PDF Anahtar Nisan 2016 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
PDF Anahtar Nisan 2016 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
NİSAN 2016 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR NİSAN 2016 YIL: 28 SAYI: 328 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 [email protected] Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: [email protected] İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA Fulya KOÇ BASKI ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok. No:35 Yenimahalle-ANKARA Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin NİSAN 2016 sayısı 25.03.2016 tarihinde basılmıştır. Bilimsel bilgi, insanlığın her alanda gelişimini sağladığı gibi verimlilik artışı ve bunun sonucunda hayat kalitesinin de geliştirilmesinde temel faktördür. Bu nedenle bilimsel bilgi ve teknoloji alanlarında gelişmeleri yakından takip etme ve aynı zamanda bu gelişmelere katkı sağlayabilme seviyesinde bilim insanları yetiştirebilmek, ülkemiz için de önem taşımaktadır. Bilim ve teknoloji yetkinliğinin ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlediği günümüzde, öğrencileri bilim ve teknolojiye yönlendirmek amacıyla eğitimde yeni yaklaşımlara gereksinim duyulmaktadır. Öğrencilerin bilim eğitimine yakınlık duyabilmesi öncelikle bilim eğitiminin verilme yönteminin sağlıklı olmasıyla mümkündür. Sadece bilimsel bilgiyi aktarmaya dayalı değil, sorgulatarak bilimsel yöntemlerle araştırma yapmaya yönlendirecek bir eğitim sistemi, bilim insanı yetiştirmenin başarılı yollarından biridir. Ülkemizde bilimsel konularda ve bilimsel önceliklerin saptanması amacıyla incelemeler ve danışmanlık yapmak, toplumda bilimsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını sağlamak ve bilim insanlığını özendirmek amacıyla 1993 yılından beri faaliyet gösteren Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Türkiye’nin yüksek bilim kuruluşlarından biridir. TÜBA’nın da üyesi olduğu Akademiler Arası Panel (IAP) “Bilim ve Eğitim” başlıklı bir program yürütmektedir. TÜBA Bilim Eğitimi Projesi, düzenlenen etkinlikler yoluyla sorgulama temelli eğitim kavramını ve uygulamalarını ülkemizde yaygınlaştırmayı, bilim insanlarını gençlere tanıtmayı amaçlamaktadır. TÜBA’nın katkılarıyla hazırladığımız “bilimler akademisi” temalı dergimizin bu sayısında; bilime merak duyan, sorgulama yeteneğine ve bilimsel araştırma yapma potansiyeline sahip olan tüm bireylere ışık tutacak konulara yer verdik. Dergimize değerlendirmeleriyle destek veren TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR başta olmak üzere dergi içeriğinin oluşturulmasında katkısı olan TÜBA çalışanlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür NİSAN 2016 İÇİNDEKİLER 10 04 Röportaj Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR 10 TÜBA Bilim Eğitimi Çalışma Grubu Prof. Dr. Mustafa SAFRAN 14 TÜBA Kanser Çalışma Grubu Kanser ve Türkiye Prof. Dr. Taner DEMİRER 4 22 28 28 38 2 32 Kök Hücre ve Rejeneratif Tıp Alanında Dünya ve Türkiye’deki Gelişmeler Prof. Dr. Y. Murat ELÇİN TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Prof. Dr. Kazım ŞAHİN - Prof. Dr. Ali AYDIN Andreas Tietze’nin Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati Prof. Dr. Semih TEZCAN 35 Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi Doç. Dr. Ahmet ARSLANTÜRK Duygu COŞKUN 38 “TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri” Nihal TAMGÜÇ 42 Geçmişten Bugüne Sosyal Hayatın İçindeki Kadın Yıldız ARTAR NİSAN 2016 46 Bilim, Sanayi ve Teknoloji 50 Projeler 52 Dünya Verimlilik Kongresi 53 Haber 54 Temiz Üretim (Eko-Verimlilik) 58 Academy of Sciences 61 Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Regional Productivity Statistics 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science And Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri National And International Productivity Statistics 42 46 54 3 NİSAN 2016 RÖPORTAJ Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR • TÜBA’dan ve Türkiye’nin bilim akademisi tecrübesinden bahsedebilir misiniz? Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), tüm bilim alanlarında bilimsel başarıları onurlandırmak ve ödüllendirmek, bilim insanlığını özendirmek, bilimsel düşünce ve yaklaşımı yaygınlaştırmak, bilimsel konularda danışmanlık yapmak gibi amaçlar doğrultusunda faaliyet göstermek üzere 1993’te kurulan; ülkemizin tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idari ve mali bakımdan özerk ulusal bilimler akademisidir. 4 Akademi’de şu anda 201 üyemiz var. Üyelerimizin 37’si şeref üyesi, 106’sı asli, 58’i de asosye üye statüsündedir. Üyelerimizin 39’u fen, 49’u mühendislik, 52’si sağlık bilimleri; 61’i ise sosyal bilimler alanından seçilmiştir. Tüm üyelerimizden oluşan akademi genel kurulu; başkanlık, konsey üyeliği ve akademi üyeliği seçimleri gibi önemli işlevleri yerine getirmektedir. Akademi konseyi, genel kurulca asli üyeler arasından üç yıl için seçilen 10 üye ve başkandan oluşur. Asli üyeler arasından seçilen başkanın görev süresi de üç yıldır ve bir üye en fazla iki dönem başkanlık yapabilir. TÜBA’nın 8’i Akademi adına, 9’u TÜBİTAK, üniversiteler ve diğer kamu kuruluşlarından –belirli süreli- görevlendirme yoluyla, 36’sı da hizmet alımı yoluyla istihdam edilen ve çoğunluğu Ankara’daki Başkanlıkta, diğerleri de İstanbul Süleymaniye ve Maçka’daki birimlerimizde çalışan toplam 53 işgöreni bulunmaktadır. Engin tarihimize karşılık, 1993’te kurulan TÜBA, akran akademilere ve diğer benzer kuruluşlara göre oldukça genç bir akademidir. Bununla beraber, ülkemizin akademi tecrübesi aslında NİSAN 2016 Osmanî Encümeni (Osmanlı Tarih Konseyi), Cumhuriyet’in ilânından sonra, 1935 yılında Türk Tarih Kurumuna dönüşene kadar farklı isimler altında varlığını sürdürmüştür. 1932 yılında Türk Dil Kurumu, 1962’de de TÜBİTAK kurulmuştur. Bunlar, Cumhuriyet Dönemi’nde kurulan akademi benzeri ilk bilimsel veya akademik kuruluşları oldu. sürdürdük. Bir yanda TÜBA’nın yeniden yapılandırılması ve kurumsallaştırılmasına yönelik çalışmaları gerçekleştirirken, diğer yanda kurumsal devamlılık anlayışıyla, önceki dönemden gecikmeli olarak devreden işlerin görülmesi ve varolan program ve projelerin sürdürülmesi yanında 2013’ten itibaren bazı yeni projeleri devreye soktuk. Türkiye’de, dünyada geçerli akademi anlayışına göre, bilimin tüm alanlarını kapsayan bir akademi kurma fikri 1960’lı yıllarda gündeme gelmiş olmakla birlikte, TÜBA’nın kuruluşu, ancak 1993’te gerçekleşti. “Kurumsal Kapasite Geliştirme Projesi” ile Akademi’nin organizasyon ve iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması ve kapasitesinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirildi. Bu kapsamda, Akademi’nin bilişim altyapısı donanım ve yazılım olarak yenilendi, Süleymaniye Türkiye Bilimler Akademisi’nin kurulması Medreseleri içinde yer alan ve uluslararası için atılan ilk somut adım, Türkiye’de organizasyonlarımıza ev sahipliği yapan türünün ilk örneği olan “Türk Bilim ve TÜBA Rabi Medrese’nin tarihi ve mimari Teknoloji Politikası: 1983-2003” başlıklı özelliklerine uygun olarak, bağış yoluyla belgenin hazırlanması oldu. 1993 yılında, donatımı sağlandı. İç mevzuat gözden adı geçen bu belgeye uygun şekilde kurulan geçirildi ve acil değişiklikler yapıldı. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, TÜBA’nın KHK’de ihtiyaç duyulan acil değişiklik kurulmasına karar verdi ve Akademi, 2 önerileri hazırlanarak Bakanlığa sunuldu. Eylül 1993 tarihinde, Resmi Gazete’de Akademi’ye ait “marka” ve unvanların daha eski tarihlere dayanır. Ülkemizde, yayımlanan hükümet kararnamesi -2011 Türk Standartları Enstitüsü tarafından Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden yılında en son değişiklikler yapıldı- ile tescili ile ilgili işler tamamlandı. Örgüt beri bilimsel akademi özelliğini taşıyan kuruldu. TÜBA, idari organlarının yapısı ve iş süreçlerinin yapılandırılmasıyla çeşitli kuruluşlar olmuştur. II. Mehmet’in oluşturulmasının ardından 7 Ocak 1994 ilgili faaliyetler gerçekleştirildi. Envanter Semaniye Medresesi’nden 400 yıl sonra, tarihinde gerçekleşen ilk Akademi Konseyi kayıtlarının güncellemesi yapıldı. Kurumsal Osmanlı İmparatorluğu’nun Tanzimat toplantısı ile faaliyetlerine başladı. kimlik ve imaj çalışması gerçekleştirildi. Dönemi’nde (1839-1876) kurulan TÜBA web sitesi yenilendi, kamuyla iletişim Encümen-i Dâniş (Danışma Kurulu) (1851), Görüldüğü gibi, TÜBA dünyadaki için sosyal medya hesapları devreye Türkiye’de ilk akademi oluşumu olarak emsallerine ve Türkiye’deki benzer sokuldu, yayınlarımızın internet üzerinden kabul edilebilir. Darülfünun (üniversite) kuruluşlara göre, oldukça genç bir satışına başlandı. Ayrıca, 2014-2018 Stratejik için ders kitapları yazmak gibi amaçları akademidir. Buna bağlı olarak, TÜBA’nın Planı hazırlanarak uygulamaya konuldu. olan ve meşhur Türk bilim insanı Ahmet mevzuat, bina ve tesisler, kurumsallaşma Cevdet Paşa ve ‘Redhouse Sözlüğü’nün ve kurum (akademi) kültürü vb. Kurumsallaşma ve kapasite geliştirmeye yazarı James Redhouse’un da üye olduğu bakımından karşılanması gereken çeşitli yönelik bu çalışmalar yanında var olanları Encümen-i Dâniş, ne yazık on yıl sonra ihtiyaçları bulunmaktadır. sürdürürken bazı yeni program ve projeler kapanmıştır. 1861 yılında kurulan, doğa devreye sokuldu. Bu bağlamda, “Türkbilimleri alanında 38 üyesi bulunan ve • TÜBA, 2012 yılından bu yana nasıl bir İslam Bilim ve Kültür Mirası”,”Andreas doğa bilimleri alanındaki ilk dergiyi süreç geçirdi? Tietze - Tarihî ve Etimolojik Türkiye (Mecmua-i Fünun) yayınlayan Cemiyet-i 2012 Ağustos ayında gerçekleşen Türkçesi Lügati” projeleri ile “Uluslararası İlmiyye-i Osmaniyye (Osmanlı Bilim yönetim değişikliği sonrasında yönetim Akademi Ödül Programı” başlatıldı. TÜBA Cemiyeti) de 1866 yılında kapandı. olarak, “farklılıkları zenginlik olarak ve Avusturya Bilimler Akademisi’nin ortak değerlendirme, Türkiye’nin ulusal projesi olan “Beçin Definesi” eseri, Türkçe İkinci Meşrutiyet’in ilanının (1908) akademisi olma ve kurumsal-stratejik çevirisi gerçekleştirilerek yayımlandı. ardından 1909 yılında kurulan Tarih-i yönetim anlayışı” ile çalışmalarımızı 5 NİSAN 2016 RÖPORTAJ Temel bilim eğitiminin daha etkin ve cazip hale getirilmesi, dünyada ve Türkiye’de üzerinde önemle durulan bir konu. Bu hususta, MEB ile TÜBA arasında imzalanan protokol çerçevesinde, geçen yıl ve bu yıl, öğretmenlere yönelik olarak Gazi, Atatürk ve Akdeniz Üniversitelerinin ev sahipliğiyle, beş gün süreli üç “Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu” gerçekleştirdik. Ayrıca, matematik eğitimiyle ilgili bir kitap yayımladık. Anadilimizin bilim dili olarak geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, bilim ve kültür mirasımızın gün ışığına çıkarılması da, Türkiye’mizin bilimsel ve topyekün kalkınması bakımından önemli konular Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, Nobel Ödüllü TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz SANCAR Onuruna Verdiği Yemek... TÜBA-Türkçe Bilim Terimleri, Türk-İslam Bilim Kültür Mirası, Etimolojik Türkiye Öteden beri var olan Bilim Eğitimi, Kanser, ve Beslenme, Bilim ve Eğitim Politikaları, Türkçesi Lügati gibi projeleri yürütmekteyiz. Kök Hücre gibi çalışma grupları yanında, açık ders malzemeleri, bilimsel 14 Haziran 2015’te Bilim Sanayi ve Teknoloji “Gıda-Beslenme”, “Bilim ve Eğitim başarı ve eserlerin ödüllendirilmesi Bakanı Sayın Fikri Işık’ın da katılımıyla Politikaları” gibi yeni çalışma grupları gibi konulara ilişkin çeşitli faaliyetler yaklaşık 33.000 terimi içeren Türkçe Bilim oluşturuldu. Çalışma gruplarımızca, tüm gerçekleştirmektedir. Son dönemde, ilgili Terimleri Sözlüğü Projesi Mühendislik paydaşların katılımıyla çeşitli bilimsel çalışma gruplarımızca düzenlenen ve Terimleri Sözlüğü’nü internet üzerinden toplantılar gerçekleştirildi ve raporlar Türkiye’de konuyla ilgili paydaşları davet kamunun kullanımına açtık. TÜBA ve hazırlanarak kamuya sunuldu. ettiğimiz büyük bir katılımın yaşandığı Avusturya Bilimler Akademisi iş birliğinin kanser ve kök hücre politikaları, gıda ve ürünü olan ve dünyada bulunan en büyük TÜBA-GÜNCE dergimiz biçim ve içerik beslenme vb. konulara ilişkin çalıştayları defineye dair 3 ciltlik ‘Beçin Definesi’ olarak yenilendi. TÜBA-AR ve TÜBA-KED gerçekleştirdik. Bu çalıştayların adlı yayımını gerçekleştirdik. Türk-İslam dergilerinin eksik sayıları tamamlandı. sonuçlarını rapor haline getirdik ve Bunların yanı sıra, uluslararası kamuoyuyla paylaştık. Kanser Tedavisinde Bilim Kültür Mirası Projesi kapsamında ilk eserlerin yayıma hazırlıkları tamamlanmak paydaşlarımıza yönelik olarak “TÜBAPaydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan üzere. Bu projenin bilimsel ve ulusal Newsletter”ın yayımına başlandı. Problemler Sempozyumu Raporu’nu, gelişimimiz için gerekli motivasyon ve Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi özgüven inşasına katkı sağlayacağını Bu dönemin, TÜBA’nın kurumsallaşması, Sempozyumu Raporu’nu ve Kök Hücre ulusal ve uluslararası düzeyde tanınırlık, Politikaları Çalıştayı Raporu’nu yayımladık. düşünüyoruz. Avusturyalı ünlü Türkolog Prof. Andreas Tietze’nin “Tarihî ve Etimolojik ilişkiler ve kapsayıcılığının geliştirilmesine Yine yüksek bir katılımcı sayısıyla Türkiye Türkçesi Lügati” Projesi kapsamında odaklanılan bir dönem olduğunu düzenlediğimiz Kök Hücre Araştırmaları ilk ciltlerin hazırlık işlemleri de tamamlandı. söyleyebiliriz. ve Biyoetik Sempozyumu’nun raporu da İlk ciltleri, 2016 yılında yayımlamayı kısa bir süre içinde tamamlanmış olacak. plânlıyoruz. • Özellikle ülke ve dünya gündeminde Ayrıca, yeni oluşturulacak ‘Enerji çalışma de yer alan konularda TÜBA’nın grubumuz’ da bu yıl faaliyete başlayacak. TÜBA olarak, görev ve imkânlarımız çalışmalarından bahsedebilir misiniz? çerçevesinde, önemli ve öncelikli Önemli ve öncelikli güncel sorunlar Asya Bilim Akademileri ve Toplulukları konulardaki bilimsel faaliyetlerimiz ve konularla ilgili olarak kamuoyu ve Birliği (AASSA) ile “Bilim ve Teknolojide geliştirilerek devam edecektir. yönetimine bilim temelli danışmanlık Kadınlar” ve “Gıda ve Beslenme” konulu yapmak, bilim akademilerinin önemli ortak uluslararası bölgesel çalıştaylar işlevlerinden biridir. Bu bağlamda TÜBA gerçekleştirdik. da, Bilim Eğitimi, Kanser, Kök Hücre, Gıda 6 NİSAN 2016 nedeniyle İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Mehmet Genç; Yaşam ve Sağlık Bilimleri alanında Pakistan Bilimler Akademisi’nce aday gösterilen Prof. Dr. Zulfiqar Ahmed Bhutta, Fen Mühendislik Ödülü’nü ise Avusturya Bilimler Akademisince önerilen Prof. Dr. Niyazi Serdar Sarıçiftçi kazandı. TÜBA Ödülleri Töreni Resepsiyonu / Cumhurbaşkanlığı Külliyesi • TÜBA’nın bilimsel çalışmaları teşvik etmek ve bilim insanlarını motive etmek üzere düzenlediği ulusal ve uluslararası ödül programlarından bahsedebilir misiniz? Üstün bilimsel başarıları ödüllendirmek, Akademilerin temel işlevlerinden biridir. Bu bağlamda, TÜBA da çeşitli ödül programları yürütmektedir. TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı (TÜBA-GEBİP) 2001’den, Bilimsel Telif ve Çeviri Eser Ödül Programı (TÜBA-TEÇEP) Ödülleri ise 2008’den beri uygulanmaktadır. TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri ise 2015’te başlatılmıştır. TÜBA Ödülleri, ilk defa 2015 yılında, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde sahiplerine tevdi edilmiştir. Bundan sonra TÜBA Ödül Törenleri, T.C. Cumhurbaşkanlığı himayesine alınmıştır. ‘TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri’; fen ve mühendislik bilimleri, yaşam ve sağlık bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında, bilim akademileri, üniversiteler ve davet edilen diğer bilimsel kuruluşlarca uluslararası düzeyde aday gösterilenler arasından öncü ve çığır açıcı çalışmalarıyla temayüz eden bilim insanlarına veriliyor. Her yıl dönüşümlü olarak, alanlardan birine ait ödülün Türkiye’de ya da Türkiye ile ilişkili çalışan bilim insanlarına verilmesi ve 2015’te Türkiye’ye özgü alanının Sosyal Bilimler olması benimsendi. “Uluslararası Akademi Ödülleri”, madalya, berat ve yaklaşık 30.000 Amerikan Dolarından oluşmaktadır. 2015 yılı Uluslararası Akademi Ödüllerini Sosyal ve Beşeri Bilimler alanında “Osmanlı İktisat Tarihi ve Sistemi” konusundaki çalışmaları 15 yıldır sürdürdüğümüz TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirmeyi amaçlayan TÜBA-GEBİP Ödülleri; dünyada ve ülkemizde genç akademi benzeri oluşumun ilk ve başarılı örneklerinden biridir. 2015’te ödüllendirilen 24 farklı üniversiteden 38 üstün başarılı genç bilim insanı ile TÜBA-GEBİP kazananların sayısı 373’e ulaştı. Ödül sahiplerine 3 yıl boyunca her yıl 20 bin TL, doktora öğrencileri için ise 6 bin TL olmak üzere 26 bin TL ödüyoruz. 3 yılda ödenen toplam 78 bin TL’ye ek olarak, takip eden beş yıl boyunca ödül sahiplerinin uluslararası bilimsel toplantılara katılmalarını da parasal olarak destekliyoruz. Bu ödülün başka bir özelliği var. O da Türkiye’de çalışma şartı. Dolayısıyla başarılı ve yetenekli genç bilim insanlarımızı Türkiye’de çalıştırmak bağlamında da son derece kıymetli bir program. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif ERGİN, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR, TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz SANCAR, TÜBA Konsey Üyesi Prof. Dr. H. Tayfun ÖZÇELİK / Nobel Ödül Töreni / Stockholm 7 NİSAN 2016 RÖPORTAJ TÜBA-TEÇEP ödülleri ise üniversitelere yönelik nitelikli ve uluslararası standartlarda Türkçe telif ve çeviri eserlerin yazım ve yayımını özendirmeyi amaçlıyor. 2015 yılında ödüllendirilen 19 eser ile TEÇEP Ödülü verilen eser sayısı 180’e ulaştı. Eserler, Ödül ve Kayda Değer Eser Ödülü (mansiyon) şeklinde iki dereceli olarak ödüllendiriliyor. Telif Eser için ödül miktarı 20.000 TL, Kayda Değer Eser (Mansiyon) Ödülü ise 7.000 TL’dir. Çeviri Eser Ödülü 12.500 TL ve Kayda Değer Çeviri Eser (Mansiyon) Ödülü de 4.000 TL’dir. TÜBA - GEBİP ve TEÇEP 2016 ödül başvuruları, 21 Aralık 2015 tarihinde sona ermiştir. Uluslararası Akademi ödülleri içinse, önümüzdeki günlerde çağrıya çıkılacaktır. Bu arada, diğer bazı ödül programlarımızın güncellenerek devreye sokulması da gündemimizdedir. 2015 yılından itibaren “TÜBA Ödülleri Törenleri”nin Cumhurbaşkanlığı himayesinde yapılacak olması, Akademi ve ödül programlarımız açısından tarihi bir adım olmuştur. Bu vesileyle, destek ve himayeleri için Sayın Cumhurbaşkanımıza içten teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Ayrıca Akademi’mize verdikleri destek için Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri Işık’a ve tüm paydaşlarımıza teşekkürlerimi ifade etmek isterim. • TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü kazanması konusundaki duygu ve düşünceleriniz nelerdir? TÜBA Şeref Üyemiz Prof. Dr. Aziz Sancar’ın “DNA onarım mekanizmaları” konusundaki çalışmalarıyla 2015 Nobel Kimya Ödülünü alması, Akademi’miz ve milletimiz için büyük bir onur ve sevinç kaynağı olmuştur. Konsey üyelerimiz Prof. Dr. H. Tayfun Özçelik ve Prof. Dr. H. Fahrettin Keleştimur’la birlikte TÜBA’yı temsilen, Aziz Hoca’ya ödülünün verildiği Stockholm’deki törene ve etkinliklere katılarak, bu sevinç ve onuru paylaşmak, bizler için de tarihî 8 bir anı olmuştur. Ayrıca, Aziz Hoca’nın tören sonrası Türkiye’ye gelerek Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ile görüşmeleri, Ödülü’nü Anıtkabir’de sergilenmek üzere bağışlamaları ve diğer temasları da son derece yararlı olmuştur. Aziz Hoca, bilimsel başarıları yanında vatan ve milletimize bağlılığını her vesileyle ifade etmesiyle de, hepimiz için güzel bir rol modeli olmuştur. Bu vesileyle de, Aziz Hoca’ya şahsım ve Akademi’miz adına tebrik ve teşekkürlerimi ifade etmek isterim. • Akademi, ulusal ve uluslararası düzeyde nasıl bir strateji veya yaklaşım izliyor? TÜBA yönetimi olarak, daha önce belirttiğim gibi, bilimsel, hukukî ve etik ilkelere uygun olarak Akademi’mizin ve Türk biliminin gelişimine katkı sağlama amacı doğrultusunda, Türkiye’nin ulusal bilimler akademisi olma bilinç ve sorumluluğuyla, farklılıkları zenginlik olarak değerlendirme anlayışı ve kurumsal-stratejik yönetim yaklaşımıyla hareket etmeyi amaçlıyor ve bu yönde çaba gösteriyoruz. Üyelerimiz ve paydaşlarımızın iş birliği ve katkılarıyla, bu yaklaşımın olumlu sonuçlarını almaya başladığımızı ve bundan büyük bir memnuniyet duyduğumuzu, üyelerimiz ve tüm paydaşlarımıza müteşekkir olduğumuzu belirtmek isterim. NİSAN 2016 TÜBA’nın aktif katılımıyla 2015’te kurulan “Türk Dünyası Ulusal Bilim Akademileri Birliği”nin 2016-2017 dönem başkanlığı TÜBA tarafından yerine getirilecek, AASSA’nın 2016 Genel Kurulu ve “Göç” konulu bilimsel toplantısı ile Türk Dünyası Ulusal Akademiler Birliği’nin 2016 Genel Kurulu, TÜBA ev sahipliğinde Türkiye’de gerçekleştirilecek. • TÜBA’nın geleceğe ilişkin hedefleri nelerdir? Hedeflerimizi, kısa, orta ve uzun vadeli hedefler olarak ifade edebiliriz. Kısa vadede, Akademi’nin daha etkin işlev görmesi bakımından daha uygun bir TÜBA TÜBA Konsey Üyesi H. Tayfun ÖZÇELİK, TÜBA Konsey Üyesi Prof. Dr. Fahrettin KELEŞTEMUR, yasasının çıkarılması ve Akademinin TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR, TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz SANCAR, Gwen kendine ait bir binaya kavuşmasını SANCAR, TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Mehmet ÖZTÜRK / T.C. Büyükelçiliği / Stockholm önemli hedefler olarak görüyoruz. Orta ve uzun vadede, kurumsallaşmasını ve ileri bir akademi kültürü oluşumunu Akademi olarak, ulusal ve uluslararası Uluslararası ilişkilerimizi de, bu yaklaşım gerçekleştirmiş, bina-tesis ve insan düzeyde katılım ve iş birliğine büyük ve TÜBA’nın Türkiye’yi uluslararası kaynakları ihtiyaçları karşılanmış daha önem veriyoruz. Faaliyetlerimizi, ilgili akademik camiada temsil misyonu tüm paydaşların katılım ve iş birliğiyle çerçevesinde sürdürüyoruz. Son dönemde etkin bir akademi olma hedefinin öne yapma yönündeki tercihimizin, akademinin imzaladığımız ikili iş birliği anlaşmalarıyla, çıktığını söyleyebilirim. kapsama ve temsil yeteneğinin artması TÜBA’nın anlaşma yaptığı akademi sayısı yanında, paydaşlar arası iletişim ve 22’den 31’e; üye olduğu akademiler arası eşgüdüm eksikliğinin giderilmesine de kuruluş sayısı da 12’ye yükselmiştir. katkı sağladığını düşünüyoruz. Türk Dünyası Bilim Akademileri Birliği Kuruluşu ve İlk Genel Kurulu / Astana 9 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA BİLİM EĞİTİMİ ÇALIŞMA GRUBU Prof. Dr. Mustafa SAFRAN / TÜBA Asli Üyesi, TÜBA Bilim Eğitimi Programı Çalışma Grubu Yürütücüsü, YÖK Başkan Danışmanı Bilim eğitiminin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi küresel çapta üzerinde önemle durulan bir konudur. Bu amaçla birçok kurum ve kuruluş programlar yürütmektedir. Bilim eğitiminde ülkelerdeki mevcut durumun saptanması ve karşılaştırılması, iyi örneklerin yaygınlaştırılması, aksaklık olan konuların belirlenerek üzerine gidilmesi bu programların amaçları arasındadır. TÜBA ile birlikte 130’dan fazla ulusal akademinin üyesi olduğu kısa adı IAP olan The InterAcademy Partnership (Akademiler Arası İşbirliği Paneli) 25 yıldan uzun bir süredir “Bilim Eğitim Programı” yürütmektedir. sorgulayıcı pedagojinin önemli rolü vardır. Diğer yandan araştırma sorgulama odaklı pedagojinin uygulanması zaman alıcı yönü itibarıyla zamanın doğru kullanılmasına yönelik bilinçli bir tercih yapılmasını gerektirmekte ve bu tarzda işlenecek konu ve etkinliklerin seçimi önem taşımaktadır. Zorunlu eğitim sürecinde araştırma sorgulamaya dayalı öğrenme ve öğretme yaklaşımına ciddi yer verilmesi kararının bir sonucu olarak, içinde yaşadığımız dünyayı anlamada daha yararlı olacak anahtar role sahip ve güçlü fikirlerin seçimi gereklidir. çatıştığı alanlarda biyolojik çeşitliliğin devam ettirilmesi gibi gerçek dünyadan çıkan bağlamlar ve problemler üzerinde çalışılabilmesi için birçok disiplinin bilgi, kavram ve becerileri gereklidir. Ortaya çıkan sorunların çözümünde eğer siyasi irade harekete geçirilecekse konuların ve etik doğurgularının bütün vatandaşlar tarafından genel itibarıyla anlaşılabilmesi gereklidir. Bu mülahazalar, öğrencilerin ileride bu türden işlerde çalışıp çalışmayacaklarına bakılmaksızın, tüm öğrencilere hitap eden bir öğrenmenin nasıl düzenlenebileceği sorularını gündeme getirmektedir. Sonuç olarak varılan noktada, farklı bilimsel IAP Bilim Eğitim Programı fikirler arasındaki irtibatı araştırma sorgulamaya görebilmenin yani bilimdeki dayalı bilim eğitimine büyük fikirleri belirleyip (ASDBE) odaklanmaktadır. anlayabilme ve nasıl ortaya Araştırma sorgulamaya çıktıklarını bilmenin iş dayalı pedagoji son dönemde ve yaşama hazırlanmada etkililiği öne çıkmakta oldukça önemli olduğu ve küresel çapta destek görülmektedir. Öğrencilerin görmektedir. Bu tarz bir büyük fikirleri farklı eğitim alan öğrenciler hem disiplinlerin her biri zihnen hem de bedenen içinde ve disiplinler ötesi aktif olmaktadır. Pedagojinin irtibatlandırmalarına olanak ilkeleri öğrenenin ön bilgileri veren bir eğitim yaratıcılığı ile eğitimin başlaması ve ve yenilikçiliği (inovasyon) TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Atatürk Üniversitesi / Erzurum veri toplama, analiz ve teşvik edecektir. Böylece yorumlama süreçleri ile öğrenciler yaşamları yeni olay ve görüngülerin açıklanmasına Günlük Yaşamla İlişki Kurulması boyunca mesleklerdeki hızlı değişimlerin yönelik daha güçlü ve bilimsel fikirlerin Günlük yaşamda bilimin kullanıldığı ve nesnesi değil öznesi olabileceklerdir. geliştirilmesine dayanmaktadır. Bu sayede birçok öğrencinin ilgisini çekecek durumlar Bu bağlamda öğrencilerinin öğrenmelerinin öğrenciler bilim insanlarınınkine benzer oluşturmak için genellikle mühendislik, şekilde çalışma yürütmeyi öğrenmekte teknoloji ve matematik gibi diğer alanları ölçülmesi ve değerlendirilmesi, üniversite ve bilimsel aktivitenin doğasına yönelik ortak bir konuda birleştirme de gerekebilir. giriş sınavları gibi birey ve toplum için büyük de anlayış geliştirebilmektedirler. Bilim Günümüzde iş yerlerinde ve araştırma etki potansiyeli olan ve yüksek öneme öğrenimi tamamen bu tarzda araştırma faaliyetlerinde disiplinler arası ve disiplinler sahip sınavların düzenlenmesi, öğretmen sorgulamaya dayalı değildir ve olması da ötesi çalışmalar öne çıkmaktadır. eğitiminin ele alınıp ülke ve yerel durumlar gerekmez. Ancak öğrencilerin istenen Sürdürülebilir enerji sistemleri, biyomedikal gözetilerek yeniden düzenlenmesi, yönde anlayışlar geliştirmesinde araştırma mühendislik, yerel ve küresel ihtiyaçların öğretim programlarının (müfredatlar) 10 NİSAN 2016 (La Main á La Pâte-Lamap); Avrupa’da SciencEduc Projesi, Pollen Projesi, SINUS ve SINUS Transfer Projeleri, FIBONACCI Projesi; Avustralya’da yürütülen Primary Connections Programı; Avrupa Birliği (AB) Çerçeve Programları (ÇP) kapsamında bu alanda yürütülen diğer projeler bu konunun yurt dışında da oldukça önemsendiğine örnek teşkil eden projelerdir. TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu Atatürk Üniversitesi / Erzurum düzenlenmesi üst düzey öneme sahiptir. Sınavlar öğrencilerin hangi konulara ne tarzda çalışacaklarının belirleyici ve çoğu zaman da tek unsuru olabilmektedir. Sınav başarısını artıran uygulamalar ve bu uygulamaları öne çıkaran okul ve öğretmenler tercih edilir konuma gelmektedir. Ancak sınavlar yukarıda özetlenen ve dünya genelinde kabul gören öğrenme ve öğretme uygulamalarıyla uyuşmadığında ülke ve vatandaşların ileride nasıl yaratıcı ve yenilikçi ve dolayısıyla rekabetçi olabilecekleri büyük bir soru işaretidir. 2003 yılından beri ülkemiz bu sorunların çözümüne yönelik büyük çabalar ve adımlar atmaktadır. Bu adımların sıklaşarak ve büyüyerek devam etmesi temel ihtiyaçtır. TÜBA da kendi yetki ve kapasitesi dahlinde bu çabalara katkıda bulunmayı hedeflemiştir. TÜBA Bilim Eğitimi Programı Çalışma Grubu böyle bir kaygı ve çabanın sonucu olarak yaşama geçirilmiş bulunmaktadır. Bilim eğitimi bağlamında küresel çapta yapılan çalışmaları ülkemize de taşımak ve hatta daha geliştirip ilerletmek, bu konuda karar vericileri ve toplumu bilgilendirmek ve örnek uygulamalar yoluyla farkındalık oluşturmak temel hedefler arasındadır. Yurt Dışında Araştırma Sorgulamaya Dayalı Eğitim Bu alanda, uluslararası iş birliklerini kapsayan önemli projeler bulunmaktadır. Fransa’da Eller Hamurda Programı TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu Akdeniz Üniversitesi / Antalya Bunlara ek olarak, başta Bilim Akademileri olmak üzere bu alanda birçok uluslararası kuruluş bazında girişim de gerçekleştirilmektedir. European Schoolnet organizasyonu ve Scientix internet portalı bu amaçla kurulmuşlardır. Avrupa Bilim Eğitimi Araştırma Birliği (ESERA), Akademiler Arası Panel (IAP), Afrika Bilim Akademileri Ağı ve Güney Afrika Bilim Akademisi, Asya Bilim Akademileri ve Toplulukları Birliği (AASSA), Avrupa Akademiler Birliği (ALLEA) ve Ulusal Bilim Kaynak Merkezi (NSRC) bu alanda çalışmalar yapmaktadır. TÜBA Bilim Eğitimi Projesinin Başlangıcı IAP’ın Bilim Eğitimi Programını yürütmeyi üstlenen Hindistan Ulusal Bilimler Akademisi (INSA) Ekim 2002’de “Asya’da Bilim Eğitimi” konusunda bölgesel bir seminer düzenlemiştir. Bunun üzerine Akademi Konseyinin 9 Kasım 2002 tarihli ve 105 nolu kararı ile “Bilim eğitiminin dünya akademilerinde olduğu gibi Akademi’nin öncelikli etkinlik alanı olması görüşü benimsenerek, bilim akademilerinde okul öncesi eğitimden yükseköğretime uzanan eğitim düzeylerinde bilimin öğretiminin incelenmesinin evrensel bir görev olarak kabul edildiği, öğrenci odaklı eğitim öğretim uygulamalarına katılımcı modellerin oluşturulmasının gerekliliğinin yaygın bir gözlem olduğu dikkate alınmıştır. Akademi’nin bu konuda başlatabileceği etkinlikleri ve oluşturabileceği programları belirlemek ve planlamak amacıyla Akademi üyelerinden bir Çalışma Grubu kurulması kararlaştırılmıştır.” Bu karar ile birlikte Bilim Eğitimi Projesi başlamıştır. Projenin Amacı TÜBA Bilim Eğitimi Projesi, düzenlenen etkinlikler yoluyla bilim insanlarının konuyla ilgili yerli ve yabancı uzmanların, bilim eğitimine hevesli öğretmen gruplarının doğrudan bir araya gelmesini sağlamayı; internet üzerinden kolay erişilecek örnek uygulamalar ve TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu Akdeniz Üniversitesi / Antalya 11 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA BİLİM EĞİTİMİ ÇALIŞMA GRUBU 2014 yılında program olarak yeniden yapılandırılan Bilim Eğitimi Programının öncelikli hedef kitlesini, gençleri bilimsel çalışmalara yönlendirmede aktif rol oynayan öğretmenler (özellikle ortaokul öğretmenleri), okul yöneticileri ve veliler oluşturmaktadır. Program kapsamında, ders içerikleri ve pedagoji üzerinde uzmanlaşmış eğiticiler ve alanında uzman bilim insanlarıyla öğretmenler ve diğer ilgili kişiler bir araya getirilerek, bilim eğitiminin doğru anlatılması, uygulanması ve bilim insanlarının gençlere rol model olması ile ilgili çalışmalar yürütülmesi hedeflenmektedir. TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Akdeniz Üniversitesi / Antalya materyaller sunarak öğretmenlere destek sağlayacak bir internet portalı oluşturmayı; özetle sorgulama-temelli eğitim kavramını ve uygulamalarını ülkemizde yaygınlaştırmayı, bilim insanlarını gençlere tanıtmayı amaçlamaktadır. TÜBA ülkemizde gençlere bilim eğitimini sevdirmeyi ve onları bu alana yönlendirmek amacıyla Bilim Eğitimi Projesini başlatmış ve yukarıda anlatılan faaliyetleri gerçekleştirmiştir. Program çalışmalarının yürütülmesi ve planlanması için TÜBA’nın yürütücülüğünü üstlendiği Bilim Eğitimi Programı Çalışma Grubu Akademi Asli Üyeleri Prof. Dr. Erol Pehlivan, Prof. Dr. Adil Denizli ve Akademi Asosye Üyesi Prof. Dr. Hayrunnisa Bolay Belen ile Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Fatih Taşar, Proje Ekibi, Pilot Okullar ve İş Birliği Yapılan Kurumlar TÜBA Bilim Eğitimi Çalışma Grubu kurulduğu ilk yıllarda yurt içinde birçok okul ile iş birliğine gitmiş ve pilot okullarda çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 2008 yılında MEB’e bağlı birimler; Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB), MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü, MEB Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğü, MEB Hizmet İçi Eğitim Dairesi Başkanlığı ile iş birliği protokolü imzalanmıştır. Proje, T.C. Kalkınma Bakanlığı (DPT) tarafından da 2008–2011 yıllarını kapsayan süre boyunca desteklenmiştir. Bunun yanı sıra, Akademinin üyesi olduğu Asya Akademiler Birliği (AASA), Avrupa Akademiler Birliği (ALLEA) ve Akademiler Arası Panel (IAP) ile konuyla ilgili yakından iş birlikleri bulunmaktadır. 12 TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Akdeniz Üniversitesi / Antalya NİSAN 2016 MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr. Semih Aktekin, MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Ar-Ge ve Projeler Daire Başkanı İlkay Aydın’dan oluşmaktadır. 2015 yılında yeniden yapılandırılan program kapsamında, Nisan ayında Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı ve TÜBA Başkanı Sayın Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar arasında Bilim Eğitimi etkinliklerine yönelik olarak bir iş birliği protokolü imzalanmış; MEB ve TÜBA tarafından ortak eğitim programları gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Bu kapsamda “TÜBA-I. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu”, 25-29 Mayıs 2015 tarihlerinde MEB tarafından görevlendirilen 20 fen bilgisi öğretmeninin katılımıyla Ankara Gazi Üniversitesi’nde pilot olarak gerçekleştirilmiştir. Bu kurstan elde edilen olumlu geri dönüşler ışığında, etkinliğin devamı olarak 31 Ağustos - 4 Eylül 2015 tarihlerinde, Erzurum’da Atatürk Üniversitesi ve MEB imkânlarından yararlanılarak öğretmenlere yönelik “TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu” düzenlenmiştir. Bu kurs ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 15 farklı ilden seçilen biyoloji, kimya, fizik, fen bilgisi, matematik, Türk dili ve edebiyatı, tarih, sosyoloji ve felsefe gibi alanlarda görev yapan 105 öğretmene Akademi üyelerimiz ve alanında uzman 33 akademisyen tarafından “uygulamalı bilim eğitimi” kursu verilmiştir. Akademi’nin bilim eğitimi faaliyetleri 2016 yılında da hız kesmeden devam etmektedir. Bu kapsamda ilk olarak 22-26 Şubat 2016 tarihleri arasında ülke geneline yayılmış 12 ilde görevli bulunan Fen bilgisi, Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik ve Sosyal Bilimler branşlarındaki toplam 125 öğretmene Türkiye genelindeki farklı üniversitelerde görevli ve her biri alanında uzman öğretmen yetiştirici olan 40 öğretim üyesi tarafından Akdeniz Üniversitesi TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Akdeniz Üniversitesi / Antalya Merkez Kampusunda 5 gün süreli etkinlik düzenlenmiştir. Etkinliklerin odağı yine öğrenci merkezli araştırma sorgulamaya dayalı pedagoji olarak belirlenmiştir. Bu faaliyetler Eylül ayında da devam edecektir. Akademi’nin bilim eğitimi konusunda yukarıda özetlendiği şekilde yıllar boyunca gerçekleştirilen faaliyetler dâhilinde elde edilen birikim, kalıcılığının temini açısından bir kitapla taçlandırılacaktır. Çok değerli bilim insanlarımızın bu konudaki katkılarını özenle bir araya getirecek bu eserin hem Milli Eğitim camiası hem de fakültelerde öğretmen yetiştirmede görevli öğretim elemanları tarafından değerli bir eser olarak değerlendirilip literatürde yerini alacağına güven tamdır. TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Atatürk Üniversitesi / Erzurum 13 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE Prof. Dr. Taner DEMİRER / TÜBA Konsey Üyesi, TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü, Avrupa Bilimler Akademisi Asli Üyesi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Bilindiği üzere kanser genetik ya da çevresel etkilerle ortaya çıkan ülkemizde her yıl 162.000 yeni vakayla karşılaştığımız, yaklaşık 140.000 kişinin de bu nedenle hayatını kaybettiği bir hastalıktır. Dünyada her yıl açıklanan 14 milyon yeni vaka ve 8 milyon insanın kanserden ölümü söz konusudur. Dünyada kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarından sonra ölüm sebebi olarak kanser 2. sırada yer almaktadır (Tablo-I). Kanserden iyileşmeye giden yolda bütün dünyada bilimsel çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmekte olup son on yıllık zaman diliminde kanser ve kök hücre tedavilerinin standardı ülkemizde önemli ölçüde yükselmiştir. Özellikle 60., 61. ve 62. Hükümetler döneminde Başbakanımız başkanlığında düzenli aralıklarla toplanan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu ülkemizde sağlığı öncelikli alan ilan etmiş ve bu bağlamda Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) açtığı çağrı programlarında kanser ve kök hücre projelerine ayrılan bütçe ve teşvikler önemli ölçüde artırılmıştır. Son 10 yılda Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile ülkemizde hem kanser tedavilerinin standardı önemli ölçüde yükselmiş hem de kanser hastalarının bu tedavilere ulaşımı ve çağdaş koşullarda tedavilerini almaları sağlanmıştır. Gerek Dumansız Hava Sahası gerekse de Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) ile ülkemiz dünya genelinde sağlıkta büyük bir başarı hikayesi oluşturmuş ve takdir toplamıştır. Gerçekten de Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en önemli noktası KETEM’lerin kurulmasıdır. Şu anda ülkemizde aktif olarak faaliyet gösteren 134 Tablo 1. Türkiye’de Ölüm Nedenleri tane KETEM var olup yakın bir zamanda 100 adet Mobil KETEM’in faaliyete geçeceği beklenmektedir. Kanserlerin 3’te birinin erken teşhis edilebildiği ve 3’te birinin de önlenebildiği göz önüne alındığında mobil ve yerleşik KETEM’ler ile erken teşhislerin sayısı artacak ve ölüm oranları düşecektir. Ülkemizde kanserle ilgili gerek uluslararası kuruluşlardan gerekse de Sağlık Bakanlığımız Kanser Savaş Daire Başkanlığı’ndan aldığımız aşağıdaki verilere odaklanmamız gerekmektedir. • Türkiye’de kanser sıklığı dünya ve dünyanın gelişmekte olan ülkeleriyle benzerlikler göstermektedir (Tablo II ve III). • Türkiye’de yaşa göre standardize edilmiş kanser hızı erkeklerde 269,7, kadınlarda ise 173,3’tür (100000 kişide). • Ülkemizde her yıl yaklaşık 98 bin erkek ve 63 bin kadın kansere yakalanmaktadır. • Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer ve prostat iken, tütüne bağlı kanserler erkeklerde önemini korumaya devam etmektedir (Tablo-IV). • Kadınlarda en sık görülen meme kanseri, her 4 kadın kanserinden birisi olmaya devam etmektedir (Tablo-V). • Çocukluk çağı kanserlerinde ise lösemi en sık görülen kanser türüdür. • Dünyada en çok tanı konulan kanserler akciğer (% 13,0), meme (% 11,9) ve kolon (% 9,7) iken kanserden ölümlerin ise en çok akciğer (% 19,4), karaciğer (% 9,1) ve mideden (% 8,8) gerçekleştiği belirtilmiştir. 14 NİSAN 2016 Tablo 2. Dünya Kanser İstatistiklerinde Türkiye’nin Durumu Tablo 3. OECD Ülkeleri İstatistikleri Tablolarda verdiğimiz datalar göz önüne alındığında insanlık için 2. sırada ölüm sebebi olarak yer alan kanser hem ülkemiz hem de tüm dünya için maddi ve manevi anlamda insanlık üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır. Bugün kanser bütün dünya ülkeleri için gerek teşhis gerek tedavi gerekse de hasta bakım maaliyetleri ile ülke ekonomilerine önemli bir yük bindirmekte ve sağlık harcamalarının en önemli kalemlerinden biri olmaya devam etmektedir. Ülkemizde kanser ilaçları için harcanan para SGK’nın en önemli ve yüklü harcama kalemlerinden birini teşkil etmektedir. Yukarıda değindiğimiz nedenlerden dolayı Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Kanser Komitesi, Akademi Konseyi’nin 5 Ekim 2002 gün ve 103/4 sayılı kararı ile uygulamaya konulan “Türkiye Bilimler Akademisi Komiteler ve Çalışma Gruplarının Kuruluş ve İşleyiş Yönergesi” hükümleri uyarınca, “TÜBA Kanser Çalışma Grubu”na dönüştürülmüştür. Kanser Çalışma Grubu’nun amacı, görevleri, yapısı, etkinlikleri ve çalışma ilkeleri aşağıda belirtilmektedir. TÜBA Kanser Çalışma Grubu’nun Amacı Türkiye’nin kanserle ilgili olarak Temel Onkoloji, Klinik Onkoloji, Kanser Önleme (Preventif Onkoloji) ve Kanser Epidemiyolojisi başta olmak üzere Kanser’in tüm alanlarında etkin araştırmalar yapmasını gerçekleştiren, bilime dayalı olarak insanlarına daha sağlıklı bir yaşam sunabilen ve kanser konusunda somut bilimsel ve teknolojik katkılar yapabilen bir ülke düzeyine çıkmasına yardımcı olmaktır. Görevleri 1. Türkiye’de kanserle ilgili bilimsel araştırma alanlarında kamu, özel ve gönüllü kuruluşlar arasındaki iş birliğine katkı sağlamak, 2. Bu iş birliği yoluyla “Temel Onkoloji”, “Klinik Onkoloji”, “Kanser Önleme” ve “Kanser Epidemiyolojisi” alanlarında 15 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE Tablo 4. Erkeklerde En Sık Görülen Kanserler bilimsel ve ulusal öncelikleri saptayarak ulusal bir araştırma stratejisinin oluşturulmasına katkı sağlamak, 3. Kanserle ilgili Türkiye’de gerçekleştirilen araştırmalarda uluslararası iş birliğini desteklemek, 4. Ülkemizde kanserle ilgili araştırmalar açısından teknik ve insan gücü altyapısının oluşturulması ve geliştirilmesi konusunda önerilerde bulunmak, 5. Kanserle ilgili ulusal ve uluslararası projelere ve/veya kuruluşlara danışmanlık yapmak, 6. Kanser araştırmalarıyla ilgili her türlü bilgilendirme faaliyetlerine kitap, broşür ve benzeri yayınların yanı sıra medya ve internet aracılığıyla katkı sağlamak, 7. Konferans, seminer ve sempozyum türünde yılda en az iki etkinlik düzenlemek ve yayınlarda bulunmak, Tablo 5. Kadınlarda En Sık Görülen Kanserler 8. Yaşam bilimleri ile ilgili ulusal bir kongrede yılda en az bir oturum düzenlemek. Ülkemizde kanser konusunda duyarlılığın daha fazla artırılması, kanser tanı ve tedavilerinde standardizasyonun optimal düzeye çıkarılması, ülkemizde bu konuda hizmet sunan tanı ve tedavi merkezlerinde hizmet sunum kalitesinin daha da artırılması hem Sağlık Bakanlığımızın hem de ilgili paydaşların temel hedefleri arasında yer almakta ve almaya da devam etmektedir. Ülkemizin bu hedeflere ulaşmasında paydaşlar arasında harmoninin optimize edilmesi çok önem arz etmekte olup TÜBA önemli bir paydaş olarak özellikle son 3 yılda yerini almaya başlamıştır. Özellikle Akademi Başkanımız sayın Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın yoğun gayretleri ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Fikri Işık’ın değerli destekleri ile TÜBA Kanser ve Kök Hücre Çalışma Gruplarımız aktif çalışarak son 2 yılda 16 NİSAN 2016 3 önemli raporu hazırlayıp yayınlayarak kamuoyu ile paylaşmışlardır. Yine 2014 yılında kurulan TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu ile Kanser Çalışma Grubu Mayıs 2015 de Elazığ’da Gıda-Beslenme ve Kanserin önlenmesi sempozyumunu geniş bir katılımla ortaklaşa düzenleyerek rapor haline getirmişlerdir. TÜBA Kanser Çalışma Grubu’muz tarafından ikisi 2014 ve birisi de 2015 yılında olmak üzere 3 önemli çalıştay ve sempozyum düzenlenmiştir: 1) 27-28 Haziran 2014’te İstanbul’da TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı, 2) 19 Aralık 2014’te Ankara da TÜBAKanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu 3) Kanser Çalışma Grubumuz ile GıdaBeslenme Grubu’nun 23 Mayıs 2015’te Elazığ’da ortaklaşa düzenlediği TÜBA Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi Sempozyumu’dur. Bu raporların her birinden 5000’er adet basılıp ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, üniversitelerimize, Sağlık Bakanlığı hastanelerine TBMM’deki sağlıkçı milletvekillerimiz ile siyasi partilerimizin başkan ve başkan yardımcılarına gönderilmiştir. Aşağıda bu çalıştay ve sempozyumların sırası ile amaç ve sonuçlarına kısaca değineceğim. TÜBA-Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu / Ankara Onkoloji Derneği, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Türk Pediatrik Onkoloji Derneği ve üniversitelerimizden 200’ün üzerinde bilim insanı ve konu ile ilgili bürokratlar katılmıştır. Temel onkoloji, klinik araştırmalar, kanser ilaçlarının üretimi ve bu alanda yaşanan sorunlar, kanserde eğitim, kanser hastalarının sorunları ve kanser etiği gibi 15 farklı masada ele alınan konular Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) tarafından daha sağlıklı bir rapor ortaya çıkarmak amacıyla ‘Mevcut Durum Analizi Çalışması’ ve ‘Öneri Geliştirme Çalışması’ eğitimi verilen masa moderatörlerimizin yönetiminde büyük bir titizlikle değerlendirilip raporlandırılmıştır. Raporda özellikle temel ve klinik onkoloji ile radyasyon onkolojisinde yaşanan problemler ve bunlarla ilgili çözüm önerileri vurgulandı. Onkoloji alanında hasta takibi, terminal dönem bakımı ve kemoterapi ünitelerinin durum ve işleyişi yönünden önemli tespitler yapıldı. Lösemili hastaların tedavisinde hala yatak yetersizliği ciddi bir eksiklik olarak 1) TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı (Haziran 2014, İstanbul) Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı’mızın temel amacı kanser gibi insanlığın çok önemli bir probleminde durum tespiti yapmak, geleceğe yönelik stratejileri belirlemek, ülkemizde bu alanda yapılan tedavilerin standardizasyonu yönünde önemli bir adım atmak ve bütün dünyada kanser konusunda yapılan yoğun çalışmalara ülkemizin impaktının artarak devam etmesini sağlamaktı. Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı’mıza Sağlık Bakanlığı’mız, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), TÜBİTAK, Türk Tıbbi TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul 17 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE tespiti yapmak, hizmet sunumunun standardizasyonu ve kalitesini daha da artırmak, geleceğe yönelik stratejileri belirlemek ve ülkemizde bu alanda yapılan tedavilerin standardizasyonu yönünde önemli bir adım atmak idi. TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul not edildi. Özellikle terminal dönemdeki hastaların evde bakımının çok ciddi bir sorun oluşturduğu ve bölgesel bakım merkezlerinin geliştirilmesi hususunun altı çizildi. 2) TÜBA Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu (Aralık 2014, Ankara) Her ne kadar son 10 yılda Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile ülkemizde hem kanser tedavilerinin standardı önemli ölçüde yükselmiş hem de kanser hastalarının bu tedavilere ulaşımı ve çağdaş koşullarda tedavilerini almaları sağlanmış olsa da kanser tedavisinin paydaşlar arası koordinasyonunda problemler yaşanmaya devam etmektedir. Bu nedenle, çalıştayımızın temel hedefi kanser gibi insanlığın çok önemli bir probleminde tedavide paydaşlar arasında yaşanan problemler ile ilgili durum TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / istanbul 18 Sempozyumumuzda üzerine odaklandığımız başlıca konular: Koordinasyonda hekimlerin yaşadığı problemler, hastaların yaşadığı problemler, ilaç ruhsatlandırılmasında yaşanan problemler, Sosyal Güvenlik Kurumunun koordinasyonda yaşadığı problemler, Sağlık Bakanlığının koordinasyonda yaşadığı problemler, kanser kayıtlarının tutulması ile ilgili problemler, yeni kanser ilaçlarına ulaşımda güçlükler, ilaç ruhsatlandırmasında yaşanan bürokratik engeller ve sürecin çok zaman alması ile öksüz hastalıklar ve öksüz ilaçlar komisyonunun henüz aktif çalışmıyor olması idi. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Şencan ve TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın yanı sıra ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen Sempozyum’da kanser hastalarına kaliteli ve standardı yüksek bir hizmet sunumu için paydaşlar arasındaki koordinasyon adına çok önemli bir mesafe kat edildi. Kanser, özellikle de kanser tedavisi konusunda ilgili kuruluşlar ve paydaşlar arası koordinasyon yetersizliğinin önemli bir sorun olduğu gerçeğinden yola çıkılan Sempozyum’da; çok aktörlü sağlık yönetiminde paydaşlar arası uyum ve ahengi ifade eden ‘koordinasyon’un geliştirilmesi için etkili iletişim ve ilişkiler bağlamında çalıştay ya da bilimsel toplantıların ne denli önemli olduğu Sempozyum’un ulaştığı sonuçlar itibarıyla bir kez daha ortaya koyuldu. Sağlık Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), üniversiteler, kamu ve özel kesim hastaneleri, meslek ve sivil toplum örgütleri, ilaç şirketleri gibi ilgili paydaş temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Sempozyum’da verimli geçen sunum ve tartışmaları içeren NİSAN 2016 6 oturumda “kanser tedavisinde eşgüdüm” sorunu çeşitli yönleriyle irdelendi ve çözüm önerileri ortaya koyuldu. Kanser tedavisinde paydaşlar arasında yaşanan koordinasyon ile ilgili problemlerin asgariye indirilmesi için kanser tedavisinin multi-disipliner bir yaklaşım içerdiğinin bütün paydaşlar tarafından önemle dikkate alınması gerektiği kanuni kuruluş sürecini tamamlayarak yapılaşmaya başlayan Ulusal Kanser Enstitüsü’nün kurulmasının bu sorunların tanımlanması ve çözümünde önemli katkılar sağlayacağı vurgulandı. Merkezi kemoterapi hazırlama ünitelerinin ülkemizin gerçeklerine göre dizayn edilmesi ve her bir ünite için hastane, il ve ülke genelinde denetim mekanizmaları oluşturularak sıkı bir şekilde denetleme yapılması gerektiği belirtildi. 3) TÜBA Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi Sempozyumu (Mayıs 2015, Elazığ) Gıda, beslenme ve kanser konusu görsel basın ve medyada en çok suistimal edilen konulardan birisidir. Çoğu zaman konunun uzmanı olmayan kişilerin kanser hastaları ve yakınlarında kafa karışıklığına sebep oldukları bilinmektedir. Bugün kanser hastalarının yaklaşık % 40’ı tedavileri sırasında onkologlarından habersiz olarak alternatif tıp ürünlerini kullanmaktadırlar. Alternatif ya da tamamlayıcı tıp ürünleri bugün piyasa ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle TÜBA, Kanser ve Gıda-Beslenme grupları Tarım Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımız yetkilileri ve 220 akademisyenin katılımı ile Elazığ’da Gıda-Beslenme ve Kanserin Önlenmesi Sempozyumu’nu başarıyla gerçekleştirdi. Bu çalıştayda kamuoyuyla paylaştığımız bazı önemli sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bunlar aşağıda verilmiştir. • Obeziteden korunma ve alkol tüketiminin azaltılması dışında diyetin kanser riskini kesin olarak TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul azalttığını gösteren spesifik bir kanıt bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle yenildiği veya içildiği takdirde kanseri önlediği ya da tedavi ettiği gösterilen hiçbir gıda maddesi yoktur. • Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere 20 civarında kanser türünü tetikleyen bir etkendir. Sigara tek başına diyet faktörleri ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan kanserlerden daha fazla hastalığa neden olmaktadır. Meme ve kalın barsak kanserleri sedanter yaşam sürenlerde daha sık görülmektedir. Özellikle günde 30 dakika egzersizle meme ve kolon kanseri risklerinde % 40 ile % 50’lere varan risk azalması görülmüştür. • Odun ve kömür ateşinde ızgara, tütsüleme, tuzlayarak saklama yöntemleri ile hazırlanan gıda maddelerinde kanser başlatıcı maddelerin meydana gelme olasılığı son derece yüksektir. TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul 19 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE maddelerden kaçınma, enfeksiyonların önlenmesi (örneğin HPV ve HBV aşıları) ve erken tanı için yapılacak kanser taramaları kanserin önlenmesi için en önemli ve etkili yöntemlerdir. Sonuçlar Ülkemiz son 10 yılda özellikle Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile sağlık hizmetlerinin sunumu ve kalitesi yönünden çağ atlamıştır. Bugün ülkemizde yapılan kanser tedavileri çağı yakalamış olup standartları Kuzey Amerika ve Avrupa ile kıyaslanabilir TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul düzeydedir. Bir ülkenin sağlık politikaları canlı bir organizma • Özellikle kırmızı etin kanser kanser riskinin ön plana çıkarılarak gibidir değişen şartlara ve teknolojilere riskini artırdığına ilişkin çok sayıda kırmızı et tüketimin kısıtlanmasının göre sağlıkta değişimin yeni projelerle epidemiyolojik çalışma bulunmaktadır. önerilmesi genel bir politika olarak devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu Fazla kırmızı et tüketilmesi ile kolon, doğru olmayabilir. nedenle bilim temelli bir danışma kuruluşu meme ve prostat kanseri sıklığının • Epidemiyolojik çalışmalar diyetteki olan TÜBA bünyesinde oluşturduğu çalışma arttığını gösteren çalışmalar var. yağ miktarı ile kolon, meme ve grupları ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile Fazla kırmızı et tüketiminde izlenen endometriyum kanserleri arasında Sağlık ve Tarım Bakanlıklarımız, YÖK, kanser riski artışının nedeni belli güçlü bir ilişki ortaya koymaktadır. TÜBİTAK, Ulusal Kanser Enstitüsü ve değildir. Ancak ortalama et tüketiminin • Egzersiz, sağlıklı beslenme, stres Türkiye Sağlık Enstitüsü gibi kamu kurum az olduğu ülkelerde (ülkemiz dahil) azaltma, sigara ve diğer zararlı ve kuruluşları ile koordineli bir şekilde çalışarak ülkemiz için bir rehber niteliği taşıyacak raporları hazırlayıp kamu ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edecektir. 2016 yılı içerisinde Çalışma Grubumuz 3 önemli sempozyum daha yapacaktır. Bunlar sırası ile alternatif tıp ürünlerinin ruhsatlandırılması, etik kurullar ve kurallar ile temel onkoloji kursudur. Ülkemizde bilim ve bilimsel çalışmaların önünü açan gerek başbakanlığı gerekse de devlet başkanlığı döneminde bunu her fırsatta vurgulayan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a özel bir teşekkürü borç bilirim. Sayın Cumhurbaşkanımızın TÜBA-Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu / Ankara 20 NİSAN 2016 Referanslar: 1. Ulusal Kök Hücre Politikaları Çalıştayı Raporu. Editörler: Alp Can ve Taner Demirer. Total sayfa 53, TÜBA, Kayseri 2014. 2. Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı Raporu, Editörler: Taner Demirer, Nur Olgun, Ahmet Özet, total sayfa 93, TÜBA, İstanbul 2014. 3. Kanser tedavisinde paydaşlar arası koordinasyonda yaşanan problemler- Sempozyum raporu. Editör: Taner Demirer. Total sayfa 93, TÜBA, Ankara 2014. 4. TÜBA-GIda, Beslenme ve kanserin önlenmesi sempozyumu raporu. Editör: Taner Demirer, Total sayfa 155, Elazığ, 2015. TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri’ni himayesine alması kendisinin bilim ve bilim insanlarına verdiği önemin açık bir göstergesi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu himayeleri TÜBA’nın önünü açtığı gibi gelecekte yapacağı çalışmalar için cesaret ve gurur kaynağı olmuştur. Göreve geldiğinden bu yana özveri ile çalışan ve çalışma gruplarına desteğini esirgemeyen Sayın Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’a ve TÜBA’ya her zaman verdiği destek nedeni ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri Işık’a Kanser Çalışma Grubu’muz adına teşekkür ediyorum. Prof. Dr. Taner Demirer TÜBA-Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu / Ankara 21 NİSAN 2016 MAKALE KÖK HÜCRE VE REJENERATİF TIP ALANINDA DÜNYA VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER Prof. Dr. Y. Murat ELÇİN / TÜBA Asosye Üyesi, TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu Yürütücüsü, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ve Kök Hücre Enstitüsü Öğretim Üyesi Dünya nüfusu yaşlanmakta ve kronik hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır. Bu durum, yeni tedavi yöntemlerine ve yaklaşımlarına olan ihtiyacı beraberinde getirmektedir. Yapılan araştırmalar, kalp ve damar hastalıkları, kanser, diyabet ve solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok kronik hastalığın 2020 yılına kadar dünya genelinde ölümlerin % 70’inden fazlasına neden olacağını göstermektedir. Bu hastalıklara ilâve olarak, altmış yaşın üzerindeki nüfusta yaşa bağlı ortaya çıkan görme ve duyma kayıpları, bunama ve osteoartrit gibi hastalıklar yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemizin ve gelişmiş ülkelerin sağlık vizyon ve öngörü raporlarında kök hücre ve rejeneratif tıp araştırmalarının önemi vurgulanmaktadır. Özellikle belirli tür kanserlerin (lösemi, lenfoma veya miyeloma gibi) tedavisinde kök hücre nakillerinin başarılı sonuçlar vermesi, rejeneratif tıp alanındaki çalışmalara itici bir güç olmuştur. Mezenkimal kök hücrelerin GVH hastalığında hücresel immünoterapi ürünü olarak kullanılması, kıkırdak hasarlarında hücresel tedavilerin Dünyada bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemeler, hastalıkların daha etkin olarak tedavi edilmesine, işlev kayıplarının engellenmesine, zarar gören doku ve organların onarılmasına yönelik etkili ve güvenli Prof. Dr. Murat Elçin - TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve yaklaşımların geliştirilmesine Biyoetik Sempozyumu / Ankara hız kazandırmaktadır. Bu çerçevede, rejeneratif (yenileyici) tıp ve kök hücre teknolojileri uygulanması, Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) büyük potansiyel taşımakta ve giderek ileri tedavi tıbbi ürünü olarak limbal daha çok uygulamada yerini almaktadır. kök hücreleri tavsiye kararı alması gibi Bu durum beklentileri artırmakta, kök gelişmeler, klinik-öncesi deneyimlerin hücre turizmi ve organ nakli turizmi gibi klinik evreye aktarılmakta olduğunu olguları da beraberinde getirmektedir. Bu ve bu alanda sürmekte olan küresel nedenlerle, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ilerlemeyi işaret etmektedir. Doku insan kaynaklı tıbbî ürünlerin üretimini mühendisliği teknolojileri ile işlevsel önemli bir küresel görev olarak kabul doku biyogreftlerinin geliştirilmesi ve etmektedir. uyarılmış pluripotent kök hücrelere dayalı kişiye-özel tedavi yaklaşımının 22 gündeme gelmesi, kök hücre ve rejeneratif tıp alanının insan sağlığı üzerindeki potansiyelini göstermektedir. Dünyada Kök Hücre Nakilleri Günümüzde dünya genelinde en çok hematopoetik kök hücre nakilleri gerçekleştirilmektedir. Hematopoetik nakiller yaklaşık yarım yüzyıl önce deneysel kemik iliği nakli ile başlatılan bir süreçtir. Hematopoetik kök hücreler önceleri kemik iliğinden izole edilirken, sonraları periferik kandan elde edilmeye başlanmıştır. Uluslararası Kan ve İlik Nakli Dairesi (IBMT) ve Avrupa Kan ve İlik Nakli Dairesi (EBMT) gibi kuruluşlar, kendilerine bağlı merkezleri akredite etmekte ve yakından izlemektedir. Akreditasyon standartlarıyla kalitenin artırılması hedeflenmektedir. Günümüzde kanser hastalarının yaşam sürelerinin uzatılmasına yönelik olarak edinilen tecrübeler tüm ülkeler arasında paylaşılmaktadır. Uluslararası Kök Hücre Araştırmaları Derneği (ISSCR) ve Uluslararası Hücresel Tedavi Derneği (ISCT), dünya genelinde kök hücre ve rejeneratif tıp alanının gelişimine yön vermekte olan saygın kuruluşlardır. Hematopoetik nakillerde edinilen deneyim, geçmişteki hatalardan yola çıkılarak diğer kök hücrelerin ve hücresel ürünlerin uygulanmasında başarı şansını artırılabilecek bir rehber durumuna NİSAN 2016 gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütünce tanınan Dünya Kan ve Kemik İliği Transplantasyonu Ağı (WBMT) bir sivil toplum kuruluşu olarak hematopoetik kök hücre nakli konusunda dünya genelinde yardım ve rehberlik görevini üstlenmektedir. Allojeneik hematopoetik kök hücre nakillerinin uygulandığı endikasyonlar incelendiğinde, nakillerin önemli bir bölümünün akut miyeloid lösemi, akut lenfoblastik lösemi, miyelodisplastik sendromlar ve non-Hodgkin lenfoma gibi kanser vakalarından oluştuğu görülmektedir. Otolog nakillerde ise en sık başvurulan endikasyonun ise plazma hücreli miyeloma, non-Hodgkin lenfoma ve Hodgkin lenfoma olduğu rapor edilmektedir. Otolog nakillerin az bir bölümü ise germ hücreli tümörler ve nöroblastoma veya Ewing sarkoma gibi solid tümörlerin tedavisinde kullanılmaktadır. Tüm bu endikasyonlara ek olarak otolog hematopoietik kök hücrelerin sınırlı sayıda otoimmün bozukluğun tedavisinde kullanıldığı rapor edilmektedir. EBMT verileri gözönüne alındığında Türkiye dâhil birçok Avrupa ülkesinde ve dünya genelinde nakil sayılarının son on yıl içerisinde katlanarak artması dikkat çekmektedir. Bir diğer hematopoetik kök hücre kaynağı olan umblikal kordon kanı, önceleri doğum sonrası imha edilen bir doku iken, zamanla hastaların tedavisi için değerli bir ürün durumuna gelmiştir. Kordon kanı kök hücreleri bu zamana kadar malin veya malin-olmayan (hemoglobinopatiler, Krabbe, kronik granülomatöz vb.) pediatrik vakalarda uygulanmaktadır. Kordon kanı kök hücreleriyle ilgili klinik tedavi denemeleri ve gelişmeler halen devam etmektedir. Rejeneratif Tıp ve İmmünoterapide Mezenkimal Kök Hücreler Mezenkimal kök hücreler (MKH), perivasküler hücrelerden köken alan ve kemik iliği, yağ dokusu, dental dokular, kordon kanı, kordon gibi çok çeşitli kaynaklardan elde edilip çoğaltılabilen, kemik, kıkırdak ve yağ hücresi gibi yüz-çene cerrahisi gibi alanlarda kullanım potansiyeli tartışılmaya başlanmıştır. Pluripotent Kök Hücreler ve Kişiye-Özel Tedavi Yaklaşımları Embriyonik kök hücreler (EKH) ve uyarılmış pluripotent kök hücreler (uPKH) pluripotent kök hücre çeşitleridir. TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu /Ankara mezodermal, sinir hücresi gibi ektodermal ve karaciğer hücresi gibi endodermal soya farklılaşma yeteneğine sahip hematopoetik olmayan multipotent kök hücre tipidir. MKH’ler son yıllarda biyolojik özelliklerine bağlı olarak rejeneratif tıp ve immünoterapi alanlarında oldukça önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Bu kök hücreler vücutta gerçekleşen doku hasarı sonrası inflamasyon bölgesine göç ederek doku yenilenmesini hızlandıran faktörleri salgılamaları, farklı hücre tiplerine dönüşebilmeleri, immün-düzenleyici ve immün-baskılayıcı özellikleri ile klinikte birçok kronik veya akut hastalıkta kullanım için önemli avantajlar sunmaktadır. Halen dünya genelinde her biri farklı klinik evrede bulunan beşyüze yakın kayıtlı MKH temelli klinik araştırmanın devam etmekte olduğu ClinicalTrials.gov web sitesinden duyurulmaktadır. MKH’lerin etkinliğini araştıran bu çalışmalar otoimmün hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar, karaciğer yetmezliği, osteoartrit, GVH, solunum bozukluğu, omurilik hasarı, böbrek yetmezliği gibi çok çeşitli hastalıkların tedavisine yönelik olarak sürdürülmektedir. Bu gelişmelerin yanısıra, doku mühendisliği teknolojileri ile kök hücre temelli işlevsel doku biyogreftlerinin nefes borusu, mesane ve Embriyonik kök hücreler, erken dönem implantasyon öncesi embriyonun iç hücre kütlesi hücrelerinden türetilen ve vücudun tüm hücre tiplerine dönüşebilme yeteneği olan kök hücrelerdir. Bu nedenle, J. Thomson tarafından elde edildikleri 1998 yılından itibaren (insan EKH’leri) rejeneratif tıp uygulamaları için büyük ilgi uyandırmış ise de, biyoetik çekinceler ve ortaya çıkan belirsizlikler nedeniyle kullanımına yönelik yoğun tartışmaların konusu olmuş ve engellerle karşılaşmıştır. Günümüzde sınırlı sayıdaki araştırmalarda özelliklerinin ve etkinliklerinin daha iyi anlaşılmasına çalışılmaktadır. uPKH’ler ise özelleşmiş vücut hücrelerinin yeniden (geriye) programlanması yöntemiyle, embriyon kullanılmadan elde edilebilmektedir. Bu buluş (fare uPKH’leri 2006; insan uPKH’leri 2007) S. Yamanaka’ya çok kısa bir sürede Nobel ödülünü (2012) kazandırırken, kök hücre alanında çalışan bilim insanlarının bakış açılarında önemli değişikliklere de yol açmıştır. Bu yöntemin başlıca üstünlüğü, hastadan alınan hücrelerle kişiye özel pluripotent hücrelerin üretilebilmesidir. Bu teknoloji, nadir hastalıkların incelenmesine yönelik ilaç tarama ve ilaç geliştirme çalışmalarında kullanılabilmekte, kişiye özel toksisite testlerinin yapılmasını ve hastalık modellerinin geliştirilmesine imkân vermektedir. uPKH’lerin ilk klinik uygulaması Japonya’da makula dejenerasyonuna yönelik olarak 2014 yılı sonlarında başlatılmış ise de, bu hücrelerin taşıdığı kabul edilen potansiyel nedeniyle şimdiden ilaç endüstrisinin ve 23 NİSAN 2016 MAKALE KÖK HÜCRE VE REJENERATİF TIP ALANINDA DÜNYA VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER hematoloji ve onkoloji hastalarına yapılmaktadır. Benzer nüfus yapısına sahip gelişmiş Avrupa ülkelerindekilerle karşılaştırıldığında, ülkemizdeki (allojeneik veya otolog) kök hücre nakil sayılarının henüz yeterli seviyelere ulaşmadığı görülmektedir. Ülkemizde solid tümörler için uygulanan otolog nakiller, germ hücreli tümörler, meme kanseri, nöroblastoma, Ewing sarkomu, osteosarkoma ve diğer solid tümörler oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, otoimmün hastalıklarda uygulanmakta olan kök hücre nakilleri bugün için deneysel kabul edilmektedir. TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu /Ankara araştırma merkezlerinin büyük ilgisini çekmektedir. Ülkemizde Kök Hücre Nakilleri Ülkemizde erişkinlerde gerçekleştirilen kemik iliği/hematopoetik kök hücre nakillerinin sayısı ikibini aşmıştır. Bu nakillerin uygulanma şekilleri ve standartları Sağlık Bakanlığı’nın 1 Şubat 2012 tarihli Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Erişkinlerde kemik iliği/hematopoetik kök hücre nakilleri lenfoma, miyeloma, lösemi ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan diğer bazı endikasyonlarda rutin olarak uygulanmaktadır. Çocuklarda kök hücre nakillerinin sayısı ise ülkemizde altıyüze yaklaşmış olup bu nakiller çoğunlukla TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu / Ankara 24 Yine ülkemizde, eklem kıkırdağı hasarlarında, iskemik perifer damar hastalığında, iskemik kardiyomiyopatide, yaşa bağlı retinopatilerde, ALS’de (amiyotrofik lateral sikleroz), yanıklarda, endokrin hastalıklarında vb. kök hücre uygulanması şeklinde ortak bir tedavi endikasyonu bulunmamakta ise de, bu hastalıklara yönelik sınırlı sayıda klinik kök hücre araştırmasının devam etmekte olduğu bilinmektedir. Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından erişkin ve pediatrik hematopoetik kök hücre nakli endikasyon listesi belirli dönemlerde güncellenerek yayınlanmaktadır. Dünyada Kök Hücre ve Rejeneratif Tıp Alanının Durumu Dünya genelinde kök hücre nakil sayılarının artırılmasına yönelik faaliyetler yoğun şekilde sürmektedir. Diğer yandan, kök hücre kaynaklarının ve hücresel ürünlerin çeşitlendirilmesi, tedavilerde etkinliğin artırılması ve yeni rejeneratif tıp yaklaşımlarının geliştirilmesini konu alan çok çeşitli araştırmalar devam etmektedir. Kök hücre ve yenileyici tıp alanında yapılan bu araştırmaların ve araştırmacıların sayılarının hızla arttığı, bu alana ayrılan bütçelerin büyüdüğü görülmektedir. Dünya genelinde 1996 yılında bin iki yüz civarında araştırmacı bu alanda çalışırken, bu sayı günümüzde yaklaşık yirmi beş bine NİSAN 2016 ulaşmıştır. 2007 ve 2012 INSERM (Fransa), yıllarında Fizyoloji ve Tıp Heidelberg Araştırma alanındaki Nobel ödülleri, Enstitüleri (Almanya) sırasıyla embriyonik kök ve Karolinska Enstitüsü hücreler ve uyarılmış (İsveç) dikkat çekmektedir. pluripotent kök hücreler ile ilgili araştırmalar için Ülkemizde Kök Hücre ve verilmiştir. Bu gelişmeler, Rejeneratif Tıp Alanının kök hücre ve yenileyici tıp Durumu alanında yeni ilerlemelere Klasik hücresel (kemik ve daha çok kaynağın bu iliği/hematopoetik TÜBA Kök Hücre Tedavilerine Güncel Yaklaşımlar Sempozyumu / Ankara alandaki araştırmalara kök hücre) tedaviler aktarılmasına yol bakımından ülkemizde pluripotent kök hücre” teknolojisi açmıştır. Kaliforniya Rejeneratif Tıp uluslararası standartları sağlayan günümüzde alanın büyük potansiyele Enstitüsü (CIRM) 2004 yılından itibaren uzmanlaşmış merkezler ve deneyimli sahip açılımı durumuna gelmiştir. Bu on yıllık süre boyunca yaklaşık 3 milyar hekimler bulunmakla birlikte bunların alanda dikkat çeken Doğu Asya ülkelerinde sayıları ülkemizin ölçüleri gözönüne dolarlık fonu kök hücre ve rejeneratif tıp sadece özel kaynaklardan 2015 yılında alanlarındaki araştırmalara ayırmıştır. alındığında sınırlı sayılarda kalmaktadır. yaklaşık 1,7 milyar dolarlık bir bütçenin ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH), 2016 Diğer yandan, ülkemizde kök hücre kök hücre araştırmalarına ayrıldığı yılı için belirlediği fonun büyük bölümünü ve rejeneratif tıp alanında faaliyet bilinmektedir. Bu kapsamda, Japonya’dan gösteren bir Enstitü ve beş Ar-Ge embriyonik kaynaklı olmayan kök hücre Riken ve Kyoto Üniversitesi ile Güney araştırmalarına ayırmıştır. İki bin yılı merkezi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, sonrasında özel sektörün bu alana yaptığı Kore’den Seul Ulusal Üniversitesi önde hücresel tedavi ürünü üretim ruhsatı gelen kurumlardır. ABD’den Harvard, yatırım 20 milyar doları aşmıştır. Halen bulunan ikisi kamu, üçü özel toplam Stanford, California, Mayo Clinic ve Johns kök hücre ve yenileyici tıp alanının dünya beş merkez, ayrıca bankacılık alanında Hopkins Üniversiteleri ile Kanada’dan genelindeki pazar büyüklüğü yaklaşık 6 ruhsatlı yedi merkez mevcut olup bunlara Toronto ve McMaster Üniversiteleri kök milyar dolar olup yüz elli civarında şirket yenileri eklenmektedir. Bu merkezlerin hücre araştırmalarına öncülük etmektedir. varlığı ümit verici olup yakın gelecekte bu alanda faaliyet yapmaktadır. Pazar büyüklüğünün 2018 yılında 11 milyar doları Avrupa’da ise kök hücre araştırmaları ülkemizde yeni tedavi yaklaşımlarının alanında Avrupa Birliği destekli birçok aşması beklenmektedir. geliştirilmesinde daha önemli roller merkez bulunmaktadır. Bunlar arasında üstlenecekleri öngörülebilir. Bu kurum Mevzuat yönünden ve kuruluşlar arasındaki bakıldığında, kök hücre iletişimin artırılması ve araştırmaları ile ilgili iş birliği yöntemlerinin Kuzey Amerika ve çoğu geliştirilmesi ile Avrupa ülkelerindeki verimliliklerinin de artması kısıtlayıcı düzenlemeler ve beklenebilir. Hücresel baskılar özellikle 2000’li tedaviler alanındaki yıllarda ilerlemeleri klinik araştırmaları kayıt sınırlandırırken, daha altına alan bir ulusal serbest bir yaklaşım veri bankamız henüz ortaya koyan Doğu Asya yapılanmamış olmakla Ülkelerinde (Çin, Güney birlikte, kök hücre/ Kore ve Japonya) önemli hücresel tedaviler alanında ilerlemeler sağlanmıştır. ülkemizde halen on ila Bu kapsamda, yirmi arasında klinik Japonya’dan araştırmanın devam S. Yamanaka’nın etmekte olduğu tahmin geliştirdiği “yeniden edilmektedir. TÜBA Ulusal Kök Hücre Politikaları Çalıştayı / Kayseri programlama/uyarılmış 25 NİSAN 2016 MAKALE KÖK HÜCRE VE REJENERATİF TIP ALANINDA DÜNYA VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER gerçekleştirebilecek olan konularda etkinlikleri yaşama geçirme görevini üstlenmiştir. TÜBA-Güncel İyi Üretim Uygulamalarında (cGMP) Hücresel Tedavi Ürünleri Kalite Standartları Kursu / Antalya Kök hücre ve rejeneratif tıp alanı bilim insanlarımızın ve endüstrinin dikkatini çekmekte ise de, bu alanda öne çıkan ülkelerle karşılaştırıldığında henüz uzun bir yolumuzun olduğu açıktır. Ülkemizin başlıca araştırma fonlama kuruluşu TÜBİTAK’ın destek verdiği öncelikli alanlar arasında “kök hücre ve rejeneratif tıp” yer almakta olup belirli dönemlerde proje çağrıları yapmaktadır. Diğer yandan, proje çağrı ve değerlendirmelerinde ilgili kurumlar arasında daha yakın iş birliklerine ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de genel olarak araştırmaları ve araştırma altyapılarını fonlayan TÜBİTAK, Üniversiteler, Kalkınma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBA ve son olarak TÜSEB gibi kurum ve kuruluşlar arasındaki iş birliği ve eşgüdümün artırılmasına ihtiyaç olduğu değerlendirmesi genel kabul görmektedir. Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya’daki gelişmelerin dışında, ülkemizin bulunduğu coğrafyada kök hücre ve rejeneratif tıp alanında gerçekleştirilmekte olan 26 nitelikli araştırma ve uygulamaların büyük ölçüde İran ve İsrail gibi ülkelerle sınırlı kaldığı da dikkat çekmektedir. Bu bakımdan, uygulanacak akılcı politikalar, yapılacak gerçekçi düzenlemeler ve nitelikli araştırmacıların önünün açılması ile ülkemizin ilk aşamada bölge ülkeleri arasında bu alanda öncü konuma gelme şansının yüksek olduğu öngörülebilir. TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu Türkiye Bilimler Akademisi Konseyi, 2005 yılında kök hücre araştırmalarının taşıdığı önemi göz önüne alarak “TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu (KHÇG)” adı altında, bünyesinde farklı disiplinlerden gelen üyelerin bulunduğu, bilim insanlarının katılımına açık bir grup oluşturmuştur. TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu, kök hücre çalışmalarının insan sağlığı konusundaki değerinin farkındalığıyla; ülkemizin bilim alanındaki birikimini ülke ve toplum hizmetine yöneltecek girişimlerde bulunmak, ülkemizin bilim ve kültürü için büyük önem taşıyan ve ancak Akademi öncülüğünde TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu’nun sorumluluk alanı içinde; kök hücreler konusundaki gelişmeleri ve bilgi birikimini güncel olarak izlemek, kök hücrelerin araştırma ve uygulamalarına yönelik ulusal ve uluslararası yasal, biyoetik ve diğer düzenlemeleri yakından takip etmek, bilgi ve deneyimlerini ilgili disiplinlerin konuyla ilgili tüm paydaşlarıyla eşgüdüm içinde paylaşmak, kurum içi, ulusal ve uluslararası benzer gruplarla iş birliğine öncelik vererek, ümit veren yeni yaklaşımları içeren araştırma projelerinin hazırlanmasını desteklemek, karşılıklı etkileşim içinde olunan bir ortamın gelişmesine katkı sağlamak, bu konuda konferans, seminer ve sempozyum düzenlemek ve yayınlarda bulunmak ve ulusal kurumlarımıza bu konuda danışmanlık hizmeti sunmak gibi amaçları bulunmaktadır. Bu çerçevede, ulusal politikaların oluşturulmasına yönelik çalıştaylar düzenlemekte ve raporlar hazırlamaktadır. Yararlanılan Kaynaklar • Atala A, Murphy S. JAMA, 313: 14131414 (2015). • Baker KF, Issacs JD. Curr Opin Rheumatol, 26: 219-227 (2014). • Ballen KK et al. Biol Blood Marrow Transplant, 14(s): 2-7 (2008). • Barker JN et al. Biol Blood Marrow Transplant, 16: 1541-1548 (2010). • Bruno B et al. N Engl J Med, 356(11): 1110-1120 (2007). • California Institute of Regenerative Medicine, Press Release (http://www. cirm.ca.gov/PressRelease_061809; Accessed Jan 24, 2016). NİSAN 2016 • Euro Stem Cell, Stem Cell Research Trends and Perspective on the Evolving International Landscape (http://www. eurostemcell.org/). • European Medicines Agency First Stem-Cell Therapy Recommended for Approval in EU. (http://www. ema.europa.eu/ema/index. jsp?curl=pages/news_and_events/ news/2014/12/news_detail_002239. jsp&mid=WC0b01ac058004d5c1; Accessed October 15, 2015). • Gratwohl A et al. Lancet Haematol, 2(3): e91-e100 (2015). • Koreth J et al. JAMA, 301(22): 23492360 (2009). • Linden PK. Crit Care Clin, 25: 165-184 (2009). • Mounier N et al. Biol Blood Marrow Transplant, 18(5): 788-793 (2012). • Mozaffarian D et al. Circulation, 131: e29-e322 (2015). • National Institutes of Health, Report. nih.gov, “NIH Categorical Spending -NIH Research Portfolio Online Reporting Tools (Report)”. 2016. Web. 26 Jan.2016. • Passweg JR. Swiss Med Wkly, 142: w13696 (2012). • Passweg JR et al. Bone Marrow Transplant, 50(4): 476-482 (2015). • Ratcliffe E et al. Br Med Bull, 108: 7394 (2013). • Sleeboom-Faulkner M. Nature, 495: 47 (2013). • Takahashi K, Yamanaka S. Cell 126: 663-676 (2006). • Thomson JA et al. Science 282: 11451147 (1998). • Terzic A et al. Stem Cells Transl Med, 4(12): 1373-1379 (2015). • Trounson A, DeWitt ND. Nature Rev Mol Cell Biol, 17: 194-200 (2016). • Trounson A, McDonald C. Cell Stem Cell, 17: 11-22 (2015). Prof. Dr. Ercüment Ovalı / TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu Yürütücüsü / TÜBA-1. Kök Hücre Üretiminde Yeni Teknikler Kursu / Antalya • Türkiye Bilimler Akademisi Raporları: “Kök Hücre Araştırmalarında Güncel Kavramlar”, TÜBA, Ankara (2004). • Türkiye Bilimler Akademisi Raporları: “Kök Hücre Biyolojisi ve Klinik Uygulamalar”, TÜBA, Ankara (2009). • Türkiye Bilimler Akademisi Raporları: “Ulusal Kök Hücre Politikaları”, TÜBA, Ankara (2014). • Türkiye Bilimler Akademisi Raporları: “Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik”, TÜBA, Ankara (hazırlanıyor, 2016) • Warwick RM et al. Bull World Health Organ, 91: 314-314A (2013). • Wei X et al. Acta Pharmacol Sin, 34: 747-754 (2013). • World Health Organization Global Status Report on Noncommunicable Diseases (http://apps.who.int/iris/bitstream/ 10665/148114/1/9789241564854_eng. pdf?ua=1; Accessed October 15, 2015). • U.S. Dept. Health and Human Services 2020. A New Vision–A Future for Regenerative Medicine. (http://medicine. osu.edu/regenerativemedicine/ documents/2020vision.pdf. Accessed October 15, 2015). • United Nations Population Fund Ageing in the Twenty-First Century: A Celebration and a Challenge ( http:// unfpa.org/ageingreport; Accessed October 15, 2015). 27 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA GIDA VE BESLENME ÇALIŞMA GRUBU Prof. Dr. Kazım ŞAHİN / TÜBA Asli Üyesi, TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Ali AYDIN / TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Üyesi insanları ile birlikte multidisipliner Kongre, Sempozyum veya Çalıştay gibi faaliyetler düzenlemek, ilgili kurumlara önerilerde bulunmak suretiyle çalışmalarına devam etmektedir. Gıda ve beslenme bilimi, birçok bilim dalının ortak konularını içeren multidisipliner bir alan olmasından ötürü, gıda alanında gerçekleştirilen büyük ölçekli multidisipliner araştırma ve faaliyetlerin çok daha büyük kitleler üzerinde etkili Dünya nüfusunun hızla artış göstermesi, olduğu görülmektedir. Nitekim beslenme; tüm dünyada beslenmeyi ve açlıkla insan ve hayvan sağlığının korunması, mücadeleyi ön plana çıkarmış, konu ile geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin tüm bilim dallarındaki uzmanların soruna artırılmasına yönelik metabolizmanın çözüm bulma amacıyla beslenme alanında gereksinimi olan besin öğelerini yeterli yoğun bilimsel faaliyetler içine girmelerine düzeylerde ve uygun zaman diliminde neden olmuştur. Ayrıca, gelişen alınması için bilinçli yapılması gereken bir teknolojiye bağlı meydana gelen çevre davranış olarak ifade edilmektedir. Ayrıca, kirlilikleri ile ülkeler arasındaki ekonomik insanların yaşaması, fiziksel ve mental dengesizliklerde sağlıklı gıda temini ve gelişim sağlaması için yeterli ve dengeli beslenme problemlerini tetikleyen önemli miktarda gıda almaları ve bu gıdaların unsurlardır. Diğer taraftan, özellikle sağlık ve güvenilir olması bireylerin en küresel ısınma nedeniyle, dünyada mevcut temel hakkı olarak kabul edilmektedir. ekilebilir alanların kuraklık ve çölleşme Canlı organizmanın, sağlıklı büyüme ve tehlikesi ile karşı karşıya kalması, gelişmesi ile organizmanın üretken olarak insanların kıtlık ve açlık sorunlarının uzun süre yaşaması için alınması gerekli artacağına dair endişelerini gün geçtikçe besin öğelerinin her birinin günlük limitleri artırmaktadır. Bu bağlamda, bilim ilgili otoriteler tarafından belirlenmiştir. Türkiye Bilimler Akademisi bünyesindeki adamlarının büyük çapta gıda sıkıntısı 4 çalışma grubundan biri olan “Gıda yaşanması ihtimalinin azaltılması ve Besin öğelerinin vücuda az ya da çok ve Beslenme Çalışma Grubu” 2014 yakın gelecekte ortaya çıkması kuvvetle miktarda alınması ya da hiç alınmaması yılında faaliyete geçmiş, en yeni çalışma durumunda büyüme ve gelişmenin grubudur. Konusunda uzman seçkin bilim muhtemel riskleri önlemek amacıyla uyarlanabilir gıda üretim sistemlerinin etkilenmesi ile birlikte sağlığın bozulması insanlarından meydana gelen söz konusu geliştirilmesine yönelik çalışmaları gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu grup, ülkemizdeki nüfusun geleceği noktada, ülkemizde toplum sağlığının açısından büyük önem taşıyan uluslararası yoğunluk kazanmaktadır. Bu çalışmalar standartlarda sağlıklı ve dengeli beslenme kapsamında gıdaların üretimi, dağıtılması temelini teşkil eden yeterli ve dengeli ve tüketilmesi gibi önemli aşamaların beslenme konularında, elde edilen bilgiler ile ilgili farkındalığın oluşturulması, yanında dünyaca kabul görmüş ve araştırma sonuçları hakkında halkın toplumun gıda ve beslenme hakkında bitkisel ve hayvansal gıdaların insan yeterli ve doğru olarak bilgilendirilmesi en doğru bilgiye ulaşması, bu anlamda sağlığına zararlı unsurları içermeden büyük önem taşımaktadır. Özellikle bilinç oluşturmaya yönelik nitelikli yetiştirilmesine yönelik “çiftlikten çatala” gelişmiş toplumların geleceğini tehdit insan gücü sağlanması, obezite, diyabet, konsepti ile birlikte alternatif yenilikçi eden önemli hastalıklar arasında damar sertliğinin de içinde bulunduğu gıda sistemlerinin ortaya konulması ve gösterilen obezite, diyabet, hipertansiyon, metabolik hastalıklar, gıda maddelerinin bu sistemlerin sağlık, çevre ve ekonomi damar sertliği vb. hastalıkların besinlerle hijyenik üretimi, depolanması, taşınması ile sıkı entegrasyonunun sağlanmasının, doğrudan ilişkili olması gıda ve beslenme ve satışa sunulması aşamalarını içeren insanlığın geleceğinin güvenceye konularını ön plana çıkaran diğer önemli “Sürdürebilir Gıda Güvenliği” konsepti ile alınması açısından büyük önem arz ettiği unsurlardır. gıda kaynaklı meydana gelen hastalıklarla öngörülmektedir. mücadele gibi konularda, ilgili bilim 28 NİSAN 2016 Gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumların tümünde, gıdaya ilişkin hizmetler devletin bireylere sunduğu temel hizmetler kapsamında kabul edilmektedir. Bu bağlamda tüketiciler açısından güvenli gıda üretimi, gıda güvenirliği kavramları kapsamında gıda üreten işletmelerin kontrolleri devlet kurumları tarafından resmi olarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenlerden ötürü, gıda güvenilirliği, günümüzde tüm insanlığın üzerinde durduğu ve geliştirilmesine özen gösterdiği önemli bir konu olarak ön plana çıkmaktadır. Nitekim gerek Amerika gerekse Avrupa Birliği araştırma programlarında, az sayıdaki öncelikli araştırma projesi konularından biri olarak “Gıda Güvenilirliği” başlığı yer almaktadır. Benzer şekilde, ülkemizdeki öncü kurumlardan TÜBİTAK tarafından ilan edilen öncelikli projelerin başlıkları arasında “Beslenme ve Gıda Güvenliği” sıklıkla yer almaktadır. TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu’nun Hedefleri ve Misyonu Ülkemizde ve dünyada eğilim gösteren konuların arasında yer alan dengeli ve yeterli beslenme ve sağlıklı gıda üretimi ihtiyacına yönelik faaliyetleri geliştirmek hedefinde olan Gıda ve Beslenme Çalışma Grubunun hedefleri arasında; uluslararası standartlar çerçevesinde belirtilen niteliklere uygun yeterli ve dengeli beslenme bilincinin yerleştirilmesi, toplumun beslenme ve sağlıklı gıda temini ile ilgili durumunun saptanması sonrasında, sorunların ve önceliklerin belirlenerek bu doğrultuda uygulama planı oluşturulması, insan ve hayvan sağlığının korunması, hastalıkların tedavisi ve toplumun bilinçlendirilmesi doğrultusunda ulusal ve uluslararası üniversiteler, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının ilgili birimleri ile iş birliği içerisinde bulunulması, konu ile ilgili etkin bilimsel araştırma projelerinin hazırlanmasının teşviki ve üstün nitelikli yayınların ortaya konulması gibi başlıklar yer almaktadır. İlave olarak, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın “TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubunun ilgili paydaşların katkı ve katılımları neticesinde toplumda, ilgili kamuoyu ve politikalara yönelik bilimsel etkinliklerin gerçekleştirileceğini” ifade etmesi, söz konusu çalışma grubunun toplumun tarafsız biçimde ve sürekli bilgilendirilmesinde önemli bir noktada yer alacağının göstergesi olarak değerlendirilmektedir. TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu, hâlihazırda sahip olduğu misyon çerçevesinde, hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalarına yoğun biçimde devam etmektedir. Gıda ve beslenme ile ilgili ulusal ve uluslararası gelişmelerin yakından takip edilerek eş güdüm oluşturmak, toplumun uluslararası standartlar çerçevesinde yer alan niteliklere uygun yeterli ve dengeli 29 NİSAN 2016 MAKALE TÜBA GIDA VE BESLENME ÇALIŞMA GRUBU Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu belirli zaman aralıklarında, gıda ve beslenme ile ilgili gündem konuları veya gerçekleştirilecek bilimsel faaliyetlerin planlanması çerçevesinde toplanmaktadır. Toplantılarda gündem konularına ilişkin üyeler arasında bilimsel görüş alışverişinde bulunulmak suretiyle gerçekleştirilecek bilimsel faaliyetlerin nitelikleri ortaya konulmaktadır. Bu toplantılara, programının uygunluğu dahilinde TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar da iştirak etmekte ve çalışma grubunu güncel bilimsel faaliyetlere yönelik bilgilendirmektedir. TÜBA Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi Sempozyumu / Elazığ beslenme bilincinin gelişmesine katkıda bulunmak ve bununla ilgili insan gücü altyapısının oluşumunu desteklemek, sağlıklı gıda üretimi, sağlıklı beslenme ve yaşam biçimlerini teşvik etmek, gıda ve beslenmeye yönelik bilimsel araştırma alanında otoriteler arasında gösterilen sivil ve kamu kurumları arasındaki iş birliğini teşkil etmek ve güçlendirmek, ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan bilimsel çalışmalar ile mevzuat ve gıda alanındaki uygulamaları takip etmek ve bu projelere danışmanlık yapmak suretiyle, toplumun sağlıklı beslenme ve güvenli gıda hakkında doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmasına katkı sağlamak, gıda ve beslenme üzerine sempozyum, konferans, çalıştay vb. düzenlemek, sağlıklı beslenme ve gıda güvenliği konularında seminerler vermek, beslenme kaynaklı metabolizma hastalıklarına yönelik bilimsel faaliyetler gerçekleştirmek, bu konularda kitap, broşür, medya ve internet vasıtasıyla çalışmalarda bulunmak gibi başlıca konular ön plana çıkmaktadır. TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Üyeleri TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu, konularında uzman seçkin bilim insanlarından oluşmaktadır. Grup 30 yürütücülüğü görevini TÜBA Asli üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin sürdürmektedir. Grubun diğer üyeleri arasında TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur, TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Fatih Gültekin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müşaviri Prof. Dr. İrfan Erol, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Tanju Besler ile İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Aydın yer almaktadır. TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Faaliyetleri TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu, TÜBA bünyesindeki en yeni çalışma grubu olmasına rağmen kısa zamanda çok sayıda bilimsel faaliyet gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda, Asya Bilim Akademileri ve Toplulukları Birliği (AASSA) ile birlikte “Uluslararası Gıda Güvenliği Sürdürülebilir Yönetimi Bölgesel Çalıştay’ı TÜBA öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Söz konusu Çalıştay, 09-10 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da düzenlenmiş olup Amin Alizadeh-AASSA ve TÜBA iş birliği ile düzenlenen Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Güvenliği Yönetimi Bölgesel Çalıştayı / İstanbul NİSAN 2016 AASSA ve TÜBA iş birliği ile düzenlenen Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Güvenliği Yönetimi Bölgesel Çalıştayı / İstanbul Çalıştay’a ulusal ve uluslararası çok sayıda konunun uzmanı bilim insanı iştirak ederek yazılı ve sözlü katkıda bulunmuşlardır. AASSA Başkanı Prof. Krishan Lal’in “Gıda sürdürülebilirliği ve beslenme konularında özellikle nüfus artışı ve iklim değişikliklerinden ötürü, özellikle dünya nüfusunun yarısına sahip Asya-Pasifik bölgesinde büyük endişelerin söz konusu olduğunu” ifade etmesi; TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu yürütücüsü Prof. Dr. Kazım Şahin’in “Küresel iklim değişimi ve çevre kirliliğinin daha önce hiç olmadığı kadar hızlı seyretmesi ve pek çok bölgenin kuralık ve kıtlıktan etkilenmesine yönelik risklerin bertaraf edilmesi amacıyla alternatif ve uyarlanabilir gıda sistemlerinin geliştirilmesinin önemini vurgulaması” Çalıştay’ın öne çıkan ve dikkat çeken başlıkları olarak değerlendirilmiştir. TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu ve Kanser Çalışma Grubu iş birliğinde 23 Mayıs 2015 tarihinde Elazığ ilinde “TÜBAGıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi Sempozyumu” gerçekleştirilmiştir. Sempozyuma TÜBA üyeleri, TÜBİTAK, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Devlet ve Vakıf Üniversiteleri, özel ve devlet hastaneleri ile sivil toplum kuruluşlarından uzman bilim insanları katılmıştır. Sempozyumda, toplumda sağlıklı beslenme ve güvenli gıda gibi konularda bilgi kirliliği yaşandığı ve gıda ile kanser konularının çok sık suistimal edildiği ifade edilmiş, obezite, tütün kullanımı ile yanlış beslenmenin kansere yol açan başlıca nedenlerden olduğu belirtilmiş, gıdalarda kullanılan katkı maddelerinin olası riskleri dile getirilmiş ve konu uzmanları oturumlarda yararlı bildirimlerde bulunmuştur. Sempozyum sonunda hazırlanan rapor ilgili kamu ve özel kuruluşlar ile üniversite ve diğer paydaşlara iletilerek toplumun konu hakkında bilgilendirilmesi sağlanmıştır. TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu, 2016 yılında da faaliyetlerine yoğun biçimde devam etmektedir. Gerçekleştirilen toplantılarda, özellikle toplum içerisinde gıda ve beslenme konuları ile ilgili güncel başlıklar ele alınarak, bu yıl içerisinde gerçekleştirilecek faaliyetlerin belirlenmesi sağlanmıştır. Bu kapsamda 2016 yılı içerisinde “Alternatif Tıp Ürünlerinin Ruhsatlandırılması ve Pazarlanması” konusunda bir Çalıştay düzenlenmesine karar verilmiştir. Ayrıca, günümüzde birçok önemli otorite kurum tarafından insanlığı tehdit edebilecek önemli bir sorun olarak nitelendirilen “antibiyotik dirençlilik” konusu temelinde “Antibiyotik Dirençlilik Fenomeni” başlıklı Sempozyum düzenlenmesine karar verilmiştir. Yine, yapılan grup toplantısında “Doping Yapıcı Maddeler” ve “Fitokimyasallar” ile ilgili çalıştayların yapılması konusunda tavsiye kararı alınmıştır. AASSA-TÜBA Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Güvenliği Yönetimi Bölgesel Çalıştayı TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar 31 NİSAN 2016 MAKALE ANDREAS TİETZE’NİN TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ Prof. Dr. Semih TEZCAN / Türkoloji Andreas Tietze Kimdi? Avusturyalı bilim insanı Andreas Tietze, 1937 yılında Viyana Üniversitesi’nde ekonomi tarihi alanında doktora yaptıktan sonra Türkiye’ye yerleşmiştir. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Nazi rejimi, Almanya ve Avusturya’da birçok ünlü Musevi ve sosyalist üniversite hocasını ve sanatçıyı çalıştıkları kurumlardan kovmuştu. Daha önce Türkiye ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan bu hocalardan ve sanatçılardan bir kısmı bir program çerçevesinde Atatürk tarafından davet edilmiş, kendilerine Türkiye üniversitelerinde ve yüksek okullarında görev verilmişti. 1938 yılında daha 24 yaşındayken İstanbul’a yerleşen Andreas Tietze, bu program çerçevesinde gelenlerden değildi. O, yüksek öğrenimini yaparken birçok başka dil yanında Türkçe de öğrenmişti; öğrencilik döneminde Türkiye’ye yaptığı seyahatler, onun ülkemize, dil ve kültürümüze duyduğu ilgiyi büsbütün artırmıştı. Musevi bir aileye mensup olduğu için 1938’de Almanya’ya ilhak edilen Avusturya’da çalışması zaten olanaksızdı. Bilinçli bir seçimle Türkiye’ye geldi, İstanbul Üniversitesi’nde Almanca ve İngilizce okutmanı olarak ders vermeye başladı. Kısa süre içerisinde Türkiye’nin bilim, kültür ve sanat hayatına hizmet ve yön verenler arasında yer aldı, kendisini kabul ettirdi. Örneğin İslam Ansiklopedisinin başında bulunan Prof. Abdülhak Adnan Adıvar, şair ve Almanca öğretmeni Behçet Necatigil, ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu ile dostluk kurdu, iş birliği yaptı. Türkiye’de görev yapmakta olan Türkolog ve Güneydoğu Avrupa araştırmacısı Prof. Robert Anhegger ve İndolog Prof. Walter Ruben ile “İstanbul Yazıları” dizisini çıkardı. Türk dili ve edebiyatı alanında birçok bilimsel çalışma yaptı. 32 Andreas Tietze, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra da Türkiye’den ayrılmadı. Çalıştığı üniversite, çok değerli yayınlarına, çeşitli bilimsel etkinliklerine rağmen ona daha yüksek bir pozisyon vermediği halde o, 1958’e kadar 20 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi’nde okuyan gençlere büyük bir özveriyle Almanca ve İngilizce öğretti. Türkçe-İngilizce ve Andreas Tietze, 1987’de Bamberg’de Yapılan 1. Alman Türkologları Kongresinde Bildirisini Sunduktan Sonra Soruları Yanıtlıyor İngilizce-Türkçe Redhouse sözlüklerinin modernleştirilmiş yeni baskılarını hazırlayan kurullarda yıllarca hizmet etti. 1958’de Californiya Üniversitesi onu Türk Dili ve Edebiyatı profesörü olarak Los Angeles’e davet etti. ABD’de 1971 yılına kadar kaldı, birçok öğrenci yetiştirdi. Bundan sonra Viyana Üniversitesinde Türkoloji ve İslambilim kürsüsü başkanlığını 1984’e kadar sürdürdü. Emekli olduktan sonra da 1997 yılına kadar Viyana Üniversitesi’nde seminerler verdi. Hayatının son yıllarını malzemesini daha gençlik yıllarında toplamaya başladığı Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati ile uğraşarak geçirdi. Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati (TETTL) Andreas Tietze çok yönlü bir filologtu, yabancılar için Türkçe ders kitaplarından dil tarihi konularına, sözlük kaynakçalarından Orta Asya Abdallarının diline kadar çok değişik alanlarda yayınları vardır. 16. yüzyıl Osmanlı yazarı ve devlet adamı Gelibolulu Mustafa Âlî’nin bazı eserlerini incelemelerle yayınlamış ve İngilizceye çevirmiştir. Giritli Ali Azizî’nin Muhayyelât’ının dil ve edebiyat açısından önemini ortaya koymuştur. Bu gibi eserlerde karşısına sürekli olarak kökeni belirlenemeyen, açıklanamayan kelimeler çıkmaktaydı. Onun en çok emek verdiği alanlardan biri de Osmanlıcaya, başka bir deyişle Anadolu ve Rumeli Türkçesine komşu dillerden girmiş olan kelimeleri belirlemekti. Bu konuda birçok çalışma yaptı ve yayınladı. Daha önce yayınlanmış çalışmaları eleştirel bakış açısıyla değerlendirdi, yeni yayınlardan yararlandı. Yine de gerek Osmanlıca metinlerde, gerekse Türkiye Türkçesi yazı dilinde çok sayıda kelime ve deyim açıklanamıyordu, bilinenleri ve bilinmeyenleri sistematik olarak bir araya getiren ve kaynakları gösteren bir sözlüğe gereksinim vardı. NİSAN 2016 Andreas Tietze’nin Türkiye’ye geldiği ve Türkçe üzerinde çalışmaya başladığı yıllarda Türkçe için ciddiye alınabilecek bir etimolojik sözlük yoktu. Kelime ve deyimlerin ne zamandan beri kullanıldığını, hangi metinde nasıl geçtiğini belgeleyen herhangi bir tarihî sözlük de yapılmamıştı. Bu durum bugün bile bütünüyle değişmemiştir. Eski Türkçe dönemi (Orhun, Yenisey, Eski Uygur, Karahanlı Türkçeleri) veya bütün Türk dillerinde ortak olan söz varlığı için iyi sayılabilecek kökenbilgisi sözlükleri hazırlanmışsa da tarihî sözlük sayılabilecek çalışmalar pek az ve yetersizdir. Türkiye Türkçesinin geniş kapsamlı, güvenilir bir etimolojik sözlüğü yayınlanmış değildir. filoloji çalışmalarına girmesinden neredeyse yarım yüzyıl önce başlamış, onyıllar boyunca konvensiyonel yöntemle, fişlerle, fiş kutularıyla çalışmış. 1990’lı yılların ortalarından sonra Prof. Tietze, gözlerindeki kataraktın giderek yoğunlaşması dolayısıyla sözlük çalışmalarını istediği gibi devam ettiremediği için üzgündü. Tıptaki gelişmeler sayesinde başarılı ameliyatlar geçirdikten sonra sözlük çalışmalarını hızlandırdı, üstelik ilerlemiş yaşına rağmen bilgisayar kullanmaya da başladı. Fakat “altı cilt ve bir indeks cildi olarak Elimizde bulunan malzemeden Tietze planlanmış” olan sözlüğün bütün Hoca’nın daha Türkiye’de geçirdiği ilk ciltlerinin bitmesi için daha pek çok yıllardan başlayarak okuduğu kitap, çalışma gerekmekteydi. Kendisinin gazete ve dergilerde rastladığı ilgi çekici ve bazıları öğrencileri olan bilimsel kelime ve deyimleri veya değişik anlam yardımcılarının bütün gayretine ve kullanımları fişler üzerinde derlemeye rağmen 2003 yılında hayata veda başladığını anlıyoruz. Onun derlemelerinin ettiğinde bu büyük eserinin sadece yalnız yazılı kaynaklarla sınırlı kalmadığı A-E harflerini kapsayan ilk cildi Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati, görülüyor, kimi fişlerde bir sözü, bir İstanbul’da yayınlanabilmişti. Öteki İstanbul-Viyana 2002 (1. cildin kapağı) deyimi kimden işittiğini, kendisine nasıl ciltler hazır değildi. Türk dili ve açıklandığını da titizlikle not etmiş. Kaynak kültürü için bir anıt olan sözlüğün imzalanmıştır. Bu sözleşme gereği kişiler arasında meslektaşları, öğrencileri, ikinci cildi 2009’da Avusturya Bilimler sözlüğün mevcut malzemesi (dijitalize ev işleri yardımcıları, taksi şoförleri Akademisi tarafından Viyana’da yayınlandı, edilmiş fişler, dosyalar, müsveddeler, bulunuyor, bazılarının nereli olduğunu bile bu cilt F-J harflerini kapsamaktaydı. listeler vb.) TÜBA’ya teslim edilmiş kaydetmiş. bulunmaktadır. Sözlüğün hazırlık Sözlük yazarı TETTL’yi hazırlarken 800’den çalışmalarını uzun süre desteklemiş ve ilk Zaman içerisinde Tietze Hoca, hazırlamak fazla bilim insanı ve edebi metin yazarının iki cildin yayınını sağlamış olan Avusturya istediği büyük sözlüğü hayatının sürekli yaklaşık 1900 eserini kullanmıştır. Bilimler Akademisi ile yapılan bir anlaşma bir uğraşısı haline getirmiş. Başka Bunlardan onda dokuzu doğrudan doğruya ile bu kurum da bütün haklarını TÜBA’ya bilimsel çalışmaları sırasında da TETTL verilerin derlendiği metinler, geriye devretmiştir. için fiş çıkarmış. Örneğin Mustafa Âlî’nin kalanlar ise sözlük, gramer, dilbilimsel eserlerini yayına hazırlarken de, Ali inceleme, edebiyat incelemesi gibi Bu satırların yazarı, TÜBA tarafından Azizî’nin Muhayyelât’ı üzerinde inceleme yayınlardır. kendisine verilen görev gereği, yaparken de gerekli gördüğü kelime ve TETTL’in yayınlanmış ciltlerinin gözden deyimleri, içinde geçtiği cümleyle birlikte TETTL Tamamlanmakta, TÜBA Tarafından geçirilmesinden, her türlü dizgi yazım sayfasını, satırını da belirterek fişlere Yayınlanacak ve ifade yanlışından arındırılmasından, yazmış. Bilinmeyenleri sözlüklerde 2014 yılında Andreas Tietze’nin vârisleriyle henüz yayına hazır olmayan ciltlerin arayarak anlam vermiş, sözlüklerde Türkiye Bilimler Akademisi arasında hazırlanmasından ve eksiklerin elden yoksa metin bağlamına göre tahminde TETTL’in bitirilmesi ve daha önce geldiğince giderilmesinden sorumlu bulunmuş, kaynağını, kökenini bulmaya yayınlanmış olan ciltler de dâhil olmak olacaktır. Şimdiye kadar yayınlanmamış çalışmış, dilbilimsel açıklamalar eklemiş. üzere bütün ciltlerin TÜBA tarafindan olan, büyük kısmı fişler üzerinde el Bütün bu işlere bilgisayarın hayatımıza ve yayınlanması konusunda bir sözleşme 33 NİSAN 2016 MAKALE ANDREAS TİETZE’NİN TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ çalışmalar bitirilmiştir. Sürmekte olan çalışmalarda sözlüğün özgünlüğüne fazlaca müdahale edilmemekte, Andreas Tietze’nin yöntemi, dili, uslûbu, kullandığı bilimsel terimler vb. korunmaktadır. Sadece kullanımı kolaylaştırmaya yönelik değişiklikler uygulanmakta, örneğin bazı terimler için açıklamalar eklenmektedir. Sözlük yazarının verdiği köken açıklamaları için tartışmaya girmek yoluna gidilmemekte, gerektiği takdirde son yıllardaki bulgulara, açıklamalara, yayınlara dikkati çekmekle yetinilmektedir. TETTL’in 2003’te yayınlanmış olan birinci ve 2009’da yayınlanmış olan ikinci cildi çok büyük boyutlu kitaplar halinde basılmıştı. O boyutların sık kullanılacak bir başvuru eseri için uygun olmadığı düşünüldüğünden TÜBA yayını Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati, Viyana 2009 daha küçük boyutlarda ve sekiz (2. cildin kapağı) cilt olarak planlanmıştır. Yedi yazısıyla yazılı olarak mevcut bulunan cilt sözlük kısmını, sekizinci cilt malzeme, yayınlanmış kısımdaki ise dizinleri (indeks) kapsayacaktır. Yedi sisteme göre maddeler haline getirilerek ciltte alfabetik sıraya sokulmuş maddeler işlenmektedir. El yazısıyla, çeşitli dillerde halinde sunulan malzeme için değişik anlam verilerek, bazen okunması güçlük ilkelere göre düzenlenmiş olan çok sayıda yaratan şekilde yazılmış fişler bilgisayara dizin yer alacaktır. geçirilmekte, alfabetik sıraya sokulmakta, gerektiğinde 14. yüzyıldan bu yana eski Andreas Tietze’nin bu büyük eserinin ve yeni metinlerden alınan kullanım bütün ciltlerini tamamlayıp baskıya örneklerinin sayısı artırılmaktadır. hazır duruma getirmek üzere 2015 sonbaharında başlatılmış olan çalışmalar Bu satırların yazarı kurduğu ekipteki 2017 sonunda bitecektir. TÜBA yayınının yardımcılarıyla birlikte bu işleri en basılmasıyla eksikliği 150 yıldan beri iyi biçimde gerçekleştirmeye gayret dile getirilmiş olan Türkiye Türkçesinin etmektedir. Şu anda ilk dört cilt üzerindeki geniş kapsamlı kökenbilgisi sözlüğü, 34 aynı zamanda gereksinmeyi bir ölçüde karşılayacak bir tarihsel sözlük olarak kütüphaneleri zenginleştirecektir. Türk dili, edebiyatı ve kültürünü araştırmak isteyenler Türkiye Türkçesinin, 600 yıllık geçmişini kapsayan büyük bir sözlüğe kavuşmuş olacaktır. NİSAN 2016 MAKALE TÜRK-İSLAM BİLİM KÜLTÜR MİRASI PROJESİ Doç. Dr. Ahmet ARSLANTÜRK / İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı - TÜBA Başkan Danışmanı Duygu COŞKUN / TÜBA Araştırıcı kabul alan eserler, bir kısmını ise Proje Yayın Yürütme Kurulunun belirlediği ve sipariş yoluyla yetkin akademisyenlere/ bilim insanlarına hazırlatılacak eserler oluşturmaktadır. TÜBA, Türkiye’nin ulusal bilim akademisi olma sorumluluğu ile bilim ve kültür mirasımıza verdiği önem ve ‘toplumda bilimsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını sağlamak’, ‘bilimin öneminin ülke kamuoyunca takdir ve kabulünü sağlamak’, ‘gençleri bilim ve araştırma alanına yönlendirmek’ ile ilgili yükümlülükleri doğrultusunda, ‘TÜBA Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi’ni 2014 yılında başlatmıştır. Proje, Türk-İslam bilim ve kültür mirasına ait yazma ve matbu tarihî eserlerin tıpkıbasımı, transliterasyonu, günümüz Türkçesine çevrilmesi ve yayımlanması yoluyla bu eserlerin kütüphanelerdeki atıl durumlarından kurtarılarak bilim ve kültür insanlarımız ile gelecek kuşakların yararlanmasına sunulmasını içermektedir. Projenin, ülkemizin bilimsel ve topyekûn gelişimi için gerek duyulan özgüven ve motivasyona sağlayacağı katkı, bu alanlardaki bilimsel çalışmalar için oluşturacağı destek ve teşvik ile tarihsel bir öneme sahip olduğu değerlendirilmektedir. Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi, Arapça, Farsça gibi farklı dillerde ve eski/farklı Türk lehçelerinde yazılmış, klasik/tarihî Türk-İslam eserlerinin transliterasyonu, çevirisi ve yayına hazırlanmasını yapabilecek tüm bilim insanlarının/akademisyenlerin başvurularına 2014 yılı Mart ayı itibarıyla açılmıştır. Proje 2015 yılında olduğu gibi 2016 yılında da Kalkınma Bakanlığı tarafından yatırım projesi olarak desteklenmektedir. İlk aşamada çalışılması uygun görülen eserler belirlenmiş olup bunlarla ilgili hakemlik, editörlük ve yayına hazırlama süreçleriyle ilgili faaliyetler başlatılmıştır. İlk eserlerin örnek baskıları yapılmış olup basımları 2016 yılı içerisinde tamamlanacaktır. Proje halen başvurulara açık olup kabul ve değerlendirme süreçleri yapılan toplantılarla devam ettirilmektedir. Proje kapsamında yayımlanması planlanan ve süreçleri devam eden eserlerin, kökleri geçmişe uzanan toplumsal birikimimizin tarihî, kültürel, bilimsel birikimini aksettirecek çalışmalar olmasına gayret edilmektedir. Proje kapsamında yayımlanacak eserler, yayının nitelik ve kapsamı gibi hususlar alanında uzman akademisyenlerin oluşturduğu Proje Yayın/Yürütme Kurulunca değerlendirilmektedir. 2014 yılı Mart ayında söz konusu eserlerin transliterasyonu, çevirisi ve yayına hazırlanmasını yapabilecek tüm bilim insanlarının/akademisyenlerinin başvurularını temin maksadıyla, www.tuba.gov.tr web sitesinden proje çağrısına çıkılmıştır. Ardından, oluşturulan “Proje Yayın Yürütme Kurulu” 2014 ve 2015 yıllarında gerçekleştirdiği toplantılarda ilk aşamada proje kapsamına alınması uygun görülen eserleri belirlemiştir. Belirlenen eserlerin bir kısmını başvurular içerisinden 35 NİSAN 2016 MAKALE TÜRK-İSLAM BİLİM KÜLTÜR MİRASI PROJESİ Îsâgûcî (Mantığa Giriş) Proje Kapsamında Yayım Süreçleri Devam Eden Eserler Osmanlı Müellifleri Osmanlı son dönemi yazar ve bürokratlarından olan Bursalı Mehmed Tâhir Bey tarafından hazırlanan oldukça ünlü ansiklopedik biyografi eseridir. Eserin içeriği ve önemi yayımlandığı 20. yüzyıl başından bu yana değerini korumaktadır. Bununla birlikte aradan uzun süre geçmesine rağmen akademik metotlara uygun şekilde transliterasyonu yapılmamış olan eser, uzun soluklu çalışmalar sonucunda Türkiye Bilimler Akademisi tarafından yayımlanacaktır. Orijinali 3 ciltten oluşan eser yine üç cilt olarak tasarlanmış ve yayım aşamasına ulaştırılmıştır. Yayımlanacak üçüncü cildin sonuna kapsamlı bir karma dizinin eklendiği çalışma, hem akademik dünya hem entellektüel camia ve hem de bütün toplumumuz için önemli bir kaynak eserin kazandırılması olarak değerlendirilmektedir. Osmanlı Müellifleri alfabetik olmak üzere Meşayih (din alimleri), Ulema (bilim adamları), Şuara (şairler ve edebiyatçılar), Müverrihin (tarihçiler), Etıbba (tıp ve sağlık uzmanları) ve Coğrafiyyun (coğrafyacılar) ana başlıkları altında Osmanlı bilim adamları ve entellektüelleri hakkında kapsamlı bilgiler vermektedir. Maddeler halinde bilgi verilen tarihî şahsiyetlerin eserleri hakkında bilgiler yer alan çalışmada, maddelerde bahsi geçen eserlerden çeşitli örneklerde verilmiştir. 36 Türk-İslâm dünyasında medreselerde okutulan mantığa giriş kitabı olan Îsâgûcî, Esîrüddîn el-Ebherî tarafından kaleme alınmıştır. Klasik mantığın ana prensiplerini içeren kitap en temel başvuru kaynaklarından bir tanesi olan eserin dünya çapında çok sayıda nüshası bulunmaktadır. Lafızlar ve kısımları, önermeler, çelişkiler, kıyas gibi mantığın temel ilkelerini izah eden başlıkların yer aldığı eser tıpkıbasımı ile birlikte yayımlanacaktır. Levâmiü’nûr Fî Zulmeti Atlas Minor Osmanlı çağının en ünlü bilgin ve araştırmacılarından olan Kâtib Çelebi’nin ünlü eseri Cihânnümâ’nın anakaynaklarından biridir. Kâtib Çelebi’nin Mehmed İhlâsî’nin yardımları ile Latinceden Osmanlı Türkçesine tercüme ettiği bu eser, ünlü kartoğraf Hondius’un Atlas Minor adıyla 17. yıl başlarında yayımlanan eserinin çevirisinden oluşmaktadır. Aslında Cihânnümâ hazırlanırken kaynak olarak NİSAN 2016 konusunda fikir ve bilgi verebilecek nadir edebî eserlerden biridir. Eser ünlü Türkolog Prof. Dr. Gyorgi Hazai tarafından hazırlanmıştır. Macar Bilimler Akademisi’ndeki yazma nüshasının tıpkıbasımı eşliğinde yayımlanacaktır. Levami-i Nur tercüme edilen bu çalışmadan çok değerli yeni bir eser ortaya çıkmıştır. Latince aslındaki çizim ve haritaların Türkçe versiyonları eserde yer almıştır. Bununla birlikte Cihânnüma’nın muhtelif bölümleri, çizimleri ve haritalarının da Atlas Minor tercümesi ile benzerlikler gösterdiği göze çarpmaktadır. Eser, hem kıymetli bir içeriğe sahip olması hem de özgün bir tercüme çalışması olması açısından büyük önem taşımaktadır. Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi kapsamında müellif hattı nüshanın tıpkıbasımı yayımlanacaktır. Yayım aşamasının devam ettiği çalışmada yazar ve eser tanıtımı ile birlikte haritalar ve listelerle ilgili kapsamlı bilgiler yer almaktadır. Tezkiretü’l-Evliyâ 14. yüzyıl Türkçesinin önemli örneklerinden olan eser, Feridüddin Attar’ın aynı adı taşıyan eserinin Türkçe tercümesidir. Oldukça açık ve arı bir Türkçe ile kaleme alınmış olan eser evliyaların kıssalarını anlatırken hayatla ilgili ahlaki öğütler vermektedir. Şimdiki Türkiye Türkçesinin ilk hali ve gelişimi Ferec Ba‘de Şidde ‘Sıkıntıdan sonra rahata ermek’ anlamına gelen ‘Ferec Ba‘de Şidde’ adlı eser, 13.-14. yüzyıl Anadolu Türkçesinin önemli örneklerindendir. Arapça ve Farsça öğelerin sonraki yüzyıllara nazaran daha az yer aldığı arı bir Türkçeye sahip olan eser, İslam-Arap Edebiyatı’ndaki aynı adı taşıyan eserlere benzer şekilde hazırlanmıştır. Anadolu Türkçesinin ilk yazılı örneklerinden biri olma vasfı taşımaktadır. Eserde yer alan öğütler, hayatın zorlukları ve bunları aşmak için gereken tutumlar konusunda okuyucusuna önemli bilgiler ve yaklaşımlar sunmaktadır. Macar Bilimler Akademisi’ndeki ana yazma nüshası yanında bazı ekleme nüshaların tıpkıbasımları ile yayımlanacaktır. Eser ünlü Türkologlar Prof. Dr. Andreas Tietze ve Prof. Dr. Gyorgi Hazai tarafından hazırlanmıştır. Kitâb-ı Nûr-i Hadaka el-Ebsar ve Nûr-i Hadika el-Enzâr Işığın özellikleri ve görmenin oluşumu ile ilgili bilgiler içeren eser 16. yüzyılın ünlü Osmanlı Gökbilimcisi Takiyüddin el-Rasıd tarafından kaleme alınmıştır. Optik ile ilgili günümüz bilimine de önemli katkıları olan Takiyüddin’in 17. yüzyılda İstanbul’da kurulan rasathanenin sorumlusu idi. Kitâb-ı Nûr, Arapça aslından günümüz Türkçesine aktarılarak geniş bir giriş ve inceleme kısmı ile yayımlanacaktır. Çalışmada çok sayıda güncellenmiş çizim ve görselde yeralmaktadır. Tarih-i Üngürüs Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatının gerçekleştiği Zigetvar Seferi (1566) ile ilgili konular üzerinden bir anlatıya sahip olan bir öğüt ve tarih kitabıdır. Esasında politika, devlet yönetimi ve yönetici vizyonu ile ilgili bilgiler de içeren Tarih-i Üngürüs 16. yüzyılın önemli diplomatı Tercüman Mahmud tarafından kaleme alınmıştır. Eser Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatının ve Zigetvar Seferi’nin 450. yılında yayımlanmış olacaktır. Eser ünlü Türkolog Prof. Dr. Gyorgi Hazai tarafından hazırlanmıştır. Şeyhülislâm Arzları Osmanlı modernleşmesinin önemli bir kesitini oluşturan Tanzimat Dönemi şeyhülislamlarının padişaha sundukları arzları içeren çalışma, din-devlet ilişkileri, modernleşme bağlamında dini konuların nasıl değerlendirildiği, oluşan sorunlara nasıl çözümler bulunduğu konusunda oldukça detaylı bilgiler içermektedir. Bu eserlerin devamında bilim tarihi, tarih, edebiyat, coğrafya, din ilimleri, tıp, mühendislik, psikoloji, sosyoloji, hukuk vs. alanlarda yayımlanacak kitaplarla önemli ulusal ve uluslararası kamuoyuna çok değerli eserler kazandırılacaktır. 37 NİSAN 2016 AKADEMİ ÖDÜLLERİ TÜBA ULUSLARARASI AKADEMİ ÖDÜLLERİ Nihal TAMGÜÇ / TÜBA Araştırıcı TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri, TÜBA’nın bilim insanlarını teşvik ve takdir ile Akademi’nin ülkemizi uluslararası akademik camiada temsil ve tanıtma misyonu çerçevesinde, 2015 yılında ihdas edilmiştir. Her yıl Fen ve Mühendislik Bilimleri, Sağlık ve Yaşam Bilimleri ve Sosyal ve Beşeri Bilimler olmak üzere üç kategoride ve her kategoride bir ödülden oluşan TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri bütün bilim insanlarına açıktır. Aday gösterme esasına dayanan ödüller, ilgili alanda özgün, öncü ve çığır açıcı çalışmaları olan bilim insanlarına tevcih edilmektedir. Her yıl ödüllerden bir tanesi, üç kategori arasında dönüşümlü olarak, Türkiye’den veya Türkiye bağlantılı bilim 38 insanlarına verilir. 2015 yılı için Türkiye bağlantılı ödül Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde verilmiş olup 2016 yılı için Türkiye bağlantılı ödül, Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde verilecektir. TÜBA Akademi Ödüllerine; TÜBA üyeleri, Türkiye’deki Üniversite Rektörlükleri, TÜBA’nın ilişkili olduğu Bilim Akademileri ve Akademiler arası kuruluşlar ve davet edilen diğer bilim kuruluşları ve bilim insanları tarafından aday gösterilebilir. Mevcut TÜBA üyeleri, çalışanları ve değerlendirme süreçlerinde yer alan bilim insanları aday gösterilemez. Aday gösterilen bilim insanlarının çalışmaları ve katkıları üç ödül alanında oluşturulan TÜBA Ödül Komitelerince yerli ve yabancı hakem görüşleri alınarak değerlendirilmektedir. Değerlendirme sonucunda Komitelerin önerileri Akademi Konseyi’ne sunulur ve ödül sahipleri Akademi Konseyi tarafından belirlenir. Akademi Ödülü Madalyası, Akademi Ödülü Beratı ve takribi 30.000 Dolar para miktarından oluşan ödüller, T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenecek olan törenle sahiplerine tevcih edilmektedir. TÜBA Akademi Ödülünü 2015 yılında; Fen ve Mühendislik Bilimleri kategorisinde Avusturya Bilimler Akademisi tarafından aday gösterilen, Linz Johannes Kepler Üniversitesi (Avusturya) Öğretim Üyesi Niyazi Serdar Sarıçiftçi almıştır. NİSAN 2016 Niyazi Serdar SARIÇİFTÇİ Sarıçiftçi, güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesinde en etkin yöntemlerden biri olan C60 molekülü ile iletken polimerleri etkileştirmek suretiyle geliştirdiği organik fotovoltaik piller alanındaki çalışmaları nedeniyle TÜBA 2015 Akademi Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır. aday gösterilen Genç, geliştirdiği yöntem ve bakış açıları (iaşecilik, gelenekçilik ve fiskalizm üçlemesi) ve yaptığı keşif ve izahlar (iltizam, malikane, esham, yed-i vahid) ile Osmanlı iktisat tarihinin ve sisteminin anlaşılmasına yaptığı katkılar nedeniyle ödüle hak kazanmıştır. Niyazi Serdar Sarıçiftçi, 1961’de Konya’da doğdu. 1980 yılında İstanbul Avusturya Lisesi’nden mezun oldu. 1986 yılında Viyana Üniversitesi’nde Fizik alanında yüksek lisans unvanını aldı. 1989 yılında yine aynı üniversitede Fizik alanında doktora derecesine ulaştı. Doktora sonrası çalışmalarını ilk olarak 2 yıl Stuttgart Üniversitesi’nde, 1996 yılına kadar da Santa Barbara Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCSB) iletken polimerler ve güneş pilleri üzerinde sürdürdü. Ardından; Nobel Kimya Ödülü’nü (2000) alan Prof. Alan J. HEEGER ile başarılı çalışmalar gerçekleştirdi. Sarıçiftçi doçent unvanını 1992 yılında Türkiye’de aldı. Avusturya Bilimler Akademisi Üyesi ve aynı zamanda Avusturya’nın en prestijli Bilim Ödülü olan Wittgenstein Ödülü’nün de sahibi olan Sarıçiftçi, 1996 yılından beri Avusturya Linz Johannes Kepler Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapıyor. Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde Toronto Üniversitesi (Kanada) Öğretim Üyesi ve Ağa Han Üniversitesi (Pakistan) Kadın ve Çocuk Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi Direktörü Zulfiqar Ahmad Bhutta almıştır. Pakistan Bilimler Akademisi tarafından aday gösterilen Bhutta; aile sağlığı alanında, yeni-doğanlar dâhil, anne-çocuk sağlığı konusunda yürüttüğü epidemiyolojik araştırmalar ve sağlık politikalarının oluşturulmasına temel oluşturan çalışmaları nedeniyle ödüle layık görülmüştür. Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde ise İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Genç ödül sahibi olmuştur. TÜBA Üyesi Mustafa Çiçekler tarafından Zulfiqar Ahmad BHUTTA 39 NİSAN 2016 AKADEMİ ÖDÜLLERİ TÜBA ULUSLARARASI AKADEMİ ÖDÜLLERİ politika belirleyici kuruluşlarda çalıştı. Halen Küresel Çocuk Sağlığı ve Politikası Robert Harding Başkanlığı Eş Direktörü, Çocuk Hastalıkları Hastanesi Araştırma Enstitüsü Pediatri, Beslenme Bilimleri ve Halk Sağlığı profesörü olarak çalışan Zulfiqar Ahmad Bhutta, Karaçi/Pakistan Aga-Khan Üniversitesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi Kurucu Direktörlüğü görevini de sürdürüyor. Mehmet GENÇ Zulfiqar Ahmad Bhutta, 1977’de Peshawer/Pakistan Khyber Medical College’ı en iyi derece ile tamamladı. 1980’de Londra/İngiltere’de Royal College of Physicians and Surgeons’da Çocuk Sağlığı Uzmanı oldu. 1981’de İngiltere’de M.R.C.P. Pediatri, 1987’de Pakistan College of Physicians & Surgeons’da FCPS: Fellowship in Paediatrics, 1990’da Edinburg’da Fellowship of Royal College of Physicians (FRCP), 1996’da Stockholm Karolinska Enstitüsü’nde PhD, 1997’de İngiltere’de Fellowship of the Royal College of Paediatrics & Child Health (FRCPCH), 2004’te Pakistan Academy of Sciences’da Fellow, 2009’da American Academy of Pediatrics’de Honorary Fellow, 2012’de Londra Royal College of Physicians Honorary Fellow, 2013’te Fellow of International Union of Nutrition Scientists (IUNS) unvanlarını aldı. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Kanada’da da değişik üniversitelerde misafir öğretim üyesi olarak bulunan Bhutta; çocuk sağlığı alanında özellikle yeni-doğan, enfeksiyon hastalıkları ve beslenme 40 konularında, farklı ülkelerde hem hizmet sunumunda, hem araştırmada, hem de Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel Mehmet Genç, 4 Mayıs 1934’te Arhavi’de doğdu. İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni takiben Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nde okudu. Bir ara Maiyet Memurluğu ve Kaymakam Vekilliği yaptıktan sonra 1965 İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Türk İktisat Tarihi Enstitüsü’nde asistan olarak akademik dünyaya intisap etti. Uzun yıllar İstanbul Üniversitesi’nde çalıştı. 1990 yılında Misafir Öğretim Üyesi olarak The Center for the Study of Muslim Societies and Civilizations, Washington University, St. Louis/Misouri’de bulundu. 1996’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 2015 TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri Ödül Töreni / Cumhurbaşkanlığı Külliyesi / Ankara NİSAN 2016 Genel Sosyoloji ve Metodoloji Dalı’nda Doktora Şeref Diplomasını aldı. 1999 yılında emekli oldu. 1999-2006 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde, 1999-2009 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Öğretim Üyeliği yaptı. 2006-2013 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora dersleri verdi. Mehmet Genç, İstanbul Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak akademik hayatını sürdürüyor. Akademi Madalyası Akademi Ödülü Madalyası üzerinde, erken modern dönemin ünlü Türk coğrafyacısı ve amirali Piri Reis tarafından çizilen, en eski dünya haritalarından biri olan Piri Reis Haritası bulunmaktadır. 1513 yılında tamamlanan harita, Batı Avrupa ve Kuzey Afrika ile Brezilya kıyılarının doğruya en yakın çizilmiş ilk dünya haritası olarak nitelenir. El boyaması üzerine mine kaplı gümüş madalya; dünya haritası ile Akademi Ödülünün uluslararası bir ödül olmasını; bir Türk Coğrafyacısı/bilimcisi tarafından çizilmiş olması ödülün Türkiye Bilimler Akademisi tarafından veriliyor olmasını; coğrafya ve kartografi biliminin en eski haritalardan biri olması sebebiyle de, ödülün bir bilim akademisi tarafından veriliyor olmasını simgelemektedir. TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan himayelerinde, 14 Aralık 2015 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törenle sahiplerine tevdi edilmiştir. 41 NİSAN 2016 MAKALE GEÇMİŞTEN BUGÜNE SOSYAL HAYATIN İÇİNDEKİ KADIN Yıldız ARTAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Avrupa’da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa’daki sermaye birikimini artırmasıyla Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi başlamış oldu. Sanayi Devrimi, ilk olarak İngiltere’de ortaya çıkmış, ardından Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’ya sıçramış ardından bütün dünyaya yayılmıştır. Sanayi Devrimi’nin en önemli özelliklerinden biri artık işlerin evlerde değil, fabrikalarda yapılıyor olmasıydı. Fabrikalarda da seri üretimlere geçildi ve çok ağır şartlarda 20 saate varan mesai ve düşük ücretle ucuz iş gücü olarak çocuklar ve kadınlar çalıştırılmaya başlandı. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil 42 1977 tarihinde 8 Mart’ın tüm kadınlar için “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Kadınlara eşit hakların verilmesinin dünya barışını güçlendireceği kabul edildi. Türkiye’de Kadın Haklarının Tarihsel Gelişimi Ülkemizde Osmanlı döneminden günümüze kadınlara verilen hakların tarihsel gelişimi özet olarak aşağıda sunulmuştur. 1847: Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı. 1856: Köle ve cariye olarak alınıp satılması yasaklandı. 1858: Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. 1858: Kız Rüştiyeleri açıldı 1869: Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart gününün “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını önerdi. Kadın hakları hareketini, özellikle oy hakkını onurlandırmayı amaçlayan Kadınlar Günü önerisi oy birliği ile kabul edildi. 1975 yılında Dünya Kadınlar Yılını ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık 1871: Mecelle’nin (Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi. 1876: Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız NİSAN 2016 Anayasa Mahkemesince iptal edildi. 1990: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 1991: Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kuruldu. 1991: Lale Aytaman ilk kadın vali olarak atandı. 1993: Tansu Çiller ilk kadın başbakan seçildi. 1995: Şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı. 1997: Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun’un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı. ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. kadın milletvekili seçildi. 1913: Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1936: Sabiha Gökçen Türkiye’nin ilk kadın pilotu ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. 1914: Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı. 1950: Müfide İlhan ilk kadın Belediye Başkanı seçildi. 1921: Darülfünunda karma öğretime geçildi. 1966: Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı. 1922: Yedi kız öğrenci tıp fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı. 1971: Türkan Akyol ilk kadın Bakan (Sağlık 1923: Cumhuriyet ilan edildi. Kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve Bakanı) oldu. yapısal reformlar hızlandı. 1982: Filiz Dinçmen ilk kadın büyükelçi oldu. 1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. 1926: Türk Medeni Kanunu kabul edildi. 1930: Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu yapıldı. 1933: Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. 1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1935: TBMM 5.Dönem seçimlerinde 17 1985: Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi. 1989: İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. 1990: Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun’un 159. maddesi 1998: Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı. 2002: Kadın-erkek eşitliği bakış açısı ile hazırlanmış olan ve eşlere eşit hak ve yükümlülükler getiren Yeni Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi. 2004: Eşitlik ilkesini düzenleyen Anayasanın 10’uncu maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ifadesi eklendi. 2004: Cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler içeren Yeni Türk Ceza Kanunu kabul edildi. 2004: Personel alımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasına ilişkin “Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi” başlıklı Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatında gün geçtikçe daha aktif olarak yer alması nedeniyle bebeği olan anneler başta olmak üzere kadınlara yönelik sürekli yasal düzenlemeler yapılmaktadır. 43 NİSAN 2016 MAKALE GEÇMİŞTEN BUGÜNE SOSYAL HAYATIN İÇİNDEKİ KADIN İstatistiklerle Kadın Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2015 ve 2016 yılında yayınlamış olduğu göstergelerden yararlanarak aşağıdaki bilgiler özetlenmiştir. Türkiye nüfusunun (78 milyon 741 bin 53 kişi) % 50,2’sini erkek nüfus (39 milyon 511 bin 191 kişi) ve % 49,8’ini kadın nüfus (39 milyon 229 bin 862 kişi) oluşturmaktadır. Kadınlar daha uzun yaşadığı için bu oran yaşlı (65 ve daha yukarı yaş) nüfusta değişmekte olup bu nüfus grubunun % 43,8’ini erkek, % 56,2’sini kadın nüfus oluşturmaktadır. Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresi 80,7 yıldır. Avrupa Birliği üye ülkelerinin istihdam oranı incelendiğinde; 2013 yılında kadın istihdam oranının en yüksek olduğu ülke % 72,5 ile İsveç iken en düşük olduğu ülke % 39,9 ile Yunanistan’dır. Avrupa Birliği üye ülkelerinin (28 ülke) ortalama kadın istihdam oranı ise % 58,8’dir. Kadınların Ücret Göstergesi Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2014 sonuçlarına göre, yükseköğretim mezunu düzeyinde bir kadın çalışanın ortalama yıllık ortalama esas iş geliri, aynı eğitim düzeyinde bir erkek çalışanın yıllık ortalama esas iş gelirinden % 1,3 oranında düşük gerçekleşirken, bu farkın en fazla olduğu eğitim düzeyi % 1,8 ile lise altı oldu. Tablo 1. Cinsiyete Göre Seçilmiş Göstergeler, 2014 Seçilmiş Göstergeler Erkek Kadın Okur-yazar olmayan nüfus oranı (25+ yaş) (%) 1,8 9,2 Yüksekokul veya fakülteden mezun nüfus oranı (25+ yaş) (%) 16,2 11,7 İstihdam oranı (15+ yaş) (%) 64,8 26,7 İşgücüne katılım oramı (15+ yaş) 71,3 30,3 Genç işsizlik oranı (15-24 yaş) (%) 16,6 20,4 Eğitim ve İstihdam Oranı Türkiye’de 2014 yılında 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen toplam nüfus oranı % 5,6 iken bu oran erkeklerde % 1,8, kadınlarda % 9,2’dir. Lise ve dengi okul mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştakilerin toplam nüfus içindeki oranı % 19,1 iken bu oran erkeklerde % 23,2, kadınlarda % 15’dir. Yüksekokul veya fakülte mezunu olan toplam nüfus oranı % 13,9 olup bu oran erkeklerde % 16,2 kadınlarda ise % 11,7’dir. Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı 2014 yılında % 45,5 olup, bu oran erkeklerde % 64,8, kadınlarda ise % 26,7 oldu. 44 Üst Düzey Kadın Yönetici Oranı Türkiye’de 2014 yılında kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı 2013 yılına göre önemli bir değişiklik göstermeyerek % 9,4 oldu. Kadın hâkim oranı % 36,9, kadın profesörlerin oranı ise 2013-2014 öğretim yılı için % 28,7 oldu. Kadın polis oranı daha önceki yıllara göre önemli bir değişiklik göstermeyerek 2014 yılında da % 5,5 oldu. Kadınların Siyasi Alandaki Yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın milletvekili oranı 1935 yılında % 4,5 iken, 80 yıl sonra bu oran % 14,7’ye yükseldi. Ülke karşılaştırmalarına bakıldığında, Avrupa’da 2014 yılında kadın milletvekili oranının en yüksek olduğu ülkeler; % 45 ile İsveç ve % 42,5 ile Finlandiya oldu. Türkiye’de bakan sayısı 2015 yılında 27 olup bunların sadece % 7,4’ü kadındır. Ülke karşılaştırmalarına bakıldığında 2013 yılında Avrupa’da kadın bakan oranının en yüksek olduğu ülkeler; % 54,2 ile İsveç ve % 50 ile Norveç oldu. Ülkemizde belediye başkanı kadın oranı 2009 yılında % 0,9 iken, 2014 yılında % 2,9 oldu. Belediye meclisi üyesi kadın oranı ise 2009 yılında % 4,2 iken bu oran 2014 yılında % 10,7’ye yükseldi. Mutlu Olduğunu Beyan Eden Kadın Oranı Mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2014 yılında % 56,3 iken 2015 yılında % 56,6 oldu. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise % 11,7’den % 11,4’e düştü. Kadınlarda mutluluk oranı, 2014 yılında % 60,4 iken 2015 yılında % 60,2’ye düştü, erkeklerde bu oran % 52’den % 52,9’a yükseldi. Fiziksel Şiddet Gören Kadınların Oranı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddete maruz kalan kadın nüfus oranı % 35,5’dir. Orta Anadolu Bölgesi % 42,8 ile yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en fazla olduğu bölgedir. Yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en az olduğu bölge % 26,8 ile Doğu Karadeniz Bölgesi’dir. NİSAN 2016 Kadının Yeri Ozanlar ne kadar hakkında dizeler döktürse, yazarlar romanlarına öykülerine başkahraman yapsa, yüreklerine, ellerine, gözlerine besteler yapılsa, türküler yakılsa bile değişen bir şey var mı? Kadınların mutluluğu özgürlüğüne, özgürlüğü de olanaklarına bağlıdır. Üretim ve eğitim olanaklarına kavuştukça özgürleşecek, özgürleştikçe de varlığını, güzelliğini, gerçekliğini duyumsayacaktır. Sayılara gerek yok. Bugün ülkemizde kadın, yaşamın her alanında çok gerilerdedir. Okuma-yazmada, iş hayatında, yönetimde, siyasette, zamanı özgür kullanmada, söz hakkında... Oysa üretimde hiç de öyle değildir. Ev işleri dâhil kadının tüm üretkenlikleri milli gelir hesaplarına alındığı zaman kadınların üretimdeki paylarının erkekleri çok geçtiği görülecektir. Bu nedenle kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılması yerinde olacaktır. Onların hayatın her alanında bir adım önde olabilecekleri olanaklara kavuşturulması şarttır. • http://www.bilgiagi.net/emekcikadinlara-merhaba/48259/ • http://www.sstoroskadinkoop. com/?page_id=46 • https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BC • http://www.alaturkaonline.com/ nyaKad%C4%B1nlar_G%C3%BCn%C3 turkiyede-kadin-haklarinin-tarihsel%BC gelisimi-2/ • http://www.cerezforum.net/konu/ turkiyede-kadin-haklari-ve-ilkkadinlar.20304/ Kadınlar günü kutlaması dendiği zaman “Neden?” sorusu gelir insanın aklına. Öne çıkarılıyormuş gibi gösterilip geride bırakılan, sevgi, saygı, özverinin, fedakârlığın simgesi olarak tanımlanıp hak ettiği yerde olamayan kadınlar... Kaynakça • Türkiye İstatistik Kurumu, “İstatistiklerle Kadın, 2015”, Haber Bülteni, Sayı:21519, 07 Mart 2016 • Türkiye İstatistik Kurumu, “İstatistiklerle Kadın, 2014”, Haber Bülteni, Sayı:18619, 05 Mart 2015 • http://kadininstatusu.aile.gov.tr/ uygulamalar/turkiyede-kadin • http://www.tuik.gov.tr/ PreHaberBultenleri.do?id=18619 • http://www.tuik.gov.tr/ PreHaberBultenleri.do?id=21519 45 NİSAN 2016 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER* Bilim İçin Tarihi Gün: Einstein’ın Kütle Çekim Dalgaları Kanıtlandı ABD’deki LIGO (Lazer Interferometer Gravitational-Wave Observatory) Yerçekimi Dalgası Gözlemevi astrofizikçileri, Alman fizikçi Albert Einstein’ın Kütle Çekim Teorisi’nde bahsettiği dalgaları tespit ettiklerini açıkladı. Fizikçiler milyonlarca ışık yılı uzaklıkta iki kara deliğin çarpışmasının sesini duyduklarını ve kaydettiklerini duyurdu. Max-Planck Enstitüsü Çekim Fiziği Bölümü Direktörü Bruce Allen, kara deliklerden alınan sinyalin çekim dalgalarının doğrudan varlığı konusunda hiçbir şüphe bırakmadığını bildirdi. Büyük kütleli cisimler zamanı bükebiliyor. Einstein’ın yüz yıl önce geliştirdiği teoriye göre uzaydaki cisimler, kütleleri ne kadar büyük olursa o kadar çok çekim kuvveti uyguluyor. Bu çekim kuvveti, uzay ve zamanın üst üste geçmiş olan katmanlarından oluşuyor. Bu katmanlar genişleyip büyüyebiliyor. Yani kara delik gibi büyük kütleli cisimler hem çok fazla çekim kuvvetine sahip hem de tam olarak zamanı bükebiliyor. Yerçekimi dalgaları nedir? İki büyük kara deliğin çarpışması gibi şiddetli olaylarla doğuyor ve örneğin bir havuza taş atıldığında yüzeyinde oluşan halkalar gibi dağılmaya başlıyorlar. Işık hızıyla hareket eden bu dalgalar zamanla yalnızca galaksiye değil, uzay-zamanın tümüne yayılıyor. Başka açılardan da ışığa benzeyen bu dalgaların, ışıktan önemli bir farkları var: Onun gibi başka cisimler tarafından saçılmıyor ya da emilmiyorlar. Yani bozulmadan kalıyorlar. Bu nedenle de bilim insanları onlara “mükemmel haberciler” diyor. Bu dalgalarla gönderilen mesaj, aradan milyonlarca yıl da geçse ilk günkü gibi kalıyor. Bu keşif ne işe yarayacak? Keşfi yapan LİGO İşbirliği adlı uluslararası ekip, gözlemlerinin astronomide çığır açacağını ve nihayetinde Büyük Patlama’yı anlamamıza yardımcı olacağını söylüyor. Çünkü yerçekimi dalgalarının ilk olarak evrenin oluştuğu anda meydana geldikleri ve hâlâ uzayda dolaştıkları tahmin ediliyor (https://gaiadergi.com). Hız Kesici Kasisten Elektrik Üretilecek Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimince desteklenen “Hız Kesicilerden Elektrik Üretim Projesi” kapsamında hız kesici kasis, bağlantı rakoru, hidrolik hortum, çekvalf, hidrolik motor, redüktör ve elektrik motoru kullanılarak mekanik enerjiyi elektriğe çeviren sistem tasarlandı. Yağın basınç altındaki hareketinden yararlanılarak geliştirilen sistem üzerinde yapılan testlerde, bir ton ağırlığında ve saatte 5 kilometre hızla giden bir aracın hız kesiciye uyguladığı basınç sonucu 15 volt, 200 miliamper ve 3 voltluk elektriksel büyüklük elde edildiği belirlendi. Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Demetgül, yaptığı açıklamada, dünyada elektrik enerjisinin büyük kısmının fosil yakıtlardan elde edildiğini belirterek, bu yakıtların hızla tükenmesi ve çevreye zarar vermeleri nedeniyle alternatif enerji kaynakların öneminin giderek arttığını söyledi. Sistemin çalışma prensibine ilişkin Demetgül, “Aracın hız kesiciye uyguladığı basınç sonucu içerideki yağ, çekvalflerin yönlendirmesiyle hidrolik hortumlardan geçerek hidrolik motora ulaşıyor. Hidrolik motor, bu sayede elde ettiği hareket enerjisini dinamoya iletiyor. Dinamo da bu hareket enerjisini elektriğe çeviriyor. Aracın uyguladığı basınçla hidrolik motordan çıkarak 2 metre yüksekliğindeki sıvı tankının içine dolan yağ, basınç kalktıktan sonra yeniden hız kesicinin içerisine doluyor. Böylece, elektrik enerjisini üretecek döngü sağlanmış oluyor” açıklamasında bulundu. Bu standartlara göre geliştirilen düzeneğin kurulu olduğu hız kesicinin üzerinden 7 bin 800 araç geçmesi halinde 7 amper, 12 voltluk bir akünün dolacağını anlatan Demetgül, dolayısıyla sistemin, trafik ve aydınlatma ışıklarının enerji ihtiyacının karşılanmasında rahatlıkla kullanılabileceğini sözlerine ekledi (http://finans.mynet.com/haber/detay/ otomotiv/hiz-kesici-kasisten-elektrikuretilecek/114708). * Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Neriman Bozca, R.Zeynep Sümer ve Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Halil Arslan ve Gökhan Gökçeoğlu tarafından hazırlanmıştır. 46 NİSAN 2016 Google’ın Quantum Bilgisayarı Normal Bilgisayardan 100 Milyon Kat Hızlı bir qubit süper pozisyon içindedir ve “0” mı, “1” mi olacağını tahmin edemezsiniz. Sadece müdahale ettiğiniz anda iki belirli durumdan birine geçer (http://www. donanimhaber.com). Nano Yapılı Cam Disk Üzerinde Sonsuza Kadar Veri Saklanabilecek Google’ın quantum bilgisayar üzerindeki çalışmaları sonuç verdi. Deneysel quantum bilgisayarın normal bir bilgisayardan 100 milyon kat daha hızlı olduğu yetkililer tarafından açıklandı. Quantum hesaplamalarla ilgili birkaç başarısız deneme sonrasında Google sonunda D-Wave X2 süper bilgisayarıyla başarıya ulaştı. Quantum bilgisayarın yapılan testlere göre normal bir masaüstü bilgisayardan 100 milyon kez daha hızlı işlem yapabildiği ortaya çıktı. Google 2013 yılında NASA ile birlikte yapay zeka laboratuvarunda deneylere başladığını duyurmuştu. Bugüne kadarki testler normal bilgisayardan daha iyi bir performans verememişti. Son yapılan denemede ise özenle hazırlanmış karmaşık bir problem Google’ın Quantum yasalarına bağlı süper bilgisayarı tarafından normal bilgisayardan 100 milyon kez hızlı bir şekilde yanıtlandı. Teori bu bilgisayarın belirli algoritmaları yıllar sonra değil, saniyeler içinde yanıtlamasıyla kanıtlandı. Peki Quantum bilgisayarlar neden gerekli? Transistörlerin giderek küçülmesi ve atomik boyutlara indirgenmesi sonucunda quantum yasaları devreye giriyor ve işlemler yapılamaz hale geliyor. Normal bilgisayardaki bit’ler yerine Quantum bilgisayarlar ise qubit’leri kullanarak bu sorunu aşıyor. Qubit’ler aynı anda hem “0”dan hem de “1”den biraz barındırabiliyorlar. Bu duruma “süper pozisyon” deniyor. Yani müdahale edilmediği-izlenmediği sürece Evrensel Beyannamesi gibi insanlık tarihinin önemli metinlerini bu teknikle depolayarak UNESCO’ya sundu. Taşınabilir belleğin çok daha kararlı ve güvenli bir formu olarak tanımlanan yeni 5D veri depolama yöntemi her ne kadar “sonsuz veri depolama” konusunda büyük bir heyecan yaratsa da, bilim adamları bunun ancak çok uzak bir gelecekte ticari hale gelebileceğini düşünüyor (http://www.donanimhaber.com). Bir Süper-Dünya’nın Atmosferi İlk Kez İncelendi Southampton Üniversitesi araştırmacıları 5D veri depolama tekniği ile süpermen hafıza kristalleri üzerinde 13,8 milyar yıl 360 TB veri saklayabilmenin mümkün olduğunu ispatladılar. Sonsuz veri depolamada çığır açacak yeni teknoloji, verilerin uzun süreli korunmasının son derece önem taşıdığı arşiv kuruluşları, müzeler ve kütüphaneler gibi kurumlar için heyecan verici olarak nitelendiriliyor. University College London astronomları bir Süper-Dünya’nın atmosferini analiz etmeyi ilk kez başardılar. Keşif için Hubble Uzay Teleskopu’ndan elde edilen bilgileri kullanan bilim insanları, Dünya’dan 40 ışık yılı uzaklıkta bulunan 55 Cancri e’yi incelediler. Teknik, dünya tarihinin en sert ve en dayanıklı doğal yapılardan biri olan erimiş kuvarstan oluşturulan özel nano-yapılı cam diskler (Süpermen hafıza kristalleri) üzerine uygulanıyor. Veriler, femtosaniye lazerle 5 boyutlu (5D) olarak bu hafıza üzerine kaydediliyor. Böylece verilerin 190 santigrat sıcaklığa kadar 13,8 milyar yıl boyunca saklanabilmesi mümkün hale geliyor. Yani dünyanın yaşından üç kat daha fazla bir süre. 55 Cancri e ismiyle anılan gezegen, Dünya’dan 8 kat daha fazla kütleye sahip. Yıldızının etrafında çok yakın bir uzaklıktan dönen 55 Cancri e’nin 1 yılı sadece 18 saat sürüyor. Yüzey sıcaklığı yaklaşık 2000 derecelerde olan gezegenin yaşama pek de uygun olmadığı söylenebilir, ancak bu durum bir atmosfere sahip olmasına engel değil. Araştırma ekibi kısa bir süre önce yeni depolama formatının meziyetlerini göstermek için Kral James Onaylı İncil, Magna Carta Libertatum, Isaac Newton’un ünlü eseri Opticks ve İnsan Hakları The Astrophysical Journal’da yayımlanacak olan araştırmanın sonuçlarına göre, 55 Cancri e’nin atmosferinde yüksek oranda hidrojen ve helyum gazları tespit edildi. Atmosferin, bundan 8 milyar yıl önce henüz gezegen ve yıldızı oluşmamışken bulunan nebuladan bazı kalıntılar olduğu düşünülüyor. İçerisinde bulunduğu ekstrem 47 NİSAN 2016 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ koşullara rağmen 55 Cancri e, bir şekilde atmosferini koruyabilmeyi başarmış. Kavurucu sıcaklıklara sahip olan gezegen, çoğunlukla karbon elementinden oluştuğu düşünüldüğü için “Elmas Gezegen” ismiyle de anılır olmuş. 55 Cancri e’nin atmosferinde hidrojen ve helyuma ek olarak zehirli bir gaz olan hidrosiyanik asitin de tespit edilmesi, aynı zamanda gezegenin büyük oranda saf elmas içerdiği söylentilerini de kuvvetlendirdi. Zira hidrosiyanik asitin bulunması atmosferdeki olası bir karbon gazına işaret ediyor. Araştırmanın lideri Jonathan Tennyson bu konu hakkında,”Yeni jenerasyon kızılötesi teleskoplarla beraber hidrosiyanik asit ve diğer moleküllerin varlığı ispatlanırsa bu, gezegenin karbon zengini olduğu yönündeki teorileri de destekleyecek” ifadelerini kullandı. Süper-Dünya; kütleleri Dünya’dan fazla, ancak bir gaz devinden küçük olan güneşdışı gezegenler için kullanılan bir terimdir. Astronomlar daha önce birçok süper-Dünya keşfetmiş olsalar da, henüz herhangi birisinin atmosferini analiz etmeyi başaramamışlardı (http:// www.donanimhaber.com/uzay/haberleri/ Bir-SuperDunyanin-atmosferi-ilk-kezincelendi.htm). Bilim İnsanları Beyne Nasıl Bilgi Yükleyeceklerini Keşfetti The Telgraph gazetesinin haberine göre artık beyni bilgi ile beslemek mümkün. Bir şeyleri öğrenmek yerine onları bir anda beyninize yüklemeye ne derdiniz? Yalnızca bilim kurgu filmlerinde görebileceğimiz 48 bu teknoloji yakın bir gelecekte mümkün olabilecek gibi görünüyor. Araştırmacılar beyninize bir beceriyi çok kısa bir sürede yükleyebilecek bir simülatör tasarlanabileceğini iddia ediyor. Bu yükleme sayesinde beyninize sanal bir yaşanmışlık imitasyonu yerleşmiş olacak ve böylece daha önce hiç denemediğiniz şeyleri yapma yeteneğine kavuşmuş olacaksınız. Kaliforniya’daki HRL laboratuvarlarında çalışmalarını sürdüren araştırmacılar yüksek seviye öğrenme ile ilgili bir yol bulduklarını söylüyorlar. Araştırmacılar bir süre eğitimli bir pilotun beyin elektriği sinyalleri üzerinde çalıştılar ve daha sonra gerekli bilgileri deneğe yüklediler. Frontiers’in Human Neurosicence’de yayınlanan çalışma deneklerin uyarıları kafalarına takılan elektrotlar sayesinde aldıklarını ve pilotluk kabiliyetini plasebo terapisi ile öğrenenlere göre 33 kat daha hızlı öğrendiklerini ortaya koydu. Konuyla ilgili Dr. Matthews Phillips gelecekte beyin simülasyonlarının araç sürmeyi, yeni bir dil öğrenmeyi mümkün kılacak şekilde gelişeceğine inanıyor. Dr. Matthews Phillips “Bu teknik aslında çok eski. Şöyle ki antik Mısırlılar 4 bin yıl önce acıyı azaltmak için elektriksel araştırmalar yapıyorlardı” diye ekliyor (https://gaiadergi.com). sebebi kadmiyum, kobalt ve kurşun gibi ağır metallerin havada ayrışıp serbest kalmasıdır. Ardından da yüzey toprağı ve humus vasıtasıyla yer altı suyuna karışması ve nihayet bize ulaşması ve bu döngü sonunda bunu tüketiyor olmamızdır. Bu nedenle Maryland Üniversitesi’ndeki bir grup profesör ağır metaller yerine daha sürdürülebilir materyallerle pil geliştirme kararı aldı. İlk denemeyi yapraktan önce ağaç lifi içeren maddelerle yaptılar. Testler sonucunda anot bataryalarını düzenlemeyi, sodyum depolamayı ve absorbe etmeyi sağlayan materyalleri keşfettiler. Yaprakların kullanımı çok verimli oldu. Araştırmalar sonucunda yayınlanan raporlardaki başyazarlardan Hongbian Li, “Yapraklar her yerde bol miktarda bulunuyor, hepimiz kampüste yerden bir yaprak alsak daha da iyi sonuçlara ulaşabiliriz” notunu düştü. Bilim insanları yanmış karbon yapılarının daha fazla sodyum soğurmasını sağlamak Bilim İnsanları Yaprak Kullanarak Nasıl için sodyum elektrolitlerinin bulunduğu Pil Yapılabileceğini Keşfetti gözenekleri kapatıp ihtiyaç duydukları Maryland Üniversitesi’ndeki bilim mükemmel pil yapısına ulaştılar. Buna ek insanları, pillerin önemli bileşenlerinin olarak raporlardaki diğer bir başyazarın yerine yaprak kullanmayı başardılar. Pilleri notu şöyle: “Yaprağın doğal şekli zaten imha edemediğimiz, günlük çöplerimizle pilin ihtiyaçlarına uygun. Düşük yüzey alanı birlikte atamadığımız bilinen bir gerçek, kusurları azaltıyor, yan yana paketlenmiş ama pilleri atsak da atmasak da başka bir bir sürü küçük yapıyla ise alan ve verim soru da pillerin doğaya neden bu kadar çok fazla. Sodyum elektrolitleri doğru bir zararlı olduklarıdır. Özellikle yeniden şarj boyut ve şekle sahip iç yapıyla kullanılınca edilebilir olanları dışarıya attığımızda çok iyi sonuçlar elde edilebiliyor.” Peki, pillerin doğa için zararlı olmasının yaprağın sodyumu emme işlemi nasıldır? NİSAN 2016 Aslında bu kompleks deneyler sistemi değil, düşündüğümüzden daha kolay bir işlemdir. Bilim insanları yaprakları yanmış karbon yapılarıyla ve sodyumla 1000 Celcius’ta bir saat boyunca kurutuyor. Esasen bu yöntemin dışında bilim insanları muz, karpuz, kavun kabuklarıyla da başarılı bir şekilde pil yapmayı başardılar ama en az hazırlık gerektiren ve daha doğal erişilebilir olan madde yapraktı. Takımın bir sonraki adımı ise kalınlığı, yapısı ve esnekliği farklı yapraklarla daha mükemmel piller üretmek (https:// gaiadergi.com/bilim-insanlari-yaprakkullanarak-nasil-pil-yapilabileceginikesfetti/). Türk Mucidin Buluşu NASA’ya Parmak Isırttı Celalettin Türkar, bir sınıf öğretmeni. Dünyada eşi benzeri olmayan ve uzay sektöründe büyük avantaj sağlayabilecek yeni bir uzay mekiği roketi buluşuna imza atarak NASA’ya bile parmak ısırttı. Giresun’un Şebinkarahisar İlçesinde bir ilkokulda sınıf öğretmenliği yapan Celalettin Türkar, tasarladığı uzay mekiği roketi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WİPO) dikkatini çekmeyi de başardı. Tasarladığı roketin dünyada bulunan diğer roketlerden farklı olarak çalışacak olduğunu ifade eden Türkar, sınıf öğretmeni olarak uzun yıllar önce yaşadığı bir olaydan esinlenerek, farklı bir sisteme sahip mekik roketi tasarladığını söyledi. Uzay çalışmalarında kullanılabilecek roketi diğer roketlerden ayıran en büyük özelliğinin iç darbe ile hareket etmesi olduğu bilgisini veren Türkar, “Oksijen deposundan ve yakıt deposundan gelen oksijen ile yakıtın roketin karıştırma kısmında karıştırılarak, gaz pompası ve ateşleme merkezi yardımıyla yanma odasında patlatılması sonucu oluşan basınçlı gazın valfin açılmasıyla huni şeklindeki yapıdan dışarı çıkarak, roketin başlığına çarpar, bu çarpmanın etkisiyle roket harekete geçer” dedi. Avusturya Patent Bürosu tarafından verilen rapor ile dünyada bir benzerinin olmadığının tescil edildiğini belirten Türkar, “Bu raporla Türkiye’de de incelemeli patent alma hakkına sahip olduk. Fen bilgisi dersinde deney yaptığı sırada böyle bir şeyle karşı karşıya geldiğini söyleyen Türkar, “Özellikle uzay çalışmalarında kullanılabilecek bu buluş, uzun yıllar sonucu elde edilen bir çalışma. Buluşumu diğer roketlerden ayıran özellik, çok sayıda yakıt tankına gerek duymaması, iç darbeyle hareket etmesi ve fazla yakıta gerek duymaması oldu. Kanatçıklara gerek duymadan yönünü bulabilen ve uzayda hızlanma özelliğe sahip roket, yeryüzüne inişlerde de daha kolay ve risksiz olarak öne çıkıyor” ifadelerini kullandı. TÜBİTAK tarafından da ulusal patent alan Celalettin Türkar, bu dalda bir de ödül aldı. 3-6 Mart 2016 tarihleri arasında yapılacak olan 16. Uluslararası İstanbul Buluş Fuarı’nda buluşunu bilim adamları önünde sergileyecek (http://www.mynet. com/haber/guncel/turk-mucidin-bulusunasaya-parmak-isirtti-2330683-1). Türkiye Antarktika’da Bilimsel Araştırma Üssü Kuruyor Antarktika’daki bilimsel çalışmalarını bugüne kadar Bulgaristan bayrağı altında gerçekleştiren Türkiye, kendi üssünü kuruyor. TBMM Dışişleri Komisyonu’nda benimsenen, ‘’Antarktika Antlaşması Çevre Korumu Protokolüne Katılma Kanun Tasarısı’’yla Türk bayrağı Antarktika’da dalgalanacak. İstanbul Teknik Üniversitesi’nce (İTÜ) kurulacak ‘Kutup Araştırmaları Uygulama ve Tanıtma Merkezi’yle Türkiye, bilimsel araştırmalarda ‘’Ben de varım’’ diyecek. Bakan Projeyi Açıkladı Dışişleri Komisyonu’nda, ‘’Antarktika Andlaşması Çevre Korumu Protokolüne Katılma Kanun Tasarısı’’ görüşülürken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Antartika’da bilimsel merkez kurma projesi olduğunu açıkladı. Birpınar, ‘’Antarktika Güney Kutbu’nda olan ve hiç kimseye ait olmayan bir yer. Orada birçok ülke bilimsel araştırma yapıyor. Özellikle İTÜ, ‘Kutup Araştırmaları Uygulama ve Tanıtma Merkezi’ diye bir merkez kurmak istiyor. Ayrıca başka sivil toplum örgütleri de burada araştırmalar yapmak istiyor. Dolayısıyla Türk bayrağının da orada olmasının önemli olduğunu düşünerek bu çevre kısmına taraf olmak istediğimizi belirtmek istiyorum’’ ifadelerini kullandı. 29 Ülkenin 101 Araştırma Enstitüsü Var Antarktika’da şu anda 29 ülkeye ait toplam 101 yerleşik araştırma enstitüsünün faaliyet gösterdiğini anımsatan Birpınar, “Biz 102’nci olarak buraya katılmak istiyoruz. Uluslararası anlaşmalarda eğer siz taraf değilseniz sizin hiçbir şekilde orada çalışmanıza müsaade etmiyorlar. Türkiye’nin de orada bir yerinin olması, buranın yönetiminde söz sahibi olma imkânını tanıyacak ve görünürlüğü de olacak. Yani oyunun dışında kalmamak noktasında bu merkezin kurulması ülkemizin menfaatlerine uygun olacak’’ dedi. Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Müsteşar Yardımcısı Ayşe Sinirlioğlu da, ‘’Bilim insanları oralarda iklim değişikliğinin canlılar ve deniz seviyesi üzerindeki etkileri, balıkçılık, jeoloji, tıp, astronomi gibi alanlarda araştırma yapmakta. Bu konuda bilim insanlarımıza ve üniversitelerimize de fırsat tanınmış olacak’’ diye konuştu (http://www.sabah. com.tr/teknoloji/2016/01/15/snc-uzayakargo-teslimati-yapacak). 49 NİSAN 2016 PROJELER REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI KOBİ’LERE FİNANSAL ARAÇ PROJELERİ İLE DESTEK OLUYOR geliştirilmesi. Bu kapsamda KOBİ’lerin ihtiyaç duyduğu mali desteğe daha kolay erişmelerine imkân tanıyan projeler hayata geçiriliyor. TEKNOLOJİ TRANSFERİNİ HIZLANDIRMA FONU PROJESİ Teknoloji projeleri geliştiren kurum ve kuruluşların yenilikçi fikirlerini pazara sunmalarına destek olmak amacıyla büyük bir girişim başlatıldı. Yenilikçi fikir veya rekabetçi yöntem içeren bir buluşun ticari değeri olan ürüne çevrilmesini yani teknolojinin ticarileştirilmesini hedefleyen Teknoloji Transferini Hızlandırma Fonu Projesi (TTH-TÜRKİYE) 2013 yılında hayata geçti. Programa TÜBİTAK tarafından sunulan Proje için ayrılan kaynak 50.5 milyon Avro. Rekabetçi Sektörler Programı, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği mali iş birliği anlaşması çerçevesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen, şu anda yaklaşık 900 milyon Avroluk bir bütçeye sahip ve bu bütçeyi projeler aracılığı ile kullandıran bir çatı program. Rekabetçi Sektörler Programı, Türkiye’deki bölgesel farklılıkların dengelenmesi için KOBİ’lerin rekabet gücünün artırılarak sosyal ve ekonomik kalkınmanın sağlanması vizyonuyla yürütülmekte. Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında ortak kullanım atölyelerinden, araştırma geliştirme laboratuvarlarına, lisanslı depolardan, turizm altyapısı geliştirme çalışmalarına kadar birçok alanda yatırımlar devam ediyor. Programın destek verdiği alanlardan biri de finansa erişim imkânlarının 50 Geliştirilen teknoloji çalışmalarına ve yenilikçi fikirleri ticarileşme fırsatı sunan TTH-Türkiye, bu alanda Türkiye’nin ilk risk sermayesi olma özelliği taşıyor. Türkiye’de ilk kez bu ölçekte bir fonla desteklenecek olan akademisyenler, araştırmacılar, teknoloji üreticileri ve girişimciler, gerçekleştirecekleri çalışmalarına yatırım yapılması imkânına sahip olacaklar. En Az 50 Yenilikçi Fikir Desteklenecek Türkiye’de tekno-girişimciliği de yaygınlaştırmayı hedefleyen proje kapsamında oluşturulan fon ile en az 50 yenilikçi proje fikrine yatırım yapılabilecek. TTH-Türkiye Projesi, tüm Türkiye’den başvurulara açık bulunuyor. Gelir seviyesi Türkiye ortalamasının altında olan bölgelere yoğunlaşarak yatırım gerektiren ileri teknoloji çalışmalarına destek sağlayacak olan proje, Bakanlık ve TÜBİTAK adına bu alanda uzman kuruluş olan Avrupa Yatırım Fonu (AYF) tarafından yürütülüyor. Proje yatırım kararları için Diffusion Capital Partners (DCP) ve Accelerating Commercialisation of Technology (ACT) adlı iki bağımsız fon yöneticisi görevlendirildi. BÜYÜYEN ANADOLU’YA KREDİ KOLAYLIKLARI PROJESİ (BAKK) Bu proje, Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla kişi başına düşen milli geliri ülke ortalamasının yüzde 75’inden düşük olan 43 ilde faaliyet gösteren mikro işletme ve KOBİ’lerin ihtiyaç duyduğu finansmana erişim imkânlarını artırmaya yönelik bir girişim. BAKK Projesi, Program kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji NİSAN 2016 Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına alanında uzman kuruluş olan Avrupa Yatırım Fonu (EIF) tarafından yürütülüyor. BAKK Projesi, 2011 yılından bugüne 43 ilde yaklaşık 10 bin işletmeye 650 milyon Avro kredi kolaylığı sağladı. Proje ile toplamda 1 milyar Avrodan fazla kredi hacminin yaratılması hedefleniyor. yapılması amaçlanıyor. Böylece Rekabetçi Sektörler Programı’nın hedef bölgesinde yer alan 43 ildeki başarılı girişimciler bu amaçla kurulan G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonu ile destekleniyor. Rekabetçi Sektörler Programı adına Projeyi yöneten Avrupa Yatırım Fonu, Proje fonunun KOBİ’lere aktarılmasını ‘finansal aracılar’ üzerinden sağlıyor. G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonunun kurulması ve yönetilmesi için bağımsız bir fon yöneticisi yetkilendirildi. The Abraaj Group tarafından bağımsız olarak yönetilen 20 milyon Avroluk fonun1 bu bölgede 5-6 işletmeye yatırım yapması bekleniyor. Bu yatırımların hayata geçmesi ise bölge ekonomisinin kalkınmasına katkıda bulunulması anlamına geliyor. Mikro İşletmelere ve KOBİ’lere Avantajlı Kredi Kolaylığı Proje hem mikro işletmeleri hem de KOBİ’leri desteklemek üzere tasarlandı. Mikro işletmelere mikro krediler için KGF garanti sağlarken, Rekabetçi Sektörler Programı, EIF aracılığıyla KGF’ye 13,5 milyon Avro kontr-garanti desteği sağlıyor. KOBİ’ler için ise Rekabetçi Sektörler Programından sağlanan ve EIF kanalıyla aracı bankalar aracılığıyla kullandırılan 40,5 milyon Avro garanti sağlanıyor. Böylelikle bölgelerde faaliyet gösteren mikro işletmelerin ve KOBİ’lerin, işletme ve yatırım sermayesi ihtiyaçları için yapacakları kredi başvurularına kolaylık sağlanıyor. Başlı başına bir destek programı niteliğinde olan BAKK Projesinde birçok paydaş banka ve finansman kuruluşu ile birlikte çalışılıyor. BAKK Projesi kapsamında çalışılan aracı bankalar yoluyla sağlanan kredilerle, aynı bankaların aynı dönemlerde sağladıkları KOBİ kredilerine kıyasla daha uzun vade veya daha düşük faiz imkânı sunuluyor. Hangi İşletmeler Yararlanabiliyor? BAKK Projesinin kredi kolaylıklarından 10 kişiden az çalışanı ve yıllık 2 milyon Avrodan az cirosu olan mikro işletmeler ile 250 kişiden az çalışanı, yıllık 50 milyon Avrodan az cirosu veya toplam varlığı 43 milyon Avronun altında olan KOBİ’ler yararlanabiliyor. 1 G43 ANADOLU GİRİŞİM SERMAYESİ FONU PROJESİ Girişim sermayesi, yüksek büyüme potansiyeline sahip girişimlere yapılan yatırımı ifade ediyor. Girişim sermayesi ile ilgili bir proje, Rekabetçi Sektörler Programı çerçevesinde Avrupa Yatırım Fonu ile birlikte geliştirildi ve 16 Milyon 300 Bin Avroluk bütçe ile hayata geçirildi. G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonu Projesi, Program kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile KOSGEB adına alanında uzman kuruluş olan EIF tarafından yürütülüyor. G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonu, Türkiye’nin ilk bölgesel risk sermayesi fonu olma niteliğini taşıyor. Fon, Türkiye’nin gelişmekte olan bölgelerinde faaliyet gösteren şirketlerin finansmana erişiminde geleneksel banka kredilerinden farklı kaynak sağlamak amacıyla kuruldu. İstanbul Risk Sermayesi Girişimi tarafından da desteklenen bu projeyle yatırımın en az yüzde 50’sinin GAP Bölgesi’ne, diğer yüzde 50’sinin de kişi başına düşen gelirin ulusal ortalamanın yüzde 75’in altına düştüğü bölgelere Firmaların Seçiminde Hangi Kriterler Rol Oynuyor? Şu ana kadar Proje çerçevesinde iki firmaya yatırım gerçekleştirildi. Firmaların fon yatırımlarından faydalanabilmeleri için; • Çalışan sayısının 250’den az ve cirosunun 50 milyon avrodan düşük olması veya bilanço büyüklüğünün 43 milyon avrodan az olması, • Kişi başına geliri Türkiye ortalamasının yüzde 75’inin altında olan 43 ilde yerleşik veya faaliyet gösteriyor olması gerekiyor. Günümüzde KOBİ’lerin finansmana erişiminde hibelere alternatif bir model olarak, finansal araçlar vasıtasıyla KOBİ’lere destekler tartışılırken, ülkemizde bu model için ilk örnekler Rekabetçi Sektörler Programı ile hayata geçiriliyor. Programın ilk döneminde yukarıda bahsi geçen 3 proje ile yaklaşık 130 milyon Avroluk finansa erişim desteği sağlandı. Programın gelecek döneminde de finansal araç projelerine destek verilecek. G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonu RSP’nin 14 milyon Avro, IVCI’nin 2 milyon Avro ve Bağımsız fon yöneticisinin sağladığı 4 milyon Avro ile toplam 20 milyon Avro’dur. 51 NİSAN 2016 DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ 18. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ HAZIRLIKLARI SÜRÜYOR verimlilik, performans, ölçme, yönetim ve iyileştirme alanlarında katkısını sergileyecek çalışmaların sunumu hedeflenmektedir. Bildiri sunacak katılımcılara Kongre katılım ücreti %50 indirimli uygulanacaktır. Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu (World Confederation of Productivity Science-WCPS) tarafından organize edilen Dünya Verimlilik Kongrelerinin 18.’si, “İnovasyon ve Yüksek Verimlilik İçin Yeni Yollar” ana temasıyla 27-30 Kasım 2016 tarihlerinde Bahreyn’in başkenti Manama’da düzenlenecek. Kongre hazırlık toplantıları 7-8 Mart 2016 tarihlerinde Bahreyn’de yapıldı. Ülkemizi WCPS Yönetim Kurulu üyesi Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın temsil ettiği toplantılarda Kongrenin Bahreyn Devleti ve Ekonomik Kalkınma Kurulu Tamkeen tarafından desteklenmesi, WCPS ve yerel organizasyon ortağı ve ev sahibi olan JAFCON tarafından yürütülecek faaliyetlerin planlanması, Kongre bildirileri ve oturumlarının konu ve konuşmacıları, uluslararası ortaklıklar ile Kongre takviminin belirlenmesi gündem maddeleri ele alındı. Bildiri özetleri 30 Nisan 2016 tarihine kadar sunulabilecek. Bankacılık, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, İmalat, Gayrimenkul ve İnşaat, Enerji, Lojistik, Sağlık, Tarım ve Kamu Hizmetleri sektörlerine yönelik olarak yürütülen araştırmaların verimlilik ve performans artışına dönüşümünü ortaya koyan bildiriler beklenmektedir. Özellikle yeni fikirler ve gelişmelerin 52 Katılım, bildiri sunumu ve kongreyle ilgili diğer ayrıntılı bilgiler için Kongre web sitesi: http://www.worldproductivitycongress.net http://www.jafcon.com Bahreyn merkezli bir danışmanlık firması olarak 1990 yılında kurulmuş olan JAFCON, imalat sanayi ve iş dünyasına yönelik danışmanlık hizmetlerini Körfez Ülkeleri (GCC), Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgelerinde ve ABD ve Birleşik Krallık devletlerinde sunmaktadır. http://www.tamkeen.bh/en/ Ağustos 2006’da Bahreyn’in ulusal reform inisiyatifinin ve ekonomik vizyonunun bir parçası olarak kurulan Tamkeen, özel sektörün desteklenmesi ekonomik kalkınmanın ana sürükleyicisi olması için çalışmaktadır. Bunun için iki temel hedefi; girişimlerin kurulma ve gelişiminin desteklenmesi ve işletme ve bireylerin geliştirilmesi ve verimliliğinin artırılması olarak belirlenmiştir. http://www.wcps.info Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu, 1969 yılında Dünya Verimlilik Kuruluşları Ağı ve Dünya Verimlilik Bilimi Akademisi örgütlerinin çatı yapılanması olarak kurulmuştur. Konfederasyon, verimlilik bilimini geliştirmek, ekonomik, sosyal ve çevresel verimlilik artışını yapısal ve kurumsal bir şekilde desteklemek amacıyla küresel ölçekte ilgili tarafları etkilemek, ikna etmek, eğitmek ve haberdar etmek üzere çalışmaktadır. NİSAN 2016 HABER 2016 YILI VERİMLİLİK PROJELERİ DEĞERLENDİRME ÇALIŞTAYI ANTALYA’DA YAPILDI 2016 Verimlilik Haftası, 25 Nisan - 1 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da ve yurt genelinde gerçekleştirilecek eş zamanlı etkinliklerle kutlanacak. Bu kapsamda yapılacak etkinliklerin içeriği ile uygulamaların koordinasyon ve işleyiş biçimlerini değerlendirmek üzere Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürleri ve konuyla ilişkili personelin katılımı ile 11-13 Mart 2016 tarihleri arasında Antalya’da çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştayın açış konuşmasını yapan Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, Verimlilik Haftası kapsamında il müdürlükleri ile yapılması planlanan iş birlikleri ve merkezden sağlanacak destekler konusunda bilgiler vermiştir. İl müdürlüklerinin verimlilik konusunda bilgi seviyesi ve proje uygulama kapasitelerinin yükseltilmesi konusunda Verimlilik Genel Müdürlüğü olarak yoğun bir çaba içinde bulunduklarını kaydeden Yılmaz, verimlilik uygulamalarının Türkiye genelinde yaygınlaşmasının, İl Müdürlüklerinin destek ve katkıları ile gerçekleşebileceğini ifade etmiştir. İl müdürlüklerinin ilde bulunan diğer kamu kurumları, STK’lar, üniversiteler, işletmeler ve okullar ile yapacakları iş birlikleriyle etkinliklerin yaygınlaşabileceğini belirten Anıl Yılmaz, 2016 yılı Verimlilik Haftası kapsamında her ilde en az bir öğrenci etkinliğinin yapılmasının önemli olduğunu söylemiştir. Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün sınırlı da olsa il müdürlüklerinin verimlilik etkinliklerini desteklemek üzere bir bütçe hazırlığı içinde bulunulduğunu da hatırlatan Anıl Yılmaz, bu yıl desteklenmesi uygun bulunan bazı etkinliklere ayni veya mali katkı yapacaklarını dile getirmiştir. Çalıştay uygulaması öncesinde, VGM Danışmanlık ve Eğitim Dairesi Başkanı Dr. Mustafa Kemal Akgül “Verimliliğin Felsefesi, Toplumsal Gelişim Boyutu”, Dr. Halit Suiçmez “Yerel Kalkınma ve Verimlilik Düşüncesi”, Dr. Yücel Özkara “İllerde Hangi Verimlilik Projeleri Uygulanabilir?”, Ali Doğan “Verimlilik Yönetimi Becerileri” başlıklı sunumlarını gerçekleştirmişlerdir. Stratejik Yönetim Danışmanı S. Şahin Tulga ise “Stratejik Yönetimin Verimlilik Boyutu ve Dijital Dönüşüm” başlıklı bir sunum yapmıştır. Çalıştay Süreci ve Sonuçları Verimlilik Genel Müdürlüğü ve 81 ilin Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüklerinde görevli 200’e yakın yönetici, uzman ve ilgili personelin katıldığı Çalıştay, VGM uzmanı Talat Postacı moderatörlüğünde 16 grup tarafından gerçekleştirilmiştir. Üç oturum halinde icra edilen Çalıştayın ilk oturumunda “Verimlilik Haftası etkinlikleri ve projelerinin kapsam ve içeriği”; ikinci oturumda “illerin yıl içerisinde yapmak istedikleri etkinlik/projelerin hazırlanması ve yürütülmesindeki yerel iş birlikleri ve bütçe imkânları” üzerinde durulmuştur. Çalıştayın üçüncü ve son oturumunda ise 16 grubun kendi çalışmalarında öne çıkan etkinlik ve projelerin kısa sunumları yapılmıştır. Ortak etkinlik ve projeler üzerinde diğer grupların katkı ve kritikleri alınmıştır. Toplantı sonunda 40’a yakın verimlilik etkinliği ve proje fikri ortaya çıkmıştır. 53 NİSAN 2016 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) DÖNGÜSEL EKONOMİ - HOLLANDA ÖRNEĞİ Ekoiq dergisinin Şubat 2016 sayısında Döngüsel ekonominin merkezi olma yolunda hızla ilerleyen Hollanda’da yürütülen çalışmalardan Amsterdam merkezli bir girişim olan Circle Economy ve Circulator Projesi ile ilgili bir röportaj yayımlandı. Ekoiq yazarlarından Sayın Nevra Yaraç’ın, Circle Economy CEO’su, aynı zamanda iklim değişikliğine dikkat çekmek amacıyla 2007 yılında Avustralya’da başlatılarak 150’den fazla ülkeye yayılan Earth Hour’un (Dünya Saati) da kurucularından olan Andy Ridley ve Circulator projesinin yöneticisi Merve Güvendik ile yaptığı röportajı aşağıda sunuyoruz. Kaynakları çıkarıyoruz, üretiyoruz, kullanıyoruz, atıyoruz, çöp dağları oluşturuyoruz. Her şeyin en yenisini kullanalım istiyoruz ama teknoloji sağ olsun her şey daha “eskimeden” “eski” oluverip bir kenara atılıyor. Trafikte saatler geçirme pahasına ille de arabamız olsun istiyoruz, sonra da çoğunu park yerlerinde “dinlenmeye” terk ediyoruz. 2050’de 9 milyar insanı beslemek zorunda olacağımız gerçeği bir yanda dururken dünyada üretilen gıdanın üçte birini çöpe atmaktan da geri durmuyoruz. Kaynaklar tükeniyor diyoruz ama bir yandan da daha çok tüketelim diye yanıp tutuşuyoruz. Bir de şöyle düşünelim: Çöpe atılan, atıl kalan her şey aslında bir değer barındırmaya devam ediyor. Ve biz “doğrusal ekonomi” dediğimiz bu sistemde kendimizi bu değerlerden mahrum ederken, gezegene de yük 54 oluşturuyoruz. Mümkün olduğunca az kayıp üreten bir üretim ve tüketim sistemi öngören “döngüsel ekonomi” ise hemen her şeyin yeniden kullanıldığı, geri dönüştürüldüğü, ham madde kaynağı olarak değerlendirildiği bir dünyaya kapı açıyor. Bu yaklaşımı politika düzeyinde benimseyen ülkelerin başındaysa Hollanda geliyor. Hükümet, 2013 yılından bu yana şirketler, startup’lar, STK’lar, kamu sektörü, yerel yönetimler ve vatandaşlar enerji, atık, su yönetimi, sağlık, hava kirliliği gibi alanın tüm bileşenlerini kapsayan çalışmalar yürütüyor. Bu çabaların önemli bir aktörü de Amsterdam merkezli bir girişim olan Circle Economy. CEO’su Andy Ridley, aynı zamanda iklim değişikliğine dikkat çekmek amacıyla 2007 yılında Avusturalya’da başlatılarak Türkiye de dâhil 150’den fazla ülkeye yayılan Earth Hour’un (Dünya Saati) da kurucularından. Ridley ve proje yöneticilerinden Merve Güvendik ile döngüsel ekonominin neden olmazsa olmaz olduğunu, projelerini, Türkiye’nin bu alanda taşıdığı potansiyeli ve COP21’i konuştuk. Circle Economy ne zaman ve nasıl bir ihtiyaçla kuruldu? Andy Ridley (A.R): Circle Economy 2012 yılında kuruldu, ben de yaklaşık 10 ay önce ekibe katıldım. Son üç yılda ekip epeyce büyüdü, şu an yaklaşık 20 kişiyiz. Neden kurulduğuna gelince, bence artık döngüsel ekonominin zamanı geldi. Ayrıca 10 yıldır dijital dünyada inanılmaz bir büyüme ülkenin döngüsel ekonomiye geçişini yaşanıyor. 10 yıl önce, şu anda yaptığımız desteklemek için çok sayıda inisiyatif işlerin hayalini bile kurmak mümkün başlattı. Eylül 2014’te hayata geçirilen olamazdı, çünkü dünyayla bu ölçekte ve RACE (Realisation of Acceleration of a maliyette bağlantıda olamazdık. Circular Economy) programı, döngüsel Bir yandan da Pekin ve Delhi’deki hava ekonomiyi tanımlamayı, başarı hikayelerini kirliliği, İngiltere’de yaşanan seller, bir araya toplamayı ve kamuoyu bilincini Kaliforniya’da yaşanan kuraklıklar, artırmayı amaçlıyor. Hükümetin teşvikiyle Avustralya’daki orman yangınları, NİSAN 2016 Singapur’daki puslu hava… Dünyanın dört bir yanında, yaşadığımız yerlerde, gezegenin sınırlarının çok ötesine geçiyoruz. Bu durumu düzeltmemiz lazım. O yüzden Aralık ayında COP21’de olanları olumlu karşılıyorum. Artık başka bir yöne ilerliyoruz ve değişime ihtiyacımız olup olmadığı konusunda kampanya yapma halinden bunu nasıl gerçekleştireceğimiz üzerine kafa yormaya yöneliyoruz ki, bu konuda da iyimserim. Ekibimle birlikte, insanlığın, gezegenin ve biyoçeşitliliğin karşı karşıya olduğu büyük sorunların üstesinden, uygulamada nasıl gelebileceğimiz üzerine düşünüyor ve bunun somut yollarını buluyoruz. Dünyanın neden döngüsel ekonomiye ihtiyacı var? A.R: Bunun çok mantıklı bir yanıtı var aslında. Dünyada bir sürü sorun var, insanların da bu sorunlar karşısında farkındalığı artıyor. Çözüm ise büyük ölçüde, yeraltından bir şeyler çıkarmak, bunlardan bir şeyler yapmak ve sonra da atmak üzerine kurulu doğrusal yaklaşımı nasıl durdurabileceğinizden geçiyor. Mesele, yaptığınız her şeyin değerini nasıl koruyacağınızla ilgili: Evinizin salonundan arabanızın motoruna, yenilenebilir enerjiden ürün ve hizmet tasarımına her şeyde geçerli bu. Harekete geçmemenin sonuçlarınıysa biliyoruz. Döngüsellik bu nedenle çok mantıklı. Bu noktada, Circle Economy’nin odaklandığı alanlardan bahsedebilir misiniz? A.R: Circle Economy ilk üç yılında çokuluslu şirketlerden küçük ölçekli girişimlere, işletmelerle yakın iş birliği yaparak organizasyonun ya da satmak isteyen işletmeler için bir pazaryeri Circulator. Tekstil endüstrisine odaklandık çünkü petrolden sonra dünyanın ikinci en büyük kirleticisi bu endüstri. Şu an dünyada üretilen giysilerin üçte biri satılmayarak yakılıyor ya da çöplüklere gönderiliyor. Bizim yapmak istediğimiz bu kullanılmayan giysileri alıp onlara daha iyi ve daha değerli bir hayat sağlamak, Circulator sayesinde bunu daha da döngüsel hale getirmek. Talep var, geri dönüştürücüler var; biz de arz ve talebi bu platformda buluşturmayı planlıyoruz. organizasyonun içindeki hizmetin nasıl daha döngüsel hale getirilebileceğini araştırdı. Şu an yaptıklarımızı gerçekleştirebilmek için önce bunları belirlemek gerekiyordu. Geçen yıl ise araçlar ve programlara odaklandık. Araçlar tamamen uygulamaya yönelik. Diğer taraftan kentlerle ilgili bir programa başladık. Pilot kent olarak Amsterdam’ı seçtik ve araştırmalarımızı yaptık. Burada da kentlerin sunduğu döngüsel fırsatları bulmaya çalışarak kentin daha döngüsel bir yolla yönetilmesi için odaklanılabilecek alanları tespit edip uygulamaya yönelik planlar oluşturulmasını öneriyoruz. Ayrıca inşaat sektörü, gıda ya da imalat sektörlerinin belli alanlarını yeniden tasarlamak amacıyla eylem planları oluşturarak daha döngüsel bir gelecek için endüstride değişim yaratmayı amaçlıyoruz. A.R: Pilot aşamada tekstile odaklandık ama aynı sistem e-atık ya da inşaat gibi farklı sektörlerde de uygulanabilir. Sadece şirketler mi kullanacak platformu, bireylere yönelik uygulamanız da olacak mı? A.R: Circulator arz ve talep konusunda şirket düzeyinde çalışacak ama birey düzeyine nasıl taşıyabileceğimiz üzerine de düşünüyoruz. Bir dolu tekstil ürünü insanların dolabında öylece duruyor. Her evden bunları toplayabilirsek ham maddelerin israf edilmesinin de önüne geçmiş oluruz. Süt sektörü üzerine de çalışıyoruz. Hollanda dünyanın en büyük süt üreticilerinden ve biz de bu endüstrinin nasıl daha döngüsel hale getirilebileceğine dair bir kılavuz hazırlamak istiyoruz. Ne tür araçlar geliştiriyorsunuz? Merve Güvendik (M.G): Ben Circulator adını verdiğimiz aracı geliştiriyorum. E-bay, alibaba.com gibi B2B platformların benzeri, atık malzemelerini başka işletmelere 55 NİSAN 2016 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) Nüfusu ve tüketim oranları hayli yüksek olan Türkiye aynı zamanda döngüsel ekonomi için de çok büyük bir potansiyel taşıyor. Türkiye’de hangi sektörler döngüsel ekonomi uygulamaları için en fazla fırsatı barındıyor sizce? M.G: Öncelikle gıda ve inşaat sektörleri geliyor bence. Tarımsal üretim ve özellikle İstanbul özelinde inşaatların sayısı çok fazla. Döngüsel ekonomi düşüncesini bu iki sektöre uygulayabiliriz. Burada dünyanın en büyük ikinci süt üreticisi şirketiyle yaptığımız çalışmalardan öğrendiklerimiz, Türkiye’nin süt ve gıda sektörlerinde uygulanabilir. Üretime yeniden dönen atıkları düşündüğümüzde devasa bir potansiyel söz konusu. Döngüsel ekonomi Türkiye için çok da eski olmayan bir kavram ve bir hükümet politikası haline gelmiş değil şu anda. Hangi ülkeler bu konuda umut vaat ediyor? A.R: Hollanda hükümeti oldukça teşvik edici bir yol izliyor. RACE (Realisation of Acceleration of a Circular Economy) programı 2014’te başlatıldı. Amaç döngüsel ekonomiyi tanımlamak, başarı hikayelerini bir araya toplamak ve kamuoyu bilincini artırmak. Biz de, döngüselliğin pratik uygulamasına yönelik bu programın önemli oyuncularından biriyiz. RACE programı dâhilindeki pek çok şey kolaylıkla başka ülkelerde de uygulanabilir. Ayrıca Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmerman’ın sunduğu “Döngüsel Ekonomi Paketi” döngüselliğin politika değişiklikleri ve teşvikleri aracılığıyla AB sathında benimsenmesinin hızlandırılmasını amaçlıyor. Döngüsel ekonomi, Çin’in bir sonraki Beş Yıllık 56 Planı’na dâhil edildi. Güney Afrika’da Afrika Ulusal Konseyi’nin gündeminde, Papa’nın Laudato Si genelgesinde, C40’ın kentler ajandasında ya da Google’ın gelecek planlarında bunu görebiliyoruz. Döngüsel ekonomi prensiplerinin uygulanması kuşkusuz işbirliklerini gerektiriyor. Hangi kurumlar yer almalı bu tür kümelenmelerde? A.R: Paylaşım ekonomisi, ekonominin dijitalleşmesi çok çeşitli ortaklıklara kapı açıyor. Süt sektörüyle ilgili projemizde hükümet, çok büyük süt üreticisi kooperatifler, banka ve endüstriyi küresel düzeyde temsil eden bir organizasyon olacak. Circulator için en küçük girişimlerden küresel bilinirliği olan markalara ve lojistik şirketlerine bir işbirliği sağlanacak. Şüphesiz doğası gereği doğrusal ekonomiden çok daha az rekabetçi bir durum söz konusu. Hollanda’da ve dünyanın diğer yerlerinde birlikte çalıştığımız insanlar, STK’lar, sosyal girişimler, çalışmaya çok hevesli. İnşaat konusunda da örneğin tekstil alanında kullanacağımız Circulator’ı bu sektörde de uygulayabiliriz. Örneğin, binayı yıkarken çıkan bütün materyaller yol inşaatı ya da başka şekillerde kullanılabilir. Mimarlık şirketleri inşaatlarda kullanılmak üzere modüler parçalar tasarlıyor artık. 50-60 yıl sonra bu parçaları çıkarıp başka yerlerde kullanabiliyorsunuz. Bir diğer inovasyon ise 3D baskının binalara uygulanabilir olması. Amsterdam’da dünyanın ilk 3D köprüsü inşa ediliyor, 2017’de tamamlanacak. Peki, insanların günlük yaşantılarında uygulayabileceği basit çözümler neler olabilir? M.G: Bir şeyler alırken kendime şu soruyu soruyorum: “Bunu gerçekten istiyor muyum, buna gerçekten ihtiyacım var mı?” Alışverişe başlangıç için iyi bir soru. İkincisi yeni bir şey almak yerine ikinci eli var mı diye bakıyorum. Bunun için çeşitli hizmetler de var. Örneğin giysi kütüphanesi Amsterdam’da kullanılan iyi bir iş modeli. Aklınıza gelmeyecek eşyaları bulabileceğiniz başka paylaşım platformları da var ve sayıları giderek artıyor. AR: Örneğin 10 tane bıçak almak yerine bir bıçak bileyici almalıyım. Ama NİSAN 2016 bunu da belki beş yılda bir kullanacağım. Çözüm, bir paylaşım platformundan çok düşük bir bedelle bileyiciyi ödünç almak. Trafiğin çok yoğun olduğu İstanbul’da garajınızda yatan arabayı düşünün. Hollanda’da arabaların zamanın % 93’ünde atıl halde. Ürünlerin % 90’ı da altı aydan sonra hiç kullanılmıyor. Oysa her ürün içinde ham maddeler barındırır, çöpe atılan değerdir. Bu şekilde düşünmemiz, daha akıllı bir yaşam standardı oluşturmamız lazım. M.G: Evlerimizde de atık yaratıyoruz ama bunları değerlendiren akıllı insanlar var. Örneğin kahve atıklarında mantar yetiştiriyorlar. Çok kahve içiyorsanız evinizde bunu yapabilirsiniz. A.R: Ezberleri bozduğunuzda bu tarz basit fikirler yaşayabilir iş modellerine dönüşebiliyor ve tarım, süt üretimi ya da kentlerle ilgili ölçeklendirilebilir sistemlere kapı açıyor. COP21 ve Paris Anlaşması nasıl bir değişim yaratacak sizce? A.R: Kentler İklim Liderlik Grubu’nun (Cities Climate Leadership Group-C40) rolü ve kentlerin giderek daha güçlü hale geldiğini görüyoruz. Kentler genellikle emisyonların azaltılması anlamında önemli görülse de vatandaşlarının yaşam tarzlarını anlamak da önemli. Bu anlamda zirvede o kadar güçlüydüler ki, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da C40 toplantısına katıldı. 2009’da Kopenhag’da yapılan COP15’e de katılmıştım ama orada her şey çok farklıydı. COP21’in açılışında ABD Başkanı Barack Obama ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in olması da önemli bir fark yarattı. Zirve sırasında Chennai’de sel felaketi yaşandı. Bu, orada yaşayanlar için korkunç bir durum olsa da bir şeyler yapmamız gerektiğine dair bir hatırlatıcı oldu. Bence COP21 sonunda varılan anlaşma bir dönüm noktası. 2 derece yerine 1,5 derece hedefi çok önemli bir sonuç. COP21 sonrası dünyada tutumlarımız ve enerjilerimizi de yeni bir safhaya taşımamız şart. Artık “iklim değişikliğiyle mücadele edecek miyiz” aşamasından seragazı salımlarında vaat edilen azaltımları sağlamaya ve kentlerimizi, işletmelerimizi, bölgelerimizi ve evlerimizi mümkün olan en hızlı ve etkin biçimde buna uygun hale getirme aşamasına geçmemiz gerekiyor. Bir yandan eli kulağındaki felaketi önlerken bir yandan da ekonomik sistemimizi iyi işler hale getirecek önemli ve somut kararlar almamız gerekiyor. Ama değişimler sadece işyerleri ve üretim aşamalarında değil, evlerimizde de gerçekleşmeli. Mümkün olan her şekilde değeri korumalı ve paylaşmalıyız. Döngüsellik burada sadece ayakizimizi küçültmede değil gezegenle uyum içindeki gelecek vizyonunu şekillendirmede de kilit bir rol oynuyor. İklim ve çevre tartışmalarına korku ve umursamazlık hâkimdi, şimdi bunları inovasyona, isteğe ve uygulanabilirliğe dönüştürmemiz lazım. 57 NİSAN 2016 SUMMARY ACADEMY OF SCIENCES Turkish-Islam Science Culture Heritage Project Turkish Academy of Sciences (TÜBA) started the “Turkish-Islam Science Culture Heritage Project” in 2014 with the responsibility of being Turkey’s national science academy, with the importance given to our science and culture heritage and with the liabilities of the academy such as ‘dissemination of scientific approach and thought in society’, ‘providing the recognition and acceptance of importance of science by the public’, ‘directing young ones towards science and research areas’. The project involves the introduction of historical hand prints and publications to next generations through facsimiles, transliterations and translations into Turkish of the historical hand prints and publications which belong to TurkishIslam science and culture heritage. The project is evaluated to have historical importance with its contribution to the motivation for the scientific evolution of our country and the support it provides to other studies in this area. TÜBA Academy Prizes TÜBA Academy Prizes were launched in appreciation and encouragement of eminent scientists in 2015. The Prizes are annually awarded to the nominated scientists in one of the following categories of sciences namely 1) Basic and Engineering sciences, 2) Health and Life sciences and 3) Social Sciences and Humanities. One prize is awarded in each category and every year one of the prizes is awarded to scientists with Turkish connection, meaning those who work in Turkey and/or study Turkey. Academy Prize in Health and Life sciences is designated as the Turkish connection prize for this year. TÜBA Academy Prizes are given to those scientists with original, leading 58 and path-breaking works in their fields. Nominations are made by TÜBA members, academies and inter-academy organizations with which TÜBA is in cooperation and other science institutions and scientists invited as nominators. Andreas Tietze’s Historical and Etymological Turkish Dictionary is Completing and going to be Published by TÜBA A contract between inheritors of Andreas Tietze and TÜBA regarding the completion of the Historical and Etymological Turkish Dictionary and publish of it by TÜBA as a whole including the preceding volumes has been signed. As required by this contract, the existing materials of the Dictionary (digital records, documents, manuscripts, lists…) have been received by TÜBA. Tietze had utilized 1900 works of science and literature during the preparation period. The first (2003) and the second (2009) volumes of the Dictionary were published in huge sizes. TÜBA is planning to publish the Dictionary in 8 smaller volumes so that people can use them effectively. Accordingly, the first seven volumes will form dictionary and the eighth volume will include indexes. The work of completion of the Dictionary and preparing it for publication was started in 2015 Autumn will be ended up until 2018. By this publication, 150 years-gap of a comprehensive etymology dictionary will be accomplished. TÜBA Stem Cell Working Group In view of the strategic importance of research on stem cells, TÜBA founded a working group (WG) open to the participation of all related scientists, in 2005. The aim of this working group is to collect the latest knowledge on scientific developments as well as information on legal, ethical and bureaucratic rules in national and international stem cell research and its applications. The Stem Cell WG strives to: involve all related researchers from various disciplines to share knowledge and experience, and through cooperation with similar national and international groups, to prepare an interactive environment which enhances research projects, to organize educational activities and to prepare publications. TÜBA Science Education Working Group International Associations (like InterAcademy Panel) in which TÜBA participates as a member and prominent world academies have programs to improve science education in primary and secondary level schools. TÜBA members participate in international seminars held on this issue. On this direction, a Working Group is formed on this issue in 2002. TÜBA Science Education Commission held a meeting with field experts on 9 May 2004 to determine a strategy. The following points of view were adopted at this meeting: • Setting up a portal on science education which will provide easily accessible materials for teachers and will also enable them to share the teaching methods they use; • Organizing a summer school for science teachers to enhance their own development by exposure to new teaching methods; • Promoting the foundation of science centers in Anatolia to awaken the interest of people towards science; • Cooperating with schools to develop alternative means and practices before the university level to help students grow a liking for science by also using technical tools, and to combat the system of education based on memorizing. Cooperation with different foundations and institutions is envisaged within the framework of this program and certain NİSAN 2016 relationships have already been set up. As a first step, a summer school was organized with 14 primary school science teachers in Istanbul, between 29 August and 4 September 2004. Then the program is reregulated in 2014 and aimed to reach teachers, active participants in directing children to science, school managements and parents. In addition to this effort, a protocol between Ministry of National Education (MEB) and TÜBA in order to realize joint education programs was signed in 2015. Within this framework, “TÜBA-I Applied Science Education Course” was organized between the dates 25-29 May 2015 in Ankara Gazi University as a pilot study. This course was given to 20 science teachers assigned by the MEB. In the light of this pilot study, the course was extended to 105 teachers from various disciplines and 15 different provinces. of goods, storage, transportation and serving stages. Besides this Group will continue its activities by organizing multidisciplinary congress, symposium and workshops and by developing suggestions for related institutions. • Give advice on developing the technical and human capital for cancer related research; • Act as a consultant for national and international cancer related projects and institutions; • Conduct studies for the foundation of the National Cancer Council. TÜBA Working Group on Cancer • Contribute to information campaigns The aim of the Working Group on Cancer by publications, media and internet; is to take Turkey to a level where effective • Organizing conferences, seminars and research is carried out on basic oncology, symposiums; clinical oncology, preventive oncology and • Organizing at least one session in a a healthier life is possible grounding in national conference on life sciences. science. In sum, the mission of this group is to: Two important symposiums and a workshop were organized by the Working • Lay the grounds for cooperation between public, private institutions and Group in 2014 and 2015 which are voluntary associations for scientific ‘National Cancer Policy Workshop – research on cancer; İstanbul’, ‘Coordination Problems between • Contribute to the organization of Shareholders in Cancer Treatment a national research strategy by Symposium – Ankara’, ‘Food, Nutrition and determining the scientific and national Prevention of Cancer Symposium – Elazığ’. Similar activities are continuing in 2016. priorities on basic oncology, clinical The reports of these events were published For instance, a 5-day activity focusing oncology, preventive oncology and and delivered to relevant public authorities, pedagogy depending on student centered epidiemology; universities, ministries and politicians. research questioning took place in Akdeniz • Establish liaisons between cancer University between the dates 22-26 research in Turkey and similar February 2016. These activities will be research abroad; repeated in September. TÜBA Food and Nutrition Working Group As one of the four working groups within TÜBA, Food and Nutrition Working Group is the newest one which has been active since 2014. The Group is composed of distinguished scientists that have remarked the most important points for the health of the population in the country. These can be summarized as follows: increasing the awareness about healthy and balanced nutrition at international standards, and providing qualified human resources that will work on this mission, receiving the most accurate information about food and nutrition for the society, fight against metabolic diseases such as obesity, diabetes and arteriosclerosis and food borne diseases, and finally “Sustainable Food Safety” concept including the hygienic production 59 NİSAN 2016 60 D L E D TR22 E TR31 G C G G L D TR32 L D J D TR33 TR10 TR21 TR22 TR31 TR32 TR33 TR41 TR42 TR51 TR52 TR61 TR62 TR63 321,1 G G J C H TR52 G D TR51 TR81 J D TR42 C İstanbul Tekirdağ, Edirne, Kırklareli Balıkesir, Çanakkale İzmir Aydın, Denizli, Muğla Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak Bursa, Eskişehir, Bilecik Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova Ankara Konya, Karaman Antalya, Isparta, Burdur Adana, Mersin Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye C 124,9 G TR62 D C TR71 G B D TR71 TR72 TR81 TR82 TR83 TR90 TRA1 TRA2 TRB1 TRB2 TRC1 TRC2 TRC3 Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir Kayseri, Sivas, Yozgat Zonguldak, Karabük, Bartın Kastamonu, Çankırı, Sinop Samsun, Tokat, Çorum, Amasya Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane Erzurum, Erzincan, Bayburt Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli Van, Muş, Bitlis, Hakkari Gaziantep, Adıyaman, Kilis Şanlıurfa, Diyarbakır Mardin, Batman, Şırnak, Siirt B C D E F G H I J L M N P Q R S Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics G G TR41 TR61 D G 1.101,3 D G 227,7 İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri G D D 219,3 207,3 1.432,5 1.421,1 TR10 168,4 147,6 254,6 TR21 TR82 G G D G C C G G D C TR63 TR72 TRC1 G D E D D G E B B TRC2 TRB1 TRA1 G G 137,3 TRB2 G C F G D M G F TRA2 F 124,5 0 - 40.000 TL 40.000 - 80.000 TL 80.000 - 120.000 TL 120.000 - 160.000 TL 160.000 - 200.000 TL TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro değeri (Sektörler Toplamı) The turnover per employee value of NUTS 2 regions (Total Sectors) TRC3 B D 164,2 Mining and quarrying Manufacturing Electricity, gas, steam and air conditioning supply Water supply; sewerage, waste management and remediation activities Construction Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles Transportation and storage Accommodation and food service activities Information and communication Real estate activities Professional, scientific and technical activities Administrative and support service activities Education Human health and social work activities Arts, entertainment and recreation Other service activities NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification C E TR90 Madencilik ve taş ocakçılığı İmalat Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri İnşaat Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı Ulaştırma ve depolama Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri Bilgi ve iletişim Gayrimenkul faaliyetleri Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler İdari ve destek hizmet faaliyetleri Eğitim İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor Diğer hizmet faaliyetleri D G D TR83 84,6 The highest three sectors based on turnover per employee value according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL) 451,5 1.354,7 558,2 365,8 121,7 245,1 175,9 189,0 647,3 163,1 334,0 304,6 251,0 294,6 148,1 163,2 494,2 301,6 535,8 246,4 195,9 159,2 648,9 251,5 İBBS TR Düzey 2 Bölgelerinde Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Bazında En Yüksek Üç Sektör, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL) The Highest Three Sectors Based on Turnover Per Employee Value According to Economic Activity Sections in NUTS 2 Regions, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL) 610,3 157,0 86,2 151,7 196,6 110,0 234,9 170,6 107,3 183,2 141,3 130,7 1.114,2 108,4 192,2 381,9 153,7 1.279,3 190,8 101,4 200,4 121,5 170,6 482,7 61,8 129,6 461,6 503,0 113,4 201,8 275,2 168,9 200,4 138,8 146,7 140,9 134,5 147,5 332,8 İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro bazında en yüksek üç sektör, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL) MART NİSAN2016 2016 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS 61 MART 2016 NİSAN 2016 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS MAKALE Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) DEĞERLENDİRMEfgfgfgfgflkglfglfkgflkglfkglklfkglfkglk- gflkgflglgklkglfgkflgkflkgl Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey MART NİSAN2016 2016 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2014) Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2014) Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2014) Türkiye’ de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2014) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI 63 MART 2016 NİSAN 2016 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry andQuarterly) Quarterly) Trends for Quarterly Productivity Changes in Manufacturing Industry(Annually (Annually and andand Trends for Quarterly Data Data 120 115 110 105 100 95 90 85 80 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 70 1.Ç - Q1 75 2015 Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2005=100) / Annual Value Added Per Person Worked Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2009=100) / Annual Value Added Per Person Worked Resmi statistik Kalite Belgesi Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 1.Ç-2008 2.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Productin Per Person Worked (2005 1.Q-2008 2.Q) Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2009 1.Ç-2011 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2009 1.Q-2011 4.Q) Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2012 1.Ç-2015 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2012 1.Q-2015 4.Q) Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey 16% 120,00 14% 100,00 12% 80,00 10% 60,00 8% 6% 40,00 4% 20,00 2% 0,00 İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi 64 İsveç - Sweden Malta - Malta Almanya - Germany İspanya-Spain TÜRKİYE - TURKEY Finlandiya - Finland Avusturya - Austria Portekiz - Portugal Lüksemburg - Luxembourg Norveç - Norway Slovenya - Slovenia Letonya - Latvia Macaristan-Hungary Sırbistan-Serbia Polonya - Poland Romanya - Romania Makedonya - Macedonia -20,00 Estonya - Estonia 0% Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005 Ort.- 2015 Ort. ) Average Rate of Annual Productivity Change (2005 Ort. - 2015 Ort. ) 18% 140,00 Slovakya - Slovakia İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2015 I - 2015 IV) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2015 I 2015 IV) (2010 Ave.=100) Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Index of ProductionIndex PerofPerson Employed; Last ofFour andandAnnual Average Rate of Growth For Selected European Countries Production Per Person Average Employed; of Average Last Quarters Four Quarters Annual Average Rate of Growth For Selected European C -2% İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT