sosyal devlet ışığında türk sosyal güvenlik sisteminin sorunları ve

Transkript

sosyal devlet ışığında türk sosyal güvenlik sisteminin sorunları ve
T.C
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
MALİYE ANABİLİM DALI
SOSYAL DEVLET IŞIĞINDA TÜRK SOSYAL GÜVENLİK
SİSTEMİNİN SORUNLARI VE REFORM ARAYIŞLARI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
İsmail KİTAPCI
Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. İbrahim Attila ACAR
ISPARTA, 2007
ÖZET
SOSYAL DEVLET IŞIĞINDA TÜRK SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN
SORUNLARI VE REFORM ARAYIŞLARI
İsmail KİTAPCI
Süleyman Demirel Üniversitesi, Maliye Bölümü Yüksek Lisans Tezi, 204
Sayfa, Ağustos 2007
Danışman: Yrd. Doç. Dr. İbrahim Attila ACAR
Sosyal refah devleti anlayışının en temel göstergelerinden biri olan sosyal
güvenlik anlayışı II. Dünya Savaşı’ nın ardından dünya genelinde hız kazanmış,
Bismark ve Beveridge tarafından ortaya konan sosyal güvenlik sistemleri aracılığıyla
sosyal güvenlik uygulamaları kurumsallaşmış, ardından zirveye taşınmıştır. Fakat
1970’lerden sonra meydana gelen makroekonomik krizlerin etkisiyle yeni liberal
politikaların artması sonucunda sosyal güvenlik sistemi hem gelişmiş ülkelerde hem
de gelişmekte olan ülkelerde yönetilebilir olmaktan çıkmıştır. Bu amaçla sosyal
güvenlikte tek katmanlı sistemlerden çok katmanlı sistemlere geçilmiş aynı zamanda
Şili’nin başını çektiği; sosyal güvenliğin özelleştirilmesine yönelik radikal
uygulamalar faaliyete geçirilmeye çalışılmıştır.
1980’li yıllardan itibaren bir dönüşüm süreci geçiren bugün gelinen nokta
itibariyle sosyal güvenlik sistemi gelişmiş ülkelerde yaşlanma sorunu gelişmekte
olan ülkelerde ise yapısal ve kaynak yetersizliği gibi sorunlar yüzünden sıkıntı
içerine girmiştir. Türkiye’de ise tüm nüfusu kapsam altına alma amacıyla kurulan
sosyal güvenlik sistemi özellikle 1990’lı yıllarda başlayan popülist eksenli
uygulamalar sonucu sürdürülemez duruma gelmiştir. Sonuçta Türk sosyal güvenlik
sisteminin uzun dönem aktüeryal dengeleri bozulmuş, sosyal güvenlik kuruluşlarına
bütçeden yapılan transferlerle sistemin ayakta kalması sağlanmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak anayasal bir hak olan
sosyal güvenliğin bugünkü noktaya nasıl geldiği analiz edilmeye çalışılmış ve 1999
yılından itibaren ortaya konmaya başlanan reformların sistemin sürdürülebilirlik
sorununa ne kadar çare bulabildiği gözlemlenmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda
sağlık sigortası başta olmak üzere tüm nüfusu sosyal güvenlik kapsamı altına almayı
amaçlayan, emeklilik konusunda yeni vizyonlar ortaya koyan ve 2008’de yürürlüğe
girmesi beklenen Sosyal Güvenlik sisteminin de sistemin geleceği açısından
yaratabileceği fırsatlar objektif bir anlayışla değerlendirilmeye çalışılmıştır. Tüm bu
değerlendirmeler yapılırken sosyal güvenlik anlayışının sosyal devlet anlayışından
sapmalar gösterip göstermediği de tespit edilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Devlet, Sosyal Güvenlik, Aktüeryal Denge, Popülist,
Emeklilik, SSK, Bağ-Kur, Primli Sistem, Primsiz Sistem, Sosyal Güvenlik Reformu
i
ABSTRACT
PROBLEMS OF TURKISH SOCIAL SECURITY SYSTEM IN THE LIGHT
OF SOCIAL STATE AND SEARCH FOR REFORMS
İsmail KİTAPCI
Süleyman Demirel University, Master Thesis for the Department of Public Finance,
204 Pages, August 2007
Supervising Professor: Asst. Prof. Dr. İbrahim Attila ACAR
Mentality of social security, one of the most basic indicators of social welfare
state, took a running start throughout the world after World War II, and social
security applications were institutionalized through social security systems that were
put forward by Bismark and Beveridge, and later was carried to summit. However, as
a result of the macro economical crises which happened after 1970’s and due to the
rise in new liberal policies, social security system was no longer manageable in both
developed and developing countries. For this reason, single-pillar systems were
replaced by multi pillar systems and besides this, radicals applications, leaded by
Chile, were tried to put into practise for privatization of social security.
Social security system, which has been in a transformation process ever since
1980’s, has been troubled with aging problems in developed countries and with
structural or insufficient resource problems in developing countries. When it comes
to Turkey, social security system established in order to cover the whole population
has become unmaintainable as a result of populist regulations that began in 1990’s.
Therefore, long term actuarial balances of social security system have been impaired,
and the system has been tried to remain standing through transfers from budget to
social security institutions.
In this study, how social security system, a constitutional right as a necessity
of social state principle, has become to its current position was tried to be analyzed,
and how much the reforms, which has begun to be implemented since 1999, can ease
the problem of maintainability of system was observed. In addition, Social Security
System, aiming at including the whole population in social security, especially in
health insurance, creating new visions on retirement and supposed to be put into
practise in 2008 and the opportunities the system might form were tried to be
evaluated in an objective way. While making all these evaluations, whether social
security mentality departs from the understanding of social state or not was tried to
be determined.
Key Words: Social State, Social Security, Actuarial Balance, Populist, Retirement,
SSK (SSO), Bağ-Kur, Premium System, System Without Premium, Social Security
Reform
ii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………………...
iii
KISALTMALAR DİZİNİ………………………………………………………………………..
vi
ÇİZELGELER DİZİNİ…………………………………………………………………………...
vii
GRAFİK DİZİNİ…………………………………………………………………………………
ix
GİRİŞ……………………………………………………………………………………………..
1
BİRİNCİ BÖLÜM
SOSYAL GÜVENLİĞİN FELSEFESİ, GELİŞİM SÜRECİ VE SOSYAL
GÜVENLİĞE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR
1.1. Sosyal Güvenlik Kavramı…………………………..…….……..................
1.1.1. Dar Açıdan Sosyal Güvenlik Anlayışı …………………………………
1.1.2. Geniş Açıdan Sosyal Güvenlik Anlayışı ………………………………
1.2. Sosyal Güvenliğin Amaçları………………………….……………………..
1.2.1. Sosyal Güvenliğin Doğrudan Amacı …………………...........................
1.2.2. Sosyal Güvenliğin Dolaylı Amaçları …………………………………..
1.2.2.1. Sosyal amaçlar …………………..……………………………….....
1.2.2.2. Ekonomik Amaçlar ………..…………..….......................................
1.2.2.3. Siyasal Amaçlar ………………..………………….………………..
1.3. Devlet Ve Sosyal Güvenlik …………………………………......................
1.3.1. Sosyal Güvenlik Felsefesinin Çıkış Noktası : Sosyal Devlet….…...…...
1.3.1.1. Sosyal Devlet Kavramı……………………………………...............
1.3.1.2. Sosyal Devlet Ve Sosyal Güvenlik İlişkisi …………………….......
1.4. Sosyal Devletin Ve Sosyal Güvenlik Düşüncesinin Gelişimi ……………..
1.4.1. Sosyal Devlet Ve Sosyal Güvenliğe İlişkin İlk Uygulamalar ………….
1.4.2. Dini Vurguların Öne Çıktığı Dönemler ……………………..................
1.4.3. 1600’lerden I.Dünya Savaşı’na Kadar Olan Süreç …………………...
1.4.4. I.Dünya Savaşı Ve II. Dünya Savaşı Arasındaki Dönem ………………
1.5. Refah Devletinin Ortaya Çıkışı, Sınıflandırılması Sosyal Güvenliğin
Kurumsallaşması ve Refah Devletinin Krizi ………………………........
1.5.1. Refah Devleti Kavramı ………………………….………………………
1.5.2. Refah Devletinin Sınıflandırılması …………………….……….............
1.5.2.1. Bismark sistemi …………………………………………………......
1.5.2.2. Beveridge Sistemi ……………………………………………..........
1.5.2.3. Karma Sistem …………………………………………………….....
1.5.3. Refah Devleti Uygulamaları ……………………………….....................
1.5.3.1. Sosyal Sigorta……………………….……………………….............
1.5.3.2. Sosyal Yardım………….....................................................................
1.5.3.3. Sosyal Hizmet……………………………………….........................
1.5.4. Sosyal Güvenliğin Finansman Yöntemleri ……………………………..
1.5.4.1. Dağıtım Yöntemi …….......................................................................
1.5.4.2. Kapitalizasyon Yöntemi….................................................................
1.5.5. Sosyal Güvenliğin Kurumsallaşması: Refah Devletinin Hız
Kazanması………………………………………………………………
1.5.6. Refah Devleti’nin Krize Girmesi Ve Sosyal Güvenlik…………............
6
7
8
10
10
11
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
22
24
25
26
27
27
28
29
29
30
33
35
36
36
38
41
43
iii
İKİNCİ BÖLÜM
DÜNYA’DA SOSYAL GÜVENLİĞİN GELDİĞİ NOKTA VE BAZI
SOSYAL GÜVENLİK UYGULAMALARI
2.1. Sosyal Devlet Ve Sosyal Güvenlik AnlayışındakiDönüşüm………...........
2.1.1. Devletin Değişen Rolü Ve Neo-Liberal Politikalar……........................
2.1.2. Küreselleşme Ve Sosyal Güvenlik…………………………………......
2.1.2.1. Küreselleşmenin Sosyal Güvenlik Açısından Olumlu Yansımaları
2.1.2.2. Küreselleşmenin Sosyal Güvenlik Açısından Olumsuz Yansımaları
2.2. Sosyal Güvenlikteki Dönüşüm Ve Reform Arayışları……….…………….
2.2.1. Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Güvenliğin Genel Durumu……………….
2.2.1.1. Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Güvenliğe İlişkin En Büyük Sorun :
Yaşlı Nüfus Sorunu ( Old Age Crisis)…….………………………
2.2.1.2. Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Güvenliğe İlişkin Reform Çabaları...…
2.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sosyal Güvenliğin Genel Durumu ve
Sorunları……………………………………………………………...
2.2.2.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sosyal Güvenliğe İlişkin Reform
Çabaları……………………………………………………………..
2.3. Dünyada Sosyal Güvenlik Alanındaki Yeni Eğilimler…………………….
2.3.1. Tek Katmanlı Sistemlerden Çok Katmanlı Sistemlere Geçiş……..…..
2.3.2. Sosyal Güvenlikte Özelleştirme………………………………………..
2.3.2.1. Neden Sosyal Güvenlikte Özelleştirme ?..........................................
2.3.2.2. Sosyal Güvenliğin Özelleştirmesine Yönelik Eleştiriler …………..
2.4. Dünya’daki Bazı Sosyal Güvenlik Uygulamaları………………………….
2.4.1. Latin Amerika’nın Sosyal Güvenliği…………………………………..
2.4.1.1. Şili Modeli : Radikal Bir Anlayış…………………………………..
2.4.1.2. Şili Modelinin Uygulamaları……………………………………….
2.4.1.3. Şili Modeline Yönelik Eleştiriler…………………………………..
2.4.2. Avrupa Birliği Ülkeleri’ndeki Sosyal Güvenlik………………………
2.4.2.1. AB’nin Sosyal Güvenlik Mevzuatı………………………………...
2.4.2.2. AB Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Koordinasyonu………………..
2.4.2.3. AB’ de Sosyal Güvenliğe İlişkin Uygulamalar……………….……
2.4.3. AB Ülkelerinde Öne Çıkan Sosyal Güvenlik Modelleri………………
2.4.3.1. Alman Sosyal Güvenlik Modeli………………………………........
2.4.3.2. İsveç Sosyal Güvenlik Modeli……………………………………..
2.5. Türk Sosyal Güvenlik Modeli ……………………………………………..
2.5.1. Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Gelişimi………………………………...
2.5.1.1. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi……………………………………
2.5.1.2. Cumhuriyet Dönemi………………………………………………..
2.5.2. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Genel Yapısı……………………
2.5.3. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Organizasyon Yapısı ve Kapsamı….
2.5.4. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Yapısı………………….
2.5.4.1 Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)…………...……………………...
2.5.4.2. Emekli Sandığı……………...………………………………….......
2.5.4.3. Bağ-Kur……………………….………………………………........
2.5.4.4. Sosyal Yardım……………………………………………………...
2.5.4.5 Sosyal Hizmetler…………………………………………………...
46
46
49
50
51
53
54
55
57
58
60
61
62
63
64
65
66
66
67
67
69
70
70
70
71
75
75
77
78
79
80
81
82
84
85
86
89
91
93
96
iv
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRK SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN SORUNLARI
VE REFORM ARAYIŞLARI
3.1. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Bugünkü Geldiği Nokta……………….
3.2. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Sorunları……………………………….
3.2.1. Yapısal Sorunlar ……………………………………..………………….
3.2.1.1. Kurumlar Arası Norm Ve Standart Farklılıkları………...………….
3.2.1.2. Emeklilik Yaşı Ve Erken Emeklilik Sorunu………………...……...
3.2.1.3. Af Uygulamaları ve Borçlanma Yasaları…………………………..
3.2.1.4. Kayıt dışı İstihdam Ve Kaçak Sorunu…………….………………...
3.2.1.5. İdari ve Mali Özerklik Sorunu ……………….…………………….
3.2.1.6. Mevcut Sistemin Yoksulluğa Karşı Koruma Sağlayamaması……...
3.2.1.7. Bütün Nüfusun Koruma Altına Alınamaması…………….…………
3.2.2. Finansal Sorunlar……………………………………………….………
3.2.2.1. Aktüeryal Dengelerdeki Bozukluk…………………………………..
3.2.2.2. Finansman Sorunları…………………………..……………………
3.2.2.3. Sağlık Harcamalarındaki Artışlar………………………..…………..
3.2.2.4. Prim Tahsilat Oranlarındaki Düşüklük İle Prim Oranlarındaki
Yükseklik……………………………................................................
3.2.2.5. Prim Karşılığı Olmayan Ödemeler…………………….…………….
3.2.2.6. Devlet Katkısının Olmayışı………………………………………….
3.3. Sosyal Güvenlikte Reform Arayışları ……………………………………
3.4. Sosyal Güvenlik Reform Süreci……………………...…………………...
3.4.1. 4447 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemeler………………………..…..
3.4.2. Sosyal Güvenlik Kuruluşlarını Yeniden Yapılandırma
Çalışmaları………....................................................................................
3.4.3. Bireysel Emeklilik Sistemine Geçilmesi…………………………..……
3.4.4. Acil Eylem Planı Kapsamında Yürütülen Çalışmalar…………...……...
3.4.4.1. Genel Sağlık Sigortası Alanında Yapılan Çalışmalar……………….
3.4.4.2. Emeklilik Alanında Yapılan Çalışmalar…………………………….
3.4.4.3. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Yapılandırması: Tek Çatı……
3.4.4.4. Sosyal Hizmetler ve Sosyal Yardım………………………………
3.5. Reform Sürecinde Alınan Yol: Anayasa Mahkemesi Kararı Ve Reformun
Eksik Yanı Meselesi …………………………………………………...
3.6. Sosyal Güvenlik Reformu İle Sosyal Tarafların Görüşleri……………….
3.6.1. İşçi Sendikalarının Görüşleri…………………………………………...
3.6.2 Memur Sendikalarının Görüşleri……………………………………….
3.6.3. İşveren Sendikalarının Görüşleri ………………………………………
3.6.4. TÜSİAD’ ın Görüşleri………………………………………………….
3.6.5. TESK’in Görüşleri……………………………………………………..
3.6.6. Siyasi Partilerin Sosyal Güvenlik Konusundaki Görüşleri ……………
3.7. Türkiye’de Sosyal Güvenlik Vizyonu ve Stratejileri……………………..
SONUÇ………………………………………………………….........................
KAYNAKÇA……………………………………………………………………
ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………..
100
100
101
101
105
108
111
114
115
119
120
120
123
130
135
137
139
141
143
143
146
147
150
151
158
167
170
174
175
175
177
178
179
181
181
183
186
191
204
v
KISALTMALAR DİZİNİ
AB
Avrupa Birliği
ABD
Amerika Bileşik Devletleri
ASO
Ankara Sanayi Odası
ATP
Arbejdsmarkedets Tillaegspension (İş Piyasası Ek Aylıklar Dairesi)
BAĞ-KUR
Esnaf Ve Sanatkarlar Ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu
Bkz.
Bakınız
Çev.
Çeviren
DPT
Devlet Planlama Teşkilatı
GSMH
Gayrisafi Milli Hasıla
GSS
Genel Sağlık Sigortası
GSYİH
Gayrisafi Yurt İçi Hasıla
ILO
International Labour Organisation - Uluslararası Çalışma Örgütü)
KİT
Kamu İktisadi Teşebbüsü
NDC
National Defined Contribution (Ulusal Tanımlanmış Fayda)
OECD
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
OYAK
Ordu Yardımlaşma Kurumu
s.
Sayfa
SHÇEK
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
SSCB
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SSK
Sosyal Sigortalar Kurumu
SSYDTF
Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
SYZ
Sosyal Yardım Zammı
TBMM
Türkiye Büyük Millet Meclisi
TÜFE
Tüketici Fiyat Endeksi
TÜHİS
Türk Ağır Sanayi Ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası
TÜİK
Türkiye İstatistik Kurumu
TÜRK HARB-İŞ Türkiye Harb Sanayi ve Yardımcı İşkolları İşçileri Sendikası
TÜRK-İŞ
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu
UÇÖ
Uluslararası Çalışma Örgütü
vi
ÇİZELGELER DİZİNİ
Sayfa No
Çizelge 1.1. Sosyal Sigortaların Tarihi Gelişimi……………………..................
23
Çizelge 1.2 Özel Sigortalarla Sosyal Sigortalar Arasındaki Temel Farklar……
33
Çizelge 1.3. Çeşitli Ülkelerde Uygulanan Sosyal Güvenlik Planları ve
Finansman Yöntemleri …………………………………………………………
40
Çizelge 2.1. Endüstrileşmiş Ülkelerde Yaşlı Bağımlılık Oranları…………........
56
Çizelge 2.2 Seçilmiş Ülkelerde Emeklilik Yaşı Uygulamaları……………........
61
Çizelge 2.3. AB’de Bütçeden Sosyal Güvenliğe Ayrılan Pay …………….........
72
Çizelge2.4.Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kapsamında Bulunan Nüfus….…......
84
Çizelge 2.5. Sosyal Sigortalar Kurumunun Gelir Ve Giderleri…………………
88
Çizelge 2.6. Emekli Sandığı’nın Gelir Ve Giderleri……………………………
90
Çizelge 2.7. Bağkur’un Gelir Giderleri…………………………………............
92
Çizelge 2.8. Türkiye’de 2004 Yılına Ait Sosyal Hizmet Ve Sosyal Yardım
Harcamaları……………………………………………………………………...
98
Çizelge 3.1. Türkiye’deki Sosyal Sigorta Kurumlarının Sosyal Sigorta Kolları.. 102
Çizelge 3.2. Türkiye’de 2003-2005 Döneminde SSK ve Emekli Sandığı Alt
Sınır Emekli Aylıklarındaki Artış ile Tüfe Arasındaki İlişki………................... 104
Çizelge 3.3. Çeşitli Ülkelerde Uygulanan Emeklilik Yaşı……………………...
106
Çizelge 3.4. Ülkemizde Emeklilik Yaşında Yapılan Düzenlemeler……………. 107
Çizelge 3.5. Bağkur’da Yapılan Başlıca Af Uygulamaları……………………... 109
Çizelge 3.6.SSK’da Yapılan Başlıca Af Uygulamaları………………….……...
110
Çizelge 3.7. Türkiye’deki Kayıt dışı İstihdam……………………….…,……… 113
Çizelge 3.8.Türkiye’de Hanehalkı Fertlerinin İşteki Durumuna Göre
Yoksulluk Oranlar…............................................................................................. 117
Çizelge 3.9. Türkiye’de Sosyal Sigorta Kuruluşlarının Alt Sınır Aylığı İle
Yoksulluk Sınırının Karşılaştırılması…………………………………………..
118
Çizelge 3.10. Türkiye’de Asgari Ücret Ve Enflasyondaki Gelişmelere Yönelik
Bir Analiz………………………………………………………………………
118
Çizelge 3.11. Türkiye’de Yıllar İtibariyle Türkiye’deki Sosyal Güvenlik
Kapsamındaki Aktif Pasif Nüfus (1985-2006)………………………….……....
122
Çizelge 3.12. AB’de Bütçeden Sosyal Güvenliğe Ayrılan Pay ………………... 124
Çizelge 3.13.Türkiye’de Sosyal Güvenlik Katkıları Ve Faiz Ödemeleri……….
125
vii
Çizelge 3.14. Sosyal Güvenlik Kurumlarına Yapılan Bütçe Transferleri ……...
126
Çizelge 3.15. Türkiye’de Yüzde 20’lik Grupların Gelirden Aldığı Paylar……..
128
Çizelge 3.16. Türkiye’nin Son 14 Yıldaki Sağlık Harcamaları Eğilimi (%)……
131
Çizelge 3.17. Türkiye’de 1995-2006 Döneminde Sosyal Sigorta Kuruluşlarının
Sağlık Harcamaları...............................................................................................
132
Çizelge 3.18. Yıllar İtibariyle Türkiye’deki Sosyal Yardım Zammı Ve Aylık
Ödemeleri……………………………………………………………………….. 138
Çizelge 3.19. Çeşitli Ülkelerde Sosyal Güvenlik Katkı Payları………………...
140
Çizelge 3.20. 1993-98 Arası Türkiye’deki Sosyal Güvenlik Sistemi Açıkları ...
142
Çizelge 3.21. Türkiye Ve Bazı ülkelerdeki Yaşlanma Hızı…………………….. 160
Çizelge 3.22. Türkiye’de Yaşlı Bağımlılık Oranı Ve Toplam Bağımlılık
Oranı(%) ………………………………………………………………………..
161
Çizelge 3.23. Türkiye’de Emeklilik Sisteminin Temel Parametrelerinin
Karşılaştırılması ………………………………………………………..………
163
Çizelge 3.24. 5510 Sayılı Kanuna Göre Yıllar İtibariyle Türkiye’deki
Emeklilik Yaşları………………………………………………………………..
165
Çizelge 3.25. Türkiye’de Doğuşta Hayatta Kalma Beklentisi ( 1970-2025)…… 166
Çizelge 3.26. Türkiye’de Yapılacak Olan Sosyal Yardımlar…………….……..
173
viii
GRAFİK DİZİNİ
SayfaNo:
Grafik 3.1 Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına Yapılan Bütçe Transferleri
1994-2006 (Bin YTL.)……………………………………………………...
126
Grafik 3.2. Türkiye’deki Kamu Sağlık Harcamalarının Projeksiyonu…….. 155
Grafik 3.3. Türkiye’de Emeklilikte Geçen Süre…………………………… 166
ix
GİRİŞ
Bir dizi kamu önlemi ile hastalık, doğum, iş kazası , işşizlik, iş göremezlik,
yaşlılık, ölüm gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkabilecek her türlü ekonomik ve
sosyal rahatsızlıklara karşı toplumun kendini koruması şeklinde ifade edilen sosyal
güvenlik; sosyal politika uygulamalarının en önemlisi aynı zamanda da sosyal refah
devleti anlayışının en temel göstergelerinden biridir. Her şeyden önce bir insan hakkı
olan sosyal güvenlik düşüncesinin gelişimine bakıldığında insanlığın başlangıcından
beri sosyal devlet anlayışıyla beraber sosyal güvenlik düşüncesinin geliştiği
görülmektedir. Zaman içerisinde sosyal güvenliğin zenginlerin merhametine
bırakılamayacak kadar önemli ve hassas bir konu olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Yani
bir bakıma her zaman sosyal güvenlik ‘sosyal devletin sosyal güvenliği’ olmuştur.
Bu amaçla önceleri dini vurgularla birlikte sosyal sorumluluk ve bir arada yaşamanın
zorluğu ve karşılıklı dayanışma esasları üzerine kurulan sosyal güvenlik
uygulamaları zamanla değişime uğramıştır. Sosyal güvenlikteki asıl köklü değişim
ise refah devletinin ortaya çıkmasıyla olmuştur. Özellikle II. Dünya Savaşı
sonrasında dünyada sosyal güvenliğe ilişkin refah devleti uygulamaları hızlanmış ve
farklı
modeller
ortaya
çıkmış;
bu
durum
refah
devleti
uygulamalarının
sınıflandırılması ihtiyacını yani farklı sosyal güvenlik sistemlerini de beraberinde
getirmiştir.1881’de Bismark tarafından sosyal sigorta anlayışının uygulamaya
geçmesiyle başlayan bu süreç 1942 yılında hazırlanan Beveridge Raporu’nda yer
alan ‘Yoksulluk çağdaş bir toplumun yüz karasıdır; geniş kapsamlı ve sistematik bir
sosyal güvenlik modeliyle toplum yoksulluk sorununu çözebilir.’şeklindeki ifadelerle
daha da netlik kazanmıştır. Sosyal güvenliğin önemine İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nde yer verilmesinin ardından bütün dünyada sosyal sigorta, sosyal
yardım ve sosyal hizmetlerden oluşan sosyal refah devleti uygulamalarının
hakimiyeti artmış, kamusal harcamalar içerisinde sosyal refah harcamaları zirveye
ulaşmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelişimine hızla devam eden Refah Devleti
1970’lerde baş gösteren petrol fiyatlarındaki aşırı artış sonucu oluşan stagflasyonun
da etkisiyle ekonomik ve toplumsal dengelerde değişime neden olan
yeni bir
bunalıma girmiş, bu durum yoksulluk ve işsizlik sorunlarını da beraberinde
getirmiştir. Refah devletinin yaşadığı bu kriz, yeni bir liberal felsefenin doğmasına
1
neden olmuştur. Böylece, gelişmiş kapitalist ülkelerde Keynesci ekonomik
politikalar ve refah devleti anlayışına, azgelişmiş ülkelerde ise ulusal kalkınmacı
devlet politikalarına ve bunları uygulayan kurumlara karşı bir yol açılmış; ve yeniliberalizm dünya genelinde yeni bir siyasal ve ideolojik değişime neden olmuştur.
Kapitalist ilişkilerin değişime uğradığı bu dönemde, devlet de bu değişime uygun
olarak bir yeniden yapılanma sürecine girmiş ve devletin rolü ‘ Kürek çeken değil
dümen tutan devlet’ şeklinde tanımlanmaya başlanmıştır. Bu durum devletlerin
sosyal politikalarında önemli bir değişime yol açmıştır.
Sosyal güvenlik alanında yaşanan değişim süreci Türkiye’de gözlemlenmiştir.
Bu süreç içerisinde Türkiye’de de 1980’li yıllarla birlikte kayıt dışı kesimin giderek
büyümesi, prim alacaklarının tahsil edilmemesi ve sosyal güvenlik fonlarının iyi
işletilememesi gibi nedenler sosyal güvenlik sisteminin kendi kendini finansmanını
engellemiştir. Özellikle bu dönemde sosyal güvenlik kurumlarının işletilmesinde
popülist, klientelist (Al Gülüm Ver Gülüm Anlayışı) ve nepotik zihniyetin izlerini
bulmak mümkündür. Bu tür nedenlerden dolayı 1990’lı yıllarla birlikte sosyal
güvenlik sistemi açık vermeye başlamış ve harcamalarının genel bütçeden yapılan
transferlerle karşılanması zorunlu hale gelmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde giderek
artan sosyal güvenlik açıkları ‘ kara delik’ olarak nitelendirilmiş ve sosyal güvenlik
reformunun alt yapısını hazırlayacak biçimde bu kurumların devlete ve ekonomiye
yük oluşturduğu felsefesi oluşturulmaya çalışılmıştır. Daha sonraki aşamada ise bu
yükün ortadan kaldırılmasının tek yolu olarak sosyal güvenlik sisteminin bir
kısmının özel sektör aracılığıyla yönetilmesi yönünde fikirler artış göstermiştir. Bu
süreçte Latin Amerika’da radikal bir anlayış olan Şili modeli ortaya çıkarken
Avrupa ülkelerinde başta İsveç olmak üzere her ülkenin kendine has özelliğinden
yola çıkılarak sosyal güvenlik sistemleri oluşturulmuştur. Genelde gelişmekte olan
ülkelerde sosyal güvenliğin kaynak yetersizliğinden dolayı gelişmiş ülkelerde ise
yaşlı nüfus sorunlarından dolayı sosyal güvenlikle ilgili stratejilerin her ülkenin
kendi iç dinamikleriyle ilgili olarak değiştiği görülmektedir.
Türkiye’de de sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunlardan dolayı
özellikle Dünya Bankası eksenli reformlar olmak üzere dünyadaki gelişmeler de
dikkate alınarak sosyal güvenlik sisteminde baş gösteren krizlere çözüm bulabilmek
amacıyla birtakım reform çalışmaları yapılmış, yasalarda değişikliklere gidilmiştir.
2
Her şeyden önce emeklilik sistemi yeniden düzenlenerek yaş ve prim ödeme gün
sayıları artırılarak emekliliği hak etme koşulları ağırlaştırılmıştır.
Türkiye’de sosyal güvenlik alanındaki bu tür
ihtiyaçların ve taleplerin
değişmesi sonucu sosyal güvenlik arzında da farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu
bağlamda siyasi parlamenter demokrasi anlayışı gereği ve aynı zamanda dünyadaki
sosyal refah devleti anlayışında meydana gelen değişimler sonucu sosyal güvenlik
alanında bir dizi reformlar yapılması ihtiyacı her zaman gündemdeki yerini
korumuştur.
Bu çalışmada özellikle Türkiye’de 1990’lı yıllardan itibaren baş gösteren
sorunların kaynağına inilmiş, sorunlar analiz edildikten sonra 1999’tan başlayıp
günümüze kadar devam eden reform çalışmalarına yer verilmiştir. Bu kapsamda
emeklilik yaşında yapılan düzenlemelere, prim ödeme gün sayısındaki değişmelere,
sosyal güvenlik sisteminin bir parçası olarak görülmeye başlayan Bireysel Emeklilik
uygulamalarının
ne
ölçüde
sisteme
fayda
sağlayabileceği
gözlemlenmeye
çalışılmıştır. Son olarak da 2008’de yürürlüğe girmesi beklenen sosyal güvenlik
reformunda hangi noktaya gelindiği sosyal tarafların görüşlerine de yer verilerek
ortaya konmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda Genel Sağlık Sigortası, Emeklilik
Uygulamaları, Sosyal Güvenlikte Yeniden Yapılanma, Sosyal Yardım Ve Sosyal
hizmet uygulamalarının nasıl gerçekleşeceğine ait bilgiler verilmiştir.
Çalışmanın Amacı
Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak insanlara asgari bir yaşam sürme
imkanı sunmaya çalışan Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin dünyadaki sosyal devlet
ve sosyal güvenlik uygulamaları ışığında ele alınarak kurumların sorunlarına
değinilmesi, sorunların objektif bir şekilde analiz edilmesi, gerekli önerilerin
verilmesi ve yapılmakta olan reformların ne kadar etkili olup olmadığının saptanması
amaçlanmıştır.
Çalışmanın Önemi
Sosyal Güvenlik Sistemi’nin net olarak anlaşılmasının sağlanması, yanlış
işletilen bir sistemin ülke ekonomisinde nasıl onarılması güç yaralar oluşturduğu,
sosyal güvenlik sistemindeki sorunlara yönelik reform ve çözüm önerilerinin
3
değerlendirilmesi ve sistemin sürdürülebilirliğinin hangi aşamada olduğunun
incelenmesidir.
Çalışmanın Sınırlılıkları
Sosyal Güvenlik Sistemi dünyadaki bazı örnekler ışığında genel hatlarıyla
ortaya konulmuştur. Konu üç bölümde incelenmektedir. Araştırma yapılırken elde
edilen bulgular grafik ve tablolarla desteklenmeye çalışılmaktadır.
Çalışmanın Metodolojisi Ve İçeriği
Bu çalışma 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sosyal güvenlik
kavramı dar ve geniş açıdan açıklanacak, aynı zamanda sosyal güvenliğin amaçlarına
da değinilerek devlet ve sosyal güvenlik ilişkisi göz önüne alınarak sosyal devlet
kavramı açıklanacak, sosyal devletin gelişim evreleri refah devletinin de ortaya
çıkmasıyla birlikte ele alınarak sosyal devletin ve sosyal güvenliğin gelişimi iç içe
anlatılacaktır. Diğer taraftan II.Dünya Savaşından sonraki sürece yer verilerek refah
devletinin ortaya çıkışı anlatılacaktır. Daha sonrasında ise refah devleti kavramına
yer verilerek refah devletinin
Bismark, Beveridge ve Karma sistemden oluşan
sınıflandırılması açıklanacak aynı zamanda sosyal sigorta, sosyal hizmet ve sosyal
yardımdan oluşan refah devleti uygulamalarının anlatımına da yer verilecektir.
Birinci bölümün sonuna doğru ise sosyal güvenliğin finansman yöntemleri
anlatıldıktan sonra sosyal güvenliğin kurumsallaşma ve krize girme sürecine
değinilecektir.
İkinci bölümde ise dünyada sosyal güvenliğin geldiği nokta ile bazı sosyal
güvenlik uygulamaları örneklerine yer verilecektir. Öncelikle sosyal devlet ve sosyal
güvenlik anlayışındaki dönüşüm kapsamında küreselleşme ve sosyal devlet ilişkisi
göz önüne alınarak küreselleşme sürecinin sosyal güvenlik açısından olumlu ve
olumsuz görünen yanları ortaya konulacaktır. Daha sonra sosyal güvenlikteki
dönüşüm sonrasında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sosyal güvenliğin genel
durumu ve bu ülkelerde sosyal güvenlik alanında yaşanan sorunlar ve buna yönelik
geliştirilen çözüm arayışları açıklanacaktır. Daha sonrasında dünyada sosyal
güvenlik alanındaki yeni eğilimler kapsamında tek katmanlı sistemlerden çok
katmanlı sistemlere geçiş ve sosyal güvenlikteki özelleştirme uygulamaları eleştiriler
katılarak açıklanacaktır. İkinci bölümün sonunda ise sosyal güvenlikteki bu dönüşüm
4
Şili başta olmak üzere Latin Amerika örnekleri, AB’nin sosyal güvenlik anlayışı
çerçevesinde çarpıcı iki örnek olan İsveç ve Alman modellerinin açıklanmasıyla
bitecektir.
Üçüncü bölümde ise Türkiye’deki sosyal güvenlik sistemi genel hatlarıyla
işlendikten sonra Türkiye’de sosyal güvenliğin gelişimine yer verilecek, aynı
zamanda sistemin organizasyon yapısı ve kapsamı açıklanacak ve finansman yapısı
kapsamında primli sistemlerden oluşan Bağ-kur, SSK ve Emekli Sandığı; primsiz
sistemlerin oluşturduğu sosyal yardım ve sosyal hizmetler ayrı ayrı ele alınacaktır.Bu
aşamadan sonra sistemin yapısal ve finansal sorunlardan oluşan sorunlarına yer
verilecektir.Yapısal sorunlar adıyla; kurumlar arası norm ve standart farklılıkları,
emeklilik yaşı ve erken emeklilik sorunu, af uygulamaları ve borçlanma yasaları,
kayıt dışı istihdam ve kaçak sorunu, idari ve mali özerklik sorunu, mevcut sistemin
yoksulluğa karşı koruma sağlayamaması, bütün nüfusun koruma altına alınamaması
sorunlarına yer verilecektir.Finansal sorunlar adıyla ise aktüeryal dengelerdeki
bozukluk, finansman
sorunları, sağlık harcamalarındaki artışlar, prim tahsilat
oranlarındaki düşüklük ile prim oranlarındaki yükseklik, prim karşılığı olmayan
ödemeler ve devlet katkısının olmayışı sorunlarına yer verilecektir.Bu bölümün
sonuna doğru ise sistemin sorunlarına yönelik oluşturulan reform arayışlarına yer
verilecektir. Bu kapsamda 4447 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemeler içerisinde
yapılan Sosyal Güvenlik Kuruluşlarını Yeniden Yapılandırma Çalışmaları, Bireysel
Emeklilik Sistemine Geçilmesi anlatılacaktır. Acil Eylem Planı Kapsamında
Yürütülen Çalışmalar kapsamında ise Genel Sağlık Sigortası, Genel Sağlık
Sigortasının Mali Projeksiyonu, GSS Sigortası’na Yönelik Eleştiriler, Emeklilik
Sigortası, Emeklilik sisteminde yapılan düzenlemeler,
Sigortası’na
Yönelik
Eleştiriler,
Emeklilik yaşı Emeklilik
Sosyal Güvenlik
Kurumu
Başkanlığı
Yapılandırması, Sosyal Hizmetler Ve Sosyal Yardım uygulamaları anlatılacaktır.
Son olarak da reform sürecinde alınan yol ve Türkiye’deki sosyal güvenlik
vizyonuna değinilmekle birlikte değerlendirmelere yer verilerek
üçüncü bölüm
tamamlanmış olacaktır.
5
BİRİNCİ BÖLÜM
SOSYAL GÜVENLİĞİN FELSEFESİ, GELİŞİM SÜRECİ VE SOSYAL
GÜVENLİĞE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR
1.1.
Sosyal Güvenlik Kavramı
Bireyler yaşamları boyunca gelir kayıpları uğramalarına neden olabilecek
sosyal tehlikelerle çoğu zaman karşılaşabilmekte hatta bazı durumlarda vücut ve ruh
sağlığı
için
çok
büyük
bir
harcama
yapma
durumuyla
karşı
karşıya
1
kalabilmektedirler. Karşılaşılan bu durumların bireysel olarak tahmin edilmesi ve
ortaya çıkmasının engellenmesinin mümkün olmamasına rağmen mal ve gelir
eksikliklerine yol açan finansal kayıpların önlenmesi hayli önemlidir.2Bu sebeple
geçmişten günümüze aileden başlayıp dini duygulardan esinlenilerek bir sosyal
dayanışma ortamı oluşturulmaya çalışılmıştır. Zamanla insan düşüncesi gelişmiş,
geleceği güvence altına alma isteği güçlenmiş ve bu durumun sonucunda sosyal
güvenlik kavramı ortaya çıkmıştır.3
Sosyal güvenlik kavramı4 ilk kez ABD’de ‘Social Security Act’ile 1935
yılında kullanılmıştır. Daha sonra ILO’un ‘Approaches to Social Security’ adlı
raporuyla yaygınlık kazanmış, 1944 yılında ILO’nun 1952 tarihli ve 102 sayılı
sözleşmesinde
tüm
ayrıntıları
ile
açıklanarak,
günlük
dilde
kullanılmaya
başlanmıştır.5
En basit açıklamasıyla sosyal güvenlik bir dizi kamu önlemi ile hastalık,
doğum, iş kazası , işşizlik, iş göremezlik, yaşlılık, ölüm gibi nedenlerden dolayı
ortaya çıkabilecek her türlü ekonomik ve sosyal rahatsızlıklara karşı toplumun
kendini korumasıdır. Bireyin karşılaştığı bu sorunlar bireyin gelirinin azalması veya
1
Resul KURT, İş Hukuku Ve Sosyal Sigorta Mevzuatında Usul Ve Esaslar, Uygulamalar,
Sorunlar, Çözümler, Yargı Kararları, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Yayın
No:37, s.1
2
S.S HUEBNER and Kenneth BLACK, Life Insurance, Jr Meredith Publishing Company Printed In
The United States Of America ,2004, p.3
3
İsmail GÜNEŞ, Sosyal Güvenlik, Kamu Maliyesi Web Sitesi,
http://idari.cu.edu.tr/igunes/kamu/dosya10.htm, (20.12.2006)
4
Burada sosyal güvenlik kavramıyla sosyal güvenlik düşüncesini birbirinden ayırmamız gerekir. Her
ne kadar sosyal güvenlik kavramı ilk kez 1935’te kullanılmaya başlansa da sosyal güvenlik
düşüncesinin insanlık tarihiyle eş zamanlı olduğu söylenebilir.
5
Ufuk AYDIN, Sosyal güvenlik Sorunlarının Çözümünde Özel Sigortalar, T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayın No:1117, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, No:156, Eskişehir-1999,
s.5
6
giderlerinde artışa yol açabilir. Çalışma gücünü olumsuz yönde etkileyen hastalık,
yaşlılık ve sakatlık gibi fizyolojik riskler ile çalışma gücünü etkilememekle beraber
onun kullanımını engelleyen işsizlik bu türden risklere girmektedir. Bu risklerle
karşılaşan birey geçici ya da sürekli olarak gelirden mahrum kalmakta, ekonomik
güvensizlik ortamıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu noktadan hareketle sosyal
güvenlik politikalarının temelini ekonomik, sosyal ve fizyolojik risklerin bireyler
üzerindeki etkilerini giderme çabaları meydana getirmektedir.6
Her ne kadar sosyal güvenlik kavramı ilk bakışta bireylerin belirli risklere
karşı korunması şeklinde ifade edilse de sosyal güvenlik kavramının herkesçe kabul
edilebilir bir tanımını vermek ve bunu bütün boyutlarıyla ortaya koymak pek kolay
görünmemektedir. Çünkü sosyal güvenlik deyimi genellikle sosyal güvenlik
politikaları ile sosyal güvenlik sistemlerini kapsayacak biçimde incelenmektedir.
Buradan anlaşılıyor ki; ‘sosyal güvenlik terimi’7 aynı anda hem bir düşünceyi hem de
bu düşünceye işlerlik kazandıran kurumsal bir yapıyı yansıtmaktadır.8
Sosyal güvenlik kavramının tümüyle anlaşılabilmesi açısından konuyu dar ve
geniş bir ayrıma tabi tutmak fayda sağlayabilir. Buradaki dar ölçütü konunun
kurumsal yönünü geniş ölçütü ise sosyal güvenliğin düşünsel yönünü göstermektedir.
1.1.1.
Dar Açıdan Sosyal Güvenlik Anlayışı
Dar açıdan sosyal güvenlik, insanın karşılaşacağı tehlikelerin sonuçlarına
karşı korunması ve insana bu konuda bir emniyetin sağlanmasını belirtir. Tehlike ile
karşılaşan insan tehlikenin niteliğine göre gelir azalması, gelir kesilmesi ve
giderlerde beklenmeyen artışlar ile baş etmek zorunda kalır. Gelir devamlılığındaki
bu değişiklikler ihtiyaçların karşılanmasında da birtakım meselelere yol açar ve gelir
6
Cemal Hüseyin GÜVERCİN, Sosyal Güvenlik Kavramı Ve Türkiye’de Sosyal Güvenliğin
Tarihçesi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, Cilt :57, Sayı:2, 2004, s.89
7
Sosyal sözcüğü günümüzde a) toplumsal; başka insan gruplarıyla olan ilişkiye, toplum düzenine
ilişkin; b) düşünce, anlayış, duygu ve istekleri bakımından kendilerini doğal olarak bir birlik içinde
görenlerin gruplar oluşturmalarını teşvik eden; c) iktisaden zayıf ve korunması gereken ; d) modern
sanayi toplumu açısından sınıf çelişkilerini azaltıcı bir düşünce yapısı anlamlarını taşımaktadır.
Güvenlik sözcüğünün de farklı anlam ve yorumları vardır. Bu birey ve devlet açısındandır. Örneğin
bireyin güvenliği hayatının, sağlığının tehlikede olması, gelir düzeyinin düşmesi, hastalık ve çevre
şartlarının bozulmasından dolayı tehlikelere karşı korumalara yöneliktir. (DİLİK, Sait, Sosyal
Güvenlik, Ankara Üniv. Basımevi, Ankara, 1992 ,s.1-2) Geniş anlamda güvenlik terimine ise terör
olayları, su ya da petrol rezervleri,siyasi liderlerin ruh ve beden sağlıkları gibi durumlar girebilir.
( Yaprak ÖZER, Küreselleşme Ve Yeni Ekonomi, Hayat Yayınları:125, Yönetim Dizisi:19,İstanbul,
2002,s.75)
8
Ali GÜZEL ve Ali Rıza OKUR, Sosyal Güvenlik Hukuku, Betaş, 8.Bası, İstanbul, 2002, s.2
7
dengesizliğine neden olur bu durum da muhtaçlığı beraberinde getirir.9Bu açıdan
sosyal güvenlik, asıl ve normal anlamında hastalık, kaza, analık, yaşlılık, sakatlık,
işsizlik, ölüm ve çocuk yetiştirme gibi sosyal risklerin yol açabilecekleri durumlarda
gelir kayıpları ve gider artışlarına karşı kişilerin güvenliklerinin sağlanmasıdır. Bu
tanımda devlet ya da kamu tedbir ve kurumlarından söz edilmemiştir.10
Genel anlamıyla dar açıdan sosyal güvenlik anlayışı; ilke olarak asgari bir
yaşam seviyesinin sağlanması ve sürdürülmesini hedef almaktadır. Diğer bir ifadeyle
dar açıdan sosyal güvenlik anlayışı mevcut refah düzeyinin
daha da yukarı
çıkarılmasına dair herhangi bir sosyal ve ekonomik bir politika uygulanmasını
içermemektedir.11
Sosyal güvenliğin dar anlamda kullanımına ilişkin değişik yaklaşımlarda
mevcuttur. Sosyal güvenlik kavramının esas olarak sosyal sigortaların yanı sıra
sosyal yardım ve sosyal hizmetleri de içeren bir üst kavram olmasına rağmen
uygulamalarda sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin zayıf kalması buna karşılık
sosyal sigortaların daha etkin ve yaygın olması nedeniyle sosyal güvenlik dar
anlamıyla sosyal sigortalarla özdeş olarak görülmektedir.12
1.1.2.
Geniş Açıdan Sosyal Güvenlik Anlayışı
Geniş açıdan
sosyal güvenlik anlayışı dar anlamdaki sosyal güvenliğin
kapsamına giren riskler dışında aynı zamanda aile, konut, şehircilik, eğitim, meslek
seçmede yardım, yönetime katılma, istihdam, konjonktür, verimliliğin artırılması
sağlık ve hijyen politikalarıyla ilgili önlemleri de kapsamına almaktadır. 13Bu açıdan
bir analiz yapıldığında geniş açıdan sosyal güvenlik anlayışının daha çok toplumun
refahının artırılmasıyla ve bundan hareketle sosyal ve ekonomik politikaların hayata
geçirilmesiyle toplumsal yaşam standardının yükseltilmesiyle ilgili olduğu ortaya
çıkmaktadır.14
9
Kadir ARICI, Sosyal Güvenlik Dersleri, Sargın Ofset, Ankara, 1999, s.3
Songül SALLAN GÜL, Sosyal Devlet Bitti, Yaşasın Piyasa!, Yeni Liberalizm Ve
Muhafazakarlık Kıskacında Refah Devleti, Etik Yayınları, Şubat, 2004, İstanbul, s.151
11
Nihat DALGIN, Sosyal Güvenliğe Katkısı Bağlamında Karşılıklı Sigortalar, Bilim Ve Danışma
Kurulu Onaylı Eseler, Türkiye Sigorta Ve Reasürans Şirketler Birliği, s.47
12
Şebnem Gökçeoğlu BALCI, Güvenceli Asgari Gelir Hakkı, Ve Sosyal Güvenlik Reformu,
İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı: 478 Ekim-2006, s.55
13
Sait DİLİK, Sosyal Güvenlik, Ankara Üniv.Basımevi, Ankara, 1992, s.5
14
Ayrıntılı bilgi için bkz. A. GÜZEL ve A. R. OKUR, ss. 22-23
10
8
Genel itibariyle bireylere her türlü ekonomik, sosyal ve kültürel haklar
sunarak tam bir koruma garantisi veren geniş açıdan sosyal güvenlik kavramı şu
şekilde özetlenebilir: 15
•
Sosyal güvenlik ekonomik bir güvence sağlamak amacını gerçekleştirmelidir.
Bu yöntem ve bakış açısı her şeyden önce bireylerin ekonomik güvencelerini
sarsabilecek tüm olayların sosyal güvenlik alanına girmesini sağlayacaktır.
Lord Beveridge’in deyimiyle sosyal güvenlik ‘bireye yaşamının her
döneminde yeterli bir gelir düzeyi sağlayarak onun güvenlik gereksinimini
tatmin etmektir.’ Bu düşünce göz önüne alındığında sosyal güvenlik hukuku
bireysel ekonomik güvenceyi sağlamaya yönelik bir dağıtım amacı
olmaktadır.
•
Sosyal güvenlik bireye ekonomik güvence sağlamak amacıyla sosyal sigorta
yardımlarının yapılmasını hedef olarak amaçlamıştır. Bu açıdan sosyal
güvenlik anlayışı ‘bir ülke halkının bugününü ve yarınını güven altına almayı
amaçlayan ve birbiri arasında sıkı bir birlik ve uyum kurulmuş olan bir
kurumlar bütünü’ biçiminde tanımlanabilecektir.
•
Eğer sosyal güvenlik politikaları, bireyleri sosyal risklere karşı koruma
çabaları etrafında birleşiyorsa, görünürde amaç bireye ekonomik bir güvence
sağlamaktır. Fakat öz itibariyle bu noktada bireye aynı zamanda kişiliğini
geliştirme imkanı da sunmaktadır. Bu durum İnsan Hakları Evrensel
Bildirisinin 22. maddesinde ‘Herkes, toplumun bir ferdi olarak sosyal
güvenlik hakkına sahiptir; sosyal güvenlik, bireyin onuru, kişiliğin
geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tatmin
edilmesi temeline dayanır.’ ifadeleriyle vurgulanmaktadır.
15
Ayrıntılı bilgi için bkz. A. GÜZEL ve A. R. OKUR, ss. 23-24-25
9
1.2.
Sosyal Güvenliğin Amaçları
Sosyal güvenliğin esas amacı her insana hayatın türlü hadiseleri karşısında
aşırı bir muhtaçlığa düşmeden aynı zamanda özgürlüğünde herhangi bir eksilme
hissettirmeden insanın kişiliğine yaraşır bir hayat düzeyi sağlamaya yönelik kamusal
sosyal düzenleme, sosyal sigorta, sosyal yardımlar ve belirli sosyal hizmetler
alanında bir takım önlemler alma ihtiyacıdır.16
Sosyal güvenliğin amaçları doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki şekilde ele
alınabilir.
1.2.1
Sosyal Güvenliğin Doğrudan Amacı
Sosyal güvenliğin doğrudan amacı belirli sosyal risklerin iktisadi sonuçlarına
daha geniş bir ifadeyle yol açabilecekleri gelir kayıpları ve gider artışlarına karşı
kişilerin güvenliklerini sağlamaktır.17Fakat buradaki sosyal risklerin biraz daha
somut bir şekilde ifade edilmesine ihtiyaç vardır. Bundan dolayı sosyal risk
kavramının, hangi risklerin sosyal risk kapsamında değerlendirileceği ve
hangi
sosyal risklerin sosyal güvenliğin kapsamına girdiğinin çok iyi anlaşılması
gerekmektedir. Risk terimi, özel sigorta hukukunda, gerçekleşmesi sadece ilgilinin
iradesine tabi olmayan, gelecek ve belirsiz bir olayı ifade etmek için kullanılır.
Sosyal risk ise toplumun kendilerine özel bir önem bağladığı ve kişinin bunların
zararlı etkilerinden kurtulmasını istediği risklerdir. Hangi hallerin sosyal risk
sayılacağı ise ILO’nun 28 Haziran 1952 sayılı sözleşmesinde sayılmıştır. Buna
göre hastalık, sakatlık, yaşlılık, iş kazası, meslek hastalıkları, ölüm ve işsizlik sosyal
risk sayılmalıdır. Aynı zamanda sosyal riskler toplumdan topluma, zamana ve hatta
devletin siyasal yapısının çeşidine göre bile değişebilmektedir.18
Sosyal güvenliğin doğrudan amacının aslında dar açıdan sosyal güvenlik
anlayışıyla aynı anlama geldiği anlaşılmaktadır. Yani sosyal güvenliğin doğrudan
amacı bireylerin sadece sosyal risklere karşı korunmasını gerektiren kurumsal bir
niteliğe sahiptir.
16
Ali SEYYAR, Sosyal Güvenlik Nedir?
http://www.sosyalsiyaset.com/documents/sg.htm, (18.11.2006)
17
S. DİLİK, s.10
18
Ahmet KILINÇ, Sosyal Sigortalar Kurumu
http://www.hukukcu.com/bilimsel/kitaplar/ssk.htm, (25.02.2007)
10
1.2.2.
Sosyal Güvenliğin Dolaylı Amaçları
Sosyal güvenliğin dolaylı amaçları ilk planda ele alınan ihtiyaçlar olmayıp
toplumun sağlıklı açıdan ilerleyebilmesi için devletin mali, ekonomik ve siyasal
alanlardaki düzenlemelerinin daha sonra toplumda artı bir katma değer oluşturma
isteğidir. Burada asıl amaç toplumsal refahın artırılmasıdır. Sosyal güvenliğin dolaylı
amaçları sosyal, ekonomik ve siyasi amaçlardan oluşur.
1.2.2.1. Sosyal amaçlar
Sosyal güvenlik sisteminden yararlanma genellikle ‘vatandaş hakları’ olarak
adlandırılır ve bireyler bu haklara ya önceden ödedikleri ücretlerle sahip olurlar ya da
doğrudan devlet tarafından kendilerine yardım da yapılabilir.
19
Buradan anlaşılması
gereken sosyal güvenliğin her şeyden önce temel bir insan hakkı olduğu gerçeğidir.
Sosyal Güvenlik Hakkının temel bir insan hakkı olması bir yandan bireyin
isteminden bağımsız olarak bu hakkın sahibi olmasını, hakkın devredilemez ve
vazgeçilemez bir hak olması sonucunu doğururken, diğer yandan ise bireye kamu
otoritelerinden bu hakkın gerçekleşmesini isteme hakkını vermektedir. Başka bir
deyişle Sosyal Güvenlik hakkı bir lütuf bir yardım değil sahibine talep erki veren
kamuyu da hakkı gerçekleştirme yükümlülüğü altına sokan bir haktır.20Bundan
dolayı sosyal güvenliğin devlet tarafından bir sistematiğe bağlanması gerekmektedir.
Sosyal güvenlik sistemi genellikle ve zaruret içinde bulunan kimselerle ilgili
olarak ortaya çıkmaktadır. Fakat sosyal güvenliğin fakirliği önlemekten başka
kişilerde
bir güvenlik duygusu oluşturma fonksiyonu da vardır.21 Devlet bu
fonksiyonu ancak adaletli bir sosyal güvenlik politikasıyla yerine getirebilir. Yani
devlet sosyal güvenliği hayata geçirirken bir kimsenin gelirini azaltmadan başka bir
kişinin gelirinde artışa neden olmalı, diğer bir deyişle pareto optimumu
hedeflemelidir.
Her şeyden önce adil devlet öncelikle işsizlikten dolayı toplumun fertlerini
açlığa, sıkıntıya, kötü yola ve sömürüye düşmesine mani olmalıdır. Devlet işsiz
19
Asar LINDBECK, Rizikolu Refah Devletinin Dinamikleri, Çev: M.Ali Cevheri,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/makaleler/rizikolu_refah.htm, (25.11.2006)
20
Murat ÖZVERİ, Türkiye’de Sosyal Güvenlik Hakkının Geleceğine İlişkin Düşünceler,
Dosya/Gözlem Ve Görüşler, Toplum Ve Hekim, Mart-Nisan-2005, Cilt:20, Sayı:2, s.147
21
Muzaffer KOÇ, Sosyal Güvenliğin Kökeni,
http://www.sabem.saglik.gov.tr/akademik_metinler/goto.aspx?id=2208, (23.11.2006)
11
olanlara en az onların minumum ihtiyaçlarını giderecek kadar işsizlik parası yani
gelir güvencesi vermelidir. Devlet bu refah güvencesini sağlarken vereceği miktarı
gücü oranında bir öncelikler sırası yaparak yaş, hizmet, ehliyet gibi faktörlerin
etkileyeceği katsayılara göre vermeli, toplumdaki refah önceliklerini göz önünde
bulundurmalıdır.22
Devletin bu politikaları adaletli bir şekilde gerçekleştirmesi durumunda
toplumda birbirine muhtaç olan insanların sayısı azalacak ve toplumsal refah
açısından da fayda sağlanmış olacaktır.
1.2.2.2. Ekonomik Amaçlar
Sosyal güvenlik anlayışı başta insana karşı amaçlar içerirken diğer taraftan
ekonomik amaçlar da güder.
Sosyal güvenlik aynı zamanda ekonomik bir dengeleyici rolünü de
üstlenmiştir. Sosyal güvenlik uygulamaları bazen bu amaç doğrultusunda
desteklenmiş ve sosyal güvenlikten ekonomik dengeyi sağlamak amacıyla
yararlanılmıştır. Kanada’da I.Dünya Savaşı sonrası yaşanan bir ekonomik çöküşün
bir benzerinin II. Dünya Savaşı sonrası oluşmaması için çocuk yardımları artırılarak
talebi canlandırıcı önlemler alınmıştır. Diğer taraftan İngiltere’de yapılan bir
araştırmada işsizliğin satın alma gücünü azalttığı bu zararın ise işsizlik sigortası
yardımlarının arttırılması ile oluşacak zarardan daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır.
İngiltere’de yaşanan bu durum devletin işsizlere
yaptığı bir yardımın makro
ekonomik açıdan daha karlı olduğunu ortaya çıkarmaktadır.23
Ayrıca sosyal güvenlik sosyal sigorta mekanizması sayesinde bireylerin
gönüllü birikimler yapmasını teşvik edilebilir. Çünkü insanlar sosyal güvenlik
sistemleri ile geleceklerini biraz güvence altına aldıkları zaman gönüllü birikimlerin
sosyal sigortaların yetersizliklerini gidermek ve bu sayede geleceklerini mümkün
olduğu kadar garantilemek isterler. Eğer sosyal güvenlik kurumları yoksa, insanlar
geleceklerini tek başına güvence altına alamayacakları duygusuna kapılıp hiç
birikimde bulunmayabilirler.24
22
Mete GÜNDOĞAN, Refah Toplumu, Vadi Yayınları: 71, Toplum Dizisi:31, Nisan, 1997, s.112
U. AYDIN (1999), s.13-14
24
İbrahim SEVİNDİRİCİ, Azgelişmişliğin Ekonomisi, Ayyıldız Yay:38, İtalik Kitapları: 4,Ofset
Hazırlık Ayyıldız, Ankara, Şubat, 1999, s.56
23
12
1.2.2.3. Siyasal Amaçlar
Sosyal yardımda bulunmak sosyal güvenliği sağlamak ve sosyal hizmetler
sunmak sosyal devlet tarafından vatandaşlarına tanınan bir lütuftan ziyade devletin
başlıca görevidir.25 Toplumun hedefleri devlet tarafından saptanır ve devlet bu
amaçların gerçekleşmesi doğrultusunda sevk eder.26 Devlet sosyal güvenlik
sisteminde de bireyleri sosyal risklere karşı koruma metotlarını kendisi ortaya koyar.
Siyasi tarihte sosyal güvenlik kavramına ilk atıf yapan Güney Amerikalı lider
Simon Bolivar’ın 1819’da yaptığı konuşma sırasında ‘En mükemmel yönetim
sistemi, mümkün olan azami mutluluğu, azami sosyal güvenliği ve azami siyasi
istikrarı yaratabilendir.’sözleri sosyal güvenliğin siyasal alanla ilişkisini belirtmesi
açısından önemlidir.27
Sosyal güvenliğin, toplumda sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı desteklediği
ölçüde bu sonucun şüphesiz siyasal alana da etkileri olacaktır. Devletin sosyal
güvenlik gibi yollarla vatandaşlarının muhtaçlıktan kurtardığı toplumlarda gününden
ve geleceğinden emin insanların yaşadığı bir toplumda devlete olan bağımlılık da o
ölçüde yüksek olacaktır.28Bu bağımlılığın oluşmasını sağlayan faktörlerden biri de
sosyal güvenliğin yarı kamusal bir mal olma özelliğidir. Sosyal güvenliğin bireylere
sağladığı yarardan başka topluma yansıyan bir sosyal faydası yani pozitif bir
dışsallığı söz konusudur. Bireylere tek tek yapılan sağlık yardımlarının toplumun
bütününün sağlığı açısından bir fayda yaratma durumu söz konusudur. Bundan
dolayı sosyal güvenliğin yarı kamusallık boyutu, sosyal güvenlik hizmetinin
optimum düzeyde sunulması için yapılacak devlet müdahalesinin altyapısını
oluşturmaktadır.29
25
Süleyman ÖZDEMİR, Refah Devleti: Altın Çağdan Belirsiz Geleceğe,
http://www.sosyalpolitikalar.com/index.php?id=122, (23.03.2007)
26
Güneri AKALIN, Kamu Ekonomisi, Akçağ Yay. No: 34, Ekonomik Araştırmalar:5, Ankara, s.25
27
Türkiye’de Ve Dünyada Sosyal Güvenlik-Kurumun Kuruluş, Görev Ve Çalışma EsaslarıKurumun Diğer Sosyal Güvenlik Kuruluşları İle İlişkileri, s.3
http://download.bagkur.gov.tr/pers/memur.doc, (28.02.2006)
28
K. ARICI (1999), s.36
29
U. AYDIN (1999), s.17
13
1.3
Devlet Ve Sosyal Güvenlik
Geçmişten günümüze devletin ekonomideki rolünün nasıl ve ne kadar olması
gerektiği konusu hep gündemdeki yerini korumuştur. Devletin ekonomiye
müdahalede
bulunup bulunmaması, bulunursa bunun sınırlarının nereye kadar
olacağı devletin ekonomiyi yönlendirici bir hakem mi yoksa müdahaleci rolü ağır
basan bir yapıda mı olacağı çok sık gündeme gelmektedir.
Bu tartışmalar genelde kapitalist ve sosyalist düşünceler ekseninden yola
çıkmaktadır. Bu tartışmalardan sosyal güvenlik de nasibini almıştır.
Birçok liberal yazar serbest piyasanın işleyişiyle toplumun yoksulluğu
arasında kaçınılmaz bir nedensellik ilişkisi bulunduğu fikrini reddetmektedir. Adam
Smith’e göre toplu işsizlikler, konut sorunları gibi problemlerin meydana gelmesinin
nedeni, devletin bu alanlara müdahale etmesinden başka bir şey değildir. Eğer hatalı
para politikaları ve kira kontrolü gibi müdahaleler olmasa piyasa sosyal refahı zaten
yaratacaktır. 30Sosyal güvenlik konusunda liberal felsefeye ilişkin görüşlerden biri de
sosyal güvenlik gerekçesi ile de olsa bireyin, hayatın risklerini kendisinin taşıması
yerine başkalarının üstüne yüklenmesi diğer bir deyişle sosyal güvenliğin
finansmanında primlerin yerini vergilerin alması hoş karşılanmayan bir durumdur.31
Karşı taraftan sosyalist düşünce yanlıları da öteden beri sermayenin sosyal
güvenlik fonlarıyla iştahının kabardığı ve çalışma ilişkilerinde esneklik, özelleştirme
kamu girişimciliğinin tasfiyesi, sendikasızlaştırma gibi istek ve gayretlerin
yaygınlaştığı kanısındadırlar.32 Onlara göre de sosyal devlet her geçen gün yara
almaktadır. Sosyalizmin teorik ve felsefi zemini olan Marksist anlayışa göre ise
‘sosyal güvenlik’, işçi sınıfının yani, hâlihazırda çalışsın ya da çalışmasın, üretim
araçlarının mülkiyetinden yoksun olan ve yaşamını sürdürebilmek için emek gücünü
ücret karşılığında satmak dışında hiçbir seçeneği olmayanların, toplumsal bir
güvenceye duyduğu ihtiyaç şeklinde tanımlanarak sermayeye karşı işçi sınıfının
30
Atilla YAYLA, Sosyal Ve Siyasal Teori, Seçme Yazılar,Siyasal Kitabevi, Ankara, 1993, s.279
Güneri AKALIN, Türkiye’de Ekonomi-Politik Kriz Ve Piyasa Ekonomisine Geçiş, Akçağ
Yay.No: 438, Ekonomik Araştırmalar,: 6, Akçağ Basım, Ankara, 2002, s.115
32
Fatih AYDEMİR, Küreselleşme Sosyal Devlete Elveda mı?
http://istanbulsube.sayfamtr.net/2003GK_sosyal_devlet.doc, (25.11.2006)
31
14
sürekli bilinçlendirilmesiyle sosyal hakların ve güvencelerin teminat altına
alınabileceği vurgulanmaktadır.33
Bu tartışmalar süre dursun olan yine toplumdaki muhtaç ve kimsesiz
insanlara olacaktır. Bu noktada devletin bir amaca ulaşmak için bir araç olduğu amaç
olmadığı gözden kaçmaktadır.
Her ne kadar devlet üzerine yapılan eleştirilere devam edilse de yine de bazı
noktalarda birleşmek gerektiği inkar edilemez. Örneğin güvenlik bunlardan biridir.
Devletin amacı bireysel güvenliktir. Bu güvenliğin doğal hukukla sağlanması
oldukça güçtür. Çünkü adalet, hakkaniyet, tevazu, merhamet ve bize ne yapılmasını
istiyorsak başkalarına da onu yapmak şeklinde gelişen doğa yasaları bunlara
uyulmasını sağlayacak bir gücün korkusu olmaksızın, bizi taraf tutmaya, kibre, öç
almaya ve benzer şekilde sürükleyen doğal duygularımıza aykırıdır. Diğer bir
deyimle ‘Kılıcın zoru olmadıkça ahitler sözlerden ibarettir ve bizi güvence altına
almaya yetmez.’ Dolayısıyla doğa yasalarına rağmen kurulu bir iktidar yoksa veya
bu güç güvenliğimiz için yeterince büyük değilse herkes bütün insanlara karşı
korunmak için kendi gücüne ve kurnazlığına dayanacak,
yapabilecektir.
üstelik bunu meşru
34
1.3.1. Sosyal Güvenlik Felsefesinin Çıkış Noktası : Sosyal Devlet
Dünya genelinde sosyal güvenliğin tarihi gelişimine bakıldığında sosyal
güvenlik uygulamalarının bir bakıma ‘sosyal devletin sosyal güvenliği’ şeklinde
geliştiği görülmektedir. Bu durum sosyal devlet anlayışındaki değişimlerin sosyal
güvenlik uygulamalarında da yansımasına neden olmuştur.
33
Sosyal Güvenlik Saldırısı Ve SSK Sorunu, Nisan-2005,
http://www.marksist.com/marksist_tutum/sosyal_guvenlik_saldirisi_ve_ssk_sorunu.htm (01.08.2007)
34
Thomas HOBBES, Leviathan, Çev: Semih Lim, Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi, Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul, Aralık 1993, s.127
15
1.3.1.1. Sosyal Devlet Kavramı
Sosyal devlet35 genel itibariyle sosyal adalet ve sosyal güvenliği sağlamak ve
herkes için insan haysiyetine yaraşır asgari bir hayat düzeyini gerçekleştirmekle
yükümlü devlet olarak ifade edilebilir.36Bu tanımdan yola çıkarsak sosyal devlet
kavramının çok eskilere dayandığını söylemek mümkündür. Bu konuda Mantesquieu
‘Esprit des Lois’ adlı eserinde, ‘Sokakta dağıttığınız sadaka ile devletin yükümlülüğü
yerine getirilmiş olmaz. Devlet, tüm vatandaşlara belirli bir güvence sağlamak;
yiyecek, elbise vermek ve sağlığına aykırı olmayacak bir yaşam düzeyi hazırlamakla
yükümlüdür.’ sözüyle sosyal devlete vurgu yapmıştır.37
Sosyal devletin daha çok kurumsal bir yapıya dönüşmesi ise genelde liberal
felsefeyi hayata geçirmiş olan ulus devletlerde ortaya çıkmıştır. Sosyal devlet
liberalizmin ikinci yarısında ulaştığı dönüm noktasında kendini sürdürme çabasının
sonucudur. Liberal felsefedeki ‘minimal devlet’ ve ‘sınırlı devlet’ anlayışı içinde
dönüşüm yaşanmış ve sosyal devlete ulaşılmıştır.38
Sosyal devlet kavramı kendi içerisinde birçok düşünceyi barındırması
açısından da önem taşır. Sosyal devletin amaçları arasında sosyal tabaka ve gruplar
arasındaki çelişkileri gidermek suretiyle sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirmek,
35
Sosyal Devlet, kavramıyla ilgili birçok açıklamaya rastlanmaktadır. Sosyal bilimcilerden bazıları
Sosyal Devleti, “liberal devletlerin kendi yapıları içinde özellikle 20. yüzyılın 2. yarısından sonra,
kapitalist sistemin iradesini zorlama neticesinde ortaya çıkan, iktisadî ve sosyal alanlarda planlama,
düzenleme ve gerektiğinde piyasalara ve sosyal hayata aktif müdahaleyi öngören, toplumun bütün
kesimlerine geniş kapsamlı sosyal güvenlik ve sosyal adalet sağlayıcı sosyal politikaları uygulamayı
gerekli gören sosyo-politik bir siyasî örgütlenme sistemi” olarak tanımlamaktadır. Gerçekten Sosyal
Devlet, toplumdaki refah düzeyini dengeli tutmayı özellikle alt gelir gruplarının sosyo-ekonomik
durumlarını değişik sosyal politikalar aracılığıyla iyileştirmeyi hedeflemektedir. Diğer yandan sosyal
devlet, sosyo-ekonomik hayatı yönlendirerek güçsüzleri, fakirleri, yardıma ve bakıma muhtaç kişileri
koruyan, bu hizmetleri götürebilmek için sosyal kurumlarını tesis eden, koruyucu tedbirler vasıtasıyla
toplum meselelerini önlemeye ve gidermeye çalışan, sosyal sorunların baskısı altında bulunan kişi ve
grupları koruyan şefkatli ve himayeci bir devlettir. Modern Sosyal Devlet, fertleri çalışma ve sosyal
hayatta yalnız bırakmayan, sosyal gelişme için ekonomik ve sosyal hayata müdahale eden devlettir.
Liberal devlette kendiliğinden gerçekleşmeyen sosyo-ekonomik dengeyi kamusal müdahale ile tesis
etmek isteyen sosyal devlet, muhtaç kişileri fakirlikten ve muhtaçlıktan değişik yöntemlerle kurtarmak
ve bu yolla sosyal barışı ve sosyal gelişmeyi sağlamak istemektedir. (Ayrıntılı bilgi için bkz.
http://www.sosyalsiyaset.com/documents/yerelkamu_yoneticileri.htm, 08.11.2006 )
36
Mustafa ŞENTOP, Anayasa Ve Sosyal Devlet,
http://www.sosyalsiyaset.com/index.php?id=126, (07.11.2006)
37
Süleyman ÖZDEMİR, Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No:
2004-69, İstanbul, 2004, s.140
38
Coşkun C., AKTAN, Sosyal Devletin Temel Özellikleri, (20.10.2006)
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/ozellikler.htm
16
yaşama güvenliğini, tam istihdamı ve çalışma hayatının korunması gibi düşünceler
mevcuttur. Sosyal devlet geleneksel devlet veya diğer devlet türlerinden ayrı olarak
sosyal sorumluluğu da yerine getirir. Sosyal devletin güçlü olması şüphesiz hukuk
devletinin yerleşmesine de katkı sağlayacaktır.39
1.3.1.2. Sosyal Devlet Ve Sosyal Güvenlik İlişkisi
18. yüzyılda gerçekleşen sanayi devriminin etkisiyle birlikte büyük bir işçi
sınıfının doğuşu sosyal hakların hayat bulmasına yol açmış ve sanayi kitlelerine yeni
bir statü kazanmıştır. Sanayileşme ile ortaya çıkan sosyal değişimin ‘İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’nde de40 yer bulmasıyla sosyal güvenlik sosyal hakların
devamı olarak ortaya çıkmıştır.41
Özellikle 1929 Büyük Ekonomik Bunalımı ve II. Dünya Savaşı sonrasındaki
durum muhtaçlık ve yoksullukla mücadelede bireyin tek başına başarısının imkansız
olduğu açıkça gözlemlenmiştir.42Çünkü gündelik hayatta pek çok insan kaçınılması
mümkün olmayan olaylar yüzünden, hayatlarını sürdüremez duruma gelebilir bunlar
özel kişilerin hayırseverliğine terk edilebilir. Oysa bu doğal ihtiyaçların gerektirdiği
ölçüde, devletin yasaları tarafından korunması gerekir. Çünkü herhangi bir kişinin
güçsüzleri ihmal etmesi merhametsizlik sayılabileceği gibi kişisel hayırseverliğin
tesadüfüne bırakması da öyledir.43Ayrıca insanoğlunun hemen hemen
daima
kardeşlerinin yardımına ihtiyacı vardır ama onlardan yardımseverlik, cömertlik
beklemesi de fazlasıyla iyi niyetli bir yaklaşım olacaktır. Sadece bir dilenci
hemşehrilerinin cömertliğine bel bağlamayı seçer. Ancak o bile tümüyle cömertliğe
39
Abdulhalim ÇELİK, Küreselleşme Sürecinde Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Dönüşümü Ve
Türkiye, Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası, Ankara-2002, s.33
40
Sosyal güvenlik hakkının İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 22. ve 25. maddelerinde tanımı
şöyledir: ‘Herkes toplumun bir ferdi olarak sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Sosyal güvenlik, bireyin
onuru, kişiliğin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tatmin edilmesi
temeline dayanır. ‘Her kişinin gerek kendisi gerekse ailesi için yiyecek, mesken, tıbbi yardım ve
gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere, sağlık ve refahını sağlayacak bir yaşama düzeyine ve
işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık hallerinde veya geçim olanaklarından iradesi dışında
yoksunluk yaratacak diğer bütün durumlarda sosyal güvenliğe hakkı vardır. Doğum yapan kadın ve
çocuklarının özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, her türlü sosyal yardımdan
yararlanmak hakkına sahiptirler.’
(http://istanbulsube.sayfamtr.net/2003GK_sosyal_devlet.doc, (12.10.2006)
41
Fatih, AYDEMİR, Küreselleşme Sosyal Devlete Elveda mı?
http://istanbulsube.sayfamtr.net/2003GK_sosyal_devlet.doc, (25.11.2006)
42
Kadir ARICI, Avrupa Birliği Sosyal Güvenlik Hukuku , Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası,
Ankara, 1997, s.12
43
T. HOBBES, s.242
17
bel bağlamaz. Gerçi yardımsever insanların cömertliği onun geçimini sağlar ama bu
kaynak sonunda tükenecek aynı zamanda kişinin istediği zaman bu kaynaklara
ulaşması da güçleşebilecektir. 44
İşte tam bu noktada sosyal devletin devreye girmesi gerekmektedir. Çünkü
bireyin gücünün sınırları bir yere kadardır. Çünkü toplumda kötü durumlarda (hasta,
sakat, dul, yetim, yaşlı) olup da sadece akrabalarının yardımına bel bağlayabilen
insan sayısı oldukça azdır. Bundan dolayı bu problemlere karşı herkesin
yararlanabileceği en iyi ve adil bir koruma zemini geliştirilmeli ve insanların en
azından minumum bir gelire sahip olması amaçlanmalıdır.45Bu durum özellikle II.
Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte devlet politikalarına yansımıştır. Sosyal güvenlik
alanında devlet başta sosyal sigortalar olmak üzere sosyal tazmin, sosyal yardım ve
sosyal hizmet araçlarından yararlanarak kişilere hastalık, yaşlılık, kaza, sakatlık,
işsizlik gibi olasılıklara karşı koruma politikalarını hızlandırmıştır. 46
Bu süreçte devlet yoksullukla mücadele etme konusunda daha fazla
mücadele göstermiş, herkese asgari bir geçim imkanının sağlanmasının ekonomik
büyüme için de gerekli olduğu anlaşılmış ve yaşanan tecrübeler sosyal güvenliğin
sağlanması için devletin meseleye sahip çıkması gerektiğinin gerekliliği üzerinde
dünya kamuoyunda da bir fikir birliğinin gerçekleşmesine yol açmış ve bu durum
sosyal güvenliğin milletler arası boyut kazanmasıyla sonuçlanmıştır.47
Sonuç itibariyle sosyal devletin sosyal adaletle birlikte iki görevinden bir
tanesi olan sosyal güvenlikle ilgili bu tür uygulamaları48 bireylerin geleceğe daha
güvenle bakabilmelerine, sosyal risklerle karşılaşılması durumunda kişilerin
hayırseverlerin merhametine bırakılmamasıyla alakalıdır.
1.4.
Sosyal Devletin Ve Sosyal Güvenlik Düşüncesinin Gelişimi
Sosyal devletin ve sosyal güvenlik düşüncesinin kökleri neredeyse insanlık
tarihiyle eş zamanlıdır. Her ne kadar sosyal devlet ve sosyal güvenlikle ilgili
44
Adam SMITH, Ulusların Zenginliği-I, Çev: Metin Saltoğlu, Palme Yayıncılık, Ankara, 2006, s.16
Eamonn BUTLER, Hayek, Çağımız İktisat Ve Siyaset Felsefesine Katkısı, Çev: Yusuf Ziya
Çelikkaya, Liberte Yayınları: No:55, Ankara, 2001, ss.162-163
46
Coşkun C. AKTAN, Sosyal Devletin Amaçları,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/amaclar.htm, (14.10.2006)
47
K. ARICI (1997), s.12
48
K. ARICI (1997), s.9
45
18
sistemlerin ileriki yıllarda düzenlenmiş olduğu bilinse de insanoğlunun sorunlarının
varoluşundan beri süregeldiği düşünülecek olursa sosyal güvenlik ve sosyal devlet
felsefesi daha iyi anlaşılabilir.
Genelde
sosyal
devlet
ve
güvenlik
düşüncesinin
kurumsallaşmaya
başlamasına ilişkin tarihsel süreç göz önüne alındığında bunların sosyal ve siyasal
yapılarla ilişkili olduğu ortaya çıkmaktadır.
49
Sosyal sorunlar karşısında devletin
etkin bir rol oynamaya başlaması ve bu amaçla ortaya koyduğu sosyal politika
önlemleriyle sosyal devlet anlayışı ortaya çıkmış ve sosyal güvenliğe ilişkin
kurumsallaşmalar artmış, I. ve II. Dünya Savaşları’nda zorunlu olarak uygulanan
ekonomik müdahalelerin olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür. Fakat savaştan sonra
ortaya çıkan ekonomik ve sosyal sorunlar ise devletin rolü ve müdahalesi olmaksızın
çözülemeyecek boyutlara ulaşmıştır.50
Bu durum şüphesiz sosyal güvenlik politikalarına da yansımıştır ve bu
dönemde devlet sosyal güvenlik konusunda tek söz sahibi haline gelmiştir. Fakat
1970’lerin sonuna doğru neo-liberal politikalardaki hızlanma devletin ekonomik
hayattaki rolünün yeniden gözden geçirilmesine ve sosyal güvenliğin de içinde
bulunduğu her türlü sosyal ve ekonomik olaylarda değişikliğe gidilmesi ihtiyacını
gündeme getirmiştir.
1.4.1.
Sosyal Devlet Ve Sosyal Güvenliğe İlişkin İlk Uygulamalar
Çok eski zamanlarda aile ,arkadaş ve toplumdaki yardımlaşma birinci
derecede refah kaynağı olma özelliğine sahipti.İnsanların birbirlerine bağımlı
olmalarından dolayı yardımlar karşılıklık arz etmekteydi.Eğer bir ailenin mahsulu
biterse ,aileye finansal destekte bulunan biri hastalanırsa veya çalışamayacak duruma
düşerse kardeşleri ve komşuları onlara yardım ederdi. Eğer bir gün yardımda bulunan
kişi de zor duruma düşerse aynı yardım onlara da sağlanırdı.51
Bu amaçla sürdürülen faaliyetlere ilk olarak Mısır’da rastlanmıştır. M.Ö.
2200-1800 yılları arasında Mısır’da devlet yönetimini elde bulunduran Ruhani sınıf
49
R. KURT, s.3
Meryem KORAY ve Alper TOPÇUOĞLU, Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yayınları, Bursa, 1995,
s.34
51
Diana M. DI NITTO and Thomas R.DYE, Social Welfare Politics And Public Policy, A Division
Of Simon And Schuster Englewood Cliffs, New Jersey 07632, Printed In The United States Of
America 1987, 1983 By Prentice Hall, Inc.p.23
50
19
varlıklı dindarlarca dul ve yetimlerin bakılmasını sağlamaktaydı. Böylece yoksullara
yapılan sosyal yardımların ilk uygulamalarının Mısır’da gerçekleşmiş olduğu
söylenilebilir.52
Eski Yunan ve Roma’da ise devlet sadece sınırlı bir halk kesimine yani
politikacılarına, komutanlarına, filozof ve sanatçılarına hizmet eden, onların
çıkarlarını üstün tutan bir kurum niteliği taşımaktaydı.53İlkellerde ise elde edilen ilk
ürün, ilk av doğa üstü gücün hakkıydı. Bu ilk ürün ve avlar daha sonra şef ve rahipler
tarafından yenilir ve kalanı ise toplumun halkına paylaştırılırdı. Anga ilkelerinde yeni
tahıldan yoğrulan ilk hamuru, ilk önce din adamı tadardı. Çoban ilkellerinde de yeni
doğan ilk yavru hayvanlar tanrılara ve şeflere sunulurdu.54
Bireysel anlamda sosyal güvenliğe ilişkin bu tür sosyal yardım uygulamaları
gelişirken kamusal anlamda ilk yardımın izlerine İsrail’de rastlanmıştır. İsrail
halkının Filistin-Suriye
kıyılarına göç ettiği sırada ağır sosyal sarsıntılara
zenginlerden alınacak olan paylarla yasal bir düzenleme getirilmiştir. Bu çağın İsrail
zenginleri, öncelikli olarak hizmetliler ve yabancıları korumakla yükümlüydü. Bu
dönemde İsrailli ve Yahudiler için yoksulluk sandıkları kurulmuş ve esirler satın
alınarak azat edilmiştir. Daha sonra bu görevler kutsal birlik adı verilen cemaatlere
bırakılmıştır.55
Bu çağın devleti sosyal devlet kimliğiyle hiç ilgisi olmayan sosyal sorunlara
ayrıcalıklı sınıfların gözüyle uzaktan bakan ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin olduğu
bir anlayış göstermiştir. Bu dönemde uygulanan gelişmeler sosyal devlet anlayışının
çok uzaklarda olduğunu yansıtmaktadır. Fakat çok az da olsa sosyal devlet
düşüncesine yakın uygulamalar vardır fakat bu yeterli ölçüde değildir.
1.4.2.
Dini Vurguların Öne Çıktığı Dönemler
Toplumlarda meydana gelen sosyal olaylar ve politikalar din olgusundan
uzak gelişmemiştir. İnsanoğlunun doğa karşısındaki korku ve güçsüzlüğü dini
52
İsmail GÜNEŞ, Sosyal Güvenlik,
http://idari.cu.edu.tr/igunes/master/sosguv002.ppt, ( 20.12.2006)
53
Coşkun C. AKTAN, Sosyal Devletin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/dogusu-gelisim.htm, (04.11.2006)
54
Aziz ŞEKER, 21.Yüzyılda Dünya’da Ve Türkiye’de Sosyal Çalışma Praksisi Üzerine Yazılar3, Din, Sosyal Çalışma, Dünya Ve Türkiye,
http://www.sosyalhizmetuzmani.org/sosyalpraksis3.doc, (02.01.2007)
55
İsmail GÜNEŞ, Sosyal Güvenlik, http://idari.cu.edu.tr/igunes/master/sosguv002.ppt, (20.12.2006)
20
uygulamaların yanında sosyal yardımlaşma, sosyal sorumluluk, toplu yaşam gibi
sosyolojik unsurları da beraberinde getirmiştir. İnsan doğa ve toplumda
sosyalleşirken bu tür duygular tanrı kavramını yarattığı gibi korkuya dayalı
yardımlaşma duygusunu da geliştirmiştir.56
Ortaçağın çok uzun bir bölümünde yardımsever çalışmalar bir dini görev
olarak kendini göstermiştir. Sosyal dayanışma yavaş yavaş zenginlerin ve özellikle
kilisenin görevi haline gelmiştir.57Sosyal olaylarda kilisenin rolü her şeyden daha
önde olmuştur. Özellikle
bu durum Aziz Paul’ün ihtiyaçların toplumsal olarak
karşılanmasına dair görüşleriyle açıklanabilir. Aziz Paul’ün erkekleri çalışmaya
teşvik eden, eğer çalışmazlarsa her türlü destekten mahrum bırakılmalarını öngören
ve genç dulların topluma bağımlı yaşamaları yerine tekrar evlenmelerini ve işsiz
kalınan dönemlerde bireylere destek sağlanması toplumsal hayattaki oluşumlarda
etkili olmuştur.58Ortaçağda kilisenin oluşturduğu hastaevleri, aşevleri, manastırlar
gibi yoksullara yardım elini uzatan başlıca kurumlar olmuştur.
59
Aynı zamanda
Ortaçağ krallarının taç giyme törenlerinde ‘yoksullar için baba ve anne’ olacaklarına
yemin etmeleri bu dönemde sosyal güvenliliğe karşı duyarlılığın son derece yüksek
olduğunu kanıtlar niteliktedir.60
Sosyal yardımlaşma konusundaki dini vurgular sadece kiliseyle sınırlı
kalmamakta birçok dinde sosyalliği referans alan mesajlara da rastlanmaktadır. Eski
Ahit’te geçen devletin çoban olarak tanımlanması, İncil’de geçen ‘İsa’nın Petros’un
sevgisini denediği’ kısımlardaki ‘koyunlarına çobanlık etmesi’ ve ‘kuzularını
otlatması’ ile ilgili konular ve Yuhanna’da geçen ‘gençken giyinip kuşanıp istediğim
yere
giderdim;
yaşlanınca
ellerini
uzatacak,
başkası
seni
giydirip
61
kuşatacak…’ifadeleri bunlara örnek gösterilebilir. Aynı zamanda İslam hayatında
56
Aziz ŞEKER, 21.Yüzyılda Dünya’da Ve Türkiye’de Sosyal Çalışma Praksisi Üzerine Yazılar-3,
Din, Sosyal Çalışma, Dünya Ve Türkiye,
http://www.sosyalhizmetuzmani.org/sosyalpraksis3.doc, (02.01.2007)
57
D. M. DI NITTO and T. R. DYE, p.23
58
Andrew DILNOT, Refah Devletinin Geleceği , Çev:D.Zeynel Bakıcı,
http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/bakici-refah-devleti.pdf, (22.12.2006)
59
A. GÜZEL ve A. R. OKUR, s.15
60
Peter F. DRUCKER, Devlet Ve Politika Alanında Ekonomi Bilimi Ve İş Dünyasında Toplumda
Ve Dünya Görüşünde Yeni Gerçekler, Çev: Birtane Karanakçı, Türkiye İş Bankası, Kültür
Yayınları, Genel Yayın No:25, Tisamat Basım Sanayi, Ankara, 1993, s.71
61
İbrahim Attila ACAR, Sosyal Devlet Mali Disipline Engel mi? Yaklaşım Dergisi,Yıl:13, Sayı:145,
ss.524-525
21
da sosyal güvenliğe aşırı bir önem verilmiştir. Bu durumlar ‘Hz.Peygamber’in
‘Komşusu açken tok yatan gerçek mü’min değildir’, ‘Bir kimse arkasında bakıma
muhtaç birini bırakarak ya da borç bırakarak ölürse sorumluluk bize aittir.’62 ve
‘Çevrenizde bulunan kimseler, sizlerin kardeşleridirler. Artık kimin eli altında bir
kardeşi varsa, giydiğinden ona da giydirsin, yediğinden ona da yedirsin .Onlara
güçlerinin yetmeyeceği bir işi yüklemeyin. Eğer yüklerseniz, siz de yardım edin.’
hadisleriyle İslam dininin de sosyal güvenliğe vurgu yaptığı açıkça görülmektedir.63
Her ne kadar sosyal güvenlik alanındaki dini vurgular Ortaçağ’da şekillenmiş
ve yaygınlaşmış olsa da bu tür uygulamalar sınırlı da olsa günümüz toplumunda
yerini korumaktadır.
1.4.3. 1600’lerden I.Dünya Savaşı’ na Kadar Olan Süreç
Dini vurguların ön plana çıktığı Ortaçağ’da devlet anlayışının bir çok
bakımdan sosyal devlet anlayışına yaklaştığı söylenebilir. Fakat dünyada sosyal refah
alanındaki bu gelişmelere rağmen bugünkü bildiğimiz anlamda sosyal devlet
uygulamalarının genelde 1601’de İngiltere’de gerçekleşen Yoksullara Yardım Yasası
ile başladığı kabul edilmektedir.64Bu yasanın oluşmasında İngiltere’de 1349’da
meydana gelen veba salgını, 14.ve 15. yüzyıllarda çıkan birçok yasa ve toplumda
yaygınlaşan dilencilik faaliyetlerinin ve feodal sistemin ortadan kalkması gibi
gelişmeler gösterilebilir.65
1601’de çıkarılan bu kanunla yoksullara en düşük ücretin üzerinde olmayacak
şekilde bir yardım sağlama hususunda kamusal sorumluluk benimsenmiş ve bu
konuda ‘perish’ adı verilen yerel yönetim birimleri sorumlu tutulmuşlardır.
Yoksulluk Kanunu yoksulları üçe ayırmıştır. İlk grupta yoksulluğu toplumca kabul
edilen sakat, kör, elinde olmayan sebeplerden dolayı işsiz kalanlar oluşturmuştur. Bu
gruptaki insanlara huzur evi ve yiyecek yardımı sağlanmıştır.İkinci gruba herhangi
bir sakatlığı olmayan ve çalışabilecek durumda olan yoksullar yer almıştır.Bunların
kamusal
işlerde
cezalandırılması
gerekiyorsa
kabul
zor
kullanılarak
edilmiştir.Üçüncü
grupta
çalıştırılmaları,
ise
kimsesiz
aksi
halde
çocuklarda
62
N. DALGIN, s.53
Mustafa RAFİİ, İslamda Sosyal Düzen, Çev:Ahsen Batur, Fikir Yay.No:9,İstanbul, 1986, s.69
64
Coşkun C.AKTAN, Sosyal Devletin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/dogusu-gelisim.htm, (04.11.2006)
65
D. M. DI NITTO and T. R. DYE, p.23
63
22
oluşmuştur.Bunlara yetimhanelerde (orphaneges) barınma ve eğitim imkanları
sağlanmıştır.66
İngiltere’de yoksulluk yasasıyla paralel olarak 1801’den başlayarak çocukları
kapsayan sosyal mevzuat oluşturulması girişimi gerçekleşmiş ve 1840’tan sonra
Fransa’da bu konuda İngiltere’yi izlemiştir.671800’lerin ortalarında ise Avrupa
toplumlarında kapitalist toplumsal ilişkiler belirleyici olmaya başlamıştır. Artan
sermaye birikimi, artan işçileşme, artan teknolojik gelişme ile birlikte, toplumsal
üretim artış göstermiş kapitalist toplumu tanımlayan sosyal organizasyonlar olarak
sigorta şirketleri, sendikalar belirgin birimler haline gelmişlerdir.68
Sosyal güvenlik konusundaki bu gelişmeler İngiltere ile sınırlı kalmamış
diğer ülkelerde de birçok uygulama gerçekleşmiştir. Almanya 1880 yılında kısmen
sosyal huzursuzluk korkusuyla bir devrim sayılabilecek olan sosyal sigorta
uygulamasına geçmiştir. Bu gelişmeyi büyük ölçüde ihracata bağlı ekonomisi artan
uluslar arası rekabetle karşılaşınca ulusal etkinliği gerçekleştirmek amacıyla 1898’de
primsiz emekli aylığı uygulamasına geçmiştir. Diğer taraftan İrlanda, Danimarka,
Avusturya, Çekoslavakya ve Avustralya’da 1908’e kadar bazı sosyal yasalar kabul
edilmiştir.69Sosyal sigortaların ülkelerde yıllar itibariyle gelişimi şu şekildedir.
Çizelge 1.1. Sosyal Sigortaların Tarihi Gelişimi
Ülkeler
İş
kazaları
Hastalık
Sigortası
Emeklilik
Ödemeleri
İşsizlik
Sigortaları
Aile
Yardımları
Sağlık
Sigortası
Almanya
1884
1883
1889
1927
1954
1880
İngiltere
1906
1911
1908
1911
1945
1948
İsveç
1901
1910
1913
1934
1947
1962
Fransa
1946
1939
1910
1967
1932
1945
İtalya
1898
1943
1919
1919
1936
1945
ABD
1930
-
1935
1935
-
-
1930
1971
1927
1940
1944
1972
Kanada
Kaynak: http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/gungor-refah-devleti.pdf
(20.12.2006)
66
S. SALLAN GÜL, s.204
Coşkun C. AKTAN, Sosyal Devletin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/dogusu-gelisim.htm, (04.11.2006)
68
Tamer İŞGÜDEN, Fuat ERCAN, Mehmet TÜRKAY, Gelişme İktisadı, Kuram-EleştiriYorum,
Beta Basım , Yayın No: 601, İşletme Eko.Diz:57, İstanbul, 1995
s.79
69
Coşkun C. AKTAN, Sosyal Devletin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/dogusu-gelisim.htm,(04.11.2006)
67
23
1.4.4.
I.Dünya Savaşı Ve II. Dünya Savaşı Arasındaki Dönem
İki dünya savaşı arasında ve II.Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte sosyal
politika gelişmeleri içerisinde en hızlı gelişme kaydeden alanlardan biri sosyal
güvenlik olmuştur. Sosyal güvenlik ya da sosyal sigorta sistemi Keynesçi anlayışın
kurumsallaşmasında en önemli unsurlardan biri haline gelmiş ve toplumsal adaleti
sağlamada başarılı olmuştur.70
1929 ekonomik buhranının gerçekleşmesiyle sosyal sigortalar, Güney
Amerika ülkelerinde, Birleşik Amerika ve Kanada’da; İkinci Dünya Savaşı’nın
ardından ise bütün ülkelerde uygulanmaya başlanmıştır. Zorunlu yaşlılık sigortası
Almanya’da uygulamaya girdikten sonra Bismark modeli Latin Amerika’da çok
popüler hale gelmiş ve Arjantin, Brezilya, Şili, Küba ve Uruguay 1920 ve 1930’larda
kamu emeklilik planlarını yürürlüğe koyarak Latin Amerika’da “öncü ülkeler”
olmuştur. Sosyal güvenlik alanında yaşanan bu gelişmeleri 1930 ve 1940’larda
Bolivya, Kolombiya, Meksika ve Peru takip etmiştir.71
Amerika’da ise 1929’da yaşanan ve sevimsiz olarak tabir edilen bunalımdan
sonra 1932’de her dört kişiden biri işsiz ve altı kişiden biri de yoksul kalmıştır.
İnsanların çoğunun gideceği yeri olmadığından parklarda uyumak zorunda
kalmışlardır. Bu sıkıntılı durum Amerikan düşüncesini çarpıcı bir şekilde değiştirmiş
ve Roosevelt’le birlikte New Deal felsefesini harekete geçirmiştir. Bu durum aslında
bireyselliğin popülerliliğinin ortadan kaldırılarak sosyal refah düşüncesine daha
dikkatle sarılmanın da bir ifadesi olarak değerlendirilebilir.72
Bu dönemde sosyal güvenlik alanındaki gelişmeler ilk defa Amerika’da da
uygulamaya konulmuştur.1935’ten itibaren yürürlüğe konulan programlar tümüyle
işçi sınıfının koşullarının iyileştirilmesi amacıyla yapılmıştır. Asgari ücret ve azami
çalışma saatlerini saptayan , çocukların çalışmasını yasaklayan Adil İşçi Standartları
Yasası (Fair Labor Standarts Act) yürürlüğe girmiştir.Bu uygulamayı iş kazası
teminatı, işsizlik sigortası, ölüm halinde çocuklara ve eşlere, sakatlara, yardım
70
S. SALLAN GÜL, s.151
Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik Programlarının Yeri Ve Gelişimi, Tisk
yayınları, http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=1120, (26.05.2007)
72
D. M. DI NITTO and T. R. DYE, p.25
71
24
öngören Sosyal Güvenlik Yasası izlemiştir.731935’te yürürlüğe giren ‘Sosyal
Güvenlik Yasası’ (Social Security Act) adlı kanun New Deal programında yer alan
çok sayıdaki sosyal refah ile ilgili kanunların temel taşlarından birini oluşturmuştur.74
Sonuç itibariyle iki dünya savaşı arasındaki dönemde devletin sosyal ve
ekonomik olaylar karşısında kararsız kaldığı müdahalede bulunduğu durumlarda da
kararsız bir tutum gösterdiği görülmüştür. Devlet gelişen olayları geriden takip etmiş,
fakat emekçi sınıfın baskı ve mücadelesi ile acil müdahaleler gerektiren durumlarda
çalışma şartlarını düzenlemek ve işsizlere iş bulmak üzere harekete geçmek zorunda
kalmıştır. Bu dönemde sosyal yardım devleti anlayışının yaygınlaştığı görülmüş
sorunları önlemek için yapılan girişimler biraz zayıf kalmıştır. Ayrıca devletin sosyal
ve ekonomik hayata müdahaleleri planlı ve kapsamlı olmaktan ziyade istisnai ve
amprik bir nitelik taşımış; yapılan müdahaleler istenildiği gibi olmayınca yeni ve
değişik metotlar bulma yoluna gidilmiştir.75
1.5.
Refah Devletinin Ortaya Çıkışı, Sınıflandırılması
Sosyal Güvenliğin
Kurumsallaşması Ve Refah Devletinin Krizi
Dünya genelinde sosyal güvenliğin bireysel olmaktan çıkıp kurumsallaşma
sürecine girmesi refah devleti anlayışının ortaya çıkmasıyla olmuştur. İlk başta
Almanya’nın öncülük ettiği Bismark tipi anlayış Beveridge ile devam etmiş ve dünya
genelinde sosyal güvenlik harcamaları çok yüksek düzeylere ulaşmıştır.Fakat
1970’lerden
sonra
meydana
gelen
ekonomik
bunalımlar
refah
devleti
uygulamalarının gözden geçirilmesi ihtiyacını beraberinde getirmiştir.
73
Alev ALATLI, Tarih, Tekerrür Ve Ekonomik Krizler, 3.Bölüm, Kartlar Yeniden Dağıtılıyor,
http://abone.turk.net/erol serhatk/iktisat/alevalatli03.html, (20.02.2007)
74
D. M. DI NITTO and T. R. DYE, p.25
75
Coşkun C. AKTAN, Sosyal Devletin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/dogusu-gelisim.htm, (04.11.2006)
25
1.5.1.
Refah Devleti Kavramı
‘Refah devleti kavramı’76 net olarak açıklanmış ve uluslar arası homojenliğe
ulaşmış bir kavram değildir. Refah kavramı Amerika’da ve İngiltere’de sosyal
güvenlik hakları olarak ifade edilen uygulamalara karşılık olmaktadır. Fakat
İngiltere’de bu kavram tüm gelir ve faydalanmaları içine alırken Amerika’da sadece
hükümet kaynaklı emeklilik sistemini ifade etmektedir. Bu açıdan bakıldığında refah
devleti kavramının sosyal güvenlik kavramını da içinde barındıran daha geniş bir
kavram olduğu anlaşılmaktadır.
Refah devleti kavramının bu denli geniş tutulmasının nedeni bireylere ve
ailelere sahip oldukları malların ve yaptıkları işlerin ekonomik değerine
bakılmaksızın minumum bir gelirin garanti edilmesi ve aynı zamanda devletin
hastalık, sakatlık, işsizlik ve yaşlılık ve diğer sosyal riskler karşısında bireylere
güvence sağlaması ve her şeyden önemlisi statü farklarına bakmadan vatandaşlara
mükemmel standartlarda sosyal hizmet sunma çabasıdır.77
Bu görüşleri Lindbeck şöyle desteklemektedir.Ona göre refah devleti kavramı
devlet tarafından finanse edilen sosyal sigorta sistemleri, transferler, sağlık, yaşlı
bakımı ve çocuk bakımı gibi hizmetlerin sağlanması veya desteklenmesi anlamında
kullanılmıştır.78
Diğer taraftan refah devletinin kapsamının bu kadar geniş bir anlam ifade
etmesine rağmen bu genişliğin boyutlarının da neler olması gerektiği konusunda da
tam bir fikir birliği mevcut değildir. ILO tarafından kabul edilen minumum refah
devleti araçları, kişilere sağlanan tüm nakdi faydalar ve kamu sağlık hizmetleridir.
Oysa Mishra, tam istihdam politikalarını; Titmuss ‘mali refah’ olarak adlandırdığı
vergi harcamalarını hatta işletmelerin kurum içi mesleki refah programlarını, Gough
ise, kişi ve firmaların aynı zamanda toplumdaki diğer kişilerin ve grupların yaşam
76
Refah devleti kavramı (Welfare State) İngilizce’ye ilk olarak 1941 yılında girmiştir.Aynı dönem bu
terim savaş dönemi İngiltere’sini bir savaş devleti olan Nazi Almanyası’ndan farklılaştırmak için
kullanılmıştır. Refah devleti kavramı literatüre çok hızlı bir şekilde 1942 yılındaki Beveridge
Raporu’yla girmiştir.Bu rapor devlete kişinin beşikten mezara kadar refahı için sorumluluk
yüklüyordu.Ancak bu bilgilerin aksine 1880’li yıllarda sosyal sigortaya ve 1920’lerde refah devleti
kavramına öncülük eden Almanya idi.Bu yüzden refah devletinin başlangıcını ve içeriğini tanımlamak
basit değildir.(Ayrıntılı bilgi için, bkz., GOUGH, Iann, Çev:Kamil Güngör, Refah Devleti,
http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/gungor-refah-devleti.pdf, 22.12.2006
77
S. SALLAN GÜL, s.151
78
A. ÇELİK, s.34
26
koşullarını etkileyen özel faaliyetlerin devletçe düzenlenmesini bile refah devletinin
araçları arasında sayarak refah devletinin sınırlarını daha da genişletmiştir.79
1.5.2.
Refah Devletinin Sınıflandırılması
İnsanlık tarihiyle eş zamanlı olarak gelişen sosyal güvenlik düşüncesi sanayi
devrimiyle beraber büyük bir değişime uğramıştır. Daha önce insanların birbirleri
arasındaki gönüllü yardımlaşmaları, dini kurumların sosyal güvenliğe katkıları,
devlet tarafından yapılan yardımlar artık yeni bir boyut kazanmış ve sosyal
güvenliğin belli bir sistematiğe bağlı olarak çalışması ihtiyacını doğurmuştur.
Refah devletinin de ortaya çıkmasıyla dünyada sosyal güvenliğe ilişkin refah
devleti uygulamaları hızlanmış ve farklı modeller ortaya çıkmış; bu durum refah
devleti
uygulamalarının
sınıflandırılması
ihtiyacını
(farklı
sosyal
güvenlik
sistemlerini) beraberinde getirmiştir.
Sosyal güvenlik sistemleri sanayi toplumunun daha insancıl ve daha çağdaş
olarak yaşaması ihtiyacının karşılanması için geliştirilen önlemlerin ve tesis edilen
kurumların faaliyetlerinin organize olmasından oluşmuştur. Toplumsal yapıda
meydana gelen değişmelere cevap vermek üzere organizasyon yapısını ve işleyiş
esaslarını sürekli değiştiren bir ülkede yaşayan herkese tüm sosyal tehlikelere karşı
koruma garantisi vermeyi amaçlamayan sosyal güvenlik sistemlerini Bismark,
Beveridge ve Karma sistem adı verilen sistemler oluşturmaktadır.80
1.5.2.1. Bismark sistemi
1881’de Bismark tarafından temeli atılan Bismark sistemi Fransa, Almanya
ve Türkiye’de geçerli olan bir sistemdir. Sistemin özü, çalışma esasına dayalı sosyal
sigorta mekanizmasına dayanıyor olmasıdır. Bireyler, bir işi yapmaları halinde sosyal
hukuk bakımından güvence kapsamına alınmaktadır.
Sistemin finansmanı,
yararlananların ödedikleri sigorta primleriyle karşılanmaktadır. Yani yalnızca prim
ödeyenin ivaza hak kazandığı bu duruma “karşılıklılık ilkesi” (reciprocity) ismi
verilmektedir. Bundan dolayı, sosyal güvenlik açısından tüm nüfusun kapsam içine
79
Coşkun, C. AKTAN, Sosyal Devlet Kavramı,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/kavram.htm, (28.10.2006)
80
Suat UĞUR, Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik programlarının Yeri Ve Gelişimi,
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Yayın No: 244, Haziran 2004 s.59
27
alınması gerçekleşemeyebilir.81Zaten bu sistemin en büyük dezavantajı da buradan
kaynaklanmaktadır.
Bismark sistemi büyük ölçüde özel sigorta tekniğinin uyarlanmasına dayanır.
Yasanın kapsamına giren tüm işçiler zorunlu olarak sosyal sigorta kurumuna
tabidirler. Primler branşlara göre sigortalı ve işveren arasında dağıtılmış,
sigortalıların kazançları esas alınarak belirli oranlarda saptanmıştır.82
1.5.2.2. Beveridge Sistemi
Halk sigortası adı da verilen Beveridge Sistemi Bismark Modelinde olduğu
gibi sadece çalışanları değil bütün bireyleri sosyal güvenceden yararlandırma hedefi
ile ülkede yaşayan herkesi ayırım yapmaksızın kapsamına alarak sosyal adaletsizliği
ortadan kaldırmaya çalışan, finansmanı primlerle sağlanan ve bütün finansman ve
edimlerin tek merkezden yürütüldüğü modern sosyal güvenlik sistemlerinden
biridir.83
Beveridge sistemi üç amaçlı bir sosyal devlet politikası önerir: Bunlar tüm
İngiltere vatandaşlarının sosyal güvelik kapsamına alınması, Ulusal Sağlık Hizmeti
ağının oluşturulması ve tam istihdamın sağlanmasıdır. Bu sistem zamanında Sovyet
finansman sistemini örnek aldığı için, bu sistemin sadece vergilerle finanse edilmesi,
ek olarak prim toplanmaması önerileri arasında yer almaktadır. 2. Dünya Savaşı
sırasında İngiliz kamuoyunda çok tartışılan ve taraftar bulan bu rapor, 5 ayrı yasayla
somutlaşmıştır.84
Bunlar, mevcut tüm sigorta rejimlerini birleştiren, vergilerle finanse edilen ve
herkese ücretsiz sağlık hizmetleri sunan 1946 tarihli Ulusal Sağlık Yasası; 1897
tarihli yasanın yerini alan İş Kazaları Ve Meslek Hastalıkları Yasası; 1948 tarihli
Sosyal Yardım Yasası; iki çocuklu tüm aileleri kapsamına alan 1945 tarihli Aile
Yardımları Yasası ve 1946 tarihli Ulusal Sigorta Yasasıdır. 85
81
Süleyman ÖZDEMİR, Refah Devleti Ve Üstlendiği Temel Görevler Üzerine Bir İnceleme ,
http://www.sosyalsiyaset.com/documents/refah_devleti_ustlendigi_gorvlr.htm , (29.11.2006)
82
A. GÜZEL ve A. R. OKUR, s.19
83
Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik Programlarının Yeri Ve Gelişimi,
http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=1126, (26.05.2007)
84
Rana ÇETİN, İngiltere, Almanya Ve Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemleri Ve Sağlık
Reformları,
http://www.sendikanet.org/tr/modules/news/print.php?storyid=25, (22.02.2007)
85
A. GÜZEL ve A. R. OKUR, s.26
28
Fakat 1980’den sonra İngiltere başta olmak üzere Beveridge Raporu’ndan
uzaklaşılmaya başlanmış, önemli sosyal risklere karşı kendi güvencelerini tek başına
sağlamaları esası benimsenmiştir. Devletin sadece asgari yaşam düzeyini koruyacak
ölçüde maktu bir yardımda bulunması yönünde düzenlemeler getirilmiştir.86
1.5.2.3. Karma Sistem
Karma sistem özünde hem Bismark Sistemini hem de Beveridge sistemini
barındıran bir sosyal güvenlik sistemidir.
Bu sistemde sosyal güvenliğin finansmanı işçiler için işverenleri tarafından
ücretlerin belirli bir yüzdesi tarafından sağlanmakta, 15-65 yaş arası halk maktu prim
ödemekte, belirlenen yaş sınırının altında ve üstünde kalanlar ise primden muaf
tutulmaktadır. Tahsilat görevi vergi dairelerine verilmiştir. İş görmezlik doğuran ve
tedaviyi gerektiren durumlar için hastalık kasaları faaliyette bulunmaktadır. Yaşlılık
ve ölüm riskleri için sosyal güvenlik bankası hizmet vermektedir.87
II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan bu karma sosyal sigorta sistemi, 1980’li
yılların ekonomik krizi, bireyselleşme ve erkek ve kadınların değişen rol modelleri
gibi modernizasyon süreçlerine bir tepki olarak yeniden yapılandırılmaya gitmiştir.
Bu ülkede, ücretle bağlantılı işsizlik, hastalık ve sakatlık sigortaları konusunda, her
üç programda da kazancın yerini alma oranlarının % 80’den % 70’ye azaltılması
(1987), kazançla bağlantılı sakatlık ve işsizlik ödeneklerinin süresinin çalışma
süresine (işsizlik; 1987) ve yaşa (sakatlık; 1993) bağlı olarak sınırlandırılması,
kazançla bağlantılı ödeneklere hak kazanmayanlara yönelik olarak düz oranlı
ödeneklerin devreye sokulması gibi tedbirler uygulanmıştır.88
1.5.3.
Refah Devleti Uygulamaları
Refah devletinin uygulamaları sosyal güvenlik mekanizmasının hayata
geçirilmesiyle gerçekleşmektedir. Sosyal güvenlik mekanizması temelde üç ayaktan
oluşur. Bunlar, sosyal sigorta ,sosyal yardım ve sosyal hizmetlerdir.
86
Türkiye’de Ve Dünyada Sosyal Güvenlik-Kurumun Kuruluş, Görev Ve Çalışma Esasları-Kurumun
Diğer Sosyal Güvenlik Kuruluşları İle İlişkileri, s.5
http://download.bagkur.gov.tr/pers/memur.doc, (28.12.2006)
87
Aysun ŞAHAN, Dünyada Mevcut Başlıca Sosyal Güvenlik Sistemleri,
http://www.ikademi.com/archive/index.php?t-349.html, (17.03.2005)
88
Süleyman ÖZDEMİR, Refah Devleti Ve Üstlendiği Temel Görevler Üzerine Bir İnceleme ,
http://www.sosyalsiyaset.com/documents/refah_devleti_ustlendigi_gorvlr.htm
29
Sosyal güvenliğin mekanizmasını oluşturan bu yöntemleri birbirinden
ayırmak her zaman kolay olmamaktadır. Finansman yapısı, hizmet programı, hizmet
anlayışı ve türleri bakımından her birinin kendine has özellikleri vardır.89
1.5.3.1. Sosyal Sigorta
Sosyal sigortalar sosyal politikanın sigorta yöntemini uygulayan bölümüdür.
Sosyal sigorta, sosyal güvenliğin en gelişmiş ve en yaygın kullanılan metodudur. Bu
metotta sosyal güvenlik hizmeti, çalışanlar, çalıştıranlar ve katılımı halinde, devlet
tarafından finanse edilerek sosyal sigorta kuruluşlarına sunulur. Bu bağlamda, sosyal
sigortalar, çalışanlara maruz kalabilecekleri belirli sosyal riskler karşısında ekonomik
güvence sağlamak amacıyla, çalışanlar ile bunları istihdam edenlerin primler yoluyla
finansmana katılımı ve zorunluluk ilkelerine dayanan devlet tarafından örgütlenmiş
kurumlardır.90
Diğer bir tanımla sosyal sigorta devletçe organize edilmiş, kendi kendine
yönetim esaslarına göre işleyen, kamu hukuku karakterli, baskın olarak zorunluluk
esasına dayanan, çalışan nüfusun büyük bir kısmının gelir elde etme yeteneğinin
kaybı, ölüm ve işsizlik hallerinde karşı koruyan, kendine özgü bir sigortadır. Bir
başka deyişle sosyal sigorta ‘organizeli kendi kendine yardım yöntemi’ olarak
söylenebilir.91
Sosyal sigortalar ilk olarak 1883 yılında Almanya’da Bismark tarafından
hastalık sigortası ile başlamıştır. Bu uygulamayı 1884 yılında iş kazası, 1889 yılında
ise yaşlılık ve malüllük sigortası izlemiştir. Bu gelişim süreci, sosyal risklerin bir
bütün olarak değil, hastalık, iş kazası, malüllük ve yaşlılık gibi riskleri karşılayan bir
yol
izlediğini göstermektedir. Bunlardan sonraki süreç ise işsizliğin ele alınması
ve işsizlik riskinin 1911 yılında İngiltere’de sosyal sigorta kapsamına alınması olayı
olmuştur.92İsveç ise 1913 yılında sakatlık sigortasını uygulamaya koymuştur. 1929
ekonomik buhranından sonra ise sosyal sigortalar, Güney Amerika’ya, ABD’ye ve
89
Ali SEYYAR, Sosyal Güvenlik Nedir?,
http://www.sosyalsiyaset.com/documents/sg.htm, (29.11.2006)
90
Hüseyin AKYILDIZ, Sosyal Güvenlik Hukuku, S.D.Ü. Basımevi, S.D.Ü.Yayın No:43, Isparta,
2004, s.14
91
Muzaffer KOÇ, Sosyal Güvenliğin Kökeni,
http://www.sabem.saglik.gov.tr/akademik_metinler/goto.aspx?id=2208, (23.11.2006)
92
U. AYDIN (1999) ss. 20-22
30
Kanada’ya yayılmıştır. İkinci dünya savaşından sonra ise hemen hemen tüm
ülkelerde kabul edilmiştir.93
Artık II.Dünya savaşının ardından iyice yaygınlaşan sosyal sigortalar
toplumda gelir dağılımının sağlanmasına çok büyük katkılarda bulunmuştur. Çünkü
sosyal sigortalarda her sigortalıdan kişisel rizikosuna göre değil, belirli sınırlamalar
da olsa gelir seviyesine göre prim alınmaktadır. Sosyal sigortalar sigortalılar arasında
yeniden gelir dağılımına yol açmakta ve sosyal dengesizliği azaltmaktadır. Ancak
sigortalılara ödenen sosyal gelirler birçok durumlarda ödenen primlere göre
değiştiğinden sözü edilen sigortalılar arası yeniden gelir dağılımı ve sağlanan sosyal
denge sınırlı kalmış olmaktadır. Çünkü sosyal sigortalar uygulanırken belli başlı
prensipler göz önünde bulundurulur. Bu ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz.94
•
Sigortalılar arası yeniden gelir dağılımı ya da sosyal denge ilkesi:Bu
ilkeye göre yüksek gelirli sigortalılardan diğer sigortalılara oranla ve bunlar
yararına daha yüksek prim alınmaktadır.Uygulamada bu ilke sigortalılardan
özel kişisel rizikolarına bakılmaksızın, gelirleri üzerinden prim alınması,
sağlanan sosyal gelirlerde ise ödenen primlerin her zaman göz önünde
bulundurulması yoluyla gerçekleştirilmektedir.
•
Kendi kendine yardım ilkesi: Bir sigorta topluluğu çerçevesinde
düşünülmüş olan bu ilkeye göre her sigortalının kendi primini ödemesi
gerekir. Bu uygulamanın izleri işçi(sigortalı) primlerinde görülmektedir.
•
Sigortacılık İlkesi: Bu ilkeye göre sigorta tekniğinden yararlanılarak
sigortalılar arasında riziko eşitlenmesi sağlanmaktadır.
•
Zorunluluk ilkesi: Bu özelliği itibariyle devlet tarafından zorunluluk arz
eden sosyal sigorta istenilebilir bir hakkı oluşturur.
•
Primli sistem: Bu sistem sosyal sigortalarda sigortalının sistemin
finansmanına katkı sağlaması anlamına gelir. Sistemde ödenen prim aktüeryal
hesaplara dayalı maliyet ile en fazlasından kurumun hizmet giderlerini
kapsayan bir miktardır. Sosyal sigortada herkesten aynı oranda prim alınır.
93
Faruk ANDAÇ, İşsizlik Sigortası, Sanayi Ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası, Kuruluş
Matbaası, Kayseri, Ocak-1999, s.15
94
S. DİLİK, s.59
31
Bu sistemin üst gelir sahiplerinden alt gelir sahiplerine bir gelir transferi
sağlama fonksiyonuna sahip olmasına olanak tanır.95
Sosyal sigortaların en önemli özelliği insan sağlığının ve yaşamının
sürdürülmesi bakımından vazgeçilmez bir mekanizma oluşudur. Çünkü hayat birçok
belirsizliklerle doludur. Bu belirsizlikleri belirliliğe dönüştüren tek metodu sunan
yöntem sosyal sigortadır.96Bismark’la başlayan bu süreç zaman içerisinde devlet
anlayışlarındaki değişimlerle birlikte alternatif sigorta tekniklerini de beraberinde
getirmiştir. Bunlardan birisi de özel sigortalardır.
Özel sigortalarla sosyal sigortaların topluma hizmet yöntemleri amaç,
kapsam ve uygulama açısından benzerlik ve aynı zamanda farkları bulunmaktadır.
Özel ve sosyal sigortaları birbirinden ayıran kıstaslar incelendiğinde sosyalist, liberal
ve karma ekonomi sistemlerindeki uygulamalar açısından farklar vardır. Hatta aynı
ekonomi sistemini uygulayan ülkelerde bile özel ve sosyal sigortaların kıstasları
farklı olabilmektedir. Tehlikelerin sonuçlarına karşı mücadele eden özel sigortalar ile
sosyal sigortalar arasındaki fark şu şekilde sıralanabilir.
95
96
K. ARICI (1997) s.s.115-116
S.S. HUEBNER and K. BLACK, p.13
32
Çizelge 1.2 Özel Sigortalarla Sosyal Sigortalar Arasındaki Temel Farklar
Özel Sigortalar
İstisnalar
dışında
gönüllüdür.
Sosyal Sigortalar
herkes
için
Çalışan herkes için zorunludur.
Riskler ve faydalar sözleşmelerle
tanımlanır, sigorta süreleri bellidir.
Riskler ve
tanımlanır,
devamlıdır.
Özel hukukta düzenlenmiştir.
Kamu hukukunda düzenlenmiştir.
Faaliyet ilkesi bireyseldir.
Faaliyet ilkesi kolektiftir.
Özel çıkarları gözetir.
Kamu çıkarlarını gözetir.
Asıl amaç kar elde etmektir, bu
nedenle hizmet kalitesi yüksektir.
Asıl amaç kar elde etmek değildir,
bu
nedenle
hizmet
kalitesi
düşüktür.
Yüksek riskleri sigortalamaktan
kaçınır veya yüksek prim ister.
Riskleri sigortalamaktan kaçınmaz
ve herkesten eşit prim alır.
Primlerle finanse edilir ve primleri
birey ödediğinden kendi kendine
yardım etmiş olur.
Primler dışında devletin genel
giderleriyle de finanse edilir,
çalışanın yanında işveren ve
devletin katkısı olur.
Zarara uğrayıp uğramayana göre
sigortalı sözleşme yenilenirken daha
çok veya daha az prim ödeyebilir.
Sigortalı
uğramasa
değişmez.
Zararların
tazmininde
sigortalı birey kapsamdadır.
Gelir
kayıpları
telafisinde
sigortalının ailesi de kapsamdadır.
sadece
faydalar
sigorta
yasalarla
süresi
zarara
uğrasa
da
da
prim
miktarı
Sosyal risklerin yanı sıra ekonomik
riskleri de kapsamaktadır.
Sadece
sosyal
kapsamaktadır.
riskleri
Katkı oranları, sigorta şirketinin ve
sigortalının
rızası
olmadan
değişemez.
Katkı oranları çalışanın rızası
olmaksızın değişebilir.
Birden fazla sigorta şirketiyle aynı
anda sigortalılık ilişkisi kurulabilir.
Birden fazla kurumla aynı anda
sigortalılık ilişkisi kurulamaz.
Kaynak: Suat UĞUR, Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik programlarının Yeri Ve
Gelişimi, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Yayın No:244, Haziran 2004, s.38
1.5.3.2. Sosyal Yardım
Sosyal yardım yöntemi sosyal güvenliğin sağlanmasında uygulanmış
yöntemlerin en eskisidir. Çok eski devirlerde din kurumlarınca muhtaç kişilere
yapılan sosyal yardımlar 18. yüzyılla birlikte devlet ve birtakım yerel kuruluşlar
tarafından yapılmaya başlanmıştır.97Sosyal yardıma ilişkin ilk kurumsal uygulamalar
1891’de Danimarka’da yaşlılık aylığı uygulaması ile gerçekleştirilmiş, sonraki
97
S. DİLİK, s.52
33
uygulamalar da yine yaşlıları kapsayan bir şekilde 1898’de Yeni Zelanda’da,
1908’de İngiltere ve Avusturya’da görülmüştür.98
Sosyal yardım yönteminde kişilere yapılan ödemeler muhtaçlık koşuluna
bağlanmıştır. Bundan dolayı muhtaçlığın ne olduğunun çok iyi anlaşılması gerekir.
Muhtaçlık ‘kendisini, eşini ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarını, anne ve
babasını, bulunduğu mahallin hayat standartlarına göre asgari seviyede geçinmeye
yetecek kadar geliri, malı veya kazancı bulunmama durumudur.’99Bundan dolayı
yardım alan kişiler almış oldukları bu yardımlardan dolayı herhangi bir yükümlülük
altına girmez ve sokulamazlar.100
Sosyal yardımların en büyük özelliği sosyal sigortaların kapsamı dışında
kalan grupları veya sosyal sigortalara dahil olup yeterince korunamayanları çeşitli
sosyal risklere karşı korumasıdır. Bu anlamda sosyal sigortalar ile sosyal hizmetler
arasındaki en büyük fark finansman olayıdır. Sosyal sigortalarda sigortadan
yararlananların belli bir oranda prim ödemeleri zorunluluk arz ederken sosyal
yardımlar devlet bütçesinden finanse edilmektedir. Bu açıdan sosyal sigortalar sosyal
yardımlara göre daha çok gelişmiştir. Sosyal yardımlar daha çok gelişmiş ülkelerin
sosyal güvenlik sistemleri içinde önemli yer tutmaktadır. Gelişmemiş ülkelerde veya
‘gelişmekte olan ülkelerde’ 101sosyal yardımlar sınırlı miktarlardadır.102
Bu açıdan sosyal yardımların artması toplumsal huzur ve refahın artması
yönünden bir ülkede çok büyük roller taşımaktadır. Her ne kadar sosyal yardımlar
devlet tarafından finanse edilse de reel sektörde meydana gelecek değişmeler bu
yardımların artmasında veya azalmasında rol oynayacaktır. Örneğin özel mülkiyet
sahibinin servetinin sosyal riskler sonunda azalması, bir fabrikatörün bir fabrikasının
iflasa uğraması, bütün toplumu az ya da çok etkileyecek, ülkede ekonomik refahın
yükseltilmesi ve adil bir şekilde servetin dağıtılmasında problemler yaşanacaktır.
98
U. AYDIN (1999) s.27
U. AYDIN (1999) s.26
100
K. ARICI, (1999) s.138
101
Sosyal yardım uygulamalarının özellikle gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde insanlara
psikolojik yönden zarar verebildiği görülmektedir. Bazı uygulamalarda sosyal yardımdan
yararlananlar muhtaç durumda olduğunu tanıtma zorunda kalmakta, bir tür vesayet altına girmekte,
resmi makamların anlayış ve takdirine bağlı tutuldukları söylenmekte ve bu durumun yardım görenler
için küçültücü ve onur kırıcı olduğu ileri sürülmektedir. (Ayrıntılı bilgi için bkz.DİLİK Sait, ss.54-55)
102
Muzaffer KOÇ, Sosyal Güvenliğin Kökeni,
http://www.sabem.saglik.gov.tr/akademik_metinler/goto.aspx?id=2208, (23.11.2006)
99
34
Sonuç itibariyle benzer korkulardan dolayı çağımızdaki modern devletler bile sosyal
güvenliği sağlayan kaynakların kurumaması için iflas etmiş işverenlere ya hazineden
ya da sıkıntıları atlatabilmesi için uzun vadeli, ucuz krediler vermektedirler.103
Genel
olarak
sosyal
yardımlar
bir
toplumda
çok
yararlı
işlevler
görebilmektedir. Sosyal yardımlar sosyal güvenlik alanındaki yasal boşlukları
doldurabilir, yoksulluğun kişiyi tehdit ettiği ve bunun gelir dağılımını düzeltici diğer
önlemlerle düzeltilemediği durumlarda gelirde dengeleyici bir etki yaratabilir ve
özellikle mevcut sosyal sistemleri tamamlama, olgunlaştırma fonksiyonunu
gerçekleştirme yenilikler getirmeye katkı sağlayabilir.104
1.5.3.3. Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet kavramı hem halkın gönüllülük esasına dayalı olarak
muhtaçlara yaptığı hizmet yardımlarını hem de kamu sosyal hizmet yardımını içeren
bir anlam taşımakta ve bu şekilde kullanılmaktadır.105
Sosyal hizmet düşüncesi feodalizmden kapitalizme geçiş ile tartışılmaya
başlanmış ve Sanayi Devrimi ve işçi sınıfının gelişmesiyle birlikte gündemde daha
çok yer almaya başlamıştır.106Beveridge Sistemi’nde sosyal hizmetler sosyal refah
hizmetlerini ifade etmekte ve sosyal hukukun tüm dallarını kapsamaktadır.Bu
anlayışa göre sosyal hizmetler kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır: Sosyal
hizmetler kişi, grup ve toplulukların yapı ve çevre şartlarından doğan ya da kendi
denetimleri dışında oluşan yoksulluk ve eşitsizliği gidermek, toplumun değişen
şartlarından doğan sorunları çözümlemek, insan kaynaklarını geliştirmek, kişi, aile
ve toplum refahını sağlamak amacıyla düzenlenen hizmet programlarını kapsar.107
Sosyal hizmetler, sürekli ya da geçici olarak yardıma muhtaç bireylere, genel
ülke koşulları içerisinde insan onuruyla bağdaşır bir yaşam sürdürebilecekleri bir
sosyal ortam yaratma amacı taşır ve daha çok muhtaç çocukların bakımı ve
103
N. DALGIN, s.55
S. DİLİK, s.56
105
K. ARICI (1999) s.145
106
Burhan GÖRÜR, Sosyal Hizmetler Nereye?,
http://www.sodav.org/sosyalhizmetlernereye.doc, (16.04.2006)
107
Coşkun C. AKTAN, Sosyal Devletin Araçları,
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/araclar.htm, (21.10.2006)
104
35
korunması, muhtaç durumdaki yaşlı, sakat ve hastaların bakımı ile dar gelirli
bireylere sağlık hizmetlerinin sunumu ve benzeri hizmetleri içerisinde barındırır.108
Sosyal yardımların genel özellikleri itibariyle sosyal hizmetlere oldukça yakın
olduğu söylenir. Bu ayrımı belirleyebilmek kolay değildir. Sosyal güvenliğin parasal
yardımları ile sosyal hizmetler bir madalyonun iki yüzüne benzetilebilir. Muhtaç
olma şartına bağlı olan sosyal yardımlar kamu kuruluşları tarafından vergilerle
finanse edilirken, özel kuruluşlar ise bu yardımı kendi kaynaklarından yapmaktadır.
Diğer taraftan sosyal hizmetlerde temel ilke ihtiyaç sahibine mal yardımın yapılması
veya hizmet sunulması olayıdır. Bu hizmetlerin yapılmasında ihtiyaç sahiplerinin
kendileriyle ve çevreleriyle uyum sağlanmasının kolaylaştırılması amacı vardır.109
Bu açıdan bir değerlendirme yapacak olursak sosyal hizmetlerin sosyal
güvenlik mekanizmasının araçları içerisinde sosyal sigortalardan biraz ayrıldığını
diğer yandan sosyal yardımlarla iç içe olduğu ve birbirini çok iyi tamamladığı
görülmektedir.
1.5.4.
Sosyal Güvenliğin Finansman Yöntemleri
Sosyal güvenlikte finansman yöntemlerinin ülkeden ülkeye işleyiş açısından
benzer özellikleri yanında farklı özellikleri de bulunmaktadır. Bazı ülkelerde fon
biriktirmeye dayalı sistemler olduğu gibi buna karşılık bazı ülkelerde gelirin yeniden
dağıtılması esasına dayalı dağıtım sistemleri de mevcuttur. Ayrıca bu sistemlere
ilaveten her iki finansman yönteminin de uygulandığı ülke örneklerine de rastlamak
mümkündür.110Temelde sosyal güvenliğin başlıca finansman yöntemleri fon
sistemine dayalı (kapitalizasyon), dağıtım ve karma yöntemden oluşmaktadır.
1.5.4.1. Dağıtım Yöntemi
Bu sistem hem kuşaklar arasında hem de aynı kuşak içerisindeki farklı yaş
grupları arasındaki reel gelirin yeniden dağıtılması esasına göre işleyen bir yapıya
sahiptir.111Bu yöntemin en belirgin özelliği uygulamada yedek fonlara fazla gerek
108
Hüseyin AKYILDIZ (2004) s.17
Muzaffer KOÇ, Sosyal Güvenliğin Kökeni,
http://www.sabem.saglik.gov.tr/akademik_metinler/goto.aspx?id=2208, (23.11.2006)
110
S. UĞUR, s.49
111
Sevinç AKBULAK, Yavuz AKBULAK, Sosyal Güvenlik Kurumlarının Kaynak Sorunları Ve
Çözüm Önerileri, Ekonomik ve Mali Araştırma Yarışması, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı
Yayınları, Yayın No:17, s.10
109
36
duymamasıdır. Çünkü bu yöntemde gelirler ve giderler arasında belirli bir süre için
denge kurulması bu ihtiyacı ortadan kaldırmaktadır. Bu süre genelde bir yıldır ve bu
nedenle bu sistem yılı yılına finansman sistemi olarak da adlandırılır.112Dünyanın
birçok ülkesinde sosyal güvenliğin finansmanında dağıtım yöntemi uygulanmakta
olup, çalışanların ücretlerinden % 10 ile % 30 arasında değişen oranlarda kesinti
yapılmaktadır.113
Bu yöntem çok basit olması, fon yönetimi gibi bir zorunluluk içermemesi,
çok fazla tahmine dayanmayan gerçek riskler üzerine kurulması dolayısıyla
ekonomik duruma adaptasyonun kolaylaştırması yönünden avantajlara sahiptir.
Diğer taraftan sistemin hassas bir dengede işlemesi yani aktif pasif sigortalı
dengesinin bozulması (aktüeryal dengelerin bozulması) sistemin en büyük
dezavantajıdır.114Dağıtım sisteminin bir diğer dezavantajı da gelirin yeniden
dağıtılmasına imkan tanımasından
dolayı bu durumun kötüye kullanılarak
politikacıların oy kapma vasıtası haline gelebilme olasılığının son derece yüksek
oluşudur.115
Dağıtım yöntemi ayrıca hastalık ve analık sigortaları gibi geçici riskleri
karşılayan sigorta kolları açısından uygulamada kolaylık sağlamaktadır. Günümüzde
yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları gibi sürekli sosyal gelir sağlayan sigorta kolları
için bu yöntem uygulanmaktadır. Bu sayede primleri yükseltmeksizin sigortalılara
sağlanan sürekli sosyal gelirlerin yaşam düzeyindeki yükselişler veya para
değerindeki değişmelere göre ayarlanması mümkün olabilmektedir.116
Dağıtım yönteminin şimdiye kadar en yaygın sosyal güvenlik finansman
sistemi olması bu sistemin finansmanında dengesizlikler oluştuğunda bunun devletin
katkısı sayesinde karşılanmasıyla açıklanabilir.
112
A.İlhan ORAL, Dünya’da Ve Türkiye’de Sosyal Sigortalar Kapsamında Sağlık Sigortası
Uygulamaları, T.C.Anadolu Üniv.Yay.No:1331, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Yayın No:174,
Eskişehir, 2002, s.25
113
Jose PINERA, Liberating Workers: The World Pension Revolution, Project On Social
Security Choice, (It’s Your Money, Your Choice, Your Future)
http://www.socialsecurity.org/pubs/articles/jp-cl15-2001.html, (20.01.2007)
114
U. AYDIN, s.37
115
E. BUTLER, s.163
116
S. DİLİK, s.247
37
1.5.4.2. Kapitalizasyon Yöntemi
Diğer adı fon yöntemi olan bu yöntemde aynı dönemin gelirleriyle o dönemin
giderlerinin karşılanması ve beklenir risklerin ileride doğuracağı ödemeleri
karşılayabilmek için karşılıklar ayrılarak bir fon oluşturulması esası vardır.
Biriktirilen fonlar işletilerek tekrar ekonomiye dönmekte aynı zamanda fonların
işletilmesinden elde edilen gelirler paranın reel değerinin korunması koşuluyla ileride
sağlanacak sosyal gelirlerin finansmanını kolaylaştırmaktadır.117
Dünya’da kapitalizasyon yöntemini ilk olarak 1981 yılında kamu prim
programında reform yaparak (fonlama prim programını) tam olarak uygulayan ilk
ülke Şili olmuştur. Daha sonra 1990’lı yıllarda birkaç ülke Şili’de uygulanan
yöntemin bazı bölümlerini uygulamaya koymuşlardır. Brezilya, Meksika ve Peru
bunlardan birkaçıdır.118
Bu yöntem bireysel kapitalizasyon ve kollektif kapitalizasyon olmak üzere iki
türlü olabilmektedir.
•
Bireysel Kapitalizasyon:Bu yöntemde her sigortalı için ödenen primler
bireysel fonda birikmekte ve gelecekte kendisine yapılacak yardım ve
ödemelerin
kaynağını
oluşturmaktadır.
Bu
yöntem
sosyal
güvenlik
sistemlerinin temelinde bulunan dayanışma ve risklerin dağıtılması
prensibiyle uyuşmadığından mali açıdan günümüz sosyal güvenlik eğilimleri
karşısında pek geçerli görülmemekte ve birçok ülkede de terkedilmiş
durumdadır.119
•
Kollektif Kapitalizasyon:Bu yöntemde ise bütün sigortalılara ait gelirler
ortak bir fonda toplanmakta, bu fonlar işletilerek kar, faiz gibi gelirler elde
edilmekte ve giderler bu fondan karşılanmaktadır. Fonlar, ekonomik
kalkınma için bir kaynak niteliği taşımakta ve gelişmekte olan ülkeler
açısından önemli bir yatırım aracı niteliğine sahiptir. Bu yöntemin başarılı
117
S. UĞUR, s.51
İsmail GÜNEŞ, Soner YAKAR, Sosyal Sigorta Finansman Yöntemleri Ve Türkiye’de Sosyal
Sigorta Kurumlarının Finansman Yöntemlerinin Değerlendirilmesi,
http://sosyalbilimler.cu.edu.tr/dergi/dosyalar/2004.13.2.156.pdf , (25.11.2006)
119
A. İ. ORAL, s.26
118
38
olması ekonomik dengenin sağlıklı olması para değerinin düşmemesi ve
fonların iyi işletilmesi sayesinde gerçekleşebilir.120
Kapitalizasyon sistemi genelde özel sigortalarda kullanılan bir yöntem olması
itibariyle uzun vadeli sigorta kollarında rahatlıkla uygulanabilmektedir. Çünkü bu
sigorta kollarında riskler daha uzun ve geç bir zaman diliminde ortaya çıktığı için
büyük fonlar oluşabilmektedir.121Fakat bu sistem gelirin yeniden dağılımına izin
vermeyen bir yapı içermesinden ve sosyal transferlere sınırlı düzeyde imkan
tanımasından dolayı dağıtım sistemine göre ikinci planda yer almakta ve kimi zaman
dağıtım sisteminin bir tamamlayıcısı kimi zamansa alternatifi olarak kullanımlarına
rastlanmaktadır.122Sosyal güvenliğin dünyadaki uygulamalarına bakıldığında da
dağıtım yönteminin ağırlığı açıkça görülebilmektedir.
120
U. AYDIN (1999) s.38
K. ARICI, s.122
122
S. UĞUR, s.54
121
39
Çizelge 1.3. Çeşitli Ülkelerde Uygulanan Sosyal Güvenlik Planları Ve Finansman Yöntemleri
Ülke
Uygulanan Plan Adı
Finansman Yöntemi
Arjantin
Sosyal Güvenlik
Dağıtım Yöntemi
Avustralya
Kamu Primleri
Dağıtım Yöntemi
Avusturya
Sosyal Güvenlik Primleri
Dağıtım Yöntemi
Belçika
Sosyal Güvenlik Primleri
Dağıtım Yöntemi
Brezilya
Özel Sosyal Güvenlik
Kapitalizasyon
Yöntemi
Şili
Bireysel Prim Hesapları
Kapitalizasyon
Yöntemi
Çek cumhuriyeti
Kamu Prim Hesapları
Dağıtım Yöntemi
Danimarka
Kamu prim sistemi
Dağıtım/Kapitalizasyon
Fransa
Eyalet Prim Hesapları
Dağıtım Yöntemi
Almanya
Eyalet Prim Biriktirme
Dağıtım Yöntemi
Yunanistan
Sosyal Güvenlik Primleri
Dağıtım Yöntemi
Meksika
Bireysel Fonlama
Hesapları
Kapitalizasyon
Yöntemi
İrlanda
Sosyal Güvenlik Sistemi
Dağıtım Yöntemi
Yeni Zelenda
Sosyal Güvenlik
Dağıtım Yöntemi
Peru
Özel Prim Sistemi
Kapitalizasyon
Yöntemi
Türkiye
Kamu Prim Hesapları
Dağıtım Yöntemi
Portekiz
Sosyal Güvenlik
Dağıtım Yöntemi
İtalya
Sosyal Güvenlik Primleri
Dağıtım Yöntemi
Lüksemburg
Sosyal Güvenlik Primleri
Dağıtım Yöntemi
Portekiz
Sosyal Güvenlik
Dağıtım Yöntemi
Slovakya
Kamu Primleri
Dağıtım Yöntemi
İspanya
Sosyal Güvenlik sistemi
Dağıtım Yöntemi
İsviçre
Eyalet Primleri
Dağıtım Yöntemi
Polonya
Kamu Prim Planları
Dağıtım Yöntemi
İzlanda
Sosyal Güvenlik Sistemi
Dağıtım Yöntemi
Kaynak: İsmail GÜNEŞ, Soner YAKAR, Sosyal Sigorta Finansman Yöntemleri Ve Türkiye’de
Sosyal Sigorta Kurumlarının Finansman Yöntemlerinin Değerlendirilmesi,
http://sosyalbilimler.cu.edu.tr/dergi/dosyalar/2004.13.2.156.pdf,( 25.11.2006)
40
1.5.5.
Sosyal Güvenliğin Kurumsallaşması: Refah Devletinin Hız Kazanması
Dünya genelinde sosyal güvenliğin kurumsallaşma sürecinin başlamasında
en etkin role sahip ülkelerden biri de Amerika olmuştur. Özellikle 1929 Buhranı
Amerika’da birçok şeyin değişikliğe uğramasına neden olmuştur. Daha önceki
yıllarda refah programlarına pek ağırlık verilmeyen Amerika’da insanlar ekmek
kuyruğunda, dört kişiden biri işsiz, altı kişiden biri de yoksul ve bakıma muhtaç
durumda
bulunmaktaydı.
Artık
insanlar
yoksulluğun
bireysel
yanlışlardan
kaynaklanmadığına inanmaktaydılar. Yaşanan tecrübeler artık daha önce İngiltere’de
Kraliçe Elizabeth tarafından
sınırlı bir şekilde uygulanmış olan
yoksulluk
politikalarında değişikliğe yol açmış ve refah devleti uygulamaları hız kazanmıştır.123
Bu gelişmeler Amerika’da sosyal güvenliğe ilişkin yasaların altyapısını
oluşturdu. Bu yıllardan sonra yaşanacak gelişmeler aslında Amerika’ da bir
geleneğin değişmesi anlamına geliyordu. Çünkü bu yıllara kadar Amerikan
Ekonomisini hep işadamları ve sanayiciler yönetmişti. Artık bu yıllardan sonra devlet
ekonominin içine girmiştir.124Bunun ilk örnekleri 1930’lu yıllarda Amerika’da sosyal
güvenliğe ilişkin çıkarılmış olan Demiryolu İşçileri, Milli İşçiler ve Sosyal Güvenlik
Kanunları olmuştur.125Fakat 1935 yılında kabul edilen Sosyal Güvenlik Yasası
yalnızca ücretlilere değil başta işsizler olmak üzere korumaya ihtiyacı olan kişi ve
gruplara
karşı
koruma
önlemleri
içerdiğinden
sosyal
güvenlik
anlayışına
diğerlerinden çok daha yakındır. Zaten 1942 yılında hazırlanan Beveridge
Raporu’nda da bu yasanın etkileri görülmektedir.126
Amerika’da sosyal güvenliğe ilişkin bu gelişmeler yaşanırken 1932 yılında
İsveç’te de Gunnar ve Alva Myrdal’ın başını çektiği refah devleti uygulamaları
sıklaşmıştır. İsveç bu dönemde hem özel sektörün hem de devlet kontrolünün yer
aldığı orta yol olarak nitelendirilen yeni bir sosyal refah devleti geliştirmiştir. Bu
durum gelirin eşitlenmesini, yeniden dağıtımını ortaya çıkaran bir vergi politikasını
beraberinde getirmiştir. Bu uygulama her İsveçliyi hemen hemen her şeye karşı
sigortalayan geniş bir refah anlayışı içerisinde sağlamaktaydı. Bu gelişmelerin
123
T. R.DYE, Understanding Public Policy, By Prentice- Hall, Inc, Englewood Cliffs, New Jersey
Printed In The United States Of America, 1975, p.117
124
Alev ALATLI, Tarih, Tekerrür Ve Ekonomik Krizler, 7.Bölüm, 1929 Krizi Avrupa’ya
Atlıyor, http://abone.turk.net/erol serhatk/iktisat/alevalatli07.html, (18.04.2006)
125
S. SALLAN GÜL, s.232
126
M. KORAY ve A. TOPÇUOĞLU, s.137
41
ardından hemen hemen bütün emekli maaşı planları hükümetin yönettiği zorunlu
sistemin parçası haline gelmiştir.127
1930’lu yıllardan itibaren sosyal güvenlik alanında yaşanan değişimlerin
ardından 1942 yılında hazırlanan Beveridge Raporu’nda yer alan ‘Yoksulluk çağdaş
bir toplumun yüz karasıdır; geniş kapsamlı ve sistematik bir sosyal güvenlik
modeliyle toplum yoksulluk sorununu çözebilir.’128ifadeleriyle sosyal güvenlik artık
daha geniş bir faaliyet alanı bulmuş ve kurumsallaşma adına ilk adımlar atılmaya
başlanmıştır. II.Dünya Savaşı’nın hemen arkasından 1944 yılında Uluslar arası
Çalışma Örgütü’nün Philedelphia’daki 28.Uluslararası Çalışma Konferansı’nda
‘Güvenceye ve tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan herkes için bir gelir sağlama amacına
yönelik sosyal güvenlik önlemlerinin yaygınlaştırılması’ ifadelerine yer verilmiş,
1948
yılında
Birleşmiş
Milletler’in
İnsan
Hakları
Evrensel
129
Bildirisi’nin
22.maddesinde her kişinin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu vurgulanmış, bu
gelişmeyi
UÇO’nun
152
sayılı
sözleşmesi
izlemiştir.130Sosyal
güvenliğin
kurumsallaşmasına dair bu gelişmeler sosyal güvenliğin belli bir düzeyde gelişimini
sağlarken sosyal güvenliğin kurumsallaşmasının ve evrensel niteliğini artıran gelişme
1965 yılında yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Şartı ile olmuştur. Bu sözleşmede
taraflar bir sosyal güvenlik sistemi kurmayı ve bunu sürdürmeyi, uygun iki taraflı ve
çok taraflı antlaşmalar yapmak suretiyle veya başka vasıtalarla ve bu antlaşmalarda
yer alan şartlara bağlı kalmak şartıyla, devletlerin vatandaşlarının yer değiştirmesi
durumunda sosyal güvenlik açısından eşit muamele görmesi gibi taahhütlere imza
atmışlardır.131
Genel olarak sosyal güvenlik alanındaki uygulamaları hızlandıran refah
devletinin uygulamalarına göz atıldığında şu başarılara imza attığı göz önünden
kaçmamalıdır.132
127
Eric BRODIN, İsveç Refah Devleti: Kayıp Cennet, Çev: Süleyman Erdal,
http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/erdal-isvec-refah.pdf, (13.11.2006)
128
A. GÜZEL ve A. R. OKUR, s.24
129
ILO’ nun Amaç Ve Hedeflerine İlişkin Bildirge (Philadelphia Bildirgesi),
http://www.hakis.org.tr/ilo/filedelfia_bil.htm, (17.02.2007)
130
Yüksel AKKAYA, Sosyal Güvenlik Versus Demokratik Uzlaşma,
http://www.geocities.com/ceteris_tr2/y_akkaya5.doc, (26.11.2006)
131
Avrupa Sosyal Şartı Temel Rehber, Çev: Bülent Çiçekli,Seçkin yayınları, Ankara, 2001, s.165
132
Meryem KORAY, Sosyal Devlet-Refah Toplumu,
(http://www.sodev.org.tr/okullar/sdo/ders_notlari/sosyal_devlet.htm, (27.03.2007)
42
•
Refah devleti yoksulluğu tümüyle ortadan kaldıramasa da azaltmasına
katkıda bulunmuştur. Özellikle Orta Ve Kuzey Avrupa ülkelerinde başarılı
sonuçlar gerçekleşmiştir.
•
Sadece ücretliler ve bunların gelir ve güvenceleri açısından değil azınlıklar,
kadınlar, özürlüler gibi toplumsal imkanlardan eşit biçimde yararlanamayan
gruplar için almış olduğu önlemler ve eşitlikçi yaklaşımları olmuştur.
•
Eğitimi mesleki eğitim ve sağlık hizmetleriyle hem toplum bireyleri için
fırsat eşitliği sağlamış aynı zamanda insan kaynağının kalitesini yükselterek
işgücünün verimliliğini artırmıştır.
•
Sosyal güvenlik sistemi başta olmak üzere asgari bir geçim standardını
güvence altına alarak daha güvenlikli bir toplumun yaratılmasına katkıda
bulunmuştur.
1.5.6.
Refah Devleti’nin Krize Girmesi Ve Sosyal Güvenlik
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelişimine hızla devam eden refah devleti
1970’ lerdeki petrol krizlerinin ardından stagflasyon olgusuyla karşı karşıya kalmış,
ekonomik ve toplumsal dengelerde değişime neden olan yeni bir bunalıma girmiştir.
Bu dönemde enflasyon, yoksulluk ve işsizlik sorunları artmıştır.
Bu tür sorunların
artış göstermesi ülkelerin uluslar arası ekonomik
bağımlılık ihtiyacı ile yakından alakalıdır. Çünkü sosyal güvenlik, vergi sistemleri,
işsizlik sigortası, tam istihdamı sağlamak için yapılan mali yardımlar ve diğer
kamusal politikalar uluslar arası ekonomik bağımlılık ile doğrudan ilgili
uygulamalardır. Bu uygulamalar sonucunda kamu ekonomisi genişlemiş ve kamu
harcamalarında ciddi artışlar yaşanmıştır.1331970’lerde de kamu ekonomisinde en
çok arzu edilen durum yönetilebilir bir kamu ekonomisine duyulan ihtiyaç olmuştur.
Kapitalist sistemin ve refah devletinin
yaşadığı bu kriz, yeni bir liberal
ideolojinin doğmasına neden olmuştur. Böylece, gelişmiş kapitalist ülkelerde
Keynesçi ekonomik politikalar ve refah devleti anlayışına, azgelişmiş ülkelerde ise
ulusal kalkınmacı devlet politikalarına ve bunları uygulayan kurumlara karşı bir yol
133
A. Kemal ÇELEBİ, Kamu Ekonomisi Analizi-Kamu Ekonomisinin Büyüklüğü Sorunu, Emek
Matbaası, Manisa-2000, s.20
43
açılmış ve yeni-liberalizm, dünya genelinde yeni bir siyasal ve ideolojik değişime
neden olmuştur. Kapitalist ilişkilerin değişime uğradığı bu dönemde, devlet de bu
değişime uygun olarak bir yeniden yapılanma sürecine girmiş ve devletin rolü de
değişmiştir.
1980’lerden sonraki süreçte refah devleti politikalarında da bir değişim
gözlemlenmiştir. Ekonomik büyümenin sürdürülmesi ve işsizliğin azaltılması ve
çalışma şartlarının ve sosyal hakların daha esnek hale getirilmesi sık sık gündeme
gelmekte ve bu politikalara krizi aşmak için başvurulmaktadır. ILO aracılığıyla
gelişmiş sosyal standartları dünyada artırmanın öncülüğünü yapan gelişmiş ülkeler
ekonomik kriz ile bu alanda olumsuz gelişmelerle karşı karşıya kalmışlardır.134
İngiltere hariç bütün OECD ülkelerinde 1970’lerin sonlarında sosyal
harcamaların kamu harcamaları içindeki payı %50’yi aşmıştır. 1973’ten sonra
hükümetlerin bu olumsuz gidişin durdurulması çalışmalarına rağmen bu gidişat
1980’lere kadar devam etmiştir. 1981’le birlikte diğer Avrupa ülkelerine oranla
Hollanda, Danimarka, İsveç ve Batı Almanya’da sosyal harcamalar GSYİH’nin 1/3’ü
oranında artış göstermiştir.135
Ekonomide yaşanan bu sorunlar refah devletinin yeniden sorgulanmasına ve
refah devleti hakkında birçok eleştiriyi de beraberinde getirmiştir. Bu eleştirileri şu
şekilde toplamak mümkündür.136
•
Refah devleti uygulamaları bir yandan beleşçiliği teşvik ederken diğer
taraftan bireysel sorumluluk duygusunu azaltarak onun yerine bir bağımlılık
kültürü oluşturmaktadır.
•
Refah kuramları toplumun genel olarak refahını ve toplumda eşitliği artırmak
yerine fakirler ve zenginler aleyhine orta sınıfı kayıran sonuçlar
yaratmaktadır.
•
Refah devleti sosyal refahı gerçekleştirmekten ziyade bir dizi yerleşik çıkarın
büyümesini hızlandırmıştır. Refah devletinin demokrasisi başka toplumsal
134
A. ÇELİK, s.39
Iann GOUGH, Refah Devleti, http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/digeryazilar/gungor-refah-devleti.pdf, (22.12.2006)
136
A. YAYLA, s.280
135
44
kesimler aleyhine olacak şekilde devletten kayırma talep eden çeşitli çıkar
gruplarının mücadelesi şekline dönüşmüştür.
•
Refah devleti etkinlikten uzak bir biçimde işlemektedir. Refah devletlerinde
refah hizmeti için ayrılan kaynaklar önemli ölçüde boşa gitmekte ve bunun
yükü vatandaşların üzerine binmektedir.
Refah devletinde yaşanan bu sorunlar devletlerin politikalarında önemli
değişimlere neden olmuştur. Amerika’da Reagonizm ve İngiltere’de Thatcherizm
politikaları genelde özelleştirme üzerine odaklanmıştır. Birçok kurum devletin
üzerine yük getirdiği gerekçesiyle özelleştirilmiştir. Sosyal güvenlik sistemi de bu
değişimlerden fazlasıyla etkilenmiş ve sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinde de
özelleştirilmeye gidilmesi ihtiyacı hissedilmiştir.
45
II.BÖLÜM
DÜNYA’DA SOSYAL GÜVENLİĞİN GELDİĞİ NOKTA VE BAZI
SOSYAL GÜVENLİK UYGULAMALARI
2.1.
Sosyal Devlet Ve Sosyal Güvenlik Anlayışındaki Dönüşüm
Ulus devlet temeli üzerine kurulan aynı zamanda sosyal konulara duyarlılığı
ve belli oranlarda ekonomiye müdahale etmesiyle ön plana çıkan sosyal devlet
1970’li yılların başına kadar popüleritesini korumuştur. Bu dönemde özellikle kamu
harcamalardaki aşırı artış sonucunda sosyal devletin sınırlandırılması görüşü ortaya
konulmuş ve sosyal devlet ağır bir biçimde eleştiriye maruz kalmıştır. Neo-liberal
politikalar ve küreselleşme hareketleri de yapılan bu eleştirilerin hızlanmasını
sağlamıştır.137
2.1.1.
Devletin Değişen Rolü Ve Neo-Liberal Politikalar
20.Yüzyılın son döneminde dünya geleneksel siyasi blokların ortadan
kalktığı, hemen hemen her alanda yeni liberal politikaların ön plana çıktığı teknolojik
gelişmelerin sınır tanımayan değişmelere yol açtığı bir süreç yaşanmaktadır. Bu
süreçte mal ve finans piyasaları ulusal sınırları zorlamakta ve ülkelerin bireysel
boyutlarını aşmaktadır.138Bu durum ulus devletin geleneksel yapısında ve yetki ve
işlevlerinde bir farklılaşmaya yol açmış, diğer taraftan devletin küçülmesi,
deregülasyon,
dönüşümü
açmıştır.
139
özelleştirme,
gibi
gelişmeler
siyasal
reformlar,
ülkelerin
temel
sosyo-ekonomik
politikalarında
politikaların
değişime
yol
Sosyal refah devleti hizmetlerinin merkeziyetçi yapıdan uzaklaşarak
yerel yönetimlere, özel sektöre ve kar gütmeyen kuruluşlara doğru yayılma
göstermiştir. Bu durum refah devletinden rekabet devletine doğru kayışın ilk
ibareleridir.140Devletin ekonomiye müdahalesinin daraldığı bu dönemde devlet bütçe
açıklarını kapatmak ve gelir sağlamak yanında ekonomik etkinliği artırmak çabası ile
137
Kamil ALPTEKİN, Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Sosyal Devlet Ve Sosyal Hizmetlerin
Görünümü,
http://www.sosyalhizmetuzmani.org/kuresellesmesosyaldevlet.doc, (17.01.2007)
138
Mürteza HASANOĞLU, Küreselleşmenin Devlet Yönetimine Etkileri, Sayıştay Dergisi,
Sayı:43, s.68
139
Ömer H. KÖSE, Küreselleşme Sürecinde Devletin Yapısal Ve İşlevsel Dönüşümü, Sayıştay
Dergisi, Sayı: 49, s.3
140
S. ÖZDEMİR (2004) s.202
46
özel sektör ile rekabet olduğu alanlardan çekilmiş ve ekonomik faaliyetlerde yeniden
bir düzenlemeye gidilmiştir.141Küreselleşmenin hakim olmaya başladığı bu dönemde
devletin optimal devlet (sınırlı-sorumlu) olması fikri yaygınlaşmıştır. Diğer bir
deyişle ‘devletin küçültülmesi’ ya da ‘kürek çeken değil, dümen tutan devlet’
sloganları ağırlık kazanmıştır.142Liberaller tarafından sosyal devlete
eleştiriler
gelmeye başlamış ve özellikle sosyal devletin yeniden dağıtım metodu eleştirilere
konu olmuştur. Liberaller tarafından sosyal devlet üzerine yapılan eleştiriler şu
şekilde sıralanabilir : 143
•
Sürekli yükselen sosyal harcamalara paralel olarak işgücü maliyetlerinin aşırı
yükselmesi devletin aşırı bir şekilde borçlanmasına, uluslar arası rekabet
gücünün zayıflamasına ve diğer yıkıcı sonuçlara bağlı olarak işsizliğe neden
olmuştur.
•
Sosyal devlet gerçekten muhtaç olanları desteklemek yerine herkes için ‘Tam
Kasko’ ve ‘24 saat sosyal güvenlik hizmeti’ sağlayarak yapısal nitelikte ve
kronik bir sosyal talep enflasyonuna neden olmuş ve toplumu kendisine
bağımlı hale getirmiştir.
•
Sosyal
yardımlarda
istismar
söz
mekanizmasının bazı durumlarda
konusu
olabilmekte
ve
denetim
yetersiz kalması istismarı daha da
artırabilmektedir.
•
Çalışan, üreten, verimli olan genç nüfustan çalışmayanlara, özellikle yaşlı ve
emekli nüfusa gereğinden fazla kaynak aktarımına gidilmesi adil olmamakla
birlikte; herkesin kendi yaşamından sorumlu olması prensibi ile çelişmekte,
kuşaklararası çatışmaya yol açmaktadır. Bunların yanı sıra yaşlı nüfus
payındaki artışa bağlı olarak özellikle hastalık sigortası alanında ortaya çıkan
maliyet patlaması sosyal güvenlik sistemini sürdürülemez hale getirmiştir.
141
Zerrin FIRAT, Küreselleşme Sürecinde Devletin Değişen Fonksiyonları Ve Sosyal
Hizmetlerin Yeri,
http://www.isguc.org/zfirat2.htm, (19.05.2007)
142
Ö. H. KÖSE, s.32
143
Nergis MÜTEVELLİOĞLU, Sosyal Devletin Meşruiyeti, ‘İş Güç’ Endüstri İlişkileri Ve İnsan
Kaynakları Dergisi, Cilt: 8 Sayı:2, Haziran 2006,s.3
http://www.isgucdergi.org/pdf/nmutevellioglu.pdf, (22.02.2007)
47
Liberallerin bu görüşlerine karşıt sosyal güvenlikle ilgili olarak sosyalist
düşünce yanlıları tarafından da farklı görüşler ortaya konulmuştur.
•
Sosyalist düşüncelerin temeli şu perspektiften yola çıkmaktadır. Sosyalist bir
bakış açısına göre ‘sosyal güvenlik’ liberalizm karşıtlığı içinde piyasa
mekanizmasına ve ücret sistemine müdahale ederek ‘birey’i değil ‘sosyal’i
güvende kılma halidir. ‘Sosyal güvenlik’, ‘sosyal barış’, ‘sosyal adalet’ gibi
kavramlarla birlikte anılmaktadır. Bireyin tüm sosyal haklarının reddi ve
bireyin kendi kendinin güvenliğinden sorumlu olma hali ise ‘sosyal güvenlik’
değil ancak ‘bireysel güvenlik’ olmaktadır. ‘Bireysel güvenlik’ ise ‘piyasanın
etkinliği’ ve ‘rekabet’ gibi kavramlarla birlikte anılabilir. Bu ‘birey’in
sorumlulukları vardır, dolayısıyla sosyal güvenlik politikaları bireysel
sorumluluğu öne çıkaracak ve ‘sorumluluk harici hakkın bulunmadığı’ ilkesi
sosyal güvenlik alanındaki yasal faaliyetin sınırını belirleyecektir. Bir başka
deyişle klasik sosyal güvenlik kurumunun altında yatan toplumun sınıf
doğasının ve emeğin kurucu ve yaratıcı rolünün kabulu fikri dışlanmış
olacaktır.144
•
Yeni liberal değerler ve ekonomik politikalar sosyal güvenliğin temel işleyişi
olan kuşak içi ve kuşaklararası sosyal dayanışma mekanizmalarını tahrip
etmektedir. Dayanışma içinde bulunması gereken kuşaklararasında sosyal
güvenliğe ve sosyal güvenliğin finansmanına ilişkin farklı beklentiler ve
çıkarlar yaratarak toplumsal bütünlüğü zarara uğratmakta ve yoksulluğa
neden olmaktadır.145
Bu noktadan bakıldığında sosyal güvenliğin en önemli amaçlarından biri olan
yoksulluk sorununun ortadan kaldırılmasında devlet müdahalesi temel çözüm olarak
görülmüştür. Yoksullara ayni veya nakdi yardımlar yapılması, ya da eğitim, sağlık ve
sosyal güvenlik hizmetlerinin devlet tarafından sunulması yoksulluk sorununu
maalesef çözümleyememiş, çoğu zaman bu tür uygulamalar devlet yönetiminde
144
Ali Murat ÖZDEMİR, Gamze Yücesan ÖZDEMİR, Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Derin
Dönüşümü : Farklı ‘Birey’ Tahayyülleri, İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı: 478, Ekim-2006,
ss.51-52
145
Recep KAPAR, Kuşaklararası Sosyal Dayanışma, Türk Tabipleri Birliği, Mesleki Sağlık Ve
Güvenlik Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2005, s.12,
http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=722&id=43, (22.02.2007)
48
bürokrasiyi, kırtasiyeciliği, hırsızlığı, yolsuzluğu ve kalitesizliği artırmıştır. Bu
nedenle bu konuda devlete düşen rol yeniden ele alınmak zorundadır.146
Sosyal devlet üzerine iktisatçılar tarafından farklı görüşler hakim olsa da
sosyal devletin insanlık tarihiyle başladığı ve bundan sonra da varlığına dönüşerek
devam etmesi kaçınılmazdır. Yeni liberal politikalar Avrupa’da güçlenmiş olmasına
rağmen sosyal koruma sisteminin temelde korunabilmesini sağlayan başlıca etken
sosyal devletin güçlü bir toplumsal desteğe sahip olmasıdır. İki dünya savaşını çok
sayıda hükümet değişikliğini geride bırakarak bu günlere kadar gelen sosyal devlet
hukuk normları ile garanti altına alınmıştır. Bu durum bize
sosyal devlet
uygulamalarının devam edeceği düşüncelerini göstermektedir.147
2.1.2.
Küreselleşme Ve Sosyal Güvenlik
Bir olgu ve devam edegelen bir süreç olarak ‘küreselleşme’ ekonomik,
politik sosyal ve kültürel alanlarda, bazı ortak değerlerin yerel ve ulusal sınırları
aşarak dünya çapında yayılmasını ifade etmektedir. Bu yeni süreç ekonomik alanda
liberal ekonomik düzenin, politik alanda ise demokrasinin (liberal demokrasi) ön
plana çıkmasına yol açmıştır.148
Küreselleşme ya da global entegrasyon ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi,
sosyal ilişkilerin yaygınlaşması, ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmaların
çözülmesi
gibi
farklı
görünen
ancak
birbirleriyle
bağlantılı
olguları
içermektedir.149Diğer bir deyişle küreselleşme kavramı kendi evrenselliği ve
kapsamının dışında etkileşime girdiği diğer toplumsal ekonomik olay, olgu, kurum
ya da kavramlarla birlikte ve onlar bağlamında tartışılabilen bir kavramdır.150Bu
açıdan bakıldığında küreselleşmenin ekonomik, sosyal, toplumsal ve kültürel
yansımaları vardır. Dolayısıyla sosyal güvenlik sistemini ve toplumsal ilişkileri
etkilemektedir. Dünya Bankası Raporlarına göre küresel ekonomiyle daha fazla
146
Coşkun C. AKTAN, Yeni Değişim Dinamikleri Ve Devletin Değişen Rolü,
http://www.canaktan.org/yeni-trendler/devlet-felsefe/degisim-devletin-rolu.htm, (26.03.2007)
147
N. MÜTEVELLİOĞLU, s.19
148
S. ÖZDEMİR (2004), s.176
149
M. HASANOĞLU, s.68
150
Nevzat GÜLDİKEN, Mehmet ASLAN, Küreselleşme Ve Ulusallığın Diyalektik Etkileşimi,
C.Ü., İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt :7, Sayı: 2, 2006, s.183
49
bütünleşebilen gelişmekte olan ülkelerde sosyal güvenlik sistemleri standart bir
uygulama haline gelmiştir.151
1980’li yılların başlarında neo-liberal iktisat politikalarının katkısıyla hız
kazanan küreselleşme süreci dış ticaret, yabancı sermaye ve devletlerin sosyal
politikalarında önemli bir rol oynamıştır.152Günümüzde de küreselleşme dünyanın
her coğrafyasında düşünce, yapı ve uygulama süreçleri üzerinde etkisini
göstermektedir. Bu değişim hem insan üzerinde hem de bazı işlevlerini yitiren diğer
taraftan yeni işlerlikler kazanan devlet olgusunda da değişikliklere sebep
olmaktadır.153Bu çerçeveden bakıldığında sosyal güvenlik politikaları ve çalışma
hayatı da küreselleşmeden fazlasıyla etkilenmektedir. Bu etkilerin olumlu mu yoksa
olumsuz mu olduğu henüz tam bir netlik göstermemektedir.154
2.1.2.1. Küreselleşmenin Sosyal Güvenlik Açısından Olumlu Yansımaları
•
Yaklaşık yirmi yıl önce dünyanın en zengin ekonomileri olan G-7 ülkelerinin
dünya GSMH’sındaki payı % 90 iken bugün bu oran % 50’ye inmiştir.Dünya
nüfusunun dörtte üçünü barındıran ülkelerin payı % 10’dan % 50’ye
çıkmıştır. Satınalma gücü paritesiyle hesaplandığında Çin, dünyanın ikinci,
Hindistan ise beşinci büyük ekonomisidir. Brezilya, Rusya ve Meksika
ekonomilerinin her biri Kanada’dan daha büyüktür. Global kapitalizm bu
sistemden yararlanabilen ülkelere hızla zenginleşme ve yoksulluğu ortadan
kaldırma imkanına kavuşturmuştur.155
•
The Economist dergisinin 22 Ekim 2001 tarihli sayısında da küreselleşmenin
işçileri yoksullaştırmadığını savunmaktadır. Çok uluslu şirketler gelişmiş
ülkelerde diğer yerli firmalara göre yüzde %50 daha fazla ücret öderken az
gelişmiş ülkelerde 2 kat fazla ücret ödediği belirtilmektedir.156
151
Faruk KOCACIK, Küreselleşme Ve Sosyal Güvenlik, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık-2001,
Cilt: 25, No: 2, s.193
152
Fikret ŞENSES, Neoliberal Küreselleşme Kalkınma İçin Bir Fırsat Mı Engel mi?, Working
Paper In Economic 04/09,
http://www.erc.metu.edu.tr/menu/series04/0409.pdf, (27.04.2007)
153
Ö. H. KÖSE, s.42
154
F. KOCACIK, s.194
155
Fethullah AKIN, Küreselleşme, Kuzey-Güney Ve Yoksulluk, Gazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi 6/2, 2004, s.87
156
F. KOCACIK, s.196
50
2.1.2.2. Küreselleşmenin Sosyal Güvenlik Açısından Olumsuz Yansımaları
•
Küreselleşme
sonucunda
gelişmekte
olan
ülkelerin
yeniden
yapılandırılmasından en çok etkilenenler ücretli çalışanlar olmakta rekabet ve
uyum adına emek piyasalarının esnekleştirilmesi, kuralsızlaştırılması,
örgütsüz kılınması çalışanları hem güçsüz kılmakta hem de geleceğe yönelik
güvenini kırmakta, kaygılı ve korkulu bir ortama doğru götürmektedir. Bütün
bu gelişmeler çalışanlara, kır ve kent emekçilerine ve de işsizlere yoksulluk
olarak yansımaktadır.157Çünkü sanayileşmiş ülkelerin gelişmekte olan
ülkelerle ticareti attıkça gelişmiş ekonomilerde daha pahalı olan düz işgücü
tasfiye olmaktadır. Bu da emeğin pastadan aldığı payı azaltmaktadır.158Diğer
bir deyişle globalleşmenin ortaya koyduğu fırsatlar ve imkanlar zayıf
devletlere nazaran güçlü devletler lehine gelişmektedir.159Dünyanın en zengin
200 kişisinin sahip oldukları toplam servet, yeryüzündeki en yoksul 2.5
milyar insanın toplam gelirinden fazladır. Bu 200 zenginin 112’si ABD’lidir.
Dünyanın en zengin 3 kişisinin(ABD) servetlerinin toplamı, en yoksul 48
ülkenin GSYİH’sinden yüksektir. Dünyanın en yoksul ülkesine nazaran en
zengin ülkesinde kişi başına düşen milli gelir 228 kattan daha çoktur. Dünya
üzerindeki 29 ülke son 10 yıl içinde 23 kat yoksullaşmıştır. Son 10 yılın
verilerine göre refah düzeyi yükselen ülkeler uluslar arası ticaretin % 82’sini
üretimin ise % 86’sını elinde bulunduran ABD, Avrupa Birliği üyesi ülkeler
ve Japonya iken en yoksul 48 ülke için bu oran % 1’dir. Ayrıca dünyada her
yıl 38 milyon insan açlıktan ölmektedir.160
•
20.yüzyılın son çeyreğinden bu yana süregelen ve küreselleşme olarak
tanımlanman süreçte ortaya çıkan ekonomik ve teknolojik değişimlere ve
izlenen
politikalara bağlı olarak
sanayi toplumunun hizmet toplumuna
dönüşmesi ile birlikte sanayi üretimi ve istihdamı gerilemiş, işsizlik ve
yoksulluk artmış ve bu tür sorunlar dünya genelinde kronikleşmiştir. Üretim
süreçlerindeki değişikliklerle uygulanan kuralsızlaştırma-esneksizleştirme
157
Yüksel AKKAYA, ‘Küreselleşme’ , Sendikasızlaştırma Ve Yoksullaştırma,
http://www.geocities.com/ceteris_tr2/y_akkaya6.doc, (22.07.2007)
158
Faik ÖZTRAK, Milliyet, 15 Ocak-2007 .
159
Ngaire WOODS, The Political Economy Of Globalization, First Published 2000 By Macmillan
Pres Ltd., Printed In Hong Kong, 2000, p.10
160
M. HASANOĞLU, s.80
51
politikalarına bağlı olarak tam zamanlı standart çalışma ilişkilerinin yerini
giderek esnek istihdam biçimleri almaktadır. Bu da istihdamdakiler açısından
yeni sosyal güvencesizlikler ve daha fazla sosyal koruma gereksinimini
beraberinde getirmektedir.161Konuya bu açıdan yaklaşanlar küreselleşmenin
kapitalizmin son aşaması olduğu ve sosyal devletin ve dolayısıyla sosyal
güvenliğin eritilmeye çalışıldığını iddia etmektedirler.162
•
Küreselleşmenin ortaya koyduğu yönetişim modelinde egemenlik yetkisinin
ulusal ve uluslar arası aktörlere devri ve bu aktörlerin sermaye ile iç içe
girmiş olması küreselleşme olgusunun piyasa demokrasinin sonuçta kimin
işine geldiğini ortaya koymakta bu durumda demokrasiye ve ulusal
bağımsızlığa darbe vurulmakta sermayenin gücü hızla yükselmekte
sendikalar da zayıflamaktadır. Diğer taraftan küreselleşme ilerledikçe
gelişmekte
olan
ülkelerin
kalkınması
zorlaşmakta,
bütünleşme
antlaşmalarının ve çok taraflı antlaşmaların gelişmekte olan ülkelere dayattığı
kurallar, kalkınma politikalarına zarar vermektedir.163
•
Küreselleşme ve teknolojik gelişme olgusu işletmeler için yoğun rekabetin
geçerli olduğu yeni bir dönemin başlamasına yol açmış, uygulanan politikalar
da gelir dağılımındaki adaletsizliği, yoksulluğu ve işsizliği azaltmada etkili
olamamıştır. 1994-2005 dönemine bakıldığında dünya genelindeki işsizlik
giderek yükselmiştir. 1994’te % 5.5 olan bu oran 1995’te % 6’ya yükselmiş,
2003 ve takip eden yıllarda daha da artarak % 6.3 seviyesine ulaşmıştır. Bu
dönemlerde ekonomik büyümede artış olmasına rağmen işsizlik hala büyük
bir sorun olarak durmaktadır.164
Küreselleşme olgusu genel olarak analiz edildiğinde küreselleşmenin
oluşturduğu bu baskı mekanizmasının daha demokratik ve şeffaf bir yönetsel sistem
oluşturulmasına katkı sağlayarak tüm dünya halklarının ortak refahı ve mutluluğunu
geliştirmesi mümkün olabileceği gibi güçlü olanların haklı gösterilebileceği ve
güçlerini daha da artırmalarını sağlayacak araçları meşrulaştırma işlevine de sahip
161
N. MÜTEVELLİOĞLU, s.9
Türk-İş, Sayı: 370, Kasım-Aralık-2005, s.122
163
M. HASANOĞLU, s.77
164
T.C.Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor-2006, s.37
162
52
olabileceği kanısına varılabilir. Bu noktada önemli olan amaçları, araçları ve işlevleri
ne olursa olsun küreselleşmenin karşı durulamayacak bir süreç olduğu, tartışılması
gereken bu sürecin olumlu ya da olumsuz bir gelişmeyi yansıtması yerine, bu sürecin
tüm insanlığın yararına dönüştürülmesi için neler yapılması gerektiğidir. Bu sürece
karşı olma ya da destekleme, taraftar olma gibi bir lüksümüzün olmaması
gerekmektedir.165
2.2.
Sosyal Güvenlikteki Dönüşüm Ve Reform Arayışları
Dünyanın her yerinde son 20-25 yılda sosyal güvenliğe ilişkin sorunlar
ekonomi ve politika gündeminin en kapsamlı tartışmalardan biri haline gelmiştir.
Özellikle yeni liberal politikaların yaygınlaşması sonucunda sosyal güvenlikte de
değişimler yaşanmaya başlamıştır.166
Değişen ekonomik ve sosyal koşullar da mevcut sosyal güvenlik sistemlerini
belirgin bir şekilde etkilemekte ve bazı reform çalışmalarına gidilmesini gerekli
kılmaktadır. Özellikle artan işsiz sayısı, mevcut emekli kitlesi, bozulan aktüeryal
dengeler, bütçeden sosyal programlara ayrılan payların çok üst sınıra ulaşması, daha
uzun yaşam süreleri ve aile yapısında meydana gelen değişiklikler sosyal güvenlik
alanında yeni düzenlemelerin yapılmasını zorunlu hale getirmektedir.167
Sosyal güvenlikte yaşanan bu tür sorunlar ve bu sorunlara yönelik geliştirilen
uygulamalarda
gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasında büyük
farklılıklar vardır. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki sorunlar krizler yüzünden ortaya
çıkarken gelişmekte olan ülkelerdeki sorunlar ise yetersizliklerden özellikle de faiz
harcamalarının yoğun olmasından kaynaklanmaktadır.168
165
Ö. H. KÖSE, s.37
R. KAPAR (2005) s.5
167
Nusret EKİN, Yusuf ALPER, Tekin AKGEYİK, Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Arayışlar:
Özelleştirme Ve Yeniden Yapılanma, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No: 1999-69, Kasım 1999İstanbul, s.38
168
A. ÇELİK, ss.44-54
166
53
2.2.1 Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Güvenliğin Genel Durumu
Gelişmiş ülkelerde sosyal güvenlik alanındaki sorunlara genel olarak
bakıldığında yaşlı nüfus sorunundan kaynaklanan emeklilikle ilgili problemlerin
daha ön planda olduğu görülmektedir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde emeklilikle
ilgili projeksiyonlara öncelik verilmiştir. Fakat emeklilik haricindeki sorunların
ağırlığı da az değildir.
Gelişmiş ülkelerde sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunlar şu şekilde
sıralanabilir:169
•
Nakdi olarak yapılan aylık ve gelirler ortalama ücretlerden daha hızlı artış
göstermiştir.
•
Yüksek oranlı enflasyon dönemlerinde fon esasına göre işleyen sistemler
pozitif reel getiri sağlayacak şekilde işletilememiş ve fonlar erimiştir.
•
1980’li yıllardan itibaren işsizliğin artması, işsizlik sigortası için yapılan
ödemelerde yüksek oranlarda artışlara sebep olmuştur.
•
Çok hızlı ve pahalı teknolojik yenileşmenin yaşandığı sağlık alanında sigorta
ödemelerinde hızlı bir artış meydana gelmiş ve koruyucu sağlık hizmetleri
yerine tedavi edici sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi buna ek olarak yaşlı
nüfusun sağlık maliyetleri yükseltmiştir.
•
Aile yapısındaki değişmeler, (boşanmaların artması, tek ebeveynli ailelerin
yaygınlaşması, evlilik dışı çocukların sayısındaki artış vb.) sosyal güvenlik
sisteminin aileye yönelik harcamalarında artışa neden olmuştur.
•
Ayrıca kayıt dışı sektörlerde ortaya çıkan genişleme ve sigortalamada
aktif/pasif sigortalı dengesi pasif sigortalılar lehine bozulmuştur.
169
Sosyal Güvenlik Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Tartışmaları Ve Çözüm Önerileri,
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/teblig/97/ayse.pdf, (25.05.2007)
54
2.2.1.1. Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Güvenliğe İlişkin En Büyük Sorun : Yaşlı
Nüfus Sorunu (Old Age Crisis)
Son yıllarda birçok gelişmiş ülkede ortaya çıkan sosyal güvenlik krizinin
temel sebebini ülkelerin demografik yapılarını şekillendiren hızlı yaşlanma eğilimi
oluşturmuştur. Yaşlı nüfusu sorunuyla gündeme gelen ilk ülke 1940’ların
ortalarından itibaren başlayan ‘Baby Boom’170 furyasının yaşandığı Amerika
olmuştur. Amerika başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede ekonomik refah ile
birlikte beslenme ve sağlık alanlarında yaşanan gelişmeler, doğum oranlarının
düşmesi, çocuk sahibi olma yaşının yükselmesi gibi nedenlerle bu ülkelerde nüfus
hızla yaşlanmakta ‘yaşlı bağımlılık oranı’171 yükselmektedir. Dünyada 2001 yılında
600 milyon olarak tespit edilirken 60 yaş ve üzeri nüfusun 2050 yılında sayılarının 2
milyara ulaşacağı öngörülmektedir. 80 yaş ve üzerindeki nüfusun 70 milyon
dolayında olduğu gelecek 50 yılda bu sayının beş kattan daha fazla artacağı
belirtilmektedir.172Bu durum gelişmiş ülkelerin ekonomisinde ciddi yıpranmalara
neden olmaktadır. Çünkü toplam nüfus içinde yaşlı nüfusun payının artması ve yaşlı
nüfusun işgücüne katılım oranlarındaki düşüşler, o ülke işgücü piyasasında işgücü
açığına neden olmakta ve o ülke açısından işgücü kıt bir üretim faktörü haline
gelmektedir.173
OECD ülkelerinin genelinde, yaşlı bağımlılık oranının, yani çalışabilir
yaştaki (15-64) her 100 kişiye düşen 65 ya da daha fazla yaştaki insan sayısının,
1990-2030 yılları arasında ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir. Toplumun
yaşlanmasının en çok sırasıyla % 49.2 ve % 48.3 gibi oldukça yüksek yaşlı bağımlı
170
‘Baby Boom’ II.Dünya Savaşı’nın ardından Amerika’daki bebek nüfusunda meydana gelen aşırı
artışları ifade etmekte kullanılan ve bu dönemde doğan kişilerle özdeşleştirilen bir döneme verilen
addır. Bu dönem 1946-1964 dönemini kapsamaktadır. Bu dönemde Amerikan anlayışındaki temel
felsefe genç bir nüfusun yaratacağı katma değerle refah seviyesinin yükseltilerek kalkınmanın daha
kolay sağlanabileceği genç istihdamla birlikte üretimin artacağı ve tüm dünyaya hükmeden bir
Amerika yaratma girişimidir. Fakat geçmişte ekonomik ve sosyal hayatı canlandıran bu nüfus
şimdilerde Amerika’nın içinde bulunduğu sosyal güvenlik krizinin temel parametrelerinden birini
oluşturmaktadır. ‘Baby Boom’ neslinin yaşı içinde bulunduğumuz yıllarda 60’ın üzerine çıkmış bu da
Amerika’daki toplam nüfus içerisinde yaşlı nüfusun ağırlığının artmasına neden olmaktadır.
171
Yaşlı bağımlılık oranı belirli bir yaşın üzerindeki nüfusun (genellikle 60 ya da 65 yaş olarak kabul
edilmektedir), çalışan nüfusa (15-59 veya 20-64 yaşlar arası) oranından oluşmaktadır.
172
R. KAPAR (2005) s.9
173
İ. K. KUZGUN, Nüfusun Yaşlanmasının İşgücü Arzına Etkisi, Geriatri, 2002, Cilt:5, Sayı:1,
s.38,
http://geriatri.dergisi.org/pdf/pdf_TJG_127.pdf, (11.05.2007)
55
oranına sahip olan Almanya ve İtalya’da olacağı tahmin edilmektedir.Diğer
endüstrileşmiş ülkelerdeki yaşlı bağımlılık oranları da şu şekildedir.174
Çizelge 2.1 Endüstrileşmiş Ülkelerde Yaşlı Bağımlılık Oranları
1990
2000
2010
2020
2030
19902030
ABD
19.1
19.0
20.4
27.6
36.8
92.7
Japonya
17.1
24.3
33.0
43.0
44.5
160.2
Almanya
21.7
23.8
30.3
35.4
49.2
126.7
Fransa
20.8
23.6
24.6
32.3
31.1
88.0
İtalya
21.6
26.5
31.2
37.5
48.3
123.6
İngiltere
24.0
24.4
25.8
31.2
38.7
61.3
Kanada
16.7
18.2
20.4
28.4
39.1
134.1
Toplam
OECD
19.3
20.9
23.5
29.8
37.7
95.3
OECD
Avrupa
20.6
22.1
24.7
30.8
39.2
90.3
Kaynak: İlyas AKHİSAR, , Ersen ÖZBAŞARAN, Serpil BÜLBÜL, , Dağıtım Ve Fonlama
Sistemlerinin Ekonomik Verimliliklerinin Sosyal Güvenlik Kapsamında Değerlendirilmesi,
Türkiye Sigorta Ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim Kurulu Onayına Sunulmayan Eserler,
s.171,
http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/03EE6DB6-4920-461A-88EC94F5A9BAD73C/2154/13_30.pdf, (15.10.2006)
Yukarıdaki tablo göz önüne alınırsa dünya genelindeki gelişmiş ülkelerin
hepsinde de yaşlı bağımlılık oranlarının sürekli bir biçimde artma eğiliminde olduğu
ortadadır. Bu artıştan dolayı aktif nüfustan elde edilen prim gelirlerinin yaşlılık
sigortasını karşılama bakımından yetersiz kalmasının yanı sıra yaşlılık döneminin
uzaması, refah artışına bağlı olarak sosyal talep ve ihtiyaçların çeşitliliği gibi
nedenler kamu kaynaklarının önemli bir kısmının yaşlılığı finanse etmek için
kullanılmasına neden olacaktır.175
Yaşlı nüfusun ortaya çıkardığı bu olumsuz tablodan dolayı yaşlanmakta olan
gelişmiş ülkelerde özellikle Danimarka ve Hollanda gibi ülkelerde bakıma muhtaçlık
riski ve sorununa karşı sosyal güvenlik sistemi içinde bakım güvencesini temin eden
174
İlyas AKHİSAR, Ersen ÖZBAŞARAN, Serpil BÜLBÜL, Dağıtım Ve Fonlama Sistemlerinin
Ekonomik Verimliliklerinin Sosyal Güvenlik Kapsamında Değerlendirilmesi, Türkiye Sigorta Ve
Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim Kurulu Onayına Sunulmayan Eserler, s.171,
http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/03EE6DB6-4920-461A88EC94F5A9BAD73C/2154/13_30.pdf, (22.05.2007)
175
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2006,
s.4
56
modeller ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu sebeple gelişmiş ülkeler bu kapsam
çerçevesinde hem kamu finansmanı hem de özel sektör finansmanı aracılığıyla ayni
ve nakdi yardımlar yapmaktadırlar.176Gelişmiş ülkelerde sağlık harcamalarına ayrılan
pay genelde GSYİH’nin %8’ine sosyal güvenlik harcamaları içindeki payı da % 25’e
ulaşmış durumdadır.177Diğer taraftan Almanya, Fransa ve İtalya’da sosyal güvenliğe
ayrılan pay gayri safi milli hasılanın % 10’undan fazlasını oluşturmaktadır.178
Sonuç
itibariyle
gelişmiş
ülkelerdeki
sosyal
güvenlik
sorunlarının
nedenlerinin bağımlı nüfusun ve sağlık giderlerindeki artışın ve aynı zamanda aktif
sigortalı sayısındaki artışın sınırlı düzeylerde kalmasından dolayı meydana geldiği
görülmektedir.179Bu gelişme karşısında birçok gelişmiş ülke sosyal güvenliğin
finansmanı sorununu ortadan kaldırabilmek için bütçe ile ilgili yeni düzenlemeler ve
alternatif finansman yolları arayışına yönelmişlerdir.
2.2.1.2. Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Güvenliğe İlişkin Reform Çabaları
Gelişmiş ülkelerde emekli aylıkları başta olmak üzere diğer sosyal
harcamaların azaltılması veya alternatiflerin getirilmesi konusunda kamu ve özel
sektörlerinin yanı sıra bireylerin sorumlulukların yönü ile ilgili tedbirlerin alınması
ve bu konudaki tartışmalar sürmektedir. Ülkelerin çoğunda sosyal güvenlik
harcamalarının azaltıldığını veya durdurulduğunu söylemek mümkün değildir.Yeni
reformların maliyeti ve olası tepkiler radikal uygulamaların zamana yayılmasına yol
açmaktadır.Ülkeler, aile yardımlarının kapsamının daraltılması, emeklilik yaşının
yükseltilmesi gibi uygulamaları uzun sürelere yaymışlardır.180
Gelişmiş ülkeler genellikle sorunları ele alırken emeklilik reformu üzerinde
durmaktadırlar. Emeklilik fonları birçok ülkede sosyal güvenlik harcamalarının en
büyük bileşenini oluşturmaktadır. Hatta sağlık hizmeti harcamalarını bile
176
Ali SEYYAR, Sema OĞLAK, Danimarka Ve Hollanda Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Bakım
Hizmetleri (Mukayeseli Bir Değerlendirme),
http://www.ozida.gov.tr/yayinlar/ozveri/ov1makdanholsosyal.htm, (15.05.2007)
177
A. ÇELİK, s.51
178
Social Security Reform, A Century Foundation Guide To The Issues, Published By The Century
Foundation Press, New York City, 2005, p.27,
http://www.tcf.org/Publications/RetirementSecurity/SocialSecurityBasicsRev2005.pdf, (20.01.2007)
179
Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Nedir-Niçin Gereklidir?,
http://www.treasury.gov.tr/sosyal_guvenlik.pdf, (23.02.2007)
180
A. ÇELİK, s.40
57
geçmektedir.181Gelişmiş ülkelerde en düşük emeklilik yaşı 60-65 (İngiltere’de
olduğu gibi)olarak belirlenmektedir. Bu yaş bazı ülkelerde 67 olarak uygulanırken
Almanya’da emeklilik yaşı erkeklerde 2001 yılından itibaren kadınlarda ise 2004’ten
itibaren 65 yaş olarak belirlenmiştir. İngiltere’de 2013’ten itibaren emeklilik yaşı
kadınlarda ve erkeklerde 65 olarak öngörülürken, Norveç ise 67 yaşla en yüksek
emeklilik yaşına sahip ülkelerden biridir.182Fransa ve Çek Cumhuriyeti’nde ise
emeklilik yaşının 65 altında olması dikkati çekmektedir.183
ABD’de ise şu anda emeklilik yaşı 62’dir. Ancak 1946-1964 yılları arasında
yaşanan ve % 70’lere ulaşan bebek patlaması (baby boom), 2030 yılından itibaren
emekli sayısında önemli bir artışa yol açacağından sosyal güvenlik sisteminin büyük
bir krize sürüklenmesi beklenmektedir. Bu krizin aşılması amacıyla emeklilik yaşının
kademeli olarak 67’ye yükseltilmesi planlanmaktadır.184Fakat bu gelişmelerin
gerçekleşmesi durumunda bile sosyal güvenlik sorunları tam anlamıyla ortadan
kaybolmamaktadır.
Bundan dolayı birçok gelişmiş ülkede sosyal güvenlik krizinin ortadan
kaldırılabilmesi için özel sektörle kamu kesiminin ortaklaşa yürüttüğü çok katmalı
sistemler tavsiye edilmektedir.185Buradaki amaç sosyal güvenlik üzerindeki devletin
yükünün bir kısmının özel sektöre aktarılması yoluyla sürdürülebilir bir sosyal
güvenlik sistemi yaratmaktır.
2.2.2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sosyal Güvenliğin Genel Durumu
Ve
Sorunları
Gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunu; yaşlı bağımlılık oranı ile
sigortalı bağımlılık oranının (pasif sigortalı sayısının aktif sigortalı sayısına oranı)
örtüşmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumun oluşmasında aktüeryal dengenin
181
Dünya Çalışma Raporu, Değişen Dünyamızda Gelir Ve Sosyal Güvenlik, Uluslar arası Çalışma
Ofisi, Cenevre-2000,s. 8,
http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/ankara/publ/wlr2000.pdf, (11.10.2006)
182
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.6
183
OECD Emeklilik Sistemlerine Bakış: OECD Ülkelerinde Kamu Politikaları-2005 (TürkçeÖzet), http://www.oecd.org/dataoecd/43/10/34825701.pdf, (26.02.2007)
184
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.6
185
Ayrıntılı bilgi için bkz. , RUST John, Main Points From World Bank Report On: Averting The
Old Age Crisis, Econ 698s, Fall 2002, p.1-2,
http://gemini.econ.umd.edu/jrust/econ698s/avert_lec.pdf , (21.01.2007)
58
bozulmasında politik müdahalelerin rolü oldukça yüksektir.186Dağıtım metodunun
sağlıklı olabilmesi için bu iki oranın birbirine yakın olması gerekmektedir. Sosyal
sigorta sistemi için sigorta bağımlılık oranının yüksek olması yaşlanma çağına
ulaşılmadığı halde emeklilik hakkının kazanılması ve kayıtdışı istihdam gibi
sorunların olduğunu göstermektedir.187
Gelişmekte olan ülkelerde sosyal güvenliğe ayrılan kaynaklar artmakla
birlikte bu artışların gelişmiş ülkelerdeki gibi %30’lar seviyesine yükselmesinin
mümkün olmadığı ileri sürülmektedir. Sosyal güvenlik alanında ilerleme kaynakların
sınırlı olması nedeniyle bu hedeflere ulaşmak güçleşmektedir.188
Bessis, sosyal güvenlik konusunda gelişmekte olan ülkelerin kaynakları
üzerindeki en büyük zararı borç ödemelerinin oluşturduğunu savunmaktadır:
1980’lerin ilk yıllarında güney devletleri alacaklarına sermaye ihraç eden ülkeler
durumundaydılar. OECD’ye göre bu on yılda güneyden gelen sermaye 400 milyar
doları geçmiştir. Tek başına Latin Amerika 1984-1989 yılları arasında alacaklılarına
kuzeyden aldığından 153 milyar dolar daha fazla ödemiştir. Borç azalmalarına
rağmen borçlu ülkeler yine de yüklerinden kurtulamamıştır. Faiz oranlarının
yüksekliği sebebiyle güney ülkelerinin toplam borçları 1994’te 2 trilyon dolara
ulaşmıştır. Güneyin vadesi dolan faizlerinin alınması ekonomileri üzerinde ayrı bir
yük oluşturmaya devam edecektir.189
Bessis’in bu ifadeleri göstermektedir ki gelişmekte olan ülkelerde sosyal
güvenlik sorununun temeli faiz ödemeleridir. Ayrıca hangi sosyal güvenlik modeli
uygulanırsa uygulansın çok fazla bir durum değişmeyecektir.
Sosyal güvenlik alanında gelişmekte olan ülkeler açısından diğer sakıncalı
bir durumda enflasyon riskinin göz ardı edilmesidir. Örneğin 1980’lerde
Venezuela’da görülen % 60 enflasyondan dolayı emeklilik kazanımlarında ciddi
kayıplar meydana gelmiştir.190
186
Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Nedir-Niçin Gereklidir?,
http://www.treasury.gov.tr/sosyal_guvenlik.pdf, (23.02.2007)
187
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.5
188
A. ÇELİK, s.58
189
A. ÇELİK, s.58
190
John RUST, Main Points From World Bank Report On: Averting The Old Age Crisis, Econ 698s,
Fall 2002, p.2
http://gemini.econ.umd.edu/jrust/econ698s/avert_lec.pdf , (21.01.2007)
59
2.2.2.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sosyal Güvenliğe İlişkin Reform Çabaları
Gelişmekte olan ülkelerde sosyal güvenlik konusunda öncelikli olarak sosyal
korumanın yaygınlaştırılmasına yönelik uygulamalar görülmektedir. G.Kore’de
sağlık sigortası 1977 yılında nüfusun sadece % 20’sini kapsarken 1989 yılında
nüfusun tamamını kapsamıştır. Kosta Rica’da sağlık sigortası ve kamu sağlık
hizmetlerine bedelsiz ulaşma imkanı doğmuştur. Sağlık bakımına ilişkin tüm nüfusu
kapsayan politikaların yaşama geçirildiği ülkeler arasında Latin Amerika’da
Kolombiya, Meksika, Güneydoğu Asya’da Filipinler, Tayland ve Vietnam, Batı
Asya ve Kuzey Afrika’da İran, Tunus yer almaktadır.191
Sosyal güvenlik konusunda yapılan bir diğer reformlardan biri de özel
sigortalarca tamamlayıcı sistemlerin teşvik edilmesi ve tek ayaklı sistemlerden çok
ayaklı sistemlere geçme isteğidir. Çek Cumhuriyeti bu uygulamayı başlatanlardan
biridir. Örneğin Çek Cumhuriyeti’nde yeni sosyal güvenlik sistemi belirli bir geliri
devlet tarafından garanti edilen temel emeklilik sistemi (1.ayak), kamuya ait limited
şirketlerce yönetilen tamamlayıcı grup programları (2.ayak) ve tamamlayıcı ve
gönüllü bireysel tasarruf programlarından oluşturulmaya çalışılmaktadır.192
ILO Dünya Çalışma Raporu 2000’e göre sosyal güvenlik alanında yapılması
gerekenler arasında en dayatıcı olanı gelişmekte olan ülkelerin çoğunda yaşlılara
daha fazla gelir güvencesi sağlanmasıdır. Rapor bu alanda iki seçenek olduğunu
belirtmektedir: Belirli bir yaşa gelenlerin hepsine yardım sağlayan, ancak prim
kesmeden devlet fonlarına dayanan sistemler ya da çalışma yaşamına katılanların
ücretlerinden kesilen primlere dayanan sistemlerdir.193
Emeklilik konusundaki reformlara ilişkin önlemler arasında ödenen primlerin
yükseltilmesi, ödemelerin düşürülmesi hak kazanma koşullarının değiştirilmesi;
örneğin emeklilik yaşının yükseltilmesi ya da emekliliğe esas olacak çalışma
süresinin uzatılması gibi yollardan değiştirilmesi de yer almaktadır.194
191
Recep KAPAR, Sosyal Korumanın Yaygınlaştırılması, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:5, Sayı:4, 2003, s.58
192
N. EKİN, Y. ALPER, T. AKGEYİK, s.43
193
Dünya Çalışma Raporu, s.7
194
Dünya Çalışma Raporu, s. 9
60
Fakat gelişmekte olan ülkelerde emeklilik yaşı yükseltilmekle beraber
emeklilik yaşının gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığı görülmektedir. 50-55 yaşlarının
özellikle az gelişmiş ülkelerde yaygın olduğu görülmektedir.195Oysa gelişmiş
ülkelerde 65 dolaylarında olan bu rakam daha da artırılmaya çalışılmaktadır.
Çizelge 2.2 Seçilmiş Ülkelerdeki Emeklilik Yaşı Uygulamaları
Ülkeler
Erkek
Kadın
Venezuella
60
55
Meksika
65
65
Brezilya
65
60
Hindistan
58
58
Endonezya
55
55
Malezya
55
55
Arjantin
65
60
Çin
60
55
Mısır
60
60
Ekvator
55
55
Kuveyt
50
50
Kenya
55
55
Kaynak: Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.6,
http://plan9.dpt.gov.tr/oik11%5Fsosyalguvenlik/sosyalgu.pdf
2.3.
Dünyada Sosyal Güvenlik Alanındaki Yeni Eğilimler
Refah devletinin hız kazanmasıyla birlikte en güzel günlerini yaşayan sosyal
güvenlik 1975’in ardından refah devletinin krize girmesiyle beraber büyük bir
sarsıntı geçirmiştir. Dünya’da sosyal güvenlik alanındaki bu sorunları giderebilmek
için yeniden bir yapılanmaya gidilmesi ihtiyacı gündeme gelmiştir.
Sosyal güvenlik alanında yeni eğilimlere gidilmesinin nedenleri şu şekilde
sıralanabilir.196
195
196
•
İnsanlar daha uzun yaşadığından aktif-pasif bağımlılık oranları artmıştır.
•
Tek ebeveynli ailelerdeki çocukların oranında artış görülmektedir.
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.6
A. ÇELİK, ss.73-74
61
•
Kadın işgücünün artan katılımlarından dolayı çift gelirli ailelerdeki artışı
ailelerin huzuru için çocuk bakımı ve aileyi bırakma politikalarını daha
önemli hale getirmiştir.
•
Düşük vasıflı çalışanlar, işsizliğin yüksek risklerine, işsizliğin diğer
biçimlerine maruz kalmakta veya ailelerini desteklemeye yeterli olmayan
ücret almaktadırlar.
•
Önceden ölümcül olan hastalıklar uzun dönemli destek gerektirdiğinden
kronik şartlara dönüşmektedir.
Bu temel nedenlerden hariç sosyal güvenlik sisteminin yapısal bir dönüşüme
uğratılması amaçları içerinde Avrupa ülkelerinde %10’ları aşan kamu açıklarının da
etkisi vardır. Diğer bir deyişle sosyal güvenlikte değişimin nedeni biraz da bir
bakıma küreselleşme ve rekabet olgusunun etkisiyle sosyal devlet anlayışında
meydana gelen değişimin yansıması olarak da ifade edilebilir.197
Bu bağlamda sosyal güvenlik alanında yaşanan bu dönüşümün daha net
ortaya konulması amacıyla sosyal güvenlikte tek katmanlı sistemlerden çok katmanlı
sistemlere geçiş ile birlikte sosyal güvenlikteki özelleştirme felsefesi açıklanmaya
çalışılacaktır.
2.3.1.
Tek Katmanlı Sistemlerden Çok Katmanlı Sistemlere Geçiş
Dünyadaki nüfus artışının yavaşlaması, ortalama yaşam sürelerinin uzaması,
emek yoğun teknolojinin kullanıldığı iş alanlarının daralması gibi nedenlerden dolayı
sosyal güvenlik sistemleri tek ayaklı olmaktan çıkarılmış ve çok katmanlı sistemler
gündeme getirilmiştir.198
Bu sistemin ilk katmanı sosyal adaleti sağlamaya yönelik olarak
oluşturulmakta ve asgari bir gelir garantisi sağlamaktadır. Devlet sorumluluğunda ve
garantisinde olan bu katmandan yararlanmanın tek şartı muhtaç olmaktır. İkinci
katman ise zorunluluk esası üzerine oluşturulan, sigortalının, işverenin ve devletin
finansmanına
katıldığı
gelir
devamlılığını
sağlamaya
yönelik
kurumlardan
oluşmaktadır. Sigortacılık ve eşitlik kuralının hakim olduğu bu katmanda sosyal
197
198
N. EKİN, Y. ALPER, T. AKGEYİK, s.26
Uğur ANILDI, Özel Emeklilik Planları, Seminer, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1999, s.45
62
tarafların yönetimine katıldıkları kısmen özerk kurumlar aracılığıyla işletilmelidir.
Üçüncü katman tamamen gönüllülük esasına dayanan genellikle özel sektör
tarafından organize edilen tamamlayıcı sosyal güvenlik kurumlarından oluşmaktadır.
Bireysel insiyatifin hakim olduğu bu aşamada insanlar daha yüksek ve
farklılaştırılmış bir sosyal güvenlik garantisi arayışındadır.199
Genel olarak baktığımızda yoksulluğun önlenmesi, değişen sosyo-ekonomik
koşullara uyum sağlanabilmesi ve tasarrufların artırılabilmesi açısından, bütün kamu,
mesleki ve özel organizasyonların katılımıyla gerçekleştirilen çok katmanlı sosyal
güvenlik sistemlerinin tek katmanlı sosyal güvenlik sistemlerine göre daha avantajlı
bir durumdadır. Örneğin belirli katkı programları, iyi bir tasarruf mekanizması
oluştururken, yoksulluğu önlemek açısından yetersizdirler. Belirli fayda programları
ise yoksulluğu önlemede daha başarılı olmasına rağmen, tasarruf ve dolayısıyla
istihdam artışını teşvik etmektedirler. Bir durum değerlendirmesi yapılırsa belirli bir
fayda sağlamakla alt gelir gruplarını hedefleyen, çok katmanlı sosyal güvenlik
sistemleri hem uzun hem de kısa dönemde yoksulluğu başarılı bir şekilde önlerken,
maliyetleri düşürebilir ve uygun bir tasarruf mekanizması sağlayabilir. Ayrıca
sistemin fonlanmış kısmında biriken sermaye, toplam kazanç oranlarını artırırken
ücretlerin yükselmesi verimlilik artışı yaratabilir.200
2.3.2. Sosyal Güvenlikte Özelleştirme
Yetmişli yılların ikinci yarısında ekonomik büyümenin yavaşlaması, işsizlik
ve enflasyonist baskıların artması; sosyal güvenlik kapsamı ve sağladığı sosyal
karşılıklar düzeyinin sorgulanmasına yol açmıştır.201Bu durum sosyal güvenlikte
özelliştirme anlayışına gidilmesinde etkili olmuştur. Aslında konuya daha genelden
bakılırsa sosyal güvenlik alanında özelleştirilmeye gidilmesi 1970’lerden sonra
dünyada hakim olmaya başlayan neo-liberal iktisat politikalarıyla alakalı bir
durumdur. Sosyal devlet anlayışının sorgulanmaya başladığı ve meşruiyetinin
tartışıldığı bu dönemlerde sosyal güvenlik alanında köklü bir değişim olarak
199
Sosyal Güvenlik Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Tartışmaları Ve Çözüm Önerileri,
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/teblig/97/ayse.pdf, (25.05.2007)
200
Osman BAYRİ, Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sisteminin Yeniden Yapılandırılması: Bir Genel
Reform Çerçevesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C:9,
S:2, s.240
201
Şerife Türcan ÖZŞUCA, Özel Emeklilik Programları Kamu Emeklilik Programlarına Alternatif
Olabilir mi?, Ekonomik Yaklaşım, Cilt:8, Sayı: 24-24, İlkbahar-Yaz-1997, s.31
63
özelleştirme Şili başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde uygulamaya
konulmuştur.
Dünya
Bankası
üst
düzey
yönetimi
sosyal
güvenlik
sistemlerinin
özelleştirilmesinin en önemli gerekçesini mevcut sistemlerin tümüyle dayanışma
endeksli olmasına ve bu dayanışma anlayışının tez elden terk edilmesi gerekliliğine
dayandırarak sistemin hedefini açıkça ortaya koymaktan çekinmemiştir.202
2.3.2.1. Neden Sosyal Güvenlikte Özelleştirme ?
Sosyal güvenlik alanında özelleştirmeyi savunan iktisatçıların temel felsefesi
sosyal güvenliğin finansmanının devlet tarafından finanse edilmesi sonucu bireylerin
gelir kayıplarına uğraması ve sistemin çok çabuk politize olabilmesidir. Friedman ve
bu görüşü savunan iktisatçılara göre özelleştirmeyle hem ferdin özgürlüğüne
müdahale edilmemiş olur hem de işçi maliyetlerinin artması ve bu nedenle kaynak
dağılımının olumsuz etkilenmesi; tasarruf-tüketim tercihlerinin bozulması ve erken
emeklilik gibi ekonomik sistemin etkinliğini azaltan unsurlar önlenmiş olur.203
Dünya’da sosyal güvenlik alanında özelleştirme uygulamalarına gidilmesinin
somut nitelikteki nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir:204
•
Yaşlı nüfusu mali yönden desteklemeyi öngören emeklilik sigortası tüm
dünyada sorun yaşamaktadır. (yaşlı nüfus) Son 35 yılda 60 yaşın üzerindeki
dünya nüfusu % 9’dan % 16’ya çıkmıştır.
•
2030’lar civarında emekli olacak bugünün genç işçileri o tarihteki yaşlı
nüfusun % 80’ini oluşturacak olan gelişen ülkelerin işçileridir. Bunların yarısı
Asya’da ¼’ü Çin’de yaşamaktadır.
•
Hızlı kentleşme, sanayileşme ve artan mobilite ve kırsal kesimle bağlarını
koparan dünya nüfusunun 2/3’ünü oluşturan insanlar geniş aile sisteminin ve
kırsal desteğin bitmesi ile tek gelir olarak emeklilik sigortasına dayanmak
zorundadır. Bu sebepten dolayı emeklilik sigortasındaki kamu harcamaları
202
Gaye YILMAZ, Kuralsız Bir Dünyaya Doğru, Küreselleşme Ve Yeni Dünya Düzeni, 30 Ekim
2006, www.antimai.org/kitap/kuralsiz_dunyaI.htm - 54k -, (22.01.2007)
203
Vural F. SAVAŞ, Anayasal İktisat, Avcıol Basım Yayın, 3.Basım, Ocak 1997, İstanbul, ss.196197
204
N. EKİN, Y. ALPER, T. AKGEYİK, s.44
64
nüfusun yaşlanması ile birlikte hızla artmıştır.Bu oran bazı ülkelerde
GSMH’nın % 15’ine ulaşmaktadır.
2.3.2.2. Sosyal Güvenliğin Özelleştirmesine Yönelik Eleştiriler
Sosyal güvenlik alanındaki özelleştirme girişimlerine yönelik çok çeşitli
tepkiler oluşmuştur. Bunlardan ilki özelleştirme yanlılarının ‘tabula-rasa’ yanılgısı
içerisinde olmasına ilişkindir. Onlara göre, bu yanılgı ‘bireysel hesapların
kendiliğinden
ve
otomatik
biçimde
tasarrufları
artıracağı’
inanışından
kaynaklanmaktadır. Reformcular eski sistemde emeklilik primleri ödeyenlerin
primlerini özel sigortalara kaydırmayı ve kamu sigortasının payını radikal bir
biçimde azaltarak asıl prim payını bireysel hesaplara aktarmayı savunmaktadırlar.
Oysa normalde dağıtım modeline göre varolan emekliler maaşlarını bugün
çalışanların primlerinden finanse ettikleri için primlerin özel hesaplara aktarılması
emekli maaşlarını finanse edecek kaynağın aniden ortadan kaybolması anlamına
gelecektir. Bu durumda var olan emekliler açlık ve sefalete terk edilecek veya devlet
bu
emeklilerin
finansmanını
kendisi
üstlenecektir.
1.seçeneğin
benimsenmeyeceğinden dolayı devletin eski sistemden emeklilik hakkı kazanmış
olanlara ödemesi gereken maaşlar ciddi biçimde maliyet arştı ortaya çıkaracak bu
maliyetlerde büyük ihtimalle devletin borçlanması ve vergi koymasıyla giderilmeye
çalışılacaktır.205
Sosyal güvenliğin özelleştirilmesine yönelik bir diğer eleştiri de sosyal
güvenlik alanındaki özelleştirmenin kapsamındaki sorundur; yani ideolojik sorundur.
Bazı çevreler dünyadaki neo-liberal politikaların
tüm kamu sosyal güvenlik
sisteminin tasfiyesine yol açtığı gerekçesiyle özelleştirmeye karşı çıkmaktadırlar.
Özel emeklilik modeline getirilen en ciddi eleştirilerden biri de yeni liberal
değerlerin ve ekonomi politikalarının sosyal güvenliğin temel işleyişi olan kuşak içi
ve
kuşaklararası
sosyal
dayanışma
mekanizmalarını
tahrip
etmesine
ilişkindir.206Buna göre 40 yıllık bir çalışma hayatı sonucunda 62 yaşında emekli olan
iki işçinin aylık bağlama oranları hisse senedi endekslerindeki artışa göre
205
Emin ALPER, Emeklilik Reformları: Dünya Bankası, Avrupa Birliği Ve Türkiye, Boğaziçi
Üniversitesi Sosyal Politika Forumu, Araştırma Raporu, Bebek-İstanbul, s.7,
http://www.spf.boun.edu.tr/docs/discussionpaper3.pdf, (20.03.2007)
206
R. KAPAR (2005) s.12
65
hesaplanırken 1.işçinin 1968’te emekli olduğu varsayıldığında hak kazanacağı aylık
bağlama oranı % 39 iken sadece 6 yıl sonra 1974 yılında emekli olan işçinin aylık
bağlama oranı % 17’ye çıkmaktadır.207
Genel olarak yapılan bu eleştiriler göz önüne alındığında bu eleştirilerin çok
fazla abartılmaması gerektiği üzerinde bir görüş birliği sağlamak mümkün olabilir.
Çünkü özel emeklilik programları, çoğu ülkede (Şili hariç) mevcut sosyal güvenlik
sistemlerini ikame edecek bir alternatif olarak değil ikinci bir emeklilik geliri
sağlayacak tamamlayıcı bir organizasyon olarak düşünülmektedir. Ancak bu sistemin
işlemesinde devletin gözetim ve denetimi etkili olduğu sürece özelleştirme
uygulamaları sosyal güvenliğin finansmanına katkıda bulunabilir.208
2.4
Dünya’daki Bazı Sosyal Güvenlik Uygulamaları
Dünya’daki sosyal güvenlik uygulamalarına genel olarak bakıldığında
ülkelerin ekonomik yapılarının sosyal güvenlik sistemlerinin oluşturulmasında
doğrudan doğruya etkili olduğu görülmektedir. Bu bağlamda sosyal güvenlikte
radikal bir anlayışın ürünü olan Şili’nin başını çektiği Latin Amerika örnekleriyle
beraber AB kapsamı içerisinde sosyal güvenlik açısından zor günler yaşayan
Almanya ile sosyal güvenlikte özel ve kamusal bir anlayışın iç içe geçerek başarıyla
uygulandığı İsveç örneklerine ver verilecektir.
2.4.1
Latin Amerika’nın Sosyal Güvenliği
Sosyal güvenliğin özelleştirilmesi gelişmiş endüstri ülkelerinde ciddi bir
alternatif olarak ele alınmamaktadır. Ancak Şili, Peru ve Bolivya gibi gelişmekte
olan Latin Amerika ülkelerinde sosyal güvenlik alanında özelleştirmelere gidildiği
görülmektedir.209Arjantin, Peru, Kolombiya ve Şili’de toplam olarak 11 milyon
çalışanın kişisel emeklilik hesabı vardır.210Çift katmandan oluşan bu sistemde, birinci
katmanda devlet yoksullara minumum bir gelir garantisi sağlamakta, ikinci katmanda
ise adına ‘Association Of Pension Funds’ verilen özel emeklilik sisteminde
207
E. ALPER, s.9
S. UĞUR, s.85
209
Hüseyin AKYILDIZ, Dünyada Sosyal Güvenlikte Alternatif Reform Arayışları, Dokuz Eylül
Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Yıl: 1999, s.208
210
Jose PINERA, Empowering Workers: The Privatization Of Social Security In Chile, The Cato
Journal, Vol.15-No:2-3, p.2,
http://www.cato.org/pubs/journal/cj15n2-3-1.html,(21.01.2007)
208
66
çalışanların kazançlarının
en fazla % 10’u bu fona aktarılarak bir fon
oluşturulmaktadır. Bu oran Latin Amerika ülkelerinde farklı olabilmektedir.Hatta
Kolombiya’da işverenler bile sisteme belli oranda katkıda bulunmaktadırlar.211
Bu konuda Şili geleneksel vergi finansmanı sistemine dayalı ‘pay-as-you-go’
(dağıtım ) modelinin değiştirilerek yatırıma dayalı bir sosyal güvenlik yaklaşımının
öncülüğünü
yapmıştır.212Bu
sisteme
geçilmesinde
1970’li
yılların
sonuna
gelindiğinde Şili Emeklilik Programlarının çöküntüye uğraması etkili olmuştur.213
2.4.1.1 Şili Modeli : Radikal Bir Anlayış
Şili sosyal güvenlik sisteminin iki temel işlevi 1980’li yıllarda askeri
hükümetin uygulamaları ve neo-liberal politikaların etkisiyle önemli bir değişim
geçirmiştir. Emeklilik sigortası ve sağlık hizmetleri işlevlerinde yaşanan bu değişim
1990’lı yıllarda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ile Doğu Avrupa ve SSCB’nin
dağılmasıyla kurulan yeni ülkelere sosyal güvenliğin ‘yeni modeli’ olarak sunulmaya
başlanmıştır.214Yeni modelle birlikte malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasının
finansmanında kullanılan dağıtım modelinin yerini tamamen özel sektör tarafından
sağlanan kapitalizasyon yöntemi almıştır.215Bu reformun ortaya çıkmasında 1975
yılında Şili’de emeklilik primleri aylıkların %16-26’sı düzeyine yükselmesi, sağlık
sigortası da dahil tüm sosyal güvenlik primlerinin maaşların %51-59’u seviyesine
çıkması etkili olmuştur.216
2.4.1.2 Şili Modelinin Uygulamaları
Bu sistemde her sigortalının kendine ait bir sigorta fonu olmakta ve sadece
işçinin maaşından kesilen primler bu fona yatırılmakta, fonda biriken paralar hak
sahiplerinin tercihleri dikkate alınarak hisse senetleri ve hazine bonolarına
yatırılmakta
ve hesapta biriken paralar kazanımlarıyla birlikte emeklilik yaşına
211
Olivia MITCHELL, S., Social Security Reform In Latin America, p.15-16,
http://www.cato.org/pubs/ssps/ssp2.html, (21.01.2007)
212
Martin FELDSTEIN, A New Strategy For Social Security Investment In Latin America, p.1
http://research.stlouisfed.org/publications/review/98/03/9803om.pdf, (27.02.2007)
213
Olivia MITCHELL, p.15
214
Recep KAPAR, Şili Sosyal Güvenlik Sisteminde Sağlık Ve Emeklilik Sigortalarında Yaşanan
Değişimler, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.2, S.1, 1999, (167-189)
http://www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/dergi/dergi01/recepkapar.pdf, (23.04.2007)
215
Hans Jürgen RÖSNER, Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Reformunda Özelleştirme Stratejileri,
Uluslar arası Konferans Konrad Adenauer Vakfı, ‘Türkiye’de Ve Almanya’da Sosyal Güvenlik
Sistemlerinin Reformu’ , 18-19 Aralık 1997, Ankara, s.89
216
Şili’de Bireysel Emeklilik , http://www.besonline.net/disp.asp?oid=286, (22.02.2007)
67
gelmiş olan kişi tarafından bir irat satın almakta kullanılmaktadır. Kişinin alacağı
emeklilik maaşı, birikimlerine ve onların getirisine bağımlı kılınarak her koyunun
kendi bacağından asılması sağlanmaktadır.217
Bu sistemde hastalık ve analık sigorta hizmeti kamu çalışanlarına kamu; özel
kesimde çalışanlara da özel kuruluşlar tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca işverence
ödenen iş kazası ve meslek hastalıkları primi ve sigortalı ve devletçe finanse edilen
aile ödenekleri primleri hariç; bütün sigorta primleri sadece sigortalılar tarafından
ödenmekte aynı zamanda hiçbir gelire sahip olmayan muhtaç kimselere devlet
yardım aylığı vermektedir.218Verilen bu yardım aylığı minumum ücretin üçte ikisi
veya ortalama gelirin dörtte biri kadardır.219
Ayrıca devlet bazı durumlarda vatandaşların mağdur olmaması için birtakım
önlemler de almıştır. Bireylerin karşılaşacağı risklere bağlı olarak 20 ve daha fazla
yıl katkıda bulunan çalışanın emeklilik geliri asgari emeklilik gelirinin altında
kalması halinde devlet asgari emeklilik gelirini temin etmek için katkıda
bulunmaktadır.220
‘Tuğla’ ismiyle dile getirilen Şili Modeli’nin uygulamaları şu şekilde
sıralanabilir:221
•
Sosyal güvenlik sisteminin kamu bütçesi üzerindeki yükünü azaltmak için
emekli maaşlarının reel alım gücü 1970’li yıllar boyunca sistematik olarak
düşürülmüştür. Bu uygulamalar sonucunda 1980’li yıllarda Şili’deki tüm
emeklilerin % 70’i özel sektör emeklilerinin ise % 93’ü asgari emeklilik
maaşı almaya başlamıştır.
•
Emeklilik yaşı tüm sosyal güvenlik kurumlarında tek tip olacak şekilde
erkeklerde 65’e kadınlarda ise 60’a yükseltilerek devletin sosyal güvenlik
reformunun ilk yıllarındaki yükümlülükleri azaltılmaya çalışılmış, bu da nakit
fazlası oluşmasını sağlamıştır.Reform aşamasında ise emekli yaşlı nüfusun
217
E. ALPER, s.4
H. AKYILDIZ, (1999) ss.208-209
219
O. MITCHELL, p.16
220
S. UĞUR, ss.102-103
221
Çağatay ERGENEKON, Özel Emeklilik Fonları, Şili Örneğinden Alınacak Dersler, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası, Temmuz-1998, İstanbul, ss.83-84
218
68
aktif nüfusa oranı 9 çalışana bir emekli düşecek kadar son derece
iyileştirilmiştir.
•
1970’li yılların ikinci yarısında primlerin yüksek, emekli olma koşullarının
zorlaştırılmış olması, Şili çalışanlarının sosyal güvenlik sisteminden
beklentilerinin azalmasına yol açmıştır. Getirilen yeni sistemin daha düşük
oranda prim ödemeyi gerektirmesi ve emeklilik yaşını kısmen çalışanların
insiyatifine bırakması, çalışma hayatının başlangıcındaki gençler başta olmak
üzere 45 yaşın altındaki büyük bir kesimin sistem değiştirmesinin temel
gerekçesini oluşturmuştur.
•
Reform sonucunda prim yükünün işverenden çalışanlara geçmesi nedeniyle,
fonlama sistemine geçen çalışanların maaşlarında % 17 oranında artış
yapılmıştır. Fonlama sisteminin sosyal güvenlik sisteminden daha düşük
düzeyde katkı payı toplanmasından dolayı % 17’lik artış fonlama sistemine
katılan çalışanların ellerine geçen net gelirin artmasına yol açmıştır.
2.4.1.3 Şili Modeline Yönelik Eleştiriler
Dünya’daki sosyal güvenlik anlayışının değişiminde bir devrim olarak
sayılabilecek olan Şili modeline yönelik eleştiriler şu şekilde ifade edilebilir:
•
Sosyal güvenliğe ayrılan kamu kaynaklarının kısılması amacını taşıyan Şili
sosyal güvenlik sisteminde 6.1 milyonluk işgücünün yarısı emeklilik sigortası
kapsamı dışındadır. Aynı koşullarda çalışmış ve aynı ücreti almış iki işçiden
özel sigortacılık sistemini seçen işçinin kamu sisteminde kalan işçinin
yaklaşık yarısı kadar emekli aylığı belirtilmekte, işçilerin özel sigorta
şirketlerine ödedikleri primlerin önemli bir bölümü ise idari gider olarak bu
şirketler tarafından emilmektedir.222
•
Sistemle kuşakları ve aynı anda toplum içinde bulunan bireylerin yaşlılık
riskine karşı kendi aralarında kuracakları dayanışmayı ve yeniden dağıtım
sürecini ortadan kaldırmıştır.223
222
Aziz ÇELİK, Pinochet, Piyasa Ve Sosyal Güvenlik, Birgün, (14.12.2006 )
Recep KAPAR, Şili Sosyal Güvenlik Sisteminde Sağlık Ve Emeklilik Sigortalarında Yaşanan
Değişimler, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.2, S.1, 1999, (167-189)
http://www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/dergi/dergi01/recepkapar.pdf, (23.02.2007)
223
69
•
Son zamanlarda sistemin devlet bütçesi üzerindeki baskısı artmıştır. Emekli
aylıklarının düzeyi, belirli oranda, prim ödeme gün sayısı, fon yatırımlarının
getirisi, reel ücretlerin seyri ve yaşam süresine bağlıdır. Ayrıca ülkenin
içerisinde bulunduğu ekonomik şartlar dahilinde yeterli seviyede emekli
aylığı sağlayacağından şüphe duyulmaktadır.224
2.4.2
Avrupa Birliği Ülkeleri’ndeki Sosyal Güvenlik
Avrupa Birliği ülkelerindeki sosyal güvenlik anlayışına genel olarak
bakıldığında üye ülkeler arasında sosyal güvenlikte norm ve standart birliğinin
sağlanmasına yönelik politikaların geliştirilmesi ve yoksulluk sorununa karşı ortak
tedbir ve kararların alınması ve emeklilik sistemleri başta olmak üzere öncelikli
sorunlar konusunda ortak çözüm önerilerinin alınmasına yönelik girişimlerin olduğu
gözlemlenmektedir.
2.4.2.1 AB’nin Sosyal Güvenlik Mevzuatı
Avrupa Birliği’nde sosyal güvenlik sistemleri, üye ülkelerin yetki alanına
girmekte olup, AB seviyesinde kapsamlı bir sosyal güvenlik mevzuatının varlığından
söz etmek mümkün değildir. Fakat Birlik, kişilerin serbest dolaşımının önündeki
engellerin kaldırılması ve Tek Pazarın etkin işleyişinin sağlanması amacıyla, üye
ülke sosyal güvenlik mevzuatlarının koordinasyonunu sağlamayı hedeflemiştir.225
2.4.2.2 AB Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Koordinasyonu
1957’de imzalanan Roma Antlaşması’nda sosyal politikalarla ilgili birçok
vurgu yer alması aynı zamanda 1974 yılında sosyal eylem programlarının
oluşturulmasına karşın sosyal politika alanında 1989 yılında kabul edilen Avrupa
Sosyal Şartı önemli bir dönüm noktası kabul edilebilir.226Bu şartla birlikte sosyal
güvenlik sistemlerinin sürdürülebilir kılınmasına dair
ifadelere ve
herkesin
224
H. AKYILDIZ, (1999) s.209
Avrupa Birliği’nin Sosyal Politikası, s.13, http://www.ikv.org.tr/pdfs/96b12507.pdf,
(21.02.2007)
226
Sosyal Politika, Avrupa Birliği’nin Sosyal Politikası, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu,
http://www.deltur.ec.europa.eu/default.asp?lang=0&pId=3&fId=10&prnId=16&hnd=1&ord=15&docI
d=326&fop=0, (21.02.2007)
225
70
yararlanabileceği ülkeler arasındaki koordinasyonu düzenleyen kararlara yer
verilmiştir.227
Bu süreci güçlendiren 7 Aralık 2000 tarihinde Nice’de imzalanan Avrupa
Birliği Temel Haklar Şartı’nda da sosyal güvenlik konusundaki ifadeler ise
şunlardır:228
•
Birlik topluluk hukuku ile ulusal hukuk ve uygulamalarından kaynaklanan
kurallar uyarınca işini kaybetme halinde analık, hastalık, iş kazaları,
geçindirilmeye muhtaçlık veya yaşlılık gibi durumlarda koruma sağlayan
sosyal güvenlik yardımlarından ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkını
tanır ve gözetir.
•
Avrupa Birliği sınırları içinde, yasal olarak ikamet eden veya dolaşan herkes,
Topluluk hukuku ile ulusal hukuk ve uygulamalara uygun olarak, sosyal
güvenlik yardımlarından ve diğer sosyal yardımlardan yararlanma hakkına
sahiptir.
•
Birlik, sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele için, yeterli kaynağı
olmayan herkese saygın bir hayat sağlamak amacıyla, Topluluk hukuku ile
ulusal hukuk ve uygulamalardan kaynaklanan kurallar uyarınca, sosyal
yardım ve konut yardımı hakkını tanır ve gözetir.
2.4.2.3 AB’ de Sosyal Güvenliğe İlişkin Uygulamalar
AB’de sosyal güvenlik ve sosyal koruma, yurttaşların yaşamını, doğum
öncesinden mezara kadar güvence altına almaktadır. AB-15 ülkelerinde 2000 yılında
GSYİH’nin % 27.3’lük bölümü bu amaçla ayrılmıştır. Fakat son 10 yıllık döneme
bakıldığında sosyal devleti zayıflatmaya yönelik girişimlere rağmen AB ülkelerinde
sosyal koruma harcamalarının GSYİH’ye oranına bakıldığında
bir düşüş
gözlemlenmemektedir. AB-15 ülkelerinin toplamı dikkate alındığında bu oran %
27.3 ile % 28.4 aralığında oynamıştır. Fransa’da ve İtalya’da hemen hemen aynı
kalmışken, İngiltere’de çok az bir düşüş ve Almanya’da da bir artış göstermiştir.229
227
Avrupa Sosyal Şartı,(Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi),
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/pdf01/391-410.pdf, (15.01.2007)
228
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı, Avrupa Birliği İle İlişkiler Genel Müdürlüğü, Kasım-2001,
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf, (18.01.2007)
229
Avrupa Birliği Ülkelerinde Sosyal Güvenlik Sistemi ,28.08.2006,
71
Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine bakıldığında sosyal harcamaların GSYİH
içindeki payı 1989’dan bu yana artmaktadır. Bu harcamaların büyük bölümü emekli
maaşlarına giderken harcamaların iç bileşimi yüksek orandaki işsizlik nedeniyle
değişirken sosyal yardım ve işsizlik sigortası kalemlerinin kapsamı halen çok
sınırlıdır.230
AB ülkelerinde sosyal güvenlik uygulamaları birbirlerinden önemli
farklılıklar göstermelerine rağmen ortak iki temel yön görülmektedir. Birincisi, milli
gelirden sosyal güvenliğe ayrılan kaynakların yüksekliği; ikincisi ise sosyal
güvenliğin finansmanında devlet katkısının büyüklüğüdür.231
Çizelge 2.3. AB’de Bütçeden Sosyal Güvenliğe Ayrılan Pay (2003)
Milli Gelire
Oranı
19.3
17.1
22.4
21.4
18.1
16.5
14.6
Bütçeye
Oranı
40.1
36.9
46.6
42.2
35.5
37.8
27.4
AB 25
AB Yeni 10
Almanya
Avusturya
Belçika
Britanya
Çek
Cumhuriyeti
25.2
44.7
Danimarka
10.4
29.1
Estonya
21.7
42.5
Finlandiya
21.1
39.3
Fransa
18.6
38.0
Hollanda
10.0
29.3
İrlanda
12.9
34.1
İspanya
24.9
42.5
İsveç
18.3
37.5
İtalya
11.3
24.8
Kıbrıs(Güney)
10.8
30.2
Latviya
10.1
29.6
Litvanya
19.3
42.4
Lüksemburg
17.0
33.9
Macaristan
14.3
28.1
Malta
19.9
44.7
Polonya
15.7
33.0
Portekiz
15.7
40.0
Slovakya
18.3
38.0
Slovenya
20.9
43.4
Yunanistan
Kaynak: Türk-İş, Sayı :372, s.86
http://www.yol-is.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=225, (24.03.2007)
230
Dünya Çalışma Raporu-2000, s.5
231
Aziz ÇELİK, Sosyal Güvenliğe Devlet Katkısı Azalacak,
http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/Sosyal%20Guvenlikte%20Bilgi%20Kirliligi%20ve%20Carpit
malar.doc, (28.12.2006)
72
AB’deki sosyal güvenlik konusundaki sorunlara ilişkin olarak 23-24 Mart 2000
tarihinde gerçekleşen Lizbon Zirvesi’nde başta emeklilik sistemleri olmak üzere tüm
sosyal güvenlik sistemlerinin uzun dönemde sürdürülebilirliğinin sağlanması, kaliteli
sağlık hizmetlerinin sağlanması için gerekli reformların yapılması gerektiği ifade
edilmiştir.Lizbon Zirvesi’nden bugüne emeklilik sistemleri ve bu sistemlerin hem
sosyal hem de kamu finansmanı boyutlarını dikkate alan reform stratejilerinin
üzerinde durulmuştur.232 Ayrıca 2006 yılında AB Komisyonu ve AB Konseyi’nin
ortaklaşa hazırlamış oldukları İstihdam Raporu’nda da modern sosyal güvenlik
sistemlerinin oluşturulması ana başlıklarından birini oluşturmuştur.233
Çünkü kamuoyunda ve ekonomik ve politik çevrelerde 2030 yılına kadar
artan nüfusla beraber yüksek kamu harcamaları ve ve bütçe kısıtlamaları karşısında
sosyal güvenlik özellikle de sosyal emeklilik sistemlerinin sürdürülebilirliğinin
zorlaşacağı iddia edilmektedir. 1.ayak denen kamu emekli aylıkları tüm emekli
ödemelerinin % 88’ ini oluştururken 2.ayak denen istihdama bağlı mesleki emeklilik
gelirleri % 7’sini oluşturmakta, 3. ayak denen özel emeklilik sistemleri ise sadece %
0.9’lık bir kısmı oluşturmaktadır. Sosyal güvenlik sistemlerinin modernizasyonu
kapsamında üye devletlerde uygulanan emeklilik reformları sosyal güvenlik
katkılarını artırmış ve / veya yararları azaltmıştır. Üye devletlerde özel fonlara dayalı
ek emeklilik sistemlerinin teşviki sosyal emeklilik sistemlerinin bütçe üzerindeki
ağırlığını azaltmanın yollarından biri olarak düşünülmektedir. Hatta 1997’de tek
232
Avrupa Birliği’nin Sosyal Politikası, s.14
European Commission, Informal Tripartite Social Summit, Managing Change Through
Flexicurity-Towards More And Better Jobs In Europe, Lahti, Finland, 20 October 2006,
http://www.eu2006.fi/news_and_documents/other_documents/vko41/en_GB/1160555173532/_files/7
6058156319506829/default/social_summit_annex_invitation.pdf, (23.03.2007)
233
73
pazarda ek emeklilik üzerine hazırlanan ‘Yeşil Kitap’234ta da sermayenin ve
hizmetlerin serbest dolaşımı açısından ek emeklilik sistemine vurgu yapılmıştır.235
Ek emeklilik konusundaki girişimler konusunda
AB ülkeleri içerisinde
İngiltere ve Hollanda ön plana çıkmaktadır. Yüzde 89’u İngiltere ve Hollanda’daki
ek emeklilik sistemlerinde olmak üzere ek emeklilik sistemlerine yatırılmış olan
fonların miktarı 2004 yılı verileriyle 2500 milyar Euro’dur. 236Bu durum AB ülkeleri
içindeki toplam emeklilik fonlarının kabarmasına neden olmuştur. İngiltere’de
GSYİH’nın 79.4’ ü Hollanda’da ise % 88.5’ idir. Diğer AB ülkeleri ortalaması ise
%20.3 civarındadır.237
Genel olarak bakıldığında AB kurumları sosyal güvenlik alanındaki
tartışmalara çok geç katılmakla beraber bu gecikme AB’nin bu alanda kanun yapma
yetkisinin olmayışından da kaynaklanmıştır. AB tartışmalara önceleri ekonomik ve
finansal entegrasyon kapsamında dahil olmuştur. Ancak sadece çalışanların ve
sermayenin serbest dolaşımı kapsamında beliren engelleri ortadan kaldırmak
amacıyla sosyal güvenlik sistemlerini uyumlaştırmak için sınırlı bir yetkiye sahip
olmuştur. Daha sonra AB’de tek paraya geçiş esnasında uyulması gerekli kılınan
Maastricht Kriterleri ve ‘İstikrar Paktı’ gereği aşırı kamu harcamalarının kısılması
amacıyla birçok üye devlet sosyal güvenlik sistemlerini reforme etmişlerdir.238Bu
reformların yapılmasında Avrupa ülkeleri içinde % 10’ları aşan kamu açıklarının
payı büyüktür.239
234
Yeşil Kitap Avrupa Komisyonu tarafından belli bir konuda Avrupa düzeyinde tartışma ve danışma
sürecini başlatmak üzere yayımlanan dokümanlardır. Yeşil Kitabın kapsadığı tartışma ve danışmaların
sonuçları, bir Beyaz Kitabın konusunu oluşturabilir. Beyaz Kitaplar, bazı durumlardaYeşil Kitapların
bir uzantısı şeklinde ortaya çıkmakta ve Yeşil Kitapta varılan sonuçları önerilere dönüştürmektedir.
Beyaz Kitapların bilinen bazı örnekleri; İç Pazarın Tamamlanmasına İlişkin Beyaz Kitap ve Büyüme,
Rekabet Edebilirlik ve İstihdam Hakkında Beyaz Kitap'tır. Beyaz Kitaplar, AB Konseyi tarafından
uygun bulunmaları halinde bir Topluluk eylem programına dönüşebilmektedir.
Kaynak: T.C.Başbakanlık-D.P.T. AB Sözlüğü, Ekim-2004, http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/sozluk.pdf
235
Seyhan ERDOĞDU, Avrupa Birliği’nde Sosyal Korumanın Modernleştirilmesi Ve
Geliştirilmesi Ve Sosyal İçerme, Avrupa Birliği’nin İstihdam Ve Sosyal Politikası,Derleyen: Berrin
Ceylan-Ataman, Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma Ve Uygulama Merkezi, Jean
Monnet Sosyal Politika Modülü Proje Yayını:1, Ankara Üniv.Basımevi, Ankara-2005, s.27
236
Seyhan ERDOĞDU (2005) s.27
237
Nazan SUSAM, Bireysel Emeklilik Sistemi Nedir?, İktisat Dergisi, Sayı:479-480, Kasım, Aralık2006, s.72
238
Güney ÇOBAN, Yeni Sosyal Politikalar ‘Neoliberal Paradigmadan Avrupa Paradigmasına’,
AB Türkiye Gündemi, No:6, Şubat-2006, s.7,
http://www.bilgi.edu.tr/+OtherSites/docs/CESBulletin6.pdf, (27.02.2007)
239
A. ÇELİK, s.43
74
2.4.3
AB Ülkelerinde Öne Çıkan Sosyal Güvenlik Modelleri
AB ülkeleri içerisinde 2030 yılında dünyanın en yaşlı ülkesi haline gelecek
olmasıyla emeklilik sisteminin sürdürülebilirliği açısından sosyal güvenlik
sisteminde sıkıntılı günler yaşayan Almanya ile kamusal ve özel anlayışın iç içe
girdiği bir sosyal güvenlik mekanizmasına sahip olan İsveç örneği ön plana
çıkmaktadır.
2.4.3.1 Alman Sosyal Güvenlik Modeli
Bismark geleneğinin öncüsü olan Almanya’da sosyal güvenlik sisteminin
merkezini bütün emeklileri, işçileri ve işçilerin ailelerinin yer aldığı ve toplam
nüfusun yaklaşık % 90’ını oluşturan sosyal sigortalar sistemi oluşturmaktadır. Geri
kalan kısım ise özel sigortalar tarafından veya bağımsız çalışanlar da olduğu gibi
farklı önlemlerle güvence altına alınmıştır.240
Almanya’da sosyal güvenlik sistemi kapsayıcı ve ayrıntılı bir yapıya sahiptir.
Gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 27,4’i kamunun sosyal giderlerine ayrılmaktadır.
Bu oran ABD’de aynı alana yüzde 14,7 şeklindedir. OECD ortalaması ise yüzde
20,4 düzeyindedir. Hastalık, emeklilik, kaza, bakım ve işsizlik sigortası gibi
koruyucu yapılar, yaşam koşulları içindeki risklere karşı bireylerin çaresiz durumda
kalmamasını sağlamaktadır. Sosyal koruma ağı bunların dışında, vergilerle
karşılanan aile yardımları (çocuk yardımı, vergi indirimleri) veya emekli ve işsizler
için temel güvenceleri de kapsamaktadır. Bunlardan dolayı Almanya kendisini bir
sosyal devlet olarak tanımlamış, bu nedenle de yurttaşlarının sosyal güvenliğini
öncelikli görevleri arasına yerleştirmiştir. 241
Yıllardır kuşaklararası dayanışma sistemine göre işleyen Alman sosyal
güvenlik sistemi artık sürdürülebilirliğini her geçen gün azaltmaktadır. Bunda yaşlı
nüfus sorunu etkilidir. Tahminlere göre Almanya 2030 yılında Avrupa’nın en yaşlı
ülkesi haline gelecek. Şu anda Almanya’da her emekli kimse için iki çalışan
olmasına rağmen 2035 yılında her çalışan için bir emekli durumuna gelinmesi
durumunda halen GSMH’nin % 12’si kadar bir maliyet gösteren sosyal güvenlik
240
S. UĞUR, s.130
Sosyal Güvenlik, İşte Almanya,
http://www.tatsachen-ueber-deutschland.de/tr/toplum/main-content-08/sosyal-guevenlik.html,
(11.02.2007)
241
75
sistemi daha uzun çalışma gerektirecek ya da emeklilik ödemleri azalacak veya
primler artırılacaktır.242
Devlet sosyal güvenlik sisteminde emeklilik konusunda ciddi değişiklikler
düşünmektedir. Bu sebeple özel emeklilik konusunda ciddi vergi muafiyetleri vergi
indirimleri gündeme gelmektedir. Böylece kamusal emeklilik sistemlerinin yükü
azaltılmak ve özel emeklilik teşvik edilmek istenmektedir. Özel emeklilik sistemi
gelirleri gelecekte de vergi muafiyeti sahibi olması istenmekte bu nedenle vergi affı
ve vergi sistemi reformu ile kayıt dışılık önlenmeye çalışılmaktadır.243
Bu reform önerilerinin en somut örneği Almanya’da uygulanmaya başlanan
‘Gündem 2010 Programı’dır. Bu program sosyal güvenlik sisteminde ve istihdam
politikalarında sürdürülebilir başarıyı hedeflemiştir. Özellikle yaşlanan nüfus
Almanya’nın sosyal güvenlik sisteminin mali yapısında önemli bozulmalara yol
açmıştır. Esneklik ve bireysel sorumluluğun artması şeklinde iki önemli temel taşı
barındıran bu reform kapsamında yaşlıların bakım sigortalarının özelleştirilmesi ve
istihdam politikalarında daha fazla esneklik öngörmektedir. Ayrıca Gündem 2010’da
işsizlere sağlanan işsizlik ödeneklerinin yeniden düzenlenmesi konusunda işsizlerin
işsizlik ödeneğinden yararlanma süresinin işsiz kaldıkları tarihten itibaren geçen 12
ay ile sınırlandırılmıştır. Ancak 55 yaşını doldurmuş çalışanlar, işsiz kalmaları
halinde 18 ay boyunca işsizlik ödeneğinden yararlanabilecektir. Eski sistemde
işsizlik ödeneğinden 32 ay boyunca yararlanabileceği hatırlanacak olursa zaman
açısından önemli bir kısıtlama söz konusudur.244
Almanya’daki bir diğer reform ise sosyal sigortalar arasında denge, mesleki
hazırlık planları ve özel emeklilik sigortası olmak üzere içinde üç ayaklı düşüncenin
olduğu bir içerikle 2001’de yapılmıştır. Herkes için zorunlu bir özel sigorta
planlanmasına rağmen gelen büyük eleştiriler nedeniyle değiştirilerek gönüllü
yapılmıştır. Katkılarda artışı sınırlamak amacıyla ulusal sigorta programı faydaları,
2030 yılına kadar kademeli olarak azaltılacak ve emeklilik kapsamının yeterli bir
242
Deniz GÖKÇE, Refah Devleti Almanya’da İflasta, Akşam, 16.06.2000,
http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2000/06/16/yazarlar/yazarlar30.html, (25.10.2006)
243
Deniz GÖKÇE, Almanya’nın Ajandası, 02.01.2004,
http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2004/01/02/yazarlar/yazarlar30.html, (22.09.2006)
244
Oğul ZENGİNGÖNÜL, Sosyal Politika-Esnek Çalışma Biçimleri Paradoksunda Avrupa
Birliği Örneği, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:5, Sayı:4, 2003,
ss.166-167
76
miktarını garanti etmek amacıyla devlet tamamlayıcı emekliliği veya özel emeklilik
planlarını teşvik edecektir.245
2001 yılında yapılan bu reformla hükümetin niyeti emeklilik sigortasında
birinci ayağın ağırlığını mesleki emeklilik lehine azaltmak olarak göze çarpmaktadır.
Yeni oluşturulmaya başlanan mesleki emeklilik planları ise kollektif planlar şeklinde
düşünülmekte, yani daha önce sadece işverenlerin ödediği primler artık işveren ve
işçiler arasında paylaştırılacak; ancak bunun karşılığında emeklilik planları toplu
pazarlığın konusu olacak ve güçlü sendikaların bulunduğu iş kollarında mesleki
planlar yarı-zorunlu bir nitelik kazanacaktır.246
Almanya’da uygulanan reformların genel özelliklerine bakıldığında ne Şili’de
uygulanan fon esası niteliğini taşımakta ne de Klasik Bismark Sisteminin özelliğini
taşımaktadır.
2.4.3.2 İsveç Sosyal Güvenlik Modeli
İsveç’te üniversal yardımlardan ve kazanca dayalı yardımlardan meydana
gelen iki basamaklı kamusal bir sistem mevcuttur. Bu yapının altında Üniversal
Rejim bütün oturanlar için, Kazanca Dayalı Rejim bütün ücretliler ve kazançları bir
baz miktarı aşan bağımsız çalışanlar için, Özel Rejim kamu görevlileri için, Zorunlu
Mesleki Rejim özel sektör ücretlileri için, Ek Rejim ise baz miktarda ek olarak
ödenen ek aylıktan yararlananlar için geçerlidir.247
1960’lı yıllarda olgunlaşmaya başlayan İsveç sosyal güvenlik sisteminin en
çarpıcı özelliği dünyada ilk kez minumum bir emeklilik aylığını evrensel olarak ve
prim ödeme şartı aramaksızın bütün vatandaşlara garanti etmiş olmasıdır. Bu temel
emeklilik gelirinin yanında ATP adıyla anılan ve oldukça cömert sayılabilecek (en
yüksek maaş alınan 16 yılın ortalamasının yüzde 60’ı ) kazanç bağıntılı bir devlet
geliştirilmiştir. ‘Folkpension’ adı verilen temel gelir 65 yaşını bitiren herkese devlet
bütçesinden sağlanırken, ATP yüzde 18.5 tutarındaki primler aracılığıyla finanse
245
S. UĞUR, s.132
E. ALPER, ss.26-27
247
II.Bilişim Şurası Sosyal Güvenlik Çalışma Grubu Ara (Taslak) Raporu, Hazırlayanlar:Kemal
Karakoçak, H.Cemal Tura, M.Atila Akkaş, Duygu Avunduk, Neylan Başartan, Volkan Sözmen, s.4,
http://www.bilisimsurasi.org.tr/e-turkiye/docs/e-sosyal_guvenlik_taslak_raporu.doc, (27.01.2007)
246
77
edilmiştir. Bu iki emeklilik ödemesi ortalama bir İsveç’linin emeklilik gelirlerinin
yüzde 65’ini oluşturmaktadır.248
1994 yılında Dünya Bankası’nın sosyal güvenlik alanındaki çözüm
arayışlarını sürdürürken ILO ise ortanın solunda sosyal içerikli düşünen bir kuruluş
olarak karşıt argümanlar geliştirmiştir. Bunun sonucunda İsveç’te yapılmış olan hem
özel sigorta gibi çalışan hem de devletin desteklediği sistemler ortaya
çıkmıştır.2491994 yılında İsveç’te çöken sistemin yeniden yapılandırılma çabasında
bir üçüncü alternatif arayol yaklaşımı ortaya çıkmış ve başta İsveç olmak üzere
Polonya, Latvia, Kırgızistan, Moğalistan gibi ülkelerde uygulamaya girmiştir. NDC
(national defined contribution) denilen bu sistemde bireyin katkılarının hesabı
tutulmakta ve buna bir de sanal getiri hesaplanarak eklenmekte, emeklilik yaşı
geldiğinde veya erken emeklilik gerçekleştiğinde verilecek emeklilik ücreti kamusal
toplam kasadan ödenmekle beraber (yani finansman paygo), kişinin katkıları da
hesaba alınarak adil bir emeklilik maaşı farklılaştırılması gerçekleştirilmektedir. Bu
sisteme sanal belirlenmiş katkı sistemi de denilmektedir. Yani kişinin katkıları
bireysel hesaplanmakta ama ödemeler kollektif kamusal yönetilen sistemden finanse
edilmektedir.Böylece gelirin yeniden dağılımı ilkesi yumuşatılmış aynı zamanda
bireysel katkının artırılmasına rağmen sistem kamusal kalmaktadır.Diğer bir deyişle
sigorta mantığı ile gelirin yeniden dağılımı mantığı bir ölçüde evlendirilmektedir.
Bunun nedeni eski sistemlerden yeni özel sistemlere geçişin ağır yükünü ve özel
sistemlerin işletim sorunlarını ortadan kaldırma çabası olarak nitelendirilebilir.250
2.5
Türk Sosyal Güvenlik Modeli
Türkiye’de sosyal güvenlik anlayışının gelişimi sosyal devlet anlayışıyla
paralel bir şekilde gerçekleşmiştir. Türkiye’de sosyal güvenliğin geçmişine
bakıldığında Göktürk yazıtlarında geçen ‘Çıplak halkı giydirdim, yoksul halkı zengin
ettim, milletimi kaygısızca yaşayacak bir hale getirdim.’ ifadelerinden Türklerdeki
248
E. ALPER, ss.27-28
Deniz GÖKÇE, Avrupa’ya Katılım Ortamında Türkiye’de Sektörel Reform GereksinimiDünden Bugüne Sosyal Güvenlik, Tarım Ve Rekabet Sorunumuz, Voyvoda Caddesi Toplantıları,
2005-2006,
http://www.obarsiv.com/vct_0506_denizgokce.html, (27.03.2007)
250
Deniz GÖKÇE, Sosyal Güvenlikte Paradigma Değişimi!, Akşam, 25.02.2006,
http://www.tumgazeteler.com/fc/ln.cgi?cat=33&a=1363200, (25.09.2006)
249
78
sosyal güvenlik fikrinin ve ‘Devlet Baba’ anlayışının çok eskilere dayandığını
söylemek mümkündür.251
Fakat Türkiye’de sosyal güvenlik bir sistem olarak Cumhuriyet’ten sonra
başlamış ve gelişme göstermiştir. Bununla birlikte Osmanlı Devletinin son
dönemlerinde de özellikle kamu kesimi çalışanları için bazı uygulamalar getirildiği
bilinmektedir.252Özellikle Cumhuriyet’le birlikte ‘sosyal güvenlik hakkı’253 sosyal
devlet anlayışıyla paralel bir şekilde anayasaca güvence altına alınması sosyal
güvenlikle ilgili politikalarda yol gösterici olmuştur.
Türkiye’deki sosyal güvenlik alanındaki asıl gelişme trendi ise 20.yüzyılın
başlarında yaşanan teknolojik ve ekonomik atılımların 1950’lerden sonra hızlanması
sonucu sosyal güvenlik çekici bir hal alması, köylerden kente yönelik bir göç
hareketinin başlamasıyla olmuştur. Bu durum sosyal güvenliğin arzında da ciddi
artışlara neden olmuş ve sosyal güvenlik kurumlarının yükünü artırmıştır. Aynı
zamanda tıbbi buluşların etkisiyle insanların daha uzun bir yaşama beklentisi
içerisine girmesi sosyal güvenliğin sunumunda finansman sorununu da beraberinde
getirmiştir.254
2.5.1. Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Gelişimi
Her ne kadar Türklerdeki sosyal güvenlik fikrinin ve ‘Devlet Baba’
anlayışının çok eskiye dayandığını söylesek de Türkiye’deki sosyal güvenliğin
sistematik şekildeki gelişim süreci Osmanlı İmparatorluğu Dönemi ve Cumhuriyet
Dönemi olmak üzere ikili bir ayrımda incelenebilir.
251
R. KURT, s.3
M. KORAY, s.193
253
Anayasa’nın 60.maddesinde herkes için garanti altına alınan sosyal güvenlik hakkının sağlanması
için gerekli tedbirleri alma ve teşkilatı kurma görevi Devlet’e verilmiştir. Buna göre ‘Sosyal güvenlik
bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü
oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca
sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektedir. Bu güvencenin
gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık,
malüllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması
amaçlanmaktadır.’Kaynak: Hediye ERGİN, İptalle Gelen Sorun: Reformdan Geriye Ne Kaldı?
Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2006 Tarihli Kararına İlişkin Bir Değerlendirme, Tisk-Akademi,
2007/1, Cilt: 2, Sayı: 3, ss.29-30
254
Hande ÇELİK, Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumlarında Yeniden Yapılandırma, T.C.
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ağustos-2006, s.94
252
79
2.5.1.1. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sosyal güvenlik uygulamaları ve gelişimi
‘doğal’ ve ‘geleneksel’ kurumlardan modern sosyal güvenlik uygulamalarına doğru
bir evrimleşme geçirmiştir. Avrupa bugünkü anlamda sosyal güvenlik sistemlerinin
oluşabilmesi, ancak sanayi devriminin gerçekleşmesi ve işçi sınıfının çıkmasıyla
mümkün olmuştur. Osmanlı ise sanayileşme sürecine girmemiş ve dolayısıyla sosyal
korumayı talep eden bir işçi sınıfı oluşmamış, aile yapısında koruyucu bir birim olma
işlevini sürdürmesiyle sınırlı ve dağınık halde bulunan sosyal koruma önlemleri
gerçek bir sosyal güvenlik sistemine dönüşememiştir.255
Osmanlı’da sosyal risklere karşı güvence ‘Lonca’ adı verilen yardım
sandıkları tarafından sağlanılmaya çalışılmış, bunun yanında İslam dininin
gerektirdiği zekat, fitre vs. müesseseler ile varlıklı kişiler tarafından yoksullara
yardım yapılmıştır. Osmanlı’nın son dönemlerinde ise ‘Darülaceze, Darüleytam ve
Kızılay’ gibi kurumlar da sosyal yardım açısından önem arz eden kuruluşlar
olmuşlardır.256
Bunların yanı sıra asker ve memurlarla sınırlı olarak kimi işyerlerinde
çalışanların özellikle yaşlılık ve hastalık durumunda korunmalarını öngören resmi ve
özel bir takım emeklilik ve yardımlaşma sandıkları da kurulmuştur. Bunlardan ilki
1866’da kurulmuş olan Askeri Tekaüt Sandığı idi. Bunu 1881’de sivil memurlar için
kurulan bir emekli sandığı izlemiştir. 1890’da Seyrisefain Tekaüt sandığı, 1909’da
askeri ve mülki sandıklarla Tersane-i Amire’nin işçi ve memurları için emeklilik ve
malullük sandığı, 1910’da Hicaz Demiryolu Memur ve Müstahdemlerine hastalık,
kaza halleri için yardım sandığı, 1917’de de Şirketi Hayriye Tekaüt Sandığı
kurulmuştur. Bütün bu önlemler ‘Sınırlı, dar alanlı ve dağınık niteliktedir, bir
başlangıcın kökeni olmak düşüncesinden doğmamışlardır’.257
Genel olarak Osmanlı Dönemi’ne bakıldığında sosyal güvenlik adına tam bir
kurumsallaşmadan bahsetmek mümkün değildir. Her ne kadar kurulan yardım
sandıklarıyla bir birlik oluşturulmaya çalışılmak istense de bu dönemde Avrupa’daki
255
C. H. GÜVERCİN, s.91
Türkiye’de Ve Dünyada Sosyal Güvenlik-Kurumun Kuruluş, Görev Ve Çalışma Esasları Kurumun
Diğer Sosyal Güvenlik Kuruluşları İle İlişkileri, s.7
http://download.bagkur.gov.tr/pers/memur.doc, (28.12.2006)
257
A. GÜZEL ve A. R. OKUR, s.29
256
80
gelişmelerin tam bir kurumsallaşma amacına yönelik olması göz önünde
bulundurulursa Osmanlı’da bu dönemde yapılan uygulamalarda kurumsallaşmanın
minumum ve aynı zamanda kapsamının da dar olduğunu söylemek mümkündür.
2.5.1.2. Cumhuriyet Dönemi
Türkiye’de Cumhuriyet döneminin sosyal güvenlik alanındaki gelişme
süreci siyasi rejimin oluşumu ve gelişimi ile yakından ilgilidir. Örneğin T.C.’nin
1936 tarihli ilk İş Kanunu işçi hak ve özgürlükleri bakımından çok sınırlı olmakla
birlikte grevlerin yapılmasına da izin vermemekteydi.258Fakat bu kanun sosyal
sigortaların kurulması ile ilgili ilk genel ilkeleri barındırması ve bu konuda
düzenleme yapma yetkisini hükümete vermesi ve uygulamada çok uyulmasa da
çalışma saatlerinin resmi olarak 8 saat olarak sınırlandırılmasından dolayı önemli bir
gelişme olarak görülebilir.259
Türkiye’de sosyal sigorta kolları ile ilgili ilk yasa 27.06.1945 tarih ve 4772
sayılı İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu’dur. Bu yasaya
paralel 16 Temmuz 1945’te İşçi Sigortaları Kurumu Kanunu çıkarılmıştır. İkinci
aşama olarak 02.06.1949 tarihinde İhtiyarlık Sigortası Kanunu çıkarılmış, ve bu
kanun 1957 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. 04.01.1950 tarihinde hastalık ve analık
sigortası birlikte düzenlenmiştir. Bunların yanısıra 1949 tarihinde çıkartılan Emekli
Sandığı Kanunu ile o güne kadar dağınık halde bulunan ve memurlara sosyal
güvenlik sağlayan tüm yasa ve sandıklar birleştirilmiştir.260
1961 Anayasası’nda sosyal güvenlik ve sağlık kavramları birer hak olarak
tanımlanmış ve bu hakların sağlanmasının devletin görevi olduğu kabul edilmiştir. 5
Ocak 1961 tarihli 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası bu alanda
önemli bir adım olmuştur. Bu yasa sağlık hizmetlerinin finansmanının genel
bütçeden karşılanmasını ve sağlık hizmetlerinin yasal süreci izleyen herkese ücretsiz
olarak verilmesini öngörmektedir.261
258
Ali SEYYAR, Sosyal Güvenlik Sistemimizin Tarihi Gelişimi Ve Bugünkü Durumu,
http://www.sosyalsiyaset.com/documents/sgs_tarihi_gelisim.htm, (24.04.2007)
259
S. SALLAN GÜL, s.266
260
Türkiye’de Ve Dünyada Sosyal Güvenlik-Kurumun Kuruluş, Görev Ve Çalışma Esasları Kurumun
Diğer Sosyal Güvenlik Kuruluşları İle İlişkileri, s.8
http://download.bagkur.gov.tr/pers/memur.doc, (28.12.2006)
261
C. H. GÜVERCİN, s.92
81
Sosyal güvenlik alanındaki gelişmeler 17.7.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu ve 1971’de çıkarılan Bağ-kur (Esnaf Ve Sanatkarlar Ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu ) Kanunuyla devam etmiştir.262
1970’lerin ortalarına gelindiğinde, özellikle Sosyal Sigortalar ve Bağ-kur
kapsamında olanların sayısının artmasına karşın kurumlar ve programlar arasında
uyumsuzluklar meydana gelmiştir. Bu nedenle 1974 yılında sosyal güvenlik
politikalarında
eşgüdüm
sağlamak
amacıyla
‘Sosyal
Güvenlik
Bakanlığı’
kurulmuştur. 4951 sayılı kanunla ‘Sosyal Sigortalar Kurumu’, ‘Bağ-kur’ ve ‘Amele
Birlikleri’ bu bakanlığa bağlanmıştır. Tüm bu gelişmeler sonucunda Türkiye’de 1978
yılında sigorta sistemine dahil olanların sayısı, toplam aktif sigortalılarda 4 milyon
346 bine ve bunların bağımlıları da dahil edildiğinde 19 milyon 207 bin kişiye
ulaşmıştır. Böylece toplam nüfusun yüzde 44.74’ü sigorta kapsamında yer
almıştır.263
1980’li yıllarda da sosyal güvenlik uygulamalarına ilişkin gelişmeler devam
etmiştir. 1983 yılında sosyal yardım hizmetlerini tek çatı altında toplamayı
amaçlayan ‘Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ yeniden düzenlenmiş,
1986 yılında ‘Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ oluşturulmuş,
1992’de ‘Yeşilkart’ sistemi uygulamaya konulmuş, 25 Ağustos 1999 tarihli 4447
sayılı yasa ile de ‘İşsizlik Sigortası’ hayata geçirilmiştir.264
2.5.2. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Genel Yapısı
Anayasamız,
devletin
niteliğinin
tanımlandığı
maddelerinde
Türkiye
Cumhuriyeti’nin sosyal bir devlet olduğunu hükme bağlamıştır. Bu bağlamda ‘sosyal
devlet’ olma ilkesinin başında ülkenin bir sosyal güvenlik sistemine sahip olması ve
vatandaşların işsizlik, yaşlılık, hastalık, sakatlık gibi olumsuzluklara karşı koruma
altına alınması şartı gelmektedir. Bu ülke vatandaşlarının geleceğe daha güvenle
bakmasını sağlayacak, toplumsal adaleti ve barışı da tesis edecek önemli bir
262
İlyas ÇELİKOĞLU, Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Finansman Yöntemleri Ve Türkiye
Uygulaması, Sosyal Sektörler Ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, DPT, Yayın No:2355,
YUSPKGM:424, Eylül-1994, s.23
263
S. SALLAN GÜL, s.272
264
C. H. GÜVERCİN, s.93
82
sistemdir. Türk sosyal güvenlik sisteminin hukuki çerçevesi de sosyal devlet
ilkesinden yola çıkılarak, anayasa ve kanunlarla çizilmiştir.265
1982 Anayasa’sının 60.maddesine göre ‘ Herkes sosyal güvenlik hakkına
sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak tedbirleri alır ve teşkilatı kurar’. Bu
hükümden hareketle, devlet sosyal güvenlik sistemini kurmuş ve bu konudaki gerekli
tedbirler almaya gayret etmiştir.266
Bu
amaçla
Türkiye’de
çeşitli
dönemlerde
sosyal
yardımlaşma
ve
dayanışmaya ilişkin faaliyetler sınırlı olsa da hep devam etmiş, özellikle 1950’li
yıllardan sonra sosyal güvenlik kurumları oluşturularak sosyal devletin görevi olan
sosyal güvenlik sistematik bir şekle dönüştürülmüştür. Ve bu dönemde dünyadaki
refah devleti uygulamaları da göz önünde bulundurularak sosyal refah yardımı
uygulamalarına öncelik verilmiştir.
1980’li yıllarla birlikte başlayan neoliberal ekonomi politikalarıyla birlikte
başlayan süreçte ise sosyal devlet anlayışı yavaş yavaş terk edilmiş, oluşan yeni
ekonomik düzende güçsüzü güçlüye karşı koruyan anlayıştan uzaklaşılmıştır. Bu
süreçte sosyal devletin en önemli unsurlarından birisi olan sosyal güvenlik sitemi de
ağır sorunlar yaşamış ve sosyal güvenlik sitemi kendi kendini finanse edemez hale
gelmiştir.267Bu dönemde sosyal devletin çözülmesiyle birlikte, piyasa ilişkileri içinde
güvencesizleşen kentin yoksul kesimleri, hemşehrilik ilişkisine dayalı pasif sosyal
güvenlik mekanizmalarını oluşturmuştur. Daha önceki yıllarda da görülen bu ilişkiler
sadece kentsel yaşama uyum ve aileler arası dayanışmadan çok, kentsel rant
mekanizması içinde yer almak üzere parasal yönü ağır basan yaşlılar, yoksullar gibi
belli kesimleri dışlayan ve bu kesimleri oluşturduğu hiyerarşik piramidin altına
yerleştiren bir görünüm almıştır.268
265
Yeni Sosyal Güvenlik Düzenlemeleri Ve Türkiye Kamu-Sen’in Bakışı, Türkiye Kamu-Sen
Araştırma Geliştirme Merkezi, Yayın No: 20, Ankara, Mayıs-2006, s.16,
http://www.turkegitimsen.org.tr/1mevzuatword/turkiye_kamu_sen_sosyal_guvenlik_duzenlemeleri.do
c, (27.12.2006)
266
Ufuk AYDIN, İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Editör: Ömer Zühtü Altan, T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayını No: 1529, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 812, Anadolu Üniversitesi WebOfset, 2.Baskı, Eskişehir, Ağustos-2004, s.257
267
Türk-İş, Sayı:370, s.120
268
Başak ERGÜDER, Güvencesizlerin Sosyal Güvenliği: Enformel İlişki Ağları Ve Pasif
Güvenlik Mekanizması, İktisat Dergisi, Sayı:479-480, Kasım-Aralık-2006, s.21
83
2.5.3.
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Organizasyon Yapısı ve Kapsamı
Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminin organizasyon yapısı primli ve
primsiz sosyal güvenlik rejimi olmak üzere ikili bir ayak üzerine kurulmuştur.
Türkiye’de primli sosyal güvenlik rejimi; Sosyal Sigorta Kuruluşları ve Özel
Sigortalardan oluşmaktadır.Sosyal Sigorta Kuruluşları ise Sosyal Sigortalar Kurumu
(SSK), T.C.Emekli Sandığı ve Bağ-kur’dan oluşmaktadır. Tamamlayıcı Sigorta
Sandıklarında ise; Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), Amele Birliği ve Diğer
Tamamlayıcı Sandıklar’dan oluşmaktadır. Primsiz Rejim ise; Kamu Sosyal Güvenlik
Harcamaları, Sosyal Hizmetler, Sosyal Yardımlar ve Gönüllü Kuruluşlar’dan
oluşmaktadır.269
Sosyal güvenlik sisteminde en dikkati çeken nokta çeşitli gruplar için farklı
sosyal güvenlik örgütlerinin bulunmasıdır. Sosyal güvenlik sisteminin bu dağınıklığı
nedeniyle bu sigortalardan yararlananlar aynı riskler için farklı primler ödemekte ve
farklı
yardımlardan
yararlanmaktadırlar.270Bu
dağınıklık
Sosyal
Güvenlik
Kurumu’nun oluşturulmasıyla giderilmeye çalışılmaktadır.Aşağıda Türkiye’de
sosyal güvenlik kapsamında bulunan aktif ve pasif sigortalı sayıları verilmektedir.
Çizelge 2.4. Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi Kapsamında Bulunan Nüfus-2006
Sosyal Güvenlik
Kurumları
Sigortalı
Sayısı(Aktif)
Bağımlı
SSK
9.034.021
34.055.868
43.089.889
Bağkur
3.375.629
11.254.935
14.630.554
T.C.Emekli Sandığı
2.420.897
6.303.978
8.724.875
Özel Sandıklar
77.743
154.590
232.333
Toplam
Nüfus
Kaynak: http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_26.pdf adresinden yararlanılarak
oluşturulmuştur.
Tablo’dan da açıkça görülebildiği gibi Türk sosyal güvenlik sisteminin
kapsamına bakıldığında Türkiye’de yaklaşık olarak her 5 kişiden biri aktif sigortalı
kapsamında yer almaktadır. Fakat sistemin kişilerin aile bireylerine de sistemden
269
İsmail GÜNEŞ, Sosyal Güvenlik,
http://idari.cu.edu.tr/igunes/kamu/dosya10.htm, (20.12.2006)
270
M. KORAY, s.196
84
yararlanma hakkına imkan tanıması sosyal güvenlikten yararlanan kişi sayısını %
90’ların üzerine çıkarabilmektedir. Kalan diğer kesimler ise sosyal hizmet ve sosyal
yardımlar sayesinde sosyal güvenlik hizmetlerinden kısmen yararlanabilmektedirler.
2.5.4. Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Yapısı
Türk sosyal güvenlik siteminde primli ve primsiz olmak üzere ikili bir yapı
mevcuttur. Primli rejim işçi ve işveren katkılarından oluşmakta, devlet desteği
işsizlik sigortası hariç, açıkları kapatmak şeklinde gerçekleşmektedir. Kamu sosyal
güvenlik harcamaları da bütçeden ayrılan kaynaklardan oluşmaktadır.271
Türk sosyal güvenlik sisteminin temel kurumlarını oluşturan sosyal sigorta
kurumlarının finansman yapısı ile ilgili genel özellikler şu şekilde sıralanabilir:272
•
Her üç sosyal sigorta kurumunda da uzun vadeli yaşlılık, malullük ve ölüm
sigorta kollarının finansmanı fon esasına göre oluşturulmuştur. Buna göre her
nesil kendi ödediği primlerle sosyal güvenlik garantisini sağlayacaktır. Fakat
bu durum devletin finansmana bütçeden katkı yapmasıyla dağıtım sistemine
dönüşmüştür. Ayrıca dağıtım metodu kısa vadeli hastalık, analık, ve İKM
sigorta kolları için de geçerlidir.
•
SSK ve Emekli Sandığında ikili finansman söz konusudur.Sigortalı ve
işveren prim ödemektedir. Devlet prim ödeyerek sistemin finansmanına
katılmamaktadır. (İşsizlik sigortası hariç)
•
Sosyal sigorta kurumlarının sigorta kollarının farklı yıllarda kurulması, her
sigorta kolu için ayrı prim uygulamasını da beraberinde getirmiştir.
•
İkili prim ödemenin söz konusu olduğu SSK ve Emekli Sandığı’nda prim
ödeme yükümlülüğü ağırlıklı olarak işveren üzerindedir. Toplam prim içinde
işveren primlerinin oranı daha yüksektir.
•
Devlet prim ödeyerek sosyal güvenliğin finansmanına katılmamakla beraber,
ödenen primlerin vergiden, sosyal sigorta kurumlarının işlemlerinin de vergi
ve harçlardan muaf tutulması ve sosyal sigorta kurumlarının yönetim ve
271
A. ÇELİK, s.114
Yusuf ALPER, Sosyal Sigortalar Finansmanında Değişiklik, Çimento Müstahsilleri İşverenleri
Sendikası, Sosyal Sigortalarda Yeniden Yapılanma Semineri, Antalya, 24-27 Eylül-1999, Üçüncü
Oturum, Oturum Başkanı:A.Can Tuncay, Ankara-2000, ss.137-138
272
85
personel giderlerinin de büyük ölçüde devlet tarafından karşılanması
dolayısıyla önemli bir maliyete katlanmaktadır. Devletin sosyal sigortaların
finansmanına doğrudan katılımı ise 1992 yılından sonra sosyal sigorta
kurumlarının açıklarının artması ve bu açıkların Hazineden yapılan
transferlerle karşılanması ile önemli bir seviyeye ulaşmıştır.
•
Türkiye’de sosyal güvenliğin ve özellikle de sosyal sigorta kurumlarının
finansmanı için bir sosyal güvenlik vergisi getirilmemiştir.
•
Türk sosyal güvenlik sistemi genel itibariyle primli ve primsiz rejimden
meydana gelmektedir.
Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminin primli rejim sistemini SSK, Bağ-kur
ve Emekli Sandığı oluşan üç kurum oluşturmaktadır. Primle rejim uygulamasıyla
kişiler arasında gelirin yeniden dağıtılması amaçlanmaktadır.
2.5.4.1. Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)
Sosyal Sigortalar Kurumu 1945 yılında İşçi Sigortaları Kurumu adıyla
kurulmuş olup, ilk yıllarda yalnızca iş kazaları ve meslek hastalıkları ile analık
sigortası uygularken, 1950’de çıkartılan 5417 sayılı yasayla yaşlılık, 1951’de
çıkartılan 5502 sayılı yasayla da hastalık sigortalarını kapsamına almış, 1957’de
yürürlüğe giren 6900 sayılı yasa ile 5417 sayılı yasa yürürlükten kaldırılıp yaşlılık,
malullük, ve ölüm sigortaları birlikte düzenlenmiş ve gerçek anlamda sigortacılığa
geçilmiştir.1965’te 506 sayılı yasa ile bütün yasalar bir araya getirilip, kurumun adı
da Sosyal Sigortalar şeklinde değiştirilmiştir. Kurum gelirlerini sigortalı ve
işverenlerden
bazen
de
sadece
işverenlerden
aldığı
gelirlerle
273
karşılamaktadır.Kurumun almış olduğu primler şu şekildedir.
•
İş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası priminin tamamı işverenler
tarafından verilmekte olup, bu primin oranı % 1.5’ten az, % 7’den fazla
olmamaktadır.
•
Hastalık sigortası primi, sigortalının kazancının % 11’i olup, bunun% 5’i
sigortalı payı, % 6’sı da işveren payıdır. Çıraklar için ise % 2’si sigortalı payı,
% 2’si de işveren payı olmak üzere kazancının % 4’üdür.
273
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, ss.56-67-68
86
•
Analık sigortası primi, sigortalının kazancının % 1’i olup tamamı işverenlerce
verilmektedir.
•
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, sigortalının kazancının % 20’si
olup bunun % 9’u sigortalı payı, % 11’i de işveren payıdır.
•
İşsizlik sigortası prim oranları ise sigortalı payı % 1, işveren payı % 2 ve
devlet payı da % 1 olarak belirlenmiştir.
İşçi, işveren ve devletin katıldığı Sosyal Sigortalar Kurumundaki bu
primlerden sağlanan gelirler ve bu primlerin toplanması ve işletilmesi hususunda
sıkıntılar yaşanmıştır. Kuruluşlarında aktüeryal dengeler gözetilerek biriken fonların
değerlendirilip, finansman dengesi sağlanması amaçlanmıştır. Ancak zaman içinde
sigortacılık ilkeleriyle bağdaşmayan erken emeklilik, sıklıkla çıkarılan af yasaları,
karşılığı bulunmayan ödemeler, fonların işletilememesi vb. uygulamalar sonucu
finansman dengesi bozulmuş; gelir ve giderler arasında oluşan açıkların genel
bütçeden alınan transferlerle karşılanması zorunluluğu doğmuştur.274Aşağıda yıllar
itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumuna ait gelir gider durumları verilmiştir.
274
Ercüment Öztürk, Sosyal Güvenlik Kurumlarında Tek Çatı Çalışmaları Üzerine, Sayıştay
Dergisi, Sayı: 56, Ocak-Mart-2005, s.93
87
Çizelge 2.5. Sosyal Sigortalar Kurumunun Gelir Ve Giderleri 1965-2006 ( YTL)
Yıllar
Gelirler
Giderler
1965
1.230
1.253
1970
3.578
3.578
1975
15.581
15.581
1980
100.287
100.287
1985
672.920
672.921
1990
11.964.167
11.964.167
1991
23.434.841
23.434.841
1992
35.343.916
35.343.916
1993
59.378.935
59.418.937
1994
125.710.910
126.692.158
1995
279.221.446
279.941.841
1996
492.094.206
493.399.555
1997
903.122.659
904.857.296
1998
2.142.625.456
2.145.683.240
1999
3.910.991.415
3.916.884.437
2000
4.894.718.000
5.294.718.000
2001
7.698.531.000
8.806.531.000
2002
11.132.049.000
13.518.049.000
2003
15.450.060.000
20.258.677.000
2004
19.417.958.000
25.174.958.000
2005
22.739.770.000
30.151.437.000
2006
29.064.366.000
33.166.000.000
Kaynak:Gülay Akgül, YILMAZ, Sosyal Güvenliğin Finansmanı, İktisat Dergisi,Sosyal Politika-1,
Sayı:478, s.71 ve http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_02.pdf adreslerinden
yararlanılarak oluşturulmuştur.
88
2.5.4.2. Emekli Sandığı
Türkiye’de modern anlamda sosyal güvenlik kurumlarından en eskisi olan
Emekli Sandığı kamu kesiminde faaliyette bulunan memurların yaşlılık, sakatlık ve
kısmen hastalık risklerini taşımak amacıyla 01.01.1950 tarihinde yaklaşık 200 bin
üye ve 6 bin emekli ile faaliyete geçmiştir.
Emekli Sandığı’nın kuruluşunda sunulan sigortaların finansmanını sağlamak
üzere fon yöntemi benimsenmiştir. Bu doğrultuda kurumun topladığı primler, 195070 döneminde ağırlıklı olarak gayrimenkullere yatırılmış; oteller, tatil köyleri,
otogarlar ve işhanları alınmış ve yaptırılmış, büyük şehirlerde arsalar alınmış ve
yaptırılmış, turizm, işletmecilik, ulaştırma, bankacılık ve sanayide faaliyette bulunan
kuruluşlara ortak olunmuştur. 1971 yılında 1425 Sayılı Yasanın 146.maddesi ile fon
yönteminden sapılmış ve 1980’li yıllar boyunca yeni yatırım yapılmayıp mevcutlar
korunmuş ancak varlıklar karlılık amacıyla işletilmiştir. Ancak karlı yatırımların
yapılmaması ve mevcutların karlılık esasına göre işletilmemesi nedeniyle elde edilen
gelirlerin toplam gelirler içindeki payı azalmış, kanuni gelirlerin payı ise artmıştır.
1987-1989 yılları arasında üç yıl gelir ile giderler denk olmuş, sonraki 3 yıl önceki
dönemlere göre düşük oranlı da olsa kaynak fazlası elde edildikten sonra kurum
bütçesi sürekli açık verir olmuştur. Emekli Sandığı’nda kanuni gelirlerin aylıkları
ödeme oranı 1995’ten sonra gerileme göstermiştir. Söz konusu oran 1995 yılında %
123 iken 1997 yılında % 94’e 2000 yılında % 88.3’e 2002 yılında % 85.2’ye
gerilemiştir. Kurum dağıtma yöntemine göre dahi finansmanını sağlayamaz hale
gelmiştir.Bütçe açıkları konsolide bütçe gelirlerinden yapılan transferlerle finanse
edilmiştir.275Emekli Sandığı’nın yıllar itibariyle gelir gider durumları şu şekilde
gerçekleşmiştir.
275
Gülay Akgül YILMAZ, Sosyal Güvenliğin Finansmanı, İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1
Sayı:478, ss.68-69
89
Çizelge 2.6. Emekli Sandığı’nın Gelir Ve Giderleri 1975-2006 ( YTL)
Gelirler
Giderler
Kaynak Artışı
Toplam Gelir
Kanuni Gelir
Toplam Gider
Kanuni Gider
1975
11.634
10.702
6.593
6.426
5.040
1980
51.972
47.548
45.984
44.632
5.986
1985
260.552
232.194
257.251
250.950
3.300
1986
365.660
323.610
355.541
345.666
10.119
1987
512.026
419.444
512.026
476.671
-
1988
809.739
739.280
809.739
763.680
-
1989
2.429.969
2.311.761
2.429.969
2.389.925
-
1990
5.437.516
5.254.654
5.183.925
5.084.297
253.590
1991
9.592.572
9.315.283
8.723.671
8.584.865
868.900
1992
17.791.655
17.245.899
16.428.101
16.062.187
1.363.554
1993
28.057.442
27.052.091
32.010.097
29.454.978
-3.952.656
1994
48.814.382
46.808.859
54.868.990
50.151.295
-6.054.608
1995
105.227.806
100.594.101
110.046.918
106.870.485
-4.819.110
1996
224.603.961
215.412.861
264.082.785
250.485.693
-39.478.824
1997
473.059.631
458.120.296
581.290.256
568.760.517
-108.230.624
1998
927.707.619
901.829..298
1.123.148.853
1.086.011.841
-195.441.235
1999
1.534.675.248
1.495.125.582
2.042.251.928
2.006.407.915
-507.576.680
2000
2.138.800.000
2.097.113.529
3.797.000.000
2.966.511.232
-1.658.200.000
2001
3.217.200.000
3.194.214.163
6.109.000.000
4.792.680.857
-2.891.000.000
2002
4.981.400.000
4.957.956.029
9.600.000.000
7.602.564.396
-4.618.600.000
2003
6.814.000.000
6.790.944.081
13.370.000.000
10.323.502.172
-6.556.000.000
2004
7.780.500.000
7.732.230.760
16.094.000.000
12.216.696.145
-8.313.500.000
2005
8.638.000.000
17.744.000.000
-9.106.000.000
2006
9.406.000.000
19.200.000.000
-9.794.000.000
Kaynak: http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_17.pdf adresinden ve Gülay
Akgül, YILMAZ, Sosyal Güvenliğin Finansmanı, İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı: 478,
s.69’dan yararlanılarak oluşturulmuştur.
90
2.5.4.3. Bağ-Kur
Sigortalı ve hak sahipleriyle birlikte (aktif ve pasif sigortalı) yaklaşık 15-16
milyon vatandaşa hizmet veren Bağ-kur, belirli prim karşılığında devlet eliyle esnaf,
sanatkarlar ve bağımsız çalışan vatandaşların sosyal güvenliklerini sağlamak üzere
1479 sayılı Kanunla kurulmuş bir sosyal güvenlik kuruluşudur. 2 Eylül 1971’de 1479
Sayılı Kanunla sosyal güvenlik hükümlerini uygulamak üzere, Bağ-kur kurulmuş,
tüm yurtta ise 01.10.1972 tarihinden itibaren uygulamaya başlanılmıştır.276
Bağ-kur’un sigortalılara sağladığı sosyal gelirler ve yönetim giderleri esas
olarak sigortalılardan alınan primlerle sağlanmaktadır. Kanunda kurumun diğer
gelirleriyse hükmedilecek para cezaları, bağışlar, kurumun taşınır ve taşınmaz
mallarının gelirleri, genel bütçe yardımları, kurum iştiraklerinin gelirleri ve diğer
gelirlerden oluşmaktadır. Gelirlerin sigorta yardımlarına harcanması esastır. Kanun
kurumun yönetim giderlerini yıllık gelirlerinin % 10’uyla sınırlamıştır. Kanuna göre
sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında, 24 basamaklı
gelir tablosu uygulanır. Tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl Nisan ayında ilk
olarak bir önceki yılın Aralık ayı ile ondan önceki yılın Aralık ayına göre Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllık tüketici fiyat indeksindeki
değişim oranı kadar, ikinci olarak bir önceki yılın gayrisafi yurtiçi hasıla sabit
fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir.Sigortalı Bağ-kur’a girdiği tarihte
istediği gelir basamağını seçebilir.Prim oranı % 20’dir. Ayrıca sigortaya girişte
bildirilen gelirin bir defaya mahsus olmak üzere % 25’i oranında giriş keseneği,
basamak yükselmelerinde ise iki gelir basamağı arasındaki artış farkı kadar yükselme
primi alınır. Sigorta primi, sigortalılığın başladığı tarihi takip eden ay başından,
sigortalılığın bittiği ayın sonuna kadar hesaplanmak suretiyle tam ay olarak alınır.277
Kurulduğunda yaklaşık 200.000 kadar aktif sigortalı sayısı olan Bağkur’da bu
sayının 2006 yılı itibariyle 3.448.589’a çıktığı görülmektedir.278Ayrıca 1479 ve 2926
sayılı Kanunlara göre sigortalılık kapsamı her geçen yıl artmıştır. Aktif sigortalıların
basamaklar olarak dağılımında; sigortalıların 1-12.basamak arasında toplandığını 13-
276
II.Bilişim Şurası Sosyal Güvenlik Çalışma Grubu Ara(Taslak) Raporu, s.6,
http://www.bilisimsurasi.org.tr/e-turkiye/docs/e-sosyal_guvenlik_taslak_raporu.doc, (27.01.2007)
277
Nadir ÖZBEK, Cumhuriyet Türkiyesi’nde Sosyal Güvenlik Ve Sosyal Politikalar, Emeklilik
Gözetim Merkezi Tarih Vakfı, Altan Basım, İstanbul, Haziran-2006, ss. 318-319
278
Ali TOPTAŞ, Sosyal Güvenlikte Tek Çatı, Türk Harb-İş , Sayı:221, Haziran-2006, s.5
91
24.basamak arasında sigortalı sayısının azaldığı görülmektedir. Haliyle bu durum
emekliliğe de yansımaktadır. Bağ-kur kapsamında özellikle tarım sigortalı sayısının
azlığı dikkati çekmektedir. Özellikle nüfusunun % 35-45’ i tarımda bulunan
ülkemizde bu alanda büyük bir kayıtdışılığın bulunduğu anlaşılmaktadır. Bağ-kur’a
bütçe transferleri her geçen yıl artmış, bu artışın bir kısmının nominal, diğer kısmının
ise reel olduğu görülmektedir. Bu olayda aktif-pasif oranlarının etkisi olduğu
açıktır.279Aşağıdaki tabloda Bağ-kur’un yıllar itibariyle gelir gider durumu
gösterilmektedir.
Çizelge 2.7. Bağkur’un Gelir Giderleri (1972-2006) (Milyon YTL)
Yıllar
Gelirler
Giderler
Fark
1972
86
3
83
1975
853
39
814
1980
9.140
4.966
4.174
1985
105.837
53.103
52.734
1990
1.034.700
1.194.500
-159.800
1995
20.055.000
40.788.200
-20.733.200
2000
725.912.800
1.899.118.300
-1.173.205.500
2001
1.280.348.100
3.059.214.400
-1.778.866.300
2002
2.101.540.000
5.032.115.100
-2.930.575.100
2003
2.982.985.500
8.061.199.400
-5.078.213.900
2004
4.241.518.000
9.953.538.000
-5.712.020.000
2005
3.903.333.000
10.783.686.000
-6.880.353.000
2006
7.901.741.000
12.180.660.000
-4.278.919.000
Kaynak: http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_10.pdf adresinden ve Gülay
Akgül, YILMAZ, Sosyal Güvenliğin Finansmanı, İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı: 478,
s.69’dan yararlanılarak oluşturulmuştur.
279
Ercüment ÖZTÜRK, s.97
92
Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin primsiz rejim ayağını ise sosyal
yardımlar ve sosyal hizmetler meydana getirmektedir. Primsiz rejimle amaçlanan
primli rejim dışında kalanların ve diğer tüm nüfusun sosyal güvenlik kapsamına
alınmasıdır.
2.5.4.4. Sosyal Yardım
Türkiye’de
sosyal
yardım
uygulamaları
Sosyal
Yardımlaşma
Ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu ile yürütülmeye çalışılmaktadır. Gücünü Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk Devletidir.”
hükmünden alan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu 14.06.1986
tarihinde yürürlüğe giren 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanunu ile kurulmuştur. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun
kuruluşunu teşkil eden 3294 Sayılı Kanunun amacı ve bu amaçları gerçekleştirmek
için topladığı gelirler şunlardır.280
SYDTF’nin amaçları
•
Fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile her ne
suretle olursa olsun Türkiye’ye kabul edilmiş veya gelmiş kişilere yardım
etmek,
•
Sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde
tevzi edilmesini sağlamak,
•
Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektir
SYDTF’nin gelirleri,
•
Kanun ve Kararnamelerle kurulu bulunan veya kurulacak olan fonlardan
Bakanlar Kurulu kararıyla %10’a kadar aktarılacak miktarlardan,
•
Gelir ve kurumlar vergisi tahsilat toplamının%2.8’inden,
•
Trafik para cezalarının %50’sinden,
•
RTÜK gelirlerinin %15’inden,
280
TC. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Teşvik Fonu, (26.04.2007)
http://www.sydgm.gov.tr/sydtf/web/gozlem.aspx?sayfano=93, (26.04.2007)
93
•
Bütçeye konulacak ödeneklerden,
•
Her nevi bağış ve yardımlardan,
•
Diğer gelirlerden oluşmaktadır.
Fonda toplanan kaynak, Fon kurulunda alınan kararlar doğrultusunda ve
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü eliyle Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıflarına aktarılmakta ve yardımlar Vakıflar tarafından vatandaşlara
ulaştırılmaktadır.Ayrıca bu fonun denetimi Başbakanlık Yüksek denetleme Kurulu
tarafından yapılmaktadır.281
Ülkemizde şimdiye kadar sosyal yardım uygulamalarına bakıldığında birçok
faaliyetinin olduğu görülmektedir. Bu faaliyetler şunlardır:282
•
2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun Hükümleri uyarınca
T.C.Emekli Sandığı tarafından, 2005 yılı itibariyle 933.044 kişiye toplam
180.488.031,36 YTL. yaşlılık aylığı; 83.201 kişiye toplam 32.188.802,88
YTL. malullük aylığı ve 240.734 kişiye 93.135.169,92 YTL. sakatlık aylığı
olmak üzere toplam 1.256.979 kişiye toplam 1.089.047.543 YTL. aylık
ödenmiştir.2005’teki değişiklikten sonra önceleri kişi başına 64,48 YTL. olan
aylık maluller için 3 sakatlar için ise 2 katına çıkarılmıştır.
•
2005 yılı sonu itibariyle yeşil kart sahibi kişi sayısı 10.811.554 olarak
gerçekleşmiştir.2005 yılı itibariyle toplam yeşil kart için yapılan harcama
miktarı 1.701.000.000 YTL. şeklindedir.
•
227 sayılı KHK ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne sosyal yardım ve sosyal
hizmetlerde bulunma görevi verilmiştir. Bu görev, Muhtaç Aylığı ve Vakıf
İmaret Yönetmeliği hükümleri uyarınca, aylık bağlanacak muhtaç, özürlü ve
yetim sayısı her yıl Maliye Bakanlığı’nın görüşü alınarak, Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nce belirlenmektedir. 2005 yılı için bu sayı 3000 kişidir. 2005 yılı
itibariyle muhtaç, özürlü ve yetim kişiye aylık 194,40 YTL. ödenmektedir.
281
282
M. ÇOLAK, s.31
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,ss.43-44
94
Türkiye genelinde toplam 94 imaretten 51.705 kişiye kuru gıda ve sıcak
yemek hizmeti verilmektedir.
•
3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşmayı Ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu
hükümleri uyarınca kurulan Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Teşvik Fonu
(SYDTF), 1 Aralık 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5263 sayılı Kanun’la
Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’ne (SYDGM)
dönüştürülmüştür. SYDTF’nin başlıca faaliyetleri; il ve ilçe vakıfları
kanalıyla her ay yapılan periyodik yardımlar, sağlık yardımları, özel amaçlı
yardımlar, eğitim yardımları, yakacak yardımları, gelir getirici ve istihdam
yaratıcı proje yardımlarından oluşmaktadır. Bu yardımlar DPT tarafından il
ve
ilçelerin
sosyo-ekonomik
gelişmişlik
endeksi
dikkate
alınarak
yapılmaktadır. Bu amaçla 2003 yılı itibariyle, vakıflara 109 milyon YTL.
2004 Nisan sonu itibariyle de 47, 2 milyon YTL. aktarılmıştır.
•
Yeşil kart sahiplerinin ayakta giderleri ve yeşil kart alamayanların ödeme
güçlerini aşan giderler için, özürlülerin protez, işitme cihazı ve özürlü araç
giderleri için de sosyal yardımda bulunulmaktadır. 2003 yılında sağlık
yardımlarına 251,6 milyon YTL. aktarılmış ve sağlık yardımlarından
3.339.995 kişi yararlanmıştır.
•
Eğitim yardımları kapsamında da dar gelirli ailelerin ilk ve ortaöğretimde
okuyan çocuklarına kırtasiye ve önlük gibi temel ihtiyaçlar için fon
ayrılmakta ve yüksek öğrenim gören dar gelirli ailelerin çocuklarına burs
verilmektedir. 2003 yılında, taşımalı eğitime 36,7 milyon YTL., eğitim
yardımına (kırtasiye, önlük vb.) 10,2 milyon YTL., yüksek öğrenim bursuna
113, 9 milyon YTL. kaynak aktarılmıştır.
•
Yakacak yardımları çerçevesinde 2003 yılından itibaren Türkiye Kömür
İşletmeleri aracılığıyla en az 500 kg olmak üzere bedelsiz kömür dağıtım
uygulamasına geçilmiştir. Bu kapsamda 2003 yılında 1.020.253 yoksul aileye
toplam 682.535 ton kömür dağıtılmıştır.
•
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) yoluyla yapılan
sosyal yardımlar SHÇEK Ayni ve Nakdi Yardım Yönetmeliğine dayalı olarak
yapılmaktadır.
2003
yılında
ayni-nakdi
yardımlardan
13.253
kişi
95
yaralanmıştır. 2004 yılında 21.817 kişi sosyal yardımlardan yararlanmıştır.
Son yıllarda sosyal yardım hizmetlerinden yararlanmak üzere başvuranların
sayısında artış gözlemlenmektedir. 2000 yılında 8.153 olan müracaat sayısı,
2004 yılında 33.064’e ulaşmıştır. 2004 yılında kişi başına aylık olarak yapılan
yardım miktarı 76,19 YTL. iken yapılan yönetmelik değişikliği ile bu miktar
2005 yılında 158,08 YTL. olmuştur.
2.5.4.5 Sosyal Hizmetler
Ülkemizde sosyal hizmet vermek amacıyla 24.05.1983 tarih ve 2828 sayılı
Kanunla Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu kurulmuştur. Korunmaya
muhtaç çocuklar, muhtaç sakatlar ve muhtaç yaşlılara yönelik sosyal güvenlik
hizmeti sunmaktadır. Kamu tüzel kişiliğine sahip katma bütçeli bir kuruluş olup
genel bütçeden yapılan Hazine yardımı ile finanse edilmektedir.283
Ülkemizde sosyal hizmetler kapsamına giren bazı hizmetler şu şekildedir.284
•
Korunmaya Muhtaç Çocuk ve Gençlere Yönelik Hizmetler: Ekim 2005
itibariyle SHÇEK Çocuk yuvalarında ( 0-12 yaş arası) 9935 ve yetiştirme
yurtlarında (13-18 yaş arası) 10.193 olmak üzere toplam 20.128 çocuk
kalmaktadır.
•
Toplam 42 Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde sokakta yaşayan veya çalıştırılan
çocuklar ve onların ailelerine yönelik eğitim, danışma ve rehabilitasyon
hizmetleri verilmektedir.2005 yılı Ocak ayı itibariyle bu merkezlerde yatılı
olarak bakılan çocuk sayısı 41.982’dir.Ayrıca 2005 yılı Ekim ayı itibariyle
SHÇEK’na ait 66 huzurevi ile yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezinde
toplam 5573 kişi kalmaktadır.
•
Sevgi Zinciri Projesi: Bu proje ile korunmaya muhtaç çocukların yuva
ortamından uzaklaştırılıp daha farklı ortamlarda sosyal, kültürel, ve psikolojik
yönden desteklenmeleri ve okul öncesi eğitimden yararlanmaları amacıyla
kuruma bağlı veya vergi denetiminde bulunan kreş ve gündüz bakımevlerine
gönderilmeleri ve çeşitli programlara katılmaları sağlanmaktadır.
283
284
M. ÇOLAK, s.31
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,ss.46-47-48
96
•
Uçurtmayı Vurmasınlar Projesi: Bu projenin amacı cezaevlerinde hükümlü ve
tutuklu bulunan kadınların 0-12 yaş çocuklarının cezaevi yaşamından bir
ölçüde kurtarılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda Adalet Bakanlığı ile 1997
yılında imzalanan bir protokol uyarınca bu çocuklar, kreş ve gündüz
bakımevleri hizmetinden yararlanmaktadırlar. 2003 yılında 74 çocuk bu
projeden yararlanmıştır.
•
Özürlülere Yönelik Hizmetler: SHÇEK bünyesinde bakım ve rehabilitasyon
merkezleri aracılığıyla, özürlülerin toplumsal yaşama uyumu ve katılımını
sağlamaya yönelik fizik ve ruhsal bakımdan yoksun olan kişilere hizmet
verilmektedir. 2005 yılı Ekim ayı itibariyle, SHÇEK’na bağlı rehabilitasyon
ve danışma merkezlerinden 2658’i yatılı ve 2287’si gündüzlü olmak üzere
toplam 4945 özürlü hizmet almıştır. 539 özürlü ve ailelerine ise danışmanlık
ve rehberlik hizmeti verilmiştir.
•
Kadına ve Aileye Yönelik Hizmetler: SHÇEK kadına ve aileye yönelik
hizmetleri yerine getirmek üzere, 1993 yılında toplum merkezleri hizmetlerini
başlatmıştır. Toplum hizmetlerinin hedef kitlesi her ne kadar herkes ise de
öncelikle kadın ve çocuklara hizmet götürmek hedeflenmektedir. Toplum
merkezlerinin amacı, kentin dezavantajlı konumdaki yörelerinde yaşayanların
daha iyi yaşam koşullarına ulaşması ve kentle uyumunun sağlanması için
gerekli hizmetlerin verilmesidir. Halen hizmet vermekte olan 61 toplum
merkezinin
hizmetlerinden
bugüne
kadar
yaklaşık
350.000
kişi
yararlanmıştır.
•
Ülkemizde sosyal yardım uygulamalarına ilişkin bu gelişmeler yaşanırken
Türk Sosyal Güvenlik sistemi ‘herkesi kapsama alma’ bakımından hedefin
gerisinde kalmaktadır. Çünkü sosyal yardım ve hizmet harcamalarından
yararlanan kişi sayısı 2004 yılında 21,5 milyon kişi, 2003 yılı itibariyle de
24,5 milyon kişidir. Her iki rakam da TÜİK’in 2003 yılı için hesapladığı 20,7
milyon yoksul sayısından fazladır. Gerçekte ülkemizde sosyal yardımların
tam olarak kaç kişiye ulaştığı bilinememektedir.Çünkü sosyal yardım ve
hizmetlerde merkezi bir yapının olmayışı aynı kişilere farklı kurumlar
97
aracılığıyla mükerrer yapabilmesine yol açmaktadır.285Aşağıda 2004 yılına ait
sosyal yardım ve hizmet harcamaları verilmektedir.
Çizelge 2.8. Türkiye’de 2004 Yılına Ait Sosyal Hizmet Ve Sosyal Yardım Harcamaları
Kurumlar
2004 yılı Harcama
Tutarı
(Bin YTL)
Yardım ve
Hizmetlerden
Yararlana
Kişi Sayısı
SYDTF Dönem İçi
Harcamaları
SYDTF Yapılan
Harcamalar
Şartlı Nakit Transferi
Harcamalar
Diğer Harcamalar
1.347.846
13.052.723
SHÇEK Giderleri
266.665
52.011
Sosyal Hizmet
Harcamaları
Ayni-Nakdi Transfer
Harcamaları
T.C.Emekli Sandığı
Giderleri
Yaşlı Ve Özürlü Aylığı
255.181
30.194
11.484
21.817
945.214
1.150.824
830.500
1.098.177
397.949
118.822
831.076
Özürlü Çocuklara
Gelişim-Eğitim Yardımı
Vatani Hizmet Aylıkları
0
0
413
250
Kore Aylıkları
32.854
15.981
Madalya Aylıkları
2.615
1.414
Kıbrıs Aylıkları
78.832
35.002
Sağlık Bakanlığı’nın
Sosyal Yardım Giderleri
Yeşil Kart Harcamaları
830.085
7.191.855
830.085
7.191.855
12.418
52.105
2.925
1.605
9.493
50.500
83.953
38.467
83.953
38.467
3.486.181
21.537.985
Vakıflar Genel
Müdürlüğü Sosyal
Yardım Giderleri
Muhtaç Yetim Ve
Özürlülere Maaş
Ödemeleri
İmarethane Hizmetleri
SSK Genel Müdürlüğü
Giderleri
Özürlü Çocuklara
Gelişim Eğitim Yardımı
Genel Toplam
Kaynak : Binnaz Elif, YILMAZ, Sosyal Yardım Sisteminde Reform Yoksulluğu Azaltabilecek mi?,
İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı:478, Ekim-2006, s.79
285
Binnaz Elif, YILMAZ, Sosyal Yardım Sisteminde Reform Yoksulluğu Azaltabilecek mi?,
İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı:478, Ekim-2006, s.79
98
Sonuç itibariyle Primsiz rejimler yoksulluğun ve gelir dağılımında
adaletsizliğin ulaştığı boyutlara rağmen Türk Sosyal Güvenlik Sistemi içinde sınırlı
bir yere ve öneme sahiptir. Sosyal yardım ve hizmetler, büyük oranda sosyal
sigortaya dayalı olan bu sistemin küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Sosyal
güvenliğe tahsis edilen kaynaklar ve sistemin kapsadığı nüfus oldukça yetersizdir.
Örneğin sosyal sigorta kurumları aracılığıyla sosyal güvenlik kapsamına alınan nüfus
toplam nüfusun yaklaşık % 86’sıdır. (Bu nüfusun yarısından fazlası bağımlı nüfusu
olmakla beraber) Sosyal sigorta kurumları dışında kalan sosyal yardım ve hizmet
harcamaları ile sosyal güvenlik garantisine alınan nüfus daha da sınırlıdır.286Bundan
dolayı sosyal yardım ve hizmetlere ayrılan sınırlı kaynakların etkin verimli
kullanılması gerekmektedir.
286
B. E. YILMAZ, s.79
99
III.BÖLÜM
TÜRK SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN SORUNLARI
VE REFORM ARAYIŞLARI
3.1.
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Bugünkü Geldiği Nokta
Türkiye’de 1990’lı yıllarla birlikte sosyal güvenlik sisteminin finansmanı
sürdürülemez hale gelmiştir. Özellikle 1960-1990 arasında primlerden elde edilen
fonların sigortacılık ilkelerine ters düşecek şekilde işletilmesi, ilk başta sınırlı sayıda
emeklisi olmasına rağmen üyelerden toplanan primlerin ileriki yıllarda avantaja
çevrilmesi gerçekleşmemiştir. Diğer taraftan sosyal güvenlik sistemine yapılan siyasi
müdahaleler sosyal güvenlik sisteminin işleyiş yapısını iyice bozmuş ve sistem açık
vermeye başlamıştır. Son yıllarda sosyal güvenlik sisteminin GSMH’nın % 5’ine
yaklaşan açıkları hazineden yapılan transferlerle karşılanmaya çalışılmaktadır.
3.2.
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Sorunları
Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına bakıldığında sorunların
hem yapısal hem de finansal odaklı olduğu anlaşılmaktadır. Yani yapısal sorunlar
finansal sorunları tetiklemekte ve böylelikle hem yapısal hem de finansal
bozukluklar iç içe geçerek bir sorunlar yumağına dönüşmektedir.
Özellikle yapısal sorunları nedeniyle önemli boyutlara ulaşan SSK, Bağ-kur
ve Emekli Sandığı’nın finansman açıkları vergiler ya da hazine borçlanması yoluyla
finanse edilmektedir. Böylece kamu kesimi borçlanma gereği yükselmekte bu ise
daha yüksek faizlerle borçlanılması sonucunu beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla
artan faiz yüküne paralel olarak, gelir dağılımı yoksul kesim aleyhine değişmektedir.
Ayrıca, bütçe içinde hızla artan faiz yükü, gelir dağılımında en altta bulunan kesime
yapılması gereken transferlerin yapılmasını engellemektedir.287
287
Aykut BEDÜK, Okan METE, Avrupa Birliği Sürecinde Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde
Reorganizasyon Çalışmaları, Selçuk Üniversitesi, Karaman İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı:11, Yıl:9, Aralık2006, s.34
100
3.2.1.
Yapısal Sorunlar
Türkiye’de 1980’lerde baş gösteren özellikle de 1990 sonrası sosyal güvenlik
sisteminde ortaya çıkan popülist politika eksenli sigortacılık ilkeleriyle bağdaşmayan
ölçüsüz hizmet borçlanmaları, erken emeklilik, sıklıkla çıkarılan af yasaları, karşılığı
bulunmayan ödemeler, fonların işletilememesi gibi uygulamalar şeklinde gelişen
yapısal sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu yüzden sistemin finansman dengesi bozulmuş;
gelir ve giderler arasında oluşan açıkların, genel bütçeden yapılan
transferlerle
karşılanması yoluna gidilmiştir.
3.2.1.1. Kurumlar Arası Norm Ve Standart Farklılıkları
Ülkemizde sosyal güvenlik kuruluşları, farklı bakanlıklara bağlı şekilde
organize olmuşlardır ve bu nedenle aralarında koordinasyon ve işbirliği eksikliği
ortaya çıkmaktadır. Bu eksiklik kurumlararası norm ve standart farklılıklarına,
kaynak ve zaman israfına ve sonuçta makro düzeyde sosyal güvenlik politikalarının
belirlenerek hayata geçirilememesine yol açabilmektedir. Aynı amaçlara sahip olan
üç sosyal güvenlik kuruluşunun bu amaçlarına ulaşabilmeleri için aralarında bir
koordinasyon ve işbirliğinin sağlanması gerekmektedir.288
Norm ve standart birliğine aykırı ilk örnek sosyal sigortalar kapsamında
bulunan sosyal risklere karşı tüm sosyal güvenlik kuruluşlarınca kapsam yönünden
farklılıklar bulunmasıdır. Tüm sosyal riskleri barındıran tek kurum olarak Sosyal
Sigortalar Kurumu dikkati çekmektedir. Aşağıdaki tabloda sosyal sigorta
kurumlarının hangi sigorta kollarına sahip olup olmadığı görülmektedir.
288
Binhan Elif YILMAZ, Murat ŞEKER, Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar Ve
Bir Alan Araştırması, Türkiye Sigorta Ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim Kurulu Onaylı Eserler,
s.57
101
Çizelge 3.1. Türkiye’deki Sosyal Sigorta Kurumlarının Sosyal Sigorta Kolları
KurumlarSigorta Kolları
İş KazasıMeslek
Hastalığı
Hastalık
Analık
Yaşlılık
Malüllük
Ölüm
İşsizlik
T.C.Emekli
Sandığı
--
--
--
+
+
+
--
SSK
+
+
+
+
+
+
+
Bağ-kur
--
+
--
+
+
+
--
Tarım İşçileri
Sosyal
Sigortaları
+
+
--
+
+
+
+
Tarımda Kendi
Hesabına
Çalışanlar
Kanunu
--
+
--
+
+
+
--
Sandıklar, SSK
İsteğe Bağlı
+
+
+
+
+
+
--
Bağ-kur İsteğe
Bağlı
Sigortalılar
--
+
--
+
+
+
--
Kaynak: Mahmut, ÇOLAK, Çoklu Sosyal Güvenlik Sisteminden Tekli Sosyal Güvenlik
Sistemine Geçiş, Belediye Dünyası, Cilt:7, Sayı:5, Mayıs-2006, s.29
Tablo’dan sadece SSK’nın tüm sigorta kollarını barındırdığı görülmektedir.
Emekli Sandığı’nda yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları dışında bir sigorta kolu
bulunmamakta, Bağ-kur’da ise Emekli Sandığı’ndan farklı olarak sadece ek bir
sigorta kolu olarak hastalık sigortasının kapsamda olduğu görülmektedir. Özellikle
Emekli Sandığı’nda aktif sigortalı açısından sağlık sigortası bulunmayışı, sağlık
sigortasının işverenler tarafından karşılanmasını gerektirmektedir. Bu durum
karşısında işverenler kimi zaman maliyet unsuru nedeniyle kayıtdışı istihdam etmeye
yönelmektedirler.
Bunların yanısıra SSK, Bağ-kur ve Emekli Sandığı’nın sigortalı ve onların
hak sahiplerine arasındaki diğer farklılıklar şunlardır :289
289
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,ss.14-15-42-43
102
•
Emekli Sandığı, iştirakçinin aylık kazancının ortalama % 36’sı oranında prim
almaktadır. SSK kapsamında bir sigortalı için ise prime esas kazancın %
33,5-45’i oranında prim tahsil edilmektedir. (% 2 işveren, % 1 işçi, % 1
devlet payı olmak üzere toplam % 4 oranındaki işsizlik sigortası primi hariç).
Diğer taraftan Emekli Sandığı iştirakçilerinin bir bölümünün aylık
kazançlarındaki bazı kalemler (makam ve temsil tazminatları gibi) prime esas
kazanca dahil edilmemektedir. Ayrıca SSK’da sigortalının ölümü dolayısıyla
onun hak sahibi olan kız çocuğuna, evlenmesi halinde iki yıllık aylık
toplamının evlenme yardımı olarak verilmesi, Bağ-kur sigortalılarının hak
sahiplerinin ise aynı hakka sahip olmaması bir diğer çarpıcı örnektir.
•
Bağ-kur kapsamındaki sigortalıların sağlık sigortası prim oranı % 20 olarak
belirlenmiştir. Bu yönüyle karşılaştırıldığında Bağ-kur sigortalısı daha yüksek
oranda sağlık sigortası primi ödemektedir. Yaşlılık, malullük ve ölüm
sigortası primi oranı ise % 20’dir. Sigorta kolları itibariyle toplam ödenen %
40 oranındaki prim diğer sosyal sigorta kuruluşlarından daha fazladır.
•
Ayrıca sosyal sigortalar kuruluşların arasında emeklilik hakları bakımından
da farklılıklar bulunmaktadır. 25 yıl çalışarak emekli olan bir sigortalı için
emeklilik aylığı bağlama oranı SSK ve Bağ-kur’da % 65 iken, bu oran
Emekli Sandığı’nda % 75’dir. Ancak Emekli Sandığı kapsamındaki
sigortalıların yaşlılık bağlama oranı hakkında karşılaştırma yapmak için kesin
bir oran da ileri sürmek güçtür. Devlet memurlarının ücret sisteminin
farklılığından kaynaklanan nedenlerle prime esas kazancın farklılığı(prim
kapsamı dışında kalan) kazanç, bu oranın belirlenmesi açısından güçlük
yaratmaktadır. Tabloda SSK’dan ve Emekli Sandığı’ndan alt sınırdan emekli
aylığı alan sigortalıların aylıklarının ve bu aylıklardaki artış oranlarının
karşılaştırılması yapılmıştır.
103
Çizelge 3.2. Türkiye’de 2003-2005 Döneminde SSK ve Emekli Sandığı Alt Sınır Emekli
Aylıklarındaki Artış ile Tüfe Arasındaki İlişki
SSK
Yıllar
Alt Sınır
Aylığı
Artış
Oranı(%)
Emekli Sandığı
Alt Sınır
Aylığı
Artış
Oranı(%)
TÜFE
31.12.2002
257.051.528
TL.
31.12.2003
332.051.528
TL.
29,17
448.470.000
25,76
18,4
31.12.2004
400.797.499
TL.
20,70
512.930.000
14,37
9.3
31.12.2005
449.756.386
TL.
12,22
577.010.000
TL.
12,15
8,0
61,31
39,8
3 Yıllık
Kümülatif
Artış
Oranı
356,540.000
TL.
74,96
Kaynak: Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.15
İşte yukarıda belirtilen birçok nedenden dolayı sosyal güvenlik sisteminde
sağlanan sosyal sigorta yardımlarının farklılığı sigortalılar arasında dengesizlik
yaratmakta ve sosyal tarafların eleştirisine konu olmaktadır. Fakat son zamanlarda
norm ve standart birliğinin sağlanmasına yönelik bazı iyileştirme uygulamalarına da
rastlamak mümkündür. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile norm ve standart
birliğinin sağlanmasına yönelik önemli adımlar atılmıştır.290Emeklilik yaşı her üç
kurumda aynı yaşa getirilmiş, prime esas kazançların belirlenmesi aylıkların
hesaplanması ve artırılması konusunda özellikle SSK ve Bağ-kur bakımından
sigortacılık ilkelerine uygun düzenlemeler yapılmış, başta sigortalıları önceden
bildirme olmak üzere kayıt dışı çalışmayı önleyici bazı önlemler alınmıştır. Bu
önlemlerin genel özelliği, finansman krizini çözmek üzere gelirleri artırma ve
giderleri kısma amacına yönelik olmasıdır. Ancak Emekli Sandığı, emeklilik yaşı ile
ilgili düzenlemeler dışında bütün değişikliklerin dışında tutulmuş, ‘istisnai’ bir
kurum olma özelliği devam etmiştir.291
290
291
M. ÇOLAK, s.32
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, ss.172-173
104
Genel olarak değerlendirildiğinde Sosyal Güvenlik Kurumlarının giderek
büyüyen açıklarının bütçeye getirdikleri yükler de göz önüne alındığında sosyal
sigorta yardımlarında ve uygulamalarında norm ve standart birliğinin sağlanmasının
pek de kolay olduğu anlaşılmaktadır.292
3.2.1.2. Emeklilik Yaşı Ve Erken Emeklilik Sorunu
Sosyal güvenlik sistemimizin özellikle de SSK’nın yıllardır süregelen en
temel sorunu, bütçesinin sürekli açık vermesi olup, söz konusu açıkların oluşmasında
en büyük etkenlerden biri kuşkusuz geçmiş dönemlerde çıkartılan ve sosyal sigorta
ilkeleri ile bağdaşmayan erken emeklilik uygulamasıdır. 20.02.1994 tarih ve 3374
sayılı Kanunla emeklilik yaş sınırı kadınlarda 38 ve erkelerde 43 olarak
gerçekleşmeye başlamıştır.293
Benzeri görülmemiş bir popülizm örneği olarak emekliliğe hak kazanmanın
yaştan bağımsız hale getirilmesi ortalama yaşam beklentisinin çok düşük olduğu en
yoksul Afrika ülkelerinde bile örneği bulunmayan bir uygulamayla Türkiye’yi karşı
karşıya getirmiştir.294Geçmişte oluşan bu tabloyu tüm toplum olarak şu anda ödemek
zorunda kalmış bulunmaktayız. Şu anda dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile
ülkemizde geçmişte uygulanmış olan emeklilik yaşı söz konusu olmamıştır. SSK’da
emeklilerin % 62’sinin yaşının asgari emeklilik yaşı olan 58-60 yaşın altında olması
sorunun boyutunu açıkça ortaya koymaktadır.295
292
M.Sadık, ŞİDE, Sosyal Güvenlik VeSorunları, Şeker-İş Yayınları, No:112, Ankara-2005, s.96
Sevinç AKBULAK ve Yavuz AKBULAK , s.151
294
Serdar SAYAN, Türk Emeklilik Sisteminde Reform: Nedenler Ve Beklentiler, ASO Medya,
Temmuz-2006, s.56
295
L.İhsan DEMİRCİ, Sosyal Güvenlik Reformu, T.C.Dışişleri Bakanlığı Uluslar arası Ekonomik
Sorunlar, Sayı:22, Yıl:6, Ağustos-2006, s.59
293
105
Çizelge 3.3. Çeşitli Ülkelerde Uygulanan Emeklilik Yaşı
Emeklilik Yaşı
Ülke
Kadın
Erkek
Almanya
65
65
Belçika
60
65
Danimarka
67
67
Portekiz
62
65
İtalya
55
60
Yunanistan
60
65
Çin
55
60
Suriye
60
60
Libya
65
65
Fas
60
60
Ruanda
55
55
Tunus
60
60
Zaire
60
62
Kaynak: Gürol BANGER, Sosyal Güvenlikte Yeniden Yapılanma Sürecinde SSK’nın Temel
Sorunları Ve Uygulama Reformları, http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=715&id=43,
(23.05.2006)
Tablo’da da görüldüğü gibi dünyanın hiçbir ülkesinde örneğine rastlanmayan
erken emeklilik uygulamaları aktüeryal dengeleri olumsuz yönde etkilemiş ve bu
alanlara
bütçeden
yüksek
miktarlarda
kaynak
yaratılması
zorunluluğunu
doğurmuştur. Aşağıda yıllar itibariyle Sosyal Sigortalar Kanunu’nda emeklilik
koşullarında yapılan düzenlemelere yer verilmiştir.
106
Çizelge 3.4. Ülkemizde Emeklilik Yaşında Yapılan Düzenlemeler
Hayatta Kalma
Ümidi(*)
En Az
Sigortalılık
Süresi
En Az Prim
Ödeme Gün
Süresi
Kanun
No
Yürürlülük
Tarihi
Emeklilik
Yaşı
5417
1.4.1954
Kadın 60
41.04
25
Erkek
60
38.82
25
Kadın
60
46.10
25
5000
Erkek
60
42.90
25
5000
Kadın
60
48.80
25
5000
Erkek 60
45.60
25
5000
Kadın 55
54.82
25
5000
Erkek 60
51.66
25
5000
Kadın
-
57.00
25
5000
Erkek
-
53.90
25
5000
Kadın -
62.59
20
5000
Erkek
-
57.28
25
5000
Kadın 55
67.04
-
5000
Erkek
60
62.19
-
5000
Kadın
-
69.50
20
5000
Erkek
-
64.90
25
5000
Kadın
58
7000
Erkek
60
7000
6391
1.4.1954
6900
1.6.1957
506
1.3.1965
1186
1.3.1969
1992
26.5.1976
3246
10.1.1986
3774(**)
4447
20.02.1992
8.9.1999
Yılda Ortalama
En Az 200 Gün
(*) Ortalamalar sıfır yaş grubundan başlanarak hesaplanmıştır.
(**) 20.2.1992 tarihli ve 3774 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.
Kaynak: Gürol BANGER, Sosyal Güvenlikte Yeniden Yapılanma Sürecinde SSK’nın Temel
Sorunları Ve Uygulama Reformları, http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=715&id=43,
(23.05.2006)
Tablo’da da görüldüğü gibi işçilerin emeklilik programlarındaki emeklilik
yaşı, seçmenlerle kurulan politik patronaja, klientalizme ve popülizme bağlı olarak
1969 ve 1992 yıllarında kaldırılmış ve sosyal sigorta programları için uzun süre
herhangi bir minumum emeklilik yaşı belirlenmemiştir. Böylece birçok sigortalıya
kırklı yaşlarda emeklilik hakkı kazandırılmıştır. Dahası, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu’na göre işçilerin emeklilik programlarında 5000 işgünü, bazı koşullarda
3600 iş günü gibi, kısa katkı süreleri emekliliğe hak kazanmak için yeterli
107
sayılmıştır. Bu gelişmelerden dolayı kısmi fonlama esasına göre kurulmuş olan ve
kendi kendini finanse eden Türk Emeklilik Sigorta Programları önce dağıtım
sitemine dönüşmüş ve 1990’larda da katkıların aylık ödemelerine yetmemesi
nedeniyle kısmen vergilerle finanse edilen program haline gelmiştir.296
3.2.1.3. Af Uygulamaları ve Borçlanma Yasaları
Devlet, sosyal güvenlik sisteminin bütünlüğünü bozup bozmadığına
bakmaksızın çıkardığı borçlanma yasaları ile kurumların kaynaklarının erimesine
neden olmuştur. 1965’ten itibaren 4 kez hizmet borçlanması 3 kez askerlik
borçlanması, 2 kez yurtdışında çalışanların borçlanması, 1’er kez de hizmet
borçlanması ve süper emeklilik, parlamenterlerin borçlanması, çıraklık borçlanması,
itibari hizmet süresi verilmesi şeklinde 14 kez çıkartılan hizmet borçlanması yasaları
ile bu haktan yararlananlara ödenen primleri kısa sürede geri alma olanağı verilmiş
ve yıllarca prim ödeyenlere haksızlık yapılmıştır. SSK’nın kamu oyuna açıkladığı
bilgilere göre, SSK mensubu bir sigortalıya, Kuruma ödediği (borçlanma karşılığı)
primlerin karşılığını kurumdan 2,5 yılda (aldığı emekli aylıklarıyla) geri alma hakkı
kazandırılmıştır.297
Yapılan bu borçlanma yasalarıyla beraber bir de af uygulamalarına gidilmesi
sistemin sürdürülemez boyutlara gelmesine neden olmuştur. Prim borçlarına getirilen
bu aflarla birlikte prim tahsilatlarında önemli düşüşler gerçekleşmiştir. Çıkartılan bu
afların mükellefler üzerindeki en büyük etkisi ileriki zamanlarda af çıkabilme
ihtimalini göz önünde bulundurarak yükümlülüklerini yerine getirmelerinde daha
rahat bir pozisyon çizmelerine neden olmuştur. Diğer taraftan primlerini zamanında
ve düzenli ödeyen mükelleflerin de ister istemez tepkisini çekmiştir. Bu afların
çıkarılmasında en büyük etkenlerden biri politikacıların popülist politikalarla hareket
ederek ortanca (medyan) seçmene iyi görünebilme çabası olmuştur.
Aşağıda yıllar itibariyle SSK ve Bağkur’da yapılan af uygulamalarına yer
verilmişti
296
O. BAYRİ, ss.235-236
Ercan DUYGULU ve Pınar PEHLİVAN, Sosyal Güvenlik Kurumlarının Kaynak Sorunları Ve
Çözüm Önerileri, Ekonomik Ve Mali Araştırma Yarışması, Sosyal Güvenlik Kurumlarının Kaynak
Sorunları Ve Çözüm Önerileri, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Yayınları, Yayın No:17, Ankara-2004,
s.18
297
108
Çizelge 3.5. Bağ-kur’da Yapılan Başlıca Af Uygulamaları
Tarih
Kanun No:
Uygulama
18.05.1974
1803
01.10.1972-31.08.1974 tarihleri arasındaki prim borçlarının
ödenmesi halinde, bu döneme ait gecikme cezaları affedilmiş, aynı
dönemde herhangi bir nedenle ödenmiş bulunan gecikme cezaları
31.08.1974 tarihinden sonraki aylık primlere mahsup edilmiştir.
04.05.1979
2229
Meslek Kuruluşuna 10 yıla kadar üyeliğini belgeleyenlerin bu
süreleri prim ödenmeden hizmet süresi olarak sayılmış, bu
uygulamadan yararlanan 180.135 kişi erken emekli olmuştur.
22.03.1985
3165
Sigortalılara birikmiş prim borçlarını 22.03.1985 tarihinden
itibaren 6 ay içinde ödemeleri halinde, gecikme cezalarını 2 yıl
içinde ödemeleri imkanı verilmiştir.
14.01.1986
3253
Birikmiş prim borçlarının 01.12.1985 tarihinden itibariyle oluşan
borçların 3 ay içinde ödenmesi durumunda gecikme zammı ve
faizden doğan borçları 31.05.1989 tarihine kadar ertelenmiştir.
08.05.1987
278/KHK
01.06.1987 tarihinden itibaren prim aslı borçlarını en geç 1 yıl
içinde ödeyen sigortalıların gecikme zammı ve faizden doğan
borçları 31.05.1989 tarihine kadar ertelenmiştir.
06.03.1992
3780
31.12.1991 tarihi itibariyle prim borçlarının 4 taksitte ödenmesi
durumunda gecikme zammı ve cezaları affedilmiştir.
4247
Sigortalıların 31.12.1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş prim
borçlarının tamamı ile Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki
gecikme zammı ve faizlerin % 50’sinin Haziran/1997 ayından
itibaren 10 ay içinde eşit taksitler halinde ödenmesi durumunda
bakiyesi terkin edilmiştir.
4956
Sigortalılarının 30.06.2003 tarihine kadar prim borçlarına aylık
cari primlerinden az olmamak kaydıyla taksitle ödeme imkanı
getirilmiştir.Bu uygulama ile birikmiş borçların bakiyesine her ay
Hazine Müsteşarlığı’nca açıklanacak bir önceki aya ait
TL.cinsinden iskontolu ihraç edilen devlet iç borçlanma
senetlerinin aylık ortalama faizi bileşik bazda uygulanmıştır.
5458
Sigortalıların 01.01.1999-31.03.2005 tarihleri arasındaki birikmiş
prim borçları söz konusu tarihler arasında geçerli gecikme zamları
yerine aylık TÜFE oranları uygulanarak borç indirimi yapılmış ve
60 aya kadar taksitlendirilmiştir.
16.05.1997
02.08.2003
04.03.2006
Kaynak: Mecit DEMİR, 1980 sonrası Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Finansman Sorunu , Türkiye
Ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans
Tezi, Ankara, Ağustos-2006, s.72
109
Çizelge 3.6. SSK’da Yapılan Başlıca Af Uygulamaları
Tarih
Kanun No:
08.02.1984
2974
31.12.1983 tarihine kadar olan, Belediye ve KİT’lerin borçlarının
hazinece karşılanması amacıyla prim gecikme zammı, faiz ve
diğer fer’i alacaklarına af uygulanmıştır.
14.03.1992
3786
31.12.1991 tarihine kadar olan Özel sektör işverenleri ile topluluk
sigortası ve isteğe bağlı sigortaya devam edenlerin prim gecikme
zammı, faiz ve diğer fer’i alacaklılarına af uygulanmıştır.
3836
31.12.1991 tarihine kadar olan Tüm Kamu Kurum Ve
Kuruluşlarının birbirine olan borçlarının birbirine tahkime tabi
tutulması amacıyla prim, gecikme zammı ve diğer fer’i
alacaklılarının bir kısmı affedilmiştir.
3986
01.04.1994 tarihine kadar birikmiş olan Büyükşehir Belediyeleri,
Belediyeler, İl Özel İdareleri ve bunlara ait tüzel kişiler veya bağlı
müstakil bütçeli kuruluşlarının prim borçlarının hiçbir faiz
alınmaksızın 36 ay taksitle Maliye Bakanlığı ve İller Bankası’nca
ödenmesine ilişkin af uygulanmıştır.
4247
Özel sektör için 31.12.1996 tarihine kadar, Kamu kurum ve
Kuruluşlarının Kanunun yürürlüğe girdiği (15.06.1997) ayı takip
eden aybaşına kadar olan prim borçlarının, Tüm Kamu Kurum ve
Kuruluşları ile Özel Sektör işverenleri, topluluk ve isteğe bağlı
sigortaya devam edenlere; Özel Sektör işverenlerinin prim
borçlarının tamamının idari para cezalarının % 50’sinin 10 eşit
taksitte ödemeleri halinde gecikme zammı ve faizlerinin %
42’sinin terkin edilmesi, Genel ve Katma Bütçeli idarelerin KİT
ve Belediyelerin borçlarının (prim, idari para cezası, syz) ise
Hazinece üstlenilmesine ilişkin af uygulanmıştır.
4958
İşveren, isteğe bağlı ve topluluk sigortasına tabi sigortalıların
30.06.2003 tarihine kadar prim borçlarına aylık cari primlerinden
az olmamak kaydıyla taksitle ödeme imkanı getirilmiştir.Bu
uygulama ile birikmiş borçların bakiyesine her ay Hazine
Müsteşarlığı’nca açıklanacak bir önceki aya ait TL.cinsinden
iskontolu ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerinin aylık
ortalama faizi bileşik bazda uygulanmıştır.
5458
İşveren, isteğe bağlı ve topluluk sigortasına tabi sigortalıların
01.01.1999-31.03.2005 tarihleri arasındaki birikmiş prim borçları
söz konusu tarihler arasında geçerli gecikme zamları yerine aylık
TÜFE oranları uygulanarak borç indirimi yapılmış ve 60 aya kadar
taksitlendirilmiştir.
11.07.1992
07.05.1994
16.05.1997
06.08.2003
04.03.2006
Uygulama
Kaynak: Mecit DEMİR, 1980 sonrası Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Finansman Sorunu , Türkiye
Ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans
Tezi, Ankara, Ağustos-2006, s.73
110
Yukarıdaki tablolardan Bağ-kur’da 1974’te SSK’da ise 1984’te başlayan af
uygulamalarının günümüze kadar düzenli bir şekilde geldiği görülmektedir.Emekli
Sandığı katılımcılarının finansmana doğrudan katılmamalarından dolayı affa konu
bir durumu olmamıştır. Taksitlendirme, erteleme ve ödeme kolaylığı şeklinde
gerçekleştirilen af uygulamaları sistemin aktüeryal dengelerini ve sistemin mali
yapısını bozmuştur. Ülkemizde bu kadar af çıkarılmasının nedeni olarak popülizm
başta olma üzere ekonominin gelişmişliğiyle doğru orantılı gelişmelerin olduğu
söylenebilir.
3.2.1.4. Kayıtdışı İstihdam Ve Kaçak Sorunu
Kayıtlı istihdamın işverenlere yarattığı maliyetin gerçekçilikten uzak biçimde
yüksek olması ve işletme ölçeklerinin küçüklüğü yüzünden günümüzde % 50’ye
varan oranlara ulaşan kayıtdışı istihdam prim ödeme potansiyeli olan çok büyük bir
nüfusun sistem dışında kalmasına yol açmıştır.298
Türkiye genelinde istihdam edilenlerin yarısının herhangi bir sosyal güvenlik
kuruluşuna kayıtlı olmamasının gerisindeki en önemli unsuru, düşük ücretli ve esnek
bir işgücü kullanımı olanağına sahip olma, böylece işgücünün sosyal maliyetlerinden
kaçınma gibi durumlar teşkil etmektedir. Sanayileşme stratejisinin piyasa
mekanizmasına terk edildiği 1980 sonrası dönemde Türkiye’nin emek yoğun
sektörlerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu varsayımı işgücü piyasalarındaki
esnekliğin artırılmasını gerekli kılmıştır.299
Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye yönelimin temel nedeni olarak istihdamdaki
vergi yükleri gösterilmektedir. İşletmeler bu yolla kayıt dışılığa yönelirken kayıt dışı
kesimlerin genişlemesi de vergilerin ağırlaşmasına neden olmaktadır. Kayıt dışı
ekonominin varlığı mali açıdan büyük önem arzetmektedir. Zira kayıt dışı kesim aynı
zamanda vergi dışıdır. Yani kayıt dışı ekonominin varlığı, kamu kesimi açısından
aynı olmamakla beraber vergi kaybı anlamına gelmektedir. Çünkü vergi ve kayıt
dışılık birbirlerini güçlendiren ve besleyen süreçlerdir. Bu şekilde pek çok çalışan,
hiç prim ödemeden veya asgari ücret üzerinden prim ödemeyi yaygınlaştırarak sosyal
298
S. SAYAN (2006) , s.57
Şerife ÖZSUCA, Küreselleşme Ve Sosyal Güvenlik Krizi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler
Fakültesi Dergisi, Sayı:58-2, Nisan-Haziran-2003, s.141
299
111
güvenlik kuruluşlarının gelirlerinin azalmasına yol açmıştır.300Kayıt dışı çalışma
nedeniyle SSK, Bağ-kur ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun prim ve Maliye’nin toplam
vergi kaybı aylık 2 milyar 20,4 milyon YTL.’yi bulmaktadır.301
Ülkemizde vergi ve SSK prim yüklerinin ağırlığı kayıtlı sektörde istihdam
artışına fırsat vermemektedir. Türkiye istihdam vergilerinde dünya şampiyonu olma
özelliğine sahip bir ülkedir. 30 OECD ülkesi içinde istihdam vergilerinin ağırlığı
bakımından en üst sıradadır. Türkiye’de işçilik maliyetinin % 42’si istihdam
vergilerine ayrılırken bu oran OECD genelinde % 24’tür. İşletmelerin prim yükünün
net ücretin yarısına ulaşmış olması, işçi ve işverenleri kayıt dışı kalmaya teşvik
etmektedir. Bu olgulardan dolayı ülkemizde toplam istihdamın hemen hemen yarısı
kayıt dışıdır.302Aşağıdaki tabloda Türkiye’deki nüfusun farklı işgücü sektörlerine
göre istihdam ve kayıt dışı durumu birlikte verilmiştir.
300
B. E. YILMAZ ve M. ŞEKER, s.56
Türk-İş, Sayı: 372, s.84
302
E. DUYGULU ve P. PEHLİVAN, s.38
301
112
Çizelge 3.7. Türkiye’deki Kayıt dışı İstihdam-2005
Toplam
İstihdam(bin
kişi)
Kayıtdışı
%
Toplam
22.046
50,1
Ücretli
10.538
23,0
Yevmiyeli
1.590
92,2
İşveren
1.132
26,1
Kendi Hesabına
5.438
65,2
Ücretsiz Aile İşçisi
3.527
95,3
Tarım
6.493
88,2
Ücretli
118
52,6
Yevmiyeli
404
98,2
İşveren
108
72,0
Kendi Hesabına
2.857
78,6
Ücretsiz Aile İşçisi
3.007
97,9
Tarımdışı
Faaliyetler
15.553
34,2
Ücretli
10.241
22,7
Yevmiyeli
1.187
90,2
İşveren
1.024
21,3
Kendi Hesabına
2.581
50,2
Ücretsiz Aile İşçisi
520
80,2
Kaynak: Türk-İş, Sayı:373,s.35
Tablo’dan Türkiye’deki toplam istihdamın yarısının kayıt dışı olduğu
görülmektedir. Tarım dışı sektörde işteki durum itibariyle en fazla olan kesimin
10.241.000 ile ücretli kesim olduğu görülmektedir. Burada kayıt dışılık oranı % 22,7,
kayıt dışı çalışan sayısı 2.325.000’dir. Bu rakam çok ciddi bir rakamdır. Üstelik
toplam çalışanlar içinden 3 milyon kamu çalışanını çıkardığımızda özel sektörde
çalışan ücretliler içinde kayıt dışılık oranı % 32’dir. Bu özel sektörde çalışan her 3
113
ücretliden birinin kayıt dışı çalıştığını göstermektedir. Bir diğer dikkat çekici
istatistik ise tarım sektöründe çalışan nüfusun neredeyse tamamına yakınının (88.2)
kayıt dışı olmasıdır.
Türkiye’deki imalat sanayiindeki kayıt dışı istihdam da dikkat çekicidir. 1980
yılında imalat sanayi toplam istihdamının % 41’inin kayıtsız işgücünden oluştuğu
görülmektedir.1990’lı
yıllar
boyunca
imalat
sanayiindeki
kayıtsız
işgücü
kullanımının daha da arttığı, 1992’de % 47,7’ye 1994’te tekrar % 49,1’e kadar
yükseldiği 1995’te % 43,9’ a gerilediği, 1999’da tekrar % 46’ya yükseldiği
saptanmıştır.303
Sonuç itibariyle Türkiye’deki toplam istihdamın neredeyse hemen hemen
yarısının kayıt dışı olduğunu, kaçak işçi sayısının 4,5 milyona ulaştığı ve bunların
istihdama dahil edilmesi durumunda yıllık olarak 1,7 milyona ulaşacağını
varsayarsak
304
aynı zamanda da kayıt dışılığın neden olduğu prim ve vergi kaybının
yıllık 19 milyar 200 milyon YTL. olduğunu ve böylelikle kayıt dışılığın önlenmesi
durumunda sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transfer ihtiyacının karşılanabilecek
bir büyüklükte olması kayıt dışılık konusunun öncelikli ve aceleci bir yaklaşımla
çözümlenmesi gereğinin en büyük ispatıdır.305
3.2.1.5. İdari ve Mali Özerklik Sorunu
Türkiye’deki sosyal güvenlik kurumlarının tam anlamıyla idari ve mali
yönden özerk olmamaları kurumların bünyesinde bulunan fonların popülist
eğilimlerle beraber yanlış alanlarda kullanılması bir diğer deyişle ‘ Al Gülüm Ver
Gülüm’ (klientalist) zihniyetiyle işletilmiş olması sistemin aktüeryal dengelerinin
zedelenmesinde baş rolleri oynayan faktörlerden biri olmuştur.
Oysa bir kurumun kuruluş kanununda o kurumun ‘ kamu tüzel kişiliğine haiz
idari ve mali özerkliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi…….’şeklinde devam
eden ifadelerin yazılı olması o kurumun özerk olduğu anlamına gelmemelidir.
Siyasi otorite, 1999-2002 döneminde sadece SSK için 9 Kurum Başkanı, 15 Genel
Müdür Yardımcısı atamıştır. Üst kademede, idare ve yönetimde istikrarın olmaması
bu kuruluşlar için ne kadar zararlıysa, personelin ünvan değişiklerinde de hiçbir
303
Ş. ÖZSUCA (2003) s.141
M. S. ŞİDE, s.80
305
Türk-İş, Sayı: 372, s.88
304
114
objektif ve geçerli kıstasın bulunmaması ve kadrolara niteliklerine uygun atamalar
yerine mevzuata aykırı olarak uzun süreli vekaleten atama, tedriven görevlendirme
veya uzun süreli geçici görevlendirmelerin tercih edilmesi çok zararlı olmaktadır. Bu
nedenlerden dolayı sosyal güvenlikte de liyakat anlayışının tam olarak uygulamaya
geçirilmesi gerekmektedir.306
İdari ve mali özerklik açısından yönetimsel yanlışlara bir diğer örnek de 1965
ile 1993 arasında 28 sene SSK’nın fonlarının çok düşük faizle değerlendirilmiş
olmasıdır. Söz konusu yıllar arasında SSK fonları % 5-6 ve daha sonra % 11(yıllık)
sabit faizli olarak DBY tahvillerine yatırılmıştır. Şüphesiz bu uygulama uzun
dönemde SSK
fonlarının erimesine neden olmuştur. Oysa söz konusu fonlar,
belirtilen dönemde enflasyonun üzerinde değerlendirilseydi SSK’nın kasasında
yapılan hesaplamalara göre , fazladan 20 milyar Dolar olacaktı. SSK’nın 1970-1994
dönemini kapsayan kendi yaptığı araştırmada ise, bu fonlar enflasyonun 5 puan
üzerinde değerlendirilseydi kurum fazladan 11 milyar 772 milyon dolar gelire sahip
olacaktı. Bu yanlış uygulamaların faturasını bugün hem devlet, hem işveren hem de
çalışanlar
ödemektedir.
Yani
yönetimsel
yanlışlar
toplumun
tüm
kesime
ödettirilmektedir.307
Sonuç itibariyle sosyal güvenlikteki idari ve mali özerklik açısından
dünyadaki bazı ülkelerde sosyal sigorta sandıklarının işçi sendikaları tarafından
yönetildiğini308işçi, işveren ve devletten oluşan üçlü temsili düşünülecek olursa aynı
zamanda Türkiye’de de Emekli Sandığı’nın çalışma prensibinin sigortacılık
ilklerinden uzak olması Türkiye’deki durumun pek iç açıcı olmadığını ortaya
koymaktadır.309
3.2.1.6. Mevcut Sistemin Yoksulluğa Karşı Koruma Sağlayamaması
Sosyal güvenlik sistemleri, yoksulluğu ve insanların maddi yönden
geleceklerinden emin olma ve muhtaç duruma düşme korkularını önleme amacı
taşıyan kurumlardır. Toplumsal ve ekonomik sorunların küreselleşme ve serbest
piyasa ekonomisi ortamında acil çözüm yollarını gerektiren boyutlara ulaşmış olması
306
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, ss. 195-196
E. DUYGULU ve P. PEHLİVAN, s.17
308
M. S. ŞİDE, s.77
309
M. ÇOLAK, s. 32
307
115
adil bir bölüşüm ve yoksullukla mücadele konusunda sosyal güvenlik sistemlerinde
yeni düzenlemelere gidilmesi gerekliliğini artırmıştır. Böylelikle genelde sosyal
güvenlik, özelde sosyal yardım sistemlerinin yeniden yapılandırılması yoğun olarak
dile getirilmektedir.310Ülkemizde yaşanan yoksulluk sorunu her alanda etkili olduğu
gibi sosyal güvenlik alanında da yaşanmaktadır.
Yüksek doğurganlık, yetersiz beslenme, sağlık problemleri, düşük eğitim
düzeyi ve işsizlik olumsuz bir döngü içinde kendini beslemektedir. Sosyal yardım ve
hizmetler de dahil olmak üzere, ülkemizde sosyal güvenlik kurumlarının 2004
yılındaki toplam harcamalarının milli gelire oranı % 11.7 gibi yüksek bir düzeyde
olmasına karşın, mevcut sistem yoksulluğu önlemek konusunda yeterince etkili
değildir. Kaynaklar doğru kullanılmamaktadır.311
2005 yılında Türkiye’de fertlerin yaklaşık % 0,87’si yani 623 bin kişi sadece
gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, % 20.5’i yani 14 681 bin kişi ise gıda ve
gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Kişi başı
günlük harcaması satın alma gücü paritesine göre 1 Doların altında kalarak
yaşamlarını sürdürenlerin oranı % 0,01 yani yaklaşık 10 bin kişi olarak
hesaplanmıştır. 2005 yılında, 4 kişilik hanenin aylık açlık sınırı 190 YTL, aylık
yoksulluk sınırı ise 487 YTL'dir. 2004 yılında % 1,29 olarak tahmin edilen açlık
sınırının altında yaşayan fert oranı 2005 yılında % 0,87’ye, yoksul fert oranı da %
25,6’dan % 20,5'e düşmüştür.312
Türkiye’de hala 5 kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır ve
işgücü sektöründe de yoksulluk oranları açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Aşağıdaki tabloda Türkiye’deki hane halkı fertlerinin işteki durumuna göre
yoksulluk oranları verilmiştir.
310
Binnaz Elif Yılmaz, Sosyal Yardım Sisteminde Reform Yoksulluğu Azaltabilecek mi?, İktisat
Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı:478, Ekim-2006, s.75
311
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, ss.9-10
312
T.C.Başbakanlık, Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni, 2005 Yoksulluk Çalışması Sonuçları,
Sayı:208, 26 Aralık-2006,
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=409, (01.06.2007)
116
Çizelge 3.8. Türkiye’de Hanehalkı Fertlerinin İşteki Durumuna Göre Yoksulluk Oranları (%),
2005
İşteki Durum
Nüfus Payı
Yoksulluk Oranı
Türkiye
Kent
Kır
Türkiye
Kent
Kır
Toplam
100
100
100
20,50
12,83
32,95
Ücretli Ve
Maaşlı
14,60
18,63
8,05
6,57
4,92
12,78
Yevmiyeli
2,95
2,69
3,39
32,12
27,08
38,61
İşveren
1,43
1,71
0,98
4,80
2,07
12,55
Kendi
Hesabına
7,68
3,85
13,90
26,22
11,09
33,04
Ücretsiz Aile
İşçisi
6,85
1,25
15,95
34,52
10,76
37,53
İşsizler
2,35
2,91
1,44
26,19
20,92
43,43
Ekonomik
Olarak Aktif
Olmayanlar
35,97
41,15
27,56
15,92
11,08
27,65
15 Yaşından
Küçük Fertler
28,16
27,81
28,73
27,71
19,51
40,60
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=409&tb_id=6
Tablo’dan yoksulluk riskinin en yüksek olduğu grupları
ücretsiz aile
işçileriyle yevmiyeli işçilerin oluşturduğu görülmektedir. Bu durum çok şaşırtıcı
değildir. Fakat yoksulluk riskinin en düşük olduğu iki grup işverenler (% 4,80),
ücretli ve maaşlı çalışanlar (%6,57)’dır. Çünkü sosyal güvenlik kurumlarının genelde
bu gruplar yüzünden sosyal güvenlik transferleri yapıldığı düşünülecek
olursa
yapılan bu transferlerin yani kamu kaynaklarının yeterince etkin ve verimli
kullanılmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Yoksullukla ilgili bir diğer tespit ise Sosyal sigorta kuruluşlarının sağladığı
haklar bakımından bir sorun bulunmamasına rağmen bu hakların karşılığı olarak
ödenen nakdi yardımların yetersiz olduğu düşüncesidir. Sosyal sigorta kuruluşlarının
alt sınır aylıkları, ‘gıda ve gıda dışı yoksulluk’ sınırı ile karşılaştırıldığında; iki kişilik
bir hane dikkate alındığında, emekli aylıklarının yoksulluk sınırının biraz üzerinde
117
olduğu görülmektedir. Ancak 4 kişilik bir hane dikkate alındığında SSK ve Bağ-kur
emekli aylıkları yoksulluk sınırının altında kalmaktadır.
Çizelge 3.9. Türkiye’de Sosyal Sigorta Kuruluşlarının Alt Sınır Aylığı İle Yoksulluk
Sınırının Karşılaştırılması(YTL)
Hane
Halkı
Büyüklüğü
2005 Yılı
Yoksulluk Sınırı (YTL. Cinsinden)
1
205,716
2
309,68
3
4
391,524
461,202
SSK Alt
Sınır
Aylığı
Bağ-kur
Alt Sınır
Aylığı
Emekli
Sandığı
Alt Sınır
Aylığı
437, 16
340,08
560
Kaynak: Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.17
Yoksullukla mücadelede kullanılan yöntemlerden biri de asgari ücretin milli
gelirdeki artışlar göz önünde bulundurulmadan enflasyonla paralel bir şekilde
artırılmasıdır. Aşağıdaki tabloda asgari ücret ve enflasyondaki gelişmeler aynı andaki
GSYİH’ daki gelişmeler göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılmıştır.
Çizelge 3.10. Türkiye’de Asgari Ücret Ve Enflasyondaki Gelişmelere Yönelik Bir Analiz
Yıllar
Ortalama
Brüt
Asgari
Ücret
Endeksi
Ortalama
Yıllık
Enflasyon
Endeksi
Ortalama
Reel Brüt
Asgari
Ücret
Endeksi
GSYİH
Endeksi
1999
100,00
100,00
100,00
100,00
2000
133,2
154,9
86
107,4
2001
177,4
239,2
74,2
99,3
2002
275,7
346,8
79,5
107,1
2003
356,8
434,5
82,1
113,4
2004
505,5
480, 6
105,2
123,5
2005
569,8
519, 9
109,6
132,6
2006
619,1
571,2
108,4
140,6
Kaynak:Türk-İş, Sayı: 374,s.17
Yukarıdaki tabloda yer alan analize göre 1999 yılı 100 kabul edildiğinde 2006
yılı itibariyle reel asgari ücretin % 8,4 oranında arttığı görülmektedir. Ekonomik
krizin yaşandığı 2001 yılında 74,2 düzeyine kadar gerilemiş olan reel asgari ücret
118
ilerleyen yıllarda düzelme göstermiş ve fakat 2006 yılında düşük oranda da olsa biraz
gerilemiştir. Ancak söz konusu dönemde milli gelirde sağlanan artış asgari ücret
gelirine yansımamıştır. Diğer bir ifadeyle asgari ücretli bir çalışan sağlanan
ekonomik refahtan payını alamamıştır. Ekonomik gelişme oranında gelirini reel
olarak artırmak mümkün olsaydı reel asgari ücretin 140,6 düzeyine gelmesi
gerekirdi. Sonuç itibariyle asgari ücretin satın alma gücü son dönemde yükselmiştir.
Ancak asgari ücretin enflasyonun biraz üzerinde belirlenmiş olması fazla önem
taşımamaktadır. Çünkü enflasyon oranı kadar artış yapılması var olan olumsuz
durumun sürdürülmesi anlamına gelmektedir.313
Genel olarak Türkiye’deki yoksulluğa sosyal güvenlik penceresinden bakacak
olursak sistemin sosyal güvenlik sistemi altındaki kişilerin finansman açıklarıyla
uğraşmaktan dolayı gerçekten yoksul ve muhtaç durumdaki bireyleri yoksulluktan
kurtaramadığı görülmektedir.
3.2.1.7. Bütün Nüfusun Koruma Altına Alınamaması
Sosyal güvenlik, gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler
karşısında güvence sağlar. Oysaki yapılan düzenlemelerle tam da sosyal güvenliğe en
çok ihtiyacı olan, gelir güzeyi görece düşük kesimler zorunlu sosyal güvenlik
kapsamı dışında bırakılmaktadır. Gelir dağılımındaki eşitsizliğin arttığı ve çalışma
ilişkilerinin esnekleştirildiği bir dönemde, yoksul kesimlerin sosyal güvenlik kapsamı
dışında tutulması, sosyal devletin küreselci devlete dönüştürülmesi sürecinin bir
aşaması ve sosyal krizdeki büyümenin habercisi sayılabilir.314
Gerçekten de Türkiye’de istihdamın genel yapısına bakıldığında neredeyse
yarısının sosyal güvenlik kapsamı dışında olduğu görülmektedir. Sektörel bazda ise
en az istihdam oranı % 11.4’le tarım sektörü olurken sosyal sigortalar açısından
sosyal güvenlik kapsamı açısından yetersizlikler gözlemlenmektedir. Sanayi ve
hizmet sektörlerinde çalışmakta olan nüfustan yaklaşık 3 milyon kişinin sigortasız
olduğu tahmin edilmektedir. Bunların önemli bir kısmını SSK işçileri oluşturmuştur.
Çalışmasına karşın, sosyal sigorta kapsamı dışında kalanlardan geri kalan bölümü ise
313
Türk-İş, Sayı: 374, s.17
314
Seyhan ERDOĞDU, Sosyal Politikada Değişim Ve Sosyal Güvenlik Reformu, AKP Bir
Dönemin Bilançosu, Mülkiye Güz-2006, , Pelin Ofset Cilt:30, Sayı:252, s.217
119
Bağ-kur’un kaçak çalışanlarından meydana gelmektedir. Bunlar ya kendi iradeleri ile
kapsam dışında kalmakta, sosyal güvencelerini geleneksel anlayışla sağlamayı tercih
etmekte, ya da gelir düzeyleri prim ödemeyecek kadar düşük olduğundan sigortalı
olamamaktadırlar.315Bağ-kur’da primlerini ödeyenlerin %’si 9,5’tir.316
Sosyal hizmetler ve yardımlar yönünden de sosyal güvenliğin kapsamı sınırlı
kalmıştır. Korunmaya muhtaç çocuk, genç, yaşlı, özürlü ve diğer kişiler ile gazi ve
şehit yakınlarına karşılıksız olarak yapılan ve genel bütçe, belediyeler, çeşitli vakıflar
ve gönüllü kuruluşlar tarafından finanse edilen sosyal hizmet ve yardım
harcamalarının 2004 yılı itibariyle milli gelir içindeki payı ise sadece binde 8 ile
sınırlı kalmıştır. Sosyal yardım ve hizmet harcamalarından yararlanan kişi sayısına
bakıldığında, toplam olarak 21,5 milyon kişinin sosyal yardımlardan yararlandığı
görülmektedir. Bu rakam, TÜİK’nin yapmış olduğu yoksulluk çalışmasında kişi başı
günlük geliri 4,3 doların altında kalan 20,7 milyon kişi sayısından daha fazladır.
Ancak, merkezi bir yapının olmayışı aynı kişilere farklı kurumlar aracılığıyla
mükerrer yardım yapılabilmesine olanak tanıdığından, gerçekte sosyal yardımların
tam olarak kaç kişiye ulaştığı tespit edilememektedir.317
3.2.2.
Finansal Sorunlar
Kuruluşunda fonlama esasına göre oluşturulan Türk Sosyal Güvenlik Sistemi
1990’lardan sonra uygulanan popülist eksenli politikalar sonucu yapısal sorunlarla
karşı karşıya kalmış, bu yapısal sorunlar zaman içerisinde finansal sorunları
beraberinde getirmiş ve sistem dağıtım esasına dönüşmüştür. Oluşan sosyal güvenlik
sistemi açıkları bütçeden yapılan transferlerle karşılanmaya çalışılmıştır.
3.2.2.1. Aktüeryal Dengelerdeki Bozukluk
Primli sosyal güvenlik sistemlerinde sosyal sigorta kuruluşlarının mali
dengelerinin değerlendirilmesinde kullanılan en yaygın kriter, aktif/ pasif sigortalı
oranlarıdır. Kurumlara bağlı olarak aktif şekilde çalışan sigortalıların kurumlardan
aylık alanlara oranı bize aktif/ pasif oranını verir. Bu bir anlamda, bir emekliyi kaç
çalışanın finanse ettiğini ortaya koymaktadır.318Bu oranın genelde en az 2 olması
315
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.170
Türk-İş, Sayı:370, Kasım-Aralık-2005, s.121
317
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, s.16
318
E. DUYGULU ve P. PEHLİVAN, s.27
316
120
hedeflenir. İkinin altına düşüldüğünde, sosyal güvenlik sisteminin finansman sorunu
yaşadığı görülür. İki seviyesi sinyal düzeydedir.Ortalama yaşam süresinde görülen
artışlara eğitim ve diğer nedenlerle iş piyasalarına işgücünün geç girmesi eklenince
bu tür sistemlerde her an bozulma riski olasılığı oldukça yüksektir.319
Ülkemizde de son yıllardaki sosyal güvenlik alanında yaşanan sıkıntıların
temelinde de en az 2 olarak korunması gereken bu oranda sapmalar yer almaktadır.
Sosyal sigorta programlarının yönetimleri, minumum emeklilik yaşının kaldırılması,
gecikmiş prim alacaklarının affı, toplanmış fonların amaç dışı ve verimsiz kullanımı,
süper emeklilik, borçlanma vb. patronajcı, klientelist, nepotik, popülist yaklaşımlar
ve düzenlemeler sonucunda katkılar ile aylıklar arasındaki dengenin kurulmasında ve
sosyal sigorta sisteminin aktüeryal temeller üzerinde tutulmasında başarısız
kalınmıştır. Örneğin, emeklilik yaşı, seçmenlerle kurulan politik patronaja,
klientelizme ve popülizme bağlı olarak 1969 ve 1992 yıllarında kaldırılmıştır
Böylece genç emekliler furyası başlamıştır. Dahası 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu’na göre işçilerin emeklilik programlarında 5000 iş günü bazı koşullarda
3600 iş günü gibi kısa katkı süreleri emekliliğe hak kazanmak için yeterli
sayılmıştır.Sonuç olarak başta fonlama sistemine göre kurulmuş olan ve kendi
kendini finanse eden Türk sosyal güvenlik sistemi 1990’larda aktüeryal dengelerin
bozulmaya başlamasıyla birlikte ciddi finansal krizlerle karşı karşıya kalmış ve
mecburen dağıtım sistemine dönüşmüştür.
319
Yavuz ILGAZ, Emekliliğin Finansman Yönteminde Sinerji Etkisi Ve Türkiye Dinamikli Bir
Uygulama: Nesilleme, İstanbul Üniv.İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt:53, Sayı:1, İstanbul
Üniv.Yayın No:4398, İstanbul-2003, s.22
121
Çizelge 3.11. Türkiye’de Yıllar İtibariyle Türkiye’deki Sosyal Güvenlik Kapsamındaki Aktif Pasif Nüfus (1985-2006)
SSK
BK
ES
Yıllar
Aktif
Sayısı (A)
Pasif
Sayısı (P)
A%
Değişimi
P%
Değişimi
Fark
Aktif
Sayısı (A)
Pasif
Sayısı
A%
Değişimi
P%
Değişimi
Fark
Aktif
Sayısı (A)
Pasif
Sayısı
A%
Değişimi
P%
Değişimi
Fark
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2.626.165
2.713.436
2.781.125
3.155.392
3.460.214
3.661.336
3.825.829
4.098.711
4.409.285
4.994.617
5.443.065
5.994.761
6.376.982
6.462.120
6.125.823
6.311.866
5.944.920
6.347.928
6.518.545
6.820.520
7.410.673
1.070.681
1.156.621
1.254.285
1.377.194
1.478.286
1.596.634
1.717.095
1.851.522
1.999.007
2.175.149
2.337.755
2.539.696
2.731.793
2.930.752
3.148.826
3.339.327
3.560.638
3.747.573
3.935.523
4.120.866
4.308.186
3,3
2,5
13,5
9,7
5,8
4,5
7,1
7,6
13,3
9
10,1
6,4
1,3
-5,2
3
-5,8
6,8
2,7
4,6
8,7
8
8,4
9,8
7,3
8
7,5
7,8
8
8,8
7,5
8,6
7,6
7,3
7,4
6
6,6
5,3
5
4,7
4,5
-4,7
-5,9
3,7
2,3
-2,2
-3,1
-0,7
-0,4
4,5
1,5
1,5
-1,2
-5,9
-12,6
-3
-12,4
1,5
-2,3
-0,1
4,1
1.926.565
2.257.131
2.450.782
2.598.648
2.762.064
2.825.473
2.825.542
2.890.471
2.870.968
2.700.398
2.699.351
2.650.965
2.804.890
2.908.499
3.064.619
3.312.694
3.336.655
3.321.332
3.383.849
3.448.549
3.354.372
294.496
361.513
410.857
486.811
544.914
595.889
655.646
711.994
777.968
825.595
880.820
947.038
1.032.342
1.104.614
1.179.817
1.277.444
1.343.840
1.393.670
1.445.820
1.519.190
1.600.294
17,2
8,6
6
6,3
2,3
0
2,3
-0,7
-5,9
-1,1
-0,7
5,8
3,7
5,4
8,1
0,7
-0,5
1,9
1,9
-2,7
22,8
13,6
18,5
11,9
9,4
10
8,6
9,3
6,1
6,7
7,5
9
7
6,8
8,3
5,2
3,7
3,7
5,1
5,3
-5,6
-5,1
-12,5
-5,6
-7,1
-10
-6,3
-9,9
-12,1
-7,8
-8,2
-3,2
-3,3
-1,4
-0,2
-4,5
-4,2
-1,9
-3,2
-8,1
1.400.000
1.425.000
1.450.000
1.460.000
1.500.000
1.560.000
1.600.000
1.850.000
1.896.041
1.896.000
1.880.437
1.963.751
1.994.509
2.071.867
2.118.085
2.163.698
2.236.050
2.372.777
2.408.148
2.404.091
2.402.409
680.142
714.867
745.904
777.117
810.368
843.443
787.758
940.277
999.807
900.738
952.360
1.048.211
1.114.480
1.172.741
1.239.314
1.296.935
1.355.558
1.408.941
1.466.679
1.538.576
1.595.973
1,8
1,8
0,7
2,7
4
2,6
15,6
2,5
0
-0,8
4,4
1,6
3,9
2,2
2,2
3,3
6,1
1,5
-0,2
-0,1
5,1
4,3
4,2
4,3
4,1
-6,6
19,4
6,3
-9,9
5,7
10,1
6,3
5,2
5,7
4,6
4,5
3,9
4,1
4,9
3,7
-3,3
-2,6
-3,5
-1,3
-0,1
9,2
-3,7
-3,8
9,9
-6,6
-5,6
-4,8
-1,3
-3,4
-2,5
-1,2
2,2
-2,6
-5,1
-3,8
2006
8.744.793
4.510.701
18
4,7
13,3
3.375.629 1.753.025
0,6
9,5
-8,9
2.420.897 1.649.998
0,8
3,4
-2,6
Kaynak: GÜMÜŞ Erdal, Kamu Maliyesi Perspektifinden Sosyal Güvenlik Reform Sürecinin Değerlendirilmesi Ve Finansal Geleceği, 22.Maliye Sempozyumu’na
Sunulan Bildiri, 9-13 Mayıs-2007, Belek-Antalya, s.26, http://www.sdu.edu.tr/sempozyum/2006/maliye/PDF/gumus_erdal.pdf(07.07.2007)
122
3.2.2.2. Finansman Sorunları
Sosyal güvenlik genel olarak bir kaynak tahsisi sorunu olup iktisadi
olanaklarla desteklenmeyen bir sosyal güvenlik sisteminin varlığını sürdürmesi
mümkün değildir. Bu bakımdan belirlenen amaçların gerçekleşmesini sağlayacak
yeterli kaynaklara sahip olmak sosyal güvenlik kurumları bakımından yaşamsal bir
öneme sahiptir.320
Türkiye’de 1990’lı yıllardan itibaren sosyal güvenlik sisteminde finansman
sorunları yaşanmaya başlanmıştır. Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde yaşanan
finansman
sorunları
genel
itibariyle
gelişmiş
ülkelerdekilerle
benzerlik
göstermemektedir. Ülkemizdeki finansman sorunu; sosyal güvenlik fonlarından
yapılan denetimsiz harcamalar, emek piyasasındaki kayıt dışı istihdam, fonların
yönetiminde gerçekleşen hatalar ile siyasi kaygılarla uygulanan sosyal güvenlik
politikalarından kaynaklanmaktadır.321
Ayrıca ülkemizde sosyal güvenlik açıklarının bütçeyi zorlamasının nedeni
bütçemizin kendine has özelliğinden kaynaklanmaktır. 1999 yılında faiz giderleri
bütçe giderlerinin % 38’ini, 2001’de % 51,1’ini, 2003’de de % 41,8’ini
oluşturmuştur. Cari harcamalar da 1999’da bütçenin % 32,7’sini 2002’de % 27’sini,
2004’de % 30’unu oluşturmuştur. Ayrıca yatırım harcamaları yıllar itibariyle
bütçeden % 5-6 civarında zaten oldukça düşük bir pay almaktadır. Bu tabloya son
yıllarda ortalama % 12 civarında yapılan bütçe transferleri eklendiğinde bütçe
uygulayıcılarının fazla bir hareket alanı kalmamakta, sosyal güvenlik kuruluşlarına
yapılan transferlerin payı zaten zor olan bütçe uygulamalarını daha da
zorlaştırmaktadır.322
Oysa Avrupa ülkelerinin sosyal güvenlik için bütçelerinden ayırdıkları
paylara bakıldığında bu miktarların bütçeye oranının % 45’ler seviyesine milli gelire
oranının ise % 25’leri çıktığı görülmektedir.
320
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.136
5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Hakkında Görüşlerimiz,
Kamu Yönetimi Dünyası, Yıl: 7, Sayı:25, Ocak-Mart-2006, s.40
322
B. E. YILMAZ ve M. ŞEKER, ss.58-59
321
123
Çizelge 3.12. AB’de Bütçeden Sosyal Güvenliğe Ayrılan Pay (2003)
AB 25
AB Yeni 10
Almanya
Avusturya
Belçika
Britanya
Çek
Cumhuriyeti
Danimarka
Estonya
Finlandiya
Fransa
Hollanda
İrlanda
İspanya
İsveç
İtalya
Kıbrıs(Güney)
Latviya
Litvanya
Lüksemburg
Macaristan
Malta
Polonya
Portekiz
Slovakya
Slovenya
Yunanistan
Milli Gelire
Oranı
19.3
17.1
22.4
21.4
18.1
16.5
14.6
Bütçeye
Oranı
40.1
36.9
46.6
42.2
35.5
37.8
27.4
25.2
10.4
21.7
21.1
18.6
10.0
12.9
24.9
18.3
11.3
10.8
10.1
19.3
17.0
14.3
19.9
15.7
15.7
18.3
20.9
44.7
29.1
42.5
39.3
38.0
29.3
34.1
42.5
37.5
24.8
30.2
29.6
42.4
33.9
28.1
44.7
33.0
40.0
38.0
43.4
Kaynak: Türk-İş, Sayı :372, s.86
Tablodan AB ülkeleri içerisinde sosyal güvenliğe bütçeden en fazla kaynak
ayıran ülkenin % 44,7 ile Polonya ve Danimarka’nın olduğu en az kaynak ayıran
ülkenin ise Güney Kıbrıs olduğu görülmektedir. Sosyal güvenliğe ayrılan payların
milli gelire oranında ise en yüksek orana sahip olan ülke % 25,2 ile Danimarka iken
en düşük orana sahip ülke ise % 10 ile İrlanda’dır. Gerçekten bu oranlar Türkiye ile
karşılaştırıldığında çok büyük rakamlar gibi görünmektedir. Fakat Türkiye’nin içinde
bulunduğu ekonomik durum göz önünde bulundurulursa hiç de şaşırtıcı
değildir.Bütçesinin yarsını faiz giderleri için ayıran popülist politikalar sonucu
sürekli sosyal güvenlik kurumları açık veren ve gelişmekte olan bir ekonomi olarak
Türkiye’nin bu durumu aslında yıllardır yapılan yanlışların adeta bir özeti gibi
görünmektedir. Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 1994-2004 arası dönemde sosyal
güvenliğe yaptığı harcamalarla faiz için yapmış olduğu harcamalar gösterilmektedir.
124
Çizelge 3.13. Türkiye’de Sosyal Güvenlik Katkıları Ve Faiz Ödemeleri(1994-2004)
(Bin YTL)
Sosyal Güvenlik Katkıları
Faiz Ödemeleri
Yıl
Miktar
Milli
Gelire
Oranı
Bütçeye
Oranı
Miktar
Milli Gelire
Oranı
Bütçeye
Oranı
1994
40.580
1.0(%)
4.5(%)
298.285
7.7(%)
33.2(%)
1995
108.200
1.4(%)
6.3(%)
576.115
7.3(%)
33.7(%)
1996
335.300
2.2(%)
8.5(%)
1.497.401
10.0(%)
38.0(%)
1997
760.000
2.6(%)
9.5(%)
2.277.917
7.7(%)
28.5(%)
1998
1.400.000
2.6(%)
9.0(%)
6.176.595
11.5(%)
39.6(%)
1999
2.750.000
3.5(%)
9.8(%)
10.720.840
13.7(%)
38.2(%)
2000
3.225.685
2.6(%)
6.9(%)
20.439.862
16.3(%)
43.9(%)
2001
5.112.000
2.9(%)
6.4(%)
41.064.609
23.3(%)
51.1(%)
2002
11.205.000
4.1(%)
9.7(%)
51.870.659
18.9(%)
44.8(%)
2003
15.922.000
4.5(%)
11.3(%)
58.609.163
16.4(%)
41.7(%)
2004
19.300.000
4.5(%)
13.8(%)
58.488.490
13.6(%)
41.7(%)
Toplam
Ortalama
60.158.765
3.9(%)
10.3(%)
252.019.936
16.3(%)
43.3(%)
Kaynak:5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na İlişkin Türkiye Devrimci
İşçi Sendikaları Konfederasyonu(DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK),
Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği(TMMOB) Ve Türk Tabipleri Birliği (TTB)’nin Görüş Ve
Değerlendirmeleri, http://www.ttb.org.tr/ekler/mayis06/gssdegerlendirme.doc, (11.01.2007)
Bugünkü gelinen nokta itibariyle Türk sosyal güvenlik sistemi giderek artan
miktarlarda nakit açıkları veren ve bu açıkların genel bütçeden karşılanmasından
dolayı ekonomik dengeleri olumsuz yönde etkileyen bir finansal bir krize doğru
sürüklenmiştir. Oluşan bütçe açıkları da borçlanmayla finanse edilmeye başlayınca
sosyal güvenlik açıkları enflasyonist bir etki yaratır hale gelmiştir.
Aşağıda yıllar itibariyle bütçeden sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılan transferler
verilmiştir.
125
Çizelge 3.14. Sosyal Güvenlik Kurumlarına Yapılan Bütçe Transferleri (1994-2006)(Bin YTL.)
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
GSMH’nın %’si
Yıllar
SSK
Bağ-kur
Emekli
Sandığı
Toplam
SSK
Bağkur
Emekli
Sandığı
Toplam
1994
14.480
4.530
20.000
39.010
0,37%
0,12%
0,51%
1,00%
1995
59.200
8.000
41.000
108.200
0,75%
0,10%
0,52%
1,38%
1996
146.000
70.100
119.200
335.300
0,97%
0,47%
0,80%
2,24%
1997
337.000
123.000
280.000
740.000
1,15%
0,42%
0,95%
2,52%
1998
451.000
435.000
610.000
1.496.000
0,84%
0,81%
1,14%
2,80%
1999
1.105.000
796.145
1.035.000
2.936.145
1,41%
1,02%
1,32%
3,75%
2000
400.000
1.051.460
1.775.000
3.226.460
0,32%
0,84%
1,41%
2,57%
2001
1.108.000
1.740.000
2.675.000
5.523.000
0,63%
0,99%
1,52%
3,15%
2002
2.386.000
2.622.000
4.676.000
9.684.000
0,87%
0,95%
1,70%
3,52%
2003
4.809.000
4.930.000
6.145.000
15.884.000
1,35%
1,38%
1,72%
4,45%
2004
5.757.000
5.273.000
7.800.000
18.830.000
1,34%
1,23%
1,82%
4,39%
2005
7.507.000
6.926.000
8.889.000
23.322.000
1,54%
1,42%
1,83%
4,79%
2006
8.527.000
4.330.000
10.035.000
22.892.000
1,58%
0,79%
1,86%
4,23%
Kaynak: http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_28.pdf, (10.06.2007)
Grafik 3.1 Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına Yapılan Bütçe Transferleri 1994-2006(Bin YTL)
Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına Yapılan Bütçe Transferleri 1994-2006
(Bin YTL)
26.000
24.000
22.000
20.000
Milyon Ytl
18.000
16.000
SSK
14.000
BAĞ KUR
12.000
EMEKLİ SANDIĞI
10.000
TOPLAM
8.000
6.000
4.000
2.000
0
1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006
Yıllar
Kaynak: http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_28.pdf, adresindeki veriler
kullanılarak hazırlanmıştır.
126
Tablo’da da görüldüğü gibi her üç sosyal güvenlik kuruluşuna yapılan bütçe
transferlerinde yıllar itibariyle önemli oranda artışlar meydana gelmiştir.1994 yılında
her üç sosyal güvenlik kuruluşuna yapılan bütçe transferi 39.010.000 YTL. iken bu
miktar 1995 yılında yaklaşık olarak % 177,5 oranında artarak 108.200.000 YTL.’ye
ulaşmıştır. Sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan bu transferler 1995 yılından 2002
yılına kadar yaklaşık iki kat artarak gitmiştir. 2002’den sonra bu artışların
oranlarında önceki yıllara göre azalışlar olmasına rağmen 2006 yılına kadar artarak
gitmiştir. İlk defa 2006 yılında bir önceki yıla göre daha az bir transferin yapıldığı
görülmektedir. Aynı artışlar üç sosyal güvenlik kuruluşuna yapılan transferlerin
GSMH’ye olan oranında da görülmektedir.1994 yılında % 1,00 olan bu oran 2006
yılında % 4,23 seviyesine çıkmıştır. Her ne kadar bu rakamlar Türkiye için yüksek
rakamlar gibi görülse de birçok gelişmiş ülkede sosyal güvenlik için yapılan
transferlerin milli gelire oranının % 25-30’lara kadar çıktığı göz önünde
bulundurulursa bu rakamlar aslında o kadar da yüksek değildir. Fakat Türkiye’de
ekonomide var olan yapısal sorunların oluşturduğu finansal sıkıntılardan dolayı bu
açıklar ‘kara delik’ olarak bile nitelendirilebilmektedir.
Sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı bu finansman sorunu, kamunun
borçlanma gereğini de artırmaktadır. Bu kurumların 1994-2004 dönemindeki toplam
açıklarının aynı dönemdeki Hazine iç borçlanma faiz oranları dikkate alınarak
hesaplanan 2004 yılı güncel değeri 475 milyar YTL’ye ulaşmıştır. Bir başka ifadeyle,
son on yıldır sosyal güvenlik sisteminin açıklarının kapatılması için kullanılan
kaynaklar, neredeyse Türkiye’nin 2004 yılında yarattığı toplam milli gelire eşittir.
Ayrıca, bu tutar 2004 yıl sonu toplam konsolide borç stokunun 1,34 katıdır.323
Sosyal güvenlik sistemi kaynaklı kamu borç stokundaki bu artış, bir yandan
faiz oranlarının yükselmesine yol açarken bir yandan da geleceğe ilişkin belirsizliği
artırarak enflasyonun yükselmesine yol açmaktadır. Ayrıca, bütün bunlar yatırımları
olumsuz
etkilemekte
ve
sürdürülebilir
büyüme
oranlarına
ulaşılmasını
engellemektedir. Bunun sonucunda işsizlik oranı artmakta ve gelir dağılımı giderek
bozulmaktadır.324Aşağıda Türkiye’deki gelir dağılımına ait veriler bulunmaktadır.
323
324
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, s.13
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, s.14
127
Çizelge 3.15. Türkiye’de Yüzde 20’lik Grupların Gelirden Aldığı Paylar, (2004-2005)
Türkiye
Kent
Kır
Yüzde 20’lik Gruplar
2004
2005
2004
2005
2004
2005
Toplam
100
100
100
100
100
100
Birinci Yüzde 20
6,0
6,1
6,4
6,4
6,3
6,1
İkinci Yüzde 20
10,7
11,1
10,8
11,5
11,2
11,3
Üçüncü Yüzde 20
15,2
15,8
15,2
16,0
15,8
15,9
Dördüncü Yüzde 20
21,9
22,6
21,4
22,6
22,7
22,6
Beşinci Yüzde 20
46,2
44,4
46,1
43,5
43,9
44,2
Gini Katsayısı
0,40
0,38
0,39
0,37
0,37
0,38
Kaynak: T.C.Başbakanlık,Türkiye İstatistik Kurumu,Haber Bülteni,2005 Gelir Dağılımı Sonuçları,
Sayı:207, 25 Aralık-2006, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=408, (25.05.2007)
Tablodan da görüldüğü gibi sonuçlar Türkiye’deki gelir dağılımı açısından
pek iç açıcı görünmemektedir. TÜİK tarafından gelir dağılımına ilişkin yapılan bu
çalışmada, 2004 yılında nüfusun en düşük gelir düzeyindeki % 20’lik diliminin
gelirin sadece % 6,0’ını, 2005 yılında ise 6,1’ini
alırken, en yüksek gelir
düzeyindeki % 20’lik diliminin 2004 yılında gelirin % 46,2’sini 2005 yılında ise
44,4’ünü aldığını göstermektedir. Gelir dağılımındaki eşitsizliğin derecesini ifade
etmekte kullanılan kıstasların en önemlisi olan Gini katsayısı, 2004 yılında % 40,
2005 yılında ise % 38 olarak gerçekleşmiştir. Gini katsayısının gelişmiş ülkelerde %
20-25 aralığında gerçekleştiğini düşünecek olursak bu oranın makul bir düzeyde
olmadığı görülmektedir.
Şüphesiz gelir dağılımındaki bu dengesizlikleri giderebilmek için devletin
günümüzde sosyal hayata daha çok müdahale etme görevi daha da belirmektedir.
Özellikle malullük ve ölüm aylığı bağlanma şartlarının kolaylaştırılması, emzirme
ödeneği getirilmesi, evlenme yardımı kapsamının genişletilmesi cenaze yardımı
tutarının yükseltilmesi, tüm ülke nüfusunun genel sağlık sigortası kapsamına
alınması, yurtdışı tedavi imkanı getirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde
aynı zamanda sigortalıların sevk zincirinde katkı bedeli ödemeleri, emeklilik yaş
şartının kademeli olarak artırılması aylık bağlanma oranlarının tedricen düşürülmesi
gibi
sosyal
güvenlik
kapsamındaki
sigortalılara
yük
getirdiği
düşünülen
128
uygulamalarının olması gelir dağılımını süreç içerisinde olumlu etkiyebileceği
düşünülebilir.325
Genel itibariyle sosyal güvenlik sistemimizin mali krizinin çözümü ,işgücü
piyasamızın
rekabetçi
işleyişinde
olup
krizin
uzun
vadeli
bir
çözüme
kavuşturulabilmesi, kayıtlı işgücü arzının artırılmasına, reel ücretlerin yükselmesine
ve aktif/ pasif sigorta oranının büyümesine bağlıdır.Oysa emeklilik yaşının
yükseltilmesi, prim ödemeye esas tavan ve taban aylıklarının artırılması ve kayıt dışı
istihdama cezai önlemler getirilmesi kısa vadeli yaklaşımlardır.Çünkü devletin sosyal
güvenliğin finansmanı için istihdam vergilerini artırması işgücüne katılmayı
caydırmakta ve kayıt dışı istihdamı özendirip işsizliği kronik hale getirmektedir.
Sosyal güvenlik sisteminin finansman açığının kapatılması; aktif-pasif sigortalı
oranının yükseltilmesi kadar, kayıtlı istihdamın ve reel ücretlerin artışına da ihtiyaç
duymaktadır. Bu açıdan sosyal güvenlik reformları emeklilik için gerekli prim
tutarını yükseltme ve istihdam vergilerini artırma dolayısıyla işgücü maliyetini
yükseltme yönünde yapılmamalıdır.326Bu açıdan bakıldığında IMF’ye verilen 8.Niyet
Mektubu’nda emeklilik sistemi açılarının GSMH’nın % 1’ seviyelerine kadar
düşürülmesi amaçlanmasına bakılırsa bu durumun zor olduğu görülmektedir. Sosyal
güvenlik sorunlarına köklü çözüm getirilmeden hangi model kabul edilirse edilsin
sosyal güvenliğin finansman sorununun çözümlenmesi kısa ve uzun vadede pek
kolay görünmemektedir.327Yani Türkiye ekonomisinin genel makro problemleri
çözülmedikçe, işsizlik ve kayıt dışılık azalmadığı müddetçe sosyal güvenlikteki
ağrılar bir romatizma ağrısı gibi devam edecektir.328
325
Yakup SÜNGÜ, Sosyal Sigorta Reformunun Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkisi, TÜHİS, Cilt:20,
Sayı:4-5, Kasım-2006/Şubat-2007, s.69
326
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.174
327
A. BEDÜK ve O. METE (2006) s.38
328
Kadir ARICI, Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem Ve İşveren Yükümlülükleri Semineri, 14
Aralık-2006, TİSK, 25 Şubat 2007, Yayın No: 280, s.31
129
3.2.2.3. Sağlık Harcamalarındaki Artışlar
Günümüzde refah devleti krizi tartışmalarında öne çıkan en önemli sorun,
yükselen sağlık harcamalarıdır. Son 30 yılda belirgin bir şekilde artan ekonomik
baskılar, hükümetleri ek kaynak bulmaya yönlendirmektedir. Özellikle yaşlı nüfusun
artışı ile birlikte demografik yapılar değişmiş, teknolojinin ve ilaç biliminin
gelişmesiyle de maliyetler yükselmiştir. Sistemi yeniden yapılandırma ve maliyetleri
azaltma çalışmaları, sağlık reformlarının ana meselesi haline gelmiştir. Bu yönelime
maliyet etkinliğinin arttırılması gereği de eklenince sağlık sistemlerinin yönetim
sorunu da ön plana çıkmaktadır. Sağlık reformları özünde geleceğe yönelik finansal
kaygılar nedeniyle kökten değişikliklerin gündeme geldiği yeni bir arayış
içindedir.329
Dünyadaki bu sağlık sorunlarının en fazla yaşandığı ülkelerden biri de
Türkiye’dir. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı ile beraber sosyal güvenlik kuruluşları ve
diğer özel kuruluşlar sağlık hizmeti sunan kuruluşlardır. Fakat sağlık hizmeti
sunumunda kamu sektörü başrolde yer almakta, yaşam sürelerinin uzaması, tedavi ve
ilaç giderleri maliyetindeki artışlar bu konuda kamu sektörünü sıkıntıya sokmaktadır.
1980’de 2,5 milyar dolar civarında olan toplam sağlık harcaması, 1990’a
kadar 3 milyar doların altında kalmış, 1990 sonrası dönemde yükselmeye başlamış,
1994 krizi ile yaşanan hafif düşüş dışında sürekli artış göstermiştir. 2004’te bu miktar
20 milyar dolara (18,9)yaklaşmıştır. Toplam sağlık harcamaları içinde kamunun payı
1980’li yıllar % 50 civarında seyretmiş, 2000 yılında ise kamunun payı% 80’ i
geçmiştir.2002 yılında 11 milyar dolar olan toplam sağlık harcaması, 2004’e
gelindiğinde 19 milyar dolara ulaşmıştır. GSMH içinde % 5,6 olan toplam sağlık
harcamalarının payı 2004’de 6,3 seviyesine gelmiş, ama asıl değişim kamunun
toplam sağlık harcamaları içindeki miktarında yaşanmıştır. 2004 yılı itibariyle kamu
sağlık harcamaları 16,3 milyar dolara ulaşmıştır.330Aşağıdaki tabloda son 14 yılda
Türkiye’deki sağlık harcamalarına ilişkin verilerde nasıl bir değişiklik olduğu net bir
şekilde görülmektedir
329
Coşkuni BAKAR, Seval AKGÜN, Türkiye’de Sağlık Reformları; Sonu Gelmeyen Hikaye,
Toplum Ve Hekim, Cilt:20, Sayı:5, Eylül-Ekim-2005, s.340
330
Ata SOYER, Alternatifimiz Var mı?, Toplum Ve Hekim, Cilt:21, Sayı:4, Temmuz-Ağustos2005, ss.256-257
130
Çizelge 3.16. Türkiye’nin Son 14 Yıldaki Sağlık Harcamaları Eğilimi (%)
Harcama Birimi
1992
1998
2000
2006
Kamu Sağlık
Harcaması
(Milyar dolar)
4,0
6,9
8,3
21,0
Özel Sağlık
Harcaması(Milyar
Dolar)
1.9
2,7
4,9
9,0
Toplam Sağlık
Harcaması
(Milyar dolar)
6,0
9,5
13,1
30,0
103,0
150,0
194,0
381,0
3,7
4,8
6,6
7,5
Kişi Başına Düşen
Sağlık Harcaması
(Dolar)
Toplam Sağlık
Harcaması
(GSMH %’si)
Kaynak: Capital, Temmuz-2007, Sayı: 2007/7, s.129
Ayrıca ülkemizde sosyal güvenlik kapsamı içerisinde sağlık hizmeti alan kişi
sayısı 48 milyonu aşmıştır.331Bu nüfus için yapılan harcama tutarı 2006 yılı itibariyle
18,2 milyon YTL seviyesindedir.Bu tutarın 7,8 YTL’lik kısmını Sosyal Sigortalar
Kurumu 2,6 milyon YTL’lik kısmını Emekli Sandığı, 3,7 milyon YTL’lik kısmını
ise Bağ-kur gerçekleştirmektedir.Aşağıdaki tabloda 1995-2006 yılları arasında bu üç
kurum tarafından yapılan tedavi, ilaç ve diğer masraflardan oluşan sağlık harcamaları
verilmiştir.
331
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.37
131
Çizelge 3.17. Türkiye’de 1995-2006 Döneminde Sosyal Sigorta Kuruluşlarının Sağlık
Harcamaları (Bin YTL.)
Sosyal
Güvenlik
Kuruluşları
SSK
Bağ-kur
Emekli
Sandığı
Yıllar
Toplam
Sağlık
Harcaması
Toplam
Sağlık
Harcaması
Değişim
Oranı (%)
İlaç
Harcaması
İlaç
Harcaması
Değişim
Oranı(%)
İlaç
Harcamalarının
Toplam Sağlık
Harcamaları
İçindeki Oranı
(%)
2000
1.280.189
71,0
572.409
88,3
44,7
2001
2.257.958
76,4
992.616
73,4
44,0
2002
3.594.350
59,2
1.878.558
89,3
52,3
2003
4.981.194
38,6
2.101.496
11,9
42,2
2004
6.635.691
33,2
2.687.750
27,9
40,5
2005
7.677.105
15,7
3.552.940
32,2
46,3
2006
11.699.804
52,4
5.265.514
48,2
45,0
2000
730.296
76,6
458.336
98,1
62,8
2001
1.228.849
68,3
780.446
70,3
63,5
2002
2.195.308
78,6
1.321.532
69,3
60,2
2003
3.183.100
45,0
1.997.200
51,1
62,7
2004
3.719.000
16,8
2.188.000
9,6
58,8
2005
3.625.825
-2,5
1.841.000
-15,9
50,8
2006
3.622.577
-0,1
1.766.037
-4,1
48,8
2000
623.000
73,0
358.000
80,8
57,5
2001
1.089.000
74,8
660.000
84,4
60,6
2002
1.840.000
68,9
1.100.000
66,7
59,8
2003
2.498.000
35,8
1.517.000
37,9
60,7
2004
2.796.000
11,9
1.524.000
0,5
54,5
2005
2.917.000
4,3
1.607.000
5,4
55,1
2006
2.744.000
-5,9
1.265.000
-21,3
46,1
Kaynak: http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_04.pdf, (12.06.2007)
http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_12.pdf, (12.06.2007)
http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_19.pdf, (12.06.2007) adreslerinden derlenmiştir.
132
Tablo’daki üç kurumun sağlık harcamaları analiz edildiğinde bu üç sosyal
güvenlik kurumunun kapsadığı nüfus ile yapmış oldukları sağlık harcamaları
arasındaki orantısızlıklar dikkati çekmektedir. Her üç kurumdaki aktif ve pasif
sigortalı sayıları SSK’da 43.089.889, Bağ-kur’da 14.630.564, Emekli Sandığı’nda ise
4,070.895’e tekabül etmektedir. Diğer bir deyişle sağlık sigortası kapsamındaki
nüfusun yaklaşık olarak SSK’da % 70, Bağ-kur’da % 24, Emekli Sandığı’nda ise %
7 olarak görülmektedir. 2006 yılı baz alındığında kurumların toplam sağlık
harcamalarının SSK’da 11.699.804.000 YTL., Bağ-kur’da 3.622.577.000 YTL.,
Emekli Sandığı’nda ise 2.744.000.000 YTL. olmak üzere toplam 18.066.381.000
YTL. olduğu görülmektedir. Bu duruma göre 2006 yılında yapılan toplam sağlık
harcamalarının yaklaşık olarak % 65’ini SSK, % 20’sini Bağ-kur, % 15’ini ise
Emekli Sandığı gerçekleştirmektedir. 2006 yılına göre SSK’nın yapmış olduğu sağlık
harcamasının Emekli Sandığı’na göre 4 kattan daha fazla , Bağ-kur’a göre ise 3
kattan daha fazla olduğu göze çarpmaktadır. Bu noktada SSK tarafından yapılan
harcamalarının yüksekmiş gibi görünmesine rağmen aslında bu durum kurumların
kapsadığı nüfus ile karşılaştırıldığında % 70’lik bir aktif pasif sigortalı sayısına sahip
olan SSK’nın sağlık harcamaları aslında diğer kurumlara göre oldukça azdır. Oysa
SSK’nın kapsadığı nüfusun 1/ 10’u kadar nüfusa sahip olan Emekli Sandığı’nın
yapmış olduğu sağlık harcaması SSK’nın yapmış olduğu sağlık harcamasının 4
katından biraz fazladır. Diğer taraftan SSK ile Bağ-kur arasındaki sigortalı nüfusun
kapsamı ve yapılan sağlık harcaması arasında 2006 yılına kadar bir orantısızlık
mevcut iken bu oran 2006 yılında SSK’nın sağlık harcamalarının artmasıyla bu
orantısızlığın biraz hafifleştirildiği gözlemlenmektedir.
Türkiye’deki 3 sosyal güvenlik kuruluşuna üye olan nüfusla bu kurumların
gerçekleştirmiş olduğu sağlık harcamaları arasında ciddi farklılıklar göze
çarpmaktadır.
2003 tarihli Dünya Bankası Raporu’na göre sağlığa akan 100 birim paranın
76’si hükümet bütçesi ve sosyal güvenlik kuruluşlarından gelmektedir. Geri kalan 24
birim para ise insanların cebinden harcadıkları para ağırlıklı olmak üzere özel
sektörden gelmektedir. Yine aynı rapor bu 100 birimlik paranın 27’si ilaç ve
teknolojiye, 22’si özel sağlık kurumlarına, 39’u kamu sağlık kurumlarına ve
sektörüne, 10-12’si de diğer yapılara dağıldığını belirtmektedir. Bu denklem çok açık
133
biçimde 76 birim veren kamuda 39 birimin kaldığını bunun da anlamının 37 birimlik
bir miktarın kamudan özele aktarılmış olduğunu göstermektedir.332
Bu konuyla ilişkin en önemli uygulama Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform
Ve
Sağlıkta
Dönüşüm
Programı
çerçevesinde
Sosyal
Sigortalar
Kurumu
Başkanlığı’nın hastaneleri daha verimli işletileceği, sigortalılara daha etkin sağlık
hizmeti verileceği gerekçesi ile Sağlık Bakanlığı’na devredilmesidir. Ancak 2 yıldır
sürdürülmekte olan uygulama aksi sonuçlar ortaya koymuş, sigortalılar önceden
yaşamadıkları sorunlarla karşılaşmaya başlamıştır. Bazı Devlet Hastanelerinde
ameliyat
malzemesi
kalmadığından
sigortalı
hastalara
aldırtılmış,
parası
olmayanların tedavileri aksamış, kurumla anlaşması olan bazı özel hastaneler iş
kazası nedeniyle tedavi altın aldığı sigortalılardan ücret almış, anlaşmalı eczanelere
ilaç bedelleri zamanında ödenemediğinden özellikle raporla verilen pahalı ilaçlara
ulaşmak zorlaşmış, sigortalı hastaların ceplerinden çıkan para miktarı ise artmıştır.
Sigortalılar bakımından olumsuzluklar devam ederken kurumun sağlık giderleri de
büyük oranlarda artmıştır. İlaç fabrikası kapatılan toplu alım yapamadığı için ilaç
indiriminden sınırlı ölçüde yararlanan kurumun sadece ilaç giderleri 2005 yılında %
32 artarak 3,553 milyar YTL. seviyesine 2006 yılında ise % 51 artarak 5,373 YTL.
seviyesine ulaşmıştır.333
Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de özellikle ilaç ve tıbbi malzeme
piyasasında çok uluslu şirketlerin egemen olduğu ve ithalata dayalı bir piyasa için
önemli bir piyasa yaratılmaktadır. Bu gelişmelere bağlı olarak uzunca yıllar etkin
denetim ve düzenlemelerden yoksun olan Türk ilaç ve tıbbi malzeme piyasası söz
konusu şirketlerce önemli bir kar alanı ve kaynağı değerlendirilmiş ve bu çerçevede
kontrolsüz ve bilinçsiz tüketimin yaygınlığı ve piyasanın kendi dinamiklerine terk
edilmesinin doğal bir sonucu olarak sosyal güvenlik kurumlarının sağlık giderleri de
yıllar içinde katlanarak artış göstermiştir. Giderek tekelleşen piyasada kar oranlarının
yükseltilmesi ve yerli ilaç ve tıbbi malzeme sanayine gelişim imkanlarının
sağlanmaması
ise
sistemde
sağlık
giderlerinin
önemli
ölçüde
artacağını
göstermektedir. Söz konusu duruma SSK hastanelerinin devri ve ilaç alımlarının
serbest piyasa koşullarına terk edilmesiyle Türkiye’de Batı Avrupa’nın göbeğinde
332
333
A. SOYER, s.257
Türk-İş,Sayı: 374, s.88
134
yaşanan sağlık sorunlarının ötesinde sorunlar yaşanacağına dair tespitler çok da
yersiz değildir.334
3.2.2.4. Prim Tahsilat Oranlarındaki Düşüklük İle Prim Oranlarındaki
Yükseklik
Sosyal güvenlik kurumlarının elde ettiği gelirler ile kendisine yüklenen
yükümlülükleri yerine getirmek durumundadır. Çünkü burada prim ödeyen kesimler
kurumların sundukları hizmetlerden yararlanmaktadır. Bilindiği gibi primli sosyal
güvenlik rejimlerinin başlıca finansman kaynağı işçi ve işverenlerden alınan primlere
dayanmaktadır. Olumsuz ekonomik konjonktür ve buna bağlı geniş boyutlu işsizlik,
sosyal güvenliğin bu finansman boyutunu doğrudan etkilemektedir. Prim oranlarının
artırılması yanında, ücret gelirlerinden yoksun işsizlerden prim alınamaması, sosyal
sigorta rejimlerinin gelir kaynaklarının azalmasına neden olmaktadır.335
Diğer bir ifadeyle sosyal güvenlik sistemimizdeki prim tahsilatlarının düşük
seyretmesi zincirleme gelişen olaylar sonucunda gerçekleşmektedir. Ülkemizin de
içinde bulunduğu primli sistem çalışma eksenli bir sistem olup, çalışan kişiler bu
sistemin içinde yer almaktadır. Yani çalışmak koşulu ile bu sistemin içinde
kalınmaktadır. Yani işsizlik arttıkça bu imkanlar ortadan kalkmaktadır.Fakat
sistemden yararlanmanın bir başka yolu ise çalışan kişinin bakmakla yükümlü
olduğu kişi olmaktır. Bu kapsam içine, eşi, çocukları anası ve babası girmektedir.
Kayıt dışı çalışmaları ya da işsiz olmaları durumunda, sigortalı kişi aracılığıyla
sistemden rahatça yararlanabilmekte, dolayısıyla işsizlik artsa da sosyal güvenlik
şemsiyesi genişleyebilmekte, işsizliğin bir toplumda tüketici konumda olanları
artırması sonucu prim ödeyenlerin sayısının azalmasıyla sosyal güvenlik sistemi
darboğaza girmiş olmaktadır.336
Türkiye’deki sosyal güvenlik kurumlarının prim tahsilat oranları ve prime
esas ücret düzeylerine bakıldığında sorunlu kurumlar olarak SSK ve Bağ-kur ön
planda yer almakta Emekli Sandığı ise en az sorunlu kurum olarak göze
çarpmaktadır. SSK ve
Bağ-kur’da sorunlar prime
esas ücret miktarının
334
Mecit DEMİR, 1980 Sonrası Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Finansman Sorunu , Türkiye
Ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans
Tezi, Ankara, Ağustos-2006,s.85
335
Y. SÜNGÜ, ss. 67-68
336
Türk-İş,Sayı:370, s.122
135
düşüklüğünden meydana gelmektedir. SSK’da prime esas ücret tabanı asgari ücret
çok yakın bir düzeydedir.Asgari ücret üzerinden prim ödeyen sigortalıların toplam
sigortalılara oranı % 37 olup, bu durum Kurum’un prim hasılatının sürekli olarak
olması gereken seviyesinin oldukça düşük seyretmesine neden olmaktadır. SSK’nın
prim tahsilat oranı 1997-2001 döneminde sırasıyla % 86, % 85, % 79, % 84 ve % 82
olmuş, 2002 Mart dönemi için prim alacağı, 1,4 milyon YTL., 2002 Temmuz
Dönemi Gecikme zammı alacağı 1,6 milyon YTL. seviyesinde gerçekleşmiştir. Bağkur için de durum pek parlak değildir. 2000 yılı itibariyle prim alacağı 1,5 milyon
YTL’dir.337Ayrıca 2001 yılı itibariyle Bağ-kur’a kayıtlı sigortalılardan % 26’sı hiç
sigorta primi ödememekte; sadece % 17’si düzenli olarak sigorta primlerini
ödemektedir.338Emekli Sandığı’nda ise prim tahsilatında sorunlar yaşanmadığı
düşünülse de özellikle Belediye ve KİT’lerden yapılan prim tahsilatında çeşitli
sorunlar yaşanmaktadır.339
Sosyal güvenlik kurumlarında prim tahsilatında karşılaşılan bu güçlüklerin
yaşanmasında geçmiş dönemlerde uygulanmış olan ve halen uygulanma olasılığı
olan popülist politikaların rolü büyüktür. İşverenler, seçimlerden önce prim ödeme
yükümlülüklerini prim affı içine girdiklerinden aksatmışlardır. Nitekim bu hususta
1991 yılında yapılan seçimlerden sonra 1992’de 3786 Sayılı Yasa, 1995 seçimleri
sonrası 1997’de 4247 Sayılı Yasa ve 2000’li yıllarda Hükümet tarafından bu konuda
çeşitli kararlar alınarak; sigorta primi idari para cezası, gecikme zammı, faiz borcu
bulunan işverenlerin prim borçlarını belli dönemlerde taksitler halinde ödemeleri
halinde, gecikme zammı ve faiz borçları silinmiş veya affedilmiş ya da bu gibi
hususlarda çeşitli kolaylıklar getirilmiştir. Ayrıca prim gelirlerinin tahsilini olumsuz
olarak etkileyen nedenlerden biri de 616 Sayılı KHK ile Sigorta Müfettişlerinin
inceleme yetkilerinin kaldırılmış olmasıdır. Bu husus kurumu ağır bir zararın içine
sürüklemiş, özellikle ihaleli işler ile özel bina inşaatlarında kayıt dışı uygulamaları
artırmıştır.340Fakat bu olumsuz uygulamaya 29.07.2003 tarihinde 4958 Sayılı Yasa
ile ‘ Kurum, sigorta yoklama memurları vasıtasıyla iş yerlerinin mevcut durumları,
faal olup olmadığı, sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılıyorsa kimlerin,
337
S. AKBULAK,ve Y. AKBULAK , ss.157-158-159
O. BAYRİ, s.235
339
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.17
340
E. DUYGULU ve P. PEHLİVAN, s.26
338
136
hangi sürede ve ücretle çalıştırıldıkları, prime esas kazanç ve prim ödeme gün
sayılarıyla diğer bilgileri içeren ilgili belgelerin işyerlerinde asılı olup olmadığı ile bu
hususların tutanağa kaydedilmesi, adres, mal varlığı ve sağlık yardımlarına
müstahaklık ve kendilerine verilecek benzeri görevlerde inceleme, araştırma, tespit
ve yoklama yaptırabilir.’şeklinde bir ifadeyle son verilmiştir.341
Türkiye’de primlerle ilgili yaşanan bu sorunlar OECD’nin de dikkatini
çekmiştir. OECD, üye ülke ekonomilerinin yapısal sorunları inceleyip önerilerini
yayınladığı 2006 Türkiye İnceleme Raporu’nda işsizliğin azaltılması ve istihdamın
artırılması için işverenlerin sigorta prim yükünün yarı yarıya indirilmesi gereğine
dikkat çekmiştir. Rapor’da şu ifadeler yer almaktadır: Sosyal güvenlik katkı payı
oranlarında yapılacak indirimin gerçek bir etki sağlayabilmesi için büyük ölçekli
olması gerekmektedir. İndirim, kapsamlı bir kayıt altına alma stratejisi ile birlikte
uygulanırsa, vergi tabanının önemli ölçüde genişleyebileceği hususu da dikkate
alındığında, büyük ölçekli bir indirimin mali yükünün katlanılabilir olduğu
anlaşılmaktadır.342
3.2.2.5. Prim Karşılığı Olmayan Ödemeler
Sosyal sigortacılıkta sürdürülebilirlik ve etkinlik alınan primlerle verilen
aylıklar arasında etkin korelasyonun kurulabilmesine ( nimet-külfet dengesi) bağlı
olup kural olarak primi alınmayan bir riskin, yardım olarak karşılanması aktüeryal
dengeleri bozmaktadır. SSK’da başta sosyal yardım zammı olmak üzere, özürlü
çocuklara verilen yardımlar, isteğe bağlı sigortalılara emekliliklerinde sağlık yardımı
yapılması gibi birçok prim karşılığı olmayan ödeme bulunmakta ve bu tür ödemeler
SSK’nın sırtındaki yükü artırmaktadır. Bu yardımların arasında en çok dikkati çeken
uygulama ise sosyal yardım zammı uygulaması olmuştur. 506 sayılı Kanunun Ek
24.maddesi çerçevesinde SSK’dan gelir ve aylık almakta olanlara, aylık ve
gelirlerine ek olarak her ay prim karşılığı olmayan, Sosyal Yardım Zammı altında
ödemede bulunulmuş ve bu ödeme SSK tarafından karşılanmıştır. Bu uygulama ilk
kez 1977 yılında yakacak (kömür) yardımı altında emeklilerin daha sonra emekli
aylıklarından kesilmek üzere ayda 750 lira avans olarak ödenmesi ile başlamış, ancak
341
Mehmet ÖZDEMİR, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda 4958 Ve 5073 Sayılı Yasalar İle
Yapılan Değişiklikler Ve Yeni Getirilen Hükümler, Sayıştay Dergisi, Sayı:50-51, s.138
342
İşveren, Sayı:6, Cilt 45, Mart-2007, s.22
137
daha sonra bu ödemenin emekli aylıklarından kesilmesinden vazgeçilmiş ve
ödemeye sosyal yardım zammı altında devam edilmiştir.343
Kılıçdaroğlu (1998) tarafından verilen rakamlara göre sadece 1987-1996
arasında toplam 13,8 milyar dolar yapılan sosyal yardım zammının kurum için nasıl
bir zarar oluşturduğu aşağıdaki tabloda daha net olarak verilmiştir.344
Çizelge 3.18. Yıllar İtibariyle Türkiye’deki Sosyal Yardım Zammı Ve Aylık Ödemeleri (YTL)
Yıllar
Sosyal
Yardım
Zammı
Aylıklar
Zammı
Toplam
SYZ’NİN
Toplam Aylık
Ödemeleri
İçindeki
Payı(%)
1987
335.022
519.581
854.603
39
1988
724.918
1.149.541
1.874.460
38
1989
1.258.880
1.937.942
3.196.823
39
1990
2.760.410
3.488.652
6.249.062
44
1991
5.528.381
6.774.729
12.273.110
45
1992
10.338.018
12.437.562
23.775.580
47
1993
21.062.576
21.308.869
42.371.445
50
1994
47.589.395
32.681.168
80.270.563
59
1995
98.773.803
57.656.092
156.429.896
63
1996
115.680.093
227.881.700
343.561.793
34
Kaynak: Gürol BANGER, Sosyal Güvenlikte Yeniden Yapılanma Sürecinde SSK’nın Temel
Sorunları Ve Uygulama Reformları, http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=715&id=43,
(20.05.2007)
Tablo’dan da açıkça görüldüğü gibi sosyal yardım zammı uygulamasında çok
ciddi artışlar meydana gelmiştir.1987 yılında 335.022 olan sosyal yardım zammı
1996 yılına geldiğinde 115.680.093 olmuştur. Bu artış yaklaşık olarak 345 kattır.
1995 yılına gelindiğinde ödemeler aylıkların % 63’üne ulaşmıştır. 1996 yılında ise
emeklilik maaşlarındaki iyileştirmeler sonucu % 34’e inmiştir.
343
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.155
Serdar SAYAN, Sosyal Sigortalar Kurumunun Uzun Dönem Aktüeryal Dengeleri: 1999
Reformu Ve Alternatifleri, Muğla Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:1,
2005, s.45
344
138
Sosyal yardım zammı, 27.04.1995 tarih ve 95/6776 sayılı kararnameyle
(R.G. 5.5.1995/No: 22278) 4.690.000.-TL. olarak belirlenmiştir. Oysa SSK bu
dönemde asgari ücretten emekli birine ancak 930.000.-TL. maaş vermekteydi. Bu
maaşı verebilmek için asgari ücretliden çalıştığı sene içerisinde işçi ve işveren
payları toplamı olarak yaklaşık 1,5 milyon TL. prim almaktaydı. Oysa bir kuruş bile
vermeden bu maaşın yaklaşık beş katı sosyal yardım zammı olarak veriliyordu. 345
Sosyal güvenlik alanında popülizmin doruk noktalarından birine çıktığı
sosyal yardım zammı uygulaması 4447 sayılı Kanunla dondurulmuştur.
3.2.2.6. Devlet Katkısının Olmayışı
Türkiye’de sosyal güvenlik kurumlarının finansman yapısına bakıldığında
4447 sayılı kanunla 8 Eylül 1999 tarihinde yürürlüğe giren İşsizlik Sigortası
haricinde devletin doğrudan bir katkısı yoktur. Primli rejimde finansman sigortalı ve
işverenlerden alınan primler sayesinde gerçekleştirilmektedir. Yani ikili bir
finansman yapısı söz konusudur. Çoğu gelişmiş ülkeye bakıldığında Türkiye’deki
ikili finansmanın tersine devletin, sigortalının ve işverenin katıldığı üçlü bir
finansman yapısının olduğu görülmektedir.
Türkiye’de 1990’lı yıllardan sonra bu yıla kadar toplanmış olan fonların
düzgün işletilememiş olması sonucu sosyal güvenlik sistemi ciddi finansman
sorunlarıyla karşı karşıya kalmış ve hazineden aktarılan transferlerle bu açıklar
kapatılmaya çalışılmıştır. Hatta bu açıklar bazı çevrelerce ‘kara delik’ olarak bile
nitelendirilmiştir.
Tüm Kalkınma Planlarında öngörülmesine karşın son yıllardaki bütçe açıkları
dışında devletin finansmana hiçbir katkısı olmamıştır. Oysa, sosyal güvenlik, bir
kamu hizmeti olarak devletin görev ve sorumluluğunu kaçınılmaz kılmaktadır.
Yabancı ülkelere bakıldığında devletin katkısı GSMH’nın % 20’si ile % 30’u
arasında değişmektedir.346Bazı ülkelerdeki sosyal güvenlik katkı payları şu
şekildedir.
345
Gürol BANGER, Sosyal Güvenlikte Yeniden Yapılanma Sürecinde SSK’NIN Temel Sorunları
Ve Uygulama Reformları ,
http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=715&id=43, (02.06.2007)
346
M. S. ŞİDE, ss.79-80
139
Çizelge 3.19. Çeşitli Ülkelerde Sosyal Güvenlik Katkı Payları (%)
Ülkeler
İşverenin
Katkısı(%)
İşçinin
Katkısı(%)
Devlet
Katkısı(%)
Diğer(%)
Toplam
(%)
Belçika
42,05
19,42
27,46
10,77
100,00
Danimarka
11,36
04,38
77,52
6,74
100,00
Almanya
41,09
30,44
25,23
3,24
100,00
İrlanda
23,10
14,89
61,12
0,89
100,00
İngiltere
27,93
16,96
43,35
11,76
100,00
İspanya
52,21
19,36
26,03
2,37
100,00
Fransa
51,82
27,44
18,25
2,50
100,00
Portekiz
49,37
20,33
25,56
4,74
100,00
İtalya
52,42
14,95
29,88
2,76
100,00
Lüksemburg
33,23
23,22
37,23
6,26
100,00
Hollanda
32,41
36,21
14,56
16,82
100,00
Türkiye
58,21
41,79
_
_
100,00
Kaynak: Sevinç Akbulak, Yavuz Akbulak, Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar
Alınması Gereken Önlemler, Ekonomik Ve Mali Araştırma Yarışması, Sosyal Güvenlik Kurumlarının
Kaynak Sorunları Ve Çözüm Önerileri, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Yayınları, Yayın No:17,
Ankara-2004, s.150
Tablo’dan sosyal güvenliğe gelişmiş ülkeler tarafından yüklü miktarlarda
katkı yapıldığı açıkça görülmektedir. Devlet katkısının Danimarka’da % 77,52
oranıyla oldukça iyi bir seyide olduğu görülmektedir. Türkiye’de ise temelde İşsizlik
Sigortası için yapılan % 2’lik istisna hariç hiç devlet katkısı bulunmamaktadır.
Sadece sosyal güvenlik kurumlarının açıkları için yapılan transferler yer almaktadır.
Devlet katkısından hariç çalışanların ücret düzeyi ve prime esas kazanç
düzeyi, sosyal güvenlik kurumlarının kaynak düzeyinin belirlenmesinde temel
kriterlerdir. Bu çerçevede 1980 sonrası uygulanan istikrar ve yapısal uyum
programlarının başarısında ücret politikaları etkili olmuştur. Korumacı dış ticaret
rejiminin geçerli olduğu ithal ikameci sanayileşme modelinde büyük istikrarlı bir iç
pazar, kitlesel tüketimin garanti altına alınması, ücret düzeyinin yüksek tutulmasını
140
gerektirmiştir. 1980’li yıllarda ise talebin kaynağını iç piyasadan dış piyasaya
kaydırmak ve ülkenin rekabet gücünü artırmak için ücretlerin düşük tutulması
gerekmiştir. 1980’lerin ihracat yönetimli büyüme stratejisinde ihracat artışını reel
devalüasyonlar, büyük miktarlara ulaşılan ihracat teşvikleri ve reel ücretlerin
düşürülmesi sağlanmıştır. Kamu ve özel kesim işçi ücretlerinin reel gelişimine
bakıldığında
ücretlerin
1980’li
yıllar
boyunca
sürekli
geriletildiği
gözlemlenmektedir. Kamu kesiminde reel ücretlerdeki gerileme, 1988 yılında 1981’e
göre yaklaşık yarı yarıya azalmış, özel kesimde ise bu azalış yaklaşık % 20 oranında
gerçekleşmiştir. Prime esas aylık kazancın alt ve üst sınırlarındaki gelişmeleri
incelendiğinde,
taban
gözlemlenmektedir.
ve
tavan
ücret
arasındaki
aralığın
daraldığı
347
1980’li yıllardan sonraki bu tür gelişmelerden dolayı Türk sosyal güvenlik
sisteminin yapısı iyiden iyiye bozulmuş ve yıllar boyunca bütçeden karşılanmak
zorunda olan açıklarla karşı karşıya kalınmış ve reform adeta zorunlu hale gelmiştir.
3.3
Sosyal Güvenlikte Reform Arayışları
Türkiye’de 1990’lı yıllarla beraber sosyal güvenlik bir sorun olarak ortaya
çıkmıştır. Özellikle popülist eksenli erken emeklilik uygulamaları, kayıt dışı istihdam
ve kaçak sorunu, sistemin sigortacılık ilkelerine göre işletilmemesi sonucu nimetkülfet bağlarının zayıflaması ve fonların iyi değerlendirilmemesi sonucu sosyal
güvenlik sisteminin aktüeryal dengeleri tamamen bozulmuştur.
347
M. DEMİR, ss.86-87
141
Çizelge 3.20. 1993-98 Arası Türkiye’deki Sosyal Güvenlik Sistemi Açıkları
Milyon
YTL.
Sosyal
Güvenlik
Açığı
Milyon
YTL.
Sosyal
Güvenlik
Açığının
Bütçe
Açığına
Oranı(%)
Sosyal
Güvenlik
Kuruluşlarına
Transferlerin
GSMH
Payı(%)
1993
134
23
17
1,20
1994
152
30
20
1,13
1995
316
113
36
1,44
1996
1238
326
26
2,16
1997
2180
740
34
2,55
1998
3990
1400
35
2,85
Yıllar
Bütçe Açığı
Kaynak: Serdar, SAYAN, Sosyal Sigortalar Kurumunun Uzun Dönem Aktüeryal Dengeleri:
1999 Reformu Ve Alternatifleri, Muğla Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
Sayı:1, 2005, s.43
Kısa sürede sürdürülemez boyutlara ulaşan bu sosyal güvenlik açıları sosyal
güvenlik alanında reform arayışlarını hızlandırmıştır.
Türkiye’deki sosyal güvenlik sistemini reforme etmek amacıyla 1995 yılında
Dünya Bankası kredisiyle Türk Hükümeti tarafından ILO uzmanlarına hazırlattırılan
raporda, Türkiye’ye dört model önerilmiştir. Bunlardan birincisi, mevcut dağıtım
modelinde sistemin yeniden organize edilmesi; ikincisi, Şili’deki model örnek
alınarak sistemin tasfiye edilip radikal bir biçimde bireysel emeklilik uygulamasına
geçilmesi; üçüncüsü, dağıtım sistemi ve bireysel emeklilik sisteminden oluşan iki
ayaklı bir model; dördüncüsü de dağıtım sistemi ile isteğe bağlı bireysel tasarruf
sisteminden oluşan iki ayaklı model olmuştur. Raporda, sosyal sigorta sisteminin
mevcut haliyle devam ettirilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.348
Yukarıda sayılan nedenlerle 1999’a gelinceye kadar zaten sürdürülemez
boyutlara ulaşmış olan sosyal güvenlik sistemi açıkları, kamu kesimi borçlanma
gereğini ve buna paralel olarak da borçlanmanın maliyetini artırmış ve enflasyonun
yükselmesine katkıda bulunmuştur. Böylece temel amaçlarından biri gelir dağılımını
düzeltmek olan sosyal güvenlik sistemi gelir dağılımının bozulmasına katkıda
348
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,s.20
142
bulunur hale gelmiştir. Öte yandan artan borçlanma maliyeti özel sektör yatırımlarını
frenleyerek ve dışlayarak yeni istihdam yaratılmasını yavaşlatmıştır. Bu gelişmeleri
kontrol altına almak amacıyla Eylül 1999’da 4447 sayılı yasa uzun dönemli aktüeryal
dengeleri yeniden kurmak amacıyla yürürlüğe konmuştur.349
3.4.
Sosyal Güvenlik Reform Süreci
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemindeki ilk ciddi reform adımları 1999’da
4447 Sayılı kanunla yapılan değişikliklerle başlamış, 2001’de Bireysel Emeklilik
Sistemi’ne geçilmesiyle reform sürecindeki ilk aşama bitmiştir. Reform sürecinin
2.aşaması ise
15.01.2003 tarihinde Hükümet Planı Ve Acil Eylem Planı
çerçevesinde Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından emeklilik, sağlık ve
sosyal yardımlar konusundaki reformların hayata geçirilmesi çalışmaları ile başlayıp
günümüze kadar süregelmiştir.
3.4.1.
4447 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemeler
4447 sayılı kanunla sosyal sigortaların finansman yapısına yönelik olarak
gelirleri artırmaya, giderleri de kısma amacıyla getirilen değişiklikler şu şekilde
sıranabilir:350
•
Emeklilik Yaşı Ve Emekliliğe Geçişte Kademeli Yaş Uygulaması : 4447
sayılı kanun hizmet süresiyle emekli olma imkanını kaldırmış, emeklilik için
kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşın doldurulması şarta bağlanmış; prim ödeme
gün sayısı ve 20-25 yıllık sigortalılık sürelerini tamamlamaları durumunda
emekli aylığı almaya hak kazanacaklar için geçiş süreleri ve emeklilik yaşı
belirleyen kademeli bir geçiş öngörülmüştür.
•
Prim Ödeme Gün Sayılarının Artırılması: Sosyal Sigortalar Kurumu
kapsamındaki sigortalıların prim ödeme gün sayıları artırılmıştır. İlk defa
sigortalı olacaklar için prim ödeme gün sayısı 5000 günden 7000 güne
çıkarılmış, geçiş süreci için 6000 güne, kısmi emekli aylığı alacaklar için
3600 günden kademeli olarak 4500 güne yükseltilmiştir.
349
350
S. SAYAN (2006), s.57
Ş. ÖZSUCA (2003), ss.144-145-146-147
143
•
Aylık Bağlama Oranlarının Düşürülmesi Ve Aylık Hesabına Esas Alınan
Kazanç Döneminin Değiştirilmesi: Son yıllarda daha yüksek prim ödeyerek
yüksek emekli aylığı alma imkanını ortadan kaldıran bu uygulama, aylık
bağlama oranının hesaplanmasında toplam prim gün sayısını dikkate
almaktadır. Prim ödemede ilk 3600 işgünün her 360 günü için % 3,5
oranında, 3600 günden sonraki 5400 kadarının her 360 için % 2 oranında,
5400 günden sonraki günlerin her 360 günü için ise % 1,5 oranında artış
yaparak aylık bağlama oranı hesaplanmaktadır. Aylıkların bağlanmasında %
70 olan alt sınır % 35’e düşürülmüştür.
•
Kayıtdışı Çalışmayı Engellemeye Yönelik Düzenlemeler: Sosyal sigorta
kuruluşlarını önemli gelir kayıplarına uğratan sigortasız çalışma ve eksik gün
veya kazanç bildirmeyi önlemeye yönelik birtakım düzenlemeler yapılmıştır.
Bu çerçevede işyerlerinin sigortalı çalıştırmaya başlamadan önce Kuruma
bildirilmesi, sigortalıların işe başlamadan önce Kuruma bildirilmesi,
sigortalıların çalışmaya başladıktan sonra 30 gün içinde sigortalı çalışmaya
başladıklarını Kuruma bildirmeleri kabul edilmiştir. Sigorta müfettişlerinin
yanısıra
Sosyal
Sigortalar
Kurumu
Yönetim
Kurulu
kararı
ile
görevlendirilecek memurlara sigortalıların işlemleri ile ilgili yoklama ve
tespit yetkisi verilmiştir. Bu doğrultuda genel ve katma bütçeli kamu
kurumlarının denetim elemanlarının da kendi mevzuatları çerçevesinde
yapacakları denetimlerde işyerlerinde sigortalı çalıştırıp çalıştırılmadığını
kontrol edebilecekleri kabul edilmiştir.
•
Prime Esas Kazanç Sınırlarının Belirlenme Koşullarının Değiştirilmesi :
Sosyal Sigortalar Kurumu’nda daha önce var olan gösterge tablosu, gösterge
rakamları ve memur maaş katsayısının çarpımı ile alt ve üst sınırların
hesaplanması uygulamasına son verilmiştir. 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren
prime esas kazançların alt sınırı 4 Milyon TL., üst sınırı ise bunun 3 katı
olarak belirlenmiş, üst sınırın alt sınırın 5 katına kadar yükseltilmesi yetkisi
Bakanlar Kurulu’na bırakılmıştır. Ayrıca prime esas kazançların yılda bir kez
artırılması karara bağlanmıştır.Prime esas kazançların alt sınırı, Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan bir önceki yıla ait kentsel yerler
tüketici fiyat indeksindeki artış kadar artırılırken, daha sonra aynı döneme ait
144
GSYİH’nın sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar artırılarak hesaplamalar
yapılacaktır.Ayrıca bir başka düzenlemeyle Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-kur’da prime esas kazançların hesaplanmasında da aynı koşulların
geçerli olması sağlanmıştır.Bağ-kur sigortalıları için basamak yükseltme
zorunluluğu büyük bir yığılmanın gerçekleştiği 6.basamaktan 12.basamağa
çıkarılmıştır.
•
Prim Oranlarının Yükseltilmesi Ve Yeni Primlerin Getirilmesi: Bu
çerçevede Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan gelir ve aylık alan bir sigortalının
506 sayılı kanuna tabi bir işte çalışmaya başlaması durumunda ödenmesi
gereken sosyal güvenlik destek primi oranı % 24’ten % 30’a yükseltilmiştir.
Bu oranın % 7,5 i sigortalı, % 22,5’i işveren payı olarak kabul edilmiştir.2925
sayılı kanun kapsamındaki tarım işçileri sigortalıların ödemeleri gereken prim
oranı % 20’den % 30’a çıkarılmıştır. Ayrıca Bağ-kur sigortalıların ve 1999
yılında sağlık sigortası kapsamına alınan 2926 sayılı kanun kapsamındaki
sigortalıların ödemeleri gereken sağlık sigortası prim oranı % 12’den % 15’e
çıkartılmıştır. Bunun yanısıra Bağ-kur’dan emekli aylığı alan sigortalıların
çalışmayı sürdürmeleri durumunda sosyal güvenlik destek primi olarak
aylıklarından % 10 oranında kesinti yapılması kabul edilmiştir. Ayrıca 4447
sayılı kanun ile oluşturulan işsizlik sigortası kapsamında sigortalı ve devletin
% 2, işverenin % 3 oranında işsizlik sigortası primi ödemesi sağlanmıştır.
2002 yılı Bütçe Kanunu’yla bu oranlar düşürülmüş olup bu oranlar sigortalı
ve devlet için % 1i işverenler için % 2 oranına çekilmiştir.
4447 sayılı ile yapılan değişiklikler genel olarak değerlendirildiğinde 4447
sayılı yasa sosyal sigorta kuruluşlarının orta ve uzun vadede aktüeryal dengeleri
gözeten, mali olarak sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması yönünde önemli adım
olmuş, reformun uygulamaya geçtiği ilk altı aydan itibaren SSK ve kısmen Bağkur’un finansman yapılarında göreli bir iyileşme gözlemlenmiştir. Bu iyileşmeler
tüm sistemin 1999’da milli gelirin % 3,8’ine ulaşan açıklarının 2000 yılında milli
gelirin % 2,6’sına gerilemesini sağlamıştır. Ancak 4447 sayılı yasanın getirdiği
önlemlerin tek başına yaşlılık sigortası açıklarını kapatmaya yetmeyeceği
öngörülmüş, önlemlerin reformun ikinci aşaması ile tamamlanması planlanmıştır. Bu
ikinci aşama ile sosyal sigorta kuruluşlarının teknolojik ve kurumsal olarak yeniden
145
yapılandırılmaları ve bu yolla etkinlik ve verimliliklerinin artırılması, özel sektörce
sağlanacak
bireysel
emeklilik
sigortalarına
ilişkin
yasal
düzenlemelerin
tamamlanması; sağlık hizmetlerinde kaynakların daha verimli kullanılmasını
sağlayacak bir yapılanmaya gidilmesi ve kapsamı bir sosyal yardım sisteminin
kurulması hedeflenmiştir.351
3.4.2.
Sosyal Güvenlik Kuruluşlarını Yeniden Yapılandırma Çalışmaları
Sosyal güvenlik kuruluşlarını yeniden yapılandırmaya yönelik çalışmalar
esas amacı sosyal güvenliğin gelirlerini artırmak ve giderlerini azaltmak şeklinde
gerçekleştirilen 4447 Sayılı kanunla gerçekleştirilmesi gereken hedeflerin ikinci
aşmasını oluşturmuştur.
Sosyal güvenlik kurumların yeniden yapılandırılmasına dair şu gelişmeler
yaşanmıştır.352
•
Ekim 2000 tarihinde birbirini izleyen dört Kanun Hükmünde Kararname ile
sosyal sigorta kurumları, SSK ve Bağ-kur’un idari yapıları yeniden
şekillendirilmiş, İş ve İşçi Bulma Kurumu Türkiye İş Kurumu haline
dönüştürülmüş ve bu kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere bir
üst kurum olarak Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturulmuştur. Kurumsal yapı
ile ilgili düzenlemelerde dikkati çeken en önemli husus Emekli Sandığı’nın
bu yeni yapılanma içinde yer almaması olmuş, Türkiye İş Kurumu bir sosyal
sigorta kurumu olarak kabul edilirken Sandık yine Maliye Bakanlığı
bünyesinde kalmıştır.
•
SSK Kanunu ile daha önce bir genel müdürlük statüsünde sigortacılık ve
sağlık hizmeti sunumu amacıyla kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu,
bünyesinde sigortacılık ve sağlık işlerinden sorumlu iki farklı genel
müdürlüğü barındıracak şekilde Başkanlık statüsünde yeniden örgütlenmiştir.
Bağ-kur Kanunu ile Bağ-kur bünyesinde finansman ve aktüerya daireleri
kurulmuş ve kurumun artan iş hacmine orantılı olarak daha dinamik bir
örgütsel yapıya kavuşması sağlanmıştır.
351
352
S. SAYAN (2006), ss.57-58
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, ss. 177-178
146
•
Türkiye İş Kurumu ile İş ve İşçi Bulma Kurumu kapatılarak istihdam
alanında günümüz ihtiyaç ve koşullarına uygun aktif işgücü programlarını ve
işsizlik sigortasını uygulamakla sorumlu Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) çağdaş
bir istihdam kurumu olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Sosyal güvenlik sistemindeki idari yapılanmadaki bu değişiklikler ilk bakışta
sadece teknik bir düzenleme olarak görülmekteydi. Daha sonra ise sosyal güvenlik
sisteminin tamamını değiştirmeyi hedefleyen daha büyük bir planın altyapısını
oluşturduğu ortaya çıkmıştır.353
3.4.3.
Bireysel Emeklilik Sistemine Geçilmesi
Türkiye’de 1990’lı yıllarla birlikte sosyal güvenlik kurumlarının kendilerini
finanse edemez hale gelmesiyle beraber ve Şili gibi bazı özel emeklilik uygulamaları
göz önünde bulundurularak Türkiye’de Mart 2001 tarihinde 4632 sayılı ‘ Bireysel
Emeklilik Tasarruf Ve Yatırım Sistemi Kanunu’ olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde yasalaştırılarak 7 Ekim 2001’de uygulamaya konulmuştur.354
Türkiye’de bireysel emeklilik sistemi ile hedeflenen kamu sosyal güvenlik
sistemine ek olarak bireylere istedikleri takdirde, yani gönüllü katılımlarına bağlı
olarak ikinci bir emeklilik geliri elde edebilmelerinin yasal alt yapısının sağlanması
olmuştur. Burada esas amaç, özellikle emeklilikte elde edilecek ek bir emeklilik
geliri ile katılımcının refah düzeyinin artmasına katkıda bulunmaktır.
Türkiye’de
Bireysel
Emeklilik
Sistemi’ne
ilgi
her
geçen
gün
artmaktadır.31.12.2003 itibariyle 16.812 olan katılımcı sayısı 21.05.2007 itibariyle
1.227.664 olmuştur.355
Türkiye’deki bireysel emeklilik sisteminin genel özelliklerini şu şekilde
özetlemek mümkündür:356
353
Osman ÖZTÜRK, 1999’dan 2004’e Sosyal Güvenlik ‘ Reform’u, Toplum Ve Hekim, Cilt:20,
Sayı:2, Mart-Nisan-2005, s.144
354
Y. ILGAZ, s.20
355
Bireysel Emeklilik Gözetim Merkezi, http://www.egm.org.tr/BESgostergeler.asp,
http://www.egm.org.tr/BES_Temel_Gostergeler_31122004.xls, (03.06.2007)
356
N. ÖZBEK, ss.394-395
147
•
Emeklilik hakları, belirlenmiş katkı esasına göre, başka bir ifadeyle yatırılan
katkı payları ile katkı paylarının yatırım gelirlerinin toplamına göre
belirlenmektedir.
•
Birikimler, bireysel hesaplarda takip edilmekte ve Sermaye Piyasası Kurulu
tarafından uygun görülen bir saklama kuruluşu (Takasbank) tarafından
saklanmaktadır.
•
Emeklilik yatırım fonları, Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi portföy yönetim
şirketleri tarafından, uzman ekipler tarafından yönetilmektedir.
•
Katılımcıların sürekli bilgilendirilmesi ve şeffaflığın sağlanması için
mevzuatta yer alan düzenlemelere paralel, emeklilik şirketlerince gerekli
önlemlerin alınması sağlanmıştır.
•
Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Emeklilik Gözetim Merkezi,
Takasbank, bağımsız denetim şirketleri ve iç denetim organları aracılığıyla
etkin gözetim ve denetim altyapısı oluşturulmuştur.
•
Sistemin
her aşamasında
katılımcılara
çeşitli
seçenekler
sunularak,
yatırımların yönlendirilmesinde tercih yapabilmeleri sağlanmaktadır.
•
Katkı payı ödeme, birikim ve emekliliğe hak kazanım aşamalarında vergi
teşvikleri sağlanmaktadır.
Türkiye’de bireysel emeklilik sistemini teşvik etmek amacıyla katılımcılara
çeşitli vergi teşvikleri sunulmuştur. Vergisel avantajların ilki sisteme katkı
sırasındaki avantajlardır. Sisteme katkı sırasında katılımcılar asgari ücretin yıllık
tutarını aşmamak kaydıyla ücretlerinin % 10’una kadar olan tutarını vergi
matrahından indirebilmektedir. Aynı zamanda ödeme işveren tarafından yapılmış ise
bu tutar aynı sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla kurumlar vergisinden de
indirilebilmektedir. İkinci vergisel avantaj ise sistemden ayrılırken karşımıza çıkan
avantajlardır. Sistemden ayrılacak kişi şayet bu sistemde 10 yıl kalmış ve 56 yaşını
doldurmuş ise birikimlerinin % 25’i vergiden muaf olmak üzere % 75’i üzerinden %
5 stopaja tabi tutulmaktadır.10 yılını doldurmuş ancak 56 yaşını tamamlamamış
katılımcıların sistemden ayrılmak istemeleri durumunda ise birikimlerinden % 10
148
stopaj kesintisi yapılmakta, eğer katılımcı 10 yılını doldurmamış ve sistemden
çıkmaya karar vermiş ise birikimlerinden % 15 stopaj kesintisi yapılmaktadır.357
Sistemin vergisel avantajlarından başka ekonomi açısından başka avantajları
da şüphesiz vardır. Bireysel emeklilik ekonomideki ve bireyler arasındaki marjinal
tasarruf eğilimini artırmakta, emeklilik planı sunumunda büyük esneklik sağlamakta,
kamu emeklilik sistemlerine göre daha yüksek reel getiri getirmekte, bireyleri daha
uzun süre çalışmaya ve katkı yapmaya teşvik etmektedir.358Dolayısıyla bu tür
gelişmeler ülkedeki ekonomik kalkınmaya da katkı yapmaktadır. Özellikle altyapı
yatırımlarının ve uzun vadeli yatırımlara kaynak oluşturularak yeni iş ve istihdam
olanaklarının yaratılması, uzun vadeli fonların artması, böylece mali sektörün daha
sağlıklı işlemesi, enflasyonla mücadele ve büyümeye olumlu katkı sağlaması,
kurumsal yatırım stratejileri ile piyasalardaki dalgalanmaların ve spekülasyonların
azalması ve sermaye piyasalarının derinleşmesine olanak sağlaması bakımından
sistemin katkıları ortadadır.359Bireysel Emeklilik Sisteminin ekonomik hayat
açısından taraflara sağlayacağı faydalar şu şekilde özetlenebilir.360
Çalışanlar Açısından Sağlayacağı Faydalar
•
Sosyal güvenlik aylıklarının yanı sıra ikinci bir emeklilik geliri
•
Vergiden muaf tasarrufta bulunma olanağı
•
Emeklilik tasarruflarının değerlendirme sürecinde tercihte bulunma hakkı
•
Emeklilik yaşı ve çalışılmayan durumlarda esneklik
•
Daha yüksek gelirli bir emeklilik dönemini içeren gelecek güvencesi
İşverenler Açısından Sağlayacağı Faydalar
•
Kurum kültürünü benimsetmek ve çalışanları kuruma bağlayabilmek için
vergi matrahından düşülebilen bir harcama yaratabilme olanağı
•
Çalışana tercih edilebilir bir çalışma ortamı sunma avantajı
357
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.118
N. SUSAM, s.74
359
N. ÖZBEK, s.395
360
Zerrin KAYDU, Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi Ve Antalya-Isparta İllerinde Müşteri
Profilinin Karşılaştırılması, T.C.Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye
Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta-2006, s.24
358
149
•
Kriz dönemlerinde ödeme yapmaya ara verebilme esnekliği
Serbest Çalışanlar Açısından Sağlayacağı Faydalar
•
Türkiye’de sosyal güvenlik şemsiyesinden en az istifade eden esnaf,
zanaatkar, çiftçi ve diğer serbest meslek sahiplerine, gelecekleri için vergiden
muaf tasarrufta bulunabilecekleri bir mekanizma oluşturması
•
Emeklilik dönemindeki muhtemel fon gereksinimi hakkında daha fazla
duyarlı ve bilgi sahibi olma olanağı
Türkiye’deki Bireysel Emeklilik Sistemi genel olarak değerlendirildiğinde
ülkemizin ekonomik koşulları göz önüne alındığında; bireysel emeklilik sistemine
geniş bir katılımın sağlanacağını beklemek ve bunun sonucunda para ve sermaye
piyasalarına ilave ciddi kaynaklar yaratılabileceğini düşünmek çok doğru
olmayabilir. Çünkü ülkemizde çalışan kesimin büyük bir çoğunluğunu gelirlerinin
bir kısmını tasarruf etmek bir yana aldıkları ücretlerle hayatlarını sürdürmekte bile
zorlanmaktadırlar. Örneğin bağımsız çalışan esnaf ve serbest meslek erbabı Bağ-kur
primlerini ödemekte bile güçlük çekmektedirler. Bunun yanında herhangi bir sosyal
güvencesi olmayan insanlarımızın sayısı hiç de az değildir.361Yapılan bir araştırmaya
göre bireysel emeklilik aylık geliri 1.000-2.000 YTL. arasında olan bir kesimin ilgi
alanını oluşturmaktadır.
Genel olarak Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede Bireysel Emeklilik
Sistemi’nin Şili’deki gibi tek başına sosyal güvenliğin sorunlarını çözebileceğini
düşünmek çok içinde bulunduğumuz yıllar itibariyle çok radikal
bir yaklaşım
olabilir. Bu sistem alternatif bir sistemden ziyade tamamlayıcı bir sistem olarak
algılanmalıdır.
3.4.4.
Acil Eylem Planı Kapsamında Yürütülen Çalışmalar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 15.01.2003 tarihinde kendi internet
sitesinde yayınladığı ‘ Hükümet Planı Ve Acil Eylem Planı çerçevesinde Çalışma Ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Sorumluluğunda Yürütülen Faaliyetlerimiz’ başlıklı
metinde, sosyal güvenlik alanında yapılacak olan değişikliklere yer vermiştir. Bu
361
Abdülkerim GÖK, Bireysel Emeklilik Sistemi Ve Vergilendirilmesi, Finans-Politik Ve
Ekonomik Yorumlar, Yıl:43, Sayı:506, Mayıs-2006, s.7
150
çalışmanın devamı niteliğinde olan ve Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca
2005 yılı Nisan ayında yayınlanan ‘Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform(Beyaz
Kitap)’ başlıklı kitapta da sosyal güvenlik sisteminde yapılacak değişiklikler
belirtilmiş ve sıralanmıştır.362
•
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Yapılandırması
•
Genel Sağlık Sigortası Sistemi
•
Sosyal Hizmetler Ve Sosyal Yardım Sistemi
•
Emeklilik Sigortası Ve Emeklilik Sigortaları Kurulu
Bu doğrultuda Sosyal Güvenlik Reformu Kapsamında hazırlanan Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu 20 Mayıs 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sosyal
Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ise 16 Haziran 2006 tarihinde
yayınlanmış ancak, Anayasa Mahkemesinin 15 Aralık 2006 tarihinde bazı
maddelerinin iptali yönünde verdiği karar doğrultusunda Kanun’un yürürlük tarihi 1
Temmuz 2007’ye ertelenmiş ve son olarak TBMM’de kabul edilen 5655 sayılı
Kanun ile 1 Ocak 2008 olarak değiştirilmiştir.363
3.4.4.1. Genel Sağlık Sigortası Alanında Yapılan Çalışmalar
Türkiye’de bugüne kadar sağlık alanında yaşanan gelişmelere bakıldığında
son zamana kadar toplumdaki değişik kesimlerin (memur, işçi, bağımsız çalışanlar)
ayrı yasalara göre sağlık hizmeti aldığı ve dolayısıyla dağınık bir yapıya sahip
olduğu göze çarpmaktaydı. Tüm bu
farklılıkların belli standartlarda tek kurum
kanalıyla ve Türkiye çapında düzenlenmesi büyük bir ihtiyaç olarak baş göstermiştir.
Ayrıca diğer konularda olduğu gibi bu konuda da özel sektör ve kamu sektörü
arasında işbölümünün belirlenmesi, karşılıklı yardımlaşmanın sağlıklı bir biçimde
yasalara aktarılması hep gündemde olmuştur. Bu kapsamda Sosyal Sigorta
362
Çetin ÖZCAN, Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Yeniden Yapılandırılmasında Bireysel Emeklilik
Sisteminin Rolü, Türkiye Ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Yüksek Lisans
Programı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Şubat-2006, s,27
363
Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım, Mayıs2007, s.46
151
Hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş aynı zamanda ilk önce pilot uygulama
şeklinde olan Aile Hekimliği sonradan genel bir şekle dönüşmüştür.364
Ekonomik gücüne bakılmaksızın tüm vatandaşları kapsamı altına almayı
hedefleyen Genel Sağlık Sigortası Sistemi, prim yükümlülüğü karşılığında temel
teminat paketi ile tanımlanan sağlık hizmetlerini sunmayı hedeflemektedir. Bu
anlamda temel amaç ‘ sağlık sigortacılığını’ yönetim, uygulama ve finansman
bakımından emeklilik sigortaları ve sosyal hizmetlerden ayrıştırarak, profesyonel bir
sistem oluşturmaktır. Bu yolla bugün sağlık sigortası alanında yaşanan karmaşanın,
çok
başlılığın
önüne
geçilerek,
tam
anlamıyla
uygulama
standartlarının
yakalanabildiği norm birliğinin oluşturulduğu bir sistem hayata geçirilmiş olacaktır.
Harcamalarda mükerrerliğin ve kayıpların önlenmesi, gelirlerde ve hizmetlerde
etkinliğin sağlanması ile mali sürdürülebilirliği ve gelecek projeksiyonu olan bir
sağlık sigortası sistemi kurulmuş olacaktır.365
Yapılan araştırmalara göre sosyal güvenlik ve sağlık sigortası kapsamında
nüfusumuzun % 90’ını sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olduğu, dolayısıyla
nüfusumuzun 69 milyonunun 59 milyonu aynı zamanda sağlık hizmetinden
yararlanabilmektedir. Geriye kalan ve sayıları 10 milyonun üzerinde olan
vatandaşlarımızın durumunu teşkil etmektedir. Genel Sağlık Sigortası ile bir şekilde
her vatandaşın tanımlandığı ve sağlık hizmetlerinden yararlandığı bir sistem
amaçlanmaktadır. Mevcut sosyal güvenlik sistemi içerisinde yer alan sağlık
hizmetlerinden eşit düzeyde yararlanamamakta, sistemde yer alamayanlar ise yeşil
kart ve sosyal yardımlar vasıtasıyla kendilerine yer bulmaya çalışmaktadırlar. Bu
açıdan Genel Sağlık Sigortası sistemi herkesi içine alan ve eşit miktarlarda hizmet
veren bir sağlık anlayışı oturtmaya çalışmaktadır.366
Bu anlayış Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın genel gerekçesinde de
açıklanmıştır. Yasada; devlet memurları ve diğer kamu görevlileri hizmet akdine
dayalı ücretle çalışanlar, tarımsal işlerde ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar
ve tarımsal alanda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş ayrı emeklilik rejiminin,
364
H. ÇELİK, s.105
Aykut BEDÜK ve Okan METE, Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumlarının Temel Sorunları
Ve Reform İhtiyacı, Selçuk Üniversitesi Karaman İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:5,
Sayı: 1, 2005, s.97
366
Türk Harb-İş, Sayı: 221, Haziran- 2006, s.7
365
152
aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerin eşit olacağı tek emeklilik rejiminde
buluşturulması amaçlandığı belirtilmiştir.367
Bu yasa Türkiye’de yerleşik herkesi doğumundan itibaren kapsam altına alan,
zorunlu bir sosyal sağlık sigortacılığı getirmektedir. Bu kapsam altında kişilerden %
7,5 işveren, % 5 işçiden olmak üzere toplam 12,5 prim ödeme koşulu getirilmektedir.
Halen SSK ve Bağ-kur mensupları prim ödememektedirler. Bugün prim sistemine
tabi olmayan Emekli Sandığı kapsamındakiler ve devlet memurları ise aynı miktarda
prim ödeyeceklerdir. Prim ödeme gücü olmayanların primleri ise Sosyal Güvenlik
Reformu Yasa Tasarıları içinde yer alan Sosyal Yardımlaşmalar Ve Primsiz
Ödemeler Yasa Tasarısı kapsamında belirlenecek yöntem doğrultusunda devlet
tarafından karşılanacaktır. Primini kendi ödeyenlere yönelik istisnalar ise, 18 yaş ve
altındakiler, tıbbi bakıma muhtaç kişiler, bulaşıcı hastalıklar, analık, Kişisel
Koruyucu
Sağlık
Hizmetleri,
İş
Kazası
ve
Meslek
Hastalığı
olarak
tanımlanmaktadır.Ayrıca şeref aylığı alanlar, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden
ücretsiz olarak faydalanan kişiler, Harp malüllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele
Kanunu
kapsamında
aylık
alanlardan
hiç
katılım
payı
alınmayacağı
belirtilmektedir.368
Bu amaçla vatandaşların yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve sağlığın güvence
altına alınması kapsamında ilke olarak benimsenen, sigortalı kesimin devlet
hastanelerinden yararlanması, serbest eczane uygulamasına geçilmesi, hastanelerin
tek elden yürütülmesinin yasalaşması, genel sağlık sigortasına yönelik ilk adımı
oluşturmuştur.369
Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası hakkında yürütülen çalışmalar Haziran
2003’te sunulan Sağlıkta Dönüşüm Program doğrultusunda sürdürülmektedir. Bu
konuda Genel Sağlık Sigortası alanında dünya uygulamaları da göz önünde
bulundurulmaktadır. Örneğin Almanya’da hastanelerde poliklinik yapılmamakta
yalnızca
acil
poliklinik
hizmetleri
verilmektedir.
Poliklinik
hizmetleri
muayenehanelerde verilmekte, hastanede tedavisi gereken hastalar, hastaneye kabul
367
Hediye ERGİN, İptalle Gelen Sorun: Reformdan Geriye Ne Kaldı? Anayasa Mahkemesi’nin
15.12.2006 Tarihli Kararına İlişkin Bir Değerlendirme, Tisk-Akademi, 2007/1, Cilt: 2, Sayı: 3, s.
58
368
Türk Harb-İş, Sayı: 219, Şubat-2006, s.67
369
Türk Harb-İş, Sayı: 221, Haziran-2006, s.7
153
edilmektedir. Hasta sevk kağıdı ile dilediği doktorun muayenehanesine gidebilmekte,
gerekli tedavi ve testler bu kliniklerde yapılabilmektedir. Hasta ile doktor arasında
herhangi bir para alışverişi olmamakta, doktor ücretini hastanın bağlı olduğu sosyal
güvenlik kuruluşuna fatura ederek tahsil edebilmektedir. Bu durum sistemin sağlıklı
işlemesini sağlayan önemli ayrıntılardan birini teşkil etmektedir. Avrupa’da ve
dünyanın birçok ülkesinde uygulanan genel sağlık sigortasının ülkemizde de
uygulanması bu kanunla amaçlanmıştır.370
Bu amaçla Genel Sağlık Sigortası sistemine geçilmesinin belirli varsayımlar
altında sağlık harcamaları ve kamu açığı üzerindeki olası etkilerini ölçebilmek
amacıyla uzun dönemli üç projeksiyon yapılmıştır. İlk projeksiyon mevcut sistemin
devam ettiği durumu; ikincisi sağlıkta dönüşüm programı gerçekleştirilmeden GSS
sistemine geçildiği durumu; üçüncü projeksiyon ise, sağlıkta dönüşüm programı ile
birlikte GSS uygulamasına geçildiği durumu göstermektedir.
Bu projeksiyonlar, ülkemizdeki toplam sağlık harcamaları konusunda en
kapsamlı veri kaynağı olan 2000 yılı Ulusal Sağlık Hesapları sonuçları kullanılarak
oluşturulmuştur. SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kapsamına dahil kişilere ilişkin
veriler ise, doğrudan geçerli sağlık karnesi sayılarını esas alan DPT verilerine
dayanmaktadır. Kapsanan nüfusun kurumsal dağılımıyla ilgili veriler aşağıdaki
gibidir:371
•
SSK kapsamındaki nüfus : 23.02 milyon372
•
Bağ-Kur kapsamındaki nüfus : 9.15 milyon373
•
Emekli Sandığı kapsamındaki nüfus : 10.05 milyon
•
Yeşil Kart kapsamındaki nüfus: 13 milyon
•
Sağlık Sigortası kapsamında olmayan nüfus: 14.39 milyon
370
Türk Harb-İş, Sayı: 221, Haziran-2006, s.7
Beyaz, Kitap, s.36
372
SSK’dan sağlık karnesi alan kişi sayısı
371
373
Bağ-Kur’dan sağlık karnesi alan kişi sayısı
154
Grafik 3.2 Türkiye’deki Kamu Sağlık Harcamalarının Projeksiyonu (GSYİH'nin %)
10%
9%
8%
7%
6%
5%
4%
3%
2%
1%
20
05
20
06
20
07
20
08
20
09
20
10
20
11
20
12
20
13
20
14
20
15
20
16
20
17
20
18
20
19
20
20
20
21
20
22
20
23
20
24
20
25
0%
Mevcut Durum
Sadece GSS
GSS + Sağlık Reformu
Kaynak:Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform (Beyaz Kitap),
Ankara, Nisan-2005, s.37
Bu üç senaryo altında toplam kamu sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranı
yer almaktadır. Sağlık sektöründe reform yapılmaksızın Genel Sağlık Sigortasına
geçilmesi durumunda, finansman açığında büyük bir artış olacağı ve 2025 yılında
kamu sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payının % 8,8’e ulaşacağı
öngörülmektedir. Mevcut sistemin devam etmesi durumunda, bu oran % 4,2
düzeyine yükselecektir. Sağlık sektöründe reformlarla birlikte GSS’ye geçilmesi
durumunda ise, bu oran % 3,7’ler düzeyinde kalacaktır. Bu sonuç, daha etkin işleyen
bir sağlık sisteminde kapsamın genişletilmesine rağmen, mevcut sistemden daha
düşük bir maliyetle, bütün vatandaşlarımıza daha kaliteli sağlık hizmet sunulmasının
mümkün olduğunu göstermesi açısından önemlidir.374
374
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, s.37
155
Genel olarak GSS uygulamasının sağlayacağı yararlar şu ana başlıklarda
özetlenebilir:375
Kapsam Açısından
•
Tüm nüfusun kapsam altına alınması ile sağlık güvencesine sahip olmayanlar
sürekli sağlık güvencesine kavuşturulacaktır.
•
Sağlık güvencesi anlamında farklı standartlarda uygulamaları olan mevcut
kuruluşlara tabi sigortalılar arasında eşitlik sağlanacaktır.
Finansman Açısından
•
Öncelikle sağlığın korunmasını temel ilke edinen sigortacılık anlayışının
uygulanması ile, önlenebilir hastalıklara ve sağlık risklerine ilişkin sağlık
harcamalarında tasarruf sağlayacaktır.
•
Mevcut uygulamadaki hizmet sunan kurumların sübvanse edilmesi yerine,
prim ödeme gücü olmayan vatandaşların sübvanse edileceği hakkaniyetli bir
sosyal sigortacılık uygulamasına geçilecektir.
•
Sağlık kavramı birey, aile, çevre ve toplum sağlığı kavramı ile uyumlu olarak
ele alınacaktır. Bu konuda, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere diğer ilgili
kurum ve kuruluşlarla yakın işbirliğine gidilecektir.
•
Sağlık
harcamaları
ulusal
sağlık
politikalarının
öncelikleri
ile
uyumlaştırılacaktır. Bu sayede toplumsal ve bireysel ulusal sağlık hedeflerine
ulaşılması mali yönden de desteklenecektir.
Sağlık Hizmetinin Kalitesi Açısından
•
Vatandaşlarımıza kamu ve özel ayrımı yapılmaksızın hekimini ve sağlık
tesisini seçebilme hakkı verilecektir. Bunun yarattığı rekabet ortamı, sağlık
hizmetlerinin fiyatlarında, kalitesinde ve vatandaş memnuniyetinde iyileşme
sağlayacaktır.
•
Sağlık hizmetlerini sunan ve finanse eden kuruluşların tam anlamıyla
birbirinden ayrılması sonucunda kamu kontrolünde olacak finansman sistemi,
375
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, ss.34-35
156
hizmet alımları konusunda uzmanlaşacaktır. Bu durum, sağlık hizmetlerinin
harcanana değer olmasını sağlayacaktır.
•
Sağlık Bakanlığı tarafından birinci basamak sağlık hizmetlerinde koruyucu
sağlık hizmetleri ve aile hekimliğini ön plana çıkaran yeni bir modelin, ikinci
basamak sağlık hizmetlerinde ise özerk sağlık işletmelerinin oluşturulmasıyla
birlikte, sağlık hizmet sunumu ve kalitesinde iyileşme sağlanacaktır.
Denetim Açısından
•
Süreç denetiminden çok, çıktı denetimini önceleyen bir yapı benimsenecek,
sağlık hizmetleri maliyet etkili bir tarzda sunulacaktır.
•
Sadece sigortalılık kontrolü yada hizmet sunumu sonrasında kontrol yerine,
sağlık hizmetlerinde denetim, hizmet öncesi, hizmet sırasında ve hizmet
sonrasında olmak üzere tüm süreci kapsayacak bir anlayışla yürütülecektir.
•
Denetim sadece fatura incelemesine odaklanmayacaktır. Yönetim bilgi
sistemlerine dayanan özgün denetim yöntemleri geliştirilecektir. Nitelikli
insan gücü ile desteklenen bu yöntemlerle yerindelik, uygunluk ve maliyet
etkililiğini inceleyebilen bir denetim yapısı oluşturulacaktır.
Genel Sağlık Sigortası’nın bu tür kolaylıklar getirmesine karşılık sistem bazı
yönlerden eleştirilere maruz kalmış, Anayasa Mahkemesi genel sağlık sigortasına
ilişkin düzenlemeleri memurlar ve diğer kamu görevlileri yönünden Anayasaya
aykırı bularak iptal etmiştir.Bu konuda alınan iptal kararı ve gerekçesi şu şekilde
belirtilmiştir.376
•
Çalışmakta olanları ve emekliler; kapsayan Genel Sağlık Sigortası’ndan
yararlanma hakkı, diğer çalışanlardan birçok yönden farklılık gösteren
memurlar ve diğer kamu görevlileri ile diğer çalışanlar yönünden yürüttükleri
kamu hizmeti ve hukuksal konumu itibari ile farklılığı dikkate alınmaksızın
eşit bir şekilde düzenlenmiştir.Bu durum, emeklilik konusunda açıklandığı
üzere, Genel Sağlık Sigortası kapsamındaki dava konusu kurallar, belirtilen
376
Kadir ARICI, Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Memurlar Ve Diğer
Kamu Görevlileri Yönünden Anayasaya Aykırılığı Sorunu, Tisk Akademi, 2007/1, Cilt: 2, Sayı:3,
ss. 10-21
157
özellikleri taşımaması nedeniyle memurlar ve diğer kamu görevlileri
yönünden Anayasa’nın 2., 10. ve 128. maddelerine aykırıdır.İptali gerekir.
Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu iptal kararına kamuoyunda
paralel bir şekilde düşüncelere de rastlamak mümkündür. Bu düşünceler şu şekilde
ifade edilebilir.377
•
Yasa ile sigortalı sayılmayan kesimin geniş tutulması eşitlik ilkesine aykırı
bulunmaktadır. Sosyal devlet olmanın doğal bir sonucu vatandaşlar arasında
ayrım yapılmamasıdır. Belli şartlar altında yabancılara bile genel sağlık
sigortasından yararlanılması imkanı veren Yasa’nın bazı vatandaşları
gelirlerinin düşük olması nedeniyle kapsam dışında bırakması iyi bir
uygulama olarak görülmemektedir.
•
Ayrıca 18 yaşından küçük olanların sigortalı sayılmaması hususu da sosyal
devlet anlayışına uygun düşmemektedir. Sosyal devleti kişi arasında yaş ve
gelir ayrımı yapmaksızın ona sosyal güvenlik sağlayan devlet olarak kabul
etmek gerekmektedir. Sağlık sigortası görünüşte genel sağlık sigortası haline
gelmektedir. Zira hak sahibi reçete yazdırırken bile katkı payı ödemek
zorundadır. Sigortalı katkı payları artırılmakta, sevk zincirine uyulmaması
halinde ise sağlık giderleri çalışan üzerine yıkılmaktadır.
3.4.4.2. Emeklilik Alanında Yapılan Çalışmalar
Türkiye çalışma yaşındaki bireylerin payının yüksek olduğu dolayısıyla bu
konuda önemli avantajlar sağlayan nüfusu bileşimine karşın, aktif pasif oranlarında
gözlenen hızlı düşmeye bağlı olarak 1990’lardan itibaren süratle büyüyen emeklilik
sistemi ve sosyal güvenlik açıklarıyla karşılaşmıştır. Gerçekten de aktif-pasif
oranları, SSK ve Emekli Sandığı için 2’nin Bağ-kur için de 3’ün altına düşmüştür.
1990 yılında 1,8 (Emekli Sandığı), 2,4(SSK) ve 4,7 (Bağ-kur) olan bu oranlar 2000
yılına gelindiğinde Emekli Sandığı için 1,67’ye SSK için 1,89’a Bağ-kur için de
2,59’a düşmüştür.378Aktif pasif oranlarında görülen bu düşüşler emeklilik sisteminin
finansman yapısında da bozulmalara neden olmuş ve yeni bir emeklilik sisteminin
377
5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Hakkında Görüşlerimiz, s.44
378
S. SAYAN (2006), s.55
158
oluşturulması gereğini doğurmuştur. Yeni bir emeklilik sisteminin oluşturulması
konusunda sadece aktüeryal dengelerin bozulması olayından hariç bir sürü gerekçe
mevcuttur. Bu gerekçeler şu şekilde ifade edilebilir.379
•
Türkiye, OECD’nin en genç nüfusa sahip olmasına rağmen yaşlanan nüfusun
yarattığı
emeklilik
giderlerinin
baskısı
altındaki
OECD
ülkelerinin
problemlerini şimdiden yaşamaktadır. Erken emeklilik uygulaması nedeniyle
ülkemizde emeklilikte geçirilen süre uzundur. OECD ülkelerinin büyük bir
kısmında emekliliğe hak kazanma yaşı 65 iken, 1999 yılındaki reform sonrası
yaş kademeli geçişe tabi olduğundan bugün için bile ülkemizde ortalama
emeklilik yaşı 50’nin altındadır.
•
Aylığa hak kazanma koşullarının zayıflığı, yüksek aylık bağlama oranı ve
geçmiş dönem kazançları ile bağlanan aylık arasındaki zayıf bağ nedeniyle
harcamalarla gelirler arasındaki fark büyümüştür. Bir çok ülkede tipik
çalışma hayatı (20-25 yaş ile 65 yaş arasındaki dönem) olup çalışanlar bu
sürenin neredeyse tamamında prim ödemektedir. Ülkemizde de reformla
birlikte bu sürenin mevcut SSK sigortalıları için de 25 yıla çıkarılması
önerilmiştir. Getirilen kademeli geçiş neticesinde bu kural ancak 2026 yılında
işe girenler için tamamen uygulanabilir olacaktır.
•
OECD ülkeleri arasında en yüksek aylık bağlama oranı Türkiye’dedir.Tüm
çalışma dönemine göre, OECD ülkelerinin net emekli aylığının net ücrete
oranının ortalaması şu anda % 68,7’dir. Türkiye’de de bu oranın 2041 yılına
kadar ortalama oranlara getirilmesi amaçlanmaktadır. Aylık bağlama oranı
düşürüldüğünde aylıklarında düşeceği sonucuna varılmamalı, aynı miktarda
emekli aylığı için daha uzun süre çalışılacağı anlaşılmalıdır.
•
Ve belki de en önemlisi Türkiye nüfusu diğer birçok gelişmiş ülkeye oranla
daha hızlı yaşlanmaktadır. Sosyal güvenlik sistemimiz dengede olsaydı bile
Türkiye’nin demografik yapısındaki değişimler bir reformu zorunlu
kılmaktadır. Aşağıdaki tabloda Türkiye ve bazı ülkelerdeki yaşlanma hızı
verilmiştir.
379
Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım,s. 47
159
Çizelge 3.21. Türkiye Ve Bazı Ülkelerdeki Yaşlanma Hızı (*)
%7
Oranına
Ulaştığı
Yıl
%14
Oranına
Ulaştığı
Yıl
Geçiş
Süresi
(Yıl)
Japonya
1970
1996
26
Fransa
1865
1980
115
Almanya
1930
1975
45
İsveç
1890
1975
85
İngiltere
1930
1975
45
ABD
1945
2020
75
Türkiye
2012
2039
27
Ülkeler
(*) 65 yaş ve üstü nüfusun 0-64 yaş arasındaki nüfusa oranının % 7’den % 14’e geçiş süresi
Kaynak: Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, ss.6-7
Tablo’da da görüldüğü gibi Türkiye’deki yaşlı nüfusun % 7 oranından % 14
oranına ulaşması 27 yıl gibi bir süre alacaktır. Fransa’da ise yaşlı nüfusun % 7
oranından % 14 oranına ulaşması 115 yılı bulmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin
Fransa’ya göre 5 kat daha hızlı yaşlandığı ortaya çıkmaktadır. Japonya istisnası hariç
Türkiye yaşlanma hızı konusunda diğer ülkelere fark atmaktadır.
Bağımlılık oranı açısından değerlendirildiğinde 2000-2025 yıllarını kapsayan
dönem Türkiye açısından büyük bir önem taşımaktadır. ‘Demografik Fırsat
Penceresi’ olarak adlandırılan bu dönemde toplam bağımlılık oranı gerileyecek, bu
tarihten sonra ise artış trendine girecektir. Bu dönemde toplumsal tasarrufların
artması, iktisadi büyümenin hız kazanması ve sosyal güvenlik kurumlarında yüksek
fon birikiminin oluşturulması Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminin gelecekteki
performansının belirlenmesi açısından büyük bir önem arzetmektedir. Bundan dolayı
özellikle 2000-2025 döneminde iş imkanlarını ve girişimcilik kabiliyetini artırıcı
önlemlerin alınması büyük bir önem taşımaktadır.380Aşağıda Türkiye’deki yaşlı
bağımlılık ve toplam bağımlılık oranına ilişkin gerçekleşmiş ve gerçekleşmesi
380
Nagihan OKTAYER, Murat, ÇAK, Sosyal Güvenlik Perspektifinde Mikrofinans Sisteminin
Değerlendirilmesi, 22.Maliye Sempozyumu’nda Sunulan Bildiri, s.7
160
muhtemel veriler emeklilik konusunda yapılması hedeflenen amaçlara yürürken yol
göstermede yardımcı olabilir.
Çizelge 3.22. Türkiye’de Yaşlı Bağımlılık Oranı Ve Toplam Bağımlılık Oranı(%)
Yıllar
Yaşlı Bağımlılık Oranı
Bağımlılık
Oranı
1975
8,3
82,3
2000
8,8
55,1
2025
13,1
45,1
2050
27,2
54,5
Kaynak: Nagihan OKTAYER, Murat, ÇAK, Sosyal Güvenlik Perspektifinde Mikrofinans
Sisteminin Değerlendirilmesi, 22.Maliye Sempozyumu’nda Sunulan Bildiri, s.8
Tablo’dan Türkiye’nin çok kısa bir süre içerisinde emeklilik sisteminde yaşlı
nüfusun artmasından kaynaklanan bir problemle karşılacağı görülmektedir. Bundan
dolayı sosyal güvenlik reformunun en önemli konusunu emeklilik sisteminin
sürdürülebilirliğinin
sağlanmasına
yönelik
oluşturulan
emeklilik
sigortası
oluşturmaktadır.
Genel olarak bakıldığında emeklilik sigortası ile sosyal güvenlikte amaçlanan
hedefler şu şekilde özetlenebilir.381
•
Tüm çalışanlar için nimet-külfet dengesinin eşit olduğu tek bir sistem
kurmak,
•
Hak ve yükümlülükler açısından norm ve standart birliği sağlamak,
•
Nüfusun yaşlanmasına şimdiden tedbir almak,
•
İstihdam üzerinde ilave yük yaratmamak,
•
Zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık kavramlarını ülke gerçeklerine uygun
şekilde yeniden tanımlamaktır.
Genel anlamada emeklilik sigortası rejimi ile halen devlet memurları, hizmet
akdine göre ücretle çalışanlar, tarım işlerinde ücretle çalışanlar, kendi hesabına
381
İhsan Demirci, Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem Ve İşveren Yükümlülükleri Semineri, 14
Aralık- 2006, TİSK, 25 Şubat 2007, Yayın No: 280, s.53
161
çalışanlar ve tarımda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş farklı emeklilik
rejiminin, aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerinin eşit olacağı tek bir emeklilik
rejimine dönüştürülmesi planlanmaktadır.382
Reformun en önemli ve onu öncekilerden farklı kılan yanlarından biri,
kurumsal altyapıya ilişkin düzenlemeler ve emeklilik rejimini yeniden tanımlama
konusundaki cesur tavrıdır. İki ayaklı bir sistemde kamu ayağını oluşturan üç
kurumun birbirinden farklı hak kazanma, aylık bağlama, prim toplama koşullarına
tabi olarak çalışmasının yarattığı ve bütün sistemin etkinlik ve verimliliğini düşüren
uygulamalarını ve uyumlaştırma yönündeki adımlar kurumsal altyapının tek çatı
altında toplanması yoluyla atılmaktadır. Maliyetlerin kontrol altında tutulmasını
sağlayacak ve prim kaçakları, hak etmeyenlere aylık bağlama vb.sorunları da büyük
ölçüde giderecek bir teknolojik altyapının oluşturulması ile desteklenmesi planlanan
kurumsal yeniden yapılanma ve tek çatı uygulaması emeklilik rejiminde uzun süredir
ihtiyaç duyulan norm ve standart birliğini hak ve yükümlülükler açısından sağlama
yönünde bir adım olarak ifade edilebilir.
Bu yaklaşım çerçevesinde emeklilikle ilgili yapılan düzenlemeler şunlardır.
382
5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Hakkında Görüşlerimiz, s.40
162
Çizelge 3.23. Türkiye’de Emeklilik Sisteminin Temel Parametrelerinin Karşılaştırılması
5510 İle Öngörülen
Emeklilik Yaşı
Prim Ödeme
Gün Sayısı
Aylık Bağlama
Oranı
Geçmiş
Kazançların
Güncellenmesi
Bağlanmış
Aylıkların
Artışı
Malüllük
Aylığı Koşulu
Ölüm Aylığı
Koşulu
Prim Tabanı
Prim Tavanı
Prim Oranları
Kadın 58, Erkek 60, 2035
itibaren kademeli artışla
2048’de tek yaş 65
Mevcut sigortalılar için
değişmiyor, yeni işe girenler
25 yıl hizmet akdine göre
çalışanlar için kademeli olarak
7000 günden 9000 güne
Yeni sistemde geçecek her yıl
için 2016’ya kadar % 2,5,
2016 ve sonrasında % 2
% 50 TÜFE, % 50 ücret
TÜFE
10 Yıldan beri sigortalı olup
en az 1800 gün prim, bakıma
muhtaçsa 5 yıldan beri
sigortalı olup en az 900 gün
prim
En az 5 yıldan beri sigortalı
olup toplam 900 gün prim
Asgari ücret
-Kamu çalışanları için( GSS
hariç)tavan yok
-Diğer çalışanlar için asgari
ücretin 6,5 katı
-Uzun vadeli sigorta kolları %
20+%5 Devlet Katkısı
-GSS % 12,5+ % 3 Devlet
katkısı
-Kısa vadeli % 1-% 6,5
arasında değişiyor.İssizlik
hariç toplam: % 33,5 +% 8
Devlet Katkısı
SSK (506
Sayılı Kanun)
Bağ-kur(1479
Sayılı Kanun)
4447 Sayılı
Kanun ile
kadın 38,
erkek 43’ten
kademeli
olarak 58/60
4447Sayılı
Kanun ile
5000’den
7000’e (14’ten
20 yıla)
İlk 10 yıl %
3,5 sonraki 15
yıl % 2;
sonrasında her
yıl % 1,5
% 100 TÜFE
ve Reel
GSYİH artışı
4447 Sayılı
Kanun ile kadın
38, erkek
43’ten kademeli
olarak 58/60
TÜFE
TÜFE
Memur
maaş artışı
1800 gün prim
3600 gün
hizmet
1800 gün prim
3600 gün
hizmet
1800 gün prim
veya 5 yıldan
beri sigortalı
olup her yıl
için 180 gün
prim (900 gün)
5 yıldan beri
sigortalı olup
en az 900 gün
prim
Asgari ücret
25 yıl
ilk 10 yıl % 3,5
sonraki 15 yıl
% 2; sonrasında
her yıl % 1,5
% 100 TÜFE
ve Reel GSYİH
artışı
24 Basamaklı
gelir tablosu
Emekli
Sandığı
(5434 Sayılı
Kanun)
4447 Sayılı
Kanun ile
kadın 38,
erkek 43’ten
kademeli
olarak 58/60
Kadın 20
yıl, erkek 25
yıl
25 yıla
kadar her yıl
için % 3,
sonrası her
yıl % 1
Güncelleme
yok son
aylığa bağlı
Karışık
Asgari ücretin
% 6,5 katı
-Uzun vadeli
sigorta kolları
% 20
-Kısa vadeli %
13,5 -% 19
arasında
değişiyor
İşsizlik hariç
toplam % 33,5
-Uzun vadeli
sigorta kolları
% 20
-Kısa vadeli %
20, toplam %
40
-Uzun
vadeli
sigorta
kolları % 36
Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım,
Mayıs-2007, s.49
163
Emeklilik sistemine ilişkin olarak yapılan parametrik değişikliklerin amacı,
sistemin açığını uzun vadede GSMH’nın % 1’inin altına indirmektir.Bu hedefe
ulaşmak için yapılacak değişiklikler arasında aylıkları çalışma hayatı boyunca elde
edilen kazançlar bazına oturtan birleştirilmiş emeklilik aylığı formülünün
kullanılması, ana emeklilik parametrelerinin değiştirilmesi, kanuni emeklilik yaşının
uzayan yaşam sürelerine göre ayarlanması, prim tabanlarının genişletilmesi
amaçlanmaktadır.383Özellikle emeklilik yaşı sorunu Türkiye gibi birçok ülkenin
öncelikleri arasında yer almaktadır.
Ülkemizde ortalama emekli yaşının 50 olduğu ve 50 yaşında yaşam
beklentisinin ortalama 75 yaş olduğu düşünülürse, Türkiye’de emeklilik sonrası
ortalama maaş alma süresi 25 yıldır. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, bu sürelerin
uluslararası ölçülerin çok üzerinde olduğu görülmektedir.384Bu açıdan sosyal
güvenlik reformunun öncelikli konularından birisi de emeklilik yaşı konusunda
yapılan değişiklikler olmuştur.
5510 sayılı kanuna göre 2035 yılına kadar emeklilik yaşında bir değişikliğe
gidilmemektedir. Yani kadınlar için 58, erkekler için 60 olan yaş koşulu
değişmeyecektir.2036 yılından itibaren ise emeklilik yaşlarında hayatta kalma
beklentisindeki
artışa
paralel
olarak
kademeli
bir
artış
gerçekleştirilmesi
planlanmaktadır.2048 yılına gelindiğinde ise hem kadın hem de erkekler de emekli
yaşının 65 olması planlanmaktadır.385Aşağıdaki tabloda 5510 sayılı kanuna göre
yıllar itibariyle Türkiye’de emeklilik yaşında yapılan düzenlemeler yer almaktadır.
383
S. ERDOĞDU, (2006) s.214
Emel ÇOPUR, İstihdamı Artırmada Geç Emekliliğin Rolü, İşveren-Mayıs-2003,
http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=727&id=43, (11.06.2007)
385
A’dan Z’ye Yeni Sosyal Güvenlik Reformu Açıklamalar,
http://www.muhasebenet.net/yeni%20sosyal%20guvenlik%20reformu_23052006.html, (23.04.2007)
384
164
Çizelge 3.24. 5510 Sayılı Kanuna Göre Yıllar İtibariyle Türkiye’deki Emeklilik Yaşları
Yıllar
Kadın
Erkek
2036-2037
59
61
2038-2039
60
62
2040-2041
61
63
2042-2043
62
64
2044-2045
63
65
2046-2047
64
65
2048-
65
65
Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım,
Mayıs-2007, s.49
Yeni yasa ile birlikte uygulanma sürecine girecek olan bu emeklilik yaşı
uygulamaları eleştirilere konu olabilmektedir. Oysa Türkiye’nin 60’lı yaşlarda
emeklilik önerilerine ‘mezarda emeklilik’ sloganlı karşı çıkışlarla kaybedecek
zamanının olmaması gerekmektedir. Çünkü işgücüne 2020-2025’ lerden sonra
katılanlar emekli olmaya başladıkça, emekli nüfusun toplam nüfusa oranı daha da
hızlı artmaya başlayacaktır. Projeksiyonlara göre bu fırsat penceresi topluluğunun
2050’ye doğru emekli olmaya başlamasıyla emeklilik sistemi gelmiş geçmiş en
yüksek yükle karşılaşacak ve demografik yapı ancak 2060’dan sonra bir dengeye
ulaşmaya başlayacaktır. Kaldı ki 1995-2000 döneminde 69 yaş olan doğuşta ortalama
yaşam beklentisinin 2045-2050 döneminde 79 yıla çıkması beklenmektedir. Bu
demografik eğilimle tutarlı olarak, emeklilik yaşının uzun vadede kademeli bir
geçişle yükseltilmesi sistemi nüfusun yaşlanmasından kaynaklanacak olumsuz
etkilerden koruyacaktır.386Aşağıdaki tabloda Türkiye’de doğuşta hayatta kalma
beklentine ait verilere yer verilmiştir.
386
Serdar SAYAN (2006), s.61
165
Çizelge 3.25. Türkiye’de Doğuşta Hayatta Kalma Beklentisi 387(1970-2025)
19701975
19751980
19801985
19851990
19901995
19952000
20002005
20052010
20102015
20152020
20202025
57,9
61,2
63,0
65,6
67,1
68,6
69,8
70,9
71,8
72,5
73,2
Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım,
Mayıs-2007, s.57
Grafik 3.3. Türkiye’de Emeklilikte Geçen Süre
Emeklilikte Geçen Süre
35
Aylık Alma Yılları
30
25
20
Erkek
15
Kadın
20
02
20
03
20
04
20
05
20
10
20
15
20
20
20
30
20
40
20
50
20
60
20
70
10
Kaynak: Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, s.20
Yukarıda tablolardan da görülebileceği gibi Türkiye’de insanların ortalama
yaşam beklentilerinin sağlık ve tıp alanındaki gelişmelerinde etkisiyle her geçen yıl
arttığı ve bu artış trendinin de devam edeceği görülmektedir. Bu da özellikle
387
Doğuşta hayatta kalma beklentisi bireylerin ortalama kaç yıl yaşayabileceklerini yansıtan bir
demografik göstergedir. Bu gösterge, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini yansıtması açısından da
önemlidir. Doğuşta hayatta kalma beklentisi birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede II.Dünya
Savaşı’ndan sonra ekonomik büyüme, toplumsal sağlık altyapılarının geliştirilmesi ve tıp alanındaki
ilerlemelerle hızlı bir biçimde artmıştır. Türkiye’de yaşayan bir Türk vatandaşı 1990 yılında ortalama
67.9 yıl ömre sahipken 2004 yılında 71.2 yıl ömre sahiptir. Geçen 14 yılda ortalama insan ömrü
ülkemizde 3.3 yıl artmıştır. 2004 yılında erkekler ortalama 68.8 ve kadınlar 73.6 yıl yaşam ömrüne
sahip olmuştur. Erkekler ülkemizde kadınlardan ortalama 4.8 yıl kısa yaşamaktadır. Türkiye’de
doğuştan yaşam beklentisi 30 OECD ülkesi içinde hem 1990 hem de 2004’te en sonuncu konumdadır.
2004 yılında OECD ülkelerinde ortalama yaşam bir çok ülkede 75-81 yıl arasında değişmektedir. Türk
vatandaşları doğuştan OECD ülkeleri vatandaşlarına göre 4-10 yıl daha kısa yaşam ömrüne sahiptir.
Kadınların yaşam süresinin uzun olmasındaki en önemli etkenlerden biri stresli ve zor çalışma
hayatına erkeklerden daha az katılmalarıdır.
(Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi
Yeni Yaklaşım, Mayıs-2007, s.57 ve Muammer KAYA, Türkiye’de Yaşamanın Bedeli,
http://www.haberobjektif.net/yazidetay.asp?hid=332 , 01.07.2007 )
166
emeklilik sisteminde başta emeklilik sigortası başta olmak üzere birtakım reformların
hayata geçirilmesini
gerektirmektedir. Bu konudaki reform çalışmaları sosyal
güvenlikteki sosyal tarafların karşılıklı diyalogları ve yeni sisteme yönelik
eleştirilerle birlikte devam etmektedir. Bu eleştirilere göre başta prime esas kazancın
hesaplanma yöntemini değiştirmek suretiyle çalışanların ücret ve maaşlarını
düşürürken, aylık bağlama oranlarının azaltılması sebebiyle yaşlılık ve malullük
aylıklarını azaltmaktadır.388
Emeklilik sistemindeki reforma ilişkin bir diğer eleştiri de şu şekildedir.
Halen 25 yıllık sigortalılık süresi için brüt ücret/maaş üzerinden SSK ve Bağ-kur’da
% 65, Emekli Sandığı’nda % 75 olan aylık bağlama oranları sırasıyla yıllık bazda %
2,6, % 2,6 ve 3’e denk gelmektedir. Her ilave yıl için aylık bağlama oranlarında SSK
ve Bağ-kur’da % 1,5, Emekli Sandığı’nda ise % 1 artış yapılmaktadır. Yasanın
yürürlüğe girmesinden sonra aylık bağlanma oranları bütün çalışanlar için 2015
yılına kadar % 2,5’e 2016 yılından itibaren ise % 2’ye düşürülecek. Örnek olarak 25
yıl boyunca aynı işi yapan ve aynı gelire sahip iki kamu çalışanını ele alalım.
Bugünkü koşullarda emekli olan birinci çalışan ve % 75 aylık bağlama oranı ile
emekli maaşını almaya hak kazanırken 2016 yılında çalışmaya başlayan ve 2041’de
emeklilik hakkı kazanan ikinci çalışanın maaş bağlanma oranı ise % 50’ye düşecek.
Böylece memur emeklilerinin maaşlarında ise % 23 düşüş gerçekleştirilecek. Üstelik
emekli yaşıyla ilgili düzenlemeden farklı olarak maaşlarla ilgili düzenleme hemen
uygulamaya geçirilecek. Böylece halen emeklilik hakkını kazanmamış olan mevcut
çalışanlar da farklı oranlarda hak kaybına uğramış olacaktır.389
3.4.4.3. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Yapılandırması : Tek Çatı
Bilgi çağının eşiğinde bulunduğumuz bir dönemde sosyal güvenlik
sistemlerinin bir yol ayrımına geldiği ve yeniden yapılanma ihtiyacı içinde olduğu
açıktır. Bu yeniden yapılanma gereksiniminin giderilmesine yönelik köklü
önerilerden birisi de sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanmasıdır.390
Şimdiye kadar mevzuatın karmaşıklığı, aşırı bürokratik işlemler, bilgi işlem
altyapısının yetersizliği ve personele ilişkin sorunlar sosyal güvenlik kurumlarının
388
5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Hakkında Görüşlerimiz,s.44
E. ÖZTÜRK, ss.144-145
390
S. AKBULAK ve Y. AKBULAK, s.197
389
167
etkin çalışmasına engel olmuştur. Bunun sonucunda, emekli aylığı bağlanması, farklı
kurumlarda geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi, sağlık raporu alınması ya da
sağlık hizmetin erişim gibi birçok işlemin sonuçlandırılması için gereken süre uzamış
ve sigortalılar için ciddi zaman kayıpları ortaya çıkmıştır.391Buna istinaden sosyal
güvenlik sistemimiz 5502 sayılı yasa ile SSK Başkanlığı, Bağ-kur Genel Müdürlüğü
ve Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tüzel kişiliğine son verilerek 20 Mayıs 2006
tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı kurulmuştur.392
Özellikle maliyetlerin kontrol altında tutulmasını sağlayacak ve prim
kaçakları, hak etmeyenlere aylık bağlama vb. sorunları da büyük ölçüde giderecek
bir teknolojik altyapının oluşturulması ile de desteklenmesi planlanan kurumsal
yeniden yapılanma ve tek çatı uygulaması, emeklilik rejiminde uzun süredir ihtiyaç
duyulan norm ve standart birliğini hak ve yükümlülükler açısından sağlama yönünde
önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.393
Artık yeniden yapılanmayla birlikte sunulan tüm sosyal güvenlik işlemleri tek
noktadan hizmet anlayışına uygun olarak kurulacak sosyal güvenlik merkezlerince
yürütülecektir. Bugüne kadar kamu bürokratik sisteminde sürdürülen taşra
teşkilatlanmasından farklı olarak çağdaş bir anlayışla emeklilik, sağlık ve primsiz
ödemeler dahil tüm sigortacılık işlemlerini yerine getirecek olan sosyal güvenlik
merkezlerinin bu faaliyetlerini Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü koordine edecek
olup, Kurumun tüm bilgi işlem ve günlük operasyonlarının yönetimi Hizmet Sunumu
Genel Müdürlüğü tarafından yürütülecektir. Kurumun prim tahsilatında etkinlik
sağlanması amacı ile, prim ve prime ilişkin davaların prim tahsilatından sorumlu
Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmesi benimsenmiştir.Yeni
sosyal güvenlik sisteminde sigorta işlemleri T.C.Vatandaşlık Numarası esas alınarak
yürütülecek, sigortalılara ayrıca sigorta sicil numarası verilmeyecektir.394Yani
SSK’nın, Bağ-kur’un , Emekli Sandığı’nın tüm bilgi ve arşiv altyapıları ile bilgisayar
sistemleri tek elde toplanacak.Sosyal Güvenlik Kurumu, bürokrasiyi azaltıp
vatandaşa hizmet esas alan bir yapıya sahip olduğu gibi, birleştirilen tüm
391
Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım, s. 44
Y. SÜNGÜ, s.50
393
S. SAYAN (2006), s.60
394
L. İ. DEMİRCİ, ss.59-60
392
168
kurumlardaki müfettişleri de tek çatı altında toplayacak, böylelikle sosyal güvenliğin
denetimi etkin hale getirilecektir.395
Sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılmasının, kısa dönemde
kayıtdışılık sorununu bir ölçüde azaltabileceği düşünülmektedir. Bu reformla birlikte
yaptırım gücü yüksek yasal düzenlemelere yer verilmesi, kurumsal etkinliğin
artırılarak ilçe hizmet merkezleri aracılığıyla denetim kapasitesinin genişletilmesi ve
kendi primini ödemek durumunda olan serbest çalışan kişiler için kolay ve alternatif
ödeme
olanaklarının
getirilmesi
planlanmaktadır.
Mevcut
kurumların
birleştirilmesiyle birlikte personelin büyük ölçüde denetim hizmetlerine kaydırılması
olanağı da denetimlerin etkinliğini artıracak, sigortalı bilgilerinin eksiksiz yer aldığı
merkezi veri tabanının kurulması, etkin ve hızlı bir biçimde diğer kurumlarla çapraz
kontrollere olanak tanıyacaktır.396
Kurumun gelirlerinin büyük çoğunluğu sigorta primlerinden oluşmakta,
giderlerinin büyük çoğunluğu işse sosyal güvenlik yardımlarından oluşmaktadır
Kurumun gelir ve giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 34.maddesinde
yer almıştır.Buna göre, kurumun gelirleri; Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası
prim gelirleri, idari para cezaları, gecikme cezaları, gecikme zamları ve katılım
payları, sosyal sigorta ile genel sağlık sigortasına yapılan Devlet katkısı, taşınır ve
taşınmaz gelirleri, primsiz ödemeler karşılığı olarak merkezi yönetim bütçesinden
yapılan ödemeler, Kurumca hazırlanan her türlü standart form,manyetik, elektronik
veya akıllı kart satışından elde edilecek gelirler ile her türlü data hattı, internet
kullanımı ve benzeri kira gelirleri, merkezi yönetim bütçesinden yapılacak diğer
transferler, gerçek veya tüzel kişiler tarafından doğrudan veya vasiyet yoluyla
yapılan bağışlar, primlerin ve diğer gelirlerin değerlendirilmesinden elde edilen
gelirler ve diğer gelirler, kurumun giderleri ise; sosyal sigorta kapsamında sigortalı
ve hak sahiplerine ödenecek olan gelir, aylık ve ödenekler, genel sağlık sigortası
kapsamında yapılacak giderler, primsiz ödemeler kapsamında sigortalı ve hak
sahiplerine ödenecek olan aylık, tazminat ve diğer ödemeler, genel yönetim giderleri,
395
396
Türk Harb-İş, Sayı: 221, Haziran-2006, s.6
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap, s.56
169
faiz giderleri, eğitim, araştırma, danışmanlık hizmet giderleri ve diğer giderler olarak
sayılmıştır..397
Sosyal güvenlik kurumlarının yapılandırılması her ne kadar etkinlik
verimlilik ve performans açısından önemli ise de bir tespiti ortaya koymak
gerekmektedir. Bu da farklı çalışan grupların çıkarlarını aynı yer ve temel üzerinde
gerçekleştirmenin hiç de kolay olmadığıdır. Ülkemizde genel rejim sigorta sistemine
bağımlı çalışanlar için uygulanırken, özel rejim olarak bağımsız çalışanlar ve
memurlar bulunmaktadır.Üç rejime tabi sigortalıların kendilerine özgü, çalışma
ilişkilerinden
kaynaklanan
farklılıklar
bulunmakta
olup,
özellikle
tahsis
düzenlemeleri konusunda bir handikap bulunmaktadır.Sisteme her müdahale yeni
farklılıkları beraberinde getirecektir. Bu nedenle yapılabilecek prosedür standart
birlikteliğinden başlanılarak , hak ve sorumluluk ve yükümlülüklerde norm
eşgüdümüne gidilmesidir.398
3.4.4.4. Sosyal Hizmetler Ve Sosyal Yardım
Ülkemiz 1990’lı yıllarla birlikte sıklıkla ekonomik bunalım ve krizler
yaşamaktadır. Krizlerden çıkış yolu olarak IMF reçetelerine ihtiyaç duyulmakta ve
bu reçeteler ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme hedeflerini ön planda
tutmaktadır. Bu dönemler, ekonomik açıdan yaşananların gerisinde toplumsal
sorunların ağırlaştığı, yoksulluğun daha da büyük boyutlara ulaştığı dönemlerdir.
Yoksul kesim, çoğunlukla çalışmadığı veya kayıt dışı sektörlerde düşük ücretlerle
çalıştığı için sosyal sigorta sistemi içinde yer alamamakta ve sosyal yardım ve hizmet
sistemi
aracılığıyla
desteklenmektedir.
Eğer
yoksulluğun
önlenmesi,
gelir
dağılımının düzelmesi ve büyümenin ‘insani’ boyutunun gözden uzak tutulmaması
gerekliliği hissediliyorsa, sosyal yardım ve hizmetlerin önemi daha da artar ve
kurumsallaşması yönündeki çalışmaların hızlanmasına zemin oluşturur.399
Bu amaçla Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında hazırlanan Sosyal
Yardımlar Ve Primsiz Ödemeler Kanun Tasarısı ile sosyal yardımlar tüm vatandaşlar
için bir hak olarak tanımlanmaktadır. Burada temel amaç sosyal yardımlar için
kullanılan kamu kaynağını objektif yararlanma ölçütlerine bağlı olarak adil ve
397
Y. SÜNGÜ, s.50
E. ÖZTÜRK, s.100
399
B. E. YILMAZ, s.80
398
170
ulaşılabilir kılmaktır. Bunun için kişi ve ailelerin yaşam düzeyi tespiti, ihtiyaç
analizi, yoksulluk haritası gibi metotlardan yararlanacaktır. Sosyal yardım yapan
kamu ve özel kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanacaktır. Periyodik olarak
yapılacak sosyal incelemelerle yardım alanların durumları kontrol edilecektir.
Sağlanacak yardımlar ile kişilerin kendi kendilerine yetebilecek hale gelmelerinin
sağlanması hedeflenmekte, bu çerçevede nesnel ölçütler ile belirlenecek ihtiyaç
sahibi kişilere, mevcut sistemde var olan yaşlılık yardımı ve özürlü yardımı
yapılmaya devam edilecektir. Reform ile ilk defa uygulama alanı bulacak olan iş
edindirme yardımı, aktif işgücü politikalarının kullanım imkanını artıracaktır.Sağlık
yardımı ise genel sağlık sigortası ile ilişkilendirilerek bu kapsamda prim ödeme gücü
olmayan vatandaşların genel sağlık sigortası primleri ödenecektir.400
Ayrıca yeşil kart alabilmek ve sağlık yardımından yararlanabilmek için
kişinin yaşam düzeyinin sağlık yardımı eşik değerinin altında olması gerekecektir.
Eşik değer, ‘ikamet edilen yerin sosyo-ekonomik özellikleri’ de dikkate alınarak
Kurum tarafından belirlenecektir. Mevcut Yeşil Kart uygulamasında olduğu üzere
asgari ücrete bağlanmamış olduğu için mevcut düzeyden daha da düşük saptanma
olasılığı vardır. Ayrıca bölgeye veya kır kent ayrımına göre değişebilecektir. Kişinin
yaşam düzeyi ise ‘yardım için başvuran kişinin gelir ve aylığı; kendisine yapılan ayni
ve nakdi diğer ödemeleri; nakdi transfer ve hibe gelirleri; her türlü haklardan dolayı
elde edilen gelirleri; taşınmaz malları ve hakları; harcamaları’ dikkate alınarak
‘Kurumca çıkarılacak yönetmelik hükümlerine göre’ belirlenecektir. Sosyal
yardımların ‘devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde genel bütçeden ayrılan
kaynaklarla sağlanması ‘ taslağın temel ilkesi olduğu için, bütçe kısıtlarına bağlı
olarak ‘yoksulluk’ eşik değerinin düşük tutulacağı ve ‘Entegre Sağlık Bilgi Sistemi’
ve ulusal veri tabanı ile yalnızca tanımlanan yoksulların kapsamında etkinliğin
artırılacağı beklenebilir.401
•
Yeni sosyal yardım uygulamaları ile harcama testi sonucunda yaşamlarını
asgari düzeyde dahi sürdürmekte güçlük çektikleri belirlenen aileler, “aile
yardımından” yararlandırılarak toplumsal destek sağlanmış olacaktır.
400
401
L. İ. DEMİRCİ, s.62
S. ERDOĞDU (2006) , s.229
171
•
Yaşlı ve özürlü aylığı ödemelerinde gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşılacak, bu
sayede mevcut ödemelerin miktarları artırılacaktır.
•
Genel Sağlık Sigortası Kurumuna sağlık yardımlarını karşılaması amacıyla
prim ödeme gücü olmayan kişiler için prim ödemesi yapılacaktır.
•
Özürlü çocuklara yapılacak eğitim ve rehabilitasyon yardımı tüm özürlü
çocukları kapsayacak şekilde genişletilecektir.
•
Primsiz ödeme türleri kapsamında aşağıda belirtilen aylıkların ödemesi
sürdürülecektir.
•
İş görme gücüne sahip kişilere yapılacak aile yardımlarında, bu kişilerin
meslek edindirme programlarına katılımı zorunlu tutulacağından iş gücü
niteliğinin artırılmasına da bu yolla katkıda bulunulacaktır.
•
Sosyal güvenlik sistemi içerisinde yapılan sosyal yardımların periyodik
kontrolü etkin şekilde gerçekleştirilecek böylece
gerçek hak sahiplerine
sosyal yardım ulaştırılmış olacaktır.
172
Çizelge 3.26. Türkiye’de Yapılacak Olan Sosyal Yardımlar
Sosyal Yardım
Türü
Kime Yardım Yapılacak?
Nasıl Yapılacak?
Aile yardımı
Aile yardımı yerel ölçüler içinde
yaşamlarını asgari düzeyde dahi
sürdürecek gelirden yoksun olan
çocuklu ailelere en fazla iki çocuk için,
en fazla on iki aya kadar her ay aile
yardımı ödenir.
Ailelerin bizzat sosyal güvenlik
hizmet Merkezine yapacakları
başvuru sonucunda harcama testi
bilgilerinin sisteme girilmesi ile aile
yardımını hak etmesi durumunda, aile
yardımı banka hesabına yatırılır.
Yaşlı aylığı
65 yaşını doldurmuş, kendisine kanunen
bakmakla yükümlü kimsesi
bulunmayan, her ne nam altında olursa
olsun bir gelir veya aylık hakkından
yararlanmayan, yaşamlarını asgari
düzeyde dahi sürdürmekte güçlük çeken
yaşlılara yaşlılık aylığı ödenir.
Yaşlıların sosyal güvenlik hizmet
merkezine yapacakları başvuru
sonucunda harcama testi bilgilerinin
sisteme girilmesi ile yaşlılık aylığını
hak etmesi durumunda aylık banka
hesabına yatırılır.
Başkasının yardımı olmaksızın yaşamını
sürdüremeyecek şekilde özürlü olan ve
yaşamlarını yerel ölçüler içinde asgari
düzeyde dahi sürdürebilecek bir
gelirden yoksun olan özürlülere özürlü
aylığı ödenir.
Özürlülerin sosyal güvenlik hizmet
merkezine yapacakları başvuru
sonucunda harcama testi bilgilerinin
sisteme girilmesi ile özürlü aylığını
hak etmesi durumunda aylık banka
hesabına yatırılır.
Özürlü
Çocukların
Eğitim ve
Rehabilitasyon
Yardımı
Zihinsel, bedensel, fonksiyonel veya
ruhsal özrü bulunan ve ailesinin geliri
asgari ücretin belirlenecek oranının
altında olan çocuklardan, yapılacak
eğitim ve rehabilitasyon sonucunda
sakatlık derecesinde azalma ihtimali
olan yada sakatlık derecesinin artmasına
engel olması mümkün görülen tüm
çocuklar yararlandırılır.
Ailelerin sosyal güvenlik hizmet
merkezine yapacakları başvuru
sonucunda harcama testi bilgilerinin
sisteme girilmesi ile eğitim ve
rehabilitasyon yardımını hak etmesi
durumunda aylık banka hesabına
yatırılır.
Sağlık Yardımı
Genel sağlık sigortası primini ödeme
gücü olmayan ailelerin GSS primleri
devlet tarafından ödenir.
Prim ödeme gücü olmadığı tespit
edilen ailelerin sağlık sigortası primi
tutarı GSS fonuna ödenir
Şeref aylığı, vatani hizmet tertibinden
bağlanan aylık, vazife malullüğü
aylıkları ve bu aylıkları alanların dul ve
yetimlerine ödenen aylıklar mevcut
yasal düzenlemeler çerçevesinde
sürdürülür.
İlgili birimlerden (Genelkurmay
Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı)
veya sosyal güvenlik hizmet
merkezlerine kişilerin doğrudan
başvurusu üzerine yapılacak
değerlendirme sonucunda aylık
bağlanır.
Özürlü aylığı
Primsiz
Ödemeler
Kaynak: Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Beyaz Kitap, s.41
173
3.5.
Reform Sürecinde Alınan Yol: Anayasa Mahkemesi Kararı Ve Reformun
Eksik Yanı Meselesi
Anayasa Mahkemesi’nin 5510 sayılı Kanunun çeşitli maddelerini Anayasaya
aykırı bulmuş ve özellikle memurlar ve diğer kamu görevlileri yönünden iptal
etmiştir. Hükümetin kanunun yürürlük tarihini önce altı ay ertelemesi ardından
2008’e havale etmesi kamuoyunda bundan sonra ne olacak sorusunu tartışmaya
açmıştır. Şu anda bu yasayla tam olarak somut hale gelen uygulama tek çatı
uygulaması olmuştur. Genel Sağlık Sigortası ve emeklilik düzenlemelerine ilişkin
kanunların bir kısmı yürürlüğe girmiş, bir kısmı ise 2008’e kalmıştır.Bu reforma
ilişkin değerlendirmeler ve Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlara yönelik
değerlendirmeler şu şekilde ifade edilebilir.402
•
Sosyal güvenlik reformu kazanılmış haklara dokunmamaktadır. Bu
doğrudur.Ancak bu reform sosyal sigorta sistemimizde hak sahipleri (mevcut
emekliler arasında) mevcut adaletsizliklere hiç dokunmamıştır. SSK, Bağkur, ve Emekli Sandığı emeklilerinin kendi aralarında ve kendi içlerindeki
farklılıkları için hiçbir yenilik getirmemiştir. Aynı süre prim ödemiş aynı süre
sigortalılığı olan işçi emeklilerinin kendi aralarındaki farklılıklara hiçbir şey
getirmemiştir.Aynı şey Bağ-kur ve Emekli Sandığı için de söylemek
mümkündür.
•
5510 sayılı Kanun ise bundan sonra emekli olacaklar bakımından da herkesin
ödediği prim miktarını dikkate alan bir emeklilik sistemi getirmektedir. Bu
sistemden emekli olacaklar her birisi farklı emekli aylığı alacaklardır. Sosyal
sigorta bakımından ‘herkes ne kadar prim ödemekte ise o kadar aylık alır’
denilebilir ve bunda garipsenecek bir durum olmadığından söz edilebilir.
Ancak Türk sosyal sigorta sisteminde yüzyıla yaklaşan bir geçmiş içinde
yerleşik emeklilik uygulamaları ve buna paralel olarak yerleşik beklentiler
vardır. Türk insanı en azından aynı statüde, aynı miktar ve aynı süre aylık
ödemekte olanlar arasında bir adil emeklilik sistemi beklentisi içindedir. Halk
mevcut reformun emekliler arasındaki adaletsizliği çözmediği gibi gelecekte
de eşitsizliğin kural olduğu bir emeklilik uygulamasının geldiğini de
402
Kadir ARICI (2007), ss. 22-23
174
görmektedir. Anayasa Mahkemesi bu farklılığı memurlar ve kamu görevlileri
bakımından kabul etmemekte ve Anayasaya aykırı bularak kanunun
uygulamasını durdurmakta ve ilgili maddeleri iptal etmektedir.Bu durumda
aynı sorun işçiler, serbest meslek sahipleri ve diğer vatandaşlar açısından da
olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi bu konu üzerinde durmamıştır.
•
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin genel sağlık sigortası kapsamında hastalık
riskine karşı memurları ve diğer kamu çalışanlarını diğer meslek gruplarından
ayrı tutarak şu andaki sistemin devam etmesi gerektiğine dair görüşü de norm
ve standart birliğinin sağlanması açısından olumlu olarak değerlendirmek
mümkün değildir.
3.6.
Sosyal Güvenlik Reformu İle Sosyal Tarafların Görüşleri
Türkiye’de 1999’dan itibaren başlayıp günümüze kadar süregelen sosyal
güvenlik reformu çalışmaları tüm toplumun geleceğini ilgilendiren uygulamalar
özelliği taşımaktadır. Bundan dolayı sosyal güvenlik alanında reform çalışmaları
yapılırken toplumdaki değişik kesimlerin görüşlerinin alınması reformlardan olumlu
sonuçlar alınabilmesi açısından büyük önem arzetmektedir.
3.6.1
İşçi Sendikalarının Görüşleri 403
Sosyal güvenlik reformuna ilişkin olarak Türk-İş sosyal güvenlik
reformunun ilk ayağı olan sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında
toplanmasıyla sorunların çözülemeyeceğini belirtmektedir. Uygun bir geçiş süresi
öngörülmeden gerçekleştirilen tek çatı uygulamasının sistemin işlemesinde olumsuz
etki yaratabileceği ifade edilmektedir.
Türk-iş’ e göre Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-kur tarafından sunulan sigorta
yardımları arasında büyük farklılıklar bulunması; özellikle Bağ-kur üyelerinin kayıt
altına alınmasında zorluk olması ve Bağ-kur sigortalılarının düşük gelir düzeyine
sahip olmaları, en düşük gelir grubundaki nüfusun % 19’luk kısmının, üst gelir
grubundaki nüfusun ise % 83’lük kısmının sigorta kapsamında olması nedeniyle
kamu sübvansiyonlarından yoksulların daha az yararlandığı, prim katkısına orantılı
olarak sunulacak sağlık paketinde tarımda çalışanlar ve kayıt dışı çalışanların
403
M. DEMİR, ss. 130-131-132-133.
175
yükünün kayıtlı işveren ile sigortalılara yansıyacağı, ayrıca aktif pasif dengesindeki
çeşitli parametrik sorunlar, sosyal güvenlik sistemlerinin tam otomasyona geçmemesi
ve ortak veri tabanı oluşturulmayışı, kayıt dışılık ve benzer nedenlerin, sistemin tek
çatı altında birleştirilme ve genel sağlık sigortasının hayata geçirilmesinde en önemli
engelleri oluşturmaktadır. Türk-iş genel olarak uygulamaya yönelik sayılabilecek
birçok sorun ortadan kaldırılmadan, sistemin tek çatı altında toplanmasının, açıkların
daha da büyümesine, genel bütçenin karşılamayacağı düzeye ulaşmasına yol
açabileceğini ve sistemi işlemez hale getirebileceğini öne sürerek, böyle bir durumda
faturanın prim artışlarına gidilerek işçi ve işverene kesileceğini, bu nedenle sosyal
güvenlik sistemlerinin birleştirilmesi ve genel sağlık sigortası oluşturulmasına
yönelik
yasaların
acele
ile
hazırlanmasının
çok
endişe
verici
olduğunu
savunmaktadır.
Hak-iş ise Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarı
halindeyken
itiraz
ettikleri
noktalarla
ilgili
yeterli
sendikal
mücadeleyi
veremediklerini, yasanın yöntemi üzerinde durulması gerektiğini, özellikle ‘fiili
hizmet süresi zammı’, ‘yaşlılık sigortasındaki aylık bağlama oranları’, ‘9000 gün
prim ödeme süresi’ konularının yeniden düzenlenmesi gerektiğini, emekli aylılarının
artırılması konusunda daha çok güncelleme katsayısı ile ilgili düzenlemeye itiraz
edildiğini; esasen sisteme ilişkin bir kısım rasyonel gereklilikler ve gerçekler
bulunduğunu, bunların da dikkate alınması gerektiğini,ancak bütün olarak devletin ve
özel sektörün gelir gider dengesi kuramadığı bir ortamda sosyal devletin sigortada
denge kurma arayışının da gerçekçi olmadığını, sosyal devletin yükümlülükleri
içinde olan bir kurumdan bunun beklenmesinin hayalcilik olacağını, toplum ya da
çalışanların bu yasanın ne kadar farkında olduğunun önemli olduğunu, bununla
birlikte yasada fevkalade iyi düzenlemeler de bulunduğunu, ancak yasadaki
yanlışlara itiraz ederken, bu doğruların görülmemesi halinde kamuoyunda söylenilen
ve kullanılan argümanların karşılığının bulunamadığı ve destek alınamadığını
savunmaktadır.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise 1994 yılından bu yana
sosyal güvenlik kurumlarının yaşadığı sorunların emeklilik parametreleri ile ilgili
yeni düzenlemeler yapılarak çözülemeyeceğini, yapılan reformla sosyal güvenlik
kurumlarına bütçeden ayrılan kaynağın yoksulluğun nedeni gibi yanlış bir yargıdan
176
yola çıkılarak sosyal güvenlik kurumları ile sosyal yardım sistemini karşı karşıya
getirdiğini, modelde toplumun yoksul kesimlerine sosyal yardım olarak gitmesi
gereken kaynağın sosyal güvenlik kurumlarının açığının kapatılmasında kullanıldığı
iddia edilerek; bu açığın kapatılması durumunda, diğer bir ifadeyle yani sosyal
güvenliğe hiçbir kaynak aktarılmaması halinde bu tutarın sosyal yardımlarda
kullanılacağı, bunun da yoksulluğu hafifletebileceğinin söylendiğini, ancak bu iddia
ile güvencesiz çalışanlar ile işsizlerle, sosyal güvenlik kapsamında olan çalışanların
birbirinin
karşıtı
olduğu
yanılsaması
yaratıldığını
savunmaktadır.
Ayrıca,
Anayasasında hala sosyal devlet ilkesinin yer aldığı bir ülkede, sosyal güvenliğin
finansmanına ulusal bütçeden katkı sağlanmasının kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle
sosyal güvenlik sisteminin finansmanına bütçe katkısının ‘açık’ kavramıyla
nitelenemeyeceğini, sosyal güvenliğin finansmanında devlet katkısına ‘açığın
kapatılması’ olarak yaklaşmanın sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmayacağı ileri
sürülmektedir.
3.6.2.
Memur Sendikalarının Görüşleri
Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK)’ na göre yeni sosyal güvenlik
düzenlemelerinin geri dönüşü imkansız kılacak, sistemin var olan ve işleyen araç ve
kurumlarını tamamen ortadan kaldıracak, kaos yaratacak bir yol izlenimi verdiği ve
kabul edilemez olduğunu, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri ve
satılabilmeleri ile ilgili yolun açılmasının ve 2006 bütçesine konan bir hükümle,
hastanelerin yıllık bütçe sistemine geçmesiyle, sağlığın sosyal devletçe karşılanan bir
hak olmaktan çıkarılmasının, uygulanmak istenilen bu bilinçli politikanın sonucu
olduğu, sistemden emekli olabilmek için 9000 gün prim ödeme gün zorunluluğu
getirilmesiyle esnek çalışanlar, belirli süreli çalışanlar, mevsimlik işlerde çalışanlar,
sözleşmeli olarak çalışanlar için emekli olabilmenin hayal olacağı, emekli
aylıklarının daha da azaltılarak, emeklilerin sefalet ücretine mahkum edileceği, kamu
görevlilerinin prim yükünün artırılarak ücretlerin düşürüleceği, kapsam dışında
bıraktığı kesimler nedeniyle, sosyal sigortaların toplumun tümü için güvence
sağlayamayacağı, sağlığın temel hak niteliğinden uzaklaşılarak vergilerle finanse
edilen sosyal bir hak olmaktan çıkarılacağı, özel sağlık sigortalarına yönelmeyi
teşvik eden yeni uygulamalarla yeni kurumun, en düşük ve en sınırlı hizmeti
sağlayan yoksulluk yöntemi kurumuna dönüşeceği, mevcut kurumların kaldırılarak,
177
özerk yönetim yapısından yoksun, prim ödeyenleri yönetime katılmaktan tümü ile
dışlayan, hiç denenmemiş hantal bir kurum oluşturulduğu ifade edilmektedir. Aynı
zamanda KESK, yeni sosyal güvenlik yasalarına ilişkin olarak norm ve standart
birliğinin sağlanması, sosyal güvenlik kuruluşlarının aktüeryal dengesini bozan,
sigortalıların prim ödeme alışkanlıklarını olumsuz etkileyen af yasalarının kesinlikle
çıkartılmaması, sosyal güvenliğe devlet katkısının sağlanması, sosyal güvenliğin tüm
vatandaşları
içerecek
şekilde
yaygınlaştırılması,
sosyal
güvenliğin
özelleştirilmesinden vazgeçilmesi ve bu çerçevede özel sigortacılığa kamu güvencesi
verilmemesi gerektiğini belirtmektedir.404
Bir diğer memur sendikası olan Kamu-Sen ise yasaya göre sosyal güvenlik
prim ödemelerinin artması sonucunda kamu görevlilerinin ücretlerinde belirgin bir
azalma meydana gelmesi sonucu; bu durumun yalnızca 2 yıl süre ile kurumca
karşılanacak olması, emekli aylığı bağlama oranlarının azaltılması sonucunda,
emekli olacak kamu görevlilerinin emekli maaşının düşeceği; yeni sosyal güvenlik
yasasının amacının sosyal güvenlik, sağlık ve emeklilik hizmetlerinde norm ve
standart birliği sağlamak olduğunun belirtilmesine rağmen bu amaçla memurların
kazanılmış hakları norm ve standart birliği sağlamak için budanması memurların
emekliliklerinde aldıkları emekli ikramiyesinin işçilerle eşitlenmemekte olduğu,
dolayısıyla haklar kısıtlanırken norm ve standart birliği sağlama amacının güdülmesi,
ancak aynı standart birliğinin memurların kazanımlarının artırılması hususunda
uygulanmaması
gibi
durumların
yeniden
gözden
geçirilmesi
gerektiğini
savunmaktadırlar.
3.6.3.
İşveren Sendikalarının Görüşleri
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından prensip
olarak Türkiye’de sosyal güvenlik reformunun gerekli olduğu, sosyal güvenlik
reformunda beğenilen yönlerin yanı sıra beğenilmeyen yönlerin de olduğu, sistemle
aktüeryal hesaplar içinde oynandığı ve sistemi yeniden düzeltmekten başka çare
olmadığı, ülke gerçeklerinden hareketle bugün için Türkiye’deki ortalama hayat
beklentisinin yükselmesi sonucunda yeni yasanın getirdiği emeklilik yaşının ülke
gerçekleriyle uyuşmadığı ifade edilmektedir. TİSK tarafından sosyal devlet
404
Mecit DEMİR, s.133-134
178
anlayışının artık değiştiği vurgulanarak, Türkiye’de ve AB’de 1950’lerin, 1960’ların
felsefesi olan, sosyal devlet ilkesinin şimdi bütün Avrupa’da artık eski anlamındaki
klasik sosyal devlet anlayışını ifade etmediğini, diğer bir anlatımla her şeyden
devletin sorumlu olduğu ve her şeyin devletin yapacağı şeklindeki düşüncelerin
değiştiğini, artık ekonomik dinamiklere ve piyasa şartlarına uylduğunu, her şeyi
yalnızca sosyal devlet gerekçesine bağlayıp aktüeryayı unutmak düşüncesinin olumlu
karşılanamayacağını, şayet matematik yok sayılırsa sanayicilerin her konuda
hesapsız bir iş yaparak yok olacağı SSK sisteminin de hesapsız yapıldığı için
işlemediği, 1990’larda SSK’nın birikmiş paraya sahip olduğu ve kendi kendine
yetebildiği ancak sistemle oynandığı için dengelerin bozulduğu savunulmaktadır.
Ayrıca sosyal güvenlik sisteminin finansmanının % 55-60’ının işverenler,
sanayiciler, ticaret erbabı ve KOBİ’ lerce, geri kalan % 40-45’ inin ise işçilerce
sağlandığını, yeni sistemde devletin de ilk defa katkıda bulunduğunu bu nedenle
kurumların sevk idaresinde ne işverenlerin ne de işçilerin söz hakkı olmadığını, yeni
sistemin işleyişinde de yönetimde yer alınmamasının doğru olmayacağı TİSK
tarafından savunulan diğer görüşlerdir. 405
3.6.4. TÜSİAD’ ın Görüşleri
TÜSİAD, Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen “Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu” ile ilgili 12 Mayıs 2006 bir açıklama yaparak sosyal
güvenlik sistemindeki reforma ilişkin görüş ve değerlendirmelerini şu şekilde ifade
etmiştir:406
‘Sosyal güvenlik sistemimiz, derin finansman sorunlarıyla ve dağınık
kurumsal yapısıyla ülkemizin öncelikli reform alanlarından birisini oluşturmaktadır.
Sosyal güvenlik sisteminde finansman sorunu, 1999 yılında yapılan düzenlemelerle
çözülmeye çalışılmasına rağmen, sosyal güvenlik kurumlarına Hazine’den yapılması
gereken transferlerin hem miktarı, hem de milli gelire oranı artış eğilimini
sürdürmüştür. Nitekim, kamu bütçesinden sosyal güvenlik kurumlarının gelir-gider
405
M. DEMİR, ss. 135-136
TÜSİAD:“Sosyal güvenlik reformu, sürdürülebilir bir sistem için elzemdir”, Tüsiad Basın
Bülteni, 12 Mayıs 2006, TS/BAS-BÜL/06-34,
http://www.tusiad.org/haberler/basin/duyuruno819.pdf (28.07.2007)
406
179
farklarının kapatılması için yapılan transferlerin milli gelir içindeki payı % 4.8 gibi
sürdürülemez bir boyuta ulaşmıştır. Makul ölçülerde yapılması halinde sosyal devlet
olmanın gereği olarak görülebilecek bu transferler, ne yazık ki, üyelik yolunda
ilerlediğimiz AB’nin Maastricht kriterlerine göre toplam bütçe açığının milli gelire
oranı için öngörülen % 3 seviyesini bile tek başına geçen boyutlara varmıştır. Bu
gelişmeler, mevcut sosyal güvenlik sisteminin sadece belli parametrelerinde yapılan
değişikliklerin, sistemin sorunlarını orta ve uzun dönemde çözmekte yetersiz
kaldığını göstermiştir. Türk toplumu, genç demografik yapısı nedeniyle, çoğu AB
ülkesinde olduğu gibi yaşlı toplumların karşı karşıya kaldığı aktüeryal sorunlarla
muhatap değildir. Sistemde meydana gelmiş olan açıkların rasyonel bir izahını
yapmak bu nedenle çok güçtür. Sosyal güvenlik sistemi, hiç şüphesiz, Türkiye’nin
temel yapısal reform gerçekleştirmesi gereken alanlardan biridir. Bu çerçevede,
emeklilik ve sağlık alanlarında kapsamlı düzenlemeler içeren “Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu”, sosyal güvenlik sisteminde açıkları kapatmayı
amaçlayan düzenlemeleri, farklı sosyal sigorta kurumlarına tabi sigortalıları tek bir
yasa kapsamına alması ve genel sağlık sigortasını getirmesi bakımından büyük önem
taşımaktadır. Türkiye’nin önünde, çalışabilir nüfusta artışın yaşanacağı 20 yıllık bir
“demografik fırsat penceresi” dönemi vardır. Ancak 2025’ten sonra fırsat penceresi
ortadan kalkacak, nüfusun yaşlanmasından kaynaklanan sosyal güvenlik problemleri
yaşanacaktır. Ülkemizde 1995-2000 döneminde 69 yıl olan doğuşta ortalama yaşam
ümidinin 2045-2050 döneminde 79 yıla çıkması beklenmektedir. Demografik
eğilimlerle tutarlı olarak, kanunda öngörüldüğü gibi, emeklilik yaşının orta vadede
kademeli bir geçişle yükseltilmesi, sistemi nüfusun yaşlanmasından kaynaklanacak
olumsuz etkilerden koruyacaktır. Sosyal güvenlik reformu, sürdürülebilir bir sisteme
kavuşmak için elzemdir. Bu çerçevede, kanunun TBMM’de yeniden ele alınması
sürecinde, aktüeryal hesapları zaafa uğratmayacak nitelikte teknik bazı düzeltmeler
dışında, reformun temel esaslarından geri dönülmemelidir. Sistemin gelir-gider
dengesini bozacak müdahalelerin, zaten derin finansal sorunları olan sistemi iyice
çıkmaza sokacağı ve sürdürülebilir olmayan bir sistemin ise devletin sosyal
yükümlülüklerini yerine getirmesine imkan vermeyeceği unutulmamalıdır.’
180
3.6.5.
TESK’in Görüşleri
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) mevcut uygulamada
Bağ-kur’dan emekli olan esnaf ve sanatkarların aldıkları aylığın % 10’u oranında
kesilen sosyal güvenlik destek priminin, yeni sistemde % 33-39,5 oranına
yükseltildiğini, bu düzenlemenin kayıt dışılığı artıracağını ve kazancı üzerinden
vergisini veren sigortalılara adeta ikinci bir vergi gibi destek primi adı altında ödeme
yükümlülüğü getirdiği, sağlık hizmetlerinden yararlanmak için prim borcunun
bulunmaması ön koşulunun da yanlış bir uygulama olduğu, gereksiz kullanımını
önlemek amacıyla sağlık hizmetlerinden yararlanmanın 1. basamağını oluşturan
hekim muayenesinden bile katılım payı alınmasının caydırıcı etkisi bir yana kişilerin
gerekli durumlarda bile sağlık hizmetlerinden yararlanmamaya neden olabileceği
ifade edilmektedir.407
3.6.6. Siyasi Partilerin Sosyal Güvenlik Konusundaki Görüşleri
Sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında birleştirilmesi, sosyal yardımların
sosyal güvenlik sistemine entegre edilmesi gerektiği, tüm vatandaşların eşit haklara
sahip olacakları genel sağlık sigortasının getirilmesi, sağlık hizmetlerine erişimin
kolaylaştırılması, birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretsiz olması, sevk
zincirinin oluşturulması ve vatandaşlık numarasına dayalı bir otomasyon sistemiyle
hizmetlerin etkinleştirilmesi gibi sosyal güvenlik reformun omurgasını oluşturan
temel unsurlar üzerinde Türkiye’nin başta gelen partileri arasında bir fikir birliği
göze çarpmaktadır. Devlet memurları için ayrıcalıklı bir emeklilik sistemin
gerekliliği savunulmamakta, emekli aylıklarının çalışılan süre ve ödenen primin
düzeyine bağlı olarak belirlenmesinin gerektiği konusunda tüm partilerin hemfikir
içinde olduğu görülmektedir. Ayrıca reform yasası ile getirilen emeklilik yaşı, aylık
bağlama oranı, geçmiş kazançların güncellenmesi gibi parametrik değişiklikler hiçbir
siyasi parti tarafından popülist bir yaklaşımla eleştirilmemekte, topluma daha erken
yaşta ve daha kolay elde edilecek bir emeklilik öngörülmemektedir. Emeklilik
sistemi parametrelerinde Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Demokrat Parti’nin yasalaşan sosyal güvenlik reformu hükümlerinden farklılaştıkları
en önemli konu emekli aylıklarının artışında belirginleşmektedir. Üç parti de reform
407
M. DEMİR, ss. 137-138
181
yasasının aksine, aylıkların sadece enflasyon oranı kadar değil, emeklilerin refahtan
da pay almalarını sağlayacak şekilde artırılmasını savunmaktadır. Aslında ilk bakışta
farklı gibi görünse de burada da diğer partilerle Adalet Ve Kalkınma Partisi arasında
bir paralellik olduğu görülmektedir. Halen yasal olarak SSK ve Bağ-Kur emekli
aylıklarının sadece enflasyon oranı kadar artırılması gerekirken son hükümet
döneminde her emekli aylığı artışı enflasyon oranının üstünde gerçekleştiği
görülmüştür. Partiler arasındaki bir diğer farklılık ise CHP’nin ücretli çalışanların
emekliliği hak edebilmelerine yönelik prim ödeme yükümlülüğünün 7000 günden
9000 güne (25 yıla) çıkarılmasına karşı çıkmasıdır. Emekli Sandığı ve Bağ-Kur’lular
için 25 yıl olan prim ödeme süresinin SSK’lılar için de geçerli olması reformun en
çok eleştirilen alanlarından birisini oluşturmuştur. Ancak uzlaşma sonucunda 7000
günlük sürenin bundan 20 yıl sonra ilk defa sigortalı olacak birisi için 9000 gün
olacak şekilde kademeli olarak artırılması yasalaşmıştır.
Benzer şekilde istihdam
üzerindeki yüklerin azaltılması, İşsizlik Sigortası ödemelerine hak kazanmanın
kolaylaştırılması, ödeme süresinin uzatılması ve miktarının artırılması gibi konular
da siyasi partilerin ortak görüşleri arasında yer almaktadır.408
CHP ise reformla 9000’ e çıkması planlanan prim ödeme gün sayısını işçiler
için halen olduğu gibi 7000’de
uçurumun
ortadan
tutmayı, işçi emeklilerinin aylıkları arasındaki
kaldırılmasının
gerekli
olduğunu
ifade
etmektedir.
MHP’de emekli olduktan sonra ikinci bir işte sigortalı olarak çalışan esnaf ve
sanatkârdan kesilen "sosyal güvenlik destek primini" kaldırılması gerektiğini, DP’ de
muhtarların Bağ-Kur priminin devlet tarafından ödenmesini ifade etmektedir.409
Sosyal güvenlik konusundaki görüşleriyle dikkat çeken bir diğer siyasi parti
ise Anavatan Partisi’dir. ANAP’ın görüşlerinde sisteme prim ödeyecek yeni
çalışanların katılımı ön plana çıkmaktadır. Bu amaçla, aktif-pasif oranının 1.76
çalışana 1 emekli düzeyinden 2 veya 3 veya 4 çalışana 1 emekli düzeyine getirilmesi
408
T. TEKSÖZ, Siyasi Partilerin Sosyal Güvenlik Programları Örtüşüyor, Referans, 17.07.2007,
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=73346&YZR_KOD=152&ForArsiv=1,
(27.07.2007)
409
G. ÜSTÜN, Tek Çatı, Eşit Emeklilik; Partiler Çalışana, Girişimciye, Sanayiciye Ve Esnafa Ne
Vaat Ediyor ?,
http://www.milliyet.com.tr/2007/07/01/siyaset/axsiy03.html (27.07.2007)
182
istenmektedir. Kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınarak yani 21.3 milyon çalışanın
sosyal güvenlik şemsiyesi içine alınması, yeni prim ödeyicisi olabilecek işsizlerin iş
sahibi yapılmasının, bu sisteme yeni katılımın sağlanması ve prim ödemenin teşvik
edilmesi gerektiği ortaya konulmaktadır. Yani, 'sosyal güvenlik sistemine gir,
giderek azalan oranlarda senin yerine primlerini devlet ödesin' anlayışı yerleşmiş
olacaktır. Yani açıkların finansmanı için kullanılan 20 Milyar Dolar
başta
kullanılmış olacaktır. Bu anlayış çerçevesinde devletin prim yükünün başlangıçta
100 dolarlık kısmını karşılayacağını taahhüt etmesi halinde, eldeki 20 milyar dolar
kaynakla yılda 16 milyon 666 kişinin sisteme katılmasının finanse edilmiş olacağı,
bu rakamın SSK'ya prim ödeyen aktif sigortalı toplamının iki katından fazla olduğu,
sisteme açık finansmanı için girecek meblağda hiçbir eksilme yaşanılmayacağı ifade
edilmektedir. Çünkü bu rakamın, sigortalıların cebine verilecek ve onlarda kalacak
bir ödeme değil, onlar adına yine sistem havuzuna girecek bir meblağ olarak
görülebileceği, sistem havuzuna doğrudan aktarılan 26 katrilyonun, yıllar itibariyle
artan ilave prim tahsilatının da toplanarak, havuza geri dönebileceği ifade
edilmektedir.410
3.7.
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Vizyonu Ve Stratejileri
Sosyal güvenliğin temel amacı, her şeyden önce sosyal bir riskle karşı
karşıya olan bireye ekonomik bir güvence sağlamaktır. Böylelikle yoksulluk da
ortadan kalkmış olacaktır. Mevcut reform girişimlerinde yoksulluğun nasıl
önleneceği açıklığa kavuşturulamamıştır. Diğer taraftan mevcut sosyal güvenlik
sisteminin finansman darboğazı, asıl olarak, işsizlik ve kayıt dışı istihdamdan
kaynaklanmaktadır. Bu sorunlara köklü çözüm getirilmeden, hangi model kabul
edilirse edilsin, sosyal güvenliğin finansman sorununun çözümlenmesi de pek
olanaklı görünmemektedir. Reform ile sosyal güvenliğin kişiler açısından
kapsamının yaygınlaşacağı öngörüsünde bulunulmaktadır. Ancak, sistemin kapsamı
genişledikçe finansman yükü de o oranda artış gösterecektir. Bu sonuç bütçeden
sosyal güvenlik için yapılan transferlerin azaltılması amacıyla daha başlangıçta
410
Muhalefeti Sürdürmeye Devam, http://www.anavatan.org.tr/haberler.asp?sayfa=38&id=739,
(25.08.2007)
183
çelişki yaratmaktadır. Kayıt dışı istihdamı, kayıt altına alamayan bir ülkenin
öngörülen hedefe nasıl ulaşacağı da belirsizlik yaratmaktadır.411
Bu yüzden Türkiye’de sosyal güvenlik krizini aşabilmek büyük ölçüde işgücü
piyasasında artan kayıt dışılığı engellemeye bağlıdır. Kaçak işçi çalıştırmaya yol
açan tüm uygulamaların önünü almak, sigorta kapsamı dışında kalan işgücünü kayıt
altına almak, sosyal güvenlik sistemlerinin krizini çözmenin önkoşuludur. Mali,
ekonomik ve sosyal bakımdan güvenilebilir, sosyal harcamaları kabul edilebilir
düzeyde tutacak tek strateji bağımlılık oranının düşürülmesi; işgücü piyasasında
kayıt dışılığın en azından sınırlarının daraltılmasıdır. Ekonomik alanda maliyeti
düşürme, kar maksimizasyonu gibi gereksinimler ile sosyal alanda istikrar, güvenlik,
ait olma duygusu ve uyum gibi gereksinimler arasındaki kopukluğu daha fazla
büyütmeden; sosyal alanda ileri adımların atılması gerekmektedir.412Diğer taraftan
sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu popülist eksenli uygulamalar sonucunda
oluşan finansman açıklarının giderilmesi ve sosyal devlet anlayışında meydana gelen
aksaklıkların onarılması, kurumsal altyapı ve özerklik sorunlarının çözümlenmesi
için stratejik amaçların ortaya konulması gerekmektedir.9.Kalkınma Planı Sosyal
Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda bu sorunlar için 2007-2013
döneminde sosyal güvenlik için öngörülen vizyon; ‘Temel insan hakkı niteliği ve
sosyal devlet ilkesi gözetilerek, toplumun tüm bireylerini kapsamına alan ve bütün
sosyal risklere karşı koruma garantisi sağlayan, yoksulluk sınırı üzerinde çağdaş
standartlarda bir yaşam seviyesi sağlayarak toplumsal dayanışmayı güçlendiren,
sürdürülebilir, etkili, erişilebilir ve adil bir sosyal güvenlik sistemi kurmak’ şeklinde
tanımlanmaktadır. Bu amaçla sosyal güvenlik reformu çalışmalarında; sosyal
güvenlik hakkının bir insan hakkı olduğu ve devletin niteliğinin bir sosyal devlet
olduğu hususları dikkate alınmalıdır. Sosyal güvenlik hakkının bir ülkede yaşayan
herkesi ve bütün riskleri kapsamını ifade eden ‘genellik ilkesi’ sosyal güvenliğin en
temel ilkesidir. Ancak bu ilke uygulamada geçerli olmamaktadır. Dolayısıyla herkesi
bütün risklere karşı koruyan bir sosyal güvenlik politikası ihtiyacı devam etmektedir.
Sosyal devlet, vatandaşlarına asgari bir yaşama düzeyini garanti eden devlettir.Sözü
edilen asgari yaşam düzeyi yoksulluk sınırı ile eş tutulmamalıdır. Ayrıca sosyal
411
412
A. BEDÜK ve O. METE (2006) s.38
Ş. ÖZSUCA (2003), s.150
184
güvenlik sisteminin sürdürülebilir olması açısından sosyal devletin yükümlülükleri
ile ekonomik ve mali imkanların dengesini gözeten, popülist uygulamalardan uzak,
rasyonel bir yapıda olması gerekmektedir. Sosyal devlet eksenli sosyal güvenlik
sisteminin yukarıda sayılan sorunlara yönelik gerçekleştirilmesi amaçlanan stratejik
amaçlar şöyle özetlenebilir.413
•
Sosyal güvenlik sistemi ve işleyişinin, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde gelir
dağılımını etkinleştirecek biçimde yapılandırılması;
•
Sosyal güvenliğin etkili ve sürdürülebilir finansmanını sağlayacak bir
modelin oluşturulması;
•
Uygun bir tanım birliği ve ortak veri tabanı oluşturarak, hak kaybını ve
mükerrer yararlanmayı önleyen, etkili, erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet
sunan çağdaş ve özerk bir kurumsal yapının kurulması;
•
Norm birliğinin ve objektif ölçütler dikkate alınarak ortak standartların
sağlanması;
•
Sağlık hizmetinin, ihtiyacı olan tüm bireylere bu ihtiyacı karşılayacak
biçimde organize edilmesi;
•
Sosyal yardımların ve sosyal hizmetlerin eşitlik, sosyal adalet, etkililik
ilkelerine uygun ve tüm bireylere sosyal hak olarak tanındığı bir sisteme
ulaşılması amaçlanmaktadır.
Kısacası Türkiye’deki sosyal güvenlik sorununun çözümlenebilmesi için
Anayasa’nın 10.maddesini, vatandaşların eşitliğini, Anayasa’nın sosyal devlet olma
ilkesini göz önünde bulundurularak politika üretilmesi amaçlanmalıdır. Bu kapsamda
kaynak ihtiyacından ziyade kaynakların iyi yönetilmesi, iyi kullanılması ve adil
dağılımının düzenlenmesi gerekmektedir. Zaten şimdiye kadar ki süreçte sosyal
devlet mantığı ile sosyal güvenlik sistemi yönetilebilseydi şu andaki sorunlarla
karşılaşılmayacaktı.414
413
414
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu,ss.91-92-93
K. ARICI (2007), s.37
185
SONUÇ
II. Dünya Savaşı sonrasında refah devletinin hız kazanmasıyla birlikte en
güzel günlerini yaşayan sosyal güvenlik 1975’in ardından refah devletinin krize
girmesiyle beraber büyük bir sarsıntı içerisine girmiştir. Refah devletinde yaşanan bu
sorunlar devletlerin sosyal politikalarında da
önemli değişiklikleri beraberinde
getirmiştir. Amerika’da Reagonizm, İngiltere’de Thatcherizm ve Türkiye’de Özalizm
politikaları genelde özelleştirme üzerine odaklı bir felsefinin öncüleri olmuşlardır.
Bu süreçte dünyada sosyal güvenlik alanında yaşanan bu sorunların giderilebilmesi
için yeniden bir yapılanmaya gidilmesi ihtiyacı gündeme gelmiştir. Bu kapsamda
dünyadaki nüfus artış hızının yavaşlaması, ortalama yaşam sürelerindeki uzamalar,
emek yoğun teknolojinin kullanıldığı iş alanlarının daralması gibi nedenlerden dolayı
sosyal güvenlik sistemleri tek ayaklı olmaktan çıkarılmış ve çok katmanlı sistemler
gündeme getirilmiştir ve aynı zamanda sosyal güvenlik alanında Şili’nin başını
çektiği birçok Latin Amerika ülkesinde radikal sayılabilecek nitelikteki özelleştirme
uygulamalarına geçilmiştir. Fakat bu radikal anlayış Latin Amerika ile sınırlı kalmış
diğer taraftan İsveç’in başını çektiği özel sektör mantığı ile kamusal denetimin
beraber işlediği sistemlerde oldukça popüler hale gelmiştir.
Sosyal güvenlikte yaşanan bu tür sorunlar ve bu sorunlara yönelik geliştirilen
uygulamalarda dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Genellikle gelişmiş
ülkelerdeki sosyal güvenliğe ilişkin sorunlar krizler yüzünden (yaşlı krizi gibi)
ortaya çıkarken
gelişmekte olan ülkelerdeki sorunlar ise
ekonomideki yapısal
sorunların öncülük ettiği kaynak yetersizliklerden özellikle de faiz harcamalarının
yoğun olmasından kaynaklanmaktadır. İşte bu noktada Türkiye’deki sosyal güvenlik
sorunları ele alınırken gelişmekte olan ülkelerdeki sorunlar dikkate alınarak daha
kolay çözüm önerileri bulunabilir. Her ne kadar Türkiye’nin de önümüzdeki 27 yıl
içerisinde yaşlı nüfus sorunuyla karşılaşacağı bazı projeksiyonlarda yer alsa da
sorunların temeline inildiğinde daha çok yapısal sorunların başı çektiği
görülmektedir.
Genel olarak Türkiye’de sosyal güvenliğin geçmişten günümüze geldiği
nokta değerlendirilecek olursa sosyal güvenliğin yeni yeni şekillenmeye başladığı
görülmektedir. Her ne kadar Osmanlı Dönemi’nde kurulan yardım sandıklarıyla bir
186
birlik oluşturulmaya çalışılmak istense de bu dönemde Avrupa’daki gelişmelerin tam
bir kurumsallaşma amacına yönelik olması göz önünde bulundurulursa Osmanlı’da
bu dönemde yapılan uygulamalarda kurumsallaşmanın minumum ve aynı zamanda
kapsamının da dar olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye’de sosyal güvenliğin
kurumsallaşması
ancak
1950’lerden
sonra
sosyal
güvenlik
kurumlarının
oluşturulmasıyla mümkün olabilmiştir. Bu noktada Türk Sosyal Güvenlik
Sistemi’nde 1950-1990 arası dönemin çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Çünkü
sosyal güvenlik sistemimizdeki kırılmalar sistemin işlemeye başlamasından yani
1950’lerden 1990 arasındaki süreçte meydana gelmiştir. Sistemin ilk başta hiç
emeklisi olmadığını ya da oldukça az emeklisi olduğunu düşünecek olursak
primlerden
sağlanan
gelirlerin
yeterince
verimli
kullanılmadığı
daha
iyi
görülebilecektir.
Türkiye’de 1990’lı yıllardan itibaren baş gösteren sosyal güvenlik sisteminin
sorunlarına bakıldığında sorunların hem yapısal hem de finansal odaklı olduğu
anlaşılmaktadır. Yani yapısal sorunlar finansal sorunları tetiklemiş, bundan dolayı
hem yapısal hem de finansal bozukluklar iç içe geçerek bir sorunlar yumağına
dönüşmüştür.
Bu kapsamda SSK, Bağ-kur ve Emekli Sandığı’nın finansman açıkları
vergiler ya da hazine borçlanması yoluyla finanse edilmiş; böylece kamu kesimi
borçlanma gereği yükselmiş bu durum ise daha yüksek faizlerle borçlanılması
sonucunu beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla artan faiz yüküne paralel olarak, gelir
dağılımı yoksul kesim aleyhine değişmiştir. Ayrıca, bütçe içinde hızla artan faiz
yükü, gelir dağılımında en altta bulunan kesime yapılması gereken transferlerin
yapılmasını engeller duruma gelmiştir. Yani sosyal devlet anlayışının gereği olarak
gelir dağılımını iyileştirme amacı taşıyan sosyal güvenlik sistemi gelir dağılımını
daha da bozar hale gelmiştir.
Şüphesiz sosyal güvenlik alanında bu tür sorunların ortaya çıkmasında
Türkiye’de 1980’lerde baş gösteren özellikle de 1990 sonrası sosyal güvenlik
sisteminde ortaya çıkan
popülist politika eksenli sigortacılık ilkeleriyle
bağdaşmayan ölçüsüz hizmet borçlanmaları, erken emeklilik uygulamaları, idari ve
mali özerklik anlayışının uygulamada tam anlamda yerine getirilemeyişi sıklıkla
187
çıkarılan af yasaları, karşılığı bulunmayan ödemeler, norm ve standart farklılıkları ve
fonların verimli işletilememesi gibi uygulamaların payı büyüktür. Bu tür
uygulamaların oluşmasında nepotik ve klientelist (Al Gülüm Ver Gülüm) bir
anlayışın izlerini bulmak mümkündür. Sistemin bu hale gelmesi sosyal devlet
anlayışı açısından değerlendirildiğinde Türkiye’de sosyal devletin sosyal güvenliği
adına anayasal bir suç işlenildiği kanısına varılabilir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumu yıllardır ekonomik alanda
yapılan hataların bir nedeni olmaktan ziyade aslında bir sonucu olarak
değerlendirmek mümkündür. Çünkü sosyal güvenlik alanındaki yaşanan yapısal
sorunlardan hariç açıkların bütçeyi zorlamasının nedeni bütçemizin kendine has
özelliğinden kaynaklanmaktır. Bazı dönemlerde bütçe içerisindeki faiz giderleri
neredeyse bütçenin yarısını oluşturmuş ve sosyal güvenliğe GSMH’nın % 5’i kadar
transfer yapılması bile sorun yaratabilmiş ve sosyal güvenlik açıkları ‘kara delik’
olarak bile nitelendirilebilmiştir. Son 15 yıldır sosyal güvenlik sisteminin açıklarının
kapatılması için kullanılan kaynaklar neredeyse bir yıllık toplam gelirimize eşit
gelecek seviyeye ulaşmıştır. Oysa gelişmiş ülkelerde GSMH’nın % 20’lerine kadar
bütçenin ise % 40’larına
kadar sosyal güvenliğe devlet katkısı yapan ülke
örneklerine rastlamak mümkündür. Fakat Türkiye’de bu oranlara ulaşmak oldukça
güç görünmektedir. Çünkü yapısal sorunlarla birlikte yapılan yönetimsel yanlışlıklar
bu noktada sosyal devletin başta sosyal güvenlik başta olmak üzere birtakım sosyal
politikalarında zedelenmelere neden olmaktadır.
Türkiye’de yaşanan bu sosyal güvenlik sorunlarının çözümü amacıyla
1999’tan günümüze kadar birtakım reformlar hayata geçirilmiş ve hala da bu
konudaki reform çalışmaları sürmektedir. Sosyal güvenliğe ilk neşter ise 1999
yılında atılmıştır. Emeklilik yaşının artırılmasına yönelik uygulamalar ve prim
ödeme gün sayılarının artması gibi gelişmeler olumlu değerlendirilebilir. Reformun
hayata geçirildiği ilk altı aydan itibaren SSK ve kısmen Bağ-kur’un finansman
yapılarında göreli bir iyileşme gözlemlenmiştir. Bu iyileşmeler tüm sistemin 1999’da
milli gelirin % 3,8’ine ulaşan açıklarının 2000 yılında milli gelirin % 2,6’sına
gerilemesini sağlamıştır. Ancak 4447 sayılı yasanın getirdiği önlemlerin tek başına
yaşlılık sigortası açıklarını kapatmaya yetmeyeceği öngörülmüş, önlemlerin
reformun ikinci aşaması ile tamamlanması planlanmıştır. Bu ikinci aşama ile sosyal
188
sigorta kuruluşlarının teknolojik ve kurumsal olarak yeniden yapılandırılmaları ve bu
yolla etkinlik ve verimliliklerinin artırılması, özel sektörce sağlanacak bireysel
emeklilik
sigortalarına
ilişkin
yasal
düzenlemelerin
tamamlanması;
sağlık
hizmetlerinde kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayacak bir yapılanmaya
gidilmesi ve kapsamlı bir sosyal yardım sisteminin kurulması hedeflenmiştir.
Özellikle bireysel emeklilik sisteminin oluşturulmasıyla birlikte alternatif bir
finansman kaynağının oluşturulması ekonomik hayat açısından da olumlu bir gelişme
olarak değerlendirilebilir.
Bu reform süreci 2008’de yürürlüğe girmesi beklenen yeni sosyal güvenlik
yasasıyla devam ettirilmek istenmektedir. İlk başta sosyal güvenlik kuruluşlarının tek
bir çatıda toplanarak standart birliğinin sağlanması konusunda atılan adım son derece
önemlidir. Aynı zamanda vatandaşların yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve sağlığın
güvence altına alınması kapsamında ilke olarak benimsenen, sigortalı kesimin devlet
hastanelerinden yararlanması, serbest eczane uygulamasına geçilmesi, hastanelerin
tek elden yürütülmesinin yasalaşması da genel sağlık sigortasına yönelik ilk adımı
oluşturmuştur. Bu kapsamda vatandaşların üniversite hastaneleri dahil olmak üzere
tüm hastanelerde sevk almadan tedavi görebilme imkanlarının getirilmesi bazı
sakıncalar dışında olumlu olarak görülebilir. Ayrıca emeklilik yaşının artırılması,
prim ödeme gün sayısının 9000 güne çıkarılması geçmiş dönemlerde prim ödeme
gün sayısının bazı durumlarda 3600 güne kadar indirildiği göz önüne alınacak olursa
çok büyük bir rakam gibi anlaşılabilir. Fakat geçmişte yapılan hatalar bir bakıma bu
uygulamayı zorunlu kılabilmektedir. Yasa çerçevesinde yapılan emeklilik yaşındaki
artışlar şu anda genç bir ülke olmamıza rağmen 27 yıl içerisinde yaşlı nüfusu artan
bir ülke olacağımız düşüncesi göz önünde bulundurulursa olumlu bir gelişme olarak
değerlendirilebilir. Çünkü yapılan projeksiyonlara göre 1995-2000 döneminde 69
yaş olan doğuşta ortalama yaşam beklentisinin 2045-2050 döneminde 79 yıla
çıkması beklenmektedir. Bu demografik eğilimle tutarlı olarak, emeklilik yaşının
uzun vadede kademeli bir geçişle yükseltilmesi sistemi nüfusun yaşlanmasından
kaynaklanacak olumsuz etkilerden koruyacaktır.
Ayrıca yeni sistemin getirdiği Yeşilkart alma koşullarındaki değişiklikle
yıllardır istismara açık olan ve istismar edilen uygulamaların önüne geçilmesi
hedeflenmektedir. Yeni sisteme göre yeşil kart alabilmek ve sağlık yardımından
189
yararlanabilmek için kişinin yaşam düzeyinin sağlık yardımı eşik değerinin altında
olmasının gerekli olması sosyal yardımların doğru kişilere ulaşmasını sağlayacaktır.
Sosyal güvenlik alanında getirilen bu yenilikler genel itibariyle sistemin
sürdürülebilirliği açısından olumlu sinyaller vermesine rağmen bu reformların
uygulamaya geçtikten sonra nasıl bir etki yaratacağı tam olarak bilinmemektedir.
Önümüzdeki yıllar içinde bu durum daha iyi ortaya konacaktır.
190
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
AKALIN, G. , Kamu Ekonomisi, Akçağ Yay. No: 34, Ekonomik Araştırmalar: 5, Ankara
AKALIN G. , Türkiye’de Ekonomi-Politik Kriz Ve Piyasa Ekonomisine Geçiş, Akçağ
Yay.No: 438, Ekonomik Araştırmalar,: 6, Akçağ Basım, Ankara, 2002
AKBULAK, S. , AKBULAK Y., Sosyal Güvenlik Kurumlarının Kaynak Sorunları Ve
Çözüm Önerileri, Ekonomik ve Mali Araştırma Yarışması, Maliye Hesap
Uzmanları Vakfı Yayınları, Yayın No:17
AKYILDIZ, H. , Sosyal Güvenlik Hukuku, S.D.Ü. Basımevi, S.D.Ü.Yayın No:43, Isparta,
2004
ANDAÇ, F. , İşsizlik Sigortası, Sanayi Ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası,
Kuruluş Matbaası, Kayseri, Ocak-1999
ARICI, K. , Avrupa Birliği Sosyal Güvenlik Hukuku , Kamu İşletmeleri İşverenleri
Sendikası, Ankara, 1997
ARICI, K. , Sosyal Güvenlik Dersleri, Sargın Ofset, Ankara, 1999
AVRUPA SOSYAL ŞARTI TEMEL REHBER, Çev: Bülent Çiçekli,Seçkin yayınları,
Ankara,2001
AYDIN U. , İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Editör: Ömer Zühtü Altan, T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayını No: 1529, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 812, Anadolu
Üniversitesi Web-Ofset, 2.Baskı, Eskişehir, Ağustos-2004
AYDIN U. , Sosyal güvenlik Sorunlarının Çözümünde Özel Sigortalar, T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayın No:1117, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, No:156,
Eskişehir-1999
BUTLER E. , Hayek, Çağımız İktisat Ve Siyaset Felsefesine Katkısı, Çev: Yusuf Ziya
Çelikkaya, Liberte Yayınları: No:55, Ankara, 2001
ÇELEBİ, A. K. , Kamu Ekonomisi Analizi- Kamu Ekonomisinin Büyüklüğü Sorunu,
Emek Matbaası, Manisa-2000
ÇELİK A. , Küreselleşme Sürecinde Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Dönüşümü Ve
Türkiye, Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası, Ankara-2002
DI NITTO D. M. and R.DYE T. , Social Welfare Politics And Public Policy, A Division
Of Simon And Schuster Englewood Cliffs, New Jersey 07632, Printed In The United
States Of America 1987, 1983 By Prentice Hall, Inc
DİLİK, S. , Sosyal Güvenlik, Ankara Üniv.Basımevi, Ankara, 1992
DRUCKER P. F. , Devlet Ve Politika Alanında Ekonomi Bilimi Ve İş Dünyasında
Toplumda Ve Dünya Görüşünde Yeni Gerçekler, Çev: Birtane Karanakçı,
Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, Genel Yayın No:25, Tisamat Basım Sanayi,
Ankara, 1993
191
DUYGULU E. , PEHLİVAN P. , Sosyal Güvenlik Kurumlarının Kaynak Sorunları Ve
Çözüm Önerileri, Ekonomik Ve Mali Araştırma Yarışması, Sosyal Güvenlik
Kurumlarının Kaynak Sorunları Ve Çözüm Önerileri, Maliye Hesap Uzmanları
Vakfı Yayınları, Yayın No:17, Ankara, 2004
DYE, R. T. Understanding Public Policy, By Prentice- Hall, Inc, Englewood Cliffs, New
Jersey Printed In The United States Of America, 1975
EKİN N. , ALPER Y. , AKGEYİK T. , Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Arayışlar:
Özelleştirme Ve Yeniden Yapılanma, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No:1999-69,
Kasım 1999-İstanbul
ERDOĞDU S. , Avrupa Birliği’nde Sosyal Korumanın Modernleştirilmesi Ve
Geliştirilmesi Ve Sosyal İçerme, Avrupa Birliği’nin İstihdam Ve Sosyal
Politikası, Derleyen: Berrin Ceylan-Ataman, Ankara Üniversitesi Avrupa
Toplulukları Araştırma Ve Uygulama Merkezi, Jean Monnet Sosyal Politika Modülü
Proje Yayını:1, Ankara Üniv.Basımevi, Ankara-2005
ERDOĞDU S. , Sosyal Politikada Değişim Ve Sosyal Güvenlik Reformu, AKP Bir
Dönemin Bilançosu, Mülkiye Güz-2006, , Pelin Ofset Cilt:30, Sayı: 252
ERGENEKON, Ç. , Özel Emeklilik Fonları, Şili Örneğinden Alınacak Dersler, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası, Temmuz-1998, İstanbul
GÜNDOĞAN, M. , Refah Toplumu, Vadi Yayınları: 71, Toplum Dizisi:31, Nisan, 1997
GÜZE L A. , OKUR A. R. , Sosyal Güvenlik Hukuku, Betaş, 8.Bası, İstanbul, 2002
HUEBNER S.S., BLACK K. , Life Insurance, Jr Meredith Publishing Company Printed In
The United States Of America ,2004
HOBBES, T. , Leviathan, Çev: Semih Lim, Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi, Yapı
Kredi Yayınları, İstanbul, Aralık 1993
İŞGÜDEN T. , ERCAN F., TÜRKAY M. , Gelişme İktisadı, Kuram-Eleştiri Yorum, Beta
Basım , Yayın No: 601, İşletme Eko.Diz:57, İstanbul, 1995
KORAY, M. , TOPÇUOĞLU A. , Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yayınları, Bursa, 1995
KURT, R. , İş Hukuku Ve Sosyal Sigorta Mevzuatında Usul Ve Esaslar, Uygulamalar,
Sorunlar, Çözümler, Yargı Kararları, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler Odası Yayın No:37
RAFİİ M. , İslamda Sosyal Düzen, Çev:Ahsen Batur, Fikir yay.no:9,İstanbul, 1986
ÖZBEK, N. , Cumhuriyet Türkiyesi’nde Sosyal Güvenlik Ve Sosyal Politikalar,
Emeklilik Gözetim Merkezi Tarih Vakfı, Altan Basım, İstanbul, Haziran-2006
ÖZDEMİR, S. , Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No:
2004-69, İstanbul, 2004
ÖZER Y. , Küreselleşme Ve Yeni Ekonomi, Hayat Yayınları:125, Yönetim
Dizisi:19,İstanbul, 2002
SALLAN GÜL, S. , Sosyal Devlet Bitti, Yaşasın Piyasa!, Yeni Liberalizm Ve
Muhafazakarlık Kıskacında Refah Devleti, Etik Yayınları, Şubat, 2004, İstanbul
SAVAŞ V. F. , Anayasal İktisat, Avcıol Basım Yayın, 3.Basım, Ocak 1997, İstanbul
192
SEVİNDİRİCİ, İ. , Azgelişmişliğin Ekonomisi, Ayyıldız yay:38, İtalik Kitapları:4,Ofset
Hazırlık Ayyıldız, Ankara, Şubat, 1999
SMITH, A. , Ulusların Zenginliği-I, Çev: Metin Saltoğlu, Palme Yayıncılık, Ankara, 2006
ŞİDE M. S. , Sosyal Güvenlik Ve Sorunları, Şeker-İş Yayınları, No:112, Ankara-2005
UĞUR, S. , Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik programlarının Yeri Ve
Gelişimi, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Yayın No:244, Haziran 2004
WOODS N. ,The Political Economy Of Globalization, First Published 2000 By
Macmillan Pres Ltd., Printed In Hong Kong, 2000
YAYLA A. , Sosyal Ve Siyasal Teori, Seçme Yazılar, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1993
MAKALELER
ACAR, İ. A. , Sosyal Devlet Mali Disipline Engel mi?, Yaklaşım Dergisi,Yıl:13, Sayı:145
AKIN, F. , Küreselleşme, Kuzey-Güney Ve Yoksulluk, Gazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi 6/2, 2004
AKYILDIZ, H. , Dünyada Sosyal Güvenlikte Alternatif Reform Arayışları, Dokuz Eylül
Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Yıl: 1999
ARICI, K. , Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Memurlar Ve
Diğer Kamu Görevlileri Yönünden Anayasaya Aykırılığı Sorunu, Tisk Akademi,
2007/1, Cilt: 2, Sayı:3
BAKAR, C. , AKGÜN, S. , Türkiye’de Sağlık Reformları; Sonu Gelmeyen Hikaye,
Toplum Ve Hekim, Cilt:20, Sayı:5, Eylül-Ekim-2005
BALCI Ş. G. , Güvenceli Asgari Gelir Hakkı, Ve Sosyal Güvenlik Reformu, İktisat
Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı: 478 Ekim-2006
BAYRİ, O. , Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sisteminin Yeniden Yapılandırılması: Bir
Genel Reform Çerçevesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, C:9, S: 2
BEDÜK, A. , METE O. , Avrupa Birliği Sürecinde Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde
Reorganizasyon Çalışmaları, Selçuk Üniversitesi, Karaman İ.İ.B.F. Dergisi,
Sayı:11, Yıl:9, Aralık-2006
BEDÜK, A. , METE O. , Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumlarının Temel Sorunları
Ve Reform İhtiyacı, Selçuk Üniversitesi Karaman İktisadi Ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, Cilt:5, Sayı: 1, 2005
CAPITAL, Temmuz-2007, Sayı: 2007/7
ÇELİKOĞLU İ. , Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Finansman Yöntemleri Ve Türkiye
Uygulaması, Sosyal Sektörler Ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, DPT, Yayın
No:2355, YUSPKGM:424, Eylül-1994
ÇOLAK M. , Çoklu Sosyal Güvenlik Sisteminden Tekli Sosyal
Sistemine Geçiş, Belediye Dünyası, Cilt:7, Sayı:5, Mayıs-2006
Güvenlik
193
DALGIN, N. , Sosyal Güvenliğe Katkısı Bağlamında Karşılıklı Sigortalar, Bilim Ve
Danışma Kurulu Onaylı Eseler, Türkiye Sigorta Ve Reasürans Şirketler Birliği
DEMİRCİ, L.İ. , Sosyal Güvenlik Reformu, T.C.Dışişleri Bakanlığı Uluslar arası
Ekonomik Sorunlar, Sayı:22, Yıl:6, Ağustos-2006
ERGİN H. , İptalle Gelen Sorun: Reformdan Geriye Ne Kaldı? Anayasa
Mahkemesi’nin 15.12.2006 Tarihli Kararına İlişkin Bir Değerlendirme, TiskAkademi, 2007/1, Cilt: 2, Sayı: 3
ERGÜDER B. , Güvencesizlerin Sosyal Güvenliği: Enformel İlişki Ağları Ve Pasif
Güvenlik Mekanizması, İktisat Dergisi, Sayı:479-480, Kasım-Aralık-2006
GÖK, A. , Bireysel Emeklilik Sistemi Ve Vergilendirilmesi, Finans-Politik Ve Ekonomik
Yorumlar, Yıl:43, Sayı:506, Mayıs-2006
GÜLDİKEN N. , ASLAN M. , Küreselleşme Ve Ulusallığın Diyalektik Etkileşimi, C.Ü.,
İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt :7, Sayı: 2, 2006
GÜMÜŞ E. , Kamu Maliyesi Perspektifinden Sosyal Güvenlik Reform Sürecinin
Değerlendirilmesi Ve Finansal Geleceği, 22.Maliye Sempozyumu’na Sunulan
Bildiri, 9-13 Mayıs-2007, Belek-Antalya,
http://www.sdu.edu.tr/sempozyum/2006/maliye/PDF/gumus_erdal.pdf(07.07.2007)
GÜVERCİN C. H. , Sosyal Güvenlik Kavramı Ve Türkiye’de Sosyal Güvenliğin
Tarihçesi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası,Cilt :57, Sayı:2, 2004
HASANOĞLU, M. ,
Sayı:43
Küreselleşmenin Devlet Yönetimine Etkileri, Sayıştay Dergisi,
ILGAZ, Y. , Emekliliğin Finansman Yönteminde Sinerji Etkisi Ve Türkiye Dinamikli
Bir Uygulama: Nesilleme, İstanbul Üniv.İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt:53,
Sayı:1, İstanbul Üniv.Yayın No:4398, İstanbul-2003
İŞVEREN, Sayı: 6, Cilt 45, Mart-2007
KAPAR, R. , Sosyal Korumanın Yaygınlaştırılması, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:5, Sayı:4, 2003
KAPAR R. , Şili Sosyal Güvenlik Sisteminde Sağlık Ve Emeklilik Sigortalarında
Yaşanan Değişimler, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
C.2, S.1, 2005
KOCACIK, F. , Küreselleşme Ve Sosyal Güvenlik, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık2001, Cilt: 25, No: 2
KÖSE, Ö. H., Küreselleşme Sürecinde Devletin Yapısal Ve İşlevsel Dönüşümü, Sayıştay
Dergisi, Sayı: 49
ORAL, A. İ. , Dünya’da Ve Türkiye’de Sosyal Sigortalar Kapsamında Sağlık Sigortası
Uygulamaları, T.C. Anadolu Üniv.Yay.No: 1331, İktisadi Ve İdari Bilimler
Fakültesi Yayın No:174, Eskişehir, 2002
OKTAYER, N. , ÇAK, M. , Sosyal Güvenlik Perspektifinde Mikrofinans Sisteminin
Değerlendirilmesi, 22.Maliye Sempozyumu’nda Sunulan Bildiri
194
ÖZDEMİR , A. M. , ÖZDEMİR, G. Y. Türkiye’De Sosyal Güvenliğin Derin Dönüşümü :
Farklı ‘Birey’ Tahayyülleri, İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı: 478, Ekim2006
ÖZDEMİR, M. , 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda 4958 Ve 5073 Sayılı Yasalar
İle Yapılan Değişiklikler Ve Yeni Getirilen Hükümler, Sayıştay Dergisi, Sayı:5051
ÖZSUCA, Ş. , Küreselleşme Ve Sosyal Güvenlik Krizi, Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:58-2, Nisan-Haziran-2003
ÖZSUCA, Ş. T. , Özel Emeklilik Programları Kamu Emeklilik Programlarına
Alternatif Olabilir mi?, Ekonomik Yaklaşım, Cilt:8, Sayı: 24-24, İlkbahar-Yaz1997
ÖZTÜRK, E. , Sosyal Güvenlik Kurumlarında Tek Çatı Çalışmaları Üzerine, Sayıştay
Dergisi, Sayı: 56, Ocak-Mart-2005
ÖZTÜRK, O. , 1999’dan 2004’e Sosyal Güvenlik ‘ Reform’u, Toplum Ve Hekim, Cilt:20,
Sayı:2, Mart-Nisan-2005
ÖZVERİ, M. , Türkiye’de Sosyal Güvenlik Hakkının Geleceğine İlişkin Düşünceler,
Dosya/Gözlem Ve Görüşler, Toplum Ve Hekim, Mart-Nisan-2005, Cilt:20, Sayı:2
SAYAN, S. , Sosyal Sigortalar Kurumunun Uzun Dönem Aktüeryal Dengeleri: 1999
Reformu Ve Alternatifleri, Muğla Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, Sayı:1, 2005
SAYAN, S. , Türk Emeklilik Sisteminde Reform: Nedenler Ve Beklentiler, ASO
Medya, Temmuz-2006
SOYER, A. , Alternatifimiz Var mı?, Toplum Ve Hekim, Cilt:21, Sayı:4, TemmuzAğustos-2005
SUSAM, N., Bireysel Emeklilik Sistemi Nedir?, İktisat Dergisi, Sayı:479-480, Kasım,
Aralık-2006
SÜNGÜ, Y. , Sosyal Sigorta Reformunun Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkisi, TÜHİS,
Cilt:20, Sayı:4-5, Kasım-2006/Şubat-2007
TÜRK HARB-İŞ, Sayı: 219, Şubat-2006
TÜRK-İŞ, Sayı: 370, Kasım-Aralık-2005
TÜRK-İŞ, Sayı: 372
TÜRK-İŞ, Sayı: 374
TOPTAŞ, A. , Sosyal Güvenlikte Tek Çatı, Türk Harb-İş , Sayı:221, Haziran-2006
YILMAZ , B. E. , Sosyal Yardım Sisteminde Reform Yoksulluğu Azaltabilecek mi?,
İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1, Sayı:478, Ekim-2006
YILMAZ, G. A. , Sosyal Güvenliğin Finansmanı, İktisat Dergisi, Sosyal Politika-1
Sayı:478
ZENGİNGÖNÜL, O. , Sosyal Politika-Esnek Çalışma Biçimleri Paradoksunda Avrupa
Birliği Örneği, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:5,
Sayı:4, 2003
195
5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Hakkında
Görüşlerimiz, Kamu Yönetimi Dünyası, Yıl: 7, Sayı:25, Ocak-Mart-2006
RAPORLAR
ALPER , E. , Emeklilik Reformları: Dünya Bankası, Avrupa Birliği Ve Türkiye,
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu, Araştırma Raporu, Bebek-İstanbul,
<http://www.spf.boun.edu.tr/docs/discussionpaper3.pdf>(20.03.2007)
ALPER, Y. , Sosyal Sigortalar Finansmanında Değişiklik, Çimento Müstahsilleri
İşverenleri Sendikası, Sosyal Sigortalarda Yeniden Yapılanma Semineri, Antalya,
24-27 Eylül-1999, Üçüncü Oturum, Oturum Başkanı: A.Can Tuncay, Ankara-2000
ANILDI, U. , Özel Emeklilik Planları, Seminer, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1999
ARICI, K. , Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem Ve İşveren Yükümlülükleri Semineri,
14 Aralık- 2006, TİSK, 25 Şubat 2007, Yayın No: 280, s.31
DEMİRCİ, İ. , Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem Ve İşveren Yükümlülükleri Semineri, 14
Aralık- 2006, TİSK, 25 Şubat 2007, Yayın No: 280
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara,
2006
Dünya Çalışma Raporu, Değişen Dünyamızda Gelir Ve Sosyal Güvenlik, Uluslar arası
Çalışma Ofisi, Cenevre-2000
<http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/ankara/publ/wlr2000.pdf (11.10.2006)
RÖSNER H. , J. , Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Reformunda Özelleştirme Stratejileri,
Uluslar arası Konferans Konrad Adenauer Vakfı, ‘Türkiye’de Ve Almanya’da Sosyal
Güvenlik Sistemlerinin Reformu’ , 18-19 Aralık 1997, Ankara
Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Reformu: Uygulama Öncesi Yeni Yaklaşım,
Mayıs-2007
T.C.Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Beyaz Kitap
T.C.Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor-2006
TEZLER
ÇELİK, H. , Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumlarında Yeniden Yapılandırma,
T.C. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ağustos2006
DEMİR, M. , 1980 Sonrası Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Finansman Sorunu ,
Türkiye Ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Yüksek Lisans
Programı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ağustos-2006
KAYDU, Z. , Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi Ve Antalya-Isparta İllerinde
Müşteri Profilinin Karşılaştırılması, T.C.Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Maliye Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta-2006
196
ÖZCAN, Ç., Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Yeniden Yapılandırılmasında Bireysel
Emeklilik Sisteminin Rolü, Türkiye Ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu
Yönetimi Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Şubat-2006
İNTERNET
A’dan Z’ye Yeni Sosyal Güvenlik Reformu Açıklamalar,
<http://www.muhasebenet.net/yeni%20sosyal%20guvenlik%20reformu_23052006.h
tml> (23.04.2007)
AKHİSAR, İ. , ÖZBAŞARAN, E. , BÜLBÜL S. , Dağıtım Ve Fonlama Sistemlerinin
Ekonomik Verimliliklerinin Sosyal Güvenlik Kapsamında Değerlendirilmesi,
Türkiye Sigorta Ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim Kurulu Onayına Sunulmayan
Eserler,
<http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/03EE6DB6-4920-461A88EC94F5A9BAD73C/2154/13_30.pdf, (22.05.2007)>
AKKAYA, Y. , ‘Küreselleşme’ , Sendikasızlaştırma Ve Yoksullaştırma,
<http://www.geocities.com/ceteris_tr2/y_akkaya6.doc,> (22.07.2007)
AKKAYA, Y. , Sosyal Güvenlik Versus Demokratik Uzlaşma,
<http://www.geocities.com/ceteris_tr2/y_akkaya5.doc> (26.11.2006
AKTAN, C. C. , Sosyal Devletin Amaçları,
<http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/amaclar.htm> (14.10.2006
AKTAN C. C. , Sosyal Devletin Araçları,
<http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/araclar.htm> (21.10.2006
AKTAN C. C. , Sosyal Devlet Kavramı,
<http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/kavram.htm> (28.10.2006)
AKTAN, C. C. , Sosyal Devletin Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi,
<http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/dogusu-gelisim.htm>(04.11.2006)
AKTAN C. C. , Sosyal Devletin Temel Özellikleri, (20.10.2006)
<http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/ozellikler.htm>
AKTAN, C. C. , Yeni Değişim Dinamikleri Ve Devletin Değişen Rolü,
<http://www.canaktan.org/yeni-trendler/devlet-felsefe/degisim-devletin-rolu.htm>
(26.03.2007)
ALATLI A. , Tarih, Tekerrür Ve Ekonomik Krizler, 3.Bölüm, Kartlar Yeniden
Dağıtılıyor<http://abone.turk.net/erol serhatk/iktisat/alevalatli03.html> (20.02.2007)
ALATLI, A. Tarih, Tekerrür Ve Ekonomik Krizler, 7.Bölüm, 1929 Krizi Avrupa’ya
Atlıyor<http://abone.turk.net/erol serhatk/iktisat/alevalatli07.html> (18.04.2006)
ALPTEKİN, K. Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Sosyal Devlet Ve Sosyal
Hizmetlerin Görünümü,
<http://www.sosyalhizmetuzmani.org/kuresellesmesosyaldevlet.doc> (17.01.2007)
197
Avrupa Birliği’nin Sosyal Politikası, s.13,
<http://www.ikv.org.tr/pdfs/96b12507.pdf> (21.02.2007)
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı, Avrupa Birliği İle İlişkiler Genel Müdürlüğü, Kasım2001, <http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf> (18.01.2007)
Avrupa Birliği Ülkelerinde Sosyal Güvenlik Sistemi ,28.08.2006,
<http://www.yol-is.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=225> (24.03.2007)
Avrupa Sosyal Şartı, (Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi),
<http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/pdf01/391-410.pdf> (15.01.2007)
AYDEMİR, F. , Küreselleşme Sosyal Devlete Elveda mı?
<http://istanbulsube.sayfamtr.net/2003GK_sosyal_devlet.doc,> (25.11.2006)
BANGER, G. , Sosyal Güvenlikte Yeniden Yapılanma Sürecinde SSK’nın Temel
Sorunları Ve Uygulama Reformları,
<http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=715&id=43> (23.05.2006)
Bireysel Emeklilik Gözetim Merkezi,
http://www.egm.org.tr/BESgostergeler.asp,
<http://www.egm.org.tr/BES_Temel_Gostergeler_31122004.xls> (03.06.2007)
BRODIN, E. , İsveç Refah Devleti: Kayıp Cennet, Çev: Süleyman Erdal,
<http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/erdal-isvec-refah.pdf>
(13.11.2006)
ÇETİN, R. , İngiltere, Almanya Ve Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemleri Ve Sağlık
Reformları,
<http://www.sendikanet.org/tr/modules/news/print.php?storyid=25> (22.02.2007)
ÇOBAN G. , Yeni Sosyal Politikalar ‘Neoliberal Paradigmadan Avrupa
Paradigmasına’, AB Türkiye Gündemi, No:6, Şubat-2006,
<http://www.bilgi.edu.tr/+OtherSites/docs/CESBulletin6.pdf> (27.02.2007)
ÇOPUR, E. , İstihdamı Artırmada Geç Emekliliğin Rolü, İşveren-Mayıs-2003,
<http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=727&id=43> (11.06.2007)
DILNOT, A. , Refah Devletinin Geleceği , Çev:D.Zeynel Bakıcı,
<http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/bakici-refahdevleti.pdf> (22.12.2006
European Commission, Informal Tripartite Social Summit, Managing Change Through
Flexicurity-Towards More And Better Jobs In Europe, Lahti, Finland, 20
October
2006,
<http://www.eu2006.fi/news_and_documents/other_documents/vko41/en_GB/11605
55173532/_files/76058156319506829/default/social_summit_annex_invitation.pdf>
(23.03.2007)
FELDSTEIN, M. , A New Strategy For Social Security Investment In Latin America,
<http://research.stlouisfed.org/publications/review/98/03/9803om.pdf> (27.02.2007)
198
FIRAT, Z. , Küreselleşme Sürecinde Devletin Değişen Fonksiyonları Ve Sosyal
Hizmetlerin Yeri,
<http://www.isguc.org/zfirat2.htm> (19.05.2007)
GOUGH, I. , Refah Devleti,
< http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/gungor-refah-devleti.pdf>
(22.12.2006)
GÖKÇE, D. , Almanya’nın Ajandası, 02.01.2004,
<http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2004/01/02/yazarlar/yazarlar30.html>
(22.09.2006)
GÖKÇE, D. , Avrupa’ya Katılım Ortamında Türkiye’de Sektörel Reform GereksinimiDünden Bugüne Sosyal Güvenlik, Tarım Ve Rekabet Sorunumuz, Voyvoda
Caddesi Toplantıları, 2005-2006,
<http://www.obarsiv.com/vct_0506_denizgokce.html> (27.03.2007)
GÖRÜR, B. , Sosyal Hizmetler Nereye?,
<http://www.sodav.org/sosyalhizmetlernereye.doc> (16.04.2006)
GÜNEŞ, İ. , Sosyal Güvenlik, Kamu Maliyesi Web Sitesi,
<http://idari.cu.edu.tr/igunes/kamu/dosya10.htm> (20.12.2006)
GÜNEŞ, İ., YAKAR, S. , Sosyal Sigorta Finansman Yöntemleri Ve Türkiye’de Sosyal
Sigorta Kurumlarının Finansman Yöntemlerinin Değerlendirilmesi,
<http://sosyalbilimler.cu.edu.tr/dergi/dosyalar/2004.13.2.156.pdf> (25.11.2006)
ILO’ nun Amaç Ve Hedeflerine İlişkin Bildirge (Philadelphia Bildirgesi),
<http://www.hakis.org.tr/ilo/filedelfia_bil.htm>(17.02.2007)
KAPAR, R. , Kuşaklararası Sosyal Dayanışma, Türk Tabipleri Birliği, Mesleki Sağlık Ve
Güvenlik Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2005, s.12,
<http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=722&id=43> (22.02.2007)
KAYA, M. , Türkiye’de Yaşamanın Bedeli,
http://www.haberobjektif.net/yazidetay.asp?hid=332 ,( 01.07.2007 )
KILINÇ, A. , Sosyal Sigortalar Kurumu
<http://www.hukukcu.com/bilimsel/kitaplar/ssk.htm> (25.02.2007)
KOÇ, M. , Sosyal Güvenliğin Kökeni,
<http://www.sabem.saglik.gov.tr/akademik_metinler/goto.aspx?id=2208>
(23.11.2006)
KUZGUN, İ. K. , Nüfusun Yaşlanmasının İşgücü Arzına Etkisi, Geriatri, 2002, Cilt:5,
Sayı:1
<http://geriatri.dergisi.org/pdf/pdf_TJG_127.pdf> (11.05.2007)
LINDBECK, A. , Rizikolu Refah Devletinin Dinamikleri, Çev:M.Ali Cevheri,
Muhalefeti Sürdürmeye Devam,
< http://www.anavatan.org.tr/haberler.asp?sayfa=38&id=739 > (25.07.2007)
<http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/makaleler/rizikolu_refah.htm>(25.11.2006)
199
MITCHELL, S. O. , Social Security Reform In Latin America,
<http://www.cato.org/pubs/ssps/ssp2.html> (21.01.2007)
MÜTEVELLİOĞLU N. , Sosyal Devletin Meşruiyeti, ‘İş Güç’ Endüstri İlişkileri Ve İnsan
Kaynakları Dergisi, Cilt: 8 Sayı:2, Haziran 2006
<http://www.isgucdergi.org/pdf/nmutevellioglu.pdf> (22.02.2007)
OECD Emeklilik Sistemlerine Bakış: OECD Ülkelerinde Kamu Politikaları-2005
(Türkçe-Özet), <http://www.oecd.org/dataoecd/43/10/34825701.pdf>(26.02.2007)
ÖZDEMİR, S. , Refah Devleti: Altın Çağdan Belirsiz Geleceğe,
<http://www.sosyalpolitikalar.com/index.php?id=122> (23.03.2007)
ÖZDEMİR, S. , Refah Devleti Ve Üstlendiği Temel Görevler Üzerine Bir İnceleme ,
<http://www.sosyalsiyaset.com/documents/refah_devleti_ustlendigi_gorvlr.htm>
,
(29.11.2006)
PINERA, J. , Empowering Workers: The Privatization Of Social Security In Chile, The
Cato Journal, Vol.15-No:2-3, p.2,< http://www.cato.org/pubs/journal/cj15n2-31.html>(21.01.2007)
PINERA J. , Liberating Workers: The World Pension Revolution, Project On Social
Security Choice, (It’s Your Money, Your Choice, Your Future)
<http://www.socialsecurity.org/pubs/articles/jp-cl15-2001.html>(20.01.2007)
RUST, J. , Main Points From World Bank Report On: Averting The Old Age Crisis,
Econ 698s, Fall 2002,
<http://gemini.econ.umd.edu/jrust/econ698s/avert_lec.pdf> (21.01.2007)
SEYYAR, A. , Sosyal Güvenlik Nedir?
<http://www.sosyalsiyaset.com/documents/sg.htm> (18.11.2006)
SEYYAR A. , Sosyal Güvenlik Sistemimizin Tarihi Gelişimi Ve Bugünkü Durumu,
<http://www.sosyalsiyaset.com/documents/sgs_tarihi_gelisim.htm>(24.04.2007)
SEYYAR, A. , OĞLAK, S. , Danimarka Ve Hollanda Sosyal Güvenlik Sistemlerinde
Bakım Hizmetleri (Mukayeseli Bir Değerlendirme),
<http://www.ozida.gov.tr/yayinlar/ozveri/ov1makdanholsosyal.htm>(15.05.2007)
Sosyal Güvenlik, İşte Almanya,
<http://www.tatsachen-ueber-deutschland.de/tr/toplum/main-content-08/sosyalguevenlik.html>
Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik Programlarının Yeri Ve Gelişimi, Tisk
yayınları, <http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=1120>(26.05.2007)
Sosyal Politika, Avrupa Birliği’nin Sosyal Politikası, Avrupa Komisyonu Türkiye
Delegasyonu,
<http://www.deltur.ec.europa.eu/default.asp?lang=0&pId=3&fId=10&prnId=16&hn
d=1&ord=15&docId=326&fop=0> (21.02.2007)
Social Security Reform, A Century Foundation Guide To The Issues, Published By The
Century Foundation Press, New York City, 2005, p.27,
200
<http://www.tcf.org/Publications/RetirementSecurity/SocialSecurityBasicsRev2005.
pdf>(20.01.2007)
Sosyal Güvenlik Saldırısı Ve SSK Sorunu, Nisan-2005,
<http://www.marksist.com/marksist_tutum/sosyal_guvenlik_saldirisi_ve_ssk_sorunu.htm >
(01.08.2007)
Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Nedir-Niçin Gereklidir?,
<http://www.treasury.gov.tr/sosyal_guvenlik.pdf> (23.02.2007)
Sosyal Güvenlik Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Tartışmaları Ve Çözüm
Önerileri,
<http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/teblig/97/ayse.pdf> (25.05.2007)
ŞAHAN, A. , Dünyada Mevcut Başlıca Sosyal Güvenlik Sistemleri,
<http://www.ikademi.com/archive/index.php?t-349.html> (17.03.2005)
ŞEKER A. , 21.Yüzyılda Dünya’da Ve Türkiye’de Sosyal Çalışma Praksisi Üzerine
Yazılar-3, Din, Sosyal Çalışma, Dünya Ve Türkiye,
<http://www.sosyalhizmetuzmani.org/sosyalpraksis3.doc> (02.01.2007)
ŞENSES, F., Neoliberal Küreselleşme Kalkınma İçin Bir Fırsat Mı Engel mi?, Working
Paper In Economic 04/09,
<http://www.erc.metu.edu.tr/menu/series04/0409.pdf>(27.04.2007)
ŞENTOP, M. , Anayasa Ve Sosyal Devlet,
<http://www.sosyalsiyaset.com/index.php?id=126> (07.11.2006)
Şili’de Bireysel Emeklilik ,< http://www.besonline.net/disp.asp?oid=286>(22.02.2007)
TC. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu, (26.04.2007)
<http://www.sydgm.gov.tr/sydtf/web/gozlem.aspx?sayfano=93>(26.04.2007)
Türkiye’de Ve Dünyada Sosyal Güvenlik-Kurumun Kuruluş, Görev Ve Çalışma
Esasları-Kurumun Diğer Sosyal Güvenlik Kuruluşları İle İlişkileri,
<http://download.bagkur.gov.tr/pers/memur.doc>(28.02.2006)
T.C.Başbakanlık, Türkiye İstatistik Kurumu, Haber Bülteni, 2005 Gelir Dağılımı
Sonuçları, Sayı: 207, 25 Aralık-2006,
<http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=408> (25.05.2007)
T.C.Başbakanlık, Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni, 2005 Yoksulluk Çalışması
Sonuçları, Sayı:208, 26 Aralık-2006,
<http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=409>(01.06.2007)
Türkiye Kamu-Sen 2006 Yılı Toplu Görüşme Gündemi,
< http://www.kamusen.org.tr/2006talepler.pdf > 02.08.2007)
TÜSİAD:“Sosyal güvenlik reformu, sürdürülebilir bir sistem için elzemdir”, Tüsiad
Basın
201
Bülteni, 12 Mayıs 2006, TS/BAS-BÜL/06-34,
< http://www.tusiad.org/haberler/basin/duyuruno819.pdf > (28.07.2007)
Yeni Sosyal Güvenlik Düzenlemeleri Ve Türkiye Kamu-Sen’in Bakışı, Türkiye KamuSen Araştırma Geliştirme Merkezi, Yayın No: 20, Ankara, Mayıs-2006
<http://www.turkegitimsen.org.tr/1mevzuatword/turkiye_kamu_sen_sosyal_guvenlik_duzen
lemeleri.doc>(27.12.2006)
YILMAZ, G. , Kuralsız Bir Dünyaya Doğru, Küreselleşme Ve Yeni Dünya Düzeni, 30
Ekim 2006, <www.antimai.org/kitap/kuralsiz_dunyaI.htm - 54k ->(22.01.2007)
II.Bilişim Şurası Sosyal Güvenlik Çalışma Grubu Ara (Taslak) Raporu,
Hazırlayanlar:Kemal Karakoçak, H.Cemal Tura, M.Atila Akkaş, Duygu Avunduk,
Neylan Başartan, Volkan Sözmen
<http://www.bilisimsurasi.org.tr/e-turkiye/docs/e-sosyal_guvenlik_taslak_raporu.doc,
(27.01.2007)
5489 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na İlişkin Türkiye
Devrimci
İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri
Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği
(TMMOB) Ve Türk Tabipleri Birliği (TTB)’nin Görüş Ve Değerlendirmeleri,
<http://www.ttb.org.tr/ekler/mayis06/gssdegerlendirme.doc> (11.01.2007)
<http://www.canaktan.org/politika/anti_leviathan/diger-yazilar/gungor-refah-devleti.pdf
>(20.12.2006)
<http://istanbulsube.sayfamtr.net/2003GK_sosyal_devlet.doc> (12.10.2006)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_02.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_04.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_10.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_12.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_17.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_19.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sgk.gov.tr/doc/istatistik/sgk_bulten2006_28.pdf> (12.06.2007)
<http://www.sosyalsiyaset.com/documents/yerelkamu_yoneticileri.htm> 08.11.2006
<http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=409&tb_id=6>
202
GAZETELER
ÇELİK Aziz, Pinochet, Piyasa Ve Sosyal Güvenlik, Birgün, 14.12.2006
GÖKÇE Deniz, , Refah Devleti Almanya’da İflasta, Akşam,
16.06.2000,<http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2000/06/16/yazarlar/yazarlar30.h
tml>(25.10.2006)
GÖKÇE, Deniz, Sosyal Güvenlikte Paradigma Değişimi!, Akşam, (25.02.2006)
TEKSÖZ , Tuncay, Siyasi Partilerin Sosyal Güvenlik Programları Örtüşüyor, Referans,
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=73346&YZR_KOD=152&ForArs
iv=1> (27.07.2007)
ÜSTÜN Gülçin, Tek Çatı, Eşit Emeklilik; Partiler Çalışana, Girişimciye, Sanayiciye Ve
Esnafa Ne Vaat Ediyor ?, Milliyet
http://www.milliyet.com.tr/2007/07/01/siyaset/axsiy03.html (27.07.2007)
203
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler:
Adı ve Soyadı: İsmail Kitapcı
Doğum Yeri Ve Yılı: Yalvaç -1982
Medeni Hali: Bekar
Eğitim Durumu:
Lise:
Lisans:
Yüksek Lisans:
1993–2000 Yalvaç Anadolu Lisesi
2000–2004 Süleyman Demirel Üniversitesi İİ BF. Maliye
Bölümü
2005–2007 Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı
Yabancı Diller ve Düzeyi:
1. İngilizce-İleri
2. Almanca- Orta
İş Deneyimi:
2004–2005 SDÜ. Yalvaç MYO, Öğr. Gör.( Dışardan Görevlendirme )
(İktisada Giriş-Genel Muhasebe Dersleri)
2004-2005 SDÜ Şarkikaraağaç MYO., Öğr.Gör.( Dışarıdan Görevlendirme)
(Kamu Maliyesi-Vergi Hukuku Dersleri)
2005-2006 SDÜ Şarkikaraağaç MYO. Öğr.Gör.(Dışarıdan Görevlendirme)
(Türk Vergi Sistemi)
204

Benzer belgeler