1 - Списание Юмит

Transkript

1 - Списание Юмит
AY L I K A İ L E , Ç O C U K V E K Ü LT Ü R DE R G İ S İ
HAYVANLAR ALEMİ:
Sağlıklı Dişler
Pırıl Pırıl Gülüşler
HİKAYE:
Yaşlı Kadın ile
Meşe Ağacı
SAĞLIK:
Kırmızı Sıvı
TEST:
Nasıl Ders
Çalışıyorum?
EKİM 2008, YIL: 14, SAYI: 128, FİYATI: 1.50 LV. ISSN 1310-6422
Октомври
2008
1
İçindekiler
Ekim 2008, Sayı: 128
Октомври 2008, брой: 128
4
6
10
12
14
16
19
28
30
34
36
38
40
42
43
Ümit
Издава: „A-PRESS“ OOD
2
Ekim
2008
Neyi Seviyorsanız O...
Това, което обичате…
Sağlıklı Dişler Pırıl Pırıl Gülüşler
Здрави зъби, красиви усмивки
Yaşlı Kadın ile Meşe Ağacı
Възрастната жена и дъбът
Annemizin Köşesi
За майките
Ne, Niçin, Nasıl?
Какво, защо, как?
Kırmızı Sıvı
Червената течност
Boyalı Çakal
Боядисаният чакал
Şiir Defterindeki Yaprak
Листенцето в тетрадката за стихотворения
Sizden Gelenler
Вашите отзиви
Nasıl Ders Çalışıyorum?
Как уча уроците си?
Genç Ressamlar
Млади художници
Mizah
Хумор
Otomobil Dünyası
Авто свят
Origami
Оригами
Bulmaca
Кръстословица
GENEL YAYIN MÜDÜRÜ
Главен редактор
YAYIN KURULU
Издателски колектив
Samir HATİPOĞLU
[email protected]
Niyazi KÜÇÜK
Şevki ŞEN
Seycan KARANİ
Menevsiye BİLAL
Emre ADEM
Ercan MÜMİN
YAYIN EDİTÖRÜ
GÖRSEL YÖNETMEN
Отговорен редактор и
Графично оформление
Nihat DAVUT
[email protected]
Editör’den
Merhaba Sevgili Ümit Dostları,
Bazen koca dünyayı bize kapkaranlık ve yaşanmaz gösteren, ümitlerimizi karartan şeyler, sandığımızdan çok daha küçük olabilir. Ama bundan
daha önemli olanı da bizim dışımızda değil de bizim içimizde veya bizden
kaynaklanıyor olmaları. Bu trajikomik duruma düşmemenin ise çok basit
bir çözümü var: Bir dostumuza, güvendiğimiz birine, kısaca bir bilene danışmak. ‘Danışarak iş yapan hata etmez’ çünkü. Danışarak iş yapma; iki kere
iki dört eder kesinliğinde rasyonel bir çözüm olsa da ona baş vurmamızı
engeleyen şey ne? İşte bu aşamada da sorunların gerçek kaynağına varmış
oluyoruz. Kendimize! Kendimiz, daha doğrusu kibrimiz.
Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene
eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendi’nin baş ağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük baş ağrısının yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar. Başka
doktorlar çağrılır. Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder. Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini
de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan
Osman Efendi’yi İstanbul’a götürmeye karar verirler. İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır.
Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe
zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları, hayatı çekilmez hâle getirmiştir.
Ağrı kesici iğnelerle ayakta zor duran Osman Efendi, apar topar yurtdışına götürülür. Haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör inceleme
yapar, testler tekrarlanır.
Sonuç: Osman Efendi’ye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi’ye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp dinlenmesi,
daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader” denilir, Uşak’a dönülür. Osman Efendi yayla
evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.
Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendi’nin eski berberi, Berber
Mehmet, çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendi’yi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler. Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim, sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın.”
Bir bakar, “Hah işte!” der. “Kıl dönmüş.” Osman Efendi’nin şaşkın bakışlarına
aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman
Efendi’nin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar. Berber Mehmet,
Osman Efendi’nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi
santimetrelik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendi’nin kanayan burnuna
pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır.
Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen
kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını
doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği
kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.
BU YAZIDAN ÇIKARILACAK SONUÇLAR :
1. Vergiden turizme, sosyal güvenlikten adalet reformuna kadar Berber
Mehmet Efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek.
2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.
3. ‘Burnundan kıl aldırtmayan’ların başı çok ağrıyabilir.
BÜROLAR / ОФИСИ
Kırcali/Кърджали: 0361 / 814 53
Şumen/Шумен: 054 / 830 693
Varna/Варна: 052 / 612 634
Plovdiv/Пловдив: 032 / 63 11 58
Haskovo/Хасково: 038 / 66 21 67
Ruse/Русе: 082 / 87 55 32
Burgas/Бургас: 0896 / 870 155
Smolyan/Смолян: 0897 / 92 96 27
www.umitdergisi.com
e-mail: [email protected]
Здравейте скъпи приятели на Юмит,
Понякога нещата, които затрудняват живота ни и го правят да изглежда
толкова труден, нещата, които ни обнадеждават, може би са по-малки отколкото изглеждат. Но по-важно за нас не са външните фактори, а тези, които
зависят от самите нас. И за да не попадаме в подобни трагикомични ситуации има едно решение: и то е да се посъветваме с някой наш приятел или
човек, на когото имаме доверие. Защото „Този, който се съветва, не греши”.
Съвместната работа е като две по две – четири и каква е причината да не
се възползваме от това? Тогава достигаме до същественото място, където
възникват проблемите – и това сме самите ние. Ние или нашата гордост.
Един ден Осман Ефенди се събудил от силни болки в главата. Пил лекарства, но не му минало. Изчакал един два дни, но болката не отшумявала.
Извикал лекар, който го прегледал и му изписал лекарства. Но болката на
Осман Ефенди се увеличавала. Освен главоболието и очите ми започнали
да сълзят. Извикали други лекари. Осман Ефенди бил от видните и богати
хора на град Ушак. Обещал богатство на този, който го излекува. Но лекарите освен, че не успели да спрат болката, не разбирали и причината за
нея. Семейството му се стъписало. Осман Ефенди не можел да спи по цяла
вечер и те го закарали в Истанбул при най-добрите лекари. Изследвали го,
снимали го на рентген и според тях той би трябвало да е здрав. А всъщност
главоболието и сълзите му правели живота му непоносим.
С много усилия и инжекции поддържали Осман Ефенди, а накрая го
закарали в друга страна. Дни наред се лекувал в болници, професори го
преглеждали, правили му тестове, но не могли да открият причината за
болестта му. Осман Ефенди вече не можел да става от леглото и с много лекарства поддържали жизнените му функции, като му препоръчали
да се върне в родината си, тоест да прекара последните си дни вкъщи.
Осман Ефенди бил на легло, а семейството му се чудело какво става. Примирили се със съдбата си. Върнали го в Ушак и го настанили в една стая,
като с инжекции очаквали смъртта му. Един ден за да го зарадват извикали при него бившия му бръснар Мехмет. Докато бръснарят подстригвал
Осман Ефенди си излял болката и казал, че очаква смъртта. Бръснарят се
замислил и казал: „Господине, да не би в носа ви да има обърнат косъм?”
Погледнал и казал: „Ето, наистина има обърнат косъм.” Без да обръща внимание на слисания Осман, бръснарят извадил от чантата си една пинсета
и издърпал косъма. Семейството му дошло в стаята от силните викове
на Осман Ефенди. Веднага изгонили бръснарят, който стоял със двайсет
сантиметров косъм в ръце и се опитвали да спрат силното кръвотечение
от носа му. След това отново поставили възрастния мъж да си легне. На
следващия ден от месеци насам, Осман Ефенди се събудил след спокоен сън. И очите му вече не сълзели, а от главоболието нямало и помен.
Едва тогава лекарите разбрали, че обърнатият косъм навлязъл в нерв и
израствайки причинявал непоносими болки. Никой не предположил, че
решението е било толкова просто. Здравият вече Осман Ефенди извикал
бръснаря Мехмет и го възнаградил богато.
Изводи:
1. Мнението на такива като бръснаря Мехмет трябва да се изслуша във всички сфери – от данъците до туризма, от социалната сигурност до правната реформа.
2. Понякога големите проблеми имат прости решения.
3. Тези, които не позволяват да им се „извади косъм от носа”,* може да
имат още много гловоболия.
*Фраза в турския език, която се използва за високомерен и непризнаващ грешките си човек.
ABONE / АБОНАМЕНТ
1 yıllık: 18,00 leva
6 aylık: 9,00 leva
3 aylık: 4,50 leva
12 месеца: 18,00 лв.
6 месеца: 9,00 лв.,
3 месеца: 4,50 лв.
ABONE VE DAĞITIM
BULGARİSTAN POSTASI
PK No: 1940
Абонамент и разпространение
БЪЛГАРСКИ ПОЩИ
ПК No: 1940
Dergiye gönderilen eserler iade edilmez. Yayınlanan yazı ve
şiirler kaynak gösterilerek yayınlanabilir. Yazılarda gerekli
görülen düzeltmeler yapılır. Yazıların sorumluluğu yazara aittir.
Получени материали не се връщат. Всички материали
се публикуват с посочен източник. Материалите се
редактират по необходимост. Отговорност за
материала носи авторът.
Adres: Sofya 1202, ul. “Timok” No: 2, Tel/Faks: 02-832 31 11
Адрес: София 1202, ул. “Тимок” № 2, тел./факс: 02-832 31 11
NOT: Dergide yer alan tercümeler, harfiyyen olmayıp mana
Октомври
olarak verilmiştir.
2008
3
Neyi Seviyorsanız O...
Това, което обичате…
Hatice EROĞLU
Merhaba arkadaşlar,
Hiç merak ettiniz mi; neden zevk aldığımız
şeyler farklıdır? Birimize kolay gelen ders neden
bir başkasının korkulu rüyâsıdır?
İnsanların yüzleri, huyları, zevkleri birbirinden farklı olduğu gibi, zekâları da farklıdır. Yaratılıştan gelen özelliklerimizi ve yeteneklerimizi
araştırarak, o özellikleri en olumlu şekilde geliştirmeye çalışmalıyız. Hepsi de ağaç değil mi,
diyerek bahçedeki bütün ağaçlara aynı bakımı
yapmaya kalkışsak ne olur? En büyük özeni göstersek, en iyi bakımı da yapsak, istediğimiz sonucu alamayız değil mi? En iyi bakım, ağaçların
yapısına, özelliklerine en uygun olan bakımdır.
Bir bahçıvan, fakat ayrı yaklaşımlar…
Hangi tür zekâya sahip olduğunuzu bulmak
için birkaç ipucu:
Arkadaşlarınız saklambaç oynayalım dediğinde: Hayır, okulculuk oynayalım. Siz öğrenci
olun, ben de öğretmen olayım, diyor ve onları
buna ikna ederek öğretmen rolünü iyi oynuyor,
çocukları idare edebiliyorsanız, sosyal zekâya
sahipsiniz. Sosyal zekâya sahip çocuklar, lider
çocuklardır. Diğerlerini ikna etmeyi, istediği şekilde yönetebilmeyi becerir.
Kendi başınıza çalışmayı seven, bağımsız bir
yapıdaysanız, hobileriniz varsa, içsel zekâya sahipsiniz. Psikolog, yazar, araştırmacı olabilirsiniz.
Evdeki kırık dökük şeyleri tamir etmeye çalışan, otomobil, tren, robot gibi yürüyen oyuncakları tercih eden bir yapıdaysanız, mekanik
4 Ekim
2008
Здравейте, приятели!
Мислели ли сте си защо харесвате различни
неща. Например, защо за едни уроци са любими, а за други – кошмар?
Така, както хората имат различни лица, характери, вкусове, така и умствените им възможности са различни. Трябва да разберем точно с
какво умение Създателят ни е дарил и да се стремим да развием именно него. Ако изходим от
погрешната теза, че всичко в градината е дърво
и се отнесем към всички растения в нея с еднакъв
подход, какво ще се получи тогава? Колкото и да
се стараем, няма да постигнем желания резултат.
По-добре е да се съобразим с вида на дърветата
и да подходим към тях диференцирано. С други
думи, един градинар, но с различни подходи…
Ето няколко съвета да установите какъв тип
интелект притежавате.
Когато приятелите ви предложат да играете
на криеница, а вие им предложите да играете
на учители и ученици, като искате вие самият
да сте в ролята на учителя, това означава, че
имате социално ориентиран интелект. Децата
с подобен интелект имат лидерска нагласа. Те
умеят да убеждават другите и да ги насочват в
желаната от тях посока.
Ако обичате да си учите сами, да сте независими, имате хоби, тогава сте склонни към
самовглъбяване. Можете да станете психолог,
писател, изследовател.
Ако предпочитате да поправяте счупени
неща вкъщи и харесвате играчки като автомобили, влакове, роботи, тогава имате усет към механиката. Можете да станете техник или инженер.
İnsanların yüzleri, huyları, zevkleri birbirinden farklı olduğu gibi, zekâları da farklıdır.
Yaratılıştan gelen özelliklerimizi ve yeteneklerimizi araştırarak, o özellikleri en olumlu
şekilde geliştirmeye çalışmalıyız.
zekâya sahipsiniz. Teknisyen veya mühendis
olabilirsiniz.
Hayvanları, bitkileri, bahçe işlerini seviyorsanız, belgesellere meraklı, çevre kirliliğine duyarlıysanız, doğa zekâsına sahipsiniz. Ziraat
mühendisi, zoolog, jeolog, biyolog, veteriner
olabilirsiniz.
Müzik aletleriyle ilgileniyor, farkında olmadan mırıldanıp masaya vurarak ritim tutuyorsanız müziksel ritmik zekâya sahipsiniz.
Kâğıda, duvara, kitaplara resimler çiziyor,
hayâl kurmayı, bulmaca çözmeyi seviyorsanız,
görsel zekânız var. Mimar, mühendis, heykeltıraş veya ressam olabilirsiniz.
Matematik oyunlarını, satranç ve damayı seviyor, zihinsel işlemleri kolayca yapıyorsanız,
mantıksal-matematiksel zekânız var. Soyut düşünebilir, sebep-sonuç ilişkilerini kolayca anlarsınız. Bilim adamı, mucit, mühendis, yargıç, bilgisayar programcısı olabilirsiniz.
Ezbere şiir okuyor, hikâye yazıyorsanız, kelime oyunlarını seviyorsanız, kitaplarla iç içe yaşıyorsanız, sözel-dilsel zekâya sahipsiniz. İyi bir
kelime hazineniz, iyi bir hafızanız vardır. Öğretmen, gazeteci, yazar, mütercim avukat olabilirsiniz.
Burada bir noktayı hatırlatalım. Önemli olan
hangi tür zekâya sahip olduğunuz değil, onu ne
kadar kullandığınızdır.
Mikelanj’ın babası oğlunun ressam olmasına kesinlikle razı değilmiş. Bir gün oğlu resim
yaparken köpürerek içeri girmiş. Mikelanj kendini öylesine işine kaptırmış ki, babasının öfkeli
nasihatlerini dinleyeceği yerde onun yüzüne bakarak: Aman Allah’ım, demiş. Kızgın bir babayı
resmetmek için ne bulunmaz bir model. Babasının karşı çıkmasına rağmen bu sevme ve yoğunlaşma sonucunda Mikelanj sanatının zirvesine
çıkmış.
İnsan başaracaklarının en iyisini yapmak için
kabiliyetinin en fazla olduğu sahalara yönelmelidir. Bu, onu hem diğer alanlardaki moral bozukluğundan kurtarır, mutlu eder. Hem de insan
sevdiği işte daha az çalışmayla daha çok başarılı
olur. Yazımızı bir inciyle bitirelim: “Çok işte çırak olacağına, bir işte usta ol.” (İmam Gazali)
Ако обичате животните, растенията, градинарството, харесвате природо-научни филми и
сте чувствителни към замърсяването на околната среда, тогава имате усет към природата. Можете да станете агроном, зоолог, геолог, биолог,
ветеринар.
Ако ви привличат музикални инструменти,
постоянно си тананикате нещо, ритмично барабаните по масата, тогава имате музикален слух.
Ако рисувате на хартия, по стените и книгите, обичате да фантазирате или решавате ребуси, тогава имате усет към визуалните изкуства.
Можете да станете архитект, инженер, скулптор или художник.
Ако обичате математически задачи, шахмат,
дама, удават ви се умствени задачи, тогава имате развита логическа и математическа мисъл. Лесно схващате причинно-следствените връзки. Можете да станете тогава учен,
откривател, инженер, програмист.
Ако лесно наизустявате стихове, пишете разкази, обичате игрословици, живеете с
книгите, тогава имате ясно изразена литературна нагласа. Имате богат речник и добра
памет. В такъв случай можете да станете
учител, журналист, писател, преводач, адвокат.
Нека тук напомним едно нещо. Важното е не каква нагласа имате, а как развивате уменията си. Бащата на Микеланджело
бил твърдо против синът му да стане художник. Един ден нахълтал ядосано, докато синът му рисувал. Микеланджело
толкова се бил отдал на рисуването, че
като видял разгневения си баща, не обърнал внимание на гнева му, а се зарадвал, че
има пред себе си идеален модел за изрисуване на гневен баща. Така, въпреки че баща
му бил против, Микеланджело постигнал
художествено съвършенство, благодарение
на своята отдаденост на изкуството.
За да успее човек, той трябва да развие
своите специфични заложби. Това ще го
спаси от разочарования в други области и
ще го направи щастлив. Освен това, когато човек се занимава с любими неща, той
постига по-големи
успехи с по-малко усилия. Нека
завършим с една
мисъл: „Вместо
да бъдеш чирак
в много работи,
бъди майстор в
една!” (Имам
Газали).
Октомври
2008
5
Sağlıklı Dişler
Pırıl Pırıl Gülüşler
Prof Dr Arif SARSILMAZ
Здрави зъби, красиви усмивки
Здравей, любопитни човече!
Merhaba meraklı insanoğlu,
Приятно ми е да се представя, аз съм крокоBenim adım Timsah,
дил! Не се налага обаче да се боиш от мен, защото
Sizin ülkenizde yaşamadığım için, benden
не живея в твоята страна. Ако живееше в Африkorkmanıza gerek yok. Şayet Afrika, Amerika
ка, Америка или Австралия и влизаше често във
veya Avustralya da yaşasaydınız, serinleme yaвода, за да се разхладиш или да ловуваш, длъжен
hut avlanma maksadıyla suya girdiğinizde, bana
съм да те предупредя, че трябва да внимаваш да
dikkat etmenizi söylemek mecburiyeне попаднеш на мен!
tindeydim.
Първоначално може да те стресKoca bir çene ve sivri dişlerle ilk
на с голямата си челюст и остanda sizleri ürkütmüş olabilirim;
рите си зъби, но ако не съм
ama inanın karnım aç değilse,
гладен,
никому зло не правя.
kimseye bulaşmam. Hele insana
А и хора не нападам. Ако съм
hiç saldırmam; ama acıkmışгладен обаче, нещата се промеsam, o zaman işler değişir.
нят.
Hantal görünümümüze alНе се подвеждайте от троdanmayın, suda çok hareketмавия ми вид, във водата съм
liyizdir. Kuyruğumuz motor,
много подвижен. Опашката
arka bacaklarımız ise, fren vaми е като мотор, задните ми
zifesi görecek şekilde yaratılкрака пък действат като спиSu altında yüzerken
mıştır. Normal hızımız saatte
рачки. Нормалната ми скоgözümü kapatsam, avımı
iki km kadardır. Avlandığım
рост на плуване е два килоgöremem; açık dursa,
zaman kısa mesafede
метра в час. Ако съм обект на
hızımı çok artırabilirim,
boğuşma esnasında göлов, мога да увелича скоростgüçlü kuyruk kaslarım tıpkı
та,
защото използвам силната
züm yaralanıp zedelenebir pervane gibi bana hız verir.
си опашка, която буквално се
bilir. Bunun için Rabbim
Hem karada hem de suda
превръща в перка.
yaşayabilmek için, birbirinden
önden arkaya doğru
За да мога да живея както
farklı olan bu iki ortamın şartвъв вода, така и на суша, трябkapanan ve şeffaf yapıda
larının iyi bilinmesi gerekir.
ва да познавам добре особеноüçüncü bir göz kapağı
Dolayısıyla her iki ortamda da
стите и на двете среди и съм
daha vererek gözümü
hayatta kalabilmek için, bu orустроен така, че да оцелявам
tamların şartlarına uygun bir
и във вода, и на суша. А за да
korumuştur. Böylece su
притежавам такова физичеanatomik yapıya ve fizyolojik
altında çok iyi göremeско и физиологическо устройişleyişe sahip olmak gerekir.
sem de, görüşüm tamaство, са нужни свръх разум и
Böyle bir vücudun gerekli olan
свръх
сила. Сега ще разкажа
men engellenmez.
bütün yapı ve sistemlere sahip
за моите особености и ще се
olması ise, sonsuz bir ilim ve
убедиш, че е така.
kudret gerektirir. Nitekim bazı
6 Ekim
2008
özelliklerimi aşağıda anlatınca, bunu siz de anlayacaksınız.
En küçük titremenizi bile hissederim
Geceleri aktif olduğum için, görme başta olmak üzere, bütün duyu organlarım çok hassas
yaratılmıştır. Başımın yan taraflarındaki dokunmaya hassas alıcılarım, sudaki en küçük titreşimleri bile beynime iletebilecek hassasiyettedir.
Dudaklarımın kenarlarındaki alıcılar, avımın kıpırdanışları hakkında bana bilgi verir.
Karnım aç ise, duyularım daha da hassaslaşır.
Küçük bir kuş yavrusu bile suya düşüp çırpınmaya başlasa, karanlıkta onun yerini elimle
koymuş gibi bulurum. Yüzümün her tarafına dağılmış düğüm şeklinde binlerce hassas basınç dedektörlerinden birisine çok
yakından bakarsanız, her birinin dolmakalemin ucu büyüklüğünde minik
pompalar olduğunu görürsünüz. Bu alıcılar sayesinde, sudayken etrafımdaki her türlü
hareketi hisseder, bunlarla
düşmanlarımı, avlarımı
ve yavrularımın hareketlerini takip ederim.
Karanlık bir gecede, çamurlu suyun içindeki
yaralı olan veya dengesiz hareketler yapan
hayvanları hemen
anlarım. Hatta su
kenarındaki su içen
hayvanları da uzaktan tanır ve suda yüzen bir ağaç kütüğü gibi yavaşça
onlara yaklaşırım. Sadece burnumun ucu ve gözlerim dışarıda olduğundan kolay kolay fark edilmem.
Gözlerim ne güzel yaratılmış
Gözlerim, kafatasımın yanlarındaki çok sağlam iki çukurluk içine yerleştirilmiş olduğundan, hareketsizdir.
Bu, çok güçlü olması gereken çenelerimin fonksiyonlarını yerine getirirken, daha
sıkı ısırabilmesi ve bu esnada gözlerimin zarar
görmemesi içindir. Aksi takdirde, iri bir sığırın
boynunu ısırıp kırarken, çenelerimin basıncından beynim ve gözlerim zarar görebilirdi. Bu
tabaka, ışık yansıtıcısı ve kuvvetlendiricisi olarak yaratılmıştır. Su altında yüzerken gözümü
kapatsam, avımı göremem; açık dursa, boğuşma
esnasında gözüm yaralanıp zedelenebilir. Bunun
Усещам и най-лекото потреперване
Аз съм активен нощем. Затова и всички мои
сетива, начело с очите, са много чувствителни.
Отстрани на главата ми има рецептори, които
са много чувствителни и усещат и най-лекото
потреперване във водата. Рецепторите по края
на устните ми усещат и най-лекото помръдване
на жертвата ми.
Ако съм гладен, сетивата ми са по-изострени. В тъмнината мога да разбера, че във водата е
паднало например малко птиче, което пърха с
криле, за да излезе на повърхността. По цялото
си лице имам хиляди рецептори под форма на
възли, които установяват степента на налягане. Когато ги погледнеш отблизо, ще установиш, че те са като миниатюрни помпи.
Благодарение на тях усещам всяко движение във водата и мога да следя движението на моите врагове, жертви и рожбите си. В тъмнината веднага усещам
наличието на животно в калната
вода и неговите движения. Дори
мога да усетя, че някое животно
пие вода на брега, след което се
приближавам до него бавно и
безшумно като паднал клон
от дърво. Трудно е да ме забележи, защото на повърхността на водата са само
носът и очите ми.
Колко хубаво
са създадени
очите ми!
Очите ми са
разположени в две странични
вдлъбнатини по главата ми и затова са неподвижни. Това е така, за да
мога с все сила да стискам челюстите
си. Иначе, когато захапвам и дъвча месо
от голямо животно, заради големия натиск очите и мозъкът ми могат да пострадат. Клепачът ми отразява светлината и е с много здрава кожа. Когато плувам
под вода, съм със затворени очи и не виждам набелязаната жертва. Ако държа очите
си отворени, при лова могат да пострадат. Затова и Бог ми е дал още един трети клепач, който
е много прозрачен и се затваря назад. Така, когато съм под вода, макар и да не виждам много
добре, все пак не съм напълно сляп.
Дихателната ми система и
другите ми сетива
Слухът ми също е много остър. Ушните ми
Октомври
2008
7
için Rabbim önden arkaya doğru kapanan ve şeffaf yapıda üçüncü bir göz kapağı daha vererek
gözümü korumuştur. Böylece su altında çok iyi
göremesem de, görüşüm tamamen engellenmez.
Soluk alma sistemim ve diğer duyularım
İşitme duyum da çok iyidir. Kulaklarımın
dışa açılan kanalları, su girmemesi için deriden
kapaklarla örtülüdür. Burun deliklerim, uzun
olan üst çenemin en ucunda, yarım ay şeklinde
ve kapaklıdır. Suya daldığımda sıkıca kapanır ve
içeriye su kaçırmaz. Nefes almak için ağız boşluğuma dolan havayla iç burun deliklerimin etrafındaki koku almam için yaratılmış fırça gibi
hücrelerin kirpikleri titreşir. Avımı yakalamak
için ağzımı açtığımda, boğazıma su kaçmaması
için gırtlağım kasılarak kapanır. Böylece avımı
ısırırken boğulmaktan korunmuş olurum.
Su altında, pasif hâlde birkaç saat; avlanma
veya değişik hareketler yapma durumumda ise, 20 dakika kadar kalabilirim. Bunun için nefesimi tuttuğumda,
karbondioksit, kanımda bikarbonat iyonları şeklinde çözünerek biriktirilir.
Bu iyonlar, hemoglobin
molekülünün aminoasitlerine bağlanır. Bu,
hemoglobinden daha
fazla ilâve oksijenin,
kanıma salınmasına sebep olur ve böylece dokularım oksijensiz kalmaz.
8 Ekim
2008
канали са покрити с капаци от кожа, за да не
влиза вода. Ноздрите ми са на върха на дългата
ми челюст, имат форма на полумесец и също са
покрити с капаци. Когато се гмуркам във водата, ноздрите се покриват с капаците и така в тях
не влиза вода. Благодарение на вдишания през
устата ми въздух власинките на рецепторите за
обоняние, разположени по вътрешните носни
кухини, се движат. Когато отворя устата си, за
да хвана жертвата си, гърлото ми се свива и затваря, за да не влезе вода в него. Така се предпазвам от задавяне.
Мога да издържам под вода неподвижен
няколко часа, а когато съм обект на лов или в
движение – 20 минути. Затова, когато задържам дъха си, въглеродният двуокис от вдишания въздух се разгражда и се събира в кръвта
под формата на бикарбонатни йони. Тези йони
се свързват с аминокиселините в молекулите на
хемоглобина. Благодарение на
това в кръвта ми се отделя
повече кислород и така
тъканите не биват лишени от него.
Лов и смилане
на храната
Когато
ловувам, се прикривам и нападам
внезапно. Понякога се доближавам
съвсем
до брега, удрям
Avlanma ve sindirim faaliyetlerim
Avlanırken gizlenir ve anî olarak saldırırım.
Bazen kıyıya iyice yaklaşır, kuvvetli kuyruğumu
anîden karadaki hayvana vurur ve onu suya düşürüp öyle yakalarım. Küçük avları tek parça hâlinde yutabilirim, büyük avlara ait parçaları ise,
kuvvetli çenelerimle çekerek koparır ve çiğnemeden yutarım. Çünkü hem mide asitlerim çok
kuvvetlidir hem de yuttuğum taş, teneke ve cam
parçaları midemde değirmen taşı gibi çalıştırılarak gıdaları öğütmeme yardımcı olur.
Neslimizin devamı
Dişilerimiz ekseriya 20–50 arası (bazı türlerde 100’ü bulabilir) yumurtayı kıyıda kazdığı içini otlarla döşediği yuvalara bırakıp
üzerini kumla örter. Yumurtalarımızın bu kuluçkalarda bozulmadan
gelişmesinde, yuvaya konulan bitkilerin çürümesi sırasında açığa
çıkan ısının mühim rolü vardır.
Yumurtadan
çıktıklarında,
20–25 cm kadar olan yavrularımız, iki sene kadar annelerinin
kontrolü altında yaşar. Yavruların fazla uzaklara gitmelerine
izin verilmez. Yavrularımızın
kamuflajı için derileri sarı ve
siyah çizgilerle boyanmıştır.
Böylece, kıyıdaki sazların arasında göze batmadan dolaşabilirler. İki-üç gün yumurtada kalan gıdalarla beslenen
yavrular, daha sonra yengeç, yılan, su örümceği
gibi küçük canlıları yakalayıp yemeye başlayabilir. Tabii bu arada rakun,
balıkçıl kuşu, su samuru
ve büyük yılanlar gibi düşmanlardan
onları korumamız gerekir. Yavrularımızın erginlik yaşına gelmesi 7–8 yıl, bazı türlerde ise 10 yılı
bulabilir. Zaten bütün hayat süremiz 40–60 sene
arasında değişir.
Çenelerimiz kenetlendiğinde
asla açamazsınız
Fakat koca koca kemikleri ısırıp kırarken, dişlerimiz de bazen harap olmaktadır. Dişlerimiz,
hayatımız boyunca devamlı kırılıp, dökülse de,
öyle yaratılmışız ki, devamlı alttan yenileri gelir
ve böylece ağzımız dişsiz kalmaz.
жертвата със силната си опашка, повалям я
във водата и така я хващам. Малките жертви
мога да погълна цели, а големите разкъсвам
на парчета със силните си зъби. Парчетата
гълтам, без да ги дъвча, защото стомашните
ми киселини са много ефективни, а и ако съм
глътнал заедно с жертвата камък, тенекия или
стъкло, те също спомагат за храносмилането
в стомаха.
Продължаване
на рода
Женските крокодили снасят най-често
между 20 и 50 яйца (при някои видове може
да достигнат и сто) в гнездо близо до брега.
Основата на гнездото се застила с трева, а снесените яйца се покриват с пясък. Поставената
трева е много важна,
защото при нейното
гниене се отделя топлина, която е нужна за развитието на
плода в яйцата.
Излюпените от яйцата малки рожби са
дълги 20-25 см. Те живеят под контрола на майка си две години. Майките не им позволяват да се
отдалечават много далеч.
Малките имат камуфлажна окраска от жълти и черни ивици. Така могат незабележимо да се разхождат
сред тръстиките по крайбрежието. Първите два-три
дни след излюпването малките се хранят с вещества от
самото яйце, а после с раци,
змии, водни паяци и други
малки организми.
Разбира се, междувременно
трябва да бъдат пазени от врагове като птици,
големи змии, видри. Малките крокодили достигат зрялост на 7-8 години, а при някои видове и на 10 години. Крокодилите живеят средно
между 40 и 60 години.
Когато челюстите ни се вкопчат,
не бихте могли да ги разтворите
Когато обаче чупим големи кости на животни, и нашите зъби понякога се чупят. Но макар
и постоянно да ни се чупят зъби, така сме устроени, че на мястото на счупения зъб изниква нов
и така усмивката ни е винаги сияйна!
Октомври
2008
9
Yaşlı Kadın ile
Meşe Ağacı
Şevki ŞEN
K
uraklığın kırk üçüncü gününde, küçük
bir kentin yoksullar mahallesinden geçen Tom Greenfield adlı genç bir tarım
uzmanı, tozlu yolda bir kova suyu sürüklercesine taşıyan yaşlı bir kadına rastladı. Otomobilinin camını indirdi ve yaşlı kadına seslendi:
Sizi gideceğiniz yere kadar götürebilir miyim, bayan? Yaşlı kadın teşekkür etti ve bir kilometre kadar geride kalan evini işaret etti:
Zaten şu kadar kısa bir yoldan geliyorum
dedi ve yüz metre ötedeki dev bir meşe ağacını göstererek Zahmet etmenize gerek yok...
dedi. İki üç adımlık yolum kaldı.
Greenfield, kadının bir kova suyu ne yapacağını merak etti. Onu arkasından izledi. Yaşlı kadının, zorlukla taşıdığı kovayı bahçenin
uzak bir köşesindeki büyük meşe ağacına kadar sürükleyip, sonra da kovadaki suyla meşe
ağacını suladığını görünce, hem hayran kaldı,
hem de şaşırdı. Yanına yaklaştı ve sordu:
Bu ağacı sulamak için mi o bir kova suyu
bir kilometre öteden taşıdınız? Güçlükle kaldırdığınıza göre kova galiba çok ağırdı.
Yaşlı kadın, genç adama gülümseyerek
baktı.Tam 81 yaşındayım. Bu ağaç ise, yaşamdaki tek dostum. Küçük bir kızken arkadaş
olmuştum onunla. Şimdi hiçbiri yaşamayan
tüm arkadaşlarımla bu ağacın çevresinde, bilseniz ne oyunlar oynadık, onun gölgesinde
nasıl dinlendik... Bu ağaç kurursa ne yaparım,
ben?
Genç tarım uzmanı, yüzyıllık dev meşe
ağacına uzun uzun ve dikkatlice baktı. Deneyimli gözü, ağacın giderek kurumakta olduğunu görmekte gecikmedi. Yaşlı kadın, meşe
ağacıyla arkadaşlığını anlatmayı sürdürdü:
Annem beni dövdüğü ya da azarladığı zaman
bu ağaca tırmanırdım, onun kollarına sığınırdım dedi. Nişanlım, parmağıma nişan yüzü-
10 Ekim
2008
Н
а четирийсет
и третия ден от
сушата агроном Том
Грийнфийлд минаваше от квартала
на бедните на малък град и срещна възрастна жена, която едва влачеше кофа с вода по
прашния път. Свали стъклото на колата си
и й рече:
- Госпожо, може ли да ви закарам до мястото, на което отивате? Възрастната жена
благодари и посочи къщата си, която се намираше на около един километър.
- И без това идвам отблизо, не се притеснявайте – каза тя, посочвайки грамадния дъб,
който се намираше на стотина метра. Остана
ми малко път.
Грийнфийлд бе любопитен какво ще направи жената с водата в кофата. Той я последва. Когато видя как възрастната жена
довлече кофата, която трудно носеше, до огромния дъб в далечния край на градината и
как после поля дървото с водата, той, от една
страна, се възхити, а от друга, се учуди.
Приближи се до нея и попита:
- Нима домъкнахте тази вода от един километър разстояние, за да полеете дървото?
Вероятно кофата е много тежка, тъй като
едва я носехте.
Възрастната жена погледна младия мъж с
усмивка.
- Точно на осемдесет и една години съм. А
това дърво е единственият ми другар в жи-
Възрастната
жена и дъбът
ğünü bu ağacın altında
taktı. Benim için böylesi
anılarla dolu olan bu ağaç
için, bir kilometre öteden bir kova su
taşımamı gerçekten çok mu görüyorsunuz?
Yaşlı kadın ertesi gün elinde su kovasıyla
yine meşe ağacına giderken, ağacın çevresinde beş altı işçinin çalışmakta olduğunu gördü.
Kovayı yere bıraktı ve işçilere doğru koşarak
Bırakın ağacımı diye bağırdı. Dokunmayın benim ağacıma...
İşçilerin başındaki adam kasketini çıkardı
ve yaşlı kadını saygıyla selamladı:
Ağacınıza kötü bir şey yapmak için değil, onu kurtarmak için geldik, hanımefendi
dedi. Ağacınızın köklerinin çevresinde kanallar açtık ve onları tankerimizin deposundaki
suyla doldurarak, ağacınızı bol bol suladık.
Yaşlı kadının gözleri, su tankerinin üzerinde
yazılı olan “Greenfield Fidanlığı” adına takıldı. Fakat ben sizi çağırmadım ki? dedi. Kim
gönderdi sizi buraya? Adam, saygılı tavrıyla
yanıt verdi:
“Bizi buraya gönderen kişi, adını söylemedi, efendim dedi. Yaşlı kadın, yeterli suya kavuşan arkadaşı meşe ağacının altında durdu
ve işçilerin tek tek ellerini sıktıktan sonra bindikleri kamyonun arkasından yaşlı gözlerle
baktı.
вота. Сприятелих се с него когато бях малка.
Да знаете на какви игри сме играли около
него и колко сме почивали на сянката му с
приятелките ми, нито една от които вече не
е сред живите. Какво ще правя, ако дървото
изсъхне?
Младият агроном гледа дълго и внимателно вековния дъб. Опитното му око не закъсня
да забележи, че дървото постепенно изсъхва.
Възрастната жена продължи да разказва за
приятелството си с дъба:
- Когато майка ми ме биеше или ме нагрубяваше аз се катерех на това дърво, търсех утеха в неговите клони. Моят годеник
ми сложи годежния пръстен под това дърво. Нима наистина ми завиждате затова, че
нося вода от един километър, за да поливам дървото, което е пълно с такива спомени за мен?
На следващия ден, когато възрастната
жена пак отиваше да полива дъба с кофа
вода в ръка, видя пет-шест работници, които работеха около дървото. Тя остави кофата
на земята и втурвайки се към работниците
извика:
- Оставете моето дърво! Не го докосвайте!
Отговорникът на работниците свали каскета от главата си и почтително поздрави
възрастната жена:
- Госпожо, ние дойдохме да помогнем, а
не да навредим на вашето дърво. Отворихме
канали около корените на дървото, напълнихме ги с вода от цистерната и поляхме
предостатъчно дървото ви. Погледът на възрастната жена спря върху надписа на цистерната: „Разсадник Грийнфийлд”.
- Но аз не съм ви повикала – рече тя. Кой
ви изпрати тук?
Мъжът отговори учтиво:
- Човекът, който ни изпрати не каза името
си госпожо – рече той.
Възрастната жена застана под своя приятел дъба, който бе достатъчно напоен с вода,
здрависа се поотделно с работниците и после с насълзени очи погледна камиона, с който те заминаха.
Октомври
2008
11
Çocuğum kitap Искам детето ми
okusun istiyorum да чете книги
B
irçok anne-baba, çocuk, köşe bucak demeden
kaçarken ne yapsam ne etsem de şu çocuğa
okuma alışkanlığı kazandırsam diye düşünür.
Çözüm için öğretmenleriyle görüşürsünüz, doğum
gününde kitap hediye edersiniz. Hatta “oku oğlum/
kızım” diye ardından terlik bile fırlatırsınız. Bunların
hepsi olurken hâlâ ben bu işin içinden nasıl çıkarım
diye düşünmeye de devam edersiniz.
Ben de çocuğuna kitap okutma alışkanlığı kazandırmakta güçlük çeken bir anneyim. Bir gün ilkokula
giden çocuğuma neden kitap okumuyorsun diye kızdığımda ilginç bir cevap aldım. “Sen okuyor musun
sanki?..” Doğrusu bu cevap benim bütün dünyamı
altüst etmeye yetmişti. Ne diyeceğimi bir anda şaşırmıştım. Gerçekten ben kitap okuyup okumamak
konusunda ilk defa kendimi sorgulamıştım. Aynı zamanda bu soru bana pek çok sorunun giderilmesinde
bir anahtar olmuştu.
O günden sonra önce oğlumu değil kendimi sorgulamaya başladım. Neden ben oğluma kitap oku
derken, kendim kitap okumuyordum? Kitap okumak
benim için ne ifade ediyordu? İşte bu iki sorunun cevabı bana kapalı kapıları açtı. Anladım ki kitaba bir
bilgi aktaran araç olarak bakmışım yıllarca. Oysa
çocuğumun kitapla bir dost, bir arkadaş olacağını
düşünmemiştim bile. Dolayısıyla kitabın ne kadar
değerli bir arkadaş olduğunu anlamadığım için anlatamamıştım. Bir aile büyükleri olarak evde devamlı
olarak kitap okuma alışkanlığımız yoktu.
Önce oğlumun sevdiği kitaplar seçtim. Onları ben
de okudum ve okuduğumuz kitapların kahramanları
üzerinde konuşmaya başladık. Derken oğlum her kitap okuyuşunda bana anlattı. Anladım ki okuma bizim hayat tarzımız olursa çocuk da okurmuş. Bu ilk
adımdan sonra kitap okumayı teşvik edici etkinliklere
devam ettim. Çocuk kitap fuarlarına bile gidiyordum
artık. Çocuklarımı alıp kitapçıları ve kitap fuarlarını
dolaştım. Sevdiği kitapları alarak onlara hediye ettim.
Bir de baktım ki haftada bir kitap okur oldu çocuklar.
Kadriye Bayraktar
12 Ekim
2008
М
ного родители се питаме какво може да
направим, за да добият децата ни навика
да четат книги. С тази цел разговаряме с
техните учители, подаряваме им книга за рождения ден, дори ги заплашваме с нещо, за да четат.
Докато траят тези неща все се питаме: какво трябва да направим, за да обикнат децата ни книгите.
И аз съм една майка, на която и е трудно да накара детето си да чете. Като се ядосвах един ден
на детето ми, което учи в началните класове, получих един много интересен отговор: “А ти четеш ли
книги?”. Наистина това изречение преобърна целия ми свят. Бях учудена и незнаех какво да кажа.
За първи път се запитах дали аз самата чета книги.
В същото време този въпрос беше ключът, с който
може да предотвратя много проблеми.
След този ден започнах да питам първо себе си,
а не детето. Защо когато питах синът ми дали чете
книги, аз не четях? Какво представлява за мен четенето на книги? Отговорите на тези два въпроса
отвориха за мен закритите врати. Разбрах, че години наред книгите са били за мен само средсво за
информация. Не бях помислила, че книгите могат
да са приятел, другар за моето дете. До тогава не
бях разбрала, че книгата може да бъде ценен приятел, затова не можех да обясня това и на сина си.
Ние като големите в семейството нямахме навика
да четем книги.
Първо избрах любимите книги на сина ми. Прочетох ги и започнахме да коментираме заедно героите, за коите и двамата сме чели. И така синът
ми след всяка изчетена книга ми разказваше какво е
чел. Разбрах, че когато книгата е част от живота ни,
детето също чете. След тази първа стъпка, продължих да правя и други неща, за да насърчавам детето
си да чете. Ходех дори и по изложения за детски
книги. Заедно с децата ми обиколихме книжарниците и изложенията за книги. Избрах книгите които обичат, купих ги и им ги подарих. Децата ми
започнаха за една седмица да прочитат една книга.
BADEM PARE
БАДЕМОВИ СЛАДКИ
Malzemeler: 4.5 su bardağı un, 200 gr. tereyağı, 4 yumurta, 1 su bardağı toz badem, yarım su
bardağı pudra şekeri, 1 paket vanilya, 1 paket kabartma tozu
Üzeri için: yumurta sarısı, bütün badem
Şerbeti için: 5 su bardağı toz şeker, 5 su bardağı su, 1 dilim limon
Hazırlanışı: Karıştırma kabına un alınır. Ortası
açılarak tereyağı konur. Kenarlarına yumurta, toz
badem, vanilya, pudra şekeri ve kabartma tozu
alınarak hamur hazırlanır. Hazırlanan
hamur yuvarlanarak yağlanmış tepsiye dizilir. Üzerine çırpılmış yumurta
sarısı ve yağ karışımı sürüldükten
sonra üzerlerine
birer tane badem
batırılarak pişirilir. Diğer taraftan
şerbeti hazırlanır.
Bunun için tencereye 5 su bardağı su, 5
su bardağı tozşeker ve
limon dilimi konularak kaynatılır.Tatlı pişince sıcakken şerbeti
dökülür. Tatlı sıcak, şerbeti ise ilk sıcaklığı çıkmış
olmalıdır. Ağızda dağılan nefis bir tatlı. İsteğe
göre toz fındık ile de hazırlanabilir.
Необходими продукти: 4.5 чаши брашно,
200 грама краве масло, 4 яйца, 1 чаша бадемово брашно или ситно смлени бадеми, половин
чаша пудра захар, 1 ванилия, 1 бакпулвер.
За намазване: един жълтък, бадеми за украса
За сиропа: 5 чаши захар, 5 чаши вода, парченце лимон
Начин на приготвяне: Сложете брашното в съд за месене. Направете кладенче и по
средата поставете омекналото краве масло.
Добавете яйцата, смлените бадеми, ванилията, пудрата захар, бакпулвера и омесете
тесто. От готовото тесто оформете
сладките на малки топки и ги
подредете в тава за печене.
Разбийте жълтъка с малко олио и с тази смес намажете сладките. Върху
всяко сладко се забучва
по една бадемова ядка и
се пече. През това време
се приготвя сиропът. Поставят се захарта, водата и
парче лимон в една тенджера
и се сварява. След като се изпекат сладките се сиропират докато са
горещи. Трябва сладките да са горещи, а сиропът съвсем малко охладен (около три минути). Чудесен сладкиш! Може да се приготви и
с лешниково брашно.
Yasir DONDURAN
OKYANUSLARIN MİNİK MİSAFİRLERİ PLANKTONLAR
O
kyanuslarda yaşamaya uyumlu yaratılan tek hücreli canlılara plankton denir.
Planktonların bitkisel ve hayvansal olmak üzere farklı çeşitleri bulunmaktadır. Planktonlar genel olarak balinaların besin kaynağı
olarak bilinir. Ancak onların bunun dışında çok
önemli vazifeleri vardır. Bunlardan biri güneşin
zararlı ışınlarını süzme vazifesidir. Planktonlar
bu görevi nasıl yerine getirirler. Vücutlarında
ürettirilen sülfürlü bileşikler planktonları deniz suyundan korur.
Planktonların ölmesi hâlinde
ise sülfür önce suya sonra atmosfere karışarak bulutların
kimyasal yapısını oluşturur.
Bulutların
vazifelerinden
biri ise dünyamıza gelen zararlı ışınları süzmektir.
MISIR NASIL PATLIYOR?
P
atlamış mısırı sevmeyen çocuk
pek yoktur herhalde! Peki
mısırın nasıl patladığını bilen var mı? Mısır nişastadan oluşan bir sebzedir. İçerisinde de
bir miktar su bulunmaktadır. Isı
yükseldikçe sıvı halde bulunan
su buharlaşarak tohumun kabuğuna basınç uygular. Ve mısır sonunda dayanamaz patlar.
Dışarıya çıkan beyaz madde ise
nişasta tanecikleridir.
14 Ekim
2008
ПЛАНКТОНИТЕ – МАЛКИТЕ ГОСТИ НА ОКЕАНИТЕ
Е
динствените едноклетъчни, създадени
да живеят в океаните, са планктоните.
Те биват различни видове – както растителни, така и животински. Планктоните
са основната храна на китовете. Планктоните
обаче са полезни и с други свои особености.
Една от тях е, че спомагат за филтрирането на
слънчевите лъчи, т.е. възпрепятстват проникването на вредните лъчи. Как се постига това?
В телата на планктоните се произвеждат сулфидни съединения, които ги предпазват
от морската вода. Когато планктоните
умират, сулфидите се отделят първо във водата, после се изпаряват
и участват в химическия състав на
облаците. А една от функциите на
облаците е да спират проникването до земната повърхност на вредните слънчеви лъчи.
КАК СТАВАТ ПУКАНКИТЕ?
С
игурно няма дете, което да не
обича пуканки. Знаете ли обаче
благодарение на какви свойства
на царевицата може да правим пуканки? Царевицата е съставена от нишесте и малко количество вода. При
висока температура тази вода се изпарява и оказва натиск на обвивката
на царевичното зърно. Когато обвивката не може да издържи на този
натиск, тя се пука. Бялата субстанция,
която се показва от вътрешността на
зърното, когато се пукне, е нишестето.
YAPRAKLAR AĞAÇLARDAN NASIL KOPAR?
A
ğaçlar yapraklarını dökmeden önce,
yapraktaki bütün besleyici maddeleri
emmeye başlar. Bir süre sonra yaprak
ayası (yaprakların düz ve parlak bölümü) hücrelerinde ‘etilen’ üretimi başlar. Etilen gazı giderek yaprağın her tarafına yayılır ve yaprak
sapına geldiğinde, burada bulunan küçük hücreleri şişirmeye başlar. Giderek artan bu gerginliğe dayanamayan yapraklar sapın dış tarafından içeriye doğru yarılmaya başlar.
Genişlemeye devam eden yarığın etrafında çok hızlı değişimler yaşanır
ve hücreler hemen mantarözü
üretmeye başlarlar. Mantarlaşma nedeniyle yapraklar
gövdeden tamamen ayrılır. Bu yüzden, yaprak
iletim borularından öz su
alamaz ve tutunduğu yer
ile bağı gittikçe zayıflar.
Böylelikle hafif bir rüzgâr
bile yaprak sapını koparmaya
yeterli olur.
ZEBRALAR BİRBİRLERİNİ NASIL KORURLAR?
B
azı hayvanlar Allah’ın onlara öğrettiği şekilde, tehlike anında birbirlerini uyarır ve
tehlikeye birlikte karşı koyarlar. Meselâ
zebralar, saldırıya uğradığında sürünün lideri geride kalır ve dişiler ile yavrular önde koşarlar.
Erkek zebralar arkada zikzaklar çizerek koşar, çifteler atar, hatta saldırgan
hayvanı kovalar. Böylelikle gelen tehlikelere karşı
kenetlenmiş olurlar.
КАК ЛИСТАТА ПАДАТ ОТ ДЪРВЕТАТА?
П
реди листопада дърветата започват да изсмукват от листата всички хранителни вещества. След
известно време в клетките на гладката и
лъскава част на листата започва да се образува газът етилен. Този газ постепенно
се разпространява в цялото листо. Когато стигне до дръжката
му, той разширява малките
клетки в нея. Така дръжката
е подложена на натиск и тя
започва да се цепи отвън
навътре. Освен това настъпват и много бързи
промени, като образуването на гъбички. Заради
тях листата се отделят
от клоните, защото не
могат да бъдат повече
захранвани от ствола на
дървото. Така и при найлек ветрец листата падат.
КАК ЗЕБРИТЕ СЕ БРАНЯТ ВЗАИМНО?
Н
якои животни, съобразно дадените
им от Създателя качества, в моменти на опасност се предупреждават и
заедно се бранят. При зебрите, например, когато са нападнати, водачът
на стадото остава отзад, а женските и малките бягат най-отпред.
Мъжките зебри бягат отзад в
зигзаг, мятат копита и даже гонят нападащите животни. По
този начин стадото се спасява,
като всички зебри се вкопчват в
съвместна отбрана.
Октомври
2008
15
Kırmızı Sıvı
Червената течност
Eyüp ÖZDEMİR
V
Yediğimiz yiyecekler ağız
ve midede bazı işlemlerden
geçtikten sonra küçük parçalar hâline gelir. Büyük bir
çoğunlukla ince bağırsaklardan kana karışır. Kanımızın
şimdiki görevi bu besinleri
hücrelere servis yapmaktır. Âdeta kapı kapı dolaşır
ve hücrelerin ihtiyacı olan
besinleri ulaştırır. Gözümüze fosforu, kemiklerimize
kalsiyumu götürür. Yiyeceklerimizde bulunan demiri,
şekeri, çinkoyu, vitaminleri, yağları… Hepsini yerli
yerine ulaştırma görevi yine
kana verilmiştir.
16 Ekim
2008
ücudumuzun hücrelerden yaratıldığını
biliyoruz. Gözle göremeyeceğimiz kadar küçük
hücrelerin yapısı dünyadaki
en büyük fabrikalardan bile
daha karmaşıktır. Gerekli bütün maddeler burada şekillenerek vücudumuzun istifadesine sunulur. Hücrelerin
ihtiyacı olan maddeler ise aldığımız besinlerden, soluduğumuz havadan ve vücudumuzun başka bir bölümünde
depolanan maddelerden sağlanır. Midemizdeki hücreler
de parmak uçlarımızda hücreler de gerekli maddeleri bu
şekilde temin ederler.
Hücrelerin hayatî faaliyetlerini devam ettirmeleri
ve vücudumuzda kendilerine verilen görevi yerine
getirebilmeleri için gerekli
maddeler hücrelere nasıl
ulaşmaktadır? Bu yazımızda hayatımız için olmazsa
olmaz bir sıvıdan bahsedeceğiz. Kandan…
Hemen içinizin bir hoş
olduğunu hissedebiliyorum.
Görmekten hiç hoşlanmadı-
З
наем, че тялото ни е
съставено от клетки.
Тези незабележими
с просто око миниатюрни
клетки имат устройство,
по-сложно и от най-сложния механичен апарат. В
тях се преработват всички
необходими за организма
ни вещества. Потребните
пък за клетките вещества
се набавят от консумираната от нас храна, вдишвания въздух и складираните в организма ни запаси.
Всички клетки, независимо дали са по върха на
пръстите ни или в стомаха, се снабдяват с вещества
по този начин.
Как обаче достигат до
клетките веществата, необходими за тяхното функциониране и за осъществяването на ролята, която
имат за нашия организъм?
Тук ще стане дума за една
жизнено важна течност.
Кръвта…
Веднага усещам, че ви
става добре. Този път ще ви
разкажем за кръвта, чийто
вид може и да не ви е прия-
ğımız ama değerini de belki hiç düşünmediğimiz kırmızı sıvı bu haftaki konumuz.
тен, но пък вероятно не сте си давали сметка колко ценна течност е.
Dikkat Patlayıcı madde
Hücrelerimizin hayatî faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli olan maddelerden biri oksijendir. Nefes aldığımızda akciğerlerimize dolan havanın içerisi önemli kısmı oksijendir. Bu
oksijenler akciğerimizde kana karışır. Kalbin
bu kanı pompalamasıyla vücudumuzun en
ücra köşelerine ulaşan oksijen hücrelerin ihtiyacını karşılar. Mükemmel bir fabrika gibi yaratılan hücrede oksijen yakıt olarak kullanılır.
Peki, yanma işleminden sonra açığa ne çıkar?
Cevabınız karbondioksit ise bildiniz. Eğer bu
gazı tanıyorsanız vücudumuz için çok zararlı olduğunu da biliyorsunuzdur. Biraz önce
oksijeni getiren kan şimdi de hücredeki artık
madde olan karbondioksiti hücreden alıyor.
Akciğere getiriyor. Oradan da verdiğimiz nefesle dışarı atılıyor.
Внимание, взривоопасна течност!
Едно от потребните за функционирането на клетките ни вещества е кислородът. Голяма част от вдишания в белите ни
дробове въздух е кислород. Той се смесва с
кръвта в белите дробове. Сърцето изпомпва кръвта и така осигурява циркулирането
й в цялото тяло. Кръвта, която достига до
всяко кътче на организма, осигурява кислород за всички клетки. Структурираната
като сложен апарат клетка използва кислорода като източник за енергия. Какво обаче
се отделя след усвояването на кислорода?
Ако отговорът ви е въглероден двуокис,
познали сте. Сигурно знаете, че този газ е
много вреден за организма. Кръвта, която
е доставила кислород, сега поема въглеродния двуокис от клетките и го отнася в
белите дробове. При издишване пък той се
отделя от нашия организъм.
Pizza Servisi
Lokantalardan evlere servis yapan motosikletli görevlileri görmüşüzdür. Kanın şimdi
anlatacağımız görevi aynen buna benziyor.
Yediğimiz yiyecekler ağız ve midede bazı işlemlerden geçtikten sonra küçük parçalar hâline gelir. Büyük bir çoğunlukla ince bağırsaklardan kana karışır. Kanımızın şimdiki görevi
bu besinleri hücrelere servis yapmaktır. Âdeta
kapı kapı dolaşır ve hücrelerin ihtiyacı olan
besinleri ulaştırır. Gözümüze fosforu, kemiklerimize kalsiyumu götürür. Yiyeceklerimizde
bulunan demiri, şekeri, çinkoyu, vitaminleri,
yağları… Hepsini yerli yerine ulaştırma görevi
yine kana verilmiştir.
Çöp Vaar
Şimdi okuyacaklarınıza biraz şaşıracağınızdan eminim. Hücre çalışmalarında karbondioksitten başka atık maddeler de ortaya çıkar.
Hücrelerin âdeta kapı önüne koydukları bu
maddelerin vücuttan atılması gerekmektedir.
Aksi hâlde hayatımız tehlikeye girer. Kanımız,
trilyonlarca hücreden atılan bu maddeleri alır,
böbreklerimize ve deriye götürür. Buradan da
dışarı atılır.
Savaşa Hayır
Vücudumuz zaman zaman dışarıdan sal-
Доставка по домовете
Сигурно сте виждали доставка с мотоциклети по
домовете от
пицарии.
И ролята на
кръвта доста
прилича на тази
доставка. Консумираната от вас храна се смила
в стомаха и се раздробява на малки парчета. Поголяма част от смляната
храна в тънкото черво
преминава в кръвта. Сега
нейната роля е да пренесе разградените вещества
до клетките. И така тя
циркулира от клека на
клетка и им доставя
потребните вещества.
До очите носи фосфор,
до костите – калций.
Кръвта
разнася
също така до съотОктомври
2008
17
dırılara uğrar. Düşman mı kim? Tabii ki
uygun şartları taşımayan yiyeceklerimiz,
soluduğumuz hava ya da derimizdeki yaralardan içeri giren gözle görülmeyen canlılardır. Bakteri, virüs, mantar, protist… Siz
onların küçüklüğüne bakmayın. O kadar
çabuk çoğalırlar ki çok kısa zamanda vücudumuzu istila ederler. Bizi bitkin düşürürler
ve hasta oluruz. Bunun konumuzla ne ilgisi
var diyebilirsiniz, hemen cevaplıyorum. Bu
mikroplara karşı ilk savaş kanımızda başlar.
Kanımızın yapısında bulunan minnacık yapılara davetsiz misafirlere karşı savaşma görevi verilmiştir.
Ah Kalbim
Bunca görevi kanımızın yalnız başına yaptığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O yalnızca bir sıvı. Bir kaba doldurulduğunda hareket etmeyen bir sıvı. Tıpkı su gibi. Kanımızı,
ayak tırnaklarından beynimize kadar trilyonlarca durağa iten yani pompalayan bir
organımız var. Biricik kalbimiz bu organ.
Kalp krizleri sonucunda kalbimiz durur
veya çok cılız atar. Bu durumda kanın
hücrelere pompalanması mümkün olmaz. Yeterince oksijen ve besin almayan,
atık maddeleri uzaklaştırılamayan hücreler
çok kısa sürede ölürler.
ветните органи и клетки намиращите се в
консумираната храна желязо, захари, цинк,
витамини, мазнини…
Има боклук!
Сигурен съм, че малко ще се учудите на
това, което сега ще прочетете. При работата на клетките освен въглеродният двуокис
има и други отпадни вещества. Те трябва да
се разчистят, защото иначе биха застрашили нашето здраве. Именно кръвта е тази,
която събира тези отпадъци и ги отнася в
бъбреците и кожата. Оттам те се отделят
извън организма.
Не на войната!
Понякога тялото ни е обект на външни
нападения. Но кой ли е нашият враг? Разбира се, неподходяща храна, както и микроорганизми, които влизат в тялото ни чрез
вдишвания въздух и чрез раните по кожата
ни. Това могат да бъдат гъбички, бактерии,
вируси… Не се успокоявайте, че са микроскопични. Те така бързо се размножават, че
буквално завладяват тялото ни. В резултат
ни правят безсилни, разболяват ни. Може
да ви се стори, че това няма нищо общо с
темата ни. Веднага отговарям: първата съпротива срещу тези микроби идва от кръвта. В нея има елементи, които се борят с
неканени гости.
Ох, сърцето ми!
Грешите, ако си мислите, че
кръвта реализира всички тези
дейности сама. Тя е само една
течност, която стои неподвижно, когато я поставите в
съд. Също, както водата. Има
орган, който изтласква кръвта,
за да достигне до всички точки
на тялото от петите до главата,
и това е нашето сърце. При сърдечен удар сърцето спира или
работи с малка скорост. Тогава
кръвта не може да се изтласква до клетките в тялото. А
при положение, че клетките
са лишени от кислород и други вещества и отпадъчните вещества остават непочистени,
те бързо умират.
18 Ekim
2008
От книгата Месневи на Руми
Mevlana’nın Mesnevi’sinden
BOYALI ÇAKAL
Боядисаният чакал
G
enç çakal, halinden hiç memnun değildi.
Çünkü kendisini çok çirkin buluyordu.
Hele ırmak kenarına gelip sudaki görüntüsünü görünce kendisinden nefret ediyordu.
Genç çakal, böyle durumlarda şöyle derdi:
- Ey Allah’ım! Niçin beni böyle çirkin yarattın?
Keşke çakal olarak yaratmasaydın beni.
Böyle düşünen aslında sadece kendisiydi. Diğer
çakallar böyle düşünmüyordu. Böyle düşündüğü
için de hepsi ona çok kızıyordu. Hele dedesi:
- Yavrum, böyle düşünme. Solucan olarak yaratılsaydın daha mı iyiydi, der dururdu, ama boşuna. Genç çakal, dedesinin sözlerini hiç dinlemiyordu.
Aslında kendisini böyle görmesine sebep bazı
hayvanların davranışıydı. Özellikle maymunlar,
onunla çok alay ediyordu.
Bu, böyle devam edemezdi. Kendini küçük gören böyle bir toplum içinde yaşayamazdı.
Böylece yuvasından kaçmaya karar verdi. Bunu
ailesine söylese miydi? Bir süre tereddüt etti. Söylese iyi olacaktı:
- Buralardan gideceğim, dedi.
Annesi, üzüntü içerisinde ağlamaya başladı.
Fakat, yavrusunu yolundan çeviremedi. Babasının
ve dedesinin ısrarları da boşunaydı. Buralardan
gidecekti.
М
ладият чакал изобщо не се харесваше.
Намираше себе си за грозен. Когато погледнеше от брега собственото си отражение в реката, изпитваше истинско отвращение.
В такива случаи младият чакал се жалваше:
- Боже Господи! Защо си ме създал толкова грозен? Ех, да не ме беше създал като чакал…
Всъщност, единствено този чакал мислеше, че
е грозен. Другите чакали не мислеха така и му се
ядосваха за терзанията. Особено му се гневеше
дядо му:
- Синко, не мисли така! Ако беше създаден като
червей, по-добре ли щеше да се чувстваш?
Но напразно. Младият чакал изобщо не вземаше под внимание неговите думи.
Всъщност, младият чакал не се харесваше донякъде и заради отношението към него на други
животни. Особено маймуните много му се подиграваха. Това повече не можеше да продължи
така. Не можеше да живее в среда, която го подценяваше. Затова реши да напусне родното си
убежище. Чудеше се дали да каже на семейството
си. Известно време се колеба, но накрая реши, че е
по-добре да им каже:
- Ще напусна това място.
Майка му се разтревожи и заплака, но не спря
рожбата си от намерението да ги напусне. Напразни бяха и настояванията на баща му и дядо
Октомври
2008
19
Ailesine “Hoşça kalın.” bile demeden yollara
düştü. Peki, nereye gidecekti? Ya gittiği yerlerde de
kendisiyle alay ederlerse o zaman ne yapacaktı?
En iyisi, ıssız yollardan gitmekti. Böylece kimseye görünmemiş olurdu. Yola çıktı, az gitti, uz
gitti... Karnı çok acıkmıştı. Uzakta bir şehir görünüyordu. Gece olunca oraya iner, bir tavuk çalıp
karnını doyururdu.
Akşam oldu. Karanlık iyice çöktü. Tam vaktidir,
diyerek şehre girdi. Herkes uykudaydı. Burnuna
hiç tavuk kokusu gelmiyordu. Belki bir dükkana
gidebilir ve yiyecek bir şey bulabilirdi. Derken çok
geçmedi. Biraz ilerde penceresi açık unutulmuş bir
dükkan gördü. Hemen içeri girdi.
O da ne? Karanlıkta önünü görememiş, ayağı
pencerenin pervazına takılmış, dengesini kaybederek yuvarlanmıştı.
İş bununla da kalmadı. Bir boya küpünün içine
düştü. Güç bela küpün içinden çıkabildi. Dükkanda yiyecek adına bir şey yoktu.
Güç bela pencereyi buldu ve dışarı çıktı. Ormana döndü. Açlığa şimdi soğuk da eklenmişti.
Yuvasından, ailesinden ayrıldığı için pişmanlık
duymaya başladı.
- Keşke, diyordu. Yuvamda sıcacık otursaydım;
büyüklerimin sözünü dinleseydim.
Yorgunluk, açlık, soğuk derken olduğu yerde
uyuya kaldı. Ertesi sabah, güneşin kızgın ışıklarıyla uyandı. Açlığı şimdi daha çok hissediyordu.
- Gidip önce derede yıkanayım, sonra yiyecek
ararım, diye düşündü.
Irmağın kıyısına geldi. Her zaman olduğu gibi
suda yine kendini seyretmeye başladı. Bir de ne
görsün? Sudaki görüntüsü eskisi gibi değildi. Her
tarafı rengarenk boyalar içindeydi. Bu görünüş
hoşuna gitti. Yıkanmaktan vazgeçerek kendisine
bir süre hayran hayran baktı.
- Oh be! dedi. Şimdi bir şeye benzedim. Şimdi
tavus kuşu bile görse kıskanır beni.
Kendisini herkes görsün istiyordu. Bakalım
şimdi ne diyeceklerdi. Elbet kıskanacaklardı güzelliğini. Açlığını bile unutarak yuvasına doğru
yürümeye başladı.
Yolda giderken onu gören diğer hayvanlar çok
şaşırdılar. Kimdi bu acayip yaratık? Böyle birini
daha önce hiç görmemişlerdi.
Çakal, onlara aldırmadan yoluna devam etti.
Onların şaşkın bakışlarını kıskançlıklarına yorumlayarak yoluna devam etti.
Yuvasının yakınlarına geldi. Heyecan içindeydi. Annesi, babası, dedesi hele diğer çakal kardeşleri ne diyeceklerdi. Onu nasıl karşılayacaklardı.
Yuvasının yakınlarında yavru çakallar oynuyordu. İlk onlar gördüler bu garip yaratığı. Korkusundan bağırıp çağırmaya başladılar. Onların
gürültüsü üzerine o civarda bulunan yuvalarda-
20 Ekim
2008
му. Беше твърдо решил да замине далеч оттук.
Тръгна си, без дори да се сбогува с майка си. А
къде щеше да отиде? А какво щеше да прави, ако
и на новото място, където отиде, пак му се подиграват? Най-добре беше да поеме по пусти пътища. Така никой нямаше да го види. Вървя известно време… Беше много огладнял. В далечината се
виждаше силуетът на голям град. Можеше през
нощта да слезе в града, да открадне една кокошка
и да се засити.
Свечери се. Тъмна пелена покри всичко наоколо. Сметна, че е време да слезе в града. Всички
спяха. Носът му не усещаше никаква миризма
на кокошка. Може би можеше да се промъкне в
някой магазин и да намери в него нещо за ядене.
Не след дълго малко напред видя магазин, чийто
прозорец бяха забравили да затворят. Веднага се
шмугна вътре.
Но какво се случи? Не можа в тъмнината да
прецени разстоянието, спъна се в перваза на прозореца, изгуби равновесие и се претърколи. Но
имаше и още. Беше паднал в една бака с боя. Едва
се измъкна от нея. В магазина нямаше нищо за
ядене. С мъка намери прозореца и излезе навън.
Върна се в гората. Не стига, че го мъчеше глад, ами
и беше станало студено. Започна да съжалява, че е
напуснал родното си убежище и семейството си.
- Ех, - казваше си чакалът. – да бях сега в топлото си убежище. Да бях послушал по-възрастните
от мен.
И така изморен, гладен и в студа, той заспа. На
сутринта се събуди от топлите лъчи на слънцето.
Сега беше още по-изгладнял.
- Първо ще отида да се изкъпя в реката, а после
ще потърся храна. – помисли си той.
Приближи се до брега. Както обикновено, започна да наблюдава отражението си в реката. Но
що да види? Този път отражението не беше, както
обичайно. Целият беше в най-различни краски.
Той хареса новия си външен вид. Отказа се да се
къпе и известно време се наблюдава с възхищение.
- Ох, - каза си той. – Сега заприличах на нещо!
Сега и паун да ме види, ще ми завиди.
Искаше всеки да го види. Да видим сега какво
ще кажат! Разбира се, щяха да му завидят на красотата. Забрави, че е гладен, и тръгна да се връща
в родното убежище.
Докато вървеше, животните, които го виждаха
по пътя, оставаха удивени. Какво ли е това странно създание? Не бяха виждали дотогава такова
странно животно.
Чакалът продължи по пътя си, без да им обърне внимание. Той тълкуваше учудените им погледи като завист.
Най-сетне се върна при семейството си. Много се вълнуваше как щяха да реагират майка му,
баща му, дядо му, братята и сестрите му. Как ли
щяха да го посрещнат?
ki bütün hayvanlar dışarı çıktı. Neler oluyordu?
Baktılar ki garip bir yaratık....
Onu tanıyacak gibi oldular, ama rengine ne demeliydi. Böyle boyalı bir çakal daha önce hiç görülmemişti. Çakal ise halinden memnun, gururlu,
onları süzüyordu.
Derken gürültüler üzerine ailesi de yuvalarından çıktı. Önce dedesi gördü onu. Tanımakta gecikmedi.
- Sen, dedi. Benim gururlu torunumsun. Söyle
bakalım neler oldu böyle?
- Güzelleştim dede, dedi küçük çakal. Artık
benimle övünebilirsin. Bu civarın en güzel çakalı
benim. Hatta ben çakal değil, tavus kuşuyum. Evet
öyleyim. Bana sakın çakal demeyin artık.
Bu, aslını inkar etmekti. Hepsi kızdı. Özellikle
de dedesi:
- Madem tavus kuşusun burada ne işin var. Tavus kuşları gül bahçelerinde gezer. Hem de salına
salına... Haydi salın bakalım da görelim nasıl bir
kuş olduğunu.
Çakal, bunu hiç düşünmemişti:
- Yapamam ki, dedi.
- O zaman öt. Çünkü tavus kuşları öter.
- Onu da yapamam.
- Görüyor musunuz, dedi yaşlı çakal. Torunum
bizi küçük gördüğü yetmezmiş gibi bir de aslını inkar ediyor. Çakal olmadığını söylüyor. Böyle birini
cezalandırmak gerek. Ben onu torunluktan reddediyorum. Köyümüzden atılmasını istiyorum. Bizi
beğenmeyenin bizim aramızda yeri olamaz. Haydi, atın onu buradan.
Diğer çakallar, zaten öfke içindeydi. Taş sopa
ellerine ne geçtiyse vura vura onu köyün dışına
attılar.
Genç çakal, yine yalnız kalmıştı. Yaptıklarından
çok pişman olmuştu. Hemen ırmağa girdi. Boyaları üzerinden temizledi. Suyun temiz bir yerinde
kendine baktı. Eskisi gibi olmuştu yine. Ama artık
kendini çirkin bulmuyordu. Aklı başına gelmişti.
Köyüne geri döndü. Herkesten özür diledi. Kendisini affetmelerini istedi.
- Ben, dedi. Bir tavus kuşu değil, bir çakalım.
Sizden biriyim ve bununla da övünüyorum.
Dedesi, onu bağrına bastı. Köy halkı da onu
bağışladı. O günden sonra küçük çakal bir daha
böyle hatalara düşmedi.
Пред родното му убежище си играеха малки
чакали. Те бяха първите, видели това странно създание. Много се уплашиха от вида му и започнаха
да вият. Воят им събра всички останали животни
наоколо. Какво ли ставаше? И що да видят? Странно създание… Стори им се познато, но цветът му
ги обърка. Досега не бяха виждали такъв пъстър
чакал. А шареният чакал си беше доволен от новата премяна и ги процеждаше с поглед.
В това време излязоха и неговите роднини.
Първо го видя дядо му. Веднага го позна:
- Ти си моят горделив внук. Е, кажи какво се е
случило с теб?
- Разкрасих се. - каза малкият чакал. – Вече можете да се гордеете с мен. Аз съм най-красивият
чакал тук. При това не съм и чакал вече, а паун. Да,
точно така. Повече не ме наричайте чакал!
Тези претенции на младия чакал обаче ядосаха
всички и особено дядо му:
- Щом си паун, каква работа имаш тук? Пауните
се разхождат в цветни градини. И то, поклащайки
се… Хайде, поклати се да видим що за птица си!
Чакалът не беше помислил за това:
- Не мога.
- Тогава пей, защото пауните пеят.
- И това не мога да правя.
- Виждате ли? – каза старият чакал. – Внукът ни
не само се смята за нещо повече от нас, ами и отрича видното. Твърди, че не чакал. Трябва да получи наказание. Аз вече не го смятам за мой внук.
Искам да го изгоним от нашето село. Не може да
има място за този, който не ни харесва. Хайде, изхвърлете го оттук!
И без това другите чакали бяха много ядосани.
Замеряха до с каквото им падне под ръка – камъни, сопи – и го изгониха от селото.
Младият чакал пак беше останал сам. Много
съжаляваше за постъпките си. Веднага отиде на
реката. Изчисти боята от себе си. Погледна пак
отражението си в чист участък на реката. Беше си
възвърнал предишния облик, но не се намираше
вече за грозен. Най-сетне беше поумнял. Върна се
обратно в селото си. Извини се на всички и им поиска прошка:
- Аз не съм паун, а чакал. Аз съм един от вас и
се гордея, че съм като вас.
Дядо му веднага му прости. Простиха му и останалите. От този ден нататък младият чакал не
повтори грешката си.
Mevlana’nın notu:
Hiç kimse aslını değiştirip olduğunun dışında görünmeye kalkmasın. Onun foyası kendini tavus kuşu
sanan bu çakalınki gibi çabuk çıkar. İnsanların kimileri
mal, mevki küpüne düşer, ama aslı hemen belli olur.
Поуката на Мевляна:
Никой да не променя същността си и да се представя за нещо друго! Подобно на чакала, който се мислел за паун, истината бързо ще лъсне. Някои хора
изпадат в същата заблуда, но истината веднага ще
излезе наяве.
Октомври
2008
21
22 Ekim
2008
Октомври
2008
23
Türkçe - Edebiyat
Türk Edebiyatı’nın Dönemleri
Derleyen: Emre Adem
T
ürkler’in tarih boyunca oluşturdukları sözlü
ve yazılı edebiyat geleneğini ve bu geleneğin ürünlerini içerir. Türk edebiyatı tarihsel
gelişimi içinde üç ana bölümde incelenmektedir:
İslamlık’tan önceki Türk edebiyatı, İslam uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı, batı uygarlığı
etkisinde gelişen Türk edebiyatı. Bu sınıflandırma
Türkler’in girdikleri din ve kültür çevrelerinin belirleyici etkisi göz önüne alınarak yapılmıştır.
den sonra Türk dünyası yeni bir uygarlık çevresine
girmeye başladı. Batıya göç eden Türk boyları bu
uygarlığın etkilerini edebiyat dünyasına da taşıdılar. Kaşgarlı Mahmud Divanü Lugati’t-Türk’ü
Araplar’a Türkçe öğretmek amacıyla hazırladı.
Yusuf Has Hacib İslam ilkelerine dayalı bir devlet
felsefesini Kutadgu Bilig (11. yüzyıl) adlı yapıtında işledi. Ali Şir Nevai, Çağatayca’yı zengin bir
kültür ve sanat dili olarak geliştirdi. Anadolu’ya
gelen Türk boyları da Anadolu’da yeni bir edebiİslamlık’tan Önceki Türk Edebiyatı
yat geleneğinin oluşmasında büyük rol oynadılar.
Tarih araştırmalarına göre Türkler’in anayurAnadolu’da ilk örneklerini 13. yüzyıldan başlayadu Orta Asya’dır. Türkler’in Orta Asya’daki külrak gördüğümüz bu edebiyat geleneği iki alanda
tür ürünlerinin tümü bugüne gelebilmiş değildir.
gelişmiştir: Divan edebiyatı, halk edebiyatı.
İlk Türkçe yazılı belgelerin 6. yüzyıldan kaldığını
Divan Edebiyatı: Osmanlılar’da özellikle medgöz önüne alırsak bu dönem edebiyatı ile ilgili
resede yetişen aydınların Arap ve daha çok da Fars
temel belgelerin elde olmaedebiyatını örnek alarak gedığı söylenebilir.
liştirdikleri edebiyat geleSözlü Gelenek: Kaşneği genel olarak “Divan
edebiyatı” adıyla anılmakgarlı Mahmud’un 11.
yüzyılda yazdığı Divatadır. Divan edebiyatının
kuruluş döneminde ‘13.nü Lugati’t-Türk (Türk
Dilleri Sözlüğü) adlı ki15. yüzyıl) Farsça çeviriler
çoğunluktadır. İlk şairler
tabında dönemin sözlü
(Ahmed-i Dâi, Kadı Burhaürünleri de yazılı olarak
neddin, Şeyhi) çoğunlukla
yer alıyordu. Sözlü ededinsel şiirler yazmışlardır.
biyat geleneğinde şiir
önde geliyordu. Kam,
Geçiş
döneminde (15.-16.
Türk dilinin günümüze kadar ulaşmış
baksı, ozan, şaman adı
yüzyıl) saray ve çevresi
en eski yazılı eserleri olan Orhun Kiverilen ilk şairler kopuz
bu tür edebiyatı özelliktabeleri Moğolistan sınırları içerisinde
denen telli bir çalgı eşle desteklemiş, şiirin yanı
yer almaktadır.
liğinde şiirlerini seslensıra düzyazı örnekleri de
diriyorlardı.
Aprınçur
ortaya konmuştur (Ahmed
Tigin, Çuçu, Kül Tarkan,
Paşa, Necati, Mercimek
Çısuya Tutung, Asıg Tutung, Sungku Seli ve KaAhmed, Âşıkpaşazade, Sinan Paşa gibi). Divan
lım Keyşi yapıtlarından örnekler bulunan ilk şaedebiyatının olgunluk döneminde (16.-18. yüzyıl)
irler arasındadır.
etkilenme ve esinlenme aşamasından özgün yaratı
Yazılı Gelenek: İlk Türkçe yazılı belgeler 6.
aşamasına geldiğini gözlüyoruz. Klasik biçimlere
yüzyıldan kalan Yenisey ve 8. yüzyıldan kalan
yerli içerikler kazandırılmaya çalışılmış, bu arada
Orhun yazıtlarıdır. Özellikle, anı-söylev türünde
yeni akımlar, özellikle “Sebk-i Hindi” denen yeni
bir şiir tarzı denenmiştir (Fuzuli, Bâkî, Bağdatlı
yazılmış olan Orhun Yazıtları, Türk dünyasının
Ruhi, Nabî, Nef’i, Nedim, Şeyh Galib, Evliya Çeletoplumsal yaşamı, kültür ve sanatı konusunda
bi, Kâtip Çelebi, Naima, Veysi, Nergisi)
çeşitli yönlerden zengin bilgilerle doludur.
Halk Edebiyatı: İlk söyleyenleri belli olmayan
İslam Uygarlığı Etkisinde Gelişen
ya da bilinemeyen halk hikâyeleri, türküler, mâTürk Edebiyatı
niler, atasözleri, bilmeceler, seyirlik köy oyunları
Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han’ın 10.
halk edebiyatının bir bölümünü oluşturur. Tekke
yüzyılın ortalarında İslam dinini benimsemesin-
26 Ekim
2008
edebiyatı (13.-16. yüzyıl), halk edebiyatının dinsel
içerikli biçimidir. Tasavvufun dinden farklı olan
geniş hoşgörüsü ve yorum biçimi zengin bir edebiyat geleneğinin oluşmasında başlıbaşına bir etmen olmuştur. Tekke şiirleri ilahi, nefes gibi özel
bestelerle okunurdu. Tekke edebiyatı dili yer yer
Arapça ve Farsça sözcükler içerse de kolay anlaşılabilir bir nitelikteydi. Dörtlük nazım birimi ve
hece ölçüsü sonuna kadar kullanılmıştır. Bu edebiyatın en önemli temsilcileri Yunus Emre, Nesimi, Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram Veli, Hatayi,
Pir Sultan Abdal’dır. Halk edebiyatının bir başka
alanını oluşturan âşık edebiyatı, 16. yüzyıldan günümüze kadar süren dönemi içerir. Âşık da denen
halk ozanları genellikle sazlarıyla Anadolu’yu dolaşarak hem bir geleneği oluşturmuşlar, hem de yaşama savaşı vermişlerdir. Karacaoğlan, Âşık Ömer,
Gevheri, Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah,
Bayburtlu Zihni, Ruhsati, Sümmani, Âşık Veysel,
Ali İzzet Özkan bunlara örnek olarak verilebilir.
Batı Uygarlığı Etkisinde Gelişen
Türk Edebiyatı
Türk (Osmanlı) toplumunda 18. yüzyıldan sonra batı uygarlığı çevresine girme yolunda çalışmalar yapılmıştır. Askerlik ve siyaset alanındaki
gelişmeler bir süre sonra edebiyat yaşamında da
etkisini göstermeye başladı. Özellikle batıyı gören
ve yakından tanıma olanağını bulan edebiyatçılar yeni bir edebiyatın ilk habercileri oldular. Batı
uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatının başlangıcı olarak Tercüman-ı Ahval (1860) gazetesinin
çıkışı kabul edilmektedir. Çünkü bu gazete resmi
ya da yarı resmi bir yayın organı değil, özel girişimle çıkartılan ilk Türk gazetesiydi. Böylece başladığı kabul edilen bu yeni dönem şu alt dönemlerde
incelenmektedir: Tanzimat dönemi, Servet-i Fünun
dönemi, Fecr-i Âti dönemi, Milli edebiyat dönemi,
Cumhuriyet ve sonrası.
1- Tanzimat Edebiyatının önemli isimleri:
Namık Kemal, Şinasi, Ahmet Mithat, Ziya Paşa,
Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Samipaşazade
Sezai vb.
2- Servet-i Fünun Edebiyatının
önemli isimleri:
Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet
Rauf vb.
3- Fecr-i Âti Edebiyatının önemli isimleri:
Ahmed Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Fuad Köprülü, Yakup
Kadri Karaosmanoğlu vb.
4- Milli Edebiyatın önemli isimleri:
Ömer Seyfettin, Mehmet Akif Ersoy, Halide
Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin vb.
5- Cumhuriyet ve Sonrası Edebiyatın
önemli isimleri:
Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Nazım
Hikmet, Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat, Cahit Külebi, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Peyami Safa, Kemal
Tahir, Aziz Nesin, Necati Cumalı, Selim İleri, Fakir
Baykurt, Orhan Pamuk vb.
Halk Edebiyatının en
önemli temsilcilerinden
Yunus Emre’nin bir şiiri
Bir Kez
Gönül
Yıktın İse
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak’kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil
Октомври
2008
27
Şiir Defterindeki Yaprak
Листенцето в тетрадката за стихотворения
Yasemin TATAROĞLU
Ç
ınar ağacının tepelere yakın bir yerinde,
çok cılız bir yapraktı. Diğer arkadaşları çok iyi
büyüdüğü hâlde o bir türlü
büyüyememiş, minicik kalmıştı. Dalında olduğu çınar
ağacı, bir okulun bahçesindeydi. Okulun öğrencileri
teneffüs zili çalar çalmaz
bahçeye koşar, birçoğu da
bu ağacın altındaki bankta
otururdu.
Minik yaprağın en sevdiği şey, çocukları seyretmekti. Ancak bazı öğrenciler, kalemlerle ağaca zarar
vermeye çalışırdı. Onlara
kızar, bağırır, ancak bir
türlü sesini duyuramazdı.
Hatta bir seferinde çocuklardan bazıları, ağaca zarar
verirken öğretmenleri gelmiş ve yaramaz çocuklara
kızmıştı.
Okulun öğrencilerinden
Furkan da hep bu ağacın
altına gelirdi. Şiirler yazar,
yazdığı şiirleri yüksek sesle
okurdu. Minik yaprakçık,
Furkan’ın şiirlerini dinler, çok beğenirdi. Ancak
Furkan’ın pek kendine güveni yoktu. İçine kapanık
bir çocuktu. Çok güzel şiirler yazabildiği hâlde, bunları kimseye okumaya cesaret
edemezdi. Şiirlerini yalnızca
çınar ağacıyla paylaşırdı.
28 Ekim
2008
Т
о бе много тънко листенце и се намираше
близо до върха на чинара. За разлика от останалите си приятели, които
бяха станали много големи,
то не бе пораснало и бе останало мъничко. Чинарът,
на който висеше листенцето, се намираше в училищен двор. След като биеше
училищният звънец учениците се втурваха към двора
и мнозина от тях сядаха на
пейката под дървото.
Мъничкото
листенце
обичаше най-много да наблюдава децата. Но някои
ученици се опитваха да наранят дървото с химикалките си. То им се ядосваше,
викаше, но по никакъв начин не успяваше да повиши
глас. Дори веднъж когато
някои от децата увреждаха
дървото учителят дойде и
им се скара.
Фуркан, който също бе
ученик в училището, винаги
сядаше под това дърво. Той
пишеше стихове и ги четеше на висок глас. Мъничкото листенце слушаше стиховете на Фуркан и много ги
харесваше. Но Фуркан не бе
много уверен в себе си. Въпреки че пишеше много хубави стихотворения, той нямаше смелост да ги прочете
пред никого. Споделяше
стиховете си само с чинара.
Веднъж Фуркан пак бе
седнал сам под дървото.
Приятелите му го изкараха от унеса му:
Yine Furkan’ın yalnız başına ağacın altında oturduğu günlerden biriydi. Furkan’ın
dalgınlığını arkadaşları bozdu:
- Hey şair, ver şu şiirlerini, biz de okuyalım!
Çocuklar gülerek Furkan’ın elindeki
kağıtları çekti, kağıtlar yerlere savruldu.
Minik yaprak, olanları heyecanla seyrediyordu. Furkan’ın ne yapacağını merakla
bekliyordu. O içine kapanık çocuk, birden
aslan kesiliverdi. Çünkü şiirleri, onun için
çok önemliydi. Hemen yerdeki kağıtları
topladı ve arkadaşlarına meydan okurcasına:
- Şiirlerime laf söyletmem, dedi. Sizleri
öğretmenime söyleyeceğim!
Çocuklar öğretmen lafını duyunca hemen
kaçıştılar, her biri başka yöne dağıldı. Furkan
da kağıtları elinde sınıfın yolunu tuttu.
Minik yaprak, her gün çok çeşitli olaylara
şahit oluyor ve bu ağaçtan hiç ayrılmak istemiyordu. Ancak mevsimlerden sonbahardı ve yapraklar birer birer dökülüyordu. Bir
gün sıranın kendisine geleceğini biliyordu.
Zaten kendisi çok küçüktü. Ancak küçüklüğü kendisine fayda da sağlıyordu. Kocaman
yapraklar bir rüzgârda hemen düştüğü hâlde, kendisi en sona kalmayı başarmıştı. Aslında onun isteği, bu ağaçta yaza kadar kalmaktı. Arkadaşları gibi çöpçüler tarafından
süpürülmek istemiyordu.
Havanın rüzgârlı olduğu bir gün Furkan,
yine çınar ağacının altında şiir yazıyordu.
Minik yaprak da onu izliyordu. Fakat birden, ne olduğunu anlayamadan ağacın dalından kopuverdi. Korktuğu başına gelmişti.
Büyük bir endişeyle yere düşmeyi beklerken Furkan’ın şiir defterinin üzerine düşüverdi. Furkan yaprağı aldı, baktı, sonra da
defterinin arasına koymaya karar verdi. Minik yaprak, ağaçtan koptuğuna üzülürken,
Furkan’ın şiir defterinin arasına koyulmaktan dolayı çok mutlu olmuştu.
Aradan yıllar geçti. Furkan’ın defterinin
arasındaki minik yaprak, soldu ve kurudu.
Ama hep Furkan’ın şiirlerini dinledi ve ona
eşlik etti. Furkan için bu defter çok önemliydi. Çünkü ilk şiirleri vardı bu defterde. Kendisinin ikinci şiir kitabı çıksa da…
- Хей, поете! Дай и ние да прочетем стиховете ти.
Децата дръпнаха листите от ръцете на
Фуркан, смеейки се, и те се разпиляха по земята. Листенцето развълнувано наблюдаваше това. То с любопитство чакаше да види
какво ще направи Фуркан. Това затворено в
себе си дете изведнъж придоби лъвска смелост. Защото стихотворенията му бяха много ценни за него. Той веднага събра листите
от земята и с предизвикателен тон рече на
другарите си:
- Не ви позволявам да критикувате стихотворенията ми. Ще се оплача от вас на учителя! След като чуха думата учител децата
веднага се разбягаха и всички тръгнаха в различни посоки. Фуркан се запъти към класната стая с листите в ръка.
Малкото листенце всеки ден виждаше
най-различни случки и никак не искаше да
се откъсва от дървото. Но есента бе настъпила и листата падаха едно по едно. То знаеше,
че някой ден ще дойде и неговия ред. Впрочем то бе много мъничко. Но мъничкият
ръст даваше предимство на листенцето. Въпреки че големите листа паднаха при първия вятър, то бе успяло да остане последно.
Всъщност неговото желание бе да се задържи на това дърво. Листенцето не искаше да
бъде изметено от чистачите като другарите си. Веднъж в един ветровит ден Фуркан
отново пишеше стихове под чинара. Листенцето го наблюдаваше. Но внезапно, без
да разбере, се откъсна от клона на дървото.
Сполетя го това, от което се боеше най-много. Листенцето очакваше да падне на земята,
но кацна върху тетрадката за стихотворения
на Фуркан. Той го взе, погледна го и после
реши да го сложи в тетрадката си. Малкото
листенце се тревожеше, че се бе откъснало
от чинара, но изпита огромно щастие затова, че попадна в тетрадката за стихотворения на Фуркан.
Минаха години. Мъничкото листенце в
тетрадката на Фуркан увехна и изсъхна. Но
винаги слушаше стиховете на Фуркан и го
придружаваше. Тази тетрадка бе много важна
за Фуркан. Защото в
нея бяха първите
му стихотворения. Дано да
се
появи
втората
му стихосбирка...
Октомври
2008
29
Maniler
Gülten Erdinç
Bilmeceler
Ayla Arif - Ardino
Biz biz biz idik
Otuziki kız idik
Kıran geldi kırıldık
Düzen geldi dizildik. (Diş)
Arda boyları bostan
Burası Bulgaristan
Bizim köyün kızları
Giyerler ipekten fistan
Limon soyulur mu?
Tadına doyulur mu?
Ümit dergisi gibi,
Dünyada bulunur mu?
Çın-çınlı hamam,
Kubbesi tamam,
Bir gelin aldım,
Babası imam. (Saat)
Ala bakar mora bakar
Oturmuş bakla satar
Baklanın okkası kaça dedim
Çıldır çıldır yüzüme bakar
(Kurbağa)
On ay yatar,
İki ay kalkar;
Feneri yakar,
Etrafa bakar. (Ateş böceği)
Beş kardeş var çalışkan,
Her bir işe alışkan,
Bıkmazlar usanmazlar,
Beraber çalışmaktan.
(Parmaklar)
30 Ekim
2008
Gerçek Dost
Züleyha Ahmed
Vırbitsa-Şumen
Düştüğünde elini uzatan
Dertlerine ortak olan
Sana daima yakın olan
Yalan sözlerden kaçınan
Gerçek dosttur, düştüğünde
Elini uzatan
Ömür boyu destek veren
Sana seni anlatan
Bazen acı sözler söyleyen
Ama incitmeyi başaramayan
Gerçek dosttur, düştüğünde
Elini uzatan
POSTA
ПОЩА
Bize yazı, şiir ve resim gönderme zahmetinde
bulunan; yarışmalara katılan fakat sayfa sayımızın sınırlı olması sebebi ile çalışmalarının tamamını yayınlayamadığımız, aşağıdaki isimleri
yazılı okuyucularımıza dergimize olan sevgilerinden dolayı çok teşekkür ederiz.
Gülten Erdinç-Voyvodenets/Haskovo, Funda Naim-Sırnitsa/Haskovo,
Meyrem Receb-Pçelari/Haskovo,
Berkan Tuncay-Dolno Çerkovişte/
Haskovo, Sibelcan Emin-Strancevo/Haskovo, Cennet Sami-Strancevo/Haskovo, Hüsnü Sunay-Haskovo, Elis Emin-Dıskotna/Burgas,
Züleyha Ahmed-Vırbitsa/Şumen,
Meylin Mecnun-Beli Plast/Kırcali,
Hüseyin Rasim-Beli Plast/Kırcali,
Neriman Nazım-Beli Plast/Kırcali,
Saniye Ahmed-Beli Plast/Kırcali,
Tuğçe Yılmaz-Beli Plast/Kırcali,
Elvan Fedat-Krumovgrad, Ramadan Yakub-Pçelina/Razgrad, Nalan
Alaeddin-Pçelina/Razgrad
Benim Annem
Züleyha Ahmed
Benim annem bir çiçektir
İyi kalpli bir melektir
Hastalığımda, sağlığımda
Hep o vardır yanımda
O benim bir tanemdir
Güler yüzlü çiçeğimdir
Çiçek gibi bakar bana
Sevdasını verir daima
Sıcacık bir kucağı var
Güneş gibi bir yüzü var
Onurlu bir kalbi var
Sevgi dolu bakışı var
YARIŞMA
Proje: Şiir veya Hikaye yarışması
Konu: Serbest
Yaş sınırı: Sadece öğrenciler
Son başvuru tarihi: 20.10.2008
Kıymetli arkadaşlar,
Derginiz Ümit genç yetenekleri, geleceğin şair ve yazarlarını keşfetmek için
yine bir şiir ve hikaye yarışması düzenliyor. İstediğiniz konuda yazacağınız şiir
ve hikayelerinizi mektup veya e-mail yolu ile yukarıda belirtilen tarihe kadar
adresimize gönderirseniz belirlediğimiz ödüllerin yanısıra dergimizin yazarları
arasında da yer alabilirsiniz.
Her iki dalda da ilk üçe girenler için aşağıdaki ödülleri seçmiş bulunuyoruz.
Bunun dışında dereceye giremeyen çok sayıda yarışmacımız için de mansiyon
ödülleri olacaktır.
1. Mp4 Player, 2. Mp3 Player, 3. Sırt çantası
Октомври
2008
31
32 Ekim
2008
Октомври
2008
33
Nasıl Ders Çalışıyorum?
Как уча уроците си?
Ders çalışırken
a) Bir gözümle televizyondaki diziyi takip etsem problem olmaz diye
düşünüyorum.
b) Yerimden kalkar dolaşırım sık
sık.
c) Ders çalışmam gereken süre
içerisinde başka bir şeyle uğraşmam.
Dikkatimi çalışmam gereken derse
veririm.
Hangi gün
a) Hangi derse çalışacağım belli
değildir.
b) Hangi dersi çalışacağımı belirlerim ama uygulamada zorluk yaşıyorum.
c) Hangi dersi çalışacağımı ders
programıma göre belirlerim ve o gün
onu uygularım
Matematik dersini
a) Nasıl çalışmam gerektiğini bilmiyorum.
b) Okuyarak çalışıyorum.
c) Kalem kullanarak, problemleri
çözerek çalışıyorum.
Osman ALGIN
Odamda
a) Posterlerim var. Ders çalışırken
onlara bakıp hayaller kurarım.
b) Eşyalarım biraz dağınık fakat
benim ders çalışmamı etkilemiyor
bence.
c) Benim dikkatimi dağıtacak hiç
bir şey yok
34 Ekim
2008
Çalıştığım dersi daha
iyi anlamam için sınıfta
a) Öğretmenimi dinlemiyorum
çünkü kendim daha sonra çalışıp o
konuyu anlayabilirim.
b) Öğretmenimi dinliyorum ama
çoğu zaman sıkılıp dinlemeyi bırakabiliyorum.
c) Öğretmenimi can kulağıyla din-
Докато уча:
А) си мисля, че ако с едното
око следя сериала по телевизията, няма да имам проблем.
Б) често ставам и обикалям наоколо.
В) не се занимавам с нищо друго, освен с уроците си.отдавам
цялото си внимание на тях.
Кой ден уча:
А) не се знае кой ден какво ще
уча.
Б) определям какво ще уча, но
се затруднявам да го изпълня.
В) уча уроците си според седмичната програма без да я нарушавам.
Урокът по математика:
А) не знам как да го науча.
Б) уча го само с четене.
В) уча, използвайки химикал
и се стремя да реша проблема.
В стаята ми:
А) имам плакати. Докато уча
ги гледам и си мечтая.
Б) нещата ми са малко разхвърлени, но това според мен не
ми пречи.
В) няма нищо, което да отклони вниманието ми.
За да разбера по-добре
урока в клас:
А) не слушам учителя, защото
по-късно сам ще прочета и науча
всичко.
Б) слушам учителя, но често
ми омръзва и се отегчавам.
В) слушам внимателно учителя. Така по-лесно научавам и запомням уроците си.
lerim; öğretmenimin anlattıklarını dinlersem daha
kolay öğrenirim konuları.
Derste öğrendiğim bir konuyu
a) Bir daha tekrar etmeye ihtiyaç duymam.
b) Sınavlardan önce tekrar ederim.
c) Hemen o akşam evde tekrar ederim çünkü
öğrendiğim bir bilgiyi tekrar edersem kalıcı olur.
Ders çalışırken
a) Abur cubur yemeye bayılırım.
b) Çok sık değil ama bazen atıştırıyorum.
c) Kesinlikle bir şey yemem. Acıkırsam ders çalışmaya ara verdiğim zamanlarda bir şeyler yerim.
Ödevlerimi
a) Genellikle pek yapmam.
b) Hızlı hızlı yapar sonra bilgisayarda oynarım.
c) Özenerek yaparım çünkü ödevler öğrenilen
konuların pekişmesini sağlar.
Ders çalışmak için masaya oturduğumda
gerekli olan araç gereci
a) Çoğu zaman yanıma almayı unuturum.
b) Ara sıra unuturum; unutunca da sık sık masadan kalkmam gerekir.
c) Önceden hazır ederim böylelikle sık sık masamdan kalkmam gerekmez.
C şıkkı çoğunlukta olan arkadaşlar, nasıl ders
çalışmanız gerektiği konusunda gayet bilgilisiniz.
Daha da güzeli bunu hayatınıza uyguladığınız
anlaşılıyor. Bu kararlılığınızı hayatınız boyunca
sürdürdüğünüz takdirde güzel başarılara imza
atabilirsiniz.
B şıkkı çoğunlukta olan arkadaşlar, bir taşın üzerine uzun süre su damlaları düşerse o taşta zamanla
su damlalarının izi oluşurmuş. Bizim hayatımızda
da bazı izlerin oluşabilmesi için süreklilik önemlidir.
İstediğimiz zaman ders çalışır, istemediğimiz zaman
çalışmazsak ya da çalışır gibi görünüp de çalışmazsak sanırım ulaşmak istediğimiz yere ulaşamayız.
Biraz daha plânlı programlı olursak başarının hemen yanımızda yürümeye başladığını görürüz.
A şıkkı çoğunlukta olan arkadaşlar, öncelikle nasıl ders çalışmamız gerektiğinden çok niçin ders çalışmamız gerektiğini anlamalıyız. Ders çalışmak ailemizin ya da öğretmenlerimizin bize sırf zorluk çıkarmak
için verdiği bir görev mi yoksa iyi bir geleceğe sahip
olmak için yerine getirmemiz gereken bir sorumluluk
mu? Sanırım ikincisi. Niçin ders çalışmamız gerektiği
konusunda düşünmemiz faydalı olacaktır. Ders çalışırken nelere dikkat etmemiz konusunda sınıf öğretmenimizden ve okulumuzdaki rehber öğretmenimizden yardım alabiliriz. Sevgiyle kal.
Наученият в час урок:
А) не смятам за необходимо да го преговарям.
Б) преговарям го преди изпит.
В) преговарям го същата вечер, за да го запомня добре.
Докато уча:
А) обичам да се храня.
Б) не винаги, но понякога си похапвам.
В) не ям нищо. Ако огладнея се храня, докато си почивам.
Домашните ми работи:
А) често не ги пиша.
Б) пиша ги бързо и после си играя на компютъра.
Б) пиша ги внимателно, защото те затвърдяват знанията ми.
Когато седна да уча,
нужните ми пособия:
А) често ги забравям.
Б) понякога ги забравям и често ставам да
г взема.
В) приготвям ги предварително, затова не
ми се налага да ставам често.
С най-много отговори В:
Знаете как да учите уроците си. И по-хубавото е, че прилагате знанията си в живота.
Ако продължавате в същия дух, ще постигнете много успехи.
С най-много отговори Б:
Когато една капка вода продължително
време капе върху камък, се образува следа. И
в нашия живот, за да има следи е необходимо постоянство. Ако учим от време на време
или ако се правим, че учим, смятам, че няма
да стигнем до целта, която желаем. Ако сме
малко повече организирани веднага ще усетим, че и успехът е с нас.
С най-много отговори А:
Преди всичко трябва да разберем не как
трябва да се учат уроците, а защо е необходимо. Дали уроците са мъчение, което е измислено от учителите и родителите ни или
са наше задължение, което трябва да изпълним, за по-светлото ни бъдеще? Според мен е
второто. Ще е от полза да се замислим защо
трябва да учим уроците си. Може да получим
помощ от класния си ръководител или от останалите учители на какво трябва да обърнем
внимание докато учим уроците си.
Октомври
2008
35
FUNDA NAİM - SIRNİTSA/HASKOVO
MEYREM İSMET - PÇELARİ
MEYREM RECEB - KIRCALİ
CENNET NAİM - STRANCEVO
BERKAN TUNCAY - DOLNO ÇERKOVİŞTE/HASKOVO
36 Ekim
2008
HÜSNÜ SUNAY - HASKOVO
DENİTSA YAKİMOVA
FATME HALİL - YABILÇEVO
AHMED ORHAN - YABILÇEVO
SEVİLAY MEHMED - YABILÇEVO
FATME HASANOVA - RAZBOYNA/BURGAS
Октомври
2008
37
☺
ВИ
ЦОВЕ
Връща се първолак от училището след първия учебен ден
и минава покрай детската градина. В
двора децата играят в пясъчника, приближил
се към тях, въздъхнал и казал:
- С удоволствие бих си поиграл с вас, но
образованието не ми го позволява.
☺ ☺ ☺
В час по математика:
- Иванчо,защо стоиш над тази празна тетрадка? - пита учителката.
- Това ми е тетрадката за смятане на ум,
госпожо.
☺ ☺ ☺
В един блок на първия етаж живял професор по математика, а на втория, точно над него
негов студент. Професорът обичал да си ляга
рано, а младежът по ранните сутрешни часове.
Имал си и ритуал - тръшвал се на кревата си,
38 Ekim
2008
☺
събувал си обувките и ги хвърлял със замах в двата противоположни ъгъла на стаята. Всичко това
ужасно притеснявало професора и той не можел да спи спокойно. Затова взел мерки. Срещнал студента и го помолил да не си хвърля така
обувките. Младежът се извинил и се разделили. Прибрал се студентът все тъй късно същия
този ден, тръшнал се на леглото и хърлил лявата си обувка. После се сетил какво е обещал
и съвсем внимателно поставил другата на пода.
След половин час от долу се чува глас:
- Хвърли и другата, че да заспя спокйно!
☺ ☺ ☺
Към родилния дом с голяма скорост приближава кола. Спира рязко. Шофьорът изскача от колата, поглежда към задната врата и
изкрещява:
- Божичко, забравих жена си вкъщи!
Irmak
I
rmağın kıyısında küçük bir çocuk oynuyordu. O sırada oradan geçen bir adam
çocuğa sordu.
-Yavrum, bu ırmaktan karşıya geçilir mi?
-Geçilir amca, dedi çocuk.
Adam, ayakkabılarını çıkardı, pantolonunu çekerek ırmağa girdi. Birkaç adım atınca
su boğazına kadar geldi. Az kalsın boğulacaktı.
Kendini kurtarıp öfkeyle çocuğun yanına
vardı.
- Hani ırmaktan geçiliyordu? diye bağırdı. Neredeyse boğuluyordum!
Çocuk biraz düşündü, sonra cevap verdi:
- Çok tuhaf! Demin bir ördek geçti, hiçbir
şey olmadı.
Karanlık
E
rol, pek korkak bir çocuktu. Karanlıktan ödü kopardı. Babası
da onu daima bu kötü huyundan vazgeçirmek istiyordu. Onun için
Erol’a bir akşam:
- Oğlum, yandaki odada gözlüğümü unutmuşum, git getiriver dedi.
Erol, pek onurluydu, korkuyorum,
gidemem diyemedi. Kalbe kuvvet olsun diye oyuncakları arasından, kaplanı alıp gitti. Fakat biraz sonra ağlamaklı bir sesle geri döndü:
- Babacığım, babacığım, dedi. Şu
kaplan çok korkak, bir türlü gitmek istemiyor.
Beni Arıyorlar
B
üyük şirketlerden birinin patronu ,bilgisayar sistemleriyle ilgili önemli bir arızanın acilen giderilmesi için bilgisayar
mühendislerinden birinin evine telefon etmesi
gerekir. Adamın evine telefon eder ve karşı taraftan fısıldayan bir çocuk sesi “Alo” der.
Bu kadar önemli bir konuyu bir çocukla konuşmak istemeyen patron sorar:
“Baban . evde mi?”
Çocuk fısıldayarak cevap verir “Evet”
Patron sorar “Onunla konuşabilir miyim?”
Çocuk fısıldayarak cevap verir “Hayır”
Patron şaşırarak “Peki annen evde mi?”
Çocuk fısıldayarak “Evet”
Patron , “Peki onunla konuşabilir miyim?”
Çocuk yine fısıldayarak “Hayır”
Patron çocuğun cevapları karşısında şaşırır
ve en iyisinin bir büyükle konuşmak olacağını
düşünerek sorar ,
“Orada başka kimse var mı?”
“Evet” der çocuk fısıldayarak , “Bir polis
memuru var”
Mühendislerinden birinin evinde polisin
ne işi olduğuna anlam veremeyen adam sorar:
“Memur beyle konuşabilir miyim?”
“Hayır” der ufaklık , “Şu anda meşgul”
İyice meraklanan patron: “Neyle meşgul?”
Çocuk fısıldayarak cevaplar:” Annemle babamla ve itfaiyeci amcalarla konuşuyor”
Meraklanan ve endişelenen patron , telefondan gittikçe artan bir gürültü duyar “Bu ses de
ne? Diye sorar.
“Bir helikopter” der çocuk , hala fısıldayarak.
Panikleyen patron: ”Neler oluyor orada”
diye sorar
Cocuk hala fısıldayarak: “Arama kurtarma
timi geldi”
Patron endişeli ve neler olduğunu bilmemenin kızgınlığı içinde:
İyide neyi arıyorlar”
Küçük çocuk hala fısıldayarak ve kıkırdayarak cevap verir:
“Beni”
Октомври
2008
39
Peugeot разкри бъдещия 3008
М
оделът ще
бъде показан в Париж
под формата на концептуалния Prologue
с хибридна технология.
Бъдещото Peugeot
3008 ще бъде разкрито под формата на
концептуален модел с
името Prologue на световното автомобилно
изложение от 4 октомври в Париж.
Този компактен миниван с изражение
на SUV крие хибридна технология от ново
поколение. Действително, благодарение на
тази технология, автомобилът развива 200 к.с.
и изхвърля 109 г/км емисии CO2 и 0 г/км при
задвижване само от електромотора.
Естетически концептът Prologue се различава с висока каросерия, повдигната на хромирани
джанти, напомняща за света на кросоувърите.
Предницата е изпъкнала, с голяма трапецо-
видна хромирана решетка, продълговати
фарове и големи протектори на бронята
около фаровете за
мъгла. Задната част е
по-семпла, с красиви
триъгълни
стопове. Всичко изглежда
почти течащо, затова огромният стъклен покрив потапя
във
вътрешното
пространство голямо количество светлина.
Дълъг около 4,40 метра, бъдещият миниван Peugeot 3008 ще се предлага в две много
близки каросерии: къса - с 5 места, и дълга - със 7 седалки. Той ще бъде комерсиализиран през първия семестър на 2009
г. Подобно на концептуалната студия,
серийният модел ще получи един двигател, задвижващ предните колела, и един
електромотор, предназначен за задната
ос. Speed-Press
Електромобилът на Mitsubishi ще се
продава в Европа след 2 години
M
itsubishi подписа меморандум за
тестване на новия си електромобил и в Исландия.
Мини автомобилът i MiEV ще премине
през редица тестове в Исландия и евентуално ще бъде ползван от Исландското Министерство на
индустрията, енергетиката и
туризма.
Електромобилът
на
Mitsubishi ще се продава в Европа след 2 години
В момента електромобила на
Mitsubishi i MiEV се тества в Япония, като серийната му версия ще се продава в
Страната на изгряващото слънце още от идна-
40 Ekim
2008
та година. Малкият електромобил на Mitsibishi
ще бъде на пазара и в Европа една година покъсно, през 2010 г.
Електромобилът е създаден на базата на
бензиновия мини автомобил на Mitsubishi “i”.
Електрическата версия i MiEV е с
електромотор с мощност 47kW,
който се захранва от 330-волтова
литиево-йонна батерия. Акумулаторът е разположен под пода
на колата и не отнема място от
купето или багажника.
Според
данните
на
Mitsubishi, с едно зареждане
малкият i MiEV може да измине 100 мили
(160 км), което е доста добър резултат.
Skoda Superb на „Автомобилен салон Пловдив 2008”
Н
овият модел бе представен за първи
път на ежегодния автомобилен салон
в Женева тази година.
Премиерата на новия Superb в България ще
се състои на щанда на автомобилното изложение във Пловдив, където посетителите ще могат да разгледат 2 модификации на модела
– Superb с двигател 1.8
TFSI/160 k.c. и оборудване Elegance и Superb с
двигател 2.0 TDI PD/140
k.c., автоматична скоростна кутия DSG и оборудване Ambition.
Напълно нов, с оригинален и елегантен дизайн, новият Superb впечатлява със своята функционалност.
Двойно отварящата се пета врата TwinDoor
е оригинално нововъведение, патент на марката
Skoda. Когато натиснете Softtouch-бутона в средата
на петата врата, багажникът ще се отвори като капак на седан. Когато затворите капака и натиснете
бутона отново, петата врата ще се отвори като на
практичен лифтбек автомобил, позволявайки неограничен достъп до багажното отделение и лесно
прибиране на обемисти предмети. Новият Superb
може да бъде оборудван с паркиращ асистент, който
включва 4 задни сензора и допълнителни 2 сензора,
необходими при паркиране.
Автоматичната 7-степенна скоростна кутия (DSG)
(само за моделите с двигател
1.8 Turbo FSI/160 к.с.) представлява уникална нова технология. Плавното и бързо превключване създава
изключително приятно
изживяване зад волана, а
също така и ниска консумация на гориво, която е характерна за всички двигатели на модела. Добавени са и всички необходими за
максимален комфорт екстри като централно
заключване, климатик, електрически стъкла и
огледала с подгряване, ABS+ASR+MSR+MBA,
преден подлакътник и много други.
Yamaha представи нов R1 за 2009 г.
Я
понският производител на мотоциклети представи новите си модели за
моделната 2009 г., сред които е и флагманът в супер спортната гама – YZF-R1.
Yamaha представи част от моделите си
за 2009 г., сред които е и дългоочакваният
YZF-R1. Това е изцяло нов мотоциклет с
ново шаси и нов двигател и предоставя на
клиентите най-модерните мотоциклетни
технологии.
Yamaha не е променила много външния
вид на флагмана в пистовата си гама, но са
направени редица подобрения по аеродинамиката. Мотоциклетът
използва 999-кубиков
двигател, в който са
вградени всички найнови технологии. Максималната мощност е
182 конски сили, като пилотите имат възможност да правят сами различни настройки на
двигателя според нуждите си.
Голямата новост в Yamaha YZF-R1 за 2009
г. е коляновият вал. Според инженерите той
намалява до минимум загубите на въртящ момент, благодарение на което при ниски обороти R1 има голям запас от въртящ момент като
на V2 крузър, запазвайки пиковата си мощност при високи обороти. Двигателят също
така има двойна инжекционна система, като
при високи обороти над 9400 об/
мин се включва допълнителен
инжектор.
Останалите нови модели за 2009 г., които Yamaha
представи, са:
XJ6 Diversion
XVS950A Midnight Star
WR125X and WR125R
Neo`s 4-stroke
Speed-Press
Октомври
2008
41
ORİGAMİ
GÜVERCİN / ГЪЛЪБ
2
1
3
10
4
9
11
5
8
7
42 Ekim
2008
6
Nasreddin Hoca
Настрадин ходжа
Ya Tutarsa
Ами ако се закваси
Hoca bir gün biraz yoğurt mayası alıp Akşehir Gölü’ne gitmiş, mayayı göle bırakmış.
Birisi bunu görüp sormuş:
- Ne yapıyorsun öyle Hoca?
- Hiç, göle maya çalıyorum.
Adam şaşırıp kalmış:
- Hocam hiç göl maya tutar mı?
- Ben de biliyorum tutmayacağını. Ama ya
tutarsa?
Един ден Настрадин ходжа взел закваса
за кисело мляко, отишъл до езерото на Акшехир и пуснал заквасата в езерото. Един
човек го видял и възкликнал:
- Какво правиш, ходжа?
- А, нищо. Заквасвам езерото.
Човекът се изумил:
- Ама как може да се закваси езеро!
- Е, и аз знам, че не може. Но ако се закваси?
Октомври
2008
43
Ortadaki boşluktan başlayıp, sadece tek sayılardan geçerek
dışarıya çıkabilir misiniz? Her yönde hareket edebilirsiniz.
Излезте от бялото квадратче, като се движите по нечетните числа. Може да се движите във всяка посока.
İki resim arasındaki 7 farkı bulabilir misiniz?
Открийте 7-те разлики.
Selim ve kardeşleri bir şeyler söylüyor. Kutucuklardaki sayıların yerine, o sayının alfabedeki sırasında olan harfi yazarsanız
cümleyi bulacaksınız. Kolay gelsin
Eşi olmayan çaydanlığı bulabilir misiniz?
Открийте чайника, която няма двойник.
44 Ekim
2008
İsmail’in Halile söylediklerine bakarak iki
arkadaşın kaçar levaları olduğunu bulabilir
misiniz?
Bana 1 LV. verirsen, bendeki
para sendeki paranın iki katı
olur. Ben sana 1 LV. verirsem
ikimizin cebindeki para eşit olur.
Открийте по разговора между Исмаил и
Халил по колко джобни пари имат двамата
приятели.
Ако ми дадеш 1 лв. моите
пари ще са два пъти по-вече
от твоите. Ако аз ти дам 1 лв.
двамата ще имаме поравно
пари.
Tıpatıp aynı olan
iki resmi bulabilir
misiniz?
Открийте двете
еднакви рисунки.
Sol taraftaki kelimelerin zıt anlamlarını karışık harfler içinden bulabilir
misiniz? Bir tanesini biz işaretledik, gerisi size kalmış.
Hangi parçanın hangi sayıya denk geldiğini bulabilir misiniz?
Открийте, кои от долните елементи отговарят на горните цифри.
Октомври
2008
45
46 Ekim
2008
КАК ЩЕ ГИ
ВИДИТЕ?
Тихата и спокойна среда ще
ви улесни. Поставете картината на стената
или я дръжте
с ръце, но без
да мърдате. Не
бива да се концентрирате върху преплетените
изображения
на картината. С
други думи, погледът ви трябва
да се съсредоточи не върху фигурите на самата
картина, а отвъд нея. Ако ви е
за първи път, бъдете по-търпеливи. Погрешно е да очаквате, че веднага ще видите триизмерни образи. Ако след две
минути гледане все още не сте
ги видели, не се измъчвайте.
Починете си малко и опитайте
пак с отпочинал поглед. Щом
веднъж “прогледнете” триизмерните образи, ще изпитате
истинско удоволствие. Освен
това, подобно взиране е добро
упражнение за очите, но не ги
претоварвайте.
Триизмерните картини, които се създават
с помощта на
компютър,
са
всъщност двуизмерни картини с
преплетени изображения, които
при внимателни заглеждане
изглеждат като
триизмерни.
ЩО Е
ТРИИЗМЕРНА
КАРТИНА?
МЕТОДИ НА ГЛЕДАНЕ
Метод на пресичане: Погледът се концентрира върху
точка между окото и обекта.
При този метод и двете очи
трябва да се фокусират върху една и съща точка. Дръжте картината много близо
пред очите си. Отпуснете очните си мускули. Представете си, че наблюдавате цялата
картина. Когато погледът ви
се успокои, започнете да отдалечавате картината от себе
си с два см на две-три секун-
ди. Продължете да наблюдавате цялата картина. Първоначално погледът ви ще се
премрежи, но след това ще
започнете да виждате триизмерните образи.
Метод на отражение: Изберете си някакъв образ, който
се отразява в картината. Например съсредоточете погледа си върху отражението
на носа или окото си. След
няколко секунди ще започнете да виждате триизмерните
образи.
В МИНАЛИЯ БРОЙ
GEÇEN AYKİ ÇÖZÜM
NASIL GÖRECEKSİNİZ?
Sessiz ve sakin bir ortam görmenizi kolaylaştıracaktır. Resmi hareket
etmeyecek şekilde sabit bir düzleme
yerleştirmeli ya da elinizle tutacaksanız kımıldatmamaya çalışmalısınız.
Hiçbir zaman resmin görünen şekli
Özel bilgisayar teknikleri ile elde
edilen bu resimler sayesinde, iki boyutlu ve karışık bir görüntü üzerinde,
üç boyutlu ve anlamlı şekilleri görmek
mümkün oluyor.
3 BOYUTLU
RESİM NEDİR?
GÖRME
METODLARI
Kesiştirme metodu: Bakış göz ile obje
arasında bir nokta
üzerinde odaklanır.
Bu metodda iki gözün de kaydırılmadan
aynı nokta üzerinde
odaklanması gerekir.
Resmi
burnunuza
değecek kadar yakından tutun. Gözlerinizi rahatlatın. Görüntüyü izliyor gibi
düşünün. Sakinleştikten sonra yavaş
yavaş resmi yüzünüzden uzaklaştırın.
2-3 saniyede 2 santim. Resmin tümüne
bakmaya devam edin. Okuma uzaklığında resmi uzaklaştırmayı durdurun
ve bakmaya devam edin. Önce görüntü bulanacak, ardından üçüncü boyuta
geçeceksiniz.
Yansıma metodu: Resmin üzerine
düşen bir yansımayı kendinize seçin.
Mesela görebiliyorsanız gözünüzü ya
da burnunuzu. Israrla bu yansımaya
bakmaya devam edin. Birkaç saniye sonra derinliği farkedecek, daha
sonra 3 boyutlu görüntüyle başbaşa
kalacaksınız.
olan karışık çizgi ve
renklere takılmamalısınız. Bakışlarınızı
resme değil de adeta resmin arkasına,
derinliğe yönlendirmelisiniz. Eğer ilk
kez böyle bir resme
bakıyorsanız biraz
sabırlı olmalısınız.
Hemen göreceğinizi
sanmak yanlış olur.
İki dakika baktıktan
sonra
görüntüyü
yakalayamazsanız,
kendinizi zorlamayın. Biraz ara verip,
sakin kafayla tekrar
deneyin. Bir kere
görmeye başladıktan
sonra büyük zevk
alacağınızı kesinlikle söyleyebiliriz. Bu
teknikler gözünüzün
sıhhati için iyidir,
ancak gözleri fazla
yormamaya dikkat
etmek gerekir.
Октомври
2008
47
МЕСЕЧНО СПИСАНИЕ ЗА СЕМЕЙСТВОТО, ДЕТЕТО И КУЛТУРАТА
СВЕТЪТ НА ЖИВОТНИТЕ:
Здрави зъби,
красиви усмивки
РАЗКАЗ:
Възрастната
жена и дъбът
ЗДРАВЕ:
Червената
течност
ТЕСТ:
Как уча
уроците си?
ОКТОМВРИ 2008, ГОДИНА: 14, БРОЙ: 128, ЦЕНА: 1.50 ЛВ.
48 Ekim
2008

Benzer belgeler

Банско Тест по БЕЛ Най-важните Техники

Банско Тест по БЕЛ Най-важните Техники ABONE VE DAĞITIM BULGARİSTAN POSTASI PK No: 1940 Абонамент и разпространение БЪЛГАРСКИ ПОЩИ ПК No: 1940

Detaylı

Beşinci Mevsim - Списание Юмит

Beşinci Mevsim - Списание Юмит 12 месеца: 18,00 лв. 6 месеца: 9,00 лв., 3 месеца: 4,50 лв. ABONE VE DAĞITIM BULGARİSTAN POSTASI PK No: 1940 Абонамент и разпространение БЪЛГАРСКИ ПОЩИ ПК No: 1940

Detaylı

всеки месец раздава надежди

всеки месец раздава надежди ABONE VE DAĞITIM BULGARİSTAN POSTASI PK No: 1940 Абонамент и разпространение БЪЛГАРСКИ ПОЩИ ПК No: 1940

Detaylı

1.50 lv. issn 1310-6422

1.50 lv. issn 1310-6422 Понякога нещата, които затрудняват живота ни и го правят да изглежда толкова труден, нещата, които ни обнадеждават, може би са по-малки отколкото изглеждат. Но по-важно за нас не са външните фактор...

Detaylı