TAAT Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir
Transkript
TAAT Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir RUfiEN ÇAKIR D‹REN‹fi VE ‹TAAT ‹K‹ ‹KT‹DAR ARASINDA ‹SLAMCI KADIN RUfiEN ÇAKIR, 1962’de Hopa’da do¤du. Laz. Yazar Müge ‹p- likçi ile evli. Ali Deniz’in babas›. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Gazetecili¤e 1985’te Nokta dergisinde bafllad›. Tempo, Cumhuriyet, Milliyet, Vatan, CNN-Türk ve NTV’de çal›flt›. TESEV’ de “Demokrasi, Sivil Toplum ve ‹slam Dünyas›” program›n› yönetti. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Metis Yay›nlar› ‹pek Sokak 5, 34433 Beyo¤lu, ‹stanbul e-posta: [email protected] www.metiskitap.com Yay›nevi Sertifika No: 10726 Direnifl ve ‹taat ‹ki ‹ktidar Aras›nda ‹slamc› Kad›n (1980 Sonras› ‹slami Hareket I) Ruflen Çak›r © Ruflen Çak›r, 2000 © Metis Yay›nlar›, 2000 ‹lk Bas›m: Kas›m 2000 Kapak Tasar›m›: Semih Sökmen Kapak Foto¤raf›: 11 Ekim 1998, Bo¤aziçi Köprüsü Dizgi ve Bask› Öncesi Haz›rl›k: Metis Yay›nc›l›k Ltd. Bask› ve Cilt: Yaylac›k Matbaac›l›k Ltd. Fatih Sanayi Sitesi No. 12/197 Topkap›, ‹stanbul Matbaa Sertifika No: 11931 ISBN: 975-342-295-4 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir RUfiEN ÇAKIR D‹REN‹fi VE ‹TAAT ‹K‹ ‹KT‹DAR ARASINDA ‹SLAMCI KADIN metis | siyahbeyaz Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Sevgili Müge ‹plikçi’ye Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹çindekiler Sunufl .................................................................................................................. 9 ‹SLAM VE KADIN: ‹TAAT‹N MEfiRULAfiTIRILMASI ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI ................... ............................... 13 45 B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN ............................. 67 TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ ......................................................................... B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN ........................................ 91 97 ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI ................................................................ 83 ALLAH'IN ERKE⁄E VER‹D⁄‹ RUHSAT .............................................. 99 ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP .......................... 105 Kaynakça ....................................................................................................... 171 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Sunufl Bundan tam on y›l önce, Ayet ve Slogan - Türkiye'de ‹slami Oluflumlar adl› ilk kitab›m yine Metis Yay›nlar›'ndan ç›km›flt›. Elinizdeki kitap, bir bak›ma onun devam›d›r. Daha do¤rusu, Ayet ve Slogan'›n devam› olarak tasarlad›¤›m ve "1980 Sonras› ‹slami Hareket" olarak adland›rd›¤›m genifl bir çal›flman›n ilk kitab›d›r. Bir süredir kafamda ‹slamc› kad›nlar üzerine bir kitap haz›rlama fikri vard›. Bunun nedenlerini kitab›n girifl bölümünde aç›klamaya çal›flt›m. Daha çok son yirmi y›l›n kad›nlar taraf›ndan de¤erlendirilmesini tasarl›yordum. Bir di¤er deyiflle, haddim olmayarak küçük çapl› bir "sözlü tarih" çal›flmas› yapmak niyetindeydim. Dr. Hidayet fiefkatli Tuksal ile yapt›¤›m röportaj, bunun pekâlâ mümkün olabilece¤ini gösterdi. Çünkü okuyucunun da görece¤i gibi Dr. Tuksal'›n yapt›¤›, hadislerde kad›n›n yeri üzerine kuru akademik bir çal›flma de¤il. O esas olarak belli bir tan›kl›ktan hareketle genel bir sorgulamaya girifliyor. Özetle Dr. Tuksal'›n bilimsel, elefltirel ve hepsinden önemlisi samimi aç›klamalar› beni di¤er röportajlar için cesaretlendirdi. Fakat maalesef Elif H. Toros, Y›ld›z Ramazano¤lu ve Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu, kendilerince hakl› gerekçelerle böyle bir çal›flma içinde yer almak istemediklerini belirttiler. Buna karfl›l›k Muallâ Gülnaz, Emine fienliko¤lu, Sibel Eraslan ve Cihan Aktafl, bana güvenerek, büyük bir aç›k yüreklilikle görüfl ve tan›kl›klar›n› dile getirdiler. Baflörtüsü sorunu hakk›ndaki bilgileri büyük ölçüde MazlumDer, AK-DER ve ÖZGÜR-DER'in yay›nlar›ndan derledim; 1987- 10 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT 88'deki tart›flmalar›n kopyalar›n› Muallâ Gülnaz sa¤lad›. Röportajlardan baz›lar›, özet halinde Milliyet'te yay›mland›. Kitab›n iskeletini oluflturan yaz›n›n ilk hali, Birikim'in Eylül 2000 tarihli 137. say›s›nda, "‹slam, Kad›n ve Özgürleflme" dosyas› içinde "Dindar Kad›n›n Serüveni" bafll›¤›yla yay›mland›. On y›l sonra Ayet ve Slogan'›n devam›n› yazarak hem Türkiye'deki ‹slami hareketin bilançosunu ç›karmak, hem de kendi hesaplaflmam› yapmak istiyorum. "‹slamc› kad›nlar" konusunu bafll› bafl›na bir kitapta ele al›p bunu dizinin ilk kitab› yapmam, böyle bir hesaplaflma kayg›s›n›n ürünüdür. Çünkü on befl y›ll›k gazetecilik yaflant›mda ‹slami hareketteki kad›n konusuna pek fazla e¤ilmedi¤imin, bunun da büyük bir eksiklik oldu¤unun bilincindeyim. Bunun kendimce birtak›m nedenleri var. Örne¤in bütün bu süre boyunca tan›d›¤›m ‹slamc› erkekler, ‹slamc› kad›nlarla temas kurma taleplerimi hep gereksiz, imkâns›z ve yanl›fl gördüler, gösterdiler. (Halbuki kendileri, ‹slamc› olmayan kad›n gazeteci veya araflt›rmac›larla iliflkilerini hep gerekli, mümkün ve do¤ru buldular.) ‹slamc› kad›nlar da böyle bir iletiflim için pek bir çaba göstermediler. Dolay›s›yla bir "tats›zl›k"tan kaç›nma endiflesi bu tür bir diyalo¤u imkâns›z k›ld›. Kad›n konusuna fazla el atmamam›n bir di¤er nedeni, bir din olarak ‹slam'› hiçbir flekilde tart›flmama yönündeki ilkemdi. Bir gazeteci olarak ‹slam'dan ziyade, farkl› e¤ilimlerdeki müslümanlar›n, özellikle de ‹slamc›lar›n toplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik hayata bak›fllar›n› ele almaya çal›flt›m. Dolay›s›yla epey sansasyonel olan "‹slam'da kad›n›n yeri" tart›flmalar›n› ilahiyatç›lara ve her kesimden merakl›lar›na b›rakt›m. Bu tavr›m›n di¤er bir nedeni de "‹slam ve kad›n" tart›flmas›n›n h›zla "‹slam ve cinsellik" tart›flmas›na kaymas›yd›. Bu kitapta genifl ölçüde tart›flmaya çal›flt›¤›m, türban (baflörtüsü) sorununun katetti¤i aflamalar da ürkekli¤imi pekifltirdi. Örtülü k›zlar, mevcut iktidara ve onun yasaklar›na karfl› uzun soluklu bir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir SUNUfi 11 direnifl yürüttüler. Ama bu süreçte ‹slami hareket içindeki iktidarlara karfl› bir direnifl gelifltirmediler, hatta itaatlerini daha da art›rd›lar. Sonuçta ‹slamc› kad›nlar "iki iktidar aras›nda" kalm›flt› ve her iki iktidar oda¤› da "baflörtüsü sorununu" en temel ve hayati sorun olarak görüyor, gösteriyordu. Bu sorun üzerine yazmak iyice zorlafl›yordu. Gitgide daha da çözümsüzleflen –belki de k›z ö¤renciler d›fl›nda fazla kimsenin de çözülmesini pek istemedi¤i– baflörtüsü sorununa de¤inmeden ‹slamc› kad›nlar› ele almak ise en basitinden sahtekârl›k olurdu. Son olarak, bir erkek oldu¤um için ne kadar u¤rafl›rsam u¤raflay›m, kad›n konusunda erkek egemen zihniyetten tam olarak s›yr›lmam›n mümkün olmad›¤›n› biliyordum. Peki ne de¤iflti? On befl y›ld›r Türkiye'deki ‹slami hareketlili¤i gözlemeye ve anlamaya çal›flan bir gazeteci olarak, bu süreci hiç tereddütsüz bir flekilde flu üç cümleyle özetleyebilirim: 1) ‹slami harekete en büyük damgay› kad›nlar bast›. 2) ‹slami harekette en büyük çileyi kad›nlar çekti. 3) ‹slami hareket, bir erkek hareketidir. Bu üç tespiti peflpefle s›ralad›ktan sonra ya art›k ‹slami hareket üzerine yazmay› b›rakacak ya da zorunlu olarak kad›n konusunu ele alacak, hatta onu lay›k oldu¤u yere, olaylar›n merkezine oturtacakt›m. Di¤er bir deyiflle daha fazla kaçamazd›m. Baflörtüsü, dolay›s›yla ‹slamc› kad›n konusunun iyice gündemden düfltü¤ü bir dönemde, "sansasyonel olma" riski de iyice azalm›flt›. Ayr›ca, ‹slami hareket içinde kad›nlara özel bir yer açma çabas›ndaki, say›lar› giderek azalan "direniflçi" kad›nlara ulaflmak, ÖZGÜR-DER ve AK-DER gibi son iki seneye özgü kad›n örgütlenmeleriyle birlikte eskisinden daha kolay hale geldi. Üstelik bu kad›nlar›n önemli bir bölümü de böyle bir diyalo¤u istemeye bafllad›. ‹slami cemaat ve flahsiyetlerin meydan› teker teker terk etti¤i 1997 sonlar›nda solcu/devrimci ö¤rencilerin örtülü k›zlara örgütlü bir flekilde destek vermesi birçok fleyi tersyüz etmeye yetmiflti. 12 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Baz› yenilikçi ilahiyatç›lar, ‹slam'daki birçok tabu konuyu, bu arada kad›n sorununu da elefltirel bir flekilde irdelemeleri, özellikle de Dr. Hidayet fiefkatli Tuksal gibi yeni kad›n ilahiyatç›lar›n ‹slam'daki erkek egemen bak›fl aç›s›n› sorgulamalar› da iflleri iyice kolaylaflt›r›yordu. ‹lahiyatç› perspektifinin d›fl›nda baz› ‹slamc› kad›nlar, "‹slam ve kad›n" ve "‹slami harekette kad›n" üzerine daha fazla say›da ve daha nitelikli kitaplar› tek bafllar›na veya ortaklafla kaleme ald›lar veya dergi özel say›lar› haz›rlad›lar. Ayr›ca baflörtülülerin tan›kl›klar›n› derleyen çal›flmalar›n da, yetersiz olmakla birlikte artt›¤› görüldü. Bir di¤er olumlu geliflme de kad›nlar taraf›ndan kaleme al›nm›fl biyografik ve otobiyografik ö¤eler içeren edebi anlat›lar›n ço¤almas›. Bu kitapla, bir gazeteci, bir solcu, bir insan olarak önemli bir eksi¤imi gidermek, yani vicdani bir sorumlulu¤u geç de olsa yerine getirmek istiyorum. Ama de¤iflen ve bu kitab› eskisine göre daha mümkün k›lan bütün koflullara ra¤men de¤iflmeyen çok önemli bir nokta var: Bir erkek olarak, ne kadar u¤rafl›rsam u¤raflay›m kad›nlar›n dünyas›n› önyarg›s›z bir flekilde aktarabilmemin mümkün olmad›¤›n›, kendimi ne kadar feminizme yak›n hissetsem de feminist olamayaca¤›m› biliyorum. "1980 sonras› ‹slami hareket" kitaplar›n›n ana hatlar›n› oluflturmada Metis'ten Semih'in katk›s› çok büyük oldu. Ayr›ca yine Metis'ten Müge, Y›ld›z, Emine, Sabahattin ve Sedat'›n da kitaba çok eme¤i geçti. Tabii bir de evdekiler: Minnet Han›m, Ali Deniz ile "kad›n bak›fl aç›s›" ve "sözlü tarih"i zihnime kaz›yan Müge... Ruflen Çak›r Ekim 2000, Moda Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN: ‹TAAT‹N MEfiRULAfiTIRILMASI GÜNÜMÜZ Türkiyesi'nde dindar kad›nlar›n kamusal alandaki va- rolufllar›n›n k›s›tland›¤› veya kimi durumlarda engellendi¤i, bunun bir insan haklar› sorunu haline geldi¤i aç›kt›r. Ancak Türkiye dahil, tüm müslüman ülke ve topluluklarda kad›nlar›n hak ve özgürlükler bak›m›ndan epey geri bir konumda olduklar›; bunun yaln›zca devletlerin bask›s›ndan kaynaklanmad›¤› ve kad›nlar› ac›mas›zca ezenlerin, kendilerini birtak›m ‹slami referanslarla da meflrulaflt›rd›klar› aç›kt›r. ‹slam'da kad›n›n yerini de¤erlendirmede flimdiye kadar üç temel görüflün mücadelesine tan›k olduk: a) Müslüman kad›nlar›n koflullar›n›n iyileflmesi için dinlerini terk etmelerini flart koflan görüfl; b) Müslüman kad›nlar›n koflullar›n›n, ‹slam içinde kalarak da iyileflebilece¤i görüflü; c) ‹slam'da zaten kad›n sorunu olmad›¤› görüflü.1 Birinci görüflte "‹slam, her din gibi kad›n düflman›d›r" fleklinde özetlenebilecek ateist yaklafl›mdan çok, di¤er dinlerin misyonerleri taraf›ndan savunulan "‹slam kad›n düflman›d›r" yaklafl›m› a¤›r bas›yor. Müslüman toplumlardaki laiklik yanl›s› ayd›nlar da 1. Her üç görüfl de, a¤›rl›kl› olarak erkekler veya "erkekleflmifl kad›nlar" taraf›ndan gelifltirildi. ‹slam-kad›n iliflkisini, ister ‹slam'›n içinden, ister d›fl›ndan olsunlar, feminist veya feminizan bir flekilde de¤erlendirmek isteyen kad›nlar da bu çerçevenin içinde kald›lar. Onlar, "kad›nlar›n durumunun iyilefltirilmesi"nin yerine "kad›n›n özgürleflimi" hedefini koyup erkek egemenli¤ine ve ataerkilli¤e aç›kça savafl açmalar›yla kendilerini di¤erlerinden ay›rabildiler. 14 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT flu ya da bu flekilde bu görüfllerden etkileniyor, ama flu ya da bu nedenle ‹slam karfl›tl›¤› yapm›yor, yapam›yorlar. Yine de laiklik yanl›lar›n›n esas olarak ikinci grupta topland›¤› ortadad›r. Zaten bu öbekte yer alanlar çok genifl bir yelpaze oluflturmakta ve ‹slam'a, kad›na ve ‹slam-kad›n iliflkisine bak›flta birbirlerinden epey farkl›laflmaktad›rlar. Dikkat çekici olan nokta, bu öbe¤e son dönemde ‹slami kesimden kat›l›mlar›n h›zla ve nitelikli bir flekilde artm›fl olmas›d›r. Di¤er bir deyiflle, üçüncü görüflün, yani "Müslüman kad›n›n eflitlik ve özgürlük sorunu yoktur," diyenlerin etkisi giderek k›r›l›yor. ‹slami Harekette Kad›n 1985'ten itibaren Türkiye'deki ‹slami hareketlili¤i gözlemeye ve anlamaya çal›flan bir gazeteci olarak, bu 15 y›l›, hiç tereddütsüz bir flekilde flu üç cümleyle özetleyebilirim: 1) ‹slami harekete en büyük damgay› kad›nlar bast›. 2) ‹slami harekette en büyük çileyi kad›nlar çekti. 3) ‹slami hareket, bir erkek hareketidir. Önce birinci cümleyi açmaya çal›flal›m: Türkiye'de 1980'li y›llarda yükselifle geçen ‹slami hareket, önceki y›llardan farkl› olarak kad›nlar› da aktif ve görünür bir biçimde saflar›na katt›. Hemen hemen her ‹slami cemaat, kap›lar›n› her yafltan kad›na genifl bir flekilde açt›. Cemaatlerin bünyesinde kad›nlara yönelik dernek, vak›f gibi kurumsallaflmalara gidildi. Nakflibendiler "Kad›n ve Aile", Nurcular "Bizim Aile", Emine fienliko¤lu ve çevresindeki kad›nlar "Mektup" dergilerini ç›kar›yor; gazeteler kad›nlara özel sayfalar ay›r›yordu. Köklü cemaatlerin d›fl›nda, radikal e¤ilimli gruplar da özellikle k›z ö¤renciler aras›nda örgütleniyor, bu süreçte türban sorununun yaratt›¤› siyasallaflmadan genifl bir flekilde istifade ediyorlard›. Bu arada en çarp›c› dönüflüm Refah Partisi'nde yafland›. ‹stanbul ‹l Baflkan› Recep Tayyip Erdo¤an'›n inisiyatifiyle 1980 sonlar›nda bu ilde kurulan "han›m komisyonu" k›sa sürede gösterdi¤i üstün performansla dikkati çekti. Genel Baflkan Necmettin Erba- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 15 kan'›n onay ve teflvi¤iyle ülke çap›na yay›lan komisyonlar, partinin 1994 ve 1995 seçim baflar›lar›nda kilit bir rol oynad›lar. Bütün bu süreç boyunca rakipleri, sürekli olarak, ‹slami hareketin en zay›f noktas› olarak gördükleri kad›n sorununu kafl›d›lar. Buna karfl›l›k ‹slamc›lar, uzun bir süre (en az›ndan 28 fiubat 1997' ye ve 312. maddeden ma¤dur olmaya bafllad›klar› ana kadar) "inananlara bask› yap›ld›¤›" iddialar›n› do¤rulamak için sadece türban sorununu gösterebildiler.2 Sonuçta ‹slamc› kad›nlar, kendilerini haz›rl›kl› olmad›klar› ölçüde büyük ve ciddi bir çat›flman›n içinde buldular. Sonunda direnmeyi seçenler mesleklerini, okullar›n› kaybederken, direnemeyip itaati seçenler de büyük bir buruklu¤un içine yuvarland›lar. ‹çlerinde fiziki ve ruhsal sa¤l›klar›n› yitirenler de oldu. ‹slamc› Erkeklerle Sistemin ‹flbirli¤i ‹slamc› kad›nlar›n kaybetmeleri kaç›n›lmazd›. Çünkü kendileri ne kadar güçsüzse sistem de o kadar güçlüydü. Onlar›n sistemle hem ‹slamc›, hem kad›n olduklar› için sorunlar› vard›. S›rf kad›n olduklar› için di¤er sistem karfl›t› hareketlerden, s›rf dindar olduklar› için de di¤er kad›n hareketlerinden destek bulamad›lar.3 Üstüne üstlük kendi hareketlerinin mutlak deste¤inden de mahrumdular. Çünkü ‹slami hareketin ana gövdesi san›ld›¤›n›n aksine, mevcut sistemi devirmeyi filan düflünmüyordu. Ayr›ca her za- 2. Erbakan, RP 4. Büyük Kongresi'ndeki üç buçuk saatlik konuflmas›nda laikli¤e ayk›r› uygulamalara örnek olarak ilk baflta "baflörtülü foto¤raf› olan bir han›ma pasaport verilmemesi"ni göstermiflti. 3. Asl›na bak›l›rsa ‹slamc› kad›nlar›n da, uzun bir süre, di¤er sistem karfl›t› hareketlerden veya feminist çevrelerden "stratejik bir destek" talep ettiklerine tan›k olmad›k. Çünkü ‹slamc›lar›n "hak ve özgürlükler mücadelesi"ne toplumun di¤er kesimlerini de ça¤›rmalar› 28 fiubat 1997'den, o miladi süreçten itibaren yaflanmaya bafllayan bir olgu. Hat›rlanacakt›r, türban sorununun ilk patlak verdi¤i y›llarda "hak ve özgürlükler mücadelesi" alan› büyük ölçüde solcular ve Kürtler taraf›ndan dolduruluyordu ve bunlar ‹slamc›lar›n hiç de ilgisini çekmiyordu. Bu tarihte türban, ‹slami hareketin gündem belirleyebilmede yegâne flans›yd›. 16 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT man, tepeden t›rna¤a erkeklerin egemenli¤i alt›nda olmufltu. Dolay›s›yla ‹slami hareketin yükselifli ‹slamc› erkeklerin yükselifli anlam›na geliyordu. Bütün bu süreç boyunca kad›nlar›n önü hiçbir flekilde aç›lmad›. RP kapat›lana kadar tek bir kad›n bile milletvekili aday› gösterilmedi, belediye baflkan aday› olmad›, belediye meclislerine seçilmedi, parti il yönetimlerine getirilmedi. Tek bir kad›n cemaat lideri görmedik. Cemaatler ad›na konuflan kad›nlarla da karfl›laflmad›k. Kad›nlara mahsus yay›n organlar› d›fl›nda, kad›nlara köfleler verilmedi. Ve iflin ac›s›, flu ya da bu nedenle kad›nlara da baz› makamlar sunulmas› zorunlu hale gelince, çekirdekten yetiflme kad›nlar›n de¤il de, yeni transferlerin ya da ‹slamc›l›kla ve/veya söz konusu cemaatle iliflkileri tart›flmal› kad›nlar›n önü aç›ld›.4 Hareketin erkek liderleri, daha fazla oy, daha genifl kitle deste¤i ve dolay›s›yla sistemin egemen güçleriyle daha elveriflli pazarl›k imkânlar› elde edebilmek için kad›nlar› bir koz, baz› durumlarda da bir flantaj ö¤esi olarak ortaya sürdüler. Dolay›s›yla kad›nlar da olmal›yd›, ama asla feministlik taslamamal›yd›lar.5 Ve erkeklerden izin almadan zinhar sisteme kafa tutmamal›yd›lar.6 ‹slami Metinlerde Kad›n Türkiye'de ‹slam-kad›n iliflkisi üzerine yaz›l›p çizilenlerin büyük ço¤unlu¤una, yukar›da üçüncü s›rada de¤indi¤imiz, "‹slam'da kad›n sorunu yoktur" yaklafl›m› egemendi. Birbirinin tekrar› fleklindeki bu çal›flmalar›n neredeyse tamam› erkekler –baz› aç›kgözler daha fazla ilgi uyand›rmak için kitaplar›n› kad›n isimleriyle piyasaya veriyordu– taraf›ndan kaleme al›n›yordu. Baz› ayet ve hadis4. Örnekler çok: Gülay P›narbafl›, Filiz Ergün, Afet Ilgaz, Nevval Sevindi, Nazl› Il›cak, Oya Akgönenç... 5. Birçoklar›n›n yan› s›ra Ali Bulaç'›n "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›" yaz›s› ve ona tepki olarak ‹slamc› kad›nlar taraf›ndan kaleme al›nan yaz›lara bak›labilir. 6. Fethullah Gülen baflta olmak üzere birçok cemaat liderinin, k›zlar›n bafllar›n› açmalar› için talimat / fetva verirken o k›zlar›n gelece¤inden çok kendi yap›lar›n›n gelece¤ini, yani sistemle iliflkilerini hesaba katt›klar› aç›kt›r. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 17 lerle baz› mezhep imamlar›n›n içtihatlar›na dayand›r›lan bu eserlerde kad›n, erke¤e ba¤›ml› ve her türlü fitne ve fesat›n potansiyeli bir varl›k olarak tasvir ediliyor; ancak iyi bir efl, iyi bir anne olmas› durumunda birtak›m haklara lay›k görülüyordu.7 Hidayet fiefkatli Tuksal'›n incelemesine göre baz› hadisler kad›nlar› flöyle tan›mlamaktad›r: Erke¤in kaburga kemi¤inden yarat›lm›fllard›r, e¤ridirler, düzeltilemezler; ak›l ve din bak›m›ndan eksiktirler; cehennemin ço¤unu olufltururlar; nankör, süs düflkünü, cimridirler; s›r tutamazlar; huysuz ve k›skançt›rlar; efllerine ihanet ederler; bafltan ç›kar›c›, u¤ursuzdurlar; önünden geçtikleri kiflinin namaz›n› bozarlar... Cihan Aktafl "sokaklar› da içine alan bir harem/k›l›fta yaflamaya zorlanan" ‹slamc› kad›n›n, kendi deyifliyle "bac›"n›n bu kitaplarda nas›l tasvir edildi¤ini flöyle anlat›yor: "Kad›n büyük bir açl›kla ve teslimiyetle okunan ikinci el dini kitaplara göre bir fesat kayna¤› gibidir. Ne de olsa kocas›n›n kulu say›l›r; ayr›ca yarat›l›fltan yozlaflmaya yatk›nd›r. Bu bak›mdan da takval› ise, fesat kayna¤› olmamak için mümkün oldu¤u kadar soka¤a ç›kmamal›yd› kad›n veya çok zaruri nedenlerle ç›k›yorsa, kendini çirkinlefltirmeliydi. Kara kargalara benzemeliydi. Namahrem erkeklerle konuflurken a¤z›na ceviz alarak konuflan menk›be kahraman› evliya kad›nlar›n izinde yürümeliydi... Bu yaklafl›mlar› ço¤u kez kad›nlar, dini bir hassasiyet ve teslimiyet ad›na belki erkeklerden daha ›srarl› bir dille savundular."8 ‹slami harekette her türden iktidar› ellerinde tutan erkeklerin ço¤unun gözünde kad›n yarat›l›fltan "eksik" oldu¤u için kendini kan›tlamal›yd›, bu nedenle rol da¤›t›m›nda "örnek müslüman olma rolü" hep kad›nlara düfltü. Ayr›ca ‹slamc›l›k-laiklik tart›flmalar› ve geriliminin de ço¤unlukla kad›n üzerinden yürümesi nede7. Nihayet bir kad›n ilahiyatç› bunlar› bilimsel ve derli toplu bir flekilde, en önemlisi "kad›n bak›fl aç›s›yla" inceledi: Hidayet fiefkatli Tuksal, Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹zdüflümü, Kitabiyat, Ankara, 2000. Ayr›ca bak›n›z Tuksal'la yapt›¤›m›z söylefli. 8. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, Eylül 2000, s. 37. 18 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT niyle dindar kad›nlar hep "mükemmel" olma zorunda hissettiler kendilerini. Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu, püriten bir ‹slam anlay›fl›n›n esas olarak kad›nlar için geçerli olmas›n›, Kuran'daki "Emr-i bi'l ma'ruf, nehy-i ani'l-münker", yani "iyili¤i emretmek, kötülükten men etmek" ilkesiyle meflrulaflt›r›yor: "Bunun kamusal alandaki kad›nlarla ne ilgisi var diye sorabilirsiniz. Çok önemli ve do¤rudan bir ilgisi var. Çünkü bütün ‹slam aleminde oldu¤u gibi Türkiye'de de kapitalist de¤erlerin tafl›nmas› ve içsellefltirilmesinde en önemli set kad›nlard›r. Bu setin k›r›lmas› için zaaf noktalar› tespit edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bu bak›mdan kamusal alana ç›km›fl tesettürlü kad›nlar her türlü bak›fl›n odak noktas›nda bulunmaktad›r."9 Paradoksal bir biçimde dindar kad›n için hâlâ püriten bir yaflam› vazeden Cihan Aktafl'›n flu tespitlerini de aktarmakta yarar var: "‹slami kesimlerin, modernleflmeyle gelen birçok de¤iflikli¤in yol açt›¤› problemlere çözüm aran›rken, sanki bu de¤iflmelerden o hiç etkilenmeyebilirmifl gibi, kad›n›n geleneksel konumunun korunmas›na, bu korunma tutumunun da bizzat kad›n›n bireysel çabalar›na yüklenmesine iliflkin beklenti ve ›srarlar›, flüphesiz kad›na iliflkin efsanevi soyut yarg›lardan kaynakland›¤› kadar, kad›n›n sessizli¤i ve dilsizli¤inden de beslenmektedir."10 Bütün bu "‹slam'da ve ‹slami harekette kad›n›n yeri" tart›flmalar›yla ilgili olarak Dr. Hidayet fiefkatli Tuksal'la yapt›¤›m›z röportaj›n ifllevsel oldu¤unu düflünüyoruz. Tuksal, Türkiye ve hatta ‹slam dünyas›nda ender rastlanan bir çal›flman›n sahibi bir ilahiyatç›. Kendisi, Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nde 1998'de tamamlad›¤› doktora tezinde Hz. Muhammed'e atfedilen rivayetlerde kad›n karfl›tl›¤›n› ele ald›. 2000'de, Kitabiyat Yay›nlar› taraf›ndan Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹zdüflümü bafll›¤›yla kitaplaflt›r›lan tez "‹slam ve kad›n" konusuna, ‹slam 9. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 16-17. 10. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, Eylül 2000, s. 41. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 19 içinden, ama rahatl›kla feminist olarak nitelenebilecek elefltirel bir bak›flla yaklafl›yor. 37 yafl›ndaki Tuksal örtülü oldu¤u için hocal›k yapam›yor, ama aktif üyesi oldu¤u Baflkent Kad›n Platformu ad›na yurtiçi ve d›fl›ndaki toplant›larda mekik dokuyor: ‹slam ve kad›n iliflkisi üzerine çal›flmak nereden akl›n›za geldi? H‹DAYET fiEFKATL‹ TUKSAL: Ben, k›zlarla erkeklerin bir arada okudu¤u normal devlet lisesinden yetifltim. O zaman örtülü de de¤ildim, herhangi bir ayr›mc›l›¤a u¤ramad›m. Yani erkek arkadafllarla eflit koflullardayd›m. Evde de öyle oldu¤u için eflitlik hissine al›flm›flt›m. Erkeklerin benden üstün oldu¤u fleklinde bir fikre hiç kap›lmam›flt›m. ‹lahiyata gitti¤imde çok farkl› bir ortamd›, benim de çok farkl› bir dönemimdi. Çünkü ‹slam hakk›nda hiçbir fley bilmedi¤im için flöyle düflünüyordum: "‹slam hakk›nda ö¤rendiklerim bana ne kadar ters gelirse gelsin bunlar› yapmak zorunday›m." Böyle bir teslimiyet anlay›fl›na sahiptim. 12 Eylül 1980 darbesinin hemen sonras›yd›, ilginç bir dönemdi. Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nde ö¤renciler aras›nda hemen hemen bütün dini cemaatlerin uzant›lar› vard›. Hocalar›n birtak›m tercihleri vard› ama cemaatlerle ba¤lar› yoktu. Yani o zaman cemaatlerden daha hocalar yetiflmemiflti. O ortamda k›zlar çok garip bir konumdayd›lar. Öncelikle konuflmalar› çok abes karfl›lan›yordu. Erkekler flöyle düflünüyordu: "K›zlar›n asli görevleri anneliktir; üniversite okumalar›na da gerek yoktur. Hadi diyelim ki bir cahillik etmifller ya da cüret göstermifller, o zaman burada bizi çok az rahats›z etsinler, bize kar›flmas›nlar, varl›klar›n› belli etmesinler." Örne¤in ben okula ilk olarak etek-ceketle ve örtülü bir flekilde gitmifl olmama ra¤men yeterince örtülü olmad›¤›m hissine kap›lm›flt›m. Ve hemen, annemin muhalefetine ra¤men zorla bir uzun pardesü diktirdim. ‹lk iki y›l›m ‹slami denen her türlü zor fleyi uygulamakla geçti. Buna tarikata girmek de dahil. Halbuki ailem benim için çok erken oldu¤unu söylüyordu. Ama biz hep "yar›n ölebiliriz" duygusuyla her ân›m›zda mükemmel bir müslüman olma- 20 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ya çabal›yorduk, ertelemeye vaktimiz yoktu. Bu anlay›fl hepimizde çok bask›nd›. Hâlâ baz› gençlerde bu anlay›fl› görüyorum. Örne¤in akflam ezan› okunuyor, baz› arkadafllar hemen k›lmaya kalk›yorlar. Niye? "Ya befl dakika sonra ölürsem, akflam namaz›n› k›lmadan ölmüfl olurum..." Neyse böyle bir hassasiyet dönemi geçirdim. Fakat bu arada liseden kalma araflt›rmac› mant›¤›m› kaybetmemifltim. Ders d›fl›nda ‹slam'› araflt›rd›m. ‹kinci s›n›fta Kuran çal›flt›m. Bu, beni biraz daha özgürlefltiren bir süreç oldu, baflka arkadafllar›m› da. ‹nsanlar zor olan› yapt›ktan sonra "Ben bütün bunlar› yapt›m da ne oldu?" diye soruyorlar: "Erkeklerle tokalaflmay› b›rakt›m, ne oldu?.. Bu kadar uzun giyindim, ne oldu?" Yani "ne ifle yarad› bütün bunlar" diye düflünmeye bafll›yorsun. Bunlar› hiç yapmadan elefltirdi¤inizde "mazeret ar›yor" gözükebilirsiniz. Ama yapt›ktan sonra ne oldu¤unu ya da ne olmad›¤›n› görüyorsunuz. Sonra daha da özgürlefliyorsunuz. Üçüncü s›n›ftan sonra özgürleflti¤imi düflünüyordum. Yani okuldaki o etkin görüfllerin bask›s›ndan kurtuldum. O güne kadar k›zlar okulda derslere aktif biçimde kat›lm›yor, konuflmuyor, sessiz bir flekilde yaflamaya çal›fl›yorlard›. Ondan sonra biz etkin olmaya bafllad›k. Kaç kifliydiniz? Çok kalabal›k de¤il, birkaç kifli. Birkaç kiflinin bile bu çemberi k›rmas›yla okulda bir dönüflüm yafland›. Arkadafllar bizim tav›rlar›m›za al›flt›lar. Kendilerine yönelik bir fley olmad›¤›n› anlad›lar. Belki sizi "mahallenin delisi" olarak görmüfllerdir... Hay›r, öyle de¤il. Güçleri yetmiyordu. Onlar kadar iyiysek, hatta onlar›n ço¤undan iyiysek yapacaklar› bir fley yoktu. Zaten korkular›n›z insanlara cesaret veriyor. Siz korkmuyorsan›z onlar›n da size hükmetme cesaretleri olam›yor. Bugün ‹lahiyat çok daha rahatlam›fl durumda. K›zlarla erkeklerin birlikte kulüpleri var. K›z- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 21 lar›n düzenledi¤i bir sürü faaliyet var. Çok rahat arkadafl gruplar› halinde oturuyorlar. Sizi bu araflt›rmaya ne yöneltti? Asl›nda bafllang›çta böyle bir araflt›rmaya ihtiyaç duymam›flt›m. Kiflisel bazda k›s›tl› yaflamad›¤›m için o varolan teorik söylem beni pek fazla etkilemiyordu. Daha do¤rusu öyle zannediyordum. Ama flimdi geriye bakt›¤›mda flunlar› görüyorum: Di¤erleri gibi baflar›l› bir ö¤renci olmama ra¤men, ne asistan olarak okulda kalabilmeyi, ne master, doktora yapabilmeyi hayal dahi edememifltim. Bu, düflünülemeyecek bir fleydi. Neredeyse yirmiye yak›n erkek s›n›f arkadafl›m flu anda çeflitli üniversitelerde ö¤retim üyesi. Onlar o zamanlardan bunu planlayabilmifllerdi ancak biz k›zlar bunu düflünemiyorduk. Hem baflörtüsü sorunu vard›, hem de okuldaki hocalar›m›z›n böyle bir konuda esneklik göstermelerini ummuyorduk. Zaten hocalar›m›z›n tümü erkekti, bir tek Beyza Bilgin d›fl›nda, ki onun da erkek hocalardan pek fark› yoktu. Fakat terörün sona ermesiyle birlikte dersler düzene girdi ve hocalar güç kazan›p daha da rahatlad›lar. Bir de Özal döneminin "‹slam'la bar›flma" süreci bizim hocalar›m›z› da de¤iflik aray›fllara sevketti. Benim doktora s›nav›na girdi¤im 1989'da yirmiye yak›n k›z ö¤renci yüksek lisans ve doktoraya kabul edildi. Özal, kendi aray›fl›nda sizin okuldan epey bir destek alm›flt› galiba. Evet. Hilton'da bir toplant› yapm›fllard›. ‹slami Araflt›rmalar dergisini ç›karan arkadafllar›n bir iftar› olmufltu. Özal oraya gelmiflti. Hocalar›m›z da muhafazakâr insanlard›, ama onlar da oturup düflünmeye bafllad›lar: "‹yi tamam. fiunu yapt›k, bunu yapt›k da ne oldu? Nereye gidiyoruz?" Neticede kendi birikimimize, hayata karfl› tavr›m›za ve dindarl›k biçimimize yönelik kapsaml› bir araflt›rma, tefekkür ve özelefltiri süreci bafllad›. 22 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT 1990'da m›? Evet 1990'larla birlikte bu bafllad›. Ayr›ca ‹lahiyat'taki arkadafllar hem çok okurlar, hem de çok yönlü okurlar. Örne¤in o dönemdeki Fazlurrahman çevirileri önemli tart›flmalar bafllatt›. Bu birço¤umuzun önünü açt›, "demek ki düflündüklerimizin felsefi temelleri varm›fl," diye rahatlamam›z› sa¤lad›. Doktoraya bafllad›¤›n›zda akl›n›zda kad›n konusu var m›yd›? Hay›r. Usul (metodoloji) çal›flmak istiyordum. Kad›n üstüne çal›flmak istedi¤inizde, önyarg›l› bir flekilde "afla¤›l›k kompleksiniz yüzünden" diyebiliyorlard›. Aç›kça m›? Aç›kça söyleyenler de vard›, ima edenler de. Kad›n konusunda çal›flmay› hiç düflünmüyordum, fakat o dönemde ‹mam Hatip'te ö¤retmenli¤e de bafllam›flt›m ve çok büyük flaflk›nl›klara u¤rad›m. Ö¤retmen ve yönetici arkadafllar›n ço¤u taflra kökenli erkeklerdi. O y›l ilk defa çok say›da baflörtülü ö¤retmen gelmifl o okula. Tabii örtülü olmayan bayan hocalar da var. Onlar aç›k bayanlarla nas›l iletiflim kuracaklar›n› biliyorlar, fakat bizimle nas›l olaca¤›n› bilmiyorlard›. Çünkü di¤erlerine karfl› medeni kurallara uymaya özen gösterirken, bizler için özel bir statü bulmalar› gerekti¤ini düflünüyorlard›. Sonradan iyi arkadafllar haline geldiysek de bafllang›çta büyük s›k›nt› yaflad›k. Bizi nereye oturtacaklar›n› bir türlü bilemediler: "Ö¤retmen mi bunlar, yoksa ö¤rencinin biraz üstünde birileri mi?" Bir de s›n›flarda güncel konular› konufluyor, mesela son s›n›ftaki k›zlara "imam nikâh› yerine resmi nikâh isteyin" diye ak›l veriyoruz. Bunlar da okulda epey k›yamet kopar›yor. Vay efendim "modernist kad›nlar gelmifl. ‹mam nikâh›na karfl› ç›k›yorlar. K›zlar›n kafalar›n› kar›flt›r›yorlar," diye bize bir muhalefet bafllad›. Müdürümüz oldukça sert davran›yordu. Neticede biz iyice tak›flan muhalif cepheler olduk. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 23 Onlara göre bizim maafl almam›z da olacak fley de¤ildi. Çünkü ço¤unun efli çal›flm›yordu. Kimi arkadafllar›n efllerine "sen de mi han›m paras› yiyorsun?" diye tak›l›yorlard›. Çocuklar›m›z nedeniyle izin veya sevk almak istedi¤imizde sorun ç›k›yordu. Bizim kendileriyle eflit konumda, hatta master-doktora yapt›¤›m›z için kariyer olarak daha iyi durumda olmam›z› zannederim anlayam›yorlard›. Benim eflim de ev ortam›nda rahat›na düflkün klasik Türk erke¤idir, bu yüzden sorunlar yaflad›¤›m›z zamanlar oluyor. Fakat insan sevdikleri söz konusu oldu¤unda bunu daha kolay hazmedebilir belki, ama çal›flma hayat›nda bunlar›n olmas› kabul edilebilir bir fley de¤il. Örne¤in ben pantolon giyiyorum diye bana, "Peygamberimiz Hz. Ayfle'ye, kendi terliklerini giyme izni vermemifl. Sen nas›l bir erkek k›yafeti giyebilirsin?" diyorlard›. Veya içlerinden biri, "sen flu bayana 'makyajla namaz k›l›nabilir' demiflsin?" deyince "Evet, ne olmufl!" cevab›n› verdim. O da "nas›l veriyorsun böyle fetvalar›?" diye flafl›rd›. Bakt›m ki erkekler bu gücü hep o belirli hadislerden al›yorlar. Yani kad›nlar, "eksik ak›ll›, eksik dinli" yarat›klard›. ‹flte o zaman "usul çal›flmay› boflver" dedim kendime. Erkek egemen fetvalara karfl› siz kad›n bak›fl aç›s›yla fetvalar gelifltiriyormuflsunuz... Evet de o zaman "erkek egemen" diye nitelendirmiyorduk. Pratikteki sonuçlar› görüyorduk. Örne¤in imam nikâh›yla evleniyorlar, bir flört dönemi yaflan›yor. Bu dönemde erkekler çok da talepkâr oluyorlar. Çünkü "sen Allah'›n emriyle kar›ms›n. Senden her fleyi istemeye hakk›m var," diyorlar. Fakat aralar›ndaki en küçük anlaflmazl›kta, erke¤in gururuna yönelik en küçük bir s›k›nt›da "Tamam, bitti bu ifl. Güle güle" diyorlar. Birtak›m kitap ve dergilerde, okullar bittikten sonra erkeklerin boflad›¤› çok say›da kad›n örne¤i anlat›l›yor... 24 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Ben çok say›da tan›k olmad›m, ama az da olsa çok önemlidir. ‹mam nikâh› Hz. Peygamber zaman›nda bir kurumsallaflt›rma giriflimiydi, çünkü erkekler hiçbir zaman nikâhtan veya nikâhs›zl›ktan dolay› zarara u¤ram›yorlard›. Kad›n›n, miras, nafaka, çocu¤un velayeti gibi haklar›n› korumak gerekiyordu. Bu yüzden önemliydi. Ancak ‹slami kesimlerde bu gibi gerekçelerle de¤il, "karfl› cinslerin konuflmas› haramd›r. Konuflmalar› için nikâh gerekir," gibi mazeretlerle dini nikâh savunuluyordu. Biz de "Hay›r, konuflmak haram de¤il, bunun için nikâha ihtiyaç yok. Konuflsunlar. Görüflebilirler. Nikâh ciddi bir fley. ‹mam nikâh›n›n da hiçbir ba¤lay›c›, kad›n›n haklar›n› koruyucu taraf› yok," diyor ve k›zlara, "imam nikâh›na güvenmeyin. Böyle bir fleye ihtiyaç duymay›n. Resmi nikâh yap›n," ö¤üdü veriyorduk. Tabii belki flunu da söylemek gerek: Evlilik gibi kutsiyet atfedilen önemli bir iflte, resmi nikâh›n dinden ve dini ritüellerden ar›nd›r›lm›fl olmas› da, insanlar›n dini nikâha yönelmelerinde hakl› bir aray›fl olarak görülebilir. Kitab›n en çarp›c› cümlelerinden birini aktarmak istiyorum: "F›traten sorunlu olarak yarat›lan kad›n, bu defolu yarat›l›flla kulluk müsabakas›na neredeyse hükmen ma¤lup bir statüde bafll›yor." Ben pratikten çok teoriden hareketle bu saptamay› yapt›m: ‹nceledi¤im hadis rivayetlerine göre, kad›n erke¤in kaburga kemi¤inden yarat›l›yor. Erkek düzgün, ama kad›n e¤ri. Hadislerin yorumlar›na bakt›¤›n›zda, "Onu düzeltmeye çal›flmay›n, zaten düzelmez. E¤er bu e¤rilik onu haram ifllemeye sevkediyorsa o zaman u¤rafl›n," diyor âlimlerimiz. Halbuki Allah Kuran-› Kerim'de diyor ki, "Benim indimde en de¤erliniz, en takval› olan›n›z, yani sak›nma bilincine en çok sahip olan›n›zd›r." Ölçüt bu. E¤er kad›nlar gerçekten böyle e¤ri/sorunlu yarat›lm›fllarsa bu bilinci yakalayamayacaklar, yeterince yakalayamayacaklar, demektir. Bu anlay›fl› yans›tan rivayetler bütün güvenilir hadis kitaplar›m›zda yer al›yorlar. Bu kitaplar müslümanlar›n nazar›nda çok önemli ve dinin temel kaynaklar› Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 25 statüsünde. Geçmiflte ilmi tart›flmalara aç›k birer bilimsel eser olarak görülmüfl olsalar da, ‹slam düflüncesinin donuklaflmaya bafllad›¤› zamanlardan beri bu eserler bir tür dokunulmazl›k ve yan›lmazl›k z›rh›yla kuflat›lm›fllar. Bir de bu rivayetlerin aç›klamalar›n› yapan çok ünlü âlimler var. Onlar›n yorumlar› da bu hadisler kadar etkili olmufl. Onlar›n aç›klamalar›na bakt›¤›n›z zaman neredeyse hiç kurtaram›yorsunuz. Çünkü flöyle diyorlar: "Kad›n erkek için yarat›lm›fl bir varl›k." Hadislere bak›yorsunuz, erkek için hizmetçiden, k›l›çtan, attan ve kad›ndan bahsediliyor. Yani dört tane hayat› kolaylaflt›r›c› ö¤e var; kad›n bunlardan bir tanesi. Kad›n›n asli varl›k olarak kabul edildi¤i tek alan Allah'a kiflisel kullu¤u, yani ritueller alan›. Bir de anne oldu¤unda, kocas› için de¤il ama evlad› için önemli bir varl›k olarak kabul edilmesi söz konusu... Zaten kad›n›n özne de¤il nesne olarak görüldü¤ünü yazm›fls›n›z... Maalesef öyle. Siz bu çal›flman›zda bu rivayetlerin do¤ru olmad›¤›n› m›, yoksa bu rivayetlerin Kuran'›n ve ‹slam'›n asl›na uygun olmad›¤›n› m› göstermeye çal›flt›n›z? Asl›nda ikisini de yapmak için yola ç›kt›m, ama yapabildi¤imi zannetmiyorum. Bunlar as›ls›z ç›ks›n diye çok dua ediyordum, ama olmad›. O yüzden sorun var zaten. Bir sene yo¤un bir flekilde s›rf Kuran üzerinde, onun kad›na yönelik bak›fl aç›s›n› yakalayabilmek için çal›flt›m. En az›ndan "bunlar Kuran'a ayk›r›" diyebileyim istedim. Neticede bunlar›n pek ço¤u Kuran'›n genel yaklafl›m› ve ruhuna çok ayk›r› olsalar da, Kuran'da gerçekten ataerkil bir fonun varl›¤›n› fark ettim. ‹flte bu fon insanlar› çok yan›lt›yor. Bu ba¤lamda, tam da Fazlurrahman'›n dedi¤i gibi flunu gördüm: Kuran-› Kerim, o gün orada yaflayan Araplar›n zihinlerine hitap ediyor. Onlar›n kelimeleriyle konuflan, belki onlar›n kelimelerine aflk›n anlamlar yükleyen, ama onlar›n pratiklerini, düflünce dünyala- 26 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT r›n› yans›tan ve ‹slam'› bu semboller üzerinden anlatan bir tavr›, üslubu var. Dolay›s›yla bu sembollerin ve bu ataerkil fonun tarihsel taraf›n› ihmal etti¤inizde, hedefleri ve amaçlar› gözden kaç›r›p kelimelerle anlat›lan her fleyi bütünüyle dinden sayman›z gerekiyor. Bu durumda da sorun ç›k›yor. Örne¤in miras konusunda, erke¤in kavvaml›¤› noktas›nda, eflitlik konusunda, özetle pek çok konuda sorun ç›k›yor. Örne¤in bu araflt›rmaya bafllamadan önce "eflinizi flu durumlarda dövebilirsiniz" fleklindeki ayeti hiç düflünmek istemezdim. Bu ayet yokmufl gibi davranmak isterdim. Çünkü aç›klamas›n› bulam›yordum. Bizim modern bilincimizle böyle bir fleyi kabul etmemiz mümkün de¤il, ama bu ayet var. Kimileri ‹slam'da kad›n›n mutlak bir flekilde ezildi¤ini kan›tlamaya çal›fl›rken, bir baflka grup da ‹slam'›n asl›nda kad›na en genifl haklar› tan›d›¤›n› iddia etti. Siz bambaflka bir yol izliyorsunuz. Evet, çünkü kafamdaki bir fleyleri do¤rulamak de¤il, gerçekten neyin ne oldu¤unu bilmek istiyordum. Kuran'a "evet o ayetler var, ama flunlar da var" diye bakt›¤›n›zda çok özgürlefltirici oluyor. Çok daha fazla analizle Kuran'› anlamaya çal›flmam›z laz›m. O günkü insanlar›n zihniyetini, Kuran'›n onlara ne katt›¤›n› anlamam›z da gerek. Kuran'da bugünkü anlamda eflitlik söylemi yok. Olmas›n›n da mümkün olmad›¤›n› düflünüyorum, çünkü eflitlik, kad›nlar›n da, bir dizi mücadeleden sonra iktidar araçlar›na ulaflabilmeleriyle pratik hayatta boyvermeye bafllad›. Kuran'›n indi¤i dönemdeyse kad›nlar›n iktidar araçlar›na uzanabilmeleri çok güç oldu¤u için, kad›nlar›n böyle bir aray›fllar› da olmad›¤› için, eflitlik söylemi ortaya ç›kam›yor. Çünkü savafllarda çok say›da erke¤in öldü¤ü o dönemde kad›nlar aç kalmamak için erke¤in himmetine zaten muhtaçlar. Bu nedenle erkeklere kendilerini kabul ettirebilme derdindeler. Onun için Kuran'da boflanmayla ilgili hükümlerde kad›na anlaflma tavsiye ediliyor. Ama bütün bunlara ra¤men Kuran, s›rf r›z›k endiflesiyle çekilmez bir evlili¤e katlanmay› da reddediyor. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 27 Ama bugün eflitlik kaç›n›lmaz. Gene ortam›na ba¤l›. E¤itim düzeyi düflük olup, baflta ekonomik aç›dan olmak üzere birçok aç›dan kocas›na ba¤›ml› olan kad›n zaten eflitlik istemiyor, çünkü eflitlik için fazladan gayret sarfedece¤ine kocas›yla gurur duymay› tercih ediyor. Geçenlerde Do¤u' dayd›m, bir üniversitenin rektörlük seçimleriyle ilgili olarak iki aday›n han›mlar›n›n adlar› zikredilerek "Ayfle mi kazanacak, Fatma m›?" diye soruluyordu. Rektör olacaklar erkek, fakat savafl› kazanacak olanlar kad›n! Kitapta "mümin kad›n›n cenneti neden bir baflka kulun subjektif r›za anlay›fl›na endekslenmifltir?" diye soruyorsunuz... Evet, çünkü "kad›n, kocas›n›n r›zas›n› almad›kça cennete gidemez" fleklinde rivayetler var. Halk aras›nda çok yayg›n ve kad›nlar tabii ki bunlara inan›yorlar. Siz dini pek bilmiyorsan›z ve size dini ö¤reten kifli bunu söylüyorsa, inanmaktan baflka çareniz var m›? Çokefllilik konusunu da elefltiriyorsunuz. Bu günümüz Türkiyesi' nde hâlâ etkili mi? Çokefllilik Türkiye'ye özgü bir fley de¤il, bütün dünyada var. Bat›'da belki cinsel özgürlük ad›na yaflan›yor bu. Erke¤in rahat oldu¤u, ekonomik gücü elinde bulundurdu¤u, kad›nlara ulaflma yollar›n›n çok kolay oldu¤u ve bunlar›n ay›planmad›¤› bütün toplumlarda çok yayg›n bir fley. Bat› toplumlar›nda çokeflli kad›nlar›n bile ay›planmad›¤› görülebiliyor. Hatta tekefllili¤in insan› köreltti¤ini iddia edenler ç›k›yor. Türkiye'de kad›nlar›n çokefllilikten, en az›ndan gurur ve onurlar›n›n zedelenmesi aç›s›ndan çok zarar gördüklerini düflünüyorum. Ancak bir erke¤in baflka birisiyle birlikte olmas›n› engellemenin yolu olmad›¤›n› da biliyorum. Böyle bir durumla bafla ç›kabilmeleri için, ben kad›nlar›n hem maddi hem de manevi aç›dan güçlendirilmesi tezini savunuyorum. Örne¤in 28 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT eflleri zenginleflen baz› arkadafllar›m var, çok korkuyorlar. Onlara flöyle diyorum: "Niye kendinizi bu kadar çaresiz hissediyorsunuz. Güçlü olun. Böyle bir evlili¤i istemiyorsan›z hay›r diyebilme gücünüz olsun. 'fiu riskleri göze al›yor musun, beni kaybetmeyi göze al›yor musun' diyebilin. 'Allah izin vermifl, ben de izin vereyim' demek zorunda de¤ilsiniz." Çokefllili¤in yayg›n oldu¤u yöre ve ülkelerde kad›nlar›n kendilerine özgü ilginç savunma mekanizmalar› gelifltirdiklerini gözlüyorum. Ancak bizim çevrelerimizde sorun var. Çünkü kad›nlar tek bir eflle hayatlar›n›n sonuna kadar birlikte olma beklentisi ile evleniyorlar. Bu yüzden efllerine çok ba¤lan›yorlar ve hayatlar›n›n merkezine efllerini koyuyorlar. Hatta bir tür mülkiyet duygusuna bile kap›l›yorlar. Sonra bir gün baflka bir kad›n›n gündeme gelmesi halinde, bütün dengeler y›k›l›yor ve kad›n›n hayat› altüst oluyor. Belli bir yoksulluk dönemini kendi kafalar›na ve yafllar›na uygun efllerle geçiren erkeklerin belli bir statüye geldikten sonra, onlar›n üzerine genç kumalar getirdi¤i söylenir hep... slam çokefllili¤e izin verdi¤i için baz› genç k›zlar›m›zda bir rahatl›k var. Hele günümüzün köfle dönmeci zihniyetiyle yetiflmifl bir genç k›z, niye fakir bir gençle evlenip s›k›nt› çeksin. Onun yerine, olgunlaflm›fl, ruhu ve fizi¤i güzelleflmifl ve maddi sorunlar› olmayan erkekleri tercih ediyorlar. Bunlara, ikinci olman›n, tercih edilmifl olman›n gururu da ekleniyor. Nas›l bir gurur bu? Adam›n efli var, kurulu düzenini riske at›p onunla evlenmeyi göze al›yor! Ama resmi nikâh›n ilk eflle sürdü¤ü söyleniyor... Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 29 Hay›r, ikinci han›m e¤er güçlüyse yasal ba¤ da ona geçiyor. Bence zaten bafltan bunu planl›yorlar. Belki ilk baflta bunu söyleme cesareti gösteremiyorlar ama zamanla durumu lehlerine çeviriyorlar. Arkadafllar›n›za "Ayakta dik durun. Gerekirse boflan›n" m› diyorsunuz? Evet, gerekirse boflan›n. Bu sizi çok rencide edecekse sürdürmek zorunda de¤ilsiniz. Siz de baflka evlilik yapabilirsiniz. Bizim han›mlar›m›z ise genellikle demin anlatt›¤›m sebeplerle, böyle bir fleyi ak›llar›ndan geçirmeyi bile çok abes buluyorlar. Eflleri de öyle. Zaten biraz da bunun rahatl›¤› var. Ancak bir gün bir arkadafl›m flunu anlatt›: Sabah namaz›n› k›ld›ktan sonra dua ederken "Allah›m beni de, eflimi de nefsimizin kötü arzular›na uymaktan koru," demifl. Bunu duyan efli irkilerek, "kendin için de mi böyle dua ediyorsun?" diye sormufl. Arkadafl›m "Senin nefsin var da benim yok mu, tabii ki kendim için de dua ediyorum," deyince, efli bunu duymaktan hiç de hoflnut olmad›¤›n› belirten flaflk›n bir yüz ifadesiyle kalakalm›fl. Ayr›ca, yine böyle bir ikinci evlilik hikâyesinde, kocas›na üç k›z›n› b›rak›p gidece¤ini ve baflkas›yla evlenece¤ini söyleyen bir arkadafl›m›z da var. Neticede kocas› bu kadar çok sorun ç›kaca¤›n› görünce, girifliminden vazgeçti. As›l mesele de bu zaten. Onlara bu iflin bir bedeli oldu¤unu göstermek gerekiyor. Baflka birisiyle evlenmek için ayr›lan kad›n da oluyor mu? Bir tane duydum ve çok ay›plan›p k›nand›¤›n› biliyorum. Ben de k›nayanlar› k›nad›m. Çünkü erkekler bunu her zaman yap›yorlar, kimsenin k›nad›¤› yok. O yap›lan dü¤ünlere cümbür cemaat, bütün beyefendiler ve han›mefendiler gidiyorlar, ama bu ifl bir han›m›n bafl›na gelince toplum d›fl› b›rak›l›yor. 30 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Bu noktada kitapta kad›n›n potansiyel cinselli¤inin suçlan›p erke¤inkinin kutsand›¤› yolundaki bölüme gelmek istiyorum. Bu çok cüretkâr bir saptama. Bu, bir hadise atfen ç›km›fl bir saptama. "Dininiz ve akl›n›z bu kadar eksik oldu¤u halde, ak›ll›, olgun adamlar› bu kadar kolayca bafltan ç›kar›yorsunuz" fleklinde bir hadis rivayeti bu. Bunun sonucunda "her kad›n potansiyel bir fitnedir ve düflünceleri fleytana çok yak›nd›r" yorumlar› yap›l›yor. Zaten flu türden aç›klamalar da yap›l›yor: "Asl›nda bir erkek için kad›n bir felakettir. Mal-mülk ister, k›skançt›r; erke¤i ilimden, Allah'a ibadetten al›koyar; en kötüsü bu kadar belal› oldu¤u halde erkek ondan vazgeçemez." Halbuki realiteye bakt›¤›m›zda flunu görüyoruz. Bu tür yorumlar›n yap›ld›¤› dönemlerde kad›nlar s›k› s›k› örtünüyorlar. Erkeklerle görüflmüyorlar. Okumuyorlar. Evlerde yafl›yorlar. Cinsel aç›dan günah iflleyebilecekleri ortamlar zaten k›s›tlanm›fl durumda. Yani hiçbir fley yapm›yorlar, ama hâlâ onlardan korkuluyor. Neden? Çünkü onlar› "potansiyel fitne" olarak görüyorlar. "Yaz› yazmay› ö¤retirsin, sevgilisine mektup yazar. Balkona b›rak›rs›n kafl-göz iflareti yapar," diyerek korkuyorlar. Üstelik bu korkular›n› hadis haline getirip, ölümünden as›rlar sonra Peygamber'e söyletiyorlar. Kitapta kad›na, "hain, nankör, k›skanç, cimri, lükse düflkün, huysuz, s›rlar› iffla eden" gibi olumsuz s›fatlar›n yak›flt›r›ld›¤›n›, bunlar›n kad›nlara özgü karakter zaaflar› olarak gösterildi¤ini söylüyorsunuz. "Hadislerde erkek" diye bir araflt›rma yapmad›m, ama kad›nlar›n durumuna iliflkin hadisleri ortaya ç›karabilmek için epey hadis okumam gerekti. Bu s›fatlar›n özellikle erkeklere de yak›flt›r›ld›¤›na rastlamad›m. Hadislerde kad›nlar için bu tür özelliklerin kimi zaman tek bafl›na, kimi zaman arka arkaya s›raland›¤›n› gördüm. Zaten kad›n› "e¤ri" ve ahlaki aç›dan "sorunlu" biri olarak kabul edince bu s›fatlar› ona yak›flt›rmak çok kolaylafl›yor. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 31 Kendinizi nas›l tan›ml›yorsunuz? Feminist misiniz? Feminizmin temel yaklafl›mlar› aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, kad›n bak›fl aç›s›na sahip bir insan›m. Çünkü epey okudum ve o bak›fl aç›s›na bir kez sahip oldunuz mu, vazgeçmeniz de zor oluyor. Ama feminizmde çok ayr›mc›, erkekleri d›fllay›c›, yok say›c›, neredeyse iliflkileri bütünüyle kopar›p ayr› bir dünya yaratmay› hedefleyen bir söylem geliflti. Ben bu çizgiyi makul görmüyorum. Ne olursa olsun, babalar›m›zla, kocalar›m›zla ve o¤ullar›m›zla birlikte yaflamak zorunday›z. Ama varolan sistemleri, pratikleri, dini do¤ru anlayabilmek için kad›n bak›fl aç›s›na mutlaka sahip olmak gerekti¤ine inan›yorum. Özetle olan biteni kad›n gözüyle yorumlama derdinde olan bir insan›m. Size feminist diyorlar, de¤il mi? Diyorlar ve asl›nda rahats›z da olmuyorum. Yaln›z Türkiye'de feminizmin anlafl›lmas›nda sorunlar var. Bu lezbiyenlik olarak da anlafl›labilir ki ben öyle de¤ilim. Veya erkek düflman› olarak anlafl›l›r. Türkiye'de içleri doldurulmad›¤› için bu kavramlardan çekinmiyor da de¤ilim. Kad›n bak›fl aç›s›na sahip olmam, bence dindar kiflili¤imi zenginlefltiriyor, düzeltiyor. 1980 ortalar›nda Türkiye'de ‹slami kesimde feminizan bir aray›fl vard›. Bugün hangi noktaya gelindi? Türkiye'de o dönemde büyük bir çeviri furyas› oldu. Sözünü etti¤iniz ve ço¤unu tan›d›¤›m bu arkadafllar bütün o kaynaklardan beslendiler. Ortak kaynaklardan ortak düflüncelere ulafl›lmas› normal. Yaln›z Bat›l› feministlerle Türkiye'dekilerin eserleri aras›nda fark var. Türkiye'dekiler hep taraf tutarlar. Ya kemalist feministtirler, ya solcu feministtirler ve bir flekilde hep birilerini d›flarda tutmaya çal›fl›rlar. Kendi ideolojik kimliklerini, niyeyse, belki feministliklerini meflrulaflt›rmak için, mutlaka ortaya koymaya çal›fl›r- 32 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lar. Sonuçta siz onlar›n yazd›klar›n› okurken, ne kadar ayn› fleyleri savundu¤unuzu düflünseniz de o insan›n sizi d›fllad›¤›n›, sizi istemedi¤ini anlars›n›z. Ama Avrupa ve Amerika feministlerini okurken böyle bir s›k›nt›n›z yok, çünkü onlar daha kapsay›c›. Onlar için tek bir düflman var. Dolay›s›yla Bat›l› eserler bizim üzerimizde daha çok etkili oldu, onlardan beslendik. 1980'li y›llarda herkes yeni evlendi, ifl hayat›na at›ld›, anne oldu; yani hayat›n gerçek yüküyle, prati¤iyle o y›llarda tan›flmaya bafllad›lar. Arkadafllar›yla evlendiler ve onlar›n da birer klasik Türk koca oldu¤unu, belki onlarla asl›nda hiçbir fley paylaflmad›klar›n› gördüler. ‹fl hayat›nda erkeklerin tercih edildi¤ini, hamile kald›klar› için ay›pland›klar›n› gördüler. Bütün bunlar içinde bulunduklar› anadamarlarla hesaplaflmalar›n› beraberinde getirdi. Baz› ülkücü han›mlar biraz daha çabuk hesaplaflt›lar. Hepsi de¤il ama, 1980'lerde çal›flmaya bafllayan grup. Öbür kesim, daha çok eve kapanan bir yaflam sürdükleri için teslimiyetçi çizgilerini sürdürdüler; en az›ndan geç kald›lar. Kad›n konusunda teorik hesab› verilmemifl onca de¤iflmeye ve geliflmeye ra¤men, hâlâ bugün bir kad›n›n "ben feminist düflünceye yak›n›m" diyebilmesi bizim camiada büyük cesaret gerektirir. Ama çok say›da kad›n kuruluflu var ‹slami camiada... Evet var. Bizim kurucular› aras›nda oldu¤umuz Baflkent Kad›n Platformu da bu kurulufllardan biri. 1995'te kuruldu¤umuzdan beri, sadece kad›n sorunlar›yla ilgileniyor ve hem dine hem de kad›n bak›fl aç›s›na uygun politikalar gelifltirmeye çal›fl›yoruz. Platform yap› itibar›yla, ba¤›ms›z giriflim gruplar›n›n yan› s›ra, baz› vak›f ve derneklerin kad›n temsilcilerinden olufluyor. Dolay›s›yla kulland›¤›m›z dil ve yöntem aram›zda genellikle uzun tart›flmalara neden olabiliyor. Çünkü kimseyi tedirgin etmeyecek bir yol bulmak zorunday›z. Bizim arkadafllar›m›z›n tafl›d›¤› endifleleri, di¤er kad›n kurulufllar› da fazlas›yla tafl›yorlar. Bu yüzden her f›rsatta feminist olmad›klar›n› vurgulama ihtiyac› duyuyorlar, çünkü d›fllanmaktan Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 33 gerçekten çekiniyorlar. Baflka kesimden bir han›m›n bir fleyleri söylemesiyle, ayn› fleyleri örtülü, bizim kesimden bir kad›n›n söylemesi çok farkl›. Bizden birisi söyledi¤inde "Bunu nas›l yapar? Bu kadar kifli bizi d›flar›dan vurmaya çal›fl›rken bunlar da hainlik yap›p bizi içten vurmaya çal›fl›yor," diye tepki alabilir. RP Han›m Komisyonlar› olay› yafland›. Binlerce kad›n parti için seferber edildi, toplumsallaflt›r›ld›, ama di¤er yandan önleri kesildi. Zaten o han›mlar› hiçbir zaman ümitlendirmemifllerdi. Kocalar› belki ümitlendi. Parti içinde yükselmelerini kolaylaflt›rmak için han›mlar›n›n etkin çal›flmas›na bel ba¤layanlar oldu. Yani kad›nlar kendileri için de¤il, ya sadece Allah r›zas› için ya da kocalar›n›n yükselmesi için çal›flt›lar orada. Zaten RP y›llarca kad›nlar›n etkin karar mekanizmalar›na gelemeyece¤i tezini savundu. Bu da bir hadis rivayetine dayal› olarak savunuldu ve kad›nlar da buna iman etmifllerdi. Baflka türlü olamayaca¤›n›, aksi takdirde günaha gireceklerini düflünüyorlard›. Ama son dönemdeki Merve olay›n› baz› partililer bana flöyle aktard›: "FP'li yönetim asl›nda örtülü aday istemiyordu, ama tabandaki kad›nlar çok bask› yapt›. Bizi Nazl› Il›cak ile Oya Akgönenç gibi kifliler temsil etmez dediler." Kitab›n›z ‹slami camiada nas›l karfl›land›? Ben bu çal›flmay› sekiz senede tamamlayabildim. Doktoraya bafllad›¤›mda okuldaki arkadafllarla iliflkimiz çok mesafeliydi. Biraz fazla konufltu¤umda "size abla diyebilir miyiz?" diyenler oldu. Sanki arkadafll›k makul bir fley de¤il de bunu bir abla-abi iliflkisine getirmemiz gerekiyormufl gibi. Fakat zamanla, benim bu konudaki görüfllerimi de bildikleri için aram›zda bu arkadafll›k kavram›n› gelifltirdik. Benim bu kitab›m› da onlar yay›mlad›lar. Kendileri de kad›nlar ad›na birçok fleyden rahats›zd›lar. Onlar da de¤ifltiler. Örne¤in bu kitaptaki bütün hassasiyetleri onlarla paylaflabili- 34 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT yorum. Kitab›n ilahiyat fakültelerinde çok sat›ld›¤›n› duydum. Tart›flma konusu yap›lm›fl. Baz› derslerde baz› bölümleri okunmufl. Beni aray›p soruyorlar. Özellikle k›z ö¤rencilerin çok büyük sevinciyle karfl›laflt›m. Onlar da birçok fleyin yanl›fl oldu¤unun fark›ndalar, fakat izah etme ve dile getirmede zorlan›yorlar. Daha önemlisi bunu a¤›rl›¤›n›n alt›ndan nas›l kalkabileceklerini bilemiyorlar. Bu kitap herhalde onlara bir yöntem gösteriyor. Birçok yerden davet al›yor olmal›s›n›z? Evet ça¤›rmaya bafllad›lar, gidiyorum. Sorun ç›km›yor mu? Ç›k›yor. Mesela bir yerde dinleyiciler toplant›n›n sürmesini isterken beni davet edenler, tart›flma ç›kmas›ndan korktuklar› için bir an önce bitirmek istediler. Art›k çok geleneksel görüflleri savunmak pek makbul bir fley say›lmasa da, aile kurumundaki hiyerarfli vazgeçilmez bir statü olarak korunmaya çal›fl›l›yor. "Erke¤in ast›¤› ast›k, kesti¤i kestiktir," demekle bir yere var›lamayaca¤›n› art›k herkes biliyor. fiimdi "ifl hayat›nda kad›n-erkek eflit olmal›, ama evin reisi de erkek kalmal›. Bu Kuran'da var, de¤iflemez," gibi fleyler söylüyorlar. Biz de tart›fl›yoruz. K›zlar herhalde size içlerini döküyorlard›r. En çok neden flikâyet ediyorlar? Ayn› dertler. Erkek arkadafllar›n›n üzerlerinde bask› kurma niyetlisi olduklar›n›; kendilerinin onlar› çok takmayan hallerinden rahats›z olduklar›n›; hatta erkeklerin kendilerini "bu gidiflle evde kal›rs›n›z," diye uyard›klar›n› söylüyorlar. Fakat onlar daha flansl›lar. Daha iyi bir döneme denk geldiler. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 35 Belki de ‹slami hareketin yenilgisiyle gelen genel bir demokratikleflme yaflan›yor. Art›k büyük iddialara sahip cemaatler ve partiler kalmad›. RP-FP demokrasi savunur oldu. Bunlar›n etkisi olabilir mi? Çok etkisi var, ama ben ona yenilgi demiyorum. RP hayatla tan›flt›. ‹ktidara geldi¤i zaman birçok fleyi yapamayaca¤›n› zaten gördü. ‹ktidarda kalsayd› çok daha iyi olacakt›; neleri yap›p neleri yapamayaca¤›n› herkes birlikte çok daha iyi görecekti, ama bu kadar› da yetti. 28 fiubat süreci bence Türkiye için çok büyük bir talihsizlik. Dindar kesim, tam da demokrasiye adapte olmak zorunda oldu¤unu hissederken, bunu anlam›flken demokrasiye darbe vuruldu. Gerçi demokrasiyi savunmak meflrulaflm›fl oldu ama çok fleyin de önü kesilmifl oldu. Cemaatlerin etkisi gene güçlü, fakat partinin etkisi zay›f ve insanlar demokrasiye olan ihtiyaçlar›n› kavrad›lar. Kendime bakacak olursam, ben yirmi y›ld›r baflörtüsü s›k›nt›s›n› yafl›yorum. Benim gibi s›k›nt› çeken baflka insanlar var; onlara empati duymama, onlarla ilgilenmeme yol açt› bu yaflananlar. Bunlar›n bir k›sm› cezaevinde, bir k›sm› marjinal görüfllere sahip, baz›lar› eflcinsel, transseksüel, yani toplumun d›fllad›¤› insanlar... Yani herkes bir flekilde ac› çekiyor. Ac›, yok say›lma, d›fllanma, iteklenme bize mahsus de¤il. Polisin bir solcuya, bir travestiye indirdi¤i her copun ac›s›n› paylaflabiliyorum. Böyle bir ortak alan kazand›k, ama hâlâ flöyle bir handikap›m›z var: Biz zor da olsa bu alanlara uzanmak zorunda oldu¤umuzu düflünüyoruz ancak yeterli duygusal ve zihinsel haz›rl›¤›m›z yok. Fakat mesela Kad›n›n Statüsü Genel Müdürlü¤ü'nün bütün toplant›lar›na kat›lmaya çal›fl›yoruz. Kad›nla ilgili resmi ve sivil her türden toplant›ya kat›lmaya çal›fl›yoruz, ama insanlar bundan pek memnun olmuyorlar. "‹yi ki geldiniz" filan demiyorlar. Sizi d›fllamaya, sözünüzü a¤z›n›za t›kmaya çal›fl›yorlar. Ya sizin kesimin erkeklerinin tavr›? 36 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Bizim kanad›n meflhur erkekleri ve siyasileri genellikle çal›flmalar›m›zla pek ilgilenmiyorlar. Ancak karfl›lafl›p tan›flt›¤›m›zda, yapt›klar›m›z› ve yapmay› planlad›klar›m›z› ö¤rendiklerinde destek olmaya çal›fl›yorlar. Akademisyenler, sivil toplum kurulufllar›ndaki erkekler de benzer bak›fl aç›lar›n› yakalam›fl olduklar› için destekliyorlar. ‹slami kesimde genç erkekler, gündelik hayatta kendi kesiminden k›zlarla de¤il de örtülü olmayanlarla daha rahat iliflki kurabiliyor diye bir iddia var... Gündelik hayatta onlarla nas›l iletiflim kurabileceklerini pek bilmiyorlar. Çünkü "namahrem" fikri var zihinlerinde. "Ben bu erkekle ya da k›zla konuflsam bunu nas›l anlayacak, nas›l yorumlayacak?" endiflesi var. Birine bir fley sordu¤unuzda onda bir mesaj var zannedip üç gün sonra size evlenme teklif edebilir. Bizim kesimde kad›nlarla erkekler aras›nda mesleki ya da baflka ba¤larla bir arkadafll›k fikri henüz yayg›n de¤il. Dolay›s›yla bunu düzenleyen ve meflrulaflt›ran bir gelenek de daha oluflmad›. Bu yüzden, bizim k›zlar arkadafll›k anlay›fl›na sahip baflka erkeklerle, bizim erkekler de arkadafll›k anlay›fl›na sahip baflka k›zlarla arkadafl olabiliyorlar. Gonca Kurifl olay›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Gonca Kurifl, biz müslümanlar›n resmi tavr›n› çok net ortaya koyan bir örnektir. Kurifl'in kabul edildi¤i tek grup, Ercüment Özkan'›n sa¤l›¤›nda ‹ktibas dergisi çevresiydi. Gonca onlar›n içinde rahatça konuflup istedi¤ini söyleyebilen bir insand›. Ercüment Özkan öldü¤ünde Gonca'n›n fikirleri biraz daha feministleflmiflti. Yine o grup içinde konuflmaya kalkt›¤›nda kendisini susturdular, neredeyse kap› d›flar› ettiler. Gonca bunun üzerine daha aktif davranma karar› ald›. "Bir sürü insan ‹slam'› yanl›fl tan›yor, kad›n konusunda bir sürü fley yanl›fl anlat›l›yor. Ben bunlarla mücadele ede- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 37 ce¤im," diyordu. Bir toplant›m›zda bize oturdu¤u s›radan "ilahiyatç› han›mlardan rica ediyorum. Kuran'›n mealini onlar yazs›nlar. Çünkü flimdiye kadar hep erkekler, kendi anlay›fllar›na göre yazd›," diye seslenmiflti. Zaten o s›rada iki gazeteci taraf›ndan keflfedildi. Onlar kendisini televizyona ç›kma konusunda ikna etti. O zaman beni de aray›p "Böyle bir teklif var. Gel beraber ç›kal›m," demiflti. Bense hem araflt›rmam› tamamlamad›¤›m için kendimi haz›r hissetmedi¤imi, hem de konjonktürün uygun olmad›¤›n› söyleyerek onun da televizyona ç›kmamas›n› istedim. Beni dinlemedi. Ertesi gün atlay›p Mersin'e gittim. Bütün bir gece konufltuk. Çok yürekli bir kad›nd› ve öldürülece¤ini de tahmin ediyordu. Çünkü içinde yer alm›fl oldu¤u Hizbullah'›n nas›l bir grup oldu¤unu biliyordu. O bir fleye, bir gruba uzaktan bak›p de¤erlendirme yapmazd›. Muhakkak gider, tan›fl›r, ö¤renirdi. Böyle birçok gruba girip ç›km›fl, fakat sa¤duyusunu, samimiyetini kaybetmemifl bir insand›. Hiç kimseye angaje olmam›fl, mert bir insand›. Neticede korktu¤umuz bafl›m›za geldi. Medyan›n sansasyonel yaklafl›m›n›n da bu sonda önemli bir pay›n›n oldu¤unu düflünüyorum. Kaç›r›ld›¤›nda oturup ne yapabilece¤imizi tart›flt›k. Ama kendi arkadafllar›m›z içinden bile ona asla sahip ç›kmamam›z gerekti¤ini, onun dini sapt›rd›¤›n›, çok gereksiz ifadelerde bulundu¤unu söyleyen kad›nlar ç›kt›. Buna ra¤men de¤iflik illerden on sekiz kad›n, ismimizi vererek bir aç›klama haz›rlad›k, ama hiçbir gazete yay›mlamad›. ‹stanbul'da önemli isimleri arad›¤›m›zda bize Gonca'n›n devlet için çal›flt›¤›n›, k›sa zamanda bir yerden ç›kaca¤›n›, bu yüzden kesinlikle destek vermeyeceklerini söylediler. O s›ralarda bizim gazeteler ondan "feminist" diye bahsediyordu, kimse "müslüman feminist" filan demiyordu. Kad›n oldu¤u için mi? Sadece kad›n oldu¤u için de¤il. fiimdi de reform tart›flmalar› ç›kt›. Bizim camiada çok hassas olunan baz› tehlikeli konular var. Bu kavramlardan ve bu kavramlar› olur olmaz a¤›zlar›na alan kimse- 38 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lerden çok çekmifller. Devletin konuflturdu¤u insanlardan hofllanm›yorlar. Ben Gonca'n›n öyle olmad›¤›n›, yani birtak›m resmi güç odaklar›na angaje olarak konuflmad›¤›n› yak›ndan biliyorum. Öldürülmesi, kendini ona yak›n hisseden insanlarda ürküntü yaratt› m›? Ben o zaman Hizbullah denen örgütten pek haberdar de¤ildim. Böyle bir tehlike oldu¤unu bilsem Gonca'n›n konuflmamas› için ne gerekiyorsa yapard›m. Art›k böyle bir tehlike de kalmad›. Gonca'n›n kim taraf›ndan öldürüldü¤ü ö¤renildi¤inde o grup zaten çökertilmiflti. Kendi ad›ma pisipisine ölmenin çok kötü oldu¤unu düflünüyorum. Daha temkinli olmak gerçekten gerekebilir. Ben böyle vahfli bir müslüman grubun olabilece¤ini asla akl›m›n ucundan geçiremezdim. Ama var. Maalesef var ve Susurluk çetesiyle ayn› kaynaklardan besleniyor oldu¤u söylentisi de ülkemizdeki temel sorunun dindar insanlardan de¤il, ülkenin kara para piyasas›nda rant sahibi olmak isteyen güç odaklar›ndan kaynakland›¤› gerçe¤ini ortaya koyuyor. Kurifl'in cenazesinde de yaflanan kad›nlar›n namaz k›lmas› olay› var. Ne düflünüyorsunuz? Gonca'n›n cenazesi önemliydi asl›nda. Ona verilmifl sözümüz vard›, ama biz Gonca'n›n cenaze namaz›n› bir evde k›ld›k. Önce bir camide k›lmay› düflündük, sonra gazeteciler gelir diye vazgeçtik. Gonca'n›n vasiyeti oldu¤u için teyzesi k›ld›rmak istedi. Ben yine erkekleri suçluyorum. Madem ki Gonca'n›n böyle bir vasiyeti var ve madem ki bu ifl için hayat›n› ortaya koydu iste¤inin yap›lmas› gerekiyordu. Ama erkekleri biliyoruz, yapt›rmazlar. Ben öyle ortamlarda arbede ç›kar›lmas›ndan hofllanm›yorum. Medyan›n da Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 39 bu konular›, çok iyilik olsun diye, örne¤in "kad›nlar›n önü aç›ls›n", "özgürce cenaze namaz› k›labilsinler" diye ele ald›¤›n› zannetmiyorum. Siz istedi¤iniz kiflinin cenaze namaz›n› k›lmak istemez misiniz? Bu al›flkanl›kla ilgili bir fley. Ben k›lmayabilirim, ama gitmek isteyen gidebilmeli. Bugüne kadar illa gitmek istedi¤im bir cenaze namaz› olmad›. Herhalde bir de bu kadar sansasyonel oldu¤u için istemiyorum. ‹slam ile kad›n kavram›n›n yan yana gelmesinin sansasyona yol açt›¤› bir olgu de¤il mi? Bu daha çok medyan›n üslubundan kaynaklan›yor. Bunlar çok daha sa¤duyulu, daha ifllevsel bir flekilde tart›fl›labilir. Dayak meselesi de en önemli meselelerden biri de¤il mi? Kad›n her türlü çevrede, farkl› fliddet türlerine maruz kal›yor. Asl›nda tüm insanl›¤›n sorunu bu. Bat›'da kad›na yönelik fliddet yok diyebilir miyiz? Kuran'daki dayak olay›n› baz›lar›n›n bu kadar dillerine dolamalar› yine o sansasyon merak›yla ilgili bence. Evet fliddeti lanetliyoruz, ama fliddet, baflka yol bilmeyen, baflka savunma mekanizmalar›n› çal›flt›ramayan, bunun e¤itimini almam›fl insanlar›n kulland›¤› bir dil. Bu, e¤itim ve terapiyle halledebilece¤imiz bir fley. Siz bu konuda hiçbir fley yapmay›p, sadece birilerine sald›r›yorsunuz. Tamam bu tür fleylere ben de kat›lm›yorum, kat›lmam da mümkün de¤il, fakat fliddeti insan hayat›ndan silmek de imkâns›z. Ama burada fliddetin meflrulaflt›r›lmas›, hatta kutsallaflt›r›lmas› var. 40 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Hay›r kutsallaflt›r›lm›yor. Arap toplumu çok kaba saba bir toplumdu. Mesela Hz. Ömer ile ilgili rivayetlerden bunu anl›yoruz. K›zd› m› kar›s›na bir tokat at›yor. Hatta Peygamber'i de han›mlar›na karfl› çok sab›rl› davrand›¤› için k›n›yor. Peygamberimiz ise dokuz han›mla geçinmeye çal›flan bir insan. Kitapta da göstermeye çal›flt›¤›m gibi bu kolay bir fley de¤il. Çok uzun bir süre tekeflli bir hayat sürüyor. Medine'deyse farkl› bir dönem bafll›yor. Daha çok siyasal evlilikler yap›l›yor veya bunun içinde haz unsuru da olabilir. ‹slam bu hazz› günah saymaz. Neyse, dokuz kad›n›n gönlünü hofl tutmak zorunda olan bir erkek. Ben Peygamberimizin, öyle baz› kitaplarda anlat›ld›¤› gibi ola¤anüstü güçlerle donat›lm›fl oldu¤unu düflünmüyorum bu anlamda. Han›mlar› da eflitlik için mücadele ediyorlar. En ufak bir durumda haklar›n› koruyorlar. Mesela her akflam s›ras› gelen han›m›n evinde bütün han›mlar toplan›yor, sonra herkes odas›na çekilip Hz. Peygamber onunla kal›yor. Bir gün s›ra diyelim Hz. Aifle'deyken, bir baflkas›n›n Peygamber'in elini tutmas›na bile izin vermiyor. Bu kad›nlar›n çekiflmesinin, hatta birbirlerine yönelik komplolar›n›n ortas›nda olmas›na ra¤men Hz. Peygamber'in ne bir kölesine, ne bir han›m›na elini kald›rd›¤›na dair tek bir rivayet yok. Evet bu ayet var, ama bu ayet erkeklerin k›zg›nl›k ân›nda ilk tepkisi olan daya¤› önleyip anlaflmazl›klar› önce konuflarak çözdürmeye çal›fl›yor. O olmazsa yataklar›n›z› ay›r›n, diyor. Çünkü bu çok kumal› bir evlilikte onur k›r›c› bir davran›fl. Günümüzdeyse bu kad›nlar için de¤il de erkekler için bir ceza gibi görünüyor. En son olarak daya¤› gösteriyor ki bu çok uzun bir süreç. Kuran'›n, fliddetin bu kadar yayg›n ve yerleflik bir davran›fl kal›b› oldu¤u bir toplumda asl›nda onu devre d›fl› b›rakt›¤› bile söylenebilir. Yani Kuran o dönemin erkeklerini bir nevi terbiye ediyor, en son çarede daya¤a olur veriyor ama bu bugün bizim kabul edemeyece¤imiz bir öneri. Erkekler dayakla kad›nlar› terbiye ettiklerini san›yorlar. Onlara "kad›nlar›n›z› terbiye edin" mant›¤›n› verdi¤i do¤ru. Ama Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 41 k›zlar›n henüz on üç-on dört yafl›ndayken hayat› çoktan kavram›fl erkeklerle evlendi¤i durumlarda bu bir bak›ma anlafl›labilir. Ama bugün ayn› e¤itimi alm›fl çiftlerin birbirini dayakla terbiyesi diye bir fley söz konusu olamaz. Fetva Kurulu'na bir kad›n üye atanacak olmas› sizi heyecanland›r›yor mu? Hay›r. Diyanet'in bütün teflkilatlanmas›nda büyük de¤ifliklikler yapmas› laz›m. Atanacak olan üyenin Muallâ Selçuk olaca¤› ileri sürüldü. O zaten hem Din E¤itimi Genel Müdürü, hem de üniversitede ö¤retim üyesi. Nas›l zaman bulup da Kurul'da çal›flacak? Üstelik ben kendisinin kad›n bak›fl aç›s›na sahip herhangi bir demeç veya konuflmas›n› hiç duymad›m. Çok evcimen, erkeklerle iyi geçinen biridir. Kendisini severim, ama kad›n bak›fl aç›s›yla söylenen fleyleri tehlikeli bulur, dolay›s›yla Diyanet için çok iyi bir isimdir. Ama benim için de¤il. Diyanet'te sizin gibi insanlar›n m› olmas›n› istiyorsunuz? Elbette, kad›n bak›fl aç›s›na sahip insanlara görev vermeliler. Duydu¤umuza göre Fetva Kurulu'na sorulan sorular›n yüzde 70'i kad›nlardan geliyormufl ve kad›nlar›n özel sorunlar›yla ilgiliymifl. Biz bu sorular ve Diyanet'in verdi¤i cevaplardan hareketle bir araflt›rma yapmay› düflünmüfltük. Ancak Diyanet yönetiminde kad›n sorunlar›na karfl› gerçek ve esasl› bir hassasiyetin oldu¤u konusunda flüpheliyim. Sanki "flimdi ne söylesek iyi gider" diye bak›p baz› laflar ediyor gibiler. Geçen sene her ile bir kad›n uzman kadrosu aç›ld› ve atamalar yap›ld›. Genellikle arkas› olanlar›n atand›¤› söylendi. Baflkan Bey "Biz temsil de¤il hizmet makam›y›z," diyor. Diyanet'e teklifim flu: E¤er kad›nlar konusunda bir fleyler yapmak istiyorsan›z, bu hizmet personelinin içine kad›nlar› bolca dahil edin. Mesela müftüler ve müfettifller hep erkek. Niye hiç kad›n müftü ve müfettifl yok? 42 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Müftü yard›mc›s› bile neredeyse yok. ‹llerde ayr›ca ilçe müftüleri de var. Niye illere tek bir kad›n uzman al›yorlar? Ne kadar müftü ve müftü yard›mc›s› kadrosu varsa en az›ndan o kadar kad›n uzman istihdam edilmeli. Bunlarda da objektif özelliklerin aranmas› gerekiyor. Ayr›ca Diyanet kendi personeliyle de yak›ndan ilgilenmeli. Kuran kurslar›nda çok yetenekli, çok gayretli ve kurslar› kad›nlar›n sosyalleflme merkezleri olarak gören görevliler var. Otuz yafl›n üzerinde, kocas› veya kay›nvalidesinden izin almadan bir yere gitmemifl kad›nlar Kuran kurslar›na rahatl›kla gidebiliyorlar. ‹flte orada görevliler kad›nlara, haklar›n› hukuklar›n› ö¤retebilirler. Ama belki Diyanet'in bunlardan haberi bile yok. Diyanet bütün personeline toplumsal cinsiyet perspektifi kazand›rmal› fakat özellikle kad›n personeline, hizmet içi e¤itim yoluyla kad›n bak›fl aç›s› kazand›rmal›d›r. Bunu yapabilir mi? Yapt›rabilir. Kendisi asla yapamaz. Diyanet'in bu kemikleflmifl kadrosundan böyle bir aç›l›m beklenemez. fiu anda dindar kad›nlar›n en acil sorunlar› nedir? Dindar kad›n iki arada bir derede kalm›fl durumda. Sistem, örtülü kad›nlar› yok say›p d›fllamaya bafllad›¤›ndan beri bizim kesimin baz› erkekleri de yok saymaya bafllad›. Çünkü kad›nlar kendi kariyerlerine ve görünürlüklerine zarar veren bir unsur olmaya bafllad›. Eskiden bir kâr-zarar dengesi vard›. fiimdi denge bozuldu. Bu anlamda ne ‹sa'ya ne Musa'ya yaranamayan bir kad›n kitlesi var ortada. Bu asl›nda kadinlar› çok olgunlaflt›rd›, kendi ayaklar› üstünde durman›n ne kadar gerekli oldu¤unu kavrad›lar. Eflleri veya dindar amirlerinin, sorun kendilerine bulaflt›¤› anda kendilerini yaln›z ve devre d›fl› b›rakt›¤›n› hepsi gördü. Meseleye kad›n›n geliflmesi ve güçlendirilmesi perspektifinden bakan kesimlere gelince, onlar›n yok saymaya cal›flt›klar› bu Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM VE KADIN 43 kesim kesinlikle gözard› edilebilecek bir kitle de¤il. Bu kitleyi göz önüne almadan hiçbir politikay› etkili hale getiremezsiniz. Bu kitlenin deste¤ini almadan Türkiye'de kad›nlar ad›na hiçbir baflar›l› ifl yapamazs›n›z. Bu kitle eskiden evden ç›kmas›n›n, erkeklerle konuflmas›n›n günah oldu¤unu düflünüyordu, flimdi bunlar› b›rakt› ve hayat›n içinde varolmak istiyor. Kendisini sadece anne olarak de¤il, ifli ve çevresiyle gerçeklefltirmek istiyor. Bu onun di¤er insanlarla bar›flmas›n› sa¤layacak bir süreçti. Fakat flimdi bunun önü kesilmeye çal›fl›l›yor. Kimse bir süre sonra örtülü kad›nlar›n yok olaca¤›n› düflünmesin. Bask›lar bize çok daha büyük bir inanç sa¤lad›. Birçok fleyi göze alabiliyoruz art›k. Yok olmayacaklar› için onlar›n bir an önce hayata intibak etmelerine izin verilmeli. Örtülerini açanlar da oldu. Çok büyük psikolojik sorunlar yaflad›lar, ço¤u hastaland›. Gö¤üslerinde ur ç›kanlar› biliyorum. Efllerinden ayr›lanlar oldu. ‹kili bir kiflilik tafl›ma zorunlu¤unun ac›lar›n› yafl›yorlar. Kendi ad›ma flunu söyleyebilirim. Baflörtüsü benim dindarlaflmam›n sembolüdür; asla siyasal bir sembol olmam›flt›r. Ben dindarlaflmaya karar verdi¤im gün örtünmeye de karar verdim. Yüzde 99'umuz için bu böyledir. Açmak, sanki bu süreci sona erdirmek anlam›na gelecek. Yani eski hassasiyetlerimizi kaybetmek. Halbuki siz tam da bu hassasiyetlerle, kendi kimli¤inizi alternatif bir kimlik olarak kurgulam›fls›n›z, ama sizden bunun sembolünü al›yorlar. Bugün kimin üstünden bir fley alabilirsiniz? Ben çocu¤uma istedi¤im fleyi giydiremiyorum. Bafl›n› açan arkadafllarla görüflüyoruz. Hiçbiri mutlu de¤il. Biri flöyle dedi: "Okula gidiyorum. Bafl›m› açmak üzere aynaya gidiyorum/ Bafl›m› aç›yorum ve aylardan beridir hâlâ aynadaki bu görüntüme al›flamad›m." Bu süreçte erkekler nas›l bir destek verdi? 44 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Birçok erkek, özellikle milliyetçi kesim, parti politikalar›na uygun olarak açmalar› yolunda gerekli deste¤i verdiler. Çünkü onlara da bulaflt› bu ifl. Kad›nlar›n direnmesi kendilerinin de zora girmesi demekti ki erkekler zora girmeyi asla kabul etmiyorlar. Fakat Mehmet Altan'›n dedi¤i gibi, bu süreç elbet bir gün bitecek ve geçmifl darbelerden minnetle yadedilen tek bir isim kalmad›¤› gibi 28 fiubatç›lardan da kimsenin ad› hay›rla an›lmayacak. Onlardan korkan, sinen, ilk atakta halk›n kendisine emanet etti¤i yetkileri devir teslim eden, ya da bir umut olarak kendilerine verilen 28 fiubat sonras› oylarla iktidara gelip haz›rola geçenler, al›nlar›na sürülen utanç karas›ndan asla kurtulamayacaklard›r. Baflörtülülerin de bu günleri asla unutabilece¤ini sanm›yorum. Bir gün, belki de kocalar›ndan ve kocalar›n›n destekledi¤i partilerden bafllayarak yaflad›klar› bu ac› günlerin hesab›n› sormayacaklar›n› kim garanti edebilir? Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI ‹SLAM‹ HAREKET‹N yükselifle geçti¤i 1980'li y›llardan itibaren, iktidar› ellerinde tutan erkekler ‹slam ve kad›n iliflkisi konusundaki tart›flmalara belli ölçülerde kad›nlar›n da kat›lmas›na izin verdiler. Böylece hem daha inand›r›c› olunacak, hem de say›lar› giderek artan e¤itimli kad›nlara belli bir "meflguliyet alan›" aç›lm›fl olacakt›. Fakat hiçbir flekilde geleneksel erkek egemen bak›fl aç›s›n›n d›fl›na ç›k›lmas›na cevaz verilmiyordu. Sonuçta "‹slam'da kad›n sorunu olmad›¤›" fleklinde özetlenebilecek geleneksel bak›fl aç›s›n›n bayraktarl›¤›n› bundan böyle, erkeklerden ziyade, bizzat say›lar› giderek artan kad›nlar yapar oldu. Yani ‹slami hareket içinde toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamayan/sorgulayamayan, erkek egemenli¤ine karfl› direnemeyen kad›nlar, itaatlar›n› eskisine k›yasla entelektüel olarak daha da ifllenmifl, daha "kad›ns›" bir söylemle sürdürme yoluna gittiler. Ancak bütün engellemelere ra¤men dindar kesimde, kad›n konusuna erkekler gibi bakmayan, birçok geleneksel yaklafl›m, kabul ve alg›y› sorgulayan kad›nlar da ortaya ç›kabildi. Hem ülkedeki, hem ‹slami hareketteki erkek tahakkümüne karfl› direnme gibi zorlu bir misyona talip olan bu kad›nlar›n ilk ciddi örnekleriyle 1987 y›l›nda Zaman gazetesinin tart›flma sayfalar›nda karfl›laflt›k. Feminizme aç›k aç›k sahip ç›kma veya en az›ndan, ‹slam ve ‹slamc›l›k ad›na feminizme karaçalmalara karfl› ç›kma cesareti gösteren bu kad›nlar›n ç›k›fl›n› Ali Bulaç'›n 17 Mart 1987'de yay›mla- 46 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT nan, daha önce de de¤indi¤imiz "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›" bafll›kl› yaz›s› ateflledi. Bulaç bu yaz›da feminizmi "kad›n› erke¤e karfl› ayaklanmaya ça¤›ran isyanc› bir meslek" olarak tan›ml›yor ve erkeklerin "hayat› kendisine zehir edecek bu belal› ak›m karfl›s›nda tedirginlik içinde" beklediklerini söylüyordu. Bulaç'a göre feminizmin bir yaflama biçimine dönüflmesi, "insan türünün sonu" anlam›na gelecekti. Bulaç flu sözleriyle feminizmi bir "cinsel sapma" olarak göstermeye çal›fl›yordu: "Feminist dünya görüflü ve ahlak anlay›fl›n›n egemen duruma geçti¤i toplumlarda geçerli ve mümkün olan tek cinsel iliflki eflcinsellik ve lezbiyenlik olarak kendini gösterecektir." Bulaç'›n, "Feminist bayanlar, sizin akl›n›z k›sa ve üstelik bir kar›fl havada" cümlesiyle biten bu k›flk›rt›c› yaz›s› üzerine Zaman gazetesinde çok ciddi bir tart›flma koptu. Herhalde Bulaç ve onun gibi düflünenler, kendi saflar›ndan baz› kad›nlar›n, flu ya da bu flekilde, feminizme yönelik a¤›r suçlama ve hakaretlere isyan edece¤ini hesaba katmam›fllard›. Herbiri birer tarihi belge olan ve küçük çapl› bir "‹slami feminist1" külliyat oluflturan bu yaz›lar›n Muallâ Gülnaz ve Tûbâ Tuncer taraf›ndan kaleme al›nan ilk ikisi 1 Eylül 1987'de Zaman'da yay›mland›. Tûbâ Tuncer "Kimin Akl› K›sa?" bafll›kl› yaz›s›nda, Bulaç için, "kad›n› bir cinsel met'a olarak görüyor olmal› ki onlar›n erkeklerle ayn› yata¤› paylaflmayaca¤›ndan kayg› duyuyor," diyerek flöyle devam ediyordu: "Yazar›n kanaatlerinin aksine kad›nlar›n temel meselesi erkeklerle ayn› yata¤› paylafl›p paylaflmamak de¤ildir. Kad›nlar insanca muamele, eflit flartlarda varolma mücadelesi veriyorlar. Dünyaya sadece çocuk yetifltirip, ev iflleri yapmak için gelmediklerini kabul ettirmeye çal›fl›yorlar. Erkeklerden daha aptal olmad›klar›n› söylüyorlar ki bunu bilim de kabul ediyor. Belli bir yafla kadar k›zlar gerek geliflim, gerekse baflar› bak›m›n1. "‹slami feminist" nitelemesi bize ait, yoksa söz konusu yazarlar›n ço¤u bu tamlamay› benimsemediklerini çeflitli vesilelerle belirttiler. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 47 dan erkeklerin önündeyken daha sonra geleneksel kad›n rolünün gere¤i sessiz, s›k›lgan, zay›f, kendi fikri olmayan, olsa da söyleyemeyen, sadece bir ev ve bir koca dileyen insanlar durumuna gelmektedirler." Tuncer, Bulaç'›n eflcinsellik konusundaki sözlerini de flöyle elefltiriyordu: "Feminizmin homoseksüellik ve dolay›s›yla lezbiyenli¤in sebebi olarak görülmesi de son derece yan›lt›c› bir tutum. Bu sap›kl›k tarih boyunca olagelmifltir. Feminist hareketin ortaya ç›kmas›ndan evvel de vard›, sonra da varolmas› kaç›n›lmazd›r. Yazar›m›z›n pek be¤endi¤i Osmanl› ‹mparatorlu¤u devrinde Divan flairleri o¤lan güzelli¤i üzerine fliirler yazm›fllard›r. Çeflitli psikodinamik aç›klamalar› olan bu cinsel sapmay› feminizme ba¤lamak bilgisizlikten do¤muyorsa bir karalama ve kand›rmaca say›lmaz m›?" "Ali Bulaç'›n Düflündürdükleri" bafll›kl› yaz›s›nda Muallâ Gülnaz, "Türkiye'de dinimizi tan›y›p seven ve bu dinden ald›¤› cesaretle kad›n haklar›n› savunan kad›nlar da var. Bunu flunun için yaz›yorum: Bu gerçek böyle bilinirse, kad›n haklar›, kad›n sorunlar›, belki feminizm gibi konular müslümanlar aras›nda daha üst seviyede, daha edepli ve ciddi bir biçimde tart›fl›l›r," diyerek flöyle devam ediyordu: "Evet! Feminizm kad›n› erkek tahakkümüne karfl› ayaklanmaya ça¤›r›r. Evde, iflte, sokakta. Bundan bu kadar korkmak niye? Laf cambazl›¤› yerine tahakkümden vazgeçmek düflünülemez mi? Feminizm canavar›n› (!) yenmenin en kolay yolu sebeb-i hikmetini yok etmektir. Kabul etmeliyiz ki, al›flkanl›klardan hem de böylesine rahat al›flkanl›klardan vazgeçmek çok zordur. Ama Allah'a kul olmak nefsini yenmekle bafllar (...) Kad›n art›k sadece difli de¤il, insan olmak istiyor. Arkadafl olmak, dost olmak, s›rdafl olmak ve biraz da sevgi... (Çok fley mi istedik acaba?) Akflama kadar koflturup, sonra iki çift laf etmeden, yüzüne bak›lmadan yorgun bedenini sürükledi¤i yata¤› de¤il. Evlilikte paylafl›lan sadece yatakt›r çünkü." Zaman gazetesindeki tart›flma uzun bir süre devam etti. Bu- 48 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT laç'a karfl› yaz›lan yaz›lar aras›nda Elif H. Toros'un 15 Eylül'de yay›mlanan "Feminist Kime Derler?" bafll›kl› yaz›s›yla, Y›ld›z Kavuncu'nun 29 Eylül'de ç›kan "‹slam'da Kad›n ya da ‹pekböce¤i" yaz›lar› özellikle dikkat çekiciydi. Toros yaz›s›nda, erke¤in kad›n üzerindeki tahakkümünü flöyle tasvir ediyordu: "E¤er müslüman olmasayd›k, bu sorular› sormam›za da gerek kalmazd›. O zaman bu sorunun izah›n› flöyle yapard›k. Erkek egemen bir toplumda, yaflayan erkekler, yaflad›¤›n› gösteren kad›nlard›r. Ve o kad›nlar erkekler için vard›rlar. Belirleyici durumda olan erkek oldu¤una göre kendisini izaha ihtiyaç duymaz, o ancak izah eder. Kimseye karfl› sorumlulu¤u yoktur ve onun çark› kad›n›n aleyhine ifllemektedir". Toros, feminizmi ise flöyle savunuyordu: "‹flte feminist hareket, dünyay› tekellerine alan erkeklere 'insan' olduklar›n› kabul ettirebilme mücadelesidir. Ya da onlars›z da yaflayabileceklerini... Bir bafl›na... Yüzy›llarca ikinci s›n›f muamelesi görenlerin s›n›flar üstünden konuflmas›n› istemek abestir. Kad›nlar kad›n olarak görüldükleri sürece mücadelelerini, 'önce insan›m' cümlesinin ard›ndan kad›nca sürdüreceklerdir yine de." Kavuncu ise amaçlar›n› flöyle aç›kl›yordu: "Biz feminist hareketleri müslüman kad›na tafl›yal›m demiyoruz. Fakat müslüman kad›na haklar›n›n kulland›r›lmamas› problemi yüzy›llard›r var. 'Müslüman kad›n›n bütün haklar› ‹slâm taraf›ndan verilmifltir' cümlesini sert bir flekilde söyleyip konuyu kapatmak sorunu çözmez, kilitler, çözülmez hâle getirir (...) Peki bizim istedi¤imiz nedir? Biz müslüman kad›n gün›fl›¤›na ç›ks›n istiyoruz, zaten toplum ve sokak kad›n için müslüman erkek için oldu¤undan daha tehlikeli ve kötü de¤il ki! Problem topyekûn müslüman insan›n problemi. ‹çinde yaflad›¤› cemiyetten habersiz olan kad›n, evinde somut fleyler üretmez. Soyut insanlar ve soyut bir dünya ise ‹slâm'›n tüm prensipleriyle çat›fl›r." Kavuncu'nun flu sat›rlar› Bulaç' ›n yaz›s›na dolayl› bir cevap niteli¤indeydi: "Eviyle, ifliyle, ibadetiyle meflgul kad›n da sayg›ya de¤erdir, fakat daha entelektüel yetenek ve e¤ilimlerle dolu bir kad›n orijinal bilgi ve fikirler üretebi- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 49 lecek durumdaysa, onu 'erkekleflmekle' korkutmak, kad›ns› özelliklerini yitirmekle tehdit etmek, son derece çirkin. ‹flte bu zihniyet kad›n› insani yönüyle de¤il, yaln›zca cinsel yönüyle görüpgösteren basit zihniyettir." Ço¤u akademisyen veya edebiyatç› olan ve büyük cemaat yap›lar›yla organik ba¤lar› bulunmayan bu kad›nlar, gazete içi ve d›fl›ndan beklemedikleri ölçüde sert tepki ald›lar. ‹slami kesimde köfle bafllar›n› tutmufl erkekler ve erkekten farks›z kad›nlar, hareketin yumuflak karn›n›n "kad›n sorunu" oldu¤unu ve içlerinden ba¤›ms›z bir kad›n hareketi ç›kma ihtimalinin yüksek oldu¤unu bildikleri ve dolay›s›yla iktidarlar›n› kaybetmek istemedikleri için böylesine telafll› bir topyekun taarruza giriflmifllerdi. Ve zaman, iktidarlar›n› kaybetmediklerini gösterdi. ‹slamc›lar ve Feministler Türkiye'de dindar kad›n›n serüvenini anlayabilmek için, onun ‹slamc› olmayan hemcinsleriyle, özellikle de feminist ve feminizan çevrelerle kurdu¤u iliflkiyi de incelemek gerekiyor. Bilindi¤i gibi 1980'li y›llar, Türkiye'de ‹slami hareketin yükselifline oldu¤u gibi ba¤›ms›z bir feminist hareketin boyvermesine de tan›kl›k etti. Fakat bu iki hareketin birbiriyle iliflkisi hep sorunlu olageldi; bu durumun günümüzde de büyük ölçüde sürdü¤ünü rahatl›kla söyleyebiliriz. Bir önceki bölümde, feminizme bak›fl konusunda ‹slamc›lar›n tek bir bak›fla sahip olmad›¤›n› gördük. ‹slamc› erkekler, kad›nlar›n, kendi sorunlar›na sahip ç›kmas›, ikinci s›n›f konumlar›na itiraz etmesi ve dolay›s›yla feministleflmesi ihtimalinden hep ürktüler; böyle bir geliflmenin önüne geçmek için tedbir ald›lar; bir flekilde boyverdi¤i durumlardaysa bast›rmak için ellerinden geleni yapt›lar. Tahakkümlerini sürdürme mücadelesinde ‹slamc› erkeklere çok say›da kad›n da yard›mc› oldu. Feminizmin ‹slam d›fl› ve karfl›t› bir hareket, bir sapma, hatta iffetsizlik oldu¤u yolundaki propagandalar›n yo¤unlu¤una ra¤- 50 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT men çok az say›da da olsa baz› dindar kad›nlar kendilerini "feminist" olarak tan›mlamaktan çekinmediler. Fakat ‹slami hareket içinde zaten önemli konumlar› bulunmayan bu kad›nlar, bask›lar sonucunda feministli¤i olmasa bile ‹slamc›l›¤› b›rakt›lar. Her ikisinde de direnmenin en popüler örne¤i olan Gonca Kurifl'in Hizbullah zindanlar›nda iflkence sonucu katledilmesi, bu tür olaylarda oldu¤u gibi ikili bir etki yaratt›: Ço¤u kad›n iyice sinerken, az da olsa baz›lar›n›n mücadele azmi artt›. Feministlerin Bak›fl› ‹slami hareket içindeki kad›n tart›flmalar›nda, "laik" feministlerin ‹slam'a, ‹slami harekete ve ‹slamc› kad›nlara bak›fllar› da belirleyici bir rol oynad›. Bu süreçte Türkiye'de kabaca üç tür feminizmin serpilmekte oldu¤unu söyleyebiliriz: 1) Kemalist yönü a¤›r basan devletçi hareket; 2) sosyalist feminist hareket; 3) "yeni toplumsal hareketler" kapsam›nda ele al›nabilecek olan, nispeten daha sivil feminist hareket. Aralar›ndaki bütün farkl›l›klara ra¤men, bu üç ak›m da esas olarak 1968 ve 78 kuflaklar›ndan gelen sosyalist/devrimci kad›nlar›n kat›l›m› ve önderli¤inde yol al›yordu. Dolay›s›yla her üç ak›mda da sisteme karfl› mücadelesinde yenik düflmüfl olan sol ile flu ya da bu flekilde hesaplaflmak temel öneme sahipti. Ve her üç ak›m da, dini ve dini hareketleri, "kad›n›n kurtuluflu" yolunda ciddi, mücadele edilmesi gereken engeller olarak görmekte birlefliyordu. "‹rtica ile mücadele" iddias›ndaki Kemalist feministler asla ‹slam'a karfl› olmad›klar›n› söylüyorlard›. Sosyalist feministler, her ne kadar vicdan özgürlü¤ünü savunsalar da, dinin karfl›s›na materyalist dünya görüflünü ve hatta s›kl›kla ateizmi ç›kart›yorlard›. "Sivil feministler"inse kafalar› büyük ölçüde kar›fl›k oldu¤u için dine karfl› "nötr" kal›yorlard›. Fakat her üç ak›m da, ‹slami hareketin yükseliflinden, bu dalgan›n kad›nlar› da ciddi bir biçimde peflinden sürüklemesinden kayg› duyuyordu. Zaten her türden "laik" feminizmin yükseliflin- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 51 de, toplumda benzer kayg›lara sahip olan, fleriat düzeninin gelmesinden endifle eden kesimlerin katk› ve kat›l›mlar› genifl rol oynam›flt›. Ve her üç ak›m da ‹slam, ‹slami hareket ve ‹slamc› kad›nlar hakk›ndaki bilgisizlik ve önyarg›lardan besleniyordu. ‹flte bu dönemde, sosyal bilimlerin de¤iflik disiplinlerinde çal›flan, herbiri feminizmin de¤iflik versiyonlar›ndan bir flekilde etkilenmifl, hatta baz›lar› bilfiil feminist harekette yer alan baz› kad›n araflt›rmac›lar›n2 ‹slamc› kad›nlar› araflt›rd›klar›na, makale, tez ve kitap haz›rlad›klar›na tan›k olundu. Kuflkusuz bu araflt›rmalar›n en çok ilgi çekeni Nilüfer Göle'nin Modern Mahrem'iydi.3 Göle, ‹slamc› kad›nlar› anlamaya ve anlatmaya çal›flt›¤›, bunu yaparken de geleneksel düflünce/sorgulama kal›plar›na pek itibar etmedi¤i için laik ve/veya Kemalist çevrelerden (yani kendi yak›n çevresinden) çok sert tepkiler ald›. Göle d›fl›nda Deniz Kandiyoti, Yeflim Arat, Aynur ‹lyaso¤lu, Elisabeth Özdalga, Ayfle Durakbafla, Ayfle Kad›o¤lu, Ayfle GüneflAyata, Sevda Alankufl-Kural, Hülya Demir, Serpil Üflür, Feride Acar, Ayflegül Baykan, Meyda Ye¤eno¤lu gibi kad›nlar da bu konuya el att›lar. Bu araflt›rmac›lar›n ço¤u, ‹slamc› kad›nlar taraf›ndan hem flüphe, hem de ilgiyle karfl›land›. Sonuçta ortaya ç›kan metinler de, ‹slamc› kad›nlarda genellikle ikili bir duygu (k›zg›nl›k ve memnuniyet) yaratt›. Baz› entelektüel ‹slamc› kad›nlarsa, genel olarak bu çal›flmalar›, flarkiyatç› bak›fl aç›s›yla kendilerini "ötekilefltirdi¤i" gerekçesiyle elefltirdiler.4 2. ‹slamc› kad›nlar›n "sosyolojisi" kad›nlar taraf›ndan yap›l›rken, ‹slam'da kad›n›n yeri konusundaki "d›flardan" çal›flmalar ‹lhan Arsel, Oral Çal›fllar gibi erkekler taraf›ndan yap›ld›. 3. N. Göle, Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme, Metis, 1991, ‹stanbul. 4. "‹slamc› kad›nlarla ilgili yap›lan tüm araflt›rmalarda meselenin modern/geleneksel, ça¤dafl/ça¤d›fl›, laik/fleriatç› gibi karfl›tl›klar üzerinden ele al›nd›¤›n› görmek mümkündür. Böyle olunca karfl›tl›¤›n modern, ça¤dafl ve laik kutbunda, yani bilgi/iktidar›n merkezinde yer alan araflt›rmac›lar, geleneksel, ça¤d›fl› ve fleriatç› diye nitelenen karfl› kutbu incelemekte ve onlar›n 'evrensel norm ve standartlar'a göre de¤erlendirmesini yaparak 'eksik'lerini tespit etmektedirler. Bunlar, araflt›rmac›n›n kendisini tan›mlama konumunda görerek, ötekini ya 'geri', 'afla¤›' olarak 52 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Bu araflt›rmalar›n bollu¤u, ‹slami harekete ve ‹slamc› kad›nlara olan ilginin yüksekli¤inin kan›t›yd›, fakat bütün bunlar›n laik kesimdeki bilgi eksikli¤ini ve önyarg›lar› ne derece giderebildi¤i flüphelidir. Bir di¤er deyiflle bu çal›flmalar›n, "‹slamc› kad›n" ile "laik kad›n›" birbirine yak›nlaflt›rabildi¤i söylenemez, kald› ki baz› araflt›rmac›lar›n böyle bir meselesi olmad›¤› da aç›kt›r.5 Nas›l ‹slamc› kad›nlar, adlar›n›n feministe ç›kmas›ndan kayg›lan›yorlarsa, baz› feministler de "gericilerin ekme¤ine ya¤ sürme"6 endiflesiyle araya hep belli bir mesafe koymaya özen gösterdiler. Örne¤in 1987'de Zaman gazetesinde bir avuç genç kad›n, her fleye, her türden iktidara ra¤men feminizmi savunmaya çal›fl›rken, "müslümandan feminist mi olurmufl!" diyerek onlar› sahipsiz b›rakt›lar. Bu noktada ilk olarak, bütün bu sürecin birinci elden tan›¤› ve aktörü olan Muallâ Gülnaz ile yapt›¤›m›z röportaj› dikkatinize sunuyorum: 1980 ortalar›nda bafllayan ‹slam'da kad›n›n yeri üzerine tart›flmalar›n ana noktalar› nelerdi? MUALL GÜLNAZ: ‹lk tart›flmalar 1987'de bafllad›. Daha ziyade kad›n›n evlilik içinde, kocas› ve toplum taraf›ndan konumland›r›l›fl› noktas›nda yo¤unlaflm›flt›. 1980 öncesinin hareketli üniversite ortam›ndan gelen kad›nlar için, bu konumlan›fl oldukça sorunluydu. Ben ve birçok arkadafl›m durumu alg›lama ve kabullenmekte niteleyen ya da 'standart' olarak benimsenen 'modern'e ne kadar yak›n olduklar›n› tespit etmeye çal›flt›¤› araflt›rmalard›r." Nazife fiiflman, "Türkiye'de Kad›nlar›n ‹slamc› Kad›n Alg›s›", Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü (der. Y›ld›z Ramazano¤lu), P›nar, 2000, ‹stanbul, s. 124. 5. ‹slamc› kad›nlar üzerine çal›flan baz› ö¤retim üyelerinin türban karfl›t› tav›rlar›na örnek olarak ODTÜ'de kamu yönetimi okuyan Zekiye O¤uzhan'›n Bir Baflörtüsü Günlü¤ü (‹z Yay›nc›l›k, 1998, ‹stanbul) adl› kitab›na bak›n›z. 6. "Ekme¤e ya¤ sürme" konusunda Kemal Can'›n Birikim'deki müthifl yaz›s›na dikkatinizi çekerim: "Solun Bilgilenme Biçimleri ya da 'Ekme¤e Ya¤ Sürmek'", Birikim, say› 79, Kas›m 1995. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 53 zorluk çekiyorduk. Tart›flmalar d›flar›ya yans›madan önce bizler biraraya geldi¤imizde zaman zaman bu konuyu konufluyorduk. Erkeklerin evlilik iliflkisinde efllerini arkadafl olarak görmemelerini, hatta küçümseyip onlarla konuflmamalar›n›, kendilerine hizmet etmek zorunda olan, ev iflleri ve çocuklar›n yegâne sorumlular› ve cinsel ihtiyaçlar›n› karfl›layan yarat›klar olarak görmelerini içimize sindiremiyorduk. ‹syan etti¤imiz zamanlar hem kocalar›m›z, hem aile çevrelerimiz taraf›ndan "Allah'›n emri, dünyan›n kanunu, dini gereklilik" gibi gerekçelerle karfl›lafl›yorduk. Bunu anlamaya çal›flt›¤›m›zda, toplumsal-geleneksel faktörleri görüyor, ama Kuran'da do¤rudan böyle bir fleyle karfl›laflm›yorduk. Ancak geleneksel ataerkiyle örtüflen, onu pekifltiren baz› hadis rivayetleri ve f›khi hükümler söz konusuydu. Ama biz, biraz da sezgisel olarak, Allah'›n "adil" s›fat›yla, ‹slam'›n üstünlü¤ü sadece takvada bulan ve kula kullu¤u reddeden anlay›fl›yla bunlar›n ba¤daflmayaca¤›n› düflünüyorduk. ‹flte 1987'de ‹slami çevrelerin ileri gelen erkek yazarlar›n›n kad›nlarla ilgili harc›alem görüfllerine karfl› ç›kan yaz›lar›m›z yay›mland›¤›nda böyle bir noktadayd›k. Yaz›lar yay›mland›¤›nda hiç beklemedi¤imiz tepkilerle karfl›laflt›k, tart›flmalar giderek büyüdü ve aylarca devam etti. Bu tart›flmalarda feminizmin etkisi ne oldu? O y›llarda yo¤unlaflan feminist literatürden bir flekilde haberdard›k, ama kendimizi hiç feminist olarak tan›mlamad›k. Feminist söylemde bizim yaflad›klar›m›zla, sorgulamalar›m›zla çak›flan pek çok fley vard›. Feminist yay›nlar›n, yaflad›klar›m›z› çözümlemede, bizi kuflatan erkek egemen toplumu ve kültürü fark etmemizde önemli katk›lar› oldu. Ama nihayetinde feminizm Bat› merkezli bir hareketti. Kad›n cinsi olarak ortak sorunlar›m›z olsa da, farkl› bir co¤rafyan›n, farkl› bir tarihin ve kültürün kad›nlar› olarak bize özgü, onlar›n anlayamayaca¤› art› sorunlar›m›z da vard›. Ayr›ca art›lar›m›z da vard›; diflil özelliklerin hâlâ de¤erini korudu¤u, modern eril de¤erlerin Bat›'daki kadar baflat olmad›¤› Do¤ulu 54 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT kültürlere, tasavvufa özgü art›lar› kastediyorum. Yani tüm ortak paydaya ra¤men, biz kendi gerçe¤imizden yola ç›kmak durumundayd›k ve zaten böyle de oldu. Ama bunun böyle olmas›, yaz›lar›m›zda, ayn› sorunlar› paylaflt›¤›m›z, mevcut erkek egemen sistemle cesur, kararl› bir mücadele içinde olan feministleri savunmam›z› engellemedi. Zaten ilk tart›flma, Ali Bulaç'›n "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›" bafll›kl›, "saç› uzun, akl› k›sa" gibi, son derece düzeysiz ve tamamen erkek egemen bir anlay›fla gönderme yaparak feministlerin flahs›nda tüm kad›nlar› afla¤›lad›¤› yaz›s›na, benim ve Tûbâ'n›n (Tuncer) öfke dozu oldukça yüksek karfl› yaz›lar›m›z›n yay›mlanmas›yla bafllad›. Dolay›s›yla, ilk tart›flmalar feminizmle alakal› bir flekilde bafllam›fl oldu. Ama bu tart›flmalar›n arkas›ndan Nokta dergisine kapak olan "türbanl› feminist" yak›flt›rmas›n›n hepimize itici geldi¤ini hat›rl›yorum. Tart›flmada yer alan herkes örtülü de¤ildi bir; ikincisi "türbanl›" laf› flimdi oldu¤u gibi o dönemde de afla¤›lay›c› bir tonda kullan›l›yordu. Ben "türbanl›" laf›n›n, "saç› uzun, akl› k›sa" anlay›fl›na hiç de uzak olmayan anlamlar içerdi¤ini düflünüyorum. Üçüncüsü hiçbirimiz kendimizi feminist olarak adland›rm›yorduk. Ama bu yak›flt›rma d›fl›nda, yaz›n›n içeri¤inden rahats›z olmad›k. Sizin d›fl›n›zdaki kad›nlardan nas›l tepki al›yordunuz? Bafllang›çta baz› feministler bizim ç›k›fl›m›zdan heyecan duydular. Onlarla zaman zaman bir araya geldik. Hatta gayet s›cak bireysel iliflkiler bile gerçekleflti. Ancak topyekün bakt›¤›m›zda flunu söyleyebilirim: Türk feminizminde oldukça belirgin olan, hatta Avrupal› feministlerdekinden daha bask›n olan oryantalist bak›fl aç›s›, dini uzakl›k hatta din düflmanl›¤›, ‹slam'›n kad›n düflman› oldu¤u yolundaki önyarg›lar, bizi anlamada ve do¤ru de¤erlendirmede önemli bir engeldi. Bunlar› aflm›fl olan, aflmaya çal›flan baz› feministlerle gayet iyi iletiflim kurabildik. Ama dedi¤im gibi onlar az›nl›ktayd› ve genelde Türk feminizmi bizi hayret ve flaflk›nl›k içinde karfl›lad›. Bu ilk reaksiyondan sonra da, ‹slam'la bir kad›n Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 55 hareketinin bir arada olamazl›¤›na dair biri radikal, di¤eri sosyalist feminist iki dergide iki yaz› yay›mlayarak, konu üzerinde so¤ukkanl› düflünüp son kararlar›n› verdiklerini izledik. Her iki yaz›da dini cehalet çarp›c› boyutlardayd›. Ayr›ca her iki yaz›da son derece üstten bir bak›flla, "ayd›nlanm›fl", "kurtar›c›" kad›n rolüne soyunulmufltu. Bu yaz›lara, bir baflka feminist arkadafl cevap yazma gere¤i duydu. Daha sonra Kaktüs'te bizim cevabi yaz›m›z yay›mland›. K›sacas›, Türk feministleri içinde bize iliflkin olumlu yaklaflanlar çok az›nl›ktayd›. Ana damar› ise olumsuz yaklaflanlar oluflturuyordu. Sonradan birçok feminist akademisyen "‹slamc› kad›n›", "baflörtüsü"nü konu edinen araflt›rmalar yaparak konunun sosyolojik boyutunu irdeledi. Bizim kendimizi onlar›n gözünden mütebessim izledi¤imiz bu çal›flmalar›n hemen hepsi söz konusu ana damar› yans›tan çal›flmalard›. Aksu Bora, Aynur Demirdirek, Meyda Ye¤eno¤lu gibi az›nl›kta kalan isimler daha farkl› bir perspektifin yans›d›¤› yay›nlar yapt›lar. ‹slami kesimin kad›nlar›ndan gelen tepkiler de çeflitliydi. Hiç tan›mad›¤›m›z kad›nlardan çok hofl, çok destekleyen mektuplar ald›k. Onlar›n ac›lar›na tercüman olmufltuk. Bu arada, say›lar› az da olsa, rahats›z olan, erkekler korosuna kat›l›p bizi k›yas›ya elefltiren kad›nlar da oldu. Mesela bütün bu tart›flmalar›n yer ald›¤› Zaman gazetesi çal›flanlar›ndan bir genç k›z, kendisi gazetede çal›flmak gibi bir aktivite içindeyken, bizi, kad›ns› faaliyetlere s›rt çevirmekle suçluyordu. Bir kad›n okurdan beni çok düflündüren bir mektup ald›m. Erke¤in, getirdi¤i para karfl›l›¤›nda kad›n› sadece cinsel nesne olarak gördü¤ü, kad›n›n da cinselli¤ini ekmek kap›s› olarak gördü¤ü bir evlili¤in ‹slam'a ayk›r› oldu¤unu, bunun bir çeflit fuhufl oldu¤unu yazm›flt›m. Mektubu yazan kad›n, "kendimi bugüne kadar kutsal bir konumda görmüfltüm, me¤erse fahifleden fark›m yokmufl," diyordu. Bu cümleyle benim kutsal kad›nlara, annelere i¤renç bir flekilde dil uzatt›¤›m› ima ediyordu. Ama di¤er taraftan evlili¤inin benim tan›mlad›¤›m türden bir evlilik oldu¤unu da ifade etmifl oluyordu. Ben bu yaz›y›, bir gecekondu semtinde komfluluk etti¤im kad›nlardan baz›lar›n›n kendi beden- 56 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lerinden, hatta k›zlar›n›n bedenlerinden ekmek kap›s› diye söz ettiklerine tan›k olman›n –bu tan›kl›¤›n üzerinden y›llar geçmifl olmas›na ra¤men– etkisiyle yazm›flt›m. Erkeklerde bu bak›fl aç›s›n›n yayg›nl›¤› malumdu, ama kad›nlar›n kendilerini bu denli afla¤›lamalar› beni çok flafl›rtm›flt›. Bu anlay›fl› yermek kayg›s›yla kaleme ald›¤›m bu yaz›, "evlilik eflittir fuhufl" görüflünü savundu¤um fleklinde anlafl›lm›flt›. Normalde kendi evlili¤inin, benim bahsetti¤im fleyle alakas›z oldu¤unu düflünen biri, söz konusu cümleden rahats›z olmazd›. Ve "e¤er böyleyse böyledir" fleklinde ortaya konan, oldukça a¤›r flartlara ba¤lanm›fl bu yarg› cümlesine kat›lmamas› için bir neden de olamazd›. Ama mektup sahibinin psikolojisi, kendisinin asla böyle bir bak›fl› olmad›¤› halde üzerine al›nmas›, eflinin söz konusu flartlar› tafl›mas› ihtimaliyle yüzyüze gelmekten duydu¤u rahats›zl›¤› yans›t›yordu san›r›m. Ayr›ca bu mektup baz› gerçekleri görmezden gelerek yaflay›p giden insanlar›, gerçekleri gözüne sokup rahats›z etmenin gerekli olup olmad›¤› konusunda düflünmeme de yol açt›. Belki de yapabilecekleri bir fleyin olmad›¤› durumlarda, insanlar›n gelifltirdikleri tahammül mekanizmalar›na dokunmamak en iyisiydi. ‹slami kesimin erkeklerinin tavr› nas›ld›? Nabi Avc›, Ahmet Çi¤dem, Erol Göka gibi baz› müslüman erkekler bizi içtenlikle desteklediler, hatta yüreklendirdiler. Tart›flmalar›n ilk müsebbibi olan yaz›n›n sahibi Ali Bulaç susmay› seçerken, ‹smet Özel'den kad›nlar›n eksik dinlili¤ine dair beyanlar dinlemeye bafllad›k. Hep tekrarlanan, kad›nlar›n evlerde korunmas› gereken çiçek, vazo falan gibi fleyler olduklar› fleklindeki söylemlerin o günlerde iyiden iyiye yo¤unlaflt›¤›n› hat›rl›yorum. Bunlar d›fl›nda çok say›da okur mektubunda gördü¤ümüz tav›r ac›mas›zca yarg›lamaktan ibaretti. Öyle ki bu mektuplarda müslümanl›¤›m›z sorgulan›yor, aln›m›z›n secde görüp görmedi¤i merak ediliyordu. Bunlar›n gözünde biz nefsinin pefline düflmüfl sorumsuz kad›nlard›k. Oysa aradan geçen y›llar, belki aralar›nda bu mektup- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 57 lar› yazanlar›n da bulundu¤u kimi ‹slamc› erkeklerin nefsanilik potansiyellerinin hangi boyutlarda oldu¤unu göstermifl bulunuyor. ‹slam'da kad›n-erkek eflitli¤inin oldu¤unu düflünüyor musunuz? Varsa varolan eflitsizli¤in nedeni ne? Eflitlikle kad›n ve erkek aras›nda hiç fark olmad›¤› kastediliyorsa, hay›r. Ama eflit haklar kastediliyorsa, evet. ‹slam'da kad›n ve erkek farkl›, farkl› oldu¤u için birbirini tamamlayan, bütünleyen iki cins olarak görülür. Farkl› olmalar› birinin di¤erinden üstünlü¤ü anlam›na gelmez. ‹slam'da üstünlü¤ün tek ölçüsü vard›r: takva. Ayr›ca erkek ve kad›n farkl› olduklar› kadar, insan olarak, kul olarak benzerdirler. Farkl›l›k, tamamlanma aray›fl› nedeniyle onlar› birbirine çekerken; benzerlik, ortak bir dil gelifltirmelerine, birbirlerini anlamalar›na imkân verir. Birbirlerinin "velisi", "elbisesi" olarak her biri di¤erini örter, koruyup kollar. Baz› hadis rivayetlerini, f›khi hükümleri, Kuran'›n erkek egemen yorumlar›n› d›flarda tutarsak, Kuran'da varolan anlay›fl budur. Farkl›l›k hiyerarfliyle iliflkilendirilmemiflse problem yoktur. Varolan problem, cinslerin farkl› olufllar›ndan de¤il, farkl›l›¤›n hiyerarfliye tabi tutulmas›ndan kaynaklan›yor. Bu ise aterkilleflme sürecinde ortaya ç›km›fl bir durum. Modernleflme sürecinde, özel alan›n önemsizleflerek, kamusal alan›n önem kazanmas›, baflat de¤er haline gelen rasyonalitenin erke¤e özgü say›lmas›, kad›na atfedilen de¤erlerin de¤ersizleflmesi gibi nedenlerle bu hiyerarflinin daha da pekiflti¤ini düflünüyorum. ‹slami anlay›fl cinsler aras›ndaki do¤al, simetrik denge durumunu yans›t›yor. Bazen bu anlay›fla yak›n ama genelde uzak olan müslüman toplumlar görüyoruz tarih boyunca. Çünkü di¤er dinler gibi ‹slam da ataerkil zeminler üzerinde hayatiyet buluyor. Üzerinde oturdu¤u güçlü ataerkil yap›lar dini kendine uyduruyor. Böylece din mevcut iliflkileri dönüfltürücü bir içeri¤e sahip olsa da, buna izin vermek istemeyen mevcut yap› onu dönüfltürüyor. Toplumdaki hiyerarflik yap›n›n, ç›kar iliflkilerinin din an- 58 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lay›fl›na yön verdi¤ini söylemenin Marksist analize çok yak›n durdu¤unun fark›nday›m. Mesela Hidayet fiefkatli Tuksal da, baflka arkadafllar da bunu söylerken, fark›nda olup olmad›klar›n› bilmiyorum ama Marksist analize çok yak›n duruyorlar. Ama feminizmin de, Marksizmin de veya baflka bir bütünlü¤ün de, size do¤ru gelen baz› do¤rular›n› benimsemenin bence sak›ncas› yok. Bir de flu var, dindar olanlardan da, olmayanlardan da gelebilecek bir itiraz: "Madem Allah'›n gücü her gücün üstünde, niye kendi dininin insanlar taraf›ndan yönlendirilmesine izin versin ki veya dinin dönüfltürme amac› neden gerçekleflmiyor?" Yüzeysel bir bak›fl› yans›tan böyle bir itiraza birçok cevap üretilebilir. Ben sadece flunu söyleyeyim, Allah bizi uyar›yor, do¤ruyu gösteriyor, gerisini de bize b›rak›yor. Toplumsal alanda insan›n özgür eylemine, iradesine inanan, kat› determinist anlay›fl› benimsemeyen bir sosyal bilimci olarak iflte bu bize b›rak›lan›n çok belirleyici oldu¤unu düflünüyorum. ‹nsan›n flartlar›n üstüne ç›k›p yönlendirici olmad›¤› durumlarda, sosyal, ekonomik, fiziki koflullara teslim olmak, bu durumda ç›kar iliflkilerinin her alan› oldu¤u gibi dini de belirlemesi kaç›n›lmaz oluyor. ‹flte bu durumda maddi koflullar›n üstyap›y› belirlemesini veya baflka determinasyon iliflkilerini, gerçekten de görünen köy k›lavuz istemez misali kesin yasalarm›fl gibi görebiliyoruz. Ama bu özgür insani iradenin, eylemin yoklu¤una ba¤l› görece bir kaç›n›lmazl›k. Bir gün bir k›lavuzun ya da birçok k›lavuzun görünenden çok farkl› bir köye götürmeyece¤ini kim bilebilir ki. Ya da kendimizin k›lavuzu olmayaca¤›m›z›... Mevcut iliflkileri dönüfltürücü bir içeri¤e sahip oldu¤unu düflündü¤üm Kuran'›n bu ifllevini yerine getirebilmesi için, onu, hayat›, do¤ay›, kendimizi ve kullu¤umuzu geleneksel/modern ataerkil gözlükleri k›rd›ktan sonra do¤ru flekilde okuyup anlamam›z gerekiyor. Bu gözlükler erkeklerde oldu¤u kadar kad›nlarda da var, ama kad›nlar›n böyle sahici ve özgür bir okuma imkân›na daha çok sahip olduklar›n› düflünüyorum yine de. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 59 O günden bugüne neler de¤iflti? Görünen çok fazla bir de¤ifliklik oldu¤unu söyleyemem. Bizim ç›k›fl›m›z hâlâ marjinal bir ç›k›fl gibi görünüyor. Buna ra¤men, olumlu fleyler de oluyor. ‹lahiyatç› arkadafllar bu konuda yo¤un bir faaliyet içindeler. Yeni kuflaktan erkeklerin en az›ndan kad›n düflman› olmad›klar›n› düflünüyorum, böyle olanlar varsa bile bunu aç›kça ifade etmekten çekiniyorlar. Ayn› flekilde on befl-yirmi y›l önce uluorta konuflan, camian›n önde gelen erkek yazarlar› bugün daha farkl› tav›rlar içindeler, ya da en az›ndan uluorta konuflmuyorlar, dikkatli olmak zorunlulu¤u duyuyorlar. Dindar genç k›z ve kad›nlar›n kafalar›ndaki soru iflaretlerine daha kolay cevap bulma flanslar› oldu¤unu düflünüyorum. Gençler aras›nda kad›nerkek iliflkilerine duvarlar örme dönemi geçmifle benziyor; daha rahat, daha eflitlikçi görünüyor. Tabii bu de¤iflmeler, toplumun genelindeki de¤iflmelerle de alakal›. Dindar kad›nlar, orijinal kaynaklara ulafl›p bunlar› kendi bak›fl aç›lar›yla okudukça ve birbirlerine ulaflt›kça, bu sürecin daha da h›zlanaca¤›na, bunun dindar erkeklerde de bir dönüflüme yol açaca¤›na inan›yorum. Buna dair ipuçlar› görülüyor. Bizim okumalar›m›z, düflünmelerimiz devam ediyor. Ben, on befl y›l öncesinde Kuran okurken alttan alta kafama tak›lacak sorularla bafledememekten korkard›m. Gerçi Allah inanc›m, o zaman da, bir fleyi anlam›yorsam bunun benim eksikli¤imle alakal› oldu¤u noktas›ndayd›. Böylece karfl›ma ç›kan her fleyi ne olursa olsun kabul etmeye haz›rd›m, bugün daha da haz›r›m. Çünkü "ne olursa olsun"un muhtevas›n› biliyorum. Tabii bu sorgusuz kabul, mutlaka yap›ld›¤›n› düflündü¤üm, insanlardan kaynaklanan, do¤al olarak da erkeklerin yapt›¤› yanl›fllar› –yanl›fl çeviri, yanl›fl anlama, yanl›fl yorum, yanl›fl içtihat, yanl›fl fetva, mevzu hadis, vs.– tamamen ay›klad›ktan sonras› için söz konusuydu. Bu ay›klama sürecinden sonra, kafama tak›lacak bir fley olmayaca¤›na dair bir beklenti vard›, ama bu beklentiye ba¤l› olarak belli belirsiz "ya böyle olmazsa" korkusu da. Bugün bütün bu beklenti ve korkular› aflm›fl durumday›m. Kuran ayetlerine "böyle ol- 60 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT mayabilir, bir asl›n› araflt›ray›m," diye yaklaflt›¤›n›zda gerçekten sürprizlerle karfl›lafl›yorsunuz. Gerçi benim için fazla sürpriz olmuyor ama, mesela erkek egemen bak›fltan kurtulma çabas› içinde olan, iyi Arapça bilen erkek arkadafllar veya yak›nlar›ma, "acaba gerçekten böyle mi deniyor?" dedi¤imde ve birlikte Arapças›na bakt›¤›m›zda onlar, "nas›l olur, bunca zaman nas›l fark etmedim," filan diyorlar. Art›k, "nas›l olsa asl›n› araflt›rd›¤›mda baflka bir fley ç›kacak" duygusunu yafl›yorum. Cemaatleri çok yak›ndan tan›yan biri de¤ilim, bu yüzden de¤iflmeleri do¤ru de¤erlendiremeyebilirim. Ancak bildi¤im evlilik öncesinde genç k›zlar›n sorunlardan daha bihaber, daha pembe gözlüklü olduklar›. Kad›n-erkek iliflkilerindeki çarp›kl›k en çok evlilik içinde ortaya ç›k›yor veya fark edilebiliyor. K›zlar kendi ailelerinde yaflad›klar›n›, cehalete, gelene¤e atfedip geçifltirebiliyorlar. Kendi kuracaklar› ailenin çok farkl› olaca¤›n› düflünüyorlar. Ö¤renim ve ifl hayat›nda karfl›lafl›lanlar ise yo¤un bir baflörtüsü probleminin ard›na gizlenmifl durumda. Yasa¤›n, kad›n olufllar›yla ba¤lant›s›n› kuram›yorlar. Bu alanda bask›ya maruz kal›nanlar erkek egemen sisteme de¤il, yaln›zca sisteme ba¤lan›yor. Baflörtü problemi her fleyin önüne geçmifl durumda ve asl›nda bu durum ‹slamc› erkeklerin de ifline geliyor. Çal›flma hayat›nda yasa¤a maruz kalan kad›nlar, ailelerindeki di¤er bütün problemleri, bu problemin gerisine düflerek gözard› ettiler. Bu yüzden dindar kad›n için bu problem devam ettikçe, ‹slami kesimde kad›n-erkek iliflkileri konusunda sa¤l›kl› de¤erlendirmenin sürekli ertelenece¤ine inan›yorum. Bu son yirmi y›l›n dindar kad›nlar için bilançosunu ç›kartabilir misin? Baflörtüsü yasa¤›n›n bedelini sadece kad›nlar ödüyorlar. Okulunu, mesle¤ini b›rakanlar gelecek umutlar›n› da yitiriyorlar. Baflörtüsünü terk edenler, peruk takanlar ise tam bir ikilem içinde, kiflilik parçalanmas› yafl›yorlar. Utanç ve suçluluk duygular›yla ruh sa¤- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 61 l›klar›n› kaybedenler de var. Hâlâ direnenler tek bafllar›na, çaresiz, korku ve tedirginlik içinde bafllar›na gelecekleri bekliyorlar. Bütün bu insanlar, inanman›n, dini duyarl›l›¤›n bedelini sadece kendileri öderken tek bafllar›na b›rak›ld›klar›n› düflünüyorlar. Art›k ne devlete, ne politikac›lara, ne ailelerine ne de ayn› inanc› paylaflt›klar› erkeklere güveniyorlar. Farkl› kesimlerin onlar üzerinden oynad›¤› bir büyük oyunun kurbanlar› olduklar›n›, ne yapsalar oyunun bir parças› haline geldiklerini hissediyorlar. Bunun d›fl›nda evli dindar kad›nlar›n yavafl ama derinden seyreden bilinçlenme sürecinin, haklar›n› ö¤renme ve bunlar› hayata geçirme çabalar›n›n farkl› durumlarda, farkl› sonuçlara yol açt›¤›n› düflünüyorum. Baz› kad›nlar bu süreci eflleriyle paylaflma flans›na sahipler. Birlikte ö¤renip birlikte olmay›, olgunlaflmay› sürdürüyorlar. Böyle flansl› olmayanlar›n bir k›sm›, kendilerini ukala, dik kafal›, uyumsuz bulan eflleriyle, hatta çevreleriyle yaflamaya çal›fl›yorlar. "Uyumsuzlu¤u" had safhada olanlar ifli boflanmaya kadar vard›r›yorlar. Bunun bedelini de çocuklar ödüyor ne yaz›k ki. Bir de ço¤u toplumun alt katmanlar›ndan gelen dindar kesimin son y›llardaki kapitalistleflme süreciyle ilgili yaflananlar var. Toplumun geneline egemen olan köfle dönmeci zihniyet, dünya nimetlerinden yararlanma talebi, do¤al olarak dindar kesime de sirayet etti. Söz konusu zihniyetin maddi imkânlarla birleflmesiyle, bu insanlar›n eski durumlar›n› paylaflan efllerinden uzaklafl›p, onlar› varl›kl› ve güçlü halleriyle tan›yan yeni ve genç efllerin pefline düfltüklerini gözlüyoruz. Di¤er kesimlerde herhangi bir meflrulaflt›rma gere¤i duyulmaks›z›n yaflanan bu iliflkiler, dindar kesimde dini meflruiyete s›¤›n›larak gerçeklefltiriliyor. Son yirmi y›l›n dindar kad›nlar aç›s›ndan oldukça a¤›r bedellerinden biri de bu. • Ankara'da bir "laik tart›flma grubu"na ‹slami hareketleri anlatmak için davet edilmifltim. Orada kendisini feminist olarak tan›mlayan biriyle aram›zda flöyle bir diyalog geçmiflti: 62 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT – ‹slami kesimde de feministler var, neden onlarla iliflki kurmuyorsunuz? – Hem ‹slamc› hem feminist olunamaz. – Neden? – Çünkü Kuran buna izin vermez. – Size ne, bu onlar›n sorunu... – Yok, bu esas bizim sorunumuz.7 H›ristiyanlar, yahudiler, hindular, budistler pekâlâ feminist olabiliyorlar; birçok ülkede feministler, dindarlar›, kimliklerini terk etmeden kendi saflar›na çekebilmek için özel gayret sarfediyor, bu amaçla ayr› örgütlenmelere gidiyorlar. Bunun d›fl›nda, dünyan›n de¤iflik bölgelerinde dinsel örgütlenmelerle feministler çat›flabildikleri gibi, kimi somut durumlarda ortak da hareket edebiliyorlar. Fakat ifl ‹slam'a ve müslümanlara gelince nedense her fley tersine dönüyor ve yukar›dakine benzer diyaloglar yaflan›yor. Sol hareketlerde kad›na sunulan "bac›" statüsünü sorgulayarak feministleflme sürecine girmifl olan kiflilerin, benzer bir statünün cenderesinden ç›kabilmek için çabalayan ‹slamc› hemcinslerini8 daha iyi anlamalar› beklenebilirdi. Galiba solcu veya sol kökenli feministleri burada yan›ltan veya iflkillendiren, kendilerinin yenilgi sonras› keflfettikleri "kad›n bak›fl aç›s›"n›, baz› ‹slamc›lar›n, tam aksine yükselifl döneminde sahiplenmeleriydi. Halbuki, 1980 ortalar›ndan itibaren bellibafll› feminist argümanlar› seslendiren kad›nlar›n önemli bir bölümünün ‹slamc›l›k öncesi bir politik (ço¤unlukla ülkücü) geçmifllerinin bulundu¤u 7. Laik feminist çevrelere hâkim olan "hem dindar hem feminist" olunamayaca¤› mant›¤›, "hem dindar hem sosyalist" olunamayaca¤› mant›¤›n› hat›rlat›yor. Malatya'da radikal ‹slamc› bir radyoda, canl› yay›nda "dindarlar da sosyalist olabilir" demifltim ve küçük çapl› bir infiale sebep olmufltum; hatta genç bir ‹slamc› radyonun ç›k›fl›nda öfkeli bir flekilde "kan›t›n var m›?" diye hesap sormaya kalkm›flt›. Ayn› cümleyi ‹stanbul Bilar'daki bir panelde sarfetti¤imde solcu bir dinleyici, herkesin duyaca¤› bir flekilde küfrederek salonu terk etti. Panel yöneticisi de hiç sesini ç›karmayarak onunla ayn› duygular› paylaflt›¤›n› göstermifl oldu. 8. ‹slami harekette kad›n›n bac› konumunun ayr›nt›l› ve sistematik bir özelefltirisi için bak›n›z Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, say› 137, Eylül 2000. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 63 ve t›pk› sol kökenli hemcinsleri gibi geçmiflin –yani yenilgininmuhasebesini yaparken feminizmle tan›flm›fl olduklar› bilinse, bilinmek istense, ifller daha da kolaylaflabilirdi. Zaten ‹slamc›laflmalar› nedeniyle eski çevrelerinin sert tepkileriyle karfl›laflan ülkücü kökenli kad›nlar›n, sol geçmifllerini gizlemeyen, hatta baz› durumda sahiplenen "feminist" kad›nlarla iliflkiye geçebilmeleri ayr›ca zordu. Y›ld›z Ramazano¤lu "1980'li y›llarda tesettürlü kad›nlar verdikleri mücadelede feminist kad›nlar› hiçbir aflamada yanlar›nda bulmad›lar. O dönemde ‹slami de¤erleri ileri sürerek kad›n› eve ça¤›ran erkeklerle 'örtünecekseniz evinize' diyen Kemalist yazarlar›n yollar› garip bir tecelliyle çak›fl›rken durumu görmezden gelen feministler bu ortak tutucu erkek söyleme kat›lmakta, rüzgârlar›n› onlarla birlefltirmekte bir mahzur görmemifllerdir," deyip hemen parantez açarak ekliyor: "Feministler aras›nda örtünmeye ilkesel bazda karfl› olmakla beraber, örtünmek ve kamusal hayatta yerini almak isteyen kad›nlar›n bu taleplerini destekleyen görüfller de yank› bulmaktad›r. Bu noktada onlar›n tenzih edilmesi bir borçtur."9 Yine de iki kanat aras›nda Muallâ Gülnaz'›n da belirtti¤i gibi dönem dönem baz› temaslar ve diyalog giriflimleri yafland›. Afla¤›da baz› bölümlerini yay›mlad›¤›m›z metin bu iliflkinin ne kadar zor oldu¤una çarp›c› bir örnek oluflturuyor: 9. Y›ld›z Ramazano¤lu, "Yol Ayr›m›nda ‹slamc› ve Feminist Kad›nlar", Osmanl›dan Cumhuriyete..., s. 152. 64 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT "KADINLARA RA⁄MEN KADINLAR ‹Ç‹N" TAVRINAB‹R ELEfiT‹R‹ Ankaral› Bir Grup Müslüman Kad›n: Aysel Kurter, Elif H. Toros, Günay Ermez, Güler Kirac›, Y›ld›z Kavuncu, Muallâ Gülnaz, Nermin Öztürk, Aynur Can,Zeynep Türkân, Nesrin Tunç Sosyalist Feminist Kaktüs, Aral›k 1988 ‹çinde bulundu¤umuz durumu, müslümanl›¤›m›z›, kad›nl›¤›m›z› sorgularken feminist birikimden yararlanmam›z, ya da feministlerle baz› çak›flma noktalar›m›z›n olmas› son derece do¤ald›, –hâlâ öyle–. Çünkü nereye ve hangi tarih parças›na giderseniz gidin, erkek egemen ideoloji, cinsiyetçilik ve kad›n›n bask› alt›nda tutulmas› gibi ortak temalara rastlamak mümkündür. Ve ne yaz›k ki müslümanlar da bizim yaflad›¤›m›z co¤rafyadan bafllayarak böyle bir durumdan müsta¤ni de¤illerdir... Sosyalist, laik ya da müslüman olmak, kad›n olarak bask› alt›nda tutulmayaca¤›m›z›n bir garantisi olamaz. Ezilen konumdaki insanlar olarak, baflka kad›nlarla veya feministlerle benzer bir dil konuflmak bizi hiç rahats›z etmedi. Çünkü kim ve ne oldu¤umuzun fark›ndayd›k, fark›nday›z. Bizler yaln›zca müslümanlar›z... Biz topyekün kad›nlarla ve kad›nlar›n kad›n olarak yüz yüze geldikleri sorunlar yuma¤› ile ilgiliyiz. Yapay adland›rmalar, kal›p yarg›larla geçirilecek zaman›m›z da yok. Size hat›rlatmak istedi¤imiz, anlamaya hiçbir biçimde yanaflmad›¤›n›z ve yanaflmaya da niyet etmedi¤iniz bir hayat ve düflünce biçimine yükledi¤iniz "Siz kad›nlar› kurtaramazs›n›z, kad›nlar› kurtarmak bizim tekelimizdedir" önermesinin egemen oldu¤u bir söylemle maalesef kad›nlar› "kurtaramayaca¤›n›z" hususudur. "Kad›nlara ra¤men kad›nlar için" söylemini anti-demokratik, ötesinde de kad›nlar aç›s›ndan olumsuz buluyoruz... Kad›nlarla diyalog kurmaktaki amac›n›z ortak ezilme noktalar›n› tart›flmak ve iletiflim kurmaktan öte, eteklerinizin ucunda diz Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 65 çökmelerini istedi¤iniz kad›n çömezlerinize feminizmin kavramlar›n› ve mücadele perspektifini, daha da önemlisi onlar› feministlerden baflka kimsenin ya da hiçbir ideolojinin, dinin kurtaramayaca¤›n› anlatmak/ö¤retmek! Buradan hareketle birlikte eylem yapmak, dayan›flmak elbette mümkün de¤il. "Kad›nlar için dayan›flma" derken, bizler örne¤in sizin "dayan›flma"dan, iktidar›n›z› örgütlemek üzere kullanabilece¤iniz bir eylemler toplulu¤unu kastetti¤inizi düflünüyoruz. Kad›nlar›n kurtulufluna evet, ama yaln›z sizlerin öngördü¤ü biçim ve yollarla... Feminist hareket t›pk› sosyalist hareket gibi kendisini jakoben, tekçi ve laik cumhuriyet ideolojisinden, yani Kemalizmden ayr›flt›rmak zorundad›r... fiimdi sizin kelimelerinizle konuflursak, bizim müslümanl›¤›m›zla kad›n olarak ezilmeyi reddediflimiz aras›nda bir çeliflki varsa –ki bize göre, belki üzüleceksiniz ama belirtelim, ne büyük bir mutluluk ki yok!– bu tamamen bizim sorunumuz. Moda gibi kapitalist tüketim normlar›n›n yaratt›¤› bir olguya duydu¤unuz derin ba¤l›l›k, geleneksel difli kimli¤ini sürdüren giyim kuflam›n›z ne kadar sizin sorununuzsa, baflörtüsünün bizi cinselli¤imize ve do¤urganl›¤›m›za hapsedip etmedi¤i de o kadar bizim sorunumuz. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN TÜRK‹YE'DE ‹slami hareketin yükselifline paralel olarak 1980'li y›llar›n ortalar›ndan itibaren bir avuç üniversiteli k›z, vücut hatlar›n› belli etmeyecek flekilde pardesü giyip bafllar›n› fl›k örtülerle örterek okullar›na gitmeye bafllad›. Bu ö¤rencilerin bir k›sm› muhafazakâr ailelerden geliyordu ve zaten bafllar›n› örterek büyümüfllerdi.1 Fakat bir k›sm› da ailelerinin,2 yak›n çevrelerinin, kimi 1. "Fatma" bu tür kad›nlara örnek gösterilebilir: "Namaz e¤itimimizi çok küçük yafllarda alm›flt›k. ‹lkokulu bitirdi¤imizde de babam hepimize birer eflarp alm›flt›. Ancak çevremizde örtülü hiç kimse bulunmad›¤› için, buna e¤ilimimiz yoktu. Aksine yayg›n bir ateizm modas› vard› ve Allah'a inanmak bile ciddi bir ayr›cal›kt›. Bu yüzden biz eflarplar›m›z› cebimizde tafl›r, babam›z› gördü¤ümüz an örterdik. Eve girerken örter, ç›karken açard›k. Ancak bir süre sonra ablamlar örtündüler. Ben bir sene daha direndim. Bunda babam›n tart›flmaya aç›k olmayan kat› tutumunun çok etkisi vard›. Nihayet ortaokul 3. s›n›fa geçti¤imde ben de örtündüm ve Adana'da örtülülerden oluflan bir grup oluflturduk. Daha önce muhalif olmama ra¤men, örtündükten sonra olaya flöyle bakmaya bafllad›m: 'Din bu! Biz de Allah'›n kuluyuz. O bizden ne isterse do¤rusunu ister. Biz de, hangi zaman ve zeminde olursa olsun, neye mal olursa olsun, bunu yapmak zorunday›z!.. Ak›nc›lar Birli¤i'nin de han›mlar kolu olduk. Bir toplant› oldu¤unda, biz yedi genç k›z pek çok han›m› toparl›yor, bu toplant›lara getiriyorduk. Zaman zaman Ak›nc›lar Birli¤i'ndeki erkeklerden, 'Otobüse binmeyin!' vb. talepler ve müdahaleler geliyordu; ancak biz eve kapanmak diye bir fleyi hiçbir zaman düflünmedi¤imiz için, bu talepleri ciddiye alm›yorduk. Sürekli okumam›z, hayat›n içinde olmam›z, örnek olmam›z ve tebli¤de bulunmam›z gerekti¤ini düflünüyorduk. Ve biz dindarlafl›p örtündükten sonra, babam çok memnun oldu. Ne istersek isteyelim, bir dedi¤imiz iki edilmedi. Çocuk yaflta kap›n›n önüne ç›k›p oynamam›z problemken, bu süreçten sonra gece saat on ikide eve geldi¤imizde, babam 'Nereden geliyorsun?' diye bile sormad›. Böylece özgürlü¤ümüze kavufltuk. (H. fi. Tuksal, "Baflörtüsü Hikâyeleri", ‹slâmiyât III, Nisan-Haziran 2000, say› 2, s. 134-9) 68 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT zaman da ba¤l› bulunduklar› ‹slami cemaatlerin arzu ve onay› hilaf›na, hatta kimi durumda onlarla çat›flarak bu flekilde okumak istediklerinde "türban –kendi deyimleriyle baflörtüsü– sorunu3" patlak verdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra ilk örnekleri görünen üniversitelerdeki baflörtme yasa¤›, 15 Haziran 1984'te YÖK'ün türban› "modern k›yafet" kabul etmesiyle kalkt›. Ancak 9 Ocak 1987' de YÖK Disiplin Yönetmeli¤i'ne eklenen "ça¤dafl k›yafet zorunlulu¤u" ile birlikte yeniden gündeme gelen yasak, günümüzde hâlâ süren çok ciddi bir sorunu bafllatt›. ‹lk türban eylemi, daha yasak yürürlü¤e girmeden Beyaz›t'ta ‹stanbul Üniversitesi merkez binas› önünde yedi ö¤rencinin oturma eylemiyle bafllad›. Çok say›da k›z ve erkek ö¤rencinin kat›l›m ve deste¤iyle ülke çap›nda bir olaya dönüflen eylem her kesimde tam bir flaflk›nl›¤a yol açt›. fiokun esas nedeni, dindarlar›n ilk kez sahici bir flekilde devletin bir uygulamas›n› protesto etmesi, daha önemlisi ilk kez dindar kad›nlar›n "soka¤a dökülmesi"ydi. Beyaz›t'ta 22 gün süren bu eylemin ard›ndan türban sorunu kimi zaman gevfleyip kimi zaman alabildi¤ine sertleflerek Türkiye'nin gündemini belirledi. Ve bu sorun, dindar kad›na erkek boyunduru¤undan kurtulabilmesi için muazzam bir tarihi f›rsat sunmufltu.4 2. Bu olgu genellikle ihmal ediliyor, ama gözden kaç›rmayanlar da var: "Örtündü¤ü için ailesi taraf›ndan d›fllanan k›zlar›n ço¤unlu¤u örtünmeye üniversitede bafll›yorlar. Bunlardan baz›lar› sadece örtüyle de¤il, ‹slam'la da üniversitede tan›flmaktad›rlar. Bu flekilde üniversitede örtündü¤ü için ailesi taraf›ndan evden kovulan tan›d›¤›m birkaç arkadafl›m var. Sosyal tarihimiz aç›s›ndan çok ac› bir durum bu. (Z. O¤uzhan, Bir Baflörtüsü Günlü¤ü, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, s. 211) 3. Türban m›, baflörtüsü mü ikilemi etraf›nda sonsuz terminoloji tart›flmalar› yap›labilir. fiahsen, çok ›srarc› olmamakla birlikte "türban"›n daha aç›klay›c› oldu¤u kan›s›nday›m. 4. Türban›n yayg›nlaflmas›nda siyasal ‹slam'›n yükselifli kadar, hatta ondan daha da önemlisi ‹mam Hatiplerin k›z bölümlerinin iyice kurumsallaflmas› ve üniversitelerde buralardan mezun olan k›zlar›n say›s›n›n artmas› belirleyici olmufltur. Genellikle ihmal edilen –etti¤im– bu olguyu hat›rlatt›¤› için Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu'na teflekkür ederim. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 69 Neden Türban? Sorunun dört boyutu vard›: 1) Dinsel boyut: K›zlar ‹slami inan›fllar› gere¤i, günah ifllememek için örtündüklerini söylüyorlard›; 2) Siyasal boyut: Türban eylemleri hemen ‹slami hareketin düzene karfl› en ciddi (belki de tek) faaliyeti olarak sivrildi; 3) ‹nsan haklar› boyutu: Türban yasa¤› kamuoyunun belli bir bölümü taraf›ndan aç›k bir hak ihlali olarak görüldü; 4) Toplumsal cinsiyet boyutu: Türban eninde sonunda kad›nlar›n bir sorunuydu. Bunun giderek bir kriz halini almas›n›n nedeni de esas›nda buydu; yani olay›n aktörlerinin kad›nlar (üstelik dindar!) olmas›yd›.5 Türban›n ilk olarak dinsel bir olay olarak ortaya ç›kt›¤›n› söylemek yanl›fl olmayacakt›r. ‹slam'›n, devletin de onay ve teflvi¤iyle kamusal alana güçlü bir flekilde döndü¤ü 1980'li y›llarda "dinim gere¤i örtünüyorum," cümlesinin meflruiyeti tart›fl›lmazd›. Fakat iflin içine hemen siyaset girdi ve belirleyici olmaya bafllad›. ‹ktidar› s›rayla paylaflan sa¤ muhafazakâr partiler, reel politika gere¤i ne yasa¤› savunup kitle tabanlar›yla, ne yasa¤› kald›r›p egemen güçlerle ters düflmeyi göze alabiliyorlard›. Merkez sa¤ partilerin bu çaresizli¤i, RP, MÇP (sonra MHP), BBP, YDP gibi ‹slam'la flu ya da bu flekilde iliflkili di¤er partilerin ifltah›n› daha da art›r›yor ve onlar›n tazyikiyle sorun daha da büyüyordu.6 O güne kadar teori üretmekten öteye gidememifl, ülke gündemine müdahale edememifl radikal ‹slamc›lara da, baflörtüsü gibi meflru ve hakl› bir ze5. Ancak ileride irdeleyece¤imiz gibi, "toplumsal cinsiyet" boyutu, olay›n aktörleri taraf›ndan genellikle bilinçli bir flekilde öne ç›kar›lmad›, üstü örtüldü. Onun yerine di¤er üç boyuttan hangisinin belirleyici, hangisinin tali oldu¤u yolunda aralar›nda uzun uzun tart›flt›lar. 6. Necmettin Erbakan, "‹ktidar›m›zda rektörler baflörtülülere selam duracak," diyerek karfl›l›kl› anlay›fl çerçevesinde soruna bir çözüm bulunmas›na cevaz vermedi ve onun baflbakanl›¤› dönemi türbanl›lar›n en kara günlerine, yenilgilerinin kesinleflmesine tan›kl›k etti. Ayn› flekilde, 1999 seçimleri öncesi "Ürkekçe de¤il, erkekçe" bu sorunu çözmeyi vadeden ve bu sayede oylar›n› art›rd›¤› kesin olan MHP de, ilk olarak baflörtülü Antalya Milletvekili Nesrin Ünal'a TBMM içinde bafl›n› açt›rd›; ard›ndan çözümü mu¤lak bir tarihe erteledi. 70 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT min üzerinden siyaset yapmak çok çekici gelmiflti. Radikallerin, baflörtüsü üzerinden devletle hesaplaflma gayretleri, stratejilerini sistemle karfl›l›kl› tavizler üzerine oturtmufl olan geleneksel cemaatleri epey ürkütüyordu. Y›llarca her türlü hak talebini "anarfli ve terör" olarak tan›mlayagelmifl olan geleneksel ‹slami camia, dindar k›zlar› sokakta görmenin flokunu ve bunun do¤urabilece¤i sonuçlar›n endiflesini uzun bir süre üzerinden atamad›. Baz›lar›, eyleme bir an önce son verilmesini isterken, kimileri dindar k›zlar›n üniversite okumas›n›n do¤ru olmad›¤›n› savunmaya bafllad›. Kuflkusuz en sert tepki, o günlerde henüz bir "medya star›" haline gelmemifl olan Fethullah Gülen'den geldi. Gülen, 26 fiubat 1989'da ‹zmir Hisar Camii'nde sokaklara taflan bir kalabal›¤a verdi¤i ve ayn› anda otuzbefl camide birden yay›mlanan vaazda türban eylemlerine aç›kça tav›r ald›: "Çok yak›n arkadafllar›m›z foto¤raflar›yla tespit ettiler. Sultanahmet'te olan hadisenin arkas›nda da esas din düflmanlar› var. Sözde türban ad›na yürüyorum diyenler, istihbarat örgütlerince derdest edilince, bu baflörtülü, mantolu veya çarflafl› kad›nlar›n ço¤u erkek olarak ç›kt› ortaya. Ve bunlar›n ço¤u bir kostüm dükkân›ndan nas›lsa ‹slami k›yafetler alm›fl, kendini soka¤a atm›fl aç›k saç›k kad›nlar oldu¤u tebeyyün etti..."7 Devlete itaat› fliar edinmifl kesimlerin çabalar›, ö¤rencilerin taleplerinin "‹slamili¤i" ve hakl›l›¤› nedeniyle pek ifle yaramad›. Çünkü art›k ülkede ‹slami hareketin yükseliflinin en önemli simgesi olarak türban ve türbanl› ö¤rencilerin say›s›n›n artmas› görülür olmufltu; dolay›s›yla bu davan›n kaybedilmesi, tüm ‹slami hareketin yenilgisi olarak kayda geçecekti. "Küfür Düzeni"ni Teflhir ‹slamc›lar aralar›nda, bafllang›çta türban›n "dini mi, siyasi mi" oldu¤unu tart›flt›lar. Türban› sadece ama sadece dinleri gere¤i takt›klar›n› söyleyen baz› k›zlar, bu yolla toplumun kalbine ve vicda7. ‹mza, özel ek, Aral›k 1989-Ocak 1990. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 71 n›na seslenmeyi ve böylelikle de desteklerini geniflletmeyi hedefliyorlard›. Buna karfl›l›k radikaller türbana esas olarak siyasi aç›dan bak›p, bu yolla "küfür düzeni"ni teflhir etmeyi hedefliyorlard›.8 Bu noktada "radikal" bak›fl›n sistemli bir ifadesini Macide Göç'ün flu sat›rlar›nda buluyoruz: "Baflörtüsü direniflleri s›ras›nda devlet güçlerinin direniflçi müslümanlar› 'üniversitede baflörtüsü takman›n siyasi amaçl› oldu¤u' fleklinde suçlay›p siyasi bir soruflturmayla muhatap kalabileceklerini ima ederek korkutmaya çal›flmalar›, müslümanlarca taktik bir sald›r› olarak görülmüfl ve 'baflörtüsünün inanc›m›z gere¤i' oldu¤u vurgusu ön plana ç›kar›lm›flt›. Ancak devletin bu itham›na baflörtülü k›zlar›n ve müslüman çevrelerin ilk baflta verdi¤i söz konusu cevap, daha sonra siyasetten kopuk bir inanç anlay›fl› içinde içsellefltirilmeye baflland›. Bu tutum müslüman kad›n kimli¤inin kazan›lmas› sürecini olumsuz olarak etkilemifltir ve etkilemektedir. ‹slam'›n hayata müdahalesini engellemek ve onu sadece vicdanlara hapsetmek isteyenler, yeri geldi¤inde 'din ideoloji de¤ildir' deyip, Kuran'›n bir hükmü olan baflörtüsünü siyasi olarak nitelemekte ve suç saymaktad›r. Elbette baflörtüsü sadece siyaset yapmak için tak›lmaz. ‹slam'›n toplumu dönüfltürme ve iktidar mücadelesi ne kadar siyasi ise, müslüman›n namaz› da, orucu da, örtüsü de o kadar siyasidir. Elbette baflörtüsü inanç gere¤i tak›l›r. Ama bu inanç vahiy temellidir ve vahyin insan ve toplum hayat›nda sosyallefltirilmesi gerekmektedir." Geç Keflfedilen ‹nsan Haklar› Olay›n insan haklar› boyutu, uzun bir süre, –herhalde daha 28 fiubat sürecine epey vakit oldu¤u, yani ‹slamc›lar "demokrasi, hak ve özgürlükler, sivil toplum" gibi de¤erleri henüz keflfetmemifl olduk8. fiu türden sat›rlarla birçok radikal yay›nda karfl›laflmak mümkündür: "Baflörtüsüne karfl› sald›r›, ‹slam'a ve Allah'›n ayetlerine yöneliktir. Bu sald›r›n›n muhatab›, baflörtüsünü bir aksesuar olarak takanlar de¤il, müslüman kad›n›n onuru ve kimli¤i olarak görenlerdir." Ayfle Gül Çetin, fiahitlik, s. 213. 72 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lar› için– ihmal edildi. Ancak devletin ve YÖK'ün ifli s›k› tutmas›n›n ard›ndan davan›n kaybedilece¤inin sezilmesiyle birlikte kimi ‹slamc› kad›nlar, türban› esas olarak bir insan haklar› sorunu olarak ortaya koymaya çal›flt›lar. Bu yolla ‹slamc› olmayan kesimleri de davalar›na sahip ç›kmaya ça¤›rd›lar. Sorunun Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi'ne tafl›nmas›nda da ayn› yaklafl›m etkili oldu. ‹nsan haklar› boyutunun bu flekilde öne ç›kar›lmas›, türban›n dinsel ve siyasal meflruiyetinin geri plana at›lmas› ister istemez, kendileri gibi olmayanlar›n hak ve özgürlüklerini savunma, gerekirse bu u¤urda mücadele verme zorunluklar›n› da beraberinde getirdi.9 Tabii bu zorunlu¤a tüm ‹slamc›lar›n uydu¤u söylenemez. Hatta türban üzerinden "herkesin" hak ve özgürlüklerini savunma noktas›na gelen ‹slamc›lar›n say›s›n›n hayli düflük oldu¤u, yine de bu az say›n›n bile geleneksel ‹slami camiada infiale yol açt›¤› aç›kt›r. Örne¤in tesettürlü baz› kad›nlar›n Cumartesi annelerine destek vermesi, baz› ‹slamc› kad›n yazarlar›n F tipi cezaevlerine karfl› direnen devrimcileri övmesi kimi üst düzey cemaat yöneticilerinin tüylerini diken diken etmeye yetmifltir. "Ötekinin hakk›" söz konusu oldu¤unda nedense en çok "mini etek" örne¤i verildi. ‹lk bafllarda medyan›n "ya mini etek?" sorusuna kaçamak karfl›l›klar veren türbanl›lar, kendi sorunlar›n›n iyice çözümsüz bir hal almas›yla "isteyen mini etek giysin, isteyen bafl›n› örtsün" demeye bafllad›lar. Ama olaya "radikal ‹slamc›" perspektiften bakan Macide Göç gibi kifliler hâlâ bu tür bir ço¤ulcu anlay›fl›n kabul edilemeyece¤ini savunuyorlar: "Baflörtüsü vahyi bir emirken, kapitalist tüketim kültürünün üretti¤i mini etek vahiy karfl›t› bir ifsad halidir. Baflörtüsü insan haklar› içinde de¤er9. Say›lar› iyice azalan radikal ‹slamc› dergilerin en istikrarl›lar›ndan Haksöz'ün Kas›m 1997 say›s›nda bu "yeni" yaklafl›mlar flöyle elefltiriliyordu: "Eyleme destek verme amac›yla yay›n yapan ‹slami nitelikli bas›n›n bir bölümü ve eyleme katk› sa¤lamak için direnen ö¤rencileri ziyarete gelen kifli ve kurulufllar›n birço¤unun konuyu ‹slami mücadele bütünlü¤ü içinde ele alma basiretine sahip olmad›klar› ortada. Kimisi ideolojik tutars›zl›k ve bulan›kl›klar› yüzünden, kimisi de pragmatist birtak›m hesaplarla konuyu e¤itim hakk›n›n gasp› ya da hukuk ihlali ve benzeri baz› dar alanlara hapseden bir tutum içine girmekteler." Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 73 lendirilebilir; ancak toplumsal hayatta ifsad› yayg›nlaflt›ran vahye ayk›r› tutum ve davran›fllar›n bu kapsam içinde görülmesi söz konusu olmamal›d›r."10 Erkek Eylemi Olarak Türban Olay›n dördüncü, yani "toplumsal cinsiyet" boyutuna dikkat çekenlerin az oldu¤unu söylemifltik. ‹flte bunlardan biri olan Elif H. Toros, "kad›nlar›n kamusal alandaki varl›klar›na tebli¤in bir gere¤i olarak bakanlar erkeklerdir, kad›nlar de¤il," diyerek bu söylemin "28 fiubat'la birlikte bozuma u¤rad›¤›n›"11 söylüyor. Toros bu sözleriyle türbanl›lar›n sadece devlete ve onun temellerine de¤il, bir dizi geleneksel kültürel ve toplumsal iktidara, tabii bu arada ‹slami hareketlili¤e tam anlam›yla hâkim olan "kad›n düflman›" zihniyete de kafa tuttuklar›n› ima ediyor. Ancak bu uzun sürmedi, hareketin toplumsal cinsiyet boyutu öne ç›kar gibi oldu¤unda, di¤er bir deyiflle hareket feminist görünümler almaya bafllad›¤›nda erkek ‹slamc›lar müdahale etti. Örne¤in k›z ö¤renciler Beyaz›t'ta eylem yaparken, çevrenin düzenlenmesi iflini ‹Ü Hukuk Fakültesi ve Y›ld›z Üniversitesi'nden iki ayr› erkek grubu üstlendi. Bütün bunlar, hiç kuflkusuz "‹slami dayan›flma" ad›na yap›l›yordu. Yine hiç kuflkusuz hedef, türban eylemini bir "kad›n eylemi" olmaktan ç›kar›p, "‹slamc›", dolay›s›yla da "erkek denetiminde" bir eyleme dönüfltürmekti. ‹slamc› erkekler, bu süre zarf›nda baflörtüsü yasa¤›ndan, kad›nlar kadar olmasa da kendilerinin de ma¤dur oldu¤unu ileri sürdüler. Fakat türban›n, hep gösterilmek istendi¤i gibi yaln›zca kad›nlar›n de¤il erkeklerin de, yani tüm dindarlar›n davas› oldu¤u iddias› say›s›z tan›kl›kla tekzip edilmifl durumda. Örne¤in eylemler s›ras›nda baz› erkek ö¤rencilerin, "okula devam edemezsiniz, 10. Macide Göç, fiahitlik, s. 178. 11. Elif H. Toros, "Hayat, Hikâyeler ve Suskunlu¤a Dair", Osmanl›dan Cumhuriyete..., s. 192-94. 74 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT eve de dönemezsiniz" diye k›z ö¤rencilere "kurtulufl" olarak evlenmeyi önerdikleri ve bunun sonucunda "sorunlu ailelerin temellerinin at›ld›¤›" biliniyor: "‹slamc› çevrenin, özellikle ‹slamc› görüfle mensup erkek ö¤rencilerin yaklafl›mlar› da dikkat çekiciydi. Onlar da baflörtüsünün vazgeçilemezli¤ine inanmakla birlikte, bizlerin okumakta ›srar ediflini saçma buluyordu, hepsi de¤ilse bile büyük bir k›sm›. Bizi desteklemelerinin birinci sebebi, davam›za gönülden inanm›fl olmaktan çok, bu semboller (sar›k, baflörtüsü, çarflaf, flalvar, sakal, vs.) dolay›s›yla din ve halk düflmanl›¤› yapan daha çok yöneticielit s›n›f›n kinine karfl› bir mukavemet, mücadele, cihat iste¤i idi. Bizim bafl›m›zdaki insan haklar› ihlali bu sisteme cevap vermek için bulunmaz bir f›rsat sunuyordu. Baz›lar› da k›zlara uzun soluklu bir insani mücadeleden öte bireysel çözümler sunuyorlard›. Bunun en yayg›n› ve banali de evlenme teklifi yaparak onlar› aileokul aras›nda s›k›fl›p kalmaktan kurtarmakt›. Do¤rusu bu evlenme giriflimleri ço¤unlukla baflar›s›zl›kla sonuçland›."12 Baz› erkekler de "okulu bir an önce bitirip meslek sahibi olmalar› gerekti¤ini ve ev geçindireceklerini, k›zlar›n ise böyle bir kayg›s› olmad›¤›n›, okumasalar da olabilece¤ini, bunun için eyleme kat›larak derslerden geri kalamayacaklar›n›" söylüyorlard›.13 Türban eylemlerinin bafllang›çta kad›nlara nas›l bir özgürleflme f›rsat› sundu¤unu ve bu f›rsat›n nas›l kaç›r›ld›¤›n›, "Erkeklere gelince, onlar bizden yana de¤il, devlete karfl› bir tav›r alm›fllard›" diyen ö¤retmen Yeter fiahin'in tan›kl›¤›nda görebiliyoruz: "O dönemde müslümanlar aras›nda yöntem ve bak›fl farkl›l›¤› yoktu. Baflörtü olay›na karfl› ald›¤› tutuma bakarak taraf›m›z› de¤erlendirdik. 87 kufla¤› o duygusall›¤›n verdi¤i ivmeyle birbirine yak›nlaflt›. Mesela okulun yan›ndaki mescide giderdik. Bakard›k 12. Ayfle Do¤u'nun tan›kl›¤›, Mazlum-Der, Bütün Yönleriyle Baflörtüsü Sorunu, Geniflletilmifl 2. Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 277. Ayr›ca Macide Göç, fiahitlik, s. 176. 13. Vildan Özcan Ünlü, Mazlum-Der, Bütün Yönleriyle Baflörtüsü Sorunu, Geniflletilmifl 2. Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 221. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 75 ki bir çanta po¤aça. Ensar ve Muhacirlerle özdeflleflme yap›yorduk. Düzen çok ac›mas›zd› ve bizi birkaç y›l geriye itti. O mücadeleyi yapt›k ama sonra bizi pasifize etti. Asl›nda biz bu olay› do¤al olarak yaflad›k ve sonucunda herhangi bir beklenti içine girmedik. Meydan›n bu kadar çabuk doldurulaca¤›n› düflünemedik. Bizim akl›m›z bafl›m›za geldi¤inde kenara itilmifltik bile. Bizim aktivitemizin, safiyetimizin meyvelerini toplayacak ne çok duygu taciri varm›fl me¤er. Örtü yasa¤› sadece düzenden gelen bir bask› de¤il; baflörtülü, devlet ve muhafazakâr kesim aras›nda s›k›flt›r›ld›. Türkiye'de flu anda ortal›¤› dolduran kad›nlar müslüman kad›nlar› yeterince temsil edemiyor ve gelenekten beslenen ve kendi çabalar›yla gelifltirilen bir zihniyet yap›lar› yok. Onlar bizim bofl b›rakt›¤›m›z ara dönemi, geçici dönemi dolduruyorlar. Erkeklere gelince, onlar bizden yana de¤il, devlete karfl› bir tav›r alm›fllard›. Yaflad›¤›m›z duygusall›k bizi birbirimize yaklaflt›rd› ve dünyay› yaflad›¤›m›z tecrübeden ibaret gördü¤ümüz için dini, siyasi kimliklerini ö¤renmek bizim için yetiyordu. Baflörtü yasa¤›na karfl› mücadele bizim gibi dini kaynaklarla beslenen herkesin özbeöz mal›d›r, kimsenin tekelinde de¤ildir. Daha önce süregelen gelene¤in yönünü de¤ifltirdi ve eylemleri erkeksi bir hareket olarak gören erkekler hâlâ flaflk›nl›¤›n› atamad›. Çünkü bu yasak direkt onlar› etkileyen bir olay de¤ildi, bugüne kalabilecekleri bir olay da de¤ildi. Hâlâ bizi bir yere oturtmufl say›lmazlar. Kavgam›z hâlâ içten içe devam ediyor, ve bu harekette yerimizi de kendimiz almak durumunday›z."14 Baflörtülü kad›nlar›n de¤iflik zaman dilimlerine yay›lm›fl afla¤›daki tan›kl›klar› da bunun as›l olarak bir "kad›n davas›" oldu¤unu aç›k bir flekilde göz önüne seriyor: "Liseden sonra tercihim olan tarih bölümünü kazand›m. Aral›k 1986'n›n on beflinden sonra yasa söylentileri dolaflmaya bafllad›. 29 Aral›k'ta büyük bir tantanayla yasak karar› uygulamaya geçil14. Yeter fiahin, a.g.e., s. 226-27. 76 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT di. Kendimizi farkl› görmedi¤imiz için, böyle bir uygulama olmaz diye inanmak istiyorduk, bu ülkenin yerlileri olarak seçilen kesimde biz de vard›k. Kabullenmek istemesek de, sonra karar geldi. Ve biz içeri al›nmad›k. Di¤er ö¤renciler giriyor bizi ise kap›da bir kap›c› durduruyordu. Bu çok onur k›r›c›yd›. Ayr›ca içeri girebilenler –ki bunlar›n aras›nda ‹slami duyarl›l›¤a sahip erkek ö¤renciler de vard›– bir fley rica ederiz de mimlenirler diye bizden gözlerini kaç›r›yor, selam vermiyorlard›."15 * "Sabah heyecanla kalkt›m, eflimden izin almal›yd›m postahaneye gitmek için. Korkuyordum –Ya bir de, gitme! derse– izin vermezse!.. Ben herkese telgraf çekin diye tenbihlerken gidemezsem, orada bulunmazsam ne olur diye. Sonunda sabah tam ifle giderken söyleyiverdim. Böyle bir fleyi ilk defa teklif ediyordum. 'Senden bir ricam var. Ama korkuyorum izin vermezsin' diye bafllad›m söze ve söyleyiverdim iste¤imi. Allah'a flükür izin verdi. O gün heyecanla Kursa gittim. Telgraf yazmak isteyenlere ben yaz›yordum. Ertesi sabah 1.5 yafl›ndaki bebe¤imi ve ilkokula giden k›z›m› ald›m. Yat›l›da okuyan k›z›m›n ö¤retmenine telefon ettim. 'K›z›m size emanet' dedim. Komflular›mla tek tek helallefltim. ‹çimden belki geri gelmeyebilirim düflüncesi vard›. Eflimden izin istedim. 'Ben Evren'den gidip hesap soraca¤›m,' dedim. fiaka yap›yorum sand›. Gidece¤ime ihtimal vermeyerek, 'Geç kalm›fls›n, dünden gitseydin,' dedi. Bu, benim için yeterli izin belgesiydi. Sabah kalkt›m, çok heyecanl›yd›m. Erkenden birkaç bildiri yazd›m. Ölürsem veya beni konuflturmazlarsa bu bildirilerle sesimi duyururum dedim."16 15. Nurcan K›t›r, a.g.e., s. 223. 16. fierife Kat›rc›, a.g.e., s. 207. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 77 * "Bizim Eczac›l›k günümüz vard›, 14 May›s. O gün çeflitli yar›flmalar vard›. On gün süreyle kütüphaneye gidip yar›flmalara haz›rlanm›flt›m. Son gitti¤im gün okul sekreteri de oradayd›. Kütüphane görevlisine, bunlar› kesinlikle kütüphaneye sokmayacaks›n, dedi. Yafll› bir bayan vard›, kütüphane görevlisi. K›z›m ne olursun aç bafl›n› gir, yaz›n› tamamla, dedi. Bak kütüphanede kimse yok. Hakk›n zayi olmas›n."17 * "Babam flöyle demiflti: Git, Taksim'den pösteke gibi bir peruk al, tak, görsünler saçsa iflte bu da saç. Önemli olan saç›n görünmesi de¤ildi. Zorla baflörtüyü ç›karmak. Ç›kard›ktan sonra saç›m da görülse olur. Derslere, laboratuvarlara bir alt s›n›fta devam etmek zorunda kald›m. Hem örtüsünü aç›p devam edenlerle, hem alt s›n›fla diyalo¤um eski haline, o tabi haline dönmedi. Daha sonradan da onlara bunu hat›rlatt›m. Siz de çok fley kazanmad›n›z dedim. Çok bozuldular. Onlar da vaktinde okulu tamamlayamad›lar. Ve bu ezikli¤i de her zaman hissettiler. Fakat onlar›n tavr› bize daha çok zaman kaybettirdi. Sonradan solcu bir arkadafl sormufltu. ‹ki tür müslümanl›k m› var, siz de o komik peruklar› tak›p devam etseydiniz, bir y›l kaybetmeyecektiniz. Piflman m›s›n›z? Hay›r, dedim. Bunun için bir y›l›m feda olsun. Tebrik edip gitti."18 * "O aralar hep Ankebut suresini okuyordum. Dünya zevklerinin geçici oldu¤unu, bafl›m› açsam bile bunun hesab›n› veremeyece¤imi yazd›m. O arada ifl ar›yordum. Hiç olmazsa maddi olarak yük olmayay›m diye. Bu meseleler beni o kadar meflgul ediyordu ki, difl için doktora gitmifltim. Morfin a¤›r gelince bay›lm›fl›m."19 17. Nurhan Kafadenk, a.g.e., s. 218. 18. Vildan Özcan Ünlü, a.g.e., s. 221-22. 19. Rahmiye Aydo¤du, a.g.e., s. 228. 78 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT * "Lise II'nin bafl›nda hemen s›k›flt›rmaya bafllad›lar. De¤iflik görüfllü ö¤retmenler geldi. Onlar›n bask›s›yla birlikte bir Arapça ö¤retmenimiz vard›, Mekke'de okumufl, kendisi kadrolu de¤ildi. Bize tesettürün öneminden söz ediyor, ona lay›k olmak gerekti¤ini tavsiye ediyordu. Hüseyin Hask›r›fl, hemen sakal›n› kesti. Bize de "Ben sakal›m› kestim, siz de bafl›n›z› açacaks›n›z," dedi. Biz kabul etmedik. Arapça derslerine bizi almad›. Biz de mescidde oturduk. Yine bir siyer hocam›z siz bafl›n›z› aç›n, ben gözlerimi kapatarak ders anlataca¤›m, dedi. Biz yine açmad›k, bir arkadafl soru sordu, hoca da döndü bakt›. O zaman biz bafl›m›z› açsayd›k bize bakacakt›n›z, dedik. Utand›, bize ›srarl› davranmaktan vazgeçti. S›n›fta 6 kifli kald›k örtülü. Bir gün biz yine gazetelere gitmifltik. O gün bafl›n› en önce açan kiflilere üç gün uzaklaflt›rma cezas› gelmifl. Çok k›zd›lar. Devaml› bizi s›n›f› bölmekle suçluyorlard›. Aram›za nifak girmiflti. Bütün bu olaylar 1982'nin ilk ay› içinde oldu. Daha sonra Milli Güvenlik dersine bir asker geldi. As›l Milli Güvenlik Hocam›z albayd›, dindard›. K›z› da bizim okulda ö¤renciydi. 80 ihtilalinde tutukland›. Daha sonra k›z› da okulu b›rakt›, ba¤lant›m›z koptu. Çok iyi bir insand›. Bizimle sohbet eder, bizi çok severdi. Efli aç›kt›, k›z›n› dindar yetifltirmek istiyordu ama olmad›, yeni gelen Milli Güvenlik hocas› yüzbafl›yd›. ‹lk ders hepimiz örtülüydük, iki s›n›f bir aradayd›k. Kap›dan bakt› uygun k›yafet giyin, dedi. Baz›lar› açt›, biz açmad›k. Bizi d›flar› ç›kard›, numaralar›m›z› ald›. 10 Kas›m töreninde, ateist ö¤retmenler zevkten dört köfleydi. Gelen müfettifllerle sohbet ederdi. Di¤er s›n›flara bak›n böyle çok güzel oluyorsunuz, derdi."20 * "Her y›l, tam befl y›l boyunca Milli E¤itimin açt›¤› ö¤retmenlik s›navlar›na girdim. ‹ki defa kazand›m da, fakat gidece¤im yerde bu problemle tek bafl›ma bafledebilir miyim emin olamad›¤›m için gi20. Fatma Deniz, a.g.e., s. 231. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 79 demedim. Bir defas›nda kalk›p dindar bilinen bir dersaneye gittim. Müslüman bilinen müesseseler de resmi evrak istiyorlard›. Stajyer olarak kabul ediyorlard›. Ben de 5 y›ll›k ö¤retmendim. Düflene bir de biz vural›m. Öyleyse dedim iki kurufla Kuran kursunda kal›r›m ama befl kurufla oray› tercih etmem. On kurufl vermezlerse. Do¤rusu baflörtüsü probleminin tamamen kalkaca¤›na inanm›yorum. Dönem dönem azalacak, ço¤alacak. Bize ayakba¤› olmaya devam edecek. Bu toplumda baflörtüsü, örtü anlam›n› yitirdikten sonra belki. Baflörtü Anadolu kad›n›n›n geleneksel bir parças› haline gelince. Baflörtü örten kad›nlar örtülü bir iffetsizlik haline gelince y›rtmaçl› baflörtülüler ço¤al›nca serbest olabilir, diyorum."21 * "‹slam Tarihinde master yapt›m. Araflt›rma görevlisi kontenjan› aç›ld›. Ben müracaat etmedim. Ablam din sosyolojisinde master yapm›flt›. ‹ki arkadafl›m baflvuru için okula gitti. Bölüm hocas› Ünves Günay: Bize, bana kanun camdan at kendini dese, ben atar›m, demiflti. Bir bakm›fl onlar› tan›y›nca alayl› bir flekilde gülerek: Bu bafl›n›zdakilerle girerseniz, "bafltan" kaybedersiniz, demifl. Onlar da girmediler. Bütün örtülü k›zlar›n hayalleri suya düfltü. Bir tek aç›k k›z vard›, ne dili var ne de baflar›l›, onu el üstünde tutarlar. O girdi. Bizler de bu sevdadan vazgeçtik. Sosyal Bilimler Enstitüsünde bir kiflilik kontenjan vard›, hocas› baflvurursan seni al›r›m, dedi. Okul ayr› oldu¤u için baflörtü problem olmaz, dedi. Evlenip ‹stanbul'a gelece¤im için kabul etmedim. Bütün bunlardan sonra da hiçbir idealimiz kalmad›."22 * "Bak›rköy ‹mam Hatip Lisesi 1. s›n›fta okurken müdürümüz Mehmet Emin sürülmüfltü. Lisede k›l›k-k›yafet genelgesi geldi¤inde bafl›m›z› açm›flt›k. Hiç açmayan arkadafllar vard›. Kap› aç›21. Aysel Tafltepe, a.g.e., s. 234. 22. Dürdane Camuzano¤lu, a.g.e., s. 237-238. 80 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT l›nca bafllar›n› s›ran›n alt›na sokuyorlard›. Erkek foto¤rafç› getirip foto¤raflar çekerek ö¤retmen defterlerine yap›flt›rm›fllard›. Bu ahlaki bir dejenerasyon halini ald›. ‹lk bocalamay› böyle yaflad›k. Art›k makyaj yapanlar vs. hareketler afl›r› yönlere vard›. Sonra üniversitede 87 yasa¤› gelince bir an bile içeri girsek uyar› cezas› al›yorduk. Hukuk Fakültesinde okuyanlar›n baz›lar› bu dersten çok korkuyorlard›, fifllenirsek diye. Her derste gelip numaralar›m›z› al›yorlard›. Bir defas›nda asistana sormufltum. Hâlâ numaralar›m›z› ezberlemediniz mi, diye, o da hay›r daha ezberleyemedim, diyerek cevaplam›flt›. Çünkü günde üç ders olsa üç kere numara al›n›yordu. Bütün bu numara almalar sonunda birkaç defa uyar› alarak 2. dönemi tamamlad›k. Finallere girdi¤imi hat›rl›yorum. Ailem beni okula devam edip etmemede serbest b›rakt›¤› için baflörtü yasaklar›yla ilgili fazla an›m yok. Baflörtüsü yasa¤› döneminde yeni örtünüp, aç›lmak zorunda olan arkadafllar vard›. Aileleriyle problemler yaflad›lar ve baz›lar› bir daha örtünemedi. Bana en ac› veren olaylardan biri de bu oldu."23 * "Biz dersleri de¤il bu y›l› nas›l atlataca¤›z, beden e¤itimi derslerinde ne yapaca¤›z? ‹stiklal Marfl›ndan nas›l kaçaca¤›z diye düflünüyorduk. ‹stiklal Marfl› esnas›nda baflörtülerimizi indirmek zorundayd›k. Okulun arkas›nda m›s›r tarlalar› vard›. Duvardan atl›yorduk. Bir defas›nda ya¤mur ya¤m›fl görmeden atl›yoruz. M›s›rlar›n aras›na saklan›yoruz. Bir dönem tuvaletlere saklan›rd›k, bir de kömürlü¤e. Bunlar sonradan keflfedildi. Bayan nöbetçi ö¤renciler taraf›ndan. Bir de beden e¤itimi dersleri vard› bafl›m›zda. Hocam›z erkekti. Eflofmanlarla derse girmemek için her y›l rapor almaya çal›fl›rd›k. Hatta bunun için çok yüksek mebla¤lar ödedi¤imizi hat›rl›yorum. Bir di¤er kâbusumuz da bayramlard›. Bayram törenlerine bafl›m›z› açarak sokarlard›. Özellikle bayramlarda tek tek yoklama al›n›yordu. 19 May›slar erkek ö¤renciler için bile 23. Asuman fien, a.g.e., s. 238. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 81 sorun olabiliyordu. Küçücük flortlarla, terbiye s›n›rlar›n› aflan k›yafetler yüzünden. Bütün halk›n önünden bafl›n› aç›p geçmeni istemeleri korkunç bir zulüm ve dayatmayd›. Veliler ifle kar›flt›¤› için ceza almad›k, tabii tehditler oluyordu. Yaln›z foto¤raf konusunda büyük zorluklar yaflad›k. Son y›l› Çanakkale ‹mam Hatip Lisesi'nde okudum. Üniversiteye giriflte aç›k foto¤raf istediler. Uzun zaman direndik, sonunda kabul etmek zorunda kald›k üç kifli. Di¤erleri ise makyaj yap›p foto¤raflar çektirdiler. ‹.H.L.'den gelince de örtülü foto¤raf veremedik. Hâlâ da kabul etmezler. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesine girmek istedim. Foto¤raf yüzünden müracaat bile edemedim. fiu anda geçifl yapmak istiyorum ama orada devam edebilir miyim bilmiyorum. ‹lerde sanatç› olmak istiyorum."24 * "85-86 y›l›nda tek dersten borçlu geçmifltim. Hacettepe'den Özgün Güvener (bayan) gelmiflti, dekan yard›mc›s› olarak. ‹flte o y›l baflörtü bask›s› bafllad›. Gelir gelmez baflörtünüzü ç›kar›n, dedi. Biz ç›karamay›z, deyince de k›l›k-k›yafet genelgesi okulun içine as›ld› ve bize türban takacaks›n›z, dedi. Biz bunun dinen mümkün olmad›¤›n›, ayette, 'baflörtülerini yakalar›n›n üstüne sals›nlar' dendi¤ini ifade edince çok sinirlendi. Beni k›zd›rmay›n size ameliyathanede tak›lan bonelerden takt›r›r›m, diye tehdit etti. Biz baflörtülerimizin ucunu önlüklerin içine sokmaya bafllad›k ve klinikte maske takma zorunlulu¤u oldu¤u için onun boyun k›sm›n› uzatarak sanki türbanl›ym›fl›z gibi davranmaya bafllad›k. Bunlar belki ufak basit fleyler ama insan› y›prat›yor ve maneviyat›n› k›r›yor. 87 öncesi bütün asistanlar›m›z baflörtülüler iyidir, çal›flkand›r diye överlerdi. Baflörtü yasa¤›ndan sonra bayram töreninden sonra arkam›zdan Dekan; bunlar k›z›l Rus köpeklerinden daha kötü vatan hainidirler, devlet düflman›d›rlar diye konuflmufl. Yasaktan sonra okula döndü¤ümüzde bütün arkadafllar ve asistanlarla diyalo¤u24. fienay Küçükçak›ro¤lu, a.g.e., s. 244. 82 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT muz kopmufltu. Arkadafllar›m›z bize art›k terörist gözüyle bakmaya bafllad›. Daha önce bütün derslerini Haziran'da veren ben, 4. ve 5. s›n›flar› çift dikifl gittim. Benim ailemde ablalar›m aç›kt›r ve hepimizin çevresinde mutlaka gerek akraba, gerek tan›fl aç›k insanlar vard›r. Okuldaki önyarg›l› tutum sayesinde bütün aç›klara karfl› bir çekingenlik olufltu bende. Yani biriyle tan›fl›rken tedirgin oluyorum hâlâ. Bize ayr›mc› tutumlar› sayesinde de¤iflik fobiler edinmifl olduk. Sosyal fobiler diyebilece¤imiz, çünkü aleyhimizde kötü bir imaj oluflturmay› baflarm›fllard›. S›rf bu yaflad›¤›m fleyler dolay›s›yla okul y›llar›n› hat›rlamak dahi istemiyorum. Çünkü korkunç bir yabanc›laflma süreci yaflad›k. ‹nsanlar›n okul y›llar›yla ilgili güzel hat›ralar› olur, o y›llara dönmek ister, ama ben okuldan bir arkadafl›mla bile karfl›laflmak istemiyorum."25 * "O kadar memnun olmufltum ki, anlatamam! Çünkü daha önce bize sebebini sormadan öyle hakaret edilmifl, öyle afla¤›lay›c› davran›lm›flt› ki, ilk defa biri, bizi adam yerine koyup bu soruyu soruyordu. Devamla: 'Bafl›n›z› niye kapatt›n›z? Yoksa niflanl›n›z var da o mu istiyor? Anneniz baban›z m› bask› yap›yor? Kimden etkilendiniz bu kadar?' 'Hocam, bafl›m›zdakiler türban, baflörtüsü de¤il hem Yüksek Ö¤renim Kurumu'nun da derslere türbanla girilebilece¤ine dair karar› var.' 'Hay›r, ben öyle bir karar görmedim, bilmiyorum, gidin bafl›n›zdakinin türban oldu¤una dair dekandan yaz› getirin, derse öyle alay›m.' Günler geçti. Devams›zl›k haklar›m›z doldu. O zor karar›n al›nmas› zaman› geldi çatt›. Ertesi gün çaresiz hepimiz a¤laya a¤laya (kimimiz d›fl›ndan kimimiz içinden) okula girdik. O gün ald›25. Gönül Yerlikaya, a.g.e., s. 245. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 83 ¤›m karar için bu gün hâlâ kendi kendimi sorguluyor derin bir üzüntü duyuyorum. Sizlerin de dualar›yla Yüce Rabbim (c.c) inflaallah bizi affeder. Okula geri döndük. ‹stediklerini yapt›k. Ama hâlâ hoflnut de¤illerdi. Her f›rsatta yine bize hakaret ediyor, tahrik ediyor hiçbir fley yapamasa bizi d›fllayarak psikolojik bask› alt›nda tutarak, derslerimizden baflar›s›z k›lmaya çal›fl›yorlard›. Her fleye ra¤men baflar›l› olmam›z ve s›n›flar› tak›nt›s›z geçmemiz onlar› ç›ld›rt›yordu. Ne yapsalar olmuyordu. Hele baz› zor derslerde, aç›k arkadafllar›n bilemediklerini bize sormalar› onlar› tahammül edilemez hale getiriyordu."26 * "O gün kural› tam uygulama iddias›nda idiler, bu yüzden kravat kontrolü de yap›l›yordu. Ama onun kolay› vard›, içeri kravatl› giren ö¤renciler, kravatlar›n› pencereden arkadafllar›na uzat›yorlar, onlar da böyle içeri giriyorlard›. Bunu görmüyor muydu idare, tabii ki evet, as›l amac›n ne oldu¤unu zaten onlar da biz de biliyorduk."27 * "Yasak ilk ç›kt›¤›nda 2. s›n›ftayd›k. Eczac›l›k Fakültesinde. Babas› imam olan arkadafllar›n ço¤u bafl›n› açt›. Onlar bafllar›n› açarak fedakârl›k ettiklerini, ... hizmet etmek için açt›klar›n› söylüyorlard›. Acaba hata m› ediyorum, ailem beni buraya göndermifl, her türlü masraf› yapm›fl. Art›k ö¤retim hayat›m›n bitti¤ini düflünüyordum. E¤er Allah bana bunu nasip edecekse on y›l sonra da olsa bitirece¤im. Bir sürü eylem vs. yap›yorduk, ama bundan herhangi bir beklentim yoktu. Bizi imtihanlara alm›yorlard›. Baz› arkadafllar›m›z açarak nifak yaratmasa ve bizi zay›flatmasa daha farkl› olurdu. Çünkü onlar imaj›m›z› zedeliyordu. Meydanda beklerken bizi gören hocalar soruyordu: Di¤er arkadafllar açt›, siz ne 26. Zübeyde Tezcan, a.g.e., s. 260. 27. Ayfle Sula, a.g.e., s. 269. 84 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT zaman açacaks›n›z. Baz› örnekler oldu¤u için önlerinde, baflörtüden vazgeçilebilece¤ini zannediyorlard›. Fakat daha sonra tekrar örtülü bir flekilde dönünce asistanlar ve hocalar›n bize karfl› tutumu di¤erlerinden çok daha sayg›l› ve seviyeli oldu. Ben kendi hesaplaflmalar›m sonunda Allah r›zas› için diplomadan vazgeçebildi¤im an bu konuda yumaflama ve delinmeler yaflamaya bafllad›¤›m›z› fark ettim. Bu olay bizi Allah'a yaklaflt›ran önemli bir imtihand› ve biz ya bafl›n› açacaks›n, ya da çekip gideceksin diye dayat›lan iki fl›ktan okuldan geçme pahas›na baflörtümüze sahip ç›kmay› irademizle, bilinçle seçince, hiç ummad›¤›m›z flekilde bize yard›m etti."28 * "Ortaokul y›llar›ndan beri ince çoraptan, 19 May›slardaki ç›plak bacaklardan nefret ederim. Merdiven ç›karken, otobüse binerken bacaklar›m›n görünmesinden huylan›r›m. Kendimi mal gibi hissederim ve pantolon en iyi dostlar›mdan biridir. O y›l s›n›f›m›zda 6 k›z birden örtünmüfltü ve bu idare için müthifl bir panikti. Y›llard›r zorla yaymaya u¤raflt›klar› ideoloji tehlikeye mi giriyordu! ‹stanbul'a gelince müslümanlar›n tek tip cemaat de¤il, fraksiyonlardan olufltu¤unu görmüfltük. Okudu¤umuz kitaplardan dolay› takibata u¤ramayaca¤›m›z evlerde oturman›n gayreti içindeydik. ‹ktidar kendini üreterek kendini sa¤lamlaflt›r›r. 80'li y›llarda da ö¤renci evlerinde Ali fieriati, Seyyid Kutup gibi yazarlar› okumak adam öldürmek gibi a¤›r bir cürümdü. Hiyerarflik yap›lanma evlerde de ö¤renciler aras›na giriyordu. Bu ablal›k-kardefllik müessesesi de bize tersti, eflit iliflkiler gelifltirmek istiyorduk. ‹nsanlararas› farkl› yap›lanmalar oluflturmak gerekiyordu. Bu kad›n-erkek iliflkilerinde de ayn›yd›. 87 y›l›n›n medyatik dili bizi aile bask›s›yla örtünen, kendi kararlar›n› vermekten aciz, yönlendirilmeye aç›k, örümcek kafal›, örtünmekle bilimi, ça¤dafll›¤› elinin tersiyle iten insanlar olarak 28. Hediye Aktafl, a.g.e., s. 271. 29. Ayfle Do¤u, a.g.e., s. 274. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 85 tasvir eden ve toplumdan bilinçli bir flekilde kopar›p yaln›zlaflt›rmak, yabanc›laflt›rmak isteyen bir söylem gelifltirdi. Ve bunu kuvvetle vurgulamaya uzun y›llar devam etti. Toplumla aram›za duvarlar örmek, bizi d›fllamak isteyen bir zihniyetle karfl› karfl›ya kalm›flt›k."29 * "Birinci s›n›fta kalmad› bu zulüm ve ondan sonra 2. s›n›fta da yaflad›k ayn› zulmü. Mikrobiyoloji dersinde, en önde oturan arkadafl›m›za, "Göz zevkimi bozuyorsun," demiflti ve "Sen s›n›ftan ç›kmad›kça ders anlatmayaca¤›m," diyerek on befl dakika geçmiflti ve daha sonra pek çok derste u¤rad›k ayn› zulme. ‹nk›lap dersinde, laik-antilaik tart›flmas› için seçildik üçümüz. Karfl›m›zdakiler de, ateist ve laik düflünceli s›n›f arkadafllar›m›zd›. Arkadafl demeye bile tiksiniyorum bu insanlara... Peygamberimize kadar dil uzatm›flt› bu insanlar ve biz bu kiflilere karfl› mücadele ettik, tüm yorgunlu¤umuzla ve ezilmiflli¤imize ra¤men. Bu olaylar esnas›nda kimse yoktu yan›m›zda Allah'tan baflka... Hatta telefonla bile aram›yordu hiç kimse. Gitti¤imiz meclislerde, o dönem baflta RP oldu¤undan, sürekli RP'yi rahats›z ediyorduk. RP de, "Kanun ç›kacak, üzülmeyin, sabredin," diyordu. Bas›n› bile uyand›ramad›k bir türlü. Radyolarda konufltuk her gece zulüm var diye. Uyand›ramad›k Müslümanlar›. Kalplerindeki tafllar› k›ramad›k tüm u¤rafllar›m›za ra¤men. Tafllaflm›fl yüreklere seslenemedik. 70 y›ll›k zulümden, bizler de nasiplendik. Müslümanlar›n duyars›zl›¤›ndan, miskinli¤inden, bizler de yara ald›k tüm arkadafllar›m›z gibi."30 * "Birinci s›n›ftayken karfl›laflt›¤›m problemlerde bana yard›mc› olmak için oldukça fazla gayret sarfeden ve bu amaçla birçok kifliyle görüflmemi sa¤layan Ukbe isimli birisi vard›; Ukbe onun ger30. Emine Ayfle Ayd›n - Nurgül Baflköylü, a.g.e., s. 284. 86 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT çek de¤il cemaat içindeki müstear ad›yd›. Risale-i Nur hareketinin bir versiyonunun ODTÜ'deki ileri gelenlerinden biri konumunda olan bu ö¤rencinin daha sonra ajan oldu¤u gerekçesiyle cemaatten at›ld›¤›n› duymufltum. Gerçekten de ayn› kiflinin daha sonra çevre de¤ifltirerek ODTÜ'de yap›lan güzellik yar›flmalar›nda jüri üyeli¤i yapt›¤›n›, dans partileri organize etti¤ini büyük bir üzüntü ve hayretle ö¤renecektim."31 * "Ne gayretlerle gelmifltim bu okula... Ama beni muhatap alan bir cümle hayat›m›n yönünü de¤ifltirdi neredeyse. Ya bafl›n› açars›n ya da... On befl y›ll›k e¤itim hayat›m, umutlar›m, amaçlar›m, yapmak istediklerim, yaflad›klar›m ve en önemlisi ailemin eme¤i... Hiçbirinin önemi yok sadece bir tek cümleyi tekrar edenlerin gözünde. Ya bafl›n› açars›n, ya da... Onlar için sadece bir bez parças› bafl›mdaki. Oysa benim için öyle mi? Benden ald›klar› tek cevap 'Açmayaca¤›m, direnece¤im, Allah hakk›mda hay›rl›s› neyse onu nasip eder' olacak."32 * "Bugünü hiç unutmayaca¤›m. Dermatoloji dersine girdim. S›n›ftaki tek baflörtülü benim. Yar› sarhofl hocam›z derse girdi ve henüz selam bile vermeden beni dersten ç›kartmak istedi. Bana demokrasiden, Avrupa insan haklar›ndan, kanunlardan bahsedip 'Ç›k!' dedi. Ben de ona inançlardan, laiklikten, Atatürk'ten bahsettim. Yaz›k ki hiçbirinden haberi yoktu. Bilimden ve teknolojiden haberi olmad›¤› gibi..."33 * 31. Zekiye O¤uzhan, Bir Baflörtüsü Günlü¤ü, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, s. 184. 32. R. G., Çapa T›p Fakültesi, 4. S›n›f; Nazife fiiflman, Baflörtüsü Ma¤durlar›ndan Anlat›lmam›fl Öyküler, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, s.19. 33. S. Ç., Çapa T›p Fakültesi, 5. S›n›f; a.g.e., s. 39-40. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 87 "Her taraftan çok yönlü bir bask› alt›nda idik. Birinci s›n›ftan bir arkadafl›m›z›n babas› ta Gaziantep'ten kalk›p gelmifl, k›z›n› bafl›n› açarak s›nava girmeye zorluyordu. Ona 'Ya bafl›n› aç›p s›nava girersin, ya da eve döneriz ve evde oturursun,' diyordu. Biz de k›zg›nl›¤›ndan nasibimizi ald›k. K›z›na baflörtüsünü açmamas› konusunda bask› yapmamam›z› söyledi. Gerçekten ac› dakikalard›. Hepimiz a¤l›yor, yapacak bir fley bulam›yorduk. Sonunda babas› arkadafl›m›z› zorla s›nava sokmay› baflard›."34 * "Sadece derse ve s›nava almamakla kalsalar. Baz› hocalar›n hakaret ve alaylar› yaflad›klar›m›z›n tuzu biberi. Ocak ay›ndaki ortopedi staj›nda hocan›n yan›na girip ön s›ralarda oturan baflörtülü arkadafllara bakarak 'Bu s›n›f çok kutsal bir s›n›f' diyerek bafllayan alaylar› hâlâ akl›mda. Sonra bizi tek tek sayarak 'Ne kadar da çok imam›m›z var! Buras› yak›nda el-Ezher T›p Fakültesi olacak' dedi. Zaten gergin olan havay› daha da germemek için hiçbirimiz cevap vermedik. Hatta baz›lar› stresten bu sözlere gülüyordu. Sonra hoca derse bafllad›. Bir ara asistana tahtay› silmek için alkollü bez getirmesini söyledi. Asistan geldi¤inde: 'Buras› Müslüman s›n›f, alkol getirilir mi hiç?' diye alayc› tavr›n› sürdürdü. Her ne kadar tedirgin bir ortamda da olsa bu staj› bitirdik. Fakat bu baflörtülü olarak devam edebildi¤im son staj oldu. fiimdi ise koridorlarda staj yap›yorum."35 * "Eylemlerde avaz›m ç›kt›¤› kadar ba¤›rmay› kendime yak›flt›ramazd›m. Hatta sokaklara dökülüp yürümeyi de pek ak›ll›ca bulmazd›m. Oysa flimdi girebilecek ne s›n›f›m vard›, ne de çal›flacak dersim... 34. fi. U., Çapa T›p Fakültesi, 4. S›n›f; a.g.e., s. 44-45. 35. A. K., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 4. S›n›f; a.g.e., s. 50-51. 88 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Boflluktayd›m, bombofl hissediyordum kendimi. ‹çime büzülüp küçüldü¤ümü hissettim. Öyle küçüldüm öyle küçüldüm ki, bir rüzgâra kap›ld›m ve birdenbire kendimi Beyaz›t'ta arkadafllar›m›n yan›nda buldum. ‹flte o zaman küçük Ayfle büyümeye bafllad›, kocaman oldu. Gözünden akan yafllar keder de¤ildi art›k, umut ›fl›klar› saçan damlalard›. Hem slogan at›yordum, hem de kovuldu¤um okula do¤ru yürüyordum. Arada s›rada etraf›m›zda bizi izleyen halktan kimselere 'Bizi sokaklara itenler utans›n!' diyordum. Evet gerçekten de, bizi sokaklara itenler utans›n!"36 * "S›nav yaklaflt›. Staj boyunca benim derslerde gördü¤üm muamele karfl›s›nda sessiz kalan s›n›f arkadafllar›m, birdenbire konuflmaya bafllad›lar. Ders notlar›m› istiyorlard›. fiu Allah'›n ifline bak›n! Benim kap›n›n d›fl›nda b›rak›laca¤›m bir s›navda, s›n›f›n %60-70'i benim notlar›mdan çal›flarak s›nav geçecekti. Birkaç baflörtülü arkadafl›m k›zg›nl›klar› nedeniyle notlar›m› vermememi istiyorlard›. Fakat ben adaletin kusursuz da¤›t›laca¤› gün geldi¤inde, daha fazla delilim olmal›, diye düflünüyordum. Ders notlar›m› verecektim, karfl›l›¤›n› sonra almak üzere. Her gün derse giderken yolu biraz daha uzat›yordum ki, onlar›n gözünü bile k›p›rdatmadan hiçe sayd›klar› staj›m nedeniyle verecekleri hesap, ad›mlar›m say›s›nca fazlalafls›n ve zorlafls›n... Cerrahi staj›n›n s›nav› yap›ld›. S›nav kap›s›nda iki asistan s›nava girmeme engel oldu. Beni kap›dan bir metre ileriye itekleyip kap›y› surat›ma kapatt›lar. Ve kap› kilitlendi. Bu kap›y› kilitleyen anahtar›n, Allah kat›nda bana rahmet kap›s›n› açmas›n› diliyor ve ümit ediyorum."37 * 36. A. Y., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 3. S›n›f; a.g.e., s. 67-68. 37 N. Y., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 4. S›n›f; a.g.e., s. 94-95. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 89 "‹stanbul'un ilçelerini neredeyse kifli bafl›na iki polis düflecek flekilde yürüdük. Arkadafl›m›n kula¤›na e¤ilip 'Hat›rl›yor musun Sümeyya? Okuldayken mahkûm hastalar ellerinde kelepçe, dört bir yanlar›nda askerlerle gelirlerdi hastanemize. Bizim onlardan fark›m›z kelepçeli de¤iliz,' diyorum. Yolculuk boyunca zaman geçtikçe polislerle birbirimize ›s›nmaya bafllad›k. Hepimizin beyaz spor ayakkab› giydi¤imize bak›p 'Yahu bu haks›zl›k! Biz de yürüyoruz. Bize niye böyle ayakkab› alm›yorlar? Ayaklar›m›z fliflti abi ya!' diyorlar. Ard›ndan hafif gülüflmeler... Baz›lar› yaklafl›p 'Bac›m davan›zda Allah yard›mc›n›z olsun,' diyor. Tuzla'dan Gebze'ye geldik. Yine coflkulu bir halk bizi karfl›lad›. 'Size sar›labilir miyiz?' diye soruyorlar. Bu defa ben utan›yorum. Yola ç›karken 'Anadolu bizi nas›l karfl›layacak?' diye hiç düflünmemifltim. Onlar›n gözünde biz birer kahramand›k. Bunu flimdi anl›yordum ve as›l ben onlarla gurur duyuyordum."38 38 M. A., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 6. S›n›f; a.g.e., s. 120-21. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ ERKEK ‹SLAMCILAR, k›z ö¤rencilerle "dayan›flma içinde" olduklar›n› söylüyorlard›, fakat büyük bir h›zla türban hareketini denetimleri alt›na al›p, olay› esas olarak siyasi bir faaliyete, basit ve düz bir siyasi pazarl›k arac›na dönüfltürdüler. Bu amaçla hareketin içindeki kad›nl›k durumuyla ilgili tüm ö¤eleri titiz bir flekilde ay›klad›lar. Türban›n, anl›k hesaplarla birçok grup ve yap›lanma taraf›ndan afl›r› siyasallaflt›r›lmas› k›zlar› haz›rl›kl› olmad›klar›, muhtemelen pek de istemedikleri bir çat›flman›n "nesnesi" yapt›. K›z ö¤rencilerin olay›n özneli¤inden nesnesine dönüfltükleri andan itibaren bir "kad›n davas›" olarak türban mücadelesi kaybedilmiflti.1 Gerek toplum genelinde, gerekse ‹slami kesim özelindeki erkek egemenli¤ine karfl› ç›kacak gücü kendilerinde bulamayan k›z ö¤rencilerin büyük k›sm› kaderlerine boyun e¤erek, bir direniflin öznesi olma f›rsat›n›n ellerinden al›nmas›na ses ç›karmad›lar. Bu noktada ‹slamc› olmayan hemcinslerinden bir-iki küçük istisna say›lmazsa, hiçbir destek görmediler. Aksine kad›n sorunlar›na sahip ç›kma, hatta feminist olma iddias›ndaki birçok kad›n, onlar›n, k›sa bir süre sonra yeniden ‹slamc› erkeklerin boyunduru¤una girmesini normal buldu, hatta kimi durumda sevinçle karfl›lad›. 1. Fakat yenilginin kesin ilan› için 28 fiubat sürecini beklemek gerekecekti. Ve bu sefer yaln›z kad›nlar de¤il tüm ‹slami hareket –türban olay›n› kendi ç›karlar› için kafl›yanlar da, türbanl›lara karfl› alenen sistemle iflbirli¤i yapanlar da– toptan kaybetti. Fakat erkeklerin ço¤u, faturan›n esas olarak yine kad›nlara ç›kar›lmas›na sessiz kald›lar... 92 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Aile Zoruyla Örtünme 1980 sonlar›na do¤ru üniversitelere türbanla girmenin büyük ölçüde yasallaflmas› –en az›ndan meflrulaflmas›– bu hareketin içerisindeki son feminizan ve direniflçi ö¤eleri de yok etti. Buna paralel olarak türban bir direnifl arac› olmaktan ç›karak de¤iflik iktidarlara itaatin önemli bir arac› haline gelmeye bafllad›. Örne¤in önceleri ailelere ra¤men, hatta onlarla kavga edilerek örtülen türban art›k baz› durumlarda ailelerin telkini, hatta ço¤u durumda zoruyla tak›l›r oldu. Yaln›zca ‹slamc› olanlar de¤il, biraz muhafazakâr yönleri olan baba, koca ve a¤abeyler de –örne¤in ülkücüler– genç k›zlar› "türban"a yönlendirdi. Böylelikle türban, özellikle büyük kentlerin varofllar›ndaki Sünni muhafazakâr ailelerin k›zlar›n›n üniformas› haline geldi.2 Ancak aile teflviki ya da zoruyla örtünen k›zlar›n ciddi bir bölümü, üniversite ö¤rencileri gibi belli bir e¤itim ve kültür seviyesine sahip olmad›klar›, daha önemlisi "bafllar›n› örtme tercihlerinde ontolojik duruflun izleri olmad›¤›"3 için kamusal alanda, ‹slami kesimde hayli tedirginlik yaratan ve türban etraf›ndaki mitleri büyük ölçüde k›ran "istenmeyen manzaralar" sergilediler, hâlâ da sergiliyorlar. Bütün bunlara, büyük medyan›n flevkle meflhur etti¤i, örtülü olup da ‹slamc› olmayan, hatta ‹slamc›lara karfl› mücadele yürüten kad›nlar da eklenince ‹slami camia çok öfkelendi ve çaresiz kald›.4 2. Geçmiflte ayn› aileler genç k›zlar›na uygun bir k›yafet bulmakta epey zorlan›yorlard›. Türban öncesinde yegâne alternatif çarflaft› ki bunun do¤urdu¤u "modernlik d›fl›" görünüm ve toplumdan "gönüllü tecrit" hali, baz› tarikatlar d›fl›nda pek tercih edilmiyordu. Türban›n hem modernli¤i, hem muhafazakârl›¤› içermesi bu bak›mdan imdada yetiflti. 3. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 87. 4. "Bugün 80'li y›llara göre baflörtülü k›zlar›n say›s› artt›. Ancak baflörtüsünün kimlik olarak alg›lan›fl› o y›llara göre zay›flad›. O y›llarda örtünenler niçin örtündüklerini ve örtülerinin nelere mal oldu¤unu biliyorlar, zulüm karfl›s›nda mücadele ediyorlard›. Bugün ise bir baflörtülünün kapitalist, Kemalist, laik olmas› yad›rganacak bir durum olarak görülmeyebiliyor. Örne¤in An›tkabir'e çelenk koymaya Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ 93 Örtünün popülerleflmesini aç›klamada "bask›" yerine "ailevi tercih" kavram›n› tercih eden Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu, "Ailevi tercih nedeniyle bafl›n› örten k›zlar, baflörtüsü takman›n manas›n› kavrayamad›klar› için baflörtülü, fakat tesettüre uygun olmayan k›yafetler giyiyorlar. Esas›nda bu da, baflörtüsünün, bunu tafl›yamayan bedenler üzerinde dini muhtevas›ndan boflalm›fl bir görüntü sergilemesine neden oluyor. Ve böylelikle tesettür ve moda kelimeleri yan yana geldi¤inde, bunu hiç kimsenin yad›rgamad›¤› bir durum ortaya ç›k›yor,"5 diyor. "‹slami" Kanallar›n De¤ifltirdi¤i Türban›n popülerleflmesi ve buna ba¤l› olarak "arabeskleflmesi", genel olarak tüm Türkiye'nin küresel bir tüketim toplumu haline gelmesine paralel olarak yafland›. Bir di¤er deyiflle ‹slami hareket alternatif bir toplum modeli çizemedi¤i gibi, özellikle dindar gençlerin popüler kültüre eklemlenmesine engel olmad› / olamad›. Bu noktada hiç kuflkusuz medya ve özellikle de "‹slami kanallar" belirleyici bir rol oynad›. Bunlar›n, dindar kad›nlar›n gündelik yaflam›n› nas›l de¤ifltirdi¤ini, Barbaroso¤lu flöyle anlat›yor: "Bir sürü insan evine televizyon alm›yordu. ‹slami kanallar ç›k›nca baz›lar› bu tedbirden vazgeçerek evine televizyon ald›. Malum medyadaki her türlü davran›fl elefltirilirken, 'bizim kanallar' her türlü günahtan azade k›l›narak ekrana yans›yan her fleyin benimsendi¤i bir durum olufltu. Dindar kad›nlar aras›nda yayg›nlaflan tüketim kültürü ve tesettür modas› da, yayg›nl›k kazanmas›n› 'bizim kanallara' borçludur."6 Fad›l Akgündüz, bir zamanlar sahip oldu¤u Caprice Otel'de Ahmet Kaya'ya konser verdirmifl, haremlik-selaml›k ayr›m› olgiden, yakalar›nda Atatürk rozetli baflörtülüler gazetelerde boy gösteriyor." Hülya Koç, fiahitlik, s. 181. 5. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 88. 6. A.g.e., s. 52. 94 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT mayan salonda dindar aileler, kad›n-erkek, yafll›-çocuk hep birlikte el ç›rp›p sallanarak "devrimci" flark›lara tempo tutmufl, doyas›ya e¤lenmifllerdi. Uzun bir süre "bunlar e¤lence nedir bilmez" diye yaftalanan türbanl›lar›n, ne zamand›r, pop starlar›n –erkek/kad›n, heteroseksüel/eflcinsel fark etmez– konserlerinde düflman çatlat›rcas›na da¤›tmaya bafllad›klar› biliniyordu. Hem siyasi hem ticari nedenlerle kendilerine yeni bir imaj çizmek isteyen TGRT, STV ve Kanal 7 gibi kanallar da bu dalgaya gönüllü olarak kendilerini kapt›rd›lar. Bu kanallar, art›k "bac›" gibi de¤il, "izleyici/tüketici" gibi gördükleri bu k›zlar›, cehennem ateflinden kurtarmak için "‹slami terbiye"ye de¤il, flirketlerini iflastan kurtarmak için kendilerine ça¤›rd›lar. Yani "niye küfür kanallar›na gidiyorsunuz, din kardefllerinize gelin, daha iyi, doya doya e¤lenin!" dediler. ‹slami kanallar›n, ekran› saat 17'den sonra tesettürlü kad›nlara kapayarak, bir baflka tür haremlik-selaml›k uygulamas›na gitti¤ini öne süren Barbaroso¤lu, buralardaki tesettürlü sunucular›n kad›n izleyiciyi nas›l etkiledi¤i sorusunu kesin bir dille yan›tl›yor: "En önemli etkisi tesettürlü kad›nlar›n sokak makyaj›n› ve frapan giyimi içsellefltirmeleri yolunda oldu."7 S›n›f Atlama E¤ilimi Bugün ‹slamc›l›k iddias›n› sürdürmeye niyetli hemen hemen tüm kad›n yazarlar, arabeskleflmenin d›fl›nda, belki de ondan daha fazla "s›n›f atlama", di¤er bir deyiflle "burjuvalaflma" e¤ilimini sorguluyorlar.8 Cihan Aktafl, bu e¤ilimin milad› olarak 1990'l› y›llar› gösteriyor: "90'l› y›llar müslümanlar›n iktidara kofltu¤u, ifl piyasalar›nda etkin oldu¤u, görünürlü¤ün ve görünümün önem kazand›¤› y›llar7. A.g.e., s. 78. 8. Okuyucu, kitap için yapt›¤›m befl ayr› röportajda da "s›n›f meselesi"nin genifl yer tuttu¤unu fark edecektir. Bunun için bir çaba sarfetmedi¤imi, konufltu¤um befl kiflinin de bu konuda hayli duyarl› oldu¤unu belirtmek isterim. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ 95 d›. Dünün püriten cemaatleri bu y›llarda ya bir medya holdingi, ya da bir nakliyat flirketi veya bir e¤itim sektörü haline gelerek, art›k ideallerin de¤il, kurumsal baflar›lar›n, profesyonel yönetici ve uzmanlar›n bir boy gösterme alan›na dönüfltü. Reklam ve defile elefltirileri gibi, ilkelerle yaflant›lar aras›nda aç›lan uçuruma yönelik sorgulamalar çoktan s›radanlaflt›. Sekreterlik kurumunu elefltiren radikaller baflörtülü sekreterlere –k›smen– uyum sa¤lad›lar.9 Her fleyin bir arzu nesnesi haline geldi¤i bir ak›flta, u¤runa hayatlar›n de¤iflti¤i, sahiden de bir kitap okuyarak yeni bir hayata bafllamaya vesile olan de¤erleri kimilerinin bir papaz›n ikonalara duydu¤u sayg›ya benzer bir ruh haliyle, kimilerinin de aç›kgöz tüccar zihniyetiyle pazarlad›klar›na tan›k olunuyordu. De¤erler ticari k›flk›rt›c›l›¤a birer vesile olmak üzere ileri sürülüyordu. Baflörtülüler markalar›na göre ayr›flmakta gibiydi. Kendini sisteme karfl› kan›tlam›fl dindarlar›n 'habitus'unda bac›, daha zor hizmetleri üstlenen ve bu hizmetleri, maddi bir karfl›l›¤› olmad›¤› için kimi durumlarda daha da de¤ersizleflen afla¤›dakinin s›fat› olarak alg›lan›yordu."10 Az say›daki anlat› ve tan›kl›k gösteriyor ki, burjuvalaflma trendine kendilerini fazlas›yla kapt›rm›fl olan ‹slamc› erkeklerin büyük ço¤unlu¤u, baflörtülülere ikinci s›n›f insan muamelesi yapt›lar; örtüsüz kad›nlara daha fazla ilgi gösterip bunlara daha fazla imkân sundular, çünkü bir zamanlar örtülülere münasip görüp ana hatlar›n› çizmifl olduklar› "bac›" imaj›, bugün kendilerine çizmek istedikleri yeni imaj› tehdit ediyordu. 9. Benzer bir örne¤i F. K. Barbaroso¤lu veriyor: "Belediyelerde baflörtülülere ifl imkân› oluflturulurken üst seviyeden bir ifl imkân› oluflturulmad›. ‹stanbul Belediyesi'nin kad›n meclisi oluflturulurken bile müslüman camiada entelektüel kad›n aray›fl› içine hiç girilmedi. Ya ne yap›ld›? En gözle görünür vitrinlik noktalara baflörtülüler yerlefltirildi. Belediyelerde bile kapal› elemanlar›n istihdam edilmesi, gazetelerde ilan ile güzel giyinen mütedeyyin tezgâhtar ve sekreter aranmaya bafllanmas› gibi birtak›m yozlaflm›fl de¤iflimlerin ortaya ç›kmas›na sebep oldu." Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 83. 10. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, say› 137, Eylül 2000, s. 43. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN TÜRBAN EYLEM‹N‹ bafllang›çta bir "direnifl" olarak tan›mlamak zor olacakt›r. ‹slamc›lar, kafas› kar›fl›k hükümetler ve YÖK'ün uy- gulamada serbest b›rakt›¤› rektör, dekan ve ö¤retim üyeleriyle uzun bir süre köfle kapmaca oynad›lar. Fakat 1990'lar›n ortas›ndan itibaren iflin rengi de¤iflti. 28 fiubat süreciyle birlikteyse ülkedeki laik-‹slamc› çat›flmas›n›n taraflar› hesaplaflmalar›n› daha çok türban ve türbanl›lar üzerinden yapt›lar. "‹rtica"n›n "bölücülük"ten önce birinci tehdit olarak alg›lanmas›yla birlikte üniversitelerde örtülü k›zlara hiçbir flekilde müsamaha gösterilmemeye baflland›. Bafllang›çta ‹slami kesim belli bir direnç gösterdi. ‹lk günlerde sekiz y›ll›k zorunlu e¤itime karfl› protestolarla türban eylemleri içiçe geçmiflti. Türkiye tarihinde belki de ilk kez ‹slamc›lar, devletin kuyru¤unda de¤il de ona karfl› dev kitle gösterileri düzenlediler. ‹stanbul ve Ankara'daki mitinglere ek olarak 11 Ekim 1998'de Türkiye çap›nda "türban zinciri" oluflturuldu. Ancak devletin geri ad›m atmayaca¤› ve ‹slami hareketin mücadele deneyim ve azminden yoksun oldu¤u k›sa sürede anlafl›ld›. Ard›ndan birtak›m büyük cemaatlerin havlu att›¤› görüldü. 8 y›ll›k e¤itime karfl› "özel ilkö¤retim okullar›" kurmaya yönelen cemaatlerin kimisi üniversitelerdeki kendilerine ba¤l› k›zlar›n bafl›n› açt›r›rken, kimisi de onlara okullar›n› b›rakt›rd›. ‹slamc›l›¤›n bir zamanlar›n en gözde ve en risksiz siyasi ak›m› olmas›ndan da istifade ederek palazlanm›fl, cemaat d›fl› "profesyonel ‹slamc›lar" da –ki ezici bir ço¤unlu¤u erkektir– 28 fiubat süre- 98 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ciyle birlikte, sistemle gerçek anlamda hesaplaflma f›rsat›n› yakalam›fl olmalar›na ra¤men boyun e¤diler. Bunlar mevkilerini, maafllar›n›, köflelerini kaybetmemek u¤runa her türlü yapt›r›m› itirazs›z kabul ettiler; sürekli frene bast›lar. Ama ifl baflörtüsüne gelince "diren bac›m" diye ö¤rencileri gaza getirmeyi de ihmal etmediler. Örne¤in 28 fiubat sürecinin en çarp›c› sivil eylemi türbanl›lar›n Haziran 1998'de yap›lan Ankara yürüyüflüydü. Türbana Sol Destek Yenilgi kap›y› çal›nca türban eylemi bir "direnifle" dönüflür gibi oldu. Eskinin "Baflörtüsü onurumuzdur" gibi nispeten uysal sloganlar›n›n yerini "Uyan, diren, özgürlefl", "Susmad›k, y›lmad›k", "Zulme karfl› direnece¤iz", "Direnifl, direnifl, zafere kadar direnifl", "Baflörtüsüne uzanan eller k›r›ls›n", "Yaflas›n baflörtüsü direniflimiz" gibi sloganlar ald›. Yeni sloganlar›n ço¤unun solcu/devrimcilerden biraz de¤ifltirilerek devflirilmifl oldu¤u dikkat çekiyordu. Özellikle y›llard›r solcu gençlerin ba¤›rd›¤› ve kendilerinin kulak t›kad›¤› "YÖK'e hay›r", "Üniversitede polis istemiyoruz", "YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleflecek" gibi sloganlar› sahiplenmeleri de süreç içinde çok fleylerin de¤iflti¤ini gösteriyordu. 1998 bafl›nda, bir grup solcu ö¤rencinin, belki de ilk kez türban direniflçilerine aç›k destek vermesi de ‹slamc›lardaki bu de¤iflimle iliflkilendirilebilir. Haksöz dergisi, Mart 1998 say›s›ndaki bir yaz›s›nda, "Düzenin azg›nlaflan sald›r›s›na karfl› ilgisiz, tarafs›z bir tutum yerine devrimci dayan›flma tavr› içine girmeyi tercih eden sol güçler bu flekilde egemenlerin birtak›m muhtemel hesaplar›n›n bofla ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Böylece düzenin üniversitelerde ileriye dönük olarak kotarmay› planlayabilece¤i, düzen karfl›t› ö¤rencileri birbirine çat›flt›rma senaryolar› ciddi bir yara alm›fl1. "Mücadele Özgürlefltirir", Haksöz, Mart 1998, aktaran fiahitlik, s. 204. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 99 t›r,"1 diyerek bu dayan›flma eylemini överken, ayn› say›daki di¤er bir yaz›da "Solcu ve müslüman ö¤rencilerden gelen tepki ideolojik bir birliktelik-dostluk olarak anlafl›lmamal›d›r. Bask›lara ve tek tip insan yetifltirme politikalar›na karfl› oluflmufl do¤al bir ittifakt›r,"2 diyerek temkinlili¤i elden b›rakmayacakt›. Dökülenler ve kalanlar Solcular›n dayan›flmas›na paralel olarak ‹slamc›lar›n büyük bir bölümünün türbanl› k›zlara desteklerini kesti¤i de biliniyor. Örne¤in Ayfle Gül Çetin, daha Kas›m 1997'de, "‹slamilik iddias›na ra¤men literatürlerinde ve yüreklerinde mücadele kavram›na yer vermeyen ya da bu kavrama s›¤, silik ve müphem bir tarzda yaklaflan insanlar›n çoklu¤u bir vak›ad›r,"3 diye yaz›yor. Yine ayn› tarihli bir baflka yaz›s›nda "Baflörtüsünden vazgeçifllerin say›s› h›zla artmaktad›r," diyen Çetin flöyle devam ediyor: "Her geçen gün azalan say›ya, polis coplar›na, bask›lara, tehditlere, okuldan at›lmalara ra¤men direnenler ise ça¤lar› ayd›nlatacak bir 盤l›¤›n sahipleridir... Baflörtüsünü Hz. Muhammed'den bu yana devral›nan bir bayrak gibi tafl›yanlar ve direnenler, ‹slami mücadelede kad›n›n olmas› gereken yerini örneklemektedir."4 Selam dergisinde ÖZGÜR-DER'in kurulufluyla ilgili bir yaz›ya flu sat›rlarla bafllanmas› da ilginçtir: "Baflörtüsüne uzanan ellere karfl› bir avuç inançl› ve bilinçli genç insan›n istikrarl› direnifli d›fl›nda ‹slamili¤i sürekli olarak ön plana ç›kart›larak üzerine hayali hesaplar yap›lan Anadolu insan›ndan birkaç flehir d›fl›nda yeterli bir tepki gelmedi."5 2. "Hayali Teorilerin ve Kendili¤indencili¤in De¤il ‹lkesel Tan›kl›¤›n Kazan›m›", Haksöz, Mart 1998, aktaran fiahitlik, s. 207. 3. "Mücadele Sorumlulu¤u Ertelenemez", fiahitlik, s. 209. 4. "Dökülenler ve Kalanlar Üzerine", fiahitlik, s. 223-24. 5. "ÖZGÜR-DER Kuruluyor", Selam, Ocak 1999, aktaran fiahitlik, s. 228. 100 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Son Eylemler Radikal ‹slamc›l›¤›n önde gelen kalelerinden biri olarak görünen Malatya'da son kitlesel türban direnifllerinden birinin yaflanmas› Selam' daki tespitleri tekzip eden yegâne geliflme oldu. ‹nönü Üniversitesi'ne de s›çrayan türban sorununa, baflta "Malatyal›lar" diye bilinen grup baflta olmak üzere bu ilin meflhur "radikal ‹slamc›lar›" el att›. Devletin bir "kalk›flma" olarak göstermek istedi¤i Malatya olaylar›nda radikal ‹slamc›lar›n gerçek niyetinin ne oldu¤u tam olarak ö¤renilemedi. Siyasal iktidar› ele geçirip bir ‹slam devleti kurma perspektifine sahip olmakla birlikte devlete yönelik ciddi bir eyleme pek giriflmemifl olan bu gruplar, geliflen olaylar›n kendilerince bir de¤erlendirmesini yap›p yirmi y›l sonra beklenen ân›n geldi¤i karar›na m› varm›fllard›? Yoksa Malatya'n›n "‹slamc›" imaj›na gölge düflürmemek için, kaybedeceklerini bile bile mi ortaya atm›fllard› kendilerini? Veya türban gibi hakl› ve popüler bir davadan istifade ederek kendilerinin ve devletin gücünü s›namaya m› girifltiler? E¤er sonuncu fl›k geçerliyse, ‹slamc›lar›n karfl›s›na en gözde terörle mücadele uzmanlar›n› ve istihbaratç›lar›n› ç›kartan devletin ne derece güçlü oldu¤u, buna karfl›l›k en güçlü bilindikleri yerlerde bile radikallerin ne derece zay›f kald›¤› ortaya ç›km›fl oldu. Güvenlik güçleri, ilk haftan›n flokundan sonra eylemleri öylesine flatafatl› bir flekilde bast›rd›, birkaç gün içerisinde evlerinden o kadar çok kifliyi gözalt›na ald› ki, Malatya, medyan›n göstermeye çal›flt›¤›n›n tersine ‹slamc›lar›n "fleriat provas›"na de¤il, devletin "laiklik provas›"na tan›k oldu. Marmara Üniversitesi Eylemleri ‹nönü Üniversitesi'nden sonra s›ra Marmara Üniversitesi'ne gelmiflti. Göztepe Kampüsü önünde "Vatandafl susma, ö¤rencine sahip ç›k" ve "Y›lg›nl›k yok, direnifl var" diye ba¤›ran bir avuç ö¤- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 101 renci bu sloganlarla asl›nda ne kadar umutsuz olduklar›n› dile getiriyorlard›. Nas›l Malatya "radikal ‹slamc›l›¤›n" ise, Marmara Üniversitesi de daha önce türbanl›lar›n bir nevi "kalesi" gibi görülüyordu. Rektör Prof. Ömer Faruk Bat›rel'in "hoflgörülü" tutumu nedeniyle, di¤er üniversitelerde okuma imkân› bulamayacaklar›n› düflünen çok say›da örtülü k›z da s›navlarda bu üniversiteyi tercih etmiflti. Sonuçta 1999-2000 ö¤renim y›l›nda Marmara'daki türbanl›lar›n say›s›n›n iki bine yaklaflt›¤› ileri sürülüyordu. Ama eyleme kat›lanlar›n say›s› hiçbir zaman yüzü bile bulmad›. Di¤er arkadafllar›n›n nerede oldu¤u sorumuzu bir eylemci flöyle yan›tlayacakt›: "Evlerinde, bafllar›n› açmak için ayna karfl›s›nda psikolojik haz›rl›k yap›yorlar." Türbanl› ö¤rencilerin d›fl deste¤i de yok denecek kadar azd›. Bir zamanlar k›zlar›n eylemlerinden çok, kendi "‹slami dayan›flmalar›"n› balland›ra balland›ra anlatan, türban›n kad›n-erkek herkesin davas› oldu¤unu savunan erkeklerin say›s› yirmiyi bile bulmuyordu. Onlarda ayn› okuldan arkadafllar›yd› ve s›k s›k polis taraf›ndan tartaklan›p gözalt›na al›n›yorlard›. Bunun d›fl›nda caddeden geçerken korna çalan bir-iki araba vard›, o kadar. Eylemi sürdürmeye çabalayanlar, "Yaflad›¤›m›z günler, müslümanlar için bir s›nanma, can›-mal› Allah için feda etme sürecidir. Bu süreçte kimimiz okul hayat›n›, kimimiz ifl hayat›n› feda etmek durumunda olaca¤›z. Mükâfat›n› Rabbimizden bekledi¤imiz bu fedakârl›klar ayn› zamanda bizden sonraki nesiller için bir ›fl›k ve örneklik oluflturacakt›r,"6 demeye devam edenlerdi. Ancak bu son direnifl çabalar›na deste¤in iyiden iyiye azalmas›, türban›n art›k ‹slami kesimin reel gündeminden tam olarak düfltü¤ünü gösteriyordu. Kaybettikleri kesin olan bir davay› nafile sürdürmeye çok az ‹slamc› yanafl›yordu. 6. Ayfle Gül Çetin, "Direnifli Yükseltelim! Üniversiteleri ve Ülkeyi Özgürlefltirelim!", fiahitlik, s. 214. 102 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Türban Neden Kaybetti? Türbanl›lar birçok nedenle mücadeleden yenik ç›kt›lar. ‹lk akla gelenleri s›ralamaya çal›flal›m: 1) ‹slamc›lar örgütsüzdü ve paramparçayd›. Türban eylemi için ayr› bir örgütlenmeye gitmeyi kimse düflünmezken,7 baz› gruplar türban eylemleri üzerinden kendi siyasal örgütlenmelerini gerçeklefltirmeye niyetlendiler. 2) Eylemciler türban sorununun hangi boyutunun öne ç›kart›lmas› gerekti¤i konusunda kendi aralar›nda anlaflamad›lar. Kimileriyse de¤iflen koflullara ayak uydurma ad›na sürekli tav›r de¤ifltirerek istikrars›zl›k sergiledi. 3) Bafltan beri köklü ‹slami cemaatler, kendilerine ba¤l› k›z ö¤rencilerin aktif bir flekilde eylemlerde yer almas›na izin vermediler. Onlar›n, radikallerin etkisi alt›nda kalmas›ndan çekindiler.8 4) Radikal ‹slamc›lar ve baz› siyasetçilerin müdahalesiyle, olay afl›r› siyasallaflt›. Muhtemel bir kal›c› çözüm f›rsat›, bu y›llar›n "siyasi meydan okumas›"na kurban edildi. Özellikle bir "panay›r havas›"nda geçen ilk y›llarda, ö¤renciler güçlerini ve kendilerine verilen deste¤i abartt›lar. Daha önemlisi sistem hakk›nda derin bir yan›lsama içine girdiler. Bafllang›çta davaya sahip ç›kma konusunda birbirleriyle yar›flan siyasetçiler, 28 fiubat'la birlikte "bu bir partinin de¤il, herkesin davas›d›r" diyerek sorumluluktan kurtulmaya çal›flt›lar. Bu arada tabii ki k›z ö¤rencileri sistemle baflbafla b›rakt›lar. 7. Esas olarak türbanl›lar›n haklar›n› savunmak için ÖZGÜR-DER ve AKDER gibi derneklerin kurulmas› ancak 1998'de gerçekleflebildi. 8. Bir Süleymanc› vak›f yöneticisinin, "olaylar› kafl›yanlar›n hepsi ‹ran ajan›, isterseniz size isimlerini verelim," dedi¤ini unutmam mümkün de¤il. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 103 Döneklerin Sorumlulu¤u Bu nedenleri daha da uzatabiliriz. Türban direniflini hâlâ sürdürme kararl›l›¤›nda olan kesimler, baflar›s›zl›¤›n faturas›n› esas olarak, eylemi yar›da kesip "savrulan" ‹slamc›lara kesmeye çal›fl›yorlar. Örne¤in Ayfle Gül Çetin, daha Kas›m 1997'de flöyle yaz›yordu: "Saf ve homojen bir ‹slami cemaat oluflturma sorumlulu¤unun alt›nda ezilip, ç›k›fl yolu olarak hayali bir millet tasviri yap›p bu tasvire s›¤›nma; ‹slam devleti talebinden demokratik ve ço¤ulcu topluma çarketme; sisteme devrimci bir tarzda ve topyekun karfl› ç›kma tavr›n›n zorlu¤unu 'derin devlet' söylemlerine tutunarak aflmaya çal›flma ve benzeri haller hep bu savrulma olgusunun tezahürleri olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r."9 Bu yaz›dan bir ay önce Özgür Üniversite dergisinde ç›kan bir baflka yaz›da da benzer suçlamalara rastlan›yordu: "S›¤›nmac›, sa¤c›, devletçi al›flkanl›klar›n› aflamadan dini duyarl›klar›n› devam ettiren bir kesim vard› ki, kolay kazan›mlar içindeydiler. Resmi ideolojinin ‹slam karfl›t› kimli¤ini gözetmeden elde ettikleri imtiyazlarla, mevkilerle, ekonomik güçleriyle oluflturduklar› aldat›c› bir atmosferin büyüsü içindeydiler. O kadar rahatlayanlar vard› ki sivil toplum anlay›fl›n› gündeme getirerek 'müflrik'lerle nas›l bar›fl içerisinde yaflayabiliriz sorusu çerçevesinde projeler üretiyorlard›."10 Bu türden elefltirilere daha çok örnek verilebilir. Bu metinler, ‹slami hareketin yenildi¤ini, bu yenilgiyle birlikte bir çözülme yafland›¤›n› ve baz› ‹slamc›lar›n bir zamanki çizgilerinden 180 derece dönmüfl11 olduklar›n› kabul edip gösterdikleri için belli bir öne9. Ayfle Gül Çetin, "Mücadele Sorumlulu¤u Ertelenemez", fiahitlik, s. 210. 10. "Zulme Karfl› Direniyoruz", Özgür Üniversite, Ekim 1997, aktaran fiahitlik, s. 185. 11. Birileri "ne yani insanlar de¤iflemez mi" diyeceklerdir. Hakl› olabilirler, ama "döneklik" yaftas›n›n sadece solculara yap›flt›r›lmas›ndan da g›na geldi. On befl y›l boyunca "dönek" s›fat›n› haddinden fazla hak eden nice "‹slamc›" tan›d›m. 104 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT me sahipler. Bu metinleri kaleme alanlara, "dönek" olmad›klar› için bir ölçüde sayg› da duyulabilir – en az›ndan, görüfllerini toptan de¤ifltirdikleri halde hiçbir fley olmam›fl gibi, hâlâ tek do¤runun kendi tekellerinde oldu¤unu ileri sürenlerden daha sayg›n olduklar› kesindir. Fakat "yükselen de¤erlere" kap›lmama gayretleri, onlar› ve onlar›n hep savunageldikleri politikalar› elefltirmemize de engel olmamal›. Türban mücadelesi, birtak›m ‹slamc›lar demokrasi, insan haklar› ve sivil toplum gibi de¤erleri keflfetti¤i için duvara toslamad›. Tam aksine türbanl›lar, bu de¤erleri gerekti¤i zaman ve yerde savunmad›klar› için, yani radikal oldu¤u ölçüde naif ve ayaklar› yere basmayan ‹slamc› perspektifin peflinden gittikleri için, bu kadar genifl bir halk deste¤ine ve meflruiyete sahip bir davada yenildiler. Onlar ›srarla olay›n dinsel ve siyasal boyutunu öne ç›kartt›lar. Eyleme ‹slamc› olmayan kesimlerin deste¤ini katmak isteyenler hemen "sivil toplumcu", "müflrik sevdal›s›" olarak yaftaland› ve afla¤›land›. Kendilerinden olmayan kesimlerin gönüllü deste¤ine ihtiyaç duymayan, yani sorunun çözümünü demokratik süreçlerde görmeyen ‹slamc›lar, olay› muhayyel bir ‹slam devletine havale etmifllerdi. Kald› ki laiklik yanl›s› kamuoyunun böyle bir deste¤e hevesli oldu¤u da pek söylenemezdi. ‹flin içindeki bütün "irtica" endifleleri bir yana, ‹slamc› olmayan kesimler türban›, k›z ö¤rencilerin bir hak aray›fl› olarak de¤il, erkeklerin siyasi nedenlerle k›flk›rtt›¤› bir sorun olarak görüyordu. Çünkü ‹slami hareket kendi içinde kad›n sorununu çözmemiflti, çözmeye de niyeti yoktu, böyle bir sorunun varl›¤›n› bile kabul etmiyordu ve bunun do¤al bir sonucu olarak erkek egemen söylem ve iliflkiler ilk günden itibaren türban eylemlerine damgas›n› vurmufltu. Ama hâlâ müslüman olduklar›, yani dinden ç›kmad›klar› için kimse onlara dönek filan demiyor. Ya bu tan›m› siyasi literatürden tamamen ç›karal›m, ya da bu türden flahsiyetlere de gönül rahatl›¤›yla "dönek" diyelim. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 1980'LERDE ‹slami hareketin yükselifle geçmesiyle birlikte eskiden evlerine hapsedilen kad›nlar›n cemaat veya partinin ç›karlar› için belli ölçülerde toplumsallafl›p siyasallaflmas›na izin verildi. Bu amaca uygun olarak cemaatler veya parti bünyesinde kad›n birimleri oluflturuldu. Büyük ölçüde erkeklerin denetimindeki bu birimlerin kad›n konusunu ayr› ve özel bir biçimde ele almas› arzulanan bir fley de¤ildi, fakat konunun hayatiyeti ve buralara devam eden kad›nlar›n belki de biricik kamusal mekân› olmalar› nedeniyle bu birimler birer "kad›n gettosu"1 haline geldi. Özellikle büyük flehirlerde varl›k gösteren hemen hemen her cemaatin bünyesinde, kimi durumda bir dernek veya vak›f tabelas› alt›nda örgütlenmifl bu birimler, bir nevi "kad›n kolu" ifllevi görüyordu. Ne var ki bunlar›n önemli bir k›sm› ciddi bir faaliyet göstermek yerine, gruba ba¤l› kad›nlar›n baflka kurulufllara yönelmesini engelleyecek flekilde, "dostlar al›flveriflte görsün" kabilinden ufak tefek ifllerle ilgileniyorlard›. 1. Kavram› Sibel Eraslan'dan ödünç ald›k. Eraslan, RP deneyimini flöyle anlat›yor: "Kad›nlar gettosu fleklindeki han›mlar komisyonu, kendilerine benzeyen ve kendilerini anlayan bir s›la-yurt anlam›ndad›r. Bu topluluk ruhu, sanal bir gettodan esmemektedir; zira bu 'kad›n-kad›na'l›k, sadece toplant›dan toplant›ya de¤il, yaflamlar›n›n pek çok k›sm› ve fleklini birlikte paylaflmayla, dayan›flmayla ilgilidir. Sözgelimi birbirlerinin çocuklar›na bakmak, ev ifllerinde yard›mlaflmak, ekonomik destek bunlardan baz›lar›d›r." S. Eraslan, "Refahl› Kad›n Tecrübesi", Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü, der. Y›ld›z Ramazano¤lu, P›nar, 2000, ‹stanbul, s. 216-17. 106 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Ancak iki önemli geliflme ‹slamc› kad›n kurulufllar›n› derinden etkiledi ve onlar› dönüfltürdü: Birincisi, RP Han›m Komisyonlar›, baflar›l› seçim sonuçlar›nda da kendisini gösterdi¤i gibi kad›nlar› etkili ve yo¤un bir flekilde harekete geçirmiflti.2 ‹kincisiyse, e¤itim, kültür ve toplumsall›k düzeyi yüksek çok say›da kad›n, türban yasa¤› nedeniyle okulunu veya iflini kaybedince kendilerini bu tür "sivil toplum"3 faaliyetlerine hasretmiflti. Bu iki geliflme, kad›n kurulufllar› üzerindeki erkek denetimi/ hâkimiyeti konusunda iki z›t sonucu da beraberinde getirdi. Bafllang›çta bir grup genç militan›n gayretleriyle kurulan RP Han›m Komisyonlar›, parti taban› taraf›ndan önce flüpheyle karfl›lanm›flt›. Fakat bu çal›flmalar›n ilk meyveleri toplanmaya bafllay›nca partili erkekler, efllerinin, annelerinin, k›zlar›n›n bu komisyonlara girmelerine onay verdiler. Büyük bir h›zla büyüyen ve kilit bir konuma gelen Han›m Komisyonlar›na, Milli Görüfl hareketinin önderleri (Erbakan ve etraf›ndaki oligarfli) müdahale etmekte gecikmedi. Nermin Erbakan, Güner Kazan gibi "first lady"ler, k›zlar›, ye¤enleri ve gelinleriyle birlikte komisyonlar›n köflebafllar›n› tuttular. FP ile birlikte komisyonlardaki aile hegemonyas› daha da 2. ‹slami hareket içerisinde kad›n haklar› mücadelesi verenler aras›nda RP/FP gelene¤inden gelenlerin say›s› flafl›rt›c› derecede azd›r. Bir di¤er flafl›rt›c› husus da, öne ç›kan ‹slamc› kad›nlar›n RP/FP'ye çok sert elefltiriler yöneltmeleridir. Örne¤in F. K. Barbaroso¤lu flöyle konufluyor: "Dindar kad›nlar› siyasallaflt›rm›fl gibi gösteren RP'nin medyada sansasyon uyand›racak faaliyetleri oldu. Bu faaliyetlerin alt› bofl. Herkesin yapt›¤›n› bir de baflörtülü kad›nlar yaps›n mant›¤›ndan öte giden bir fley yok. Dolay›s›yla sokakta görülen her baflörtülü kad›n›n irtica sembolü say›lmas›, evet, RP'nin yükselifliyle ilgilidir. Fakat bu ilgi, laikçi kad›nlar›n baflörtülüleri tehlike sembolü olarak yans›tmas›ndan dolay›d›r. Yoksa siyasi bilinç manas›nda çok fark edilir bir geliflme yok." (Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 124.) RP/FP'ye yönelik bu tepkide, faturas›n› esas olarak kad›nlar›n ödedi¤i 28 fiubat sürecindeki basiretsizli¤e duyulan öfkenin de pay› büyük olsa gerek. 3. "Sivil toplum" kavram› ‹slamc›lar taraf›ndan yeni yeni kullan›l›r oldu. Daha önceleri "gönüllü teflekküller" olarak adland›r›lan bilumum ‹slami vak›f ve dernek, önemli bir bölümü cemaat içi kapal› devre faaliyet gösteriyor olmakla birlikte, kendilerini birdenbire "Sivil Toplum Örgütü" olarak tan›mlar oldular. Hatta yurtd›fl›yla fazla alakalar› olanlar "NGO" tabirini de s›kl›kla kullan›yorlar. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 107 bariz bir hal ald›. 1999 seçimlerinde seçilecek yerlere yerlefltirilmifl iki örtülü adaydan biri Ahmet Tekdal'›n, di¤eri de Erbakan'›n yak›n dostu Prof. Yusuf Ziya Kavakç›'n›n k›zlar›yd›.4 ‹slami Kad›n Platformlar› Parti d›fl›ndaki kad›n kurulufllar›ndaysa büyük ölçüde farkl› bir geliflme yafland›. Bu kurulufllar, giderek cemaat vb. ba¤lar›ndan uzaklaflarak, en az›ndan özerk bir statüye kavuflup kendilerini esas olarak kad›n sorunlar›na adad›lar. Büyük flehirlerde platformlar oluflturarak birbirleriyle koordinasyon içinde çal›flan ‹slami kad›n kurulufllar›, 1996'da ‹stanbul'da düzenlenen Habitat zirvesinde di¤er STÖ'ler gibi ilk ciddi s›navlar›n› verdiler ve sonra da ülke içi ve d›fl›ndaki kad›nlarla ilgili olarak düzenlenen her türden etkinli¤i yak›ndan izlemeye bafllad›lar. Bu arada do¤rudan kad›n sorunlar›n› olmasa da kad›n-kad›na ülke ve dünya sorunlar›n› tart›flmaya yönelen, bu amaçla periyodik olarak konferanslar düzenleyip buralara konuflmac›lar davet eden inisiyatifler de olufltu. Do¤rudan türban konusuyla ilgili olarak dernekleflmelerin ancak 1990 sonlar›nda (AK-DER ve ÖZGÜRDER) yaflanm›fl olmas› da dikkat çekiciydi. 4. Merve Kavakç› olay›, bafll› bafl›na genifl bir inceleme ve tart›flma gerektiriyor. Kavakç›, RP Han›m Komisyonlar›'nda piflmifl biri de¤ildi; Erbakan taraf›ndan paraflütle indirildi. Örtüsü d›fl›nda –ki onun da epey fl›k oldu¤u biliniyor– ABD'de yaflam›fl olmas›, e¤itimi, dil bilmesi gibi özellikleri onu FP taban›ndan çok "Beyaz Türklere" yak›nlaflt›r›yordu. Merve'nin seçilmesi örtülü kad›nlarda baflta büyük bir sevinç ve coflku yaratt›. Kendisine ç›kart›lan engellerse bu kesimin devlete ve kurumlar›na olan ba¤l›l›¤›n› bir ölçüde zedeledi. Ancak Merve'nin Amerikan vatandafl› oldu¤unun ve bunu gizledi¤inin anlafl›lmas›yla kafalar iyice kar›flt›. Sonunda Merve Kavakç›, Türkiye'deki örtülü kad›nlar›n simgesi haline geldi. Bunu ne kadar hak etti¤i tart›fl›l›r. 108 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT "Hikmetli Sessizlik" ‹slami hareketi gözlemlemeye çal›flt›¤›m on befl y›l boyunca kad›nlar›n az konuflup çok ifl yapt›klar›na tan›k oldum. Dindar kad›nlar, genel konularda suskun kalman›n yan› s›ra kendilerini do¤rudan ilgilendiren konularda da a¤›zlar›n› pek açmad›lar. Bu noktada en önemli istisna Cihan Aktafl't›r.5 Aktafl gibi bir baflka öykücü Halime Toros'un 1990'daki Tan›ms›z 6 adl› kitab› da, dindar kad›nlar›n bütün yaflad›klar›na ra¤men suskunlu¤u tercih etmelerine bir tür isyand›. Toros, dört y›l sonraki Sahurla Gelen Erkekler7 adl› öykü kitab›ndan sonra 1997'de ç›kan Halkalar›n Ezgisi 8 adl› roman›nda bu sorgulama ve hesaplaflmay› sürdürdü. ‹kisine ek olarak, Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu, Nazife fiiflman, Muallâ Gülnaz, Y›ld›z Ramazano¤lu gibi bir avuç ismin d›fl›nda, dindar kad›nlara ve onlar›n serüvenlerine elefltirel bir gözle ve kad›nlardan yana saf tutarak bakan çok az kifli ç›kt›. 1980'li y›llarda epey popüler olan Emine fienliko¤lu ise, hem kad›nlar›n dertleriyle dertlenip hem de erkek egemen ‹slamc› söylemin d›fl›na ç›kma cesareti gösteremedi¤i için kendisini tüketti. ‹slamc› kad›nlar›n sessizli¤ini, RP söz konusu oldu¤unda Sibel Eraslan "hikmetli sessizlik" olarak tan›ml›yor: "Bu, parti içindeki olufllara karar veren mekanizmalar›n üstte ve itimada lay›k, sayg›5. Aktafl'›n kad›n konusundaki kitaplar› flunlar: Sömürü Oda¤›nda Kad›n, Bir Yay›nc›l›k, 1984; Kad›n›n Serüveni, Giriflim Yay›nlar›, 1986; Sistem ‹çinde Kad›n, Beyan Yay›nlar›, 1988; Tanzimattan Günümüze K›l›k K›yafet ve ‹ktidar (‹ki cilt), Nehir Yay›nlar›, 1989 ve 1990; Tesettür ve Toplum, Baflörtülü Ö¤rencilerin Toplumsal Kökeni Üzerine Bir ‹nceleme, Nehir Yay›nlar›, 1991; Modernizmin Evsizli¤i ve Ailenin Gereklili¤i, Beyan Yay›nlar›, 1992; Mahremiyetin Tükenifli, Nehir Yay›nlar›, 1995; Devrim ve Kad›n, Nehir Yay›nlar›, 1996. Ayn› zamanda öykü yazar› olan Aktafl'›n hepsi Nehir Yay›nlar›'ndan ç›kan Üç ‹htilal Çocu¤u (1991), Son Büyülü Günler (1995), Ac› Çekmifl Yüzünde (1996), Azizenin Son Günü (1997) ve Suya Düflen Dantel (1999) adl› kitaplar› yay›mland›. 6. Halime Toros, Tan›ms›z, Damla Neflriyat, 1990, ‹stanbul. 7. Halime Toros, Sahurla Gelen Erkekler, Vadi, 1994, Ankara. 8. Halime Toros, Halkalar›n Ezgisi, K›rkambar Yay›nlar›, 1997, ‹stanbul. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 109 de¤er kifliler taraf›ndan iflletiliyor olmas›yla ilgilidir. 'Hikmetli sessizli¤in' önemli bir sebebi de, parti sayesinde zar zor yakalanan k›smi özgürlü¤ü, her fleye ra¤men, her fleyi sineye çekerek gitti¤i yere kadar sürdürebilmek istencidir. Siyasi muhalefet yerine varolan 'hikmetli sessizli¤in' en önemli sebebiyse, kuflkusuz dini içerik kazanm›fl siyaset alg›s›d›r. (Allah-baba-koca onay›)."9 Ancak Eraslan'›n al›nt› yapt›¤›m›z makalesinin de yer ald›¤› sekiz yazarl› kitap10; yine Eraslan'dan bir yaz›y› da kapsayan ‹slamiyat dergisinin Hidayet fiefkatli Tuksal taraf›ndan haz›rlanan "Kad›n Özel Say›s›"11 ve yine Tuksal'›n kitab›,12 bu sessizli¤in daha fazla sürmeyebilece¤inin iflaretlerini veriyor. Kad›nlar›n suskunlu¤una bir tür kutsal anlam atfetmeye çal›flan Sibel Eraslan'›n, asl›nda ne kadar çok konuflma yanl›s› oldu¤unu anlaman›z için kendisiyle yapt›¤›m›z afla¤›daki röportaj› okuman›z gerekecek: RP Han›mlar Komisyonu'nun öyküsünü anlat›r m›s›n›z? S‹BEL ERASLAN: 1989-90 döneminde bafllad›. O dönemde ben hukuk son s›n›ftayd›m. Baflörtüsü eylemleri vard›, okula giremiyorduk. Üniversitede, ondan sonraki yaflam›m›z›n da hiç kolay olmayaca¤›na dair bir izlenim edindik. Eylem s›ras›nda bütün siyasi liderlere baflvurmufltuk. Gruplar halinde Turgut Özal ve Alpaslan Türkefl'le görüflülmüfltü. Bülent Ecevit'le de ba¤lant› kurmaya çal›flm›flt›k. Necmettin Erbakan ise gelip bize destek vermiflti. Erbakan'›n bu hareketi, bizim çok hoflumuza gitmiflti. Ben o döneme 9. Sibel Eraslan, "Refahl› kad›n tecrübesi", Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü, der. Y›ld›z Ramazano¤lu, P›nar, 2000, ‹stanbul, s. 220. 10. Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü, der. Y›ld›z Ramazano¤lu, P›nar, 2000, ‹stanbul. 11. Kad›n Özel say›s›, ‹slamiyat, III, Nisan-Haziran 2000, say› 2. 12. Hidayet fiefkatli Tuksal, Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹zdüflümü, Kitabiyat, Ankara, 2000. 110 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT kadar Erbakan'› tan›m›yordum. San›yorum bu deste¤i hayat›m›n sonuna kadar unutamayaca¤›m. Kendimizi yaln›z, d›fllanm›fl ve s›k›flt›r›lm›fl hissediyorduk. O tarihte Recep Tayyip Erdo¤an RP ‹stanbul ‹l Baflkan› idi. Bizle toplant› yapt› ve partinin han›m komisyonunu kurmam›z› istedi. Bu teklif bize de iyi geldi, çünkü yapacak baflka bir fley de yoktu pek. Barodaki staj›mda da çok zorluk çekiyordum. ‹stanbul Barosu'nun ilk baflörtülü stajyerlerindenim ben. Kamusal alanda varolma hayalleri kuruyorduk. Siyasete girmek bize bu imkân› tan›yabilirdi. RP'nin aray›fl› neydi? Karfl›l›kl› bir yarar iliflkisi diyebiliriz. 1986'ya kadar RP'nin kad›n üyesi yoktu ve herhalde siyasete kad›nlar› da sokmaya karar vermifllerdi. Bildi¤im kadar›yla birtak›m kamuoyu araflt›rmalar› yapt›rm›fl ve kad›nlar›n siyasete ilgisiz oldu¤unu saptam›fllar. Kad›nlar› aktiflefltirebilmek için de aktif kad›n siyasetçilere ihtiyaç duymufl olmal›lar. Siyaset, kad›nlar›n "iyi gözle bakmad›klar›", güven duymad›klar› bir sahad›r. Bütün siyasi partiler kad›n kitlelere ulaflamama s›k›nt›s› çekiyorlar. RP, ‹ngiltere'de "kanaviçe yöntemi" denen, kad›nlarla birebir siyaset yapma yöntemini benimsedi. Bu, her iki tarafa da iyi geldi. Bir yanda üniversiteyi bitirmifl, ama çok s›k›flt›r›lan ve kendilerine bir yer bulamayan k›zlar, di¤er yanda siyasette baflar›l› olmak isteyen erkekler ve nihayet d›flar› ç›kmak isteyen kad›nlar. Bu üçlü aras›nda iyi bir iliflki kuruldu¤u zaman çok iyi fleyler yap›ld›. Tayyip Erdo¤an kilit bir isim olmal›? Tabii, ilk kez ‹stanbul'da uyguland› ve baflar›l› oldu. Tayyip Bey de il baflkan›yd›. Bir de Bahri Zengin Bey vard›, Genel Merkez'de kad›n ve siyaset iliflkisini düflünen, konuflan ve yönlendiren. Kimlere gittiniz ilk olarak? Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 111 Öncelikle teflkilat› kurmak için partide görevli erkeklerin eflleri, k›zlar› ve kardefllerine gittik. Esas vagonlar bunlard›. Ayr›ca üniversite ve liseli k›zlara da ulaflarak teflkilatlanmay› tamamlad›k. Daha sonra, banliyöden merkeze, adam adama, kap› kap› bir çal›flma... Geleneksel parti taban› bunu yad›rgamad› m›? Bunu söyleyemem, çünkü lider Erbakan ile taban aras›nda çok de¤iflik bir iletiflim vard›, hâlâ daha öyle. Sadece konuflma, sözler de¤il, durufl, bak›fl, ima... Taban, Hoca'n›n gözlerine bakt›¤›nda ne istedi¤ini anl›yordu. Liderle birlikte taban da flekil al›yordu. Buna hep hayret etmiflimdir. Partinin uygulamaya koydu¤u yeni bir politikaya bile k›sa zamanda adapte olabilen bir taban söz konusu. Siyasi duyarl›¤› art›r›lm›fl bir taban olmas›ndan kaynaklan›yor olabilir. Erbakan'›n onay ve deste¤i olmadan komisyonlar olmazd›, diyorsunuz... Olmazd›. Han›m› Nermin Han›m ve k›zlar› Elif ve Zeynep Han›mlar da aktif siyasetin içindeydiler o zaman, hâlâ öyle. RP'li kad›nlar en çok seçim kampanyalar›nda kendilerini gösterdi. O kap› kap› dolaflmalarda çok öykü yaflanm›fl olmal›. Önceleri al›fl›lmad›k bir fleydi, ama art›k bütün Türkiye biliyor. Zaten zamanla baflka partiler de, baflka sivil toplum örgütleri ve kad›n kurulufllar› da bunu örnek ald›lar. Tabii çok hikâyeler var. Bunlar yaz›lmam›fl, anlat›lmam›fl hikâyeler. Bu hikâyeleri yaz›p anlatmad›¤›m›zda, suskun kald›¤›m›zda yerleflik ataerkil sistemle bir ölçüde iflbirli¤i yapt›¤›m›z› düflünüyorum zaman zaman. Ama kad›nlar›n kendilerine ait öyküleri anlatmas›n›n Türkiye'de çok cesaret isteyen bir ifl oldu¤una da inan›yorum. O kadar kolay de- 112 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ¤il. 27 Mart 1994 yerel seçimleri ‹stanbul'da on sekiz bin kad›n teflkilatç›yla gö¤üslenmiflti. Kap› kap›, ev ev dolaflan, yüz yüze siyasetin aktörleri olan bu kad›nlar›n elbette önemli hat›ralar› vard›r. Bence önemli olan, kap›lar› çalan kad›nlar›n de¤ifltirme gücüydü. Siyasi etkinlik, 90'larda bu kad›nlarla birlikte anlam de¤ifltiriyordu. Kürsüden yap›lan kurtulufl konuflmalar› de¤il, kap›n›z› çalan, s›radan bir dostlukla dertleflen, ortak sorunlar›n›zdan bahseden kad›nlar›n, siyaseti yap›fl tarzlar›ndan ve bunun ne kadar insani oldu¤undan bahsetmek istiyorum. Bu arada RP'li kad›nlar, yerleflik ev kad›n› imaj›n› de¤ifltirirken, kendileri de asl›nda de¤ifliyorlard›. Daha toplumsallafl›yorduk, özgüvenimiz art›yordu. Fakat bu de¤iflimin yap›sal bir fley oldu¤unu söyleyemem. Her fleye ra¤men, söz gümüfltü ve sükut benim için bile ço¤u kez alt›n. Yaz›n›zda "hikmetli sessizlik"ten bahsediyorsunuz. Sessizli¤i anl›yorum da, hikmet bunun neresinde? ‹flin içinde belki biraz kadercilik var. Biraz da dini itici güçle siyasetin içinde varolmakla ilgili bir fley. Dini içsellefltirmekle, din ile siyaseti birlikte alg›lamakla ilgili. Bunun tamamen kad›nlar›n siyaseti alg›lamas›yla ilgili bir sorun oldu¤unu düflünüyorum. Kendini dindar olarak tan›mlayan ve sokaklarda siyaset yapmas› ak›llardan bile geçmeyen bir zümreden bahsediyoruz. Kamusal alana ç›k›fllar› de¤il, evden d›flar› ç›k›fllar› bile çok s›k› kurallara ba¤lanm›fl kad›nlardan. Bu arada, RP'nin söylemi içindeki adalet, yolsuzlu¤a son, rüflvete hay›r, eflitlik ve s›n›f elefltirisi gibi bahislerin dini karfl›l›klar›n› hissetmek de hoflumuza gidiyordu. Böylece siyaset, biz kad›nlar›n elinde hay›rl› bir ifle dönüflüyordu. Bütün bu katk›lar, hayat› yeni tan›mayla ilgili tecrübesizlikler, dini içsellikle beslenen bir tür sessizli¤e dönüflebiliyordu. "Allah'tan, babadan, kocadan onay alm›fl ender bir hareket" diyorsunuz. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 113 Bu çok büyük bir güç. Feministler, en az›ndan "koca onay›"na çok k›zacaklard›r. Ona bakarsan›z Allah'tan onay almay› da çok dert edinmeyen insanlar var. Dünyada bu her üçünden de onay alan hareketler hep baflar›l› olmufllard›r. RP'nin çal›flan kadrosu için baba ve koca onay› zaruri ve do¤al bir vak›ayd›, toplumumuzda bu böyle. Ütopyadan de¤il gerçeklerden söz ediyorum. Kocalar, ne dereceye kadar onay veriyorlard›? Herhalde bir s›n›rlar› vard›. Önce bir idol gibi ortaya ç›kan kad›nlar oldu. Bunlar çok takdir gördü, di¤er k›zlar ve kad›nlar da o takdir edilen kad›nlara benzemeye çal›flt›. Bu her zaman, her yerde böyle olmufltur. Mesela flimdi k›zlar Merve Kavakç› gibi giyinmeye, onun okudu¤u okullara gitmeye çal›fl›yorlar. RP döneminde de d›flar›da görünür olan bir kad›n grubu vard› ve bunlar kocalardan da, kad›nlardan da onay ald›. Özellikle ikinci dalga genç k›zlar bunlara benzemeye çal›flt›. Han›m komisyonlar›n› kuran bu ilk grubun kad›nlar› tahsil yapmaya çal›flan, söyleyecek sözü olan kad›nlar. Mesela bir toplant›da bir foto¤rafç› foto¤raf çekmek istedi¤inde yüzünü kapayan çarflafl› kad›nlar zamanla yurt meselelerinden, ekonomiden konuflmaya bafllad›lar. Bu çok k›sa bir zamanda oldu. 1990 ile 1995 aras›ndaki sürede politize olup dönüfltüler. Onay›n s›n›r› nereye kadard›? Belli bir yerden sonra "ötesi yok" diyorlar m›yd›? Ötesini denemeniz laz›m. Denemeye kalk›p da durdurulman›z halinde bu ortaya ç›kar. Mesela kad›nlar›n aday olmas›... 114 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Aday olmay› erkekler engellemiyordu, biz kendimizi engelliyorduk. Belediye baflkan›, milletvekili olman›n bizi dünyevilefltirece¤i, yani bizi alçaltaca¤› fleklinde bir inanc›m›z vard›. Siyaseti Allah r›zas› için yapt›¤›m›zda manevi olarak kendimizi yücelmifl görüyorduk. Soruldu¤unda "siyaseti Allah r›zas› için yap›yoruz," diyorduk. ‹stanbul'da ben, Ankara'da Halise Çiftçi, Mine Aköz bu flekilde cevap veriyorduk. Ama art›k FP'de bu flekilde cevap verilmiyor. Memleket meseleleri ve somut politikalar üzerinden cevap veriliyor. Ama partiden birileri seçilip statü kazan›yordu. Zaten bir süre sonra kendinize sormaya bafll›yorsunuz. "Onlar da bizim dava arkadafllar›m›z, onlar da Allah r›zas› için çal›fl›yorlar, ama belediye baflkan› veya milletvekili olmalar› Allah r›zas›n› gölgelemiyor mu?" diyorsunuz. Bizden sonra gelen ikinci kuflak kad›nlar bunu daha rahat cevaplayacaklar san›r›m. fiöyle bir imaj olufltu: RP'de kad›nlar sayesinde erkekler seçiliyor... Bütün dünyada ve Türkiye'de bu böyle. Ayr›ca Meclis'e gönderdi¤imiz kad›n olan Merve Kavakç›'n›n durumu da ortada. 1998'e kadar "niye kad›n aday›n›z yok?" deniyordu. 1999'da ise "bu kad›na haddini bildirin," dendi. RP Han›m Komisyonlar›'n›n bir "kad›nlar gettosu" haline geldi¤ini söylüyorsunuz. Evet ama buna RP karar vermedi, oray› biz kad›nlar bu hale getirmifltik. Getto kavram›n› sahipleniyorsunuz sanki. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 115 Hofluma gidiyor, kötü bir fley de¤il. Ayr›ca çok önemsiyorum. Çok rahatlat›c› bir mekân ve atmosfer oldu¤unu düflünüyorum. Çünkü kendi cinsime dair bir güven var içimde. Kendi cinsimle beraber olmak, onlarla birlikte dayan›flma hissi içinde siyaset yapmak bana müthifl bir sevinç ve coflku veriyor. Erkekler ne kadar az bulafl›rsa o kadar daha iyi olur mu diyorsunuz? Siyaset, zaten yap›s› gere¤i erkek do¤as›yla iç içe: Bir güç savafl›, nemalar›n paylafl›lmas›. Bu sadece siyasi iktidarlar›n ve paran›n de¤il her türlü gücün paylaflt›r›lmas›. Bu savaflta insanlar çok fleffaf, niyetler ortada ve bir satranç tahtas› gibi siyaset ve çok erkekçe. Belki de bu iktidar savafl› içinde olmad›¤›m›z için gettomuz daha yumuflak, daha kad›ns›, daha insaniydi. Kad›nlar aras›nda hep "kol k›r›l›r yen içinde" mant›¤› egemen oldu de¤il mi? D›flar›ya karfl› bölünmüfllük havas› vermemek için hep içlerine mi att›lar? Bu sadece siyaset için geçerli de¤il, bütün kad›n hikâyelerinde bu var. Kad›n kendine dair ezilmifllikleri, ihanetleri, haks›zl›klar› aç›klamak istemiyor, çünkü bunlar› aç›klarsa eksik kad›n olarak de¤erlendirilece¤ini düflünüyor. fiiddete maruz kalan kad›nlar da ayn› durumda ve bu yüzden fliddeti içsellefltiriyorlar. Sadece daya¤› kastetmiyorum. Nas›l bir fleyi s›f›rla çarpt›¤›n›zda s›f›rlan›rsa fliddet de insan› e¤riltiyor, yamultuyor; hem kifli kendinde eksik ar›yor, hem de bunu anlatt›klar› onda bir eksiklik görüyor. Onun için anlatam›yor. Dindar kad›n›n sorunu da bunun bir parças›. Genel bir sorun var, dindar kad›n da, olmayan da ayn› sorunu yafl›yor. 116 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Kendi çevrenizdeki kad›nlar için s›¤›nma evleri düflünüyor musunuz? Henüz hayata geçmemifl projelerimiz var. Ben bir avukat›m ve bu flekilde say›s›z hikâye dinledim. Baflörtülü veya kendini dindar hisseden kad›nlar›n çok daha ayr› bir sorunlar› var: afifle olmaktan korkuyorlar. Mevcut s›¤›nma evleriyle ilgili olarak bas›n›n abartarak üretti¤i bir sürü rivayet var. Buralarla ilgili yanl›fl ve kötü imajlar kad›nlar› rahats›z ediyor. Bu imajlar› k›rmak, insanlar› ikna etmek çok zor. Arkadafllarla oturup konufltuk. Bu kad›nlar›n, bizim de içinde oldu¤umuz s›¤›nma evlerine çok daha rahat baflvurabileceklerini, bunu yapmam›z gerekti¤ini düflündük. Fakat bunun arkas›nda çok güçlü bir finans deste¤i laz›m. Ayr›ca mevcut ataerkil yap›yla da bir gerilim içinde olacaks›n›z. Ona verilecek iyi ve dini cevaplar gerekiyor. Bunlar›n haz›rl›¤› zaman ve cesaret gerektiriyor. Niye FP'li belediyelere baflvurmuyorsunuz? Onlar› zorlayamazs›n›z. Bunu daha çok sivil toplum kurulufllar›n›n üstlenmesi gerekti¤i kan›s›nday›m. Çünkü Mersin ve Bursa' daki arkadafllar›n deneyimlerini dinledim ve zaman içerisinde belediyeyle anlaflmazl›¤a düfltüklerini ö¤rendim. Belediyelerin oralara çok s›radan, ilgisiz idareciler yollad›¤›n› ve bu yüzden sorunlar ç›kt›¤›n› anlatt›lar. Mesela Belçika'da devlet on y›l boyunca s›¤›nma evlerinde görev alacak kiflileri e¤itmifl. Bizde böyle görevliler yok. Dolay›s›yla belediye veya devlet mekanizmalar›yla böyle bir iliflki içine girmek istemem. Kendim gibi duyarl› olan insanlarla bir sivil toplum kuruluflunun çat›s› alt›nda yapmak isterim. Herhangi bir denetim veya vesayet iliflkisi sorunlar do¤urur. Son dönemde fazla laf› edilen çokefllilik olay› var dindar kesimde? Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 117 Dindar olmayanlarda da var. Erkekler bu ifli yap›yorlar! Televizyon ve gazeteler sürekli meflrulaflt›r›yorlar bu ifli. Çokefllili¤in dini olarak meflrulaflt›r›ld›¤› ve belli bir yafla gelmifl erkeklerin genç k›zlarla evlilikler yaparak efllerini ve çocuklar›n› bofllad›klar› söyleniyor. Bu biraz da artan ekonomik güçle ilgili. Özellikle 1994'ten sonra flehirlerde yeni zenginler türedi. Siyasi patlamayla paralel bir ekonomik geliflme oldu. Siyasetin kanatlar› alt›ndaki bir ekonomik geliflmeden söz etmiyorum. Siyasette nas›l bir çal›flma varsa, ekonomide de büyüme için benzer bir çaba vard› muhakkak. Dini nedenlerle de¤il, biraz daha fazla harcamak, dünyadan biraz daha fazla zevk almak, biraz daha yiyip içmek aray›fl›yla ilgili bir fley. Tabii Kuran'da belirli flartlar alt›nda verilmifl ruhsat› kendilerine dini bir maske olarak kullan›p rahatlama içine giren insanlar oldu. Hukukçu kimli¤imle söylüyorum: Kad›nlar hâlâ bunu bir s›r olarak sakl›yorlar. Bu da bir nevi fliddet. Kad›nlar hikmetli bir sessizlik içinde boyun e¤dikleri takdirde hem Allah r›zas›n› kazanacaklar›n›, hem de kendilerine yönelik do¤abilecek flüpheleri engelleyebileceklerini düflünüyorlar. Çünkü bunun bilinmesi durumunda o kad›n›n muhakkak bir eksikli¤i oldu¤u, kocas› için yeterli olmad›¤› söylenecekti. Bazen çok ünlü bir yazar, ünlü bir ifladam› söz konusu olabiliyor. Bunlar›n ortaya ç›kmas› o cenahla ilgili soru iflaretleri ortaya ç›karabilece¤i için, grup ad›na da suskunluk olabiliyor; kad›nlar susmaya ikna edilebiliyorlar. Bu suskunluk k›r›lmal› m› diyorsunuz? Hintli yazarlar daha da ileri giderek anlatmay›fl›n bir iflbirli¤i oldu¤unu söylüyorlar. Ama bizim gelene¤imizde anlatma çok yok. Kad›n otobiyografileri bile çok az. Sükût, alt›ndan taht›n› b›rakaca¤a benzemiyor. Söz gümüfl, yaz› ise neredeyse bak›r bile de¤il. Kad›n›n yaz› ve konuflmalar›nda birinci tekil flahs› kullanmas› ne- 118 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT redeyse yasak. Teflhircilikle, amatörlükle, sübjektif olmakla suçlanabiliyorsunuz. Halbuki dil varoluflun meskenidir. Cinsiyeti de yoktur. Profesyonel olarak kabul edilmek, suskunlu¤u k›rmak kolay de¤il. Margot Bedran bir keresinde bana, "kad›nl›¤›n tarihi, sanki suskunlu¤un tarihi gibi," demiflti. Onu zamanla anlad›m. Kendimi susturulmufl bir cumhuriyet kad›n› olarak görüyorum. Baz› genç k›zlar›n, evli erkeklerin ikinci efli olmay› tercih ettikleri söyleniyor. Bunun, flu an yaflad›¤›m›z korkunç kapitalist düzeyle ilgili oldu¤unu düflünüyorum. Bizim zaman›m›zda daha çok devrimciler arkadafllar›yla evlenirlerdi. Hepimiz böyle evlilikler yapt›k. Ama flimdiki k›zlar farkl› düflünebiliyorlar, çünkü devrimciyle evlenmek açl›k, fakirlik demek. Adam hapse girebilir, sen girebilirsin, zanl›s›n; askerli¤i var adam›n... Bu sorunlarla u¤raflmak istemiyor olabilirler. Yeni dönem k›zlar aileyi de, mesuliyet almay› da çok istemiyorlar. Bu hesaplaflma olabilecek mi? Bu hesaplaflma kad›nlar›n itiraf etme gücüne ba¤l›; itiraf ettikten sonra sa¤l›klar›n› koruyup koruyamamalar›na ba¤l›. Hâlâ kendinden bahseden yazarlar elefltiriliyor, "bir kad›n yaz›s›" deniliyor. Birinci tekil flahs› çok kulland›¤›n›zda bir yazar olarak afla¤›lan›yorsunuz. Kendinizden bahsetmeniz çok tehlikeli bir fley. Onun için kendinizi hikâyelerdeki kahramanlar›n arkas›na gizlemek zorundas›n›z. Hatta kahramanlar›n da çok ötesine gitmelisiniz. Erkekler cinsel sorunlar›n› bile yazabiliyorlar ama. Erkeklerin bu tür fleyleri yazmas› daha do¤al karfl›lan›yor. Tüm ataerkil kültürler ayn›, Arap edebiyat›nda da bu böyledir. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 119 Baflka bir erkekle evlenmek için eflinden ayr›lan kad›n oldu mu hiç? Hay›r, böyle bir fleye tan›k olmad›m, ama iyi gitmedi¤i için evliliklerini bitirmek isteyenler var elbette. Merve Kavakç› olay›na gelelim. Siz nas›l bak›yorsunuz? Onun temsil etti¤i, görüntüsüyle ilintilendirilebilen bütün temalara sahip ç›k›yorum. Anadolu yakas›nda seçim kampanyas›nda beraber çal›flt›k. Bu bana büyük bir coflku verdi, tabanda da öyle. Merve'yi erkekler de övgüyle, sevgiyle ba¤›rlar›na bast›lar. Halkla, esnafla birebir iliflkisi çok güzeldi. Han›m komisyonlar›ndan de¤il galiba? Daha önceki komitelerle belli bir geçmifli var. Ankara'da mahalli idareler birimlerinde de çal›flm›fl. Kavakç›'n›n Amerikan vatandafl› ç›km›fl olmas› sizde nas›l bir duygu yaratt›? fiaflk›nl›k... Çok büyük bir flaflk›nl›k yaratt›. Fakat Baflbakan›n ve medyan›n meseleyi öyle bir t›rmand›r›fl› vard› ki Amerikan vatandafll›¤›n› tart›flmaya bile vakit yoktu. Merve'nin flahs›nda bütün dindar kad›nlar afla¤›lanmak isteniyordu. ABD vatandafll›¤› meselesini bilmiyordum. ‹slami camian›n Amerikan karfl›t› bir söylem içinde oldu¤unu biliyorsunuz. Y›llard›r Amerikan aleyhtar› çok gösteriye kat›ld›m. Amerika'n›n vahfli kapitalizminden, K›z›lderililere, zencilere ve Hiroflima'ya yapt›klar›ndan hiç hofllanm›yorum. Bu arada beni ve yüzbinleri temsil eden arkadafl›m›n ABD vatandafll›¤› tart›fl›l›yor. O dönemde hiç de iyi hissetmiyordum kendimi, floktayd›m, hayal k›r›kl›¤›, paramparçal›k filan... Daha sonra arkadafl›m bir Türk ile evlendi. fiu anda hukuken vatandafl- 120 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT l›k sorunu kalmam›fl durumda. Benim için ne de¤iflti? Yani bir gece arkadafl›n›z›n Amerikal› oldu¤unu ö¤reniyorsunuz, ertesi gün yine Türk oluyor. Vatandafll›k kavram›n›n ne kadar sanal bir fley oldu¤unu düflünüyorsunuz. Babas› Erbakan'›n arkadafl› olmasa aday gösterilir miydi? Bunda tek unsur ailesi de¤il. ‹yi bir e¤itim görmüfl olmas›, Amerika'da okumufl olmas› flu anki konjonktürde puan getirici fleyler. Yani Merve'nin seçimi s›radan bir seçim de¤ildi. Merve'nin Amerikan vatandafl› ç›kmas›yla hepimizin gizli gizli ne kadar da milliyetçi oldu¤umuz ortaya ç›kt›. Ne kadar da Türkmüflüz, birdenbire Merve'ye Türk efl arand›: Türk olacak, genç olacak, iyi biri olacak! Merve'yi aday göstermekle FP'nin hata yapt›¤›n› düflünüyor musunuz? Asla ve Recai Kutan'a da çok minnettar›m. Sonuna kadar Kavakç›'ya sahip ç›kt›. Merve'yi istifa ettirebilirlerdi, ama kapat›lmay› bile göze alarak taviz vermediler. MHP'nin yapt›¤› gibi bafl›n› açt›rabilirlerdi. Sonuna kadar arkas›nda durdular. RP ile FP aras›nda çok büyük fark görüyorsunuz de¤il mi? Reel politikan›n tan›mlad›¤› gerçeklerle daha örtüflen bir söylemi var FP'nin. Hukuk devleti, insan haklar› hep söyledi¤imiz fleyler, ama benim kalbimin bir yerlerinde hep "Allah r›zas› için siyaset" yapma kayg›s› varolmufltur. Ben FP'den farkl›y›m. RP'deki siyasete girifl temam hâlâ varl›¤›n› koruyor. FP'de daha toplumsal, alçak bas›nçl›, nabz› düflük bir söylem var. Nazl› Il›cak, Oya Akgönenç gibi isimlere ne diyorsunuz? 1999 y›l› benim atomize oldu¤um bir y›ld› diyebilirim. Görünüflü Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 121 bana benzeyenlerle farkl› gruplara düflebildik, görünüflü ve yaflay›fl› hiç de bana benzemeyenlerle yan yana durabildik. Baflörtülü ve dindar arkadafllar›m –MHP'li olanlar› kastediyorum– beni ülke için tehdit parantezinde sayabildiler. Buna karfl›n, gece-gündüz tüm yaflam› bana taban tabana z›t Nazl› Han›m'›n partimden vekil olmas› için çal›flt›m. fianar Yurdatapan ile politik görüfllerim uyuflmad›¤› halde "F tipi" cezaevi gösterilerinde sille tokat dayak yiyen kad›nlar› destekleyen yaz›lar yaz›yorum. Akit gazetesinde s›rf bu yüzden "beyaz yazma" kampanyas› bafllatt›m. Bütün bu kopuk kopukluklar basit tecrübeler de¤il. Bir taraftan grup kimli¤iniz da¤›l›yor, mensubiyet hissiniz örseleniyor ve yaln›zlafl›yorsunuz. Di¤er taraftan mesela, din ve siyasetin ne kadar da ayr› fleyler oldu¤unu görüyorsunuz. ‹nsanlarla belli iflleri yapmak için biraraya geliyorum, sonra herkes yoluna devam ediyor. Bütün bunlar›n sonunda hiçbir yere tam olarak ait olmad›¤›m› düflünüyorum. Baflörtüsü davas› kaybedildi mi? Hay›r kaybedilmedi, kaybedilmemesi gerekir. 28 fiubat sürecinden sonra çok darbeler al›nd›. Çocuklar bir seçime itildiler: Baflörtü ve dinleri mi, kamusal alan ve okul mu? Kamusal alan o kadar p›r›lt›l›, flaflaal› bir yerde ki, o kadar hayat›n ta kendisi olarak tarif ediliyor ki, çocuklar ikinci bir seçenek yapamayacak noktaya getirildiler. Anadolu liseli çocuk valinin yan›nda bafl›n› aç›p, belediye baflkan›n›n yan›nda baflörtüsünü örttü. Onu bu duruma sürükleyenler gerçekten kötü insanlar. Bir kamusal alan flizofrenisi yafl›yoruz. Erkekler bu davaya gerçekten sahip ç›kt› m›? Sahip ç›kt›lar m› bilmiyorum, ama baflörtüsü üzerinden yaz› yazarak, baflörtüsü sayesinde oy toplayarak çok iyi yerlere geldiler. Çok iyi yazar, düflünür oldular. Fakat bütün ma¤duriyetler kad›n- 122 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lara yaz›ld›. Psikolojik olarak bunal›ma giren, akli dengelerini kaybeden, kanser olan arkadafllar›m var. Elimizdeki bütün bu hayal k›r›kl›klar›ndan sonra bizim kazand›¤›m›z ne diye düflündü¤ümde, hayat›n tecrübelerle yafland›¤›, bu tecrübelerle bireysel kimli¤imizi oluflturdu¤umuz sonucuna vard›m. Kad›n, kendi gücüyle karfl› karfl›ya kalmak için bu ihanetleri, bu yaln›z b›rak›lmalar› yaflamak zorundayd›. 28 fiubat'›n bütün yükünün kad›nlara yüklendi¤i söylenebilir mi? Sadece 28 fiubat'›n de¤il, Tanzimat'tan beri bütün Bat›l›laflma projesi kendini kad›n›n üzerinden kurguluyordu. Bast›ranlar da kad›nlar üzerinden bast›r›yorlar, müdafaa edenler de sadece kad›nlar aç›s›ndan müdafaa ediyorlar. ‹slami politikay› dikkate ald›¤›n›z zaman, baflörtü yasa¤›ndan baflka insan haklar› alan›nda söylenecek fazla bir fley de yok. fiu anda 312. Madde var, Güneydo¤u var, o kadar. Baflörtülüler daha çok gündemde kalaca¤a benziyorlar. Bütün bu süre içinde kad›nlar nereden nereye geldi? Allah r›zas› için yap›lmaya karar verilmifl, soyut ve dinsel içerik kazand›r›lm›fl siyasetten daha güncel politika içerisinde ifade edilen daha popüler bir yap›ya var›ld›. Siyasette yap›lan ifllerin dini bir yönü olmad›¤› ö¤renildi. Alg›lamada bir yan›lsama vard›. Bunu ö¤renmek çok kolay de¤il, ac›larla ö¤reniliyor. Ö¤rendikten sonra ne yap›yorsunuz? Dindar kad›n›n yeni siyaset anlay›fl› sizce nas›l olmal›? Ben daha sivil olunmas› taraftar›y›m. Sivil dinamikleri aya¤a kald›r›c›, daha yerel siyaseti savunuyorum. Çünkü Türkiye'deki temsili sistemin çok demokratik olmad›¤›n› düflünüyorum. Yurttafllar›n yasalar›n yap›lmas›na daha çok kat›laca¤› bir demokrasi istiyorum. Benjamin Barber bunu "güçlü demokrasi" olarak tan›ml›- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 123 yor. Türkiye'deki mevcut siyasi yap› benim tasarlad›¤›m kad›n siyasetiyle çok örtüflmüyor. Eskiden fieriati, Seyyid Kutup filan okunurdu. Onlar flu anda nas›l bir yerde duruyorlar? Benim nazar›mda çok parlak yerdeler, çünkü ço¤u flehit. ‹nand›klar› gibi yaflad›lar. Ben kendi yerimi onlarla, global esinti içerisinde yaprak gibi savrulan gençlerin tam da ortas›nda görüyorum. Onlar›n devrimci rüzgâr› kalbimde sürekli esiyor. Öte yandan çocuklar›mla aramda mesafenin aç›ld›¤›n› da görüyorum. Onlarla aramda internet gibi bir mesele var; onlarla birlikte Pokemon sinemalar›na gitmek, futbol kulüplerini takip etmek, onlar› tatile götürmek, kredi kartlar›yla yaflamak zorunday›m. ‹lk gençlik dönemimdeki ‹slami meseleler, kavramlar baflkayd›: Müstekbir, münaf›k, mümin kimdir, diye soruyorduk. Ama çocuklar›m bunlar› sormuyor. Kapitalizmle bir savafl vermek zorunday›m. Ona uyarak m›? Uyup gitmek istemiyorum. Diz çökmek, ona amade olmak istemiyorum. Bu tüketim kal›plar› dindar olsun, dinsiz olsun... Eraslan: Solcu olsun, sa¤c› olsun hepimizi eziyor. Çok feci bir flekilde eziyor. Bir ç›k›fl yolu bulmak zorunday›z. Belki de demokrasi o ezilmemeyi sa¤lamak için gerekli. Baflörtülü olsun ya da olmas›n herkes ayn› fleyi tüketiyor, diyebilir miyiz? Evet, ayn› fleyi yiyip içip giydikten sonra yaflad›¤›m›z hikâyeler de birbirine benzemeye bafllad› diye düflünüyorum. 124 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT S›n›f farkl›l›¤› ‹slami kesimde de ciddi bir gerçeklik de¤il mi? Giderek daha da büyük bir sorun oluyor. ‹nsanlar 1980'li y›llarda tükettiklerini gizliyordu; pahal› tüketim ay›pt›, dünyaya ait bir fleydi. Ama flu anda tam tersi, tüketti¤iniz fleyler ne kadar iyi ve pahal› olursa o kadar k›ymetli oluyorsunuz. Siyaset, sanat, medya buna ba¤l›. Dünyan›n büyük bir panay›ra dönüflmesiyle ilgili. Bu nas›l bir sonuç do¤uruyor? Giderek içime kapan›yorum, daha az d›flar› ç›k›yorum, eski arkadafllar›m› özlüyorum, onlar› çok sevmifltim... Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT YILLAR ÖNCE Emine fienliko¤lu, "Genç k›zlar dikkat, ‹slam'›n nikâh›n› suistimal edenler var"1 diye bir yaz› yazm›flt› ve ben de bunu oldu¤u gibi Ayet ve Slogan2 adl› kitab›mda yay›mlam›flt›m. fienliko¤lu bu yaz›s›nda, bir jinekolog arkadafl›ndan, kürtajlar›n artt›¤› bilgisini naklediyordu. fienliko¤lu'na göre üniversiteli ‹slamc› erkekler, ö¤rencilik (ve dolay›s›yla yoksulluk ve yoksunluk) y›llar›n› imam nikâh› k›yd›klar› okul ya da dava arkadafllar›yla geçiriyor, mezun olduktan sonraysa aileleri kendilerine "gerçek efl" buluyordu. Yaklafl›k on y›l sonra, ünlü bir ‹slamc› ayd›n, ‹slamc› olmayan bir yay›n organ›na verdi¤i demeçte, "‹slami kesimde kürtajda patlama" oldu¤unu aç›klad›.3 Di¤er bir deyiflle, entelektüel iddial› ‹s- 1. Emine Özkan fienliko¤lu, ‹slam'da Erkek, Mektup Yay›nlar›, 1988, ‹stanbul, s. 121-26. 2. R. Çak›r, Ayet ve Slogan: Türkiye'de ‹slami Oluflumlar, Metis, 1990, ‹stanbul, s. 197-99. 3. Ali Bulaç, Aktüel dergisine verdi¤i röportajda flöyle konufltu: "Bu toplumun en üst grubundaki davran›fllar ile en alt grubundaki davran›fllarda mahiyet birli¤i var. Bu nedenle büyük bir ahlaki dejenerasyon yaflan›yor. Etiler'de, Ataköy'de yaflayan insanlarla varofllarda yaflayanlar ortak bir ahlaki davran›fl bozuklu¤u sergiliyor art›k... Aile hayatlar› berbat. Fuhufl neredeyse sivilleflti art›k. Müslüman kesimler daha ahlakl› bilinir güya. Oysa o kadar çok say›da çocuk ald›r›l›yor ki. Do¤um kontrol yöntemleri filan art›k çok meflru, kabul edilebilir fleyler haline dönüfltü.. As›l kürtajda büyük bir patlama var. Ama bu görmezden geliniyor." Aktüel, 18 May›s 2000. 126 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lamc›lar›n bir tür "mahallenin delisi" muamelesi yapt›¤› fienliko¤lu onaylanm›fl oldu. Ama fienliko¤lu, yeni bir uyar› kaleme alacak olsa bu kez genç k›zlar› de¤il, herhalde "orta yafll› kad›nlar›" muhatap al›rd›. Çünkü imam nikâh› art›k genç k›zlar› de¤il, evli barkl›, çocuk-torun sahibi kad›nlar› ma¤dur ediyor. Çünkü ‹slami kesim iktidarla ve parayla tan›flt›. Bu paray› nereye harcayacaklar›n› düflünen baz› ‹slamc› erkekler, y›llarca çilelerini çeken efllerinin üzerine hiç çekinmeden kuma (bazen kumalar) getiriyorlar. Milletvekili, cemaat abisi, belediye baflkan›, dan›flman, ifladam› ve ayd›n bir dizi erkek ‹slamc›, "Allah'›n kendilerine ruhsat verdi¤i"ni söyleyerek genç k›zlarla nikâh k›y›yorlar.4 Elif H. Toros flöyle anlat›yor: "Çokefllili¤in bir 'hak' olmad›¤› tamamen gözard› edildi. Kimi kad›nlar ikinci efli bir nefis terbiyesi olarak gördüklerini söylediler. Kimileri erke¤in 'hak'k›na karfl› ç›kman›n Kuran'a karfl› ç›kmak olaca¤›n› düflünüp yazg›lar›na boyun e¤diler. Kimileri hasta olup yata¤a düfltüler. Veya 'o kad›n'la mücadele etme yoluna gittiler. Kocas›n›n yeniden evlendi¤ini çok sonradan ö¤renen kad›nlar kadar, hâlâ bilmeyen kad›nlar›n say›s› da herhalde hiç az de¤il."5 1997 y›l›, 28 fiubat sürecinin bafllang›c› oldu¤u için Türkiye ‹slami hareketi için bir milat. Ama bu y›l›n bir baflka özelli¤i daha oldu¤u ortaya ç›k›yor. Emine fienliko¤lu'nun Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor kitab›n› de¤erlendirmeye Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu aynen flu cümleyle bafll›yor: "Roman›n yay›mlan›fl tarihi 1997. Yani ‹slami kesimde ikinci eflin yo¤un olarak konuflulmaya baflland›¤› y›l..."6 4. "‹slamc›l›k dalgas› içinde ön plana ç›kan kimi erkekler bile, baflörtüsü örtmeyen k›zlarla evlenmeyi tercih etmeye bafllad›lar. Derken, ara dönemlere özgü ara davran›fl biçimleri, befly›ld›zl› otel tart›flmalar›yla birlikte ‹slamc› gündemi iflgal etti; k›rk yafl sendromlar›, gizli imam nikâhlar›, çöküfl devri psikozlar›." Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, say› 137, Eylül 2000, s. 44. 5. Elif H. Toros, "Hayat, Hikâyeler ve Suskunlu¤a Dair", Osmanl›'dan... içinde, s. 203. 6. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 64. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 127 Çokefllili¤i, kad›nlar›n "kendi aralar›nda en çok konuflup d›fla karfl› en çok sustuklar›" konu olarak niteleyen Elif H. Toros flöyle devam ediyor: "Üniversite mezunu, meslek sahibi kad›nlar› bir erke¤in ikinci kar›s› olmaya iten sebepler ne olabilir? Seksenli y›llarla beraber kolay yoldan para kazanma ve köfleyi dönme arzusu toplumun her kesiminde bir biçimde karfl›l›¤›n› buldu¤una göre, üniversite mezunu bir genç k›z›n neden böyle bir iliflkiye girdi¤ini anlamada toplum olarak geçirdi¤imiz büyük dönüflümün günlük hayat›m›zdaki yans›malar›n› gözden geçirmek gerekir diye düflünüyorum. Bu hayatta art›k genç k›zl›k düfllerindeki 'beyaz atl› prensler' yok. Onun yerine ikame edilen imge biraz daha yafll›, evli, çocuklu, ama size daha iyi bir hayat vaat eden, sizi metres de¤il 'kar›'s› k›laca¤›n› söyleyen, toyluktan ve yoksulluktan fersah fersah uzaklaflm›fl, 'sevme yetene¤i' oran›nda al›m gücü de yüksek, orta yafl sendromlu k›r saçl› adamlar."7 Tersine Hidayet Romanlar› ‹slami kesim uzun bir süre zengin ve fl›mar›k k›zlar›n, yoksul ama gururlu ‹slamc› gençlere afl›k olup örtünmesini anlatan "hidayet romanlar›" ile "galibiyet" duygusunu tatmin ediyordu. fiimdiyse "ma¤lubiyet itiraflar›" revaçta. Bunlar›n en popülerlerinden biri Ahmet Kekeç'in üç bask› yapan, Ya¤murdan Sonra8 adl› roman›. 28 fiubat fonunda geçen roman›n kahraman›, tam da Cihan Aktafl ve Elif Toros'un betimledi¤i gibi 40 yafl›ndaki Murat. Evli, çocuksuz. Yay›nc›l›k yapm›fl, hakk›nda dava aç›lm›fl. fiimdi k›rtasiyecilik yap›yor. ‹slamc›, ama pek namaz k›lm›yor. Evinde s›k›l›yor. Efli Rana'dan s›k›l›yor. ‹flinde s›k›l›yor. Aktüalite kendisini s›kt›¤› için dünyayla da pek ilgilenmiyor. ‹lgisini ve aflk›n› üvey k›zkardefli Hülya ve 68'li profesör bir baban›n k›sa saçl›, flizofreni teda7. Elif H. Toros, "Hayat, Hikâyeler ve Suskunlu¤a Dair", s. 204. 8. Ahmet Kekeç, Ya¤murdan Sonra, fiehir Yay›nlar›, 1999, ‹stanbul. 128 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT visi görmüfl k›z› Müge'de yo¤unlaflt›r›yor. ‹kisine de ulaflam›yor ve 312. maddeden hapse giriyor.9 Buna karfl›l›k Emine fienliko¤lu'nun Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor roman›ysa flafl›rt›c› bir biçimde flu sat›rlarla bafll›yor: "– Meziyet dur! Dur atma kendini. ‹ntihar etmek günaht›r, yapma!.. Uçurumun kenar›ndan kendisini atmak üzere olan Meziyet gözyafllar› içinde arkadafl› Habibe'ye döndü: – B›rak beni Habibe, b›rak. Art›k yaflamak istemiyorum. Ben evli bir kad›n oldu¤um halde bir erke¤e âfl›k oldum. Ben bunu tartamam. ‹zzetim lekelendi, flerefim sars›ld›."10 Asl›nda Meziyet rüya görmektedir. Roman›n ilerki sayfalar›nda, bir kad›n s›¤›nma evinde çal›flan Meziyet kocas› Ali'nin kendisini aldatt›¤›n› ö¤renip evi terk eder. Bu arada rüyas› gerçek olur ve kocas›n›n asker arkadafl› –yine evli olan– Malik'e âfl›k olur, fakat bunu itiraf edemez. Bu arada Malik'in de gayretleriyle Ali, Meziyet'ten özür diler ve bar›fl›rlar. Meziyet, bütün s›rlar›n› yazm›fl oldu¤u günlü¤ünü yakar ve flu fliiri m›r›ldan›r: "Derince iki mezar kazd›m flu an manada Birinde sen vars›n, birisinde eski ben, Örttüm mezar›m›z› ve m›hlad›m tafllarla Ne sen ç›kabilirsin ordan, ne de eski ben!" "Ben roman› çok çabuk yazar›m, ama onun üzerinde y›lllarca tespit yapar›m. Benim mesaj kayg›m vard›r. Olmamas› laz›m diyorlar. O zaman ben yazmam roman," diyen Emine fienliko¤lu'na Meziyet'i soruyoruz. "Biz Meziyet'le çok u¤raflt›k. Psikolo¤a bile götürdük ve Allah'a çok flükür kurtard›k kad›n›," cevab›n› verdi. fienliko¤lu ile röportaj›m›z flöyle devam etti: 9. Bütün çaresizli¤i ve zavall›l›¤›na ra¤men yine erke¤i esas kahraman yapan, kad›nlara onun üzerinden roller biçen bu romanda, Murat hapse giriyor, ama ortadaki ya¤murdan en çok kad›nlar›n ›sland›¤› ortada. Belki de yaln›zca kad›nlar ›slan›yor. Çünkü flemsiyeler hep erkeklerin elinde. 10. Emine fienliko¤lu, Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor, Mektup Yay›nlar›, 1997, ‹stanbul, s. 9. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 129 Son dönemlerde ortal›kta pek görünmüyorsunuz... EM‹NE fiENL‹KO⁄LU: Öncelikle televizyonda baz›lar› taraf›ndan kullan›ld›¤›m› fark ettim. ‹stedi¤im fleyleri bana söyletmediler, kendi istediklerini söyletmeye çal›flt›lar. ‹kinci olarak, halk önünde dini tart›flma yapman›n uygun olmad›¤›n›, ‹slam kültüründe tavsiye edilmedi¤ini ö¤rendim. Bu yüzden tart›flma programlar›na ç›km›yorum. Ça¤›r›yorlar da m› ç›km›yorsunuz? Davet edenler oluyor. Ç›kabilece¤im kifliler galiba çok azar iflittiler afl›r› laiklerden, ça¤›rm›yorlar. Zaten itiraf da etmifllerdi. Örne¤in Mehmet Ali Birand, benim için "onu ç›kartt›¤›m için çok elefltiri ald›m," demiflti. Herhalde baz›lar› korkuyor. Öyle insanlar ça¤›r›yor ki, dünyay› verseler gitmem, ölümüne gitmem. Çünkü müslüman› çok afla¤›layan kifliler. Bir insan dinsiz olabilir. Bir dinsizin program›na ç›kabilirim, benim aleyhime konuflan›n da, ama beni afla¤›layan›n asla. ‹slami kesimden baz›lar› da sizin ekranlarda görünmenizden rahats›z oluyordu. Evet, maalesef öyle enteresan bir dönem yaflad›m. Ben inand›¤› gibi yaflayan biriyim. Taviz vermem, ama hatalar›m› da çok çabuk düzeltirim. Görüfllerimi, tav›rlar›m›, üslubumu gözden geçiririm. Elefltirilere önem vermek laz›m, durup dururken olmaz. Baz›lar›n› hakl› buldum ve bunlar› düzelttim. Baz› elefltirilerin de çok k›s›r oldu¤unu gördüm. Çarflaf giymeniz baz› ‹slamc›lar› da rahats›z ediyor, yeterince modern bulmuyorlar. Bunu ‹slami kesimden söyleyen kardefllerimiz flüphesiz iyiniyetliler, yaln›z onlar afl›r› putçular›n ruhunu tan›m›yorlar. Onlar› çok 130 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT iyi tan›sayd›lar, böyle konuflmazlard›. Beni çarflaf›mdan dolay› istemeyen mesela bir afl›r› laik, ötekilerini baflörtülü diye istemeliydi, de¤il mi? Hay›r. Onlar›n kast› baflörtüsü veya çarflaf de¤il, bizim inanc›m›z. Bizim hür olmam›z› istemiyorlar. Bu yüzden biz mahkûmlar› oynam›yoruz, Türkiye'de mahkûm yafl›yoruz. fiimdi özel dersanelere bile baflörtüsü yasa¤› getirildi. Bu ABD'de zencilere otobüs yasa¤›na benzer sonuçlara yol açabilir. Bir zamanlar çarflaf m›, de¤il mi? Rengi ne olsun tart›flmalar› vard›. Vard›. fiu an o tart›flmalar sürmüyor, ama devreye baflkalar› giriyor. Bilginin olmad›¤› yerde fikir çat›flmas› çok olur. Benim de dini temelinden de¤il, beflinci-onuncu kaynaklar›ndan ö¤rendi¤im, içine hurafelerin de kar›flt›¤› dönemim olmufltur. Herkeste eksiklikler var. Ama bir insan ahireti Allah'›n mülkü olarak düflünürse, cennetin genifl oldu¤unu düflünürse "Neden çarflaf›n siyah de¤il? Neden benim tarikat›mda de¤ilsin?" kavgas› yapmaz. Ufuklar dar olunca kifli çok sald›rgan olabiliyor ve kendi gibi düflünmeyen herkesi aya¤› kaym›fl ya da münaf›k olarak görüyor. Ben on befl y›ld›r ‹slami kesimi izlemeye çal›fl›yorum. Çok büyük dönüflümler yafland› diye düflünüyorum. Siz nas›l bir bilanço ç›kar›yorsunuz? Çok do¤ru. Ben de son yirmi y›la bakt›¤›mda çok flafl›r›yorum. Neden? Dinde olmayan baz› fleyleri Allah istiyor diye ç›karm›fl›z; bazen büyütmeye gerek olmayacak konularda tart›flm›fl›z; bir de as›l önemli konular› önemsiz gibi görmüfl, tali olana e¤ilmifliz. Örne¤in ben gençlik y›llar›mda "her fleyin tek sorumlusu düzendir" san›rd›m. Düzen haks›zl›k yapmasa birçok meseleler düzelecek san›rd›m. Ama içine girdikçe gördüm ki, ‹slami ilimi ‹slam'›n temel kaynaklar›ndan almad›¤›m›z için ana konuya lay›k›yla parmak basamam›fl›z. Nedir bu ana konu? Kalpler bir Bilal-i Habefli Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 131 kalbine çevrilmeliydi. ‹man güçlü olursa insan mücadelesini verebilir, birçok fleye tahammül edebilir. Ama iman güçlü olmazsa çok çabuk y›k›l›rs›n›z. Düzenle çok u¤rafl›rken iman› ihmal ettik mi demek istiyorsunuz? Düzenle çok u¤raflt›k de¤il. Çok u¤raflmad›k, bilinçsizce u¤raflt›k. Düzen bize kan a¤lat›yor. Türkiye'de hayat› burnumuzdan getiriyor. Düzen affedilmez, affedilmemeli. Ama her fley düzen de¤ildir. Düzen a¤lat›yor diyorsunuz ama kad›nlardan baflka pek a¤layan görünmüyor. Ben kad›n-erkek ayr›m› yapm›yorum. Çünkü kad›nlar kadar erkeklerin, erkekler kadar kad›nlar›n da do¤ruyu anlamaya ihtiyac› var. Bir de iman›n diflisi, erke¤i olmaz. Ben mutfak ya da elifli ö¤reten bir dergi ç›karm›yorum. Fikir alan›nda kad›n-erkek ayr›m› yapm›yorum. Ma¤duriyet anlam›nda esas kad›nlar a¤lamad› m›? Evet, baz›lar›n›n söyledi¤i gibi gerçekten ataerkil bir düzen var. Ayn› inançta olan k›zla erkekten erke¤i okutup k›z›n okumas›na izin vermiyor. Gerici, yobaz, ça¤d›fl› bir sistemle karfl› karfl›yay›z. Bir de devlet birkaç ç›lg›n›n kiniyle hareket ettiriliyor. O yüzden baflörtüsüne takt›lar. Ço¤u bafl›n› aç›p okula gidiyor. Hadi bakal›m flimdi ne yapacaklar? Bilmiyorum. Ama sonuçta hiç hofl olmayan, korkunç bir noktaya var›ld›. Herkes kin dolu hale gelmeye bafllad›. Üç-dört y›ld›r kimi görsem "Niye ayaklanm›yoruz, niye bir fley yapm›yoruz, ne yapacaksak yapal›m" diyor. 20 y›l önce bunlar yoktu. 20 y›l önce sloganlarla deflarj olunuyordu, ama "öleceksek ölelim" denmezdi. 132 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Baflörtüsü meselesinde ‹slamc› erkeklerin, bu davaya gerçekten sahip ç›kt›klar›na inan›yor musunuz? Temenni olarak evet, fiili olarak hay›r. Sinirlenip, küfredip –küfretmek ibadet de¤ildir– k›zanlar olsa da gereken yap›lmad›. Gereken yap›lmad›kça hiçbir eylemin, protestonun de¤eri yoktur. Bir defa, ülke çap›nda insan›m›z neyin gerekti¤ini bilmiyor. Bilse bu kadar köle kalmazd›. Sizin bir yaz›n›z› on y›l önce kitab›ma alm›flt›m: "Genç k›zlar dikkat, ‹slam›n nikâh›n› suistimal edenler var." fiimdiyse daha çok evli kad›nlar›n kocalar›na dikkat etmesini istiyorsunuz galiba. Öyle de¤il. O söylemimde de¤iflen bir fley yok. Gene nikâh suistimal ediliyor. Tabii kad›n›n, k›z›n aptal›ndan faydalan›yorlar. Aldatan da aptald›r asl›nda, çünkü kendisini de aldat›r. Her iki taraf için de insan onurunun kayb› geçerli burada. Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor roman›mda "kad›nlar, kocalar›n›za dikkat" demiyorum. Diyorum ki, her alanda kad›nlar kad›nlar› eziyor. Sizin ilk düflman›n›z, erkek oldu¤unuz için, kad›n olmaz. ‹lk etapta sizi bir baflka erkek k›skan›r. Kad›n› da kad›n k›skan›r. ‹lk tepki beylerden gelmez. Önce han›m arkadafl› onu k›skan›r ve ezmeye çal›fl›r. Bir de roman›mda ›srarla üzerinde durdu¤um, son zamanlarda çok moda olan evli erkeklere âfl›k olma modas› var. Neymifl efendim, "elimde de¤il" diyorlar. Bu söz bana çok insanl›k d›fl› geliyor. Baflkas›na ait bir insana âfl›k oluyorsunuz ve o kad›n›n elinden onu çalmaya çal›fl›yorsunuz. ‹slami kesimde bu nas›l mümkün oluyor? Bu her kesimde var. "‹kinci efl" meselesinin çok artt›¤› söyleniyor? Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 133 Hay›r s›r›tan bir art›fl yok, bilhassa azalma var. Benim konum zaten iki evlilik de¤il. Adam›n kafas›nda evlilik yok bile, ama kad›n ona âfl›k oldu¤u için adam› bafltan ç›kar›yor. Adam›n han›m›n› hiç düflünmüyor. Bunu söylerken ‹slami kesim filan diye ayr›m yapm›yorum. Ama müslümansa zina oluyor. Müslüman de¤ilse de zina olur, ama o öyle düflünmez ayr› mesele. Mesela bir haber spikerinin sevgilisiyle konuflmufltum geçmiflte. "O evli ama," deyince "Beni ilgilendirmez, onun sorunu," dedi. "Kar›s›na yaz›k günah de¤il mi? Bir de sosyal demokrat›m diyorsunuz," dedim. "O kar›s›n›n problemi," dedi. Buna benzer fleyler, ‹slami kesimde dini k›l›fa sokarak yap›l›yor. Nas›l yap›l›yor? Mesela "bir erke¤in birden fazla evlenmesi caizdir. Niye ikinci han›m› ben olmayay›m?" diyenler olabiliyor. Ama bu eskiye göre az›nl›kta. Kültür seviyesi yükseldikçe azal›yor. Tam da kültür seviyesi yüksek baz› ‹slamc› yazarlar›n, politikac›lar›n genç k›zlarla ikinci evliliklerini yapt›klar› söyleniyor. fiu ana kadar sizin anlatt›¤›n›z gibi örnekler duymad›m. Sadece baz› erkek yazarlar›n çevresinde çok k›z›n dolaflt›¤›n› duydum. Bu her kesim için bir problem. Y›llar önce Cüneyt Ark›n'›n han›m› televizyonda han›mlara "Ne olur kocam›n etraf›ndan çekilin, onu rahat b›rak›n," demiflti. Bu dikkate al›nmas› gereken bir ça¤r›. Kad›nlar neden flöhretli erkeklerin etraf›nda çok dönme ihtiyac› duyuyorlar? Bir de zengine. Zengin erkeklerin çevresi de k›z-kad›n dolu. Bu tür k›zlar›n-kad›nlar›n, izzet savafl› nedir, flahsiyetli bir kad›n nas›l olur gibi hususlar› ö¤renme flans› pek olmuyor. Film- 134 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT lerin de rolü var. O kadar do¤al, normal gösteriliyor ki gençler bunlara inan›yor. Bir zamanlar tüketmek ay›p görülüyordu. Evlere koltuk almak bile tart›fl›l›rd›. Bu tasavvufi anlay›fltan geliyordu, yaflad›k. Tabii ki az eflya olmas› daha güzeldir, ama koltuk da haram de¤ildir. Ama koltu¤un haram oldu¤unu zannetti¤im y›llar›m oldu. Ne zaman haram olmad›¤›n› ö¤rendim, çok flafl›rm›flt›m. Hâlâ böyle düflünenler var, de¤il mi? Var tabii, ama bu yüzden kimse ay›planamaz. Fakat bu kifliler, evlerinde koltuk olan›n haramda yaflad›¤›n› düflünüyor ki tehlike de burada. Kolejler, tatil köyleri... Tatil köyleri ‹slam'›n yasak etmedi¤i bir fley, ama baz›lar› ifli 盤r›ndan ç›kard›. Tatil Peygamber Efendimizin de yapt›¤›, insan›n ihtiyac› olan bir fleydir. Ama tatili dinsizlik panay›r›na çevirmemek, ‹slam'a uygun yapmak gerekiyor. Benim böyle bir projem oldu¤u için bana da laf atanlar oluyor. Ben hem tahsilimizi, hem tatilimizi yapal›m istiyordum. Benimki farkl› bir fleydi. Kad›n-erkek kar›fl›k, laubali bir manzara görünüyor flimdi baz› tatil köylerinde. Ama bunlar az›nl›kta. ‹slami kesimin ço¤unlu¤u bu de¤il, ekranda görünen de¤il. Birçok yerde haremlik-selaml›k kalmad›. Bu konuda tam bir flok yafl›yorum. Mesela bir Samanyolu TV'ye, bir Kanal 7'ye ak›l erdiremedim. Kahroldum, günlerce a¤lad›m, çok kötü günler yaflad›m. Hatta bir örgüt kurup flu Samanyolu ve Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 135 Kanal 7 yöneticilerini bir güzel dövdürtsem mi dedim. Sonra "ne yap›yorum ben, ç›ld›r›yor muyum?" diye sordum kendime. Bu flok hâlâ sürüyor. Nedir bu flok? Bir müslüman, göbe¤i görünen bir han›m›n oynad›¤› reklam› nas›l al›r da yay›mlar? E¤er ben televizyonu yürütmeye para yetifltiremiyorsam, o zaman 24 saat de¤il de 3-5 saat yay›n yapar›m. Gençlere yönelik tecavüzler çok daha artm›fl durumda. Gelen mektuplar›n haddi hesab› yok; annelerden neler dinliyorum. Neden? Çünkü çocuklar korkunç filmler seyrediyor. Yak›nda Bat›'ya dönece¤iz. Bat›'da tecavüz olaylar› saniyeye indi. Baz›lar› Türkiye'de cinsel açl›k olmas›na ba¤l›yor tecavüzleri. Cinsel tokluk olan yerleri de görüyoruz. Piyasa gere¤i mi böyle yap›yorlar? fiunu anlad›m: Demek ki ayn› sanc›y› çekmiyormufluz. Öyle olsayd› beni bu kadar a¤latan filmleri yay›mlamazlard›. Demek ki ayn› bakm›yormufluz, hesaplar›m›z, inançlar›m›z ayn› de¤ilmifl. Bir ayr›flma m› var? Tabii ki ayr›flma yafl›yoruz. Beni öldürseler öyle bir resim koymam dergime. Siz mi az›nl›ktas›n›z? Bilemiyorum, galiba biz az›nl›¤›z. Çünkü canl› yay›nlarda o kadar bekledi¤im halde ne Kanal 7, ne Samanyolu elefltiriliyor. Birisi "Nedir bu rezalet, sizi protesto ediyorum," diyebilirdi. Mektuplar ya¤abilir, telefonlar edilebilirdi. 136 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Demek ki insanlar bunu tercih ediyor. Demek ki. Örtülü spikerlerin say›s› çok az... Kompleksleri var. ‹slam'a göre bir iflyerini, televizyonu yürütmeyi kompleks yapanlar var. Bu yüzden aç›k bayan› ç›kart›yor, kapal›y› ç›kartm›yor. Ben olsam ikisini de ç›kart›rd›m. A盤› ç›kar›r›m, ama s›rt›na kadar a盤› de¤il. Bir nevi "Güzin Abla" yönünüz var, de¤il mi? Güzin Ablal›¤a soyunmad›m ama olaylar götürüyor oraya. Mesela bir han›m a¤layarak telefon aç›yor. Eflyalar›n› toplam›fl, eflini b›rakacakm›fl. Ayr›lmamas› için bir saat dil döktüm. Niçin ayr›l›yormufl? Bir k›zla ç›k›yormufl efli. Adam, han›m›n›n bildi¤ini de bilmiyor. Sen bir defa gerekeni yap, ondan sonra ayr›l. Önce bir defa ültimatomu ver. Benim boyumu aflacak kadar soru geliyor. Bu Güzin Ablal›¤› da aflm›fl bir durum. ‹nsanlar›n derdini dökece¤i bir yer yok. Baflörtülü memurlar, ö¤retmenler, ö¤renciler problemi Türkiye'de asla d›flardan göründü¤ü gibi de¤il. Altyap› olarak mahvolmufl insanlar var. Onlar›n çocuklar› devletini "baba" olarak de¤il, anne-babas›n› ezen bir kurum olarak görüyor. Roman›n›zda s›¤›nma evi olgusu var. Bu ciddi bir sorun de¤il mi? fiu müstehcen filmlerle birlikte –illa dindar ailelerde de¤il, bana her kesimden gelenler var: h›ristiyanlar, telefonla görüfltü¤üm satanistler var– kar›-koca aras›ndaki özel iliflkiler dehflet derecede bozuldu. Çünkü adam televizyonda gördü¤ü kad›n› yata¤›nda Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 137 görmek istiyor. Onu bulamad›¤›ndaysa mutsuz olup han›m›n› rahats›z ediyor. Devlet hâlâ bunu görmüyor, psikologlar buna de¤inmiyor. Tabii dayak yiyen han›mlar da görmemezlikten gelinemez. Ama han›mlar da dayak at›yor. Kad›n zalimse kocas›n›n h›nc›n› çocu¤undan al›yor. Demek ki kocas›n›n elindeki imkân kendisinde olsa, onu dövebilir. Yani zalimin erke¤i-diflisi yok. Diyanet Vakf›'n›n kitab› tart›fl›ld›. Erkek en son aflamada kar›s›n› dövebilir mi sizce? Kad›n nüzul yapt›¤›nda ne olaca¤› hadislerde var, ama erkek yapt›¤›nda ne olaca¤› yok. Nüzul yapan kad›n da erkek de dövülür. ‹slam'a göre erkek han›m›n›, en son aflamada kendi döverken, han›m kocas›n› polise dövdürtür. Baflörtüsü ma¤duriyetinin ne gibi boyutlar› var? Psikiyatrislere gidenlerin haddi hesab› olmad›¤› gibi devletin içinde müthifl bir enerji birikiyor. Bu düzen akl›n› baflörtülülere takm›fl oldu¤u için hiçbir yerde okuyamayacaklar. Mesela M›s›r'da o kadar k›z vard›, devlet denkli¤i kabul etmeyince o kadar k›z döndü. ‹lk dönemde baz› k›zlar "‹slam'› tebli¤ için okuyoruz" diyorlard›. Sen do¤ru dürüst bilmiyorsun ki neyi tebli¤ edeceksin? Baz› ça¤dafl yobazlar da birkaç kiflinin sözüne bak›p binlerce k›z› mahvettiler. fiimdi iç dünyada büyük f›rt›nalar kopuyor. "ABD'ye mi s›¤›nsak?" diye düflünenler var. ‹talya kabul ediyormufl diyorlar. Henüz baflörtüsü yüzünden kaçmalar bafllamad›, ama hep s›¤›n›lacak ülkeler konufluluyor. Bir devlet kendi vatandafl›n› bu hale nas›l getirir? Efendim biz ‹slam devleti kuracakm›fl›z. Bunun cezas›n› baflörtülü k›zlar m› çekecek? O genç k›zlar›n birço¤u ‹slam devletinin ne oldu¤unu bilmiyor bile. Zenginler k›zlar›n› yurtd›fl›na yolluyor. Ya fakirler? 138 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Onlar da okuyam›yor ya da bafl›n› aç›yor. Bir iflkence bu. "Yunanistan'da Türklere bask› yap›l›yor", "Do¤u Türkistan'da Türkler periflan" gibi söylemleri Türkiye'nin lügat›ndan ç›karmas› gerekiyor, çünkü kendisi en büyük bask›y› yap›yor. Baflörtü sorunu çok büyük yara açacak, kimse göremiyor bunu. Bunun d›fl›nda kad›nlar nelerden yak›n›yor? Türkiyeli müslüman kad›nlar›n en büyük flikâyetlerinden birisi düzenin yapt›¤›, insan f›trat›na ayk›r› ifller. Öncelikle müstehcen yay›nlar. Bir de müslümanlar "bu ayr›l›klar nedir?" diye sormaya bafllad›lar ilk kez. Hurafelerle savafl bafllad›, çok olumlu bu. Ama baz› konularda da üslup ve tav›r yanl›fllar› da yap›lm›yor de¤il. Eksiklikler var. Gerekli tav›r al›namad›. Buna biraz da Erbakan sebep oldu. Erbakan parma¤›n› kald›rsayd› bu insanlar ayaklan›r, kendini gösterir, flikâyetini dile getirir, yani meflru bir eylem yapard›. Bütün liderler "susun, sak›n bir fley yapmay›n, sak›n k›m›ldamay›n," dediler. Bu da adland›ramad›¤›m bir sonuca do¤ru gidiyor. Ne yapabilirler, diyeceksiniz. Halk›n devletinden kopmas› kadar tehlikeli bir fley yokken, bu u¤urda u¤raflanlar var. Ben devletine hayran, afl›k olsun demiyorum. Ama devleti elefltirmek ayr›, ondan kopmak ayr›. Ben en kötü devleti hiç devletsizlikten daha iyi görürüm. Ayr›ca vatan benim vatan›m. ‹nsanlar›n vatanlar›nda kan a¤lamas› benim hofluma gitmez. Zaten biz ‹slam devleti kurmakla sorumlu da de¤iliz, biz ‹slam'a göre inanmakla sorumluyuz. Demokrasiyi savunuyor musunuz? Demokrasiye inanm›yorum ki nas›l savunay›m? Son dönemde çok kifli demokrasiyi savunmaya bafllad›. Baz›lar› onlar›n takiyye yapt›¤›n› san›yor ama imanda takiyye yoktur. Onlar "madem ki demokrasi ço¤unlu¤un istedi¤idir, ben de Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 139 ço¤unluk içinde olsam ne kaybederim," diyorlar. Ama onlar demokrasiye gerçekten çok inanm›fl durumdalar, ama ben inanmad›¤›m için söyleyemiyorum. ‹nansayd›m söylerdim. Kad›nlar kendi aras›nda dayan›fl›r san›l›rken, siz birbirlerini ezdiklerinden söz ediyorsunuz. Kad›nlar ikiye ayr›l›yor: Dayan›flma içinde olan çok gayretli han›mlar›m›z var, ama bu arada belirli çizgisi olmayan han›mlar›m›z var. Bu her kesim için geçerli. Kad›nlar birbirlerini cinsel nedenlerle mi k›skan›yorlar? K›skanmakla kalsalar iyi, ama masa bafl›na kendisi geçmek istedi¤i için di¤er kad›na zulmedenler var. Güzel bir kad›n her yerde mutsuzdur, çünkü k›skananlar taraf›ndan huzursuz edilir. Çal›flan k›zlara yönelik tacizler çok oluyor mu? Eskiden bu konuda flikâyetler daha fazlayd›, son günlerde nedense pek gelmiyor. Ya han›mlar bilinçlendi, ya beylerde bir düzelme oldu ya da bana ulaflm›yor. Eskiden dergilere kad›n resmi konmazd›, banka ilanlar› al›nmazd›? Resimleri günah diye koymazd›k, sonra baz› âlimlerimiz günah olmad›¤›n› söyledi. Mesela ben günah diye bütün gençlik resimlerimi y›rtm›flt›m, flimdi elli yafl›ma yaklafl›rken resim çektiriyorum. Burada fikri bir de¤iflim yok, düzeltme, geliflme var. Benim de fikir yap›m fazla de¤iflmedi, ama yanl›fllar›m› düzeltmeye çal›fl›yorum. Birkaç senedir a盤›m› kapatmak için akaid ve f›k›h okumaya bafllad›m. Bu anlamda Kuran'a dönüfl yapt›m. Bana "bu gece ‹slam devleti kuruyoruz," deseler ben flahsen istemem. Çünkü me- 140 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT sele me¤er ‹slam devleti de¤ilmifl, anlad›m. Adam evinde çocuklar›na adaletsizse, ufac›k nedenle kar›s›n› dövüyor ve ona "sen çirkinsin" gibi hakaretlerde bulunuyorsa, o insan ‹slam devletinde olsa ne yapar? Alt›ndakilere kan kusturacak. Ben ‹slam devleti olursa herkesin düzelece¤ini zannediyordum. Me¤er öyle de¤ilmifl, kalpleri, inanc›, beyni düzeltmek çok önemli. Ama hem kalbi, hem beyni düzgün bir halk oluflursa Bat› hukuku yerine ‹slam hukukunun gelmesini tabii ki isterim. Bafltaki ütopyalar›n›zda epey k›r›lma olmufl galiba? ‹çteki yanl›fllar› görmek, insan›n aya¤›n› yere basmas›n› sa¤l›yor. 1990 ortalar›nda "geliyoruz" duygusu vard›, de¤il mi? O zamanlar tek suçlunun düzen oldu¤u san›l›yordu. fiimdi böyle olmad›¤› anlafl›ld›. Birçok lider Nuh Mete Yüksel'in yapmad›¤›n› yap›yorlar bize. Onlara inanarak ba¤lanm›flt›k, onlara güvenmifltik. Bizi rencide ettiler. Bir de bakt›k ki hiçbir fley yapmad›lar, bir fley söylemediler. Sonra düflündük ki bunlar devletin bafl›na gelseler ne olacakt›. Hemen dökülüverdiler. ‹zzetli bir kalk›fl, izzetli bir liderlik gösterilmedi bize. Hepsi erkek... Tabii ki erkek. Türkiye'de arkas›ndan milyonlar› sürükleyen lider bir kad›n yok. Keflke öyle kiflilikli, güçlü bir kad›n lider olsa ben flahsen giderim arkas›ndan. Bir ara Çiller baflörtülülere sahip ç›kt›. Çiller'in gönlü ‹slam'dan yana olsayd› birçok fley yapabilirdi. Bazen kaybetmeyi göze alm›fl olsa da, baz› durumlarda da müslümanlar› kazanmak istiyor. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 141 Kamusal Alanda Kad›n kitab›n› biliyor musunuz? Evet, çok güzel bir kitap. Burada 1997'nin ‹slami kesimde ikinci eflin yo¤un olarak konufluldu¤u y›l oldu¤u söylenmifl. Fatma Karab›y›k burada neye dayanm›fl anlamad›m. ‹kinci efl hususu geveze erkekler aras›nda hep varolan bir fleydir. Bu yeni de¤il. 1997'yi neden böyle ele alm›fl bilmiyorum, böyle bir olgunun da fark›nda de¤ilim. 1997, do¤ru ya da de¤il, böyle an›l›yor. Ama bu y›l esas olarak 28 fiubat sürecinin bafllang›c›. Bir milat. Bir taraftan ‹slami harekete darbe indirilirken erkekler yeni efl derdine mi düflmüfl? Belki o konuda Fatma Karab›y›k kardeflimizin gözlemleri vard›r. fiunu söyleyebilirim en fazla: Demek ki baz› erkekler ‹slam'a sloganlar üzerinden ba¤l›ym›fllar ki 28 fiubat'›n gelifliyle bu davay› b›rak›p kad›n davas›na düflmüfller. Meflgulken, kofltururken fazla kad›ndan k›zdan bahsetmezlerken, 28 fiubat onlara bu aç›dan kad›n-k›z bayram› yapt›rd›ysa, bir fley diyemem. Fatma Han›m gibi gözlemci bir insan, durup dururken böyle bir söz söylemez. 28 fiubat'›n faturas› kad›nlara ç›kar›ld› de¤il mi? Gerçekten böyle. 28 fiubat'›n kad›nlara atm›fl oldu¤u bu lekeyi temizlemek de kad›nlara düfler. Kim yere düflerse o yerden kalkar. En büyük darbeyi kad›nlar yedi. Erkeklerin kad›nlar› satt›¤›n› düflünüyorum. 28 fiubat'›n en önemli olay› Beyaz Yürüyüfl'tü. K›zlar ‹stanbul'dan Ankara'ya yürüdü, ama erkekler pek bir fley yapmad›. 142 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Evet, biraz öyle görünüyor. Sadece örtülü kad›nlara darbe indirilmiyor, kad›nlara her alanda çok büyük bask› var. Oya Baflar-Levent K›rca ikilisinde bile kad›n›n hakk›n›n yendi¤ini görüyoruz ki onlar kad›n haklar›ndan çok söz ederler. Hep Levent K›rca için "binbir surat" denir. Ayn› derecede Oya Baflar da "binbir surat"l›k yap›yor. Neden o yok iflin içinde? "Binbir suratl› adamla binbir suratl› kad›n›n program›" denebilirdi, de¤il mi? En basiti bu. ‹brahim Tatl›ses olay›n› sizin arkadafllar›n›z da yak›ndan izliyor mu? Tabii, hatta baz›lar› "Derya Tuna, Perihan Savafl'a yapt›klar›n› çekiyor," diyor. Geçenlerde Canan Ceylan'›n yaz›s›nda bile vard›, Tatl›ses'in sesinin, bir kad›n›n k›v›rtmas›na ihtiyac› yok ki diyorlar. Derya Tuna'n›n çekip gitmesi... Konufluluyor tabii, kiflilikli bir tav›r. Ben baz› alanlarda iyi bir gözlemci oldu¤uma inan›yorum. Türkiye'de yaflanan her fley akl›m›z erdi¤ince bizi ilgilendirir. Mesela ekonomi konusundan anlamam, iyi bir gözlemci de¤ilimdir. Ama sosyal konular› tabii ki takip ediyorum. O kadar meflhur ve mükemmel bir sese sahip oldu¤u söylenen bir insan›n program›nda dansöze ihtiyac› olmas› sizce mümkün bir fley mi? Yanl›fl burada bafll›yor. ‹brahim Tatl›ses hayran› aileler, dansöz oldu¤u için izleyemiyor. Olay›n kad›n-erkek boyutu da ilgi uyand›r›yor tabii. Mesela Reha Muhtar'›n program›nda konufltu. "O anad›r, evinin kad›n›d›r," dedi. Halbuki kad›n kocas›ndan veya sevgilisinden ana oldu¤u için ilgi görmek istemez, kendi oldu¤u için ilgi görmek ister. Yani hiçbir kad›n kabul etmez bunu. "Sen çocuklar›m›n anas›s›n, bafl›m›n tac›s›n..." Hay›r. Onun efli, sevdi¤i kifli oldu¤u için onun taraf›ndan önemsenmek ister. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 143 Televizyonlarda kad›n-erkek fark etmiyor, sanatç›lara türbanl› k›zlar sar›l›yor, oynuyor. Bu nedir? Bu asl›nda her türbanl›n›n asl›nda türbanl› olmad›¤›n› gösteren somut bir belgedir; bundan daha güzel bir belge olamaz. Zavall›m, baflörtü takmas› gerekti¤ine inanm›fl, ama orada s›n›rlam›fl kendini; ordan öteye her fleyi yapabilece¤ini düflünüyor. Geçen öyle birini gördüm ki dansöz onun yan›nda flahsiyetlidir. Hem dansöz gibi oynuyor, hem de vücudu aç›kta kad›n› alk›fll›yor. Mesela flark›lara tempo tutuyor. Bunlar ‹slam'›n bütünlü¤üne inanm›yor asl›nda, bir k›sm›na inan›yor. Halk›n içinde bu tipler çok vard›r. Bunlar, ‹slam'›n tezgâh›ndan tam olarak geçmifl kifliler de¤ildir. Zavall›, temiz, ama bilinçsiz. Türbanl›lar içindeki sayg›n türbanl›lar›n say›s› göründü¤ü kadar çok de¤ildir asl›nda. Befl milyon kapal› varsa, yar›s›ndan ço¤u bilinçli gibi görünüyor, ama de¤il, yar›s›ndan az› bilinçli. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP K‹TABI bitiren bu bölüme Cihan Aktafl'la yapt›¤›m söylefliyle bafl- lamak istiyorum. Okuyucunun dikkatini, yaklafl›k yirmi y›ld›r ‹slami hareket içinde yer alan ve hep kad›nlar üzerine yazan Aktafl' ›n gözlem ve tespitlerindeki güçlü özelefltiri boyutuna çekmek isterim. Siz ‹slami camiada kad›n üzerine yazan ilk kad›nlardan birisiniz. Böyle bir ihtiyaç nereden do¤du? C‹HAN AKTAfi: Bu bir süreç ifli; k›saca aç›klamak pek kolay de¤il. Kiflisel süreçlerden, sosyal süreçlerden ve tabii bunlar›n çak›flt›¤› alanlardan söz etmemiz gerekiyor. Benim ilk gençli¤im 1970'li y›llarda geçti. Çok zorlu, çat›flmalarla, karfl›tl›klarla dolu bir dönemdi. Kimlik aray›fllar› dönemiydi. Yat›l› okul ö¤rencisiydim ve köken olarak Anadolulu, Do¤ulu olmak, ayr›ca dini de¤erlere sahip ç›kmak, mesela Allah'a inanmak ve mesela yemek duas›n›n içeri¤i, hatta be¤endi¤iniz renkler, flark›lar, flark›c›lar, filmler bile, yat›l› okul ortam›nda zorunlu bir flekilde bir safta bulunmay› gerektiriyordu. Allah'a inand›¤›m için, Solcular›n aras›nda olamayaca¤›ma göre, kendimi ülkücü say›yordum, ama içten içe bununla yetinemeyece¤imi de biliyordum. Anti-emperyalisttim, büyük bir medeniyetin varisi say›yordum kendimi; dolay›s›yla tarihimin ve yerli sayd›¤›m de¤erlerin, emperyalizmin uflaklar› veya kand›r›l- 146 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT m›fl, beyni y›kanm›fl insanlar sayd›¤›m Solcular taraf›ndan küçük görülmesini kabullenemiyordum. ‹flin asl›nda emperyalizm, yerlilik ve benzeri kavramlar›n pek de derinlemesine konuflulmad›¤›, duygu ve düflüncelerin edebiyat ve sanatla de¤il, öfkeli bir siyasal dille ifade edilebildi¤i bir dönemdi. Do¤rusu kimli¤ime iliflkin soru beni çok zorlam›flt›r. Babam orucunu tutan, bazan namaz›n› k›lan bir solcuydu ve ezilenlerin yan›nda olmay› en büyük erdem olarak görürdü. Köy Enstitüsü mezunuydu, Türkiye Ö¤retmenler Sendikas› (TÖS) Refahiye baflkan›yd›. Akflamlar› evimizde Çetin Altan makaleleri okunur ve Türkiye'nin bozuk düzeni üzerine konuflmalar yap›l›rd›. Ama ben Trabzon, Beflikdüzü'nde, onbir yafl›nda, gitti¤im yat›l› okulda Allah'a küfreden solculara kat›lamayaca¤›m, Bat› karfl›s›nda kendimi daha afla¤› ve yenik düflmüfl bir konumda görmeyi kabullenemeyece¤im, çarflafl› kad›nlara "kara fatmalar" denilmesini kabullenemeyece¤im, ‹stiklal Marfl› yerine "Enternasyonal"i benimseyemeyece¤im için de ülkücü olmufltum iflte! O zamanki atmosferin do¤al olarak daha çok duygusal oldu¤unu, tav›rlar›m›z›n heyecanlar›m›zla flekillendi¤ini düflünüyorum. Bilgiden ziyade duygular hâkimdi. Marfllar, fliirler, sloganlar, Arif Nihat Asya, Ats›z, Töre Dergisi, Emine Ifl›nsu, Necip Faz›l, Sakarya fiiiri, Fetih Marfl›... Tabii, "Tanr› Da¤› kadar Türk, Hira Da¤› kadar müslüman"d›m, ama madem ki müslümand›m, iyi bir müslüman olmal›yd›m. Müslüman bir Türk k›z› olarak bugün Bat› karfl›s›nda bulundu¤umuz konumun, ‹slamiyet'i do¤ru dürüst anlamamaktan ve yaflamamaktan kaynakland›¤›n› düflünüyordum. ‹stanbul'da üniversitede okurken hem Ülkücü Gençlik Derne¤i'ne gidiyor, hem de solcularla arkadafll›k ediyordum. Bir taraftan da iyi bir müslüman olmaya çal›fl›yordum, inand›¤›n› yaflamaya çal›flan bir müslüman. Bu benim için çok önemliydi; yani insan›n inand›¤› gibi yaflamas›... ‹ran Devrimi, Afganistan'›n iflgali, Cat Stevens'›n müslüman olmas›, 12 Eylül, ezilenlerin 盤l›klar›, mustazaflar›n müstekbirler karfl›s›ndaki zaferini müjdeleyen ayetler, kad›n›n erke¤in de¤il de Allah'›n kulu oldu¤u ve ontolojik olarak erkekten afla¤› olmad›¤›... Kad›n olarak kendini belirli bir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 147 yere oturtmak için özel bir çal›flma içine girmek zorunda kal›yordunuz, çünkü hiçbir fley haz›r de¤ildi. Kiflisel aray›fllar›m ve kimi zaman raslant›larla elde etti¤im ‹slami verilerle toplumdaki ‹slami alg›lar birbirleriyle uyuflmuyordu, müslümanlar›n müslüman kad›n alg›lar› ve müslüman kad›n kimli¤ini karalayanlar›n görüflleri tezat teflkil ediyordu. Bir de dayatmalar vard›. ‹yi müslüman olacaksan, flunlara flunlara sorgusuz sualsiz itaat etmelisin. Modern olmak için flöyle yaflamal›, flöyle görünmelisin... Mimarl›k ö¤renimimim yan› s›ra ‹slamiyet'i ö¤renmeye çal›fl›yordum. Gazetelerde, dergilerde kendi sorular›m› tart›flt›¤›m yaz›lar yaz›yordum. Tabii ki müslüman olarak ‹slami dünya görüflünü benimsiyordum, ama modern e¤itim görmüfl ve modernli¤i baz› bak›mlardan içsellefltirmifl bir genç k›z olarak, "‹slam'da kad›n" kitaplar›n›n sundu¤u bilgilerle hayat aras›ndaki boflluk üzerine düflünüyordum. O dönemde kad›n konusu tabu gibiydi. Öyle say›labilir. Mesela flu son y›llarda bile baz› gazetelerde kad›n›n tesettürlü olarak sokakta yürürken bile bir fitne kayna¤› oldu¤unu yazanlar oldu. Görünmemelisiniz, sesiniz duyulmamal›, gülmemelisiniz, soru sormamal›s›n›z. Gelenekte bu mesela kay›npederinin karfl›s›nda ayakta, a¤z› kapal›, hiç konuflmadan el pençe divan duran kad›nlar olarak karfl›m›za ç›k›yordu, yak›n tarihlere kadar. Ben, bana yanl›fl gelen birçok konuyu, bilgisizli¤imle aç›kl›yordum, ama ‹slam'›n kad›n› erkekten afla¤› gördü¤ünü kabullenemiyordum. Geleneksel bir dini e¤itim almam›flt›m. Bu nedenle ‹slam'a iliflkin araflt›rmalar›m› çok yönlü bir sorgulamayla sürdürüyordum. Yani hem d›fla, hem içe yönelik sürekli bir elefltirel çaba... "‹slam'da kad›n"›n hiç de söylendi¤i, kabullenildi¤i gibi olmad›¤›n› kan›tlamak için tefsirler, tarihler okumal›yd›m. Bu aflamada karfl›n›za bir sürü çeliflki ç›k›yor; ayetlerle, Peygamberimizin hayat›yla, sünnetiyle çeliflen hükümlerle s›k›flt›r›l›yorsunuz. Ayr›ca hayat›n gerçekleriyle, zaruretleriyle çat›flan bu hükümler, 148 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT "Yoksa ben iyi bir müslüman de¤il miyim?" diye sorman›za yol açabiliyordu. Kendinizi e¤ip büküyorsunuz, olmuyor. Kuflak olarak yaflad›¤›m›z bu s›k›flt›r›lma hissi, ‹slami bilgilenme ve bilinçlenme, e¤itim ve ö¤retim alan›nda toplum olarak yaflad›¤›m›z sosyal ve kültürel kopukluklardan, bu kopukluklar›n yol açt›¤› kültürel floklardan kaynaklan›yor. 1980 ortalar›nda kad›n olarak yazanlar›n say›s› çok azd›; bunlar›n içinde kad›n konusu üzerine yazanlar›n say›s›ysa daha da azd›. Erkekler taraf›ndan kuflkuyla karfl›lan›yordu... Hem o vard›, hem de kad›n olarak, isminle yazd›¤›n zaman bile günah iflledi¤in fleklinde bir tür hassasiyet söz konusuydu. Benim için önemli olan d›fl tepkilerden çok, hayat›n hakikatiyle, anlam›yla ilgili, ölümle ve ahiretle ilgili, ilkelerle hayat, dinle hayat, müslüman kad›nla hayat aras›nda oluflturulmufl boflluklar ba¤lam›nda birtak›m sorular› düzenli olarak cevapland›rabilece¤im bir aç›lma alan› oluflturmakt›. Asl›nda "‹slam'da kad›n" ba¤lam›nda yeni aç›klamalara ve tart›flmalara ihtiyaç duyan, bunu zorunlu hale getiren bir toplumsal dalgalanma vard›. Yazd›¤›m yay›nlarda, örne¤in Yeni Devir'de, okuyucular›m beni çok iyi karfl›lad›; okuyucu mektuplar›, okur-yazar çevrelerden ald›¤›m destek, mesle¤im olan mimarl›¤› b›rakarak yaz›ya a¤›rl›k vermemde etkili oldu. Ama ele ald›¤›m konular› ortaya koyma tarz›m nedeniyle, baz›lar› da, "Bu yaz›lar› bir kad›n yazamaz zaten," diyerek Cihan'›n erkek ismi oldu¤unu sand›lar. Bununla birlikte çok samimi bir çal›flma içinde oldu¤um ve ayn› zamanda ‹slamiyete samimiyetle ba¤l›l›¤›m sezildi¤i için olsa gerek ki fazla tepki almad›m. Gerçi bir tür sessizlik kimi durumlarda daha a¤›r bir tepki olarak al›nabilir. Bu, kurulu yap›lar›n, yeni söylemler, sorgulamalar karfl›s›ndaki ola¤an sessizli¤i belki... Kad›n üzerine pefl pefle kitaplar›n›z ç›kt›. Bunlar yaln›zca kiflisel aray›fl›n ürünü müydüler, yoksa birtak›m talepler de var m›yd›? Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 149 1980'de Yeni Devir'de yazmaya bafllad›m. ‹ki tarafl› bir elefltiri gelifltiriyordum. Bir yanda sistemin, hâkim ideolojinin oluflturmaya çal›flt›¤› bir kad›n modeli vard› ve tüm kad›nlara, bir tür kurtulufl için bu modelin veya flablonun içine yerleflmeleri, neredeyse kesin ve "kutsay›c›", ayn› zamanda da alternatifleri, öteki modelleri suçlayan ve yarg›layan bir dille emrediliyordu. Di¤er tarafta kitaplarda ve vaazlarda ‹slam'da kad›n›n olmas› gerekti¤i iddia edilen bir kad›n tipi vard›. Her ikisi de bana yabanc› geliyordu ve bence elefltiriyi hakediyorlard›. Beni esas rahats›z eden kendi sesinden yoksunluk, tekseslilik, özgünlükten yoksun ve aktarmac› modellerle dayatmac›l›kt›. Hem geleneksel, hem de modern ve ça¤dafl görüntülerin arkas›na gizlenen köle ve cariye ruhunu sorguluyordum. Daha ilk yaz›lar›mdan itibaren, kendi ayaklar› üzerinde durabilen, Allah karfl›s›nda "kutsal emaneti", yani bilinçli olabilmeyi üstlenmifl, birey olabilen kad›n› savundum, tart›flt›m ve iflledim. Bir kitab›n›z için baflörtülü k›zlar aras›nda bir anket yapm›fl, ama umdu¤unuz kadar yan›t alamam›flt›n›z. O kitab› daha sonraki y›llarda haz›rlad›m. 1987'de baflörtülü ö¤rencilerin toplumsal kökeni üzerine, anketlere dayanan bir inceleme yapmaya bafllad›m. Amac›m, baz› sosyologlar›n baflörtülü ö¤renciyi bir kentleflme problemi gibi göstermesine karfl›, ‹slamc›l›¤›n bir kentleflme ve uyum problemi olmaktan öte, varoluflsal, hidayetle ilgili bir anlam› oldu¤unu ortaya koyacak veriler haz›rlamakt›. San›yorum, baflörtülü ö¤rencilerin kendilerini yaz›yla ifade etmelerindeki cesaretsizliklerinden dolay› az cevap gelmiflti, ama yine de bir fikir edinmeye yetecek kadar kat›l›m vard›. O dönemde daha çok sessiz, anonim bir kimlik hâkimdi, tek tek kendini ifade etmek insanlara yanl›fl ve hatal› olma tehlikesini içerdi¤i için de zor geliyordu. Birikim'deki yaz›n›zda ‹slami hareketi kad›nlar›n s›rtlad›¤›n›, en a¤›r bedeli onlar›n ödedi¤ini söylüyorsunuz. Ama dönüp bak›ld›- 150 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ¤›nda yazan, öne ç›kan kad›n say›s› çok fazla de¤il. Baflörtüsü hareketinden çok say›da yeni ayd›n›n ç›kaca¤›n› tahmin ediyordum, olmad›. Yoksa ç›kt›lar da biz mi göremiyoruz? Y›llar önce yazanlar›n d›fl›nda birkaç yeni isim var. Hatta y›llar önce yazanlar›n baz›lar› da geri çekilmifl durumda. Evet öyle bir sessizlik var. Kendini ifade ihtiyac› var ve yaz›n›n bunun için bir araç olarak kullan›lmas›nda, dedi¤iniz gibi bir s›n›rl›l›k söz konusu. Ancak bu s›n›rl›l›k Türkiye'de sadece ‹slami kesime has de¤il. Biliyorsunuz, sosyal demokrat partiler her zaman kotalar koyarak kad›nlar›n siyasetteki oran›n› yükseltmeye çal›fl›rlar. Mecliste kad›n milletvekili say›s› yüzde kaç acaba? Türkiye'nin genel görünüflü böyle. Ayr›ca ‹slami kesimde kad›nlar›n geleneksel olarak kendilerini ifade etmeleri, yaz› yoluyla kamusal alana kat›lmalar› önünde iki tür engel var. Birincisi, edebi kamu böyle bir fleye haz›r de¤il, di¤er taraftan "acaba yaz›yla nereye kadar kendimizi üretebiliriz, nereye kadar kendimizi ifade edebiliriz," sorular›, tereddütlere yol aç›yor. Çok büyük bir fedakârl›k söz konusu ve maddi-manevi karfl›l›klar› yok. ‹kinci engel ise ‹slam'› daha iyi yaflama, ameli (praksis) olarak daha iyi bir müslüman olma kayg›s›yla ilgili. Hayat› daha iyi, yani daha sorumlu bir müslüman olarak yaflama kayg›s›nda eyleme dönük etkinlikler yüceltilirken, –özellikle son yirmi y›lda a¤›rl›kl› olarak izlenebilece¤i gibi– bir eylem olarak görülmeyebilen yaz› ve sanatsal etkinlikler ikinci plana düflürülmektedir. Oysa estetik hayat›n do¤ru bir flekilde anlafl›lmas› ve yaflanmas› bir yetkinli¤i, olgunlaflmay› temsil eder. Rad suresinin 17. ayet-i kerimesinde geçti¤i gibi: Köpük da¤›l›r gider, halka fayda verecek fleyse yerinde kal›r. Bu olumsuzluklara ra¤men yine de kitaplar yaz›lmad› de¤il; çok yaz›ld› da, bas›lm›yor veya yeteri kadar duyulmuyor. Hatta 1990'larda ‹slami kesimde kad›n yazarlar›n hikâye gibi türlerde eserler vermeleri dikkat çekiciydi bence. Hâkim medya bu kad›n yazarlara çok fazla yer vermiyor, edebiyat konusunda zaten tek yanl› bir sunum var. ‹slami kesim di¤er kesimlerde olup bitenleri Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 151 yak›ndan takip ediyor, ama söylemsel olarak hâkim durumdaki edebiyat çevreleri ‹slami kesimde yay›mlanan eserlere ilgisiz. Görmeyince, sözünü etmeyince, yokmufl, yok olabilirmifl gibi bir tutum tak›n›l›yor sanki. ‹slami kesimde de baflörtülü yazarlar›n eserlerine karfl› farkl› bir sessizlik var gerçi. Medyada sanki baflörtü sorununun neredeyse yirmi y›ld›r gündemin birinci maddesi olmas›n›n yaratt›¤› bir yorgunluk var. "Yine mi baflörtüsü" denilmesin diye belki de baflörtülü yazar görülmüyor veya gözard› ediliyor. Ayr›ca, "baflörtülü yazar" yazsa yazsa baflörtüsünü yazar, diye düflünenler de vard›r, baflörtüsünü yazmak bir kusur olmayaca¤› halde. Belki baflörtülü yazar›n baflörtüsünü yazsa bile asl›nda kafa kar›flt›r›c› fleyler yazmas›ndan duyulan ikiyanl› bir rahats›zl›ktan da söz edilebilir. Tutucular her zaman kad›n yazar› ev ve mutfak köfleleriyle s›n›rland›rmak istemifllerdir. Jakoben "laikler" ise baflörtülü kad›n›n, kendi tariflerini yalanlayan ve denetimlerini aflan zihinsel faaliyetlerinden tedirginlik duyuyor gibiler. Tabii baflörtüsüne kilitlenme herkesi rahats›z ediyor, ama bu kilitlenmede kimse mesuliyet üstlenmiyor. Yasaklar olmasayd›, herkes her fleyi daha net olarak görecekti. Yasaklar yüzünden baflörtüsü gere¤inden çok büyük bir yer tuttu ve de kad›nlar aç›s›ndan çok engelleyici oldu. Gördükleri e¤itime ra¤men, modaya, hâkim Amerikan kültürünün beden imgelerinin bunca yayg›nl›¤›na ra¤men tesettürü seçme gücüne sahip olmufl kad›nlar, yasaklardan üreticilikleri, sanatsal aç›l›mlar›, genel olarak kamusal alanda varolufllar›, dolay›s›yla da özel alandaki durufllar›n› netlefltirme, hatta kendi özel alanlar›n› yeniden yap›land›rma kapasitesi bak›m›ndan zarar gördüler. Fakat asl›nda bütün kad›nlar, dolay›s›yla bütün toplum paylafl›yor bu zarar›. Bir güç gösterisi yürütülüyor sanki. Kendisini afla¤›layan Bat›l›ya yapamad›¤›n› kendi zay›f›na yap›yor. Ecevit, Merve Kavakç›'y› Meclis'te gördü¤ünde, sosyal demokrat milletvekillerine "fiu kad›na haddini bildirin!" demiflti. Neler var bu cümlede? Horgörü, afla¤›lama, pederflahi dilin ve devletçili¤in buyurganl›¤› var ama demokrasi, hümanizm, fliir yok. 152 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ‹slamiyat dergisinde ‹ran kad›nlar› üzerine yazd›¤›n›z yaz›da da "siyah (çarflaf) yorgunlu¤u"ndan söz ediyorsunuz... Bu da baflörtüsü yasa¤›n›n öteki yüzü. Türkiye'de hâlâ baflörtüsünün yasaklanmas›yla ça¤dafl uygarl›¤a dahil olunaca¤›n› düflünenler var. ‹ran'da ise baflörtüsü mecburiyetiyle daha dindar bir toplum oluflturulaca¤›n› düflünenler var. Bir yan›lg›n›n iki yüzü bunlar. K›l›k k›yafet yasaklar›yla, k›l›k-k›yafetteki güdülemelerle ne daha dindar, ne de daha laik bir toplum oluflturulabilir. ‹ki ülkede de bu imkâns›zl›¤› dile getiren kesimler var ve bunlar hep susturuluyor. Sözünü etti¤iniz yaz›da "siyah" tabii ki sembolün ifadesi. Siyah yorgunlu¤u, sloganlarla hayat aras›nda aç›lan bofllu¤u doldurmaya yönelik bir çaban›n sonuçlar›na göndermede bulunuyor. Sembolün afl›r› kullan›m›n›n bir yozlaflmaya veya kay›ts›zlaflmaya kap› açmas› her zaman mümkün. ‹ran devriminin bafllar›nda emperyalizme ve Bat› modas›na karfl›tl›¤›n simgesi olarak öne ç›kan çarflaf, sonraki y›llarda o kadar vurguland› ki, hâlâ kad›n›n kamusal alandaki faaliyetlerini görünür k›lan bir forma veya milli bir giyim olarak ileri sürülebilirse de, bir yorgunluktan söz edilebilir pekâlâ. Tabii ‹ran'da kad›nlar ille de çarflaf giymeye mecbur tutulmuyor ama devlet dairelerinde çal›flan bir kad›n yükselmek istiyorsa, resmi a¤›zlarda "en ideal tesettür tarz›" diye nitelendirildi¤i için, çarflaf giymeden edemez. "Bac›, kamusal alanda misafirdi," diyorsunuz. Burada ev sahibi olarak hem kamusal alan›n "öteki" sahiplerini, hem de ‹slami kesimin erkeklerini görüyorsunuz galiba... ‹slami hareketin, "önemli olan inand›¤›n› yaflamakt›r, yaflanmayan bilgi gereksiz bir yüktür," diye düflünen, halka hizmeti Hakka hizmet olarak gören ve zaman›nda "bac›" diye ça¤r›lan kad›n tipini ele ald›m o yaz›da. Bac›, güncel kamusal-özel tart›flmalar›na yabanc› bir profile sahip. Ne var ki içinden kopup geldi¤i hayat, istemese de anlamad›¤› bu tart›flmalar› anlamaya, dilini bilmedi¤i Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 153 bu tart›flmalar›n içine kat›lmaya zorluyor onu. Aksama da burada bafll›yor. Kamusal alanda maskeler düflüyor, roller tersyüz oluyor. Modern toplumlarda kamusal alan-özel alan ayr›m› fazlas›yla mu¤lak. Zaten her fley o kadar üstten, dayatmac› bir flekilde oluflturuluyor ki kamusal alan çoklu karfl›laflmalar alan› olam›yor. Ülkemizde kamusal alan, resmi ideolojinin istedi¤i tipte vatandafllara aç›k. Simge kullan›m› sadece bir kesim için, kusur. Dolay›s›yla bu kamusal alanda baflörtüsü bir damga, bir iflaret. Erkekler burada daha rahat yer alabildikleri için bir bak›ma kad›nlar›n vesayet ve vekaletini de üstlenebiliyorlar. Bu da erkekleri daha güçlendirirken kad›nlar› daha fazla zay›flatan bir muamele. "Ev art›k eski ev de¤il," diyorsunuz... Öyle diyorum, çünkü, internet teknolojisiyle birlikte belki bunu de¤ifltirici bir dalga kendisini hissettirmeye bafllasa bile, evler geçmifl yüzy›llarda olmad›¤› kadar k›s›r, kuru ve dar mekânlar haline geldi. Özel alan ile kamusal alandaki de¤iflim sanayi devrimiyle bafllad›. Eskiden özel alan üretici bir aland›. Kad›n›n özel alandaki varl›¤› onun üretkenli¤ini destekleyen bir anlama sahipti. Sonra kad›n evden ç›kt›, fabrikalarda çal›flmaya bafllad›. Ev küçülüp üretim alan› olmaktan ç›kt› ve dinlenme alan›na dönüfltü. Evler eski evler de¤il kesinlikle, ama kad›nlar›n, özellikle de müslüman kad›nlar›n özel alanla ifadelendirilmesi, onlar›n o k›s›r, kapal› alana kapat›lmas› anlam›na geliyor. Bu asl›nda herkesi ilgilendiren genel bir problem. 1990 sonras›nda ‹slamc› erkekler daha kolay uyum sa¤layabiliyorlar, ama kad›nlar›n bu flans› yok. Erkeklerin kamusal alan tecrübesinde bir süreklili¤in kolayl›klar› var tabii... Gerekti¤inde evi için iflinden ayr›lan, fedakârl›k gösteren kad›nd›. Görünürlü¤ünün yol açt›¤› problemler son y›llarda bu fedakârl›¤› daha ifllevsel hale getirdi. Kamusal alanda elbette 154 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT inanc›n› yaflama konusunda erkekler de birtak›m zorluklarla karfl›lafl›yorlar ama ne olursa olsun bu süreklili¤in getirdi¤i tecrübe nedeniyle daha dayan›kl›lar ve kamusal alana daha aflinalar. Herkes için geçerli olan, ama erkeklerin kolayl›kla terk edebildi¤i, kad›nlar›n daha ›srarc› oldu¤u püriten bir yaflamdan söz ediyorsunuz. Bir yerden sonra, günümüz koflullar›nda bu tür bir yaflam sürmenin de zor oldu¤unu belirtiyorsunuz... Söz konusu olan püriten bir hayat›n zorlu¤u de¤il de muhayyel, insan tabiat›n› zorlayan bir din anlay›fl›... Bu din anlay›fl›n›n gençli¤in saf duyumlar›nda kazand›¤› anlam tabii ki çok yüce. Fakat hayatla yüzleflme cesaretini gösterdi¤iniz zaman, yan›lg›lar›n›zla da yüzleflmeniz gerekiyor. Bu, kiflisine göre, olgunlaflt›r›c› bir tecrübe olabilir. Önemli olan direnmeden de¤iflmek veya de¤iflmeden direnmek de¤il, de¤iflerek direnmektir. Hz. Meryem, Hz. Fat›ma, Rabia Hazretleri gibi flahsiyetleri kad›nlar için model olarak gösteriyorsunuz. Böyle bir modellefltirme erkekler için ayn› yo¤unlukta yap›lm›yor... Kad›nlar modellere sadakat konusunda daha duyarl› görülebilirler. Ancak, modellefltirme erkekler için de var, hatta onlar için fazlas›yla var. Biliyorsunuz ki peygamberler erkektir. Hz. Muhammed, Ali, Ömer, Ebu Zer gibi modeller gelenekte, gündelik hayatta, cesaretin, bilgeli¤in, kahramanl›¤›n, adaletin, takvan›n, zühdün sembolü olarak her zaman an›l›rlar. Bafllang›çtaki püriten de¤erlerden, özellikle erkeklerin büyük bir h›zla uzaklaflt›¤› bir ortamda hâlâ baz› kad›nlar›n Hz. Meryem gibi masum, Hz. Fat›ma gibi alçakgönüllü, Rabia gibi tahammüllü olmaya çal›flmas› haks›zl›k de¤il mi? Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 155 Kad›nlar dünyas› bilinçlenme ve geliflmede de, yozlaflma ve gerilemede de erkekler dünyas›n› izliyor bence. Erkekler bilinçleniyor, sonra bu kad›nlara aktar›l›yor. Kad›nlar erkeklerin dolay›m›ndan aktiflefliyor. Bu bir Kurani öngörü de¤il flüphesiz ama sosyolojik, tarihsel bir gerçeklik, dolay›s›yla dikkate al›nmas› gereken bir fley: Kad›n düflüncesi erkek düflüncesini izliyor. Erkekler dünyas›nda bir yozlaflma varsa, bu kad›nlar dünyas›na da yans›yor. Bu aç›dan bakacak olursak, haks›z ve yanl›fl olan, de¤erlere sadakat de¤il, yozlaflmaya yatk›nlaflt›ran zaaflara kap›lar›n kolayca aç›lmas› olmal›d›r. Beni rahats›z eden sadakat de¤il, hayranl›klar›n k›r›lganl›¤›, ba¤l›l›klar›n soyutlu¤u, yani "durumu" yeteri kadar ciddiye almama ve gerekti¤ince alg›lamaya çaba göstermeme. Ayr›ca modellerle ilgili bir anlay›fl hatas› da var. Bu modelleri ilkeleri ve duyarl›l›klar› aç›s›ndan anlamak yerine, flekilde yücelterek kutsallaflt›rmak... Unvanlardan, evliliklerden vazgeçen kad›nlardan söz ediyorsunuz. Bunu yapan erkekler var m›? Ayn› yo¤unlukta olmasa bile vard›r. Toplumda kad›n ile erke¤e biçilen rolle alakal› bir oluflum bu. Erkekler seçebilir, de¤ifltirebilir, hata yapsa bile affedilebilir, hayat›n› yeni bafltan kurabilir... Boflanan erkek yeniden evlenip ikinci bir hayata bafllar, ama kad›n bunu yapamaz, çocuklar›n› b›rakmaz çünkü. Kad›n›n do¤ru karar verebilmesi, seçici olmas› çok daha özel bir çaba gerektiriyor. ‹flte bu yüzden kad›n her zaman s›k› s›k›ya kendi ayaklar› üzerinde durabilece¤i flekilde kendini donatmal›, diye tekrarl›yorum. Hiçbir zaman varl›¤›n› baflka birine endeksleyerek varolabilece¤ini düflünmemeli. Bu, ataerkil toplumlardan modern toplumlara geçiflle de alakal› bir olgu. Geleneksel toplumlarda hiyerarflik iliflkiler vard›r, yani insan teki kurulu bir yap›n›n içinde bir hücre gibi yer alarak varl›¤›n› tamamlar. Ama art›k birey olarak varolarak ifle bafllamak gerekiyor. Birey, yani düflünen, akleden, seçen, ba¤lanmay› bilen, mesuliyet sahibi, müdrik insan. 156 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT Yaflanm›fl yirmi y›l› de¤erlendirirken nas›l bir ruh haline sahipsiniz? ‹slamileflme sürecini yeni bir dünya, vicdanl› ve adil bir dünya özlemiyle yaflad›k. ‹lerlemenin ve geliflmenin, ça¤dafll›¤›n ve medenili¤in görüntülere, kendini inkâra ve afla¤›lamaya, yerli olan her fleyden tiksinti duymaya ba¤land›¤› bir paradigmaya duydu¤umuz tepkiyle, kimlik tan›mlamas› ihtiyac›yla, ‹slamiyet'i ö¤renmeye ve yaflamaya çal›flt›k. Tecrübemiz bir flok halinin büyülenmeleri ve iddialar› kadar sars›nt›lar›n›, çarp›lmalar›n›, savrulmalar›n› da kaps›yor. Müslüman olarak yaflamak istiyorduk, ‹slam'a ba¤l›yd›k; kendimizi bir tarihsel süreklilik içinde hissetsek bile, Türkiye co¤rafyas›na has "Harf Devrimi" gibi nedenlerle bilgisiz hissediyorduk. Dini bilgimizin ve perspektifimizin yetersizli¤i yüzünden belki, tepkisel bir ruh haliyle, bütün felsefi ve sosyal idelojileri, ö¤renme ve anlama gere¤i duymadan reddediyorduk. Freud'u, Marx'›, Darwin'i, feminizmi... Derinlerden gelen bir açl›kla f›k›h külliyat›na, tercüme kitaplara dald›k. Önümüze gelen bilgileri Allah r›zas› için, daha takval› bir yaflant› ad›na hayat›m›za yerlefltirmeye çal›flt›k. Bu anlamda yüzy›llar›n müslümanl›¤›na has çeflitli çeliflkileri de olan tecrübeyi kendi yaflant›m›za s›¤d›rmaya kalk›flm›fl olduk. Geçmifl yüzy›llara ait yaflant›lar›, kabulleri biz modern e¤itim alm›fl, farkl› bir zaman diliminde ve farkl› mekânlarda yaflayan müslümanlar olarak özümseyebilece¤imizi sand›k, bunun için çabalad›k, bu nedenle bazan yanl›fll›klar yapt›k. Bunun olabilir ve olamaz yönleri vard›, bunlar› kavrad›k. Feminizme flimdi nas›l bak›yorsunuz? Feminizmi insanl›k tarihine olumlu bir katk› olarak görüyorum. Ne de olsa feminizm bir ideoloji, bir dünya görüflü de¤il. ‹nsanl›k tarihi bugün bakt›¤›m›z noktada eril bir karakter tafl›yor, bu dile ve dini alg›lamalara, yorumlara da yans›m›fl. ‹slami olsun, h›ristiyani olsun bütün geleneklerde eril karakter bir flekilde kendini gösteri- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 157 yor. Kad›na bak›fl aç›s›nda –bazan kad›n›n da kendisine bak›fl aç›s›nda ve kendini ortaya koyma anlay›fl›nda– insanl›k de¤erini billurlaflt›racak birtak›m de¤iflikliklerin olmas› gerekti¤i aç›k ve feminizm bunu gösterdi. Bu nedenle, kad›n-erkek iliflkilerinin daha olumlu bir noktaya gelmesi bak›m›ndan feminizm insanl›k tarihine belli bir seviyeye kadar olumlu bir katk›. Özselci feminizm gibi ayr›flmalar ayr›ca dikkate de¤er. Bat›'da, farkl› e¤ilimlerdeki kad›nlar, ortak hak ve talepler için birleflebiliyorlar, Türkiye'de bütün kad›nlar›n birlikte baz› davalar›n pefline düflme ihtimali var m›? Türkiye toplumu genellikle tepkisiz bir toplum ve tepkiler de kolayl›kla birbirinden yal›t›labildi¤i için tezlikle zay›f düflürülüyor. Sivil kurumlar ve etkinliklerin zay›fl›¤›, mevcut olanlar›n da devletten, resmi ideolojiden tam anlam›yla ba¤›ms›z olamamas› nedeniyle, toplumun kendini ifade edebilmesinin yollar› son derece s›n›rl›. Hak, adalet, haks›zl›k gibi konularda köklü, sahici ve tutarl› ölçüler ileri sürülemedi¤i için insanlar biraraya gelemiyor. Herkes kendi u¤rad›¤› haks›zl›¤›, hukuksuzlu¤u görüyor. Haks›zl›¤› sadece bizim bafl›m›za geldi¤i zaman fark ediyoruz. Ama art›k bu görüfl darl›¤› da tart›flmaya aç›ld›. Peki Türkiye'de ‹slamc›l›k için esas damar nerede? Bunca yaflanan fleyden sonra sizi en çok ne heyecanland›r›yor? Parti mi, entelektüel faaliyetler mi? ‹slamc›l›¤› tarihin, co¤rafyan›n, iklimin ve tabii dini içine alan, dinden kaynaklanan kültürün harmanlad›¤› bir öz, bu özün k›lcal damarlar› besliyor, diye düflünüyorum. Varoluflsal sorular ya da çok duygusal tepkiler bu özden ba¤›ms›z olamaz. Bu öz gündelik hayatta, kültürle, dille, türkülerle flark›larla, Yunus'la, Pir Sultan' la, hatta Malkoço¤lu filmleriyle, fedakârl›¤› ve hakikat aray›fl›n› yücelten özdeyifllerle bizi sarmalayarak daha adil ve vicdanl› bir 158 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT dünya ideali için, "insanl›¤› ve dünyay› kurtarma eylemi" için harekete geçmeye sevkediyor. Bireyden topluma, toplumdan bireye gidip gelen bir hareketlenme de bu özü etkiliyor, de¤ifltiriyor, bazan da zedeliyor elbette... Size bir fley söyleyece¤im: Ülkücüyken ‹slamc› harekete yönelen baz› erkeklerle yapt›¤›m konuflmalarda, Malkoço¤lu veya Cüneyt Ark›n filmlerinin, mehter marfllar›n›n duyarl›l›klar› ve idealleri nas›l flekillendirdi¤inin fark›na vard›m. Bu ülke bir fliir m›sras›yla, flark›yla türküyle, bir ayetle hayat›n› de¤ifltirebilen insanlarla dolu. Bugün sizi umutland›ran esas fley nedir? Birçok fley var, zaman zaman da ortaya ç›k›yor ve iflte diyorsunuz, iflte, insan henüz yafl›yor. Adalet özlemi, halk hareketleri, haks›zl›¤a u¤rayan›n verdi¤i mücadele, güzel bir fliir, resim, hikâye... Olumlu geliflmeleri gözard› etmemeliyiz. 1970'lerde karfl› taraf› dinlemek asla mümkün de¤ildi; bugün, ne olursa olsun kimsenin bir baflkas›n› yanl›fl yerde gördü¤ünü düflünse bile zorla ve bask›yla de¤ifltirebilme hakk› kabul edilemez. "Öteki" konusu ve "ötekinin haklar›" irdeleniyor. Konuyu özellefltirirsek, 1960-70' lere kadar hâkim olan müslüman kad›na bak›fl da, yapt›r›mlara, karikatürlefltirme gayretlerine ra¤men de¤iflti. ‹slamc›lar topluma bu anlamda bir fleyler verdiler. Türkiye'deki entelektüel tart›flmalardan da bir fleyler ald›lar. Bir diyalog imkân›n›n bulunmas› umut verici. fiimdi çeflitli kesimler, müslümanlar, solcular, liberaller Türkiye'deki gelir da¤›l›m›ndaki adaletsizlikten flikâyetçi. Eskiden sanki bir taraf daha maddeciyken, di¤erleri daha maneviyatç›yd›. ‹slam da 1970'lerde, çok idealist, bu dünyayla ilgili olmayan bir din gibiydi... ‹slamc›lar, ‹slam'›n ayn› zamanda bir dünya dini oldu¤unu anlatmak isterken, dinin küçük gördükleri ve anlamaya yanaflmad›klar› geleneksel anlamlar›na da aç›ld›lar. Siz barda¤›n dolu taraf›n› görüyorsunuz. Baz›lar› da tüm farkl› kesimleri birlefltirenin tüketim oldu¤unu söylüyor. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 159 Bu anlamda tüketim birlefltirmez, ay›r›r, k›flk›rt›r, yaralar. Bir tüketim modas› dalgas› oldu¤u do¤ru ve bu sadece Türkiye için geçerli de¤il. Pratik, bireye dayal›, teflrifats›z Amerikan tüketim tarz› modernleflmekte olan geleneksel toplumlarda ilgi görüyor. Her fley de¤iflirken, müslümanlar nas›l bir kütle halinde olduklar› gibi kalabilirler ki... Mesela ‹ran'da da McDonald's tarz› fast food mekânlar›na gençler de orta yafll›lar da ilgi gösteriyor. Yeni, farkl› ve modern hayat›n flartlar›n› kolaylaflt›ran yap›lar ilgi görüyor. Bu ilgiyi bir dereceye kadar sapma saym›yorum. Biçimler, zevkler de¤iflebilir ama taklit kap›s› her zaman yozlaflmaya aç›kt›r, taklit her zaman afl›r›l›¤› üretir. Di¤er yandan, tüketimin birlefltiricili¤ine de inanm›yorum. Tüketim ideolojisini paylaflan kesim Türkiye'de zaten ancak yüzde 20-30'lara varabilen bir kesim. Geriye kalan "öteki Türkiye" diye isimlendirilmeye bafllanan nüfusu bir araya getiren bir tüketim bollu¤u yok. Tersine tüketim kültürü bu nüfusta ayr›flmalara yol aç›yor. Yoksulluk s›n›flar› belirginlefltiriyor; ideolojik ayr›flmalara ve çeflitlenmelere sebep oluyor. Bu arada ‹slam'›n sa¤ ve sol yorumlar› gündeme geliyor. Kültürel üretimde bulunamayan bir toplum zaten her zaman tüketici bir toplumdur. Sel gider, kum kal›r misali... Varofllardan yükselen ‹slamc›l›k dalgas› hidayetin ve iman›n s›nav›ndan geçiyor. Tabii gençler dünyay› kurtarmay› amaçlayan ideolojilere eskisi gibi bakm›yorlar. Ama bu arada ideolojilerle ilgili saplant›lar da ay›klanm›fl oluyor. Çok önemli bir hesaplaflma yaz›s› yazd›n›z ve bu Birikim'de ç›kt›. Neden? Birikim iyi bir platform oluflturuyor, önemli dosyalar haz›rl›yor. Çoktand›r, al›fl›lm›fl sa¤ ve sol paradigmalarla düflünmekte ve konuflmakta zorlan›yoruz. Hz. Muhammed (S.A.V.) büyük bir devrimciydi ama bizim ülkemizde sa¤ kesimde devrimcilik küfürle bir tutulagelmifltir. Geçenlerde Moral FM'de bir konuflma yapt›m. Orada beni sa¤ kesimin yazar› olarak tan›tt›klar›nda, bunu tart›flmaya açt›m. Bu anlamda sa¤c› olmad›¤›m›, ‹slami sol bir söylemi 160 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT benimsedi¤imi söyledim. Bunu Türkiye'de herkes söylüyor. Ülkemizde solun sa¤, sa¤›n da sol taraf›ndan temsil edilegeldi¤i ileri sürülüyor. Sa¤ ve sol kavramlar› geçmiflte oldu¤u gibi iki bloku tafl›makta zorlan›yor. Tüm dünyada klasik sa¤ ve solun de¤iflti¤i tart›flmalar› da yayg›nlaflt›. Eskiden ‹slami dergiler vard› ve siz oralarda yazard›n›z... Yine yaz›yorum. Bizde uzun ömürlü dergi pek yok. Y›llard›r yay›n›n› sürdürmeyi baflaran Dergah dergisi var mesela, orada hikâyelerim, yaz›lar›m yay›mlan›yor zaten. Örtülü kad›nlar›n mücadelelerini baflkalar› üstlenmifl gibi görünüyor. Nazl› Il›cak, Oya Akgönenç gibi. Siz bundan pek hofllanm›yora benziyorsunuz. Bu ba¤lamdaki elefltirilerim benim Nazl› Il›cak veya Oya Akgönenç'e karfl› oldu¤um anlam›na gelmiyor, tersine Il›cak'›n eski çizgisini terk ederek, daha özgürlükçü bir çizgiye geldi¤ini, dolay›s›yla bir geliflme kaydetti¤ini düflünüyorum. Oya Han›ma da ayn› flekilde hizmet anlay›fl›, toplumsal duyarl›l›k gibi konularda sayg› duyuyorum. Onlara sayg› duymam ayr›, FP'nin kendi içindeki yap›lanma ve demokrasi zaaflar›n› elefltirmem ayr›. Baflörtülü kad›nlar FP içinde hak ettikleri yeri alam›yorlar. Asl›nda yaln›z FP de¤il, Türkiye'deki bütün partiler yap›sal olarak demokratik de¤iller. Lider kültüyle, soykütükleriyle, saltanatlar›, saray iliflkilerini hat›rlatan iliflki biçimleriyle ç›k›yorlar karfl›m›za. Kad›nlar siyasal platformda vitrin mankeni kadar yer tutuyorlar. Di¤er yandan, FP bir partidir, Türkiye'nin geneline hitap etme iddias›ndad›r madem, bu partide örtüsüz kad›nlar›n bulunmas› do¤al karfl›lanmal›. Türkiye'de ve benzeri ülkelerde kendini müslüman saymakla birlikte bafl›n› örtmeyen kad›n say›s› çok fazla. Bafl› zorla açmak gibi zorla örttürmek de kad›n›n kiflili¤ini ve tekamülünü zedeleyecek bir dayatma olur. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 161 Siz Merve Kavakç› olay›na da elefltirel bak›yorsunuz. Kavakç›'y› atanm›fl biri gibi görerek elefltirmem söz konusu olamaz. D›flar›dan ve yukar›dan aday "atanmas›", tabii rahats›zl›k verici ama bildi¤im kadar›yla Kavakç› partiye eme¤i geçmifl biri. Gerçi parti için y›llar›n› vermifl, gece-gündüz çabalam›fl kad›nlar›n parti içinde hak ettikleri yeri almamalar› FP için genel bir problem. Kavakç› o kad›nlara pek benzemiyor galiba. Benzemesi de gerekmiyor. Merve Kavakç› ‹slami kesimde bir yan›, bir olabilirli¤i temsil ediyor, o kadar da ayk›r› düflmüyor. FP bir yandan baflörtülü aday göstermedi¤i için elefltiriliyordu, di¤er taraftan buna haz›r bir aday olmad›¤›n› düflünüyor olmal›yd›lar. Merve Kavakç› gibi, o çok tepki duyulan ‹slamc› kad›n tipini yalanlayacak özelliklerle donanm›fl birinin gördü¤ü tepkinin yan›nda, FP'nin taban›ndan gelme birisinin Meclis'e gitmesi durumunda nas›l bir tepkiyle karfl›laflaca¤› ve bu tepkiler karfl›s›nda dayan›p dayanamayaca¤› sorular› geldi gündeme. Gerçi, bilemiyoruz, belki de çok iyi dayan›rd›. Bütün bu yaflananlardan, ödenen bedellerden sonra aflk›n mümkün oldu¤u söylenebilir mi? Aflk her zaman mümkün ve zaten bilindi¤i gibi, aflk "her fleye ra¤men" geliflir, engellerden yasaklardan beslenir. ‹nsanlar sanki hay›flan›yorlar... Bu gençlik y›llar›n› ideolojik çekiflmelerle geçirmifl bir kufla¤›n tabii sorgulamas› bir bak›ma. Ertelenmifl gençlikler, ertelenmifl, bast›r›lm›fl aflklar... Baflka bir aç›dan, tart›fl›lan aflk de¤il de sanki orta yafl sendromuyla "bofla m› geçti" diye sorulan y›llar ki bu genel bir soru. Aflk, tafl›nmas› çok kolaym›fl gibi, genellikle bir baha- 162 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ne olarak kullan›l›r; bazan bir k›l›f, örtü, maske olarak da... Dava ve aflk ikilemi, flu en eski, en çok oynanan trajedi yani... ‹nsanlar grup psikolojisi içinde aflktan korkuyorlard›, de¤il mi? Aflk mutlaka yaflan›yordu ama telaffuz edilmiyordu veya baflka isimlerle örtbas ediliyordu. Dava aflk› her fleyden önemliydi çünkü ve dava aflk› ilahi aflkla ayn› fleydi. Birikim'deki yaz›mda bu psikolojiye de¤inmifltim. 1970-80'lerde yaln›zca ilahi aflk›n mümkün oldu¤u konuflulurdu. Fakat böyle konuflmalar, aflk›n olmad›¤›, yaflanmad›¤› anlam›na gelmiyordu. ‹nsanlar aflk› yaflad›lar, gerçi bundan dolay› utand›lar, suçluluk duydular, ac› çektiler ve duygular›n› baflka flekillerde aç›klad›lar. Bu biraz baflka süreçlerle de ilgili. Aflk›n popüler kültürle ba¤lant›l› dillendirilmesi de ‹slami kesim için oldu¤u kadar tüm toplum için de yeni bir fley. Aflk popüler kültürde farkl› bir mit. Yaflanmas›, bulunmas›, korunmas›, sürdürülmesi zor ama insanlar›n ondan söz etmeye, ona her an sahip olabilirmifl ve sahipmifl gibi yaflamaya ihtiyaçlar› var. Erkekler örtüsüz kad›nlara afl›k olabilirken, örtülü kad›nlar›n ‹slamc› olmayan erkeklere afl›k olmas› pek mümkün olam›yor galiba. Do¤ru. Kad›nlar›n korunma güdüleri ve imkânlar› bu konularda denetimli ve dirençli olmalar›n› sa¤l›yor. Ama bu olmayacak bir fley de de¤il. Emine fienliko¤lu'nun bir roman›nda evli bir kad›n rüyas›nda bir baflka evli erke¤e afl›k oldu¤unu görüyor. Böyle fleyler eskiden... Olmazd› evet. Ya da anlat›lamazd›. Bu roman sanat›n›n anlafl›lmas›yla, alg›lanmas›yla ve geliflmesiyle ilgili bir geliflme. Bu ayn› zamanda, kad›n›n anlat›c› konumda olmas›yla meydana gelen bir tamamlama. Edebiyat bize yanl›fllar› da do¤ru bir lisanla anlata- Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 163 bilme imkân› sunuyor. ‹nsani olan her fley baya¤›l›¤a kaçmadan yaz›l› bir flekilde ifade edilebilir. Uzun süredir kol k›r›l›r yen içinde mant›¤›yla içe at›lan fleyler yavafl yavafl dillendirilmeye bafllad› sanki. Hikâye, roman bizim için henüz yeni anlat› türleri. Kad›n›n yazmas› da çok yayg›n de¤il. Özellikle daha dindar kesimler için bu çok yeni bir fley. Müslüman kad›n yazarlar mahremiyet de¤erine önem vererek anlat›lar›n› oluflturuyorlar. Bu nedenle kamusal alanda oldu¤u gibi edebiyatta da mahremiyetin yeniden tan›mlanmas›nda belirleyici bir rolleri var. Baflörtüsü deneyimi hakk›nda da çok fazla tan›kl›k yok. Türkiye'de ‹slamc›l›k anlam›nda da çok ciddi eserler verilebilmifl de¤il ki... Kad›n yazarlar aç›s›ndan bak›lacak olursa, bu yetersizlik dilini bulamamakla, cesaret edememekle alakal› olabilir. Do¤rudan kendini anlatmak herhangi bir anlat›c› için önceden birçok ciddi soruya cevaplar bulabilmifl olmay› gerektiriyor. Bu yetersizlik ayr›ca ‹slamc› kad›n›n özne olarak hayat› yaflama sorumlulu¤u anlay›fl› aç›s›ndan da anlafl›labilmeli. Yani, önemli olan anlatmak de¤il yaflamakt›r, bilmek de¤il eylemektir fleklindeki bir yaklafl›mla, bir bak›ma hayatla araya mesafe koyan, bireysel bir duruflu da gerektiren yaz›'dan uzak durulabiliyor. Ayr›ca do¤rudan kendinden söz etmek, kendini cemaatten veya kitleden koparmas› mümkün bir seslenme de do¤ru bulunmayabiliyor. Birikim'deki yaz›y› niye kaleme ald›n›z? "Bac›dan Bayana" bafll›kl› o yaz›m birkaç y›ll›k bir çal›flman›n ürünü. Bir aç›dan baflörtülülerin son yirmi otuz y›lda yaflad›klar›n›, kamusal alanda ‹slamc› erkeklerle iliflkilerindeki de¤iflme ba¤lam›nda anlama denemesi... Bafllar›n› açmay›nca yasaklar yüzünden çok 164 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT büyük bask›lara maruz kal›yorlar, di¤er taraftan bafllar›n› açmamak için evlerine kapanmalar› gerekiyor. Görünürlükleri nedeniyle çeflitli suçlamalar ve bask›larla fiili olarak önce onlar yüzlefliyor. Birçok alanda baflörtüsü bir t›kaç gibi, kad›nlar›n ileri hamleler yapmas›n› engelliyor. Bunun yan›nda sorunun çözümsüzlü¤ü ve hayat›n kat› iflleyifli karfl›s›nda baflörtüsünün de¤ersizlefltirilmesi söz konusu. Jakoben laikler neyse de ‹slami kesimin erkekleri ve bu sorunu yaflamayan kad›nlar› da baflörtüsünü k›smen bir yük olarak alg›lamaya bafllad›lar. Baflörtüsü gündemden düflsün, gazetelerde bu konularda yaz› yaz›lmas›n, hep baflörtüsü baflörtüsü denilip durulmas›n, müslüman kad›n denilince baflörtüsü sorunu anlafl›lmas›n deniliyor ama baflörtüsü pratik bir sorun oldu¤u halde bir çözümsüzlü¤e itildi¤ine göre, bu mümkün de olmuyor. Örtüleri nedeniyle okuyamayan, çal›flamayan kad›nlar kendilerini sosyal faaliyetlere adad›lar. ‹nsanlar› mutlu eden, gelifltiren, paylaflmaya sevkeden fley, üretmektir. Üretemeyip bir yere s›k›fl›p kal›rsan›z bu kiflilik olarak kuruman›za, k›s›rlaflman›za, cazibe yitimine yol açar. Birikim'deki yaz›mda bunu anlatm›flt›m. ‹slamc› kad›nlar yap›sal olarak, duyufl olarak Allah r›zas› d›fl›nda bir karfl›l›k beklemeden, sosyal faaliyetlere adanmaya, iliflki üretimine yatk›nlar. Fakat meslek edinmeleri de gerekiyor. Bir yafltan sonra meslek edinememifl olman›n getirdi¤i problemlerle karfl› karfl›ya gelecekler. ‹slami kesimlerde s›n›fsal ayr›flmalar da yaflan›yor. Örne¤in zenginler k›zlar›n› yurtd›fl›na okumaya gönderirken yoksul k›zlar ya istemeyerek bafllar›n› aç›yor ya da okullar›n› terk ediyor. Bu her zaman böyleydi, yani s›n›f farkl›l›klar› bir flekilde vard› ama kitlesellefltikçe s›n›f farklar› daha bir belirginlefliyor. Befl y›ld›zl› otellerde tatil yapanlar da ucuz ekmek kuyru¤una girenler de kimliklerini müslüman olarak ifade edebilirler. Zengin olmak suç Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 165 de¤il, kara para ve israf suç, yani haram. Bugün bulundu¤um noktada bir müslüman›n iman›n›n ancak maddi ve konumsal s›navlarda gösterdi¤i baflar›ya ba¤l› oldu¤unu düflünüyorum. ‹nand›¤›n gibi yaflamazsan, yaflad›¤›n gibi inanmaya bafllars›n. Esas olarak takva sahibi müslümanlar›n gösteriflçi tüketimden kaç›nmalar› beklenir. ‹slam'›n bu ba¤lamdaki ilkeleri çok aç›k ve belirleyici oldu¤u için, müslümanlar›n sosyal adaletten, adil bir düzenden, medine-i faz›la aray›fl›ndan yana çizgileri de bütün s›n›fsal oluflumlar aras›nda belirleyici olmaya devam edecektir. * Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›'n›n Fetva Komisyonu'na ilk kez bir kad›n üye atanaca¤›n›n aç›klanmas› genifl yank› buldu. Benzer fleklide Diyanet'in, "‹slam'›n yeniden yorumlanmas›" ›fl›¤›nda tefsir, f›k›h ve hadis alan›nda yapmay› planlad›¤› "ay›klama faaliyetleri" kapsam›na kad›n aleyhtar› hususlar› da koyacak olmas›1 büyük ölçüde olumlu karfl›land›. Nihayet Diyanet Vakf› taraf›ndan yay›mlanan bir kitapta, Kuran'a dayan›larak, baz› flartlarda kad›na dayak at›labilece¤inin belirtilmifl olmas› büyük tepkilere yol açt›...2 Görüldü¤ü gibi "‹slam ve kad›n" konusu her durumda popülerli¤ini koruyor. Her yeni ö¤renim y›l›nda, ‹slam ve kad›n konusu, türban vesilesiyle gündemin ön s›ralar›na yerlefliyor. Çünkü o kadar hükümet de¤iflti, türban sorunu çözülemedi, çözülebilece¤e de benzemiyor. Bu sorunu çözme iddias›ndaki partilerin iktidarlar›nda örtülü k›zlar üzerindeki bask› daha da artt›. 2000 y›l› sonu itibariyle statüko flöyle: Devlet, k›z ö¤rencilerin gönül r›zas›yla bafllar›n› açmalar›n› sa¤layam›yor. Ama taviz de 1. Diyanet'in Saraybosna'da düzenledi¤i 4. Avrasya ‹slam fiuras›'n›n sonuç bildirgesinde "Sevgi, bar›fl ve hoflgörü gibi ilkeleri her zaman ön planda tutmufl yüce dinimizin, fliddet, iflkence, ça¤d›fl› görüntüler, kad›n› eve hapseden, sosyal hayattan tecrit eden bir imajla Bat›'da tan›n›yor ve tan›t›l›yor olmas› büyük bir haks›zl›kt›r. Bu imaj› silmek bizim görevimizdir" sözleri yer al›yordu. 2. Kemal Güran, Müslüman›n El Kitab›, Diyanet Vakf› Yay›nlar›, 2000, Ankara. Vak›f gelen yo¤un tepkiler üzerine kitab› piyasadan çekti. 166 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT vermedi¤i için k›zlar›n ezici bir ço¤unlu¤u, okullar›na girerken bafllar›n› aç›yor veya peruk tak›yorlar. Mali durumu elveriflli olanlar›n (Recep Tayyip Erdo¤an'›n k›z› gibi) yurtd›fl›nda okumaya gittikleri biliniyor. Örtüleriyle okuma u¤runa Avrupa'ya, hatta Kanada, Yeni Zelanda, Malezya, Avustralya gibi ülkelere gidenler oldu¤u söyleniyor. Bu k›zlar›n bir bölümü baz› "hay›rseverlerin" yard›m›yla okuyabilirken, içlerinden baz›lar›n›n "siyasi iltica" yolunu zorlayacaklar› ileri sürülüyor. Türban eylemine gelince: Bugünlerini ve geleceklerini riske atma pahas›na bir avuç genç k›z, umutsuzca direnifllerini sürdürüyor. Bu durum birbirinden farkl› birçok oda¤› memnun ediyor. Çünkü bu k›zlar, en çaresiz halleriyle bile "‹slamc› tehdit/tehlike"yi simgeliyorlar. Yayg›nlaflan Yasak Ülke içinde türbanl› ö¤renci kabul eden bir avuç vak›f üniversitesinden baflka kurum kalmad›. "‹slami" iddial› özel ö¤renim kurumlar›n ço¤u da, "kraldan çok kralc›l›k" yap›p hem ö¤renci, hem ö¤retmen / ö¤renim görevlisi olarak baflörtülülere kap›lar›n› alabildi¤ine kapatm›fl durumdalar.3 Yasak art›k üniversitelerle s›n›rl› de¤il, imam hatip liseleri ve özel dersanelere kadar geniflletildi. Art›k yaln›zca ö¤renciler yasak ma¤duru de¤il. Örne¤in Ekim 2000'de çocuk yurtlar› ve krefllerinde çal›flanlar›n örtünmesi yasakland›. ‹lk bak›flta önemsiz görünen bu yasak ‹slami kesimi çok derinden etkilemeye aday, çünkü baz› cemaatlerin bu alana özel olarak el att›klar›, ayr›ca devlette görev alamayan çok say›da üniversite mezunu kad›n›n da çocuk 3. Bak›n›z, Ahmet Mayal›, "Yine 'içerden' barikatlar", fiahitlik, s. 216. Mayal› bu yaz›s›nda sadece ö¤renim kurumlar›n›n de¤il, birçok "‹slami" flirketin de örtülülerden pek de haz etmedi¤ini ileri sürüyor: "Bu flirketlerde ayn› ifli baflörtülü han›mlar da rahatl›kla, belki daha iyi bir flekilde yapabilecekken, baflörtüsüz han›mlar›n tercih edilmesi gerçe¤inin ne anlama geldi¤ini izah etmek bir hayli güç görünüyor." Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 167 e¤itimi sektöründe çal›flt›¤› biliniyor. Cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer taraf›ndan imzalanmayan, memurlar›n kolayl›kla iflten ç›kar›lmas›na imkân tan›yan kanun hükmünde kararnamenin bir flekilde TBMM'den yasa olarak ç›kmas› durumunda ma¤durlar›n say›s›n›n iyice artmas› bekleniyor. Çünkü memurlar›n "irtica" ile iliflkilerinin belirlenmesinde türban›n yegâne olmasa da, önemli bir k›stas olaca¤›n› kestirmek zor de¤il. Daha flimdiden hangi kad›n memurlar›n devlet dairesi d›fl›nda, hangi memur efllerinin evlerinde örtündü¤ünün çeteleleri ç›kart›lm›fl olabilir. Ve yine buna ba¤l› olarak, ifllerinden olmak istemeyenlerin ak›llar›na ilk önlem olarak örtülerini özel hayatlar›nda da ç›karmak (veya efllerine ç›kartmak) gelebilir.4 Bu kitapta Türkiye'de dindar kad›nlar›n son yirmi y›ldaki, benzeri görülmemifl toplumsallaflmas›, siyasallaflmas› ve bireyselleflmesi olgusunu incelemeye ve tart›flmaya çal›flt›m. Kitab›n giriflinde belirtti¤im gibi bütün bu süreci birinci elden tan›klar ve tan›kl›klarla anlama ve anlatma kayg›s› güttüm. Bu nedenle önem verdi¤im befl kifliyle uzun röportajlar yapt›m ve belki de okuyucuyu b›kt›rma pahas›na s›k ve uzun al›nt›lar yapt›m. Objektiflik iddias›nda de¤ilim, istesem de olamayaca¤›m› biliyorum. Daha kitaba verdi¤im ad, dindar kad›n›n son 20 y›l›n› nas›l de¤erlendirdi¤imi gösteriyor. "Direnifl ve ‹taat" bafll›¤›yla flunu söylemek istiyorum: ‹slamc› kad›nlar›n ilk ortaya ç›k›fl› bir direnifl potansiyelini içinde bar›nd›r›yordu, ama yenilerek yeniden itaata yöneldiler. E¤er "‹taat ve Direnifl" deseydim çok farkl› bir fley söylemifl, ‹slamc› kad›nlar›n galibiyetini ilan etmifl olurdum. ‹slamc› kad›nlar yenildi, çünkü kendilerine zulmettiklerini iddia ettikleri "laik" iktidara, yani sisteme karfl› mücadele ederken, 4. Y›llard›r süren ordudaki "irticac› personel" ay›klamas›nda, subay ve astsubay efllerinin örtülü olup olmad›¤›na da bak›ld›¤› biliniyor. Nitekim, ordudan at›lm›fl Nakflibendi kökenli bir binbafl› bize flöyle demiflti: "Di¤er cemaatlerden baz› arkadafllar, namazlar›n› gizli k›lmaya, efllerinin örtülerini ç›karmaya bafllad›lar. Fakat sonunda bizimle beraber onlar› da att›lar." 168 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT yine kendilerini ezen ‹slamc› erkeklere ses ç›karmad›lar, hatta onlara, iktidarlar›n› daha da pekifltirmelerinde yard›mc› oldular.5 Zaten iki iktidar aras›nda s›k›flm›fl olduklar› için baflar›l› olma flanslar› çok azd›. Bir iktidar› di¤erine tercih ettikleri için bu az›c›k flans› da teptiler. ‹slamc› kad›nlar yenildi, çünkü ‹slamc›l›klar›n› kad›nl›klar›n›n önüne geçirdiler. Haklar›n› yemeyelim, baflka türlü davranma imkânlar› da çok yoktu. Çünkü laik feminist çevrelerle "kad›nl›k" temelinde bir arada olmalar›na kimse izin vermedi, bundan sonra verece¤e de benzemiyor. Baksan›za, ‹slamc› kad›nlar üzerine laik kad›n araflt›rmac›lar taraf›ndan yap›lan çal›flmalar, 1990 sonlar›ndan itibaren iyice azalm›fl durumda. Bunun belirleyici nedeni, 28 fiubat 1997'de bafllayan süreçle birlikte ‹slami hareketin gerilemesi, yani gözden düflmesi olmas›n? Buna karfl›l›k, ‹slamc› kad›nlar taraf›ndan kaleme al›nan, dünyada, dinde ve ‹slami hareketteki konumlar›n› sorgulayan eserlerin say›s›ndaki bariz art›fl da yaflad›klar› yenilgi duygusuyla do¤rudan ilintili olsa gerek. Günümüz ‹slami hareketi, birçok aç›dan 1980 sonras› sosyalist hareketi and›r›yor. Erken devrim hayallerinin suya düflmesiyle beraber yaflanan flok, do¤ru bilinen birçok fleyin sorgulanmas›na yol aç›yor. Devleti ele geçirmeye yönelik politikan›n yerini "sivil toplum" faaliyetleri, siyasi gruplar›n veya cemaatlerin yerini küçük ve heterojen arkadafl gruplar› veya birey, fedakârl›k ve feragat›n yerini tüketim al›yor. Kimi entelektüel ‹slamc› kad›nlar, yeni dönemde feminizmin de "moda" oldu¤unu ileri sürüyorlar. Ama bu iddia sahipleri bu konuda çok örnek gösteremiyorlar. Zaten bütün önemli de¤iflim ve dönüflümlere ra¤men "feminist" tan›m›n› üstlenmenin ‹slami kesimde hâlâ çok zor oldu¤unu da biliyorlar. Bu nedenle "kad›n bak›fl aç›s›" gibi kavramlar› kullananlar› da bu "modan›n etkisinde 5. Bugün ‹slamc› erkeklerin ezici bir ço¤unlu¤u, baflörtüsü sorunundaki tavizsiz tavr› nedeniyle egemen güçleri elefltirmeye devam ediyorlar, ama nas›l? "Yanl›fl yap›yorsunuz, böyle yapmakla dindarlar› kendinize gereksiz yere düflman ediyorsunuz" fleklindeki bir uyar›yla özetlenebilecek silik ve sinmifl bir tav›rla. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir ‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 169 kalm›fl" olmakla elefltiriyorlar. Kendileri de ‹slami kesimdeki erkek tahakkümüne karfl› samimi bir flekilde mücadele veren bu ‹slamc› kad›nlar, Türkiyeli feministlerin kayda de¤er bir bölümünün, türban konusu baflta olmak üzere birçok konuda sistemle birlikte hareket etmesinden dolay› feminizme karfl› böyle bir tutum tak›n›yor olabilirler. Ama onlar, daha çok, 1980 sonras› yaflanan feministleflmeyi anlamay›p –kimbilir, belki de çok iyi anlay›p– onu küçük göstermeye çal›flan sosyalistleri and›r›yorlar. Nas›l sosyalist hareketin ba¤r›ndan ba¤›ms›z ya da özerk bir kad›n hareketinin ç›kmas› "Kurtulmak yok tek bafl›na / ya hep beraber, ya hiçbirimiz" gibi fl›k bir sloganla engellenmeye çal›fl›lm›fl ve mitinglerde bu slogan› en çok, hatta belki de yaln›z kad›nlar atm›fl, en çok kad›nlar bu slogan›n cazibesi alt›nda kalm›flsa; "‹slam, kad›nlara feminizmden daha çok özgürlük verir" slogan›na da nedense erkeklerden çok dindar kad›nlar itibar ediyor. Kuflkusuz dindar kad›n feminist olmak zorunda de¤il. Ama kad›n haklar›n› savunma, erkek egemenli¤ine direnme iddias›ndaysa, erkeklerin üretti¤i yalan-yanl›fl suçlamalarla feminizme sald›rmamak zorunda. Aksi takdirde, iki farkl› iktidara karfl› mücadelesinde hükmen ma¤lup konumunu de¤ifltirebilmesi mümkün görünmüyor. Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Kaynakça AK-DER, "Bafl"üstüne, Foto¤raflarla Baflörtüsü Yasa¤›n›n Yak›n Tarihi, ‹stanbul, 1999. A. Kurter, E. H. Toros, G. Ermez, G. Kirac›, Y. Kavuncu, M. Gülnaz, N. Öztürk, A. Can, Z. Türkân, N. Tunç, "Kad›nlara Ra¤men Kad›nlar ‹çin Tavr›na Bir Elefltiri", Sosyalist Feminist Kaktüs, Aral›k 1988. Ahmet Kekeç, Ya¤murdan Sonra, fiehir Yay›nlar›, 1999, ‹stanbul. Ahmet Küskün, "Muallâ Gülnaz'a Aç›k Mektup", Zaman, 29 Eylül 1987. Ali Bulaç, "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›", Zaman, 17 Mart 1987. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, Eylül 2000, say› 137. —— Son Büyülü Günler, Nehir, ‹stanbul, 1995. Elif H. Toros, "Feminist Kime Derler?", Zaman, 15 Eylül 1987. Emine fienliko¤lu, ‹slam'da Erkek, Mektup Yay›nlar›, 1988, ‹stanbul. —— Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor, Mektup Yay›nlar›, 1997, ‹stanbul. Halime Toros, Tan›ms›z, Damla Neflriyat, ‹stanbul, 1990, ss. 93-96. Hidayet fiefkatli Tuksal, Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹zdüflümü, Kitabiyat, Ankara, 2000 ‹mza, özel ek, Aral›k 1989-Ocak 1990. ‹slâmiyât III, Kad›n özel say›s›, Nisan-Haziran 2000, say› 2. Mazlum-Der, Bütün Yönleriyle Baflörtüsü Sorunu, Geniflletilmifl 2. Bask›, ‹stanbul, 1998. Muallâ Gülnaz, "Ali Bulaç'›n Düflündürdükleri", Zaman, 1 Eylül 1987. —— Baflörtüsü Ma¤durlar›ndan Anlat›lmam›fl Öyküler, ‹z Yay›nc›l›k, 1998. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000 172 Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir D‹REN‹fi VE ‹TAAT ÖZGÜR-DER, fiahitlik, 28 fiubat Sürecinde Baflörtüsü Direnifli, ‹stanbul, 1999. Ruflen Çak›r, Ayet ve Slogan: Türkiye'de ‹slami Oluflumlar, Metis, 1990. Sedef Öztürk, "Elefltiriye Bir Yan›t", Sosyalist Feminist Kaktüs, Aral›k 1988. Tûbâ Tuncer, "Kimin Akl› K›sa?", Zaman, 1 Eylül 1987. Y›ld›z Kavuncu, "‹slam'da Kad›n ya da '‹pekböce¤i'", Zaman, 29 Eylül 1987. Y›ld›z Ramazano¤lu (der.), Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü, P›nar, 2000, ‹stanbul. Zekiye O¤uzhan, Bir Baflörtüsü Günlü¤ü, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, ‹stanbul. — Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları serbest bırakılmış eserdir