Sayı: 141•Kasım 2011 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
Transkript
Sayı: 141•Kasım 2011 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
KASIM 2011 - SAYI 141• 1• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM •2 Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM Aylık Eğitim Dergisi•ISSN-1302-5600 Yıl: 12•Sayı: 141•Kasım 2011 Sahibi ÖMER DİNÇER (Millî Eğitim Bakanı) • Genel Yayın Yönetmeni YUSUF ESENER • Yazı İşleri Müdürü ARİF BÜK ([email protected]) • Yayın Kurulu DİNÇER EŞİTGİN ÇAĞRI GÜREL ŞABAN ÖZÜDOĞRU AYSUN İLDENİZ HAKKI USLU • Tasarım HAKKI USLU (hus[email protected]) • İletişim ve Koordinasyon DİNÇER EŞİTGİN (desit[email protected]) • Yönetim Merkezi Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar/ANKARA http://yayim.meb.gov.tr e-posta: baa[email protected] Tel: (0 312) 212 81 45 / 4188 Fax: (0 312) 212 81 48 • Baskı Devlet Kitapları Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü • Abone - Dağıtım HALİL İBRAHİM KINACI Tel: (0312) 866 22 01 / 246 Fax: (0 312) 866 22 72 Gönderilen eser ve çalışmalar yayımlansın veya yayımlan masın, iade edilmez. Yazıların içeriğinden yazarları sorum İÇİNDEKİLER ÇİZGİ•HAKKI USLU ............................................................ 2 GÖZLERİN GÖRECEK KARANLIKTA•ARİF BÜK ...................... 3 SANA ADANMIŞ NEFESLER•İRFAN COŞKUN ......................... 4 CENGİZ DAĞCI’DA DİL VE HAFIZA•İBRAHİM ŞAHİN .............. 6 EĞİTİM VE VERİMLİLİK•SEVGİN FETTAHOĞLU DEMİRCİ ....... 14 TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ IŞIĞINDA OKULLARDA VERİMLİLİK KÜLTÜRÜNÜN OLUŞTURULMASI•CİHAD ŞENTÜRK ............. 22 İLK VE ORTA ÖĞRETİMDE VERİMLİLİK KÜLTÜRÜ HALİT SUİÇMEZ ................................................................. 30 EĞİTİMDE VERİMLİLİK UYGULAMALARINA İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME•ALİ HİKMET DEMİR .............................. 34 EĞİTİMDE VERİMLİLİK ÜZERİNE BİR BAKIŞ YILDIRIM TÜRK ................................................................. 38 ludur. Yayın Kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim” adı anılmadan alıntı yapılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkan lığının 22.12.2005 tarih ve 6088 sayılı oluru ile basılmıştır. Dergimizin yıllık abone bedeli 20 TL (öğretmen ve öğrenciler YENİ LİSE FİZİK PROGRAMINDA BİYOLOJİ İLE İLGİLİ ÖRNEKLER•TÜRKKAN GÜLYURDU .................................... 40 için 15 TL)’dir. Abone bedelinin Ziraat Bankası Elmadağ-An kara Şubesindeki Devlet Kitapları Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğünün 2016676-5016 numaralı hesabına yatırılarak ÜSTÜN YETENEKLİLERİN EĞİTİMİ•HARUN SÖNMEZ ........... 43 makbuzun ve açık adresin “Devlet Kitapları Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü Hasanoğlan-ANKARA” adresine gönde rilmesi gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları: 5694 Süreli Yayınlar Dizisi: 285 GÜNDEM ........................................................................... 46 KAPAK FOTOĞRAFI: DİNÇER EŞİTGİN ÇİZGİ • Hakkı Uslu GÖZLERİN GÖRECEK KARANLIKTA ARİF BÜK Hiçbir ize eğilmeden İşaret ver ışığa Buluştur gözlerini Aynı budakta Gökyüzü kokularını Kalbinden soludukça Yüreklere batan dikenleri Gül dalına astıkça Kokusunu alın terinin Rüzgarlara saldıkça Yalnız kalan ellerin Üşüyen el aradıkça İçindeki kuyudan Yüzünü sel bastıkça Diz çökmeyip acılara Kesen sabır doldukça Ruhunda sevdaların ateşini yaktıkça Gözlerin görecek o zaman karanlıkta. 3• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM SANA ADANMIŞ NEFESLER İRFAN COŞKUN MEB TTK Üyesi Ararım seni uzun gecelerde Issız ıraklarda Gökyüzünün gözyaşı döktüğü Matemli sevinçlerde Hüznüm aşkımdandır Gelincikleri demet yapıp duvağına taktığım Buruk bir sevinç var içimde Soğuk pınarlar akar gönül ırmağıma Söndüremez ateşimi Kara bulutlar arasından Bir yol bulurum sana ulaşan Sana adanmış nefeslerde Sel olur akar hasretin Bir ses çınlar kulaklarımda Çok nefesler eskittim Sana ulaşmak için Yüzüne sürmek için yüzümü Çok engeller kaldırdım Unutma beni sonsuzluk diyarında Sana ağlıyorum bilesin •4 CENGİZ DAĞCI [9 Mart 1919 •22 Eylül 2011] “Türkçe isimlerini bilmediğim iki çiçek ektim üç yıl önceki karşıki çitin dibine. Çiçekçinin verdiği malûmata göre Türk çiçekleriymiş. Türkiye’den getiriliyormuş. Yerden yarım metre kadar yüksek, eğreltileri hatırlatan koyu yeşil yaprakları arasındaki dalların ucunda zurna biçiminde çiçekleri pembemsi kızıl bahçemin en güzel yerine ektim. Geçen yılın yazı ilk kez çiçeklendiler. Çiçeğin ismini öğrenirim diye tanıdıklara sordum soruşturdum; bilen bir kimse çıkmadı. Ama ismi önemsiz. Çiçekler Türk çiçeği; bu yetiyor bana. Yaz boyu her akşam suladım, üzerlerine eğilerek okşadım; okşarken akrabayız, kardeşiz diye fısıldadım bile çiçeklere. Geceleyin ayaz bastı; sıfırın altında altı derece. Sabahleyin bahçeye çıktığımda çimlik, gümüşsü kırağı örtüsüyle örtülüydü güneş ışınlarında dosdoğru Türk çiçeklerine yöneldim. Soğuğa dayanıklı olduklarını bilmeme rağmen, üzerlerini saman çöpleriyle örttüm. Kimbilir, geceleyin ayaz basar belki gene. Ya da kar yağar. Üşümesinler benim Türk çiçeklerim.” [Cengiz Dağcı’nın Hatıralarından...] “Üç yıl evelsi karşıdaki isar tübüne türkçe adlarını bilmegen eki çeçek saçtım. Çeçek vergen adamnıñ aytkanına köre, olar türk çeçekleri eken. Olarnı Türkiyeden ketirgenler. Yerden yarım metr yükseklikte yegreltilerni hatırlatkan, koyu yeşil yaprakları arasındaki dallarnıñ ucunda pempe kibi kırmızı tüste olğan çeçeklerni bağçamnıñ eñ güzel yerine saçtım. Keçken yılnıñ yazında olar çeçek açtılar. Bu çeçeklerniñ adını bilmek içün tanışlarımdan soraştırdım, bilgen bir kimse tapılmadı. Olar türk çeçegi ve bu men içün yeterli edi. Yaz boyu er akşam men olarnı suvardım, egilip olarnı ohşadım, atta akrabamız, kardaşmız dep çeçeklerge fısıldadım. Geceleri ava suvudı, sıfırdan altı gradus aşağı. Sabadan bağçama çıkkanımda yeşil otlar üstü kümüş suv kibi örtünen örtülgen edi ve men küneş ışıkları altında çeçeklerge taba adımladım. Suvuklarğa dayanıp olğanlarını bilsemde, olarnı ep bir samannen orttüm. Kim bilsin, belki geceli daa da suvuk olur, ya da kar yağar. Üşümesin menim türk çeçeklerim.” [Kırım Türkçesine Aktaran: Hatice Kandım] • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM CENGİZ DAĞCI’DA DİL VE HAFIZA İBRAHİM ŞAHİN Prof. Dr., Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi C engiz Dağcı’yı kaybettik. Dağcı 1919 senesinde, Kırım’ın Gurzuf şehrinde doğmuştu. Hayatı bir yandan Sovyet rejiminin insanlık dışı uygulamaları altında, diğer yandan İkinci Dünya Savaşı’nın ürettiği acılar içinde geçti. Dağcı 1946 senesinde İngiltere’ye geçerek Londra’ya yerleşmişti ve 1956’dan itibaren daha çok yaşadıklarının kaynaklık ettiği romanlar yazdı. Bu romanlar Türkiye Türkçesi ile kaleme alınmıştı ve Türkiye’de Varlık yayınları tarafından neşredildi. Dağcı hakkında konuşanlar ve yazanlar, onun eserleri ile hayatı arasındaki bağlantıya dikkat çekerken şüphesiz romancılığından çok biyografisine ve Dağcı’nın hayatı üzerinden Kırım Türklerinin yaşadıklarına dikkat çekerler. Dağcı’nın hayatı ve eserleri üzerine konuşurken çekilen temel sıkıntı hayat ve eser bağlantısı ve biyografiyi vurgularken sanatkârlığın ihmal edilip edilmediği konusudur. Cengiz Dağcı Türk romanının, romanlarında hayatını en çok kullanan yazarıdır. Sanırım, yaşanılan hayat İbrahim Şahin, Cengiz Dağcı’da Dil ve Hafıza, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.6-12. •6 ve sanatın kuralları arasında tercih yapmak durumunda kalan Dağcı, feda edemeyeceği mekânı, zamanı ve insanları, KASIM 2011 - SAYI 141• sanat formu ile ölümsüz kılmıştır. Onun romanları folklorunu, siyasi ve sosyal kimliklerine ilişkin veri- ile hayatı ve elbette romanları ile Kırım Türkleri- leri, edebi metinler yoluyla diriltmiş olmasıdır. nin yirminci yüzyılda başlarına gelenler arasındaki bağlantıyı yazarın durduğu yer açısından ancak böyle açıklayabiliriz. Bu yüzden Dağcı’nın okumaları birer kurmaca gibi okunamaz. İster istemez onun her romanı tarihsel gerçeklik içerdiğinden ve dili herhangi bir oyun içermediğinden, okuyucuyu derhal sahiciliğe yönlendirecek ve romanlarının, tarih biliminin vesikaları ile sağlaması yapılacaktır. Dağcı bir romancı olmakla beraber, sivil bir tarih yazarıdır. Sivil tarih ibaresi, yirminci yüzyılın başından itibaren, tarih biliminin konusu olmayan ve teknik olarak da malzeme olarak da tarih biliminin ilgilenmeyeceği bir malzemeyi gün ışığına çıkarmış olmasından kaynaklanır. Kullandığımız ibare, onun hayatını merkez alarak, Kırım Türklerinin tarihini, Dağcı’nın yazarlık kabiliyetinin ana malzemesi doğal olarak hayal değil hafızadır. Biyografik malzemenin roman formunda kullanılabilmesi için hafızanın diri olması yetmez; aynı zamanda hafızanın içeriğinin defalarca üretilmesi gerekir. Dağcı’nın romanlarının ana malzemesi 1919-1946 arası yılları kapsayan yirmi yedi senedir. Dağcı, roman ve hikâyelerinde bu seneler arasında içinde bulunduğu Kırım coğrafyasına ait mekânları, bilhassa Kızıltaş’a ilişkin mekânları, kendisinin Kırım’da bulunduğu senelerde tanıdığı yakınlarını, köylülerini, İkinci Dünya Savaşı’nda bir şekilde münasebet kurduğu insanları kullanır. Hafıza Dağcı için ana kaynaktır. Fakat eğer bütün romanlarınızı -en 7• Gelinkaya (Fotoğraf: İbrahim Şahin) • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM azından büyük bir kısmını- aynı zaman ve mekânı, lantı kurarken haklıdır. Çünkü dilin, bireyin ruhsal aynı insanların yaşadıklarını esas alarak anlatıyor- yerleşim yeri olmak bakımından mekân olma kabi- sanız tekrara düşmek riski her zaman vardır. Nite- liyeti vardır. Dil, bilinçdışının koşulu olduğuna göre kim Dağcı da 1980’den sonraki birkaç romanında hafızamıza ait mekân ve şahıslar ve olaylar, dilsel ve günlüklerinde bu tekrar zaafını yaşar. Fakat karşılıkları ile yerleşiktirler ve hafıza kendi sakinleri- Dağcı’nın romancılığındaki olgunluk dönemi eser- ni tekrar tekrar üretebilir. Her tür dilsel üretim ken- leri o tarihe kadar zaten yazılmıştır ve teknik ba- di bilinçdışımızı koşullar; böylece dil vazgeçilmez kımdan romancılığı onaylanmıştır. bir hayat kaynağı olabilir. Dağcı’nın ömrünün ilk Yazı ile hafıza arasındaki münasebetin en estetik formu edebiyattır. Tahkiye, kurduğu evren bakımından hafızayı mekân ve elbette eşya kılar. Tahrip edilen dünyamızı tahkiyenin temel malzemesi yazıdil yoluyla yeniden kurabilir, üretebilir, çoğaltabiliriz. Önceki dünyamızla ruhsal bağını kurmak ise dilin keyfiyetine bağlıdır. Cengiz Dağcı, Polonyalı bir yazardan alarak ‘anayurt’ ile ‘dil’ arasında bağ- •8 yirmi-yirmi beş senesinde içinde bulunduğu coğrafya, hafızasına dilsel kimliği ile kaydedilmiş ve dilsel üretim anında yeniden kurgulanmıştır. Ancak Dağcı’nın romancılığını başka romancılardan farklı kılan, hafızadaki malzemenin yaşanmış olmasıyla beraber, bir kültürel kimlik unsuru/unsurları olmasıdır. Romancı hayal ederek yazmayı bu yüzden bilerek ve isteyerek tercih etmez. Eğer hafızasına KASIM 2011 - SAYI 141• kaydedilmiş olan bir kültürel kimlik formasyonu ol- ile sürgün arasında bir diyalektik söz konusudur. masa idi, romancının hayal etmekten başka bir se- Cengiz Dağcı’nın romanlarındaki ana malzemeyi çeneği kalmayabilirdi. Dolayısıyla kendisinin temsi- de yirminci yüzyıl başında Sovyetlerde meydana li bir kimlik olduğunu bilen romancı, fonksiyonunu gelen siyasi değişmelerle birlikte değerlendirmek da fark eder. Çünkü ortada, fantezi değil gerçeklik gerekir. Son olarak 18 Mayıs 1944 senesinde Kırım vardır; gerçeklik insanların tarihleri, kültürleri, dil Türkleri yük trenlerine doldurularak Sibirya ve Öz- ve dinleri ile beraber yok olmaları istenmektedir. bekistan çölleri gibi SSCB’nin değişik bölgelerine Herhangi bir romancının ya da insaniliğinin farkın- sürülmüşlerdir. Bu bir zorunlu göç yani sürgündür. da olan bireyin böyle bir jenosit karşısında kayıtsız Böylece bir halk kitlesi yerinden/yurdundan; do- olması beklenemez. Demek ki hakikat fanteziden layısıyla geçmişinden, kültüründen mahrum edilir. daha güçlü, daha onurlu ve daha saygıdeğerdir. Öte yandan romancı Cengiz Dağcı da İkinci Dün- Dağcı’nın hakikati yaşadıkları ve şahit olduklarıdır. ya Savaşı’na bir Sovyet askeri olarak katılmış, bir Yaşadıklarının ve şahit olduklarının anlamı “yok çarpışmada Almanlara esir düşmüş ve daha sonra, edilmek” istenen bir milleti işaret ettiğine göre, Avrupa’daki mülteci kamplarında kalmış, oradan Dağcı’nın bu yok edilmeye bedenen değilse bile da İngiltere’ye geçmiştir. Cengiz Dağcı’nın bireysel yazı yoluyla direnmesi gerekir. Nitekim Dağcı’nın tarihi de bir zorunlu göç tarihidir. Böylece Cengiz romanları Kırım Türklerinin destanı niteliğindedir. Dağcı da birçok Kırım Tatarı gibi halkının kaderini Öyle görünüyor ki insanlık tarihinin en büyük kö- paylaşmıştır. Sibirya’da veya Özbekistan çöllerin- tülüklerinden biri olan Sovyet uygulamalarına karşı de olmak ile Londra’da olmak arasında sadece fi- Dağcı, sessizce tek başına karşı koymuş ve kazan- ziki şartlar bakımından farklar vardır; yoksa her ikisi mıştır. Dağcı’nın romanları aslında, Sovyet sistemi de sürgündür. ile arasındaki gizli savaşın vesikalarıdır. Sovyet sistemi yok etmeye çalışırken Dağcı, edebi metin yoluyla diriltmiştir. Sürgün, sürülen kimsenin elinde hafızasından ve dilinden başka bir malzeme bırakmadığı için bir kopuştur. Bağlanmışlık anlamına gelen yerleşiklik, Türk ve dünya edebiyatında sürgün konulu ro- kopuş riskini daima barındırır ve bu yüzden kopuş manlar vardır. Bilhassa Yahudi edebiyatında daima acıdır. Bağlandıklarından koparılmış (kopmuş değil) bir sürgün imgesi söz konusudur. İki bin yıl önce bütün kitleler, acılarını dile döker ve dilinde saklar Mısır’dan kovulan/sürülen Yahudilerin kutsal kitabı ve dilinde yaşatır. Artık dil hafızanın ana mekânıdır. esasında bir sürgün kitabıdır ve yeniden inşa için O zaman dil ‘anayurt’tur ve bu aforizma Dağcı’nın bir vasıtadır. Farsların Şehnamesi, sürgün değilse sürgün psikolojisini ifade eder. Sürgün edilen bir bile bir yeniden inşa kitabı olarak tanınır. Bunlar yazarın dünyası fiziki şartları ile hafızası arasında- elbette efsanevi metinlerdir ve içerikleri daima bir ki ikilikten ibarettir. Bir yanda şimdiki zamanın reel diriliş öyküsü niteliğindedir. Roman, destandan şartları ve bu şartların icapları; diğer yanda da ha- çıkmış bir tür olarak modern bir form olmakla be- fızada kayıtlı olan zaman ve onun icapları. Bu ikili raber, realite ile ilişkisi bakımından daha rasyonel- formun iki de dili vardır. Dağcı söz konusu oldu- dir ve bu bakımdan da tarihle yakın ilişkisi vardır. ğunda bu dillerden birisi İngilizce ve diğeri de Kırım Bizim edebiyatımızda sürgün romanlarının yo- Türkçesi ve Türkiye Türkçesi’dir ki hafızanın dilidir. ğunluğu meşrutiyet sonrasına rastlar. Cumhuriyet döneminde de devam eder. O zaman, siyasi yapı Dağcı gibi yazarlar bu iki alanda yaşarlar. Eğer dil bizim içinde mukim olduğumuz evrenimiz ise 9• • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Dağcı’nın mukim olduğu iki evreni var demektir. rak gider. Biz romanı okurken, hem savaş yıllarına Dağcı’nın son romanlarında birinci evreni sıklıkla hem de savaşın bitmesinden sonra, Sadık Turan’ın bulabilirsiniz. Yine Yansılar adlı günlük/hatıralarında Roma’da yaşadıklarına şahit oluruz. Korkunç Yıl- şimdiki zaman evrenini bulmak mümkündür. Aslın- lar ve Yurdunu Kaybeden Adam’da anlatım formu da Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Ölüm bakımından günlük ve bildiğimiz tahkiye hâkimdir. ve Korku Günleri, Onlar da İnsandı, O Topraklar Bi- Günlük kısımları Roma’da yaşananları, diğer kı- zimdi, Dönüş gibi romanlarında yer yer; Anneme sımları ise, Sadık Turan’ın çocukluk senelerinden Mektuplar ve Benim Gibi Biri adlı eserinden sonra başlayarak, ilk gençliğini, orduya alınışını, ilk çar- ise şimdiki zaman evrenini daha sıklıkla görebiliriz. pışmaları, esir kamplarını ve lejyon günlerini hikâye Şimdiki zaman evreni günümüz Londra’sıdır ve fakat günümüz Londra’sında yaşayan anlatıcının şimdiki zamana ve mekâna yabancılığı daima hissedilir. Buradaki yabancılık, mekân ve zaman söz konusu olduğundan yersizlik/yurtsuzluk temasının öteki adıdır. Dağcı’daki yersizlik/yurtsuzluk teması, kendi coğrafyasında yaşayıp da varoluşsal bir etmektedir. Onlar da İnsandı adlı eserinde, şimdiki zaman formunu eserin son sayfalarında görürüz. Dağcı’nın diğer romanlarında da benzer ikili yapıyı bulmak mümkündür. Konumuz açısından önemli olan, Dağcı’nın tahrip edilen kültürün yeniden inşası sürecini hangi metinlerde ne boyutta kullandığıdır. sorun olarak yurtsuzluğu ele alan romancıların al- Dağcı’nın edebi gücünü asıl gösteren metinler, gısından farklıdır. Dağcı reel anlamda, kelimelerin şimdiki zaman evrenli metinler değil; geçmiş za- literal manasıyla yersiz/yurtsuzdur. Onun yeri ve man evrenli metinlerdir. Onun kalemi günlüklerinde yurdu kendi toprakları, 1940’lı yıllarda ayrılmak zo- ve romanlarında, geçmiş zaman evrenine ait Kırım runda bırakıldığı Kırım coğrafyası ve bu coğrafya- söz konusu olduğunda değişir. Çünkü yeniden inşa nın elbette fiziki ve kültürel atmosferidir. süreci o evrende başlar. Şimdiki zamanla geçmiş Dağcı’nın asıl vatanının Kırım kültür coğrafyası olduğunu yeniden hatırlatarak, bu coğrafyaya dönüş imkânı olmayan bir yazarın dili vatan kılmasının meşru sebebini söyleyelim. Dağcı, biraz önce söylediğimiz yersizlik/yurtsuzluk travmasında dil ve dilin ikame aracı olan edebi metinle kurtulur. Onun içinde yaşadığı fiziksel evrene şimdiki zaman evreni demiştik. Hâlbuki hafızasında kayıtlı olan ve dilde ve dille mukim olan evrene de geçmiş zaman evreni veya yitik zaman diyelim. Dağcı’nın romancılığını, bu iki evren arasındaki gidiş/gelişler-geçişler belirler. Hemen bütün romanlarında iki evren çatışmasını görürüz. Örneğin Korkunç Yıllar zaman arasında kalmışlığın yarattığı gerginlik, bir çeşit soluksuzluk, Dağcı, o dünyaya geçtiğinde ortadan kalkar. Çünkü geçmiş zaman evreninde, çocukluğu, gençliği, ailesi, milleti; kısacası bireysel ve toplumsal coğrafyası vardır. O zaman birey sadece bedenden ibaret olmadığı gibi kültürün bedenimizi rahatlatan da bir yanı var demektir. Cengiz Dağcı, edebi metinle evini yeniden inşa eder. İnşanın teknik izahı fark ve tekrar yöntemi iledir. Deleuze’dan öğrendiğimiz fark ve tekrar formu, aynı sahneyi her hatırladığımızda farklı hatırlamamız biçiminde özetlenebilir. Böylece Dağcı’nın roman evreninin temel yöntemi tesbit edilmiş olur ve Yurdunu Kaybeden Adam adlı eserlerin kahra- Fark ve tekrar formu ile inşa edilen bu evrenin manı Sadık Turan, savaş sonrası yazdığı metinleri, içinde neler vardır? Dağcı’nın bütün yazılı metinle- Roma’da bir otel lobisinde bir arkadaşına bıraka- rini hatırlatarak söyleyelim ki bu evrenin dört temel • 10 KASIM 2011 - SAYI 141• kıldığında, insanın sonsuzluk izlenimine kapılma- dağ ve Topkaya’dır. Her hatırlamanın merkezi bir ması mümkün değildir. Sonsuzluk aynı zamanda objesinin olması icabeder. Dağcı gibi görsel hafı- geçmişe doğru derinleşmeyi de içerdiğine göre, zanın etkin olduğu zihinlerde, merkezi objeler nes- Londra yıllarında Dağcı, her hatırladığında, bu neldir ve anlatıcı/hatırlayıcı daima aynı nesneden mekânların birinin üzerinden aslında Karadeniz’e başlar. İşin ilginç yanı Dağcı’nın büyüdüğü evin bakmaktadır. Çünkü sürgünler, yanlarına eşyalarını yukarıda saydığımız folklorik mekân isimlerinin ve alamazlar; ancak dillerini alabilirler. O dilin taşıdığı şeylerin arasında olmasıdır. Korkunç Yıllar yazarı, bütün bir dünyalarıdır. O dil, mekânı ve mekânın ister Alman esir kamplarında olsun, ister Lond- manzarasını da içerir, çocukluk anılarını da içerir. ra sokaklarında, geçmişi hatırlamaya merkezi bir Dağcı’daki hatırlamanın merkezi imgeleri bahsi- nesneden başlar. Bu nesne çoğunlukla Memişin ni, insanın evren içindeki durumunu örnekleyerek Bayırı, Topkaya, Ayıdağ veya Gelinkaya’dır. Kızıl- de açıklamak mümkündür. Yeryüzü tek bir nesne taş coğrafyasını bilenler hatırlayacaklardır ki, köy, olarak algılanırsa, evrenin içinde var olan insanın Karadeniz’in kıyısında yamaçtadır. Dağcı’nın bü- hatırlamasının merkezi imgesi dünyadır. Bu evren, yüdüğü evin bulunduğu yerden veya Gelinkaya’nın hem genişleyebilir hem de daralabilir. Tarihi ha- üstünden veya Ayıdağ’dan ya da Topkaya’dan ba- diseler sebebiyle Dağcı’da hatırlamanın merkezi Ayıdağ (Fotoğraf: İbrahim Şahin) hatırlatıcısı vardır: Memişin Bayırı, Gelinkaya, Ayı- 11 • Kızıltaş (Fotoğraf: İbrahim Şahin) • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM imgeleri yerel niteliklerdir. Yansılar yazarı, fantezi da eski mezarlığın bulunduğu mekânın adı Memi- veyahut hayal yerine ‘istençli’ bir biçimde önce bu şin bayırıdır ve Dağcı’nın mezarı artık atalarının or- simge nesnelerden veya simge mekânlardan biri- tadan kaldırılmış mezarları ile beraberdir. Mezarın ni hatırlar. Sonrası Adalar, Kızıltaş, Yalta, Gurzuf, sağ yanındaki dağın ucunda, Karadeniz’e uzanmış Akmescit ve bütün Kırım şeklinde devam eden bir gibi görünen kayanın adı Topkaya’dır; bunu doğa- genişleme sürecidir. cak olan bütün Kırımlı gençler artık bilecektir. Dağ- Dağcı’nın yöntemi aslında açıkça bir kültürün yeniden inşasıdır. Kırım Türk/Tatarları artık, Dağcı’nın eserlerinden yola çıkarak iki nesil önce dedelerinin neler yaşadıklarını, kuru tarih metinlerinden değil canlı edebiyat metinlerinden öğrenecek ve yeniden inşa edeceklerdir. Dağcı’nın büyüdüğü evin yanı başındaki kaya kütlesinin adının cı sadece mevcut Kırım coğrafyasına ait mekân isimleri ile kültür inşa etmez. Aynı zamanda Kırım Türklerinin tarihine, Orta Asya’ya eğilir. Genç Temuçin bu çalışmanın ürünüdür. Halk kültürünün bütün verimleri, türküler, bilmeceler, destanlar, halk hikâyeleri, gündelik yaşam biçimleri, düğün ve bayram adetleri, dini ve örfi anlayışlar da Dağcı’nın inşa malzemesidir. Görülüyor ki yetmiş yıl süren Gelinkaya olduğu ve bir hikâyesinin bulunduğu Sovyet sistemi, Londra’da yaşayan sürgün bir Kı- hiçbir zaman unutulmayacaktır. Yok edilmiş olsa rım Tatarı tarafından yenilmiştir. • 12 KASIM 2011 - SAYI 141• 13 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM EĞİTİM VE VERİMLİLİK SEVGİN FETTAHOĞLU DEMİRCİ T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü Uzmanı EĞİTİM NEDİR? Y azılı kaynaklar tarandığında eğitimin değişik tanımlarına rastlanmaktadır. Bu nedenle, eğitimin belirgin, değişmez ve sınırlandırılmış bir tanımı bulunmamaktadır; ancak ortak noktalardan hareket edilerek de- ğişik eğitim tanımları verilebilir: “Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.” (Ertürk, 1974, 12) “Eğitim; bireye bilgi, beceri, alışkanlık ve tavırlar kazandırma sürecidir.” (Önder, 1992, 20) “Hizmetiçi eğitim, bir meslek elemanının mesleğine aday veya asil olarak girişinden, çeşitli nedenlerle işinden ayrılışına kadar geçen süre içerisinde bilgi, beceri ve davranışlarda değişiklik yapmaya çevrik etkinliklerin tümüdür” (Kalkandelen, 1979, 14) Eğitim; bilgi, eğitim ve yeteneklerin geliştirilmesi ve yeniSevgin Fettahoğlu Demirci, Eğitim ve Verimlilik, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.14-21. • 14 lerinin kazandırılması için uygulanan sürekli faaliyetler dizisi olarak tanımlanmaktadır. (Demirbilek, 1992, 8) KASIM 2011 - SAYI 141• Eğitim sözcüğü kişilere eğitim kurumlarında verilen uzmanlık eğitimini belirtir. Amaç açısından bakıldığında eğitim kişiye bir geçim sağlamak amacıyla değil, onu genel olarak yaşama hazırlamak amacıyla verilir. Yetiştirmede ise her zaman mesleksel bir amaç vardır. Yetiştirme, bir kişinin bir işe girerken ya da girdikten sonra meslek yaşamının herhangi bir aşamasında verilen özgül nitelikteki hazırlıklarıdır (Tutum, 1979, 118). Eğitimin bir başka tanımı ise; Fotoğraf: Çağatay Hakan Gürkan “bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir”. Ekonomistler ve politikacılar için ise eğitim; “insan sermayesine yapılan yatırım” olarak tanımlanmaktadır. (Arslan, 2000, 8). Yine eğitimin bu tanımından da bazı özellikler çıkarmak mümkündür. • Eğitim yoluyla kazandırılan davranışlar yaşantı ürünüdür, • Bilinçlidir, • İstenilen davranışlar söz konusudur. başlayıp okulda biten bir süreç içerisinde değil, bir ömür boyu sürdürmek durumundadır. Bu nedenle, “Öğrenme yaşının olmadığı” bir öğrenme sürecinin sistemleştirilmesi gerekmektedir. Günümüzde ve gelecekte artık bireylerin gelişme Bugün artık içinde yaşadığımız yüzyıl, önceki ve ilerlemeler karşısında kendini yenileyebilmeleri yüzyıllara göre çok daha fazla değişim içerisindedir. ancak “yaşam boyu eğitim” ile mümkün olabilmek- Ekonomik, sosyal, politik ve kültürel değişikliklerle tedir. sistemlerin sürekli gelişmelerini, dinamik, değişikliklere ve ilerlemelere kolayca adapte olabilmelerini sağlamaktadır. Sürekli değişen ve gelişen çevrede yalnız sistemler değil, örgütler ve bireyler de değişmek, kendilerini yenilemek zorundadırlar (Can, 1990, 7). Günümüzde birey, artık öğrenmeyi sadece okulda Bireylere yaşamda belli konuları öğretmek yerine, onlara öncelikle öğrenmeyi öğretmek gerekmektedir. Böylece bireyin ömür boyu öğrenmesi sağlanmaktadır. Yaşam boyu öğrenme ise enformasyon ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler (radyo, TV, VCD, bilgisayar) ve eğitim teknolojisindeki ilerlemelerle sağ- 15 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK bilim ve teknolojideki ilerlemeler, toplumdaki mevcut • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM lanabilmektedir. maları olarak kabul edilmektedir. İnsanların yaşamda ihtiyaç duyduğu bilgi ve be- Eğitim; toplumun yaratıcı gücünü ve verimliliğini cerilerin tümünü verecek bir okul sistemi dünyada artıran, toplumda bireylerin yeteneklerine göre yetiş- mevcut değildir. İnsanlar, evde, işte, yolculukta, boş me olanağını sağlayan en etkili araçtır (Arslan, 2000, zamanlarında hatta günlük işlerini yerine getirirken 8). Bu tanımdan yola çıkarak eğitimin şu özelliklerini bile öğrenmek durumundadırlar. Ancak öncelikle sıralayabiliriz: nasıl öğreneceklerini öğrenmek zorundadırlar. Öğrenmeyi öğrenme ise; bilgiyi toplama, yorumlama, • Eğitim; bireyi topluma yararlı hale getirmedir. problem çözme, değerlendirme, karar verme vb. • Biyolojik varlık olan insanı sosyalleştirmedir. becerileri kapsamaktadır. • İnsana aklını kullanabilmesini öğretmedir. Eğitim hem bireysel hem de toplumsal bir olgu sayılmaktadır. Eğitimi bireysel açıdan bir tüketim, toplumsal açıdan da bir yatırım olarak ele alınmaktadır. Bu yönüyle eğitim, bireylerin gerek kendisi ve gerek toplum için fikir, karakter, beden ve ruh güçlerinin geliştirilmesi yolunda etkilenmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle eğitim kalkınmanın vazgeçemeyeceği sosyal ve ekonomik bir yatırım olmaktadır. Bu yatırımın verimliliği ise ülkenin ekonomik ve sosyal faaliyetlerinin verimliliği olmaktadır (Köksal, 1969, s.61). Eğitim, bir ülkenin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesi, bilim ve teknikte ileri seviyeye varabilmesi ve dolayısıyla refah düzeyine çıkabilmesinde en büyük etkendir. Günümüzde ülkelerin amacı eğitimle yetenekli insangücü yetiştirmektir. EĞİTİM VE VERİMLİLİK Eğitimde nitelik ve verimlilik çok önemli olmaktadır. Eğitim, uzun bir süreçtir. Bilgi ve teknolojideki değişme ve gelişmeler sonucunda artık eğitime süre konulmamakta ve bu sürenin insanın doğumundan ölümüne kadar olduğu kabul edilmektedir. Bireylerin yaşamlarının belli bir kesitinde aldıkları eğitim onlar yaşamları boyunca yeterli olmamaktadır. Gelişen ve değişen dünyaya daha doğrusu hızlı değişime insanların uyum sağlamaları ancak ancak yaşam boyu eğitilmeleri ile mümkün olmaktadır. Eğitimde geriye dönüş çoğu kez olanaksızdır. Eğitim bir açık sistem ve süreçtir. Eğitim sürecinin herhangi bir aşamasında yanlışlık yapılmışsa bunu yeniden başa almak mümkün olmamaktadır. Eğitim aynı zamanda pahalı ve maliyeti yüksek olan bir süreçtir. Yani eğitim meyvesini geç verir, an- Verimlilik artık yalnız girdi/çıktı oranı ile değil, ka- cak bir kez vermeye başladıktan sonra da devam lite, rekabet, enformasyon teknolojileri ve eğitim ile eder. Çünkü eğitilmiş insan her alanda verimlidir. birlikte anılmaya başlanmıştır. Son derece uzun ve pahalı olan eğitim yatırımının da Eğitim ve verimlilik kavramları bilinen insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü bu kavramlar insanlık yaşamının en önemli boyutlarını oluşturmaktadır. Tek kaygısı beslenme ve barınma olan ilkel insan, süreç içerisinde doğayı denetlemeye çabalamış ve zamanla doğadaki diğer canlılara karşı aklını kullanmayı öğrenmiştir. İnsanların birarada yaşamaları, bildiklerini başkalarına öğretmeleri ve kısıtlı kaynakları akılcı kullanmaları eğitimin ve verimliliğin ilk uygula- • 16 bu nedenle verimli olması büyük önem taşımaktadır. Ülkeler her alanda olduğu gibi eğitimde de verimliliğe önem vermek zorundadırlar. Eğitimde verimlilik kavramıyla bu süreç içerisinde yetiştirilen öğrencinin nitelikli olması anlaşılmalıdır. Bu nedenle nitelikli eğitim bütün ülkelerin gündeminde ön sıralarda yer almaktadır. Eğitim süreci sonucunda elde edilen çıktının veya nihai ürünün kalitesi verimlilikte daha ön planda yer almaktadır. KASIM 2011 - SAYI 141• Hem örgün hem de yaygın eğitimin verimliliği et- rin bireylere kazandırılmasında eğitim etkili bir araç kilediği bilinmektedir. Eğitimin verimlilik artışına ve olmuştur. Üretim sürecinin en ilkel biçimlerde işletil- dolayısıyla kalkınmaya etkisi üç yolla olmaktadır (Tu- diği toplumlarda bile eğitim, üretim sürecinin geliş- ral, 1991, 170); tirilmesi ve sürecin gerektirdiği yeterliliklerin kuşak- • İşgücünün niteliğini artırarak, verimliliği doğrudan etkilemektedir. • Teknik gelişmeye olanak tanıyarak dolaylı olarak sermaye verimliliğini etkilemektedir. • Bir ekonomide yöneticilerin yani karar vericilerin davranışlarını etkileyerek, girdilerin akılcı kullanımını sağlama yoluyla verimliliği etkilemektedir. Yani eğitim, işgücünün niteliğini artırarak verimliliği doğrudan etkilemektedir. Verimlilikte de eğitim gibi süreklilik söz konusudur. Bir başka deyişle, verimliliği geliştirmeye yönelik çabaların en önemli özelliklerinden biri, sürekliliktir. Verimlilik uğraşının anlamlı olabilmesi, sonuç verebilmesi için sürekliliği sağlamak gerekmektedir. Okumadan, öğrenmeden iyi eğitim görmek, kendini yetiştirmek mümkün değilse, okumadan verimli olmak da mümkün değildir. Verimlilik, bir bilgi işi, bir tan kuşağa aktarılmasında önemli bir rol oynamıştır. Toplumlar geliştikçe, işbölümü ve uzmanlaşma artıkça, mesleksel bilgi ve becerilerin kuşaktan kuşağa aktarılmasında aile içindeki kültürleme süreci yeterli olmamış ve bu görevi okullar almışlardır (Tural, 1991, 171). Eğitim sürecinin ekonomik ve toplumsal yaşamda önemli bir rolü bulunmaktadır. Bir başka deyişle, gerek örgün gerekse yaygın eğitim sürecinde bireye yaşamı boyunca toplumsal ve ekonomik davranışları üzerinde etkili olacak birtakım değerler kazandırılmaktadır. Bu bağlamda, ekonominin eleştirici ve yaratıcı, yeni buluşlar yapan verimlilik bilinç ve bilgisine sahip bireylere ihtiyacı bulunmaktadır. İşte bu ihtiyacı gidermek ve değişikliği hazırlamak eğitimin işlevlerinden birisidir. EĞİTİMİN KÜLTÜREL BOYUTU VE VERİMLİLİK bilim olmuştur. Bu bilimin ortaya koyduğu bulguları, Eğitim ile bireyin içinde yaşadığı toplumun değer ilkeleri, yol ve yöntemleri öğrenerek onları uygula- normları ve yaşam biçimi, kısaca kültürü uyumlu maya ve yaşama geçirme beceri ve alışkanlığını ka- olmalıdır. Bu uyum düşünülürken, kültür hem ko- zanarak verimliliği artırmak mümkün olmaktadır. runmakta hem de değiştirilmektedir. Eğitim süreci Verimliliğin önemi konusundaki eğitim, çok genç yaşlarda başlayıp her yaştaki insanlara doğru yaygınlaştırılarak ve varolan bilgi ve teknoloji birikimi herkese sunularak geliştirilmelidir. içerisinde bireyden, insanlığa saygı duyması, başkaları ile işbirliği yapmayı öğrenmesi, dostluğa önem vermesi, içten ve zengin bir toplumsal yaşama sahip olması gibi davranışlar beklenmektedir (Tural, 1991, 172). Üretim süreci açısından bu bu özelliklerin kazanılmış olması, ılımlı bir örgütsel iklimin sağlanma- kemmele ulaşmaları için gerekli bilgi ve araçları edin- sında, çatışmaların daha kolay ve yaratıcı bir biçim- meye yönelik, yaşam boyu devam eden bir süreçtir. de çözümlenmesinde ve çalışanlar arasında iyi bir Aynı zamanda eğitim, insanların kendi seçtikleri uğ- iletişimin kurulmasında son derece önemlidir. Farklı raş alanlarında gelişmelerine yol açacak değerleri ve ailelerden, çevrelerden ve sınıflardan gelen insanla- standartları da sağlamalıdır. rın, ortak bir kültürel eğitimden geçmeleri, çalışma Günümüzde, işler ve bu işlerin içerikleriyle ilgili değişimler sürerken, bu işlerin gerektirdiği yeterlikle- yaşamında karşılıklı anlayışın gelişmesinde etkili olabilmektedir. 17 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK Eğitim, insanların üstlendikleri bütün işlerde mü- Fotoğraf: Çağatay Hakan Gürkan • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Örgütlerin başarısında fiziksel ve parasal kaynak- temel unsurlar ve özün korunmasına yönelik top- lardan daha çok, insan kaynaklarının önemli olduğu lumsal kaygılara karşı saygılı olunmalı, hem de kül- görülmüştür. İnsan ve örgütün karşılıklı etkileşiminde türün çevre dinamiğinden soyutlanamayacağı kabul insan doğasına ilişkin birçok kavram geliştirilmiştir. edilmelidir. Eğitime süreklilik kazandırmak gereklidir. Geliştirilen bu kavramlarla insan gerçeği tanınmaya Eğitimi yaşam boyu devam eden bir süreç olarak çalışılmıştır. Ancak yine de insanın örgütsel davranı- görmek gerekmektedir. Bunun için de çalışma ya- şı net bir şekilde açıklanamamıştır. İnsanın örgütsel şamını oluşturan kuruluşların eğitime çok daha faal davranışı oldukça karışıktır. şekilde katılmaları gerekmektedir (Yener, 1991, 54). İşgörenin davranışı, örgütsel verimlilik açısından VERİMLİLİK KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASINDA büyük önem taşımakta ve verimlilikte anahtar rolü EĞİTİM VE DİĞER KURUMLARIN oynamaktadır. Makine ve teknoloji insan aklının ürü- İŞLEVSELLİĞİ VE ÖNEMİ nüdür ve sadece insanlar tarafından verimli kullanılmaktadır. Verimliliğin anahtarı ise, beraber çalışan insanların birbirlerine karşı tutumlarıdır. İş tutumlarını etkileyen önemli bir etmen, bireyin davranışlarını çevreleyen ve şekillendiren örgütsel ve ulusal kültürdür (Prokopenko, 1992, 249). Her kurumun bir kültürü olduğu gibi, eğitim kurumu olan okulların da kendilerine özgü kültürleri vardır. Etkili okul; değerleri, inançları veya kültürel özellikleriyle bütünleşebilen okuldur (Çelik, 1994, 64). Okul başlı başına kültür üreten bir kurumdur. Okulun amaçlarından biri, toplumsal kültürü kuşaktan Eğitim kültüre, kültür de çevre dinamiğine uyum- kuşağa aktarmaktır. Toplumsal kültür, okul kültürü landırılabilmelidir. Dolayısıyla eğitim kültürü, kültür içinde eritilerek topluma sunulmaktadır. Bireyin ya- de eğitimi etkilemektedir. Bu etkileşim karşılıklı ol- şadığı topluma uyum sağlaması, öncelikle okul kül- maktadır. Hem genel toplum kültürünü oluşturan türüne uyum sağlanmasına bağlı olmaktadır. Okulun • 18 KASIM 2011 - SAYI 141• kurumsal kültürü, okul ortamında yaygın olan de- riyle canlılık kazanır ve zenginleşir. Kurumsal kültürü ğerleri, normları, inançları, gelenekleri ve törenleri zengin olan okulların eğitim yaşamında daha başarılı oluşturmaktadır. Bir okulun kurumsal kültüründe ve- ve verimli oldukları görülmektedir. rimlilik önemli bir değer olarak görülürse, bu okulun yönetici, öğretmen ve öğrencisi verimlilik kültürünü yaşam biçiminin bir parçası haline getirebilir. Eğitimle ilgilenen araştırmacıların okulu analiz ederken sosyal yaşamı anlamaya yardımcı öğeleri de dikkate almaları gerekmektedir. Okul kültürü, insan kaynağını geliştirmeye ve yetiştirmeye eğilimli olmalıdır. Okulun kendine özgü girdisi, çıktısı ve çevresi vardır. Çünkü okul girdiyi çevreden alır, bu girdiyi işler ve çevreye çıktı olarak sunar. Okulu diğer kurumlardan ayıran en önemli özellik girdisi ve çıktısının insan olmasıdır. Okul, çeşitli değerlerin birarada bulunduğu ve çatıştığı bir kurumdur. Okulun temel görevlerinden biri, hem kendi içinde hem de kendi dışında çatışan Okulun kurumsal kültürü, verimlilik kültürünün sosyal, politik ve ekonomik değerleri uzlaştırmak ve oluşmasına etkide bulunabilir. Okulun oluşturduğu dengelemektir. Okul bireyin topluma uymasını sağ- kurumsal kültür, verimliliği temel bir değer olarak lamak için kurulmuş bir kurum olduğundan, toplum kabul etmelidir. Okulda bulunan yönetici, öğretmen koşullarını ve değerlerini bireylere açıklamak zorun- ve öğrenci okulun başarılı ve verimli olmasını önemli dadır (Bursalıoğlu, 1987, 58). Okul aynı zamanda bir değer olarak kabul ediyorsa, o okulun kurumsal kendi içinde olup bitenleri de çevreye açıklamalıdır. kültürü verimlilik kültürünün oluşmasına olumlu yön- Ekonomik, toplumsal ve kültürel koşullardan soyut- de katkıda bulunmaktadır. Okul ortamında verimlilik lanmış bir eğitim yaklaşımı başarılı olamaz. Okulun kültürünün sağlanabilmesi için öncelikle personelin her boyutuyla bir kültürlenme süreci olduğu gerçeği eğitilmesi gerekmektedir. Okul yöneticilerinin ve- göz önünde bulundurulmalı ve okul-çevre ilişkileri- rimlilik ilke ve yöntemleri konusunda yetiştirilmesi ne önem verilmelidir (Yener, 1991, 56). Okul çevre- gerekmektedir. Okul yöneticisi geliştireceği kurallar, de verimlilik kültürünü geliştirmek için öğrenci ve- gelenekler, değerler ve törenlerle okulun kurum fel- lileriyle toplantılar düzenleyebilir, onların verimlilik sefesini verimlilik kültürünün pekiştirilmesi doğrultu- kültürünün geliştirilmesini sağlayabilir. Yöneticiler, sunda oluşturabilmektedir. öğretmenler ve öğrenciler halkın verimlilik kültürünü Okullardaki denetim yaklaşımı da verimliliği vurgulayıcı nitelikte olmalıdır. Eğitim denetiminin nihai hedefi, öğretmenleri verimlilik konusunda bir öz değerlendirme bilincine ulaştırması olmalıdır. Okulun kendi yapısı içinde verimlilik kültürünü ması gerekmektedir. Misyon, her okulu; okulumuz nedir? Ve okulumuz ne olmalıdır? Sorularını yanıtlamaya zorlamaktadır. Bu sorular okulun amaç ve misyonunun açıklanmasında ve okul için gerçekçi hedeflerin belirlenmesinde son derece önemli olmaktadır (Çelik, 1994, 166). Okulun kurumsal kültürü, düzenlediği etkinlikle- lar da planlı olarak verimlilik kültürünün gelişmesine yönelik halka seminer ve kurslar verebilirler. Okul çevreye açılarak kendi kültürünü çevredeki insanlarla paylaşabilir. Günümüzde bilgi toplumu öne geçmektedir. Hedef, bilgi toplumunun ihtiyaç duyduğu insan tipinin yetiştirilmesidir. Bilgi toplumunda bilgi, temel bir güç olarak görülmektedir. Böyle bir toplumun beklentilerini karşılayabilmek için, okulun kurumsal yapısını yenileştirmesi gerekmektedir. Okul, öyle bir kurumsal kültür oluşturmalıdır ki, bu kültürde yetişen öğrenci, bilgiye ulaşma yollarını bilen, bilgi teknolojilerinden ve verimlilik tekniklerinden yararlanabilen, 19 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK oluşturabilmesi için, belirgin bir misyona sahip ol- geliştirmek için yetiştirilebilirler. Bu yetiştirilen insan- Fotoğraf: Çağatay Hakan Gürkan • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM okuyan, araştıran ve yorumlayan bir kişi olarak yetiştirilmelidir. Verimlilik kültürü bir yaşam biçimidir. Ancak davranışa çevrilebildiği ölçüde anlam kazanmaktadır. Okul çevrenin beklentilerini yeterince karşılayabilir ve çevreyle sıkı ilişkiler kurabilirse, verimliliği çağdaş yaşamın temel bir değeri haline getirebilir. Eğitim, insanlara sunulan en önemli hizmetlerden bir tanesidir. Her alanda iyi eğitim almış öğrenciler çalışma yaşamlarında başarılı olabilecekler ve bu başarıları da toplumun genelini etkileyebilecektir. Eğitim kurumlarının girdisini öğrenciler oluşturmaktadır. Öğrencilerin beklentilerine yanıt verebilecek eğitim ve öğretimi gerçekleştirebilmek önemlidir. Bu önem; çalışma yaşamını etkilemesi nedeniyle yüksek öğretim kurumları için daha büyüktür. • 20 Eğitim kurumları içerisinde; ekonominin hızlı bir değişim içinde olduğu toplumlarda bireye üst düzeyde yetenek ve bilgiyi kazandıran yer yüksek öğretim kurumlarıdır. Çünkü yüksek öğretime devam edenlerin belirli bir yaşın üzerinde olmaları, eğitimlerini gönüllü olarak ve neyi öğrenmek istediğini bilerek sürdürmeleri onların toplumsal ve ekonomik gelişim üzerinde değiştirici ve yönlendirici rol üstlenmeleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak bunun için yüksek öğretim kurumlarında verilen eğitimin ekonomi ve toplumun beklentilerini karşılayacak nitelikte olması gerekmektedir. Yüksek eğitim kurumlarının ilk görevi verimlilik kültürü kazandırılmış nitelikli insan gücünü yetiştirmek ve verimlilik konusunda incelemeler yapmasını sağlayarak verimliliğin ekonomik ve toplumsal yaşama olan katkı düzeyini artırmak olmalıdır. KASIM 2011 - SAYI 141• KAYNAKÇA Eğitimde verimliliğin odak noktası, öğrencilerin eğitim kurumlarının sağladığı kaynaklardan yararlanma derecelerinin belirlenmesi ve bu çerçevede deneyim kazanmalarıdır. Eğitimde verimliliğin artırılması isteniyorsa, öğrenciye ve onun öğrendikleri Arslan, Mehmet (2000), “Eğitimde Verimlilik”, MPM Yayınları Anahtar Gazetesi (Eylül sayısı), s.8, Ankara. Bursalıoğlu, Z (1987),. Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, s.58, Ankara. şeylere daha fazla odaklanmak gerekmektedir. Eği- Can, Abdullah (1990), “Yaşam Boyu Eğitim ve Verimlilik”, timde verimliliğin artırılabilmesi için girdilerle çıktılar MPM Yayınları Anahtar Gazetesi (Ocak sayısı) s.7, arasındaki ilişkileri sağlıklı kurmak, kaynakları etkili Ankara. kullanmak gerekmektedir. Öğretimin niteliği yükseltilmeli, öğretim sürecindeki zaman iyi kullanılmalı, zihinsel ve duyuşsal giriş özellikleri geliştirilmeli, bilimsel ölçme ve değerlendirme yöntemleri işleme konulmalıdır (Gürbüz ve Uslu, 2002, 421). Bu bağlamda verimlilik kültürü yaratma, geliştirme ve yaygınlaştırma çalışmalarının, toplumun tüm kesimleri bakımından yararlı ve etkin olabilmesi için; • Verimlilik kültürüne ilişkin değişim zamanlamasının iyi belirlenmesi, Çelik, Vehbi (1994), “Eğitim Örgütlerinde Örgütsel Kültürün Verimlilik Kültürünün Oluşmasına Etkisi”, MPM Yayınları No:540, 2. Verimlilik Kongresi, s.164166, Ankara. Demirbilek, Tunç (1992), “Verimlilik Yaratılması ve Geliştirilmesinde Yüksek Öğretim Kurumlarının İşlevleri”, MPM Yayınları Anahtar Gazetesi (Temmuz sayısı), s.8, Ankara. Ertürk, Selahattin (1974), Eğitimde Program Geliştirme, H.Ü., s.12, Ankara. Gürbüz, Esen ve Uslu, Şemsettin (2002), “Üniversite Eğitiminde Verimlilik ve Niğde Üniversitesi İktisadi ve • Toplum, örgütlü kuruluşlar ve çalışanlarla ve- İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğrencileri- rimlilik yönündeki değişim ve kültür oluşumu konu- nin Değerlendirmeleri Üzerine Bir Araştırma”, MPM sunda iletişim kurulması, Yayınları No:666, II. Ulusal Orta Anadolu Kongre- • Üniversite, sanayi-devlet işbirliğinin güçlendirilmesi, • Ülke ve toplum kalkınmasının sağlam temelle- si (17-19 Ekim 2002 Niğde), s.421, Ankara. Kalkandelen, Hayrettin (1979), “Eğitim İhtiyaçları Tespitinin Eğitimdeki Yeri ve Önemi”, Eğitim İhtiyacının Tespiti Semineri, Raporlar, s.14, Ankara. re oturtulması, kaliteli, bol ve ucuz mal üretimi, yeni Köksal, Ülker (1969), “Eğitim ve Verimlilik İlişkisi”, MPM teknoloji kullanımı gibi noktaların verimlilikle olan il- Yayınları Prodüktivite Verimlilik, Sayı:2, s.61, An- gisinin topluma anlatılması, kara. • Eğitim sisteminin her kademesindeki ders kitaplarında ve kültürel faaliyetlerde verimlilik konusuna yer verilmesi, renci azaltacak yollara başvurulması gerekmektedir. Yayınları No:476, s.20-249, Ankara. Önder, Namık Kemal (1992), Öğretimde Program İlke ve Yöntemler, 4.Basım, s.20, İstanbul. Tural, Necla (1991/3), “Eğitim ve Verimlilik İlişkisi”, MPM Yayınları Verimlilik Dergisi, s.170-172, Ankara. Verimlilik kültürünün yaratılması ve geliştirilme- Tutum, Cahit (1979), Personel Yönetimi, Türkiye ve Orta sinde öncelikli koşul, ekonomik gelişme süreci içeri- Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayın No:179, s.118, sinde verimlilik kültürüne ilişkin eğitime önem veril- Ankara. mesidir. Bu eğitimin ise küçük yaşlardan itibaren aile kurumundan başlaması yararlı olacaktır. Yener, Ergün (1991), 1.Verimlilik Şurası (4-6 Aralık 1990), MPM Yayınları No:436, s.54-56, Ankara. 21 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK gibi verimlilik kültürüne ilişkin değişime karşı di- Prokopenko, Joseph (1992), Verimlilik Yönetimi, MPM • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ IŞIĞINDA OKULLARDA VERİMLİLİK KÜLTÜRÜNÜN OLUŞTURULMASI CİHAD ŞENTÜRK Sınıf Öğretmeni, Eminlik Şehit Yıldıray Kılınç İlköğretim Okulu, Ulukışla/NİĞDE Giriş T oplam kalite yönetimi 20. yüzyılda yönetimde modern yaklaşımlardan sonra ortaya çıkmış çağdaş bir yönetim anlayışıdır. Toplam kalite yönetimi (TKY), öncelikle insanı merkeze alan, müşteri memnuniyetini gözeten, sonuca değil de sürece odaklanan, işi ilk girişimde hatasız yapmayı, yani sıfır hatayı prensip haline getiren, istatistiksel süreçlerden yararlanıp eksikleri tespit eden ve bununla ilgili gerekli önlemleri alan, topluma karşı sorumluluklarını yerine getiren, ve tüm bu saydığımız amaçları başarıyla yerine getirmek için sürekli eğitim ilkesine dayanan bir yönetim felsefesidir. Geleneksel yönetim yaklaşımları ve eğitim kuramları değerlendirmeleri sonuca göre yapmaktadırlar. Yani çıktıya göre kaliteyi belirlemektedirler. Toplam kalite yönetimini uygulayan örgütlerde ise değerlendirme, istatistiksel süreçlerCihad Şentürk, Toplam Kalite Yönetimi Işığında Okullarda Verimlilik Kültürünün Oluşturulması, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.22-29. • 22 den yararlanarak sistemin girdi aşamasında başlar ve süreç boyunca devam eder. Kaliteli girdileriniz olduğu takdirde kaliteli çıktılarınızın olması da muhtemeldir. İşi ilk seferde KASIM 2011 - SAYI 141• doğru yapmak ve sıfır hata TKY’nin vazgeçilmez il- ganizasyonların değişimi ve gelişimi üzerinde güçlü kelerindendir. Böylece ortaya çıkabilecek hatalı ürün bir etkiye sahiptir (Farooq ve diğ, 2007). TKY, iç ve ya da çıktının önüne geçilerek kaynak ve zaman is- dış paydaş beklentilerinin yerine getirilmesini temele rafı önlenmiş olur. Bu da kurumlarda verimliliği artırır. alan, çalışanların bilgilendirilmesini, yetkilendirilme- Sistemin diğer aşamalarında da kalite geliştirme ve sini ve takım çalışmalarıyla tüm süreçlerin sürekli iyi- sürekli iyileştirme çalışmaları yoğun bir şekilde de- leştirilmesini hedefleyen bir yönetim felsefesidir. vam eder (Şentürk, 2008). Toplam kalite yönetimi organizasyonların stra- Genel anlamda verimlilik, mal ve hizmet üretimi tejik hedef ve amaçlarına ulaşmalarını, çalışanların için kaynakların etkin ve doğru kullanılmasıdır. Verim- motive edilmesini, kaynakların etkili ve verimli kul- lilik, sistemin girdileri ile çıktıları (ürünleri) arasındaki lanılmasını, kurumsal performansın artmasını sağlar. orana göre belirlenir. Şüphesiz ki temel girdisi insan (Hung & Lien, 2004). TKY, süreçlerin etkili ve verimli olan eğitim kurumlarımızda verimliğin önemi yadsı- bir şekilde yönetilmesini sağlar (Munoz, 1999). TKY, namaz. Bir ülkenin dünyada söz sahibi ve geleceğe sonuçlar yerine süreçler üzerine odaklaşan, tüm yön veren bir devlet olması o ülkenin eğitim siste- çalışanların niteliklerinin artırılmasına ve güçlü veri mi ile yakından ilgilidir. Eğitim sisteminde de amaca analizine dayanan bir yaklaşımdır (Özden, 2005). ulaşmak için kaynakların etkin ve verimli kullanılması son derece önemlidir. Bu makalede okullarımızda verimlilik kültürünü oluşturmak için Toplam kalite yönetimi uygulamalarının önemine değinilmektedir. Toplam Kalite yönetimi çeşitli ilkelere dayanır. Bu ilkeleri; sürekli gelişme (kaizen), insana saygı, önce kalite, tam katılım, hata önleme, üst yönetimin liderliği ve sorumluluğu, işi ilk girişimde doğru yapmak, Toplam Kalite Yönetimi istatistikten yararlanma, sürekli eğitim, müşteri Toplam kalite yönetimi, müşteri ihtiyaç, istek ve odaklı olma, süreç odaklılık, toplumsal sorumluluk beklentilerinin karşılanması ve iş sonuçlarında mükemmelliğe ulaşabilmesi için, tüm süreçlerde kusursuzluğun, sıfır hata prensibine dayalı olarak sürekli kılınmasını ve bu sürekliliğin, işletmenin tüm iç ve dış çevresinin katılımıyla gerçekleştirilmesini hedefleyen, yönetsel ve organizasyonel yapıda insan unsurunu sürekli eğitim ve takım çalışması yoluyla ön plana çıkaran; sürekli gelişme ilkesi ile kurumların rekabet gücünü arttırmayı amaçlayan; bütün bunların da ancak, en üst düzeyde sorumluluk bilincine sahip nan çağdaş bir yönetim anlayışıdır (Bolat, 2000). Bu ilkeleri kısaca açıklayacak olursak kaizen, sürekli iyileşme, değişim ve gelişmeyi; insana saygı, insanı merkeze alarak çalışmaları planlamayı; önce kalite, kârdan ziyade kaliteyi ön planda tutmayı; tam katılım, bireyci kültürden işbirlikçi-paylaşımcı kültüre geçişi; hata önleme, süreç öncesi veya süreç esnasında hataları tespit etmeyi ve gerekli önlemleri alınmayı; liderlik ve sorumluluk, grubu organize ederek stratejik hedef ve amaçları belirleme ve başarma faaliyetlerini etkileme sürecini; sıfır hata, işi ilk seferde doğru yaparak bunun sonunda da kaynak ve zaman İnsanlar işlerini en iyi ve en verimli bir şekilde israfına düşmemeyi; istatistikten yararlanma, ölçme yapmak ister. Toplam kalite yönetimi örgütsel amaç- ve değerlendirmenin çeşitli istatistiksel araçlardan lara en etkili bir şekilde ulaşmayı sağlar. Toplam kali- yararlanarak yapılmasını; sürekli eğitim, organizas- te yönetiminde insan kaynakları ve kalite yöntemleri yonların gelişmeleri takip ederek gerekli değişimleri üyelerin tüm ihtiyaçlarını karşılamak ve tüm süreçleri ve yenilikleri oluşturması, bunun sonunda öğrenen geliştirmek için kullanılır. Toplam kalite yönetimi or- örgütler olmasını; müşteri odaklı olma, yapılacak 23 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK bir liderlik almayışı ile gerçekleştirilebileceğini savu- verimlilik olarak sıralayabiliriz. • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Şekil 1. Toplam Kalite Yönetiminin Temel İlkeleri. olan hizmetin iç ve dış müşterilerin istek, beklen- dile getirilmiş verimlilik esasına dayanan çağdaş bir ti ve ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmasını; yönetim felsefesidir. Bir yönetim biçiminden ziyade süreç odaklılık, değerlendirmenin sonuca göre değil yaşam tarzıdır. Toplam kalite yönetimi ilkelerinin en süreç içerisinde yapılmasını; toplumsal sorumluluk, önemlisi olan kaizen hayatın her alanında sürekli ge- organizasyonların toplumların sorunlarına ilgisiz kal- lişmeyi amaçlar. Verimlilik kavramına felsefi bir yak- mayarak sorunlara karşı daha ilgili olmaları bu ko- laşımda bulunan Japon Verimlilik Merkezine göre nularda üstlerine düşen görevleri yerine getirmede verimlilik, gelişmeci bir düşünce ya da var olan her daha duyarlı olmalarını; verimlilik, tüm kaynakları şeyde özellikle insanda sürekli gelişimi hedefleyen etkin ve verimli bir şekilde kullanmayı ifade eder. bir düşüncedir. “Bugün dünden iyi, yarın bugünden Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi ve Verimlilik Toplam kalite Japon bilim adamları tarafından • 24 daha iyi olmalıdır” düşüncesini savunan bir inançtır (Baş, 1990; Akay, 2000). Bu da TKY felsefesi ile örtüşmektedir. Zaten TKY, süreçlerin her aşamasında KASIM 2011 - SAYI 141• azami verimliliği hedefler. Eğitim sistemimizde de bu çalışmalar da eğitim öğretim faaliyetlerinin süreç TKY ilkeleri uygulandığında okullarımızda doğal ola- içerisinde değerlendirilerek gerekli tedbirlerin doğ- rak verimlilik kültürü ve bilinci gelişecektir. Makalenin ru bir şekilde alınmasını, zaman ve kaynak israfının bu bölümünde eğitimde TKY uygulamalarına ve bu önüne geçilmesini sağlar. Bu da okullarda verimliliği uygulamalar ile elde edilen verimliliğe değinilecektir. artırır. Toplam kalite yönetimi verimlilik kültürüne daya- Toplam kalite çemberlerinin verimliliğe katkısı nır. Verimliliği artırıcı çalışmalar için kurumlarda kalite ile ilgili çeşitli örnekler sıralanabilir. Örneğin, sınıfta ekipleri oluşturulur. Eğitim kurumlarımızda bu kalite okuma ve yazma becerisi zayıf bir öğrenci için “algı- ekipleri okul gelişimi yönetim ekipleri (OGYE) diye lama kapasitesi zayıf, beceriksiz, ailesi ilgilenmiyor, adlandırılır. Kalite ekipleri yukarda bahsedilen “ka- sorumsuz” diyerek öğrenciyi kaybetmek yerine TKY izen” felsefesi ile hareket ederek her gün bir adım yazarlarından Ishikawa’nın geliştirdiği “Neden So- daha ileriye gidebilmenin planlamasını ve çalışması- nuç Diyagramı” ile sorunun temel nedenlerini belir- nı yaparlar. Bu çalışmaları yaparlarken çeşitli toplam leyip gerekli tedbirleri alarak bu öğrenciyi kazanabi- kalite çemberlerini kullanırlar. Okullarda uygulanan liriz. Balık kılçığı diyagramı olarak da bilinen bu yön- DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK Şekil 2. Zayıf Okuma Yazma Becerileri Neden Sonuç Diyagramı (Ensari, Tüysüz, 2007). 25 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM temle sorun beş ana nedene ayrılmaktadır. Bu ana nedenler de alt nedenlere ayrılmakta ve bu nedenler teker teker çözüldüğünde sonuca ulaşılmakta, prob- Sorun: Öğrenci devamsızlığı lem çözülmektedir (bkz. Şekil 2). Böylece zaman ve Sebepler: kaynak kaybını en aza indirerek eğitim öğretimde 1-Ulaşım, verimliliği sağlamış oluruz. 2-Sınavlar Toplam kalite çemberlerinden bir diğeri olan pareto diyagramına göre sonuçların büyük bir çoğun- 3-Öğretmenler luğunun, sebeplerin küçük bir yüzdesi yüzünden 4-Arkadaş ilişkileri ortaya çıktığını savunan bir kavramdır. 80/20 kuralı 5-Aile olarak bilinir. Oluşan sorunların %80’inin, olası sebeplerin %20’si tarafından oluştuğu ilkesini savunur. 6-......... Bu diyagrama göre sorun teşkil edebilecek sebepler Okullarda verimliliği artıracak bir diğer kalite önceden belirlenip gerekli önlemler alınır ve sorunun çember tekniği de SWOT analizidir. Bu analize göre ortaya çıkması engellenir. kurumdaki güçlü yönler (strengths), zayıf yönler Güçlü Yönler Zayıf Yönler -Öğretmenlerin genç ve dinamik olması -Personelin öğrenci temelli eğitim sistemine göre yetişmiş olması -Öğrencilerin ikamet yerlerinin okula yakınlığı -Okul içinde kütüphanenin olması -Çok amaçlı salonun bulunması -Okuldaki SBS kurslarının aktif ve çalışması öğretmenlerin özveri ile görevlerini icra etmeleri -Çevre düzenlemesi ve ağaçlandırmanın yapılmış olması -Sportif faaliyetlerin fazla olması -Zümreler arası iletişimin yetersiz olması -Fazla sevk ve rapor alınmasından dolayı eğitim öğretimin aksaması -Okulda beden eğitimi dersine yönelik soyunma odasının bulunmaması -Okul dış kapısında güvenlik sorunlarının yaşanması -Okulun büyük olmasından dolayı hizmetli azlığı bundan dolayı temizlik sorunun olması -Misafir salonunun olmaması Fırsatlar Tehditler -Anadolu lisesinin okula yakın olması. -Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan velilerimizin bulunması. -Okul çevresinde okuma salonlarının bulunması. - Okul çevresinde etüt merkezlerinin olması - Okul çevresinde öğrencilerin sosyal ve kültürel gelişimlerine destek olan tarihi ve kültürel mirasların bulunması. -Okulun yakınında fakülte olması -Okulun etrafında fazlaca internet kafe bulunması -Bazı velilerin okula karşı olumsuz ön yargılı yaklaşımları. -Okulda öğretmen sirkülâsyonunun yoğun yaşanması. -Aile içi şiddet. -Tarım işçilerin yoğun olması. -Ailelerin kalabalık nüfusa sahip olması. -Ailelerde babanın şehir dışında çalışıyor olması. Tablo 1 Eğitim Kurumları İçin Örnek SWOT Analizi • 26 KASIM 2011 - SAYI 141• kileyen faktörlerden birisi de stratejidir. İyi bir stratejiye sahip kurumlar daha verimli çalışmaktadır. İşte TKY çemberlerinden olan SWOT analizi de bu amaca hizmet etmektedir. (Bkz. Tablo1.) Bir başka kalite çemberi olan “niçin-niçin” ya da “neden-neden” diyagramları sorunların köklü çözümlerinin tanıtılmasında uygulanan tekniktir. Sorunun çözümünde beyin fırtınası tekniği kullanılarak her adımda niçin veya neden sorusu sorulur. Sonuçlar şemalarla ifade edilir. Bu yöntem, sorunun Şekil 3. Pareto Diyagramı köküne inmek ve çözümün belirlenmesinde üyelere değişik seçenekler sunarak farklı düşünce tekniğini uygulamak için kullanılır. Örneğin öğrenci başarısının (weaknesses), fırsatlar (opportunities) ve tehditler düşüklüğü bu yöntemle analiz edilmiş olsun. Beyin (threats) belirlenir. Buna göre kurumla ilgili güçlü ve fırtınası tekniği kullanılarak “Niçin öğrenci başarısı zayıf yönlerin, fırsat ve tehditlerin bilinmesi amaç- düşmektedir?” sorusu sorulur ve cevaplar şema ha- lara uygun amaçlarına uygun stratejiyi oluşturmayı line getirilir. Sorular her aşamada sorulur ve böylece kolaylaştıracaktır. SWOT analizi eğitim-öğretimde neden ortaya çıkmış olur (Doğan, 2002). uygulanacak yöntemler, kullanılacak araç ve gereç- Toplam kalite yönetiminde müşteri memnuniyeti ler, alınacak tedbirler v.b. hususlarda eğitimcilere yol önemlidir. Kurumlarında müşteriler iç ve dış müşte- gösterecektir. Bu da yine kaynakların etkin ve verimli riler olarak ikiye ayrılır. Eğitim kurumlarında iç müş- bir şekilde kullanılmasını sağlayacaktır. Verimliliği et- teriler; yöneticiler, öğretmenler, memurlar ve öğren- DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK Şekil 4. Öğrenci Verim Düşüklüğü İçin Niçin-Niçin Diyagramı (Doğan, 2002). 27 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Toplam Kalite Kurumları Klasik Kurumlar Müşteri merkezli İş ihtiyaçları merkezli Problemi engellemeye odaklı Problemi bulmaya yönelik İnsana yatırım yapar Personeli geliştirme esastır Şikâyetler öğrenme fırsatıdır Şikâyetler rahatsızlık işaretidir Üst yönetim kalite öncüsüdür Üst yönetimin rolü kontroldür Gelişme süreci herkesi kapsar Gelişme yönetim ekibi içindir Rol ve sorumluluklar nettir Rol ve sorumluluklar açık değildir Uzun dönemli stratejik planlama yapılır Planlamalar kısa vadelidir Farklı misyon ve vizyonu vardır Farklı misyon ve vizyonu yoktur Ölçme ve değerlendirme sürece yayılır Ölçme ve değerlendirme sonuca göre yapılır Tablo 2. Toplam Kalite Kurumları ile Klasik Kurumların Karşılaştırılması (Karslı, 2004) cilerdir. Dış müşteriler ise, veliler, sivil toplum kuru- yönetim ile öğretmen ve yöneticiler, öğrencilere kali- luşları ve tüm toplumdur. Toplam kalite yönetimini teli bir eğitim sunabilmek için ellerinden gelen çaba uygulayan kurumlar stratejik planlamalarını iç ve ve gayreti gösterirler. Tüm bu uygulamalar sonunda dış müşterilerin ihtiyaç, beklenti, eleştiri ve talepleri bu okullar, kendi başarı öykülerini oluştururlar (Tery, doğrultusunda yaparlar. Bunun için müşteri memnu- 1996). Toplam kalite yönetimi uygulayan kurumlar niyeti anketleri geliştirilir ve uygulanır. Bu çalışmalar ile klasik kurumlar arasındaki fark aşağıdaki tabloda da eğitim kurumlarında verimliliği artırır ve başarıyı açıkça görülmektedir. getirir. Bu yıl Millî Eğitim Bakanlığının kurumlarda uygulamaya koyduğu “Performans Değerlendirme Sistemi” bu çalışmaya güzel bir örnektir. Bu sisteme göre kurumun iç ve dış paydaşları kurumu, öğretmenleri ve yönetimi değerlendirmektedir. Değerlendirme sonucunda kurumdaki kişiler iç ve dış müşterilerin değerlendirmeleri sonucu kendi yeterliliklerini ve eksikliklerini görebilmekte ve buna göre gerekli önlemleri alabilmektedir. Bu çalışmalar da kurumlardaki kurumsal ve bireysel anlamda verimliliği son derece artırmaktadır. Sonuç ve Öneriler Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere TKY uygulamalarının kurumlarda etkililiği ve verimliliği son derece artırmaktadır. TKY uygulamaları, organizasyonlarda verimlilik bilinci ve kültürünü yerleştirmektedir. TKY uygulamaları diğer kurumlarda olduğu gibi eğitim kurumlarında da verimliliği artırmaktadır. Bu uygulamalar hedeflere kaynakların verimli bir şekilde kullanılarak ulaşılmasını sağlamaktadır. Toplam kalite yönetimi temelde insanı merkeze alan bir yaklaşımdır. Eğitim kurumlarında, gerek yönetsel gerekse de öğretim süreçlerinde niteliğin artırılmasında toplam kalite yönetiminin önemi bü- Toplam kalite yönetimi uygulamaları ile okullar yüktür. Ancak, eğitimde toplam kalite anlayışının büyük gelişme ve ilerleme kaydederler, eğitimde yerleşmesi ve başarılı olmasında rol oynayan doğru- inovasyonu yakalarlar. Böyle okullarda okul temelli dan ve dolaylı birçok etken vardır. Yapılan araştırma- • 28 KASIM 2011 - SAYI 141• larda ortaya konduğu üzere, değişime karşı direnç netimi. Ankara: Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları. gösterme, kendini toplam kalite sürecine adamama, Bolat, T. (2000). Toplam Kalite Yönetimi. İstanbul: Beta kurumda kalite kültürünün tam olarak oluşturulama- Basım Yayım Dağıtım. ması, toplam kalitenin moda ya da sihirli bir değnek Baş, M. (1999). İşletmelerde Verimlilik Denetimi-Ölçme ve olarak görülmesi, üst yönetimin liderliğinin ve des- Değerlendirme Modelleri. Ankara: Milli Prodüktivite teğinin eksikliği, takım çalışmasının yetersizliği, yöneticilerin otoritelerinin azalacağı endişesi ve sürekli eğitime önem vermeme gibi birçok faktör toplam kalitenin eğitim kurumlarında etkili ve başarılı biçimde uygulanmasında negatif yönde etki etmektedir. Bu eksiklikler de eğitim kurumlarımızda verimliliği azaltmaktadır. Merkezi Yayınları. Doğan, E. (2002). Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi. Ankara: Academyplus Yayınevi. Ensari, H., Tüysüz, B. (2007). İlköğretimde Kalite Araçları ve Sınıf İçi Uygulamalar. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları. Faroog, M. S. ve diğ. (2007). Application of Total Quality Management In Education. Journal of Quality and Toplam kalite yönetimi çalışmaları bürokratik iş ve işlemler olarak görülmemeli ve birkaç form doldurmaktan ibaret olmamalıdır. Eğitim kurumlarındaki iç ve dış paydaşlar TKY süreçlerini iyi özümsemeli ve bu doğrultuda stratejik hedef ve amaçlarını belirlemelidir. TKY ilkelerinden olan, sürekli iyileşme ve yenilik anlamlarına gelen “kaizen” bizim kültürümüzde var olan “iki günü birbirine eşit olan zarardadır.” inancı ile örtüşmektedir. O halde eğitim kurumlarımız her gün bir adım daha ileriye gidebilmenin planlarını yapmalıdır. Bu çalışmalar ile eğitim kurumlarımızda verimlilik bilinci ve kültürü son derece gelişecek ve verimli eğitim uygulamaları ile ülkemiz daha ileri noktalara gidecektir. KAYNAKÇA Akay, Z. (2000). İşletmelerde Performans Ölçüm ve De- Technology Management, 3 (11), 87-97. Hung, R. Y. & Lien, B. Y. (2004). Total Quality Management Practices and their Effects on Organizational Performance. Development International Conference (AHRD) Austin, March 3-7, 1188-1194. Karslı, M. D. (2004). Yönetsel Etkililik. Ankara: PegemA Yayıncılık. Munoz, M. A. (1999). Total Quality Management in Higher Education: Lessons Learned froman Information Technology Office. Eric Document: ED462882. Özden, Y. (2005). Eğitimde Yeni Değerler (Eğitimde Dönüşüm). Ankara: PegemA Yayıncılık. Şentürk, C. (2008). Milli Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi. Karaman: Saray Kitap BasımYayım. Terry, P. M. (1996). Using Total Quality Management Principles To Implement School-Based Manage- ment. Eric Document: ED412590. DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK 29 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM İLK VE ORTA ÖĞRETİMDE VERİMLİLİK KÜLTÜRÜ HALİT SUİÇMEZ İktisatçı - Uzman B u yazıda; verimlilik kavramı, Türkiye’nin dünya ülkeleri içindeki yeri, eğitimin amaçları ile verimlilik arasındaki ilişki, verimlilik kültürü, verimlilik ilkeleri ve eğitim-öğretimde verimlilik kültürünün nasıl geliştiri- leceği üzerinde durulmuştur. 1 - Verimlilik Nedir? Genel olarak verimlilik; kullanılan kaynaklarla elde edilen üretim arasındaki ilişkiyi açıklayan bir kavramdır. Formülü; Verimlilik = Çıktı = Girdi Üretim Kaynaklar şeklindedir. 2 - Türkiye Verimlilikte Dünyanın Neresinde? Ülkemizin emek verimliliği düzeyini gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda önemli oranda bir açığımızın olduğu görülmektedir. 2004 yılında Türkiye’de emek verimliliği düzeyi Halit Suiçmez, İlk ve Orta Öğretimde Verimlilik Kültürü, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.30-33. • 30 ABD’nin yüzde 30’u mertebesindedir. Aşağıdaki grafik bu konuda fikir vermektedir. KASIM 2011 - SAYI 141• Grafik. AB Ülkeleri ve Türkiye’de Satınalma Gücü Paritesine Göre Çalışan Kişi Başına GSYİH, 2004, ABD ile Karşılaştırma Kaynak: Kalkınmada Anahtar, Ağustos 2010, Sayı 260 2009 yılında ise Türkiye genelinde emek verimliliği ABD’nin yüzde 44’ü seviyesindedir. Aşağıdaki tabloda Türkiye’deki emek verimliliği çeşitli ülkelerle karşılaştırılmıştır. ABD’deki verimlilik seviyesi 100 rakamına eşitlendiğinde, Almanya 93, Japonya 67, Türkiye 44 olarak gösterilmiştir. Bu hesaplama satınalma gücüne göre yapılmıştır. Verimlilikte gelişmiş ülkelerle aramızda önemli DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK bir açık bulunmaktadır. 3 - Eğitim – Verimlilik İlişkileri Üzerine Yapılan bir çalışmada ülkelerde “ekonomik nitelikli eğitim amaçları” belirlenmiştir. ( Dr. Feyyat Gökçe, Eğitim Sisteminin Amaçları Ve Devletin Siyasi-İdeolojik-Ekonomik Güçleri Arasındaki İlişki, 21.Yüzyılın Eşiğinde Türk Eğitim Sistemi Ulusal Sempozyumu, 25 – 27 Kasım 1999, Ankara ) Tablo: Üretkenlik Karşılaştırması 31 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Eğitim Amaçları Ülke Ekonomik yaşama yönelik üretken tutum ve alışkanlıkları kazandırmak ABD Ekonomik ve toplumsal gelişime katkıda bulunacak elemanlar yetiştirmek Fransa Dış piyasanın istediği becerili bireyleri yetiştirmek Brezilya İlgi ve becerilerini geliştirerek birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi yapmak TÜRKİYE Bir ülkede verimlilik artışının en önemli belirleyicisi beşeri sermaye, yani insanlara, eğitime yapılan yatırımlardır. Ancak, yapılan bir araştırmada Türkiye’de eğitim göstergesi ile verimlilik artışı arasındaki ilişkinin kopuk olduğu ortaya çıkmıştır. (Kaynak: Şeref Saygılı, Cengiz Cihan; Türkiye Ekonomisinde Beşeri Ser- 6-Az zamanda çok ve büyük işler yapmak 7-Çok yönlü gelişmek 8-Bir- iki alanda derinleşmek 9-Kaynakları tam kullanmak 10-Kaynakları etkin kullanmak 11-Araştırmacı bir kişiliğe sahip olmak maye – Verimlilik Artışı İlişkisi, İktisat İşletme ve Fi- 12-İşin toplumsal yararını öne çıkarmak nans, Mart 2006) 13-İşleri ve faaliyetleri planlamak, sorunları önce- 4 - Verimlilik Kültürü Kültür,”yaşam tarzı” olarak tanımlanır. (Muzaffer Sencer, Kültüre İlişkin Temel Kavramlar, Ulusal Kültür, Temmuz 1979 ) Bir düşüncenin, bir olgunun kültürün bir parça- liklendirmek. 14-Doğru sorular sormak 15- Verimliliğini ölçmek-izlemek-denetlemek 6- Eğitim - Öğretimde Verimlilik Kültürü Nasıl Geliştirilecek? sı olabilmesi bilgi ve bilinçlenme ile de bağlantılıdır. Verimlilik kültürünü geliştirmek için kullanabilece- Verimlilik kültürü, her çeşit varlıklarımızı tam ve etkin ğimiz bazı olanaklar bulunmaktadır. Bunlar aşağıda değerlendirerek bireysel, ulusal, toplumsal gelişme- sıralanmıştır. ye katkı vermektir. Kısacası günlük yaşamda “verimlilik ilkelerine” göre davranmaktır. Verimlilik ilkeleri dediğimizde şu yaklaşımları öne sürmekteyiz. 5 - Verimlilik İlkeleri 1- Kişileri ve kaynakları tanımak 6.1. Derslerde Neler Yapılabilir? Örneğin; Hayat Bilgisi (ilköğretim 1-2-3 sınıflar öğretim programı ve kılavuzu) sayfa 18’de öğrencilere kazandırılacak beceriler olarak şunlar sıralanmıştır: 2- Doğru işi yapmak 1-eleştirel düşünme 3-İşi doğru yapmak 2-yaratıcı düşünme 4-İşi zamanında yapmak 3-araştırma 5-İşi uygun mekânda yapmak 4-iletişim • 32 KASIM 2011 - SAYI 141• 5- problem çözme (yani yaklaşık %4)’tür. Yani televizyona ayrılan za- 6-bilgi teknolojilerini kullanma man kitabın on katıdır. 7-girişimcilik 8-Türkçeyi doğru, etkili, güzel kullanma 6.3. Araştırmacı Kimlik Çocuklara bilimsel bazlı düşünce ve dünya görü- 9-karar verme şünü vermek gerekir. Bu görüş mantık, nedensellik 10-Kaynakları etkili kullanma ve rasyonellik üzerine kurulmuştur. Çocuklara bilim 10.1-zaman, para ve materyal kullanma ve sanat insanlarının yaşam öykülerinin okunması 10.2-bilinçli tüketici olma yönünde destek ve teşvik verilmelidir. 10.3-çevre bilinci geliştirme ve çevredeki kaynakları etkili kullanma 10.4-planlama ve üretim Örneğin, Teknoloji-Tasarım derslerinde verimlilik kültürü işlenebilir. Hayatı teknoloji kolaylaştırır. Te- 6.4.Verimli İnsan Hayatlarından, Firmalardan ve Gelişmiş Ülkelerden Örnekler Verilebilir 6.5. Öğrenciye Örnek Olabilecek Yakın Çevre Aile bireyleri, öğretmenler, okul yöneticileri, arka- kerleğin icadıyla ulaşım, iletişim her şey hız kazan- daş çevreleri öğrenciye örnek olması gereken yakın mış ve insan zamanını çok daha iyi kullanmıştır. Biz kişilerden faydalanılabilir. Türkiye olarak otomobil montajında ve üretiminde başarılıyız ama henüz bir Türk modeli ve markası tasarlayıp üretemedik. İşi doğru yapmak(montajı doğru yapmak) yetmez bir de doğru işi(yani yeni modeli) yapabilmeliyiz. Örneğin Tarih ve Türkçe derslerinde üretken yazar, bilim insanı, araştırmacı kişilerin yaşam öykülerinden örnekler verilebilir. Örneğin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisinde, tasarrufun önemi, ziyankârlığın yanlışlığı üzerinde durulabilir. 7. Sonuçlar ve Bir Öneri Ekonomide verimlilik daha az kaynakla daha nitelikli ve daha çok mal ve hizmet üretmek demektir. Bir diğer deyişle az zamanda çok ve büyük işler yapabilmektir, tüketim kültüründen üretim kültürüne geçmektir. Sanayileşmiş Batılı ülkeler “verimlilik yarışında” öne geçmişlerdir. Bunun tarihsel, teknolojik ve toplumsal nedenleri vardır. Bizde, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dö- Ayrıca; fen ve teknoloji, sosyal bilgiler, müzik, nemlerinde devletçi felsefe hep ağır basmıştır. Özel resim, beden eğitimi, devrim tarihi ve Atatürkçülük, girişimcilik, üretkenlik, üretim, ticaret, yatırım gibi proje hazırlama, bilgi kuramı, tarım, düşünme eğitimi, bilgisayar gibi hemen her derste verimlilik kültürünü doğrudan ilgilendiren konular bulunmaktadır. Verimlilik kültürü oluşturmada ders dışı kitap okumak çok faydalıdır. Kitap boş zamanlarda okunacak bir şey değildir. Özel olarak zaman ayırıp okuma yapılmalıdır. Yapılan bir araştırmada (TÜİK, “Zaman liğimize çok yakın olamamıştır. Ama artık küresel ekonomide ve çok hızlı bir dünyada hem bireyi hem de toplumları yönlendiren en önemli kavram verimliliktir. Eğitim hizmetlerinde de verimlilik bilgisi ve bilinci öne çıkmalıdır. Bunun için mutlaka eğitim politika- Kullanımı Anketi” 26.7.2007, Milliyet)Türkiye’de in- sının temel amaçları içerisinde üretken bir gençlik sanların boş zamanlarının %45’ini Tv ile geçirdikleri yetiştirme konusu özel bir önemle yer almalı ve uy- ortaya konulmuştur. Okumaya ayrılan zaman %3,9 gulanmalıdır. 33 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK 6.2. Ders Dışı Kitap Okumaları verimlilik kültürüne ait kavramlar bizim kimlik ve kişi- • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM EĞİTİMDE VERİMLİLİK UYGULAMALARINA İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME ALİ HİKMET DEMİR Eğitim Müfettişi/Kütahya E ğitim faaliyetlerinin amacına ulaşması eğitim sisteminin kuruluş amaçlarını gerçekleştirmesi anlamına gelmektedir. Tersine amacına ulaşmayan her faaliyet de eğitim sisteminin boşa işlediğinin, toplumun eğitim alanına aktardığı kaynaklarının boşa harcandığının işareti olarak sayılabilir. Günümüzde örgütsel yapıları işletenler, üretim sürecinin sonunda yapılacak bir değerlendirme sonrası sistemde yeniden düzenleme çalışmalarının yapılmasını çok geç olarak kabul etmektedirler. Ayrılan kaynakların heba edilmesinin artık tahammül edilmez bir hal olduğu kabul edilmekte ve bu durumun önüne geçecek yeni yönetsel anlayışlar ortaya atılmaktadır. Artık kaynakları heba etmeksizin tam ve doğru uygulamaların bir defada yapılmasını sağlama yolları araştırılmaktadır. Bu araştırmalar verimlilik kavramını gündeme getirmiştir. Verimlilik kavramı her türlü örgütsel yapılar, kurumlar için çok önemli bir hale gelmiş durumdadır. Eğitim siste- Ali Hikmet Demir, Eğitimde Verimlilik Uygulamalarına İlişkin Bir Değerlendirme, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.34-37. • 34 mimizin de bu anlamda ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. KASIM 2011 - SAYI 141• değerlendirme eğitim sistemimizin hemen hiçbir aşamasında yapılmamaktadır. Sadece üst öğrenime geçişte fazla talep olan okullara yönelik olarak sıralama amaçlı SBS, YGS, LYS gibi sınavlar yapılıyor. Bu sınavlar ise sadece üst öğrenime girişte nitelikli diye düşünüldüğü için herkesin talep ettiği okullara kimin girip kimin giremeyeceğine karar vermede kullanılıyor. Bu yönüyle bu sınavları bir durum değerlendirme aracı olarak kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla eğitim sistemimiz içinde verimlilik açısından, eğitim öğretim faaliyetlerinin istenen nitelikte yapılıp yapılmadığını görme açısından sağlıklı bir değerlendirmenin yapıldığını söyleyemiyoruz. Bu durum eğitim sisteFabrika üretimi benzeri faaliyetlerde sürecin her mimiz içinde eğitim öğretim faaliyetlerine yönelik, aşamasını adım adım gözlemek, sürecin sonunda öğrencinin aldığı eğitim faaliyetlerinin niteliğine istenmeyen hususlar, durumlar, ürünler, çıktılar yönelik verimlilik odaklı bir yaklaşımın olmadığını varsa sistemi yeniden yapılandırarak yeni baştan göstermektedir. işe koyulmak imkanı varken eğitim faaliyetinde böyle bir imkandan söz etmek imkansızdır, çünkü eğitim faaliyetlerine konu olan insandır. Özellikle de yetişmekte olan insanlar konu olduğunda bu durum çok daha büyük bir öneme sahiptir. Eğitim öğretim faaliyetleri eğitim sisteminde Eğitime yönelik verimlilik temelli değerlendirmelerin iç verimlilik adı altında eğitim sistemine giren kişilerin sistemden mezun olma oranları itibariyle karşılaştırılmasına dayalı değerlendirmelerden hareketle verimlilikleri konusunda yargılarda bulunulduğu hususları bu alandaki kimi ça- yıllık faaliyetler şeklinde düzenlenir. Öğretim yılı sonunda öğrencinin durumuna ilişkin bir değerlendirme yapılabildiği takdirde öğrencinin o yıl için istenen şekilde yetişip yetişmediğine yönelik bir değerlendirme yapılabildiği halde gecikmiş bir değerlendirme olarak nitelenirken bir de öğretim DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK kademesinin sonunda veya birkaç öğretim kademesi geçtikten sonra yapılacak değerlendirme sonrası geri dönüşün imkansızlığı daha da büyüktür. Oysa eğitim sistemimizdeki uygulamalara bakıldığında, öğrencilerin eğitim öğretim yılı sonundaki durumlarına ilişkin bir değerlendirmenin hemen hiçbir zaman yapılmadığını, yapılamadığını görmekteyiz. Öğrencilerin durumlarına ilişkin bir 35 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Eğitim öğretim faaliyetlerinin, bu faaliyetleri bünyesinde barındıran eğitim kurumlarının, kurumlarda görev yapan tüm personelin verimlilik ilkeleri yönünden değerlendirilmesi eğitim alanında yapılan her türlü harcamanın, yatırımın gerçek anlamda yerine ulaşıp ulaşmadığını belirleme açısından önem taşımaktadır. Geçmişte var olan ve yararsız kaldığı için ortadan kaldırılan sicil sisteminin yerine mutlak surette verimlilik odaklı bir sistemin geliştirilmesi gerekmektedir. Dünyadaki hiçbir rasyonel örgüt sahip olduğu insan gücünün niteliklerine yönelik değerlendirme yapmaksızın verimlilik odaklı çalışamaz. lışmalarda görülmektedir. Eğitim sistemine girme Eğitime yönelik yapılan yatırımlar önemli. Bunu ve sistemden çıkma oranına bakarak yapılacak hiç kimse inkar edemez. Yapılan yatırımlar hiçbir değerlendirme nicel anlamda bir verimlilik göster- zaman boşa gitmeyecektir. Fakat, bu kadar mas- gesi olarak ele alınabilir. Ancak bu eğitime yönelik raf yapılıyor ama yine de istenen sonuçlar alına- çok yüzeysel bir verimlilik göstergesidir. Eğitim mıyor diye düşünülürse eğitime yönelik yapılan sisteminde nicelik kadar niteliğe yönelik verimlilik yatırımların sonuçsuz kaldığı düşüncesine sapla- değerlendirmelerine de ihtiyaç bulunmaktadır. nan insanlar bu alanı ihmal etmeye başlayabilir. Öğrenci okula geldiği andan itibaren eğitim öğretim faaliyetlerine dahil olur. Bu faaliyetlerde öğretmenin can alıcı önemi vardır. Öğretmen uzmanlık bilgisini kullanarak öğrencilerde bilgi, beceri, tutum, davranış, alışkanlık, değerler geliştirmeye çalışır. Eğitim faaliyetinin sonunda yapıla- Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı da yapmış olan İrfan Erdoğan’ın “Eğitim Sistemi” isimli eserinde eğitime ayrılan kaynakların yetersizliği yanında ayrılan kaynakların etkili kullanılamamasının da önemli bir sorun olduğunu dile getiren değerlendirmeler yaptığını herkes hatırlayacaktır. cak değerlendirmede öğrencide istenen hususlar Hangi boyutta olursa olsun hemen her okulda gerçekleştirilmemişse öğrencinin yeniden başa internet bağlantısı olan, bilgi teknoloji sınıflı okul- döndürülerek yeniden aynı süreçten geçirilmesi ların sayısı son yıllarda büyük bir hızla artmıştır. mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenlerin siste- Elektronik araçların okullarda böylesi bir hızla art- me girişinden önce yetişme döneminden itibaren ması eğitim alanına yönelik yatırımların bir göster- sistemin istediği nitelikte olmalarının sağlanması gesi olarak görülüp sevindirici bir durum olarak gerekmektedir. Bu ise etkin bir üniversite-bakanlık algılanabilir. Teknolojik ürünlerin sınıflara girmesi işbirliğini gerektirmektedir. Üniversiteler mezunla- sevindirici olmakla birlikte tek başına yeterli bir rını alanda mutlaka takip edip yetiştirdikleri kişiler- durum değildir. Teknolojik ürünlerin varlığına rağ- de yaşanan sorunları görüp ona göre iç sistemle- men okulların çoğunda bu araçlar etkin bir şekil- rinde düzenlemelere gitmesi gerekmektedir. de kullanılamamaktadır. Teknolojik ürünler öğretmenin işini kolaylaştırdığı kadar zorlaştırmaktadır • 36 KASIM 2011 - SAYI 141• da. Zira teknolojik ürünler sınıf ortamında etkinlik çeşitliliğini getirdiği için bu çeşitlilik etkin bir planlamayı, sınıf içi öğrenme sürecinde kullanılacak araç gereç, materyal ve teknolojik ürünlerin öğrenmeyi kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi, zamanı geldiğinde de öğrencilere sunulması gerekmektedir. Bu ise öğrenme öğretme sürecine hakim olmayı, teknolojiyi çok iyi kullanmayı, zamanı çok iyi yönetmeyi, program hakimiyetini, öğrencilerin çok iyi tanınmasını her şeyden önce de çok iyi bir fiziksel alt yapıyı gerektirmektedir. Yapılan araştırmalarda, sistem içinde karşılaşılan sorunların niteliğinde, eğitim ortamlarının ve öğrenme öğretme süreçlerinin analizinde gerekliliklere ilişkin önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. de ilk adımı bakanlık merkezinin atması gerekiyor. Her şeyden önce okullar ve sınıflar önemli fiziksel Yasal ve yapısal düzenlemeler olmaksızın böyle alt yapı sorunları içindedir. Öğretmenlerin tekno- bir uygulamayı sistemin içinde birilerinin kendili- lojiyi etkin kullanmasında önemli eksiklikler var- ğinden yapabilmesi mümkün değil. Eğitimde verimlilik kavramına yönelik yapılması teknoloji kullanmak yerine geleneksel yöntemleri gereken çalışmalarla ilgili olarak sınırlı bir yazı çer- bırakamadıkları gözlenmektedir. Okullara gönde- çevesinde kalan bu değerlendirmede dahi karma- rilen her türlü teknolojik araç gerecin kullanım dü- şık, kapsamlı faaliyetlerin ipuçları verilmeye çalı- zeyine ilişkin merkezi bir anlayışla değerlendirme şılmıştır. Eğitimin kapsamı, eğitimin kademeleri, iç yapılabilmesi mümkün değildir. Sistemde var olan ve dış unsurları itibariyle eğitimin yapısı, eğitimin on binlerce okulun tümünü bir anda etkili bir şekil- ilişkili olduğu diğer alanlar, insan unsuru, sistem de teknoloji kullanımı açısından değerlendirmeye unsuru, araç gereç ve personel unsuru, yönetim tabi tutulabilmesi imkansızdır. Bu anlamda okul ve denetim unsuruna yönelik değerlendirmelerin ve kurumlar bazında daha dar alana özgü değer- her biri eğitimde verimlilik kavramıyla doğrudan lendirme çalışmalarının ise mutlaka yapılması ge- ilgili unsurlardır. Tüm bu unsurları dikkate almak- rekir. Bu ise ancak etkin bir yönetim ve denetim sızın yapılacak değerlendirmeler, verimliliğe yö- sisteminin kurulması ve işletilmesi ile mümkündür. nelik yapılacak çalışmaları uzatacaktır. Ancak bu Bu alandaki çalışmalar ise ancak sistemin üst unsurların hepsini birden kapsayacak reform türü düzeyinde bulunanlarda verimlilik odaklı bir bakı- yaklaşımlara da fazla prim verilmemesi gerekiyor. şın, anlayışın ortaya konması ile yapılabilir. Eğitim Zira toplumlara yönelik değişiklere reform anlayışı sistemini yöneten, işleten, geliştiren, değerlen- ile yaklaşmak yerine küçük adımlarla ama uzun diren bakanlık merkez teşkilatında bu yönde bir vadeli, sistemli, bilinçli, gönüllülük esasına ve ekip anlayışın gelişmesi bu iradenin ortaya çıkmasında çalışmasına dayalı çalışmalarla yaklaşılması daha en etkili unsurların başında gelmektedir. Bu yön- gerçekçi olacaktır. 37 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK dır. Öğretmenlerin öğrenme öğretme sürecinde • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM EĞİTİMDE VERİMLİLİK ÜZERİNE BİR BAKIŞ YILDIRIM TÜRK B ir ülkenin geleceği eğitimle şekillenmektedir. Eğitime verilen önem ülkeye verilen önemdir aynı zamanda. Yıllarca çözülemeyen meseleler önümüzde durdukça eğitimden de istenen verimi alamamaktayız. Eğitimin en çok tartışılan yönü öğretmen yetersizliği, müfredat zayıflığı, sürekli değişen programlar, sınıfların kalabalığı ve alt yapı eksikliğidir. Bütün bunları düzeltmekle eğitimi de düzeltebileceğimizi sanıyoruz. Belki bunları düzeltmekle eğitime bir nebze de olsa nefes aldırabilir, onu daha görünür hale getirmeyi başarabiliriz. Ama köklü ve kalıcı çözüm istiyorsak bunlardan daha da öncelikli ve önemli olarak “Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?” sorusuna cevap vermeliyiz. Mezun olan öğrencilere baktığımızda bunu hâlâ kararlaştıramadığımızı görüyoruz maalesef. Buna kesin karar verilince birçok sorun kendiliğinden hallolacaktır. Amaçsız, yarınsız, öğrenme Yıldırım Türk, Eğitimde Verimlilik Üzerine Bir Bakış, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.38-39. • 38 merakı sönmüş, gömleği sarkmış, kravatı gevşemiş, üniversite kapılarında yığılan, her gün okulda kavga çıkaran KASIM 2011 - SAYI 141• öğrenciler yerine ülkesine karşı sorumluluk his- sık değişiyor. Bütün çalışmaların olumlu sonuç- seden, gerçekten okuyan, düşünen, sorgulayan, lanması için başlanılan projelerin mahiyetinin bi- dünyaya kendi ülkesinin damgasını vurabilecek linmesi, yönteminin belirlenmesi ve kamuoyunda öğrenciler yetişecektir. uzmanlarca yeterince tartışılmış olması gerekir. Mezun olan öğrencilerdeki her eksikliğin as- Her yönüyle ülkemiz ve öğrencilerimiz için uygun- lında büyük oranda on iki yıldır uygulanan yanlış sa bunun millî bir dava olarak kabul edilip devam eğitimden kaynaklandığını biliyoruz; bunun için de ettirilmesi gerekir. doğru, köklü ve kalıcı adımların atılması gerekir. Üçüncü olarak da YGS ve LYS’nin okuldaki Öğrenci sadece okula gidip gelen bir birey değil- verimi düşürdüğünü söyleyebiliriz. Zira okullarda dir. Onun kişiliği üzerinde aile, televizyon, arkadaş Millî eğitimin genel amaçlarıyla sınavda başarı ara- çevresi gibi onlarca etken vardır. Hatta bu etkenler sında bir ikilem yaşanmaktadır. Lisede iyi öğrenci çoğu zaman okulun verdiğini de götürebiliyor. Dolayısıyla okulda verimliliği de sadece okulla sınırlandıramayız. Ancak çok yönlü bir çalışmayla bu verimliliği elde edebiliriz. Yetiştirmek istediğimiz insanın tarihi bir sürecin devamı olduğunu düşünerek onu kültür, tarih ve millî kimliğin sorumluluk şuuruyla beslemeliyiz. Bunu basın yayın, televizyon, okul, aile ve bütün bakanlık birimleri olarak yapmalıyız. Yoksa günümüzde olduğu gibi okulun erdem saydığını, öğretmeye çalıştığını diğerleri hemen silecektir. Mesela biz okulda paranın her şey olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Oysa popüler bir dizi “Paran kadar varsın!” fikrini dünya görüşüne dönüştürebiliyor. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığının özellikle Kültür Bakanlığı ve TRT ile olmak üniversiteyi kazanmak için yetmiyor. Bunu sınavlara kısmen ağırlık vererek çözümlediğimizi zannetsek de bu sürecin yetiştirilmek istenen insan tipine zarar verdiğini söyleyebiliriz. Zaten lise müfredatı da öğrencinin test çözme becerisini geliştirip sınav kazandırmayı amaçlamıyor. Dershaneler de malesef burada devreye giriyor. Bu konuda şu soruya cevap aranırsa yolumuzun biraz daha açık olacağı kanaatindeyim. Sınavda başarılı olan ancak edebi terbiyeden, tarih şuurundan, felsefi sorgulamadan geçmeden sadece ekonomik kaygıyı ön plana alan sınav gençleri, acaba değerlerimiz söz konusu olunca aynı duyarlılığı gösterebilecekler mi? Her yıl öğrencilerin bir önceki yıla göre biraz daha çözülmüş olduğunu gör- yardımıyla ideal insan tipini oluşturabiliriz. Bunun- dükçe buna olumlu cevap veremiyoruz maalesef. la ilgili filmler, diziler yaparak, dergiler çıkararak Yakın bir gelecekte hayatını tamamen sınavlara okulun yetiştirmek istediği ideal insan tipini per- adamış, sınavın süzgecinden geçmiş yeni neslin çinleyebiliriz. zihniyetiyle bizim yetiştirmek istediğimiz insan İdeal insan tipini oluşturduktan sonra eğitimin verimli olması için ikinci olarak da eğitimde sürekliliği sağlamak gerekir. Eğitimde süreklilik esastır. Deneme yapılmadan uygulanan programlar çok aynı mı olacaktır? Karşımızda öğrencinin kaderini belirleyen bu tür sınavlar, aşılması gereken duvar gibi durdukça acaba gerekli olan eğitimi verebilir, bundan yeterince verim alabilir miyiz? 39 • DOSYA: EĞİTİMDE VERİMLİLİK işbirliği yapması gerekmektedir. Ancak bunların • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM YENİ LİSE FİZİK PROGRAMINDA BİYOLOJİ İLE İLGİLİ ÖRNEKLER TÜRKKAN GÜLYURDU Fizik Öğr. MEB TTKB 2 006 yılında hazırlanmasına başlanılan ve kademeli olarak yürürlüğe giren lise fizik, kimya ve biyoloji ders programları ile yaşam temelli bir eğitim-öğretim hedeflenmiştir. Bu hedefin gözetilmesinde; yaşamda kullanılamayacak bir bilginin gereksiz bir yük olduğu düşüncesine ek olarak öğretimin yaşam içinde bulunan olaylarla, olgularla, nesnelerle ve diğer araçlarla birlikte verilmesinin eğitim ve öğretimi daha etkin, daha etkili ve verimli kılacağı gerçeği önemli rol oynamıştır. Yaşantımızda önemli olan doğa olaylarına baktığımızda ise bunların birden çok bilimle ilgili ve sandığımızdan daha karmaşık yapıda olduklarını fark ederiz. Sık rastlanılan doğa olayları içinde salt bir bilim ile ilgili olanı bulmak son derece güçtür. Kısaca söylemek gerekirse, doğa olaylarını incelemek disiplinlerarası bir çalışma gerektirir. Bu gerçeklerden yola çıkılarak yeni lise fizik programında Türkkan Gülyurdu, Yeni Lise Fizik Programında Biyoloji İle İlgili Örnekler, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.40-42. • 40 biyoloji ile ilgili örnekler araştırılmış ve bu yazının konusunu oluşturmuştur. Aşağıda bu örnekler sıralanmıştır: KASIM 2011 - SAYI 141• 1) 9.Sınıf 1.Ünite 4.2 Bilgi Kazanımı. “Fizik, günlük da yaşamaya elverişli olmaması nedeniyle ölmeleri, yaşam ve teknoloji ile ilgili olarak öğrenciler; örnek- bir böceğin yüksek bir ağaçtan güvenli bir şekilde lerle vücudumuzun çalışmasında, yakın çevremizde düşebildiği ama bir insanın yüksek bir ağaçtan gü- ve yaşantımızda önemli yer tutan fizik ilke ve yasa- venli bir şekilde düşemeyeceği. larını fark eder.”, 2.Ünite 2.1 Bilgi kazanımı. “Enerji dönüşümleri ve enerjinin korunumu ile ilgili olarak öğrenciler; enerjinin; çekim potansiyel enerjisi, elektriksel, ses, elektromanyetik radyasyon, nükleer ve kütle gibi değişik biçimlerde bulunabileceğini belirtir.”, 2.3 Bilgi kazanımı. “Enerjinin bir türden diğerine dönüşebileceğini örneklerle açıklar.”, 2.4 Bilgi kazanımı. “Enerjinin bir cisim veya sistemden diğerine aktarılabileceğini fark eder.” Örnek: Bir makine sistemi olarak insan vücudu düşünülebilir çünkü bireylerin yaşamındaki en yakın ve tanıdık enerji kullanan ve makine gibi çalışan sistem insan vücududur. Bireylerin vücudunu tanıması ve vücudunda olan fiziksel, kimyasal ve biyolojik olayların farkına varması son derece önemlidir. İnsan vücudundaki oldukça karmaşık olan tüm olaylar aslında temel bir enerji girişi ve çıkışı prensibine dayanır. İnsan vücudu besinlerden aldığı enerjiyi uyuma, konuşma, yemek yeme, banyo yapma, televizyon seyretme, bilgisayar oynama, ders anlatma/dinleme, telefonda konuşma, yürüme, düşünme, stres, dans etme vb. gibi etkinliklerle harcar. Bir kişi, besinlerden aldığı toplam enerji, harcadığı toplam enerjiden büyükse kütlesi artarak kilo alacak, küçükse kütlesi azalarak kilo verecek ve eşitse kilo değişimi yaşamayacaktır. Bir bireyin besinlerden aldığı enerjinin çeşitli yollarla harcadığı enerjiye eşit olması durumuna enerji dengesi denir. 2) 10. Sınıf 1.Ünite 1.1 Bilgi kazanımı. “Katılar ile 3) 10.Sınıf 1.Ünite 1.2 Bilgi kazanımı. “Katılar ile ilgili olarak öğrenciler; canlıların çeşitli özellik ve ihtiyaçlarını,yüzey alanlarının kütlelerine veya hacimlerine oranı ile ilişkilendirir.” Örnek: Canlılar, hacimleri oranında enerji üretirken yüzey alanları oranında enerji yayarlar. Bu nedenle canlıların vücutlarındaki fazla enerjiyi dışarıya aktarabilmeleri için yüzey alanlarının ve metabolizmalarının buna cevap verecek nitelikte olması gerekir. Örneğin, fare gibi yüzey alanının hacmine oranı büyük olan canlıların enerji kaybı fazla olacağından metabolizmalarının hızlı çalışması gerekir. Buna karşın fil gibi yüzey alanının hacmine oranı küçük olan canlılar, fazla enerjilerini dışarıya verebilmek için vücutlarında yüzey alanını artıracak fiziksel özelliklere ihtiyaç duyarlar. Fillerde bu ihtiyaç vücutlarına oranla büyük olan kulaklarıyla karşılanırken, maymunlarda bu iş denge aracı olarak da kullandıkları kuyruklarıyla karşılanır. Küçük hayvanların (örneğin civcivler) üşüdükleri zaman birbirlerine sokulmaları da bir başka örnektir. 4) 10.Sınıf 1.Ünite 2.2 Bilgi kazanımı. “Sıvılar ile ilgili olarak öğrenciler; yüzey gerilimini örnekler vererek birbirini tutma ile açıklar.” Örnek: Su örümceği, yüzey gerilimi sayesinde su üzerinde rahatça hareket eder. Bitkilerin suyu topraktan alıp üst kısımlarına çıkarması ise bir başka örnektir. ilgili olarak öğrenciler;varlıkların en ve boyca belli bir 5) 11.Sınıf 1. Ünite 1.2 Bilgi kazanımı. “Katı, sıvı oranda büyütülmesi veya küçültülmesi durumunda ve gazlarda basınç ile ilgili olarak durgun akışkanlar- kesit alanları, yüzey alanları, hacimleri ve kütlelerinin da basıncı, farklı derinliklerde hesaplar.” Örnek: Tüp- hangi oranda değişeceğini hesaplar.” Örnek: Büyü- lü dalış, Everest Dağı’na ve Mariana Çukuru’na yol- me hormonu aşırı salgılanmış dev insanların ancak culuk, kışın donmuş suların altında canlıların yaşamı bastonla yürüyebildikleri (Sultan adlı Mardin’li genç (suyun genleşmesindeki anomali). gibi), karaya vuran balinaların kemik yapılarının kara- 6) 11.Sınıf 4.Ünite. 3.12 Bilgi kazanımı. “Atomun 41 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM yapısı ile ilgili olarak, atomun enerji seviyelerinden yararlanarak atomun uyarılmasını yorumlar.” Örnek: Lazerler; tıp alanında kanamaların durdurulmasında, dokuların kesilmesinde, diş ve göz bozukluklarının tedavisinde önemli yer tutmakta olup, güzellik salonlarında estetik amaçlar için de kullanılmaktadır.Ayrıca tıpta tanı amaçlı kullanılan Elektro-Ensefalo-Grafi (EEG) ve Elektro-Kardiyo-Grafi (EKG) cihazları. 7) 11.Sınıf 5.Ünite 1.3 Bilgi kazanımı. “Ses dalgalarıyla ilgili olarak, Doppler Olayı’nı açıklayarak örnekler verir.” Örnek: Böbrek taşı kırma makineleri sayesinde, yüksek frekanslı ses dalgalarının oluşturduğu şok dalgaları böbrek taşı üzerine odaklandırılarak taşların kırılması gerçekleştirilmektedir. Ayrıca tıpta kullanılan Doppler akış ölçeri cihazı, beyin tümör tedavisi. 8) 11.Sınıf 5.Ünite. 1.2 Bilgi kazanımı. “Ses dalgalarıyla ilgili olarak, sesleri frekansına göre sınıflar.” Örnek: İnsan kulağının işitebildiği seslerin frekans sınırları.Bu sınırların ötesinde yer alan ultrasonik ve infrasonik sesleri işitebilen canlılar. 9) 11.Sınıf 5.Ünite 1.4 Kazanımı. “Ses dalgalarıyla ilgili olarak, rezonans olayını deneyle gösterir.” Örnek: Tıpta MR cihazlarında radyo dalgalarıyla vücuttaki hidrojen atomu rezonansa getirilip vücut kesitleri incelenmektedir. 10) 11.Sınıf 5.Ünite 1.5 Bilgi kazanımı. “Yansıma, kırılma, soğurulma veya girişim olaylarını dikkate alarak geliştirilen yaygın düzeneklerde bu olayların nasıl kullanıldığını açıklar.” Örnek: Ultrason cihazı; yaydığı yüksek frekanslı ses dalgalarının farklı yoğunluktaki dokularda farklı hızlarda ilerlemesi ve yansıması prensibine dayanır. Bu cihazla elde edilen veriler bil- • 42 gisayarla analiz edilerek görüntü hâline dönüştürülür. 11) 12.Sınıf 3.Ünite 3.1 Bilgi kazanımı. “Bobinlerle ilgili olarak; bobinlerin günlük yaşamda ve elektronik devrelerde kullanım alanlarına örnekler verir.” Örnek: Kalp pili ve elektroşok cihazı. 12) 12.Sınıf 4.Ünite 3.1 Bilgi kazanımı “İnce ve kalın kenarlı merceklerle ilgili olarak; özel ışınların kırılmasını deneyerek gösterir.”, 3.3 Bilgi kazanımı “İnce ve kalın merceklerle ilgili olarak; görüntü oluşumunu çizerek gösterir.”, 3.5 Bilgi kazanımı “Farklı göz kusurlarını gidermede hangi merceğin uygun olacağını nedenleriyle açıklar.” Örnek: Göz nasıl görüyor? ve Göz kusurlarının düzeltilmesi. 13) 12.Sınıf 5.Ünite 1.5 Bilgi kazanımı “X-ışınları ile ilgili olarak; maddelerin yapısını açıklamak için neden X-ışınları kullanıldığının farkına varır.” Örnek: Bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, röntgen çekimi, ışınlama ile besinlerin korunması, organik maddelerin yaş tayini, içten ışın tedavisi (Atom tedavisi: İyot-131 çekirdeğinin Beta ve Gama ışıması.), Radyoterapi, tıbbî atıklar, radyasyon güvenliği. 14) 12.Sınıf 5.Ünite 5.3 Bilgi kazanımı “Nükleer enerji ile ilgili olarak; nükleer radyasyonun zararlarını ve korunma yollarını açıklar.” Örnek: Nükleer radyasyonun insan sağlığına ve çevreye olan zararları ve bu zararlardan korunma yolları. 15) 12.Sınıf 5.Ünite 2.5 Bilgi kazanımı “Maddelerin yapısı ile ilgili olarak; teknolojik gelişmeler ile üretilen ürünlerin boyutu arasında ilişki kurar.” Örnek: Nanoteknolojiden yararlanılarak üretilen akıllı ilaçlar ve tıpta teşhiş ve tedavi amaçlı kullanılması planlanmış böcek robotlar. KASIM 2011 - SAYI 141• ÜSTÜN YETENEKLİLERİN EĞİTİMİ HARUN SÖNMEZ Harun Sönmez, Üstün Yeteneklilerin Eğitimi, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 141, Kasım 2011, ss.43-45. H er çocuğun cevherinde kendine özgü bir yeteneği vardır. Belki de her çocuk keşfedilmeyi bekleyen bir yetenektir. Var olan yetinin ortaya çıkarılması için fırsatların verilmesi gerekir. Bu yeti kimi zaman yetenek avcısı/profesyonel bir el tarafından kimi zaman da fırsatlarla ortaya çıkarılabilmektedir. Yetenekli bireylerin akranlarına göre olağanüstü düzeyde farklılık gösterenleri ise üstün yetenekli bireyler olarak kabul edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğunda üstün yetenekli bireylerin eğitimleri Enderun Mekteplerinde verilmekteydi. Bu mektepler önemli devlet adamları yetiştirmiş ve imparatorluğun asırlarca dünyaya hâkim bir güç olmasını sağlamasına karşın süreklilik arz etmemiş ve II. Meşrutiyet döneminde kapatılmıştır. Günümüzde ise 1992 yılından itibaren Bilim ve Sanat Merkezleri kurulmaya başlanmıştır. Yeni açılanlarla birlikte 58 adet Bilim ve Sanat Merkezi 53 farklı ilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bilim Sanat Merkezleri üstün yetenekli çocukların okul dışında çeşitli aktiviteler yapmalarına ve var olan yeteneklerinin geliştirilmelerine imkan vermektedir. Her yıl 24 tanesi üstün yetenekli olan toplamda 48 öğrenci alan sadece 1 (bir) resmi ilköğretim okulu bulunmaktadır. Bu okul üstün yeteneklilerle diğerlerini kaynaştıran bir anlayışa sahiptir. 2002 yılından itibaren ilk kez üniversitelerimiz Üstün 43 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM Zekalılar Öğretmeni yetiştirmeye başlamıştır. Diğer ülkelere baktığımızda İsrail devletinin üstün yetenekli çocukların eğitiminde her türlü mekan ve araç-gereç imkanı sağlayarak onları yüreklendirdiği, bu yönde yeni yatırımlar yaptığı görülmektedir. İsrail Millî Eğitim Bakanlığının 2009 verilerine göre Bar-Ilan Üniversitesi programı için 271 öğrenci belirlenmiş ve üstün zekalı, dahi çocukların erken yaşta tanılanması amacıyla testler geliştirmiş, halen de geliştirmeye devam edilmektedir. İsrail Millî Eğitim Bakanlığı üstün zekalılar departmanı ve Bar-Ilan üniversitesi işbirliği ile 20 farklı bölgesinde bu öğrencilere özel bir program uygulanmaktadır. Bu programda özellikle matematiğe, analitik geometriye ve trigonometriye önem veriliyor. Program 3 yıl sürerken öğrencilerin programa 3 yıl boyunca devam edebilmeleri için her yılın sonunda yapılan sınavı geçmeleri gerekiyor.1 Ayrıca İsrail Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Ulusal Üstün Zekalılar Birliği kurulmuş ve ülkenin üstün zekalı çocuklarının geleceği bu birlik tarafından planlanmıştır. Devlet tarafından bu çocuklar koruma altına alınmıştır. Hollanda devleti ise ilkokulda yapılan sınavla sayısal yeteneğe sahip olan öğrenciler öğretmen raporu ile birlikte değerlendiriliyor. Müslümanların kutsal şehri Kudüs’te ‘OFEK’ ismi ile bilinen ve ‘ufuk’ mânâsına gelen çok özel bir dâhiler okulu vardır. Bu okulda, seçkin profesörler ders vermektedir. Okulun öğrencilerinden olan on altı yaşındaki Dan Glük, beş yaşında iken İsrail hükûmetine yazdığı bir mektupta, Filistin meselesinin çözümü ile ilgili ayrıntılı bir barış planı teklif etmişti. Bu mektubun kimden geldiğinin araştırılmasını isteyen zamanın hükûmeti, mektubu yazanın beş yaşındaki bir çocuk olduğunu öğrenince şaşırmıştı. Okulun en başarılı öğrencilerinden olan Dan Glük’e geleceğin Einstein’i gözüyle bakılıyor.2 Sibirya’nın derinliklerinde bir ilim merkezi Novossibirsk’te kurulmuştur. Ancak bu okula gidebilmek için çok özel şartlara sahip olmak gerekiyor. Önce, yüksek zekâ ve mucitlik testlerinden yüksek puan almak, sonra ülke içinde çeşitli seviyelerde her • 44 yıl düzenlenen bilim olimpiyatlarına katılarak dereceler elde etmek ve başarıyı ispatlamak gerekmektedir. Bu okulda eğitim 3 yıl olup bu sürede öğrenciler hayal güçlerini nasıl geliştireceklerinin yanında, ileri seviyede matematik, fizik, kimya ve biyoloji öğrenirler. Burada da dâhilerin eğitimini profesörler üstlenmişlerdir. Okul öğrencilerinden on üç yaşındaki Katia Metecetinka ise verdiği piyano konserleri ile ismini dünyaya duyurmuştur. New York’ta “Dalton Okulu”nun olduğunu öğreniyoruz. Amerika’nın zengin ailelerinin süper ve dâhi çocukları, bu özel okulda okumaktadırlar. Burada, formalitelerin yasak olduğu rahat bir atmosfer içinde küçük dâhiler, kendi kapasitelerini ve çeşitli bilimler arasında bağlantılar kurmayı öğrenmektedirler. Hiçbir şey ezbere dayalı olarak öğretilmemektedir.3 İsrail, Çin, Rusya ve ABD üstün yetenekli bireyleri bir takım testlerle tespit etme yoluna gitmiş, eğitimleri için özel okullar ve üniversiteler tesis ettiğini görmekteyiz. Türkiye İstatistik Kurumunun (TİK) adrese dayalı nüfus kayıt sistemi veri tabanından alınan 2009 yılı verilerine göre ülkemiz genelinde 0-24 yaş grubunda toplam 25.218.750 bireyin bulunduğu, bilimsel çalışmalara göre bunların % 2’sinin yani 627.480 öğrencinin üstün yetenekli olabileceği tahmin edilmektedir. Bilim ve sanat merkezlerinde üstün yeteneklilerin toplam sayısının 6.405 olduğu dikkate alındığında ülke genelinde keşfedilmeyi bekleyen yaklaşık 621.075 üstün yetenekli birey bulunmaktadır. 4 Üstün yetenekli çocuklar her ülkenin sahip olduğu en önemli hazinedir. Üstün yetenekli çocukların belirlenmesi, eğitilmesi ve ülkemizde istihdam edilmesi ülkemizin geleceği adına yapılmış önemli kazanım olacaktır. Bu öğrencilerin hazır bulunuşlukları dikkate alınarak ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte bir eğitim sunmak Türk eğitim sisteminin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Sadece ülkemize değil tüm insanlığa hizmet edecek, tarihin akışına yön verecek bireylerin tek düze bir eğitimin dışında kültürel mirasımızdan da yararlanılarak farklı bir eğitim programı, yöntemi ve özel eğitim almış KASIM 2011 - SAYI 141• tutuşturdu ve bir daha hiç resim yapmadı. Picasso doğru dürüst eğitim görmemesine rağmen on dört yaşında tanınmış bir sanat okulu olan Llotja Sanat Enstitüsü’ne kabul edilmeyi başarmıştı. Yaramazlığın dozunu kaçıran küçük Mozart’ı annesi, “Bak, sana söylüyorum, böyle devam edersen, seni kümese kapatırım!” diye korkutuyordu. Mozart ise, “İstediğin kadar kapat! Ben yumurtlamam ki! Kümeste de beste yaparım.” 5 diyordu. uzman eğitimciler eşliğinde yetiştirilmesi gerekmektedir. Üstün yetenekli öğrencilerimizin kendini gerçekleştirme ortamları ve fırsatları verilmediği zaman yeteneklerinin bastırıldığı ve hatta yok olup gittiklerine tanık oluyoruz. Çocukların aileleri ve öğretmenleri tarafından istikbale yönelik yetenekleri doğrultusunda değil de farklı meslek gruplarına zorlandığı zaman bu durum çocuklarda unutulmaz ve derin izler bırakmaktadır. Leonardo da Vinci’yi muhasebeci yapmak isteyen babası bunda ne kadar başarısız olduysa, Leonardo da kendisi olmaya çalıştığı, yetenekleri doğrultusunda öne çıktığı ölçüde o kadar başarıyı yakalamıştır. Eğitimini ilk önce babasından alan Pablo Picasso, on üç yaşına geldiğinde babasının isteği üzerine bir resimdeki güvercinin ayaklarını tamamlamıştı. Bunu o kadar başarıyla yapmış, güvercinler o denli gerçekçi olmuştu ki babası fırçasıyla boyalarını eline Fatih Sultan Mehmet’in daha Fatih unvanını almadan yani Çelebi Mehmet iken değişik çizim ve yazılarının yer aldığı 180 sayfalık defterde, ileride kullanacağı tuğra üzerinde de çalıştığı göze çarpmaktadır. Üstün yetenekli öğrencilerin eğitiminde yeni bir paradigma ve yeni bir politika geliştirilmeli, üretici, hayal kuran, sorgulayıcı, çabuk kavrayan ve analiz ve sentez yetilerine sahip bireyler heba edilmemelidir. Türkiye’de ivedilikle Üstün Yetenekli Eğitimi Üst Kurulu oluşturulmalıdır. Başarı ve yetenekleri doğrultusunda üniversitelerin özel bölümlerine yönlendirilmeli ve mezuniyet sonrası da beyin göçünü önlemek amacıyla kendilerine özel istihdam alanları oluşturulmalıdır. Yeni bir proje ile ülkemizde erken yaşta keşfedilmeyi bekleyen 621.075 üstün yetenekli bireylerin WİSC-R gibi test, ölçek ve yöntemlerle taramadan geçirilmeli, özendirilmeli ve eğitim alacakları fiziki ortamlar iyileştirilmeli, uzman eğitim liderlerinin eşliğinde bireylerin potansiyellerini destekleyen zenginleştirilmiş atölyeler, alternatif tip projeler, teknolojik imkan ve fırsatlar hazırlanmalıdır. ___________________________________________________ 1 (http://www.haaretz.com) 2 (Hayret Dünya Dönüyor, Ali Ünlü s:231) 3 (Dünyada dahi yetiştiren merkezler Dr. Selim ÇALDIRANLI) 4 (Bilim ve Sanat Merkezleri Süreci (Üstün Yetenekli Bireylerin Eğitimi) İç Denetim Raporu 23 Haziran 2010 Mehmet Davut DEMİRCİ) 5 http://kisi.deu.edu.tr. 45 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM GÜNDEM ‘Yemekte Denge’ Eğitim Programı Toplantısı Millî Eğitim Bakanlığı ve Sabri Ül- terli ve dengeli beslenmenin öğrenildi- olabilecek enerji yoğunluğu yüksek, ker Gıda Araştırmaları Vakfı (GAV) iş ği ve alışkanlığa dönüştüğü ilk ortam ama besin değeri düşük içecek ve yi- birliğiyle 8-11 yaş ilkokul öğrencilerine aile olsa da çocukların üzerinde büyük yecekleri bulundurmamalarına özen yönelik geliştirilen “Yemekte Denge” etkisi olan toplumsal ortamın, okulun, gösteriyoruz. Bu alınması gereken eğitim programı, Kasımpaşa’daki Tuz kitle iletişim araçlarının, hareketsiz ya- tedbirlerden sadece biridir. Asıl önem- Ambarı’nda düzenlenen toplantı ile şam tarzının, fast-food kültürünün de li olan annelere, çocuklara, gençlere tanıtıldı. Toplantıda konuşan Millî Eği- bu perspektifte yeniden değerlendiril- dengeli ve yeterli beslenme bilinci ka- tim Bakanı Ömer Dinçer, ilköğretim mesi gerektiğini söyledi. zandırmamızdır.” okullarındaki öğrencilerin sağlıklı bes- DENGELİ VE YETERLİ BESLENME ŞİŞMANLIĞIN HASTALIK OLDUĞU BİLİNCİ KAZANDIRMALIYIZ DAHA SIK VURGULANMALI kadar ebeveynler, öğretmenler, okul Her birey ve kurumun toplumun Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yöneticileri ve okullarda görev yapan sağlığı adına üzerine düşen sorumlu- kötü beslenmenin yol açtığı şişman- tüm çalışanların oluşturduğunu söyle- ğu yerine getirmesinin önemine işaret lığın toplum olarak bir hastalık olarak di. Toplumun gıda, beslenme ve sağlık eden Bakan Dinçer, şöyle konuştu: görülmediğini belirterek, son çeyrek konularında bilgi ve bilincini artırmak “Sağlık Bakanlığı, çağımızın en büyük yüzyılda süratle artan bir ivmeye sahip amacıyla kurulan, bu alanda değerli sağlık problemlerinden biri olan şiş- olan obezitenin birçok önemli hastalı- bir birikime ve deneyime sahip GAV’a manlık ve obezite ile mücadeleyi her ğa zemin hazırlayan, insan yaşamının çocuklara ve toplumun sağlığına ilişkin alanı içine alan sektörler arası bir yak- kalitesini etkileyen, kısaltan bir hastalık gösterdikleri duyarlılık için teşekkür laşımla sürdürüyor. Millî Eğitim Bakan- olduğu vurgusunun daha sık yapılma- eden Bakan Dinçer, doğru ve dengeli lığı olarak biz de çocuklarımıza doğru sı gerektiğini söyledi. Bakan Dinçer, beslenmeye ilişkin anne ve babanın beslenme alışkanları kazandırmak üze- Türkiye’de yetersiz ve dengesiz bes- tutumunu bu husustaki bilincinin, bir re her türlü tedbiri almaya çalışıyoruz. lenmenin, en çok kadın ve çocukların çocuğun doğru beslenme alışkanlı- Eğitim kurumlarımızın kantinleri, büfe- sağlığını tehdit ettiğini belirterek, kötü ğı edinmesinde önemli bir yere sahip leri, yemekhanelerinde çocukların den- beslenmenin yol açtığı şişmanlığın olduğunu vurguladı. Bakan Dinçer, ye- gesiz beslenmesine, obeziteye sebep toplum olarak bir hastalık olarak gö- lenme alışkanlığını geliştirmeyi esas alan projenin hedef grubunu çocuklar • 46 KASIM 2011 - SAYI 141• rülmediğini kaydetti. Bakan Dinçer, modülü ile yürütülecek. Bu modül, sosyal sorumluluk projesinin pilot uy- son çeyrek yüzyılda süratle artan bir çocuklara sağlıklı beslenme tabağını gulaması, 2011-2012 eğitim-öğretim ivmeye sahip olan obezitenin insan esas olarak, sağlıklı beslenmeyi öğ- yılının ikinci döneminde, 4 ilde top- vücudunda kalp ve damar sistemi, renmelerine yardımcı olmak üzere lam 40 okulda, 8-11 yaş grubundaki solunum sistemi gibi sistemleri et- tasarlanmıştır. Modülün verdiği temel sınıflarda başlayacak. Pilot uygula- kileyen ve birçok önemli hastalığa mesaj, Her şeyi, dengeli bir biçim- ma ile İstanbul, İzmir, Gaziantep ve zemin hazırlayan, insan yaşamının de yiyebilirsin, tek yapman gereken, Trabzon’da toplam 20 bin öğrenciye kalitesini etkileyen, kısaltan, olum- dengeyi nasıl kuracağını öğrenmen ulaşmayı amaçlayan projenin, tüm suz yönde etki yapan bir hastalık olacak. Aktif olmak ve kendinize iyi Türkiye’ye yaygınlaştırılması amaç- olduğu vurgusunun daha sık yapıl- bakmak sağlığınız açısından önemli- lanıyor. Pilot okulların yanı sıra ulaşı- ması gerektiğini söyledi. Proje ile dir. Mesajının, interaktif oyunlar, gıda lamadığımız çocuklar ve ebeveynler temel eğitim çağındaki çocukların kartları, sunumlar gibi kapsamlı ve web siteleri aracılığıyla tüm eğitim fizyolojik ve psikolojik açıdan kaliteli yenilikçi bir yaklaşımla verilecek ol- materyalleri ve oyunlara ulaşabile- ve uzun bir yaşam sürdürmeleri için ması, çocukların beslenme bilicinin cek. Projenin ilk adımı, öğretmenle- yeterli ve dengeli beslenme alışkan- gelişmesinde ve dengeli beslenme rin ve ebeveynlerin sağlıklı beslen- lığı geliştirmelerine katkı sağlamayı alışkanları kazanmalarında tedbirler- me davranışı geliştirmelerine ilişkin amaçladığını anlatan Bakan Dinçer, den, ikazlardan ve yasaklamalardan duyarlılık ve farkındalıklarının artırıl- konuşmasını şöyle sürdürdü: “Pro- daha etkili olacaktır. Çocukların sağ- ması ve öğrendiklerini çocuklara ne je, ilköğretim okullarında öğrenim lıklı beslenme alışkanlığını günümüz- şekilde öğreteceklerine ilişkin eğitim gören 8-11 yaş grubundaki çocuk- de ve gelecekte kendi yaşamlarında almalarıdır.” lar için geliştirilen sağlıklı beslenme uygulayabilmelerini sağlayacak bu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolü Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer eğitim hizmeti verecek bir çabayı or- ekonomik, sosyal, psikolojik sorunla- ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı taya koymaları gerektiğini ifade etti. rı olan veya özel bir takım tedbirlerle Fatma Şahin, 14 bin çocuğun eğitim Protokol ile yurtlardaki çocuklara, eğitimine devam etmesi gereken ço- ve öğretimi için bir dizi çalışmayı ve onların hassasiyetleri ve ihtiyaçları- cuklarımız var yurtlarımızda. Bunları kadın sığınma evlerindeki kadınların na göre özelleştirilmiş eğitim prog- göz önüne alarak programlarımızı okuma yazma öğrenmesini de içeren ramları sunulmasını sağlayacaklarını ona göre çeşitlendirmeyi umuyoruz. protokol için MEB Başöğretmen Sa- anlatan Bakan Dinçer, protokolle Yurtlarımızda kalan çocuklarımız şa- lonunda bir tören düzenlendi. ilgili şu bilgileri verdi: “Şimdiye ka- yet özürlü iseler onlara onların ihtiyaç dar genel olarak görüyor ve tüm duyduğu türden fırsat eşitliği sağla- Türkiye’deki bakış açımıza paralel yan tedbirler alacağız. Okul çağında bir bakış açısıyla bütün çocukları olduğu, hatta okula kayıtlı olduğu genelleştirerek eğitim programlarına halde devam etme sorunu olan veya dahil etmeye çalışıyorduk. Halbuki, eğitimi yarım bırakmış çocuklarımı- Törende konuşan Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Bakanlığının esas görevinin okul çağındaki herkesi eğitmek olduğunu belirterek, tüm çocuklara eşit, aynı kalitede 47 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM zın tekrar okula devamını sağlaya- özel tedbirler alıyoruz. Böylece yurt- yerden eğitimine devam edeceğiz. cak fırsatları gözden geçireceğiz ve larımızda kalan çocuklarımız eğitim Bizim amacımız 14 bin çocuğumuzu böylece tüm Türkiye’de başlattığımız için gerekli alt yapıyı tamamlamışlar- üniversiteli yapacak SBS ve üniversi- ‘Okula Devam Projesi’ni burada da sa, özel okullara gitme talepleri de te girişteki başarı oranını yükseltmek” gündeme alacağız. Özel rehberlik varsa onlara da diğer çocukların şart- dedi. Bunun için çocukları genetik gerektiren veya üstün zekalı çocuk- larında, ancak özel okul burslarından miraslarına bakarak sınıflandırdık- larımız varsa onların hepsine yönelik yararlandırılmak için öncelik verece- larını anlatan Bakan Şahin, bin 208 özel programlar yapacağız. Yurtlarda ğiz. İki bakanlık arasında bu zamana kız çocuğunun, 998 erkek çocuğu- kalan çocukların okula erişimini ko- kadar ortaya çıkmış bir boşluk varsa nun okumaya çok müsait ve ek ders laylaştırmak, erişim ve devam sorunu onları tamamlayan diğer hususlar da verildiği zaman en iyi üniversiteleri olan çocuklarımıza rehberlik, rehabi- protokolde yer alacak ve eksiklerimizi kazanabilecek durumda olduklarını litasyon ve tedavi süreçlerinin takibini gidermiş olacağız.” gördüklerini anlattı. İmzalanan pro- ilgili kurumlarla işbirliği halinde yapmak, özürlü ve üstün zekalı çocukların ihtiyaçlarına göre programlara yönlendirilmelerini sağlamak ve ayrıca sığınma evlerindeki kadınlarımız için de eğitim programlarını özel bir önemle uygulamaya karar veriyoruz.” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de, eğitimde dezavantajlı durumda bulunan çocukları hayata daha iyi hazırlamak amacıyla bir dizi çalışma yaptıklarını ve bu çalışmayı Mili Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile paylaştıklarını söyledi. Her tokolle 14 bin çocuğun her birinin yeniden tek tek analiz edileceğini ve bunun ardından altyapı çalışmalarının yapılacağını ifade eden Bakan Şahin, “Yalnızca başarısız çocukları başarılı hale getirme protokolü değil bu. Topyekun kaliteyi artırma protokolü” diye konuştu. SIĞINMA EVLERİNDEKİ çocuğun ayrı bir dünya olduğunu, KADINLARA EĞİTİM VERİLECEK kendisinin iki çocuğunu aynı metotla Bakan Şahin, korunmaya muh- eğitmek istediğinde bunu başarama- taç 140 özürlü çocuğun eğitimi ko- dığını gördüğünü dile getiren Bakan nusunda yapılacakları da protokolle Şahin, “Çocuğumun bir tanesinin belirleyeceklerini ifade etti. Kadın anlamadığı eğitim modeli, öbürünün sığınma evlerinde okuma yazma bil- anladığı eğitim modeli. O yüzden her meyen kadınlara okuma yazma öğ- bir çocuğuma anladığı metotla eğitim retilmesi için gereken çalışmaların da verdiğimiz zaman başarabildiğimizi protokolle belirleneceğini kaydeden görüyorum. Ben iki çocukla evde bu Bakan Şahin, protokole ayrıca aile şekilde başarabiliyorsam bu 14 bin içi şiddetle ilgili rehber öğretmenlerle koca bir ailenin içerisinde makro dü- yapılacak ortak çalışmaları ve mad- zeyde verilen hedefleri başarmamız de bağımlılığıyla ilgili çalışmaları da mümkün değil” diye konuştu. Bakan eklediklerini bildirdi. Bakan Şahin, Şahin, bu nedenle sosyal hizmetler “Yani 850 çocuğu okula başlatacak bünyesindeki 14 bin çocuğu ana- bir protokol olarak görmeyin. Ciddi liz ettiklerini belirterek, “Korunmaya şekilde hazırlanmış, birçok sorun ala- muhtaç 14 bin çocuğumuzun eğitim nına katkıda bulunacak bir protokol durumlarına baktık ve 850 çocuğu- olacak” dedi. Bakan Dinçer, sığınma evlerindeki kadınların 8’er kişiden oluşan gruplar halinde ayarlanması halinde doğrudan sığınma evlerinde eğitim göreceklerini, grupların 8 kişiden az olması halinde ise Millî Eğitim Bakanlığı’nın tesislerinde eğitimlerin verileceğini anlattı. ‘Her Çocuk Başarır’ projesinden korunmaya muhtaç çocukları da yararlandırmak için oluşturulacak etütlerde, norm kadrosu fazla öğretmenlerin gönüllük esasına göre görevlendirilmelerini sağlamayı planladıklarını söyleyen Bakan Dinçer, “Böylece normal okul zamanı dışındaki etüt çalışmalarında onlara ek destek verilmesi sağlanacak. Protokol kapsamında bulunan çocuklara özel öğretim kurumlarının ücretsiz öğrenci kontenjanından öncelikli olarak yararlanmalarını sağlamak gibi • 48 muzun temel öğretimde öğretimlerini yarım bıraktıklarını gördük. Bunu kabul etmemiz mümkün değildi. Biz bu protokolle 850 çocuğumuzun kaldığı Konuşmaların ardından Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin protokolü imzaladı. KASIM 2011 - SAYI 141• 49 • • BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM • 50