PDF Anahtar Nisan 2016 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

PDF Anahtar Nisan 2016 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
NİSAN 2016
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
NİSAN 2016 YIL: 28 SAYI: 328
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
Fulya KOÇ
BASKI
ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK
İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok.
No:35 Yenimahalle-ANKARA
Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin NİSAN 2016 sayısı
25.03.2016 tarihinde basılmıştır.
Bilimsel bilgi, insanlığın her alanda gelişimini sağladığı gibi verimlilik artışı ve bunun
sonucunda hayat kalitesinin de geliştirilmesinde temel faktördür. Bu nedenle bilimsel
bilgi ve teknoloji alanlarında gelişmeleri yakından takip etme ve aynı zamanda bu
gelişmelere katkı sağlayabilme seviyesinde bilim insanları yetiştirebilmek, ülkemiz
için de önem taşımaktadır. Bilim ve teknoloji yetkinliğinin ülkelerin gelişmişlik
düzeyini belirlediği günümüzde, öğrencileri bilim ve teknolojiye yönlendirmek
amacıyla eğitimde yeni yaklaşımlara gereksinim duyulmaktadır. Öğrencilerin bilim
eğitimine yakınlık duyabilmesi öncelikle bilim eğitiminin verilme yönteminin sağlıklı
olmasıyla mümkündür. Sadece bilimsel bilgiyi aktarmaya dayalı değil, sorgulatarak
bilimsel yöntemlerle araştırma yapmaya yönlendirecek bir eğitim sistemi, bilim insanı
yetiştirmenin başarılı yollarından biridir.
Ülkemizde bilimsel konularda ve bilimsel önceliklerin saptanması amacıyla incelemeler
ve danışmanlık yapmak, toplumda bilimsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını
sağlamak ve bilim insanlığını özendirmek amacıyla 1993 yılından beri faaliyet gösteren
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Türkiye’nin yüksek bilim kuruluşlarından biridir.
TÜBA’nın da üyesi olduğu Akademiler Arası Panel (IAP) “Bilim ve Eğitim” başlıklı bir
program yürütmektedir. TÜBA Bilim Eğitimi Projesi, düzenlenen etkinlikler yoluyla
sorgulama temelli eğitim kavramını ve uygulamalarını ülkemizde yaygınlaştırmayı,
bilim insanlarını gençlere tanıtmayı amaçlamaktadır.
TÜBA’nın katkılarıyla hazırladığımız “bilimler akademisi” temalı dergimizin bu
sayısında; bilime merak duyan, sorgulama yeteneğine ve bilimsel araştırma yapma
potansiyeline sahip olan tüm bireylere ışık tutacak konulara yer verdik. Dergimize
değerlendirmeleriyle destek veren TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR başta
olmak üzere dergi içeriğinin oluşturulmasında katkısı olan TÜBA çalışanlarına
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
NİSAN 2016
İÇİNDEKİLER
10
04
Röportaj
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR
10
TÜBA Bilim Eğitimi Çalışma Grubu
Prof. Dr. Mustafa SAFRAN 14
TÜBA Kanser Çalışma Grubu
Kanser ve Türkiye
Prof. Dr. Taner DEMİRER
4
22
28
28
38
2
32
Kök Hücre ve Rejeneratif Tıp Alanında
Dünya ve Türkiye’deki Gelişmeler
Prof. Dr. Y. Murat ELÇİN
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu
Prof. Dr. Kazım ŞAHİN - Prof. Dr. Ali AYDIN
Andreas Tietze’nin Tarihi ve Etimolojik
Türkiye Türkçesi Lugati
Prof. Dr. Semih TEZCAN
35
Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi
Doç. Dr. Ahmet ARSLANTÜRK
Duygu COŞKUN
38
“TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri”
Nihal TAMGÜÇ
42
Geçmişten Bugüne Sosyal Hayatın
İçindeki Kadın
Yıldız ARTAR
NİSAN 2016
46
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
50
Projeler
52
Dünya Verimlilik Kongresi
53
Haber
54
Temiz Üretim (Eko-Verimlilik)
58
Academy of Sciences
61
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
Regional Productivity Statistics
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science And Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri
National And International Productivity
Statistics
42
46
54
3
NİSAN 2016
RÖPORTAJ
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR
• TÜBA’dan ve Türkiye’nin bilim
akademisi tecrübesinden bahsedebilir
misiniz?
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), tüm
bilim alanlarında bilimsel başarıları
onurlandırmak ve ödüllendirmek, bilim
insanlığını özendirmek, bilimsel düşünce
ve yaklaşımı yaygınlaştırmak, bilimsel
konularda danışmanlık yapmak gibi
amaçlar doğrultusunda faaliyet göstermek
üzere 1993’te kurulan; ülkemizin
tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idari ve
mali bakımdan özerk ulusal bilimler
akademisidir.
4
Akademi’de şu anda 201 üyemiz var.
Üyelerimizin 37’si şeref üyesi, 106’sı
asli, 58’i de asosye üye statüsündedir.
Üyelerimizin 39’u fen, 49’u mühendislik,
52’si sağlık bilimleri; 61’i ise sosyal bilimler
alanından seçilmiştir. Tüm üyelerimizden
oluşan akademi genel kurulu; başkanlık,
konsey üyeliği ve akademi üyeliği seçimleri
gibi önemli işlevleri yerine getirmektedir.
Akademi konseyi, genel kurulca asli üyeler
arasından üç yıl için seçilen 10 üye ve
başkandan oluşur. Asli üyeler arasından
seçilen başkanın görev süresi de üç yıldır ve
bir üye en fazla iki dönem başkanlık yapabilir.
TÜBA’nın 8’i Akademi adına, 9’u TÜBİTAK,
üniversiteler ve diğer kamu kuruluşlarından
–belirli süreli- görevlendirme yoluyla, 36’sı
da hizmet alımı yoluyla istihdam edilen
ve çoğunluğu Ankara’daki Başkanlıkta,
diğerleri de İstanbul Süleymaniye ve
Maçka’daki birimlerimizde çalışan toplam
53 işgöreni bulunmaktadır.
Engin tarihimize karşılık, 1993’te
kurulan TÜBA, akran akademilere ve
diğer benzer kuruluşlara göre oldukça
genç bir akademidir. Bununla beraber,
ülkemizin akademi tecrübesi aslında
NİSAN 2016
Osmanî Encümeni (Osmanlı Tarih
Konseyi), Cumhuriyet’in ilânından sonra,
1935 yılında Türk Tarih Kurumuna
dönüşene kadar farklı isimler altında
varlığını sürdürmüştür. 1932 yılında
Türk Dil Kurumu, 1962’de de TÜBİTAK
kurulmuştur. Bunlar, Cumhuriyet
Dönemi’nde kurulan akademi benzeri ilk
bilimsel veya akademik kuruluşları oldu.
sürdürdük. Bir yanda TÜBA’nın yeniden
yapılandırılması ve kurumsallaştırılmasına
yönelik çalışmaları gerçekleştirirken,
diğer yanda kurumsal devamlılık
anlayışıyla, önceki dönemden gecikmeli
olarak devreden işlerin görülmesi
ve varolan program ve projelerin
sürdürülmesi yanında 2013’ten itibaren
bazı yeni projeleri devreye soktuk.
Türkiye’de, dünyada geçerli akademi
anlayışına göre, bilimin tüm alanlarını
kapsayan bir akademi kurma fikri 1960’lı
yıllarda gündeme gelmiş olmakla birlikte,
TÜBA’nın kuruluşu, ancak 1993’te
gerçekleşti.
“Kurumsal Kapasite Geliştirme Projesi”
ile Akademi’nin organizasyon ve iş
süreçlerinin yeniden yapılandırılması ve
kapasitesinin geliştirilmesine yönelik
çalışmalar gerçekleştirildi. Bu kapsamda,
Akademi’nin bilişim altyapısı donanım
ve yazılım olarak yenilendi, Süleymaniye
Türkiye Bilimler Akademisi’nin kurulması
Medreseleri içinde yer alan ve uluslararası
için atılan ilk somut adım, Türkiye’de
organizasyonlarımıza ev sahipliği yapan
türünün ilk örneği olan “Türk Bilim ve
TÜBA Rabi Medrese’nin tarihi ve mimari
Teknoloji Politikası: 1983-2003” başlıklı
özelliklerine uygun olarak, bağış yoluyla
belgenin hazırlanması oldu. 1993 yılında,
donatımı sağlandı. İç mevzuat gözden
adı geçen bu belgeye uygun şekilde kurulan geçirildi ve acil değişiklikler yapıldı.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, TÜBA’nın KHK’de ihtiyaç duyulan acil değişiklik
kurulmasına karar verdi ve Akademi, 2
önerileri hazırlanarak Bakanlığa sunuldu.
Eylül 1993 tarihinde, Resmi Gazete’de
Akademi’ye ait “marka” ve unvanların
daha eski tarihlere dayanır. Ülkemizde,
yayımlanan hükümet kararnamesi -2011
Türk Standartları Enstitüsü tarafından
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden
yılında en son değişiklikler yapıldı- ile
tescili ile ilgili işler tamamlandı. Örgüt
beri bilimsel akademi özelliğini taşıyan
kuruldu. TÜBA, idari organlarının
yapısı ve iş süreçlerinin yapılandırılmasıyla
çeşitli kuruluşlar olmuştur. II. Mehmet’in
oluşturulmasının ardından 7 Ocak 1994
ilgili faaliyetler gerçekleştirildi. Envanter
Semaniye Medresesi’nden 400 yıl sonra,
tarihinde gerçekleşen ilk Akademi Konseyi kayıtlarının güncellemesi yapıldı. Kurumsal
Osmanlı İmparatorluğu’nun Tanzimat
toplantısı ile faaliyetlerine başladı.
kimlik ve imaj çalışması gerçekleştirildi.
Dönemi’nde (1839-1876) kurulan
TÜBA web sitesi yenilendi, kamuyla iletişim
Encümen-i Dâniş (Danışma Kurulu) (1851), Görüldüğü gibi, TÜBA dünyadaki
için sosyal medya hesapları devreye
Türkiye’de ilk akademi oluşumu olarak
emsallerine ve Türkiye’deki benzer
sokuldu, yayınlarımızın internet üzerinden
kabul edilebilir. Darülfünun (üniversite)
kuruluşlara göre, oldukça genç bir
satışına başlandı. Ayrıca, 2014-2018 Stratejik
için ders kitapları yazmak gibi amaçları
akademidir. Buna bağlı olarak, TÜBA’nın
Planı hazırlanarak uygulamaya konuldu.
olan ve meşhur Türk bilim insanı Ahmet
mevzuat, bina ve tesisler, kurumsallaşma
Cevdet Paşa ve ‘Redhouse Sözlüğü’nün
ve kurum (akademi) kültürü vb.
Kurumsallaşma ve kapasite geliştirmeye
yazarı James Redhouse’un da üye olduğu
bakımından karşılanması gereken çeşitli
yönelik bu çalışmalar yanında var olanları
Encümen-i Dâniş, ne yazık on yıl sonra
ihtiyaçları bulunmaktadır.
sürdürürken bazı yeni program ve projeler
kapanmıştır. 1861 yılında kurulan, doğa
devreye sokuldu. Bu bağlamda, “Türkbilimleri alanında 38 üyesi bulunan ve
• TÜBA, 2012 yılından bu yana nasıl bir
İslam Bilim ve Kültür Mirası”,”Andreas
doğa bilimleri alanındaki ilk dergiyi
süreç geçirdi?
Tietze - Tarihî ve Etimolojik Türkiye
(Mecmua-i Fünun) yayınlayan Cemiyet-i
2012 Ağustos ayında gerçekleşen
Türkçesi Lügati” projeleri ile “Uluslararası
İlmiyye-i Osmaniyye (Osmanlı Bilim
yönetim değişikliği sonrasında yönetim
Akademi Ödül Programı” başlatıldı. TÜBA
Cemiyeti) de 1866 yılında kapandı.
olarak, “farklılıkları zenginlik olarak
ve Avusturya Bilimler Akademisi’nin ortak
değerlendirme, Türkiye’nin ulusal
projesi olan “Beçin Definesi” eseri, Türkçe
İkinci Meşrutiyet’in ilanının (1908)
akademisi olma ve kurumsal-stratejik
çevirisi gerçekleştirilerek yayımlandı.
ardından 1909 yılında kurulan Tarih-i
yönetim anlayışı” ile çalışmalarımızı
5
NİSAN 2016
RÖPORTAJ
Temel bilim eğitiminin daha etkin ve
cazip hale getirilmesi, dünyada ve
Türkiye’de üzerinde önemle durulan
bir konu. Bu hususta, MEB ile TÜBA
arasında imzalanan protokol çerçevesinde,
geçen yıl ve bu yıl, öğretmenlere
yönelik olarak Gazi, Atatürk ve Akdeniz
Üniversitelerinin ev sahipliğiyle, beş
gün süreli üç “Uygulamalı Bilim Eğitimi
Kursu” gerçekleştirdik. Ayrıca, matematik
eğitimiyle ilgili bir kitap yayımladık.
Anadilimizin bilim dili olarak geliştirilmesi
ve yaygınlaştırılması, bilim ve kültür
mirasımızın gün ışığına çıkarılması
da, Türkiye’mizin bilimsel ve topyekün
kalkınması bakımından önemli konular
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın
olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda,
Nobel Ödüllü TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz SANCAR Onuruna Verdiği Yemek...
TÜBA-Türkçe Bilim Terimleri, Türk-İslam
Bilim Kültür Mirası, Etimolojik Türkiye
Öteden beri var olan Bilim Eğitimi, Kanser, ve Beslenme, Bilim ve Eğitim Politikaları,
Türkçesi Lügati gibi projeleri yürütmekteyiz.
Kök Hücre gibi çalışma grupları yanında,
açık ders malzemeleri, bilimsel
14 Haziran 2015’te Bilim Sanayi ve Teknoloji
“Gıda-Beslenme”, “Bilim ve Eğitim
başarı ve eserlerin ödüllendirilmesi
Bakanı Sayın Fikri Işık’ın da katılımıyla
Politikaları” gibi yeni çalışma grupları
gibi konulara ilişkin çeşitli faaliyetler
yaklaşık 33.000 terimi içeren Türkçe Bilim
oluşturuldu. Çalışma gruplarımızca, tüm
gerçekleştirmektedir. Son dönemde, ilgili
Terimleri Sözlüğü Projesi Mühendislik
paydaşların katılımıyla çeşitli bilimsel
çalışma gruplarımızca düzenlenen ve
Terimleri Sözlüğü’nü internet üzerinden
toplantılar gerçekleştirildi ve raporlar
Türkiye’de konuyla ilgili paydaşları davet
kamunun kullanımına açtık. TÜBA ve
hazırlanarak kamuya sunuldu.
ettiğimiz büyük bir katılımın yaşandığı
Avusturya Bilimler Akademisi iş birliğinin
kanser ve kök hücre politikaları, gıda ve
ürünü olan ve dünyada bulunan en büyük
TÜBA-GÜNCE dergimiz biçim ve içerik
beslenme vb. konulara ilişkin çalıştayları
defineye dair 3 ciltlik ‘Beçin Definesi’
olarak yenilendi. TÜBA-AR ve TÜBA-KED
gerçekleştirdik. Bu çalıştayların
adlı yayımını gerçekleştirdik. Türk-İslam
dergilerinin eksik sayıları tamamlandı.
sonuçlarını rapor haline getirdik ve
Bunların yanı sıra, uluslararası
kamuoyuyla paylaştık. Kanser Tedavisinde Bilim Kültür Mirası Projesi kapsamında ilk
eserlerin yayıma hazırlıkları tamamlanmak
paydaşlarımıza yönelik olarak “TÜBAPaydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan
üzere. Bu projenin bilimsel ve ulusal
Newsletter”ın yayımına başlandı.
Problemler Sempozyumu Raporu’nu,
gelişimimiz için gerekli motivasyon ve
Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi
özgüven inşasına katkı sağlayacağını
Bu dönemin, TÜBA’nın kurumsallaşması,
Sempozyumu Raporu’nu ve Kök Hücre
ulusal ve uluslararası düzeyde tanınırlık,
Politikaları Çalıştayı Raporu’nu yayımladık. düşünüyoruz. Avusturyalı ünlü Türkolog
Prof. Andreas Tietze’nin “Tarihî ve Etimolojik
ilişkiler ve kapsayıcılığının geliştirilmesine
Yine yüksek bir katılımcı sayısıyla
Türkiye Türkçesi Lügati” Projesi kapsamında
odaklanılan bir dönem olduğunu
düzenlediğimiz Kök Hücre Araştırmaları
ilk ciltlerin hazırlık işlemleri de tamamlandı.
söyleyebiliriz.
ve Biyoetik Sempozyumu’nun raporu da
İlk ciltleri, 2016 yılında yayımlamayı
kısa bir süre içinde tamamlanmış olacak.
plânlıyoruz.
• Özellikle ülke ve dünya gündeminde
Ayrıca, yeni oluşturulacak ‘Enerji çalışma
de yer alan konularda TÜBA’nın
grubumuz’ da bu yıl faaliyete başlayacak.
TÜBA olarak, görev ve imkânlarımız
çalışmalarından bahsedebilir misiniz?
çerçevesinde, önemli ve öncelikli
Önemli ve öncelikli güncel sorunlar
Asya Bilim Akademileri ve Toplulukları
konulardaki bilimsel faaliyetlerimiz
ve konularla ilgili olarak kamuoyu ve
Birliği (AASSA) ile “Bilim ve Teknolojide
geliştirilerek devam edecektir.
yönetimine bilim temelli danışmanlık
Kadınlar” ve “Gıda ve Beslenme” konulu
yapmak, bilim akademilerinin önemli
ortak uluslararası bölgesel çalıştaylar
işlevlerinden biridir. Bu bağlamda TÜBA
gerçekleştirdik.
da, Bilim Eğitimi, Kanser, Kök Hücre, Gıda
6
NİSAN 2016
nedeniyle İstanbul Şehir Üniversitesi’nden
Mehmet Genç; Yaşam ve Sağlık Bilimleri
alanında Pakistan Bilimler Akademisi’nce
aday gösterilen Prof. Dr. Zulfiqar Ahmed
Bhutta, Fen Mühendislik Ödülü’nü ise
Avusturya Bilimler Akademisince önerilen
Prof. Dr. Niyazi Serdar Sarıçiftçi kazandı.
TÜBA Ödülleri Töreni Resepsiyonu / Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
• TÜBA’nın bilimsel çalışmaları teşvik
etmek ve bilim insanlarını motive
etmek üzere düzenlediği ulusal ve
uluslararası ödül programlarından
bahsedebilir misiniz?
Üstün bilimsel başarıları ödüllendirmek,
Akademilerin temel işlevlerinden biridir. Bu
bağlamda, TÜBA da çeşitli ödül programları
yürütmektedir. TÜBA Üstün Başarılı Genç
Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı
(TÜBA-GEBİP) 2001’den, Bilimsel Telif ve
Çeviri Eser Ödül Programı (TÜBA-TEÇEP)
Ödülleri ise 2008’den beri uygulanmaktadır.
TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri ise
2015’te başlatılmıştır. TÜBA Ödülleri, ilk
defa 2015 yılında, Cumhurbaşkanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde
sahiplerine tevdi edilmiştir. Bundan sonra
TÜBA Ödül Törenleri, T.C. Cumhurbaşkanlığı
himayesine alınmıştır.
‘TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri’; fen
ve mühendislik bilimleri, yaşam ve sağlık
bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında, bilim
akademileri, üniversiteler ve davet edilen
diğer bilimsel kuruluşlarca uluslararası
düzeyde aday gösterilenler arasından öncü
ve çığır açıcı çalışmalarıyla temayüz eden
bilim insanlarına veriliyor. Her yıl dönüşümlü
olarak, alanlardan birine ait ödülün
Türkiye’de ya da Türkiye ile ilişkili çalışan
bilim insanlarına verilmesi ve 2015’te
Türkiye’ye özgü alanının Sosyal Bilimler
olması benimsendi. “Uluslararası Akademi
Ödülleri”, madalya, berat ve yaklaşık 30.000
Amerikan Dolarından oluşmaktadır. 2015
yılı Uluslararası Akademi Ödüllerini Sosyal
ve Beşeri Bilimler alanında “Osmanlı İktisat
Tarihi ve Sistemi” konusundaki çalışmaları
15 yıldır sürdürdüğümüz TÜBA
Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını
Ödüllendirmeyi amaçlayan TÜBA-GEBİP
Ödülleri; dünyada ve ülkemizde genç
akademi benzeri oluşumun ilk ve başarılı
örneklerinden biridir. 2015’te ödüllendirilen
24 farklı üniversiteden 38 üstün başarılı
genç bilim insanı ile TÜBA-GEBİP
kazananların sayısı 373’e ulaştı. Ödül
sahiplerine 3 yıl boyunca her yıl 20 bin TL,
doktora öğrencileri için ise 6 bin TL olmak
üzere 26 bin TL ödüyoruz. 3 yılda ödenen
toplam 78 bin TL’ye ek olarak, takip eden beş
yıl boyunca ödül sahiplerinin uluslararası
bilimsel toplantılara katılmalarını da parasal
olarak destekliyoruz. Bu ödülün başka
bir özelliği var. O da Türkiye’de çalışma
şartı. Dolayısıyla başarılı ve yetenekli genç
bilim insanlarımızı Türkiye’de çalıştırmak
bağlamında da son derece kıymetli bir
program.
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif ERGİN, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR,
TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz SANCAR, TÜBA Konsey Üyesi Prof. Dr. H. Tayfun ÖZÇELİK /
Nobel Ödül Töreni / Stockholm
7
NİSAN 2016
RÖPORTAJ
TÜBA-TEÇEP ödülleri ise üniversitelere
yönelik nitelikli ve uluslararası
standartlarda Türkçe telif ve çeviri
eserlerin yazım ve yayımını özendirmeyi
amaçlıyor. 2015 yılında ödüllendirilen 19
eser ile TEÇEP Ödülü verilen eser sayısı
180’e ulaştı. Eserler, Ödül ve Kayda Değer
Eser Ödülü (mansiyon) şeklinde iki dereceli
olarak ödüllendiriliyor. Telif Eser için ödül
miktarı 20.000 TL, Kayda Değer Eser
(Mansiyon) Ödülü ise 7.000 TL’dir. Çeviri
Eser Ödülü 12.500 TL ve Kayda Değer Çeviri
Eser (Mansiyon) Ödülü de 4.000 TL’dir.
TÜBA - GEBİP ve TEÇEP 2016 ödül
başvuruları, 21 Aralık 2015 tarihinde sona
ermiştir. Uluslararası Akademi ödülleri
içinse, önümüzdeki günlerde çağrıya
çıkılacaktır. Bu arada, diğer bazı ödül
programlarımızın güncellenerek devreye
sokulması da gündemimizdedir.
2015 yılından itibaren “TÜBA Ödülleri
Törenleri”nin Cumhurbaşkanlığı
himayesinde yapılacak olması, Akademi
ve ödül programlarımız açısından tarihi
bir adım olmuştur. Bu vesileyle, destek ve
himayeleri için Sayın Cumhurbaşkanımıza
içten teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Ayrıca
Akademi’mize verdikleri destek için
Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu
ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız
Sayın Fikri Işık’a ve tüm paydaşlarımıza
teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
• TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz
Sancar’ın Nobel Ödülü kazanması
konusundaki duygu ve düşünceleriniz
nelerdir?
TÜBA Şeref Üyemiz Prof. Dr. Aziz Sancar’ın
“DNA onarım mekanizmaları” konusundaki
çalışmalarıyla 2015 Nobel Kimya Ödülünü
alması, Akademi’miz ve milletimiz için
büyük bir onur ve sevinç kaynağı olmuştur.
Konsey üyelerimiz Prof. Dr. H. Tayfun Özçelik
ve Prof. Dr. H. Fahrettin Keleştimur’la
birlikte TÜBA’yı temsilen, Aziz Hoca’ya
ödülünün verildiği Stockholm’deki törene
ve etkinliklere katılarak, bu sevinç ve
onuru paylaşmak, bizler için de tarihî
8
bir anı olmuştur. Ayrıca, Aziz Hoca’nın
tören sonrası Türkiye’ye gelerek Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
ve Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu
ile görüşmeleri, Ödülü’nü Anıtkabir’de
sergilenmek üzere bağışlamaları ve diğer
temasları da son derece yararlı olmuştur.
Aziz Hoca, bilimsel başarıları yanında
vatan ve milletimize bağlılığını her vesileyle
ifade etmesiyle de, hepimiz için güzel bir
rol modeli olmuştur. Bu vesileyle de, Aziz
Hoca’ya şahsım ve Akademi’miz adına tebrik
ve teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
• Akademi, ulusal ve uluslararası
düzeyde nasıl bir strateji veya
yaklaşım izliyor?
TÜBA yönetimi olarak, daha önce
belirttiğim gibi, bilimsel, hukukî ve etik
ilkelere uygun olarak Akademi’mizin ve
Türk biliminin gelişimine katkı sağlama
amacı doğrultusunda, Türkiye’nin
ulusal bilimler akademisi olma bilinç ve
sorumluluğuyla, farklılıkları zenginlik
olarak değerlendirme anlayışı ve
kurumsal-stratejik yönetim yaklaşımıyla
hareket etmeyi amaçlıyor ve bu yönde
çaba gösteriyoruz. Üyelerimiz ve
paydaşlarımızın iş birliği ve katkılarıyla,
bu yaklaşımın olumlu sonuçlarını almaya
başladığımızı ve bundan büyük bir
memnuniyet duyduğumuzu, üyelerimiz
ve tüm paydaşlarımıza müteşekkir
olduğumuzu belirtmek isterim.
NİSAN 2016
TÜBA’nın aktif katılımıyla 2015’te kurulan
“Türk Dünyası Ulusal Bilim Akademileri
Birliği”nin 2016-2017 dönem başkanlığı
TÜBA tarafından yerine getirilecek,
AASSA’nın 2016 Genel Kurulu ve “Göç”
konulu bilimsel toplantısı ile Türk Dünyası
Ulusal Akademiler Birliği’nin 2016 Genel
Kurulu, TÜBA ev sahipliğinde Türkiye’de
gerçekleştirilecek.
• TÜBA’nın geleceğe ilişkin hedefleri
nelerdir?
Hedeflerimizi, kısa, orta ve uzun vadeli
hedefler olarak ifade edebiliriz. Kısa
vadede, Akademi’nin daha etkin işlev
görmesi bakımından daha uygun bir TÜBA
TÜBA Konsey Üyesi H. Tayfun ÖZÇELİK, TÜBA Konsey Üyesi Prof. Dr. Fahrettin KELEŞTEMUR,
yasasının çıkarılması ve Akademinin
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR, TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz SANCAR, Gwen
kendine ait bir binaya kavuşmasını
SANCAR, TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Mehmet ÖZTÜRK / T.C. Büyükelçiliği / Stockholm
önemli hedefler olarak görüyoruz. Orta
ve uzun vadede, kurumsallaşmasını ve
ileri bir akademi kültürü oluşumunu
Akademi olarak, ulusal ve uluslararası
Uluslararası ilişkilerimizi de, bu yaklaşım
gerçekleştirmiş, bina-tesis ve insan
düzeyde katılım ve iş birliğine büyük
ve TÜBA’nın Türkiye’yi uluslararası
kaynakları ihtiyaçları karşılanmış daha
önem veriyoruz. Faaliyetlerimizi, ilgili
akademik camiada temsil misyonu
tüm paydaşların katılım ve iş birliğiyle
çerçevesinde sürdürüyoruz. Son dönemde etkin bir akademi olma hedefinin öne
yapma yönündeki tercihimizin, akademinin imzaladığımız ikili iş birliği anlaşmalarıyla, çıktığını söyleyebilirim.
kapsama ve temsil yeteneğinin artması
TÜBA’nın anlaşma yaptığı akademi sayısı
yanında, paydaşlar arası iletişim ve
22’den 31’e; üye olduğu akademiler arası
eşgüdüm eksikliğinin giderilmesine de
kuruluş sayısı da 12’ye yükselmiştir.
katkı sağladığını düşünüyoruz.
Türk Dünyası Bilim Akademileri Birliği Kuruluşu ve İlk Genel Kurulu / Astana
9
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA BİLİM EĞİTİMİ ÇALIŞMA GRUBU
Prof. Dr. Mustafa SAFRAN / TÜBA Asli Üyesi, TÜBA Bilim Eğitimi Programı Çalışma Grubu Yürütücüsü,
YÖK Başkan Danışmanı
Bilim eğitiminin iyileştirilmesi ve
geliştirilmesi küresel çapta üzerinde
önemle durulan bir konudur. Bu amaçla
birçok kurum ve kuruluş programlar
yürütmektedir. Bilim eğitiminde
ülkelerdeki mevcut durumun saptanması
ve karşılaştırılması, iyi örneklerin
yaygınlaştırılması, aksaklık olan
konuların belirlenerek üzerine gidilmesi
bu programların amaçları arasındadır.
TÜBA ile birlikte 130’dan fazla ulusal
akademinin üyesi olduğu kısa adı IAP olan
The InterAcademy Partnership (Akademiler
Arası İşbirliği Paneli) 25 yıldan uzun bir
süredir “Bilim Eğitim
Programı” yürütmektedir.
sorgulayıcı pedagojinin önemli rolü vardır.
Diğer yandan araştırma sorgulama odaklı
pedagojinin uygulanması zaman alıcı yönü
itibarıyla zamanın doğru kullanılmasına
yönelik bilinçli bir tercih yapılmasını
gerektirmekte ve bu tarzda işlenecek konu
ve etkinliklerin seçimi önem taşımaktadır.
Zorunlu eğitim sürecinde araştırma
sorgulamaya dayalı öğrenme ve öğretme
yaklaşımına ciddi yer verilmesi kararının bir
sonucu olarak, içinde yaşadığımız dünyayı
anlamada daha yararlı olacak anahtar role
sahip ve güçlü fikirlerin seçimi gereklidir.
çatıştığı alanlarda biyolojik çeşitliliğin
devam ettirilmesi gibi gerçek dünyadan
çıkan bağlamlar ve problemler üzerinde
çalışılabilmesi için birçok disiplinin bilgi,
kavram ve becerileri gereklidir. Ortaya çıkan
sorunların çözümünde eğer siyasi irade
harekete geçirilecekse konuların ve etik
doğurgularının bütün vatandaşlar tarafından
genel itibarıyla anlaşılabilmesi gereklidir.
Bu mülahazalar, öğrencilerin ileride bu
türden işlerde çalışıp çalışmayacaklarına
bakılmaksızın, tüm öğrencilere hitap eden
bir öğrenmenin nasıl düzenlenebileceği
sorularını gündeme getirmektedir.
Sonuç olarak varılan
noktada, farklı bilimsel
IAP Bilim Eğitim Programı
fikirler arasındaki irtibatı
araştırma sorgulamaya
görebilmenin yani bilimdeki
dayalı bilim eğitimine
büyük fikirleri belirleyip
(ASDBE) odaklanmaktadır.
anlayabilme ve nasıl ortaya
Araştırma sorgulamaya
çıktıklarını bilmenin iş
dayalı pedagoji son dönemde
ve yaşama hazırlanmada
etkililiği öne çıkmakta
oldukça önemli olduğu
ve küresel çapta destek
görülmektedir. Öğrencilerin
görmektedir. Bu tarz bir
büyük fikirleri farklı
eğitim alan öğrenciler hem
disiplinlerin her biri
zihnen hem de bedenen
içinde ve disiplinler ötesi
aktif olmaktadır. Pedagojinin
irtibatlandırmalarına olanak
ilkeleri öğrenenin ön bilgileri
veren bir eğitim yaratıcılığı
ile eğitimin başlaması ve
ve yenilikçiliği (inovasyon)
TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Atatürk Üniversitesi / Erzurum
veri toplama, analiz ve
teşvik edecektir. Böylece
yorumlama süreçleri ile
öğrenciler yaşamları
yeni olay ve görüngülerin açıklanmasına
Günlük Yaşamla İlişki Kurulması
boyunca mesleklerdeki hızlı değişimlerin
yönelik daha güçlü ve bilimsel fikirlerin
Günlük yaşamda bilimin kullanıldığı ve
nesnesi değil öznesi olabileceklerdir.
geliştirilmesine dayanmaktadır. Bu sayede
birçok öğrencinin ilgisini çekecek durumlar
Bu bağlamda öğrencilerinin öğrenmelerinin
öğrenciler bilim insanlarınınkine benzer
oluşturmak için genellikle mühendislik,
şekilde çalışma yürütmeyi öğrenmekte
teknoloji ve matematik gibi diğer alanları
ölçülmesi ve değerlendirilmesi, üniversite
ve bilimsel aktivitenin doğasına yönelik
ortak bir konuda birleştirme de gerekebilir.
giriş sınavları gibi birey ve toplum için büyük
de anlayış geliştirebilmektedirler. Bilim
Günümüzde iş yerlerinde ve araştırma
etki potansiyeli olan ve yüksek öneme
öğrenimi tamamen bu tarzda araştırma
faaliyetlerinde disiplinler arası ve disiplinler sahip sınavların düzenlenmesi, öğretmen
sorgulamaya dayalı değildir ve olması da
ötesi çalışmalar öne çıkmaktadır.
eğitiminin ele alınıp ülke ve yerel durumlar
gerekmez. Ancak öğrencilerin istenen
Sürdürülebilir enerji sistemleri, biyomedikal gözetilerek yeniden düzenlenmesi,
yönde anlayışlar geliştirmesinde araştırma mühendislik, yerel ve küresel ihtiyaçların
öğretim programlarının (müfredatlar)
10
NİSAN 2016
(La Main á La Pâte-Lamap); Avrupa’da
SciencEduc Projesi, Pollen Projesi, SINUS
ve SINUS Transfer Projeleri, FIBONACCI
Projesi; Avustralya’da yürütülen
Primary Connections Programı; Avrupa
Birliği (AB) Çerçeve Programları (ÇP)
kapsamında bu alanda yürütülen diğer
projeler bu konunun yurt dışında da
oldukça önemsendiğine örnek teşkil eden
projelerdir.
TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu
Atatürk Üniversitesi / Erzurum
düzenlenmesi üst düzey öneme sahiptir.
Sınavlar öğrencilerin hangi konulara ne
tarzda çalışacaklarının belirleyici ve çoğu
zaman da tek unsuru olabilmektedir.
Sınav başarısını artıran uygulamalar
ve bu uygulamaları öne çıkaran okul
ve öğretmenler tercih edilir konuma
gelmektedir. Ancak sınavlar yukarıda
özetlenen ve dünya genelinde kabul gören
öğrenme ve öğretme uygulamalarıyla
uyuşmadığında ülke ve vatandaşların
ileride nasıl yaratıcı ve yenilikçi ve
dolayısıyla rekabetçi olabilecekleri büyük
bir soru işaretidir. 2003 yılından beri
ülkemiz bu sorunların çözümüne yönelik
büyük çabalar ve adımlar atmaktadır. Bu
adımların sıklaşarak ve büyüyerek devam
etmesi temel ihtiyaçtır. TÜBA da kendi
yetki ve kapasitesi dahlinde bu çabalara
katkıda bulunmayı hedeflemiştir. TÜBA
Bilim Eğitimi Programı Çalışma Grubu
böyle bir kaygı ve çabanın sonucu olarak
yaşama geçirilmiş bulunmaktadır. Bilim
eğitimi bağlamında küresel çapta yapılan
çalışmaları ülkemize de taşımak ve hatta
daha geliştirip ilerletmek, bu konuda
karar vericileri ve toplumu bilgilendirmek
ve örnek uygulamalar yoluyla farkındalık
oluşturmak temel hedefler arasındadır.
Yurt Dışında Araştırma Sorgulamaya
Dayalı Eğitim
Bu alanda, uluslararası iş birliklerini
kapsayan önemli projeler bulunmaktadır.
Fransa’da Eller Hamurda Programı
TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu
Akdeniz Üniversitesi / Antalya
Bunlara ek olarak, başta Bilim
Akademileri olmak üzere bu alanda
birçok uluslararası kuruluş bazında
girişim de gerçekleştirilmektedir.
European Schoolnet organizasyonu
ve Scientix internet portalı bu amaçla
kurulmuşlardır. Avrupa Bilim Eğitimi
Araştırma Birliği (ESERA), Akademiler
Arası Panel (IAP), Afrika Bilim Akademileri
Ağı ve Güney Afrika Bilim Akademisi,
Asya Bilim Akademileri ve Toplulukları
Birliği (AASSA), Avrupa Akademiler Birliği
(ALLEA) ve Ulusal Bilim Kaynak Merkezi
(NSRC) bu alanda çalışmalar yapmaktadır.
TÜBA Bilim Eğitimi Projesinin Başlangıcı
IAP’ın Bilim Eğitimi Programını
yürütmeyi üstlenen Hindistan Ulusal
Bilimler Akademisi (INSA) Ekim 2002’de
“Asya’da Bilim Eğitimi” konusunda
bölgesel bir seminer düzenlemiştir.
Bunun üzerine Akademi Konseyinin
9 Kasım 2002 tarihli ve 105 nolu
kararı ile “Bilim eğitiminin dünya
akademilerinde olduğu gibi Akademi’nin
öncelikli etkinlik alanı olması görüşü
benimsenerek, bilim akademilerinde
okul öncesi eğitimden yükseköğretime
uzanan eğitim düzeylerinde bilimin
öğretiminin incelenmesinin evrensel
bir görev olarak kabul edildiği, öğrenci
odaklı eğitim öğretim uygulamalarına
katılımcı modellerin oluşturulmasının
gerekliliğinin yaygın bir gözlem olduğu
dikkate alınmıştır. Akademi’nin bu
konuda başlatabileceği etkinlikleri ve
oluşturabileceği programları belirlemek
ve planlamak amacıyla Akademi
üyelerinden bir Çalışma Grubu kurulması
kararlaştırılmıştır.” Bu karar ile birlikte
Bilim Eğitimi Projesi başlamıştır.
Projenin Amacı
TÜBA Bilim Eğitimi Projesi, düzenlenen
etkinlikler yoluyla bilim insanlarının
konuyla ilgili yerli ve yabancı uzmanların,
bilim eğitimine hevesli öğretmen
gruplarının doğrudan bir araya gelmesini
sağlamayı; internet üzerinden kolay
erişilecek örnek uygulamalar ve
TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu
Akdeniz Üniversitesi / Antalya
11
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA BİLİM EĞİTİMİ ÇALIŞMA GRUBU
2014 yılında program olarak yeniden
yapılandırılan Bilim Eğitimi Programının
öncelikli hedef kitlesini, gençleri bilimsel
çalışmalara yönlendirmede aktif rol
oynayan öğretmenler (özellikle ortaokul
öğretmenleri), okul yöneticileri ve veliler
oluşturmaktadır.
Program kapsamında, ders içerikleri ve
pedagoji üzerinde uzmanlaşmış eğiticiler
ve alanında uzman bilim insanlarıyla
öğretmenler ve diğer ilgili kişiler bir
araya getirilerek, bilim eğitiminin
doğru anlatılması, uygulanması ve
bilim insanlarının gençlere rol model
olması ile ilgili çalışmalar yürütülmesi
hedeflenmektedir.
TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Akdeniz Üniversitesi / Antalya
materyaller sunarak öğretmenlere destek
sağlayacak bir internet portalı oluşturmayı;
özetle sorgulama-temelli eğitim
kavramını ve uygulamalarını ülkemizde
yaygınlaştırmayı, bilim insanlarını gençlere
tanıtmayı amaçlamaktadır.
TÜBA ülkemizde gençlere bilim
eğitimini sevdirmeyi ve onları bu alana
yönlendirmek amacıyla Bilim Eğitimi
Projesini başlatmış ve yukarıda anlatılan
faaliyetleri gerçekleştirmiştir.
Program çalışmalarının yürütülmesi ve
planlanması için TÜBA’nın yürütücülüğünü
üstlendiği Bilim Eğitimi Programı Çalışma
Grubu Akademi Asli Üyeleri Prof. Dr. Erol
Pehlivan, Prof. Dr. Adil Denizli ve Akademi
Asosye Üyesi Prof. Dr. Hayrunnisa Bolay
Belen ile Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Fatih Taşar,
Proje Ekibi, Pilot Okullar ve İş Birliği
Yapılan Kurumlar
TÜBA Bilim Eğitimi Çalışma Grubu
kurulduğu ilk yıllarda yurt içinde birçok
okul ile iş birliğine gitmiş ve pilot
okullarda çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca 2008 yılında MEB’e bağlı birimler;
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB),
MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü, MEB
Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğü, MEB
Hizmet İçi Eğitim Dairesi Başkanlığı ile iş
birliği protokolü imzalanmıştır.
Proje, T.C. Kalkınma Bakanlığı (DPT)
tarafından da 2008–2011 yıllarını kapsayan
süre boyunca desteklenmiştir. Bunun
yanı sıra, Akademinin üyesi olduğu
Asya Akademiler Birliği (AASA), Avrupa
Akademiler Birliği (ALLEA) ve Akademiler
Arası Panel (IAP) ile konuyla ilgili yakından
iş birlikleri bulunmaktadır.
12
TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Akdeniz Üniversitesi / Antalya
NİSAN 2016
MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme
Genel Müdürü Doç. Dr. Semih Aktekin,
MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü Ar-Ge ve Projeler Daire
Başkanı İlkay Aydın’dan oluşmaktadır.
2015 yılında yeniden yapılandırılan
program kapsamında, Nisan ayında
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı ve
TÜBA Başkanı Sayın Prof. Dr. Ahmet
Cevat Acar arasında Bilim Eğitimi
etkinliklerine yönelik olarak bir iş birliği
protokolü imzalanmış; MEB ve TÜBA
tarafından ortak eğitim programları
gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.
Bu kapsamda “TÜBA-I. Uygulamalı
Bilim Eğitimi Kursu”, 25-29 Mayıs
2015 tarihlerinde MEB tarafından
görevlendirilen 20 fen bilgisi öğretmeninin
katılımıyla Ankara Gazi Üniversitesi’nde
pilot olarak gerçekleştirilmiştir.
Bu kurstan elde edilen olumlu geri
dönüşler ışığında, etkinliğin devamı olarak
31 Ağustos - 4 Eylül 2015 tarihlerinde,
Erzurum’da Atatürk Üniversitesi ve
MEB imkânlarından yararlanılarak
öğretmenlere yönelik “TÜBA II. Uygulamalı
Bilim Eğitimi Kursu” düzenlenmiştir. Bu
kurs ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
15 farklı ilden seçilen biyoloji, kimya,
fizik, fen bilgisi, matematik, Türk dili ve
edebiyatı, tarih, sosyoloji ve felsefe gibi
alanlarda görev yapan 105 öğretmene
Akademi üyelerimiz ve alanında uzman 33
akademisyen tarafından “uygulamalı bilim
eğitimi” kursu verilmiştir.
Akademi’nin bilim eğitimi faaliyetleri 2016
yılında da hız kesmeden devam etmektedir.
Bu kapsamda ilk olarak 22-26 Şubat
2016 tarihleri arasında ülke geneline
yayılmış 12 ilde görevli bulunan Fen
bilgisi, Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik
ve Sosyal Bilimler branşlarındaki toplam
125 öğretmene Türkiye genelindeki farklı
üniversitelerde görevli ve her biri alanında
uzman öğretmen yetiştirici olan 40 öğretim
üyesi tarafından Akdeniz Üniversitesi
TÜBA III. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Akdeniz Üniversitesi / Antalya
Merkez Kampusunda 5 gün süreli etkinlik
düzenlenmiştir. Etkinliklerin odağı yine
öğrenci merkezli araştırma sorgulamaya
dayalı pedagoji olarak belirlenmiştir. Bu
faaliyetler Eylül ayında da devam edecektir.
Akademi’nin bilim eğitimi konusunda
yukarıda özetlendiği şekilde yıllar boyunca
gerçekleştirilen faaliyetler dâhilinde
elde edilen birikim, kalıcılığının temini
açısından bir kitapla taçlandırılacaktır.
Çok değerli bilim insanlarımızın bu
konudaki katkılarını özenle bir araya
getirecek bu eserin hem Milli Eğitim
camiası hem de fakültelerde öğretmen
yetiştirmede görevli öğretim elemanları
tarafından değerli bir eser olarak
değerlendirilip literatürde yerini alacağına
güven tamdır.
TÜBA II. Uygulamalı Bilim Eğitimi Kursu / Atatürk Üniversitesi / Erzurum
13
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE
Prof. Dr. Taner DEMİRER / TÜBA Konsey Üyesi, TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü,
Avrupa Bilimler Akademisi Asli Üyesi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Bilindiği üzere kanser genetik ya da
çevresel etkilerle ortaya çıkan ülkemizde
her yıl 162.000 yeni vakayla karşılaştığımız,
yaklaşık 140.000 kişinin de bu nedenle
hayatını kaybettiği bir hastalıktır. Dünyada
her yıl açıklanan 14 milyon yeni vaka ve
8 milyon insanın kanserden ölümü söz
konusudur. Dünyada kalp ve dolaşım
sistemi hastalıklarından sonra ölüm sebebi
olarak kanser 2. sırada yer almaktadır
(Tablo-I). Kanserden iyileşmeye giden yolda
bütün dünyada bilimsel çalışmalar yoğun
bir şekilde devam etmekte olup son on
yıllık zaman diliminde kanser ve kök hücre
tedavilerinin standardı ülkemizde önemli
ölçüde yükselmiştir. Özellikle 60., 61. ve
62. Hükümetler döneminde Başbakanımız
başkanlığında düzenli aralıklarla toplanan
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu
ülkemizde sağlığı öncelikli alan ilan etmiş
ve bu bağlamda Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) açtığı
çağrı programlarında kanser ve kök hücre
projelerine ayrılan bütçe ve teşvikler
önemli ölçüde artırılmıştır.
Son 10 yılda Sağlıkta Dönüşüm Projesi
ile ülkemizde hem kanser tedavilerinin
standardı önemli ölçüde yükselmiş hem de
kanser hastalarının bu tedavilere ulaşımı
ve çağdaş koşullarda tedavilerini almaları
sağlanmıştır. Gerek Dumansız Hava
Sahası gerekse de Kanser Erken Teşhis,
Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM)
ile ülkemiz dünya genelinde sağlıkta
büyük bir başarı hikayesi oluşturmuş ve
takdir toplamıştır. Gerçekten de Sağlıkta
Dönüşüm Programı’nın en önemli noktası
KETEM’lerin kurulmasıdır. Şu anda
ülkemizde aktif olarak faaliyet gösteren 134
Tablo 1. Türkiye’de Ölüm Nedenleri
tane KETEM var olup yakın bir zamanda
100 adet Mobil KETEM’in faaliyete geçeceği
beklenmektedir. Kanserlerin 3’te birinin
erken teşhis edilebildiği ve 3’te birinin de
önlenebildiği göz önüne alındığında mobil
ve yerleşik KETEM’ler ile erken teşhislerin
sayısı artacak ve ölüm oranları düşecektir.
Ülkemizde kanserle ilgili gerek
uluslararası kuruluşlardan gerekse de
Sağlık Bakanlığımız Kanser Savaş Daire
Başkanlığı’ndan aldığımız aşağıdaki
verilere odaklanmamız gerekmektedir.
• Türkiye’de kanser sıklığı dünya ve
dünyanın gelişmekte olan ülkeleriyle
benzerlikler göstermektedir
(Tablo II ve III).
• Türkiye’de yaşa göre standardize
edilmiş kanser hızı erkeklerde 269,7,
kadınlarda ise 173,3’tür (100000
kişide).
• Ülkemizde her yıl yaklaşık 98 bin
erkek ve 63 bin kadın kansere
yakalanmaktadır.
• Erkeklerde en sık görülen kanserler
akciğer ve prostat iken, tütüne
bağlı kanserler erkeklerde önemini
korumaya devam etmektedir (Tablo-IV).
• Kadınlarda en sık görülen meme
kanseri, her 4 kadın kanserinden birisi
olmaya devam etmektedir (Tablo-V). • Çocukluk çağı kanserlerinde ise
lösemi en sık görülen kanser türüdür.
• Dünyada en çok tanı konulan kanserler
akciğer (% 13,0), meme (% 11,9)
ve kolon (% 9,7) iken kanserden
ölümlerin ise en çok akciğer (% 19,4),
karaciğer (% 9,1) ve mideden (% 8,8)
gerçekleştiği belirtilmiştir.
14
NİSAN 2016
Tablo 2. Dünya Kanser İstatistiklerinde Türkiye’nin Durumu
Tablo 3. OECD Ülkeleri İstatistikleri
Tablolarda verdiğimiz datalar göz önüne
alındığında insanlık için 2. sırada ölüm
sebebi olarak yer alan kanser hem ülkemiz
hem de tüm dünya için maddi ve manevi
anlamda insanlık üzerinde önemli bir yük
oluşturmaktadır. Bugün kanser bütün
dünya ülkeleri için gerek teşhis gerek tedavi
gerekse de hasta bakım maaliyetleri ile ülke
ekonomilerine önemli bir yük bindirmekte
ve sağlık harcamalarının en önemli
kalemlerinden biri olmaya devam etmektedir.
Ülkemizde kanser ilaçları için harcanan
para SGK’nın en önemli ve yüklü harcama
kalemlerinden birini teşkil etmektedir.
Yukarıda değindiğimiz nedenlerden
dolayı Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)
Kanser Komitesi, Akademi Konseyi’nin 5
Ekim 2002 gün ve 103/4 sayılı kararı ile
uygulamaya konulan “Türkiye Bilimler
Akademisi Komiteler ve Çalışma
Gruplarının Kuruluş ve İşleyiş Yönergesi”
hükümleri uyarınca, “TÜBA Kanser
Çalışma Grubu”na dönüştürülmüştür.
Kanser Çalışma Grubu’nun amacı,
görevleri, yapısı, etkinlikleri ve çalışma
ilkeleri aşağıda belirtilmektedir.
TÜBA Kanser Çalışma Grubu’nun Amacı
Türkiye’nin kanserle ilgili olarak
Temel Onkoloji, Klinik Onkoloji,
Kanser Önleme (Preventif Onkoloji) ve
Kanser Epidemiyolojisi başta olmak
üzere Kanser’in tüm alanlarında etkin
araştırmalar yapmasını gerçekleştiren,
bilime dayalı olarak insanlarına daha
sağlıklı bir yaşam sunabilen ve kanser
konusunda somut bilimsel ve teknolojik
katkılar yapabilen bir ülke düzeyine
çıkmasına yardımcı olmaktır.
Görevleri
1. Türkiye’de kanserle ilgili bilimsel
araştırma alanlarında kamu, özel
ve gönüllü kuruluşlar arasındaki iş
birliğine katkı sağlamak,
2. Bu iş birliği yoluyla “Temel Onkoloji”,
“Klinik Onkoloji”, “Kanser Önleme” ve
“Kanser Epidemiyolojisi” alanlarında
15
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE
Tablo 4. Erkeklerde En Sık Görülen Kanserler
bilimsel ve ulusal öncelikleri saptayarak
ulusal bir araştırma stratejisinin
oluşturulmasına katkı sağlamak,
3. Kanserle ilgili Türkiye’de
gerçekleştirilen araştırmalarda
uluslararası iş birliğini desteklemek,
4. Ülkemizde kanserle ilgili araştırmalar
açısından teknik ve insan gücü
altyapısının oluşturulması ve
geliştirilmesi konusunda önerilerde
bulunmak,
5. Kanserle ilgili ulusal ve uluslararası
projelere ve/veya kuruluşlara
danışmanlık yapmak,
6. Kanser araştırmalarıyla ilgili her türlü
bilgilendirme faaliyetlerine kitap, broşür
ve benzeri yayınların yanı sıra medya ve
internet aracılığıyla katkı sağlamak,
7. Konferans, seminer ve sempozyum
türünde yılda en az iki etkinlik
düzenlemek ve yayınlarda bulunmak,
Tablo 5. Kadınlarda En Sık Görülen Kanserler
8. Yaşam bilimleri ile ilgili ulusal bir
kongrede yılda en az bir oturum
düzenlemek.
Ülkemizde kanser konusunda duyarlılığın
daha fazla artırılması, kanser tanı ve
tedavilerinde standardizasyonun optimal
düzeye çıkarılması, ülkemizde bu konuda
hizmet sunan tanı ve tedavi merkezlerinde
hizmet sunum kalitesinin daha da
artırılması hem Sağlık Bakanlığımızın
hem de ilgili paydaşların temel hedefleri
arasında yer almakta ve almaya da devam
etmektedir. Ülkemizin bu hedeflere
ulaşmasında paydaşlar arasında
harmoninin optimize edilmesi çok önem
arz etmekte olup TÜBA önemli bir paydaş
olarak özellikle son 3 yılda yerini almaya
başlamıştır. Özellikle Akademi Başkanımız
sayın Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın yoğun
gayretleri ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanımız Fikri Işık’ın değerli destekleri
ile TÜBA Kanser ve Kök Hücre Çalışma
Gruplarımız aktif çalışarak son 2 yılda
16
NİSAN 2016
3 önemli raporu hazırlayıp yayınlayarak
kamuoyu ile paylaşmışlardır. Yine 2014
yılında kurulan TÜBA Gıda ve Beslenme
Çalışma Grubu ile Kanser Çalışma Grubu
Mayıs 2015 de Elazığ’da Gıda-Beslenme ve
Kanserin önlenmesi sempozyumunu geniş
bir katılımla ortaklaşa düzenleyerek rapor
haline getirmişlerdir.
TÜBA Kanser Çalışma Grubu’muz
tarafından ikisi 2014 ve birisi de 2015
yılında olmak üzere 3 önemli çalıştay ve
sempozyum düzenlenmiştir:
1) 27-28 Haziran 2014’te İstanbul’da
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı,
2) 19 Aralık 2014’te Ankara da TÜBAKanser Tedavisinde Paydaşlar Arası
Koordinasyonda Yaşanan Problemler
Sempozyumu
3) Kanser Çalışma Grubumuz ile GıdaBeslenme Grubu’nun 23 Mayıs 2015’te
Elazığ’da ortaklaşa düzenlediği TÜBA
Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi
Sempozyumu’dur. Bu raporların
her birinden 5000’er adet basılıp
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına,
üniversitelerimize, Sağlık Bakanlığı
hastanelerine TBMM’deki sağlıkçı
milletvekillerimiz ile siyasi partilerimizin
başkan ve başkan yardımcılarına
gönderilmiştir. Aşağıda bu çalıştay ve
sempozyumların sırası ile amaç ve
sonuçlarına kısaca değineceğim.
TÜBA-Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan
Problemler Sempozyumu / Ankara
Onkoloji Derneği, Türk Radyasyon
Onkolojisi Derneği, Türk Pediatrik
Onkoloji Derneği ve üniversitelerimizden
200’ün üzerinde bilim insanı ve konu
ile ilgili bürokratlar katılmıştır. Temel
onkoloji, klinik araştırmalar, kanser
ilaçlarının üretimi ve bu alanda yaşanan
sorunlar, kanserde eğitim, kanser
hastalarının sorunları ve kanser etiği
gibi 15 farklı masada ele alınan konular
Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü
(TÜSSİDE) tarafından daha sağlıklı bir
rapor ortaya çıkarmak amacıyla ‘Mevcut
Durum Analizi Çalışması’ ve ‘Öneri
Geliştirme Çalışması’ eğitimi verilen masa
moderatörlerimizin yönetiminde büyük bir
titizlikle değerlendirilip raporlandırılmıştır.
Raporda özellikle temel ve klinik onkoloji
ile radyasyon onkolojisinde yaşanan
problemler ve bunlarla ilgili çözüm
önerileri vurgulandı. Onkoloji alanında
hasta takibi, terminal dönem bakımı
ve kemoterapi ünitelerinin durum ve
işleyişi yönünden önemli tespitler yapıldı.
Lösemili hastaların tedavisinde hala
yatak yetersizliği ciddi bir eksiklik olarak
1) TÜBA Ulusal Kanser Politikaları
Çalıştayı (Haziran 2014, İstanbul)
Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı’mızın
temel amacı kanser gibi insanlığın çok
önemli bir probleminde durum tespiti
yapmak, geleceğe yönelik stratejileri
belirlemek, ülkemizde bu alanda yapılan
tedavilerin standardizasyonu yönünde
önemli bir adım atmak ve bütün dünyada
kanser konusunda yapılan yoğun
çalışmalara ülkemizin impaktının artarak
devam etmesini sağlamaktı.
Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı’mıza
Sağlık Bakanlığı’mız, Yüksek Öğretim
Kurulu (YÖK), TÜBİTAK, Türk Tıbbi
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul
17
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE
tespiti yapmak, hizmet sunumunun
standardizasyonu ve kalitesini daha da
artırmak, geleceğe yönelik stratejileri
belirlemek ve ülkemizde bu alanda yapılan
tedavilerin standardizasyonu yönünde
önemli bir adım atmak idi.
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul
not edildi. Özellikle terminal dönemdeki
hastaların evde bakımının çok ciddi bir
sorun oluşturduğu ve bölgesel bakım
merkezlerinin geliştirilmesi hususunun
altı çizildi.
2) TÜBA Kanser Tedavisinde Paydaşlar
Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler
Sempozyumu (Aralık 2014, Ankara)
Her ne kadar son 10 yılda Sağlıkta
Dönüşüm Projesi ile ülkemizde hem
kanser tedavilerinin standardı önemli
ölçüde yükselmiş hem de kanser
hastalarının bu tedavilere ulaşımı ve
çağdaş koşullarda tedavilerini almaları
sağlanmış olsa da kanser tedavisinin
paydaşlar arası koordinasyonunda
problemler yaşanmaya devam etmektedir.
Bu nedenle, çalıştayımızın temel hedefi
kanser gibi insanlığın çok önemli bir
probleminde tedavide paydaşlar arasında
yaşanan problemler ile ilgili durum
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / istanbul
18
Sempozyumumuzda üzerine
odaklandığımız başlıca konular:
Koordinasyonda hekimlerin yaşadığı
problemler, hastaların yaşadığı problemler,
ilaç ruhsatlandırılmasında yaşanan
problemler, Sosyal Güvenlik Kurumunun
koordinasyonda yaşadığı problemler,
Sağlık Bakanlığının koordinasyonda
yaşadığı problemler, kanser kayıtlarının
tutulması ile ilgili problemler, yeni
kanser ilaçlarına ulaşımda güçlükler, ilaç
ruhsatlandırmasında yaşanan bürokratik
engeller ve sürecin çok zaman alması
ile öksüz hastalıklar ve öksüz ilaçlar
komisyonunun henüz aktif çalışmıyor
olması idi.
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Prof. Dr. İrfan Şencan ve TÜBA Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın yanı sıra ilgili
kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılımıyla
düzenlenen Sempozyum’da kanser
hastalarına kaliteli ve standardı yüksek bir
hizmet sunumu için paydaşlar arasındaki
koordinasyon adına çok önemli bir mesafe
kat edildi. Kanser, özellikle de kanser
tedavisi konusunda ilgili kuruluşlar ve
paydaşlar arası koordinasyon yetersizliğinin
önemli bir sorun olduğu gerçeğinden yola
çıkılan Sempozyum’da; çok aktörlü sağlık
yönetiminde paydaşlar arası uyum ve ahengi
ifade eden ‘koordinasyon’un geliştirilmesi
için etkili iletişim ve ilişkiler bağlamında
çalıştay ya da bilimsel toplantıların ne
denli önemli olduğu Sempozyum’un
ulaştığı sonuçlar itibarıyla bir kez daha
ortaya koyuldu. Sağlık Bakanlığı, YÖK,
TÜBİTAK, Sosyal Güvenlik Kurumu
(SGK), üniversiteler, kamu ve özel kesim
hastaneleri, meslek ve sivil toplum örgütleri,
ilaç şirketleri gibi ilgili paydaş temsilcilerinin
katılımıyla gerçekleştirilen Sempozyum’da
verimli geçen sunum ve tartışmaları içeren
NİSAN 2016
6 oturumda “kanser tedavisinde eşgüdüm”
sorunu çeşitli yönleriyle irdelendi ve çözüm
önerileri ortaya koyuldu.
Kanser tedavisinde paydaşlar arasında
yaşanan koordinasyon ile ilgili
problemlerin asgariye indirilmesi için
kanser tedavisinin multi-disipliner bir
yaklaşım içerdiğinin bütün paydaşlar
tarafından önemle dikkate alınması
gerektiği kanuni kuruluş sürecini
tamamlayarak yapılaşmaya başlayan
Ulusal Kanser Enstitüsü’nün kurulmasının
bu sorunların tanımlanması ve çözümünde
önemli katkılar sağlayacağı vurgulandı.
Merkezi kemoterapi hazırlama ünitelerinin
ülkemizin gerçeklerine göre dizayn
edilmesi ve her bir ünite için hastane, il
ve ülke genelinde denetim mekanizmaları
oluşturularak sıkı bir şekilde denetleme
yapılması gerektiği belirtildi.
3) TÜBA Gıda, Beslenme ve Kanserin
Önlenmesi Sempozyumu (Mayıs 2015,
Elazığ)
Gıda, beslenme ve kanser konusu görsel
basın ve medyada en çok suistimal edilen
konulardan birisidir. Çoğu zaman konunun
uzmanı olmayan kişilerin kanser hastaları
ve yakınlarında kafa karışıklığına sebep
oldukları bilinmektedir. Bugün kanser
hastalarının yaklaşık % 40’ı tedavileri
sırasında onkologlarından habersiz olarak
alternatif tıp ürünlerini kullanmaktadırlar.
Alternatif ya da tamamlayıcı tıp ürünleri
bugün piyasa ekonomisinde önemli
bir yer tutmaktadır. Bu nedenle TÜBA,
Kanser ve Gıda-Beslenme grupları Tarım
Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımız
yetkilileri ve 220 akademisyenin katılımı
ile Elazığ’da Gıda-Beslenme ve Kanserin
Önlenmesi Sempozyumu’nu başarıyla
gerçekleştirdi. Bu çalıştayda kamuoyuyla
paylaştığımız bazı önemli sonuçlar ortaya
çıkmıştır. Bunlar aşağıda verilmiştir.
• Obeziteden korunma ve alkol
tüketiminin azaltılması dışında
diyetin kanser riskini kesin olarak
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul
azalttığını gösteren spesifik bir kanıt
bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle
yenildiği veya içildiği takdirde kanseri
önlediği ya da tedavi ettiği gösterilen
hiçbir gıda maddesi yoktur.
• Sigara başta akciğer kanseri olmak
üzere 20 civarında kanser türünü
tetikleyen bir etkendir. Sigara tek
başına diyet faktörleri ve beslenme
alışkanlıklarından kaynaklanan
kanserlerden daha fazla hastalığa
neden olmaktadır.
Meme ve kalın barsak kanserleri
sedanter yaşam sürenlerde daha
sık görülmektedir. Özellikle günde
30 dakika egzersizle meme ve kolon
kanseri risklerinde % 40 ile % 50’lere
varan risk azalması görülmüştür.
• Odun ve kömür ateşinde ızgara,
tütsüleme, tuzlayarak saklama
yöntemleri ile hazırlanan gıda
maddelerinde kanser başlatıcı
maddelerin meydana gelme olasılığı
son derece yüksektir.
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul
19
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA KANSER ÇALIŞMA GRUBU / KANSER VE TÜRKİYE
maddelerden kaçınma,
enfeksiyonların önlenmesi
(örneğin HPV ve HBV aşıları)
ve erken tanı için yapılacak
kanser taramaları kanserin
önlenmesi için en önemli ve etkili
yöntemlerdir.
Sonuçlar
Ülkemiz son 10 yılda özellikle
Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile
sağlık hizmetlerinin sunumu ve
kalitesi yönünden çağ atlamıştır.
Bugün ülkemizde yapılan kanser
tedavileri çağı yakalamış olup
standartları Kuzey Amerika
ve Avrupa ile kıyaslanabilir
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul
düzeydedir. Bir ülkenin sağlık
politikaları canlı bir organizma
• Özellikle kırmızı etin kanser
kanser riskinin ön plana çıkarılarak
gibidir değişen şartlara ve teknolojilere
riskini artırdığına ilişkin çok sayıda
kırmızı et tüketimin kısıtlanmasının
göre sağlıkta değişimin yeni projelerle
epidemiyolojik çalışma bulunmaktadır.
önerilmesi genel bir politika olarak
devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu
Fazla kırmızı et tüketilmesi ile kolon,
doğru olmayabilir.
nedenle bilim temelli bir danışma kuruluşu
meme ve prostat kanseri sıklığının
• Epidemiyolojik çalışmalar diyetteki
olan TÜBA bünyesinde oluşturduğu çalışma
arttığını gösteren çalışmalar var.
yağ miktarı ile kolon, meme ve
grupları ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile
Fazla kırmızı et tüketiminde izlenen
endometriyum kanserleri arasında
Sağlık ve Tarım Bakanlıklarımız, YÖK,
kanser riski artışının nedeni belli
güçlü bir ilişki ortaya koymaktadır.
TÜBİTAK, Ulusal Kanser Enstitüsü ve
değildir. Ancak ortalama et tüketiminin • Egzersiz, sağlıklı beslenme, stres
Türkiye Sağlık Enstitüsü gibi kamu kurum
az olduğu ülkelerde (ülkemiz dahil)
azaltma, sigara ve diğer zararlı
ve kuruluşları ile koordineli bir
şekilde çalışarak ülkemiz için bir
rehber niteliği taşıyacak raporları
hazırlayıp kamu ve kamuoyu ile
paylaşmaya devam edecektir.
2016 yılı içerisinde Çalışma
Grubumuz 3 önemli sempozyum
daha yapacaktır. Bunlar sırası
ile alternatif tıp ürünlerinin
ruhsatlandırılması, etik kurullar
ve kurallar ile temel onkoloji
kursudur. Ülkemizde bilim ve
bilimsel çalışmaların önünü açan
gerek başbakanlığı gerekse de
devlet başkanlığı döneminde
bunu her fırsatta vurgulayan
Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’a özel
bir teşekkürü borç bilirim.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
TÜBA-Kanser Tedavisinde Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu / Ankara
20
NİSAN 2016
Referanslar:
1. Ulusal Kök Hücre Politikaları Çalıştayı
Raporu. Editörler: Alp Can ve Taner
Demirer. Total sayfa 53, TÜBA, Kayseri
2014.
2. Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı
Raporu, Editörler: Taner Demirer, Nur Olgun, Ahmet Özet, total sayfa 93,
TÜBA, İstanbul 2014.
3. Kanser tedavisinde paydaşlar arası
koordinasyonda yaşanan problemler-
Sempozyum raporu. Editör: Taner
Demirer. Total sayfa 93, TÜBA, Ankara
2014.
4. TÜBA-GIda, Beslenme ve kanserin
önlenmesi sempozyumu raporu.
Editör: Taner Demirer, Total sayfa 155,
Elazığ, 2015.
TÜBA Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı / İstanbul
TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri’ni
himayesine alması kendisinin bilim
ve bilim insanlarına verdiği önemin
açık bir göstergesi olmuştur. Sayın
Cumhurbaşkanımızın bu himayeleri
TÜBA’nın önünü açtığı gibi gelecekte
yapacağı çalışmalar için cesaret ve gurur
kaynağı olmuştur.
Göreve geldiğinden bu yana özveri ile
çalışan ve çalışma gruplarına desteğini
esirgemeyen Sayın Başkanımız
Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’a ve TÜBA’ya
her zaman verdiği destek nedeni ile Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri
Işık’a Kanser Çalışma Grubu’muz adına
teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Taner Demirer TÜBA-Kanser Tedavisinde
Paydaşlar Arası Koordinasyonda Yaşanan Problemler Sempozyumu / Ankara
21
NİSAN 2016
MAKALE
KÖK HÜCRE VE REJENERATİF TIP ALANINDA DÜNYA VE
TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER
Prof. Dr. Y. Murat ELÇİN / TÜBA Asosye Üyesi, TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu Yürütücüsü,
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ve Kök Hücre Enstitüsü Öğretim Üyesi
Dünya nüfusu yaşlanmakta ve kronik
hastalıkların görülme sıklığı giderek
artmaktadır. Bu durum, yeni tedavi
yöntemlerine ve yaklaşımlarına olan
ihtiyacı beraberinde getirmektedir.
Yapılan araştırmalar, kalp ve damar
hastalıkları, kanser, diyabet ve solunum
yolu hastalıkları başta olmak üzere
birçok kronik hastalığın 2020 yılına kadar
dünya genelinde ölümlerin % 70’inden
fazlasına neden olacağını göstermektedir.
Bu hastalıklara ilâve olarak, altmış yaşın
üzerindeki nüfusta yaşa
bağlı ortaya çıkan görme ve
duyma kayıpları, bunama ve
osteoartrit gibi hastalıklar
yaşam kalitesini olumsuz
yönde etkilemektedir.
Ülkemizin ve gelişmiş ülkelerin sağlık
vizyon ve öngörü raporlarında kök hücre
ve rejeneratif tıp araştırmalarının önemi
vurgulanmaktadır. Özellikle belirli
tür kanserlerin (lösemi, lenfoma veya
miyeloma gibi) tedavisinde kök hücre
nakillerinin başarılı sonuçlar vermesi,
rejeneratif tıp alanındaki çalışmalara
itici bir güç olmuştur. Mezenkimal kök
hücrelerin GVH hastalığında hücresel
immünoterapi ürünü olarak kullanılması,
kıkırdak hasarlarında hücresel tedavilerin
Dünyada bilim ve teknoloji
alanındaki ilerlemeler,
hastalıkların daha etkin
olarak tedavi edilmesine, işlev
kayıplarının engellenmesine,
zarar gören doku ve
organların onarılmasına
yönelik etkili ve güvenli
Prof. Dr. Murat Elçin - TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve
yaklaşımların geliştirilmesine
Biyoetik Sempozyumu / Ankara
hız kazandırmaktadır. Bu
çerçevede, rejeneratif
(yenileyici) tıp ve kök hücre teknolojileri
uygulanması, Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA)
büyük potansiyel taşımakta ve giderek
ileri tedavi tıbbi ürünü olarak limbal
daha çok uygulamada yerini almaktadır.
kök hücreleri tavsiye kararı alması gibi
Bu durum beklentileri artırmakta, kök
gelişmeler, klinik-öncesi deneyimlerin
hücre turizmi ve organ nakli turizmi gibi
klinik evreye aktarılmakta olduğunu
olguları da beraberinde getirmektedir. Bu ve bu alanda sürmekte olan küresel
nedenlerle, Dünya Sağlık Örgütü (WHO),
ilerlemeyi işaret etmektedir. Doku
insan kaynaklı tıbbî ürünlerin üretimini
mühendisliği teknolojileri ile işlevsel
önemli bir küresel görev olarak kabul
doku biyogreftlerinin geliştirilmesi ve
etmektedir.
uyarılmış pluripotent kök hücrelere
dayalı kişiye-özel tedavi yaklaşımının
22
gündeme gelmesi, kök hücre ve rejeneratif
tıp alanının insan sağlığı üzerindeki
potansiyelini göstermektedir.
Dünyada Kök Hücre Nakilleri
Günümüzde dünya genelinde en çok
hematopoetik kök hücre nakilleri
gerçekleştirilmektedir. Hematopoetik
nakiller yaklaşık yarım yüzyıl önce
deneysel kemik iliği nakli ile başlatılan
bir süreçtir. Hematopoetik kök hücreler
önceleri kemik iliğinden izole edilirken,
sonraları periferik kandan
elde edilmeye başlanmıştır.
Uluslararası Kan ve İlik Nakli
Dairesi (IBMT) ve Avrupa
Kan ve İlik Nakli Dairesi
(EBMT) gibi kuruluşlar,
kendilerine bağlı merkezleri
akredite etmekte ve yakından
izlemektedir. Akreditasyon
standartlarıyla kalitenin
artırılması hedeflenmektedir.
Günümüzde kanser
hastalarının yaşam
sürelerinin uzatılmasına
yönelik olarak edinilen
tecrübeler tüm ülkeler
arasında paylaşılmaktadır.
Uluslararası Kök Hücre
Araştırmaları Derneği (ISSCR) ve
Uluslararası Hücresel Tedavi Derneği
(ISCT), dünya genelinde kök hücre ve
rejeneratif tıp alanının gelişimine yön
vermekte olan saygın kuruluşlardır.
Hematopoetik nakillerde edinilen
deneyim, geçmişteki hatalardan yola
çıkılarak diğer kök hücrelerin ve hücresel
ürünlerin uygulanmasında başarı şansını
artırılabilecek bir rehber durumuna
NİSAN 2016
gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütünce tanınan
Dünya Kan ve Kemik İliği Transplantasyonu
Ağı (WBMT) bir sivil toplum kuruluşu olarak
hematopoetik kök hücre nakli konusunda
dünya genelinde yardım ve rehberlik görevini
üstlenmektedir. Allojeneik hematopoetik
kök hücre nakillerinin uygulandığı
endikasyonlar incelendiğinde, nakillerin
önemli bir bölümünün akut miyeloid lösemi,
akut lenfoblastik lösemi, miyelodisplastik
sendromlar ve non-Hodgkin lenfoma
gibi kanser vakalarından oluştuğu
görülmektedir. Otolog nakillerde ise en sık
başvurulan endikasyonun ise plazma hücreli
miyeloma, non-Hodgkin lenfoma ve Hodgkin
lenfoma olduğu rapor edilmektedir. Otolog
nakillerin az bir bölümü ise germ hücreli
tümörler ve nöroblastoma veya Ewing
sarkoma gibi solid tümörlerin tedavisinde
kullanılmaktadır. Tüm bu endikasyonlara ek
olarak otolog hematopoietik kök hücrelerin
sınırlı sayıda otoimmün bozukluğun
tedavisinde kullanıldığı rapor edilmektedir.
EBMT verileri gözönüne alındığında
Türkiye dâhil birçok Avrupa ülkesinde ve
dünya genelinde nakil sayılarının son on
yıl içerisinde katlanarak artması dikkat
çekmektedir.
Bir diğer hematopoetik kök hücre kaynağı
olan umblikal kordon kanı, önceleri
doğum sonrası imha edilen bir doku iken,
zamanla hastaların tedavisi için değerli
bir ürün durumuna gelmiştir. Kordon kanı
kök hücreleri bu zamana kadar malin
veya malin-olmayan (hemoglobinopatiler,
Krabbe, kronik granülomatöz vb.) pediatrik
vakalarda uygulanmaktadır. Kordon kanı kök
hücreleriyle ilgili klinik tedavi denemeleri ve
gelişmeler halen devam etmektedir.
Rejeneratif Tıp ve İmmünoterapide
Mezenkimal Kök Hücreler
Mezenkimal kök hücreler (MKH),
perivasküler hücrelerden köken alan ve
kemik iliği, yağ dokusu, dental dokular,
kordon kanı, kordon gibi çok çeşitli
kaynaklardan elde edilip çoğaltılabilen,
kemik, kıkırdak ve yağ hücresi gibi
yüz-çene cerrahisi gibi alanlarda kullanım
potansiyeli tartışılmaya başlanmıştır.
Pluripotent Kök Hücreler ve Kişiye-Özel
Tedavi Yaklaşımları
Embriyonik kök hücreler (EKH) ve
uyarılmış pluripotent kök hücreler (uPKH)
pluripotent kök hücre çeşitleridir.
TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve
Biyoetik Sempozyumu /Ankara
mezodermal, sinir hücresi gibi ektodermal
ve karaciğer hücresi gibi endodermal
soya farklılaşma yeteneğine sahip
hematopoetik olmayan multipotent kök
hücre tipidir. MKH’ler son yıllarda biyolojik
özelliklerine bağlı olarak rejeneratif tıp ve
immünoterapi alanlarında oldukça önemli
bir yer edinmeye başlamıştır. Bu kök
hücreler vücutta gerçekleşen doku hasarı
sonrası inflamasyon bölgesine göç ederek
doku yenilenmesini hızlandıran faktörleri
salgılamaları, farklı hücre tiplerine
dönüşebilmeleri, immün-düzenleyici ve
immün-baskılayıcı özellikleri ile klinikte
birçok kronik veya akut hastalıkta kullanım
için önemli avantajlar sunmaktadır. Halen
dünya genelinde her biri farklı klinik
evrede bulunan beşyüze yakın kayıtlı
MKH temelli klinik araştırmanın devam
etmekte olduğu ClinicalTrials.gov web
sitesinden duyurulmaktadır. MKH’lerin
etkinliğini araştıran bu çalışmalar
otoimmün hastalıklar, kardiyovasküler
hastalıklar, karaciğer yetmezliği,
osteoartrit, GVH, solunum bozukluğu,
omurilik hasarı, böbrek yetmezliği gibi
çok çeşitli hastalıkların tedavisine yönelik
olarak sürdürülmektedir. Bu gelişmelerin
yanısıra, doku mühendisliği teknolojileri
ile kök hücre temelli işlevsel doku
biyogreftlerinin nefes borusu, mesane ve
Embriyonik kök hücreler, erken dönem
implantasyon öncesi embriyonun iç
hücre kütlesi hücrelerinden türetilen ve
vücudun tüm hücre tiplerine dönüşebilme
yeteneği olan kök hücrelerdir. Bu nedenle,
J. Thomson tarafından elde edildikleri
1998 yılından itibaren (insan EKH’leri)
rejeneratif tıp uygulamaları için büyük
ilgi uyandırmış ise de, biyoetik çekinceler
ve ortaya çıkan belirsizlikler nedeniyle
kullanımına yönelik yoğun tartışmaların
konusu olmuş ve engellerle karşılaşmıştır.
Günümüzde sınırlı sayıdaki araştırmalarda
özelliklerinin ve etkinliklerinin daha iyi
anlaşılmasına çalışılmaktadır.
uPKH’ler ise özelleşmiş vücut hücrelerinin
yeniden (geriye) programlanması
yöntemiyle, embriyon kullanılmadan
elde edilebilmektedir. Bu buluş (fare
uPKH’leri 2006; insan uPKH’leri 2007)
S. Yamanaka’ya çok kısa bir sürede
Nobel ödülünü (2012) kazandırırken,
kök hücre alanında çalışan bilim
insanlarının bakış açılarında önemli
değişikliklere de yol açmıştır. Bu
yöntemin başlıca üstünlüğü, hastadan
alınan hücrelerle kişiye özel pluripotent
hücrelerin üretilebilmesidir. Bu teknoloji,
nadir hastalıkların incelenmesine
yönelik ilaç tarama ve ilaç geliştirme
çalışmalarında kullanılabilmekte, kişiye
özel toksisite testlerinin yapılmasını ve
hastalık modellerinin geliştirilmesine
imkân vermektedir. uPKH’lerin ilk
klinik uygulaması Japonya’da makula
dejenerasyonuna yönelik olarak 2014
yılı sonlarında başlatılmış ise de, bu
hücrelerin taşıdığı kabul edilen potansiyel
nedeniyle şimdiden ilaç endüstrisinin ve
23
NİSAN 2016
MAKALE
KÖK HÜCRE VE REJENERATİF TIP ALANINDA DÜNYA VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER
hematoloji ve onkoloji hastalarına
yapılmaktadır. Benzer nüfus yapısına
sahip gelişmiş Avrupa ülkelerindekilerle
karşılaştırıldığında, ülkemizdeki
(allojeneik veya otolog) kök hücre nakil
sayılarının henüz yeterli seviyelere
ulaşmadığı görülmektedir. Ülkemizde
solid tümörler için uygulanan otolog
nakiller, germ hücreli tümörler, meme
kanseri, nöroblastoma, Ewing sarkomu,
osteosarkoma ve diğer solid tümörler
oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra,
otoimmün hastalıklarda uygulanmakta
olan kök hücre nakilleri bugün için
deneysel kabul edilmektedir.
TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu /Ankara
araştırma merkezlerinin büyük ilgisini
çekmektedir.
Ülkemizde Kök Hücre Nakilleri
Ülkemizde erişkinlerde gerçekleştirilen
kemik iliği/hematopoetik kök hücre
nakillerinin sayısı ikibini aşmıştır.
Bu nakillerin uygulanma şekilleri ve
standartları Sağlık Bakanlığı’nın
1 Şubat 2012 tarihli Organ ve Doku Nakli
Hizmetleri Yönetmeliği ile belirlenmiştir.
Erişkinlerde kemik iliği/hematopoetik kök
hücre nakilleri lenfoma, miyeloma, lösemi
ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan
diğer bazı endikasyonlarda rutin olarak
uygulanmaktadır. Çocuklarda kök hücre
nakillerinin sayısı ise ülkemizde altıyüze
yaklaşmış olup bu nakiller çoğunlukla
TÜBA Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik Sempozyumu / Ankara
24
Yine ülkemizde, eklem kıkırdağı
hasarlarında, iskemik perifer damar
hastalığında, iskemik kardiyomiyopatide,
yaşa bağlı retinopatilerde, ALS’de
(amiyotrofik lateral sikleroz), yanıklarda,
endokrin hastalıklarında vb. kök hücre
uygulanması şeklinde ortak bir tedavi
endikasyonu bulunmamakta ise de,
bu hastalıklara yönelik sınırlı sayıda
klinik kök hücre araştırmasının devam
etmekte olduğu bilinmektedir. Ülkemizde,
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü tarafından erişkin ve pediatrik
hematopoetik kök hücre nakli endikasyon
listesi belirli dönemlerde güncellenerek
yayınlanmaktadır.
Dünyada Kök Hücre ve Rejeneratif Tıp
Alanının Durumu
Dünya genelinde kök hücre nakil
sayılarının artırılmasına yönelik faaliyetler
yoğun şekilde sürmektedir. Diğer yandan,
kök hücre kaynaklarının ve hücresel
ürünlerin çeşitlendirilmesi, tedavilerde
etkinliğin artırılması ve yeni rejeneratif tıp
yaklaşımlarının geliştirilmesini konu alan
çok çeşitli araştırmalar devam etmektedir.
Kök hücre ve yenileyici tıp alanında yapılan
bu araştırmaların ve araştırmacıların
sayılarının hızla arttığı, bu alana ayrılan
bütçelerin büyüdüğü görülmektedir. Dünya
genelinde 1996 yılında bin iki yüz civarında
araştırmacı bu alanda çalışırken, bu
sayı günümüzde yaklaşık yirmi beş bine
NİSAN 2016
ulaşmıştır. 2007 ve 2012
INSERM (Fransa),
yıllarında Fizyoloji ve Tıp
Heidelberg Araştırma
alanındaki Nobel ödülleri,
Enstitüleri (Almanya)
sırasıyla embriyonik kök
ve Karolinska Enstitüsü
hücreler ve uyarılmış
(İsveç) dikkat çekmektedir.
pluripotent kök hücreler
ile ilgili araştırmalar için
Ülkemizde Kök Hücre ve
verilmiştir. Bu gelişmeler,
Rejeneratif Tıp Alanının
kök hücre ve yenileyici tıp
Durumu
alanında yeni ilerlemelere
Klasik hücresel (kemik
ve daha çok kaynağın bu
iliği/hematopoetik
TÜBA Kök Hücre Tedavilerine Güncel Yaklaşımlar Sempozyumu / Ankara
alandaki araştırmalara
kök hücre) tedaviler
aktarılmasına yol
bakımından ülkemizde
pluripotent kök hücre” teknolojisi
açmıştır. Kaliforniya Rejeneratif Tıp
uluslararası standartları sağlayan
günümüzde alanın büyük potansiyele
Enstitüsü (CIRM) 2004 yılından itibaren
uzmanlaşmış merkezler ve deneyimli
sahip açılımı durumuna gelmiştir. Bu
on yıllık süre boyunca yaklaşık 3 milyar
hekimler bulunmakla birlikte bunların
alanda dikkat çeken Doğu Asya ülkelerinde sayıları ülkemizin ölçüleri gözönüne
dolarlık fonu kök hücre ve rejeneratif tıp
sadece özel kaynaklardan 2015 yılında
alanlarındaki araştırmalara ayırmıştır.
alındığında sınırlı sayılarda kalmaktadır.
yaklaşık 1,7 milyar dolarlık bir bütçenin
ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH), 2016
Diğer yandan, ülkemizde kök hücre
kök hücre araştırmalarına ayrıldığı
yılı için belirlediği fonun büyük bölümünü
ve rejeneratif tıp alanında faaliyet
bilinmektedir. Bu kapsamda, Japonya’dan gösteren bir Enstitü ve beş Ar-Ge
embriyonik kaynaklı olmayan kök hücre
Riken ve Kyoto Üniversitesi ile Güney
araştırmalarına ayırmıştır. İki bin yılı
merkezi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra,
sonrasında özel sektörün bu alana yaptığı Kore’den Seul Ulusal Üniversitesi önde
hücresel tedavi ürünü üretim ruhsatı
gelen kurumlardır. ABD’den Harvard,
yatırım 20 milyar doları aşmıştır. Halen
bulunan ikisi kamu, üçü özel toplam
Stanford, California, Mayo Clinic ve Johns
kök hücre ve yenileyici tıp alanının dünya
beş merkez, ayrıca bankacılık alanında
Hopkins Üniversiteleri ile Kanada’dan
genelindeki pazar büyüklüğü yaklaşık 6
ruhsatlı yedi merkez mevcut olup bunlara
Toronto ve McMaster Üniversiteleri kök
milyar dolar olup yüz elli civarında şirket
yenileri eklenmektedir. Bu merkezlerin
hücre araştırmalarına öncülük etmektedir. varlığı ümit verici olup yakın gelecekte
bu alanda faaliyet yapmaktadır. Pazar
büyüklüğünün 2018 yılında 11 milyar doları Avrupa’da ise kök hücre araştırmaları
ülkemizde yeni tedavi yaklaşımlarının
alanında Avrupa Birliği destekli birçok
aşması beklenmektedir.
geliştirilmesinde daha önemli roller
merkez bulunmaktadır. Bunlar arasında
üstlenecekleri öngörülebilir. Bu kurum
Mevzuat yönünden
ve kuruluşlar arasındaki
bakıldığında, kök hücre
iletişimin artırılması ve
araştırmaları ile ilgili
iş birliği yöntemlerinin
Kuzey Amerika ve çoğu
geliştirilmesi ile
Avrupa ülkelerindeki
verimliliklerinin de artması
kısıtlayıcı düzenlemeler ve
beklenebilir. Hücresel
baskılar özellikle 2000’li
tedaviler alanındaki
yıllarda ilerlemeleri
klinik araştırmaları kayıt
sınırlandırırken, daha
altına alan bir ulusal
serbest bir yaklaşım
veri bankamız henüz
ortaya koyan Doğu Asya
yapılanmamış olmakla
Ülkelerinde (Çin, Güney
birlikte, kök hücre/
Kore ve Japonya) önemli
hücresel tedaviler alanında
ilerlemeler sağlanmıştır.
ülkemizde halen on ila
Bu kapsamda,
yirmi arasında klinik
Japonya’dan
araştırmanın devam
S. Yamanaka’nın
etmekte olduğu tahmin
geliştirdiği “yeniden
edilmektedir.
TÜBA Ulusal Kök Hücre Politikaları Çalıştayı / Kayseri
programlama/uyarılmış
25
NİSAN 2016
MAKALE
KÖK HÜCRE VE REJENERATİF TIP ALANINDA DÜNYA VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER
gerçekleştirebilecek olan konularda
etkinlikleri yaşama geçirme görevini
üstlenmiştir.
TÜBA-Güncel İyi Üretim Uygulamalarında (cGMP) Hücresel Tedavi Ürünleri
Kalite Standartları Kursu / Antalya
Kök hücre ve rejeneratif tıp alanı bilim
insanlarımızın ve endüstrinin dikkatini
çekmekte ise de, bu alanda öne çıkan
ülkelerle karşılaştırıldığında henüz uzun
bir yolumuzun olduğu açıktır. Ülkemizin
başlıca araştırma fonlama kuruluşu
TÜBİTAK’ın destek verdiği öncelikli alanlar
arasında “kök hücre ve rejeneratif tıp”
yer almakta olup belirli dönemlerde proje
çağrıları yapmaktadır. Diğer yandan,
proje çağrı ve değerlendirmelerinde
ilgili kurumlar arasında daha yakın
iş birliklerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye’de genel olarak araştırmaları ve
araştırma altyapılarını fonlayan TÜBİTAK,
Üniversiteler, Kalkınma Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, TÜBA ve son olarak TÜSEB gibi
kurum ve kuruluşlar arasındaki iş birliği
ve eşgüdümün artırılmasına ihtiyaç olduğu
değerlendirmesi genel kabul görmektedir.
Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya’daki
gelişmelerin dışında, ülkemizin bulunduğu
coğrafyada kök hücre ve rejeneratif
tıp alanında gerçekleştirilmekte olan
26
nitelikli araştırma ve uygulamaların
büyük ölçüde İran ve İsrail gibi ülkelerle
sınırlı kaldığı da dikkat çekmektedir. Bu
bakımdan, uygulanacak akılcı politikalar,
yapılacak gerçekçi düzenlemeler ve
nitelikli araştırmacıların önünün açılması
ile ülkemizin ilk aşamada bölge ülkeleri
arasında bu alanda öncü konuma gelme
şansının yüksek olduğu öngörülebilir.
TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu
Türkiye Bilimler Akademisi Konseyi, 2005
yılında kök hücre araştırmalarının taşıdığı
önemi göz önüne alarak “TÜBA Kök
Hücre Çalışma Grubu (KHÇG)” adı altında,
bünyesinde farklı disiplinlerden gelen
üyelerin bulunduğu, bilim insanlarının
katılımına açık bir grup oluşturmuştur.
TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu, kök
hücre çalışmalarının insan sağlığı
konusundaki değerinin farkındalığıyla;
ülkemizin bilim alanındaki birikimini
ülke ve toplum hizmetine yöneltecek
girişimlerde bulunmak, ülkemizin
bilim ve kültürü için büyük önem
taşıyan ve ancak Akademi öncülüğünde
TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu’nun
sorumluluk alanı içinde; kök
hücreler konusundaki gelişmeleri
ve bilgi birikimini güncel olarak
izlemek, kök hücrelerin araştırma
ve uygulamalarına yönelik ulusal
ve uluslararası yasal, biyoetik ve
diğer düzenlemeleri yakından
takip etmek, bilgi ve deneyimlerini
ilgili disiplinlerin konuyla ilgili
tüm paydaşlarıyla eşgüdüm içinde
paylaşmak, kurum içi, ulusal ve
uluslararası benzer gruplarla iş
birliğine öncelik vererek, ümit veren
yeni yaklaşımları içeren araştırma
projelerinin hazırlanmasını
desteklemek, karşılıklı etkileşim
içinde olunan bir ortamın
gelişmesine katkı sağlamak, bu
konuda konferans, seminer ve sempozyum
düzenlemek ve yayınlarda bulunmak
ve ulusal kurumlarımıza bu konuda
danışmanlık hizmeti sunmak gibi amaçları
bulunmaktadır. Bu çerçevede, ulusal
politikaların oluşturulmasına yönelik
çalıştaylar düzenlemekte ve raporlar
hazırlamaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar
• Atala A, Murphy S. JAMA, 313: 14131414 (2015).
• Baker KF, Issacs JD. Curr Opin
Rheumatol, 26: 219-227 (2014).
• Ballen KK et al. Biol Blood Marrow
Transplant, 14(s): 2-7 (2008).
• Barker JN et al. Biol Blood Marrow
Transplant, 16: 1541-1548 (2010).
• Bruno B et al. N Engl J Med, 356(11):
1110-1120 (2007).
• California Institute of Regenerative
Medicine, Press Release (http://www.
cirm.ca.gov/PressRelease_061809;
Accessed Jan 24, 2016).
NİSAN 2016
• Euro Stem Cell, Stem Cell Research
Trends and Perspective on the Evolving
International Landscape (http://www.
eurostemcell.org/).
• European Medicines Agency First
Stem-Cell Therapy Recommended
for Approval in EU. (http://www.
ema.europa.eu/ema/index.
jsp?curl=pages/news_and_events/
news/2014/12/news_detail_002239.
jsp&mid=WC0b01ac058004d5c1;
Accessed October 15, 2015).
• Gratwohl A et al. Lancet Haematol,
2(3): e91-e100 (2015).
• Koreth J et al. JAMA, 301(22): 23492360 (2009).
• Linden PK. Crit Care Clin, 25: 165-184
(2009).
• Mounier N et al. Biol Blood Marrow
Transplant, 18(5): 788-793 (2012).
• Mozaffarian D et al. Circulation, 131:
e29-e322 (2015).
• National Institutes of Health, Report.
nih.gov, “NIH Categorical Spending
-NIH Research Portfolio Online
Reporting Tools (Report)”. 2016. Web.
26 Jan.2016.
• Passweg JR. Swiss Med Wkly, 142:
w13696 (2012).
• Passweg JR et al. Bone Marrow
Transplant, 50(4): 476-482 (2015).
• Ratcliffe E et al. Br Med Bull, 108: 7394 (2013).
• Sleeboom-Faulkner M. Nature, 495: 47
(2013).
• Takahashi K, Yamanaka S. Cell 126:
663-676 (2006).
• Thomson JA et al. Science 282: 11451147 (1998).
• Terzic A et al. Stem Cells Transl Med,
4(12): 1373-1379 (2015).
• Trounson A, DeWitt ND. Nature Rev
Mol Cell Biol, 17: 194-200 (2016).
• Trounson A, McDonald C. Cell Stem
Cell, 17: 11-22 (2015).
Prof. Dr. Ercüment Ovalı / TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu Yürütücüsü /
TÜBA-1. Kök Hücre Üretiminde Yeni Teknikler Kursu / Antalya
• Türkiye Bilimler Akademisi Raporları:
“Kök Hücre Araştırmalarında Güncel
Kavramlar”, TÜBA, Ankara (2004).
• Türkiye Bilimler Akademisi Raporları:
“Kök Hücre Biyolojisi ve Klinik
Uygulamalar”, TÜBA, Ankara (2009).
• Türkiye Bilimler Akademisi Raporları:
“Ulusal Kök Hücre Politikaları”, TÜBA,
Ankara (2014).
• Türkiye Bilimler Akademisi Raporları:
“Kök Hücre Araştırmaları ve Biyoetik”,
TÜBA, Ankara (hazırlanıyor, 2016)
• Warwick RM et al. Bull World Health
Organ, 91: 314-314A (2013).
• Wei X et al. Acta Pharmacol Sin, 34:
747-754 (2013).
• World Health Organization
Global Status Report on
Noncommunicable Diseases
(http://apps.who.int/iris/bitstream/
10665/148114/1/9789241564854_eng.
pdf?ua=1; Accessed October 15, 2015).
• U.S. Dept. Health and Human Services
2020. A New Vision–A Future for
Regenerative Medicine. (http://medicine.
osu.edu/regenerativemedicine/
documents/2020vision.pdf. Accessed
October 15, 2015).
• United Nations Population Fund
Ageing in the Twenty-First Century: A
Celebration and a Challenge ( http://
unfpa.org/ageingreport; Accessed
October 15, 2015).
27
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA GIDA VE BESLENME ÇALIŞMA GRUBU
Prof. Dr. Kazım ŞAHİN / TÜBA Asli Üyesi, TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü
Prof. Dr. Ali AYDIN / TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Üyesi
insanları ile birlikte multidisipliner
Kongre, Sempozyum veya Çalıştay
gibi faaliyetler düzenlemek, ilgili
kurumlara önerilerde bulunmak suretiyle
çalışmalarına devam etmektedir.
Gıda ve beslenme bilimi, birçok
bilim dalının ortak konularını içeren
multidisipliner bir alan olmasından ötürü,
gıda alanında gerçekleştirilen büyük ölçekli
multidisipliner araştırma ve faaliyetlerin
çok daha büyük kitleler üzerinde etkili
Dünya nüfusunun hızla artış göstermesi,
olduğu görülmektedir. Nitekim beslenme;
tüm dünyada beslenmeyi ve açlıkla
insan ve hayvan sağlığının korunması,
mücadeleyi ön plana çıkarmış, konu ile
geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin
tüm bilim dallarındaki uzmanların soruna artırılmasına yönelik metabolizmanın
çözüm bulma amacıyla beslenme alanında gereksinimi olan besin öğelerini yeterli
yoğun bilimsel faaliyetler içine girmelerine düzeylerde ve uygun zaman diliminde
neden olmuştur. Ayrıca, gelişen
alınması için bilinçli yapılması gereken bir
teknolojiye bağlı meydana gelen çevre
davranış olarak ifade edilmektedir. Ayrıca,
kirlilikleri ile ülkeler arasındaki ekonomik insanların yaşaması, fiziksel ve mental
dengesizliklerde sağlıklı gıda temini ve
gelişim sağlaması için yeterli ve dengeli
beslenme problemlerini tetikleyen önemli miktarda gıda almaları ve bu gıdaların
unsurlardır. Diğer taraftan, özellikle
sağlık ve güvenilir olması bireylerin en
küresel ısınma nedeniyle, dünyada mevcut temel hakkı olarak kabul edilmektedir.
ekilebilir alanların kuraklık ve çölleşme
Canlı organizmanın, sağlıklı büyüme ve
tehlikesi ile karşı karşıya kalması,
gelişmesi ile organizmanın üretken olarak
insanların kıtlık ve açlık sorunlarının
uzun süre yaşaması için alınması gerekli
artacağına dair endişelerini gün geçtikçe
besin öğelerinin her birinin günlük limitleri
artırmaktadır. Bu bağlamda, bilim
ilgili otoriteler tarafından belirlenmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi bünyesindeki
adamlarının büyük çapta gıda sıkıntısı
4 çalışma grubundan biri olan “Gıda
yaşanması ihtimalinin azaltılması ve
Besin öğelerinin vücuda az ya da çok
ve Beslenme Çalışma Grubu” 2014
yakın
gelecekte
ortaya
çıkması
kuvvetle
miktarda alınması ya da hiç alınmaması
yılında faaliyete geçmiş, en yeni çalışma
durumunda büyüme ve gelişmenin
grubudur. Konusunda uzman seçkin bilim muhtemel riskleri önlemek amacıyla
uyarlanabilir gıda üretim sistemlerinin
etkilenmesi ile birlikte sağlığın bozulması
insanlarından meydana gelen söz konusu
geliştirilmesine
yönelik
çalışmaları
gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu
grup, ülkemizdeki nüfusun geleceği
noktada, ülkemizde toplum sağlığının
açısından büyük önem taşıyan uluslararası yoğunluk kazanmaktadır. Bu çalışmalar
standartlarda sağlıklı ve dengeli beslenme kapsamında gıdaların üretimi, dağıtılması temelini teşkil eden yeterli ve dengeli
ve tüketilmesi gibi önemli aşamaların
beslenme konularında, elde edilen bilgiler
ile ilgili farkındalığın oluşturulması,
yanında dünyaca kabul görmüş
ve araştırma sonuçları hakkında halkın
toplumun gıda ve beslenme hakkında
bitkisel ve hayvansal gıdaların insan
yeterli ve doğru olarak bilgilendirilmesi
en doğru bilgiye ulaşması, bu anlamda
sağlığına
zararlı
unsurları
içermeden
büyük önem taşımaktadır. Özellikle
bilinç oluşturmaya yönelik nitelikli
yetiştirilmesine
yönelik
“çiftlikten
çatala”
gelişmiş toplumların geleceğini tehdit
insan gücü sağlanması, obezite, diyabet,
konsepti ile birlikte alternatif yenilikçi
eden önemli hastalıklar arasında
damar sertliğinin de içinde bulunduğu
gıda sistemlerinin ortaya konulması ve
gösterilen obezite, diyabet, hipertansiyon,
metabolik hastalıklar, gıda maddelerinin
bu
sistemlerin
sağlık,
çevre
ve
ekonomi
damar sertliği vb. hastalıkların besinlerle
hijyenik üretimi, depolanması, taşınması
ile sıkı entegrasyonunun sağlanmasının,
doğrudan ilişkili olması gıda ve beslenme
ve satışa sunulması aşamalarını içeren
insanlığın geleceğinin güvenceye
konularını ön plana çıkaran diğer önemli
“Sürdürebilir Gıda Güvenliği” konsepti ile
alınması
açısından
büyük
önem
arz
ettiği
unsurlardır.
gıda kaynaklı meydana gelen hastalıklarla
öngörülmektedir.
mücadele gibi konularda, ilgili bilim
28
NİSAN 2016
Gelişmiş ya da gelişmekte olan
toplumların tümünde, gıdaya ilişkin
hizmetler devletin bireylere sunduğu
temel hizmetler kapsamında kabul
edilmektedir. Bu bağlamda tüketiciler
açısından güvenli gıda üretimi, gıda
güvenirliği kavramları kapsamında gıda
üreten işletmelerin kontrolleri devlet
kurumları tarafından resmi olarak
gerçekleştirilmektedir. Bu nedenlerden
ötürü, gıda güvenilirliği, günümüzde
tüm insanlığın üzerinde durduğu ve
geliştirilmesine özen gösterdiği önemli bir
konu olarak ön plana çıkmaktadır. Nitekim
gerek Amerika gerekse Avrupa Birliği
araştırma programlarında, az sayıdaki
öncelikli araştırma projesi konularından
biri olarak “Gıda Güvenilirliği” başlığı yer
almaktadır. Benzer şekilde, ülkemizdeki
öncü kurumlardan TÜBİTAK tarafından
ilan edilen öncelikli projelerin başlıkları
arasında “Beslenme ve Gıda Güvenliği”
sıklıkla yer almaktadır.
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma
Grubu’nun Hedefleri ve Misyonu
Ülkemizde ve dünyada eğilim gösteren
konuların arasında yer alan dengeli
ve yeterli beslenme ve sağlıklı gıda
üretimi ihtiyacına yönelik faaliyetleri
geliştirmek hedefinde olan Gıda ve
Beslenme Çalışma Grubunun hedefleri
arasında; uluslararası standartlar
çerçevesinde belirtilen niteliklere uygun
yeterli ve dengeli beslenme bilincinin
yerleştirilmesi, toplumun beslenme ve
sağlıklı gıda temini ile ilgili durumunun
saptanması sonrasında, sorunların ve
önceliklerin belirlenerek bu doğrultuda
uygulama planı oluşturulması, insan ve
hayvan sağlığının korunması, hastalıkların
tedavisi ve toplumun bilinçlendirilmesi
doğrultusunda ulusal ve uluslararası
üniversiteler, kamu ve sivil toplum
kuruluşlarının ilgili birimleri ile iş birliği
içerisinde bulunulması, konu ile ilgili
etkin bilimsel araştırma projelerinin
hazırlanmasının teşviki ve üstün nitelikli
yayınların ortaya konulması gibi başlıklar
yer almaktadır. İlave olarak, TÜBA
Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın
“TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma
Grubunun ilgili paydaşların katkı ve
katılımları neticesinde toplumda, ilgili
kamuoyu ve politikalara yönelik bilimsel
etkinliklerin gerçekleştirileceğini” ifade
etmesi, söz konusu çalışma grubunun
toplumun tarafsız biçimde ve sürekli
bilgilendirilmesinde önemli bir noktada
yer alacağının göstergesi olarak
değerlendirilmektedir.
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma
Grubu, hâlihazırda sahip olduğu
misyon çerçevesinde, hedeflerin
gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalarına
yoğun biçimde devam etmektedir.
Gıda ve beslenme ile ilgili ulusal ve
uluslararası gelişmelerin yakından takip
edilerek eş güdüm oluşturmak, toplumun
uluslararası standartlar çerçevesinde yer
alan niteliklere uygun yeterli ve dengeli
29
NİSAN 2016
MAKALE
TÜBA GIDA VE BESLENME ÇALIŞMA GRUBU
Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu
belirli zaman aralıklarında, gıda ve
beslenme ile ilgili gündem konuları veya
gerçekleştirilecek bilimsel faaliyetlerin
planlanması çerçevesinde toplanmaktadır.
Toplantılarda gündem konularına
ilişkin üyeler arasında bilimsel görüş
alışverişinde bulunulmak suretiyle
gerçekleştirilecek bilimsel faaliyetlerin
nitelikleri ortaya konulmaktadır. Bu
toplantılara, programının uygunluğu
dahilinde TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet
Cevat Acar da iştirak etmekte ve çalışma
grubunu güncel bilimsel faaliyetlere
yönelik bilgilendirmektedir.
TÜBA Gıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi Sempozyumu / Elazığ
beslenme bilincinin gelişmesine katkıda
bulunmak ve bununla ilgili insan gücü
altyapısının oluşumunu desteklemek,
sağlıklı gıda üretimi, sağlıklı beslenme ve
yaşam biçimlerini teşvik etmek, gıda ve
beslenmeye yönelik bilimsel araştırma
alanında otoriteler arasında gösterilen
sivil ve kamu kurumları arasındaki iş
birliğini teşkil etmek ve güçlendirmek,
ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan
bilimsel çalışmalar ile mevzuat ve gıda
alanındaki uygulamaları takip etmek ve bu
projelere danışmanlık yapmak suretiyle,
toplumun sağlıklı beslenme ve güvenli
gıda hakkında doğru ve güvenilir bilgiye
ulaşmasına katkı sağlamak, gıda ve
beslenme üzerine sempozyum, konferans,
çalıştay vb. düzenlemek, sağlıklı beslenme
ve gıda güvenliği konularında seminerler
vermek, beslenme kaynaklı metabolizma
hastalıklarına yönelik bilimsel faaliyetler
gerçekleştirmek, bu konularda kitap,
broşür, medya ve internet vasıtasıyla
çalışmalarda bulunmak gibi başlıca
konular ön plana çıkmaktadır.
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu
Üyeleri
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma
Grubu, konularında uzman seçkin
bilim insanlarından oluşmaktadır. Grup
30
yürütücülüğü görevini TÜBA Asli üyesi
Prof. Dr. Kazım Şahin sürdürmektedir.
Grubun diğer üyeleri arasında TÜBA Asli
Üyesi Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur, TÜBA
Asli Üyesi Prof. Dr. Fatih Gültekin, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müşaviri
Prof. Dr. İrfan Erol, Hacettepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim
üyesi Prof. Dr. Tanju Besler ile İstanbul
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim
üyesi Prof. Dr. Ali Aydın yer almaktadır.
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu
Faaliyetleri
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu,
TÜBA bünyesindeki en yeni çalışma grubu
olmasına rağmen kısa zamanda çok
sayıda bilimsel faaliyet gerçekleştirmiştir.
Bu bağlamda, Asya Bilim Akademileri
ve Toplulukları Birliği (AASSA) ile
birlikte “Uluslararası Gıda Güvenliği
Sürdürülebilir Yönetimi Bölgesel Çalıştay’ı
TÜBA öncülüğünde gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu Çalıştay, 09-10 Nisan 2015
tarihinde İstanbul’da düzenlenmiş olup
Amin Alizadeh-AASSA ve TÜBA iş birliği ile düzenlenen Uluslararası Sürdürülebilir
Gıda Güvenliği Yönetimi Bölgesel Çalıştayı / İstanbul
NİSAN 2016
AASSA ve TÜBA iş birliği ile düzenlenen Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Güvenliği Yönetimi
Bölgesel Çalıştayı / İstanbul
Çalıştay’a ulusal ve uluslararası çok
sayıda konunun uzmanı bilim insanı
iştirak ederek yazılı ve sözlü katkıda
bulunmuşlardır. AASSA Başkanı
Prof. Krishan Lal’in “Gıda sürdürülebilirliği
ve beslenme konularında özellikle nüfus
artışı ve iklim değişikliklerinden ötürü,
özellikle dünya nüfusunun yarısına sahip
Asya-Pasifik bölgesinde büyük endişelerin
söz konusu olduğunu” ifade etmesi;
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu
yürütücüsü Prof. Dr. Kazım Şahin’in
“Küresel iklim değişimi ve çevre kirliliğinin
daha önce hiç olmadığı kadar hızlı
seyretmesi ve pek çok bölgenin kuralık ve
kıtlıktan etkilenmesine yönelik risklerin
bertaraf edilmesi amacıyla alternatif
ve uyarlanabilir gıda sistemlerinin
geliştirilmesinin önemini vurgulaması”
Çalıştay’ın öne çıkan ve dikkat çeken
başlıkları olarak değerlendirilmiştir.
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu
ve Kanser Çalışma Grubu iş birliğinde 23
Mayıs 2015 tarihinde Elazığ ilinde “TÜBAGıda, Beslenme ve Kanserin Önlenmesi
Sempozyumu” gerçekleştirilmiştir.
Sempozyuma TÜBA üyeleri, TÜBİTAK,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Devlet ve Vakıf
Üniversiteleri, özel ve devlet hastaneleri
ile sivil toplum kuruluşlarından uzman
bilim insanları katılmıştır. Sempozyumda,
toplumda sağlıklı beslenme ve güvenli
gıda gibi konularda bilgi kirliliği yaşandığı
ve gıda ile kanser konularının çok sık
suistimal edildiği ifade edilmiş, obezite,
tütün kullanımı ile yanlış beslenmenin
kansere yol açan başlıca nedenlerden
olduğu belirtilmiş, gıdalarda kullanılan
katkı maddelerinin olası riskleri dile
getirilmiş ve konu uzmanları oturumlarda
yararlı bildirimlerde bulunmuştur.
Sempozyum sonunda hazırlanan
rapor ilgili kamu ve özel kuruluşlar ile
üniversite ve diğer paydaşlara iletilerek
toplumun konu hakkında bilgilendirilmesi
sağlanmıştır.
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma
Grubu, 2016 yılında da faaliyetlerine
yoğun biçimde devam etmektedir.
Gerçekleştirilen toplantılarda,
özellikle toplum içerisinde gıda ve
beslenme konuları ile ilgili güncel
başlıklar ele alınarak, bu yıl içerisinde
gerçekleştirilecek faaliyetlerin
belirlenmesi sağlanmıştır. Bu kapsamda
2016 yılı içerisinde “Alternatif Tıp
Ürünlerinin Ruhsatlandırılması ve
Pazarlanması” konusunda bir Çalıştay
düzenlenmesine karar verilmiştir. Ayrıca,
günümüzde birçok önemli otorite kurum
tarafından insanlığı tehdit edebilecek
önemli bir sorun olarak nitelendirilen
“antibiyotik dirençlilik” konusu temelinde
“Antibiyotik Dirençlilik Fenomeni”
başlıklı Sempozyum düzenlenmesine
karar verilmiştir. Yine, yapılan grup
toplantısında “Doping Yapıcı Maddeler”
ve “Fitokimyasallar” ile ilgili çalıştayların
yapılması konusunda tavsiye kararı
alınmıştır.
AASSA-TÜBA Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Güvenliği Yönetimi Bölgesel Çalıştayı
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar
31
NİSAN 2016
MAKALE
ANDREAS TİETZE’NİN TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ
Prof. Dr. Semih TEZCAN / Türkoloji
Andreas Tietze Kimdi?
Avusturyalı bilim insanı Andreas Tietze,
1937 yılında Viyana Üniversitesi’nde
ekonomi tarihi alanında doktora yaptıktan
sonra Türkiye’ye yerleşmiştir. İkinci Dünya
Savaşı öncesinde Nazi rejimi, Almanya ve
Avusturya’da birçok ünlü Musevi ve sosyalist
üniversite hocasını ve sanatçıyı çalıştıkları
kurumlardan kovmuştu. Daha önce Türkiye
ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan
bu hocalardan ve sanatçılardan bir
kısmı bir program çerçevesinde
Atatürk tarafından davet edilmiş,
kendilerine Türkiye üniversitelerinde
ve yüksek okullarında görev verilmişti.
1938 yılında daha 24 yaşındayken
İstanbul’a yerleşen Andreas Tietze,
bu program çerçevesinde gelenlerden
değildi. O, yüksek öğrenimini yaparken
birçok başka dil yanında Türkçe de
öğrenmişti; öğrencilik döneminde
Türkiye’ye yaptığı seyahatler, onun
ülkemize, dil ve kültürümüze duyduğu
ilgiyi büsbütün artırmıştı. Musevi bir
aileye mensup olduğu için 1938’de
Almanya’ya ilhak edilen Avusturya’da
çalışması zaten olanaksızdı. Bilinçli
bir seçimle Türkiye’ye geldi, İstanbul
Üniversitesi’nde Almanca ve İngilizce
okutmanı olarak ders vermeye başladı.
Kısa süre içerisinde Türkiye’nin bilim,
kültür ve sanat hayatına hizmet
ve yön verenler arasında yer aldı,
kendisini kabul ettirdi. Örneğin İslam
Ansiklopedisinin başında bulunan
Prof. Abdülhak Adnan Adıvar, şair ve
Almanca öğretmeni Behçet Necatigil,
ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu
ile dostluk kurdu, iş birliği yaptı.
Türkiye’de görev yapmakta olan Türkolog
ve Güneydoğu Avrupa araştırmacısı Prof.
Robert Anhegger ve İndolog Prof. Walter
Ruben ile “İstanbul Yazıları” dizisini çıkardı.
Türk dili ve edebiyatı alanında birçok bilimsel
çalışma yaptı.
32
Andreas Tietze, İkinci Dünya Savaşı’nın
bitmesinden sonra da Türkiye’den
ayrılmadı. Çalıştığı üniversite, çok değerli
yayınlarına, çeşitli bilimsel etkinliklerine
rağmen ona daha yüksek bir pozisyon
vermediği halde o, 1958’e kadar 20 yıl
boyunca İstanbul Üniversitesi’nde okuyan
gençlere büyük bir özveriyle Almanca
ve İngilizce öğretti. Türkçe-İngilizce ve
Andreas Tietze, 1987’de Bamberg’de Yapılan
1. Alman Türkologları Kongresinde
Bildirisini Sunduktan Sonra Soruları Yanıtlıyor
İngilizce-Türkçe Redhouse sözlüklerinin
modernleştirilmiş yeni baskılarını
hazırlayan kurullarda yıllarca hizmet etti.
1958’de Californiya Üniversitesi onu Türk
Dili ve Edebiyatı profesörü olarak Los
Angeles’e davet etti. ABD’de 1971 yılına
kadar kaldı, birçok öğrenci yetiştirdi.
Bundan sonra Viyana Üniversitesinde
Türkoloji ve İslambilim kürsüsü
başkanlığını 1984’e kadar sürdürdü.
Emekli olduktan sonra da 1997 yılına
kadar Viyana Üniversitesi’nde seminerler
verdi. Hayatının son yıllarını malzemesini
daha gençlik yıllarında toplamaya
başladığı Tarihi ve Etimolojik Türkiye
Türkçesi Lugati ile uğraşarak geçirdi.
Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi
Lugati (TETTL)
Andreas Tietze çok yönlü bir
filologtu, yabancılar için Türkçe ders
kitaplarından dil tarihi konularına,
sözlük kaynakçalarından Orta
Asya Abdallarının diline kadar çok
değişik alanlarda yayınları vardır.
16. yüzyıl Osmanlı yazarı ve devlet
adamı Gelibolulu Mustafa Âlî’nin
bazı eserlerini incelemelerle
yayınlamış ve İngilizceye çevirmiştir.
Giritli Ali Azizî’nin Muhayyelât’ının
dil ve edebiyat açısından önemini
ortaya koymuştur. Bu gibi eserlerde
karşısına sürekli olarak kökeni
belirlenemeyen, açıklanamayan
kelimeler çıkmaktaydı. Onun en
çok emek verdiği alanlardan biri
de Osmanlıcaya, başka bir deyişle
Anadolu ve Rumeli Türkçesine komşu
dillerden girmiş olan kelimeleri
belirlemekti. Bu konuda birçok
çalışma yaptı ve yayınladı. Daha önce
yayınlanmış çalışmaları eleştirel
bakış açısıyla değerlendirdi, yeni
yayınlardan yararlandı. Yine de gerek
Osmanlıca metinlerde, gerekse Türkiye
Türkçesi yazı dilinde çok sayıda kelime
ve deyim açıklanamıyordu, bilinenleri ve
bilinmeyenleri sistematik olarak bir araya
getiren ve kaynakları gösteren bir sözlüğe
gereksinim vardı.
NİSAN 2016
Andreas Tietze’nin Türkiye’ye geldiği
ve Türkçe üzerinde çalışmaya başladığı
yıllarda Türkçe için ciddiye alınabilecek
bir etimolojik sözlük yoktu. Kelime ve
deyimlerin ne zamandan beri kullanıldığını,
hangi metinde nasıl geçtiğini belgeleyen
herhangi bir tarihî sözlük de yapılmamıştı.
Bu durum bugün bile bütünüyle
değişmemiştir. Eski Türkçe dönemi
(Orhun, Yenisey, Eski Uygur, Karahanlı
Türkçeleri) veya bütün Türk dillerinde
ortak olan söz varlığı için iyi sayılabilecek
kökenbilgisi sözlükleri hazırlanmışsa da
tarihî sözlük sayılabilecek çalışmalar pek
az ve yetersizdir. Türkiye Türkçesinin geniş
kapsamlı, güvenilir bir etimolojik sözlüğü
yayınlanmış değildir.
filoloji çalışmalarına girmesinden
neredeyse yarım yüzyıl önce
başlamış, onyıllar boyunca
konvensiyonel yöntemle, fişlerle,
fiş kutularıyla çalışmış.
1990’lı yılların ortalarından
sonra Prof. Tietze, gözlerindeki
kataraktın giderek yoğunlaşması
dolayısıyla sözlük çalışmalarını
istediği gibi devam ettiremediği
için üzgündü. Tıptaki gelişmeler
sayesinde başarılı ameliyatlar
geçirdikten sonra sözlük
çalışmalarını hızlandırdı, üstelik
ilerlemiş yaşına rağmen bilgisayar
kullanmaya da başladı. Fakat
“altı cilt ve bir indeks cildi olarak
Elimizde bulunan malzemeden Tietze
planlanmış” olan sözlüğün bütün
Hoca’nın daha Türkiye’de geçirdiği ilk
ciltlerinin bitmesi için daha pek çok
yıllardan başlayarak okuduğu kitap,
çalışma gerekmekteydi. Kendisinin
gazete ve dergilerde rastladığı ilgi çekici
ve bazıları öğrencileri olan bilimsel
kelime ve deyimleri veya değişik anlam
yardımcılarının bütün gayretine
ve kullanımları fişler üzerinde derlemeye
rağmen 2003 yılında hayata veda
başladığını anlıyoruz. Onun derlemelerinin ettiğinde bu büyük eserinin sadece
yalnız yazılı kaynaklarla sınırlı kalmadığı
A-E harflerini kapsayan ilk cildi
Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati,
görülüyor, kimi fişlerde bir sözü, bir
İstanbul’da yayınlanabilmişti. Öteki
İstanbul-Viyana 2002 (1. cildin kapağı)
deyimi kimden işittiğini, kendisine nasıl
ciltler hazır değildi. Türk dili ve
açıklandığını da titizlikle not etmiş. Kaynak kültürü için bir anıt olan sözlüğün
imzalanmıştır. Bu sözleşme gereği
kişiler arasında meslektaşları, öğrencileri, ikinci cildi 2009’da Avusturya Bilimler
sözlüğün mevcut malzemesi (dijitalize
ev işleri yardımcıları, taksi şoförleri
Akademisi tarafından Viyana’da yayınlandı, edilmiş fişler, dosyalar, müsveddeler,
bulunuyor, bazılarının nereli olduğunu bile bu cilt F-J harflerini kapsamaktaydı.
listeler vb.) TÜBA’ya teslim edilmiş
kaydetmiş.
bulunmaktadır. Sözlüğün hazırlık
Sözlük yazarı TETTL’yi hazırlarken 800’den çalışmalarını uzun süre desteklemiş ve ilk
Zaman içerisinde Tietze Hoca, hazırlamak fazla bilim insanı ve edebi metin yazarının iki cildin yayınını sağlamış olan Avusturya
istediği büyük sözlüğü hayatının sürekli
yaklaşık 1900 eserini kullanmıştır.
Bilimler Akademisi ile yapılan bir anlaşma
bir uğraşısı haline getirmiş. Başka
Bunlardan onda dokuzu doğrudan doğruya ile bu kurum da bütün haklarını TÜBA’ya
bilimsel çalışmaları sırasında da TETTL
verilerin derlendiği metinler, geriye
devretmiştir.
için fiş çıkarmış. Örneğin Mustafa Âlî’nin
kalanlar ise sözlük, gramer, dilbilimsel
eserlerini yayına hazırlarken de, Ali
inceleme, edebiyat incelemesi gibi
Bu satırların yazarı, TÜBA tarafından
Azizî’nin Muhayyelât’ı üzerinde inceleme
yayınlardır.
kendisine verilen görev gereği,
yaparken de gerekli gördüğü kelime ve
TETTL’in yayınlanmış ciltlerinin gözden
deyimleri, içinde geçtiği cümleyle birlikte
TETTL Tamamlanmakta, TÜBA Tarafından geçirilmesinden, her türlü dizgi yazım
sayfasını, satırını da belirterek fişlere
Yayınlanacak
ve ifade yanlışından arındırılmasından,
yazmış. Bilinmeyenleri sözlüklerde
2014 yılında Andreas Tietze’nin vârisleriyle henüz yayına hazır olmayan ciltlerin
arayarak anlam vermiş, sözlüklerde
Türkiye Bilimler Akademisi arasında
hazırlanmasından ve eksiklerin elden
yoksa metin bağlamına göre tahminde
TETTL’in bitirilmesi ve daha önce
geldiğince giderilmesinden sorumlu
bulunmuş, kaynağını, kökenini bulmaya
yayınlanmış olan ciltler de dâhil olmak
olacaktır. Şimdiye kadar yayınlanmamış
çalışmış, dilbilimsel açıklamalar eklemiş. üzere bütün ciltlerin TÜBA tarafindan
olan, büyük kısmı fişler üzerinde el
Bütün bu işlere bilgisayarın hayatımıza ve
yayınlanması konusunda bir sözleşme
33
NİSAN 2016
MAKALE
ANDREAS TİETZE’NİN TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ
çalışmalar bitirilmiştir.
Sürmekte olan çalışmalarda
sözlüğün özgünlüğüne fazlaca
müdahale edilmemekte,
Andreas Tietze’nin yöntemi,
dili, uslûbu, kullandığı bilimsel
terimler vb. korunmaktadır.
Sadece kullanımı
kolaylaştırmaya yönelik
değişiklikler uygulanmakta,
örneğin bazı terimler için
açıklamalar eklenmektedir.
Sözlük yazarının verdiği köken
açıklamaları için tartışmaya
girmek yoluna gidilmemekte,
gerektiği takdirde son yıllardaki
bulgulara, açıklamalara,
yayınlara dikkati çekmekle
yetinilmektedir.
TETTL’in 2003’te yayınlanmış
olan birinci ve 2009’da
yayınlanmış olan ikinci cildi
çok büyük boyutlu kitaplar
halinde basılmıştı. O boyutların
sık kullanılacak bir başvuru
eseri için uygun olmadığı
düşünüldüğünden TÜBA yayını
Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati, Viyana 2009
daha küçük boyutlarda ve sekiz
(2. cildin kapağı)
cilt olarak planlanmıştır. Yedi
yazısıyla yazılı olarak mevcut bulunan
cilt sözlük kısmını, sekizinci cilt
malzeme, yayınlanmış kısımdaki
ise dizinleri (indeks) kapsayacaktır. Yedi
sisteme göre maddeler haline getirilerek
ciltte alfabetik sıraya sokulmuş maddeler
işlenmektedir. El yazısıyla, çeşitli dillerde
halinde sunulan malzeme için değişik
anlam verilerek, bazen okunması güçlük
ilkelere göre düzenlenmiş olan çok sayıda
yaratan şekilde yazılmış fişler bilgisayara
dizin yer alacaktır.
geçirilmekte, alfabetik sıraya sokulmakta,
gerektiğinde 14. yüzyıldan bu yana eski
Andreas Tietze’nin bu büyük eserinin
ve yeni metinlerden alınan kullanım
bütün ciltlerini tamamlayıp baskıya
örneklerinin sayısı artırılmaktadır.
hazır duruma getirmek üzere 2015
sonbaharında başlatılmış olan çalışmalar
Bu satırların yazarı kurduğu ekipteki
2017 sonunda bitecektir. TÜBA yayınının
yardımcılarıyla birlikte bu işleri en
basılmasıyla eksikliği 150 yıldan beri
iyi biçimde gerçekleştirmeye gayret
dile getirilmiş olan Türkiye Türkçesinin
etmektedir. Şu anda ilk dört cilt üzerindeki geniş kapsamlı kökenbilgisi sözlüğü,
34
aynı zamanda gereksinmeyi bir ölçüde
karşılayacak bir tarihsel sözlük olarak
kütüphaneleri zenginleştirecektir. Türk
dili, edebiyatı ve kültürünü araştırmak
isteyenler Türkiye Türkçesinin, 600 yıllık
geçmişini kapsayan büyük bir sözlüğe
kavuşmuş olacaktır.
NİSAN 2016
MAKALE
TÜRK-İSLAM BİLİM KÜLTÜR MİRASI PROJESİ
Doç. Dr. Ahmet ARSLANTÜRK / İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Osmanlı Müesseseleri ve
Medeniyeti Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı - TÜBA Başkan Danışmanı
Duygu COŞKUN / TÜBA Araştırıcı
kabul alan eserler, bir kısmını ise Proje
Yayın Yürütme Kurulunun belirlediği ve
sipariş yoluyla yetkin akademisyenlere/
bilim insanlarına hazırlatılacak eserler
oluşturmaktadır.
TÜBA, Türkiye’nin ulusal bilim akademisi
olma sorumluluğu ile bilim ve kültür
mirasımıza verdiği önem ve ‘toplumda
bilimsel yaklaşım ve düşüncenin
yayılmasını sağlamak’, ‘bilimin
öneminin ülke kamuoyunca takdir ve
kabulünü sağlamak’, ‘gençleri bilim ve
araştırma alanına yönlendirmek’ ile ilgili
yükümlülükleri doğrultusunda, ‘TÜBA
Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi’ni
2014 yılında başlatmıştır.
Proje, Türk-İslam bilim ve kültür mirasına
ait yazma ve matbu tarihî eserlerin
tıpkıbasımı, transliterasyonu, günümüz
Türkçesine çevrilmesi ve yayımlanması
yoluyla bu eserlerin kütüphanelerdeki
atıl durumlarından kurtarılarak bilim ve
kültür insanlarımız ile gelecek kuşakların
yararlanmasına sunulmasını içermektedir.
Projenin, ülkemizin bilimsel ve topyekûn
gelişimi için gerek duyulan özgüven
ve motivasyona sağlayacağı katkı, bu
alanlardaki bilimsel çalışmalar için
oluşturacağı destek ve teşvik ile tarihsel bir
öneme sahip olduğu değerlendirilmektedir.
Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi,
Arapça, Farsça gibi farklı dillerde ve
eski/farklı Türk lehçelerinde yazılmış,
klasik/tarihî Türk-İslam eserlerinin
transliterasyonu, çevirisi ve yayına
hazırlanmasını yapabilecek tüm
bilim insanlarının/akademisyenlerin
başvurularına 2014 yılı Mart ayı itibarıyla
açılmıştır. Proje 2015 yılında olduğu gibi 2016
yılında da Kalkınma Bakanlığı tarafından
yatırım projesi olarak desteklenmektedir.
İlk aşamada çalışılması uygun görülen
eserler belirlenmiş olup bunlarla ilgili
hakemlik, editörlük ve yayına hazırlama
süreçleriyle ilgili faaliyetler başlatılmıştır.
İlk eserlerin örnek baskıları yapılmış
olup basımları 2016 yılı içerisinde
tamamlanacaktır.
Proje halen başvurulara açık olup kabul ve
değerlendirme süreçleri yapılan toplantılarla
devam ettirilmektedir. Proje kapsamında
yayımlanması planlanan ve süreçleri devam
eden eserlerin, kökleri geçmişe uzanan
toplumsal birikimimizin tarihî, kültürel,
bilimsel birikimini aksettirecek çalışmalar
olmasına gayret edilmektedir.
Proje kapsamında yayımlanacak eserler,
yayının nitelik ve kapsamı gibi hususlar
alanında uzman akademisyenlerin
oluşturduğu Proje Yayın/Yürütme Kurulunca
değerlendirilmektedir. 2014 yılı Mart ayında
söz konusu eserlerin transliterasyonu,
çevirisi ve yayına hazırlanmasını yapabilecek
tüm bilim insanlarının/akademisyenlerinin
başvurularını temin maksadıyla,
www.tuba.gov.tr web sitesinden proje
çağrısına çıkılmıştır. Ardından, oluşturulan
“Proje Yayın Yürütme Kurulu” 2014 ve 2015
yıllarında gerçekleştirdiği toplantılarda ilk
aşamada proje kapsamına alınması uygun
görülen eserleri belirlemiştir. Belirlenen
eserlerin bir kısmını başvurular içerisinden
35
NİSAN 2016
MAKALE
TÜRK-İSLAM BİLİM KÜLTÜR MİRASI PROJESİ
Îsâgûcî (Mantığa Giriş)
Proje Kapsamında Yayım Süreçleri
Devam Eden Eserler
Osmanlı Müellifleri
Osmanlı son dönemi yazar ve
bürokratlarından olan Bursalı Mehmed
Tâhir Bey tarafından hazırlanan oldukça
ünlü ansiklopedik biyografi eseridir.
Eserin içeriği ve önemi yayımlandığı
20. yüzyıl başından bu yana değerini
korumaktadır. Bununla birlikte aradan
uzun süre geçmesine rağmen akademik
metotlara uygun şekilde transliterasyonu
yapılmamış olan eser, uzun soluklu
çalışmalar sonucunda Türkiye Bilimler
Akademisi tarafından yayımlanacaktır.
Orijinali 3 ciltten oluşan eser yine üç cilt
olarak tasarlanmış ve yayım aşamasına
ulaştırılmıştır. Yayımlanacak üçüncü
cildin sonuna kapsamlı bir karma dizinin
eklendiği çalışma, hem akademik
dünya hem entellektüel camia ve hem
de bütün toplumumuz için önemli bir
kaynak eserin kazandırılması olarak
değerlendirilmektedir.
Osmanlı Müellifleri alfabetik olmak üzere
Meşayih (din alimleri), Ulema (bilim
adamları), Şuara (şairler ve edebiyatçılar),
Müverrihin (tarihçiler), Etıbba (tıp ve sağlık
uzmanları) ve Coğrafiyyun (coğrafyacılar)
ana başlıkları altında Osmanlı bilim
adamları ve entellektüelleri hakkında
kapsamlı bilgiler vermektedir. Maddeler
halinde bilgi verilen tarihî şahsiyetlerin
eserleri hakkında bilgiler yer alan
çalışmada, maddelerde bahsi geçen
eserlerden çeşitli örneklerde verilmiştir.
36
Türk-İslâm dünyasında medreselerde
okutulan mantığa giriş kitabı olan
Îsâgûcî, Esîrüddîn el-Ebherî tarafından
kaleme alınmıştır. Klasik mantığın ana
prensiplerini içeren kitap en temel
başvuru kaynaklarından bir tanesi olan
eserin dünya çapında çok sayıda nüshası
bulunmaktadır. Lafızlar ve kısımları,
önermeler, çelişkiler, kıyas gibi mantığın
temel ilkelerini izah eden başlıkların
yer aldığı eser tıpkıbasımı ile birlikte
yayımlanacaktır.
Levâmiü’nûr Fî Zulmeti Atlas Minor
Osmanlı çağının en ünlü bilgin ve
araştırmacılarından olan Kâtib
Çelebi’nin ünlü eseri Cihânnümâ’nın
anakaynaklarından biridir. Kâtib Çelebi’nin
Mehmed İhlâsî’nin yardımları ile Latinceden
Osmanlı Türkçesine tercüme ettiği bu
eser, ünlü kartoğraf Hondius’un Atlas
Minor adıyla 17. yıl başlarında yayımlanan
eserinin çevirisinden oluşmaktadır. Aslında
Cihânnümâ hazırlanırken kaynak olarak
NİSAN 2016
konusunda fikir ve bilgi verebilecek
nadir edebî eserlerden biridir. Eser
ünlü Türkolog Prof. Dr. Gyorgi Hazai
tarafından hazırlanmıştır. Macar
Bilimler Akademisi’ndeki yazma
nüshasının tıpkıbasımı eşliğinde
yayımlanacaktır.
Levami-i Nur
tercüme edilen bu çalışmadan çok değerli
yeni bir eser ortaya çıkmıştır. Latince
aslındaki çizim ve haritaların Türkçe
versiyonları eserde yer almıştır. Bununla
birlikte Cihânnüma’nın muhtelif bölümleri,
çizimleri ve haritalarının da Atlas Minor
tercümesi ile benzerlikler gösterdiği göze
çarpmaktadır. Eser, hem kıymetli bir içeriğe
sahip olması hem de özgün bir tercüme
çalışması olması açısından büyük önem
taşımaktadır. Türk-İslam Bilim Kültür
Mirası Projesi kapsamında müellif hattı
nüshanın tıpkıbasımı yayımlanacaktır. Yayım
aşamasının devam ettiği çalışmada yazar ve
eser tanıtımı ile birlikte haritalar ve listelerle
ilgili kapsamlı bilgiler yer almaktadır.
Tezkiretü’l-Evliyâ
14. yüzyıl Türkçesinin önemli
örneklerinden olan eser, Feridüddin
Attar’ın aynı adı taşıyan eserinin Türkçe
tercümesidir. Oldukça açık ve arı bir
Türkçe ile kaleme alınmış olan eser
evliyaların kıssalarını anlatırken hayatla
ilgili ahlaki öğütler vermektedir. Şimdiki
Türkiye Türkçesinin ilk hali ve gelişimi
Ferec Ba‘de Şidde
‘Sıkıntıdan sonra rahata ermek’
anlamına gelen ‘Ferec Ba‘de
Şidde’ adlı eser, 13.-14. yüzyıl
Anadolu Türkçesinin önemli
örneklerindendir. Arapça ve Farsça
öğelerin sonraki yüzyıllara nazaran
daha az yer aldığı arı bir Türkçeye
sahip olan eser, İslam-Arap
Edebiyatı’ndaki aynı adı taşıyan eserlere
benzer şekilde hazırlanmıştır. Anadolu
Türkçesinin ilk yazılı örneklerinden
biri olma vasfı taşımaktadır. Eserde
yer alan öğütler, hayatın zorlukları ve
bunları aşmak için gereken tutumlar
konusunda okuyucusuna önemli bilgiler
ve yaklaşımlar sunmaktadır. Macar
Bilimler Akademisi’ndeki ana yazma
nüshası yanında bazı ekleme nüshaların
tıpkıbasımları ile yayımlanacaktır. Eser
ünlü Türkologlar Prof. Dr. Andreas Tietze
ve Prof. Dr. Gyorgi Hazai tarafından
hazırlanmıştır.
Kitâb-ı Nûr-i Hadaka el-Ebsar ve Nûr-i
Hadika el-Enzâr
Işığın özellikleri ve görmenin oluşumu ile
ilgili bilgiler içeren eser 16. yüzyılın ünlü
Osmanlı Gökbilimcisi Takiyüddin el-Rasıd
tarafından kaleme alınmıştır. Optik ile
ilgili günümüz bilimine de önemli katkıları
olan Takiyüddin’in 17. yüzyılda İstanbul’da
kurulan rasathanenin sorumlusu idi.
Kitâb-ı Nûr, Arapça aslından günümüz
Türkçesine aktarılarak geniş bir giriş
ve inceleme kısmı ile yayımlanacaktır.
Çalışmada çok sayıda güncellenmiş çizim
ve görselde yeralmaktadır.
Tarih-i Üngürüs
Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatının
gerçekleştiği Zigetvar Seferi (1566) ile
ilgili konular üzerinden bir anlatıya sahip
olan bir öğüt ve tarih kitabıdır. Esasında
politika, devlet yönetimi ve yönetici
vizyonu ile ilgili bilgiler de içeren Tarih-i
Üngürüs 16. yüzyılın önemli diplomatı
Tercüman Mahmud tarafından kaleme
alınmıştır. Eser Kanuni Sultan Süleyman’ın
vefatının ve Zigetvar Seferi’nin 450.
yılında yayımlanmış olacaktır. Eser ünlü
Türkolog Prof. Dr. Gyorgi Hazai tarafından
hazırlanmıştır.
Şeyhülislâm Arzları
Osmanlı modernleşmesinin önemli bir
kesitini oluşturan Tanzimat Dönemi
şeyhülislamlarının padişaha sundukları
arzları içeren çalışma, din-devlet ilişkileri,
modernleşme bağlamında dini konuların
nasıl değerlendirildiği, oluşan sorunlara
nasıl çözümler bulunduğu konusunda
oldukça detaylı bilgiler içermektedir.
Bu eserlerin devamında bilim tarihi,
tarih, edebiyat, coğrafya, din ilimleri, tıp,
mühendislik, psikoloji, sosyoloji, hukuk vs.
alanlarda yayımlanacak kitaplarla önemli
ulusal ve uluslararası kamuoyuna çok
değerli eserler kazandırılacaktır.
37
NİSAN 2016
AKADEMİ ÖDÜLLERİ
TÜBA ULUSLARARASI AKADEMİ ÖDÜLLERİ
Nihal TAMGÜÇ / TÜBA Araştırıcı
TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri,
TÜBA’nın bilim insanlarını teşvik ve takdir
ile Akademi’nin ülkemizi uluslararası
akademik camiada temsil ve tanıtma
misyonu çerçevesinde, 2015 yılında ihdas
edilmiştir.
Her yıl Fen ve Mühendislik Bilimleri,
Sağlık ve Yaşam Bilimleri ve Sosyal ve
Beşeri Bilimler olmak üzere üç kategoride
ve her kategoride bir ödülden oluşan
TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri
bütün bilim insanlarına açıktır. Aday
gösterme esasına dayanan ödüller,
ilgili alanda özgün, öncü ve çığır açıcı
çalışmaları olan bilim insanlarına tevcih
edilmektedir. Her yıl ödüllerden bir tanesi,
üç kategori arasında dönüşümlü olarak,
Türkiye’den veya Türkiye bağlantılı bilim
38
insanlarına verilir. 2015 yılı için Türkiye
bağlantılı ödül Sosyal ve Beşeri Bilimler
kategorisinde verilmiş olup 2016 yılı için
Türkiye bağlantılı ödül, Sağlık ve Yaşam
Bilimleri kategorisinde verilecektir.
TÜBA Akademi Ödüllerine; TÜBA üyeleri,
Türkiye’deki Üniversite Rektörlükleri,
TÜBA’nın ilişkili olduğu Bilim Akademileri
ve Akademiler arası kuruluşlar ve davet
edilen diğer bilim kuruluşları ve bilim
insanları tarafından aday gösterilebilir.
Mevcut TÜBA üyeleri, çalışanları ve
değerlendirme süreçlerinde yer alan bilim
insanları aday gösterilemez.
Aday gösterilen bilim insanlarının
çalışmaları ve katkıları üç ödül alanında
oluşturulan TÜBA Ödül Komitelerince
yerli ve yabancı hakem görüşleri alınarak
değerlendirilmektedir. Değerlendirme
sonucunda Komitelerin önerileri Akademi
Konseyi’ne sunulur ve ödül sahipleri
Akademi Konseyi tarafından belirlenir.
Akademi Ödülü Madalyası, Akademi
Ödülü Beratı ve takribi 30.000 Dolar
para miktarından oluşan ödüller, T.C.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde
düzenlenecek olan törenle sahiplerine
tevcih edilmektedir.
TÜBA Akademi Ödülünü 2015 yılında;
Fen ve Mühendislik Bilimleri kategorisinde
Avusturya Bilimler Akademisi tarafından
aday gösterilen, Linz Johannes Kepler
Üniversitesi (Avusturya) Öğretim
Üyesi Niyazi Serdar Sarıçiftçi almıştır.
NİSAN 2016
Niyazi Serdar SARIÇİFTÇİ
Sarıçiftçi, güneş enerjisinin elektrik
enerjisine dönüştürülmesinde en etkin
yöntemlerden biri olan C60 molekülü
ile iletken polimerleri etkileştirmek
suretiyle geliştirdiği organik fotovoltaik
piller alanındaki çalışmaları nedeniyle
TÜBA 2015 Akademi Ödülü’nü almaya hak
kazanmıştır.
aday gösterilen Genç, geliştirdiği yöntem
ve bakış açıları (iaşecilik, gelenekçilik
ve fiskalizm üçlemesi) ve yaptığı keşif ve
izahlar (iltizam, malikane, esham, yed-i
vahid) ile Osmanlı iktisat tarihinin ve
sisteminin anlaşılmasına yaptığı katkılar
nedeniyle ödüle hak kazanmıştır.
Niyazi Serdar Sarıçiftçi, 1961’de Konya’da
doğdu. 1980 yılında İstanbul Avusturya
Lisesi’nden mezun oldu. 1986 yılında
Viyana Üniversitesi’nde Fizik alanında
yüksek lisans unvanını aldı. 1989 yılında
yine aynı üniversitede Fizik alanında
doktora derecesine ulaştı. Doktora sonrası
çalışmalarını ilk olarak 2 yıl Stuttgart
Üniversitesi’nde, 1996 yılına kadar da Santa
Barbara Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCSB)
iletken polimerler ve güneş pilleri üzerinde
sürdürdü. Ardından; Nobel Kimya Ödülü’nü
(2000) alan Prof. Alan J. HEEGER ile başarılı
çalışmalar gerçekleştirdi. Sarıçiftçi doçent
unvanını 1992 yılında Türkiye’de aldı.
Avusturya Bilimler Akademisi Üyesi ve aynı
zamanda Avusturya’nın en prestijli Bilim
Ödülü olan Wittgenstein Ödülü’nün de sahibi
olan Sarıçiftçi, 1996 yılından beri Avusturya
Linz Johannes Kepler Üniversitesi’nde
profesör olarak görev yapıyor.
Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde
Toronto Üniversitesi (Kanada) Öğretim
Üyesi ve Ağa Han Üniversitesi (Pakistan)
Kadın ve Çocuk Sağlığı Mükemmeliyet
Merkezi Direktörü Zulfiqar Ahmad Bhutta
almıştır. Pakistan Bilimler Akademisi
tarafından aday gösterilen Bhutta; aile
sağlığı alanında, yeni-doğanlar dâhil,
anne-çocuk sağlığı konusunda yürüttüğü
epidemiyolojik araştırmalar ve sağlık
politikalarının oluşturulmasına temel
oluşturan çalışmaları nedeniyle ödüle
layık görülmüştür.
Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde
ise İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim
Üyesi Mehmet Genç ödül sahibi olmuştur.
TÜBA Üyesi Mustafa Çiçekler tarafından
Zulfiqar Ahmad BHUTTA
39
NİSAN 2016
AKADEMİ ÖDÜLLERİ
TÜBA ULUSLARARASI AKADEMİ ÖDÜLLERİ
politika belirleyici kuruluşlarda çalıştı.
Halen Küresel Çocuk Sağlığı ve Politikası
Robert Harding Başkanlığı Eş Direktörü,
Çocuk Hastalıkları Hastanesi Araştırma
Enstitüsü Pediatri, Beslenme Bilimleri
ve Halk Sağlığı profesörü olarak çalışan
Zulfiqar Ahmad Bhutta, Karaçi/Pakistan
Aga-Khan Üniversitesi Kadın ve Çocuk
Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi Kurucu
Direktörlüğü görevini de sürdürüyor.
Mehmet GENÇ
Zulfiqar Ahmad Bhutta, 1977’de
Peshawer/Pakistan Khyber Medical
College’ı en iyi derece ile tamamladı.
1980’de Londra/İngiltere’de Royal College
of Physicians and Surgeons’da Çocuk
Sağlığı Uzmanı oldu. 1981’de İngiltere’de
M.R.C.P. Pediatri, 1987’de Pakistan
College of Physicians & Surgeons’da
FCPS: Fellowship in Paediatrics, 1990’da
Edinburg’da Fellowship of Royal College
of Physicians (FRCP), 1996’da Stockholm
Karolinska Enstitüsü’nde PhD, 1997’de
İngiltere’de Fellowship of the Royal
College of Paediatrics & Child Health
(FRCPCH), 2004’te Pakistan Academy of
Sciences’da Fellow, 2009’da American
Academy of Pediatrics’de Honorary
Fellow, 2012’de Londra Royal College
of Physicians Honorary Fellow, 2013’te
Fellow of International Union of Nutrition
Scientists (IUNS) unvanlarını aldı. Amerika
Birleşik Devletleri, İngiltere ve Kanada’da
da değişik üniversitelerde misafir öğretim
üyesi olarak bulunan Bhutta; çocuk
sağlığı alanında özellikle yeni-doğan,
enfeksiyon hastalıkları ve beslenme
40
konularında, farklı ülkelerde hem hizmet
sunumunda, hem araştırmada, hem
de Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel
Mehmet Genç, 4 Mayıs 1934’te Arhavi’de
doğdu. İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni
takiben Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat
Bölümü’nde okudu. Bir ara Maiyet
Memurluğu ve Kaymakam Vekilliği
yaptıktan sonra 1965 İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi Türk İktisat Tarihi
Enstitüsü’nde asistan olarak akademik
dünyaya intisap etti. Uzun yıllar İstanbul
Üniversitesi’nde çalıştı. 1990 yılında
Misafir Öğretim Üyesi olarak The
Center for the Study of Muslim Societies
and Civilizations, Washington University,
St. Louis/Misouri’de bulundu. 1996’da
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
2015 TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri Ödül Töreni / Cumhurbaşkanlığı Külliyesi / Ankara
NİSAN 2016
Genel Sosyoloji ve Metodoloji Dalı’nda
Doktora Şeref Diplomasını aldı. 1999
yılında emekli oldu. 1999-2006 yılları
arasında İstanbul Teknik Üniversitesi
İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde,
1999-2009 yılları arasında İstanbul Bilgi
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümü’nde Öğretim Üyeliği yaptı.
2006-2013 yılları arasında İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji
Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora
dersleri verdi. Mehmet Genç, İstanbul
Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum
Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü
Öğretim Üyesi olarak akademik hayatını
sürdürüyor.
Akademi Madalyası
Akademi Ödülü Madalyası üzerinde, erken
modern dönemin ünlü Türk coğrafyacısı
ve amirali Piri Reis
tarafından çizilen, en eski
dünya haritalarından biri
olan Piri Reis Haritası
bulunmaktadır. 1513
yılında tamamlanan
harita, Batı Avrupa ve
Kuzey Afrika ile Brezilya
kıyılarının doğruya en
yakın çizilmiş ilk dünya
haritası olarak nitelenir.
El boyaması üzerine
mine kaplı gümüş
madalya; dünya haritası
ile Akademi Ödülünün
uluslararası bir ödül olmasını; bir Türk
Coğrafyacısı/bilimcisi tarafından çizilmiş
olması ödülün Türkiye Bilimler Akademisi
tarafından veriliyor olmasını; coğrafya ve
kartografi biliminin en eski haritalardan
biri olması sebebiyle de, ödülün bir bilim
akademisi tarafından veriliyor olmasını
simgelemektedir.
TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri,
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan himayelerinde, 14 Aralık 2015
tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde
düzenlenen törenle sahiplerine tevdi
edilmiştir.
41
NİSAN 2016
MAKALE
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SOSYAL HAYATIN İÇİNDEKİ KADIN
Yıldız ARTAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya
Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta
kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından
tanımlanmış uluslararası bir gündür.
İnsan hakları temelinde kadınların siyasi
ve sosyal bilincinin geliştirilmesine,
ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının
kutlanmasına ayrılmaktadır. Türkiye’de
ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk
kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü”
olarak kutlanmaya başlanmıştır.
fabrikasında greve başladı. Ancak polisin
işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya
kilitlenmesi, arkasından da çıkan
yangında işçilerin fabrika önünde kurulan
barikatlardan kaçamaması sonucunda 129
kadın işçi can verdi.
1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag
kentinde toplanan 2. Enternasyonale
bağlı kadınlar toplantısında, Almanya
Sosyal Demokrat Parti önderlerinden
Avrupa’da 18. ve
19. yüzyıllarda yeni
buluşların üretime olan
etkisi ve buhar gücüyle
çalışan makinelerin
makineleşmiş
endüstriyi doğurması,
bu gelişmelerin de
Avrupa’daki sermaye
birikimini artırmasıyla
Sanayi Devrimi ya
da Endüstri Devrimi
başlamış oldu.
Sanayi Devrimi, ilk
olarak İngiltere’de ortaya
çıkmış, ardından Batı
Avrupa, Kuzey
Amerika ve Japonya’ya
sıçramış ardından bütün
dünyaya yayılmıştır.
Sanayi Devrimi’nin en
önemli özelliklerinden
biri artık işlerin evlerde değil, fabrikalarda
yapılıyor olmasıydı. Fabrikalarda da seri
üretimlere geçildi ve çok ağır şartlarda
20 saate varan mesai ve düşük ücretle
ucuz iş gücü olarak çocuklar ve kadınlar
çalıştırılmaya başlandı.
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New
York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha
iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil
42
1977 tarihinde 8 Mart’ın tüm kadınlar
için “Dünya Kadınlar Günü” olarak
kutlanmasını kararlaştırdı. Kadınlara
eşit hakların verilmesinin dünya barışını
güçlendireceği kabul edildi.
Türkiye’de Kadın Haklarının Tarihsel
Gelişimi
Ülkemizde Osmanlı döneminden
günümüze kadınlara verilen hakların
tarihsel gelişimi özet olarak aşağıda
sunulmuştur.
1847: Kız ve erkek
çocuklara eşit miras
hakkı tanıyan İrade-i
Seniye yayımlandı.
1856: Köle ve cariye
olarak alınıp satılması
yasaklandı.
1858: Arazi
Kanunnamesinde
mirasın kız ve erkekler
arasında eşit olarak
paylaştırılacağı hükmü
yer aldı.
1858: Kız Rüştiyeleri
açıldı
1869: Kızların eğitimine
ilk kez yasal zorunluluk
getiren Maarif-i
Umumiye Nizamnamesi
yayımlandı.
Clara Zetkin, bu yangında yaşamını
yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart
gününün “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”
olarak kutlanmasını önerdi. Kadın
hakları hareketini, özellikle oy hakkını
onurlandırmayı amaçlayan Kadınlar Günü
önerisi oy birliği ile kabul edildi.
1975 yılında Dünya Kadınlar Yılını ilan
eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık
1871: Mecelle’nin
(Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması
için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi
ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur
önünde yapılması, evlenme yaşının
erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması,
zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması
düzenlendi.
1876: Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul
edilerek temel haklar düzenlendi. Kız
NİSAN 2016
Anayasa Mahkemesince iptal edildi.
1990: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde,
şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara
destek hizmeti vermek üzere ilk kadın
konukevleri açılmaya başlandı.
1991: Kadın Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü kuruldu.
1991: Lale Aytaman ilk kadın vali olarak
atandı.
1993: Tansu Çiller ilk kadın başbakan
seçildi.
1995: Şiddete uğrayan kadınlara
danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın
Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı.
1997: Kadının evlendikten sonra kocasının
soyadını almakla birlikte, kendi soyadını
da kullanabilmesi Medeni Kanun’un 153.
maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.
ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale
getirildi.
kadın milletvekili seçildi.
1913: Kadınlar ilk kez devlet memuru
olarak çalışmaya başladı.
1936: Sabiha Gökçen Türkiye’nin ilk kadın
pilotu ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu
oldu.
1914: Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa
başladı.
1950: Müfide İlhan ilk kadın Belediye
Başkanı seçildi.
1921: Darülfünunda karma öğretime
geçildi.
1966: Eşit değerde iş için kadın ve erkek
işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan
1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi
onaylandı.
1922: Yedi kız öğrenci tıp fakültesine kayıt
yaptırarak eğitime başladı.
1971: Türkan Akyol ilk kadın Bakan (Sağlık
1923: Cumhuriyet ilan edildi. Kadınların
kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve Bakanı) oldu.
yapısal reformlar hızlandı.
1982: Filiz Dinçmen ilk kadın büyükelçi
oldu.
1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim
Birliği) çıkarıldı.
1926: Türk Medeni Kanunu kabul edildi.
1930: Kadın ve çocukların korunmasına
ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha
Kanunu yapıldı.
1933: Kadınlara köylerde muhtar olma ve
ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara
seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1935: TBMM 5.Dönem seçimlerinde 17
1985: Türkiye, Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW)
imzaladı ve sözleşme 1986 yılında
yürürlüğe girdi.
1989: İçişleri Bakanlığı kaymakamlık
sınavlarına kadınların da alınacağını
açıkladı.
1990: Kadının çalışmasını kocanın iznine
bağlayan Medeni Kanun’un 159. maddesi
1998: Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan
bir değişiklikle aile reisinin beyanname
vermesi esası kaldırılarak kadınların
kocalarından ayrı olarak beyanname
vermesi sağlandı.
2002: Kadın-erkek eşitliği bakış açısı ile
hazırlanmış olan ve eşlere eşit hak ve
yükümlülükler getiren Yeni Türk Medeni
Kanunu yürürlüğe girdi.
2004: Eşitlik ilkesini düzenleyen
Anayasanın 10’uncu maddesine “Kadınlar
ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet,
bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür” ifadesi eklendi.
2004: Cinsiyet eşitliği ve kadına karşı
şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler
içeren Yeni Türk Ceza Kanunu kabul edildi.
2004: Personel alımlarında cinsiyet
ayrımcılığı yapılmamasına ilişkin
“Personel Temininde Eşitlik İlkesine
Uygun Hareket Edilmesi” başlıklı
Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girdi.
Kadınların çalışma hayatında gün geçtikçe
daha aktif olarak yer alması nedeniyle
bebeği olan anneler başta olmak
üzere kadınlara yönelik sürekli yasal
düzenlemeler yapılmaktadır.
43
NİSAN 2016
MAKALE
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SOSYAL HAYATIN İÇİNDEKİ KADIN
İstatistiklerle Kadın
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK)
2015 ve 2016 yılında yayınlamış olduğu
göstergelerden yararlanarak aşağıdaki
bilgiler özetlenmiştir.
Türkiye nüfusunun (78 milyon 741 bin 53
kişi) % 50,2’sini erkek nüfus (39 milyon 511
bin 191 kişi) ve % 49,8’ini kadın nüfus (39
milyon 229 bin 862 kişi) oluşturmaktadır.
Kadınlar daha uzun yaşadığı için bu oran
yaşlı (65 ve daha yukarı yaş) nüfusta
değişmekte olup bu nüfus grubunun
% 43,8’ini erkek, % 56,2’sini kadın nüfus
oluşturmaktadır. Kadınlarda doğuşta
beklenen yaşam süresi 80,7 yıldır.
Avrupa Birliği üye ülkelerinin istihdam
oranı incelendiğinde; 2013 yılında kadın
istihdam oranının en yüksek olduğu ülke
% 72,5 ile İsveç iken en düşük olduğu ülke
% 39,9 ile Yunanistan’dır. Avrupa Birliği
üye ülkelerinin (28 ülke) ortalama kadın
istihdam oranı ise % 58,8’dir. Kadınların Ücret Göstergesi
Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması
2014 sonuçlarına göre, yükseköğretim
mezunu düzeyinde bir kadın çalışanın
ortalama yıllık ortalama esas iş geliri, aynı
eğitim düzeyinde bir erkek çalışanın yıllık
ortalama esas iş gelirinden % 1,3 oranında
düşük gerçekleşirken, bu farkın en fazla
olduğu eğitim düzeyi % 1,8 ile lise altı oldu.
Tablo 1. Cinsiyete Göre Seçilmiş Göstergeler, 2014
Seçilmiş Göstergeler
Erkek
Kadın
Okur-yazar olmayan nüfus oranı (25+ yaş) (%)
1,8
9,2
Yüksekokul veya fakülteden mezun nüfus oranı (25+ yaş) (%)
16,2
11,7
İstihdam oranı (15+ yaş) (%)
64,8
26,7
İşgücüne katılım oramı (15+ yaş)
71,3
30,3
Genç işsizlik oranı (15-24 yaş) (%)
16,6
20,4
Eğitim ve İstihdam Oranı
Türkiye’de 2014 yılında 25 ve daha yukarı
yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen
toplam nüfus oranı % 5,6 iken bu oran
erkeklerde % 1,8, kadınlarda % 9,2’dir.
Lise ve dengi okul mezunu olan 25 ve daha
yukarı yaştakilerin toplam nüfus içindeki
oranı % 19,1 iken bu oran erkeklerde
% 23,2, kadınlarda % 15’dir. Yüksekokul
veya fakülte mezunu olan toplam nüfus
oranı % 13,9 olup bu oran erkeklerde
% 16,2 kadınlarda ise % 11,7’dir.
Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus
içerisinde istihdam oranı 2014 yılında
% 45,5 olup, bu oran erkeklerde % 64,8,
kadınlarda ise % 26,7 oldu.
44
Üst Düzey Kadın Yönetici Oranı
Türkiye’de 2014 yılında kamusal alanda
üst düzey kadın yönetici oranı 2013 yılına
göre önemli bir değişiklik göstermeyerek
% 9,4 oldu. Kadın hâkim oranı % 36,9,
kadın profesörlerin oranı ise 2013-2014
öğretim yılı için % 28,7 oldu. Kadın polis
oranı daha önceki yıllara göre önemli bir
değişiklik göstermeyerek 2014 yılında da
% 5,5 oldu. Kadınların Siyasi Alandaki Yeri
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın
milletvekili oranı 1935 yılında % 4,5 iken,
80 yıl sonra bu oran % 14,7’ye yükseldi.
Ülke karşılaştırmalarına bakıldığında,
Avrupa’da 2014 yılında kadın milletvekili
oranının en yüksek olduğu ülkeler; % 45
ile İsveç ve % 42,5 ile Finlandiya oldu.
Türkiye’de bakan sayısı 2015 yılında 27
olup bunların sadece % 7,4’ü kadındır.
Ülke karşılaştırmalarına bakıldığında 2013
yılında Avrupa’da kadın bakan oranının en
yüksek olduğu ülkeler; % 54,2 ile İsveç ve
% 50 ile Norveç oldu.
Ülkemizde belediye başkanı kadın oranı
2009 yılında % 0,9 iken, 2014 yılında % 2,9
oldu. Belediye meclisi üyesi kadın oranı
ise 2009 yılında % 4,2 iken bu oran 2014
yılında % 10,7’ye yükseldi.
Mutlu Olduğunu Beyan Eden Kadın Oranı
Mutlu olduğunu beyan eden bireylerin
oranı 2014 yılında % 56,3 iken 2015 yılında
% 56,6 oldu. Mutsuz olduğunu beyan eden
bireylerin oranı ise % 11,7’den % 11,4’e
düştü. Kadınlarda mutluluk oranı, 2014
yılında % 60,4 iken 2015 yılında % 60,2’ye
düştü, erkeklerde bu oran % 52’den % 52,9’a yükseldi.
Fiziksel Şiddet Gören Kadınların Oranı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından gerçekleştirilen Kadına
Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması
2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde
yaşamının herhangi bir döneminde
eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden
fiziksel şiddete maruz kalan kadın nüfus
oranı % 35,5’dir.
Orta Anadolu Bölgesi % 42,8 ile yaşamın
herhangi bir döneminde fiziksel şiddete
maruz kaldığını belirten kadınların en
fazla olduğu bölgedir. Yaşamın herhangi
bir döneminde fiziksel şiddete maruz
kaldığını belirten kadınların en az
olduğu bölge % 26,8 ile Doğu Karadeniz
Bölgesi’dir.
NİSAN 2016
Kadının Yeri
Ozanlar ne kadar hakkında dizeler
döktürse, yazarlar romanlarına öykülerine
başkahraman yapsa, yüreklerine, ellerine,
gözlerine besteler yapılsa, türküler yakılsa
bile değişen bir şey var mı?
Kadınların mutluluğu özgürlüğüne,
özgürlüğü de olanaklarına bağlıdır.
Üretim ve eğitim olanaklarına kavuştukça
özgürleşecek, özgürleştikçe de varlığını,
güzelliğini, gerçekliğini duyumsayacaktır.
Sayılara gerek yok. Bugün ülkemizde
kadın, yaşamın her alanında çok
gerilerdedir. Okuma-yazmada, iş
hayatında, yönetimde, siyasette, zamanı
özgür kullanmada, söz hakkında... Oysa
üretimde hiç de öyle değildir. Ev işleri
dâhil kadının tüm üretkenlikleri milli gelir
hesaplarına alındığı zaman kadınların
üretimdeki paylarının erkekleri çok
geçtiği görülecektir. Bu nedenle kadınlar
lehine pozitif ayrımcılık yapılması yerinde
olacaktır. Onların hayatın her alanında
bir adım önde olabilecekleri olanaklara
kavuşturulması şarttır.
• http://www.bilgiagi.net/emekcikadinlara-merhaba/48259/
• http://www.sstoroskadinkoop.
com/?page_id=46
• https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BC • http://www.alaturkaonline.com/
nyaKad%C4%B1nlar_G%C3%BCn%C3
turkiyede-kadin-haklarinin-tarihsel%BC
gelisimi-2/
• http://www.cerezforum.net/konu/
turkiyede-kadin-haklari-ve-ilkkadinlar.20304/
Kadınlar günü kutlaması dendiği zaman
“Neden?” sorusu gelir insanın aklına.
Öne çıkarılıyormuş gibi gösterilip
geride bırakılan, sevgi, saygı, özverinin,
fedakârlığın simgesi olarak tanımlanıp hak
ettiği yerde olamayan kadınlar...
Kaynakça
• Türkiye İstatistik Kurumu,
“İstatistiklerle Kadın, 2015”, Haber
Bülteni, Sayı:21519, 07 Mart 2016
• Türkiye İstatistik Kurumu,
“İstatistiklerle Kadın, 2014”, Haber
Bülteni, Sayı:18619, 05 Mart 2015
• http://kadininstatusu.aile.gov.tr/
uygulamalar/turkiyede-kadin
• http://www.tuik.gov.tr/
PreHaberBultenleri.do?id=18619
• http://www.tuik.gov.tr/
PreHaberBultenleri.do?id=21519
45
NİSAN 2016
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*
Bilim İçin Tarihi Gün: Einstein’ın Kütle
Çekim Dalgaları Kanıtlandı
ABD’deki LIGO (Lazer Interferometer
Gravitational-Wave Observatory) Yerçekimi
Dalgası Gözlemevi astrofizikçileri,
Alman fizikçi Albert Einstein’ın Kütle
Çekim Teorisi’nde bahsettiği dalgaları
tespit ettiklerini açıkladı. Fizikçiler
milyonlarca ışık yılı uzaklıkta iki kara
deliğin çarpışmasının sesini duyduklarını
ve kaydettiklerini duyurdu. Max-Planck
Enstitüsü Çekim Fiziği Bölümü Direktörü
Bruce Allen, kara deliklerden alınan
sinyalin çekim dalgalarının doğrudan
varlığı konusunda hiçbir şüphe
bırakmadığını bildirdi.
Büyük kütleli cisimler zamanı bükebiliyor.
Einstein’ın yüz yıl önce geliştirdiği teoriye
göre uzaydaki cisimler, kütleleri ne
kadar büyük olursa o kadar çok çekim
kuvveti uyguluyor. Bu çekim kuvveti,
uzay ve zamanın üst üste geçmiş olan
katmanlarından oluşuyor. Bu katmanlar
genişleyip büyüyebiliyor. Yani kara delik
gibi büyük kütleli cisimler hem çok fazla
çekim kuvvetine sahip hem de tam olarak
zamanı bükebiliyor.
Yerçekimi dalgaları nedir?
İki büyük kara deliğin çarpışması gibi
şiddetli olaylarla doğuyor ve örneğin bir
havuza taş atıldığında yüzeyinde oluşan
halkalar gibi dağılmaya başlıyorlar. Işık
hızıyla hareket eden bu dalgalar zamanla
yalnızca galaksiye değil, uzay-zamanın
tümüne yayılıyor. Başka açılardan da ışığa
benzeyen bu dalgaların, ışıktan önemli
bir farkları var: Onun gibi başka cisimler
tarafından saçılmıyor ya da emilmiyorlar.
Yani bozulmadan kalıyorlar. Bu nedenle
de bilim insanları onlara “mükemmel
haberciler” diyor. Bu dalgalarla gönderilen
mesaj, aradan milyonlarca yıl da geçse ilk
günkü gibi kalıyor.
Bu keşif ne işe yarayacak?
Keşfi yapan LİGO İşbirliği adlı uluslararası
ekip, gözlemlerinin astronomide çığır
açacağını ve nihayetinde Büyük Patlama’yı
anlamamıza yardımcı olacağını söylüyor.
Çünkü yerçekimi dalgalarının ilk olarak
evrenin oluştuğu anda meydana geldikleri
ve hâlâ uzayda dolaştıkları tahmin ediliyor
(https://gaiadergi.com).
Hız Kesici Kasisten Elektrik Üretilecek
Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırma
Projeleri Birimince desteklenen “Hız
Kesicilerden Elektrik Üretim Projesi”
kapsamında hız kesici kasis, bağlantı
rakoru, hidrolik hortum, çekvalf, hidrolik
motor, redüktör ve elektrik motoru
kullanılarak mekanik enerjiyi elektriğe
çeviren sistem tasarlandı.
Yağın basınç altındaki hareketinden
yararlanılarak geliştirilen sistem üzerinde
yapılan testlerde, bir ton ağırlığında ve
saatte 5 kilometre hızla giden bir aracın
hız kesiciye uyguladığı basınç sonucu 15
volt, 200 miliamper ve 3 voltluk elektriksel
büyüklük elde edildiği belirlendi.
Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi
Mekatronik Mühendisliği Bölümü
Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa
Demetgül, yaptığı açıklamada, dünyada
elektrik enerjisinin büyük kısmının fosil
yakıtlardan elde edildiğini belirterek,
bu yakıtların hızla tükenmesi ve çevreye
zarar vermeleri nedeniyle alternatif enerji
kaynakların öneminin giderek arttığını
söyledi. Sistemin çalışma prensibine
ilişkin Demetgül, “Aracın hız kesiciye
uyguladığı basınç sonucu içerideki yağ,
çekvalflerin yönlendirmesiyle hidrolik
hortumlardan geçerek hidrolik motora
ulaşıyor. Hidrolik motor, bu sayede
elde ettiği hareket enerjisini dinamoya
iletiyor. Dinamo da bu hareket enerjisini
elektriğe çeviriyor. Aracın uyguladığı
basınçla hidrolik motordan çıkarak
2 metre yüksekliğindeki sıvı tankının
içine dolan yağ, basınç kalktıktan sonra
yeniden hız kesicinin içerisine doluyor.
Böylece, elektrik enerjisini üretecek
döngü sağlanmış oluyor” açıklamasında
bulundu. Bu standartlara göre geliştirilen
düzeneğin kurulu olduğu hız kesicinin
üzerinden 7 bin 800 araç geçmesi halinde
7 amper, 12 voltluk bir akünün dolacağını
anlatan Demetgül, dolayısıyla sistemin,
trafik ve aydınlatma ışıklarının enerji
ihtiyacının karşılanmasında rahatlıkla
kullanılabileceğini sözlerine ekledi
(http://finans.mynet.com/haber/detay/
otomotiv/hiz-kesici-kasisten-elektrikuretilecek/114708).
* Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Neriman Bozca, R.Zeynep Sümer ve Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Halil Arslan ve Gökhan Gökçeoğlu tarafından hazırlanmıştır.
46
NİSAN 2016
Google’ın Quantum Bilgisayarı Normal
Bilgisayardan 100 Milyon Kat Hızlı
bir qubit süper pozisyon içindedir ve “0”
mı, “1” mi olacağını tahmin edemezsiniz.
Sadece müdahale ettiğiniz anda iki belirli
durumdan birine geçer (http://www.
donanimhaber.com).
Nano Yapılı Cam Disk Üzerinde Sonsuza
Kadar Veri Saklanabilecek
Google’ın quantum bilgisayar üzerindeki
çalışmaları sonuç verdi. Deneysel
quantum bilgisayarın normal bir
bilgisayardan 100 milyon kat daha hızlı
olduğu yetkililer tarafından açıklandı.
Quantum hesaplamalarla ilgili birkaç
başarısız deneme sonrasında Google
sonunda D-Wave X2 süper bilgisayarıyla
başarıya ulaştı. Quantum bilgisayarın
yapılan testlere göre normal bir masaüstü
bilgisayardan 100 milyon kez daha hızlı
işlem yapabildiği ortaya çıktı.
Google 2013 yılında NASA ile birlikte
yapay zeka laboratuvarunda deneylere
başladığını duyurmuştu. Bugüne kadarki
testler normal bilgisayardan daha iyi bir
performans verememişti. Son yapılan
denemede ise özenle hazırlanmış
karmaşık bir problem Google’ın Quantum
yasalarına bağlı süper bilgisayarı
tarafından normal bilgisayardan 100
milyon kez hızlı bir şekilde yanıtlandı. Teori
bu bilgisayarın belirli algoritmaları yıllar
sonra değil, saniyeler içinde yanıtlamasıyla
kanıtlandı. Peki Quantum bilgisayarlar
neden gerekli? Transistörlerin giderek
küçülmesi ve atomik boyutlara
indirgenmesi sonucunda quantum yasaları
devreye giriyor ve işlemler yapılamaz
hale geliyor. Normal bilgisayardaki
bit’ler yerine Quantum bilgisayarlar ise
qubit’leri kullanarak bu sorunu aşıyor.
Qubit’ler aynı anda hem “0”dan hem
de “1”den biraz barındırabiliyorlar. Bu
duruma “süper pozisyon” deniyor. Yani
müdahale edilmediği-izlenmediği sürece
Evrensel Beyannamesi gibi insanlık
tarihinin önemli metinlerini bu teknikle
depolayarak UNESCO’ya sundu.
Taşınabilir belleğin çok daha kararlı ve
güvenli bir formu olarak tanımlanan yeni
5D veri depolama yöntemi her ne kadar
“sonsuz veri depolama” konusunda büyük
bir heyecan yaratsa da, bilim adamları
bunun ancak çok uzak bir gelecekte ticari
hale gelebileceğini düşünüyor
(http://www.donanimhaber.com).
Bir Süper-Dünya’nın Atmosferi İlk Kez
İncelendi
Southampton Üniversitesi araştırmacıları
5D veri depolama tekniği ile süpermen
hafıza kristalleri üzerinde 13,8 milyar yıl
360 TB veri saklayabilmenin mümkün
olduğunu ispatladılar.
Sonsuz veri depolamada çığır açacak
yeni teknoloji, verilerin uzun süreli
korunmasının son derece önem taşıdığı
arşiv kuruluşları, müzeler ve kütüphaneler
gibi kurumlar için heyecan verici olarak
nitelendiriliyor.
University College London astronomları bir
Süper-Dünya’nın atmosferini analiz etmeyi
ilk kez başardılar. Keşif için Hubble Uzay
Teleskopu’ndan elde edilen bilgileri kullanan
bilim insanları, Dünya’dan 40 ışık yılı
uzaklıkta bulunan 55 Cancri e’yi incelediler.
Teknik, dünya tarihinin en sert ve en
dayanıklı doğal yapılardan biri olan erimiş
kuvarstan oluşturulan özel nano-yapılı
cam diskler (Süpermen hafıza kristalleri)
üzerine uygulanıyor. Veriler, femtosaniye
lazerle 5 boyutlu (5D) olarak bu hafıza
üzerine kaydediliyor. Böylece verilerin 190
santigrat sıcaklığa kadar 13,8 milyar yıl
boyunca saklanabilmesi mümkün hale
geliyor. Yani dünyanın yaşından üç kat
daha fazla bir süre.
55 Cancri e ismiyle anılan gezegen,
Dünya’dan 8 kat daha fazla kütleye sahip.
Yıldızının etrafında çok yakın bir uzaklıktan
dönen 55 Cancri e’nin 1 yılı sadece 18
saat sürüyor. Yüzey sıcaklığı yaklaşık 2000
derecelerde olan gezegenin yaşama pek de
uygun olmadığı söylenebilir, ancak bu durum
bir atmosfere sahip olmasına engel değil.
Araştırma ekibi kısa bir süre önce yeni
depolama formatının meziyetlerini
göstermek için Kral James Onaylı İncil,
Magna Carta Libertatum, Isaac Newton’un
ünlü eseri Opticks ve İnsan Hakları
The Astrophysical Journal’da yayımlanacak
olan araştırmanın sonuçlarına göre, 55
Cancri e’nin atmosferinde yüksek oranda
hidrojen ve helyum gazları tespit edildi.
Atmosferin, bundan 8 milyar yıl önce henüz
gezegen ve yıldızı oluşmamışken bulunan
nebuladan bazı kalıntılar olduğu
düşünülüyor. İçerisinde bulunduğu ekstrem
47
NİSAN 2016
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
koşullara rağmen 55 Cancri e, bir şekilde
atmosferini koruyabilmeyi başarmış.
Kavurucu sıcaklıklara sahip olan gezegen,
çoğunlukla karbon elementinden oluştuğu
düşünüldüğü için “Elmas Gezegen”
ismiyle de anılır olmuş. 55 Cancri e’nin
atmosferinde hidrojen ve helyuma ek
olarak zehirli bir gaz olan hidrosiyanik
asitin de tespit edilmesi, aynı zamanda
gezegenin büyük oranda saf elmas içerdiği
söylentilerini de kuvvetlendirdi. Zira
hidrosiyanik asitin bulunması atmosferdeki
olası bir karbon gazına işaret ediyor.
Araştırmanın lideri Jonathan Tennyson bu
konu hakkında,”Yeni jenerasyon kızılötesi
teleskoplarla beraber hidrosiyanik asit
ve diğer moleküllerin varlığı ispatlanırsa
bu, gezegenin karbon zengini olduğu
yönündeki teorileri de destekleyecek”
ifadelerini kullandı.
Süper-Dünya; kütleleri Dünya’dan fazla,
ancak bir gaz devinden küçük olan
güneşdışı gezegenler için kullanılan
bir terimdir. Astronomlar daha önce
birçok süper-Dünya keşfetmiş olsalar
da, henüz herhangi birisinin atmosferini
analiz etmeyi başaramamışlardı (http://
www.donanimhaber.com/uzay/haberleri/
Bir-SuperDunyanin-atmosferi-ilk-kezincelendi.htm).
Bilim İnsanları Beyne Nasıl Bilgi
Yükleyeceklerini Keşfetti
The Telgraph gazetesinin haberine göre
artık beyni bilgi ile beslemek mümkün. Bir
şeyleri öğrenmek yerine onları bir anda
beyninize yüklemeye ne derdiniz? Yalnızca
bilim kurgu filmlerinde görebileceğimiz
48
bu teknoloji yakın bir gelecekte
mümkün olabilecek gibi
görünüyor.
Araştırmacılar beyninize bir
beceriyi çok kısa bir sürede
yükleyebilecek bir simülatör
tasarlanabileceğini iddia ediyor.
Bu yükleme sayesinde beyninize
sanal bir yaşanmışlık imitasyonu
yerleşmiş olacak ve böylece daha
önce hiç denemediğiniz şeyleri
yapma yeteneğine kavuşmuş olacaksınız.
Kaliforniya’daki HRL laboratuvarlarında
çalışmalarını sürdüren araştırmacılar
yüksek seviye öğrenme ile ilgili bir yol
bulduklarını söylüyorlar. Araştırmacılar
bir süre eğitimli bir pilotun beyin elektriği
sinyalleri üzerinde çalıştılar ve daha
sonra gerekli bilgileri deneğe yüklediler.
Frontiers’in Human Neurosicence’de
yayınlanan çalışma deneklerin uyarıları
kafalarına takılan elektrotlar sayesinde
aldıklarını ve pilotluk kabiliyetini plasebo
terapisi ile öğrenenlere göre 33 kat daha
hızlı öğrendiklerini ortaya koydu.
Konuyla ilgili Dr. Matthews Phillips
gelecekte beyin simülasyonlarının araç
sürmeyi, yeni bir dil öğrenmeyi mümkün
kılacak şekilde gelişeceğine inanıyor.
Dr. Matthews Phillips “Bu teknik aslında
çok eski. Şöyle ki antik Mısırlılar 4 bin
yıl önce acıyı azaltmak için elektriksel
araştırmalar yapıyorlardı” diye ekliyor
(https://gaiadergi.com).
sebebi kadmiyum, kobalt ve kurşun gibi
ağır metallerin havada ayrışıp serbest
kalmasıdır. Ardından da yüzey toprağı
ve humus vasıtasıyla yer altı suyuna
karışması ve nihayet bize ulaşması ve bu
döngü sonunda bunu tüketiyor olmamızdır.
Bu nedenle Maryland Üniversitesi’ndeki
bir grup profesör ağır metaller yerine daha
sürdürülebilir materyallerle pil geliştirme
kararı aldı. İlk denemeyi yapraktan önce
ağaç lifi içeren maddelerle yaptılar.
Testler sonucunda anot bataryalarını
düzenlemeyi, sodyum depolamayı ve
absorbe etmeyi sağlayan materyalleri
keşfettiler.
Yaprakların kullanımı çok verimli oldu.
Araştırmalar sonucunda yayınlanan
raporlardaki başyazarlardan
Hongbian Li, “Yapraklar her yerde bol
miktarda bulunuyor, hepimiz kampüste
yerden bir yaprak alsak daha da iyi
sonuçlara ulaşabiliriz” notunu düştü.
Bilim insanları yanmış karbon yapılarının
daha fazla sodyum soğurmasını sağlamak
Bilim İnsanları Yaprak Kullanarak Nasıl
için sodyum elektrolitlerinin bulunduğu
Pil Yapılabileceğini Keşfetti
gözenekleri kapatıp ihtiyaç duydukları
Maryland Üniversitesi’ndeki bilim
mükemmel pil yapısına ulaştılar. Buna ek
insanları, pillerin önemli bileşenlerinin
olarak raporlardaki diğer bir başyazarın
yerine yaprak kullanmayı başardılar. Pilleri notu şöyle: “Yaprağın doğal şekli zaten
imha edemediğimiz, günlük çöplerimizle
pilin ihtiyaçlarına uygun. Düşük yüzey alanı
birlikte atamadığımız bilinen bir gerçek,
kusurları azaltıyor, yan yana paketlenmiş
ama pilleri atsak da atmasak da başka bir bir sürü küçük yapıyla ise alan ve verim
soru da pillerin doğaya neden bu kadar
çok fazla. Sodyum elektrolitleri doğru bir
zararlı olduklarıdır. Özellikle yeniden şarj
boyut ve şekle sahip iç yapıyla kullanılınca
edilebilir olanları dışarıya attığımızda
çok iyi sonuçlar elde edilebiliyor.” Peki,
pillerin doğa için zararlı olmasının
yaprağın sodyumu emme işlemi nasıldır?
NİSAN 2016
Aslında bu kompleks deneyler sistemi
değil, düşündüğümüzden daha kolay bir
işlemdir. Bilim insanları yaprakları yanmış
karbon yapılarıyla ve sodyumla 1000
Celcius’ta bir saat boyunca kurutuyor.
Esasen bu yöntemin dışında bilim insanları
muz, karpuz, kavun kabuklarıyla da
başarılı bir şekilde pil yapmayı başardılar
ama en az hazırlık gerektiren ve daha
doğal erişilebilir olan madde yapraktı.
Takımın bir sonraki adımı ise kalınlığı,
yapısı ve esnekliği farklı yapraklarla
daha mükemmel piller üretmek (https://
gaiadergi.com/bilim-insanlari-yaprakkullanarak-nasil-pil-yapilabileceginikesfetti/).
Türk Mucidin Buluşu NASA’ya Parmak
Isırttı
Celalettin Türkar, bir sınıf öğretmeni.
Dünyada eşi benzeri olmayan ve uzay
sektöründe büyük avantaj sağlayabilecek
yeni bir uzay mekiği roketi buluşuna imza
atarak NASA’ya bile parmak ısırttı.
Giresun’un Şebinkarahisar İlçesinde
bir ilkokulda sınıf öğretmenliği yapan
Celalettin Türkar, tasarladığı uzay mekiği
roketi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Dünya
Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WİPO) dikkatini
çekmeyi de başardı.
Tasarladığı roketin dünyada bulunan
diğer roketlerden farklı olarak çalışacak
olduğunu ifade eden Türkar, sınıf
öğretmeni olarak uzun yıllar önce yaşadığı
bir olaydan esinlenerek, farklı bir sisteme
sahip mekik roketi tasarladığını söyledi.
Uzay çalışmalarında kullanılabilecek roketi
diğer roketlerden ayıran en büyük özelliğinin
iç darbe ile hareket etmesi olduğu bilgisini
veren Türkar, “Oksijen deposundan ve yakıt
deposundan gelen oksijen ile yakıtın roketin
karıştırma kısmında karıştırılarak, gaz
pompası ve ateşleme merkezi yardımıyla
yanma odasında patlatılması sonucu
oluşan basınçlı gazın valfin açılmasıyla
huni şeklindeki yapıdan dışarı
çıkarak, roketin başlığına çarpar,
bu çarpmanın etkisiyle roket
harekete geçer” dedi. Avusturya
Patent Bürosu tarafından verilen
rapor ile dünyada bir benzerinin olmadığının
tescil edildiğini belirten Türkar, “Bu raporla
Türkiye’de de incelemeli patent alma
hakkına sahip olduk. Fen bilgisi dersinde
deney yaptığı sırada böyle bir şeyle karşı
karşıya geldiğini söyleyen Türkar, “Özellikle
uzay çalışmalarında kullanılabilecek bu
buluş, uzun yıllar sonucu elde edilen bir
çalışma. Buluşumu diğer roketlerden
ayıran özellik, çok sayıda yakıt tankına
gerek duymaması, iç darbeyle hareket
etmesi ve fazla yakıta gerek duymaması
oldu. Kanatçıklara gerek duymadan yönünü
bulabilen ve uzayda hızlanma özelliğe sahip
roket, yeryüzüne inişlerde de daha kolay
ve risksiz olarak öne çıkıyor” ifadelerini
kullandı.
TÜBİTAK tarafından da ulusal patent alan
Celalettin Türkar, bu dalda bir de ödül
aldı. 3-6 Mart 2016 tarihleri arasında
yapılacak olan 16. Uluslararası İstanbul
Buluş Fuarı’nda buluşunu bilim adamları
önünde sergileyecek (http://www.mynet.
com/haber/guncel/turk-mucidin-bulusunasaya-parmak-isirtti-2330683-1).
Türkiye Antarktika’da Bilimsel Araştırma
Üssü Kuruyor
Antarktika’daki bilimsel çalışmalarını
bugüne kadar Bulgaristan bayrağı altında
gerçekleştiren Türkiye, kendi üssünü
kuruyor. TBMM Dışişleri Komisyonu’nda
benimsenen, ‘’Antarktika Antlaşması
Çevre Korumu Protokolüne Katılma
Kanun Tasarısı’’yla Türk bayrağı
Antarktika’da dalgalanacak. İstanbul
Teknik Üniversitesi’nce (İTÜ) kurulacak
‘Kutup Araştırmaları Uygulama ve
Tanıtma Merkezi’yle Türkiye, bilimsel
araştırmalarda ‘’Ben de varım’’ diyecek.
Bakan Projeyi Açıkladı
Dışişleri Komisyonu’nda, ‘’Antarktika
Andlaşması Çevre Korumu Protokolüne
Katılma Kanun Tasarısı’’ görüşülürken,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin
Birpınar, Antartika’da bilimsel merkez
kurma projesi olduğunu açıkladı. Birpınar,
‘’Antarktika Güney Kutbu’nda olan ve hiç
kimseye ait olmayan bir yer. Orada birçok
ülke bilimsel araştırma yapıyor. Özellikle
İTÜ, ‘Kutup Araştırmaları Uygulama ve
Tanıtma Merkezi’ diye bir merkez kurmak
istiyor. Ayrıca başka sivil toplum örgütleri
de burada araştırmalar yapmak istiyor.
Dolayısıyla Türk bayrağının da orada
olmasının önemli olduğunu düşünerek
bu çevre kısmına taraf olmak istediğimizi
belirtmek istiyorum’’ ifadelerini kullandı.
29 Ülkenin 101 Araştırma Enstitüsü Var
Antarktika’da şu anda 29 ülkeye ait toplam
101 yerleşik araştırma enstitüsünün faaliyet
gösterdiğini anımsatan Birpınar, “Biz
102’nci olarak buraya katılmak istiyoruz.
Uluslararası anlaşmalarda eğer siz taraf
değilseniz sizin hiçbir şekilde orada
çalışmanıza müsaade etmiyorlar. Türkiye’nin
de orada bir yerinin olması, buranın
yönetiminde söz sahibi olma imkânını
tanıyacak ve görünürlüğü de olacak. Yani
oyunun dışında kalmamak noktasında
bu merkezin kurulması ülkemizin
menfaatlerine uygun olacak’’ dedi.
Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler
Müsteşar Yardımcısı Ayşe Sinirlioğlu
da, ‘’Bilim insanları oralarda iklim
değişikliğinin canlılar ve deniz seviyesi
üzerindeki etkileri, balıkçılık, jeoloji,
tıp, astronomi gibi alanlarda araştırma
yapmakta. Bu konuda bilim insanlarımıza
ve üniversitelerimize de fırsat tanınmış
olacak’’ diye konuştu (http://www.sabah.
com.tr/teknoloji/2016/01/15/snc-uzayakargo-teslimati-yapacak).
49
NİSAN 2016
PROJELER
REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI
KOBİ’LERE FİNANSAL ARAÇ PROJELERİ İLE DESTEK OLUYOR
geliştirilmesi. Bu kapsamda KOBİ’lerin
ihtiyaç duyduğu mali desteğe daha kolay
erişmelerine imkân tanıyan projeler
hayata geçiriliyor.
TEKNOLOJİ TRANSFERİNİ HIZLANDIRMA
FONU PROJESİ
Teknoloji projeleri geliştiren kurum ve
kuruluşların yenilikçi fikirlerini pazara
sunmalarına destek olmak amacıyla
büyük bir girişim başlatıldı. Yenilikçi fikir
veya rekabetçi yöntem içeren bir buluşun
ticari değeri olan ürüne çevrilmesini yani
teknolojinin ticarileştirilmesini hedefleyen
Teknoloji Transferini Hızlandırma Fonu
Projesi (TTH-TÜRKİYE) 2013 yılında hayata
geçti. Programa TÜBİTAK tarafından
sunulan Proje için ayrılan kaynak 50.5
milyon Avro.
Rekabetçi Sektörler Programı, Türkiye
Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği mali iş birliği
anlaşması çerçevesinde Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen,
şu anda yaklaşık 900 milyon Avroluk
bir bütçeye sahip ve bu bütçeyi projeler
aracılığı ile kullandıran bir çatı program.
Rekabetçi Sektörler Programı, Türkiye’deki
bölgesel farklılıkların dengelenmesi için
KOBİ’lerin rekabet gücünün artırılarak
sosyal ve ekonomik kalkınmanın
sağlanması vizyonuyla yürütülmekte.
Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında
ortak kullanım atölyelerinden, araştırma
geliştirme laboratuvarlarına, lisanslı
depolardan, turizm altyapısı geliştirme
çalışmalarına kadar birçok alanda
yatırımlar devam ediyor.
Programın destek verdiği alanlardan
biri de finansa erişim imkânlarının
50
Geliştirilen teknoloji çalışmalarına ve
yenilikçi fikirleri ticarileşme fırsatı sunan
TTH-Türkiye, bu alanda Türkiye’nin ilk risk
sermayesi olma özelliği taşıyor. Türkiye’de
ilk kez bu ölçekte bir fonla desteklenecek
olan akademisyenler, araştırmacılar,
teknoloji üreticileri ve girişimciler,
gerçekleştirecekleri çalışmalarına yatırım
yapılması imkânına sahip olacaklar.
En Az 50 Yenilikçi Fikir Desteklenecek
Türkiye’de tekno-girişimciliği de
yaygınlaştırmayı hedefleyen proje
kapsamında oluşturulan fon ile en az 50
yenilikçi proje fikrine yatırım yapılabilecek.
TTH-Türkiye Projesi, tüm Türkiye’den
başvurulara açık bulunuyor. Gelir
seviyesi Türkiye ortalamasının altında
olan bölgelere yoğunlaşarak yatırım
gerektiren ileri teknoloji çalışmalarına
destek sağlayacak olan proje, Bakanlık
ve TÜBİTAK adına bu alanda uzman
kuruluş olan Avrupa Yatırım Fonu (AYF)
tarafından yürütülüyor. Proje yatırım
kararları için Diffusion Capital Partners
(DCP) ve Accelerating Commercialisation
of Technology (ACT) adlı iki bağımsız fon
yöneticisi görevlendirildi.
BÜYÜYEN ANADOLU’YA KREDİ
KOLAYLIKLARI PROJESİ (BAKK)
Bu proje, Türkiye’de bölgeler arası
gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla
kişi başına düşen milli geliri ülke
ortalamasının yüzde 75’inden düşük olan
43 ilde faaliyet gösteren mikro işletme ve
KOBİ’lerin ihtiyaç duyduğu finansmana
erişim imkânlarını artırmaya yönelik
bir girişim. BAKK Projesi, Program
kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji
NİSAN 2016
Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
adına alanında uzman kuruluş olan Avrupa
Yatırım Fonu (EIF) tarafından yürütülüyor.
BAKK Projesi, 2011 yılından bugüne 43 ilde
yaklaşık 10 bin işletmeye 650 milyon Avro
kredi kolaylığı sağladı. Proje ile toplamda
1 milyar Avrodan fazla kredi hacminin
yaratılması hedefleniyor.
yapılması amaçlanıyor. Böylece Rekabetçi
Sektörler Programı’nın hedef bölgesinde
yer alan 43 ildeki başarılı girişimciler
bu amaçla kurulan G43 Anadolu Girişim
Sermayesi Fonu ile destekleniyor.
Rekabetçi Sektörler Programı adına
Projeyi yöneten Avrupa Yatırım Fonu, Proje
fonunun KOBİ’lere aktarılmasını ‘finansal
aracılar’ üzerinden sağlıyor. G43 Anadolu
Girişim Sermayesi Fonunun kurulması
ve yönetilmesi için bağımsız bir fon
yöneticisi yetkilendirildi. The Abraaj Group
tarafından bağımsız olarak yönetilen 20
milyon Avroluk fonun1 bu bölgede 5-6
işletmeye yatırım yapması bekleniyor.
Bu yatırımların hayata geçmesi ise bölge
ekonomisinin kalkınmasına katkıda
bulunulması anlamına geliyor.
Mikro İşletmelere ve KOBİ’lere Avantajlı
Kredi Kolaylığı
Proje hem mikro işletmeleri hem de
KOBİ’leri desteklemek üzere tasarlandı.
Mikro işletmelere mikro krediler için KGF
garanti sağlarken, Rekabetçi Sektörler
Programı, EIF aracılığıyla KGF’ye 13,5
milyon Avro kontr-garanti desteği sağlıyor.
KOBİ’ler için ise Rekabetçi Sektörler
Programından sağlanan ve EIF kanalıyla
aracı bankalar aracılığıyla kullandırılan
40,5 milyon Avro garanti sağlanıyor.
Böylelikle bölgelerde faaliyet gösteren
mikro işletmelerin ve KOBİ’lerin, işletme
ve yatırım sermayesi ihtiyaçları için
yapacakları kredi başvurularına kolaylık
sağlanıyor.
Başlı başına bir destek programı
niteliğinde olan BAKK Projesinde birçok
paydaş banka ve finansman kuruluşu
ile birlikte çalışılıyor. BAKK Projesi
kapsamında çalışılan aracı bankalar
yoluyla sağlanan kredilerle, aynı
bankaların aynı dönemlerde sağladıkları
KOBİ kredilerine kıyasla daha uzun vade
veya daha düşük faiz imkânı sunuluyor.
Hangi İşletmeler Yararlanabiliyor?
BAKK Projesinin kredi kolaylıklarından
10 kişiden az çalışanı ve yıllık 2 milyon
Avrodan az cirosu olan mikro işletmeler
ile 250 kişiden az çalışanı, yıllık 50 milyon
Avrodan az cirosu veya toplam varlığı
43 milyon Avronun altında olan KOBİ’ler
yararlanabiliyor.
1
G43 ANADOLU GİRİŞİM SERMAYESİ FONU
PROJESİ
Girişim sermayesi, yüksek büyüme
potansiyeline sahip girişimlere yapılan
yatırımı ifade ediyor. Girişim sermayesi ile
ilgili bir proje, Rekabetçi Sektörler Programı
çerçevesinde Avrupa Yatırım Fonu ile birlikte
geliştirildi ve 16 Milyon 300 Bin Avroluk
bütçe ile hayata geçirildi. G43 Anadolu
Girişim Sermayesi Fonu Projesi, Program
kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile KOSGEB adına alanında uzman
kuruluş olan EIF tarafından yürütülüyor.
G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonu,
Türkiye’nin ilk bölgesel risk sermayesi
fonu olma niteliğini taşıyor. Fon,
Türkiye’nin gelişmekte olan bölgelerinde
faaliyet gösteren şirketlerin finansmana
erişiminde geleneksel banka kredilerinden
farklı kaynak sağlamak amacıyla
kuruldu. İstanbul Risk Sermayesi Girişimi
tarafından da desteklenen bu projeyle
yatırımın en az yüzde 50’sinin GAP
Bölgesi’ne, diğer yüzde 50’sinin de kişi
başına düşen gelirin ulusal ortalamanın
yüzde 75’in altına düştüğü bölgelere
Firmaların Seçiminde Hangi Kriterler Rol
Oynuyor?
Şu ana kadar Proje çerçevesinde iki
firmaya yatırım gerçekleştirildi. Firmaların
fon yatırımlarından faydalanabilmeleri
için;
• Çalışan sayısının 250’den az ve
cirosunun 50 milyon avrodan düşük
olması veya bilanço büyüklüğünün 43
milyon avrodan az olması,
• Kişi başına geliri Türkiye ortalamasının
yüzde 75’inin altında olan 43 ilde
yerleşik veya faaliyet gösteriyor olması
gerekiyor.
Günümüzde KOBİ’lerin finansmana
erişiminde hibelere alternatif bir model
olarak, finansal araçlar vasıtasıyla
KOBİ’lere destekler tartışılırken, ülkemizde
bu model için ilk örnekler Rekabetçi
Sektörler Programı ile hayata geçiriliyor.
Programın ilk döneminde yukarıda bahsi
geçen 3 proje ile yaklaşık 130 milyon
Avroluk finansa erişim desteği sağlandı.
Programın gelecek döneminde de finansal
araç projelerine destek verilecek.
G43 Anadolu Girişim Sermayesi Fonu RSP’nin 14 milyon Avro, IVCI’nin 2 milyon Avro ve Bağımsız fon yöneticisinin sağladığı 4 milyon Avro ile toplam 20 milyon Avro’dur.
51
NİSAN 2016
DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ
18. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ HAZIRLIKLARI SÜRÜYOR
verimlilik, performans, ölçme, yönetim
ve iyileştirme alanlarında katkısını
sergileyecek çalışmaların sunumu
hedeflenmektedir. Bildiri sunacak
katılımcılara Kongre katılım ücreti %50
indirimli uygulanacaktır.
Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu
(World Confederation of Productivity
Science-WCPS) tarafından organize
edilen Dünya Verimlilik Kongrelerinin
18.’si, “İnovasyon ve Yüksek Verimlilik İçin
Yeni Yollar” ana temasıyla 27-30 Kasım
2016 tarihlerinde Bahreyn’in başkenti
Manama’da düzenlenecek.
Kongre hazırlık toplantıları 7-8 Mart 2016
tarihlerinde Bahreyn’de yapıldı. Ülkemizi
WCPS Yönetim Kurulu üyesi Verimlilik
Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın temsil ettiği
toplantılarda Kongrenin Bahreyn Devleti
ve Ekonomik Kalkınma Kurulu Tamkeen
tarafından desteklenmesi, WCPS ve
yerel organizasyon ortağı ve ev sahibi
olan JAFCON tarafından yürütülecek
faaliyetlerin planlanması, Kongre bildirileri
ve oturumlarının konu ve konuşmacıları,
uluslararası ortaklıklar ile Kongre takviminin
belirlenmesi gündem maddeleri ele alındı.
Bildiri özetleri 30 Nisan 2016 tarihine
kadar sunulabilecek. Bankacılık, Bilgi ve
İletişim Teknolojileri, İmalat, Gayrimenkul
ve İnşaat, Enerji, Lojistik, Sağlık, Tarım
ve Kamu Hizmetleri sektörlerine yönelik
olarak yürütülen araştırmaların verimlilik
ve performans artışına dönüşümünü
ortaya koyan bildiriler beklenmektedir.
Özellikle yeni fikirler ve gelişmelerin
52
Katılım, bildiri sunumu ve kongreyle ilgili
diğer ayrıntılı bilgiler için
Kongre web sitesi:
http://www.worldproductivitycongress.net
http://www.jafcon.com
Bahreyn merkezli bir danışmanlık firması
olarak 1990 yılında kurulmuş olan JAFCON,
imalat sanayi ve iş dünyasına yönelik
danışmanlık hizmetlerini Körfez Ülkeleri (GCC),
Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgelerinde
ve ABD ve Birleşik Krallık devletlerinde
sunmaktadır.
http://www.tamkeen.bh/en/
Ağustos 2006’da Bahreyn’in ulusal reform
inisiyatifinin ve ekonomik vizyonunun bir
parçası olarak kurulan Tamkeen, özel sektörün
desteklenmesi ekonomik kalkınmanın ana
sürükleyicisi olması için çalışmaktadır. Bunun
için iki temel hedefi; girişimlerin kurulma
ve gelişiminin desteklenmesi ve işletme ve
bireylerin geliştirilmesi ve verimliliğinin
artırılması olarak belirlenmiştir.
http://www.wcps.info
Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu, 1969
yılında Dünya Verimlilik Kuruluşları Ağı ve
Dünya Verimlilik Bilimi Akademisi örgütlerinin
çatı yapılanması olarak kurulmuştur.
Konfederasyon, verimlilik bilimini geliştirmek,
ekonomik, sosyal ve çevresel verimlilik artışını
yapısal ve kurumsal bir şekilde desteklemek
amacıyla küresel ölçekte ilgili tarafları
etkilemek, ikna etmek, eğitmek ve haberdar
etmek üzere çalışmaktadır.
NİSAN 2016
HABER
2016 YILI VERİMLİLİK PROJELERİ DEĞERLENDİRME ÇALIŞTAYI
ANTALYA’DA YAPILDI
2016 Verimlilik Haftası, 25 Nisan - 1 Mayıs
tarihleri arasında Ankara’da ve yurt
genelinde gerçekleştirilecek eş zamanlı
etkinliklerle kutlanacak. Bu kapsamda
yapılacak etkinliklerin içeriği ile uygulamaların
koordinasyon ve işleyiş biçimlerini
değerlendirmek üzere Bilim, Sanayi ve
Teknoloji İl Müdürleri ve konuyla ilişkili
personelin katılımı ile 11-13 Mart 2016 tarihleri
arasında Antalya’da çalıştay gerçekleştirildi.
Çalıştayın açış konuşmasını yapan
Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz,
Verimlilik Haftası kapsamında il
müdürlükleri ile yapılması planlanan
iş birlikleri ve merkezden sağlanacak
destekler konusunda bilgiler vermiştir.
İl müdürlüklerinin verimlilik
konusunda bilgi seviyesi ve
proje uygulama kapasitelerinin
yükseltilmesi konusunda
Verimlilik Genel Müdürlüğü
olarak yoğun bir çaba içinde
bulunduklarını kaydeden Yılmaz,
verimlilik uygulamalarının Türkiye
genelinde yaygınlaşmasının,
İl Müdürlüklerinin destek ve
katkıları ile gerçekleşebileceğini
ifade etmiştir.
İl müdürlüklerinin ilde bulunan
diğer kamu kurumları, STK’lar,
üniversiteler, işletmeler ve okullar ile
yapacakları iş birlikleriyle etkinliklerin
yaygınlaşabileceğini belirten Anıl Yılmaz,
2016 yılı Verimlilik Haftası kapsamında
her ilde en az bir öğrenci etkinliğinin
yapılmasının önemli olduğunu söylemiştir.
Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün sınırlı
da olsa il müdürlüklerinin verimlilik
etkinliklerini desteklemek üzere bir
bütçe hazırlığı içinde bulunulduğunu
da hatırlatan Anıl Yılmaz, bu yıl
desteklenmesi uygun bulunan bazı
etkinliklere ayni veya mali katkı
yapacaklarını dile getirmiştir.
Çalıştay uygulaması öncesinde, VGM
Danışmanlık ve Eğitim Dairesi Başkanı
Dr. Mustafa Kemal Akgül “Verimliliğin
Felsefesi, Toplumsal Gelişim Boyutu”,
Dr. Halit Suiçmez “Yerel Kalkınma ve
Verimlilik Düşüncesi”, Dr. Yücel Özkara
“İllerde Hangi Verimlilik Projeleri
Uygulanabilir?”, Ali Doğan “Verimlilik
Yönetimi Becerileri” başlıklı sunumlarını
gerçekleştirmişlerdir. Stratejik Yönetim
Danışmanı S. Şahin Tulga ise “Stratejik
Yönetimin Verimlilik Boyutu ve Dijital
Dönüşüm” başlıklı bir sunum yapmıştır.
Çalıştay Süreci ve Sonuçları
Verimlilik Genel Müdürlüğü ve 81
ilin Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl
Müdürlüklerinde görevli 200’e yakın
yönetici, uzman ve ilgili personelin
katıldığı Çalıştay, VGM uzmanı Talat
Postacı moderatörlüğünde 16 grup
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Üç oturum halinde icra edilen Çalıştayın
ilk oturumunda “Verimlilik Haftası
etkinlikleri ve projelerinin kapsam
ve içeriği”; ikinci oturumda “illerin
yıl içerisinde yapmak istedikleri
etkinlik/projelerin hazırlanması ve
yürütülmesindeki yerel iş birlikleri ve
bütçe imkânları” üzerinde durulmuştur.
Çalıştayın üçüncü ve son oturumunda
ise 16 grubun kendi çalışmalarında öne
çıkan etkinlik ve projelerin kısa sunumları
yapılmıştır. Ortak etkinlik ve projeler
üzerinde diğer grupların katkı ve kritikleri
alınmıştır. Toplantı sonunda 40’a yakın
verimlilik etkinliği ve proje fikri ortaya
çıkmıştır.
53
NİSAN 2016
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
DÖNGÜSEL EKONOMİ - HOLLANDA ÖRNEĞİ
Ekoiq dergisinin Şubat 2016 sayısında
Döngüsel ekonominin merkezi olma yolunda
hızla ilerleyen Hollanda’da yürütülen
çalışmalardan Amsterdam merkezli bir
girişim olan Circle Economy ve Circulator
Projesi ile ilgili bir röportaj yayımlandı.
Ekoiq yazarlarından Sayın Nevra Yaraç’ın,
Circle Economy CEO’su, aynı zamanda iklim
değişikliğine dikkat çekmek amacıyla 2007
yılında Avustralya’da başlatılarak 150’den
fazla ülkeye yayılan Earth
Hour’un (Dünya Saati)
da kurucularından olan
Andy Ridley ve Circulator
projesinin yöneticisi Merve
Güvendik ile yaptığı röportajı
aşağıda sunuyoruz.
Kaynakları çıkarıyoruz,
üretiyoruz, kullanıyoruz,
atıyoruz, çöp dağları
oluşturuyoruz. Her şeyin en
yenisini kullanalım istiyoruz
ama teknoloji sağ olsun
her şey daha “eskimeden”
“eski” oluverip bir kenara
atılıyor. Trafikte saatler
geçirme pahasına ille de
arabamız olsun istiyoruz,
sonra da çoğunu park
yerlerinde “dinlenmeye”
terk ediyoruz. 2050’de 9
milyar insanı beslemek
zorunda olacağımız gerçeği
bir yanda dururken dünyada
üretilen gıdanın üçte birini
çöpe atmaktan da geri
durmuyoruz. Kaynaklar
tükeniyor diyoruz ama bir yandan da daha
çok tüketelim diye yanıp tutuşuyoruz.
Bir de şöyle düşünelim: Çöpe atılan,
atıl kalan her şey aslında bir değer
barındırmaya devam ediyor. Ve biz
“doğrusal ekonomi” dediğimiz bu
sistemde kendimizi bu değerlerden
mahrum ederken, gezegene de yük
54
oluşturuyoruz. Mümkün olduğunca
az kayıp üreten bir üretim ve tüketim
sistemi öngören “döngüsel ekonomi” ise
hemen her şeyin yeniden kullanıldığı, geri
dönüştürüldüğü, ham madde kaynağı
olarak değerlendirildiği bir dünyaya kapı
açıyor. Bu yaklaşımı politika düzeyinde
benimseyen ülkelerin başındaysa Hollanda
geliyor. Hükümet, 2013 yılından bu yana
şirketler, startup’lar, STK’lar, kamu
sektörü, yerel yönetimler ve vatandaşlar
enerji, atık, su yönetimi, sağlık, hava
kirliliği gibi alanın tüm bileşenlerini
kapsayan çalışmalar yürütüyor. Bu
çabaların önemli bir aktörü de Amsterdam
merkezli bir girişim olan Circle Economy.
CEO’su Andy Ridley, aynı zamanda iklim
değişikliğine dikkat çekmek amacıyla
2007 yılında Avusturalya’da
başlatılarak Türkiye
de dâhil 150’den fazla
ülkeye yayılan Earth
Hour’un (Dünya Saati) da
kurucularından. Ridley
ve proje yöneticilerinden
Merve Güvendik ile
döngüsel ekonominin neden
olmazsa olmaz olduğunu,
projelerini, Türkiye’nin bu
alanda taşıdığı potansiyeli
ve COP21’i konuştuk.
Circle Economy ne zaman
ve nasıl bir ihtiyaçla
kuruldu?
Andy Ridley (A.R): Circle
Economy 2012 yılında
kuruldu, ben de yaklaşık
10 ay önce ekibe katıldım.
Son üç yılda ekip epeyce
büyüdü, şu an yaklaşık 20
kişiyiz. Neden kurulduğuna
gelince, bence artık
döngüsel ekonominin
zamanı geldi. Ayrıca
10 yıldır dijital dünyada
inanılmaz bir büyüme
ülkenin döngüsel ekonomiye geçişini
yaşanıyor. 10 yıl önce, şu anda yaptığımız
desteklemek için çok sayıda inisiyatif
işlerin hayalini bile kurmak mümkün
başlattı. Eylül 2014’te hayata geçirilen
olamazdı, çünkü dünyayla bu ölçekte ve
RACE (Realisation of Acceleration of a
maliyette bağlantıda olamazdık.
Circular Economy) programı, döngüsel
Bir yandan da Pekin ve Delhi’deki hava
ekonomiyi tanımlamayı, başarı hikayelerini kirliliği, İngiltere’de yaşanan seller,
bir araya toplamayı ve kamuoyu bilincini
Kaliforniya’da yaşanan kuraklıklar,
artırmayı amaçlıyor. Hükümetin teşvikiyle
Avustralya’daki orman yangınları,
NİSAN 2016
Singapur’daki puslu hava…
Dünyanın dört bir yanında,
yaşadığımız yerlerde,
gezegenin sınırlarının
çok ötesine geçiyoruz. Bu
durumu düzeltmemiz lazım.
O yüzden Aralık ayında
COP21’de olanları olumlu
karşılıyorum. Artık başka bir
yöne ilerliyoruz ve değişime
ihtiyacımız olup olmadığı
konusunda kampanya
yapma halinden bunu
nasıl gerçekleştireceğimiz
üzerine kafa yormaya
yöneliyoruz ki, bu konuda da
iyimserim. Ekibimle birlikte,
insanlığın, gezegenin ve
biyoçeşitliliğin karşı karşıya
olduğu büyük sorunların
üstesinden, uygulamada
nasıl gelebileceğimiz üzerine
düşünüyor ve bunun somut
yollarını buluyoruz.
Dünyanın neden döngüsel ekonomiye
ihtiyacı var?
A.R: Bunun çok mantıklı bir yanıtı var
aslında. Dünyada bir sürü sorun var,
insanların da bu sorunlar karşısında
farkındalığı artıyor. Çözüm ise büyük
ölçüde, yeraltından bir şeyler çıkarmak,
bunlardan bir şeyler yapmak ve sonra da
atmak üzerine kurulu doğrusal yaklaşımı
nasıl durdurabileceğinizden geçiyor.
Mesele, yaptığınız her şeyin değerini nasıl
koruyacağınızla ilgili: Evinizin salonundan
arabanızın motoruna, yenilenebilir
enerjiden ürün ve hizmet tasarımına her
şeyde geçerli bu. Harekete geçmemenin
sonuçlarınıysa biliyoruz. Döngüsellik bu
nedenle çok mantıklı.
Bu noktada, Circle Economy’nin
odaklandığı alanlardan bahsedebilir
misiniz?
A.R: Circle Economy ilk üç yılında
çokuluslu şirketlerden küçük ölçekli
girişimlere, işletmelerle yakın iş
birliği yaparak organizasyonun ya da
satmak isteyen işletmeler
için bir pazaryeri Circulator.
Tekstil endüstrisine
odaklandık çünkü petrolden
sonra dünyanın ikinci
en büyük kirleticisi bu
endüstri. Şu an dünyada
üretilen giysilerin üçte biri
satılmayarak yakılıyor ya
da çöplüklere gönderiliyor.
Bizim yapmak istediğimiz
bu kullanılmayan giysileri
alıp onlara daha iyi ve daha
değerli bir hayat sağlamak,
Circulator sayesinde bunu
daha da döngüsel hale
getirmek. Talep var, geri
dönüştürücüler var; biz de
arz ve talebi bu platformda
buluşturmayı planlıyoruz.
organizasyonun içindeki hizmetin nasıl
daha döngüsel hale getirilebileceğini
araştırdı. Şu an yaptıklarımızı
gerçekleştirebilmek için önce bunları
belirlemek gerekiyordu. Geçen yıl ise
araçlar ve programlara odaklandık.
Araçlar tamamen uygulamaya yönelik.
Diğer taraftan kentlerle ilgili bir programa
başladık. Pilot kent olarak Amsterdam’ı
seçtik ve araştırmalarımızı yaptık. Burada
da kentlerin sunduğu döngüsel fırsatları
bulmaya çalışarak kentin daha döngüsel
bir yolla yönetilmesi için odaklanılabilecek
alanları tespit edip uygulamaya yönelik
planlar oluşturulmasını öneriyoruz.
Ayrıca inşaat sektörü, gıda ya da imalat
sektörlerinin belli alanlarını yeniden
tasarlamak amacıyla eylem planları
oluşturarak daha döngüsel bir gelecek
için endüstride değişim yaratmayı
amaçlıyoruz.
A.R: Pilot aşamada tekstile
odaklandık ama aynı sistem
e-atık ya da inşaat gibi farklı sektörlerde
de uygulanabilir.
Sadece şirketler mi kullanacak
platformu, bireylere yönelik uygulamanız
da olacak mı?
A.R: Circulator arz ve talep konusunda
şirket düzeyinde çalışacak ama birey
düzeyine nasıl taşıyabileceğimiz üzerine
de düşünüyoruz. Bir dolu tekstil ürünü
insanların dolabında öylece duruyor.
Her evden bunları toplayabilirsek ham
maddelerin israf edilmesinin de önüne
geçmiş oluruz.
Süt sektörü üzerine de çalışıyoruz.
Hollanda dünyanın en büyük süt
üreticilerinden ve biz de bu endüstrinin
nasıl daha döngüsel hale getirilebileceğine
dair bir kılavuz hazırlamak istiyoruz.
Ne tür araçlar geliştiriyorsunuz?
Merve Güvendik (M.G): Ben Circulator
adını verdiğimiz aracı geliştiriyorum. E-bay,
alibaba.com gibi B2B platformların benzeri,
atık malzemelerini başka işletmelere
55
NİSAN 2016
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
Nüfusu ve tüketim oranları hayli yüksek
olan Türkiye aynı zamanda döngüsel
ekonomi için de çok büyük bir potansiyel
taşıyor. Türkiye’de hangi sektörler
döngüsel ekonomi uygulamaları için en
fazla fırsatı barındıyor sizce?
M.G: Öncelikle gıda ve inşaat sektörleri
geliyor bence. Tarımsal üretim ve özellikle
İstanbul özelinde inşaatların sayısı çok
fazla. Döngüsel ekonomi düşüncesini
bu iki sektöre uygulayabiliriz. Burada
dünyanın en büyük ikinci süt üreticisi
şirketiyle yaptığımız çalışmalardan
öğrendiklerimiz, Türkiye’nin süt ve gıda
sektörlerinde uygulanabilir. Üretime
yeniden dönen atıkları düşündüğümüzde
devasa bir potansiyel söz konusu.
Döngüsel ekonomi Türkiye için çok da
eski olmayan bir kavram ve bir hükümet
politikası haline gelmiş değil şu anda.
Hangi ülkeler bu konuda umut vaat
ediyor?
A.R: Hollanda hükümeti oldukça teşvik
edici bir yol izliyor. RACE (Realisation
of Acceleration of a Circular Economy)
programı 2014’te başlatıldı. Amaç
döngüsel ekonomiyi tanımlamak,
başarı hikayelerini bir araya toplamak
ve kamuoyu bilincini artırmak. Biz de,
döngüselliğin pratik uygulamasına yönelik
bu programın önemli oyuncularından
biriyiz. RACE programı dâhilindeki pek
çok şey kolaylıkla başka ülkelerde de
uygulanabilir.
Ayrıca Avrupa Komisyonu Başkan
Yardımcısı Frans Timmerman’ın sunduğu
“Döngüsel Ekonomi Paketi” döngüselliğin
politika değişiklikleri ve teşvikleri
aracılığıyla AB sathında benimsenmesinin
hızlandırılmasını amaçlıyor. Döngüsel
ekonomi, Çin’in bir sonraki Beş Yıllık
56
Planı’na dâhil edildi. Güney Afrika’da
Afrika Ulusal Konseyi’nin gündeminde,
Papa’nın Laudato Si genelgesinde, C40’ın
kentler ajandasında ya da Google’ın
gelecek planlarında bunu görebiliyoruz.
Döngüsel ekonomi prensiplerinin
uygulanması kuşkusuz işbirliklerini
gerektiriyor. Hangi kurumlar yer almalı
bu tür kümelenmelerde?
A.R: Paylaşım ekonomisi, ekonominin
dijitalleşmesi çok çeşitli ortaklıklara kapı
açıyor. Süt sektörüyle ilgili projemizde
hükümet, çok büyük süt üreticisi
kooperatifler, banka ve endüstriyi küresel
düzeyde temsil eden bir organizasyon
olacak. Circulator için en küçük
girişimlerden küresel bilinirliği olan
markalara ve lojistik şirketlerine bir
işbirliği sağlanacak. Şüphesiz doğası
gereği doğrusal ekonomiden çok daha
az rekabetçi bir durum söz konusu.
Hollanda’da ve dünyanın diğer yerlerinde
birlikte çalıştığımız insanlar, STK’lar,
sosyal girişimler, çalışmaya çok hevesli.
İnşaat konusunda da örneğin tekstil
alanında kullanacağımız Circulator’ı bu
sektörde de uygulayabiliriz. Örneğin,
binayı yıkarken çıkan bütün materyaller
yol inşaatı ya da başka şekillerde
kullanılabilir. Mimarlık şirketleri
inşaatlarda kullanılmak üzere modüler
parçalar tasarlıyor artık. 50-60 yıl sonra
bu parçaları çıkarıp başka yerlerde
kullanabiliyorsunuz. Bir diğer inovasyon
ise 3D baskının binalara uygulanabilir
olması. Amsterdam’da dünyanın ilk
3D köprüsü inşa ediliyor, 2017’de
tamamlanacak.
Peki, insanların günlük yaşantılarında
uygulayabileceği basit çözümler neler
olabilir?
M.G: Bir şeyler alırken kendime şu
soruyu soruyorum: “Bunu gerçekten
istiyor muyum, buna gerçekten ihtiyacım
var mı?” Alışverişe başlangıç için iyi bir
soru. İkincisi yeni bir şey almak yerine
ikinci eli var mı diye bakıyorum. Bunun
için çeşitli hizmetler de var. Örneğin giysi
kütüphanesi Amsterdam’da kullanılan iyi
bir iş modeli. Aklınıza gelmeyecek eşyaları
bulabileceğiniz başka paylaşım platformları
da var ve sayıları giderek artıyor.
AR: Örneğin 10 tane bıçak almak
yerine bir bıçak bileyici almalıyım. Ama
NİSAN 2016
bunu da belki beş yılda bir
kullanacağım. Çözüm, bir paylaşım
platformundan çok düşük bir
bedelle bileyiciyi ödünç almak.
Trafiğin çok yoğun olduğu
İstanbul’da garajınızda yatan
arabayı düşünün. Hollanda’da
arabaların zamanın % 93’ünde
atıl halde. Ürünlerin % 90’ı da altı
aydan sonra hiç kullanılmıyor.
Oysa her ürün içinde ham
maddeler barındırır, çöpe atılan
değerdir. Bu şekilde düşünmemiz,
daha akıllı bir yaşam standardı
oluşturmamız lazım.
M.G: Evlerimizde de atık
yaratıyoruz ama bunları
değerlendiren akıllı insanlar
var. Örneğin kahve atıklarında
mantar yetiştiriyorlar. Çok
kahve içiyorsanız evinizde bunu
yapabilirsiniz.
A.R: Ezberleri bozduğunuzda
bu tarz basit fikirler yaşayabilir
iş modellerine dönüşebiliyor ve
tarım, süt üretimi ya da kentlerle
ilgili ölçeklendirilebilir sistemlere kapı
açıyor.
COP21 ve Paris Anlaşması nasıl bir
değişim yaratacak sizce?
A.R: Kentler İklim Liderlik Grubu’nun
(Cities Climate Leadership Group-C40)
rolü ve kentlerin giderek daha güçlü hale
geldiğini görüyoruz. Kentler genellikle
emisyonların azaltılması anlamında
önemli görülse de vatandaşlarının yaşam
tarzlarını anlamak da önemli. Bu anlamda
zirvede o kadar güçlüydüler ki, Fransa
Cumhurbaşkanı François Hollande da C40
toplantısına katıldı. 2009’da Kopenhag’da
yapılan COP15’e de katılmıştım ama
orada her şey çok farklıydı. COP21’in
açılışında ABD Başkanı Barack Obama ve
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in olması
da önemli bir fark yarattı. Zirve sırasında
Chennai’de sel felaketi yaşandı. Bu,
orada yaşayanlar için korkunç bir durum
olsa da bir şeyler yapmamız gerektiğine
dair bir hatırlatıcı oldu. Bence COP21
sonunda varılan anlaşma bir dönüm
noktası. 2 derece yerine 1,5 derece hedefi
çok önemli bir sonuç. COP21 sonrası
dünyada tutumlarımız ve enerjilerimizi
de yeni bir safhaya taşımamız şart.
Artık “iklim değişikliğiyle mücadele
edecek miyiz” aşamasından seragazı
salımlarında vaat edilen azaltımları
sağlamaya ve kentlerimizi, işletmelerimizi,
bölgelerimizi ve evlerimizi mümkün olan
en hızlı ve etkin biçimde buna uygun
hale getirme aşamasına geçmemiz
gerekiyor. Bir yandan eli kulağındaki
felaketi önlerken bir yandan da ekonomik
sistemimizi iyi işler hale getirecek önemli
ve somut kararlar almamız gerekiyor.
Ama değişimler sadece işyerleri ve
üretim aşamalarında değil, evlerimizde
de gerçekleşmeli. Mümkün olan her
şekilde değeri korumalı ve paylaşmalıyız.
Döngüsellik burada sadece ayakizimizi
küçültmede değil gezegenle uyum içindeki
gelecek vizyonunu şekillendirmede
de kilit bir rol oynuyor. İklim ve çevre
tartışmalarına korku ve umursamazlık
hâkimdi, şimdi bunları inovasyona, isteğe
ve uygulanabilirliğe dönüştürmemiz lazım.
57
NİSAN 2016
SUMMARY
ACADEMY OF SCIENCES
Turkish-Islam Science Culture Heritage
Project
Turkish Academy of Sciences (TÜBA)
started the “Turkish-Islam Science
Culture Heritage Project” in 2014 with the
responsibility of being Turkey’s national
science academy, with the importance
given to our science and culture heritage
and with the liabilities of the academy such
as ‘dissemination of scientific approach
and thought in society’, ‘providing the
recognition and acceptance of importance
of science by the public’, ‘directing young
ones towards science and research areas’.
The project involves the introduction of
historical hand prints and publications
to next generations through facsimiles,
transliterations and translations into
Turkish of the historical hand prints and
publications which belong to TurkishIslam science and culture heritage. The
project is evaluated to have historical
importance with its contribution to the
motivation for the scientific evolution of
our country and the support it provides to
other studies in this area.
TÜBA Academy Prizes
TÜBA Academy Prizes were launched
in appreciation and encouragement of
eminent scientists in 2015. The Prizes
are annually awarded to the nominated
scientists in one of the following
categories of sciences namely 1) Basic
and Engineering sciences, 2) Health and
Life sciences and 3) Social Sciences and
Humanities. One prize is awarded in each
category and every year one of the prizes
is awarded to scientists with Turkish
connection, meaning those who work in
Turkey and/or study Turkey. Academy Prize
in Health and Life sciences is designated as
the Turkish connection prize for this year.
TÜBA Academy Prizes are given to
those scientists with original, leading
58
and path-breaking works in their
fields. Nominations are made by TÜBA
members, academies and inter-academy
organizations with which TÜBA is in
cooperation and other science institutions
and scientists invited as nominators.
Andreas Tietze’s Historical and
Etymological Turkish Dictionary is
Completing and going to be Published by
TÜBA
A contract between inheritors of Andreas
Tietze and TÜBA regarding the completion
of the Historical and Etymological Turkish
Dictionary and publish of it by TÜBA as a
whole including the preceding volumes
has been signed. As required by this
contract, the existing materials of the
Dictionary (digital records, documents,
manuscripts, lists…) have been received
by TÜBA. Tietze had utilized 1900 works
of science and literature during the
preparation period. The first (2003) and the
second (2009) volumes of the Dictionary
were published in huge sizes. TÜBA is
planning to publish the Dictionary in 8
smaller volumes so that people can use
them effectively. Accordingly, the first
seven volumes will form dictionary and the
eighth volume will include indexes. The
work of completion of the Dictionary and
preparing it for publication was started in
2015 Autumn will be ended up until 2018.
By this publication, 150 years-gap of a
comprehensive etymology dictionary will
be accomplished.
TÜBA Stem Cell Working Group
In view of the strategic importance of
research on stem cells, TÜBA founded
a working group (WG) open to the
participation of all related scientists, in
2005. The aim of this working group is to
collect the latest knowledge on scientific
developments as well as information
on legal, ethical and bureaucratic rules
in national and international stem cell
research and its applications. The Stem
Cell WG strives to: involve all related
researchers from various disciplines to
share knowledge and experience, and
through cooperation with similar national
and international groups, to prepare an
interactive environment which enhances
research projects, to organize educational
activities and to prepare publications.
TÜBA Science Education Working Group
International Associations (like
InterAcademy Panel) in which TÜBA
participates as a member and prominent
world academies have programs to
improve science education in primary and
secondary level schools. TÜBA members
participate in international seminars held
on this issue. On this direction, a Working
Group is formed on this issue in 2002.
TÜBA Science Education Commission
held a meeting with field experts on 9
May 2004 to determine a strategy. The
following points of view were adopted at
this meeting:
• Setting up a portal on science
education which will provide easily
accessible materials for teachers and
will also enable them to share the
teaching methods they use;
• Organizing a summer school for
science teachers to enhance their
own development by exposure to new
teaching methods;
• Promoting the foundation of science
centers in Anatolia to awaken the
interest of people towards science;
• Cooperating with schools to develop
alternative means and practices before
the university level to help students
grow a liking for science by also
using technical tools, and to combat
the system of education based on
memorizing.
Cooperation with different foundations
and institutions is envisaged within the
framework of this program and certain
NİSAN 2016
relationships have already been set up.
As a first step, a summer school was
organized with 14 primary school science
teachers in Istanbul, between 29 August
and 4 September 2004. Then the program
is reregulated in 2014 and aimed to reach
teachers, active participants in directing
children to science, school managements
and parents. In addition to this effort, a
protocol between Ministry of National
Education (MEB) and TÜBA in order to
realize joint education programs was
signed in 2015. Within this framework,
“TÜBA-I Applied Science Education
Course” was organized between the dates
25-29 May 2015 in Ankara Gazi University
as a pilot study. This course was given to
20 science teachers assigned by the MEB.
In the light of this pilot study, the course
was extended to 105 teachers from various
disciplines and 15 different provinces.
of goods, storage, transportation and
serving stages. Besides this Group will
continue its activities by organizing
multidisciplinary congress, symposium
and workshops and by developing
suggestions for related institutions.
• Give advice on developing the technical
and human capital for cancer related
research;
• Act as a consultant for national and
international cancer related projects
and institutions;
• Conduct studies for the foundation of
the National Cancer Council.
TÜBA Working Group on Cancer
• Contribute to information campaigns
The aim of the Working Group on Cancer
by publications, media and internet;
is to take Turkey to a level where effective
• Organizing conferences, seminars and
research is carried out on basic oncology,
symposiums;
clinical oncology, preventive oncology and
• Organizing at least one session in a
a healthier life is possible grounding in
national conference on life sciences.
science. In sum, the mission of this group
is to:
Two important symposiums and a
workshop were organized by the Working
• Lay the grounds for cooperation
between public, private institutions and Group in 2014 and 2015 which are
voluntary associations for scientific
‘National Cancer Policy Workshop –
research on cancer;
İstanbul’, ‘Coordination Problems between
• Contribute to the organization of
Shareholders in Cancer Treatment
a national research strategy by
Symposium – Ankara’, ‘Food, Nutrition and
determining the scientific and national Prevention of Cancer Symposium – Elazığ’.
Similar activities are continuing in 2016.
priorities on basic oncology, clinical
The reports of these events were published
For instance, a 5-day activity focusing
oncology, preventive oncology and
and delivered to relevant public authorities,
pedagogy depending on student centered
epidiemology;
universities, ministries and politicians.
research questioning took place in Akdeniz • Establish liaisons between cancer
University between the dates 22-26
research in Turkey and similar
February 2016. These activities will be
research abroad;
repeated in September.
TÜBA Food and Nutrition Working Group
As one of the four working groups within
TÜBA, Food and Nutrition Working Group
is the newest one which has been active
since 2014. The Group is composed
of distinguished scientists that have
remarked the most important points for
the health of the population in the country.
These can be summarized as follows:
increasing the awareness about healthy
and balanced nutrition at international
standards, and providing qualified
human resources that will work on this
mission, receiving the most accurate
information about food and nutrition
for the society, fight against metabolic
diseases such as obesity, diabetes and
arteriosclerosis and food borne diseases,
and finally “Sustainable Food Safety”
concept including the hygienic production
59
NİSAN 2016
60
D
L
E
D
TR22
E
TR31
G
C
G
G
L
D
TR32
L
D
J
D
TR33
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
321,1
G
G
J
C
H
TR52
G
D
TR51
TR81
J
D
TR42
C
İstanbul
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
Balıkesir, Çanakkale
İzmir
Aydın, Denizli, Muğla
Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak
Bursa, Eskişehir, Bilecik
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
Ankara
Konya, Karaman
Antalya, Isparta, Burdur
Adana, Mersin
Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
C
124,9
G
TR62
D
C
TR71
G
B
D
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir
Kayseri, Sivas, Yozgat
Zonguldak, Karabük, Bartın
Kastamonu, Çankırı, Sinop
Samsun, Tokat, Çorum, Amasya
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane
Erzurum, Erzincan, Bayburt
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan
Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli
Van, Muş, Bitlis, Hakkari
Gaziantep, Adıyaman, Kilis
Şanlıurfa, Diyarbakır
Mardin, Batman, Şırnak, Siirt
B
C
D
E
F
G
H
I
J
L
M
N
P
Q
R
S
Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics
G
G
TR41
TR61
D
G
1.101,3
D
G
227,7
İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification
Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
G
D
D
219,3
207,3
1.432,5
1.421,1
TR10
168,4
147,6
254,6
TR21
TR82
G
G
D
G
C
C
G
G
D
C
TR63
TR72
TRC1
G
D
E
D
D
G
E
B
B
TRC2
TRB1
TRA1
G
G
137,3
TRB2
G
C
F
G
D
M
G
F
TRA2
F
124,5
0 - 40.000 TL
40.000 - 80.000 TL
80.000 - 120.000 TL
120.000 - 160.000 TL
160.000 - 200.000 TL
TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro değeri (Sektörler Toplamı)
The turnover per employee value of NUTS 2 regions (Total Sectors)
TRC3
B
D
164,2
Mining and quarrying
Manufacturing
Electricity, gas, steam and air conditioning supply
Water supply; sewerage, waste management and remediation activities
Construction
Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles
Transportation and storage
Accommodation and food service activities
Information and communication
Real estate activities
Professional, scientific and technical activities
Administrative and support service activities
Education
Human health and social work activities
Arts, entertainment and recreation
Other service activities
NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification
C
E
TR90
Madencilik ve taş ocakçılığı
İmalat
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri
İnşaat
Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı
Ulaştırma ve depolama
Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri
Bilgi ve iletişim
Gayrimenkul faaliyetleri
Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler
İdari ve destek hizmet faaliyetleri
Eğitim
İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri
Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor
Diğer hizmet faaliyetleri
D
G
D
TR83
84,6
The highest three sectors based on turnover per employee value according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
451,5
1.354,7
558,2
365,8
121,7
245,1
175,9
189,0
647,3
163,1
334,0
304,6
251,0
294,6
148,1
163,2
494,2
301,6
535,8
246,4
195,9
159,2
648,9
251,5
İBBS TR Düzey 2 Bölgelerinde Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Bazında En Yüksek Üç Sektör, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
The Highest Three Sectors Based on Turnover Per Employee Value According to Economic Activity Sections in NUTS 2 Regions, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
610,3
157,0
86,2
151,7
196,6
110,0
234,9
170,6
107,3
183,2
141,3
130,7
1.114,2
108,4
192,2
381,9
153,7
1.279,3
190,8
101,4
200,4
121,5
170,6
482,7
61,8
129,6
461,6
503,0
113,4
201,8
275,2
168,9
200,4
138,8
146,7
140,9
134,5
147,5
332,8
İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro bazında en yüksek üç sektör, 2013 (Nace Rev. 2) (1000 TL)
MART
NİSAN2016
2016
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
61
MART 2016
NİSAN
2016
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
MAKALE
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial
Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
DEĞERLENDİRMEfgfgfgfgflkglfglfkgflkglfkglklfkglfkglk-
gflkgflglgklkglfgkflgkflkgl
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
MART
NİSAN2016
2016
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2014)
Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2014)
Türkiye’ de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2014)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
63
MART 2016
NİSAN
2016
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity
Changes
in Manufacturing
Industry
andQuarterly)
Quarterly)
Trends
for Quarterly
Productivity
Changes
in Manufacturing
Industry(Annually
(Annually and
andand
Trends
for Quarterly
Data Data
120
115
110
105
100
95
90
85
80
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
70
1.Ç - Q1
75
2015
Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2005=100) / Annual Value Added Per Person Worked
Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2009=100) / Annual Value Added Per Person Worked
Resmi statistik
Kalite Belgesi
Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 1.Ç-2008 2.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Productin Per Person Worked (2005 1.Q-2008 2.Q)
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2009 1.Ç-2011 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2009 1.Q-2011 4.Q)
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2012 1.Ç-2015 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2012 1.Q-2015 4.Q)
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
16%
120,00
14%
100,00
12%
80,00
10%
60,00
8%
6%
40,00
4%
20,00
2%
0,00
İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
64
İsveç - Sweden
Malta - Malta
Almanya - Germany
İspanya-Spain
TÜRKİYE - TURKEY
Finlandiya - Finland
Avusturya - Austria
Portekiz - Portugal
Lüksemburg - Luxembourg
Norveç - Norway
Slovenya - Slovenia
Letonya - Latvia
Macaristan-Hungary
Sırbistan-Serbia
Polonya - Poland
Romanya - Romania
Makedonya - Macedonia
-20,00
Estonya - Estonia
0%
Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005 Ort.- 2015 Ort. )
Average Rate of Annual Productivity Change (2005 Ort. - 2015 Ort. )
18%
140,00
Slovakya - Slovakia
İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2015 I - 2015 IV) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
(2010 Ort.=100)
Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2015 I 2015 IV) (2010 Ave.=100)
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Index of ProductionIndex
PerofPerson
Employed;
Last ofFour
andandAnnual
Average
Rate
of Growth
For Selected
European Countries
Production
Per Person Average
Employed; of
Average
Last Quarters
Four Quarters
Annual Average
Rate
of Growth
For Selected
European C
-2%
İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT

Benzer belgeler