdiğini
düşündüm.”
Kurtuluş Morkoç:
“Biz önceden kararlaştırdığımız gibi sabah saat sekizde piknik alanine doğru yola çıktık. Bu alan Göle’lilerin
kullandığı bir piknik alanıdır. Aileler çocuklarıyla birlikte giderler bu alana piknik yapmak için. Ormanlık
alan girdiğimizde 20-25 dakika yol aldık. O sırada bir bomba atıldı. Aracın ön tarafından geldi. İlk ateşle
Kamber amca vurulmuş. Sabri onların arkasında oturuyordu. Ben vuruldum dedi. Onu yere yatırdık. Ben
Kamber amcanın vurulduğunu anlamamıştım. Kızı babam vuruldu dedi. Tarama olayı yarım saat sürdü.
Araba bizi ormanın dışına çıkardı. Bizi bekleyen bir araç vardı. Sakallı saçları ikiye ayrılmış biri yanımıza
geldi. Bizim isimlerimizi biliyordu. Beni karıştırdı sadece. Sen Lider Morkoç musun diye sordu. Yok dedim.
Bizim kimliklerimizi almadılar. Zaten biliyorlardı. Ambulans çağırın dedik. Bir tepki vermedi. Biz önden
gidelim bizi takip edin dediler. Özellikle yavaş sürdüler arabayı hastaneye hızlı ulaşmamızı engellediler.
Ben Çarmıklı Lisesinin önüne geldiğimizde Yalçın’I aradım (HDP İL Meclis Üyesi). Ambulans çağır, arabanla
gel biz saldırıya uğradık dedim. Yalçın kendi arabasıyla geldi. 5 dakika sonra da ambulans geldi.”
Harika Morkoç:
“Piknik yapmak için yaylaya gidecektik. Orman yolundan giderken ateş edildi. Sonra çok yoğun ateş edildi.
Annem, babam önde oturuyordu. Biz arkadaydık. Tek yanlı bir ateş ediliyordu. Bir çatışma yoktu.Ben yere
yattım kalktığımda babam vurulmuştu. Şöför geri geri gitti. Sonra bir bomba gibi bir şey atıldı. Şoför geri
gitmeseydi araba parçalanırdı. Eğildiğim için ateş edenleri görmedim. Geri gitmeye çalışırken eli silahlı iki
kişi önümüzü kesti. Şöförün kimliğini aldı. Aracın önünü kesenleri görsem tanırım (Eşgal verdi). Ben
bağırıyordum,“babam vuruldu” diye umursamıyorlardı. O arada araçta bulunan Sabri Morkoç “Vuruldum”
dedi. Ben önce psikolojik sandım sonra kendinden geçti. Babamı anlatılan şekilde hastahaneye
getirdiğimizde kendinde değildi, soğuktu. İçeriden haber almaya çalışıyordum. Bir doktor çok iyi,başka bir
doktor “Durumu çok kıritk,kurtulması zor” dedi. Bekledim, hafta sonuydu kimse kalmamış hastahanede, bir
temizlik görevlisine sordum, ondan öğrendim öldüğünü. “Trabzon’a otopsi için gönderildi” dedi. Biz orada
bekliyoruz, bize bilgi verilmeden götürüyorlar. Şu ana kadar hiç bir devlet yetkilisi bizi arayıp sormadı.
Babamın nasıl öldüğüne dair raporu göremedik. Avukatımıza da bilgi verilmiyor. Bize neden bunu
yaptıklarını öğrenmek istiyorum.”
Emine Morkoç:
“Ben bizi vuranları gördüm. Dört kişiydiler. Askerdiler. Yağmur gibi kurşun yağdırdılar. Biz kimseye birşey
yapmadık pikniğe gidiyorduk. Kocamı öldürdüler. Ölmeden önce kızını sordu, "Bir kızım vardı, onuda mı
benden aldılar” dedi. Ben “Kızın yaşıyor, konuşma” dedim. Sonra önümüzü kesen adamlar bizi tanıyordu.
“Emine teyze nereden geliyorsun?” dedi. Bizim hakkımızı onlarda bırakmayın.”
Minibüsün İncelenmesi
Olay yeri incelemenin ardından Alkan Akın’a teslim edilen araç, yeni tekerlekler takılmış halde, Savcılığın
karşısındaki bir alandapark halinde bulunuyordu. Heyet kurşun giriş çıkışlarını gözden geçirdi ve
fotoğraflama yaptı. Arabanın üzerinde çok sayıda kurşun deliği gözlendi.
Tanıkların anlatımına göre,Kamber Morkoç ve Emine Morkoç sürücü mahallinde ön koltuklarda
oturuyordu. Ön camda tek bir kurşun deliği gözlendi. Halen ağır yaralı olarak Erzurumda hastahanede
[email protected]
tedavisi süren Sabri Morkoç onların arkasındaki koltukta, Sabri Morkoç’un arkasındaki koltukta Harika
Morkoç ve Harika Morkuç’un arka çaprazında da Kurtuluş Morkoç’un ortuduğu öğrenildi.
Olay Yerine Gidiş
Heyet, saat 16:00 da ikiye ayrıldı. Bir grup Göle Savcısıyla görüşmek üzere Göle’de kalırken, diğer grup olay
yerine gitti.
İnceleme heyeti, olayın olduğu 12 Temmuz tarihinden inceleme heyetinin ziyaret tarihi olan 14
Temmuz 2015 tarihine kadar ilgili soruşturma görevlileri tarafından olay yerinde inceleme
yapılmamış olduğunu tespit etmiştir.Alana girişleri engelleyecek herhangi bir işaret, çevrelemenin
yapılmamış olduğu tespit edildi.
Yolun tarifi: Ardahan Erzurum istikametinde kararyolundan giderken Karınca Mevki olarak adlandırılan
ve bir petrol ofisnin bulunduğu yerden sola doğru içeri giren Toprak bir yol izlenmiştir. Bu yolun
başlangıcında büyük bir kereste alanının var olduğu, ve ormandan kesilen ağaçların sınıflandırıldığı bir
alanın sağ yanından ormanın içine giren yol takip edilmiştir. Oldukça engebelive bozuk yoldan ormanın
içine doğru ilerlenmiştir. Orman içine girmeden önce yolun sağ tarafında bir yerleşim yeri olduğu
gözlenmiştir. Orman içine girdikten (küçük binek arabalarla) yaklaşık 15 dakika sonra arabalardan inilerek
yol boyunca yürümeye devam edilmiştir. Heyete minibüs sürücüsü Alkan Akın da katılmıştır.
Olay yerine yakın bir yerde arabaların bırakılarak yürüyerek yapılan incelemede, minibüs sürücüsünün
tarif ettiği virajdan sonra yolun sağ tarafında yeşil renkli cam kırıkları gözlenmiştir. Cam kırıklarının
yoğunlaştığı (görünür olduğu) iki nokta arasında yine yolun sağ tarafında minibüse ateş açıdığı belirtilen
yerde dağınık olarak pek çok kurşun kovanı bulunduğu görülmüştür. Bu kovanların bulundukları
pozisyonlar fotoğraflanmaya çalışılmıştır. Kurşun kovanlarının yoğunluklu bulunduğu yerden doğru
ilerlendiğinde yolun sağa kıvrılarak karşı tarafa devam ettiği yerde, yakılmış bir aracın olduğu tespit
edilmiştir. Bu aracın bulunduğu yerde ayrıca geniş tekerlekli bir aracın manevra yaptığı izlenimi
verebilecek mahiyette ot/zemin ezilmelerinin yanısıra bu noktadan olay yerine doğru ilerleyen ve binek
arablarının lastik izlerinden farklı tekerlek izlerinin mevcudiyeti de tespit edilmiş ve fotoğraflanmıştır.
Ayrıca minibüs sürücüsünün tariflediği ve aracı geri vitese takarak geri geri gitmesine yol açan bomba
iddiasını doğrulayacak bir çukur (yolun sağ tarafında) ve bu çukurun içinde bir patlayıcı madde artığı
gözlemlenmiş ve fotoğraflanmıştır.
Olayda Yaralananlara Yönelik Tıbbi Müdahale
Minibüsün Göle’ye ulaştıktan sonra durduğu noktadan yaralıların 112 aracılığı ile hastaneye nakledildiği
öğrenildi. Tanıklar, mağdurlar, avukatlar, Göle Cumhuriyet Savcısı ve Halkların Demokratik Partisi Ardahan
Milletvekili ile yapılan görüşmeler sonucunda Göle Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde yaşanan tıbbi sürece
ilişkin değerlendirmeler;
1. Silahlı saldırıya uğrayan minibüste, aracın hareketine bağlı olarak yaralanan Emine ve Harika
Morkoç ile sürücü Altan Akın’ın acil serviste yapılan tıbbi değerlendirmelerinin; adli rapor olarak
düzenlenmediği anlaşılmıştır. Bununla birlikte; ziyaret sırasındaki görüşmede; Emine Morkoç’un
yüzünde ve her iki üst ekstremitede, Harika Morkoç’un her iki üst ekstermitede, Altan Akın’da ise
yüz, boyun, üst ekstremiteler, omuz ve göğüs ön yüzde yumuşak doku kontüzyonları dikkat
çekmiştir.
[email protected]
2. Minibüsün ön koltuğunda oturan açılan ateş sonucu göğsünden yaralanan Kamber Morkoç’un (70)
Göle’de duran minibüsten 112 ambulansı ile Göle Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne nakledildiği
anlaşılmaktadır. Kamber Morkoç’un ailesi, tanıklar, avukatlar ve Halkların Demokratik Partisi
Ardahan Milletvekili Dr. Taşkın Aktaş ile yapılan görüşme sonucu alınan bilgiye göre; Kamber
Morkoç’un hastaneye getirildiğinde kalbinin durmuş olduğu ve hastanede ileri yaşam desteğine
başlandığı anlaşılmaktadır. Kamber Morkoç’un ileri yaşam desteğine devam edilirken üç adet acil
tıp teknisyeninin görevli olduğu 112 ambulansı ile Ardahan Devlet Hastanesi’ne nakledildiği
öğrenilmiştir. Hayati tehlikesi sürmekte olan ve ileri yaşam desteği uygulanır halde kara ambulansı
ile transportu planlanan yaralının doktorsuz ambulans ile nakledilmesi uygun görünmemektedir.
3. Kamber Morkoç’un kızı olan ve silahlı saldırıya uğrayan minibüste bulunan Harika Morkoç’tan
alınan bilgiye göre, hastane personelinin Kamber Morkoç’un tıbbi durumu ile ilgili aileye verdiği
bilgiler birbiriyle çelişmektedir. Bir sağlık profesyoneli Harika Morkoç’a babasının durumunun çok
iyi olduğu ve hayati tehlikesinin bulunmadığını iletmesinden kısa bir süre sonra başka bir sağlık
profesyonelinin yaralının komada olduğu ve hayati tehlikesinin olduğunu bildirmesi, yapılan tıbbi
bilgilendirmenin yeterli olmadığını düşündürmektedir.
4. Silahlı saldırıya uğrayan minibüste bulunan ve batın bölgesinde ateşli silah yaralanması olan Sabri
Morkoç’un (40) ileri tetkik ve tedavi amacıyla 112 ambulansı ile kara yoluyla Ardahan Devlet
Hastanesi’ne nakledildiği tespit edilmiştir. Sabri Morkoç’un Ardahan’a nakledildiği ambulansın
hayati tehlikeye sahip bir yaralının nakledilmesi için uygun koşullara ve personele sahip olup
olmadığı belirlenememiştir.
5. Anne Emine Morkoç, Harika Morkoç ve Altan Akın 16 Temmuz 2015 tarihinde Göle Devlet
Hastanesi Acil Servisi’ne tekrar başvurmuş ve mevcut lezyonlarının belgelendirilmesini talep
etmişlerdir. Mağdurların avukatlarının da eşlik ettiği hastane ziyaretine ilişkin avukatlar ile yapılan
görüşmelerden, mağdurların bu talebinin olayın üzerinden uzun bir süre geçmiş olduğu
gerekçesiyle hastane tarafından reddedildiği öğrenilmiştir. Sonuç olarak, mağdurların tıbbi
durumları adli raporlama sürecine alınmamıştır; bu durumun devam eden adli süreci olumsuz
etkileyeceği ön görülmektedir.
Ardahan Devlet Hastanesi’ndeki Tıbbi Süreç
Tanıklar, mağdurlar, avukatlar, Göle Cumhuriyet Savcısı ve Halkların Demokratik Partisi Ardahan
Milletvekili ile yapılan görüşmeler sonucunda Ardahan Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde yaşanan tıbbi
sürece ilişkin değerlendirmeler;
1. İleri yaşam desteği uygulanırken doktorsuz 112 ambulansı ile kara yoluyla Ardahan Devlet
Hastanesi’ne nakledilen Kamber Morkoç’un ölüm kararının Ardahan Devlet Hastanesi’nde verildiği
anlaşılmaktadır. Kamber Morkoç’un kızı Harika Morkoç ile yapılan görüşme sonucu, Kamber
Morkoç’un cenazesinin otopsi amacıylaailenin ve avukatlarının bilgisi dışında Trabzon Adli Tıp
Kurumu’na nakledildiği anlaşılmaktadır.Harika Morkoç, babasının vefat ettiğini ve cenazesinin
otopsi amacıyla Trabzon’a nakledilmiş olduğunu hastanede görevli bir temizlik personelinden
öğrendiğini beyan etmektedir.
2. Silahlı saldırıya uğrayan minibüste bulunan ve batın bölgesinde ateşli silah yaralanması olan Sabri
Morkoç’un Ardahan Devlet Hastanesi’nde değerlendirilmesi sonucu ileri tetkik ve tedavi amacıyla
Erzurum’a nakledilmesi kararlaştırılmıştır. Ardahan Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde görevli sağlık
[email protected]
profesyonellerinin yaralının yakınlarına sevkin helikopter ambulans aracılığı ile hava yoluyla
yapılacağını bildirdiği beyan edilmiştir. Helikopter ambulansın planlandığı belirtilen ve yaklaşık iki
saat süren bekleme süreci sonucunda yaralının yakınlarına helikopter ambulansın ayarlanamadığı
ve hastanın kara yoluyla nakledileceği bildirilmiştir. Sabri Morkoç’un, yaklaşık bir buçuk saat süren
bir süre içinde kara yoluyla Erzurum Atatürk Üniversitesi Yakutiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Genel Cerrahi bölümüne nakledildiği ve geçirdiği operasyonu takiben yoğun bakımda takip edildiği,
bu inceleme ziyaretinin yapıldığı 14 Temmuz 2015 tarihinde doktorları ile hastanede yapılan
görüşmede hastanın takibinin halen Genel Cerrahi yoğun bakımında devam ettiği ancak hayati
tehlikesinin bulunmadığı bildirilmiştir. Sabri Morkoç’un Erzurum’a nakledildiği ambulansın hayati
tehlikeye sahip bir yaralının nakledilmesi için uygun koşullara ve personele sahip olup olmadığı
belirlenememiştir.
Soruşturma Makamlarıyla Yapılan Görüşmeler
Olay, Erzurum ili Şenkaya ilçesi sınırlarında gerçekleşmiş olması, buna karşın minibüsün yaralıları Ardahan
ilinin Göle ilçesine getirmiş olması ve saldırıya uğrayan ailenin Göle ilçesi Koyunlu köyünde ikamet ediyor
olması nedeniyle Şenkaya savcısı ve Göle savcısından randevu talep edilmiştir. Ancak yalnızca Göle savcısı
ile görüşme yapılabilmiş, Şenkaya savcısı (Göleden yaklaşık 1 -1,5 saat uzaklıkta) randevu vermis olmasına
rağmen Heyetin Şenkaya’ya mesai saatleri içerisinde erişimi mümkün olamadığından bu savcıyla görüşme
gerçekleştirilememiştir.
Göle Cumhuriyet Savcısı Ile Görüşme
Göle Cumhuriyet Savcısı Nebi Salgınkaya, 14 Temmuz 2015 tarihinde saat 16.00 sularında Göle
Kaymakamlığı binasında bulunan Cumhuriyet Savcılığı odasında heyetimiz tarafından ziyaret edildi.
Savcının heyetimizi ağırlamaktan mutlu olduğu beyanının yanında, beden dili, ses tonu ve kullandığı
ifadelerden gergin olduğu gözlendi.
Savcı, henüz 5 aylık savcı olduğunu, bunun da yarısını geçici görevlendirme ile Ankara’da Yargıtay’da
geçirdiğini, dolayısıyla Göle’de en çok 2.5 aydır görevde olduğunu ve bölge coğrafyasına ve dinamiklerine
hakim olmadığını beyan etti. Heyet tarafından kendisine sorulan sorulara bu bağlamdaki yetersizliğini sık
sık hatırlatarak cevap verdi.
Kendisine olaydan haberdar olup olmadığı sorulduğunda, olaydan haberdar olduğunu, bir minibüsün
PKK’liler tarafından tarandığını bildiğini söyledi. Olay yeri incelemesine ve olayla ilgili detay sorulara
olayın kendi bölgesinde olmadığı, Şenkaya Savcısının görev ve yetki alanında olduğunu, dolayısıyla da
yalnızca Göle’ye varan minibüsü incelediğini, olay yerine gitme yetkisinin olmadığını ve kendisine Şenkaya
Savcısı tarafından verilen geçici yetkilendirme ile tanıkların ifadelerini aldığını ve alacağı yanıtlarını verdi.
Savcı, ölüm olayının Göle ilçesi sınırları içinde olmadığını, Kamber Morkoç’un Göle sınırlarında iken hala
yaşadığını, kalp masajı yapılarak üç adet acil tıp teknisyeninin görevli olduğu bir ambulans ile Ardahan’a
nakledildiğini ve ölüm kararının Ardahan Devlet Hastanesi’nde verildiğini beyan etti. Bunun yanında,
gerekli incelemeleri yapmak için hastaneye gidip gitmediği sorulduğunda hastaneye gitmediğini beyan etti.
Tanıkların ifadelerinin neden eksik olduğunu, neden yalnızca minibüs şoförü Alkan Akın’ın ifadesini almış
olduğu sorulduğunda, o gün (14 Temmuz 2015) gerçekleşen cenaze defin işlemlerine dair toplumsal bir
hassasiyet olduğunu, bu nedenle ertesi gün (15 Temmuz 2015) diğer tanık ifadelerine başvuracağını beyan
[email protected]
etti. (Ancak bu raporun hazırlanma sürecinde bayram öncesi olduğu gerekçesiyle halen daha tanıkların
ifadelerine başvurulmadığı bilgisi alınmıştır.)
Savcı, minibüsün Göle’ye gelmesi ile beraber olaydan haberdar olduğunu ve hemen minibüsün yanına
gittiğini belirtti. Minibüsle ilgili gerekli incelemelerin polis ekipleri ile birlikte yapıldığını, minibüsün içinde
de mermi kovanları olduğunu, minibüsle ilgili yapılan teknik inceleme ve araştırma sonucunun henüz
kendisine ulaştırılmadığını ve minibüsle ilgili incelemeler tamamlandıktan sonra minibüsün ruhsat
sahibine teslim edildiğini beyan etti.
Yerel Kamu İdaresinin Olaya Yönelik Açıklamaları
Olay günü ve ardından gelen günlerde Ardahan Valiliği’nin açıklamasında “sivil minibüsün teröristler
tarafından silahla tarandığı, 2 kişinin yaralandığı, 1 kişinin hayatını kaybetti” ifadesi yer almaktadır.
Göle’de olayı olduğu günden bu yana takip eden HDP ilçe teşkilatı yetkilileri, Valiliğin açıklamasının gün
içinde değiştiğini, önce mayın patlaması olarak verildiğini, daha sonra ise açıklamanın değiştirildiğini ve
yukarıdaki habere dönüştürüldüğünü ileri sürdüler. Ayrıca Valiliğin açıklamasında verdiği su kesintisi ile
ilgili bilginin gerçekleri yansıtmadığını da belirterek özetle şunları dile getirdiler: “Su kesintisi ile ilgili bir
sıkıntı yaşanmamıştır. Asıl olay, Belediye Başkanının kereste tüccarlığı yapan kardeşinin ormandan usulsüz
olarak ağaç kesmesiyle ilgilidir. PKK tarafından bir kaç kez uyarılmış olmasına rağmen ağaçlar kesilmeye
devam etmiş, Belediye Başkanı da belediye olanaklarını kullanarak ağaç kesme/taşıma işlemlerine aracılık
etmiştir. 9 Temmuz tarihinde de belediyeye ait eski bir cenaze aracı ile belediye çalışanları ormanlık
alanagirdiğinde durdurulmuş, belediye personelinin gitmesine izin verilerek aracı ellerinde tutmuşlardır.
Daha önce de meydana gelen bu tür olaylarda diyalog yoluyla sorunlar çözülmüşse de bu kez Belediye
Başkanı doğrudan Valiliği arayarak güvenlik tedbiri istemiştir.”Belediye Başkanının bu talebiyle Valiliğin
11 Temmuz tarihli açıklamasından da anlaşıldığı üzere 10 Temmuz tarihinde ormanlık bölgede askeri
operasyon başlatılmıştır.
Valiliğin açıklamasına karşı HPG tarafından yapılan açıklamada ise, minibüsün taranması olayının günü ve
zamanı bakımından kendileri ile bir ilgisinin olmadığı yer almaktadır.
Ayrıca, minibüste yer alan tanıklar, orman alanına girişte herhangi bir uyarı görmemiş olduklarını,
yaylalara giden bu yolların sivillerin güvenliği bakımından tehdit oluşturduğuna dair bir duyurunun
yapılmamış olduğunu da belirttiler. Böyle bir uyarı görsek yola devam etmezdik dediler.
Değerlendirme
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tarafı ve Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin yetki alanını
kabul etmiş bir Devlet olarak, Sözleşmenin yaşam hakkını düzenleyen 2. Maddesinin ihlali şüphesi
doğduğunda hızlı, etkili ve nesnel bir soruşturma sürecini başlatma yükümlülüğünü taşımaktadır.
KÖM Yerinde İnceleme Heyeti, yaşam hakkının ihlal edildiği bu olayda, soruşturma makamlarının
görevlerini tam olarak yerine getirmediğini gözlemlemiştir.


Şenkaya Savcısı olay yerine yönelik herhangi bir incelemede bulunmamış, olay yerinde bulunan
delilleri muhafaza altına almamıştır.
Şenkaya Savcısı ve Göle Savcısı, Şeker Bayramı’nınson günü olan 19 Temmuz tarihine kadar
minibüs içerisinde bulunan ve hayatta kalan hiç bir mağdurun tanıklıklarına başvurmamıştır.
[email protected]

Olayda hayatını yitiren Kamber Morkoç’un cenazesinin otopsi amacıyla ailenin ve avukatının bilgisi
dışında Trabzon Adli Tıp Kurumu’na nakledildiği aktarılmıştır. Dolayısıyla, avukatın ve uzman
bilirkişinin otopside yer alması sağlanmayarak, Türkiye’yi de bağlayan Minnesota Otopsi Protokolü
ihlal edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye ile ilgili verilen pek çok kararda, özellikle yaşam hakkı
ihlali ile sonuçlanan başvuruda savcıların soruşturma eksiklikleri ve isteksizliğine işaret eden ihlal
kararları verilmiş olmasına1, HSYK’nın 2011 yılında yayınladığı soruşturma usul ve esaslarına ilişkin 10
Nolu genelgeye ve 2015 yılı Şubat ayında rağmen, bu olayda Savcıların “güvenlik endişesiyle” olay yeri
incelemesi yapmamış olması, tanıkların ifadelerine başvurmaması, ve sadece güvenlik güçlerinin
iddialarını Kabul ederek soruşturmayı derinleştirmemeleri kabul edilemez.2
Devletlerin en temel yükümlülüğü, kendi yetki alanları içinde yaşayan bireylerin yaşam hakkını güvence
altına almaktır. Bu yükümlülük çatışma koşullarında da geçerlidir. Ayrıca, ölümle sonuçlanan vakalara dair
devletin resmi makamlarınca etkili, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yürütülmesi Devletin yurttaşlarına
karşı sorumluluğudur.
Heyetimizin inceleme yaptığı tarih itibariyle soruşturma makamlarının haberdar olabildiğimiz tasarrufları
açısından bakıldığında etkin soruşturma yapıldığına dair işaretler bulunmamaktadır.
İdari makamların açıklamaları ile tanık ve mağdurların anlatımlarında olayın failleri konusunda
çelişkili yönler bulunmaktadır. Ardahan Valililiğinin açıklamasının, Şenkaya Savcısının “güvenlik
endişesi” nedeniyle olay yeri incelemesi yapmadığı, kanıtları toplamadığı ve saldırıya uğrayanların
tanıklıklarının alınmadığı bir ortamda verilmiş olduğu gözlenmiştir.
Minibüse ateş açanların askerler olduğuna dair minibüste bulunan bir kişinin tanıklığı söz konusudur.
Tanıkların anlatımlarına göre olayın olduğu sırada ortada bir silahlı çatışma bulunmamaktadır.
Sivil giyimli, kimlikleri toplayan ve bunları karakola intikal ettiren, uzun namlulu silah taşıyan kişilerin kim
oldukları bilinmemektedir.
3 SONUÇ
Toplumsal şiddetin bizzat devlet erkanı tarafından körüklendiği güncel koşullarda, etkin soruşturma ve
belgeleme kanallarının tıkalı olması toplumsal barış için ciddi derecede kaygı vericidir. Toplumsal barışın
sağlanması ve idamesi, toplumsal travmaların rehabilitasyonu ve adaletin yerini bulması bakımından insan
1
“Kaya / Türkiye, 19 Şubat 1998 tarihli karar, Raporlar 1998-I, sayfa. 324-26, paragraf. 86-92; Ergi / Türkiye, 28 Temmuz 1998 tarihli karar, Raporlar 1998IV, sayfa. 1778-79, paragraf.82-85; yukarıda bahsedilen, sayfa 2454-57, paragraf 98-108; Çakıcı / Türkiye *BD+, no. 23657/94, paragraf.87, ECHR 1999-IV; ve
yukarıda Tanrıkulu, paragraf. 101-11; Madde 13 hususunda, yukarıda bahsedilen Aksoy / Türkiye, 18 Aralık 1996 tarihli karar, Raporlar 1996-VI, sayfa.
2286-87, paragraf. 95-100; Aydın / Türkiye, 25 Eylül 1997 tarihli karar, Raporlar 1997-VI, TBB Dergisi 2011 (93) Serkan CENGİZ 397 sayfa. 1895-98, paragraf.
103-09; Menteş ve Diğerleri / Türkiye, 28 Kasım 1997 tarihli karar, Raporlar 1997-VIII, sayfa. 2715-16, paragraf.89-92; Selçuk ve Asker / Türkiye, 24 Nisan
1998 tarihli karar, Raporlar 1998-II, sayfa. 912-14, paragraf. 93-98; Kurt / Türkiye, 25 Mayıs 1998 tarihli karar, Raporlar 1998-III, sayfa. 1188-90,
paragraf.135-42; ve Tekin / Türkiye, 9 Haziran 1998 tarihli karar, Raporlar 1998-IV, sayfa 1519-20, paragraf. 62-69). Demiray / Türkiye, 21 Kasım 2000
tarihli karar, Başvuru no.27308/95, paragraf.51” bkz. Serkan Cengiz: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Yaşam Hakkı”,
http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-93-698
2B.03.1.HSK.0.70.12.04-010.06.02-135-2011
[email protected]
hakları hukukunun kurallarına riayet etmek ve bu çerçevede etkin soruşturma, belgeleme ve hakikatlerin
ortaya çıkarılması esastır.
KÖM, aşağıdaki soruların gerçek yanıtları ortaya konulana kadar bu konunun takipçisi olacaktır:
1. Askeri bir operasyon yapılması kararı olaydan önce alındıysa (Valinin 11 Temmuz tarihli açıklaması), bu
operasyonun yapılacağı yer bakımından sivillerin korunmasına yönelik olarak tedbirler neden
alınmamıştır?
2. Sivillerin herhangi bir sorunla karşılaşmadan gidebildiği olay yerine Savcı neden gitmemiştir?
3. İlgili savcıların tanıkların ifadesine çok geç başvurma gerekçeleri nedir? Bu gecikme HSYK kararlarına
aykırı olduğuna göre HSYK bu konuda harekete geçmeye niyetli midir?
4. Olayı bildiklerini söyleyen, Dublo marka beyaz renkli araba kullanan, kendilerini sivil polis olarak
tanıtan, aileye size tanıyoruz diyen, ailenin oğlunun orada olup olmadığını soran, araçta yaralıların
olduğunu gördükleri halde ambulans çağırmayan ve yolda aracı yavaşlayarak gitmeye zorlayan ve
ellerinde uzun namlulu silah olan bu sivil giysili kişiler kimlerdir? Bu kişiler hangi yetkiyle kimlik toplama
yetkisine sahiptir? Bu kişiler kimlere hesap vermektedir? Eylem ve fiilleri hangi mekanizmalar tarafından
denetlenmektedir?
5. Bu kişiler tarafından alınan minibus sürücüsünün kimliğinin karakolda minibus sürücüsüne verilmesi
nasıl gerçekleşmiştir? Nerden geldiğini bilmiyoruz diyen ve minibus sürücüsünün ifadesini alan polis
memurlarının ifadesine başvurulmuş mudur? İfade alan polisler kimin getirdiğini bilmiyor ise, karakolda
bu kimlik kime verilmiştir? Karakolda kimliği sivil polis olarak kendilerini tanıtan kişilerden teslim alan
Göle Karakol görevlileri bu kişilerin kimlik tespitini yapmış mıdır ve kimliğin teslim alındığına dair bir
tutanak tutmuş mudur?
6. Savcılık soruşturmasına güvenlik güçlerini dahil etmiş midir?
7. Ardahan ve Erzurum Valileri operasyon hazırlığı sürecine katılmış mıdır? Katıldılar ise yaylalara ve
pikniğe gidenlerin can güvenliğinin sağlanması açısından alınması gereken tedbirlerin ne olduğuna dair
planlama yapılmış mıdır?
8. Kaç kişilik asker grubu operasyona gitmiştir? Nereye bağlı askerlerdir? Komutanı kimdir? Operasyon
talimatının kapsamı nedir? İlk gün aracı yanmış halde bulduktan sonra ikinci gün tekrar neden
gitmişlerdir? Eğer ilk gün çatışma olduysa ve bu nedenle ikinci gün tekrar gittilerse bölgeyi halka neden
kapatmamışlardır? Operasyon ne zaman bitmiştir?
9. Tanıklar hiçbir çatışma olmadığını araçlarına birdenbire ateş açıldığını söylemektedir. Köy minibüsüne
neden ateş açılmıştır? Bu konuda soruşturma başlatılmış mıdır? O gün o bölgede olan askerlerin kimlikleri
nedir? İfadelerine başvurulmuş mudur?
[email protected]
Fotoğraflar
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected]

Benzer belgeler