İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

Transkript

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu
Bölümler Arası Spor Turnuvasının Yüksekokulumuzda Düzenlenen
Galipleri Belli Oldu
Şiir Dinletisi Yüreklere Dokundu
Yüksekokulumuzca düzenlenen Bölümler Arası Spor Turnuvasının ödülleri sahiplerini
buldu. Futbol ve Masa tenisi
olmak üzere iki ayrı kategoride
gerçekleştirilen Spor müsabakaları final maçları heyecanlı
anlara sahne oldu.
Yüksekokulumuz öğrencileri tarafından şiir
dinletisi düzenlendi.Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Müdür
Yardımcılarımız Öğr. Gör. Mehmet Keskin,
Öğr. Gör. Funda İnce, akademik ve idari
personelimiz ile çok sayıda öğrencimizin
katıldığı dinletide okunan şiirler büyük bir
beğeni topladı.
Devamı Sayfa 8’de
Devamı Sayfa 5’de
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
T.C Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulu
30 Mayıs 2016 Pazartesi
Sayı: 8
ÜNİVERSİTE ŞEHİRLE BÜTÜNLEŞTİ
Her yıl Üniversitemiz kampüsünde gerçekleştirilen Bahar Şenliklerinin 8.’si bu yıl Üniversiteyi şehirle bütünleşik hale getirmek maksadıyla şehir merkezinde yapıldı. Sinop
Üniversitesi öğrencilerinin ve Sinoplu vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği 8. Bahar Şenliği
etkinlikleri, birbirinden eğlenceli aktivitelere sahne oldu.
Sinop Üniversitesi tarafından organize edilen 8. Bahar Şenlikleri, Sinop İl
merkezinde İskele meydanında kurulan
sahne ve stantlarla açıldı. 3 gün süren
8. Bahar Şenliğinin açılışına; Sinop
Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya,
Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül, Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat
Dalgın, İl Genel Meclis Başkanı Şükrü
Gündoğdu, Vali Yardımcısı ve İl Özel
İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Yüzer,
Gerze Kaymakamı Bülent Bayraktar,
İl Emniyet Müdürü Yusuf Biner, İl Milli
Eğitim Müdürü Nevzat TÜRKKAN, Aile
ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Melih
Keleş, Rektör Yardımcıları, Rektör Da-
nışmanları, Üniversitenin Akademik ve
İdari Personeli, Siyasi Partilerin Yöneticileri, STK Temsilcileri, öğrenciler ve
çok sayıda vatandaş katıldı.
Sinop Üniversitesinin şehirle bütünleşmesi açısından önemli bir etkinlik olan
bahar şenlikleri çok sayıda aktiviteye
sahne oldu. Sinop Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Nihat DALGIN açılış konuşmasında: “Ülkemizin içinde bulunduğu
hassas durumu göz önünden bulundurarak etkinliklerimizi en ince ayrıntısına
kadar düşündük. Bu kapsamda 3 gün
sürecek olan etkinliklerimiz aracılığıyla
Sinoplu vatandaşlarımızı ve öğrencilerimizi bir araya getireceğiz. İnşallah bu
etkinliklerimiz, birlik ve beraberliğimizin
pekişmesine vesile olur.”dedi.
Üniversite ile Halkımız İçiçe Olacak
Sinop Üniversitesinin düzenlemiş olduğu etkinliğe katılan Sinop Valisi Dr.
Yasemin Özata Çetinkaya ise: ‘’Şenlik,
Sinop ilinde yaşayan vatandaşlarımızın
üniversiteyi daha yakından tanımasına
fırsat verecektir. Burada yapılacak olan
etkinlikler sayesinde öğrencilerimiz ve
halkımız iç içe olacak. Bu etkinliği düzenleyen Sinop Üniversitesini kutluyorum.” dedi.
8. Bahar Şenlikleri kapsamında ilk gün
FLYBOARD ve JET SKI su gösterileri,
Aşıklar şöleni, Ebru Resim ve Karikatür
Sergisi ve son olarak Ertuğrul 1890 Filminingösterimi gerçekleştirildi. FLYBOARD ve JET SKI üzerinde metrelerce
yükseğe çıkan sporcu, Araştırma Gemisi üzerinden bulunan Sinop Valisi
Dr. Yasemin Özata Çetinkaya ve Sinop
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat
Dalgın’a elindeki Türk Bayrağını takdim
etti. Nefesleri kesen gösteriyi öğrenciler
ve Sinop halkı merakla ve heyecanla
izledi.
Devamı Sayfa 2’de
Hayvanları Sevmeyen
İnsanları Nasıl Sevebilir
“Karikatür Bir Güldürü Sanatı Değildir”
Şampiyonluğu Hak Ettiler
Sayfa 3’de
Sayfa 6’de
Sayfa 7’de
Sayfa 2
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
30 Mayıs Pazartesi
ÜNİVERSİTE ŞEHİRLE BÜTÜNLEŞTİ
Her yıl Üniversitemiz kampüsünde gerçekleştirilen Bahar Şenliklerinin 8.’si bu yıl Üniversiteyi şehirle bütünleşik hale getirmek maksadıyla şehir merkezinde yapıldı. Sinop
Üniversitesi öğrencilerinin ve Sinoplu vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği 8. Bahar Şenliği
etkinlikleri, birbirinden eğlenceli aktivitelere sahne oldu.
Sinop Üniversitesi tarafından organize edilen 8. Bahar Şenlikleri, Sinop İl
merkezinde İskele meydanında kurulan
sahne ve stantlarla açıldı. 3 gün süren
8. Bahar Şenliğinin açılışına; Sinop
Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya,
Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül, Si-
nop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat
Dalgın, İl Genel Meclis Başkanı Şükrü
Gündoğdu, Vali Yardımcısı ve İl Özel
İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Yüzer,
Gerze Kaymakamı Bülent Bayraktar,
İl Emniyet Müdürü Yusuf Biner, İl Milli
Eğitim Müdürü Nevzat TÜRKKAN, Aile
ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Melih
Keleş, Rektör Yardımcıları, Rektör Danışmanları, Üniversitenin Akademik ve
İdari Personeli, Siyasi Partilerin Yöneticileri, STK Temsilcileri, öğrenciler ve
çok sayıda vatandaş katıldı.
Sinop Üniversitesinin şehirle bütünleşmesi açısından önemli bir etkinlik olan
bahar şenlikleri çok sayıda aktiviteye
sahne oldu. Sinop Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Nihat DALGIN açılış konuşmasında: “Ülkemizin içinde bulunduğu
hassas durumu göz önünden bulundurarak etkinliklerimizi en ince ayrıntısına
kadar düşündük. Bu kapsamda 3 gün sürecek olan
etkinliklerimiz aracılığıyla
Sinoplu vatandaşlarımızı
ve öğrencilerimizi bir araya getireceğiz. İnşallah bu
etkinliklerimiz, birlik ve beraberliğimizin pekişmesine
vesile olur.”dedi.
Üniversite ile Halkımız İçiçe Olacak
Sinop Üniversitesinin düzenlemiş olduğu etkinliğe katılan Sinop Valisi Dr.
Yasemin Özata Çetinkaya ise: ‘’Şenlik,
Sinop ilinde yaşayan vatandaşlarımızın
üniversiteyi daha yakından tanımasına
fırsat verecektir. Burada yapılacak olan
etkinlikler sayesinde öğrencilerimiz ve
halkımız iç içe olacak. Bu etkinliği düzenleyen Sinop Üniversitesini kutluyorum.” dedi.
8. Bahar Şenlikleri kapsamında ilk gün
FLYBOARD ve JET SKI su
gösterileri, Aşıklar şöleni, Ebru
Resim ve Karikatür Sergisi ve
son olarak Ertuğrul 1890 Filminingösterimi gerçekleştirildi.
FLYBOARD ve JET SKI üzerinde metrelerce yükseğe çıkan sporcu, Araştırma Gemisi
üzerinden bulunan Sinop Valisi
Dr. Yasemin Özata Çetinkaya
ve Sinop Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Nihat Dalgın’a elindeki Türk Bayrağını takdim etti.
Nefesleri kesen gösteriyi öğrenciler ve
Sinop halkı merakla ve heyecanla izledi.
Yüzyıllar önce başlayan aşıklar atışması geleneği Sinop’ta da ilgiyle izlendi.
Aşık Abdürrehim Sağlam, Âşık Cemal
Divani, Âşık Kul Nuri ve Âşık Sıdkı
Eminoğlu’nun katılımıyla düzenlenen
“Âşıklar Şöleni” konuklara keyifle anlar
yaşattı.İlk gün etkinlikler Ertuğrul 1890
filminin gösterimi ile son buldu.
8. Bahar Şenliklerinin 2. gününde ise
etkinlikler nefes kesti. Birbirinden renkli
uçurtmaların dağıtıldığı etkinlikte birbirleriyle yarışan aileler ve çocukları kıyasıya mücadele etti. Yarışma devam
ederken diğer yandan da çocuklara
üniversite tarafından hazırlanan boyama kitapları hediye edildi. Etkinliğin bir
diğer nefes kesen gösterisi ise Karizma
Show Basketbol Grubunun şovuydu.
Basketbol topu ve kurulan trambolin ile
heyecanlı anlar yaşatan gösteri grubu
büyük alkış aldı.
Şiir Dinletisi ise kalpleri bütünleştirdi.
Sinop Üniversitesi öğrencilerinin hazırlamış olduğu şiir dinletisi,konukların
büyük beğenisini aldı. Ardından sevilen
televizyon dizisi Seksenler’in oyuncularının rol aldığı “Hak Dostum Hak” isimli tiyatro oyunu, Sinoplular’la buluştu.
Türkiye'de yaşanan darbelerin Türk
Tiyatrosu üzerindeki etkisinin ve izleyicinin farklılaşan eğlence anlayışının,
geleneksel bir üslupla anlatıldığı “Hak
Dostum Hak” isimli oyunda Hacı Ali Konuk, Hakan Bulut, Eray Yasin Işık, Bahar
Süer ve Faruk Sofuoğlu performansları
ile Sinoplular’dan büyük beğeni topladı.
Sinop Üniversitesi 8. Bahar Şenliklerinin son günü ise bisiklet yarışı ile başladı. Yarışmaya katılan Sinop Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın, Rektör
Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Tabak ve
Prof. Dr. Murat Sezgin ise sporcularla
birlikte Sinop İskele meydanına kadar
ter döktü.
Ünlü televizyon programcısı Recep
Demirkaynakgerçekleştirdiği standup
gösterisi ile herkesi güldürmeyi başardı.
Komedyen Recep Demirkaynak’ıngösterisinin ardından“iyi ki spor var, iyi ki
sanat var”adı altında yapılan ‘’8. Bahar
Şenlikleri Spor Müsabakaları’’ kapsamında başarılı olanlara ödülleri verildi.
Sinop Üniversitesi 8. Bahar Şenlikleri
açık hava film gösterimi ile sona erdi.
Ertan ÖZKÖK
Sayfa 3
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
30 Mayıs Pazartesi
“Okuduğunu Sen Anlat” ile “Öğrenci Gözüyle Sinop”
Fotoğraf ve Kısa Film Yarışmalarının Ödülleri Sahiplerini Buldu
“Okuduğunu Sen Anlat” ile “Öğrenci Gözüyle Sinop”başlıklı fotoğraf ve kısa film yarışmasında dereceye giren öğrencilerimize düzenlenen bir tören ile ödülleri verildi.
Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi
Konferans Salonunda düzenlenen ödül
törenine Yüksekokul Müdürümüz Yrd.
Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Müdür Yardımcımız Öğr. Gör. Funda İnce, Öğretim
Görevlileri ve Öğrencilerimiz katıldılar.
“Okuduğunu Sen Anlat”
Ödül töreninde ilk olarak “Okuduğunu
Sen Anlat” yarışmasında dereceye giren öğrencilerimize ödülleri takdim edildi. Eylül ve Fazilet Kitabevlerinin katkılarıyla düzenlenen “Okuduğunu Sen
Anlat” yarışmasında, Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğretim
öğrencisi Fatmanur Güçlü birinci, Radyo
ve Televizyon Programcılığı 1. Sınıf 1.
Öğretim öğrencisi Damla Sanem Olgun
ikinci, Radyo ve Televizyon Programcılığı 1. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Gülten
Kahramanise üçüncü oldu.
Yarışmada, Bilgisayar Programcılığı 2.
Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Hayrullah Albari ise teşvik ödülünün sahibi oldu.
“Okuduğunu Sen Anlat” yarışmasında
dereceye giren öğrencilere ödüllerini
Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr.
Mustafa Öztoprak verdi.
“Öğrenci Gözüyle Sinop” Kısa Film
Yarışması
“Öğrenci Gözüyle Sinop” temalı kısa
film yarışmasının birincisi Radyo ve
Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğ-
retim öğrencisi Fatih Kaplan oldu. Öğrencimiz ödülünü Yrd. Doç. Dr. Mustafa
Kemal BALKİ’nin elinden aldı.
“Öğrenci Gözüyle Sinop” Fotoğraf
Yarışması
“Öğrenci Gözüyle Sinop” temalı fotoğraf
yarışmasında ise; Radyo ve Televizyon
Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğretim öğrencisi Fatih Kaplan birinci, Radyo ve Televizyon Programcılığı 1. Sınıf 2. Öğretim
öğrencisi Medet Ekşi ile Radyo ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 2. Öğretim öğrencisi Münir Tillolu ikinci, Radyo
ve Televizyon Programcılığı 2. Sınıf 1.
Öğretim öğrencisi Kamil Çağatay Balcı
üçüncü olurken, Radyo ve Televizyon
Kedilere karşı sevgisini anlatmaya
başlarken gözleri dolan Makbule Teyze“1962 yılında evlenerek İstanbul’a
yerleştim. Kedilere karşı küçük yaştan
itibaren büyük bir sevgim vardı. Bu sevgi İstanbul’da daha da büyüdü. Orda iki
kedi sahiplendim. Buradaki gibi bakmak kolay olmadı. Beyim itfaiyede çalışıyordu. Emekli olunca doğduğumuz
yere dönmeye karar verdik. Yaklaşık
yedi yıl önce Emirhalil Köyü’ne yerleştik ”dedi.
“Kedilerimi orada bırakamadım”
Makbule teyze konuşmasının devamında ”Köye gelirken kedilerimi orada
bırakmak istemedim. Onlar benim herşeyim nasıl bırakabilirim ki? Kedilerim
burada zamanla çoğaldı. Yirmi sekiz
tane kedim vardı. Bazıları kayboldu bazıları da hastalanıp öldü. Çok üzüldüm
onlara günlerce ağladım. Geçenlerde
kedimin bir tanesine araba çarptı üç
defa veteriner hekime götürdüm şimdi eskisi gibi yürüyebiliyor. İyileştiğini
görmem beni dünyanın en mutlu insanı yaptı. Şuan yirmi tane kedim kaldı.
Beyimin emekli maaşının büyük bir
kısmını kedilerime ayırıyorum. Onları
kendi ellerimle besliyorum ve bu beni
çok mutlu ediyor. Hastaneye falan giderken komşularım bakıyor kedilerime.
Onlardan da Allah razı olsun. Bu zamana kadar kimse şikâyetçi olmadı kediler
yüzünden. Çünkü benim kedilerim çok
akıllı kimseye bir zararları yok.Geçenler detelevizyonda haberleri izlerken
bir tane kedinin öldüğünü gördüm.
Vahşice öldürdüler hayvanı ve ben iki
gün kendime gelemedim,sürekli
ağladım. Bir insan neden kimseye
zararı olmayan bir hayvanı öldürür
ki hiç anlam veremedim. Hayvanları sevmeyen insanları nasıl sevebilir?” ifadesini kullandı.
Makbule teyze haklı bir serzenişte
bulunarak şunları da söyledi; “Birkaç kişi gelip haberimi yapmak istedi. Sizlere ne söylediysem aynı
şeyleri onlara da söyledim. Ama
farklı ifadeler kullanmışlar haberlerinde. 40 tane kedim olduğunu
yazmışlar öyle bir şey yok” diyerek
sözlerini tamamladı.
“Topluma örnek insan olmalı”
Emirhalil Köyü Eski Muhtarı İsmet
bey ise; “Makbule hanım benim
muhtarlığım zamanında köye yerleşti. Hayvanlara karşı olan sevgisi
Programcılığı 1. Sınıf 1. Öğretim öğrencisi Oktay Çiftbaş teşvik ödülünün
sahibi oldu. Öğrencilerimize ödüllerini
Müdür Yardımcımız Öğr. Gör. Funda
İnce verdi. Yarışma hakkında bir açıklama yapan Yüksekokul Müdürümüz Yrd.
Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, “Yüksekokulumuz bünyesinde öğrencilerimizin
eğitimlerini, sosyal ve kültürel aktiviteler
ile pekiştirmesi ve Sinop’u daha yakından tanıması amacı ile düzenlediğimiz
yarışmada, birbirinden özgün ve eğlenceli eseler ortaya çıkmış. Katılan öğrencilerimizi kutluyorum.” dedi.
Ömer ÇAKICI
Hayvanları Sevmeyen
İnsanları Nasıl Sevebilir
Yedi yıl önce İstanbul’dan
Sinop'un Erfelek İlçesi Emirhalil Köyü'ne yerleşirken yanında iki kedi getiren Makbule
Tarakçı’nın şimdi yirmi kedisi
var. İlerleyen yaşına rağmen
büyük bir sevgi ile kedilerine
bakmaya devam eden yaşlı kadın etrafındaki insanlara
hayvanseverlik
konusunda
büyük örnek teşkil ediyor.
köy halkını çok etkiledi. Ben böyle bir
sevgi görmedim. İki haftada bir ilçe
merkezine gidip kedileri için yiyecek
alıyor.Bu devirde böyle iyi insanlara
rastlamak çok zor. Sinop yönetiminde
söz sahibi olan büyüklerimiz Makbule
Hanım’ı örnek insan olarak topluma tanıtmalıdırlar” dedi.
Nazmiye ŞAHİN
Sayfa 4
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
GENÇLER NEDEN APOLİTİK?
Siyasetin, günü kurtarma eksenli olduğu bu devrin, apolitize
olan gençleriyiz biz. Memleket meselesi kavramı lügatımızda
yer almıyor. Siyasetin buğusunda boğulmak yerine, sosyal eğlenceleri daha cazip buluyoruz. Bizler irdelemeyen, sorgulamayan ve umursamayan genç toplum olarak, isteyip de başardığınız gibi; zararsız ve meraksızız...
Kimilerine göre bu 80 sonrası gençler üzerinde oluşturulan bir
algıdır. Yaşanan büyük acılar sonrası evde anne ve babaların,
okulda öğretmenlerin “aman oğlum siyasete karışma, anarşiye bulaşma” gibi yakarışları zamanla gençlerin üzerinde
apolitik bir etki oluşturmuştur. Darbelerin yoğurduğu bir nesil
için elbette bu doğru bir tespit olabilir. Çünkü,bu ülkede yıllarca
eğitim sistemine kadar işleyen, “bana dokunmayan yılan bin
yaşasın” mantalitesi at koşturmuştur zihinlerimizde.
2000’li yıllara gelindiğinde ise tamamıyla siyasetten kopuk,
apolitize edilmiş bir genç nüfustan iç ve dış politikayı takip
eden, yakın tarih hakkında kapsamlı bilgiye sahip, bir argüman
beklemek bu şartlarda pek de mümkün değildir.
Gençlerin siyasete bu denli soğuk bakmasının bir diğer sorumlularıysa günümüz politikacıları olabilir. Karşılıklı üslup
ve yaklaşımlar, miting meydanlarından, meclis kürsülerinden
yansıyan diyaloglar ve kavgalar da gençlerin siyasete yönelmemesinde büyük bir etken aslında. Ülkemizde siyasetin,
sorunlara çözüm üretmek yerine sorun doğuran bir mekanizma haline gelmesiyle, gençlerinde geri planda durma
çabalarını garipsememek gerek.
Apolitik olmayı oy vermemekle sınırlandırmamak gerekse
de;bu bir eylem değil, tepkisizliktir. Oy bir tercih, tercihlerse bir
fikrin tezahürüdür. Apolitik olmanın korkutucu yanı ise elbette
fikirsizlikten beslenmesidir. Gençlerimiz, popüler kültürün sunduğu eğlence ve yeniliklerin etkisiyle memleket meselelerini
sıkıcı ve gereksiz buluyorlar. Futbol tartışmaları dışında sorgulayıcı ve eleştiriye dayalı hiçbir argümana sahip değiller. Seçim
süreçlerinde gençlere yönelik sunulan vaatlerde bu minvalde
komik ve yetersiz kalıyor.
Sonuç olarak 12 Eylül darbesinin yarattığı bu gençlik
modeli,yeni moda gençlik STK'larının eliyle de şifa bulamıyor.
Öyle ki; bir ülkede gençlik STK'larındaki artış ile gençlerimizin
madde kullanım oranındaki artış aynı ölçüdeyse, durup yeniden düşünmek gerekir. Çünkü kapitalist düzende gençler,
geleceğe dair kaygıların, endişelerin, şimdiki zaman bunalımlarının merkezidir.
Dünya ekseninde mücadelelerin artık silahla değil siyasetle şekillendiği, siyasette sevgi dilinin ise gençlerin katılımıyla
sağlanacağı unutulmamalı. Çünkü sevgi dilinin hâkim olduğu siyaset, yoksuldan alıp zengine veren bir mekanizma
değil, zengin ile yoksul arasındaki uçurumu kapatan merhamet düzeninin teminatıdır. Gençlerimiz henüz körelmemiş
vicdanları ve kirlenmemiş yürekleriyle güzelliği, merhameti,
kardeşliği siyasetin merkezine taşıyarak aranan bu mayanın
aşk olduğunubizlere yeniden hatırlatacaktır. Gençlerin etkin
olduğu siyasette billboardlara değil duvarlara yazılır sloganlar;
"Dünyayı iyilikler ve güzellikler kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey."
Ömer ÇAKICI
30 Mayıs Pazartesi
Gerze Halkı
Kitap Okumayı Seviyor
Genç Duruş Gazetesi olarak Gerze Atatürk İlçe Halk
Kütüphanesi Müdürü Suat Altuntaş ile bir röportaj
gerçekleştirdik. Altuntaş, mevcut bina içerisinde Çocuk Bölümü, Gençlik Bölümü, Okul Öncesi Bölümü,
Etkinlik Odası ve Veli Etkinlik Odası bulunan kütüphane ve kütüphaneye olan ilgi konularında bilgi verdi.
Röportajımıza sizi tanıyarak başlasak
Kütüphanecilik mezunuyum, 28 senedir bu işi
yapıyorum. Bu meslek gönül işidir, öğretmenlik
nasılsa kütüphanecilik de ayrı bir gönül işidir, ne
kadar gönül verdiyseniz başarı o kadar artar. 12
sene önce bu ilçeye geldiğimde burada çok büyük bir potansiyel vardı. Önceliğimiz okuyucuyu
çekebilmek için modern binalar ortaya çıkarmak, renkleriyle mobilyalarıyla güncel kitaplarıyla... Çocukları sıkmayacak renkleri seçtik, tüm
alanı boşalttık, sıfırdan yeni bir dizayn yaptık,
okuyucu anlamında hiçbir sıkıntımız yok, ilçede
potansiyel var. İlçede kitap sayısı anlamında bir
sıkıntımız yok, güncel kitapları tutabiliyorsanız
kitap sayısının önemi yok. Kütüphanedeki tüm
yayınlarımız güncel, kütüphanede bulunmayan
bir kitabı okuyucunun isteği doğrultusunda en
geç 3 hafta içerisinde getiriyoruz. Gelen talepleri
1 ay içerisinde temin ediyoruz. Gerze'de ki tüm
okullara ve vatandaşlara hizmet verebilecek kapasiteye sahibiz. Sadece öğrencilere değil okul
öncesi yaş sınırlaması olmadan her yaş gurubuna hitap edecek konumdayız. Üye kayıtlarımızda da yaş sınırı yok.
Gerze halkının kütüphaneye ilgisi ne ölçüde?
Gerze halkının kütüphaneye ilgisi çok yoğun.
Zaten biz o yoğunluğu gördüğümüz için bu kadar yatırım yapıyoruz. 14 bin nüfuslu bir ilçede
3 tane kütüphanenin olması ilçe halkının kitap
okumaya olan hevesinden kaynaklanıyor. Birçok üyemiz var ve neredeyse kitap yetiştiremiyoruz. İlçenin eğitim ve kitap okuma seviyesi
oldukça yüksek.
Gerze halkını okumaya teşvik etmek amaçlı
çalışmalarınız ya da projeleriniz var mı?
Kütüphanemizi ziyaret eden okuyucuları takip
ederiz. Bazıları bir hevesle gelir, birkaç kitap
okur, gerisi yok. Velilerin çocukların doğum gününü kütüphanemizde kutlamaları için fırın pasta kalıbına kadar her şeyi aldık, tek koşulumuz
çocukların velisi de gelecek. Mesela bir sınıfta
25 öğrenci varsa 25'ini de buraya bekliyoruz. Üç
sene önce başlattık bu çalışmayı. Gayet başarılı oldu, çocuklarla birlikte gelen anne-babalar,
dedeler kütüphaneyi gördüler, daha önce hiç
kütüphane görmemişler. Kütüphane var mı onu
bile bilmiyorlar, alanı gördüler çocukları eğleniyor, onlar da üye oldular. Bu şekilde 400’ün üzerinde üye yakaladık. Kayıtlı üye sayımız 3 bin
civarı. İsteyen veliler "Çocuğumun doğum gününü burada yapacağım" diyor ve sınıfıyla birlikte
geliyor.
Basını da etkin bir şekilde kullanıyoruz. Basın
çok önemli bizim için. Kütüphanemizdeki gelişmeleri, güncel materyalleri, neler yaptık, neler
yapıyoruz onları zaman zaman ifade ediyoruz.
Okulları ziyaretlere gidiyoruz, esnaf ziyaretleri
yapıyoruz. Kütüphane haftasında belirli bir bölge içerisinde dergiler ve kitaplar dağıtıyoruz.
Kütüphanede Türk ve dünya klasiklerine ait
kaç eser bulunuyor?
Türk ve dünya klasiklerine ait 13 bin kitabımız
var. Bunların içerisinde çocuk kitapları da var.
Roman ve öykü açısından baktığımızda toplamda 29 bin adet kitabımız mevcut. Yılsonu hedefimiz 35 bin civarı.
Avrupa ülkeleri, Amerika gibi ülkelerle
Türkiye’yi karşılaştıracak olursak okuma
alışkanlığı ve devamlılığı konusunda hangi
noktadayız?
Gerek Amerika gerekse Avrupa bizden çok
önde. Kütüphanecilik anlamında bakarsak onlarda kütüphanecilik anlayışı tamamen bir tesis
şeklinde, günün 24 saat açık bir yaşam alanı.
Türkiye’de henüz bu aşamaya gelinemedi, ama
beş yıl önce Bakanlığımız başlatmış olduğu
proje ile kütüphanelerin yapılandırılması noktasında Avrupa’daki gibi modern kütüphaneler yapılmaya başlandı. Tabi bu süreç zaman alacak.
Bizden öndeler ama onların çok da gerisinde
değiliz. Bu işler bütçe meselesi. Ben isterim ki
Avrupa’daki gibi bir kütüphanemiz olsun, gelenler sporlarını yapsınlar, etkinlikler yapılsın.
Avrupa’da çok küçük semtlerde bile bizim kütüphanelerimizden çok daha iyi kütüphaneler
var ama bizim kütüphanemiz ilçemiz için yeterli.
Gökhan KESKİN
Sayfa 5
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
30 Mayıs Pazartesi
Şiir Dinletisi Yüreklere Dokundu
Yüksekokulumuzda Düzenlenen ve öğrencilerimiz tarafından seslendirilen şiir dinletisi
büyük bir beğeni topladı.
Yüksekokulumuz öğrencileri tarafından
Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda şiir dinletisi düzenlendi.Yüksekokul
Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, Müdür Yardımcılarımız Öğr. Gör.
Mehmet Keskin, Öğr. Gör. Funda İnce,
akademik ve idari personelimiz ile çok
sayıda öğrencimizin katıldığı dinletide
okunan şiirler büyük bir beğeni topladı.
Yüksekokulumuz Öğretim Üyesi Erhan
Sur gözetiminde sevilen şairlerin birbirinden güzel şiirlerini katılımcılar için
seslendiren öğrencilerimiz yüreklere
dokunan performanslarıyla göz doldurdular.
Şiir dinletisine katılan öğrencilerimizi
tebrik eden Yüksekokulumuz Müdürü
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztoprak, “Şiir
kültürümüzde önemli bir yere sahiptir.
Destanlarımızı, tarihimizi ve geleneklerimizi yıllarca şiirlerimiz ile tanıdık.
Öğrencilerimizi yönlendiren ve programı düzenleyen hocalarımız ile birlikte
birbirinden kıymetli şiirleri seslendirerek
bizlere duygu dolu anlar yaşatan öğrencilerimize teşekkür ederim. İnşallah
öğrencilerimiz bir sonraki sene düzenlenecek şiir dinletisine kendi yazdıkları
şiirleri ile katılırlar.” dedi.
Ömer ÇAKICI
Çalınan Değerlerimize Naçizane Bir Atıf
Çaldılar bizden çoğu şeyi ses çıkarmadık, hep sustuk. Maneviyattan bahsediyorum yanlış anlaşılmasın. Önce
gelişen zamanın getirdiği teknolojiyle
gökyüzümüzü, suyumuzu, yağmur yağarken buram buram hasret, sevda,
özlem kokan toprağımızı çaldılar. Hep
seyirci kaldık elimiz gitmedi vicdanımıza. Dur diyemedik, düşünemedik geleceği, gelecek olan nesillerimizi. Durduk
durduğumuz yerde sessiz sakin bir
bekleyişle. Bazı kaypakların cesaretini
besledik sessiz bekleyişlerimizle. Durmadı insanoğlu heves etti bu sefer insani duyguları çalmaya, önce vicdandan
vurdu bizi, çocuk yasta gelin ettik evlatlarımızı. Kanla boyadık topraklarımızı,
mal sevdasına düştük. Öldürdük, her
bir kurşunu sıkarken kendi kanımızdan
olanları, vicdanımızı gömdük onlarla
birlikte kara topraklara. Durmak bilmedik. Eee insanoğluyuz ya aldık bir kerekardeşkanının kokusunu, etinin tadını. Sonrası merhamete düştü yolumuz,
vicdansız yüreklerdeki merhameti de
söndürdük zamanla. Teknolojinin son
raddelerine gelmemize müteakiben, göremedik kapı komşumuzun muhtaç olduğu ekmeği. Komşunun kızının, kendi
evladımıza aldığımız bebeğe, bisiklete,
şekere uzaktan ağzı açık, yüreği buruk
baktığını. Ayağında delik ayakkabısı,
sırtında kırmızı montu yoktu. Kırmızı
olmasa da olurdu. Ama yoktu. Bizi ilgilendirmiyordu da, öyle değil mi? Merhametsiz yürekler bencillikle dolmuştu. Tek
önemli olan bizim evlatlarımızdı çünkü.
Burun kıvırdığımız nimetler onların hayaliydi belki de bilmezdik, bilseydik de
önemser miydik acaba? Son yıllarda
zaman bizden birçok insani duygumuzu çaldı. Zamanla insanlar köleleşti,
birşeylerin kölesi olmadan yaşayamaz
hale geldiler. Kimisi yiyeceğin, giysinin;
kimimiz televizyonun, telefonun, internetin… Birde” insanın kölesi olanlar”
kategorisi var tabi. Neymiş avukatların
cüppelerinin düğmesi ve cebinin olmayışı şu sebepten, bu sebepten bilenler
bilir o düğmeler, o cepler olmadan da
yapılan yapılır. Erkeler ağlamaz, kadınlar gülmez dediler. En güzel erkekler
ağlar, en güzel kadınlar güler oysa. Ka-
rakter dediğimiz mesele karaktersiz insanlarda bir beden büyük durur olmuş.
Ne yaptıysak olmadı, durduramadık zamanı. Gitti elimizden insanlığımız. Son
olarak güvenimizi aldılar. Ne insanlığa,
sevdiklerimize, dostlarımıza, ne sevdamıza, duygularımıza, tuttuğumuz takıma, ne de bu millete, birliğe, beraberliğe güvenir olduk. Herşeye acaba dedik.
Acabalarımız oldu düşlerimiz dilek dileyemez olduk. At gözlükleri taktı teknoloji
bize, güven duygumuzu yitirdik. Harca-
dı dostlarımız bizi tek celsede. Yaşanmış anları, anıları görmezden geldiler.
Cebinde kalan son 10 lirayı vereni değil;
cebindeki 200 liradan çıkarıp ta 20 lira
vereni dost bilir oldular. Nankörlüğe susamış dostluklar teknoloji evriminin son
çağında. Dost dediğimiz statü çıkar ilişkisi olup çıktı. Sonra atalarımızdan bir
söz çalındı kulağa ‘’Her Dost Dosdoğru
Dost Olmuyor’’.
Zahide KUTLUAY
Sayfa 6
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
30 Mayıs Pazartesi
“Karikatür Bir Güldürü Sanatı Değildir”
1960 Sinop doğumlu ve karikatür, resim, grafik, seramik,
heykel, eleştiri, mizah öyküsü
ve deneme yazıları alanlarında
çalışmalar yapan Seyit Saatçi
ile karikatür sanatını konuştuk. Yurtiçi ve yurtdışında kırka yakın karikatür dergisinde
çizimleriyle tanınan, sanat hayatı boyunca birçok ödüle layık
görülen, çizgiyi bir silah olarak
tanımlayan ve eserleriyle hayatı harmanlayan usta karikatürist sorularımıza içtenlikle
yanıt verdi.
Karikatüre olan ilginiz ne zamana dayanıyor?
Tarihini hatırlamıyorum, çocuklar doğduğunda emeklerler, yürümeye başlarlar bende de bu kabiliyet, karikatür, çizgi
isteği doğduğunda her çocuk gibi önce
emekledi sonra yürümeye başladı baktım ki yürümeye başladıktan sonra bir
çok kulvar var, bu kulvarlarda koştum.
Önce dergilere çizdim, o kulvarlarda
koştum, tabi o koşma antrenmanlarımmış aslında koştuğumu zannetmişim.
Sonra baktım ki karikatür farklı bir olgu,
karikatür başlı başına bir sanat. Bir romanın belki tek karede özeti… Belki bir
ansiklopedinin belki birkaç kitabın tek
karede özeti karikatür. Dedim ki öyle
yapmalıyım ki ben bunu bu kulvarda ipi
göğüslemeliyim. Tabiî ki terleyeceğim,
tabi ki yorulacağım. Biliyorum ki akıttığım her ter satıha akan, karikatürü oluşturan mürekkep olacak ve bende dünden bugüne koşuyu devam ettiriyorum.
Karikatürün ülkemizde ve dünyada
gördüğü değeri nasıl buluyorsunuz?
Karikatür ülkemizde sürekli yargılanır,
horlanır. Karikatür ülkemizde yöneticiler
tarafından eğer kendilerine karşı tavır
alınmışsa tavır görür. Bence esası odur.
Ben daha önce karikatürden 2 kez yargılandım. Bir altı yıl ağır hapis cezasıyla
birde 3 yıl hapis cezasıyla yargılandım.
Bunlar benim onur madalyalarım, çünkü bence yaşanan olumsuzluklara tepki
verebilmek, direnmek insani bir gereklilik. Eğer insani gereklilik benim hayatımda, sanatımda da varsa ve bu sanatı
yaptığım için eserimle beni ona karşı
duran karşı gerçekçiler yargılıyorsa ben
bundan onur duyarım. Bu benim onur
madalyamdır. Ve dünyanın en büyük
ödülünü alsam bu kadar haz duymam.
Demek ki biz yolunda gitmeyen bir şeyleri fark etmişiz ki onlar korku duymaya
başlamış. Çizgi ne büyük bir silah sanat
ne büyük bir silah... Ben hep şunu diyorum düşün şarjörünün mermisini boşalt
satıhlara, almak isteyen üzerine alsın.
Son dönemlerde karikatür üzerine
nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
Yurt içinde ve yurt dışında mizah dergi-
lerine, albümlere çizdim. Japonya, Kore,
Belçika, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Brezilya, Makedonya… Şimdi aklıma gelmeyen kırka yakın ülkede yayın
organlarına, albümlere çizdim ve hala
çiziyorum. Annemi kaybettim yakın zamanda, şimdide babam rahatsız onunla ilgilendiğimden 7-8 aydır çizgiye ara
verdim. Ama bu arada tabii imkânlarım
dâhilinde
katılmaya
çalıştım,
son olarak 2015
yılında
katıldığım yarışmalardan Japonya’da,
Kore’de
çeşitli
ödüller
aldım,
Çin’de dört bin
eser arasından 2
Türk mükemmellik ödülü aldık.
İran’da 16 bin karikatür arasında finaldeydim. Onda ödül
alamadım ama herhalde albüme girmiştir. Ama 16 bin eser arasından finale
kalabilmek de herhalde güzel bir olay,
bunu çok önemli olduğu için söylemiyorum şunun için söylüyorum; ülkemizde
karikatürle uğraşan karikatürcüler gerçekten bir şeyler yapabiliyorlar. Yapıyorlar ki dünya kulvarındalar, uluslararası
kulvardalar. Gerçekten bir sanat dalında veya herhangi bir dalda uluslararası
platformda olabilmek çok kolay bir şey değil.
Çünkü önce kendinizi yerelde kabul ettireceksiniz
sonra bölgesel
sonra
ülkesel
sonra evrensel
boyutta
kabul
göreceksiniz. Bu
da tabii ki meşakkatli yorucu
yollardan, mücadeleden geçiyor. Farklı
anlatmanız gerekiyor. Sizin gibi binlerce karikatür katılıyor. Diyorsunuz ki ben
öyle bir perspektiften bakmalıyım ki olaya diğerlerinden farklı olsun. Aynı kari-
katürler tesadüfen olabiliyor, çünkü aynı
fikri düşünebiliyorsunuz, küçük ayrıntılar farklı olabiliyor ama baktığınız zaman tamamen farklı olanı yakalamanız
gerekiyor. İnsanlara vereceğiniz mesaj,
fikriniz çok farklı olmalı. Yani ben buradayım demesi gerekiyor çizginin. Ben
jüri üyeliklerinde de bulunuyorum ulusal-uluslararası jüri üyeliklerine davet
ediliyorum, bazen o kadar çok
karikatür geliyor
ki... Öyle çok
dikkatinizi çekmesi gerekiyor
ki o karikatürün
iskambil kağıdı
gibi
savrulmaması için… Güneş gibi kamaştırması gerekiyor
insanın gözünü.
Önce kamaştıracaksınız, dikkat çekeceksiniz, o güneşin ışığının aydınlığıyla
o sanat eserini ortaya koyacaksınız. O
güzelliği sunacaksınız insanlara, onun
için farklı olanı yakalamak gerekiyor.
Bende bunu başarmaya çalışıyorum.
Karikatürlerinizi birer hiciv eseri olarak değerlendirebilir miyiz?
Mizah zaten bir hicivdir. Hiciv olumsuzlukları farklı yönde eleştirmektir. Biz
bunu çizgiyle yapıyoruz. Mizah çok ciddi bir iştir demiş
değil mi Aziz
Nesin? Şimdi o
kadar ilginç bir
şey
söyleyeceğim ki bizim
ustamız, öncü
olarak kabul ettiğimiz Cemal
Nadir Güler ustamız, çizgileriyle aynı bizim
gibi yargılanmış
cezalar almış ve mücadelesini sürdürmüş bir insan. Bir gün sormuşlar hocam
sizin soyadınız Güler ama hiç gülmüyorsunuz niye gülmüyorsunuz diye, Cemal Nadir Güler demiş biz nadir güleriz.
Karikatür bir güldürü sanatı değildir.
Karikatür sanatıyla ilgilenenlerin
amaçları ne olmalı? Bu sanat dalına
karşı toplumun ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Karikatürde öncelikli amaç topluma mesaj vermek olmalı. Ben bu karikatürden
ödül alırım diye çizmemek gerekiyor.
Topluma nasıl mesaj verebilirim? Toplumu gittiği yanlıştan nasıl geri döndürebilirim? diye düşünmek gerekiyor. Çünkü toplum kitap okumuyor biliyorsunuz,
bir paragraf yazı okumaktan bile aciz bir
toplum olduk artık. Tabii ki sözüm sadece kendine bir pay çıkarıp alana, sözüm
herkese değil. O pay çıkaranlara şöyle
sesleniyorum; siz bir paragraf okumayan, gazetelerin bile sadece manşetlerine bakarak değerlendirmeler yapan,
çok şey bilen entelektüel geçinen dantellektüellersiniz. Çünkü biliyorsunuz
entelektüalizm kültür birikimi değildir.
Entelektüalizm olayları anlık temele indirgeyen davranış bilimciliğidir. Bir şeyi
teoriksel savlarla savunan, onun doğruluğunu kanıtlamaya çalışan ama hiçbir
pratik deneyim sunmayan kişilerdir bunlar. Teori pratiğe geçmedikten, hayatla
bütünleşmedikten sonra hiç bir şeydir.
Niye şiirler vardır? Nazım Hikmet şiirlerinde niye yaşama ve insana dair konuları ele almıştır? Marquez niye yazdıklarından dolayı yargılanmıştır? Demek
ki sanat, edebiyat, karikatür, yazı, çizi
görsel ve yazınsal olan şeyler halka ve
insana hitap ettiğinde bir silah oluyor.
Ve karşıdaki insanlar korkuyor, onu yok
etmeye çalışıyor. Doğruları göstermeye
çalışan insanları yargılıyorlar. Zindanlara atıyorlar. Bizde yaşadık bunları,
bizden sonrakilerde yaşayacak. Önemli
olan acı çekmek değil acı çektiğini söylemek değil, önemli olan çektiğin acıyı
yaşamının içeriğinde nasıl değerlendirdiğindir. Bir kuru fasulye yiyorsunuz ya
da bir yemek şöyle bir pul biber döküyorsun hafif acımsı oluyor. Daha bir tat
katıyor değil mi? Ben yaşamımdaki acılara böyle bakıyorum.
Berna ÖZYURT
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
Sayfa 7
30 Mayıs Pazartesi
“ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİLER”
Sinop Üniversitesi 8. Bahar Şenlikleri kapsamında düzenlenen Futbol Müsabakalarının
şampiyonu Gerze Meslek Yüksekokulu’nun takım kaptanı, aynı zamanda Muhasebe ve Vergi
Uygulamaları Bölüm Başkanı Zekai Dinç, takımı hakkında “şampiyonluğu hak ettiler” dedi.
Turnuvanın sonunda gülen taraf Gerze
Meslek Yüksekokulu takımı ve taraftarı
oldu. Şampiyonluğun hikayesi hakkında
konuşan Zekai Dinç: “Turnuvanın başlangıcı bizim için hem güzel oldu hem
de bazı sıkıntıları beraberinde getirdi.
6-1’lik farklı bir galibiyet ile turnuvaya
başladık. Skor 6-1 olunca maç içerisinde gerginlikler tavan yaptı. İstenmeyen
bazı olaylar oldu, oyuncumuz Mahsum
turnuvadan ihraç oldu. Takımımızda
defansta çok fazla alternatifimiz yoktu.
Oğuzhan, Ramazan vardı, alternatifleri
Mahsum’du. Mahsum daha ilk maçtan
turnuvadan men edildi ve defansta açığımız oluştu. Baykal maçın 10. dakikasında sakatlık yaşadı hastaneye kaldırıldı. Turnuvayı büyük oranda kapattı.
Büyük bir sıkıntı yaşadık, yerlerine yeni
arkadaşlar aldık . Gökhan Keskin’in sakatlığı vardı, onun da katkısı sınırlı oldu,
inşallah seneye daha fazla katkı bekliyoruz Gökhan’dan . Dar kadromuzla
elimizdeki futbolcuları bütün maçlarda
kullanmaya çalışarak güzel bir turnuva
geçirdik .” dedi.
Şampiyonluğu getiren en önemli katkının futbolculardan olduğunu belirten
Dinç: “Bu işin yükünü futbolcular çekti.
Bizim katkımız sınırlı idi. Biz yetenekleri, takımımıza faydalı olacak futbolcuları
seçmelerde tespit ettik. Takıma monte
ettik. Futbolcular sahada kendi becerilerini ortaya koydular. Gerçekten ant-
renmanlara başladığımız andan itibaren
çok yetenekli futbolcularımızın olduğunun farkındaydım. Açıkçası gücümüzü
tam olarak bilmiyorduk. Turnuvada ne
yapabileceğimizin çok farkında değildik.
Turnuva başladı, orada rakipleri de görme fırsatı bulduk ve ilk maçlardan sonra
futbolcularıma “Turnuvanın en iyi takımı
sizsiniz, inşallah şampiyon siz olacaksınız” dedim. Allah’ın izniyle ve Allah’ın
yardımıyla şampiyonluğu elde ettik.”
dedi.
Biz savunma yaparak kazandık
Dinç açıklamalarına şöyle devam etti:
“Biz savunma yaparak kazandık, rakibe
doğru düzgün pozisyon vermedik. Bizim
as takımla çıktığımız maçlarda ikiden
fazla gol yediğimiz yok ve de her maçta
rakibimize oyunumuzu benimsettik. İyi
pas yapan futbolculardan oluşuyor kadromuz. Takımımızdaki bütün futbolcular sahanın her yerinde oynayabilecek
kapasitedeler. Turnuva boyunca bizim
felsefemiz, ileride sürekli pres yaparak
rakibi hataya zorlamak ve pas futbolu ile
rakibin direncini kırmaktı.”
Takım içerisinde arkadaşlığın arttığını gördüm
Dinç: “Bu sportif ve kültürel faaliyetlerin
yapılmasında ki amaç öğrencilerimizin
güzel vakit geçirebilmesi ve arkadaşlık
bağlarının kuvvetlendirilmesi. Ben bu
süreçte takım içerisinde arkadaşlığın
arttığını gördüm. Bu faaliyetler amacına
ulaştı bizim açımızdan.” dedi.
Zekai Dinç tüm sorularımızı samimiyetle yanıtladı.
Şampiyon olduğunuzda ne
hissettiniz?
Açıkçası futbolcularımın adına
sevindim. Gerçekten büyük bir
emek ortaya koydular. Bu emeğin karşılığını aldıkları için de
onların adına çok mutlu oldum.
Biz bir noktaya kadar hizmet edi-
Genç Duruş
Gazetesi
İmtiyaz Sahibi
Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK
Genel Yayın Yönetmeni
Öğr. Gör. Funda İNCE
Samsun-Sinop Karayolu üzeri Atatürk mah.
Pk. 57600 Gerze / SİNOP
Yazı İşleri Kadrosu
Berna ÖZYURT
Cihan ZAİMOĞLU
Fatma GÜÇLÜ
Grafik - Tasarım
Ömer ÇAKICI
Tel: 0 368 718 23 80-81
E-Posta
[email protected]
Web Site
www.gerzemyo.sinop.edu.tr
yoruz ama gerisi onlara ait. Hak ettiler
şampiyonluğu.
Yeni açılan Spor Kompleksinin şampiyonlukta etkisi oldu mu?
Geçen senelerde Bülent hocamız
futbolla ilgileniyordu. Gerçekten antrenman yapacağınız bir yer olmadığı
zaman çok büyük sıkıntılara maruz kalabiliyorsunuz. Allah’a şükür spor kompleksimiz hizmete girdi, antrenmanlara
orda başladık ve takımı toparladık. Fiziksel imkanların iyi olması başarıyı da
beraberinde getiriyor.
Fitili ateşleyen SEFA
Deniz ve Liman İşletmeciliği 1. sınıf1.
öğretim öğrencisi Sefa Şavkin turnuvanın finalinde berabere giden maçta oyuna sonradan dahil olarak takımı ateşleyen isimdi. Turnuvanın ne gibi faydaları
olduğunu sormamız üzerine “İlk defa
böyle bir turnuvaya katıldım. Hocamızın
da söylediği gibi takıma sonradan dahil
oldum. Hocamızdan Allah razı olsun,
maçlarda iyi bir performans gösterdiğimi düşünüyorum. Ayrıca yeni arkadaşlar edindim. Benim için dönüm noktası
oldu.” dedi.
Maçta üç gol kaydeden Şavkin, üçüncü
golü nasıl attığını şu sözlerle ifade etti:
“Turnuvaların final maçında takım arkadaşımın sakatlanması sonucunda oyuna dahil oldum. Maça girdiğimde skor
2-1’di. İlk 15 dakika çok heyecanlandım. Hatta heyecandan oynayamadım.
Maçın bitimine son 10 dakika kala, skor
2-2 idi. Korner kazandıktan sonra, Emre
bana pas attı. Orta sahaya yakın bir
mevkideydim. Topu kontrol etmeden sol
köşeden gelen topu sol ayağımla kaleye şut attım ve sonucunda güzel bir gol
oldu. Bende öyle bir gol atacağımı hiç
beklemiyordum. Sonuçta maç 4-2 bitti
ve şampiyon olduk. Her şeyi hocamıza
borçluyum.”
Ahmet CENGİZ
Sayfa 8
GENÇ DURUŞ GAZETESİ
30 Mayıs Pazartesi
Spor Turnuvasının Galipleri Belli Oldu
Yüksekokulumuzca düzenlenen Bölümler Arası Spor Turnuvasının ödülleri sahiplerini
buldu. Futbol ve Masa tenisi olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilen Spor müsabakaları final maçları heyecanlı anlara sahne oldu.
Masa Tenisi Turnuvasına Yoğun İlgi
Çok sayıda öğrencimizin katılım sağladığı masa tenisi turnuvasının birincisi
Otobüs Kaptanlığı Programı öğrencisi
Mehmet Ali KALINSAZLIOĞLU oldu.
Öğrencimize madalyasını Yüksekokul
Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK verdi.
Futbol Müsabakasında Kıran Kırana
Mücadele
Bölümler Arası Futbol Turnuvasıise nefes kesen bir mücadeleye sahne oldu.
Deniz ve Liman İşletmeciliği Programı
ile Radyo ve Televizyon Programcılığı
takımları arasında gerçekleşen karşılaşmanın galibi Deniz ve Liman İşletmeciliği Programı oldu. Öğrencilerimize
madalyalarını Yüksekokul Müdürümüz
Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK takdim etti.
Bahar Şenliği Spor Müsabakalarında
dereceye giren öğrencilerimizi tebrik
eden Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç.
Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, “Dostluk ve
kardeşlik çerçevesinde gerçekleşen Bölümler Arası Spor Turnuvasındaöğren-
cilerimiz, sosyal ihtiyaçlarını anlamlı bir
şekilde karşılamış oldular. Düzenlenen
etkinlik dostluk ve kardeşliğimizin pekişmesine büyük bir katkı sağladı. Katılan
tüm öğrencilerimize teşekkür ediyorum”
dedi.
Ömer ÇAKICI
Gerze Yangınına Dair
Gerze’nin tarihinde önemli bir yere sahip olan ve hakkında çok sayıda efsane bulunan
“Gerze Yangını” ile ilgili küçük bir araştırma yaptık.
Gerze Belediyesinden edindiğimiz bilgilere göre 13 Şubat 1956'da çıkan
yangında mangala eşlik eden büyük
bir lodos fırtınasının koca kasabayı yok
ettiği söyleniyor. Sinop'un şirin ilçesi
Gerze'nin yaşadığı bu acı olayı hafızalarda şu şekilde yer eder: Gerze yangını
başladığında bütün kasaba halkı camide akşam namazındadır. Bir iki gün
öncesinde İstanbul ve çevresini kasıp
kavuran lodos Gerze’ye de ulaşır. Sucu
Mehmet’in evinde kiracı olarak oturan
ve Gerze’ye yeni atanan Mal Müdürünün eşi ise, lodosa, hele böyle bir lodosa hiç alışık değildir. Rüzgar kasa-
bayı kasıp kavururken Mal Müdürünün
eşi kapı çalındı sanar, kapıyı açar ve
olan olur. Odanın ortasındaki mangalda duran közler yerlere dağılır ve oda
bir anda alev alır.Camiden çıkanlar çığlıklarla karşılaşırlar. Bir ev yanıyordur.
Hemen koşarlar yangını söndürmek
için, cemaat yanan eve vardığında yangının hızla yayılmakta olduğunu görür.
Rüzgar olanca şiddetiyle eser ve alevler
o damdan bu dama sıçrayıp durur. Bu
arada Kastamonu, Sinop, Bafra, Boyabat itfaiyelerine haber verilir. Önce bütün mahalle ateş alır, sonra bütün kasaba. 3 saat gibi kısa bir sürede Sinop’un
şirin ilçesi, sahil kasabası Gerze’de
1000’in üzerinde ev ve dükkan yanar,
kasaba yerle bir olmuştur. Gazete haberlerine göre tüm kasabada 100-150
ev yangından kurtulur. Yangın ilk başladığında doğan panik havası dört bir yanı
alevlerden daha büyük hızla sarar. Ali
Efendi eşini ve çocuklarını saklayacak
yer aramaktadır ki, mahallenin hamamını görür. Doğru ya hamam taştandı
ve yanmazdı. Ali Efendi’yi gören birkaç
komşuda hamama girince taş binada
15-20 kişi olmuştur bile. Yangın kısa bir
sürede o çevreye ulaşır, hamamın dört
bir yanını sarar. Derken yanmaz denilen
hamamın ahşap müştemilatı ateş alır,
alevler içeri girer ve sığınanları öldürür.
Faciayı kısa sürede bütün Türkiye duyar, hatta Amerika’ya kadar ulaşır. Yalnız Türk gazeteler değil birçok yabancı
gazete de olayı haber olarak verir. O
tarihte Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi
olan Cevdet Güreş’in yanında muhabirler, Mücahit Başer ve Yurdakul Fincancıoğlu ile foto Muhabiri Necati Andıç
ile Muammer Kaynak’ı alarak bir uçak
kiralanır. Ankara’dan havalanan özel
uçak Gerze üzerinde birkaç tur atar, fotoğraflar çekilir. Sonra Gerze’de yurttaşlarla söyleşiler yapılır ve Ankara’ya geri
dönülür. Yangından birkaç gün sonra
Cumhurbaşkanı Celal Bayar Gerze’ye
gelir, felaketzedelerle konuşur, sonra
Gerze’ye yardımlar başlar. Parlamentodan Gerze için ‘afetler yasası’ çıkarılmıştı. Gerze’nin yeniden imarına başlandı, devlet kredi verir, evler yapılır ve
Gerze’nin yaraları zaman içinde sarılır.
Ancak tüm bu maddi yardımlar yaraları
tümüyle sarmaya yetmez. Gerze Belediyesinden aldığımız bilgiler neticesinde
yangını bir de Gerze doğumlu Cemal
Cansever ile gerçekleştirdiğimiz röportajla dinledik.
Yangının olduğu sene doğan Cansever,
olayın tamamen farklı boyutlarının olduğunu vurgulayarak şunları belirtti: “Belki efsane gibi gelebilir, yaşanılan olayı
çok kişiden duydum, çoğunlukla farklı
şekilde anlatırlar ama en çok duyduğum
hikaye şu şekilde.Bir gün yabancı biri
köyümüze geliyor ve kapı kapı geziyor.
Hiç kimse evine almıyor. Hangi evin kapısını çalsa bir bardak su bile vermeyenler oluyor. Fakat Sazlık Mahallesinde
bulunan bir ev sakini gezen bu efsane
kişiyi evine alarak su ve yemek ihtiyacını karşılıyor. Giderken aileye evden
çıkmamalarını tembih eden bu yabancı,
olayı bilirmişçesine o gün yangın çıkıyor
ve sadece o ailenin evi yanmıyor. Fıkra
gibi de olsa çoğu insanın ağzından yangını bu şekilde duyarsınız.”
Mahmut OLGAR

Benzer belgeler

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu Yazar, Dursun Ali YAZ’ı ağırladı. Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonunda gerçekleştirilen programa; Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, Müdür Yardımcılarımız Öğr. Gör...

Detaylı

sinopspor`da - Gerze Meslek Yüksekokulu

sinopspor`da - Gerze Meslek Yüksekokulu buldu. Futbol ve Masa tenisi olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilen Spor müsabakaları final maçları heyecanlı anlara sahne oldu.

Detaylı

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu Yüksekokulumuz Kaşgarlı Mahmut Kütüphanesi, yeni yapısıyla ve bünyesine kazandırılan yeni eserler ile daha zengin ve kapsamlı bir kütüphane haline getirildi Hizmete yeni açılan kütüphanemiz, birçok...

Detaylı