öğün sonrası glukoz kontrol rehberi
Transkript
öğün sonrası glukoz kontrol rehberi
ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Web sitesi Bu doküman www.idf.org sitesinde mevcuttur Yazışma ve IDF’in ilişkili yayınları Yazışma: Professor Stephen Colagiuri, Boden Institute of Obesity, Nutrition and Exercise, University of Sydney, Camperdown 2006, NSW, Australia. [email protected] Guide for Guidelines dahil diğer IDF yayınlarına, www.idf.org sitesinden veya IDF İdari Ofisinden temin edilebilir: International Diabetes Federation, Avenue Emile De Mot 19, B-1000 Brussels, Belgium. [email protected] Teşekkür ve sponsorlara karşılıklı ilişkiler Bu aktivite aşağıdaki kuruluşların sınırsız eğitim bursları ile desteklenmiştir: • Amylin Pharmaceuticals • Eli Lilly and Company • LifeScan, Inc. • Merck & Co. Inc • Novo Nordisk A/S • Roche Diagnostics GmbH • Roche Pharmaceuticals Bu şirketler kılavuzun geliştirilmesine katılmamışlardır. Ancak bunlar ve IDF’nin iletişim listesindeki başka ticari organizasyonlar kılavuzun taslak versiyonlarını yorumlamaya davet edilmişlerdir (bakınız Metodoloji). Yayın hakları Bütün hakları saklıdır. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) önceden yazılı izni olmaksızın bu yayının hiçbir bölümü çoğaltılamaz veya hiçbir formda ya da hiçbir yolla kopyalanamaz. IDF yayınlarını çoğaltma ve tercüme talepleri için başvuru adresi: IDF Communications, Avenue Emile De Mot 19, B-1000 Brussels, faks: +32-2-538-5114 ya da e-posta: [email protected]. © International Diabetes Federation, 2007 ISBN 2-930229-56-X. ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ METODOLOJİ Bu rehberin geliştirilmesinde kullanılan metodoloji burada ayrıntılı olarak tarif edilmemiş olup esasen IDF Guide for Guidelines’da tanımlanan ilkeler izlenmiştir (www.idf.org). dahil edilmiştir. Yönetim Kurulu Üyeleri’nden sorularla ilgili ilave rapor ve yayınları belirlemeleri istenmiştir. Toplam 1,659 rapor saptanmıştır. Özetle: • Geliştirme sürecine diyabet hastaları, değişik disiplinlerdeki sağlık uzmanları ve gönüllü kuruluşlardan kişiler dahil olmak üzere geniş tabanlı bir katılım olmuştur. Proje, Yönetim Kurulu (bakınız Yönetim Kurulu) gözetiminde yürütülmüş ve bütün Rehber Geliştirme Grubu’nun katılımı sağlanmıştır (bakınız Rehber Geliştirme Grubu’nun Üyeleri). • Rehber Geliştirme Grubu, rehber geliştirme, sağlık hizmeti geliştirme ve uygulama ve diyabetle yaşama konusunda deneyimli kişilerden oluşmaktadır. • Coğrafi temsil, farklı ekonomik gelişmişlik düzeylerinde olan ülkeleri içeren bütün IDF bölgelerinden sağlanmıştır (bakınız Rehber Geliştirme Grubunun Üyeleri). • Bu rehberin oluşturulmasında kullanılan kanıtlar, temel meta-analizlerin raporlarını, kanıta dayalı derlemeleri, klinik çalışmaları, kohort çalışmalarını, epidemiyolojik çalışmaları, hayvan ve temel bilim çalışmalarını, durum raporlarını ve rehberleri (yalnızca İngilizce dilinde olanlar) içermektedir. Diyabet konusunda bilgili bilimsel bir yazar, PubMed ve başka arama motorlarında, arama kriterleri olarak literatürde ilgili başlık ve sözcükleri kullanarak (örn. postprandial, öğün sonrası, hiperglisemi, yemek zamanı, kendi kendine izlem, oksidatif stres, inflamasyon) yaptığı aramayla diyabet ile ilgili tıbbi literatürleri, ilgili derleme makalelerin referanslarını, önemli kitapları, ulusal ve uluslararası toplantıların metinlerini ve ilgili raporları temin etmiştir. Hem öğün sonrası (postmeal) ve yükleme sonrası (postchallenge) plazma glukozuna ilişkin kanıtlar gözden geçirilmiş ve uygunlukları değerlendirilmiştir. Ayrıca ilgili sorularla potansiyel olarak ilişkili olabilecek ek bilgi sağlamak amacıyla genel aramada saptanmayan yakın zamanda oluşturulmuş rehberler, durum belgeleri ve yakın geçmişte yayınlanmış makaleler de gözden geçirilmiştir. Her rapor için tüm referansları içeren bir elektronik veritabanı oluşturulmuştur; raporların çoğunun özetleri veritabanına • Destekleyici olsun ya da olmasın önemli raporlar bu belgede ele alınan sorularla olan ilişkilerine göre dahil edilmiş ve özetlenmiştir. Kanıtlar Tablo 1’de sunulan kriterlere göre derecelenmiştir. Önerileri desteklemek için belirtilen kanıtlar Rehber Geliştirme Kurulu’nun üyesi olmayan iki bağımsız kişi tarafından gözden geçirilmiştir. Bu kişilerin yorumları sonra Yönetim Komitesi tarafından değerlendirilmiştir. • Kanıt önermeleri, seçilen raporlar gözden geçirilerek derlenmiştir. Bu önermeler ve destekleyici kanıtlar, Yönetim Komitesi üyelerine gözden geçirmeleri ve yorumlamaları için gönderilmiştir. • Rehber Geliştirme Komitesi kanıt önermelerini ve destekleyici verileri tartışmak ve öneriler geliştirmek için toplanmıştır. Mümkün olduğu durumlarda, kanıt sıralamalarına dayalı bilimsel somutluk düzeyi temel alınarak öneri yapılmıştır. Ancak, destekleyici çalışmalar eksik olduğunda, Yönetim Komitesi bir ortak öneri oluşturmuştur. • Taslak rehber, daha geniş bir inceleme amacıyla IDF’nin üye derneklerine, IDF’nin global ve bölgesel seçili temsilcilerine, ilgilenen uzmanlara, endüstri ve IDF irtibat listesindeki başka kişilere gönderilerek toplam 322 davet yapılmıştır. Yedi IDF bölgesinin beşinden (Afrika, Güney Doğu Asya, Batı Pasifik, Kuzey Amerika, Avrupa) 20 harici gözlemciden 38 yorum alınmıştır. Bu yorumlar Yönetim Kurulu tarafından gözden geçirilmiş ve nihai belgenin geliştirilmesi sürecine dahil edilmiştir. • Nihai rehber, kitap halinde ve IDF web sitesinde bulunacak şekilde düzenlenmektedir. Kullanılan kanıt kaynakları da (veya onların linkleri) ulaşılabilir olacaktır. • IDF, bu rehberin üç yıl içinde incelenmesi ve güncellenmesi gereksinimini dikkate alacaktır. ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Rehber Geliştirme Kurulu’nun Üyeleri Yönetim Kurulu • Antonio Ceriello, Chair, Coventry, Birleşik Krallıklar • Stephen Colagiuri, Sydney, Avustralya • John Gerich, Rochester, ABD • Jaakko Tuomilehto, Helsinki, Finlandiya Geliştirme Grubu • Monira Al Arouj, Kuveyt • Clive Cockram, Hong Kong, Çin Halk Cumhuriyeti • Jaime Davidson, Dallas, ABD • Colin Dexter, Oxford, İngiltere • Juan Jose Gagliardino, Buenos Aires, Arjantin • Stewart Harris, London, Kanada • Markolf Hanefeld, Dresden, Almanya • Lawrence Leiter, Toronto, Kanada • Jean-Claude Mbanya, Yaoundé, Kamerun • Louis Monnier, Montpellier, Fransa • David Owens, Cardiff, Birleşik Krallıklar • A Ramachandran, Chennai, Hindistan • Linda Siminerio, Pittsburgh, ABD • Naoko Tajima, Tokyo, Japonya Tıbbi Yazar Christopher Parkin, MS, Indianapolis, ABD Karşılıklı ilişkiler bildirgesi Kılavuz Geliştirme Komitesi Üyeleri konuyla ilgili çıkar ilişkilerini ve ticari girişimler, hükümetler ve hükümet dışı örgütlerle olan ilişkilerini açıklamışlarıdır. Kılavuz Geliştirme Komitesi üyelerine mevcut aktiviteleri ile ilgili bir ücret ödenmemiştir. IDF İdari Ofisi Anne Pierson ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ TABLO 1 Kanıt Derecelendirme Kriterleri* Düzey Kanıt tipi 1++ • Yüksek kalitede meta-analizler, randomize kontrollü çalışmaların (RKç’larin) sistematik derlemeleri veya yanlılık riski çok düşük olan randomize kontrollü çalışmalar 1+ • İyi yapılmış meta-analizler, RKç’larin sistematik derlemeleri veya yanlılık riski düşük olan RKÇ’lar 1- • Meta-analizler, RKÇ’ların sistematik derlemeleri veya yanlılık riski yüksek RKç’lar 2++ 2+ • Vaka-kontrol veya kohort çalışmalarının yüksek kaliteli sistematik derlemeleri • Yanlılık riski çok düşük olan veya nedensel ilişki olasılığı yüksek vaka kontrol veya kohort çalışmaları • Yanlılık riski veya şansı düşük ve nedensel ilişki olasılığı orta derecede olan iyi yürütülmüş vaka kontrol veya kohort çalışmaları • Yanlılık riski düşük olan iyi yürütülmüş temel bilim çalışmaları 2- • Yanlılık riski veya şansı yüksek ve anlamlı derecede nedensel ilişkisi olmama riski olan vaka kontrol veya kohort çalışmaları 3 • Analitik olmayan çalışmalar (örneğin vaka raporları, vaka serileri) 4 • Uzman görüşü * Scottish Intercollegiate Guidelines Network. İskoç Üniversiteler Arası Rehber Ağı Diyabet tedavisi: ulusal klinik rehber. Kasım, 2001. .01 GİRİŞ ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Dünyada 246 milyon kişide diyabet olduğu tahmin edilmektedir.(1) Diyabet gelişmiş ülkelerin çoğunda önde gelen bir ölüm nedenidir ve birçok gelişmekte olan ve yeni endüstrileşen ülkede epidemik oranlara ulaştığına ilişkin önemli kanıtlar bulunmaktadır.(1) İyi kontrol edilmeyen diyabet nöropati, böbrek yetmezliği, görme kaybı, makrovasküler hastalıklar ve ampütasyonlar gibi komplikasyonların gelişmesine neden olabilir.(2-6) Makrovasküler komplikasyonlar diyabetli kişilerde majör ölüm nedenidir.(7) Ayrıca, kötü kontrol edilen diyabet ve depresyon arasında güçlü bir ilişkinin olduğu bildirilmiştir,(8;9) bu da yine etkin diyabet tedavisinin önünde anlamlı engeller yaratabilmektedir. Büyük kontrollü çalışmalar yoğun diyabet tedavisinin, mikrovasküler komplikasyonların gelişmesini ve/veya progresyonunu anlamlı ölçüde azaltabildiğini göstermiştir.(2-4;10) Ayrıca, tip 1 diyabetli veya bozulmuş glukoz toleransı (BGT) olan kişilerde yoğun glisemik kontrol, kardiyovasküler hastalık riskini de azaltmaktadır.(11;12) Mikrovasküler ve makrovasküler komplikasyonların azaltılması için bir glisemik eşik yok gibi görünmektedir; glikozile hemoglobin (HbA1c) ne kadar düşük olursa risk de o kadar düşüktür.(13) Plazma glukoz düzeyleri ve kardiyovasküler risk faktörleri arasındaki progresif ilişki, diyabetik eşiğin oldukça altındadır.(14-18) Bununla birlikte, yakın zamanda Stettler ve ark.ları tarafından yapılan bir meta-analiz(13) glisemik kontrolün düzeltilmesinin, tip 1 veya tip 2 diyabetli kişilerde makrovasküler olayların insidansını anlamlı ölçüde azalttığını göstermiştir. Yakın zamana kadar, tedavinin ağırlıklı ana noktası, açlık plazma glukozuna özel bir önem vererek HbA1c düzeylerinin düşürülmesi olmuştur.(19) Her ne kadar açlık hiperglisemisinin kontrolü gerekli ise de optimal glisemik kontrol sağlamak için bu genellikle yeterli değildir. Artan kanıtlar öğün sonrası plazma glukozu dalgalanmalarını azaltmanın önemli olduğunu(20) ya da belki de HbA1c hedeflerine ulaşmak için daha önemli olduğunu düşündürmektedir.(3;21-25) AMAÇ Bu rehberin amacı, öğün sonrası glukoz ve diyabetik komplikasyonların gelişimi arasındaki ilişkiyi tanımlayan raporlara ait verilerin sunulmasıdır. Bu verilere dayanarak tip 1 ve tip 2 diyabette öğün sonrası glukozun uygun şekilde tedavisine ilişkin öneriler geliştirilmektedir. Gebelikte öğün sonrası glukozun tedavisi bu rehberde ele alınmamıştır. Öneriler, klinisyenlere ve organizasyonlara, lokal olarak ulaşılabilir tedavileri ve kaynakları dikkate alarak tip 1 ve tip 2 diyabetli kişilerde öğün sonrası glukozu etkin biçimde tedavi etme stratejileri geliştirilmesinde yardım etmeyi amaçlamaktadır. Literatürde değerli bilgiler ve diyabet tedavisinin bu alanına ilişkin kanıtlar varsa da öğün sonrası plazma glukozu ve makrovasküler komplikasyonlar arasındaki nedensel bir ilişkiyle ilgili belirsizliklerin giderilmesi ve insülinle tedavi edilmeyen tip 2 diyabetlilerde kendi kendine kan glukoz izleminin (self-monitoring of blood glucose, SMBG) faydasına ilişkin bilgilerimizi netleştimek için ilave araştırmalara gerek vardır. Mantık ve klinik kararlar, diyabet tedavisinin ve rehber önerilerinin uygulanmasının kritik bileşenleri olmaya devam etmektedir. ÖNERİLER Önerilerin geliştirilmesine bir zemin oluşturması için, Rehber Geliştirme Grubu diyabet tedavisinde öğün sonrası hipergliseminin önemine ve rolüne ilişkin dört soru belirlemiştir. Önerileri destekleyen kanıtlar, kanıt önermeleri olarak gösterilmiştir (önermenin sonunda kanıt düzeyi belirtilmiştir). ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ SORU 1 Öğün sonrası hiperglisemisi zararlı mıdır? MAJÖR KANIT ÖNERMESİ ÖNERİ • Öğün sonrası ve yükleme sonrası hiperglisemi düzeyleri, makrovasküler hastalık için bağımsız risk faktörleridir. [Düzey 1+] Öğün sonrası hiperglisemi zararlıdır ve tedavi edilmelidir. DİĞER KANIT ÖNERMELERİ • Öğün sonrası hiperglisemi, artmış retinopati riski ile ilişkildir. [Düzey 2+] • Öğün sonrası hiperglisemi, artmış karotis intimamedia kalınlığı (increased carotid intima-media thickness, IMT) ile ilişkilidir. [Düzey 2+] • Öğün sonrası hiperglisemi oksidatif stres, inflamasyon ve endotel disfonksiyonuna neden olmaktadır. [Düzey 2+] • Öğün sonrası hiperglisemi miyokardiyal kan hacminin ve miyokard kan akımının azalması ile ilişkilidir. [Düzey 2+] • Öğün sonrası hiperglisemi kanser riskinde artış ile ilişkilidir. [Düzey 2+] • Öğün sonrası hiperglisemi tip 2 diyabetli yaşlı kişilerde kognitif fonksiyonda bozulma ile ilişkilidir. [Düzey 2+] SORU 2 Öğün sonrası hipergliseminin tedavisi yararlı mıdır? KANIT ÖNERMELERİ • Öğün sonrası plazma glukozunu hedefleyen ajanlarla tedavi, vasküler olayları azaltmaktadır. [Düzey 1-] • Öğün sonrası ve açlık plazma glukozunun ikisini birden hedeflemek optimal glisemik kontrole ulaşmak için önemli bir stratejidir. [Düzey 2+] ÖNERİ Öğün sonrası hiperglisemisi olan kişilerde yemek sonrası plazma glukozunu düşürmek için tedavi stratejileri uygulayın. ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ SORU 3 Öğün sonrası plazma glukozunu kontrol etmede hangi tedaviler etkilidir? KANIT ÖNERMELERİ ÖNERİ • Glisemik yükü düşük olan diyetler, öğün sonrası plazma glukozunu kontrol etmede yararlıdır. [Düzey 1+] Öğün sonrası plazma glukozunu hedefleyen çeşitli non-farmakolojik ve farmakolojik tedavi seçenekleri dikkate alınmalıdır. • Birçok farmakolojik ajan öncelikle öğün sonrası plazma glukozunu düşürmektedir. [Düzey 1++] SORU 4 Öğün sonrası glisemik kontrol hedefleri nelerdir ve nasıl değerlendirilmelidir? KANIT ÖNERMELERİ ÖNERİLER • Öğün sonrası plazma glukozu düzeyleri, normal glukoz toleransı olan kişilerde nadiren 7.8 mmol/l’nin (140 mg/dl) üstüne yükselmekte ve tipik olarak, yemek yedikten iki-üç saat sonra bazal düzeylere geri dönmektedir. [Düzey 2++] • Öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu hipoglisemiden kaçınılması şartıyla 7,8 mmol/l’yi (140 mg/dl) geçmemelidir. • IDF ve diğer organizasyonlar, normal glukoz toleransını, 75 g glukoz yüklemesini takiben iki saat sonra <7.8 mmol/l (140 mg/dl) olarak tanımlamaktadır. [Düzey 4] • Önde gelen çoğu diyabet organizasyonu ve medikal örgüt tarafından yayınlanmış rehberlere uygun olduğundan, plazma glukoz konsantrasyonlarının ölçümü için iki saatlik bir zaman çerçevesi önerilmektedir. [Düzey 4] • Halen öğün sonrası gliseminin takibinde en pratik yöntem olduğundan, kendi kendine kan glukoz izlemi gözönüne alınmalıdır. • Öğün sonrası plazma glukozu hedefini sağlamada tedaviye kılavuzluk etmesi için, tedavi planının etkinliği gereken sıklıkta izlenmelidir. • Kendi kendine kan glukoz izlemi (SMBG) halen, plazma glukoz düzeylerini değerlendirmenin optimal yöntemidir. [Düzey 1++] • İnsülin ile tedavi edilen kişilerin günde en az üç kez SMBG yapması genel olarak önerilmektedir; insülin ile tedavi edilmeyen kişiler için SMBG sıklığı, her kişinin tedavi planı ve kontrol düzeyine göre kişiselleştirilmelidir. [Düzey 4] .02 TEMEL BİLGİ ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Normal glukoz toleransı olan kişilerde öğün sonrası plazma glukozu Glukoz toleransı normal olan kişilerde, öğünlere yanıt olarak plazma glukozu genellikle 7.8 mmol/l’nin (140 mg/dl) üstüne çıkmamakta ve tipik olarak, iki-üç saat içinde öğün öncesi düzeylere geri dönmektedir.(26;27) Dünya Sağlık Örgütü normal glukoz toleransını, oral glukoz tolerans testinde kan glukozunun 75 g’lık glukoz yükünün alınmasından iki saat sonra <7.8 mmol/l (140 mg/dl) olması olarak tanımlamıştır.(28) Bu rehberde, öğün sonrası hiperglisemi yemek yenilmesinden iki saat sonra plazma glukozu düzeyinin >7.8 mmol/l (140 mg/dl) olması şeklinde tanımlanmıştır. Öğün sonrası hiperglisemi, tip 2 diyabetten önce başlamaktadır Tip 2 diyabetin gelişimi, insülinin etkisinde progresif azalma ve β-hücresi fonksiyonunda ve dolayısıyla insülin sekresyonunda sürekli bir bozulma ile karakterizedir.(29;30) Klinik diyabetten önce, insülin sekresyonunun birinci fazının kaybı, periferik dokularda insülin duyarlılığının azalması ve insülin eksikliği nedeniyle öğünlerden sonra hepatik glukoz çıkışının baskılanmasındaki azalma nedeniyle öğün sonrası plazma glukozunda yükselmeler şeklinde kendini belli etmektedir.(29-31) Ortaya çıkan kanıtlar öğün sonrası plazma glukozu düzeylerinin aşağıdaki maddelerin eksikliğiyle yükseldiğini göstermektedir: normalde β-hücreleri tarafından insülin ile birlikte salgılanan glukoregülatuar bir peptid olan amilin;(32;33) ve barsaklar tarafından salgılanan inkretin hormonlar, glukagon-benzeri peptid-1 (GLP-1) ve glukoza-bağımlı gastrik inhibitör peptid (GIP).(34;35) Gün içindeki öğün sonrası glisemik kontrolün aşamalı kaybının, diyabetin kötüleşmesiyle birlikte noktürnal açlık periyotlarındaki basamaklı bir bozulmadan önce var olduğuna ilişkin kanıtlar mevcuttur.(36) Öğün sonrası hiperglisemi diyabette sıktır Öğün sonrası hiperglisemi, tip 1 ve tip 2 diyabetli kişilerde çok sık görülen bir fenomendir (37-40) ve HbA1c ile değerlendirilen genel metabolik kontrol yeterli gibi görünse de bu durum oluşabilmektedir.(38;40) Tip 2 diyabetli 443 hastanın dahil edildiği kesitsel bir çalışmadaki hastaların %71’inde ortalama öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu >14 mmol/l’dir (252 mg/dl).(37) İnsülinle tedavi edilmeyen tip 2 diyabeti olan 3,284 kişiden bir haftalık dönemde toplanan günlük plazma glukozu profillerini inceleyen bir çalışma(40) bu kişilerin %84’ünde öğün sonrası plazma glukoz değerinin en az bir defa > 8,9 mmol (160 mg/dl) olduğunu göstermiştir. Diyabetli kişilerde makrovasküler hastalık riski artmaktadır Makrovasküler hastalık sık görülen bir diyabetik komplikasyon(41) ve tip 2 diyabetli hastalarda birinci sıradaki ölüm nedenidir.(7) Yakın zamandaki bir meta-analiz(42) diyabeti olmayan kişilerle karşılaştırıldığında tip 2 diyabetli kişilerde miyokard enfarktüsü (MI) ve inme rölatif riskinin neredeyse %40 arttığını bildirmiştir. Coutinho ve meslektaşları(43) tarafından yapılan bir meta-regresyon analizi glukoz düzeyleri ve kardiyovasküler risk arasındaki progresif ilişkinin diyabetik eşiğin altına uzandığını göstermiştir. BGT’lı kişilerdeki risk artışı, tip 2 diyabetli kişilerde gözlemlenenin ortalama üçte biri kadardır.(17;18;42;44;45) Erken çalışmalar karotis ve popliteal IMT’nin, serebral, periferik ve koroner arter vasküler sistemleri etkileyen klinik olarak belirgin kardiyovasküler hastalıkla doğrudan ilişkili olduğunu ve artmış MI ve inme riski ile bağlantılı olduğunu göstermiştir.(46;47) Vasküler hasarla ilişkili olan birçok mekanizma vardır Çok sayıda çalışma hiperglisemi ve oksidatif stres arasındaki nedensel ilişki varsayımını desteklemektedir.(48-53) Oksidatif stres, tip 2 diyabetle bağlantılı makrovasküler ve mikrovasküler komplikasyonların altta yatan nedeni sayılmıştır.(54-56) Günümüzde geçerli görüş hiperglisemi, serbest yağ asitleri ve insülin direncinin oksidatif stresi, protein kinaz-C (PKC) aktivasyonunu ve ileri glikozlanmış son ürün reseptörü (RAGE) aktivasyonunu besleyerek vazokonstriksiyona, inflamasyon ve tromboza yol açtığını ileri sürmektedir.(57) Akut hiperglisemi ve glisemik değişkenlik bu mekanizmada önemli roller oynuyor gibi görünmektedir. Bir çalışmada(58) kararlı durum ve değişen glukoz konsantrasyonlarına maruz bırakılan hücre kültüründe insan umbilikal ven endotel hücrelerinin apoptozunu incelemiştir. Çalışmada glukoz düzeylerindeki değişkenliğin, sabit bir yüksek glukoz konsantrasyonundan daha zarar verici olduğu gösterilmiştir. Hücre kültüründe, insan umbilikal veni endotel hücrelerinde PKC-β aktivitesi ile kararlı durumdaki glukoz ve değişken glukoz arasında aynı ilişki gözlemlenmiştir. Kararlı durumdaki glukoz konsantrasyonları (düşük veya yüksek) ile karşılaştırıldığında, PKC-β aktivitesi, değişken glukoz 11 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ konsantrasyonlarına maruz kalan hücrelerde anlamlı ölçüde daha büyük olmuştur.(59) Bu etki, aynı zamanda nitrotirozin oluşumu (nitrozatif stresin bir belirteci) ve eselektin, interselüler adesyon molekülü-1 (ICAM-1), vasküler hücre adezyon molekülü-1 (VCAM-1) ve interlökin-6 (IL-6) dahil çeşitli adezyon moleküllerinin üretimi için de geçerlidir.(60) SORU 1: ÖĞÜN SONRASI HİPERGLİSEMİ ZARARLI MIDIR? Epidemiyolojik çalışmalar öğün sonrası ve yükleme sonrası glisemi ve kardiyovasküler risk ve sonuçlar arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermiştir.(17;20;22;61) Ek olarak, büyük ve artan bir kanıt topluluğu da yemek sonrası hiperglisemi ve tümü bilinen kardiyovasküler hastalık göstergeleri olan oksidatif stres,(62) karotis IMT(25) ve endotel disfonksiyon(53;63) arasında nedensel bir ilişki olduğunu açıkça göstermektedir. Öğün sonrası hiperglisemi, ayrıca retinopati,(21) yaşlı kişilerde bilişsel disfonksiyon,(64) ve bazı kanserlerle(65-69) de bağlantılıdır. Öğün sonrası ve yükleme sonrası hiperglisemi, makrovasküler hastalık için bağımsız risk faktörleridir [Düzey 1+] Avrupa’da Diyabet Epidemiyolojisi Tanı Kriterlerinin Kollaboratif Analizi [The Diabetes Epidemiology Collaborative Analysis of Diagnostic Criteria in Europe] (DECODE) ve Asya’da Diyabet Epidemiyolojisi Tanı Kriterlerinin Kollaboratif Analizi [Diabetes Epidemiology Collaborative Analysis of Diagnostic Criteria in Asia] (DECODA) çalışmaları,(17;18) prospektif kohort çalışmalarının bazal ve iki saatlik yükleme sonrası glukoz verilerini analiz etmiştir. Bu çalışmalar Avrupa ve Asya kökenli çok sayıda erkek ve kadını içermekte olup ikinci saat plazma glukozunun, kardiyovasküler hastalık ve bütün nedenlere bağlı mortalite için açlık plazma glukozuna göre daha iyi bir ön göstergesi olduğunu göstermiştir. Levitan ve ark.(22) 38 prospektif çalışmanın bir meta-analizini gerçekleştirmiştir. Bu araştırıcılar diyabetik olmayan sınırlar içindeki hipergliseminin, olaylar ile açlık ya da ikinci saat plazma glukozu arasındakine benzer bir ilişkiyle fa- 12 tal ve fatal olmayan kardiyovasküler hastalık riski artışı ile bağlantılı olduğunu doğrulamışlardır. Analizde, 12 çalışma açlık plazma glukozu düzeylerinin ve altı çalışma yükleme sonrası glukozun, doz-yanıt eğrisi tahminlerine izin verdiğini göstermiştir. Kardiyovasküler olaylar öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu için bir eşik olmadan lineer bir biçimde artış gösterirken açlık plazma glukozunda 5,5 mmol/l’de (99 mg/dl) olası bir eşik vardır. Açlık plazma glukozu ile öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu ve bütün nedenlere bağlı mortalite arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla 1,236 erkeğin ortalama 13.4 yıl süreyle takip edildiği Baltimore Longitudinal Yaşlanma Çalışmasında,(20) bütün nedenlere bağlı mortalite, benzer biçimde, 6.1 mmol/l’nin (110 mg/dl) üstündeki açlık plazma glukozunda anlamlı ölçüde artmakta ama daha düşük açlık plazma glukozu düzeylerinde artmamaktadır. Ancak, risk 7.8 mmol/l’nin (140 mg/dl) üstündeki öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu düzeylerinde anlamlı ölçüde artmaktadır. Gözlemler, diyabetli kişileri de kapsamakta olup öğün sonrası plazma glukozu tip 2 diyabette, özellikle kadınlarda kardiyovasküler olayların güçlü bir ön göstergesidir. Öğün sonrası hiperglisemi retinopati riskinde artışla ilişkilidir [Düzey 2+] Yükleme sonrası ve öğün sonrası hipergliseminin diyabetik makrovasküler hastalık gelişmesi ve progresyonu ile ilişkili olduğu iyi bilinmesine karşın,(17;22) öğün sonrası hiperglisemi ve mikrovasküler komplikasyonlar arasındaki ilişki hakkında sınırlı miktarda veri bulunmaktadır. Yakın zamanda Japonya’da yapılan prospektif bir gözlem çalışması(21) öğün sonrası hipergliseminin diyabetik retinopati için HbA1c’den daha iyi bir öngördürücü olduğunu göstermiştir. Araştırıcılar insülin enjeksiyonlarıyla tedavi edilmeyen tip 2 diabetes mellituslu 232 kişide kesitsel bir çalışma yapmışlardır. Bir multipl regresyon analizi öğün sonrası hipergliseminin diyabetik retinopati ve nöropati insidansıyla bağımsız bir korelasyon sahip olduğunu göstermiştir. Ek olarak, post-prandial hiperglisemi de, bağımsız olmasa bile, diyabetik nefropati insidansı ile ilişkilidir. Öğün sonrası hiperglisemi karotis intima-media kalınlığında (IMT) artışla ilişkilidir [Düzey 2+] Diyabetli olmayan 403 kişi de öğün sonrası plazma glukozu artışları ve karotis IMT arasında kesin bir ilişki olduğu gösterilmiştir.(25) Multivaryant analizde yaş, erkek cinsiyeti, öğün ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ sonrası plazma glukozu, total kolesterol ve HDL-kolesterolün karotis IMT artışı için bağımsız risk faktörleri olduğu bulunmuştur. Öğün sonrası hiperglisemi oksidatif stres, inflamasyon ve endotelyal disfonksiyona neden olmaktadır [Düzey 2+] Akut glukoz dalgalanmalarıyla ilgili bir çalışma(70) öğün sonrası dönemlerdeki glukoz dalgalanmalarının, tip 2 diyabetli kişilerde, diyabetli olmayan kişilerle karşılaştırıldığında, oksidatif stres üzerinde kronik kalıcı hiperglisemiye göre daha spesifik bir tetikleme yaptığını göstermiştir. Başka bir çalışma(71) öğün sonrası hiperglisemisi olan tip 2 diyabetli kişilerin gün içinde yemekle indüklenen oksidatif stres dönemlerine maruz kaldıklarını göstermiştir. Diyabetli kişilerde yükselen adezyon molekülü düzeylerinin, aterosklerozun başlamasında(72) önemli bir rol oynadığı bildirilmiştir.(48) Ceriello ve ark.(48;62) tip 2 diyabeti olan 30 kişide ve diyabeti olmayan 20 kişide üç farklı yemeğin etkilerini araştırmışlardır (bol yağlı yemek, tek başına 75 g glukoz, bol yağlı yemek artı 75 g glukoz); sonuçlar öğün sonrası hipertrigliserideminin ve hipergliseminin ICAM-1, VCAM-1 ve E-selektin plazma düzeyleri üzerinde bağımsız ve kümülatif bir etkisinin olduğunu göstermiştir. Normal glukoz toleransı, BGT veya tip 2 diyabeti olan kişilerde, oral glukoz yüklemesine yanıt olarak oluşan akut hiperglisemi, endotele bağımlı vazodilatasyonu hızla baskılamış ve endotelyal nitrik oksit salınmasını bozmuştur.(63) Başka çalışmalar normal kişilerde akut hipergliseminin endotele bağımlı vazodilatasyonu bozduğunu(53) ve trombozu aktive edebildiğini, dolaşımdaki çözünür adezyon moleküllerinin düzeylerini artırdığını ve QT aralığını uzattığını göstermiştir.(52) Öğün sonrası hiperglisemi miyokardiyal kan hacminde ve miyokardiyal kan akımında azalma ile bağlantılıdır [Düzey 2+] Bir çalışma diyabetik olmayan 20 kişide ve makrovasküler veya mikrovasküler komplikasyonları bulunmayan tip 2 diyabetli 20 kişide standardize bir karma yemeğin miyokard perfüzyonu üzerindeki etkilerini değerlendirmiştir.(73) Açlık miyokardiyal akım hızında (MFV), miyokardiyal kan hacminde (MBV) ve miyokardiyal kan akımında (MBF) kontrol grubu ve diyabetli kişiler arasında fark gözlemlenmemiştir. Ne var ki öğün sonrasında MBV ve MBF diyabetli kişilerde anlamlı ölçüde azalmıştır. Öğün sonrası hiperglisemi kanser riskinde artış ile bağlantılıdır [Düzey 2++] Öğün sonrası hiperglisemi pankreas kanseri gelişmesiyle ilgili olabilir.(65-67) 35,658 erişkin erkek ve kadında yapılan büyük bir prospektif kohort çalışmasında(65) pankreas kanseri mortalitesi ve yükleme sonrası plazma glukozu düzeyleri arasında güçlü bir korelasyon bulunmuştur. Pankreas kanseri gelişmesi için rölatif risk, yükleme sonrası plazma glukozu düzeyleri >11.1 mmol/l (200 mg/dl ) olan kişilerde, yükleme sonrası plazma glukozu düzeyleri <6.7 mmol/l (121 mg/dl) olan kişilere göre 2.15’tir. Bu ilişki, erkekler için kadınlardakinden daha güçlüdür. Başka çalışmalarda da yüksek öğün sonrası plazma glukozu ile pankreas kanserindeki bu risk artışı gösterilmiştir.(66;67) Kuzey İsveç’te 33,293 kadın ve 31,304 erkek ve 2,478 kanser olgusu üzerinde yapılan bir çalışmada, kadınlarda 10 yıllık rölatif kanser riski, en düşük kartile göre en üst kartilde açlık plazma glukozu için 1.26 ve yükleme sonrası glukoz için 1.31 kat olmak üzere anlamlı artış göstermiştir.(74) Erkeklerde anlamlı ilişki bulunmamıştır. Öğün sonrası hiperglisemi tip 2 diyabetli yaşlı kişilerde bilişsel fonksiyonda bozulma ile ilişkilidir [Düzey 2+] Öğün sonrası hiperglisemi tip 2 diyabetli yaşlı kişilerde bilişsel fonksiyonu da negatif yönde etkileyebilir. Bir çalışma(64) anlamlı ölçüde yüksek öğün sonrası plazma glukozu dalgalanmalarının (>200 mg/dl [11.1 mmol]) genel, icra ve dikkat fonksiyonlarında bozulmayla ilişkili olduğunu göstermiştir. SORU 2: ÖĞÜN SONRASI HİPERGLİSEMİ TEDAVİSİ YARARLI MIDIR? Büyük, randomize, klinik çalışmaların bulguları HbA1c, ile değerlendirilen yoğun glisemi tedavisinin diyabetin kronik komplikasyonlarının gelişimini ve/veya progresyonunu anlamlı ölçüde azaltabildiğini göstermektedir.(2-4;15) Ayrıca, komplikasyonların azaltılması için bir glisemik eşik yok gibi görünmektedir.(15) HbA1c son 60-90 gündeki ortalama açlık glukozunun ve postprandial plazma glukozu düzeylerinin bir ölçüsü olduğundan, optimal glisemik kontrole ulaşmak 13 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ için açlık ve öğün sonrası plazma glukozunu hedefleyen tedavi rejimlerine gerek vardır. Öğün sonrası plazma glukozunu hedefleyen ajanlarla tedavi vasküler olayları azaltmaktadır [Düzey 1-] Öğün sonrası glisemi kontrolünün makrovasküler hastalık üzerindeki etkisini spesifik olarak inceleyen tamamlanmış çalışmalar henüz mevcut değildir. Ancak, öğün sonrası plazma glukozunu hedefleyen tedavilerin kullanılmasını destekleyen bazı kanıtlar vardır. Hanefeld ve ark. tarafından yapılan bir meta-analiz(23) ince barsakların üst bölümünde glukozun disakkaritlere ve polisakkaritlere (nişastalara) parçalanmasını geciktirerek öğün sonrası plazma glukozu artışlarını spesifik olarak azaltan bir α-glukozidaz inhibitörü olan akarboz tedavisiyle bütün seçilmiş kardiyovasküler olay kategorileri için risk azalmasında anlamlı pozitif eğilimlerin olduğunu göstermiştir. En az bir yıl süreli yedi çalışmanın tümünde, akarboz ile tedavi edilen kişilerde öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu düzeylerinin, kontroller ile karşılaştırıldığında düşmüş olduğu görülmüştür. Akarboz tedavisi, MI ve diğer kardiyovasküler olayların riskinde anlamlı azalma ile ilişkilidir. Söz konusu bulgular, BGT’li kişilerin akarboz ile tedavisinin kardiyovasküler hastalık ve hipertansiyon riskinde anlamlı bir düşme ile bağlantılı olduğunu gösteren STOP-NIDDM çalışmasının,(75) bulguları ile uyumludur. Daha önce ilaç tedavisi almamış tip 2 diyabetli kişilerde öğün sonrası plazma glukozu kontrolünün karotis IMT’si üzerinde anlamlı bir pozitif etkisi olduğu da bildirilmiştir.(76) Öğün sonrası plazma glukozunu hedefleyen hızlı etkili bir insülin sekretagogu olan repaglinid ve glibürid ile tedavi benzer HbA1c düzeylerine ulaşılmasını sağlamıştır; 12 ay sonra, repaglinid alanların %52’sinde ve glibürid alanların %18’inde >0.02 mm’lik bir azalma olarak tanımlanan karotis IMT regresyonu gözlemlenmiştir. Glibürid grubuyla karşılaştırıldığında repaglinid grubunda interlökin-6 ve C-reaktif proteinde anlamlı ölçüde daha büyük azalmalar da görülmüştür. BGT’li kişilerde müdahale çalışması plasebo karşısında akarboz ile tedavi edilen kişilerde karotis IMT’si progresyonunda anlamlı bir azalma olduğunu göstermiştir.(11) Kardiyovasküler riskin göstergelerinin azaltılmasının yararına ilişkin dolaylı kanıtlar da vardır. Öğün sonrası plazma glukozunu kontrol etmek için hızlı etkili insülin analog- 14 ları ile tedavinin nitrotirozin,(77) endotel fonksiyonu(78) ve metilglikoksal (MG) ve 3-deoksiglukozon (3-DG) gibi kardiyovasküler risk belirteçleri üzerinde pozitif bir etkisinin olduğunu gösterilmiştir.(79) Akarboz tedavisiyle benzer düzelmeler bildirilmiştir.(80) Ek olarak, hızlı etkili insülin aspart kullanılarak yalnızca öğün sonrası hiperglisemiyi kontrol etmek, tip 2 diyabette öğünü takiben azalan miyokardiyal kan akımını artırabilmektedir.(81) Tip 1 diyabetli kişilerde öğün sonrası hiperglisemi ve MG ve 3-DG arasında benzer bir ilişki olduğu da gösterilmiştir.(79) Tip 1 diyabetli kişilerde, insülin lispro tedavisi, MG ve 3-DG dalgalanmalarını anlamlı ölçüde azaltmış, bu azalmalar regüler insülin tedavisiyle karşılaştırıldığında öğün sonrası daha düşük plazma glukozu dalgalanmaları ile yüksek korelasyona sahiptir. Tip 2 diyabetli kişilerde açlık ve öğün sonrası glisemiyi kontrol etmek için multipl günlük insülin enjeksiyonlarının kullanıldığı Kumamoto çalışması,(3) açlık ve öğün sonrası ikinci saat plazma glukozu kontrolü ile retinopati ve mikroalbüminüri arasında eğrisel bir ilişki olduğunu bildirmiştir. Çalışma açlık kan plazma glukozunun <6.1 mmol/l (110 mg/dl) ve öğün sonrası ikinci saat plazma glukozunun <10 mmol/l (180 mg/dl) olması ile retinopati veya nefropati gelişmesi veya progresyonu arasında ilişki saptamamıştır. Kumamoto çalışması düşen hem öğün sonrası plazma glukozu hem de açlık glukozunun, retinopati ve nefropatideki azalmalarla güçlü bir ilişkisi olduğunu düşündürmektedir. Öğün sonrası plazma glukozu ve açlık plazma glukozunu hedeflemek optimal glisemik kontrole ulaşmak için önemli bir stratejidir [Düzey 2+] Yakın zamandaki çalışmalar, HbA1c düzeyleri düştükçe, öğün sonrası plazma glukozunun genel glisemiye rölatif katkısının artış gösterdiğini bildirmektedir. Monnier ve ark.(82) HbA1c düzeyleri <%7.3 olan kişilerde öğün sonrası plazma glukozunun HbA1c‘ye katkısı ≈%70 iken HbA1c düzeyleri %9.3’ün üzerinde olduğunda bu katkının ≈%40 olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca HbA1c düzeyleri <%8’de kaldıkça, noktürnal açlık plazma glukoz düzeyleri de normale yakın düzeylerde kalmaktadır.(36) Ancak, HbA1c düzeyleri %6.5’in üstüne çıktığında öğün sonrası plazma glukozu kontrolünün daha erken bozulması, oldukça normal açlık plazma glukoz değerleri bulunan kişilerde öğünlerden sonra anormal glukoz düzeyi yükselmeleri olabileceğine işaret etmektedir. Aynı çalışma kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeğinden sonra öğün sonrası plazma glukozu dalgalanmalarındaki kötüleşme ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ oranının farklı olduğunu ve önce kahvaltı sonrası plazma glukozunun negatif etkilendiğini bildirmiştir. Söz konusu bulgular, sadece açlık plazma glukozu hedeflerine ulaşmanın yine de >%7 olan HbA1c düzeyleri ile bağlantılı olduğunu gösteren müdahale çalışmaları tarafından desteklenmektedir.(24;83) Woerle ve ark.(24) tip 2 diyabetli ve HbA1c değeri ≥%7.5 olan kişilerde açlık ve yemek sonrası plazma glukozu kontrolünün rölatif katkısını değerlendirmişlerdir. Açlık plazma glukozu <5.6 mmol/l (100 mg/dl) olan kişilerin yalnızca %64’ü, <%7 HbA1c değerine ulaşırken öğün sonrası <7.8 mmol/l (140 mg/dl) hedefine ulaşan kişilerin %94’ü <%7 HbA1c değerine ulaşmıştır. Öğün sonrası plazma glukozundaki azalmaların HbA1c azalmasındaki katkısı, açlık plazma glukozundaki azalmalar ile karşılaştırıldığında neredeyse iki kat daha fazladır. Yemek sonrası plazma glukozu, HbA1c <%6.2 olduğunda HbA1c’nin %80’inden ve HbA1c %9.0’un üstünde olduğunda yaklaşık %40’ından sorumludur. Bu çalışmalar, <%7 HbA1c hedefine ulaşmak için, açlık hiperglisemisinin kontrolünün gerekli olduğu ama çoğunlukla yeterli olmadığını ve öğün sonrası hipergliseminin, önerilen HbA1c hedeflerine ulaşmak için temel öneme sahip olduğu görüşünü desteklemektedir. Öğün sonrası plazma glukozunu hedeflemek, hipoglisemi riskinde bir artış ile ilişkili değildir. Ancak, yalnızca açlık plazma glukozu hedeflenerek HbA1c düzeylerinin <%7’nin altına düşürülmeye çalışılması durumunda hipoglisemi riski artabilmektedir. Açlık plazma glukozunu kontrol etmek için uzun etkili ve orta etkili insülinlerin kullanıldığı “treatto-target” çalışmasında,(84) günde bir defa glargin ile tedavi edilen kişilerin yalnızca %25’i, belgelenmiş noktürnal hipoglisemi olmadan HbA1c <%7’ye ulaşmışlardır. Tersine, Bastyr ve ark.,(85) açlık plazma glukozu karşın öğün sonrası plazma glukozunun hedeflenmesinin benzer ve daha düşük hipoglisemi oranları ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Ayrıca, öğün sonrası plazma glukozunun hedeflenmesi dahil, ortalama HbA1c değerinin %8.7’den %6.5’e düşürüldüğü Woerle ve ark.nın çalışmasında şiddetli hipoglisemi gözlemlenmemiştir.(24) SORU 3: ÖĞÜN SONRASI PLAZMA GLUKOZUNUN KONTROLÜNDE HANGİ TEDAVİLER ETKİLİDİR? Glisemik yükü düşük olan diyetler öğün sonrası plazma glukozunun kontrolünde yararlıdır [Düzey 1+] Nütrisyonel müdahaleler, fiziksel aktivite ve kilo kontrolü etkin diyabet tedavisinin köşe taşları olarak kalmaktadır. Her ne kadar düzenli fiziksel aktivitenin ve arzu edilen bir vücut ağırlığını sürdürmenin önemi ve yararları pek tartışılmasa da optimum diyet bileşimi konusunda kayda değer bir tartışma vardır. Bazı karbonhidrat formları öğün sonrası glisemisini alevlendirebilir. Glisemik indeks (GI) yemeklerdeki karbonhidrat ağırlığının glisemik etkisini karşılaştırarak (öğün sonrası eğri altındaki artışlı alan olarak ifade edilir) karbonhidratlı besinleri sınıflandıran bir yaklaşımdır. Patates, beyaz ekmek ve esmer ekmek, pirinç ve kahvaltılık tahıl gevrekleri dahil modern nişastalı besinlerin çoğunda GI oldukça yüksektir.(86) GI’si daha düşük olan besinler (örn. yeşil yapraklı sebzeler, hamur işleri ve meyvelerin çoğu) daha yavaş sindirilen ve absorbe edilen veya yapısı gereği daha az glisemik olan (örn. fruktoz, laktoz) nişastalar ve şekerler içerir. Diyetin karbonhidrat içeriğinin ve ortalama GI’sinin çarpımı olan diyetsel glisemik yük (glycaemic load, GL) öğün sonrası glisemi ve insülin talebinin “global” bir tahmini olarak kullanılmaktadır. Başlangıçta tartışmalı olmasına rağmen besinlerin GI ve GL değerlerinin, karma yemeklere öğün sonrası glisemik ve insülinemik yanıtların göreceli olarak sıralanmasında güvenli bir öngördürücü olduğu gösterilmiştir.(87;88) GI kullanımı diyabet kontrolü için, karbonhidrat sayımının ötesinde ilave bir yarar sağlayabilir.(89) Randomize kontrollü çalışmaların bir meta-analizinde, daha düşük GI’si olan diyetler HbA1c ‘de ılımlı düzelmeler ile ilişkilidir.(90) Diyabeti olmayan popülasyonlardaki gözlemsel çalışmalar yüksek GI’li diyetlerin artmış tip 2 diyabet,(91;92) gestasyonel diyabet(93) ve kardiyovasküler hastalık riski ile bağımsız bir bağlantıya sahip olduğunu düşündürmektedir.(94) Glisemik yükün MI için bağımsız bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir.(94) 15 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Verilerdeki tutarsızlıklara rağmen, yeterli pozitif bulgular GI’nin yerinde kullanımına dayalı nütrisyonel planların öğün sonrası plazma glukozu artışlarını pozitif etkilediğini ve kardiyovasküler risk faktörlerini azalttığını düşündürmektedir.(95) Birçok farmakolojik ajan öğün sonrası plazma glukozunu düşürmektedir [Düzey 1++] Birçok ajan, öğün sonrası plazma glukoz düzeyleri dahil genel glisemik kontrolde artış sağlasa da birçok farmakolojik terapi spesifik olarak öğün sonrası plazma glukozunu hedeflemektedir. Bu bölümde alfabetik olarak listelenmiş olarak piyasadaki ilaçların etki mekanizmalarının tanımları sunulmuştur. Spesifik tedavi kombinasyonları bu özete dahil edilmemiştir. Geleneksel tedaviler α-glukozidaz inhibitörlerini, glinidleri (hızlı etkili insülin sekretagoglarını) ve insülinleri (hızlı etkili insülin analogları, bifazik [premiks] insülinler, inhale insülin, regüler insan insülini) içermektedir. Ek olarak, diyabetli kişilerde öğün sonrası plazma glukozunun tedavisinde yeni tedavi sınıfları (amylin analogları, glukagon-benzeri peptid-1 [GLP-1] türevleri, dipeptidil peptidaz-4 [DPP-4] inhibitörleri) yemek sonrası plazma glukozu dalgalanmalarını azaltmada ve HbA1c’yi düşürmede anlamlı yararları gösterilmiş olan ajanlardır.(96-99) Bu terapiler insülin ve glukagon sekresyonlarını, tokluk ve mide boşalmasını etkileyen pankreas ve barsak hormonlarındaki eksikliklere yöneliktir. α-glukozidaz inhibitörleri α-glukozidaz inhibitörleri (AGI’ler) gastrointestinal traktüsten karbonhidratların absorpsiyonunu geciktirerek öğün sonrası plazma glukozu dalgalanmalarını kısıtlamaktadır. Spesifik olarak bu terapiler proksimal ince barsak epitelinde bulunan bir enzim olan ve disakkaritleri ve daha kompleks karbonhidratları parçalayan α-glukozidazı inhibe etmektedir. Bu enzimin kompetitif inhibisyonuyla, AGI’ler intestinal karbonhidrat absorpsiyonunu geciktirmekte ve öğün sonrası plazma glukoz dalgalanmalarını azaltmaktadır.(100;101) Akarboz ve miglitol piyasada bulunan AGI’lerdir. tittir.(99;102) Piyasada bulunan pramlintid, insan amylininin sentetik bir analoğu olup amylinin glukoz metabolizması üzerindeki doğal etkilerini restore etmektedir. Bu etkiler mide boşalmasının yavaşlatılması, plazma glukagon seviyesinin düşürülmesi, tokluğun artırılması ve böylece öğün sonrası glisemik dalgalanmaları küntleştirmesidir.(103-108) Dipeptidil peptidaz-4 (DPP-4) inhibitörleri DPP-4 inhibitörleri, GLP-1’i degrade eden DPP-4 enzimini inhibe ederek hormonun aktif formunun etkisini uzatmak suretiyle etki göstermektedir.(96) Bu da yine glukoza bağımlı insülin sekresyonunu uyarmakta, glukagon salınmasını baskılamakta ve mide boşalmasını geciktirmekte ve tokluğu artırmaktadır.(34) Halen, sitagliptin fosfat piyasada bulunan tek DPP-4 inhibitörüdür. Glinidler Glinidlerin etki mekanizması sulfonilürelere benzemektedir ama metabolik yarı ömürleri çok daha kısadır. Glinidler, pankreasın β-hücrelerinden hızlı ama biri iki saat süren çok daha kısa süreli insülin salınmasını uyarırlar.(109) Öğün zamanı alındıklarında, bu ajanlar öğün sonrası plazma glukozu dalgalanmalarını ve öğün sonrası geç fazda hipoglisemi riskini azaltmaktadırlar, çünkü yemekten sonra daha az insülin salgılanmaktadır.(110;111) Piyasada iki ajan bulunmaktadır: nateglinid ve repaglinid. Glukagon-benzeri peptid-1 (GLP-1) türevleri GLP-1 barsaklardan salgılanan ve insülin sekresyonu, β-hücresi neogenezi, β-hücresinin apoptozunun inhibisyonu, glukagon sekresyonunun inhibisyonu, mide boşalmasının yavaşlatılması ve tokluğun indüksiyonu ile glukozu düşüren bir inkretin hormonudur.(112-115) Tip 2 diyabetli kişilerde, GLP-1 sekresyonu azalmaktadır.(34) Exenatid, bugün piyasada mevcut olan tek GLP-1 reseptör agonisti olup GLP-1 ile %53’lük bir sekans homolojisini paylaşmaktadır ve onunla aynı etkilerin birçoğuna sahip olduğu gösterilmiştir.(116) İnsülinler Amylin analogları İnsan amylini normalde β-hücreleri tarafından insülin ile birlikte salgılanan 37-amino asitlik glukoregülatuvar bir pep- 16 • Hızlı etkili insülin analogları Hızlı etkili insülin analogları normal fizyolojik yanıtı taklit etmek için geliştirilmiştir.(117) Hızlı etkili insülinlerin etkisi ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ çabuk başlamakta ve pik aktiviteye hızlı ulaşmaktadır ve etki süresi kısadır.(117) • Bifazik insülinler Bifazik (premiks) insülinler hızlı etkili bir insülin analoğu ile orta etkili bir insülini normal fizyolojik insülin yanıtını taklit etmek ve öğün sonrası plazma glukoz düzeylerini düşürmek için kombine etmektedir.(118-121) Bugün için, bütün dünyada birçok hızlı etkili bifazik insülin formülasyonları mevcuttur. • İnhale insülin İnhale insülin, bir inhaler kullanılarak uygulanan insan insülini inhalasyon tozundan oluşmaktadır. İnhale insülin preparatının etki başlangıcı, hızlı etkili insülin analoglarına benzerdir ve glukoz düşürücü aktivitesinin süresi, subkutan uygulanan regüler insan insülini ile kıyaslanabilir.(122) SORU 4: ÖĞÜN SONRASI GLİSEMİK KONTROL İÇİN HEDEFLER NELERDİR VE NASIL DEĞERLENDİRİLMELİDİR? Öğün sonrası plazma glukoz düzeyleri, normal glukoz toleransı olan kişilerde nadiren 7.8 mmol/l’nin (140 mg/dl) üstüne yükselmekte ve tipik olarak öğünden iki üç saat sonra bazal düzeylere geri dönmektedir [Düzey 2++] Daha önce tartışıldığı gibi, öğün sonrası plazma glukoz düzeyleri, normal glukoz toleransı olan kişilerde nadiren 7.8 mmol/ l’nin (140 mg/dl) üstüne yükselmekte ve tipik olarak öğünden iki üç saat sonra bazal düzeylere geri dönmektedir.(26;27) IDF ve başka organizasyonlar normal glukoz toleransını, 75 g glukoz yüklemesi yapıldıktan iki saat sonra <7.8 mmol/l (140 mg/dl) olması olarak tanımlamaktadır [Düzey 4] IDF ve başka organizasyonlar normal glukoz toleransını, 75g glukoz yüklemesi yapıldıktan iki saat sonra <7.8 mmol/l (140 mg/dl) olması olarak tanımlamaktadır(1;123;124) ve öğünden iki saat sonraki öğün sonrası plazma glukoz hedefinin <7.8 mmol/l (140 mg/dl) olması bu tanımla uyumludur. Ek olarak, öğün sonrası plazma glukozu çoğunlukla, yemek yendikten iki üç saat sonra bazal düzeye geri döndüğünden, <7.8 mmol/l (140 mg/dl) olan bir plazma glukoz hedefi rasyonel ve konservatif bir hedef olarak görülebilir. Tablo 2’de glisemik kontrol için önerilen hedefler sunulmaktadır. Plazma glukoz konsantrasyonlarının ölçümü için iki saatlik zaman çerçevesi önerilmektedir çünkü bu çerçeve başlıca diyabet organizasyonlarının ve tıbbi derneklerin çoğu tarafından yayınlanan rehberlerle uyum göstermektedir [Düzey 4] Öğün sonrası bir saatten dört saate kadar test zamanları HbA1c(125) ile korelasyon gösterse de ölçüm için iki saatlik zaman çerçevesi önerilmektedir çünkü bu çerçeve başlıca diyabet organizasyonlarının ve tıbbi derneklerin rehberleri ile uyum göstermektedir.(124;126;127) Ek olarak, iki saatlik ölçüm, insülin ile tedavi edilen kişiler, özellikle insülin tedavisinde deneyimli olmayanlar veya yetersiz eğitim almış olanlar için daha güvenli bir zaman çerçevesi olabilir. Bu kişilerde bir saatlik yüksek plazma düzeylerine ilk insülin bolusunun etkisini tam olarak göstermesini beklemeden ilave insülin bolusları yaparak uygunsuz yanıt vermeye eğilim gözlenmektedir. Bu davranışa genellikle “insülin istiflemek” adı verilmektedir ve şiddetli hipoglisemiye yol açabilmektedir. Kan glukozunun hastanın kendisi tarafından izlenmesi (SMBG) bugün plazma glukoz düzeylerinin değerlendirilmesi için optimal yöntemdir [Düzey 1++] SMBG, diyabetli kişilerin “gerçek zamanlı” plazma glukoz düzeyleri hakkında bilgi edinmesine imkan vermektedir. Bu, normale yakın glisemiye ulaşmayı ve sürdürmeyi kolaylaştırmakta ve diyabetli kişilere geri bildirim sağlamaktadır. Bu nedenle, çoğu diyabet organizasyonu ve diğer tıbbi dernekler diyabetli kişilerde SMBG’nin kullanılmasını savunmaktadır.(126-128) Literatürlerin büyük bölümü primer olarak, SMBG’nin insülinle tedavi edilen kişilerde kullanılmasına odaklanmış iken(2;129) çok sayıda çalışma da SMBG içermeyen programlarla karşılaştırıldığında insülin gerekmeyen tip 2 diyabetli kişilerde yapılandırılmış SMBG içeren tedavi programlarının daha büyük bir HbA1c azalması ile sonuçlandığını göstermiştir.(130-134) Yine de SMBG’nin özellikle insülinle tedavi edilmeyen tip 2 diyabetteki klinik yararlarına ilişkin tartışma devam etmektedir. 17 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Bazı çalışmalar SMBG ve idrarda glukoz testinin kullanımını karşılaştırdıklarında glisemik kontrolde (HbA1c) küçük bir fark bulmuşlar ya da hiç fark bulmamışlardır,(135;136) buna karşılık başka raporlar SMBG’nin glisemik kontrolde düzelme anlamında avantajlara sahip olduğunu göstermiştir.(133) Jansen ve ark. tarafından yakın zamanda yapılan bir metaanaliz,(133) SMBG’nin etkilerini araştıran 13 randomize kontrollü çalışmaya bakarak SMBG’li müdahalelerin, SMBG’siz müdahalelere göre HbA1c‘de %0.40’lık bir azalmaya neden olduğunu tespit etmişlerdir. Bununla birlikte, kişilere düzenli tıbbi geri bildirim sağlandığında, HbA1c azalması iki katından daha fazla olurken idrar glukozunun hasta tarafından izlenmesi, kan glukozunun veya idrar glukozunun hasta tarafından izlenmediği müdahaleler ile kıyaslanabilir sonuçlar vermiştir. Ancak, yakın zamanda yayınlanmış olan DIGEM çalışması, SMBG’nin HbA1c ‘yi anlamlı ölçüde düşürdüğünü gösterememiştir. Yoğun SMBG kullanan grupta HbA1c SMBG’siz olağan tedavi uygulanan gruba göre sadece %0.17 daha düşüktür.(137) SMBG diyabet tedavisinin yalnızca tek bir bileşenidir. Potansiyel yararları için kişilerin SMBG uygulamak, test sonuçlarını yorumlamak ve tedavi rejimlerini glisemik kontrole ulaşmak için uygun şekilde ayarlamak için eğitim almaları gerekmektedir. Ayrıca klinisyenler SMBG verilerinin yorumlanması, uygun ilaçların reçetelenmesi ve rejimlerinde gerekli ayarlamaları yapmak için hazır olmalıdır. Genel olarak, insülin ile tedavi edilen kişilerde günde en az üç defa SMBG yapılması önerilmektedir; insülinle tedavi edilmeyen kişiler için SMBG sıklığı her kişinin tedavi rejimine ve kontrol düzeyine göre bireyselleştirilmelidir [Düzey 4] Mutlak insülin eksikliği nedeniyle, tip 1 diyabeti olan kişilerin çoğunda glisemi tedavisi için günde birkaç defa insülin enjeksiyonu yapılması gerekir. Ayrıca, tip 2 diyabetli birçok kişi de hastalıklarının tedavisi için insülin terapisi kullanmaktadır. İnsülinle indüklenen hipoglisemi potansiyeli göz önüne alındığında tıbbi organizasyonların çoğu, insülinle tedavi edilen kişilerde günde en az üç defa SMBG yapılmasını önermektedir.(128;138) Daha önce tartışıldığı gibi, insülinle tedavi edilmeyen diyabette SMBG’nin klinik faydasına ilişkin tartışmalar sürmektedir. Ancak, SMBG’nin zamanlamasına ve sıklığına ilişkin kanıtlar bulunmadığından tıbbi organizasyonların çoğu, 18 insülinle tedavi edilmeyen diyabette SMBG sıklığının her hastanın tedavi rejimine ve glisemik kontrol düzeyine göre bireyselleştirilmesini önermektedir.(128;138) YENİ TEKNOLOJİLER Sürekli glukoz monitörizasyonu Sürekli glukoz monitörizasyonu (continuous glucose monitoring, CGM) diyabetin izlenmesi için yeni bir teknolojidir.(139-142) CGM bir sensör, bir veri depolama aygıtı ve bir monitörden oluşmaktadır. Sensör her 1-10 dakikada bir glukozu ölçmekte ve bu okumayı bir veri saklama aygıtına göndermektedir. Sonuçlar retrospektif olarak doktor tarafından indirilebilir veya “gerçek zamanlı” bir monitörde gösterilebilir. CGM glukoz düzeyleri, kalıpları ve trendleri ile ilgili bilgi sağlayarak tedavi, öğünler, stres, egzersiz ve glukoz düzeylerini etkileyen diğer faktörlerin etkilerini yansıtmaktadır. CGM aygıtları interstisyel glukozu ölçtüğünden test değerleri tek “zaman noktası” ölçümlerinin birkaç dakika gerisindedir. 1,5-Anhidroglusitol Plazma 1,5-anhidroglusitol (1,5-AG) doğal bir diyet polyolüdür ve öğün sonrası hiperglisemi için bir belirteç olarak önerilmiştir. 1,5-AG duyarlı olduğundan ve serum glukozundaki değişimlere hızlı yanıt verdiğinden, glukozda birkaç gün içindeki geçici yükselmeleri hassas biçimde yansıtmaktadır.(143;144) 1,5-AG için otomatik bir tayin yöntemi, on yıldan uzun süredir Japonya’da kullanılmaktadır; (145) benzer bir tayin yakın zamanda ABD’de onaylanmıştır.(146) Glisemik kontrolün bu ölçümünü kullanan sonlanım çalışmaları mevcut değildir. .03 SONUÇLAR ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ Dünyada 246 milyon diyabetli olduğu tahmin edilmektedir,(1) bu epidemi, anlamlı ve büyüyen bir global sorundur. Yeterli kontrol edilmeyen diyabet çoğu gelişmiş ülkede önde gelen bir ölüm nedenidir ve diyabetik nöropati, böbrek yetmezliği, körlük ve makrovasküler hastalık gibi komplikasyonların gelişmesi ile bağlantılıdır.(5;6) Makrovasküler komplikasyonlar diyabetli kişilerde majör ölüm nedenidir.(7) Normal glukoz toleransı, BGT ve diyabeti olan kişilerde öğün sonrası ve yükleme sonrası glisemi ve kardiyovasküler risk ve sonuçları arasında(17;18;20;22;61) güçlü bir bağlantı ve ayrıca öğün sonrası hiperglisemi ve tümü kardiyovasküler hastalığın bilinen belirteçleri olan oksidatif stres, inflamasyon, karotis IMT ve endotel disfonksiyonu arasında bir ilişki bulunmaktadır.(25;52;53;63;71;73) Ek olarak, artan sayıda kanıt, öğün sonrası hipergliseminin tip 2 diyabetli yaşlı kişilerde retinopati,(21) bilişsel disfonksiyon(64) ve belirli kanserlerle(65-69) bağlantılı olabileceğini göstermektedir. Komplikasyonların azaltılması için glisemik eşik yok gibi göründüğünden,(14;15) diyabet terapisinin hedefi, glisemik kontrolün üç ölçümünde de, yani HbA1c, yemek öncesi açlık ve öğün sonrası plazma glukozunda mümkün olduğunca güvenli bir biçimde normale yakın glisemik statüye ulaşılması olmalıdır. Bu parametreler içinde ve öğün sonrası plazma glukozunun tedavisi ve izlenmesi için terapilerin ve teknolojilerin bulunabilirliği sonucunda, <7.8 mmol/l’lik (140 mg/dl) öğün sonrası ikinci saat plazma glukoz hedefi rasyonel ve ulaşılabilir bir hedeftir. Optimal glukoz kontrolüne ulaşmak için hem açlık hem de öğün sonrası glisemiyi hedefleyen rejimlere gerek vardır. Ancak, öğün sonrası plazma glukozunun yeterli tedavisi olmadan optimal glisemik kontrole ulaşılamamaktadır.(36;82;83) Bu nedenle, açlık ve öğün sonrası hiperglisemi tedavisi her HbA1c düzeyinde eşzamanlı olarak başlatılmalıdır. Her ne kadar maliyet, uygun tedavileri belirlemede önemli bir faktör olarak karşımıza çıksa da glisemiyi kontrol etmenin maliyeti, diyabetin komplikasyonların tedavi etmekten çok daha düşüktür. TABLO 2 Diyabetin klinik tedavisi için glisemik hedefler * HbA1c <6.5 % Yemek öncesi (açlık) 5.5 mmol/l (<100 mg/dl) 2-saat öğün sonrası 7.8 mmol/l (<140 mg/dl) * Diyabet tedavisinin en önemli hedefi bütün glukoz parametrelerini mümkün olduğu kadar güvenli biçimde normal değerlere yakın seviyelere düşürmektir. Yukarıdaki hedefler gliseminin klinik tedavisine başlamak ve izlemek için bir çerçeve sunmaktadır ama glisemik hedefler her hastaya göre biçimlendirilmelidir. Bu hedefler çocuklar ve gebe kadınlar için uygun değildir. 20 .04 REFERANS LİSTESİ ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ (1) Diabetes Atlas, 3rd edition. International Diabetes Federation, 2006. (2) Diabetes Control and Complications Trial (DCCT) Research Group. The effect of intensive treatment of diabetes on the development and progression of long-term complications in insulindependent diabetes mellitus. N Engl J Med 1993; 329(14):977-986. (3) Ohkubo Y, Kishikawa H, Araki E, Miyata T, Isami S, Motoyoshi S et al. Intensive insulin therapy prevents the progression of diabetic microvascular complications in Japanese patients with noninsulin-dependent diabetes mellitus: a randomized prospective 6-year study. Diabetes Res Clin Pract 1995; 28(2):103-117. (4) UK Prospective Diabetes Study (UKPDS) Group. Intensive blood-glucose control with sulphonylureas or insulin compared with conventional treatment and risk of complications in patients with type 2 diabetes (UKPDS 33). Lancet 1998; 352(9131):837-853. (11) Hanefeld M, Chiasson JL, Koehler C, Henkel E, Schaper F, Temelkova-Kurktschiev T. Acarbose slows progression of intima-media thickness of the carotid arteries in subjects with impaired glucose tolerance. Stroke 2004; 35(5):1073-1078. (12) Nathan DM, Cleary PA, Backlund JY, Genuth SM, Lachin JM, Orchard TJ et al. Intensive diabetes treatment and cardiovascular disease in patients with type 1 diabetes. N Engl J Med 2005; 353(25):26432653. (13) Stettler C, Allemann S, Juni P, Cull CA, Holman RR, Egger M et al. Glycemic control and macrovascular disease in types 1 and 2 diabetes mellitus: Meta-analysis of randomized trials. Am Heart J 2006; 152(1):27-38. (5) Huxley R, Barzi F, Woodward M. Excess risk of fatal coronary heart disease associated with diabetes in men and women: meta-analysis of 37 prospective cohort studies. BMJ 2006; 332(7533):73-78. (14) Diabetes Control and Complications Trial (DCCT) Research Group. The absence of a glycemic threshold for the development of longterm complications: the perspective of the Diabetes Control and Complications Trial. Diabetes 1996; 45(10):1289-1298. (6) Haffner SM, Lehto S, Ronnemaa T, Pyorala K, Laakso M. Mortality from coronary heart disease in subjects with type 2 diabetes and in nondiabetic subjects with and without prior myocardial infarction. N Engl J Med 1998; 339(4):229-234. (15) Stratton IM, Adler AI, Neil HA, Matthews DR, Manley SE, Cull CA et al. Association of glycaemia with macrovascular and microvascular complications of type 2 diabetes (UKPDS 35): prospective observational study. BMJ 2000; 321(7258):405-412. (7) Niskanen L, Turpeinen A, Penttila I, Uusitupa MI. Hyperglycemia and compositional lipoprotein abnormalities as predictors of cardiovascular mortality in type 2 diabetes: a 15-year follow-up from the time of diagnosis. Diabetes Care 1998; 21(11):1861-1869. (16) Khaw KT, Wareham N, Luben R, Bingham S, Oakes S, Welch A et al. Glycated haemoglobin, diabetes, and mortality in men in Norfolk cohort of european prospective investigation of cancer and nutrition (EPIC-Norfolk). BMJ 2001; 322(7277):15-18. (8) Lustman PJ, Clouse RE. Depression in diabetic patients: the relationship between mood and glycemic control. J Diabetes Complications 2005; 19(2):113-122. (17) DECODE Study Group. Glucose tolerance and cardiovascular mortality: comparison of fasting and 2-hour diagnostic criteria. Arch Intern Med 2001; 161(3):397-405. (9) Anderson RJ, Freedland KE, Clouse RE, Lustman PJ. The prevalence of comorbid depression in adults with diabetes: a meta-analysis. Diabetes Care 2001; 24(6):1069-1078. (18) Nakagami T, Qiao Q, Tuomilehto J, Balkau B, Tajima N, Hu G et al. Screen-detected diabetes, hypertension and hypercholesterolemia as predictors of cardiovascular mortality in five populations of Asian origin: the DECODA study. Eur J Cardiovasc Prev Rehabil 2006; 13(4):555-561. (10) 22 (DCCT) Research Group. The relationship of glycemic exposure (HbA1c) to the risk of development and progression of retinopathy in the diabetes control and complications trial. Diabetes 1995; 44(8):968-983. Diabetes Control and Complications Trial ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ (19) Nathan DM, Buse JB, Davidson MB, Heine RJ, Holman RR, Sherwin R et al. Management of Hyperglycemia in Type 2 Diabetes: A Consensus Algorithm for the Initiation and Adjustment of Therapy: A consensus statement from the American Diabetes Association and the European Association for the Study of Diabetes. Diabetes Care 2006; 29(8):1963-1972. (27) American Diabetes Association. Postprandial blood glucose (Consensus Statement). Diabetes Care 2001; 24(4):775-778. (20) Sorkin JD, Muller DC, Fleg JL, Andres R. The relation of fasting and 2-h postchallenge plasma glucose concentrations to mortality: data from the Baltimore Longitudinal Study of Aging with a critical review of the literature. Diabetes Care 2005; 28(11):2626-2632. (29) Weyer C, Bogardus C, Mott DM, Pratley RE. The natural history of insulin secretory dysfunction and insulin resistance in the pathogenesis of type 2 diabetes mellitus. J Clin Invest 1999; 104(6):787-794. (21) Shiraiwa T, Kaneto H, Miyatsuka T, Kato K, Yamamoto K, Kawashima A et al. Post-prandial hyperglycemia is an important predictor of the incidence of diabetic microangiopathy in Japanese type 2 diabetic patients. Biochem Biophys Res Commun 2005; 336(1):339-345. (22) Levitan EB, Song Y, Ford ES, Liu S. Is nondiabetic hyperglycemia a risk factor for cardiovascular disease? A meta-analysis of prospective studies. Arch Intern Med 2004; 164(19):2147-2155. (23) Hanefeld M, Cagatay M, Petrowitsch T, Neuser D, Petzinna D, Rupp M. Acarbose reduces the risk for myocardial infarction in type 2 diabetic patients: meta-analysis of seven long-term studies. Eur Heart J 2004; 25(1):10-16. (24) Woerle HJ, Neumann C, Zschau S, Tenner S, Irsigler A, Schirra J et al. Impact of fasting and postprandial glycemia on overall glycemic control in type 2 diabetes Importance of postprandial glycemia to achieve target HbA1c levels. Diabetes Res Clin Pract 2007. (25) Hanefeld M, Koehler C, Schaper F, Fuecker K, Henkel E, Temelkova-Kurktschiev T. Postprandial plasma glucose is an independent risk factor for increased carotid intima-media thickness in non-diabetic individuals. Atherosclerosis 1999; 144(1):229-235. (26) Polonsky KS, Given BD, Van CE. Twenty-fourhour profiles and pulsatile patterns of insulin secretion in normal and obese subjects. J Clin Invest 1988; 81(2):442-448. (28) World Health Organization. Definition and Diagnosis of Diabetes Mellitus and Intermediate Hyperglycemia. Report of a WHO/IDF Consultation. 1-46. 2006. http://www.who.int. (30) Pratley RE, Weyer C. The role of impaired early insulin secretion in the pathogenesis of Type II diabetes mellitus. Diabetologia 2001; 44(8):929-945. (31) Gerich JE. Pathogenesis and treatment of type 2 (noninsulin-dependent) diabetes mellitus (NIDDM). Horm Metab Res 1996; 28(9):404-412. (32) Fineman MS, Koda JE, Shen LZ, Strobel SA, Maggs DG, Weyer C et al. The human amylin analog, pramlintide, corrects postprandial hyperglucagonemia in patients with type 1 diabetes. Metabolism 2002; 51(5):636-641. (33) Koda JE, Fineman M, Rink TJ, Dailey GE, Muchmore DB, Linarelli LG. Amylin concentrations and glucose control. Lancet 1992; 339(8802):11791180. (34) Holst JJ, Gromada J. Role of incretin hormones in the regulation of insulin secretion in diabetic and nondiabetic humans. Am J Physiol Endocrinol Metab 2004; 287(2):E199-E206. (35) Toft-Nielsen MB, Damholt MB, Madsbad S, Hilsted LM, Hughes TE, Michelsen BK et al. Determinants of the impaired secretion of glucagonlike peptide-1 in type 2 diabetic patients. J Clin Endocrinol Metab 2001; 86(8):3717-3723. (36) Monnier L, Colette C, Dunseath GJ, Owens DR. The loss of postprandial glycemic control precedes stepwise deterioration of fasting with worsening diabetes. Diabetes Care 2007; 30(2):263-269. (37) Akbar DH. Sub-optimal postprandial blood glucose level in diabetics attending the outpatient clinic of a University Hospital. Saudi Med J 2003; 24(10):1109-1112. 23 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ (38) Erlinger TP, Brancati FL. Postchallenge hyperglycemia in a national sample of U.S. adults with type 2 diabetes. Diabetes Care 2001; 24(10):17341738. (39) Maia FF, Araujo LR. Efficacy of continuous glucose monitoring system (CGMS) to detect postprandial hyperglycemia and unrecognized hypoglycemia in type 1 diabetic patients. Diabetes Res Clin Pract 2006. (40) Bonora E, Corrao G, Bagnardi V, Ceriello A, Comaschi M, Montanari P et al. Prevalence and correlates of post-prandial hyperglycaemia in a large sample of patients with type 2 diabetes mellitus. Diabetologia 2006; 49(5):846-854. (41) Hanefeld M, Fischer S, Julius U, Schulze J, Schwanebeck U, Schmechel H et al. Risk factors for myocardial infarction and death in newly detected NIDDM: the Diabetes Intervention Study, 11-year follow-up. Diabetologia 1996; 39(12):1577-1583. (42) Brohall G, Oden A, Fagerberg B. Carotid artery intima-media thickness in patients with Type 2 diabetes mellitus and impaired glucose tolerance: a systematic review. Diabet Med 2006; 23(6):609-616. (43) Coutinho M, Gerstein HC, Wang Y, Yusuf S. The relationship between glucose and incident cardiovascular events. A metaregression analysis of published data from 20 studies of 95,783 individuals followed for 12.4 years. Diabetes Care 1999; 22(2):233-240. (44) DECODE Study Group. Glucose tolerance and mortality: comparison of WHO and American Diabetes Association diagnostic criteria. The DECODE study group. European Diabetes Epidemiology Group. Diabetes Epidemiology: Collaborative analysis Of Diagnostic criteria in Europe. Lancet 1999; 354(9179):617-621. (45) DECODE Study Group. Is the current definition for diabetes relevant to mortality risk from all causes and cardiovascular and noncardiovascular diseases? Diabetes Care 2003; 26(3):688-696. (46) Burke GL, Evans GW, Riley WA, Sharrett AR, Howard G, Barnes RW et al. Arterial wall thickness is associated with prevalent cardiovascular disease in middle-aged adults. The Atherosclerosis Risk in Communities (ARIC) Study. Stroke 1995; 26(3):386-391. 24 (47) O’Leary DH, Polak JF, Kronmal RA, Manolio TA, Burke GL, Wolfson SK, Jr. Carotid-artery intima and media thickness as a risk factor for myocardial infarction and stroke in older adults. Cardiovascular Health Study Collaborative Research Group. N Engl J Med 1999; 340(1):14-22. (48) Ceriello A, Falleti E, Motz E, Taboga C, Tonutti L, Ezsol Z et al. Hyperglycemia-induced circulating ICAM-1 increase in diabetes mellitus: the possible role of oxidative stress. Horm Metab Res 1998; 30(3):146-149. (49) Cominacini L, Fratta PA, Garbin U, Campagnola M, Davoli A, Rigoni A et al. E-selectin plasma concentration is influenced by glycaemic control in NIDDM patients: possible role of oxidative stress. Diabetologia 1997; 40(5):584-589. (50) Nappo F, Esposito K, Cioffi M, Giugliano G, Molinari AM, Paolisso G et al. Postprandial endothelial activation in healthy subjects and in type 2 diabetic patients: role of fat and carbohydrate meals. J Am Coll Cardiol 2002; 39(7):1145-1150. (51) Esposito K, Nappo F, Marfella R, Giugliano G, Giugliano F, Ciotola M et al. Inflammatory cytokine concentrations are acutely increased by hyperglycemia in humans: role of oxidative stress. Circulation 2002; 106(16):2067-2072. (52) Marfella R, Quagliaro L, Nappo F, Ceriello A, Giugliano D. Acute hyperglycemia induces an oxidative stress in healthy subjects. J Clin Invest 2001; 108(4):635-636. (53) Williams SB, Goldfine AB, Timimi FK, Ting HH, Roddy MA, Simonson DC et al. Acute hyperglycemia attenuates endothelium-dependent vasodilation in humans in vivo. Circulation 1998; 97(17):1695-1701. (54) Khatri JJ, Johnson C, Magid R, Lessner SM, Laude KM, Dikalov SI et al. Vascular oxidant stress enhances progression and angiogenesis of experimental atheroma. Circulation 2004; 109(4):520-525. (55) von Harsdorf R., Li PF, Dietz R. Signaling pathways in reactive oxygen species-induced cardiomyocyte apoptosis. Circulation 1999; 99(22):2934-2941. (56) Brownlee M. Biochemistry and molecular ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ cell biology of diabetic complications. Nature 2001; 414(6865):813-820. (57) Gerich JE. Clinical significance, pathogenesis, and management of postprandial hyperglycemia. Arch Intern Med 2003; 163(11):1306-1316. (58) Risso A, Mercuri F, Quagliaro L, Damante G, Ceriello A. Intermittent high glucose enhances apoptosis in human umbilical vein endothelial cells in culture. Am J Physiol Endocrinol Metab 2001; 281(5): E924-E930. (59) Quagliaro L, Piconi L, Assaloni R, Martinelli L, Motz E, Ceriello A. Intermittent high glucose enhances apoptosis related to oxidative stress in human umbilical vein endothelial cells: the role of protein kinase C and NAD(P)H-oxidase activation. Diabetes 2003; 52(11):2795-2804. (60) Piconi L, Quagliaro L, Da RR, Assaloni R, Giugliano D, Esposito K et al. Intermittent high glucose enhances ICAM-1, VCAM-1, E-selectin and interleukin-6 expression in human umbilical endothelial cells in culture: the role of poly(ADPribose) polymerase. J Thromb Haemost 2004; 2(8):1453-1459. (61) Cavalot F, Petrelli A, Traversa M, Bonomo K, Fiora E, Conti M et al. Postprandial blood glucose is a stronger predictor of cardiovascular events than fasting blood glucose in type 2 diabetes mellitus, particularly in women: lessons from the San Luigi Gonzaga Diabetes Study. J Clin Endocrinol Metab 2006; 91(3):813-819. (62) Ceriello A, Quagliaro L, Piconi L, Assaloni R, Da RR, Maier A et al. Effect of postprandial hypertriglyceridemia and hyperglycemia on circulating adhesion molecules and oxidative stress generation and the possible role of simvastatin treatment. Diabetes 2004; 53(3):701-710. (63) Kawano H, Motoyama T, Hirashima O, Hirai N, Miyao Y, Sakamoto T et al. Hyperglycemia rapidly suppresses flow-mediated endothelium-dependent vasodilation of brachial artery. J Am Coll Cardiol 1999; 34(1):146-154. (64) Abbatecola AM, Rizzo MR, Barbieri M, Grella R, Arciello A, Laieta MT et al. Postprandial plasma glucose excursions and cognitive functioning in aged type 2 diabetics. Neurology 2006; 67(2):235-240. (65) Gapstur SM, Gann PH, Lowe W, Liu K, Colangelo L, Dyer A. Abnormal glucose metabolism and pancreatic cancer mortality. JAMA 2000; 283(19):2552-2558. (66) Larsson SC, Bergkvist L, Wolk A. Consumption of sugar and sugar-sweetened foods and the risk of pancreatic cancer in a prospective study. Am J Clin Nutr 2006; 84(5):1171-1176. (67) Michaud DS, Liu S, Giovannucci E, Willett WC, Colditz GA, Fuchs CS. Dietary sugar, glycemic load, and pancreatic cancer risk in a prospective study. J Natl Cancer Inst 2002; 94(17):1293-1300. (68) Michaud DS, Fuchs CS, Liu S, Willett WC, Colditz GA, Giovannucci E. Dietary glycemic load, carbohydrate, sugar, and colorectal cancer risk in men and women. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 2005; 14(1):138-147. (69) Lajous M, Willett W, Lazcano-Ponce E, Sanchez-Zamorano LM, Hernandez-Avila M, Romieu I. Glycemic load, glycemic index, and the risk of breast cancer among Mexican women. Cancer Causes Control 2005; 16(10):1165-1169. (70) Monnier L, Mas E, Ginet C, Michel F, Villon L, Cristol JP et al. Activation of oxidative stress by acute glucose fluctuations compared with sustained chronic hyperglycemia in patients with type 2 diabetes. JAMA 2006; 295(14):1681-1687. (71) Hasegawa G, Yamamoto Y, Zhi JG, Tanino Y, Yamasaki M, Yano M et al. Daily profile of plasma %CoQ10 level, a biomarker of oxidative stress, in patients with diabetes manifesting postprandial hyperglycaemia. Acta Diabetol 2005; 42(4):179-181. (72) Ross R. The pathogenesis of atherosclerosis: a perspective for the 1990s. Nature 1993; 362(6423):801-809. (73) Scognamiglio R, Negut C, De Kreutzenberg SV, Tiengo A, Avogaro A. Postprandial myocardial perfusion in healthy subjects and in type 2 diabetic patients. Circulation 2005; 112(2):179-184. (74) Stattin P, Bjor O, Ferrari P, Lukanova A, Lenner P, Lindahl B et al. Prospective study of hyperglycemia and cancer risk. Diabetes Care 2007; 30(3):561-567. 25 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ (75) Chiasson JL, Josse RG, Gomis R, Hanefeld M, Karasik A, Laakso M. Acarbose treatment and the risk of cardiovascular disease and hypertension in patients with impaired glucose tolerance: the STOPNIDDM trial. JAMA 2003; 290(4):486-494. (76) Esposito K, Giugliano D, Nappo F, Marfella R. Regression of carotid atherosclerosis by control of postprandial hyperglycemia in type 2 diabetes mellitus. Circulation 2004; 110(2):214-219. (77) Ceriello A, Quagliaro L, Catone B, Pascon R, Piazzola M, Bais B et al. Role of hyperglycemia in nitrotyrosine postprandial generation. Diabetes Care 2002; 25(8):1439-1443. (78) Ceriello A. The post-prandial state and cardiovascular disease: relevance to diabetes mellitus. Diabetes Metab Res Rev 2000; 16(2):125-132. (79) Beisswenger PJ, Howell SK, O’Dell RM, Wood ME, Touchette AD, Szwergold BS. alphaDicarbonyls increase in the postprandial period and reflect the degree of hyperglycemia. Diabetes Care 2001; 24(4):726-732. (80) Shimabukuro M, Higa N, Chinen I, Yamakawa K, Takasu N. Effects of a single administration of acarbose on postprandial glucose excursion and endothelial dysfunction in type 2 diabetic patients: a randomized crossover study. J Clin Endocrinol Metab 2006; 91(3):837-842. (81) Scognamiglio R, Negut C, De Kreutzenberg SV, Tiengo A, Avogaro A. Effects of different insulin regimes on postprandial myocardial perfusion defects in type 2 diabetic patients. Diabetes Care 2006; 29(1):95-100. (82) Monnier L, Lapinski H, Colette C. Contributions of fasting and postprandial plasma glucose increments to the overall diurnal hyperglycemia of type 2 diabetic patients: variations with increasing levels of HbA(1c). Diabetes Care 2003; 26(3):881-885. (83) Yki-Jarvinen H, Kauppinen-Makelin R, Tiikkainen M, Vahatalo M, Virtamo H, Nikkila K et al. Insulin glargine or NPH combined with metformin in type 2 diabetes: the LANMET study. Diabetologia 2006; 49(3):442-451. (84) 26 Riddle MC, Rosenstock J, Gerich J. The treat-to-target trial: randomized addition of glargine or human NPH insulin to oral therapy of type 2 diabetic patients. Diabetes Care 2003; 26(11):3080-3086. (85) Bastyr EJ, III, Stuart CA, Brodows RG, Schwartz S, Graf CJ, Zagar A et al. Therapy focused on lowering postprandial glucose, not fasting glucose, may be superior for lowering HbA1c. IOEZ Study Group. Diabetes Care 2000; 23(9):1236-1241. (86) Foster-Powell K, Holt SH, Brand-Miller JC. International table of glycemic index and glycemic load values: 2002. Am J Clin Nutr 2002; 76(1):5-56. (87) McMillan-Price J, Petocz P, Atkinson F, O’neill K, Samman S, Steinbeck K et al. Comparison of 4 diets of varying glycemic load on weight loss and cardiovascular risk reduction in overweight and obese young adults: a randomized controlled trial. Arch Intern Med 2006; 166(14):1466-1475. (88) Wolever TM, Yang M, Zeng XY, Atkinson F, Brand-Miller JC. Food glycemic index, as given in glycemic index tables, is a significant determinant of glycemic responses elicited by composite breakfast meals. Am J Clin Nutr 2006; 83(6):1306-1312. (89) Sheard NF, Clark NG, Brand-Miller JC, Franz MJ, Pi-Sunyer FX, Mayer-Davis E et al. Dietary carbohydrate (amount and type) in the prevention and management of diabetes: a statement by the american diabetes association. Diabetes Care 2004; 27(9):2266-2271. (90) Brand-Miller JC, Petocz P, Colagiuri S. Meta-analysis of low-glycemic index diets in the management of diabetes: response to Franz. Diabetes Care 2003; 26(12):3363-3364. (91) Salmeron J, Manson JE, Stampfer MJ, Colditz GA, Wing AL, Willett WC. Dietary fiber, glycemic load, and risk of non-insulin-dependent diabetes mellitus in women. JAMA 1997; 277(6):472477. (92) Salmeron J, Ascherio A, Rimm EB, Colditz GA, Spiegelman D, Jenkins DJ et al. Dietary fiber, glycemic load, and risk of NIDDM in men. Diabetes Care 1997; 20(4):545-550. (93) Zhang C, Liu S, Solomon CG, Hu FB. Dietary fiber intake, dietary glycemic load, and the risk for gestational diabetes mellitus. Diabetes Care 2006; ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ 29(10):2223-2230. (94) Liu S, Willett WC, Stampfer MJ, Hu FB, Franz M, Sampson L et al. A prospective study of dietary glycemic load, carbohydrate intake, and risk of coronary heart disease in US women. Am J Clin Nutr 2000; 71(6):1455-1461. (95) Opperman AM, Venter CS, Oosthuizen W, Thompson RL, Vorster HH. Meta-analysis of the health effects of using the glycaemic index in mealplanning. Br J Nutr 2004; 92(3):367-381. (96) Ahren B, Schmitz O. GLP-1 receptor agonists and DPP-4 inhibitors in the treatment of type 2 diabetes. Horm Metab Res 2004; 36(11-12):867-876. (97) Briones M, Bajaj M. Exenatide: a GLP-1 receptor agonist as novel therapy for Type 2 diabetes mellitus. Expert Opin Pharmacother 2006; 7(8):10551064. (98) Ceriello A, Piconi L, Quagliaro L, Wang Y, Schnabel CA, Ruggles JA et al. Effects of pramlintide on postprandial glucose excursions and measures of oxidative stress in patients with type 1 diabetes. Diabetes Care 2005; 28(3):632-637. (99) Weyer C, Maggs DG, Young AA, Kolterman OG. Amylin replacement with pramlintide as an adjunct to insulin therapy in type 1 and type 2 diabetes mellitus: a physiological approach toward improved metabolic control. Curr Pharm Des 2001; 7(14):1353-1373. (100) Goke B, Herrmann-Rinke C. The evolving role of alpha-glucosidase inhibitors. Diabetes Metab Rev 1998; 14 Suppl 1:S31-S38. (104) Thompson RG, Peterson J, Gottlieb A, Mullane J. Effects of pramlintide, an analog of human amylin, on plasma glucose profiles in patients with IDDM: results of a multicenter trial. Diabetes 1997; 46(4):632-636. (105) Thompson RG, Gottlieb A, Organ K, Koda J, Kisicki J, Kolterman OG. Pramlintide: a human amylin analogue reduced postprandial plasma glucose, insulin, and C-peptide concentrations in patients with type 2 diabetes. Diabet Med 1997; 14(7):547-555. (106) Whitehouse F, Kruger DF, Fineman M, Shen L, Ruggles JA, Maggs DG et al. A randomized study and open-label extension evaluating the long-term efficacy of pramlintide as an adjunct to insulin therapy in type 1 diabetes. Diabetes Care 2002; 25(4):724730. (107) Kruger DF, Gloster MA. Pramlintide for the treatment of insulin-requiring diabetes mellitus: rationale and review of clinical data. Drugs 2004; 64(13):1419-1432. (108) Maggs DG, Fineman M, Kornstein J, Burrell T, Schwartz S, Wang Y et al. Pramlintide reduces postprandial glucose excursions when added to insulin lispro in subjects with type 2 diabetes: a dose-timing study. Diabetes Metab Res Rev 2004; 20(1):55-60. (109) Wolffenbuttel BH, Nijst L, Sels JP, Menheere PP, Muller PG, Kruseman AC. Effects of a new oral hypoglycaemic agent, repaglinide, on metabolic control in sulphonylurea-treated patients with NIDDM. Eur J Clin Pharmacol 1993; 45(2):113-116. (101) Lebovitz HE. alpha-Glucosidase inhibitors. Endocrinol Metab Clin North Am 1997; 26(3):539-551. (110) Hirschberg Y, Karara AH, Pietri AO, McLeod JF. Improved control of mealtime glucose excursions with coadministration of nateglinide and metformin. Diabetes Care 2000; 23(3):349-353. (102) Samsom M, Szarka LA, Camilleri M, Vella A, Zinsmeister AR, Rizza RA. Pramlintide, an amylin analog, selectively delays gastric emptying: potential role of vagal inhibition. Am J Physiol Gastrointest Liver Physiol 2000; 278(6):G946-G951. (111) Nattrass M, Lauritzen T. Review of prandial glucose regulation with repaglinide: a solution to the problem of hypoglycaemia in the treatment of Type 2 diabetes? Int J Obes Relat Metab Disord 2000; 24 Suppl 3:S21-S31. (103) Fineman M, Weyer C, Maggs DG, Strobel S, Kolterman OG. The human amylin analog, pramlintide, reduces postprandial hyperglucagonemia in patients with type 2 diabetes mellitus. Horm Metab Res 2002; 34(9):504-508. (112) Flint A, Raben A, Ersboll AK, Holst JJ, Astrup A. The effect of physiological levels of glucagon-like peptide-1 on appetite, gastric emptying, energy and substrate metabolism in obesity. Int J Obes Relat Metab Disord 2001; 25(6):781-792. 27 ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ (113) Ritzel R, Orskov C, Holst JJ, Nauck MA. Pharmacokinetic, insulinotropic, and glucagonostatic properties of GLP-1 [7-36 amide] after subcutaneous injection in healthy volunteers. Dose-responserelationships. Diabetologia 1995; 38(6):720-725. (123) American Diabetes Association. Clinical Practice Recommendations 2007: Diagnosis and classification of diabetes mellitus. Diabetes Care 2007; 30 Suppl 1:S42-S47. (114) Schirra J, Houck P, Wank U, Arnold R, Goke B, Katschinski M. Effects of glucagon-like peptide1(7-36)amide on antro-pyloro-duodenal motility in the interdigestive state and with duodenal lipid perfusion in humans. Gut 2000; 46(5):622-631. (124) American Association of Clinical Endocrinologists. Medical guidelines for the management of diabetes mellitus. Endocr Pract 2003; 8:40-65. (115) Drucker DJ. Glucagon-like peptide-1 and the islet beta-cell: augmentation of cell proliferation and inhibition of apoptosis. Endocrinology 2003; 144(12):5145-5148. (125) El-Kebbi IM, Ziemer DC, Cook CB, Gallina DL, Barnes CS, Phillips LS. Utility of casual postprandial glucose levels in type 2 diabetes management. Diabetes Care 2004; 27(2):335-339. (116) Abraham EJ, Leech CA, Lin JC, Zulewski H, Habener JF. Insulinotropic hormone glucagon-like peptide-1 differentiation of human pancreatic isletderived progenitor cells into insulin-producing cells. Endocrinology 2002; 143(8):3152-3161. (126) AACE Diabetes Mellitus Clinical Practice Guidelines Task Force. American Association of Clinical Endocrinologists Medical Guidelines for Clinical Practice for the Management of Diabetes Mellitus. Endocr Pract 2007; 13(Suppl 1):5-68. (117) DeWitt DE, Hirsch IB. Outpatient insulin therapy in type 1 and type 2 diabetes mellitus: scientific review. JAMA 2003; 289(17):2254-2264. (127) Global Guideline for Type 2 Diabetes. IDF Task Force on Clinical Guidelines, International Diabetes Federation, 2006. http://www.idf.org (118) Halimi S, Raskin P, Liebl A, Kawamori R, Fulcher G, Yan G. Efficacy of biphasic insulin aspart in patients with type 2 diabetes. Clin Ther 2005; 27 Suppl 2:S57-S74. (128) American Diabetes Association. Clinical Practice Recommendations 2007: Standards of Medical Care in Diabetes -- 2007. Diabetes Care 2007; 30 Suppl 1:S4-41. (119) Kazda C, Hulstrunk H, Helsberg K, Langer F, Forst T, Hanefeld M. Prandial insulin substitution with insulin lispro or insulin lispro mid mixture vs. basal therapy with insulin glargine: a randomized controlled trial in patients with type 2 diabetes beginning insulin therapy. J Diabetes Complications 2006; 20(3):145-152. (129) Murata GH, Shah JH, Hoffman RM, Wendel CS, Adam KD, Solvas PA et al. Intensified blood glucose monitoring improves glycemic control in stable, insulin-treated veterans with type 2 diabetes: the Diabetes Outcomes in Veterans Study (DOVES). Diabetes Care 2003; 26(6):1759-1763. (120) Schernthaner G, Kopp HP, Ristic S, Muzyka B, Peter L, Mitteregger G. Metabolic control in patients with type 2 diabetes using Humalog Mix50 injected three times daily: crossover comparison with human insulin 30/70. Horm Metab Res 2004; 36(3):188-193. (130) Martin S, Schneider B, Heinemann L, Lodwig V, Kurth HJ, Kolb H et al. Self-monitoring of blood glucose in type 2 diabetes and long-term outcome: an epidemiological cohort study. Diabetologia 2006; 49(2):271-278. (121) Roach P, Malone JK. Comparison of insulin lispro mixture 25/75 with insulin glargine during a 24-h standardized test-meal period in patients with Type 2 diabetes. Diabet Med 2006; 23(7):743-749. (122) Royle P, Waugh N, McAuley L, McIntyre L, Thomas S. Inhaled insulin in diabetes mellitus. 28 Cochrane Database Syst Rev 2004;(3):CD003890. (131) Schwedes U, Siebolds M, Mertes G. Mealrelated structured self-monitoring of blood glucose: effect on diabetes control in non-insulin-treated type 2 diabetic patients. Diabetes Care 2002; 25(11):19281932. (132) Moreland EC, Volkening LK, Lawlor MT, Chalmers KA, Anderson BJ, Laffel LM. Use of a blood glucose monitoring manual to enhance monitoring ÖĞÜN SONRASI GLUKOZ KONTROL REHBERİ adherence in adults with diabetes: a randomized controlled trial. Arch Intern Med 2006; 166(6):689-695. (133) Jansen JP. Self-monitoring of glucose in type 2 diabetes mellitus: a Bayesian meta-analysis of direct and indirect comparisons. Curr Med Res Opin 2006; 22(4):671-681. (134) Sarol JN, Jr., Nicodemus NA, Jr., Tan KM, Grava MB. Self-monitoring of blood glucose as part of a multi-component therapy among non-insulin requiring type 2 diabetes patients: a meta-analysis (1966-2004). Curr Med Res Opin 2005; 21(2):173-184. (135) Coster S, Gulliford MC, Seed PT, Powrie JK, Swaminathan R. Self-monitoring in Type 2 diabetes mellitus: a meta-analysis. Diabet Med 2000; 17(11):755-761. (136) Allen BT, DeLong ER, Feussner JR. Impact of glucose self-monitoring on non-insulin-treated patients with type II diabetes mellitus. Randomized controlled trial comparing blood and urine testing. Diabetes Care 1990; 13(10):1044-1050. (137) Farmer A, Wade A, Goyder E, Yudkin P, French D, Craven A et al. Impact of self monitoring of blood glucose in the management of patients with non-insulin treated diabetes: open parallel group randomised trial. BMJ 2007; 335(7611):132. (142) Guerci B, Floriot M, Bohme P, Durain D, Benichou M, Jellimann S et al. Clinical performance of CGMS in type 1 diabetic patients treated by continuous subcutaneous insulin infusion using insulin analogs. Diabetes Care 2003; 26(3):582-589. (143) Yamanouchi T, Moromizato H, Shinohara T, Minoda S, Miyashita H, Akaoka I. Estimation of plasma glucose fluctuation with a combination test of hemoglobin A1c and 1,5-anhydroglucitol. Metabolism 1992; 41(8):862-867. (144) Yamanouchi T, Ogata N, Tagaya T, Kawasaki T, Sekino N, Funato H et al. Clinical usefulness of serum 1,5-anhydroglucitol in monitoring glycaemic control. Lancet 1996; 347(9014):1514-1518. (145) Fukumura Y, Tajima S, Oshitani S, Ushijima Y, Kobayashi I, Hara F et al. Fully enzymatic method for determining 1,5-anhydro-D-glucitol in serum. Clin Chem 1994; 40(11 Pt 1):2013-2016. (146) McGill JB, Cole TG, Nowatzke W, Houghton S, Ammirati EB, Gautille T et al. Circulating 1,5anhydroglucitol levels in adult patients with diabetes reflect longitudinal changes of glycemia: a U.S. trial of the GlycoMark assay. Diabetes Care 2004; 27(8):1859-1865. (138) Canadian Diabetes Association Clinical Practice Guidelines Expert Committee. Canadian Diabetes Association 2003 Clinical Practice Guidelines for the Prevention and Management of Diabetes in Canada. Can J Diabetes 27, S21. 2003. (139) Chase HP, Kim LM, Owen SL, MacKenzie TA, Klingensmith GJ, Murtfeldt R et al. Continuous subcutaneous glucose monitoring in children with type 1 diabetes. Pediatrics 2001; 107(2):222-226. (140) Garg S, Zisser H, Schwartz S, Bailey T, Kaplan R, Ellis S et al. Improvement in glycemic excursions with a transcutaneous, real-time continuous glucose sensor: a randomized controlled trial. Diabetes Care 2006; 29(1):44-50. (141) Bode BW, Gross TM, Thornton KR, Mastrototaro JJ. Continuous glucose monitoring used to adjust diabetes therapy improves glycosylated hemoglobin: a pilot study. Diabetes Res Clin Pract 1999; 46(3):183-190. 29 Orjinal baskı 2008 par Paperland printers, Belçika Production manager: Luc Vandensteene Kapak dizaynı ve mizanpaj: Ex Nihilo © International Diabetes Federation 2007 Avenue Emile De Mot, 19 B-1000 Brussels I n t e r n a t i o n a l Di a b e t e s Fe d e r a t i o n ( IDF) A v e n u e E m i l e D e M o t 1 9 • B - 1 0 0 0 B r u x e l l e s • B e l g i q u e • Té l : + 3 2 - 2 - 5 3 8 5 5 1 1 • F a x : + 3 2 - 2 - 5 3 8 5 1 1 4 w w w. i d f . o r g • c o m m u n i c a t i o n s @ i d f . o r g