BEBEKLİK* Anne / Baba Olmak Yenidoğan Görünüşü Duyuları

Transkript

BEBEKLİK* Anne / Baba Olmak Yenidoğan Görünüşü Duyuları
BEBEKLİK*
Anne / Baba Olmak
Yenidoğan
Görünüşü
Duyuları
Refleksleri
Bebekler Arası Farklılıklar
Bebeklerin Davranışları
Ağlama
Uyku
Beslenme
Bebekte Hareket Gelişimi
Bebekte Bilişsel Gelişim
Bebekte Bağlanma ve Kişiliğin Temelleri
Bebeklikten Çıkış
Prof. Dr. Melike Sayıl
Bu bölümü okuduktan sonra bebekler hakkında pek çok şey öğrenmiş
olacaksınız. Yalnız dikkat edin öğrendikleriniz “bebekler” hakkındadır
“bebeğiniz” hakkında değil. Her bebek biriciktir ve kendine özgüdür.
Bebeğinizi gözleyip, tanımaya ve onu anlamaya çalışmadıkça öğrendiğiniz
bu bilgiler bir işe yaramayacaktır. Bebeğiniz size, siz de bebeğinize
yabancısınızdır. Doğduğu andan itibaren bebek ne kadar bakıma muhtaç
haldeyse anne baba da en az o kadar ana-babalığı öğrenme ihtiyacındadır.
Bu öğrenme süreci, sizin bebeğinizi dikkatle gözlemenizi, bebek bakımı
sırasında işe yarayan ve yaramayan davranışlarınızın farkında olmanızı ve
bebeğin tepkilerini ve gelişimini izleyerek yaptığınız davranış ve
uygulamalarınızı onun gelişimine uygun biçimde değiştirmenizi gerektiren
aktif ve keyifli bir süreçtir.
* Bu metin, kaynak gösterilmeden tümüyle veya kısmen kullanılamaz.
2
Anne / Baba Olmak
İlk kez anne ya da baba olmak yaşamın önemli geçişlerinden biridir.
Yaşamınızda ilişkilerinizde ve evinizde yeni düzenlemeleri ve önemli değişiklikleri
gerektiren bir uyum sürecidir. Bu süreç özellikle biyolojik bir değişim de yaşayan
yeni doğum yapmış anne için daha da önemlidir. Eğer kendinizi anneliğe
hazırladıysanız ve aile içinde size destek oluşturan güçlü bağlar varsa ilk
haftalardaki uyum kolaylaşacaktır. Doğumdan sonra annenin duygu durumundaki
dalgalanmalar,
kısmen
hormonlardaki
değişmeye
kısmen
de
yorgunluğa,
deneyimsizliğe, güvensizliğe, eşin ve yakınların desteğinin yeterli olmayışına,
yalnızlığa ve bebeğin tam zamanlı isteklerine ve hizmetine bağlı olarak ortaya çıkar.
Bazı kadınlarda bu duygu dalgalanmaları azdır ve birkaç hafta içinde kaybolur. Bazı
annelerde ise uzun sürebilir; kaygı ve depresyon ile başarısızlık ve bebekle
başedemezlik duyguları yaratabilir. Bu durumda kendiniz gibi yeni doğum yapmış
arkadaşlarınızla konuşmak sizi rahatlatacaktır. Kendinizi ilk birkaç hafta üzgün,
mutsuz ve çaresiz hissetmeniz normaldir ve çoğu yeni annede görülür. Bir şey
yemek istememe, ağlamalarını durduramama, uyuyamama, bebeğe bakamayacak
kadar kaygılı ve endişeli olma ise profesyonel bir yardımı gerektirir. Böyle bir
yardım annenin kaybettiği kontrolünü kazanmasına ve duygularını tanımasına
yardımcı olur.
Yenidoğan
Bebekler için doğum
aslında sadece bir ortam değişikliğidir. Bebekler,
oldukça gürültülü ve nispeten karanlık bir ortamdan daha aydınlık , çok farklı
seslerle dolu ve akciğerleriyle soluk aldıkları yeni bir ortama geçerler. Başlangıçta
bu ortamda ne kendilerinin ayrı bir varlık olduklarının ne de kazara gözlerinin
önünden geçen ellerinin kendilerine ait olduğunun farkındadırlar. Ancak önceki 9
aylık dönemde o kadar iyi donanmışlardır ki yaşamla baş edebilirler ve bu yönde
gerekli becerileri arka arkaya çok kısa sürede kazanırlar. Eğer siz de bebek bakımı
konusunda yeteri kadar bilgili ve donanımlı olursanız bebeğiniz daha sağlıklı ve
daha hızlı bir gelişme kaydedecektir.
3
Bebeğiniz doğduğunda sizin fotoğraflarda gördüğünüz ve hayallerinizi
süsleyen bebeklere benzemeyecektir. Bu sizde hayal kırıklığı yaratmasın; çünkü
yenidoğanın görünüşü genellikle bebeklerinkinden farklıdır. Yenidoğanın omuzları
dar, karnı geniş ve başı gövdeye oranla büyük, uzun ya da doğum sırasındaki baskı
nedeniyle şekli bozuk olabilir. Fakat birkaç gün içinde kafa normal yuvarlak halini
alırken bir kaç hafta içinde de bebek görünümü ortaya çıkar.
Bebeğin Duyuları
Bebeklerin hemen hemen tüm duyuları doğumdan önceki dönemde gayet iyi
gelişmiş durumdadır. Bebekler anne karnındayken sesleri işitebildikleri için bazı
seslerle sakinleşip bazı seslerle daha canlı ve hareketli bir duruma geçebilirler.
Örneğin çamaşır makinası ve elektrik süpürgesi gibi makinelerinin sesleri anne
karnındaki seslere benzer ve kalp atış sesi gibi ritmik olduğu için çoğu bebeği
sakinleştirebilir. Yenidoğanlar ani ve yüksek seste irkilirler. Araştırmalar, yaşamın
ilk haftasında bile bebeklerin, annelerinin sesini tanıyabildiklerini ve başka
insanların sesine tercih ettiklerini göstermektedir. Bebeğinizin sizi anlamadığını
bilseniz bile uyanık ve huzurlu olduğu zamanlarda ona konuşun, şarkı söyleyin ve
tepkilerini gözleyin. Sesin tonunun ve ritminin hoşuna gittiğini farkedeceksiniz.
Bebeklerin dokunma duyuları da iyi gelişmiştir. Doğdukları andan itibaren
sünnet gibi deriye acı veren işlemlere duyarlı oldukları ve ısı değişmelerine tepki
verdikleri bulunmuştur. Sizin ona dikkatle dokunmanız, yatıştırıcı tondaki sesiniz,
bebeği yumuşak bir bezle sarmalamak ve emzik bebeğin kendi kendini
rahatlatmasına yardımcı olur. Bebek yatıştığını hissettiğinde beyin stresi azaltıcı ve
sakinleşmeye yardımcı maddeler üretir. Bebeği kucaklamak, sallamak, altını
değiştirmek ve yıkamak dokunmayı gerektiren davranışlardır ve bunlardan
hangisinin bebeğin hoşuna gittiği izlenmelidir. Bebeği bebek koltuğunda ya da
karyolasında çok uzun süre yalnız bırakmayın; dokunma ve bebekle kuracağınız göz
teması bebeğin kilo almasına ve size (bakan kişiye) bağlanmasına yardımcı
davranışlardır.
Yenidoğan oldukça iyi gelişmiş tat duyusu sayesinde tatlı, tuzlu ve ekşiyi
ayırt edebilir. Bebeklerin önce tatlıyı tercih ettikleri, tuzlu tercihlerinin ise daha
4
sonra geliştiği bulunmuştur. Yenidoğanın, yetişkinlerin hoş ve nahoş olarak ayırt
ettikleri kokuları ayırt edebildiği, meme emen 1 haftalık bebeklerin biberonla
beslenen bebeklere göre anne kokusuna daha duyarlı oldukları ve kız bebeklerin
kokuları, erkek bebeklerden daha iyi tanıdıkları bulunmuştur.
Bebeklerin en zayıf duyusu görme duyusudur. Yetişkinler kadar net görme
ancak 4-5 yaşlarında gerçekleşir. Görme keskinliğinin iyi olmamasına rağmen
yenidoğan gözüyle yavaş hareket eden bir nesneyi izleyebilir ve siyah-beyaz gibi zıt
renkli şekillere ve insan yüzüne bakmayı tercih eder. Bir aylıkken bakışlarını bir şey
üzerine odaklaştırır ancak geri çekmeyi başaramadığı için bakışları orada donup
kalır ve ağlamaya başlar; ancak kısa sürede bakışlarını çevirmeyi de başarır. İki
aylıkken yüzünüzde açılıp kapanan gözlerinizi ve ağzınızı yavaşça yanlara ve aşağıyukarı hareket eden başınızı izlemekten hoşlandığı için onunla göz teması kurup sizi
gözüyle tarayarak incelemesine fırsat tanıyın. Yaklaşık 3 aylıkken renkleri ayırt
edebilir ve birbirine zıt renkler içeren karmaşık ve hareketli şekillere, farklı yüzlere
ve ellerinin hareketine bakmaktan hoşlanır. Bebeğin bu tercihleri hem beynin
olgunlaştığının bir işareti hem de beyin gelişimine yardımcıdır.
Bebeğin Refleksleri
Bebeğin en temel donanımları reflekslerdir. Bu reflekslerin varlığı
başlangıçta yaşamı sürdürme açısından çok önemlidir ve sinir sisteminin iyi
gelişmiş olduğunun bir işaretidir. Ancak bir yıl içinde bebek büyüdükçe daha üst
beyin yapıları gelişir
ve bu refleksler yavaş yavaş ortadan kalkarak, yerlerini
istemli hareketlere bırakırlar. Bebeğin yaşamsal reflekslerinden biri emme ve
bununla bağlantılı olan arama refleksidir. Bebeğin yanağına memenin ucu
değdiğinde bebek başını o yöne doğru döndürerek ağzıyla memeyi arar. Meme,
parmak veya herhangi bir şey ağzına verildiğinde emmeye başlar. Bebek bazen
beslenmek için bazen de kendini rahatlatıp yatıştırmak için emer. Bir başka refleks
de, bebeğin karnı yere değecek şekilde yatırıldığında emeklemeye benzer hareketler
yapmasıdır. Ayak tabanları yere değecek şekilde dik tutulduğunda da adım atma
hareketi yapar. Ancak tüm bu reflekslerin gerçek emekleme ve yürüme davranışıyla
5
bir ilişkisi yoktur ve bir süre sonra kaybolur. Diğer önemli bir refleks de yakalama
refleksidir. Bebek avucunun içine konan herhangi bir şeyi parmaklarıyla sıkıca
kavrayarak tutar. Reflekslerden biri de bebeği elleyip bellerken davranışınızın sert
olup olmadığı konusunda size bilgi sağlamaktadır. Eğer bebeğin çok ağır olan başını
elinizle desteklemeden yatağa bırakıyor ya da onu çok sert bir şekilde
kaldırıyorsanız bebek, ellerini ve ayaklarını iki yana doğru açıp tekrar karnına doğru
çeker. Bu refleks ani gürültülerde de ortaya çıkar. Bebeğin boyun kasları, beyin ile
beden arasındaki bağlantıyı sağlayan boyun omurgalarını ve sinirleri destekleyecek
kadar güçlü değildir. Bu yüzden yenidoğanın boynunu elinizle desteklemeye ve
kendisi başını dik tutabilene kadar buna özen göstermeye çalışın. Bebeği havaya
atıp tutmayın ve sarsmayın.
Bebekler Arası Farklılıklar
Bebeklerin bedensel özellikleri gibi mizaçları da farklıdır. Bebeklerin
doğuştan getirdikleri özellikler, anne karnındaki yaşantıları, doğum süreci ve
sonrasında yaşadıklarının tümü bebeğin yaşama uyumunu etkilemektedir. Sizin
geçmiş çocukluk yaşantılarınız
ve kişiliğiniz de bebeğinizin nasıl bir bebek
olmasını
rol
istediğiniz
üzerinde
oynamaktadır.
Eğer
bebeğiniz
sizin
beklentilerinizi, sizin doğallıkla verdiğiniz bakım da bebeğinizin ihtiyaçlarını
karşılıyorsa siz ve bebeğiniz arasındaki etkileşim daha başlangıçta iyi ve kolay
olacaktır. Eğer bu ikisi birbirine uymuyorsa bebeğiniz ve siz birbirinize uyum
sağlamaya çalışmalısınız. Genellikle bebeğin ilk zamanlardaki tepkileri doğum
öncesi yaşantıya ve doğuma bir tepki olabilir. Yani bebeğin sinir sistemi bu
değişimlerin üstesinden gelmeye çalıştığı için bebeğin davranışlarını anlamak zor
olabilir. Ancak zaman içinde bebek değişecektir. Anneler ya da bakıcılar bunu göz
önünde tutarak bebeğe karşı davranışlarını, bebekte zaman içinde ortaya çıkan
değişmelere uyacak şekilde değiştirmelidirler. Önemli olan bebeği sakin ve huzurlu
kılmaktır ve davranışlarınız buna hizmet ettiği sürece problem yoktur.
Bebekler,
etraftaki
seslere,
açlığa
ve
huzursuzluğa
tepkileri,
ısı
değişmelerine ve dokunmaya duyarlılıkları, uyku gereksinimleri, ağlamaları,
yatıştırılmaları ve bakım veren kişiyle etkileşimleri açısından çok önemli farklılıklar
6
gösterirler. Anne babanın görevi bebeğin tüm bu davranışlarının (tüm bu
durumlardaki tarzının) ne olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bebeklerin tarzı onların
mizacıdır ve büyük ölçüde doğuştan getirdikleri özelliklerdir. Doğumdan sonraki ilk
bir kaç hafta içinde bebekler mizaçları açısından farklılıklar gösterirler. Bir
araştırmacı 5 tip bebek ayırt etmektedir:
Kucaklanamayan Bebekler: Çoğu bebek yetişkinlerle yakın ve sıcak
temastan hoşlanır. Oysa kucaklanmayı sevmeyen bebekler, fiziksel olarak
sınırlanmaya ve kollar arasında sıkışmaya tahammül edemezler. Hareketlidirler ve
genellikle ayaklarını özgürce hareket ettirmekten hoşlanırlar. Kucaklanmaktan daha
çok göz teması kurmayı tercih ederler. Kendi yerlerinde yatarken öpülmekten ve
elleri ile ayaklarını oynatarak hareketler yaptırılmasından hoşlanırlar.
Mutsuz Bebekler: Uyku, uyanıklık ve açlık gibi farklı durumların birinden
diğerine geçmeleri çok zordur. Bebek aslında yorgun ve huysuzdur fakat uykuya
dalacak kadar rahatlayamaz. Açlıktan dolayı ağlanıp sızlanır ancak yine de
emmekten hoşlanmaz. Beslenmesi genellikle yavaş ve zordur, daha yavaş kilo alır.
Karnı tok ve uyanık olduğu zamanda da çok sosyal değildir. Ne kucakta
tutulmaktan, ne kendisine konuşulmasından ne de karyolasına geri götürülmekten
hoşlanır. Büyük olasılıkla gece sık sık uyanır. Elleriyle oynamaya başlaması ve
gülümsemesi geçtir. Görünürde bir neden yokken bebeğin sürekli ağlaması sizin
kendinizi yetersiz hissetmenize yol açabilir. Bu bebeklerin aldıkları bakımdan değil
aslında rahim dışı yaşamdan hoşlanmadıkları düşünülür. Sabırla ona daha yakın
olmaya ve sevginizi göstermeye çalışırsanız onun daha mutlu olmasını sağlarsınız.
Eğer bebeği kendi tepkileriyle bırakırsanız mutsuzluğu daha da artacaktır.
Bebeğinizin mutsuz bir bebek olup olmadığına karar vermeden önce onu yeterli
derecede sıcak tutup tutmadığınıza, yeteri kadar beslenip beslenmediğine, yumuşak
bir şeye sardığınızda rahat uyuyup uyumadığına dikkat edin. Bebeği ancak mutlu
olduğu zamanlarda yeni bir yaşantıya sokun. Örneğin yeni bir gıdayı denemek gibi.
Sinirli Bebekler: Yüksek şiddette ses, ışık gibi uyaranlarda tüm bebekler
irkilirler. Bazı bebekler ise daha az şiddette olanlarda bile aynı tepkiyi verirler.
Bebek titrer, rengi gider ve ağlar. Bu bebeklerin tipik davranışı her türlü uyarana
7
aşırı tepki vermeleridir. Uyarıcı, hapşırma gibi kendi bedeninden ya da ses gibi
dışardan gelen bir uyarıcı olabilir. Uykuda kendi kendine irkilme veya seğirmelerde
uyanabilir. Bu bebekleri alışsın diye korktukları durumlarla karşılaştırarak
korkmamayı öğretemezsiniz. Sinir sistemleri aşırı hassas bebekler oldukları için
bazen siz hiç bir şey yapmadığınızı düşündüğünüzde bile ağlayabilir. Bu nedenle
yapılması gereken bebeğe katlanabileceği düzeyde uyarıcı sunmaktır. Bebeğin sinir
sistemi olgunlaştıkça zaten daha fazla uyarılmayı karşılayabilecek hale gelecektir.
Bu tür bebeklere bakarken telaşlı olmamak gerekir. Bebeğin altını açarken, bebeği
taşırken ve kaldırırken acele edilmemeli ve bebeğin başı elle desteklenerek kendini
güvende hissetmesi sağlanmalıdır. Bebeği dikkatle yumuşak bir şekilde sarar ve
uyumaya bırakırsanız fiziksel uyarılmayı en aza indirmiş olursunuz.
Uykucu Bebekler: Bu bebeklerde dış dünyaya geçişi sürekli uyuyarak
geciktirmeye çalışırlar. Bebek sorunsuzdur bir talepte bulunmaz; ancak, beslemek
için çoğunlukla uyandırmak gerekir. Etrafında olup bitenlerle ilgilenmez. Az ağlar
ve nadiren mutlu görünür. Bebeğin tepkisizliği hayal kırıklığı yaratsa da genellikle
bakımı kolay bebeklerdir. Bu bebeklerin yeterli beslenebilecek kadar uyanık
kalmaları sağlanmalıdır.
Uyanık Bebekler: Uykusu az olarak nitelenebilecek bir bebek günde 12
saatten daha az uyuyan bebektir. Bu bebekler genellikle yattıklarında 2 saatten fazla
uyumazlar. Uyumaktan hoşlanmazlar ancak emerken uykuya dalıp bir süre sonra
tekrar uyanırlar. Acıktığı için değil sadece uyanmak istediği için uyanır. Fakat her
uyanışında meme verildiği için genellikle toplu bebekler olurlar. Zamanlarının daha
büyük bir kısmını uyanık olarak geçirdikleri ve sürekli etrafı gözledikleri için
genellikle gelişimleri daha hızlıdır. Uyanık oldukları zamanlarda ilgi bekledikleri
için bakıcıyı zorlar ve daha fazla zamanını alırlar. Bu bebekleri taşıyabileceğiniz bir
şeye yatırarak gittiğiniz odaya götürmek işi kolaylaştırabilir. Kucağınızda gezerek
etrafı seyretmekten çok hoşlanırlar. Karyolasına bir şeyler asmak veya yere yatırıp
etrafına bakabileceği şeyler koymak bu bebekleri bir süre için oyalamada işe
yarayabilir.
Bebeklerin Ağlamaları:
8
Bebeklerin ağlamalarının hep birbirinin aynı olduğu düşünülür. Oysa
bebeklerin ağlamaları birbirinden farklı olduğu gibi bir bebeğin ağlama nedenleri de
farklıdır. Bebekler en çok aç oldukları için ağlarlar. Ağlamaya yol açan bir diğer
faktörde acı veya ağrıdır. Örneğin, gaz sancısı nedeniyle bebek ağlar ama tutup
kaldırdığınızda gaz hareket ettiği için çıkar ve bebek birden susabilir. Sütü veya
banyo suyu sıcak olduğunda bebekler ağlayabilir. Yine bebek, aşırı uyarılma, korku
ve şokda da ağlayabilir. Örneğin, aşırı gürültü, yüksek sesle gülme, bebeği soğuk
elle elleme, kucaklama ve keskin kokular da ağlamaya yol açabilir. İlk iki aydaki
ağlamalarla bebek ihtiyaçlarını duyurmaktadır. Bunlara duyarlı olmak bebeğe
"benim için değerlisin" mesajını verir ve bu ilgi bebeği şımartmaz tam tersine ona
sağlıklı bir kişilik gelişimi için gerekli olan güven duymayı öğretir. Bebekler bir kez
dış dünyaya alıştıktan sonra yaklaşık 2. aydan itibaren daha az ağlamaya başlarlar;
fakat buna rağmen bazı bebekler diğerlerinden daha çok ağlar.
İkinci aydan itibaren bebeklerin ağlamalarına hoşnutsuzluk ve halinden
şikayet etme nedeniyle ağlama da eklenir. Bu mutsuzluk ifadesidir. Daha sonra da
sizi istediğini veya istemediğini göstermek için kızgınlıkla ağlayabilir. Bebeğin
ağlamalarına ne zaman tepki verecekleri ne zaman vermeyecekleri konusunda anne
babalar sezgilerine güvenmelidirler. Ancak bebeğin ağlamalarına yavaş tepki
vermek ağlamayı çığırından çıkarabilir ve bu nedenle bazen tepkiyi ağırdan almak
yerine hiç vermemek daha uygundur. Bebeklerin bir miktar ağlamaları kendilerini
düzene koymaları açısından gerekmektedir.
Bebeğin ağlamasını durdurmanın en etkili yolu bebeği tutup kaldırmak ve
omzunuzun üzerinden etrafa bakmasını sağlayacak şekilde tutmaktır. Birinci yıldaki
ağlamaların %85’inin bu şekilde durdurulabildiği görülmüştür. Diğer etkili teknikler
de emzirme ve sallamadır. Diğer duyuları da sürekli biçimde uyarma bebeği
yatıştırıp uykuya geçmeyi sağlayabilir. Örneğin ısıyı arttırmak ve bebeği
sarmalamak gibi. Üçüncü aydan itibaren annenin sesi ve bebeğe bir şeyler
göstermek de ağlamayı kesmede etkili olmaktadır. Dördüncü ayda ise hem görsel
hem işitsel uyarılma birlikte yer aldığında bebek ağlamayı kesmektedir. Ritmik bir
9
şekilde bebeği sallama, pozisyonunu değiştirme gibi hareketler de bebeği
yatıştırabilir.
Bebeğin ağlaması genellikle emmeyle kesilir ve genellikle bebekler kendi
parmaklarını emerek kendilerini rahatlatırlar. Bebekliğin ilk döneminde parmak
emen bebeklerin ileri yaşlarda da parmak emen çocuklar olması beklenmez; ancak
emerek sakinleşebilen bir bebeğe emzik vermek sizin işinizi de kolaylaştırıyorsa
denenebilir.
Altıncı aydan sonra bebekler daha az ağlamaya başlarlar. Ancak bu
kez de farklı korkular geliştirebilirler. Örneğin elektrikli süpürgenin sesinden
korkma gibi. Bebeğin korkularını tanıyıp bu
konuda onun üstüne gitmedikçe
azalacaktır. İkinci altı ayda bebekler beklenti geliştirmeye başladıkları için
umdukları ya da bekledikleri olayların ya da kişilerin dışındaki her şey onları
ağlatabilir. Örneğin yatağında uyanıp mırıldanırken ve alıştığı gibi anne-babasının
gelip kendisiyle konuşmasını beklerken bir yabancı yatağına yaklaşırsa ağlayabilir.
Yeni deneyimler de bu dönemde bebeği ağlatabilir. Örneğin ilk kez salıncağa binen
bebek korkup ağlayabilir. Fakat sizin kucağınızda biner ve bu sırada kulağına
fısıldayarak onunla konuşursanız tam tersine bu yaşantı hoşuna gidebilir. Henüz
hareketsiz olan bir bebek, peşinizden gelemediği için, oyuncağı düştüğü ve
alamadığı için, dikkatinizi çekmek için ağlayabilir. Eğer bebeğin verdiği ipuçlarına
duyarlı olup ağlamasına fırsat vermeden ihtiyacını karşılarsanız bebek ağlamaya
gerek duymayacaktır. Zaten bebek hareketlendikçe çaresizlikten doğan ağlamalar da
azalacaktır. Birinci yılın sonunda bebeklerin daha çok anneleri yanlarındayken
ağladıkları görülmektedir. Bu da ağlamanın artık iletişim amaçlı olduğunu gösterir.
Yaklaşık 1 yaşındaki hareketli bir bebeği güvenliği için kısıtlamaya ya da
engellemeye kalkıştığınızda ağlayacaktır. Bu nedenle bebeğin dolaştığı yerleri
güvenli hale getirerek engellenmeler en aza indirilebilir.
Uyku
Uyku örüntüleri hem bebek geliştikçe hem de bebekler arasında büyük
farklılıklar gösterebilir. Bebek büyüdükçe uyku sayısı ve uyku süresi kısalırken
gece uykusundaki kesintiler de azalır ve bebek gece daha uzun uyur. Gündüz uyanık
kalma süresi de artar. Uyku, çeşitli düzeylerden oluşur. Derin uykuda bebek dış
dünyadaki uyarıcılara tamamen kapalıdır. Hafif uyku ya da REM uykusu denilen
10
aşamada zaman zaman kendi kendine emme davranışı gösterebilir, uyandırılması
mümkündür ancak buna istekli olmayabilir. Uyanık ve alesta düzeyde ise bebek
uyanmıştır, ellerini ağzına götürmek isterse başarabilir ve sizinle iletişime açıktır.
Diğer bir düzeyde ise bebek uyanık olduğu halde mızmızlanır etrafındaki uyarıcılara
dikkat etme ve hareketlerini kontrol yoktur. Sakinleşmesine yardım edilmesi bazen
işe yarayabileceği gibi, bazen de kontrolsüz bir ağlama görülebilir.
Anne ve baba, bebeğin bir uyku düzeyinden diğerine nasıl geçtiğini
anladıkça bebeğin hareketlerini daha fazla kestirir hale geleceklerdir. Eğer anne
baba bebeğin bu ilk dilini iyi anlarlarsa onun yaşamını evin yaşamına uydurmak için
yeni düzenlemelere gidebilirler. Örneğin gece daha az uyanmak için beslenmeyi
daha geç bir saate alarak bebeğin gece daha uzun uyumasını ve gündüz daha uyanık
kalmasını sağlayabilirler. Bebeğin gittikçe gelişen sinir sistemi de buna izin verir.
Beslenme
Bebeklerin beslenme aralığı ve miktarı, bebekten bebeğe ve gelişim
düzeyine göre önemli farklılıklar gösterir çünkü beslenme bir ihtiyaçtır. Bebek
doğduğunda ve yaklaşık 3-4 hafta, her ağladığında emzirilmeli ya da beslenmelidir.
Daha sonra ise bir program dahilinde emebilir veya beslenebilirler. Hemen her
anne bebeğinin doymadığını onu iyi besleyemediğini düşünür ve bu konuda
kaygılanır. Doğrusu etraftan gelen uyarılar da genellikle bu duyguyu pekiştirir.
Oysa;
Bebek emdikten sonra daha huzurlu görünüyor mu?
Bir kaç saat aç kalabiliyor mu?
Günde bir kaç kez çişini yapıyor mu?
Alması gereken kiloyu alıyor mu?
gibi soruların yanıtları size bebeğin
doyup doymadığını en iyi şekilde gösterecektir. Bebek 4-5 aylık olunca katı gıdalara
başlanabilir. Ayrıca bebekler bu aylardan itibaren çevreyle ilgilenmeye başladıkları
ve her şeyi izlemek istedikleri için onları memede tutmak zor olabilir ve emmeye
istekli görünmeyebilirler. Katı gıdalara geçildiğinde ise, bir seferde bir gıda
denenmelidir. Bu, hem bebeğin damak tadı geliştirmesini sağlamak hem de neyin
alerji yapıp yapmadığını ya da bebeğin neyi sevip sevmediğini anlamak açısından
çok önemlidir. İlk denemelerin emmeyle çiğneme arasında yer alması için hafif sulu
11
ya da sütlü gıdalarla başlamak uygundur. Katı besin yemek yeni bir beceri olduğu
için geliştirilmesi zaman alacaktır. Her hafta yeni bir gıda denenebilir. Gündüz
emerek beslenme hafifleyebileceğinden sabah ve akşam emme sırasında nispeten
karanlık ve sessiz bir ortam tercih edilmelidir. İkinci 6 ayın sonunda bebeğin
beslenmesi tekrar problem olmaya başlar. Çünkü bebekler iyice hareketlendikleri
için hem kilo verirler, hem yemeğe ilgileri hem de iştahları azalır. Tombul bebek
görünümü yok olur ama eğer ana-babalar veya bakıcılar bebeğin zayıflayacağından
endişe edip ona ısrarla yemek yedirmeye çalışırlarsa yemek yemek çocuk için bir
keyif olmaktan çıkıp eziyet haline gelir. Yeme konusundaki baskı
çok farklı
şekillerde kendini gösterebilir: Parmak emme, başını vurma, kusma, tükürme ve
ağızda tutma gibi. Altıncı aydan itibaren yiyecekler eğer bebek hoşlanıyorsa onun
eliyle yiyebileceği şekilde parçalanabilir ve kendi kendine yemesi, zevk alması
sağlanabilir.
Bebeklerin beslenmesiyle ilgili sorunlar çoğu durumda aslında anne babanın
sorunudur. Çünkü, bebek yemektedir fakat siz istediğiniz zaman, sizin istediğiniz
kadar ve uygun şekilde yemiyordur. Oysa beslenme konusunda neredeyse sonsuz
seçenek vardır. Süt içmeyen bir bebeğin peşinden elde biberonla dolaşıp içirmeye
çalışmanın anlamı yoktur. Çünkü sütü farklı şekillerde sunabileceğiniz gibi yerine
yoğurt dondurma gibi gıdalar da verebilirsiniz. Yumurta yemiyorsa yumurtadan
nefret ettirmek yerine sevdiği kekten verebilirsiniz. Yemediğini düşündüğünüz bir
gıdayı bir süre sonra tekrar denerseniz bir gün keyifle yediğini görürsünüz.
Yemek çocuklar için ne bir ödül ne de bir ceza olarak kullanılmamalıdır.
Böyle olduğu zaman yemek yeme ana-babayla çocuk arasında bir mücadele alanı
haline gelir. Bebekler yetişkinlerin bu konuya verdikleri önemin çok fazla
farkındadırlar ve sizinle yarışırlar. Bir yaşına doğru bebeklerin yemeğe karşı ilgileri
iyice hafifler ve kilo alma yavaşlar. Bu yüzden öğün uzatılmamalıdır. Çünkü çocuk
hem öğüne uymayı öğrenemez hem de aile bu konudaki kontrolü kolay
kaybedebilir. Çocuk bir sonraki öğüne kadar oyunla oyalanmalıdır. İki yaşındaki bir
çocuğun dengeli beslenmesi için yiyebileceği şeyler; et, süt yumurta peynir ve taze
yeşil sebze ile meyveden oluşur. Çocuk bunların çoğunu sevmediğinde ise anne
kaygılanır. Bu durumda bir gıda maddesi yerine geçebilecek başka gıdalar
12
denenebilir. Çocuğun yemediği şeyler için üzülmek yerine severek yiyebileceği yeni
pişirme tarzları ve bileşimler oluşturmak için uğraşmak daha akıllıcadır. Çocuklar
hızla gelişmekte ve sürekli hareket etmekte oldukları için kaloriye ihtiyaç duyarlar.
Yiyeceklerin içerdikleri kalori miktarı değiştiği gibi, yemeklerin hazırlanış biçimi
de onların içerdiği kalori miktarını etkiler. Örneğin kızarmış patates haşlanmış
olanın 3 katı kalori içerir. Bu nedenle bazen az yiyen çocuklar aslında kendilerine
yüksek kalorili yiyecekler sunulan çocuklardır.
Çocuk beslendiği ve büyüdüğü halde siz hala endişeliyseniz büyük olasılıkla
çocuğun yemek yeme davranışından şikayetçisinizdir. Çocuğu sağlıklı bir şekilde
beslemek ayrı bir şeydir, sosyal alışkanlık ve kurallara uygun bir şekilde beslemek
farklıdır. Bir çocuk tabağındakini yemesi için zorlandığında bu miktarın onun için
gerekli miktar olduğunu sanırsınız oysa kendi ihtiyacının ne olduğunu en iyi çocuk
bilmektedir. Öğün zamanları da yine çocuğun ritmine göre ayarlanmalıdır. Yemek
yeme, çocuk zayıf ya da gelişimi geri kaldığında bir problemdir. Gelişimi normal
bir çocuk, sizin verdiğinizi yemediğinde, sizin onaylamadığınız şekilde yediğinde
veya siz söylediğinizde yemediğinde bir sorun olarak ortaya çıkmamalıdır. Çocuğun
beslenmesini problem haline getirmekten kaçınmak için; çocuğun açlıktan
ölmeyeceğine inanın. Çocuğunuz alması gereken kiloyu alıyor ve doktoru da bunun
yeterli olduğunu söylüyorsa size düşen ona yararlı yiyecekler sunmak fakat yemesi
için zorlamamaktır. Zaman içinde çocuk uygun yiyecekleri seçmeyi öğrenecektir.
Tüm alanlarda çocuğunuzun bağımsızlığını cesaretlendirin. Yemeğini kendi kendine
yiyebileceği şekilde sunun ve yardım istemedikçe yardım etmeyin. Beslenmeyi
çocuk için mümkün olduğunca aktif bir süreç haline getirin. Yemeğini zevk aldığı
şekilde yemesine izin verin. Sofrada ve çatal kaşık kullanarak yemek yemeyi çocuk
nasıl olsa öğrenecektir ve bu konuda çok fazla baskı uygulanmamalıdır. İsteyerek
yiyiyorsa eliyle yemesine izin verilebilir. Yemekleri istediği sırada ve istediği
şeylerle karıştırarak yemesine izin verin ve ne zaman doyduğuna da kendinin karar
vermesini sağlayın.
Bebekte Hareket Gelişimi
13
Bebek doğduğunda kendi bedenini kontrol edecek durumda değildir. Daha
sonra tüm bebekler biraz daha erken ya da biraz daha geç olmak üzere aynı gelişim
evrelerini izleyerek bedenlerini kontrol eder hale gelirler. Bebeğinizin sırayla neleri
başaracağını bilmeli ve bunları takip etmelisiniz. Bebeğinizin hangi davranışları
yaklaşık hangi ayda gösterdiğini ve bunun yaklaşık olarak beklenen ay olup
olmadığını da izleyebilirsiniz. Ancak bebeğinizi diğer bebeklerle kıyaslamayın;
çünkü her bebek kendine özgüdür.
Baş Kontrolü: Doğuşta bebeğin başı çok ağırdır ve tutamaz; fakat, 6 haftalıkken
saniye kadar bir sürede başını tutabilen bir bebek 3 aylıkken baş kontrolünü hemen
hemen tamamen geliştirmiştir. Yine de ani hareketlerde başını desteklemeniz
gerekir. Bebeğin baş kontrolü arttıkça beden duruşu da anne karnındaki
pozisyondan farklılaşır ve bebek sırt üstü elleri ayakları açık yatabilir. Karın üstü
yatarken başını kaldırıp çevirebilir ve bir yöne doğru koymayı tercih edebilir.
Kendini dik tutabildiği ve başını döndürebildiği için bakış açısı genişler ve etrafı
izlemekten hoşlanır.
Bebekler anne karnındaki gibi kıvrık bir şekilde yatmaktan kurtulunca
bedenlerini keşfederler ve onu hareket ettirmekten çok hoşlanırlar. Ayaklarını sallar
ve etrafı tekmelerler, kollarını sallar ve elleriyle oynarlar. Bebekten bebeğe önemli
ölçüde değişmekle birlikte bazı bebekler 9-10 haftalıktan itibaren yatakta
yuvarlanabilirler ve yan yatırdığınız bebeği sırt üstü pozisyonda bulabilirsiniz. Üç
aylıkken ise sırt üstü yatırdığınızda kendi kendine yan döndüğünü görebilirsiniz. 3-4
aylıkken kollarından tutup oturtmaya çalıştığınızda bedenini ve başını dik tutarak
oturmaya çalışabilir ancak her tarafından desteklenmedikçe yarı oturur pozisyonda
bırakılmamalıdır. 5-6 Aylık bebekler ise oturmak için sizin dengeyi sağlamanıza
ihtiyaç duyarlar ve dengeleri sağlandığında kendi kendilerine dayanarak
oturabilirler. 7-8 aylık olduktan sonra kendi kendilerini dengelemek için çeşitli
hareketler geliştirirler ve 8-9 aylık olunca da kendi kendilerine oturma pozisyonuna
geçip kendilerini dengede tutabilirler. Bebekler 4-5 aylık olup dizlerini büküp
gererek ritmik bir şekilde zıplama hareketi yapmaya başladıktan sonra artık oturmak
istemezler. Bazı bebekler 6 aydan sonra emeklemeye başlayabilirler ve sırt ile
kalçadaki kasların kontrolü geliştikten sonra da ayakta durabilirler. Bebek
14
hareketlenip kendi kendine oturmaya başladıktan sonra üstüne çıkarken
düşebileceği hafif eşyalar ortadan kaldırılmalıdır. Sandalyede otururken kemeri
bağlanmalı ve yatakta ve yerde yalnız bırakılmamalıdır. Bebek geriye doğru
emeklemeye ve kendi kendine tutunarak ayağa kalkmaya başladıktan sonra
yürümeye başlayacaktır.
Bebekler tüm bu davranışları ve yürümeyi kendilerine güvendiklerinde,
bunun için güdülendiklerinde ve kas gelişimleri ile çeşitli kaslar arasındaki
koordinasyon tam olduğunda başarırlar. Siz yürümesi için yardımcı olmaya çalışıp
onu acele ettirirseniz süreci daha da yavaşlatırsınız. Bebeklerin çoğu birinci yaş
günlerinde yürürken bir kısmı 2 yaşına kadar yürümeyebilir.
Bebekte Bilişsel Gelişim
Yaklaşık 2-3 aylık bebekler soyunmuş olmaktan hoşlanırlar ve el kol
hareketleriyle kendi bedenlerini tanırlar. Yine bu dönemde yetişkinin bedeni, yüzü,
sesi ve davranışları bebeğin en çok dikkatini verdiği ve hoşlandığı şeydir. Sizin
bebeğe verdiğiniz dikkat, duygu yüklü bakışlar ve ilgiyle konuşmanız onun için en
iyi oyundur.
Bebeğin ellerini kullanması ve elleriyle dünyayı keşfi 6-12. aylar arasında
hızlı bir gelişme gösterir. Nesneleri sadece yakalayarak değil elde evirip çevirerek,
ağzına götürerek de keşfedeceğini öğrenir. Elleriyle oyuncakları kavrar, sallar ve
vurur. Bu hareketler sayesinde yakalanabilir ve yakalanamaz, yumuşak ve sert,
yüzeyi düz ve pürüzlü nesneleri keşfeder. Altıncı aydan itibaren ellerini ve kollarını
ayrı ayrı kullanabildiği için 8-9. ayda ellerini sallayarak “hoşçakal”
işareti
yapabilir. Bebek önceleri bir seferde yalnızca bir nesneye odaklaşabildiği için başka
bir tane uzatınca elindekini bırakır. Daha sonra iki nesneyi iki eline alarak ve ağzına
götürerek keşfetmeye çalışır. Bebeğin el göz koordinasyonu geliştiği için gördüğü
nesneyi yakalar ve ağzına götürür. Bu aşamada bebeğin elini ya da oyuncağı
ağzından çekmek yerine oyuncakları sürekli yıkayarak temiz tutmak daha
akıllıcadır. Ellerinin kontrolü arttıkça nesneleri evirip çevirme, doldurup boşaltma,
itip çekme gibi hareketler artar. Parmaklarının ayrı ayrı kontrolünü kazandığında da
15
istediği şeyi parmağıyla işaret etmeyi başarır. Bir yaşına yaklaştığında yerdeki çok
küçük şeyleri bile başparmağını ve işaret parmağını kullanarak toplayabilir.
Yaklaşık 10-11. aydan itibaren istenen bir nesneyi vermek için avucunu açarak
bırakabilir ya da vermemek için elinde sımsıkı tutabilir.
Yaklaşık 6 aylık bir bebek eli ya da ayağının hareketiyle başka bir hareketi
sağladığını anlayabilir ve bunu sürdürmek isteyebilir. Örneğin elindeki çıngırağı
sallar sesi duyar ve bir daha sallar. Ayağıyla karyolasına asılı oyuncağa vurur,
sallandığını görür bir daha vurur. Yine bu aylarda daha önceleri elinden düşürdüğü
oyuncağa hiç bakmayıp onu yok sayan bebek, bilişsel yetenekleri geliştiği için
gözünün önünden geçip giden bir topu izleyerek nereye gittiğini görmeye çalışır.
Yaklaşık 6-12. aylar arasında bebek kendi kendine oturabildiği ve hareketlendiği
için başardığı becerileri tekrarlamak isteyecektir; fakat
bu dönemde yalnız
bırakılmamalıdır. Çünkü hem sıkılacaktır hem de güvenli değildir. Bebeği 20 dakika
bile olsa dışarıda dolaştırmak, paketleri açmak, yemek pişirmek, alışveriş yapmak
ve evi temizlemek gibi yaptığınız günlük işlere onu da katmak bebeğinizi çok mutlu
edecektir. Bebekler neden-sonuç ilişkisini de bu dönemde keşfettikleri için vurarak,
iterek ve sallayarak ses çıkarabileceği oyuncaklarla ve ev eşyalarıyla oynamaktan
hoşlanırlar. Bebek oyuncakları olduğunu ve bunların neler olduğunu bilecek yaşta
olmadığı için tüm oyuncaklar çocuğun gözü önünde ve erişebileceği yerde olmalı ve
istedikçe oynamalıdır.
Bebekler için oyun tam bir öğrenme sürecidir. Eğer çocuğunuza uygun,
ilginç ve eğlenceli yaşantılar ve oyunlar yaratabilir ve bebeğinizle birlikte
oynayabilirseniz bebek bundan bilişsel ve sosyal gelişim adına büyük yarar
sağlayacaktır. Çok küçük aylardan başlayarak bebeğe resimli kitaplar gösterip
öyküler okumak, anlayacağı zaman resimlerin ne olduğunu sorup yanıtını
beklemek, tanıyamadıklarının adını söylemek ve daha ileri aylarda resimli öyküde
daha sonra neler olacağını sormak ve anlatmasını desteklemek, iki yaşından sonra
öyküdeki kahramanların neler hissettikleri hakkında konuşmak. Bu duyguları
adlandırmak, çocuğa, özellikle kıskançlık, öfke ve korku gibi nahoş duygularla nasıl
başa çıkılabileceğini göstermek açısından önemlidir.
16
Bebeğinizle konuşun ancak onun hareketleri sizinkinden daha yavaş olduğu
için kendinizi ona uydurun ve cevap vermesi için 5sn kadar bekleyin. Bebekler 3-6.
aylar arasında oyuncaklara ilgi duymaya başlarlar. Bir oyuncağı uzattığınızda
alması için bir süre bekleyin; çünkü, onun oyuncağa uzanması bebek için epey zor
bir iştir. Ama başarması için zaman tanıyın ve oyuncağı eline vermeyin. Bebekle
oynanan oyunların bebeğin mizacına uygun olması gerekir. Örneğin 5 aylık bir
bebek havaya kaldırılmaktan hoşlanıp gülerken; diğeri korkup ağlayabilir. Sinir
sistemi hassas olup kolay irkilen bebeklerle fiziksel oyunlar oynamak yerine
“buraya bir kuş konmuş” tarzında daha sakin oyunlar oynanmalıdır. Bebeğin
oynamaktan hoşlandığı ancak iyice alıştığı için artık bir kenara bıraktığı oyuncak
yerine çok farklısını ya da daha büyüğünü değil; biraz farklı olanı almak daha
uygundur. Örneğin daha büyük bir oyuncak ayı yerine farklı ses çıkaran bir kedi
alabilirsiniz.
Bebekte bir Yetişkine Bağlanma ve Kişiliğin Temelleri
Bebekler doğduktan çok kısa bir süre sonra yaklaşık 2. ayda nesneler yerine
daha fazla insanlara yönelmeye ve onlara daha fazla dikkat etmeye, onları izlemeye
dinlemeye ve kucağa alınmaktan hoşlanmaya başlarlar. Etrafındaki tüm insanlara
aynı şekilde tepki verirler. Yaklaşık 3-4. aylardan sonra tanıdıkları yüzlere
yabancılardan daha farklı şekilde tepki vermeye başlarlar. Aynı zamanda bebek,
kendisine bakan kişiye (ya da kişilere) daha fazla olumlu tepki vermeye ve onu
diğerlerine tercih etmeye başlar. Böylece o kişinin davranış ve etkileşim stillerini
daha çabuk öğrenir ve onu memnun eden davranışlar sergilemeye çalışır. Bebekler
kendi kendilerine hareket etmeye başladıklarında ise annenin yakınlığını aramak
için daha aktif olurlar. Annenin peşinden gider, ona asılır ve kendine bakmasını
sağlamaya çalışırlar. Bakıcı ya da anneden ayrı kalmak istemez ve yabancılardan
korkmaya başlarlar. Seyrek olarak gördüğü akrabalara ya da sizin çok yakın
arkadaşlarınızın bile kucağına gitmek istemeyebilir ve dokunmalarına izin
vermeyebilir.
17
Bebek annenin yakınlığını ısrarla aradığında ve bu yakınlığı sürdürmek için
aktif olarak çaba gösterdiğinde ve anne de buna karşılık verdiğinde anne-bebek
arasındaki bağlılık kurulmuştur. Bebeklerin anneleriyle kurdukları bağlanma
ilişkileri de farklılık göstermektedir. Bazı bebekler anneleri ayrılırken ağlamalarına
rağmen kolay yatıştırılırlar ve anneleri döndüğünde de buna çok sevinir, gülerek
anneye yaklaşırlar. Bazı bebekler ise annelerinden ayrılırken ağladıkları gibi hem
zor yatıştırılırlar hem de anneleri döndüğünde anneyi görünce ağlamaya başlarlar.
Hem annelerine yakın olmak için çabalar hem de bakışlarını ondan kaçırırlar. Diğer
bir grup bebek ise anneyle yakın bir fiziksel temas aramaz, anneden ayrılırken
ağlamaz ve ona kızgınlıkla tepki vermez. Yeniden bir araya geldiklerinde de bir
memnuniyet ifadesi göstermezler. Yaklaşık 12-14 aylık bebeklerde ayrıştırılabilen
bu tepkiler 18. ayda da değişmeden devam ediyorsa çok büyük olasılıkla okul
öncesi yıllarda da kalıcı olur. Çocuğun hem arkadaşlarıyla hem öğretmenleriyle
hem de diğer yetişkinlerle olan ilişkilerini biçimlendirir.
Bebeklerin
anneleriyle
ne
tür
bağlanmalar
kurdukları
annenin
davranışlarından oldukça etkilenmektedir. Annenin, emzirme ya da besleme tarzı,
bebeğiyle kurduğu fiziksel temas ve onu rahatlatma biçimi, bebeğin ihtiyaçlarına
duyarlılığı, bebeğe duygusal yakınlığı ve yanında olduğu konusunda verdiği güven
hissi gibi bazı özelliklerinin bebeklerin bağlanma stilleriyle yakından ilişkili olduğu
bulunmuştur. Örneğin genellikle bebeğiyle yakın, sıcak, duyarlı ve tutarlı bir ilişki
içinde olan annelerin bebeklerinin, annesine güvenen, diğerlerine göre daha az
ağlayan, akranlarıyla kolay ilişkiye giren bebekler olduğu görülmektedir. Annenin
davranışının tutarsız olduğu; yani annenin bazen sıcak ve yakın bazen de duyarsız
ve aldırmaz davrandığı durumlarda bebeklerin, anneyle olan ilişkilerinde genellikle
kaygılı, öfkeli, sürekli anneye asılan ve şikayetçi tarzda ağlayan bebekler olduğu
saptanmıştır.
Burada özellikle vurgulanması önemli olan nokta, bağlanma ve bağımlılık
arasındaki farktır. Bebeğin anneye, babaya ya da bakıcıya bağlanması, bebeğin
gelecekte bağımlı bir kişi olmasından tamamen farklıdır. Bağlanma, hareketlenip
bilmediği dünyayı keşfe çıkan bir bebek için güvenli bir yer edinme gereksinimidir.
Bu gereksinimden yola çıkarak bebek bir ömür boyu sürecek karşılıklı güven
18
duygusunun ve yakınlığın temellerini oluşturan bir ilişki içine girer. Eğer siz
bebeğinizin size yakın olmak için verdiği sinyallere duyarsız kalırsanız bebek size
daha fazla asılacak ve aranızda kısır bir döngü başlayacaktır. Oysa siz ona o da size
bağlanır ve size güveneceğini ve her ihtiyaç duyduğunda size ulaşabileceğini
kavrarsa dış dünyaya daha kolay açılıp çevreyi araştıracak, diğer yetişkin ve
çocuklarla da ilişkiler geliştirecek ve daha sağlıklı bir bağımsızlaşma gösterecektir.
Çocuğunuzun size bağımlı olması ise siz olmadan bir şey yapamayacak duruma
gelmesidir. Eğer siz ortalığı kirletecek, size iş çıkaracak ya da daha fazla zaman
ayırmanıza neden olacak düşüncesiyle çocuğun kendi kendine becerebileceklerini
onun yerine yaparsanız, örneğin yedirme, giydirme ve el yıkama gibi, o zaman
bebeği bağımlı hale getirirsiniz. Bebeğin anneye, babaya ya da bakan kişiye
bağlanmasının onunla karşılıklı duygusal bağlar geliştirmesinin, bebeğin bu kişilere
uzun süreli bir bağımlılık kazanmasıyla veya gelecekte bağımlı bir kişi olmasıyla
ilgisi yoktur. Tam tersine bir ya da birkaç kişiyle yakın duygusal bağlar geliştirmiş
bir bebeğin, kendi kendine yeten bir çocuk olma olasılığı daha yüksektir.
Bebeklikten Çıkış ( 1,5 – 2,5 yaşlar )
Bebek 1,5 yaşına geldiğinde kalem tutma, düğme ilikleme ve karıştırma gibi
parmak, el ve bilek hareketlerini başarır ve denedikçe bu hareketlerin kontrolünde
ustalaşır. Bu yüzden boya kalemleri-kağıt, oyun hamuru ve farklı büyüklükteki
küpler çocuk için yararlı oyuncaklardır. Ayrıca kendi kendine yemesi ve içmesi,
kum ve su ile oynaması, kalın yapraklı kitap sayfalarını çevirmesi ve benzeri
hareketlerle alıştırma yapması gelişmekte olan beyin ve sinir sistemiyle birlikte
hareketlerin kontrolü, zamanlaması ve eşgüdümüne yardımcı olur.
İkinci yılda dil gelişimi de hızlanır. Yukarıdaki ince motor hareketlerde
olduğu gibi dil gelişiminde de genellikle kızlar öndedir ve kendilerini daha iyi ifade
ederler. Daha sosyal ve dışadönük çocuklar, utangaç ve içedönük olanlara göre daha
çok kelime bilirler ve daha konuşkandırlar. Genellikle kendisiyle bire bir karşılıklı
olarak konuşulan çocuklar, herkesin konuştuğu ama bebekle konuşulmayan
kalabalık ailelere göre daha erken konuşurlar. Onsekiz 24 aylar arasında iki
19
sözcüklü cümleler kurmaya başlayabilir ve sözcük dağarcığı hızla genişler. Bu
aylarda bebeğin dil gelişimine yardımcı olmak için bebek konuşunca dinleyin ve ne
söylediğini anlamaya çalışın, fakat onun söylemek istediğini siz söylemeyin. Onun
söylediği cümleyi açarak tekrarlayabilir böylece onu dinlediğinizi ve anlamak için
gayret ettiğinizi gösterebilirsiniz. Ona kitap okuyup tekerleme ve şarkı
söyleyebilirsiniz.
Yaklaşık 18 aylık bir bebek kendinin ayrı bir varlık olduğunun da farkına
varır. Araştırmacılar bunu çok ilginç bir deneyle ortaya koymuşlardır. Farklı
aylardaki bebeklerin burnuna kırmızı bir işaret koymuşlar ve bebeği aynanın
karşısına geçirerek tepkisini gözlemişlerdir. Genellikle 18 aylık bebekler aynadaki
görüntülerine bakıp ellerini kendi burunlarına götürürken 10 aylık bebekler
aynadaki görüntünün burnuna dokunmuşlardır. Bebek bu aylarda "ben" "benim" ve
"benimki" sözcüklerini de keşfederek kendini ortaya koymaya çalışır ve bu yüzden
de paylaşmaya pek gönüllü değildir ve her şeyi kendi yapmak ister, başarısıyla
gururlanır başaramayınca da çok utanır ya da kızar. Bir yandan da özellikle
huzursuz ve mutsuz olduğunda anne kucağını arar. Bebeklikle bebeklikten kurtulma
arasında gider gelir ve bu yıllar genellikle ana baba için zor yıllardır. Bağımsızlık
mücadelesinin öne çıktığı bu yıllar anne babayı disiplin problemiyle yüz yüze
getirir. Bir iki yaşlarındaki bir çocuğun yapmak istediklerine izin verilmelidir.
Ancak yapmak istediklerinin kötü sonuçlarına karşı da korunmalıdır.
Çocuğu korumak adına alınan önlemlerin konulan kuralların onu aptal
yerine koymamasına özellikle dikkat edin. Üstesinden gelebileceği deneyimleri
yaşamasına izin verin. Bu yaşlardaki çocukların bellekleri zayıf olduğu için
yaşadıklarından belleklerinde iz bırakıncaya kadar ders almazlar. Ayrıca çocuk,
geçmişi hatırlayamadığı için geçmişte yaşadıklarıyla bugünkü durum arasında bir
seçim yapması gerektiğinde yapamaz ve böyle bir durumda sık sık karar değiştirir.
Eğer iki seçenek de önündeyse seçim yapabilir. İleriyi düşünemediği için de çok
fazla bekleyemez, istediği “şimdi” olmalıdır. Nasıl ineceğini düşünmeden
merdivene çıkar ve inemediği için orada kalır. Zamanla ön beyin bölgesi de
geliştikçe kendini kontrol etmeyi, isteklerini ertelemeyi, beklemeyi ve kendinin olan
ile olmayanı ayırt edip her şeyi istememeyi öğrenir.
20
Ayrı bir birey olmaya çalışırken ona bebek gibi davranırsanız sizle mücadele
edecektir. Eğer bir çocuk gibi görüp disiplin altına almaya çalışırsanız da aranızdaki
sevgi zedelenecektir. En iyisi disiplini bir oyun haline getirmek ve sabırlı olmaktır.
Davranışlarınızla ona rehber ve model olmanız, istediği olmadığında sakinleşmesini
sağlamak için başka bir şeye yönlendirmeniz uygun stratejilerdir. Yürümeye
başlayan çocuğun dünyası da hızla genişlediği için bağımsızlık önem kazanır ve
bağımlı olma ile bağımsız olma arasında gider gelir. Tehlike yaratan durumlarda ya
da ısırma, vurma ve tırnaklama gibi davranışlar karşısında sakin olup fiziksel ceza
vermeden çocuğa kendi kendisini nasıl kontrol edeceğini öğretmek gerekir.
Örneğin bir alışveriş gününde bir şeyi bahane ederek öfke nöbetine giren, yere yatıp
ağlayıp tepinen çocuğa vurmanın ya da onu azarlamanın bir yararı yoktur. Çocuk
fazla uyarıcıyla yüklenmiştir ve üstelik de siz alacaklarınızla ilgilendiğiniz için
ilginiz onun üzerinde değildir. Böyle bir durumda çocuğu kenara çekip
sakinleşmesini
sağlamaya
çalışın
ve
sakinleşinceye
kadar
bir
yere
kımıldamayacağınızı söyleyin eğer durum uygunsa sizin çocuğunuz değilmiş gibi
davranın. Sakinleşince de “Bak böyle davranınca kendini çok kötü hissettin değil
mi?” diyerek kendine olanları anlamasını sağlayın. Kendini kontrol etmeyi öğrenene
kadar onunla bir daha bir yere gitmeyeceğinizi anlatmaya çalışın ve dediğinizi
yapın.
Bu dönemde ebeveynin her ricası çocukta bir ikilem yaratır. Kazanacak
mıyım kaybedecek miyim. Hem anne babasını sever hem de kendini ortaya koymak
ister. Çocuğun her türlü kontrole direndiği böyle bir dönemde tuvalet eğitimine
başlanmamalıdır. Yaşıtlarını taklit çok fazladır ve en iyi arkadaş grubu bir-iki kişilik
gruptur. Arkadaşlar arasındaki saldırganlıklar daha çok
kontrolün kaybedildiği
durumlarda ortaya çıkar ve gerçek saldırganlık değildir. Bu yaş grubundakiler için
ayrılıklar da çok üzücüdür; ancak bebeğin tepkisi ne olursa olsun ayrılıklar önceden
çocuğa bildirilmelidir. Bu hem ayrılık anını kolaylaştırır hem de bebeğin gelecekte
insanlara güven duymasını sağlar. Bebeğiniz daha fazla çocuk oldukça daha fazla
sözel tepki verecek ve daha makul hale gelecektir.
21
Yararlanılan Kaynaklar:
Bukatko, D.; Daehler, M. ( 1992).Child Development. Boston: Houghton Mifflin
Com.
Karen, R. (1994). Becoming Attached. New York: Warner Books
Leach, P. (1991).Your Baby and Child, New York: Alfred A. Knopf.
Rosenblith, J.F. (1992). In the Beginning. Sage Pub.

Benzer belgeler

Yenidoğan Bebek

Yenidoğan Bebek taşırken ve kaldırırken acele edilmemeli ve bebeğin başı elle desteklenerek kendini güvende hissetmesi sağlanmalıdır. Bebeği dikkatle yumuşak bir şekilde sarar ve uyumaya bırakırsanız fiziksel uyar...

Detaylı