Websitesi: www.dr-rath-foundation.org

Transkript

Websitesi: www.dr-rath-foundation.org
"Toplumun Gündemi ", Dr. Matthias Rath ile
röpörtaj, Nisan 2003
Websitesi: www.dr-rath-foundation.org
Irak savaşõna karşõ açtõğõnõz kampanyadan sonra, Arap toplumu sizi
daha çok merak ediyor, lütfen başarõlarõnõz hakkõnda bize daha fazla
bilgi verebilir misiniz?
İlk önce, bu gezegeni bir arada tutmayõ ve bir üçüncü dünya savaşõnda yakõlõp yõkõlmasõnõ
engellemeyi amaçlayan bir doktor, bilim adamõ ve – en önemlisi – bir insan ve bu gezegenin bir
sakini olduğumu vurgulamak istiyorum.
Bir doktor ve bilim adamõ olarak, daha sağlõklõ ve barõş içinde bir dünyanõn kurulmasõnõ mümkün
kõlacak birçok çalõşma alanõna katkõda bulunma ayrõcalõğõna sahip oldum. Kalp-damar
hastalõklarõnõn doğal sağlõk yöntemleriyle önlenmesi ve tedavisi alanõnda yaptõğõm buluşlar,
şimdiki ve gelecek nesillerde, kalp krizi, felç atağõ, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, düzensiz
kalp atõşõ ve bağlantõlõ diğer birçok rahatsõzlõğõn büyük ölçüde ortadan kaldõrõlmasõnõ mümkün
kõlacaktõr.
İnsanlõğa yaptõğõm ikinci katkõ, ilaç endüstrisinin dünyanõn en büyük yatõrõm endüstrisi olarak,
insanlõk tarihindeki aldatma ve sahtekarlõğa dayalõ en büyük entrikalarõ yürüttüğünü ve
desteklediğini açõğa vurmak olmuştur. Reklamlar “sağlõk” sözü verirken, bu yatõrõm endüstrisinin
pazarõ hastalõklarõn varlõğõna ve yayõlmasõna dayanmaktadõr. Önleme, ana nedenlere yönelik
tedavi ve hastalõklarõn yok edilmesi, ilaç ”hastalõkla yatõrõm endüstrisi” ni tehdit etmektedir ve bu
yüzden ilaç karteli tarafõndan engellenmeye çalõşõlmaktadõr. Haziran 1997’deki topluma açõk
sunuş konuşmamda, global “sağlõk hizmetleri” alanõnda tekel iddiasõnda bulunan bu endüstrinin
kendisinin, dünyadaki insanlarõn sağlõklõ bir hayat sürmelerinin önündeki en büyük engel olduğu
analizini ilk defa formüle etmiştim.
Dikkate değer bulduğum üçüncü başarõm, bu hayat kurtaran bilgiyi ve analizi global ölçekte
yaymayõ başarmõş olmamdõr. Bunu yaparak, trilyonlarca dolarlõk ilaç yatõrõm grubu için o kadar
büyük bir tehdit yaratmõş oldum ki, şu anda bu grup, koruma yasalarõ ve sivil haklara getirilen
sõnõrlamalarla, dünyadaki insanlar üzerindeki global hakimiyetini sağlamlaştõrmaya çalõşmaktadõr.
Bu stratejinin bahanesi, global “terörizme karşõ savaş”tõr. Bu “terörizm”e karşõ savaş gerçek bir
savaş değildir. Amerika ve dünya çapõnda sert yasal önlemlerin uygulamaya konulmasõnõ
mümkün kõlan global korku ve dehşet ortamõnõn yaratõlmasõ için stratejik olarak geliştirilmiş ve
yürürlüğe konmuştur.
En yakõn iş arkadaşlarõm, bu gelişmeyi on yõldan daha fazla bir süre önce öngörmüştü. Yakõn
zamanda iki kez Nobel ödülü alan Linus Pauling o zamanlar, “Buluşlarõn o kadar önemli ki, tüm
endüstrileri tehdit etmektedir. Bir gün, sağladõğõn ilerlemelerin yaygõn kabulünü önlemek için
savaşlar bile yapõlabilir.” demişti.
Tõp fakültesinden mezun oldunuz ve bir doktor ve araştõrmacõ olarak
çalõştõnõz, doğal tedaviler alanõnda araştõrma yapmaya başlamanõza
neden olan nedir?
Kalp-damar hastalõklarõnõn nedenleri üzerine geleneksel araştõrmalarla işe başladõm. O zamanlar,
yüksek kolesterol seviyelerinin kalp krizi ve felç ataklarõna neden olan ana faktör olduğu
düşünülüyordu. Kolesterol düşürücü ilaç üreticilerinin etkisiyle, tõp doktorlarõna yüksek kolesterol
seviyelerinin kan damarõ duvarlarõna hasar verdiği, kalõnlaşmalara ve tõkanmalara yol açarak
kalp krizi ve felç ataklarõna neden olduğu söyleniyordu. Bugün bu konunun sadece ilaç
endüstrisinin yeni bir pazarlama hikayesi olduğunu biliyoruz. Yüksek kolesterol kan damarõ
duvarlarõna hasar verseydi, kan damar sisteminin her yerinde verirdi. Bu sistem, sadece kalpte
veya beyinde değil her yerde tõkanõrdõ. Diğer bir deyişle, burun, kulak, dizler, bilekler, parmaklar
ve vücudun diğer organlarõnda enfarktüsle karşõlaşõrdõk. Açõkça bilindiği gibi durum böyle
değildir.
Daha sonra, insanlarda birinci ölüm nedeniyken, hayvanlarda kalp-damar hastalõklarõna
rastlanmadõğõnõ keşfettim. Bir sonraki keşfim, doğal sağlõk için dünya çapõnda büyük bir
ilerlemeydi. Hayvanlar vücutlarõnda, kolajen denilen vücut ve kan damarõ sistemini güçlendirici
molekülleri üretmek için gerekli olan C vitaminini kendileri üretir. Daha fazla C vitamini, daha
fazla kolajen, daha sağlõklõ kan damarõ duvarlarõ ve daha az kalp krizi demektir. Hayvanlar
nadiren kalp krizi yaşarlar çünkü kendi vücutlarõnda yeterli miktarda C vitamini üretirler. Biz
insanlar, bu vitaminden bir molekül bile üretemeyiz ve beslenmemizde çoğu kez çok az vitamin
alõrõz, bu da kan damar sistemimizin zayõf kalmasõna ve birikim oluşmasõna neden olur. Bu
birikimler özellikle, kalbin kan pompaladõğõ koroner damarlar gibi kan damarlarõnõn mekanik
yüklenmeye maruz kaldõğõ bölgelerde oluşur.
Bu buluşlar dizisi, sadece neden hayvanlar kalp krizi geçirmezken insanlarõn geçirdiğini
açõklamakla kalmõyor, neden burun krizi geçirmeyip kalp krizi geçirdiğimizi de açõklõyordu. Bu
arada, bu önemli buluşlar, araştõrma verileri ve klinik çalõşmalarla şüpheye yer bõrakmayacak
şekilde doğrulanõyordu.
Karşõlaştõğõm bilimsel buluşlar, geleneksel araştõrmalarõ bõrakõp, günümüzün hastalõklarõnõ
önleyen ve tedavi eden moleküllere – doğanõn kendisi tarafõndan üretilen ve hücrelerin optimum
çalõşmasõ için gerekli olan moleküller – yönelmemin en önemli nedenidir.
Araştõrma makalelerinizin bir çoğu bilimsel dergilerde yayõnlandõ.
Araştõrmalarõnõzõn odak noktasõ neydi?
Kalp-damar hastalõklarõnõn doğasõ, yani kalp krizleri ve felç ataklarõnõn nedeni hakkõndaki buluş
sadece bir başlangõçtõ. Vitaminler, mineraler, belirli amino asitler ve eser elementlerin,
vücudumuzdaki milyonlarca hücre için biyolojik “yakõt” olarak gerekli olduğu anlaşõldõğõnda
sadece koroner damar rahatsõzlõğõ ve kalp krizleri değil, günümüzün yaygõn sağlõk sorunlarõnõn
da bu bilgiyi kullanarak önlenebileceği aşikardõ. Geçmiş yõllarda, dünya çapõnda bilim adamlarõ ve
doktorlarla işbirliği içinde çalõşan araştõrma enstitüm tarafõndan aşağõdaki hastalõklarõn birincil
olarak bu mikro besinlerin (vitaminler, mineraller, vs.) uzun süreli yetersiz alõmõ sonucunda
oluştuğu şüpheye yer bõrakmayacak şekilde ortaya konmuştur. Günlük beslenmemiz sõrasõnda
veya beslenmemize ek olarak, bu mikro besinlerden optimum miktarda alarak, aşağõdaki
durumlarõ büyük ölçüde önleyebiliriz: Yüksek tansiyon (kan damarõ duvarõndaki milyonlarca
hücrede uzun süreli mikro besin yetersizliği sonucunda ortaya çõkar), kalp yetersizliği (kalp kasõ
hücrelerinde mikro besin yetersizliği), düzensiz kalp atõşõ, diyabetik dolaşõm bozukluklarõ ve
diğerleri.
Diğer bir önemli buluş, kanser hücrelerinin insan vücudunda yayõlmasõnõn doğal yollarla
önlenmesiydi. Birkaç yõl önce, tüm kanser hücrelerinin, hangi kanser tipi olursa olsun ve hangi
organda başlarsa başlasõn, aynõ şekilde yayõldõğõ bilgisini yayõnlamõştõm. Bu hücreler,
vücudumuzun doku moleküllerini (kolajen) kesip geçme yeteneğine sahip “biyolojik makaslar”
(enzimler) kullanõrlar. Daha saldõrgan kanser tipleri, daha fazla kolajen-sindiren enzimler üretir.
Dokularõ parçalayan enzimlerin bu aşõrõ üretimi, doğal yollarla, amino asitler lisin ve prolini, C
vitamini ve diğer belirli mikro besinlerle birlikte kullanarak, azaltõlabilir veya tamamen
engellenebilir. Yakõn zamanda araştõrma şirketimiz, bu enzimlerin faaliyetini engellemede bu
besin sinerjisinden yararlanarak, üzerinde çalõşõlan tüm kanser hücresi tiplerinin bloke
edilebileceğini ortaya koymuştur. Şimdiden Avrupa ve Amerika’da, kanser önleme ve tedavisinin
bu doğal yolundan yararlanan onbinlerce hasta bulunmaktadõr. Yüzlercesi bu hastalõktan
kurtulmuştur. Geleneksel tõpta kanserin şimdiye dek bir “ölüm hükmü” olduğuna dikkat
edildiğinde, bu konu daha da önemlidir. Birçok kanser hastasõnõ, akciğerlerinin, kemiklerinin, bu
doğal tedaviden önceki ve sonraki röntgen filmleriyle dikkatlice belgelendirdik. Bu belgelenmiş
başarõyõ, Kuruluşumuzun www.dr-rath-health-foundation.org adresli internet sitesinde
görebilirsiniz.
Sonuç olarak, günümüzün en yaygõn hastalõklarõnõn bazõlarõnõn kontrolüne katkõda bulunmuş
olmanõn ayrõcalõklõ konumuna sahibim. Geriye kalan tek soru, neden bu bilginin bir an önce
dünya çapõnda yayõlmadõğõdõr. Bu soruyu cevaplamak için, global hastalõk pazarlarõnõn yok
edilmesini mümkün kõlacak her türlü ilerlemeye karşõ savaş veren ilaç yatõrõm endüstrisini
yeniden ele almamõz gereklidir.
Yeni bir tõp kavramõ olan “Hücresel Tõp” õn kurucususunuz. Hücresel
Tõbbõn ne olduğunu ve uygulanmasõnõn getireceği faydalarõ
açõklayabilir misiniz?
Günümüzde tõp, vücut organlarõna bağlõ olarak farklõ disiplinlere ayrõlmõştõr. Kalple kardiyologlar,
bağõrsaklarla gastrologlar ve kemikler ve kalçayla ortopedistler ilgilenir. Bu organa dayalõ
yaklaşõm, sağlõk ve hastalõğõn organ seviyesinde değil, bu organlarõ ve insan vücudunu oluşturan
milyonlarca hücre seviyesinde belirlendiği gerçeğini ihmal etmektedir. Hücre fonksiyonunun
zarar görmesinin ve sonuç olarak hastalõğõn en önemli nedeni hücre seviyesinde biyo-enerji
eksikliğidir. Bu hücrelerin düzgün çalõşmasõ için gerekli olan en önemli biyo-enerji molekülleri,
hücrelerdeki kimyasal reaksiyonlarõ hõzlandõran küçük moleküller olan biyokatalizörlerdir. Bu
doğal moleküller arasõnda en önemli olanlarõ, vitaminler, mineraller, eser elementler ve belirli
amino asitlerdir. Hücresel tõp, bu bilgiyi günümüzün yaygõn hastalõklarõnõn önlenmesi ve
tedavisinde uygulayan yeni bir tõp alanõdõr. Hücresel tõp araştõrma enstitümüzde, kalp-damar
hastalõklarõ, kanser ve bulaşõcõ hastalõklar dahil belirli hastalõklarõ önlemek ve tedavi etmek için
bu mikro besinlere olan ihtiyacõ araştõrmayõ sürdürüyoruz.
Şimdiden, yirmi birinci yüzyõlda tõbbõn, bu bilgiden global çapta yararlanarak, insanlõğõ kalpdamar hastalõklarõ ve kanser dahil günümüzün yaygõn hastalõklarõndan kurtaracağõ
görülmektedir. Kaybedilecek zaman yoktur; dünya üzerindeki her insan, tõp diplomasõ sahibi
olmasõ gerekmeksizin bu ilkeyi anlayabilir. Her sağlõk hizmetleri mensubu, halkõnõn sağlõğõndan
sorumlu her politikacõ, vakit geçirmeden bu bilimsel gerçekleri öğrenmeli ve bu bilgiyi
kullanarak, ulusal sağlõk hizmetleri programlarõ geliştirmelidir.
Neden doğal tedavi ve kontrolün geleneksel ilaç tedavilerinden daha
iyi ve verimli olduğunu düşünüyorsunuz?
İlaç endüstrisi, bir yatõrõm endüstrisidir. Yapõsõ nedeniyle, hastalõklarõ önleyecek ve yok edecek
ilaçlarõ üretemez ve üretmeyecektir. Çünkü bu, ilaçlarõn sürekli kullanõmõ için bir pazar oluşturan
hastalõklarõ ortadan kaldõracaktõr. Bu durumu anlamak zordur, kabul etmek daha da zordur.
Ancak gerçek budur ve herkesin bilmesi gereklidir.
Benzer şekilde, şu anda dünya piyasasõnda bulunan ilaçlarõn %80’inin ispatlanmõş bir etkisi
yoktur, sadece semptomlarõ gidermektedir. Bu gerçeğin direkt bir sonucu olarak, kalp-damar
hastalõklarõ, kanser, AIDS ve diğer birçok hastalõk dahil günümüzün yaygõn hastalõklarõ kontrol
altõna alõnamamõş, etkin, patentsiz alternatifler mevcut olmasõna rağmen yayõlmaya devam
etmiştir.
Dünyanõn her yerindeki biyoloji ve biyokimya öğrencileri, mikro besinlerin hücrelerin optimum
çalõşmasõndaki rolünü öğrenmektedirler. Ne yazõk ki, ilaç endüstrisinin dünya çapõnda tõp eğitimi
üzerinde kurduğu hakimiyet nedeniyle, bu bilimsel sonuçlar tõbbi problemleri çözmeye yönelik
uygulamaya dönüşmemiştir. Dünyanõn doğal sağlõk tedavisinden yararlanmasõnõn ön şartõ, yeni
bilimsel sonuçlarõn kabulü ve hastalõğa dayalõ ilaç yatõrõm endüstrisinin ekonomik olarak
desteklediği yapay bariyerlerin ortadan kaldõrõlmasõdõr.
Yakõn zamanda iki kez Nobel alan Dr. Linus Pauling başarõlarõnõzõ,
önemli olarak tanõmlamõştõ. Neden böyle düşünmüştü?
Linus Pauling, tek başõna iki kez Nobel ödülü alan tek bilim adamõdõr. – İlk Nobel ödülünü Kimya
dalõnda almõştõr ve ikincisi, 1963’teki kõsmi nükleer deneme yasağõ getiren silahsõzlanma
anlaşmasõ için ortaya koyduğu çabalar için verilen, Barõş ödülüdür. Linus Pauling, yirminci
yüzyõlda bilim alanõnda bir devdi. Sayõsõz inorganik ve organik molekülün moleküler yapõsõnõ
çözdü. Proteinlerin yapõsal özelliklerini (alfa helis) ve ilk genetik hastalõğõ (tek hücreli anemi)
bulan kişidir.
Linus Pauling’le yimi yõldan fazla bir süre önce, Almanya’daki tõp öğrencilerinin sözcüsü ve Dünya
Sağlõk Örgütü’nün (WHO) tõp öğrencileri birliği yönetim kurulu üyesi iken tanõşmõştõm. O
zamanki tanõşõklõğõmõz bilime dayanmõyordu – daha çok barõş ve nükleer silahsõzlanma için
çalõşmaya duyduğumuz ortak ilgiden kaynaklanõyordu.
Yõllar sonra kalp-damar sağlõğõ alanõndaki kendi çalõşmalarõm, vitaminlerin rolünü öğrenmemi
sağladõ ve onunla bu keşifler hakkõnda konuştum. Bu keşfin önemini hemen farketti ve
Kalifoniya’daki enstitüsünde kalp-damar araştõrmalarõ müdürü olmam için beni davet etti.
Linus Pauling ve ben, bilim alanõnda çalõşan iki iş arkadaşõndan daha yakõndõk. Daha sağlõklõ ve
barõş içinde bir dünya için ortak bir görüşü paylaşõyorduk. Bu yüzden, ölümünden kõsa bir süre
önce Linus Pauling’in beni kendisinin yerini alacak kişi olarak gördüğünü belirtmesi şaşõrtõcõ
değildir.
Geleneksel bilim çevreleri sizin çalõşma ve araştõrmalarõnõza nasõl
tepki gösterdi?
Yeni buluşlar üç aşamadan geçer. İlk önce saçma bulunurlar, sonra bunlara karşõ yoğun
mücadele verilir, en sonunda da bir gerçek olarak kabul edilirler. Kalp-damar sağlõğõ ve kanser
alanõndaki buluşlarõm da istisna değildir. Bypass ameliyatlarõ ve balon kateter (anjiyoplasti) gibi
mekanik çözümlerin kalp-damar salgõnõnõn “çözümleri” olduğu ve radyoterapi ve kemoterapinin
kanserin “çözümleri” olduğu bir tõp dünyasõnda, doğal, güvenli ve ucuz yöntemlerle bu sağlõk
problemlerinin önlenmesi ve kontrolünün mümkün olmasõ bir devrimden başka birşey değildir.
Kalp-damar sağlõğõ alanõnda, temel bilimsel makalem “İnsanlardaki kalp-damar hastalõğõ
bilmecesinin çözümü”nün yayõnlanmasõ ile yaygõn kabulü arasõnda 10 yõldan fazla süre geçmiştir.
Sonunda 4 Mayõs 2002’de bu gerçekleşti. Dünyanõn önde gelen tõp fakültelerinden olan Stanford
Üniversitesi, tõp fakültesi tarafõndan düzenlenen sempozyuma bu buluşumu sunmak üzere beni
davet etti. Bu davet, kalp-damar hastalõğõnõn, denizci hastalõğõ iskorbütün başlangõç evresine
benzediği yolundaki yeni anlayõşõmõzõn artan toplumsal kabulünü yansõtmaktaydõ.
Bu sunum, yüzyõldan fazla süredir ilaç karteli tarafõndan kullanõlan, önde gelen bir tõp
kurumunda, kardiyolojinin en temel çözülmemiş sorularõndan bazõlarõnõ ilk defa özetlemekteydi:
“Neden hayvanlar kalp krizi geçirmezken insanlar geçirir”; neden kalp krizi geçiririz ama burun
krizi geçirmeyiz; neden atardamarlarõmõz sertleşir (arteriyoskleroz) ama toplardamarlarõmõz
sertleşmez. Yani neden “venoskleroz” diye birşey yoktur. Bu sunumun tamamõ Kuruluşumuzun
internet sitesinde bulunmaktadõr.
Benzer şekilde kanser alanõnda, kanserin lisin ve diğer mikro besinler uygulanarak
engellenmesi buluşumun yayõnlanmasõ ile topluma sunulmasõ arasõnda yaklaşõk 10
8 Mart 2002’de, bu ilerleme dünyanõn en büyük gazetesi “USA Today”de tam
duyurulmuştur. Hõzlõ bir şekilde yayõlmõştõr ve bir çok kurum ve ülke
yararlanmaktadõr.
doğal şekilde
yõl geçmiştir.
sayfa olarak
bu bilgiden
Bilimsel çevrelerden muhalefetle karşõlaşmazken, ilaç endüstrisinden gelen muhalefet çok sert
oldu. Son beş yõldaki stratejileri, hastalõğa dayalõ olan trilyonlarca dolarlõk global yatõrõm
endüstrilerini korumak için, doğal patentsiz sağlõk alanõndaki bu ilerlemelerin yaygõnlaşmasõnõn
yasadõşõ ilan edilmesine çalõşmak olmuştur.
Kitaplarõnõzõn ilaç endüstrisine etkisi ne oldu?
“Neden Hayvanlar Kalp Krizi Geçirmezken İnsanlar Geçirir” adlõ kitabõm, “ilaç endüstrisinin
yasalarõ” nõ ilk defa ortaya koymuştur. Bu yasalar, hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisini bir sağlõk
endüstrisi değil bir yatõrõm endüstrisi olarak tanõmlar. Patent alõnabilirlik ilkesinin, bu endüstrinin
araştõrmalarõnõ dünyadaki insanlarõn sağlõk ihtiyaçlarõnõ karşõlamak yerine para kazanmaya
yönlendiren bir ilke olduğunu ortaya koyar. Bu kitap, dünyadaki yüzmiyonlarca insanõn erken
ölümü ve toptan ekonomilerin finansal yõkõmõ ile ilgili olarak ilaç yatõrõm endüstrisini açõkça
suçlamaktadõr. Dünyanõn en büyük yatõrõm endüstrisinin, trilyonlarca dolarlõk bir dolandõrõcõlõk
projesi olarak maskesinin düşürülmesi cesur bir eylemdi. 21 Haziran 1997’de Almanya’daki 3500
kişilik bir topluluğa bu konularõ ilk defa açõkladõğõmda, etkisi tüm dünyada hissedildi.
İlaç endüstrisinin bana karşõ misillemede bulunmamasõnõn tek nedeni, bu vicdansõz “hastalõkla
birlikte iş”le 20. yüzyõlda insanlõğa karşõ işlenmiş en büyük suç olan ikinci dünya savaşõndaki
kitlesel katliamlar arasõnda bağlantõ kurmamdõr. 70 yõl önce, Avrupa’nõn en büyük petrokimya ve
ilaç kartelinin Hitler’in iktidara gelişini finansal olarak desteklediği, tarihsel bir gerçektir. İkinci
Dünya Savaşõ, öncelikli olarak Doğu Avrupa ve Asya’daki doğal kaynaklarõn ele geçirilmesi için
yapõlmõş bir savaştõr.
Nuremberg Savaş Mahkemesi 1946/47’de, I.G. Farben adlõ bu petrokimya karteli olmadan İkinci
Dünya Savaşõnõn mümkün olamayacağõnõ ortaya koymuştur. Bu mahkemenin sonucunda, I.G.
Farben, Bayer, BASF ve Hoechst olarak üçe bölündü ve yöneticilerinin bir kõsmõ, uluslararasõ
hukuka aykõrõ bir şekilde savaş çõkarmak, katliam, yabancõ ülkelerdeki özel ve kamuya ait
mallarõn istismarõ ve yağmalanmasõ ve insanlõğa karşõ yapõlmõş diğer suçlardan ceza aldõ. İkinci
dünya savaşõnõn arkasõndaki şirketin tarihi, Josef Borkin’in ‘I.G. Farben’in Suç ve Cezasõ’ adlõ
kitabõnda belgelenmiştir. Bu kitap Kuruluşumuzun internet sitesinde yer almaktadõr.
Böylece, maskesini düşürme stratejimi uygulamaya koymamdan hemen sonra ilaç endüstrisi
savunmaya geçti. Bu yüzden, misillemeye kalkõşmamalarõ veya iftira ve karalama suçlamalarõyla
dava açmamalarõ şaşõrtõcõ değildir. Bu arada, ilaç endüstrisinin trilyonlarca dolarlõk sahtekarlõk
operasyonu olduğunu açõğa vurmaya yönelik on yõllõk çabalarõm, Avrupa’nõn en büyük haftalõk
haber dergisi “Der Spiegel”deki bir başyazõda onaylandõ. Bu yazõda, ilaç endüstrisine,
sahtekarlõk, aldatma, insanlarõn hayatlarõnõ tehlikeye atma, dünya ülkelerinin ekonomilerini
milyarlarca dolarlõk zarara uğratma suçlamasõ ve geçmiş yõllarda benim yaptõğõm birçok diğer
suçlama açõk bir şekilde yöneltilmektedir. Hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisine karşõ yaptõğõm ilk
toplumsal açõklamalardan sonra bu gerçekleri doğrulayan geniş medya yayõnlarõnõn yapõlmasõ için
5 yõl geçmesi gerekmiştir. Bu şaşõrtõcõ değildir, çünkü bu makalede ilaç endüstrisinin dünyadaki
üst düzey politik yöneticilerle yakõn ilişki içinde olduğu da doğrulanmõştõr. Bu makalede ayrõca,
bir hükümet hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisine karşõ bir eyleme girişeceği zaman, Amerikan
elçiliklerinin Amerikan hükümeti adõna doğrudan devreye girdiği de açõklanmaktadõr!
Sadece doğal sağlõk alanõnda değil hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisinin maskesini düşürme
konusunda da öncü olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. 31 Mart 2003 tarihli “Der
Spiegel”deki makale, öngörülebilir bir gelecekte ilaç endüstrisini yõkacak olan ilk domino taşõdõr.
Diğer medya kuruluşlarõ bunu takip edecektir. Ve bu iyi bir gelişmedir. Milyonlarca insanõn hayatõ
ve dünyadaki ülkelerin ekonomileri, ana amacõ gezegenimizdeki bu trilyonlarca dolarlõk
sahtekarlõğõ korumak olan şu anki Amerikan ve İngiliz yönetimleri dahil, gittikçe artan sayõdaki
vicdansõz politikacõyõ destekleyerek kendilerini yenileyen bir avuç yatõrõmcõya kurban edilemez.
Kitaplarõnõz dünyanõn her yerinde bulunabiliyor mu?
Kitaplarõm 10’dan fazla dile çevrildi ve çoğu dilde basõlõ olarak mevcuttur. İlgilenen herkesin bu
bilgiye ulaşabilmesi için bu kitaplarõ internet sitemizde online olarak sunmaktayõz. Kalp-damar
hastalõklarõ, kanser ve diğer yaygõn sağlõk sorunlarõnõn doğal yollardan önlenmesi ve tedavisi
dahil milyonlarca insan için hayat kurtaran bu bilginin yayõlmasõnõ sürdürmek için her türlü
çabayõ göstermekteyiz.
Bu bilgi o kadar temel ve önemli ki vakit geçirmeden dünya çapõnda yayõlmalõdõr. Bu mesajõn
önemini anlayan ve yaygõnlaştõrõlmasõna destek olan her gazete, radyo istasyonu, televizyon
kanalõ ve diğer medya kuruluşlarõna açõğõz. En önemli üç kitap şunlardõr: Kalp krizleri, felç
ataklarõ, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, düzensiz kalp atõşõ ve diğer kalp sorunlarõ alanõndaki
ilerlemeyi anlatan “Neden Hayvanlar Kalp Krizi Geçirmezken İnsanlar Geçirir” adlõ kitap.
Kanserin doğal yollardan kontrolündeki ilerlemeyi anlatan “Kanser” adlõ kitap. Bu kitapta ilk defa
kanserin artõk bir ölüm hükmü olmadõğõ ifade edilmektedir. Yazdõğõm üçüncü kitap, ilaç karteline
karşõ yürüttüğüm 10 yõllõk mücadelemin belgesidir. Adõ ”İnsanlõk Adõna”dõr.
Bu ilerlemeleri neden daha önce duymadõk?
Cevabõ açõktõr. İlaç endüstrisi doğal bir şekilde gelişen bir endüstri değildir. Hastalõklardan para
kazanmak için, doğal patentsiz tõbbi tedavilerin dünya çapõnda yaygõnlaşmasõnõ engellemek
zorunda olan yatõrõmcõlar tarafõndan yapay bir şekilde yaratõlmõştõr.
20. yüzyõlõn başõnda, Rockefeller grubu Amerika ve diğer ülkelerdeki petrol endüstrisinin büyük
kõsmõnõn kontrolünü elinde tutmaktaydõ. Buradan gelen trilyonlarca dolarlõk gelire dayanarak, bu
yatõrõm grubu yeni bir pazar tanõmladõ: insan vücudu. Bu yatõrõmõn getirdiği kar veya gelir, icat
edilen ilaçlarõn patentinin alõnmasõna bağõmlõydõ. Bu yeni yatõrõm endüstrisinin trilyon dolarlõk
karlarõ, tõp bilimini sistematik olarak, ilaçlar tarafõndan yönlendirilen yatõrõm endüstrisine
dönüştürmek için kullanõlmõştõr. Birkaç onyõl içinde, tõp fakülteleri, medya ve politik arenadaki
etkilerini kullanan bu çõkar gruplarõ, tõp bilimini kontrolleri altõna almõşlardõr.
Bu endüstrinin karşõlaştõğõ en büyük problemlerden biri, doğal sağlõk ürünlerinden gelen
rekabetti. 1920 ile 1935 arasõnda, optimum hücre metabolizmasõ için gerekli olan vitaminler ve
lüzumlu besinlerin çoğu keşfedilmişti. Bilim dünyasõ için, hücre metabolizmasõnda bu gerekli
moleküller olmadan, hücrelerin düzgün çalõşmayacağõ ve hastalõklarõn kaynağõ olacaklarõ açõk bir
gerçekti.
İlaç yatõrõm stratejistleri, bu gerçeğin farkõna vardõ ve bu hayat kurtaran bilginin dünyadaki
insanlara yaygõn bir şekilde ulaşmasõnõ engellemek için global çapta bir kampanya başlattõlar. Bu
bilgiyi susturmak sadece ilk adõmdõ. Aldatmaya dayalõ ilaç endüstrisi projesini oluşturma yolunda
sonraki stratejik adõmlar, bu doğal, patentsiz tedavilerle ilgili sağlõk bilgisini kötüleyerek gözden
düşürmek ve sonuç olarak, doğal tedavilerin önleyici ve iyileştirici özellikleri ile ilgili beyanlarõ
yasadõşõ ilan ettirmeyi içermekteydi.
Tüm bu önlemlerin tek bir amacõ vardõ: Sadece semptomlarõ düzelten patentli ilaçlara dayanan
ilaç yatõrõm endüstrisini, hücresel sağlõğõ korumak için gerekli olan doğal, patentsiz tedavilere
karşõ korumak. Bir tezat olarak, temel hücre fonksiyonlarõ için gerekli olan ve biyoloji
kitaplarõnda tanõmlanan doğal moleküllerle ilgili bilimsel gerçekler, tüm bu yatõrõm endüstrisi için
ölüm kalõm meselesi haline gelmişti. Hastalõklarõn, doğal patentsiz moleküllerle hücre sağlõğõ
optimum hale getirilerek önlenebilmesi, hastalõğa dayalõ olan ilaç yatõrõm endüstrisinin temelini
tehdit etmekteydi. Önlenen veya yok edilen bir hastalõk, artõk bir pazar olamazdõ.
Özel önem taşõyan bir konuda, ilaç endüstrisinin tõp mesleğine olan etkisidir. Amerika’da,
Harvard, Yale, Mayo Clinic ve diğerleri gibi “Sarmaşõk Ligi” üniversiteleri dahil özel tõp
fakültelerinin kurulmasõyla, ilaç endüstrisi dünya çapõnda tõp çevrelerinin görüşlerini satõn almõş
oldu. Artan bir şekilde, tõbbi tedavi eğitimi ilaçlara ağõrlõk vermeye başladõ ve -aynõ zamandadoğal sağlõk tedavileri “eskimiş” diye nitelenerek yasaklandõ.
Geçtiğimiz birkaç onyõlda tõp fakültelerinden mezun olan doktorlarõn çok azõ, C vitaminin hücre
metabolizmasõndaki rolü için ilk Nobel Ödülünün 1937’de verildiğini bilmektedir. Böylece, yarõm
yüzyõldan fazla bir süredir, doktorlar -dünya çapõnda milyonlarcasõ- vitaminler, mineraller ve
eser elementlerin hayat kurtaran rolü hakkõnda hiçbir bilgi sahibi olmadan tõp fakültesinden
mezun olmaktadõr.
Aşağõdaki gerçeklere bakarak, herkes bu yatõrõm stratejisinin insan sağlõğõ üzerindeki yõkõcõ
sonuçlarõnõ anõnda anlayabilir. Günümüzde yaşayan 6 milyar insandan çok azõ insan vücudunun
C Vitamini üretmediğini bilmektedir. Artõk, (atardamarlarõ ‘denizci hastalõğõ’ iskorbütten
koruduğu bilinen) bu vitamin molekülünün, kalp krizlerini, felç ataklarõnõ ve diğer kalp-damar
sağlõğõ problemlerini önlemede birinci faktör olduğu, bilimsel bir gerçektir. Böylece, bu hayat
kurtaran bilginin ilaç yatõrõm endüstrisinin çõkarlarõ uğruna tõp mesleğinden yasaklanmasõ,
sanayileşmiş dünyada ve gelişmekte olan ülkelerin kentsel bölgelerinde bir numaralõ sağlõk
salgõnõ olan kalp-damar hastalõğõ salgõnõnõ yaratmõştõr.
Dünyada yaşayan çok az kişi insan vücudunun, proteinlerin yapõ taşõ olan doğal amino asit lisini
üretmediğini bilmektedir. Günümüzde, bu doğal molekül lisinin kanser hücrelerinin vücutta
yayõlmasõnõ engellemede en önemli faktörlerden biri olduğu anlaşõlmõştõr. Kanser, sanayileşmiş
dünyadaki salgõnlar içinde ikinci sõradadõr ve bir kanser hastasõnõn hayatõnõn son ayõnda satõlan
ilaçlar, hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisinin en karlõ pazarlarõndan birini oluşturmaktadõr.
Böylece, 21. yüzyõlõn başõnda insanlõk bir kabustan uyanmaktadõr. Vücudumuz tarafõndan
üretilmeyen ancak optimum hücre fonksiyonu için gerekli olan moleküllerle ilgili basit sağlõk
bilgisinin yaygõnlaştõrõlmasõ ile sanayileşmiş dünyadaki ve riskli ülkelerdeki ölümlerin üçte ikisi
engellenebilirdi.
Ayrõca, dünyadaki insanlarõn bir yüzyõl boyunca ‘uyumuş’ olmalarõnõn zekamõzla ilgili olmadõğõnõ
anlamamõz gerekir. Aldatõcõ ve sahtekar ilaç endüstrisinin, işini sürdürebilmek amacõyla aldatma
için ve ‘insanlõğa hizmet’ gibi yapay bir görüntü yaratmak için milyarlarca dolar harcadõğõnõ
görmeliyiz. Amacõna ulaşmak için bu endüstri, araştõrmaya harcadõğõ miktarõn iki katõnõ
‘pazarlama’ya harcamõştõr.
Şu anda Amerika Birleşik Devletleri savaş bakanõ olan Donald Rumsfeld, birçok çokuluslu ilaç
şirketinin icra kurulu başkanlõğõnõ yapmõştõr. Bush yönetimindeki mevcut konumuna getirilmeden
önce, bu endüstriye olan hizmetlerinden dolayõ çok sayõda ödül almõştõr. Rumsfeld ve –
Rockefeller yatõrõm gurubu dahil- bu endüstrideki tüm yöneticilerin bu gerçekleri bildiğine şüphe
yoktur. Hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisiyle ilgili gerçeğin dünya çapõnda bir alev gibi yayõlmasõ
karşõsõnda korkudan titremektedirler. Bu gerçekleşirse, kaderleri bellidir: Bilinçli olarak aldõklarõ
kararlar sonucunda, önlenebilecek hastalõklar nedeniyle milyonlarca insanõn ölümünden sorumlu
tutulacaklardõr. Şunu biliyorlar: ya insanlõğõ bir savaşa ve global bir ‘Büyük Birader’
senaryosunun içine sokacaklardõr ya da insanlõk onlarõ alaşağõ edecektir. Bir orta yol yoktur. Şu
anki savaşõn perde arkasõ budur. Tüm gezegeni ele geçirme çabalarõnõn nedeni budur.
Yüzyõldan fazla bir süredir trilyonlarca dolarlõk ilaç sahtekarlõk projesinin bir ön şartõ, günümüzün
yaygõn hastalõklarõn önlenmesinde hayat kurtaran doğal, patentsiz sağlõk bilgisinin
kullanõlmasõnõn yasaklanmasõ olmuştur. İşte tam bunu yaptõklarõ ve bu ilerlemeleri daha önce
duymadõğõmõz için şaşõrmamamõz gerekir.
Dünya Sağlõk Örgütü’nün rolü ne oldu, beslenmeyi desteklemedi mi?
Dünya Sağlõk Örgütü (WHO), 50 yõldan fazla bir süre önce dünya üzerindeki insanlarõn sağlõk
durumlarõnõ geliştirmek amacõyla kuruldu. İlk çalõşma konularõndan biri beslenmeyle ilgili bilginin
yaygõnlaştõrõlmasõ idi. Yaklaşõk on yõl boyunca, Gõda ve Tarõm Örgütü (FAO) ile birlikte yõllõk
‘Ortak Beslenme Raporlarõ’ yayõnladõlar.
Daha sonra, ilaç yatõrõm çõkar gruplarõ WHO’nu tam kontrolünü ele geçirdi. Tam zõt bir örgüte
dönüştürüldü. 1963’te, WHO’nun dünyadaki insanlara hizmet için kurulmasõndan sadece 15 yõl
sonra, global ilaç kartelinin bir aracõ haline geldi. 1963’te, mikro besinlerin (vitaminler,
mineraller ve amino asitler) hastalõklarõ önlemek, tedavi etmek ve yok etmek için kullanõlmasõna
karşõ mücadele etmek üzere yeni bir komisyon kuruldu. WHO/FAO “Codex Alimentaris”
(beslenme standardõ) komisyonunun amacõ, dünyadaki insanlarõn bu doğal sağlõk bileşenlerini
tedavi amacõyla kullanmasõnõ önlemek için yapay “üst limitler” koymaktõ. Ayrõca bu komisyon, bu
mikro besinlerin ispatlanmõş bilimsel faydalarõyla ilgili doğal sağlõk bilgisinin yaygõnlaştõrõlmasõna
karşõ bir “kutsal savaş” başlattõ. Böylece İlaç-Karteli, WHO’yu global araçlarõ olarak kullanarak ilk
küreselleşme yasalarõnõn – patentli ilaçlarõn global sağlõk tekelini yapay bir şekilde güvenceye
almak için korumacõ yasalar – çõkmasõnõ sağladõ.
Bu şekilde, geçen 40 yõlda, insanlarõn sağlõk durumunu geliştirmek için kurulan bu Örgüt, bir
avuç yatõrõmcõnõn çõkarlarõ doğrultusunda tam ters bir amaç kullanõlmõştõr: Günümüzün yaygõn
hastalõklarõnõn önlenmesinde insanlarõ hayat kurtaran bilgiden habersiz bõrakmak.
Ağustos 2002’de Johannesburg’da düzenlenen dünya zirvesinde 10-Noktalõ-Programõm “2002
Yõlõnda Herkes için Sağlõk”õn yayõnlanmasõ bu Örgüt için dönüm noktasõ oldu. 100’den fazla
Devlet Başkanõnõn, ilaç endüstrisinin hilekar yapõsõ ve doğal sağlõk alanõndaki alternatifler
hakkõnda bilgilendirilmesi ile, WHO’yu yeniden kazanma ve dünyadaki insanlarõn yararõna
kullanma mücadelesi başlamõş oldu. Afrika, Güney Amerika ve Asya’daki gelişmekteki ülkeler bu
tarihi savaşa önderlik etmektedir. Ancak hata yapmamalõyõz. WHO’nun içine yuvalanmõş olan ilaç
kartelinin güçleri, gönüllü olarak vazgeçmeyeceklerdir.
Dünyadaki insanlar, WHO’yu kendi zõttõna dönüştüren çõkar gruplarõ ile Irak savaşõ ve bu
gezegendeki mevcut uluslararasõ krizi çõkartanlarõn aynõ çõkar gruplarõ olduğu
gerçeğini
görmelidir. Yani, WHO’nun kontrolünün ele geçirilmesi savaşõ, herhangi bir askeri savaş kadar
vahşi bir şekilde yapõlacaktõr. Bu mukayese mantõklõdõr – sonuçta, iki durumda da kurbanlar,
binlerce veya milyonlarca insandõr.
WHO’nun kontrolünü ele geçirme savaşõnõn sonucu kesindir: dünyadaki insanlar, kendilerinin ve
gelecek nesillerin iyiliği için bu savaşõ kazanacaklar ve bu dünya kurumunun kontrolünü yeniden
ele geçirecekler. Bunun ne kadar zaman alacağõ, sonuçta insanlarõn bu gelişmeler hakkõnda
bilgilendirilmesine ve hükümetlerinden ulusal ve uluslararasõ seviyede eyleme geçmesini
istemesine bağlõdõr. Bu arada, satõn alõnamayacak, rüşvet yemeyecek veya etkilenemeyecek
kurumlarõn var olmasõ çok önemlidir. Dr. Rath Sağlõk Kuruluşu bu hedefe katkõda bulunmak için
kurulmuştur.
Codex Alimentarius Komisyonu’ndan bahsettiniz. Bu konuda daha
fazla bilgi verebilir misiniz?
Codex Alimentarius, WHO ve FAO’nun bir komisyonudur.
Üyelerinin yaklaşõk yarõsõ, ilaç
endüstrisi ile doğrudan veya dolaylõ olarak bağlantõlõdõr. Codex Alimentarius, gõda koruma ile ilgili
çeşitli sorulara yönelmekle birlikte, zaman, emek ve kaynaklarõnõn büyük bir kõsmõ, ilaç kartelinin
vitaminler, mineraller ve diğer gerekli besinlerle ilgili doğal sağlõk bilgisinin yayõlmasõna karşõ
yürüttüğü savaşta harcanmõştõr.
İskorbüt-kalp hastalõğõ bağlantõsõ ile ilgili buluşum, “Neden Hayvanlar Kalp Krizi Geçirmez” adlõ
kitabõmõn başarõsõ ve doğal tedavilerin ABD’de yasadõşõ ilan edilmesi çabalarõnõn 1994’te başarõsõz
olmasõndan sonra, ilaç şirketleri “Codex Alimentarus” u 1995 yõlõnda yeniden canlandõrdõlar. O
zamandan beri, hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisini etkin, güvenli, patentsiz mikro besinlerden
korumak için yoğun çaba gösteriyorlar. Bu komisyon, her yõl kapalõ kapõlar ardõnda toplanõyor.
Öncelikli görevi, vitaminler, mineraller ve diğer gerekli besinlerin önleyici ve tedavi edici
özellikleri ile ilgili sağlõk beyanlarõnõ yasa dõşõ yapmaktõr. Bu vicdana sõğmayan tavsiyeler, ilaç
kartelinin çõkarõna uygun olarak Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna getirilecek ve Birleşmiş
Milletlere üye tüm ülkelerde, yani dünya çapõnda bağlayõcõ yasa haline getirilmesi önerilecektir.
En azõndan, ilaç kartelinin planõ budur.
Son bir kaç yõlda, İlaç Kartelinin ‘Codex’- planlarõna karşõ, bilimsel konferanslar, mitingler ve
‘Codex’ Komisyonu üyelerini ve destekleyen hükümetleri protesto kampanyalarõ dahil düzenli
protesto faaliyetleri organize ettik. Sonuncu protesto kampanyasõnda, bu vicdansõz çabayõ
destekleyen ülkelerin hükümetlerine ve parlamento üyelerine 600 milyondan (!) fazla protesto
mektubu ulaşmõştõr.
Kasõm 2002’de Berlin’deki ‘Codex’ toplantõsõ öncesinde, Güney Afrika dahil dünyanõn her
yerinden sağlõk uzmanlarõyla bir konferans düzenledik. Bu ‘Codex toplantõsõ’nda Güney Afrika
resmi delegesi, ‘Codex Alimentarus’un arkasõnda yatan ikiyüzlülüğü ilk defa teşhir etmiştir. Bu
adõmõn önemini anlamak için aşağõdaki gerçekler ortaya konmalõdõr:
Sağlõklõ düşünebilen hiç kimse, doğal sağlõğõn yasaklanmasõnõ kolaylõkla desteklemez. Bu yüzden
ilaç kartelinin, henüz karar vermemiş politikacõlara doğal sağlõk tedavilerini yasadõşõ hale
getirmek için bir bahane bulmasõ gerekmiştir. Bu bahane, var olmayan, vitamin yan etkilerinin
icadõ ile bulunmuştur. Tabi ki bu yan etkiler, ilaç çõkar gruplarõnõn hayalinde ve global halkla
ilişkiler makinelerinin çizim tablolarõnda yer almaktaydõ. Vitaminler, mineraller ve amino asitler,
hayatõn yapõ taşlarõdõr ve vücut bunlarõn fazlasõnõ herhangi bir sorun olmadan atabilir.
Bu nokta, sentetik ilaçlar için tam tersidir. Sentetik olduklarõ için vücut onlarõ tanõmaz ve bu
yüzden neredeyse tüm ilaçlarõn ağõr yan etkilerle bağlantõsõ vardõr. Journal of the American
Medical Association’õn 15 Nisan 1998 tarihli sayõsõna göre, ilaçlarõn bu ölümcül yan etkileri
sanayileşmiş dünyadaki ölüm nedenleri arasõnda dördüncü sõrada yer almaktadõr. Bu gerçekleri
göz ardõ ederek, ilaç hakla ilişkiler makinesi, dünya çapõndaki toplum görüşünü şekillendirmeye
ve Codex Alimentarius’un vicdana sõğmayan tavsiyelerini geçirmek için ihtiyaç duyduklarõ
politikacõlarõ zorlamaya çalõşmaktadõr.
Bu bilgiye dayanarak, 2002’deki ‘Codex’ Toplantõsõnda, ilaç Kartelinin ‘Codex’ dahilindeki on yõllõk
çabalarõnõn iki yüzlüğünü resmi bir hükümet olarak açõğa vurarak bizim dile getirdiğimiz konularõ
destekleyen Güney Afrika hükümetinin tutumunu takdir etmeliyiz. Ancak bu bir tesadüf değildi.
İki yõl önce, Güney Afrika hükümeti AIDS ilaçlarõna patent hakkõ ödemeyi reddederek ilaç
karteline savaş açmõştõ.
Tezleri çok netti: Fahiş patent haklarõnõ ödemek, bu ilaçlarõn, Güney Afrika ve gelişen ülkelerdeki
insanlarõn büyük çoğunluğu için ulaşõlamaz olmasõ anlamõna gelmektedir. Yani ilaç endüstrisi,
yüksek kar oranlarõnda õsrar ederek, Afrika’daki ve dünyadaki milyonlarca insanõn hayatõnõ
bilerek tehlikeye atmaktadõr. İlaç Karteli – yani Uluslararasõ İlaç Üreticileri Federasyonu – Güney
Afrika hükümetine Pretoria mahkemesinde dava açacak kadar kibirliydi. Beklendiği gibi, bu
savaş mahkeme salonunda değil kamu vicdanõnda kazanõlmõştõ.
”Hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisinin çõkarõ için meydana gelen ölümler”e karşõ dünya çapõnda
yapõlan protestolar, ilaç kartelinin bu davayõ sürdürmesini imkansõz kõldõ. Ocak 2001’de, Güney
Afrika hükümetiyle mahkemede mücadeleye giriştikten sadece haftalar sonra, ilaç karteli
yenilgiyi kabuI etti ve şikayetini geri çekti. Güney Afrika hükümeti, ilaç karteline karşõ tarihi bir
zafer kazanmõştõ. Bu arada, bir çok ülke Güney Afrika hükümeti örneğini takip ederek ağõr patent
haklarõnõ ödemek zorunda kalmadan kendi ilaçlarõnõ üretmektedir.
AIDS ilaçlarõndan bahsettiniz. Bu ilaçlara doğal alternatifler var mõ?
Tüm virüslerin doğal tedavilerle kõsmen veya tamamen bloke edilebilmesi bilimsel bir gerçektir.
Askorbat (C vitamini), virüslerin çoğalmasõnõ (kendini kopyalamasõnõ) yavaşlatõr. Önemli bir
bilimsel dergi olan Proceedings of the National Academy of Science USA’de 1990 yõlõnda
yayõnlanan bir çalõşma, insanlar tarafõndan günlük olarak alõnabilecek miktarlardaki C Vitamininin
HIV-Virüsünün çoğalmasõnõ %99.9’un üstünde bir oranda bloke edebildiğini göstermiştir!
Amerika’da yayõnlanan Proceedings of the National Academy of Sciences, dünyada en çok
okunan bilimsel yayõnlardan biridir. Yani on yõldan fazla bir süredir, ilaç endüstrisi, Dünya Sağlõk
Örgütü ve tõp kurumu, ilaçlarõn doğal, patentsiz alternatiflerinin var olduğunu bilmektedir. Daha
da ötesi bu doğal tedaviler, hastalõğõ kontrol etme konusunda mevcut ilaçlara dayalõ
yaklaşõmlarõn hepsinden daha etklilidir.
Virüslerin yayõlmasõnõ engelleme konusunda önem taşõyan ikinci madde amino asit lisindir. Tüm
virüsler, çevredeki dokuyu (kolajen) enzimler (kolajenazlar) yardõmõyla sindirerek yayõldõğõndan,
bu enzimleri nötralize etmek virüsün yayõlmasõnõ yavaşlatõr veya durdurur. Doğal amino asitler
lisin ve prolinin bu etkiyi yaptõğõ gösterilmiştir. Daha da ötesi, A vitamini ve diğer gerekli
besinlerin bağõşõklõk sistemini güçlendirdiği ve böylece AIDS’in etkin bir şekilde önlenmesi ve
tedavisine katkõda bulunduğu belgelenmiştir.
Bu bilgiden hemen yararlanmak ve – hasta, sağlõk çalõşanlarõ ve sağlõkla ilgili politikacõlarõ ayõrt
etmeden – bu hayat kurtaran bilginin yayõlmasõna yardõmcõ olmak isteyen herkes için, bu
çalõşmalarõn birçoğuna kuruluşumuzun internet sitesinde yer vermekteyiz.
Neden BM AIDS programõnõn ilaç endüstrisinin yararõna olduğunu
düşünüyorsunuz?
Birleşmiş Milletler’in programlarõnõn çoğunluğunda ilaç çõkar gruplarõ ağõr basmaktadõr. Aynõ şey
BM-AIDS programõ için de geçerlidir. İlaç endüstrisi için, sanayileşmiş ülkelerde olduğu kadar
gelişmekte olan ülkelerde de bir güvenilirlik savaşõnõn başladõğõnõ anlamalõyõz. Gittikçe artan
sayõdaki ülkeler, ilaçlarõn, sadece etkin değil, aynõ zamanda çok düşük maliyetlerle, patent hakkõ
ödemeden elde edilebilen doğal alternatifleri olduğunu fark etmektedir. Sonuç olarak, dünyadaki
birçok hükümet, hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisinin vicdansõz yapõsõnõ ve sahtekar iş planõnõ
farketmiştir ve ulusal sağlõk stratejilerini doğal sağlõk yaklaşõmlarõna yönlendirmektedir.
Hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisinden uzaklaşmaya karar veren her ülkenin bu yatõrõm
endüstrisinin tabutunda bir çivi olacağõnõ anlamalõyõz. Böyle bir karar sadece ilaç endüstrisinin
artõk bu ülkede daha önce yaptõğõ karlarõn çok azõnõ elde edebileceği anlamõna gelmez. Çok daha
önemli bir sonucu vardõr: Hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisine sõrtõnõ dönen her ülke, dünyanõn ilaç
yatõrõm gruplarõ tarafõndan desteklenen yüzyõllõk hastalõkla birlikte sahtekarlõk sektörünü tanõmasõ
için bir katkõdõr.
Gittikçe artan sayõda ülkenin ilaç kartelinin boyunduruğundan kurtulmasõ, bu endüstri için yõkõcõ
etkiye sahiptir. Sürekli artan sayõda ülkenin, AIDS salgõnõn insanlarõna yeterli miktarda C
vitamini ve diğer patentsiz doğal tedavilerden optimum miktarda sağlayarak kontrol altõna
alõnabileceğini farkettiğinde olacaklarõ hayal edin. İlaç endüstrisinin bu doğal maddelerle ilgili
hayat kurtaran bilgiyi bilinçli olarak sakladõğõnõ farkettiklerinde insanlarõn tepkisinin ne olacağõnõ
hayal edin.
Şu anda bu, ilaç şirketlerinden global çapta uzaklaşmaya şahit oluyoruz. Ürdün, Birleşik Arap
Emirlikleri, Nijerya, Güney Afrika, Angola, Malawi hükümetleri ve birçok diğer Afrika hükümetleri
yanõnda Çin Halk Cumhuriyeti de doğal sağlõk hizmetleri stratejilerini uygulamaya karar
vermiştir. İlaç yatõrõm endüstrisinin karşõ karşõya kaldõğõ şey, bir ‘domino etkisi’ değildir –
hastalõğa dayalõ global ilaç sektörünün ‘Berlin Duvarõ’nõn yõkõlmasõdõr.
AIDS’ten en çok etkilenen insanlara ve uluslara hizmet etmek için, Birleşmiş Milletler ve tüm
örgütleri doğal sağlõk alanõndaki ilerlemelerden yararlanmalõ ve bu bilgi ve tedavileri dünyadaki
insanlara en kõsa sürede ulaştõrmalõdõr.
İlaç endüstrisi gibi güçlü çõkar gruplarõna saldõrõrsanõz düşman sahibi
olmaz mõsõnõz?
İki defa Nobel kazanmõş olan Linus Pauling’den meşaleyi aldõğõmdan beri bu güçlerle karşõ
karşõya geliyorum. En başõndan beri, iskorbüt-kalp hastalõğõ bağlantõsõ keşfinin trilyonlarca
dolarlõk bir ilaç pazarõnõ sonsuza dek yok ettiğinin tamamen farkõndaydõm. İnsanlõğõ bu hilekar ve
ahlaksõz endüstrinin boyunduruğundan kurtarma savaşõna girişmek bilinçli alõnmõş bir karardõ.
Geriye bakõldõğõnda, alõnmasõ gereken birkaç ders var. Bir bilim adamõ, bir insan, dünya
üzerindeki en büyük yatõrõm endüstrisini yõkacak şekilde insanlõğõn gidişatõnõ etkileyebiliyorsa, bu
sadece kendi gücünden kaynaklanmamaktadõr. Birkaç insanla birlikte 20. yüzyõlõn en büyük
endüstrisinin yok oluş sürecini başlatabilmemin ana nedeni, bu endüstrinin yapõsõnõn aldatmaya
dayanmasõdõr: ‘sağlõk’ sözü verip, daha fazla hastalõk satmak.
Sahtekarlõğõ açõğa vurulduktan sonra, yok olmasõnõ engellemek artõk mümkün değildir. Bu
yüzden, bunca yõl boyunca ilaç endüstrisiyle mücadele ettim ve toplum önünde onlarõ sahtekar
olmakla ve milyonlarca insanõn hayatõnõ tehlikeye atmakla suçladõm, hiçbir zaman karşõ saldõrõya
kalkõşmadõlar. Veya bilimsel buluşlarõmõ açõk bir şekilde sorgulamadõlar.
Bunun yanõnda, bazõ ilaç sektörüne bağõmlõ fikir adamlarõ ve medya beni kişisel olarak
karalamaya çalõştõ. Ancak bu, doğrular için mücadele eden herkesin kaderidir. Genç insanlarõn,
gelecek nesillerin bu örnekten ders alacaklarõnõ ve zamanõ geldiğinde doğru bildikleri için
mücadele edecek cesareti bulacaklarõnõ ümit ediyorum.
Kişisel güvenliğim konusuna gelince, birçok insan korkup korkmadõğõmõ soruyor. John le
Carré’nin son kitabõ ‘Sabit Bahçõvan’õ ve ilaç endüstrisinin iş modelinin insan hayatõna saygõsõ
olmadõğõnõ hatõrlatõyorlar. John le Carré önsözünde, kitabõ üzerinde çalõşõrken “hikayesinin, ilaç
gerçeği yanõnda tatilde yollanan posta kartõ gibi kaldõğõnõ” farkettiğini yazmõştõ.
Benim durumumda olduğu gibi, gelecek nesiller boyunca milyonlarca insanõn hayatõna katkõda
bulunmak gibi ayrõcalõklõ bir konuma sahip olursanõz, doğru kararõ verirsiniz. Gerçekleri yüksek
sesle ve her yerde dile getirmek, mücadele ettiğiniz çõkar gruplarõna karşõ en iyi korumayõ
oluşturur. Kuruluşumuz adõna çeşitli ülkelerde yayõnladõğõm açõk mektuplar dizisi, bu süreçte
sadece yeni bir adõmdõ.
Global bilgilendirme kampanyanõz “Seçiminiz Savaş Değil Sağlõk
Olsun” un hedefleri neydi?
Şu anki uluslararasõ krizin başlangõcõndan itibaren, dünyadaki insanlar Bush yönetiminin
başlattõğõ “terörizmle savaş”a şüpheyle yaklaşõyorlardõ. Dünyanõn herhangi bir yerinde yapõlan bir
mitingde, taşõnan pankartlarda bu savaşõn gerçek nedenlerinden biri ortaya konmaktaydõ: Petrol.
Hedefiniz sadece petrol ise, global çapta kitlesel histeri yaratmanõz gerekmez, - hepsi ‘Anavatan
Güvenliği’ bahanesi altõnda olmak üzere – ABD’deki toplumu askeri bir ruh haline sokmanõz ve
kendi yurttaşlarõ üzerine casusluk yapan 67.000 kişilik ‘Büyük Birader’ bürosu kurmanõz
gerekmez. Bu ancak, kendi ülkenizdeki bir şeyden korkuyorsanõz ve tüm toplum ekonomik
karlarõnõzõ ve siyasi iktidarõnõzõ potansiyel olarak tehdit ediyorsa anlamlõ olabilir.
Açõk mektuplarõmda tekrar tekrar anlattõğõm gibi, mevcut krizden, Irak savaşõndan ve olasõ
üçüncü dünya savaşõndan en çok ilaç endüstrisi yararlanacaktõr. Ağustos 2001’deki davalarla kan
kaybeden ilaç endüstrisi, 11 Eylül trajedisinden en çok yararlanan sektör olmakla kalmadõ.
Sahtekarlõğa dayalõ endüstrilerinin darbe alan güvenilirliğini yeniden oluşturmak için çaba
gösterirken, bu endüstrinin arkasõndaki yatõrõm gruplarõ tüm yatõrõmlarõnõn yok olmasõ
tehlikesiyle karşõ karşõya kaldõ.
Dünyadaki en büyük yatõrõm endüstrisini bir sahtekarlõk modeliyle yarattõysanõz ve
sahtekarlõğõnõz açõğa çõktõysa, toplumun etkilenmeyen hiçbir kesimi olamayacağõnõ anlamalõsõnõz.
Rockefeller grubunun karşõlaştõğõ durum, işte böyle bir durumdur. İşte bu yüzden, çokuluslu ilaç
şirketlerinin yöneticiliğini yapmõş olan Donald Rumsfeld, bombalarõn nereye, ne kadar süreyle
düşeceğine karar veren savaş bakanõ konumuna getirilmiştir. İşte bu yüzden, savaş gündeminin
hakim olduğu Kasõm 2002 seçimleri dahil Goerge Bush’un seçim kampanyalarõna en büyük
bağõşõ yapan, ilaç endüstrisi olmuştur.
Yokolma tehlikesiyle karşõ karşõya kalan bu çõkar gruplarõnõn tüm insanlõğõ kendileriyle birlikte
sürüklemeye hazõr olduklarõ konusunda kimsenin tereddütü olmasõn. 500 yõl önce benzer bir
durum Avrupa’da orta çağdan modern çağa geçişi başlattõ. Yok olma tehlikesiyle karşõ karşõya
kalan o dönemin yöneticileri, kendi insanlarõna savaş açtõ. “30 yõl savaşõ” nda (1618–1648)
Avrupa’nõn üçte biri yõkõldõ ve milyonlarca insan hayatõnõ kaybetti.
Orta Çağõn sona ermesi ile günümüz arasõndaki tarihi benzerlik
üzerine yorum yapabilir misiniz?
400 yõl önce, Avrupa’daki milyonlarca sõradan insan, matbaanõn icadõ ve kitaplarõn Latince’den
konuşulan dillere çevrilmeye başlanmasõ sayesinde okuma yazma öğrendi. Bu ‘cahillikten
kurtuluş’ Avrupa’da ortaçağõ sona erdirdi ve modern çağõ başlattõ. Hiçbir kuvvet, savaş veya
diktatörlük, milyonlarca sõradan insanõn okuma, yazma, bilgi ve onurlu bir yaşam haklarõndan
vazgeçmelerini sağlayamazdõ.
Benzer şekilde günümüzde, sivil haklarõn kaldõrõlmasõ veya ‘Büyük Birader’ durumu, insanlõğõn
ilaç kartelinin boyunduruğundan kurtarõlmasõnõ durdurmaya yetmeyecektir. Çok sayõda insan boş
yere öldü, çok sayõda ekonomi bu şirket çõkarlarõndan dolayõ zarar gördü ve artõk dünyadaki
insanlar bütün bunlarõn nedenini anlamaktadõr ve doğal sağlõk haklarõ için mücadele etmeyi
sürdüreceklerdir.
“Seçiminiz Savaş Değil Sağlõk Olsun” kampanyamõz, ilaç endüstrisinin, bu savaş ve eski CIABaşkanõ James Woolsey tarafõndan açõklanan sonraki ‘dünya savaşõ’ nõn arkasõndaki çõkarlarõnõ
ortaya koymaktadõr. Aynõ zamanda bunun olmasõnõ önlemek için harekete geçme çağrõsõ
niteliğindedir. Dünyanõn her yerindeki insanlar, vakit geçirmeden doğal sağlõk alanõndaki büyük
ilerlemelerden yararlanmaya başlayabilir. Doğal sağlõk yaklaşõmlarõndan yararlanan her ev, her
doktor muayenehanesi, her hastane ve her sağlõk hizmetleri sistemi, ilaç çõkar gruplarõnõ, bir
sonraki savaşõ finanse etmek için ihtiyaç duyduklarõ paradan mahrum bõrakacaktõr. Bu iki konu
bu yüzden birbiriyle tamamen bağlantõlõdõr.
Dünyadaki insanlar, maddi çõkarlarõ için milyonlarca insanõn hastalõklardan ölmesine göz yuman
çõkar gruplarõ ile insanlõğõ üçüncü dünya savaşõna sürükleyenlerin aynõ çõkar gruplarõ olduğunu
görmeye başlamõşlardõr. Ve dünyadaki insanlar, gezegenimizin kaderini daha sağlõklõ ve barõş
içinde bir dünyaya doğru yönlendirecek tek stratejik sektörün bu sağlõk sektörü olduğunu
farketmeye başlamõşlardõr. Denklem basittir. Bir yanda hastalõklardan ve savaştan çõkar
sağlamayõ sürdürmek isteyen bir avuç yatõrõmcõ varken, öte yanda 6 milyar insanõn hastalõksõz ve
savaşsõz bir dünya ile ilgili çõkarlarõ vardõr. Bu savaşõn sonucu kesindir. Biz, insanlar kazanacağõz
ancak sürekli daha fazla insanõn katõlmasõ gereklidir.
“Seçiminiz Savaş Değil Sağlõk Olsun” kampanyanõzõ kim finanse etti?
Bu kampanya, doğal sağlõk tedavilerinden faydalanan insanlarõn katkõlarõ sayesinde mümkün
olmuştur. Araştõrma enstitümüz, kalp hastalõğõ, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon, diyabetik
dolaşõm bozukluklarõ, kanser, osteoporoz ve diğer birçok sağlõk sorunu olan insanlara, vitamin
araştõrmalarõ ve hücresel tõp alanõndaki doğal sağlõk ilerlemelerinden yararlanmalarõ için bilgi ve
doğal sağlõk programlarõ sunmaktadõr. Yüzbinlerce insan ve 5 kõtadan hastalar bu ilerlemelerden
yararlanmaktadõr. Birçok vakada, sağlõkla ilgili elde ettikleri faydalar ilaçlarõn verdiğinin çok
ötesine geçmektedir.
Sonuç olarak, bu doğal sağlõk yaklaşõmlarõndan yararlanmakla kalmayõp, bu ilerlemeleri
bilmeyen diğer insanlara yardõmcõ olmak için bu bilginin dünya çapõnda yayõlmasõnõ
istemektedirler. Yani, bu kampanyaya olan destek, çoğu durumda hayatlarõ ve vücutlarõ ile ilgili
olarak inandõklarõnõn ve mücadelelerinin yararlarõnõ görmüş olan insanlardan gelmiştir. Aksi
takdirde, bu dünya çapõndaki bilgilendirme kampanyasõ mümkün olamazdõ.
“Seçiminiz Savaş Değil Sağlõk Olsun” kampanyanõzõn en önemli
sonuçlarõ nelerdir?
İlaç endüstrisini, mevcut uluslararasõ kriz ve savaşõn kõşkõrtõcõsõ ve bundan faydalanan ana sektör
olduğunu açõklayarak, bu savaşa uluslararasõ toplum tarafõndan hukuki onay verilmesinin
reddedilmesine önemli bir katkõda bulunduk. Dünyadaki insanlar bu talebin arkasõnda
birleştiğinde, savaşõ yürütenler ömürleri boyunca uluslararasõ mahkemeler önünde sorumlu
tutulabilecektir.
Açõk mektuplarõmõn “New York Times”da yayõnlanmasõ bilinçli bir seçimdi. New York Times,
Birleşmiş Milletlere ev sahipliği yapan şehirde yayõnlanmaktadõr. Bu yõlõn Şubat ve Mart aylarõnda
tarihte görülmemiş sayõda politikacõ, devlet başkanõ ve hükümet temsilcileri Birleşmiş Milletlerde
bir araya geldi. Böylece, Açõk mektuplarõmdaki bilgiler ve ilaç endüstrisinin bu savaştan en çok
yararlanan sektör olduğu gerçeği, dünyadaki her ülkeye ulaştõ. Daha da ötesi, Şili, Pakistan,
Kamerun vs. gibi BM Güvenlik Konseyinde koltuğa sahip küçük ülkelerin – ayrõca Türkiye’nin –
gazeteleri açõk mektuplarõmõ ülkelerinde yayõnladõlar. Bu küçük ülkelerdeki insanlarõn bu savaşõn
arkasõndaki sektör hakkõnda uyarõlõp bilgilendirilmiş olmasõ, hükümetlerinin, Amerika ve İngiltere
yönetimlerinin politik baskõsõ ve ekonomik rüşvetlerine direnmesinin arkasõndaki önemli
faktörlerden biridir.
Bu iki ülke, dünyadaki en büyük ilaç ihracatçõsõ ulustur. Dünyada satõlan her üç ilaçtan ikisinin
geliri bu ülkelere geri dönmektedir. Çürümüş ve bağõmlõ politikacõlarõ Beyaz Saray’a ve Downing
Caddesine getiren bu paradõr ve Orta Doğu’daki savaşõ ve şimdiden açõklanmõş olan ‘Dünya
Savaşõ’nõ finanse etmek için kullanõlan yine bu paradõr.
Ulaştõğõmõz ikinci hedef, Irak savaşõnõn nükleer veya biyokimyasal bir soykõrõma dönüşmemiş
olmasõdõr. Bu savaşõn arkasõndaki çõkarlarõ ortaya koyarak, kitle imha silahlarõ kullanõlarak
yapõlan bir savaşõn, otomatik olarak ilaç endüstrisinin, tekelini sağlamlaştõrmak için, global
sõkõyönetim yasalarõnõn uygulanmasõ ve dünyadaki ülkelerde sivil haklarõn kaldõrõlmasõ stratejik
hedefine hizmet edeceğini de ortaya koymuş olduk.
İlaç endüstrisinin varlõğõnõ sürdürmesi, kitle imha silahlarõnõn kullanõldõğõ bir savaşa veya yurt
içindeki aşamalõ saldõrõlara bağõmlõdõr. Bunun olmadõğõ her gün, her hafta, ilaç endüstrisinin,
global çapta kõsõtlayõcõ yasalarõn uygulanmasõ ve böylece global ‘hastalõk pazarõ’ tekelini
sağlamlaştõrmasõ fõrsatõndan mahrum bõrakõlmasõ anlamõna gelmektedir. Bu planlarõ açõkça ve
dünya çapõnda ortaya koyarak, ilaç yatõrõm çevrelerinin hedeflerine ulaşmasõna fõrsat vermemiş
olduk.
Bir yan not olarak, bu açõk mektuplarõn bir casus romanõ veya Dedektif Kolombo’nun bir
bölümüne benzediğini belirteyim. Polis, bir şüphelinin suçu işleyip işlemediğinden emin olmadõğõ
zaman, şüpheliye bazõ kanõtlar göstererek tepkisini ölçer. Bu açõk mektuplarõ yayõnladõğõmda
benim de niyetim buydu. Haklõ idiysem (haklõ olduğumu biliyordum), ‘suçlular’ harekete
geçecekti.
Tepkileri de büyük oldu. İlaç endüstrisinin, 11 Eylül trajedisi ve şu anki savaştan en çok
yararlanan sektör olduğunun açõklanmasõndan sadece 24 saat (1 gün) sonra, 11 Eylül’ün ‘beyni’
şaşõrtõcõ şekilde dünya kamuoyunun karşõsõna çõkarõldõ. Çeşitli ülkelerin ordularõ, 11 Eylül’ün
arkasõndaki beyinler olduklarõ iddia edilen kişileri Hindukuş Dağlarõnda bir buçuk yõl boyunca
aradõktan sonra, Pakistan’da bir apartman dairesinde bir şeyh, huzur içinde uyurken bulundu ve
tutuklandõ.
Tam bir hafta boyunca, önde gelen Amerikan medya organlarõ bu ’Günün Olayõ’nõ işlediler –
medyanõn organize bir gündem değiştirme operasyonu olduğu açõktõ. Ancak, Amerika dõşõndaki
çok az insan bu medya oyununa inandõ. Uluslararasõ basõn – ‘savaş cephesi’nin medya organlarõ
dahil – gizli nedenlerden şüpheleniyordu. İngiliz gazetesi “The Independent”, aniden bulunan
şeyh hakkõnda “Ne kadar uygun bir keşif” diye yazmõştõ.
Amerikan kongresinin ve icra çevrelerinin tepkileri daha da önemliydi. Amerika’daki birçok zeki
insan, 11 Eylül saldõrõsõnõn arkasõnda gizli bir neden olduğundan şüphe etmekteydi. FBI’õn
saldõrõyla ilgili kesin uyarõlarõnõn göz ardõ edildiği ve FBI yöneticilerinin saldõrõyõ bildirenleri
susturduğu haberlerini inanmadan dinlediler. Daha da şüphe çeken bir konu, bir yõldan fazla bir
süre boyunca, Dünya Ticaret Merkezinde ölen kurbanlarõn yakõnlarõ bu trajediyle ilgili resmi bir
soruşturmadan mahrum bõrakõlmalarõdõr. Bu soruşturmayõ engelleyen yetkili, Beyaz Saray ve
Başkan Bush’tan başkasõ değildi. Kurbanlarõn yakõnlarõ sadece gerçeği istiyorlardõ. Bu saldõrõ
gerçekten ”teröristler”in işi olsaydõ, her hükümet, hemen ve tüm kaynaklarõnõ kullanarak gerçeği
soruştururdu – sadece kurbanlarõn yakõnlarõ için değil, tüm kamuoyu için bunu yapardõ.
Kendilerine, Bush yönetiminin soruşturmayõ engelleyerek neyi saklamaya çalõştõğõnõ sordular.
Bu şüpheler, şaşõrmõş Amerikan kongresi üyeleri, Amerikan icra çevreleri ve genel olarak
kamuoyuna benzer bir olayõn 70 yõl önce meydana geldiğini anlatan açõk mektuplarõmla
güçlenmişti. 28 Şubat 1933’te Alman parlamentosu ateşe verildi. Bu olay da, ticari ve politik
diktatörlüğün ve İkinci Dünya Savaşõnõn yasal temelini oluşturan, sivil haklarõn kaldõrõlmasõ ve
yetki yasalarõnõn (Anavatan Güvenlik Yasasõ) çõkarõlmasõ için bahane olarak kullanõlmõştõ.
Günümüzde, Alman Parlamentosu (‘Reichstag‘) saldõrõsõnõn, bunu Alman toplumunu fetih
savaşlarõna – II. Dünya Savaşõ - hazõrlamak için kullanan çõkar gruplarõ tarafõndan önceden
dikkatlice planlandõğõ tarihsel bir gerçektir. Çoğu sivil haklarõ kaldõran yasanõn önceden
hazõrlanmõş olduğu da bir gerçektir. Bugün, 70 yõl sonra politik çevreler ve Amerikan halkõ aynõ
göz boyamanõn kendilerine uygulandõğõnõ öğrendiler. Ve bu projeyi geliştirenler, sözcükleri
değiştirmeye bile zahmet etmediler. 70 yõl önce sivil haklarõ kaldõran yasalarõn adõ “Gesetz zum
Schutz von Heim und Reich” idi. 11 Eylül’ü kullananlar, şaşõrtõcõ benzerlikle “Anavatan Güvenlik
Yasasõ” adõnõ verdiler. Bu ‘yasa yapõcõlar’, dünyadaki insanlarõn 70 yõl geriye ve bu projenin
arkasõna bakamayacağõna gerçekten inandõlar mõ?
Kongre üyeleri arasõnda, politik ve icra çevrelerinde itiraz sesleri yükseldi. Bush yönetimini,
“teröristlere karşõ savaş” yapõldõğõ inancõyla desteklemişlerdi. Şimdi, Beyaz Sarayõ yönetenlerin
gizli planlarõnõ öğrendiler. Daha da ötesi, Amerikan politikacõlarõ ve Amerikan hukuk çevreleri,
Amerika’daki insanlarõn –oy verenler– New York Times okuyabileceğini ve cevap
veremeyecekleri sorular sorabileceğini biliyorlardõ.
Beyaz Saray ve ABD Adalet Bakanlõğõnõn telefonu susmadõ. Korkmuş politikacõlar ve yasa
yapõcõlar, Rockefeller Grubu ve Beyaz Saraydaki politik kuklalarõnõn adõna böyle bir ‘darbe’nin
parçasõ olmak istemediklerini bildirdiler.
Tepki çabuk bir şekilde geldi. Dört gün sonra ABD Başsavcõsõ John Ashcroft – sürpriz bir şekilde
– Vatansverlik Yasasõ No. 2’yi topluma açõkladõ. Amerika’daki şaşõrmõş kamuoyu, terörizme karşõ
mevcut yasalarõn sözde yetersiz olduğunu ve yenilenmesi gerektiğini öğrendiler. Bu yenilemenin
özü, Bush yönetiminin emirlerini yerine getiren icra kurumuna verilen genel bağõşõklõktan başka
birşey değildi.
Böylece, Bush, Ashcroft ve Kartelin diğer politik kuklalarõ, bir kalem hareketiyle, vicdansõz
eylemlerini ve savaş suçlarõnõ destekleyen herkese bağõşõklõk kazandõrmaya çalõştõlar. 11 Eylül’ün
ve mevcut uluslararasõ krizin arkasõndaki gerçek neden hakkõnda soru işareti kaldõysa, Bush
yönetiminin açõk mektuplarõmdaki bilgiye verdikleri bu tepkilerin dünyanõn her yerindeki akõllõ
insanlarõn gözünü açacağõnõ sanõyorum.
Amerika veya New York’ta yaşayan insanlardan tepkiler aldõnõz mõ?
Dünyanõn her yerinden tepkiler aldõk. Önde gelen üniversiteler, hükümet kuruluşlarõ, doktorlar
ve tabi ki çok sayõda hasta ve diğer insanlardan... En çok gelen tepki, ilaç endüstrisinin varolma
savaşõ ve mevcut uluslararasõ kriz arasõndaki bağlantõya dikkat çektiğimiz için teşekkür mesajlarõ
idi. Birçoğu, doğal sağlõk alternatifleri alanõnda veya hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisi hakkõnda
bilgi istiyordu.
Özellikle dikkat çekici olan, hükümetlerinin kendi insanlarõnõn değil, Rockefeller petrokimyasal ve
ilaç şirketlerinin hisse sahibi küçük bir grubun çõkarlarõnõ temsil ettiğini farkeden Amerikalõ
insanlarõn tepkileriydi. New York’ta yaşõyorsanõz ve 11 Eylül’le ilgili resmi hikayeye şüpheyle
yaklaştõysanõz, birisi kendi hükümetinizin resmi, bağõmsõz bir soruşturmayõ neden engellediğini
açõkladõğõnda minnettar kalõrsõnõz.
Sadece New York’taki değil, dünyadaki tüm insanlarõn 11 Eylül trajedisinin arka planõ hakkõndaki
gerçeği öğrenmesinin zamanõnõn geldiğini düşünüyorum. Dünya hayali teröristlere karşõ bir
savaşa zorlanarak, bu oyun global seviyede tekrarlanmak istendiğinden, bu işin daha acil hale
geldiğini düşünüyorum.
İnsanlar bana sordu: Gerçekten Bush ve çevresinin 11 Eylül’de 3000 insanõn hayatõnõ bilerek
riske attõğõnõ düşünüyor musunuz? Cevabõm basit: bu her on günde (!) ilaçlarõn yan etkileri
nedeniyle ölen insanlarõn sayõsõyla yaklaşõk olarak aynõdõr.
Beyaz Saray bir yandan soruşturmayõ engelleyip öte yandan bu olayõ bir dünya savaşõ başlatmak
için kullandõğõndan, bu konu artõk ABD’nin milli meselesi değildir. Bu trajediyle ilgili bağõmsõz bir
soruşturma istemek ve başlatmak Birleşmiş Milletlerin görevidir. Bu hukuki bir taleptir çünkü
New York sadece Birleşmiş Milletlere ev sahipliği yapan şehir değildir, ayrõca dünya forumundaki
bir buçuk yõllõk tartõşma ve toplantõlar bu trajedinin gölgesinde kalmõştõr. Dünyadaki insanlar ve
hükümetler harekete geçip 11 Eylül’ün arka planõ hakkõndaki sorularõ ortadan kaldõrmalõdõr.
Amerikan hükümeti bu uluslararasõ soruşturmayla işbirliği yapmalõdõr – aksi takdirde
güvenilirliğini kaybedecektir.
11 Eylül saldõrõsõnõn Amerika Birleşik Devletleri’ni bir diktatörlüğe
dönüştüreceğini mi düşünüyorsunuz?
Bu çoktan olmuştur. Bir adamõn veya siyasi partinin diktatörlüğünden bahsetmiyoruz. Mevcut
yönetimi, global çõkarlarõnõ korumak için kukla gibi kullanan küçük bir ekonomik çõkar grubunun
diktatörlüğünden bahsediyoruz. Bu yõlõn Ocak ayõnda, Ralph Nader, aktris Susan Sarandon ve
çevre örgütü Green Peace’in temsilcileri dahil bir grup sorumluluk sahibi vatandaş, New York
Times’da tam sayfa, “Büyük Birader gelmiyor – Çoktan burada” başlõklõ bir uyarõ yayõnladõlar.
“Büyük Birader” sözü, George Orwell’in ‘1984’ adlõ, özel hayatõn her alanõna erişim hakkõna sahip
küçük, özel bir çõkar grubu tarafõndan kontrol edilen, yönlendirilen ve kullanõlan bir toplumu
anlattõğõ hikayesine yapõlan bir atõftõr. Aslõnda, bunlarõn bir çoğu Amerika’nõn şu anki durumuyla
üst üste düşmektedir. Mahkeme kararõ olmadan, banka hesaplarõ izlenebilir, e-mailler okunabilir,
telefon konuşmalarõ kaydedilebilir, evler aranabilir ve diğer sivil haklar ihlal edilebilir. Tüm bu
ürkütücü yasalar, ’11 Eylül’ün aşamalõ olaylarõ ve “Terörizmle Savaş” bahanesi altõnda haklõ
gösterilmeye çalõşõlmõştõr.
Mevcut Bush yönetiminin Amerika’daki insanlarõn elinden almaya çalõştõğõ en önemli temel insan
haklarõndan biri, doğal sağlõk bilgisine serbest erişim hakkõdõr. “Beslenme Desteği Sağlõğõ ve
Eğitim Yasasõ” Ağustos 1994’te oybirliğiyle geçtiğinden, Amerikan halkõ için bu sivil hak, yasalar
tarafõndan güvenceye alõnmõştõr. Doğal sağlõk tedavilerine ve hastalõklarõn doğal yollarla
önlenmesi ve tedavisi ile ilgili bilgiye erişimin sõnõrlanmasõ Amerikan halkõ için o kadar ciddi bir
olaydõr ki, barõş zamanõnda böyle bir şeye izin vermezler. Amerikan halkõnõn %50’den fazlasõ,
sağlõk durumlarõnõ geliştirmek için günlük olarak mikro besinler almaktadõr. Bu hakkõ geri
almanõn tek yolu, bunu “sõkõyönetim” altõnda yapmaktõr.
İşte bu, Bush Yönetiminin Orta Doğu’da barõşõ hedeflemeyeceğinin göstergesidir. Tersine, savaş
sonrasõ Irak’õ, uluslararasõ krizi tõrmandõrmak ve kitle imha silahõ içeren yeni savaşlar başlatmak
için atlama tahtasõ olarak kullanacaklardõr. Bu boyuttaki global terör olmadan bu hedeflere
ulaşamazlar!
Amerika ve dünyadaki insanlar, sözde “Terörizmle Savaş” maskesinin ardõnda kendi gerçek
amaçlarõna ulaşmaya çalõşan kartel ve politik hissedarlarõ tarafõndan önlerine konan karmaşõk
taktik ve hile labirentini görmeleri için uyanõk olmalõdõr.
İlaç kartelinin, kitle imha silahlarõnõn kullanõldõğõ bir savaştan yarar
sağlayacağõnõ söylüyorsunuz. Bu konu hakkõnda daha fazla bilgi
verebilir misiniz?
New York’ta iki binayõ yõkan ve 3000 kişiyi öldüren bir olayõn, tüm bir ülkeyi korku içine sokmak
ve böylece herhangi bir sivil hakkõn kaldõrõlmasõnõ mümkün kõlmak için kullanõldõğõnõ
gördüğünüzde, kendi kararõnõzõ kendiniz veriyorsunuz. İlaç kartelinin çõkarlarõ, yapõsõ gereği
globaldir. Bir kõta, hatta birkaç ülkenin kontrol mekanizmalarõnõn dõşõna çõkmasõna izin veremez.
Örneğin, Güney Amerika ülkeleri doğal sağlõk tedavilerinin ilaçlara üstünlüğünü belgelerse, bu
durum ilaç sahtekarlõk sektörünün global tekelini yõkar. İnternet ve global haberleşme çağõnda,
dünyanõn bir köşesinde tüm hastalõklarõn doğal yollarla yok edilmesi, anõnda tüm diğer köşelere
yayõlõr. İlaç kartelinin – stratejik olarak – alacağõ her karşõ-önlem, yapõsal açõdan global seviyede
olmalõdõr.
Bu yüzden ilaç kartelinin planõ, 11 Eylül’ün yarattõğõ psikolojik korku faktörünü global seviyede
katlayarak artõrmaktõr. Bunu yapmanõn en iyi yolu, kitle imha silahlarõnõn kullanõldõğõ bir savaş
çõkarmaktõr. Böyle bir savaşõ kõşkõrtmanõn en iyi yolu, kitle imha silahlarõna sahip olduğuna
inanõlan ve yok olmaktan kurtulmak için bunlarõ kullanabilecek ülkelerin bulunduğu bir bölgede
bir savaş başlatmaktõr. Savaş alanõnda veya Londra’da veya New York metrosunda, savaşõn
acõmasõzlõğõnõn kõşkõrttõğõ insanlarõn intikam duygularõyla, kitle imha silahlarõnõn kullanõlmasõ, ilaç
kartelinin global çapta sõkõyönetim yasalarõnõn kullanõlmasõ talebine hukuki temel sağlar. Bu da,
şu anda ABD’de kurulmakta olan ‘Büyük Birader’ rejiminin – global çapta – yayõlmasõ için gerekli
uluslararasõ atmosferi yaratõr.
Bu planõn, açõk mektuplarõmda ve bu röportajda açõklanmasõ bu stratejiyi öldürdüğünden,
alternatif bir plan geliştirilmiştir. Yeni salgõn SARS’õn yeni global korku faktörü olmasõnõn, Irak
savaşõnõn arkasõndaki stratejistlerin kitle imha silahlarõnõn kullanõldõğõ bir savaşõ kõşkõrtma
planlarõnõ uygulayamayacaklarõnõ farketmeleriyle aynõ haftaya denk gelmesi bir tesadüf değildir.
SARS etrafõnda medya tarafõndan yaratõlan global histeri durumunun, bu salgõnõn yarattõğõ
gerçek korku ile bir ilgisi yoktur. SARS, diğer viral hastalõklar gibi, optimum miktarlardaki
askorbat (C vitamini) ve diğer belirli doğal moleküllerle kontrol edilebilen ve önlenebilen bir viral
hastalõktõr. Bu moleküllerin patenti alõnamaz ve bu yüzden promosyonu yapõlamaz. Promosyonu
yapõlan, gizemli bir salgõnõn yarattõğõ global korkudur ve bu korku sadece Kartel’e hizmet
etmektedir: İnsanlarõn aklõnõ yeniden ilaç endüstrisine bağõmlõlõğa yönlendirmekte ve istedikleri
yasalarõn – en azõndan bazõlarõnõn – geçirilmeye zorlanabileceği bir ortam yaratmaktadõr.
SARS’tan korkmak için bir neden yoktur. Nedeni, uzun zamandõr bilinen korona virüsüdür.
Günde iki kaşõk C vitamini ile birlikte bağõşõklõk sistemini güçlendiren diğer bazõ vitaminler, diğer
herhangi viral hastalõk gibi SARS’õn kontrolü için en iyi önlemdir. Askorbat (C vitamini), bilinen
en saldõrgan virüsü – HIV/AIDS - %99’dan yüksek bir oranda bloke edebildiğiden, SARS’õ da
etkin bir şekilde kontrol edebilir.
Özel çõkar gruplarõna hizmet eden gizemli bir korku yaratmak yerine, sağlõkla ilgili politikacõlar,
sağlõk çalõşanlarõ ve insanlar, diğerlerini SARS ve diğer sağlõk sorunlarõnõ kontrol etmenin doğal
yollarõ hakkõnda eğitmelidir.
Açõk mektuplarõnõzõn birinde, Rockefeller grubu ve Rockefeller
tarafõndan finanse edilen Üçlü Komisyonun, George Bush ve
yönetiminin arkasõndaki ana kuruluş olduğunu belirtmiştiniz. Üçlü
Komisyon nedir ve bu bilgi için kaynaklarõnõz nelerdir?
13 Eylül 1998’de, George Bush’un seçilmesinden iki yõl önce, New York Times “Başka bir Bush’un
üstlenebileceği bir rol var mõ?“ başlõklõ uzun bir araştõrma makalesi yayõnladõ. Bu makale, Bush
hanedanõ ile Rockefeller grubu, petrokimya endüstrisi arasõndaki bağlantõyõ ve diğer ulusal ve
uluslararasõ bağlantõlarõ ortaya koymaktadõr. Makale, oğul George Bush ile birlikte “Rockefeller
tarafõndan finanse edilen Üçlü Komisyon”un yeniden Beyaz Saraya gireceğini ifade etmekteydi.
Makale ayrõca, Reagan zamanõnda başkan yardõmcõsõ ve birinci Irak savaşõ sõrasõnda başkan olan
baba George Bush’un bu Üçlü Komisyon’un yönetim kurulunda görev yapmõş olduğu gerçeğini
de ortaya koymaktadõr.
Bu komisyonun geçmişi hakkõnda bilgi verebilir misiniz?
Rockefeller konsorsiyumu, yirminci yüzyõlõn ilk yarõsõnda gücünü pertrokimya sektöründen ilaç
sektörüne genişletti. Daha fazla sermayenin yönetilmesi ve yeniden yatõrõma yönlendirilmesi
gerektiğinden, Rockefeller grubunun ulusal çerçevesinin global bir yatõrõm kuruluşunun
ihtiyaçlarõnõ karşõlayamayacağõ anlaşõldõ. Bu yüzden, 1972’de Rockefeller grubu, dünya çapõndaki
mali çõkarlarõnõ koordine edecek gayrõ resmi bir grup kurmayõ kararlaştõrdõ.
Bu kuruluşun üç ayağõ, günümüzün üç ekonomik güç merkezini temsil etmektedir; Amerika
Birleşik Devletleri, Avrupa ve Japonya – Üçlü ifadesi buradan gelmektedir. Bu komisyonun ilk
başkanõ ve halen onursal başkanõ David Rockefeller’in kendisidir. Bu grup, ‘sadece davetle’
katõlabilen, bankacõlar, şirket yöneticileri ve diğer ‘global oyuncular’õ içermektedir. Toplantõlarõ
toplumdan saklanmaktadõr ancak ilginç bir şekilde, resmi bir internet siteleri bulunmaktadõr
www.trilateral.org. Bu site bu grubun üyelerinin listesini vermektedir ve bu liste yüksek finans
çevrelerinin ‘Kim Kimdir’ kitabõ niteliğindedir.
Böyle bir örgüt hedefsiz kurulmaz. Üçlü Komisyonun hedefi, dünya gezegenini Petrokimya/İlaç
Kartelinin çõkarlarõna göre yönlendirecek “Yeni Dünya Düzeni”ni kurmaktõr. Bu gerçeği hiç
gizlemediler ve fikirleri, Richard Perle, Paul Wolfewitz, Donald Rumsfeld ve Pentagon ve Bush
Yönetiminin içinde ve çevresindeki diğer bazõlarõ gibi “maşalar” tarafõndan benimsendi.
Bir ile biri toplayõp iki elde etmek için tarih veya siyasal bilimler diplomasõ gerekmez. 1998
yõlõnda yayõnlanan New York Times makalesindeki endişeler gerçek oldu, Bush yönetimi ile
birlikte “Rockefeller tarafõndan finanse edilen Üçlü Komisyon”, dünyanõn en güçlü politik ve
askeri merkezleri olan Beyaz Saray ve Pentagon’a girdi. Üçlü Komisyonun kuklalarõnõn, bu fõrsatõ
Yeni Dünya Düzeni hedefine ulaşmak üzere büyük gayretle ve vicdansõzca kullanacağõna şüphe
yoktu.
Şüphe duyanlar, şu anki yönetimin 2000 seçiminin sonuçlarõnõ kendi yararõna nasõl çarpõttõğõnõ ve
yönetimdeki tüm stratejik pozisyonlarõ, Rockefeller grubunun “Yeni Dünya Düzeni” hedeflerini
gerçekleştirmek için uzlaşmaz yapõdaki “şahinler”le doldurduğunu hatõrlayabilir. New York
Times’da yayõnlanan açõk mektuplardan birinde bir dünya savaşõ arayõşõnõn arkasõndaki
Rockefeller bağlantõsõnõ belgelemeyi gerekli ve önemli buldum. Rockefeller “maşasõ” Richard
Perle, Üçlü Komisyonun açõk mektubumda açõklanmasõna sadece birkaç gün dayanabildi.
Sonunda, bir bahane ileri sürerek Pentagon’daki görevinden istifa etmek zorunda kaldõ.
Tarihin gidişatõ, bu gezegenin geleceği, bu bağlantõlar açõklanmadõkça ve bu bilgi dünyadaki
insanlara ulaştõrõlmadõkça, değişemez ve değişmeyecektir. Hastalõklardan ve bir üçüncü dünya
savaşõndan para kazanan çõkar gruplarõnõn isimleri ve yüzleri vardõr. Bu isimler ve yüzlerin,
dünyadaki insanlar tarafõndan tanõnmasõ gereklidir. Bu yüzden, internet sitemizde, Üçlü
Komisyonla ilgili resmi bilgiden alõnan isimlerin listesi yayõnlanmaktadõr.
Bu insanlar dünyaca tanõnmaktadõr. Rockefeller’in Üçlü Komisyonuna hizmet ettikleri için,
Rockefeller Kartelinin icraatlarõ ile ilgili sorumluluk taşõmaktadõrlar. Sonuç olarak, Bush
yönetiminin yaptõğõ herşeyden sorumlu tutulmalõdõrlar. Bu yönetim uluslararasõ hukuka aykõrõ bir
savaş yürüttüğü için, bu çõkar gruplarõ işlenen savaş suçlarõ için de sorumlu tutulmalõdõr. Kitlesel
katliam, savaş suçlarõ, istismar, yağma ve Bush yönetiminin yürüttüğü diğer yasadõşõ eylemlerle
ilgili olarak bu ‘George Bush’u yaratanlar’ a dava açõlmalõdõr. Bu yöneticilerin bu konuyu bilmesi
gereklidir.
Bu yõlõn Mart ayõnda Hollanda’nõn Hague şehrinde Uluslararasõ Suçlar Mahkemesi
(http://www.icc-cpi.int/index.php) kurulmuştur. Bush yönetiminin bu mahkemenin kurulmasõna
karşõ yoğun bir şekilde mücadele etmiş olmasõ şaşõrtõcõ değildir. Sorumlular adalet önüne
çõkarõlõrken, mahkemeye ilk çõkarõlacaklarõn kendileri olacağõnõ ve icraatlarõnõn dünya tarafõndan
ayrõntõlõ bir şekilde inceleneceğini biliyorlardõ. 1947’de Nuremberg Savaş Mahkemesinde, II.
Dünya Savaşõnõ kõşkõrtan endüstrilerin yöneticileri de – petrokimya/ilaç karteli I.G. Farben’in
yöneticileri – benzer savaş suçlarõndan ceza almõşlardõ.
Dünyadaki insanlar, Irak savaşõ ve gelecekteki herhangi bir savaşõ kõnamak için birleşmişken,
Rockefeller tarafõndan finanse edilen Üçlü Komisyonun üyeleri adaletin önüne çõkarõlmaktan
kurtulabileceklerini nasõl düşünebilirler? Üst düzey yöneticilerin dar görüşlülüğü beni
şaşõrtmaktadõr. Şeffaf iletişim dünyasõnda, bu bilginin yayõlmasõnõ ve sonrasõnda sorumlu
tutulmayõ engellemek için global sõkõyönetim yasasõ gereklidir. Tek soru şudur: Mahkeme ne
zaman gerçekleşecektir.
Rockefeller ismi çok fazla kamuoyunun gündeminde değil. Bu kadar
etkililerse, neden onlarõ toplum içinde daha fazla görmüyoruz?
Dünyanõn bazõ bölgelerinde, yöneticiler hala göz önündedir ve resimleri her yere asõlarak
insanlarõ tarafõndan onurlandõrõlõrlar. Dünyadaki en güçlü insanlar kendilerine başka bir yol
seçmiştir. Güçlerini el altõndan uygularlar ve göz önünde olmaktan nefret ederler. Rockefeller
grubu, irili ufaklõ 200’den fazla ilaç şirketini kontrol etmektedir ve kimse bu konudan kamuoyu
önünde söz etmemektedir. Rockefeller grubu, Chase Manhattan Bank ve diğerleri dahil dünyanõn
en etkili finansal kuruluşlarõnõn arkasõndadõr. Rockefeller grubu, tabii ki, Exxon konsorsiyumu ve
diğer çokuluslu petrokimya şirketlerinin sahibidir. Tek başõna Exxon’un yõllõk kazancõ, dünyadaki
ülkelerin yarõsõnõn gayrisafi milli hasõlasõnõn toplamõndan fazladõr.
Ayrõca Rockefeller konsorsiyumu, Time Warner, CNN ve bir gazete, radyo ve TV kanalõ ağõ dahil
medyayõ da kontrol eder. Bu yüzden, masum insanlar uluslararasõ hukuka aykõrõ bir savaş gibi
yasadõşõ eylemleri destekleyecek kadar yanlõş yönlendirilerek Amerikan kamuoyunun manipüle
edilmesi şaşõrtõcõ değildir. Ve tereddüdü olanlar, sonuçlarõ New York Times’da ve diğer yerlerde
açõkça sorgulanan ‘anketler’ aracõlõğõyla daha da fazla manipüle edilmektedir.
Amerika’daki Rockefeller grubunun İngiltere’deki karşõlõğõ, ilaç ihraç eden ülkeler arasõnda ikinci
sõrada bulunan bu ülkenin ilaç endüstrisini kontrol eden yatõrõmlarõyla Rothchild grubudur.
Dünya’daki hükümetlere, George Bush, Donald Rumsfeld ve diğerleri
ile ilgili olarak Hague’ daki Uluslararasõ Suçlar Mahkemesine şikayette
bulunmalarõnõ mõ tavsiye ediyorsunuz?
Kesinlikle evet! Dünya kamuoyu, amacõ uluslararasõ hukuk ihlallerini, özellikle uluslararasõ
hukuka aykõrõ bir şekilde başlatõlan veya yürütülen savaşlarda işlenen savaş suçlarõnõ yargõlamak
olan bu mahkemeyi kurmak için uzun süreli bir çaba gösterdi. Irak savaşõnõ başlatan ve
çatõşmalarõ diğer ülkelere yaymak üzere olan kişilerin adalet önüne çõkarõlmasõ şimdi
olmayacaksa ne zaman olacaktõr? Şimdi durdurulmazlarsa, insanlarõn hayatlarõnõ tehlikeye
atarak ve kendi yok oluşlarõna dünyayõ da sürükleyerek, dünyadaki insanlara zarar vermeye
devam edeceklerdir. Tekrar ediyorum, dünyadaki insanlar, dünyanõn en büyük yatõrõm endüstrisi
olan ilaç endüstrisinin sonunun geldiğini anlamalõdõr. Yok olacaktõr – ama sadece zamanõ belli
değildir. İkincisi, bu hastalõğa dayalõ vicdansõz sektörü yönetenlerin ve milyonlarca insanõn
gereksiz ve erken ölümünü haklõ göstermeye çalõşanlarõn onlarla birlikte sonunun geldiğine
şüphe yoktur. Gönüllü olarak vazgeçeceklerine inanõyor musunuz?
Dünyadaki insanlar ve seçilmiş hükümetleri bu gerçeği görmelidir. Bush Yönetimi, yeni bir dünya
savaşõna doğru gidişin tohumlarõnõ açõk bir şekilde saçmaktadõr. Dünyadaki insanlar onlarõ
durdurmazsa bunu da yapacaklardõr. Bir dünya savaşõ tehlikesine yol açmadan askeri yollardan
durdurulamayacaklarõndan, mevcut diğer iki yolla durdurulmalõdõrlar: Ekonomik ve politik yollar.
Ekonomik yol, dünyadaki ülkelerin ulusal sağlõk hizmetleri sistemleri doğal sağlõğa
yönlendirilmesi ve – örneğin antibiyotikler gibi – halen ihtiyaç duyulan az miktardaki ilaca patent
hakkõ ödemenin reddedilmesi ile hastalõğa dayalõ ilaç sektörünün bloke edilmesidir.
Politik yol, hukuki açõdan önem taşõmaktadõr ve gecikmeden uygulanmalõdõr. Dünyadaki insanlar,
hükümetlerini Bush ve Blair yönetimlerine karşõ savaş suçlarõ ve insan haklarõnõ ihlal suçlarõyla
ilgili yasal işlem başlatmalarõ için zorlamalõdõr. Bu ihlallerle ilgili gidilecek mahkeme, Hollanda’nõn
Hague şehrindeki Uluslararasõ Suçlar Mahkemesidir.
Uluslararasõ hukuka aykõrõ bir savaş başlatmak ve yürütmek, kitlesel katliam, istismar, kamuya
ait ve özel mülkün yağmalanmasõ, insanlõğa karşõ işlenmiş diğer suçlar ve uluslararasõ hukukun
ihlali ile ilgili bir şikayet dosyasõ hazõrlanmalõdõr. Biz, dünyadaki insanlar ve 180 ülkenin
hükümeti, Bush, Blair, Rockefeller Karteli ve Üçlü Komisyonun üyelerinin dünyayõ yasadõşõ
savaşlarõyla terörize edip – sorumlu tutulmadan – bu işten kurtulmalarõna izin verirsek, Birleşmiş
Milletler, Uluslararasõ Hukuk Altyapõsõ ve BM Yargõ Sisteminin hiçbir değeri kalmaz.
Sadece hükümetin veya şirketlerin sanõk olarak belirtilmeleri yeterli değildir. Hükümetin üyeleri,
George Bush, Condolezza Rice, Donald Rumsfeld, John Ashcroft ve diğerleri ayrõ ayrõ
belirtilmelidir. Uluslararasõ bir karar olmadan bu savaşõ yürüten Tommy Franks ve generaller
ayrõ ayrõ belirtilmelidir. Rockefeller Grubu, Üçlü Komisyon ve yabancõ ülkelerin yağmalanmasõnõ
kõşkõrtan, destekleyen ve bundan ekonomik çõkar sağlayan diğer kuruluşlarõn üyeleri ayrõ ayrõ
belirtilmelidir. Aynõ şey İngiliz tarafõ için geçerlidir. Sadece Blair Yönetimi değil, Rothschild
Bankalarõnõn yöneticileri ve bu yasadõşõ savaştan doğrudan veya dolaylõ çõkar sağlayan herkes
teşhir edilmelidir. Bu listede, ABD, Avrupa veya dünyanõn başka bir yerinden olmasõna
bakõlmaksõzõn, bankacõlar, politikacõlar ve diğer şirket yöneticileri yer almalõdõr.
Başka bir şikayet dosyasõ, ilaç endüstrisi yöneticilerinin ilaç yatõrõm endüstrisi adõna dünyadaki
insanlara ve hükümetlere karşõ işledikleri suçlarla ilgili olarak hazõrlanmalõdõr. Tüm bunlarõn vakit
kaybetmeden yapõlmasõ gereklidir.
Bu adõmlarõ kolaylaştõrmak için, Kuruluşumuzun internet sitesinde şikayetlerin bir taslağõnõ ve en
önemli sanõklarõn bir listesini yayõnladõk. Her hükümete bu şikayet dosyalarõnõn resmi olarak
hazõrlanmasõ amacõyla acil adõmlar atõlmasõ için çağrõda bulunuyoruz. İdeal olan, bu adõmlarõn
birçok devlet tarafõndan bir arada örn. Afrika birliği, Güney Amerika ülkeleri ve Asya ülkeleri
olarak atõlarak, bu karteller tarafõndan ekonomik misilleme yapõlmasõ olasõlõğõnõn en aza
indirilmesidir.
En önemlisi, dünyadaki insanlarõn hükümetlerine bu eylemlerle ilgili verdiği destektir. Dünya
üzerindeki her insanõ, hükümetini bu çõkar gruplarõ ile ilgili resmi şikayet dosyasõ hazõrlamasõ için
zorlamaya çağõrõyorum
Ya biz insanlar, bu güçlerin gezegenimizi cehenneme çevirmelerine izin vereceğiz, ya da hemen
kontrolü ele geçireceğiz. Tabi ki hükümetlerimizi Hague’da resmi şikayet başvurusu yapmasõ için
zorlamamõz gerekebilir. Hükümetler yavaştõr ve özellikle birisi büyük bir ekonomik gözdağõ
aracõna sahipse kolayca korkabilir. Fakat biz insanlarõz. Bunu yapabilir miyiz? Tabi ki! Ve
dünyadaki insanlarõn bu amaç üzerinde birleşmesi gereklidir.
Şunu anlamalõyõz: Savaş çabalarõnõn arkasõnda bu çõkar gruplarõnõn olduğunun açõklanmasõ, yeni
bir dünya savaşõnõ önlemek yolunda atõlmõş en önemli adõmdõr. Dünya, her an üçüncü dünya
savaşõnõn çõkmasõ riskini taşõyan, Irak savaşõ gibi yeni bir savaşõ kaldõramaz. Şimdi harekete
geçme zamanõdõr. Her sorumlu politikacõ, dünya gezegenin her yurttaşõ, bu fõrsatõ farketmeli ve
harekete geçmelidir.
Biz insanlar ne yapabiliriz?
Herkes doğal sağlõk alanõndaki ilerlemeleri öğrenmelidir. Yeni Delhi, Kahire, Johannesburg, New
York, Buenos Aires veya Mexico City, nerede yaşarsa yaşasõn, ister gelişmekte olan, ister
sanayileşmiş bir ülkede yaşasõn, herkes, mevcut reçeteli ilaçlarõn %80’inin yerini etkin ve hõzlõ bir
şekilde alabilecek doğal sağlõktaki ilerlemelerle ilgili bilgi sahibi olmalõdõr. Doğal sağlõk alanõndaki
yeni araştõrmalarla, önümüzdeki yõllarda ilaçlarõn %95’inin gereksiz hale geleceğini tahmin
ediyorum.
Bu da, dünyadaki insanlarõn, ilaç kartelinin vicdansõz işini sürdürmek ve Tony Blair ve George
Bush gibi politikacõlarõn seçim kampanyalarõna destek olmayõ sürdürmek için kullanacağõ
gelirlerinin %95’ini elinden almasõ anlamõna gelmektedir. Bir düşünün! Herkes için, daha sağlõklõ
bir dünyaya hemen katkõda bulunmak ve bu neslin geleceğinde ve çocuklarõmõzõn ve
torunlarõmõzõn nesilleri boyunca barõşõ güvenceye almak için ne büyük bir fõrsattõr bu.
Ayrõca, hükümetinizin Hague’a ve diğer mahkemelere resmi şikayette bulunmasõnõ sağlamak,
mevcut global krizin arkasõndakileri ve bundan çõkar sağlayanlarõ adaletin karşõsõna çõkarmak için
yerel destek gruplarõ organize etmeniz gerekmektedir. Bu kuvvetleri ve faaliyetleri gün õşõğõna
çõkarmak, gelecekteki etkilerini yok etme ve bu çõkar gruplarõn gezegenimize ve insanlarõna daha
fazla zarar vermesini önlemenin ön şartõdõr.
Bana sõk sõk, neden şu anki savaş senaryosunun arkasõndaki ilaç endüstrisi çõkarlarõnõ daha önce
duymadõk veya görmedik diye sorulmaktadõr. Cevabõ çok basittir. Bu çõkar gruplarõ, hayõrseverlik
ve bu gezegeni iyiliği için çalõşma maskesinin arkasõna gizlenmiştir. İlaç sektörü iş modelinin
vicdansõzlõğõnõ ve kötülüğünü anlamadan önce, hastalõğa dayalõ ilaç sektörünün vicdansõz yatõrõm
karakterinin gerçek yapõsõnõ görmek için bu hayõrseverlik maskesini yõrtmalõsõnõz. Bu yapõldõğõna
göre, kaybedilecek zaman yoktur. Bu ropörtaj, dünyadaki insanlara ve siyasi temsilcilerine,
gezegenimizi korumak ve çocuklarõmõza daha sağlõklõ ve barõş içinde bir dünya bõrakmak
amacõyla acilen harekete geçmek için bir strateji sunmaktadõr.
Birleşmiş Milletlerin gelecekteki rolünü nasõl görüyorsunuz?
Birleşmiş Milletlerin, Irak savaşõ sonrasõ hükümet kurma konusunda Amerika Birleşik Devletleri
ile rekabet etmesi yeterli değildir. Bir dünya kurumunu böyle bir rolle sõnõrlamak, petrokimya ve
ilaç kartelleri ile siyasi ve askeri işbirlikçileri önünde bir kapitülasyondan başka birşey değildir.
Böyle bir şey kesinlikle olmamalõdõr.
Birleşmiş Milletlerin kendisi, George Bush, Tony Blair ve uluslararasõ hukuku ihlal eden diğer
kişileri adaletin önüne çõkarma konusunda itici güç olmalõdõr. Dünya kurumunun, Birleşmiş
Milletler genel kurulunun çoğunluğu adõna böyle bir şikayeti işleme koymasõnõn ne kadar büyük
bir adõm olacağõnõ düşünün. Böyle bir kararõn alõnabileceğinden ve alõnacağõndan
şüphe
duymuyorum.
Birleşmiş Milletler korunmalõdõr. Ancak, ilaç kartelinin çõkarlarõna teslim olarak ve onlara taviz
vererek korunamaz. Birleşmiş Milletler gelecekte bir rolü olmasõnõ istiyorsa, bu rol, kendine
güven ve kendi otoritesini uygulamasõ dahilinde olacaktõr.
Hiç kimsenin, dünyadaki en güçlü hükümet dahil hiçbir hükümetin, Birleşmiş Milletlerin
kararlarõnõ gözardõ etmesine ve bu durumdan bedel ödemeden kurtulmayõ mümküm görmesine
izin verilmemelidir. Bunu yapanlar adaletin önüne çõkarõlmalõ ve davranõşlarõnõn nedenleri dünya
kamuoyuna açõklanmalõdõr. Bu, Birleşmiş Milletlerin
roldür.
acil olarak ve derhal üstlenmesi gereken
Tabi ki, aynõ şey Dünya Sağlõk Örgütü gibi Birleşmiş Milletlerin alt örgütleri için de geçerlidir. İlaç
endüstrisinin çõkarlarõndan acil olarak arõndõrõlmasõ gereklidir. İnsanlar, sağlõklarõnõ koruyan bir
kuruluş olarak Dünya Sağlõk Örgütü’ne inanõrken, WHO’nun uzun süreden beri olduğu gibi ilaç
endüstrisi çõkarlarõnõn bir aracõ işlevini görmesi artõk kabul edilemez. Bu son bulmalõdõr. İlaç
endüstrisinin mevcut krizden en çok faydalanan sektör olduğunun ortaya konulmasõ, Dünya
Sağlõk Örgütü’nün kötüye kullanõlmasõna son verme ve bu örgütü kuruluş amacõna yeniden
döndürmeye yönelik önemli bir katkõdõr: Bu amaç, global seviyede, özellikle bu örgüte en çok
ihtiyaç duyulan gelişmekte olan ülkelerde, sağlõğõ iyileştirmektir.
Kuruluşunuzun hedefi “2020 Yõlõnda Herkes İçin Sağlõk”tõr. Bu hedefe
ulaşõlabileceğine gerçekten inanõyor musunuz?
Vitamin araştõrmalarõ ve hücresel tõp alanõndaki mevcut bilimsel bilgi ile, sanayileşmiş dünyadaki
hastalõklarõn dörtte üçünü büyük oranda yok etmek mümkündür. Gelişmekte olan ülkelerde, 2
milyardan fazla insan kendilerini bulaşõcõ hastalõklara ve diğer sağlõk problemlerine maruz
bõrakan mikro besin yetersizliği çekmektedir. Eğitim, daha iyi hijyen ve açlõk ve işsizlikle
mücadele önlemleri ile birlikte, mikro besinlerin sağlõğa yararlarõ ile ilgili bilgi, gelişmekte olan
ülkelerdeki insanlarõn sağlõğõnõ ve genel durumunu geliştirmede ana faktör olacaktõr.
İlaç endüstrisi ve etkili ve güvenilir olmayan “hastalõğa dayalõ iş”ine akan para kesildiği zaman,
eğitim ve diğer sosyal önlemler için ne kadar büyük bir miktarõn serbest kalacağõnõ düşünün. İlaç
endüstrisi bu gezegende büyük oranda yasaklandõğõ zaman, önleyici sağlõk tedbirleri, eğitim ve
diğer sosyal ihtiyaçlara global seviyede aktarõlabilecek trilyonlarca dolardan bahsediyoruz.
2020 yõlõnda tabi ki hastalõklar olacak ama kalp krizleri, felç ataklarõ, kanser, osteoporoz ve
günümüzün diğer yaygõn sağlõk sorunlarõ salgõn niteliğinde olmayacak. Kuruluşumuzun, “2020
Yõlõnda Herkes İçin Sağlõk” hedefine ulaşma yolunda insanlõğa önemli bir katkõ sağlayacağõna
inanõyorum.
Bu ropörtajda, gezegenimizin varlõğõnõ sürdürmesine yönelik bir strateji geliştirmeye büyük özen
gösterdim. On yõlõ aşkõn bir süredir, sağlõklõ ve barõş içinde bir dünya kurulmasõnõ engelleyenlerle
mücadele veren ve bunlarõ kamuoyuna teşhir eden bir bilim adamõ olarak, dünyadaki insanlara
böyle bir katkõ yapmayõ sorumluluğum olarak görüyorum.
Dünyanõn herhangi bir yerindeki bir kişi, nasõl kuruluşunuzla birlikte
çalõşabilir ve hedeflerinizi destekleyebilir?
Şu anda, ana iletişim yolumuz internettir. Dünya Sağlõk Örgütü, dünyadaki insanlara doğal sağlõk
bilgisini ulaştõrma misyonunu yerine getirmediği için, bu görevi ana hedeflerimizden biri olarak
biz üstlenmekteyiz.
Kuruluşumuzun internet sitesi, dünyanõn her yerindeki hastalar, sağlõk çalõşanlarõ ve sağlõkla ilgili
politikacõlar için doğal sağlõk bilgisinin ana kaynağõ haline gelmiştir. Bu bilginin mümkün olduğu
kadar çok dilde yayõnlanmasõ için yoğun bir şekilde çalõşmaktayõz.
Herkesten, bizimle mektup, faks veya e-mail aracõlõğõyla iletişim kurarak, yaşadõğõ köy, topluluk
veya ülkede doğal sağlõk uygulamasõnõ başlatan, var olan veya plan aşamasõndaki pilot projeler
hakkõnda bilgi göndermesini bekliyoruz.
Kuruluşumuz, hastalõk ve savaştan çõkar sağlayanlarõ adaletin önüne çõkarmalarõ amacõyla
dünyadaki hükümetlere baskõ uygulama kampanyasõ için bir merkez görevi görmektedir. Bu
süreci kolaylaştõrmak için, Hollanda’nõn Hague şehrinde, bu çõkar gruplarõnõ teşhir etmek
amacõyla mevcut bilgiyi bir araya getirecek uluslararasõ bir toplantõ hazõrlõğõ içindeyiz. Böylece,
dünyadaki hükümetlerin aynõ şehirdeki Uluslararasõ Suçlar Mahkemesine resmi şikayet
başvurusunda bulunmalarõnõ kolaylaştõrmayõ amaçlõyoruz.
Bunlar, dünyadaki herkesin elindeki araçlarla katõlmasõnõ beklediğimiz en acil projelerden ikisidir.
‘Yeni bir Dünya için Anayasa’ önermiştiniz. İçeriği nedir ve neden
böyle bir girişimde bulundunuz?
Dünyadaki insanlar – asker evladõnõ kaybetmiş New York’lu anneden, çocuğunu kaybetmiş
Bağdat’lõ babaya ve gezegenimizdeki adaletsizliğin bedelini ödeyen, gelişmekte olan ülkelerdeki
milyarlarca insana kadar herkes - tarihte ilk defa barõş içinde bir dünya arzusu etrafõnda bu
kadar sõkõ bir biçimde kenetlenmiştir.
Amerikan askeri gücünden halen korkan ve dünyanõn bir araya gelerek sözünü söylemesi
gerektiğini farketmekte çok yavaş davranan hükümetlerin yanõnda, birisinin öne çõkõp
milyonlarca insanõn düşüncesini açõk bir şekilde dile getirmesi lazõmdõr: dünyadaki insanlarõn
birlik olarak eldeki problemi çözmesi ve yeni bir dünya kurmasõnõn zamanõdõr.
Buluşlarõ, ilaç kartelini tek kurtuluş yolu olan kendi yok oluşlarõna bütün dünyayõ sürüklemek
konusunda köşeye sõkõştõrmaya katkõda bulunmuş bir bilim adamõ olarak, insanlarõn ihtiyaçlarõna
hizmet eden yeni, ortak bir dünya için bir anayasa ve eylem planõ niteliğindeki bu “Gündem 21”i
önermeyi sorumluluğum olarak görmekteyim. “İnsanlar için Gündem 21” aşağõdadõr:
"Barõş, Sağlõk ve Sosyal Adaletin Hüküm Sürdüğü Yeni, Ortak bir
Dünya için Anayasa"
Üçüncü milenyumun başlangõcõnda insanlõk bir kavşakta durmaktadõr. Bir yanda, barõş
dolu bir dünyada onurlu ve sağlõklõ bir hayat sürmek isteyen, gezegenimizde yaşayan
altõ milyar insanõn – ve tüm gelecek nesillerin – çõkarlarõ vardõr. Öte yanda, tüm
insanlõğa bu temel insan haklarõnõn verilmesine tek bir nedenle – maddi hõrs – karşõ
çõkan küçük bir çõkar grubu bulunmaktadõr.
Bu durumda, biz, dünyadaki insanlar iki seçeneğe sahibiz: ya bize savaş ve hastalõk
dayatan bu yatõrõm endüstrilerinin boyunduruğunu kabul etmeye devam edeceğiz ya
da kendimizi bu yükten kurtaracak ve barõş, sağlõk ve sosyal adalet ilkelerinin
belirlediği bir dünya kurmaya başlayacağõz.
Biz, dünyadaki insanlar, barõşõ korumak, ‘hastalõğa dayalõ yatõrõm işi’ni sona erdirmek
ve şirket çõkarlarõ için barõşõ ve sağlõğõ kurban edenleri adaletin önüne çõkarmak için
tarihte ilk defa, bu kadar sõkõ bir şekilde kenetlendiğimizin bilincindeyiz.
Bu yüzden, biz, Doğu ve Batõda, Kuzey ve Güneyde, zengin ve yoksul ülkelerdeki
insanlar, kendimiz ve gelecek nesiller için, bir barõş, sağlõk ve sosyal adalet dünyasõ
kurmaya karar verdik.
Temel haklarõmõz aşağõdadõr:
BARIŞ HAKKI. Biz, dünyadaki insanlar, barõş hakkõmõzõ mümkün olan her yola
başvurarak korumaya kararlõyõz. Kitle imha silahlarõ çağõnda, artõk savaş uluslararasõ
anlaşmazlõklarõ çözmek için bir seçenek değildir. Hukuki uluslararasõ bir karar olmadan
savaş yürütenler, sorumlu tutulacak ve işledikleri suçlar nedeniyle adaletin önüne
çõkarõlacaktõr. Ekonomik veya politik sonuçlarõ ne olursa olsun, bu kişiler ceza alana
kadar durmayacağõz çünkü bunun gezegenimizi yõkõmdan korumak için tek yol
olduğunun bilincindeyiz.
HAYAT HAKKI. Biz, dünyadaki insanlar, hayat hakkõmõzõ mümkün olan her yola
başvurarak korumaya kararlõyõz. İnsanlarõn ömrünü kõsaltan tüm faktörler ortadan
kaldõrõlana kadar durmayacağõz. Açlõk, yetersiz beslenme ve her yõl bebekler ve
çocuklar dahil milyonlarca insanõ öldüren diğer faktörlerle savaşacağõz. Ayrõca,
insanlõk tarihindeki tüm savaşlarda ölen insanlarõn toplamõndan daha fazla insanõn
erken ölümüne neden olan ‘hastalõğa dayalõ yatõrõm iş’ine son vereceğiz.
SAĞLIK HAKKI. Biz, dünyadaki insanlar, sağlõk hakkõmõzõ mümkün olan her yola
başvurarak korumaya kararlõyõz. Şirket çõkarõ için hastalõklarõ bilinçli olarak
destekleyen, ‘hastalõğa dayalõ ilaç endüstrisi’nin dünya çapõnda yasadõşõ ilan
edilmesini sağlayacağõz. Hastalõklarõ bilinçli olarak destekleyen ve doğal, patentsiz
tedavilerle ilgili bilgiyi saklayanlarõ adaletin önüne çõkaracağõz. Toplumlarõmõza sağlõk
hizmeti sunarken ve ulusal sağlõk hizmetleri programlarõ uygularken, etkin ve güvenli
doğal sağlõk yaklaşõmlarõna yöneleceğiz. Herhangi bir sağlõk hizmetleri stratejisinin
ana hedefi, hastalõklarõn önlenmesi ve yok edilmesidir.
SOSYAL ADALET HAKKI. Biz, dünyadaki insanlar, sosyal adalet hakkõmõzõ mümkün olan
her yola başvurarak korumaya kararlõyõz. Artõk, bu gezegendeki insanlarõn üçte ikisinin
fakirlik ve cehalet içinde yaşamasõnõ kabul etmiyoruz. Dünya kaynaklarõnõn,
gezegenimizdeki her insana eğitim ve onurlu bir hayat sağlayacak şekilde yeniden
dağõtõlmasõnõ sağlayacağõz. Bu dağõtõmõ finanse etmek için, trilyonlarca dolarlõk
‘hastalõğa dayalõ iş’in sona erdirilmesi ve azalan askeri harcamalar sonucunda serbest
kalan mali kaynaklarõ kullanacağõz.
Bu hedeflere ulaşmak için ilk adõmõn, savaş ve hastalõğõ destekleyen bu çõkar
gruplarõnõn, milyonlarca insanõn hayatõnõ kurban etmekten ve insanlõğa karşõ işlenen
diğer suçlardan uluslararasõ mahkemelerde adaletin önüne çõkarõlmasõ olduğunun
bilincindeyiz.
Bu çõkar gruplarõnõn temsilcilerinin teşhir edilmesi ve cezalandõrõlmasõ, dünyadaki
insanlar için ‘Hastalõk, Savaş ve Adaletsizliğin Hüküm Sürdüğü Karanlõk Çağlar’õn sona
erdirilmesi ve 21. yüzyõlda ‘Yeni, Barõş, Sağlõk ve Sosyal Adalet Dünyasõ’nõn
kurulmasõnõn önündeki son engeli ortadan kaldõracaktõr.
Hague, Nisan 2003,
Matthias Rath, M.D.

Benzer belgeler