Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu

Transkript

Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu
“Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu”
Ankara’da Gerçekleştirildi
“Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine
ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum”
“Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız”
MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293
“Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı
olarak gördük”
Sürdürülebilir Üretim
IS S N
Doç.
Dr.
aşa
M. B
ran Ö
ZTÜ
1013
-1 3 8
8
RK
ú6ú
'(5*
<,
6$
DIN
n AY
urha KULALI
N
.
r
h
.D
Prof r. Gülşa
Gö
Arş.
İ
VEC
K AH
p
ü
y
Dr. E
KLİ
h5/
/0h'
høh
9(5ú0
/ú/ú.
V
et ŞE
Gör.
Arş. r. Mehm
D
.
ç
Do
ú/ú.*
(1(
.D
Prof
m
r. Os
a
RK
n KA
R
ACIE
UN
l TOS
ü
Cang
ú/
T&%
ú0
<ú9(
6$1$
7(.1
2/2-ú
%$.$
9(
1/,ø,
5ú0/
VERİMLİLİK DERGİSİ
2013/1. SAYI YAYIMLANDI
I
ANLIĞ
İ BAK
J
O
L
O
ĞÜ
TEKN
ÜRLÜ
Yİ VE
i
SANA ENEL MÜD Merkez
,
M
İ
G
İL
ik
T.C. B VERİMLİLİK Verimlil
in
iye’n 2013/1
Türk
İMKB’de İşlem Gören Spor Firmalarının Sermaye
Yapısının Belirleyicileri Üzerine Bir Analiz
Doç. Dr. M. Başaran ÖZTÜRK
Öğr. Gör. Eyyüp Ensari ŞAHİN
İMKB-100 Endeksinde Yer Alan Şirketlerin
Borç Yapısını Belirleyen Faktörler
Prof. Dr. Nurhan AYDIN
Arş. Gör. Gülşah KULALI
İhracat Performansı Ölçütleri ve İhracat
Performansını Etkileyen Faktörler
Dr. Eyüp KAHVECİ
Sınav Çizelgelemesi İçin Matematiksel Model Yaklaşımı
Arş. Gör. M. Fatih ACAR - Doç. Dr. Mehmet ŞEVKLİ
Tokat- Kazova Yöresinde Şekerpancarı ve Buğday İçin Bitki - Verim Fonksiyonları
Atila ALTINTAŞ - Dr. Gülçin ALTINTAŞ - Prof. Dr. Osman KARKACIER
Teknokratik Teori: Tarihsel Perspektifte Temel Temalar
Cangül TOSUN - Doç. Dr. Fatih KESKİN
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Bahadır AVŞAR
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ
Cüneyt OLGAÇ
ABONE
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar Dergisi’nin PDF dosyalarının
her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza
gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına
“Anahtar” yazıp [email protected]
adresine boş bir e-posta atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No: 5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
internet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM ve UYGULAMA
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95 / 1 İskitler - Ankara
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH:
Anahtar Dergisi’nin Mayıs 2013 sayısı
24.04.2013 tarihinde basılmıştır.
S
ürdürülebilir kalkınmanın temel bileşenlerinden biri
olarak ortaya çıkan “çevrenin korunması - sanayi üretimi”
dengesi, yaşadığımız ortamın sağlıklı bir şekilde gelecek
nesillere aktarılmasında kritik öneme sahiptir. Son dönemde
faaliyetlerimizi yoğunlaştırdığımız çalışma alanlarından biri olan
sürdürülebilir üretim (temiz üretim) ise, rekabet koşulları giderek zorlaşan
sanayinin bu dengeyi sağlaması açısından önemli bir araçtır. Temiz üretim,
işletmelerde kaynak ve enerji kullanımını en aza indirmeyi ve kirliliğin
kaynağında önlenmesini sağlıyor. Bakanlığımızca yürütülen pilot projeler;
temiz üretim yaklaşımının verimlilik ve sürdürülebilirlik açısından önemli
kazanımlar sağladığını doğruluyor. Ayrıca bu tip projelerin çok kısa
sürelerde kendisini amorti ettiğini de görmekteyiz.
Her alanda hızla gelişmekte olan ülkemiz, endüstriyel çıktı başına malzeme,
enerji ve kirlilik yoğunluklarını azaltmak için büyük potansiyele sahiptir.
İşletmelerimizde gerçekleştirilecek temiz üretim çalışmaları, sürdürülebilir
kalkınmanın hedeflerinden olan ekonomik kalkınma ve çevresel gelişmeyi
birlikte sağlama sürecine önemli katkıda bulunacaktır. Bu düşünceler ve
hedefler doğrultusunda Hacettepe Üniversitesi ile birlikte, ülkemizde ilk
kez düzenlenen Sürdürülebilir Üretim Sempozyumunu, 300’ün üzerinde
bir katılımla 10 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirdik.
Toplam dört oturumda 19 kurum temsilcisinin yer aldığı sempozyumda,
başarı örneklerinden yola çıkılarak Türkiye’de sanayi sektörlerinin
sürdürülebilir üretimi nasıl gerçekleştirdiği üzerinde durularak katılımcılara
konuyla ilgili güncel mevzuat ve finansman desteklerine ilişkin bilgiler
aktarıldı. Etkinlik sırasında ve sonrasında aldığımız geribildirimler,
sempozyumun ortaya koyduğu sonuçların ülkemiz ve tüm paydaşlar için
önemli faydalar sağladığını gösteriyor. Benzeri etkinlikleri yaygınlaştırarak
sanayimizin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Anahtar Dergisi’nin bu sayısında “Sürdürülebilir Üretim” teması
çerçevesinde, bilginin paylaşıldıkça çoğalacağı düşüncesinden hareketle
başarı örneklerini okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz. Bu vesileyle,
Sempozyumun gerçekleştirilmesinde işbirlikleri nedeniyle Hacettepe
Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi yönetici ve çalışanlarına,
ayrıca gerek sempozyuma katılımları gerekse dergimize makale ve
yazılarıyla sağladıkları katkı nedeniyle, işletmelerimiz ve sivil toplum
kuruluşlarımızın yönetici ve uzmanlarına teşekkür ediyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
Kalkınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme ve
Yapısal Uyum Genel Müdürü Nahit BİNGÖL’ün
Değerlendirmesi
Başkentin Potansiyeli Harekete Geçiyor
Bilgi Odaklı Sanayi ile Sürdürülebilir Kalkınma
İçindekiler
Kalkınma Ajansı Desteklerinin KOBİ’lere Etkisi
,
OCAK 2013 YIL: 25 SAYI: 289
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Genel Müdürü Muhsin DERE ile Röportaj
50
Piyasa Gözetimi ve Denetiminde Yeni Yaklaşımlar
Artık Verimlilik de Güvenlik Kadar Önemli!
NİSAN 2013 YIL: 25 SAYI: 292
AÇIK
Ürün Güvenliği
“Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu”
Ankara’da Gerçekleştirildi
“Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine
ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum”
“Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız”
MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293
“Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı
olarak gördük”
Sürdürülebilir Üretim
4 “Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu”
Ankara’da Gerçekleştirildi
10 İş Dünyası İçin Sürdürülebilirlik
Neden Önemli? / İlknur MENLİK
12 Sürdürülebilir Çelik Üretimi
Dr. Veysel YAYAN
14 Çimento Sektöründe Sürdürülebilir Üretim ve
Sektörel Uygulamalar / Canan DERİNÖZ GENCEL / İrem ÜNVER
16 Ak Gıda’da Sürdürülebilir Üretim Projesi
(Anaerobik Arıtma ve Yeşil Enerji Üretimi)
Çağatay ARIKAN
18 Marks & Spencer Küresel Plan A Projesi
Mehmet GÜNER
20 Coca-Cola İçecek A.Ş. ve Sürdürülebilirlik
Faaliyetleri / Şahin KEYKAN
22 Arçelik A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri
Fatih ÖZKADI
24 Küçük Adımlarla Dünyayı Değiştirebiliriz
Dilşat UYGUROĞLU
26 TOFAŞ’ta Proaktif Çevre Yönetimi / Tamer ATALAY
Sayı 293
MAYIS 2013
28 ASELSAN’da Sürdürülebilir Üretime Destek
Tuncay İBİŞ
30 Nuh Çimento Sanayi A.Ş. Sürdürülebilir Üretim
Uygulamaları / Hakan BULUT
32 Enerji Projelerinin Finansmanında
TURSEFF Programı Desteği / Mustafa SALMAN
36 Doğu Marmara Temiz Üretimle Büyüyor
44
4
Ertuğrul AYRANCI
38 Ankara Kalkınma Ajansı Temiz Üretim ve
Enerji Verimliliği Destekleri / Dr. Derya ÇAĞLAR
40 Bilgi Güvenliğinde Tanımlar, Yaklaşımlar ve
Teknolojiler - 2 / Dr. Mustafa Kemal AKGÜL
44 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi
48 Sanayi Üretiminde Artış…
49 Üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofislerine
1’er Milyon Lira Destek
50 Bilim ve Teknolojide Türkiye-Karadağ İşbirliği
Anlaşması İmzalandı
51 TEMİZ ÜRETİM: “Endüstriyel Simbiyoz
ve Temiz Üretim Ar-Ge Proje Pazarı” Etkinliği
Adana’da Gerçekleştirildi
52 Sustainable Production
54 Sanayi Göstergeleri / Industrial Indicators
55 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
56 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri
National and International Productivity Statistics
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
MAYIS 2013
3
“Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu”
Ankara’da Gerçekleştirildi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü ile Hacettepe Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi
işbirliğinde “Türk Sanayicisi Geleceği Planlıyor: Temiz Üretim ile Sürdürülebilir Sanayiye Doğru” temasıyla düzenlenen
“Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” 10 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirildi.
Hacettepe Üniversitesi Kültür
Merkezinde düzenlenen
Sempozyuma; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan Aslan,
Hacettepe Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Murat Tuncer, Hacettepe
Üniversitesi Rektör Yardımcıları
Prof. Dr. Hasan Bayhan ve
Prof. Dr. Yüksel Kavak, Hacettepe
Üniversitesi Çevre Uygulama
ve Araştırma Merkezi Müdürü
Doç. Dr. Selim Sanin, Niğde
Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Mustafa Bayrak, Kocaeli
Üniversitesi Teknik Eğitim
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa
Çanakcı, Verimlilik Genel Müdürü
Anıl Yılmaz, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir
Enerji Genel Müdür Yardımcısı
Erdal Çalıkoğlu, oturum
konuşmacıları ile kamu, üniversite,
sivil toplum ve özel sektör yönetici
ve temsilcilerinden oluşan
300'e yakın davetli katıldı. Açılış
konuşmalarının Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan Aslan, Hacettepe
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat
Tuncer ile Hacettepe Üniversitesi
Çevre Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin
tarafından yapıldığı Sempozyum
kapsamında; “Sektörlerin
4
MAYIS 2013
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan
Sürdürülebilir Üretime Bakış
Açısı ve Sektörel Uygulamalar”,
“Firmalarda Sürdürülebilir Üretim
Uygulamaları-I”, “Firmalarda
Sürdürülebilir Üretim UygulamalarıII” ve “Temiz Üretim ve Enerji
Verimliliği Destekleri” başlıklı dört
oturum düzenlendi.
Sempozyumun, ülkemizin
hedeflerine ulaşmasında bir
kilometre taşı olmasını diliyorum
Sempozyumda konuşma yapan
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan
Aslan, Bakanlık ile Hacettepe
Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen
Sempozyumun Türkiye’nin koymuş
olduğu hedeflere ulaşmasında
önemli bir kilometre taşı olmasını
dilediğini söyledi. Sanayinin rekabetçi
bir yapı kazanmasındaki en önemli
parametrelerden üç tanesinin; “Ar-Ge,
inovasyon ve nitelikli insan” olduğunu
belirten Müsteşar Aslan, “Sürdürebilir
üretimdeki üçlü sacayağı
diyebileceğimiz bu parametrelerden
her biri son derece önemli
unsurlardır. Belki her bir kavram
üzerine saatlerce konuşulabilir, ancak
özellikle vurgu yapılması gereken bir
husus var ki o da önümüzdeki 10 yıllık
hedeflerimizdeki sayısal değerlerdir.
Ülkemizin hedeflerinden biri 2023’te
dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi
I. Oturum
içerisinde yer almaktır, bu da üretmiş
olduğumuz katma değerle ilgilidir.
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)
için 2 trilyon Dolar, ihracat için ise
500 milyar Dolar’lık bir hedeften
bahsediliyor. Bunların yanında
üniversiteyle sanayinin bir araya gelip
yoğun mesai harcamasını gerektiren
bir husus vardır ki o da GSYH
içinden ayrılacak olan Ar-Ge payının
yüzde 3’ler düzeyine getirilmiş
olmasıdır. Dolayısıyla sürdürülebilir
üretimden bahsederken,
Ar-Ge, yenilikçilik ve nitelikli
insan yetiştirilmesiyle birlikte
çevrenin korunmasını da beraber
değerlendirmek gerekiyor” diye
konuştu.
Konuşmasında, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının son dönemde
faaliyetlerini yoğunlaştırdığı çalışma
alanlarından birinin sürdürülebilir
üretim olduğunu vurgulayan
Aslan, bu kapsamda yürütülen
Ar-Ge Merkezleri ile Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri desteklerinden
bahsetti. Bugün itibarıyla 138
Ar-Ge merkezinin, 49 adet de
Teknoloji Geliştirme Bölgesinin
olduğunu söyleyen Aslan, hem
Ar-Ge Merkezlerinde hem de
Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde
“Ar-Ge, inovasyon ve nitelikli insan”
parametrelerinin birlikte yer aldığını
söyledi. Özellikle küresel ve bölgesel
krizler açısından bakıldığında odak
noktanın, Türkiye’deki işletmelerin
yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’ler için
sürdürülebilir üretim konusunda
yapılabilecekler olduğunu
belirten Aslan, “Verimlilik Genel
Müdürlüğümüz bu konuyla ilgili
bir çalışma gerçekleştirdi. Çalışma
neticesinde TÜBİTAK bünyesinde
‘Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’
isminde bir Enstitünün kurulması
kararı geçen hafta yapılan TÜBİTAK
Bilim Kurulunda kabul edildi.
Önümüzdeki dönem içerisinde hem
üniversitelerimizin destekleriyle
hem de TÜBİTAK ve Verimlilik Genel
Müdürlüğünün organizasyonuyla
bu çalışma gerçekleştirilecek.
Özellikle KOBİ’lerin sürdürülebilir
üretimini gerçekleştirmelerinin
önündeki en önemli engellerden
biri enerji yetileri, diğeri de nitelikli
eleman yetiştirme konusundaki
eksiklikleridir. Kurulacak enstitü bu
konudaki eksiklikleri giderecektir. Bu
enstitünün çalışmalarında sadece
Bakanlığımızın ve TÜBİTAK’ın değil
üniversitelerimizin de ciddi destekleri
olacaktır” şeklinde konuştu.
Konuşmasında üniversite-sanayi
işbirliği toplantılarına da değinen
Müsteşar Aslan, Kalkınma
Ajanslarının olduğu 26 ilde 2’şer hafta
arayla düzenlenen bu toplantılarda
özellikle KOBİ’ler açısından sektörel
anlamda nelerin yapılabileceğinin
tartışıldığını söyledi. Türkiye’nin
2011 rakamıyla ithal ürünler içindeki
ara malı değerinin 175 milyar Dolar
olduğunu, üniversite-sanayi işbirliği
toplantılarında bu ara ürünlerin
Türkiye’de üretilmesine ilişkin
projelerin de gerçekleştirilmesini
hedeflediklerini vurgulayan Aslan,
“Üniversite ve sanayinin birlikte
çalışması sektörün kapasitesinin
artırılmasında etken olacaktır. Her
bir ilde bir adet ara ürün üretilmiş
olsa bu, 81 ara ürün demektir.
Bunlardan her biri ortalama 2’şer
milyar Dolar’dan ele alınsa çok ciddi
bir yekûn eder. Burada hem sanayinin
MAYIS 2013
5
hem de üniversitenin birlikte
çalışması gerekiyor” dedi. Kamu
ve üniversitenin yanında sanayinin
önde gelen kuruluşları tarafından da
sürdürülebilir üretimle ilgili önemli
çalışmalar gerçekleştirildiğini belirten
Aslan, “Bu güzel örneklerin tabandaki
KOBİ’lerde de yaygınlaştırılması
gerekiyor. Üniversitelerimizin ve
büyük işletmelerimizin destekleriyle
bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde
umut ediyoruz ki hedeflenen
sonuca ulaşacağız. Sürdürülebilir
üretim; sürdürülebilir ürünler, yeşil
ürünler, bu ürünlerin kullanıcılarının
gülümseyen yüzleri demektir.
İnanıyorum ki, sürdürülebilir üretim,
gülen insanlara giden yolu sunacaktır.
Bu Sempozyum’dan elde edilecek
sonuçların hem üniversite camiamıza
hem sektörümüze hem de ülkemize
hayırlar getirmesini diliyorum” diye
konuştu.
Sürdürülebilir bir yaşam yolu
bulmalıyız
Sempozyumda konuşma yapan
Hacettepe Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Murat Tuncer ise,
II. Oturum
6
MAYIS 2013
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer
insanoğlunun kendi sürekliliğini
sağlarken bir şekilde de kendi sonunu
hazırladığını oysa içinde bulunulan
kadim sistemin, insanoğlunun birçok
nimeti ve kaynağı kullanabilmek
üzere düzenlenmiş olduğunu
belirterek, “Sürdürülebilir bir yaşam
yolu bulmalıyız” dedi.
Son yılların en önemli inovatif
düşüncesinin teknokentlerin
kurulması olduğunu belirten Tuncer,
“Teknokentler bugün üniversiteleri
oyunun içine çeken çok önemli
bir ara yüz görevi görmektedir.
Hacettepe Üniversitesi olarak da
teknokentlerimizde mezunlarımız,
öğrencilerimiz ve öğretim
üyelerimizle birlikte sürdürülebilir
bir üretimin içinde olmalıyız. Bu
konuda hem Teknokentimiz hem
de Üniversitemiz olarak birçok
hedefimiz var. Bunlardan bir tanesi
de Hacettepe Üniversitesi’nin
tüm yerleşkeleriyle birlikte 2023
III. Oturum
yılında tüm enerjisini temiz enerji
kaynaklarından kendi kendine
üretebilir hale gelmesidir. Türkiye’de
Nükleer Enerji Mühendisliği
Bölümüne sahip tek üniversiteyiz.
Nükleer enerjinin de temiz anlamda
nasıl üretilebileceği konusunda
çok ciddi çalışmalar yapıyoruz,
uluslararası işbirlikleri içerisindeyiz
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımızla da bu konuda
çalışmalarımız devam ediyor.
Amacımız, ülkemizin bir dünya
gücü olması yolunda son yıllarda
attığı ciddi adımlara ayak uyduran,
katkı sağlayan bir üniversite sistemi
oluşturmaktır” diye konuştu. Tuncer,
Türkiye’de üniversiteler için çok ciddi
bir açılım olduğunu vurgulayarak,
“Elimizden geldiğince bu açılımdan
maksimum anlamda yararlanıp bunu
yine maksimum düzeyde ülkemizin
yararına dönüştürmeye gayret
edeceğiz” dedi. Sürdürülebilir Üretim
Sempozyumu'nun, hem kamuyu hem
sanayiyi hem de akademisyenleri bir
araya getirmesi açısından son derece
önem taşıdığını da sözlerine ekleyen
Tuncer son olarak, “Sempozyumun
çıktılarının herkes için çok yararlı
olacağı inancındayım. Umarım
burada tartışılanlar bir başucu kitabı
olarak herkese ulaştırılır” dedi.
Sempozyum’dan elde edeceğimiz
en büyük sonuç; geleceğin
planlanmasıdır
Hacettepe Üniversitesi Çevre
Uygulama ve Araştırma Merkezi
Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin
ise konuşmasında; Türkiye’de
sürdürülebilir üretimin nasıl
yapıldığını araştırmak ve bu
araştırmaların sonuçlarını
katılımcılarla paylaşmak amacıyla
düzenlenen Sempozyum'un farklı
bir yapısı olduğunu belirterek,
“Hacettepe Üniversitesi olarak
bugünkü Sempozyum'dan en
büyük beklentimiz, Türkiye’nin
üretim yapısının sürdürülebilir
H. Ü. Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin
MAYIS 2013
7
olmasının planlanmasını başlatmak.
Üretimde planlama yaparken, Sanayi
Devrimini geliştirerek bugüne
taşırken çevre faktörünü çok da
önemsemedik. Bunun sebebi o
zaman hammaddenin çok olması
ve çevrenin belirli bir kaldırma
kapasitesine sahip olmasıydı. Ancak
son dönemlerde nüfusumuzun
artmasıyla, taleplerin ve ihtiyaçların
da oldukça çeşitlenmesiyle
beraber artık dünyamızın kaldırma
kapasitesinin sonuna doğru
yaklaştığını hissediyoruz. Bu nedenle
ulusal bir duruşun planlamasında
yer almamız gerektiğine inanıyoruz.
Hacettepe Üniversitesi olarak bu
Sempozyum'dan elde edeceğimiz
en büyük sonuç geleceğin
planlanmasıdır” diye konuştu.
Sürdürülebilirliğin arkasında çok
ciddi bir bilgi birikimi olduğunu
belirten Sanin, “Hemen hemen her
sektör, dünyada yarattığımız çevresel
yükün bir izleme göstergesi olan
karbon ayak izinden bahseder. Ancak
önümüzdeki 5 ila 10 yıl içerisinde
azot ve fosfor için de ayak izi takibi
gündemimize taşınacaktır” dedi.
Konuşmasında, sürdürülebilirlik
konusunda 8 bini çevreyle ilgili
olmak üzere akademik listeye
girmiş 43 bin yayın olduğunu da
ekleyen Sanin, “Aslında bu, çok
yeni bir kavram ve çok yeni bir yapı.
Bu konu sadece çevre konusunda
çalışmalar yapanlar açısından değil,
sosyal bilimler alanında çalışan tüm
uygulamacılar tarafından da dikkate
alınması gerekiyor. Sürdürülebilir
üretimden, temiz üretimden
bahsederken geçmişimizden gelen
üretim teknolojilerini de yeniden
yapılandırmak ve yenilemek
8
MAYIS 2013
durumundayız. Daha temiz
üretime yönelmeliyiz. Elimizdekini
iyileştirmemiz gerekiyor, daha az
enerji, daha az su kullanacağız ancak
diğer taraftan da kirlettiğimiz suyun
hem miktarını azaltacağız hem de
arıtılmasına dikkat edeceğiz” şeklinde
konuştu.
Sempozyumun açılış konuşmalarının
ardından oturumlara geçildi.
Temiz üretimi önemli bir fırsat ve
açılım alanı olarak gördük
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürü
Anıl Yılmaz, başkanlık ettiği
“Sektörlerin Sürdürülebilir
Üretime Bakış Açısı ve Sektörel
Uygulamalar” başlıklı birinci
oturumda kısa bir konuşma
yaptı. Konuşmasında öncelikle,
Verimlilik Genel Müdürlüğünün
yapısı, faaliyetleri ve temiz üretim
çalışmalarını anlatan Genel Müdür
Anıl Yılmaz, “2011 yılında kamunun
yeniden yapılanması çerçevesinde
Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz
Milli Prodüktivite Merkezi’nin
yapılandırılmasıyla oluşturulan
Verimlilik Genel Müdürlüğü, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bir
birimi olarak görev yapmaktadır.
Başka alanlarda da çalışmalarımız
olmakla birlikte 2011 Ağustos
ayından bu yana ağırlıklı olarak
temiz üretim konusunda çalışmalar
yürütüyoruz. Bakanlık olarak yeni
yapılanmamızda; yani bilim ve
teknolojiyi sanayiyle buluşturan
yapımızda temiz üretimi de
önemli bir fırsat ve açılım alanı
olarak gördük” dedi. Yılmaz, Genel
Müdürlüğün yaklaşık 1,5 yıldır devam
eden çalışmalarının son aşamasına
gelindiğini, yakın bir süre içerisinde
ise TÜBİTAK Marmara Araştırma
Merkezi çatısı altıda bir çevre ve temiz
üretim enstitüsünün kurulacağını
söyledi.
Temiz üretim konusunun üç bileşeni
olduğunu vurgulayan Yılmaz,
bunların ise çevre, enerji verimliliği
ve kaynakların daha etkin ve verimli
kullanılması olduğunu belirtti. Her
üç bileşen konusunda da Türkiye’de
önemli bir potansiyelin olduğunu
ancak bunun yanında ciddi bir
bilgilendirme eksiği olduğunu da
sözlerine ekleyen Yılmaz, “Temiz
üretim ya da başka bir ifadeyle
sürdürülebilir üretim şemsiye bir
kavramdır. Ülkemizde bu alanda
ciddi bir potansiyel var, hem
teknik olarak üniversitelerimizde
hem de sanayimizin önde gelen
kuruluşlarında bilgiler var ancak
bu bilgiler yeterince yaygın bir
şekilde uygulamaya geçirilemiyor.
Sempozyumu da bilgileri ve
uygulamayı yaygınlaştırmaya hizmet
etmesi amacıyla gerçekleştiriyoruz”
diye konuştu.
Verimlilik Genel Müdürü
Anıl Yılmaz’ın başkanlığında
gerçekleştirilen “Sektörlerin
Sürdürülebilir Üretime Bakış
Açısı ve Sektörel Uygulamalar”
başlıklı birinci oturuma; Türkiye
Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri
Federasyonu İletişim Direktörü
İlknur Menlik, Türkiye Demir-Çelik
Üreticileri Derneği Genel Sekreteri
Dr. Veysel Yayan ile Türkiye Çimento
Müstahsilleri Birliği Çevre Danışmanı
Canan Derinöz Gencel konuşmacı
olarak katıldılar.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Su ve
Toprak Yönetimi Dairesi Başkanı
Kadir Demirbolat’ın başkanlığında
gerçekleştirilen “Firmalarda
Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları”
başlıklı oturumların ilkinde; Ak
Gıda A.Ş. Kalite Güvence Müdürü
Çağatay Arıkan, Marks & Spencer
Türkiye Plan A Koordinatörü
Mehmet Güner, Coca Cola İçecek
A.Ş. Ankara Fabrikası Müdürü
Şahin Keykan ile Arçelik A.Ş. Enerji
ve Çevre Yöneticisi Fatih Özkadı
firmalarına ilişkin sürdürülebilir
üretim uygulamalarını katılımcılarla
paylaştılar.
Kalkınma Bakanlığı Çevre ve
Sürdürülebilir Kalkınma Dairesi
Başkanı Sema Bayazıt’ın
başkanlığındaki “Firmalarda
Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları”
başlıklı oturumların ikicisinde
ise UNILEVER San. ve Tic. Türk
A.Ş. Algida Yönetim Kurulu Üyesi
Dilşat Uyguroğlu, TOFAŞ Türk
Otomobil Fabrikası A.Ş. Çevresel
Sistemler Yöneticisi Tamer Atalay,
ASELSAN A.Ş. İşletme ve Destek
Hizmetler Müdürü Tuncay İbiş ve
Nuh Çimento San. A.Ş. Strateji ve
İş Geliştirme Müdürü Hakan Bulut
sunumlarını yaptılar.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
Yenilenebilir Enerji Genel Müdür
Yardımcısı Erdal Çalıkoğlu’nun
başkanlığında düzenlenen “Temiz
Üretim ve Enerji Verimliliği
Destekleri” başlıklı dördüncü ve son
oturuma ise Sürdürülebilir Enerji
Finansmanı Programı (TURSEFF)
Pazarlama Müdürü Mustafa
Salman, Türkiye Teknoloji Geliştirme
Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri
Koordinatörü Ferda Ulutaş, Doğu
Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA)
Proje Uygulama Birimi Uzmanı
Ertuğrul Ayrancı ile Ankara Kalkınma
Ajansı İş Geliştirme ve Strateji Birim
Başkanı Dr. Derya Çağlar konuşmacı
olarak katıldılar.
IV. Oturum
MAYIS 2013
9
İş Dünyası İçin Sürdürülebilirlik Neden Önemli?
İlknur MENLİK
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF)
Kurumsal İletişim Direktörü
"Sürdürülebilirlik alanında uzmanlaşmayı ve bunu rekabet avantajına dönüştürmeyi
başaran şirketler; geleceğin liderleri olarak karşımıza çıkacaklardır."
Sürdürülebilirlik; "bugünkü neslin
ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin
ihtiyaçlarından ödün verilmeksizin
karşılanması" şeklinde tanımlanıyor.
Günümüzde sürdürülebilirlik, çevre
dengesi ile ekonomik büyümeyi
birlikte alan, hem doğal kaynakların
etkin kullanımını sağlayan ve
çevresel kaliteye önem veren
hem de gelecek kuşakların kendi
ihtiyaçlarını tehlikeye sokmaksızın
bugünkü ihtiyaçlarını karşılayabilen
bir model olarak karşımızda
duruyor.
Günümüzün sürdürülebilir olma
gerçeğinden yola çıkarak; şirket
çıkarlarının toplumsal çıkarlar ile
çatışmadığı, ekonomik ve kâr odaklı
bakış açısının yanında sosyal ve
çevresel konuların da şirketlerin
sorumluluğu haline geldiği
yeni bir dünya düzenine girmiş
bulunuyoruz.
İş dünyası için sürdürülebilirlik,
bu yeni düzende günümüz
trendlerinin şirketler için getirdiği
risk ve fırsatları anlayabilmek ve
bunlara göre operasyonlarını,
10
MAYIS 2013
ürün ve hizmetlerini yeniden
düzenlemek anlamına geliyor.
Bu gelişmeleri takip etmeyen
şirketlerin varlığını sürdürebilmesi
mümkün gözükmüyor.
Şirketleri ve iş yapış şekillerini
köklü bir şekilde etkileyecek olan
sürdürülebilirlik uygulamaları
şirketlere ve sektörlere göre farklılık
gösteriyor. Mevcut durumun net
olarak anlaşılması, risk ve fırsatların
doğru bir şekilde teşhis edilmesi
için büyük önem taşıyor.
Şirketlerin toplumdaki rolü ve
sorumlulukları
Eski dünya düzeni şeklinde
tanımlayabileceğim yakın geçmişte,
şirketlerin temel amacının kâr elde
etmek, temel sorumluluğunun
ise sadece şirket ortaklarına karşı
olduğu düşüncesi hakimdi. Yeni
düzen ise şirketlerin kâr elde etme
amacının, toplumsal çıkarlar ile
paralel olabileceği bir “kazan-kazan”
ilişkisini tanımlıyor. Yani, artık
şirketlerin sadece şirket ortaklarına
karşı değil, toplumsal ortaklarına
karşı da bir sorumluluğu var. Şu da
bir gerçek ki; günümüzün global
bilgi dünyasında şirketlerin, içinde
bulundukları toplumdan bağımsız
ve ayrık durması düşünülemez.
Riskler ve fırsatlar
Doğal olarak bu yeni dönemde
sürdürülebilirlik, şirketler için
birçok risk ve fırsatı da beraberinde
getiriyor. Ancak bu risk ve fırsatları
iyi belirleyerek, operasyonlarını,
ürün ve hizmetlerini buna göre
yeniden düzenleyen şirketler,
gelecekte rakiplerine göre rekabet
avantajı yaratacaklardır. Örnek
vermek gerekirse; tedarik zinciri
içerisinde yer alan bir üreticinin
insan hakları ihlali yapması
şirketler için risk oluştururken, öte
yandan iklim değişikliği, tüketim
alışkanlıklarındaki değişim gibi
etkenler şirketler için fırsatlar
barındırmaktadır. Bu ve benzeri
konulara dikkat eden şirketlerin
rakiplerine göre hızlı bir büyüme
göstermesi doğaldır.
Bunu sağlamak elbette kolay
değil! Şirketlerin sürdürülebilirlik
konu olduğunda ortaya çıkan risk
ve fırsatları değerlendirebilmesi
için, her şeyden önce toplumsal
paydaşlarını iyi tanıması ve
ekonomik konuların yanı sıra sosyal
ve çevresel konuların da şirkete
ve paydaşlarına etkilerini ölçmesi
gerekiyor. Bu noktada, bütüncül
bir yaklaşım sergilemenin önemi
büyüktür.
başında Yasal Uygunluk faktörü
geliyor. Son yıllarda yerel ya da
küresel düzeyde geçerli olan
yasalar, şirketleri sorumlu olmaya
yönlendiriyor. Burada dikkat
çekmek istediğim nokta, yasal
zorunlulukların sadece üretim
yapılan ülkeyle sınırlı olmamasıdır.
Ülkemizden AB’ye yapılacak
kimyasal madde ihracatı için REACH
Direktifi ile getirilen zorunlulukları
örnek olarak verebilirim.
İkinci faktör (ki; belki de buna yasal
uygunluktan daha fazla vurgu
yapmalıyız) Kamuoyu Güveni’dir.
Burada şirketler, faaliyetlerini
devam ettirebilmeleri için özellikle
operasyonlarını yürüttükleri
çevrede yaşayan topluluklardan
yazılı olmayan bir onay veya
güvenoyu almak zorundadırlar. Bu
olmadığı takdirde şirketin halktan
tepki alması kaçınılmazdır.
Sürdürülebilirliğe yönlendiren
temel güçler
“Müşteri Talepleri” de önemli bir
yönlendirici unsurdur. Günümüz
bilgi çağında toplumsal bilincin
yükselmesi ile birlikte, daha çevreci
araç ya da daha az yağlı besinler
gibi tüketicinin değişen ihtiyaçları
da şirketleri sorumlu ürün ve
hizmet üretmeye zorlamaktadır.
Günümüzde şirketleri
sürdürülebilirlik esasında çalışmaya
iten dört temel güç olduğunu
söylemek mümkün. Bunların
Sürdürülebilirliği yönlendiren son
faktör ise “Yatırımcı Talepleri”dir.
Bu noktada sorumlu davranan
şirketlerin gün geçtikçe finansmana
erişimi daha kolaylaşmaktadır.
Örneğin; global sürdürülebilirlik
endeksine dahil olan şirketlerin
daha fazla yatırım çekmesi gibi.
Sürdürülebilirlik göstergeleri
Sürdürülebilirlik stratejisi, temel
olarak ekonomik, çevresel ve
sosyal olmak üzere üç ana gösterge
üzerinden oluşturulur ve uygulanır.
Bu başlıklar altında yer alan, iş etiği
kuralları, yolsuzluk, atıklar, doğal
kaynak kullanımı, İK yönetimi,
toplumsal katkı ve insan hakları
gibi alt göstergeler, şirketler
tarafından paydaşları göz önünde
bulundurularak belirlenmelidir.
Sürdürülebilir bir gelecek
kavramının ülkemizde
benimsenmesi ve bu doğrultudaki
uygulamaların hayata geçirilmesi
yönündeki çalışmalar artırılarak
devam ettirilmelidir. Ancak
sürdürülebilirliğin sadece birkaç
büyük şirketin değil bütün iş
dünyasının ortak meselesi olduğu
bilinmelidir. Bu nedenle, büyük
sanayi işletmelerinin sürdürülebilir
üretim projelerinin tabana,
KOBİ’lere yaygınlaştırılması
gerekiyor. Bunun yolu da
kamu-üniversite-özel sektör iş
birliğinde bugünkünden çok daha
fazla yol almamızdan geçiyor.
MAYIS 2013
11
Sürdürülebilir Çelik Üretimi
Dr. Veysel YAYAN
Türkiye Demir-Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri
Hammadde ve enerji kullanımı ile atık
üretimi yoğun bir sektör olan demir
çelik sektörümüzde, sürdürülebilir
çelik üretimi için, gerekli tüm
önlemlerin alınarak, enerji tasarrufu
çalışmalarının yapılması ve çevresel
etkilerin asgariye indirilmesi büyük
önem taşımaktadır.
Ülkemizde, ham çelik üretiminin
yüzde 75'inin gerçekleştirildiği
ve hurdanın yüzde 100’ünün geri
dönüştürüldüğü elektrik ark ocaklı
tesisleri işletmelerde en önemli
emisyon kaynağı, çelikhane hurda
şarjı, ergitme ve döküm alma sırasında
çıkan toz emisyonu ve yakıttan
kaynaklanmaktadır. Çıkan tozlar,
kurulan torbalı toz tutma sistemleri ile
tutulmaktadır. Değişik kapasitelerde
kurulu bulunan toz tutma sistemleri,
zamanla değişen kapasite ihtiyacını
karşılamak üzere büyütülmekte veya
yenisi ile değiştirilmektedir. Bacalarda
tutulan tozlar ise, peletlenerek veya
toz halinde, lisanslı geri kazanım
firmalarına içinde bulunan çinkoyu
12
MAYIS 2013
geri kazanmak üzere verilmektedir.
Ark ocağı, pota ısıtma, tandiş ısıtma
ve haddehane tav fırınlarında yakıt
olarak doğal gazın kullanımıyla,
fuel oil ve motorin kullanımından
kaynaklanan çevresel etkiler
giderilmiştir. Ayrıca baca gazı
ısısından faydalanarak işletmenin
ısıtma ve sıcak su ihtiyacı
karşılanmakta, böylece yakıttan
tasarruf sağlanmaktadır.
Fabrika içi yolların asfaltlanarak
betonla kaplanması çalışmaları da,
hemen hemen bütün tesislerde yerine
getirilmiştir. Böylece yollardan ve açık
sahalardan yayılan tozların önüne
geçilmesi hedeflenmektedir. Hurda
sahalarının üstü kapatılarak, tozla
büyük bir mücadele verilmektedir.
Fabrika çevresinde yapılan
ağaçlandırma çalışmaları da, çıkan
tozların çevreye yayılmasını önlemeye
katkı sağlamaktadır.
Entegre tesislerde baca gazı
emisyonlarının çevreye yayılmasını
önlemek amacıyla, birçok ıslak
ve kuru tip toz tutma sistemi
kurulmuştur. Kok fabrikası, yüksek
fırın, sinter fabrikası, kireç fabrikası ve
çelikhanede baca gazı temizlenirken,
gaz içinde bulunan empüriteler yan
ürün olarak kullanılmak üzere geri
kazanılmaktadır.
Entegre tesislerde baca tozlarının
bir kısmı, sinter prosesinde tekrar
hammadde olarak kullanılmaktadır.
Kok fabrikasından, katran, benzol,
amonyum sülfat gibi pazarlanabilir
yan ürünler elde edilmekte, üretim
prosesi sonucu çıkan cüruf, klinker
üretiminde kullanılmak üzere,
çimento fabrikalarına satılmaktadır.
Kok gazı, yüksek fırın ve çelikhane
gazı gibi yan ürün gazlarının da tesis
içerisinde, yakıt olarak kullanılmasıyla,
hem enerji tasarrufu yapılmakta hem
de bu gazların yaratacağı çevre kirliliği
önlenmiş olmaktadır.
Yıkama suları ise arıtmadan
geçirildikten sonra, prosese geri
döndürülmektedir. Bazı tesislerde
kullanılan proses suyunun
yaklaşık yüzde 90’ı proseste tekrar
kullanılmaktadır. Ayrıca, bazı
tesislerde arıtım tesisleri modernize
edilerek, kapasiteleri artırılmakta veya
yeni tesis kurulmaktadır.
Demir çelik üretim prosesinde
açığa çıkan atıkların tesis içerisinde
kullanımına ve birkaç firmanın
bir araya gelerek oluşturacakları
bölgesel tesislerde geri kazanıma
yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Sektörümüzde, demir çelik atıkları
içerisinde önemli bir yer tutan
çelikhane cürufunun, ekonomiye
kazandırılması için çeşitli projeler
geliştirilmektedir.
Ülkemizde, 1 ton ham çelik üretimi
için, karbondioksit emisyonu, Bazik
Oksijen Fırını (BOF) teknolojisi ile
üretim yapan tesislerde ortalama
1700 kg, elektrik ark ocaklı (EAO)
tesislerde ise 150 kg civarındadır.
2012 yılında, ham çelik üretiminin
yüzde 26 civarındaki bölümünün,
BOF teknolojisi ile yüzde 74’ünün
ise, EAO tesislerinde üretildiği
ülkemizde, 1 ton çelik üretimi için,
540 kg karbondioksit emisyonu
gerçekleşmektedir. Ülkemizin ton
çelik başına karbondioksit emisyonu;
ham çelik üretiminin yüzde 70’inin,
BOF teknolojisi ile yüzde 30’unun
EAO tesislerinde üretildiği dünya
ortalamasının, yüzde 40’ı civarında
olduğu hesaplanmıştır. Başka
bir ifadeyle Türkiye çeliği, dünya
ortalamasından 2.5 misli daha düşük
emisyonla üretmektedir.
Ham çelik üreticisi, 27 elektrik ocaklı
tesis ile 3 entegre tesisin yanı sıra
120’nin üzerinde, kütükten, profil,
inşaat demiri gibi nihai mamul üreten
bağımsız haddehanenin yer aldığı
demir çelik sektöründe, cevhere
dayalı üretimin gerçekleştiği ve enerji
tüketiminin yüzde 80’inin kömür,
yüzde 10’unun doğal gaz, yüzde 5’inin
ise, elektrik ve fuel-oilden oluştuğu
entegre tesislerde, yakıtların toplam
maliyet içerisindeki payı, yüzde 20
civarındadır. Hurdanın ergitildiği
ve enerji tüketiminin yüzde 65’inin
elektrik, yüzde 30’unun doğalgaz
ve yüzde 5’inin fuel-oilden oluştuğu
Elektrik Ark Ocaklı tesislerde, elektrik
enerjisi tüketimi, sanayi maliyetleri
içinde, hammaddeden sonra ikinci
sıradadır ve ortalama yüzde 15
civarında bir paya sahiptir. Enerjinin
üretim maliyetleri içerisindeki
payı, enerjinin demir çelik sektörü
açısından nasıl bir öneme sahip
olduğunu göstermeye yetmektedir.
Demir çelik sektörümüzde, enerji
verimliliğini artırmak amacıyla;
•
Kaliteli girdi malzeme tedariği ve
kullanımı,
•
Yanma verimliliklerinin artırılması
ve emisyonların kontrolü,
•
Proses kontrol tekniklerinin
geliştirilmesi ve otomasyon
uygulanması,
•
Soğutmada su tüketimini
azaltacak kuru soğutma
sistemlerinin yaygınlaştırılması,
•
Yüksek verimli elektrik motoru
kullanımı,
•
Aydınlatma, ısıtma, pompalar,
kompresörler gibi, ana üretim
hatlarına göre, enerji tüketimi
daha düşük olan yardımcı
tesislerde de, enerji tasarrufu
yapılması,
•
Enerji yoğunluğunu düşürmek
amacıyla, katma değeri yüksek
ürün üretimine geçilmesi,
•
Etkin bir enerji yönetim
sisteminin oluşturulması ve enerji
tüketimlerinin izlenmesi,
•
Her türlü yan ürün ve atığın geri
kazanımı,
konularında azami çaba
gösterilmektedir.
Demir çelik sektöründe faaliyet
gösteren kuruluşlarımız, enerji
kaynaklarını daha verimli kullanmak
ve daha ucuz enerji temin
edebilmek amacıyla, otoprodüktör
ve kojenerasyon statüsünde, kendi
ihtiyaçlarını karşılamak üzere,
enerji santralleri kurmaya devam
etmektedirler. Sözkonusu yatırımlar
içerisinde, başta, rüzgâr enerji
santralleri olmak üzere, pek çok
çelik üreticisinin yenilenebilir enerji
yatırımları da bulunmaktadır.
Sektörümüzde, enerji verimliliği
çalışmalarının başlangıcı, 1980’li
yıllara dayanmaktadır. Son 30 yıl
içerisinde yapılan enerji tasarrufu
çalışmaları sayesinde, enerji
tüketiminde, yüzde 50 civarında
düşüş sağlanmıştır. Önümüzdeki
dönemde, düşük tenörlü cevher ve
kalitesiz hurda ile kalorisi yüksek
kömür kullanımına bağlı spesifik
enerji tüketim değerlerinde büyük
oranlarda düşüşler beklenmemekte,
enerji tüketimindeki düşüşlerin yeni
çelik teknolojileri ile mümkün olacağı
değerlendirilmektedir.
Özetle ifade etmek gerekirse, Türk
çelik sektörü çevrenin korunmasına,
enerji verimliliğinin artırılmasına ve
emisyonların azaltılmasına yönelik
projeler için, son beş yıl içerisinde
toplam 1.5 milyar Dolar civarında
yatırım yapmıştır. Beyaz eşya,
otomotiv, makine imalat sanayi, inşaat
gibi çelik tüketicisi pek çok sektörün
hammaddesini üreten, ekonominin
lokomotifi konumundaki demir
çelik sektörümüzde son yıllarda,
‘üretim odaklı işletme’ anlayışı
yerini, ‘kurumsal sosyal sorumluluk
sahibi kuruluş’ anlayışına bırakarak,
enerji verimliliğini artırıcı, çevreyi
en az kirleten teknolojilere ve
projelere daha fazla odaklanıldığı
görülmektedir. Elde edilen sonuçlar,
sektörün bu alanlarda yapmış olduğu
yatırımların başarıya ulaştığını ortaya
koymaktadır. Çelik sektörümüz
bugüne kadar olduğu gibi, bundan
sonra da sürdürülebilir üretimin
çağdaş medeniyet anlayışının bir
gereği olduğu bilinci içerisinde,
çevreye hassasiyet konusunda azami
özeni göstermeye devam edecektir.
MAYIS 2013
13
Çimento Sektöründe
Sürdürülebilir Üretim ve Sektörel Uygulamalar
Canan DERİNÖZ GENCEL / Çevre Danışmanı (Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği)
İrem ÜNVER / Uzman (Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği)
Türkiye Çimento Sektörü
Türk çimento sektörü üretimde, 2012
yılında Çin, Hindistan, ABD ve İran’dan
sonra dünyada 5’inci, Avrupa’da ise
1’inci sırada yer almıştır.
1911 yılında 20.000 ton/yıl kapasiteye
sahip olan sektörün, 2012 yılındaki
üretimi 68.000.000 ton/yılı bulmuştur.
İnşaat sektörünün 2012 yılı gayrisafi
yurtiçi hasıla payı yüzde 5,7’dir.
Türkiye’nin muhtelif yerlerinde 48
tanesi entegre olmak üzere 68 çimento
tesisi faaliyet göstermektedir.
Çimento sektörü yapısı itibarıyla yüzde
76 yerli, yüzde 24 yabancı sermaye
(Fransa, İtalya, Almanya, Brezilya,
İrlanda ve Yunanistan) ortaklıdır.
Yaklaşık 15.000 çalışan istihdam
edilmektedir. Cirosu 3,2 milyar ABD
Doları, ihracat geliri ise 800 milyon
ABD Doları civarındadır.
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği
(TÇMB)
TÇMB, Türkiye’de 46'sı entegre çimento
fabrikası, 16’sı çimento öğütme ve
paketleme tesisi olmak üzere, toplam
62 üye çimento kuruluşunu temsil
etmektedir. Üyelerine; araştırma
geliştirme, analiz, kalite kontrol ve
eğitim hizmetleri için ortak çözümler
üretmekte, yasal ve idari düzenlemeler
için ortak girişimlerde bulunmaktadır.
Türk çimento sektörünün uluslararası
temsilcisi olarak Avrupa Çimento
Birliği’ne 1972 yılından beri üye
olan TÇMB aynı zamanda araştırma
geliştirme hizmetlerinden başlayarak,
eğitim, uluslararası işbirliği,
sertifikasyon, sektörel veri derleme,
üniversite, sivil toplum örgütleri ve
diğer ilgili kuruluşlarla işbirliği gibi
birçok sorumluluğu da başarıyla
üstlenmiştir.
TÇMB, ülkenin kalkınma ve
yapılandırılmasında en önemli
malzemeyi üreten çimento sektörünün
14
MAYIS 2013
Sivil Toplum Kuruluşu biçiminde
örgütlenmiş tek temsilcisidir.
Çimento Sektöründe
Sürdürülebilir Üretim
Türk çimento sektörüne yol gösteren
ilke; çevresel, ekonomik ve sosyal
anlamda sürdürülebilirliktir. Bu
sebeple, Türkiye çimento sektörü
ekonomik büyümesine devam
ederken çevresel sorumluluklarının
bilincinde olarak sürdürülebilir
büyümenin yaygınlaştırmasında öncü
sektör konumuna gelmiştir.
Çevre konusunda izlediği proaktif
yaklaşım ile tüm çevre izinlerini
tamamlayan bir sektördür. Fabrikalarda
‘Çevresel Ölçümler’ yapılmakta, izin
alınmasından sonra da ‘bacalarda
sürekli ölçüm cihazları’ ile kontrol
ölçümleri sürdürülmektedir.
Fabrikaların çoğunda ‘Çevre ve
İş Güvenliği Yönetim Sistemleri’
bulunmaktadır. Ayrıca, fabrikalar toz
filtrasyon sistemlerini, çok daha yüksek
toz tutma kapasitesine sahip yeni nesil
filtrelerle değiştirmektedir.
İklim Değişikliği ve Enerji Verimliliği
Çimento sektörü; gönüllü anlaşmalar
yaparak, verimlilik artırıcı projeler
hazırlayarak, sanayide enerji verimliliği
yarışmalarına katılarak enerji verimliliği
çalışmalarına destek vermektedir.
2001 yılından bu yana her yıl Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir
Enerji Genel Müdürlüğü ile TÇMB
işbirliğinde çimento sektöründe
enerji ihtiyaç ve kullanımına
yönelik ‘benchmarking’ çalışması
yapılmaktadır.
Sektör, atıkların çimento üretiminde
alternatif yakıt olarak kullanımının ve
katkılı çimento üretiminin artırılması
için konuyla ilgili çalışmalara tüm
gücüyle destek vermektedir.
Canan Derinöz Gencel
25 Nisan 2012 tarih ve 28274
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan
Sera Gazı Emisyonlarının Takibi
Hakkında Yönetmelik kapsamında
sera gazlarının izlenmesine ilişkin
çalışmalar başlatılmıştır. Birleşmiş
Milletler tarafından yürütülen
İklim Değişikliği Taraflar Konferansı
çalışmaları yerinde takip edilerek
sektöre küresel gelişmeler ve ülkemizin
pozisyonu konusundan bilgilendirme
yapılmaktadır.
Alternatif Yakıt ve Hammadde
Kullanımı
Türk çimento sektörü endüstriyel
ve evsel nitelikli atıkları, lisanslı
tesislerinde, alternatif yakıt veya
hammadde olarak kullanabilmektedir.
Alternatif yakıtlar genel olarak arıtma
çamuru, atıktan türetilmiş yakıt, atık
yağ, ömrünü tamamlamış lastikler,
solvent ve boya grupları altında
toplanabilir. Alternatif hammaddeler
ise maden atıkları, ısıl işlem atıkları,
inşaat atıkları grupları altında
değerlendirilebilir.
Avrupa Birliği (AB) ve ülkemiz mevzuatı
uyarınca, tehlikeli atıklardan enerji
kazanımı durumunda, atıklar en az
850°C -1100 °C ortamda 2 saniye
süre kalmalı ve baca gazı arıtma
sistemleri kurulmalıdır. Ancak, çimento
fırınlarında sıcaklık 900°C -1400°C
olup bekleme süresi en az 5 saniyedir.
Bu durumda, şekilde özetlendiği
üzere, yasaların istediğinden daha
ileri teknolojik koşullar sağlanmakta
olup, toz dışında ilave baca gazı arıtma
ünitesi ihtiyacı bulunmaz. Atıklar, tüm
çevre izinleri alındıktan sonra alternatif
hammadde veya enerji kaynağı olarak
kullanılmaktadır. Böylelikle, doğal
kaynaklar ve konvansiyonel enerji
kaynaklarından (kömür, petrol koku
gibi) tasarruf sağlanmaktadır.
2010 yılında Avrupa Birliği’nin 27 üye
ülkesindeki çimento fabrikalarında ısıl
gücün yaklaşık yüzde 30’u atıklardan
karşılanmıştır. Avrupa’da atık kullanım
oranı yüzde 100’e yaklaşan fabrikalar
vardır. Türkiye’deki çimento döner
fırınlarında 2012 yılında yaklaşık 450
bin ton atık alternatif yakıt olarak, 440
bin ton atık ise alternatif hammadde
olarak çimento fabrikalarında değere
dönüştürülmüş ve böylelikle ısıl
gücün yaklaşık yüzde 3’ü atıklardan
sağlanmıştır.
Kullanılan alternatif yakıtların ortalama
ısıl gücünün 3500 kcal/kg olduğu
kabulüyle, ortalama kalori değeri 6000
kcal/kg olan linyit (steamcoal) gibi
ithal bir yakıtın kullanımında yaklaşık
250.000 ton tasarruf sağlanmıştır.
Kalkınma planı sürecinde AB’de olduğu
gibi ikame oranı yüzde 30 seviyesine
çıkarsa, 2,5 milyon ton steamcoal
eşdeğeri yakıt ithalatından tasarruf
sağlanacak ve buna bağlı olarak sera
gazı azaltımı mümkün olacaktır.
Atık Isıdan Enerji Geri Kazanımı
(Waste Heat Recovery-WHR)
Başta çimento sektörü olmak üzere,
ısı enerjisi ihtiyacının söz konusu
olduğu proseslerde, genellikle üretilen
ısının ancak belli bir bölümü, prosesin
gerçekleşmesi için kullanılabilmektedir.
Kalan bölüm ise, değişik yollarla ve
çoğunlukla da baca gazları vasıtasıyla
atılmaktadır. WHR sistemi ile atmosfere
atılan bu sıcak gazlar kullanılmak
suretiyle elektrik üretimi mümkün
olmaktadır.
Çimento sektöründe ortalama 3000
ton/gün (4 kademeli ön ısıtıcılı ve prekalsinatörlü) klinker üretimine sahip
bir klinker üretim hattından, kullanılan
teknolojiye ve hammaddenin
rutubetine bağlı olarak 3,0 ila 6,0
MW arasında elektrik enerjisi elde
edilebilmektedir.
Fabrikaların enerji verimliliği şartlarına
bağlı olarak, WHR ile elektrik üretimi
30 kw/ton.klinker ile 45 kw/ton.klinker
arasındadır.
Çimento fabrikalarının
kapasitelerini yüzde 90 kullandıkları
düşünüldüğünde, Atık Isıdan Elektrik
Üretiminin Ortalama 35 kw/ton.klinker
olacağı kabul edilirse; 54.000.000 ton/
yıl klinker üretimden 1.900.000 MWh/
yıl Elektrik Üretimi gerçekleşebilecektir.
Bu da 270 MW’lık bir Elektrik Üretim
Santralına eşdeğerdir.
Atık ısıdan elektrik üretmenin
yanında; bacaların toz yüklerinde
önemli miktarlarda düşüş sağlamak
ve elektrik üretiminde fosil kaynaklar
kullanılmadığından karbondioksit
kredisi kazanmak mümkündür. Zira 1
kWh elektrik üretimi sayesinde yaklaşık
0,65 kg CO2 kredisi sağlanabilir.
TÇMB Sürdürülebilir Üretim Daimi
Komitesi – Takip Edilen Çalışmalar
TÇMB bünyesinde çevre, iklim
değişikliği, enerji, hammaddeler,
hazır beton gibi önemli konuların
takibi ve ilgili çalışmaları yürütmek
amacıyla üye fabrika temsilcilerinden
oluşan komiteler yer almaktadır.
Bu kapsamda, 2012 yılı itibarıyla
‘Sürdürülebilir Üretim Daimi
Komitesi’ kurulmuştur. Komite
tarafından takip edilen çalışmalar şu
şekildedir:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Sektörel bilinçlendirme
CEMBUREAU çalışmaları
Avrupa Birliği sürdürülebilirlik
çalışmaları (EU Sustainable
Development)
Ürün Kategori Kuralları
(PCR- Product Category Rules)
Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi
(LCA- Life Cycle Assessment)
Çevresel Ürün Beyanı
(EPD - Environmental Product
Declarations)
Küresel Raporlama Girişimi
esaslarına göre Sürdürülebilirlik
Raporlaması (GRI-Global
Reporting Initiative)
ISO 14025: Çevresel Ürün
Beyanları standardı
Dünya Sürdürülebilir İş konseyi
(WBCSD) çalışmaları
Türkiye - İş Dünyası ve
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği
(SKD) çalışmaları
Sektör Uygulamaları – Örnekler
Atık ısıdan geri kazanım yapan tesisler;
Akçansa Çimento (Çanakkale), Aşkale
Çimento (Erzurum), Batı Çimento
(İzmir), Batı Söke Çimento (Söke),
Çimsa Çimento (Mersin) ve Nuh
Çimento (Kocaeli) olup devam eden
projeler bulunmaktadır.
Akçansa ve Çimsa Fabrikaları,
‘Sürdürülebilirlik Raporu’ hazırlayarak
sürdürülebilirlik yönetimine bakış
açılarını, kurumsal önceliklerini,
bu alanlarda gerçekleştirdikleri
çalışmaları ve gelecekte ulaşmayı
hedefledikleri noktayı paydaşlarının
değerlendirmesine sunmuşlardır.
Ayrıca, Çimsa Fabrikası Çevresel
Ürün Beyanı yaparak (EPD) çevre
performansını beyan etmiştir.
MAYIS 2013
15
Ak Gıda’da Sürdürülebilir Üretim Projesi
(Anaerobik Arıtma ve Yeşil Enerji Üretimi)
Çağatay ARIKAN
Ak Gıda A.Ş. Kalite Güvence Müdürü
Satış şirketlerinde yapılan
optimizasyon çalışması ile 1965 araç
trafikten çekilmiştir ve karşılığında
4,7 milyon litre yakıt tasarrufu elde
edilmiştir. Fabrikalarda yapılan
verimlilik çalışmalarıyla 92,3 milyon
kW/s elektrik, 200 milyon litre su
tasarrufu sağlanmıştır. 700 bin
adet fidan dikimine karşılık gelen
63,7 bin ton karbondioksit salınımı
engellenmiştir. Bununla birlikte
Türkiye'nin sektördeki en büyük
kapasiteli anaerobik arıtma ve
biyogaz üretim tesisi Ak Gıda'da
kurulmuştur.
Bir Yıldız Holding kuruluşu olan
Ak Gıda, süt ve süt ürünleri
üretmektedir. 1996 yılında
Sakarya’nın bir ilçesi olan Akyazı’da
küçük ama modern bir tesisin
satın alınmasıyla ticari hayatına
başlamıştır. 1998 yılından beri
Pamukova tesislerinde faaliyetini
sürdürmektedir. Böylece hızlı bir
büyüme süreci başlamıştır. Şu
ana kadar toplamda 372 milyon
TL’lik yatırım yapılmıştır. Bu yıl
itibarıyla ülkemizin dört farklı
bölgesinde dört ayrı fabrikasında
üretim yapmaktadır. Bu iller kuruluş
sırasına göre; Sakarya, Karaman,
Kırklareli, Kahramanmaraş’tır.
Her gün 42 farklı ilden toplanan
sütler fabrikalarımızda işlenmekte,
tüm Türkiye’ye ve yurtdışına
dağıtılmaktadır. Ak Gıda Türkiye’nin
en fazla süt ürünü ihracatı yapan
firmasıdır. Günlük süt işleme
kapasitesi açısından ülkemizin
en büyük üreticisidir. Hâlihazırda
16
MAYIS 2013
Türkiye’de kayıtlı sütün yüzde 11’i
Ak Gıda tesislerinde işlenmektedir.
Yıldız Holding ve sürdürülebilir
üretim yaklaşımı
Yıldız Holding’de üretirken çevreye
duyarlı olmak, kurucumuz merhum
Sabri Ülker ile başlamış olan
önemli bir kültürdür. Merhum
Sabri Ülker’in yıllar önce söylediği;
“Topraklarımıza, sularımıza,
çevremize sahip çıkmak vatana
sahip çıkmaktır” sözü Yıldız
Holding’in çevre yaklaşımını
en iyi şekilde özetlemektedir.
TURMEPA Sabri Ülker Çevre Ödülü
ile çevre konusunda duyarlılık
gösteren projeler ve çalışmalar
desteklenmektedir. 2012 yılında
Yıldız Holding şirketlerinde 14
milyon TL’yi aşan çevre yatırımları
yapılmıştır. Bununla birlikte
yürütülen çalışmalar neticesi şu
önemli kazanımlar elde edilmiştir.
Kısaca anaerobik arıtma ve
biyogaz üretimi
Birçok atık türünün arıtılmasında
kullanılan yöntemlerden biri
biyolojik arıtımdır. Doğada
kendiliğinden var olan bu arıtım
yöntemi, teknolojik imkânlar
kullanılarak çok miktarda atığın
hızlı ve kontrollü olarak arıtılmasını
temin etmektedir. Biyolojik
arıtım aerobik ve anaerobik
arıtım olmak üzere başlıca iki
gruba ayrılmaktadır. Aerobik
arıtma hava ve oksijen varlığında
yaşayabilen mikroorganizmalar
ile anaerobik arıtma ise havasız
ve oksijensiz ortamda yaşayabilen
mikroorganizmalar ile yapılmaktadır.
Ancak anaerobik arıtmanın, aerobik
arıtmaya göre bazı üstünlükleri
vardır. Bunlar;
1. Enerjinin tüketimi yerine
üretimi söz konusudur. Özellikle
yüksek konsantrasyonlu atık su
arıtımında tesis kendi ihtiyacını
rahatlıkla karşılamakta hatta
fazla enerji üretebilmektedir.
2.
3.
4.
5.
Anaerobik arıtma daha az besin
ihtiyacı gerektirir ve daha az
çamur oluşumu meydana gelir.
Enerji tasarrufu sağlanır.
Çevresel ve ekonomik fayda
sağlar.
Çıkış suyu kısmen patojenlerden
arındırılır.
Prosesler sonucunda oluşan
çamur, organik gübre
niteliğindedir.
Anaerobik arıtma tesislerinin en
önemli çıktısı biyogazdır. Biyogaz
temelde doğalgaza çok yakın,
yüzde 65-85 metan ve yüzde 15-35
karbondioksit ihtiva eden yanıcı
bir gazdır. Anaerobik bozulma
ve biyogaz oluşumu üç aşamada
gerçekleşen bir biyokimyasal
süreçtir.
1. Hidroliz: Kompleks organik
maddelerin çözünmüş organik
bileşiklere dönüşümü,
2. Asetojenesis: Çözünmüş organik
maddelerinden uçucu yağ
asitlerinin (ağırlıklı olarak asetik,
propiyonik ve bütrik asitler)
oluşumu,
3. Metanojenesis: Uçucu
yağ asitlerinin metan ve
karbondioksite çevrimi olarak
özetlenebilir.
Bu süreçler çeşitli anaerobik
bakterilerce gerçekleştirilmektedir.
Anaerobik arıtma tesislerinin en
önemli aşaması bu süreçlerin
gerçekleştiği reaktörlerdir. Bu
reaktörler çeşitli yapı ve özellikte
olabilmektedir. Ak Gıda’da kurulu
olan reaktör yukarı akışlı havasız
çamur yatağı reaktördür. Atık su
reaktörün altında beslenmekte
organik bileşikler 24 saate yakın
bir süre içinde parçalanarak
biyogaza dönüşmektedir. Biyogaz,
reaktörün üstünde toplanarak
sonraki işleme gönderilmektedir.
Bakteriler tarafında parçalanmış
ve büyük ölçüde arıtılmış olan atık
su nihai artıma için aerobik arıtma
havuzuna transfer edilir. Sistemde
oluşan çamur ve fabrikadan çıkan
katı atıklar ayrı bir anaerobik
reaktöre taşınır. Katı atıklar bu
reaktörde 15-20 gün gibi bir sürede
parçalanarak biyogaz ve organik
sıvı gübreye dönüşür. İki reaktörden
çıkan biyogaz birleşerek biyogaz
yıkama kulesinden geçirilir. Bu
kulede su ile yıkanan biyogaz
içindeki hidrojen sülfür uzaklaştırılır.
Arındırılmış biyogaz özel membran
deposunda depolanarak bir yandan
da kojenerasyon tesisine iletilir.
Doğal gaz kojenerasyonuna benzer
şekilde biyogaz yakılarak elektrik
enerjisi ve ısı elde edilir. Elde edilen
ısı enerjisi tesisin ihtiyacı olan
ısıyı karşılamada kullanılmaktadır.
Elektrik enerjisi ise yeşil enerji
niteliğindedir ve şebekeye satışı
gerçekleştirilmektedir. Bunun
yanında sıvı organik gübre
koyulaştırılarak organik katı gübre
formuna dönüştürülmektedir.
Projeye ait rakamlar ve sonuçlar
1. Proje bir yılda tamamlandı.
2. Yatırım maliyeti toplam 8 milyon
TL
3. 7000 m3/gün arıtma
kapasitesine ulaşıldı.
4. 1,4 mW/s enerji üretim
kapasitesi sağlandı.
5. Elde edilen biyogaz 2703
hanenin doğalgaz ihtiyacını
karşılayabilmektedir.
6.
493.260 fidan dikme etkisine
denk karbondioksit salınımı
engellendi.
7. Elde edilen enerji tasarrufu
3784 hanenin ihtiyacını
karşılamaktadır.
8. Arıtma kapasitesi 50 bin
haneli bir ilçenin ihtiyacını
karşılayabilir düzeydedir.
9. Tesisin kimyasal tüketimi
yüzde 95 azaldı.
10. Bertaraf edilen çamur organik
gübre özelliği kazandı.
Ak Gıda’da sürdürülebilir üretime
dair çalışmalar
Ak Gıda’da Yıldız Holding kültürüne
uygun olarak sürdürülebilir
üretim adına her yıl projeler ve
iyileştirmeler yapılmaktadır. Bu
çalışmaların başlıca şunlardır:
Geri dönüşümlü sistemle yıkama
amaçlı kullanılan çözeltilerin
azaltılması. Sonuç olarak kimyasal,
su ve enerji tasarrufu sağlanması.
Ambalaj optimizasyonları ile birim
ürün başına kullanılan ambalaj
ihtiyacının azaltılması. Verimlilik
sınıfı düşük motorların daha verimli
motorlar ile değiştirilmesiyle enerji
tasarrufu sağlanması. Doğalgaz
kojenerasyon sisteminde baca
gazından ısı enerjisi elde edilerek
doğalgaz tasarrufu sağlanması.
Fabrika genelinde led aydınlatmaya
geçilmesi olarak sayabiliriz.
Sonuç olarak Ak Gıda, yaptığı
yatırımlar ve gerçekleştirdiği
projeler ile doğaya saygı konusunda
da sektörüne öncülük etmektedir.
Her yıl daha çok üretirken daha
az tüketen şirket olma yolunda
çalışmalar gerçekleştirmektedir.
MAYIS 2013
17
Marks & Spencer Küresel Plan A Projesi
Mehmet GÜNER
Marks & Spencer Türkiye Plan A Koordinatörü
üzerindeki en büyük etkimiz
sattığımız ürünlerle ve onların
kullanılma yöntemleriyle
doğrudan ilişkilidir ve bu yüzden
müşterilerimizi de Plan A’ya
dahil ederek daha sürdürülebilir
bir hayat yaşamaları konusunda
katkıda bulunmaları için teşvik
ettik.
Üzerinde yaşamak zorunda
olduğumuz dünyamızı ve
dolayısıyla hayatımızı tehdit
eden küresel ısınmanın etkilerini
azaltmak için bünyesinde
onlarca projeler içeren
Marks & Spencer Plan A’ya 2007
yılında başladı. Amacımız 2015
yılında ve sonrasında dünyanın
en sürdürülebilir markası olmak.
Kısıtlı kaynak baskısı, artan
sosyal adaletsizlik ve daha
sağlıklı bir hayati yaşama arzusu
düşünüldüğünde Plan A üç
küresel probleme odaklandı.
Aşağıda detayları bahsedilen
ve 2015 yılında bitirilmesi
amacıyla yedi başlık altında
180 taahhütten oluşan Plan A’yı
uygulamaya koyduk. Çünkü, bir
B planımız yok!
Müşterilerimizi dahil
etme: Çevre ve toplum
18
MAYIS 2013
Plan A ‘Biz böyle
çalışırız’: Çalışanlarımızla
olan ilişkilerimizden
mağazalarımızın
konstrüksiyonuna, tedarikçi
tercihlerimizden yeni ürün
geliştirmelerimize kadar
Plan A’yı bütün aktivite
ve operasyonlarımıza tam
olarak entegre ettiğimizde,
sürdürebilirlik kavramı bizim
için ‘biz böyle çalışırız’ anlamı
kazanır.
İklim değişikliği:
Gezegenimiz giderek
ısınıyor. Temel sebebi
ise insanoğlunun uyguladığı
aktivetelerde üretilen birçok
yönden zararlı sonuçları olan
sera gazı. Bu yüzden CO 2
salınımını minimize etmek en
temel görevlerimiz arasındadır.
Atık yönetimi: Birleşik
Krallıkta yılda yaklaşık
300 milyon ton atık
oluşuyor. Bu atıkların çoğu
endüstriyel olmakla birlikte 35
milyon tonluk kısmı evsel atıktır.
Paketleme malzemelerinin
atığı 10 milyon tona yakındır
ve bu miktarın 7 milyon tonu
geri dönüştürülür. Eğer atık
geri dönüştürülmez ise ömrünü
tamamlaması için anakaraya
çeşitli yöntemlerle bırakılır ve
doğaya karışması çok uzun yıllar
sürer.
Doğal kaynaklar:
Hammaddelerin üretimi
ve hasat edilmesinde
kullanılan kimyasallar ve suyun
dikkatsiz kullanımı çevreye
zarar verebilir, bu yüzden
onların tekrar kullanılması,
doğal ortama zarar vermemesi
açısından çok önemlidir.
Adil ticaret: Biz sadece
birlikte çalıştığımız
firmalar güçlü olursa
güçlü oluruz; bu yüzden adil
ortaklık kurmanın bize her
zaman yarar sağlayacağına
inandık. Tedarikçilere adil ücret
verme, yerel halkı destekleme ve
tedarik zincirimizde yer alan her
çalışanın iyi bir çalışma ortamına
sahip olmasını sağlama
önceliklerimiz arasındadır.
Hedeflerimize hızla
yaklaşmamızı sağlayan en
önemli faktör ise; her hafta
mağazalarımızi ziyaret
eden yaklaşık 21 milyon
Marks & Spencer müşterisi,
çalışanları ve tedarik zincirinde
yer alan iş ortaklarımızın
çalışanları dikkate alındığında
geniş bir kitle ortaya çıkması
ve bu sayede atılan en küçük
adımla dahi büyük sonuçlar elde
edilmesidir.
Müşterilerimizi
dahil etme
Plan A: ‘Biz
böyle çalışırız’
5mn
11mn
£20mn
müşteri Plan A
aktivitelerindee
yer aldı.
g
giysi
Oxfam’a
bağışlandı.
b
müşterimiz ve M&S
çalışanları tarafından
bağış yapıldı.
Plan A‘dan
38,000 bin 5,000 bin
£185mn
net kâr elde edildi.
İklim değişikliği M&S mağaza, ofis, depo
ve dağıtım ağından
kaynaklanan CO2
emisyonu
800,000t
azaldı.
Atık yönetimi
adet enerji monitörü
çalışanlara dağıtıldı.
engelli, Marks & Start
kapsamında mağaza, ofis
ve üreticilerde istihdam
edildi.
2006/2007 yılına
oranla mağaza, ofis ve
depolarda birim
alanda
1 Ocak 2012’den beri
İngiltere ve İrlanda
Cumhuriyetini kapsayan
M&S ofis, mağaza ve
depo dağıtımı
%28
enerji tasarrufu
sağlandı.
Şubat 2012’den beri
M&S mağaza, ofis ve
depolarından anakaraya
SIFIR
1.7mr
daha az
torba
kullanıldı.
atık.
Doğal
Kaynaklar
karbon nötr
yapılmaktadır.
Tekrar kullanılması ya da
geri dönüştürülmesi için
UNICEF ile birlikte
147mn
askı toplandı.
Balık ve balık
yemlerinin
Birim alanda,
%18
%100
Kullanılan ahşap
malzemelerin
%84
sürdürülebilir
sürdürelebilir
kaynaklardan sağlandı kaynaklardan
temin edildi.
Üretici ve ortaklarımızla Hayvan sağlığına
2012’de İngiltere’de
önem veren,
birlikte çalışanların
düzenlenen Plan A
görev, sorumluluk, hak standartları yüksek
konferansına
çiftlikler
ve sağlık konularını
ödüllendirildi.
kapsayan
tedarikçi katıldı.
su tasarrufu sağlandı.
İş Ortaklığı
1,100
550,000 bin
saatlik eğitim verildi.
Sağlık ve İyi
Beslenme
M&S
yiyecek
ve içeceklerin
tamamından yapay
renklendirici ve
tatlandırıcılar
çıkarıldı (1 Nisan
2008).
İngiltere’nin en iyi
sağlıklı beslenme
markaları ile birlikte
çalışıyoruz (Count on
Us ve Simply Fuller
Longer).
Ürünlerimizde % 6’dan
daha az doymuş yağ
içeren
sağlıklı
süt tercih
ediyoruz.
MAYIS 2013
19
Coca-Cola İçecek A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri
Şahin KEYKAN
Coca-Cola İçecek A.Ş. Ankara Fabrikası Müdürü
Coca-Cola İçecek Hakkında
Coca-Cola sisteminde satış
hacmine göre altıncı sırada yer alan
Coca-Cola İçecek A.Ş. (CCİ), The
Coca-Cola Company markalarından
oluşan gazlı ve gazsız içeceklerin
üretim, satış ve dağıtımını
gerçekleştirmektedir. CCİ Türkiye,
Pakistan, Kazakistan, Azerbaycan,
Kırgızistan, Türkmenistan, Ürdün,
Irak, Suriye ve Tacikistan’da 10
bini aşan çalışanıyla faaliyet
göstermektedir. CCİ 22 fabrikası
ile 360 milyonu aşan tüketici
kitlesine gazlı içeceklerin yanı
sıra meyve suyu, su, enerji ve
sporcu içecekleri, buzlu çay ve
çaydan oluşan gazsız içecekler
kategorisinde de zengin bir ürün
portföyü sunmaktadır. Türkiye’de
üretimini sekiz fabrikada sürdüren
Coca-Cola İçecek doğrudan 3 bin,
dolaylı olarak da 30 bin kişiye
istihdam sağlamaktadır.
20
MAYIS 2013
Coca-Cola İçecek
Sürdürülebilirlik Stratejisi
Doğal kaynakların giderek
azalması ve iklim değişikliğinin
yıkıcı etkileri dünyamız için
ciddi tehdit oluşturuyor ve bu
nedenle de sürdürülebilir bir iş
modelini zorunlu kılıyor. Coca-Cola
İçecek olarak, içerisinde faaliyet
gösterdiğimiz toplum var olduğu
sürece var olacağımız bilinciyle
üzerimize düşen sorumlulukları
yerine getiriyoruz. Bu doğrultuda
sektörümüz ve Coca-Cola sistemi
için örnek teşkil edecek çevre dostu
uygulamalara imza atmak bizim
için büyük önem taşıyor. CCİ olarak
yaptığımız her işin merkezine
sürdürülebilirlik yaklaşımını koyarak
hareket ediyoruz.
Faaliyetlerimizden kaynaklanan
çevresel etkinin yönetilmesi
konusunda ana odak noktalarımızı,
“Su Yönetimi”, “Sürdürülebilir
Ambalajlama” ve “Enerji Yönetimi
ve İklim Değişikliği ile Mücadele”
oluşturuyor.
Dünyanın en büyük içecek
sisteminin en hızlı büyüyen iş
ortaklarından biri olarak, su
yönetimini sürdürülebilirlik
stratejimizin en kritik alanı olarak
kabul ediyoruz. “Daha az su
kullanarak daha çok içecek üretmek”
anlayışıyla üretim tesislerimizde
su kullanımını en verimli seviyeye
çıkarmayı, su havzalarındaki
su kalitesini korumayı ve atık
su yönetimini en iyi seviyede
gerçekleştirerek bu konuda örnek
bir uygulayıcı olmayı hedefliyoruz.
Sürdürülebilirlik stratejimizin
önceliklerinden diğeri olan iklim
değişikliği ile mücadele ve enerji
yönetimi alanında; üretim, soğutma,
dağıtım ve ambalaj tasarımı
süreçlerimizdeki enerji tüketimimizi
ve karbon salınımımızı azaltma
yönündeki çabalarımızı da tüm
hızıyla sürdürüyoruz.
Üçüncü ana odak noktamız
olan sürdürülebilir ambalajlama
uygulamalarımızda geri
dönüştürülmüş malzeme kullanım
oranımızı artırırken, etkin bir
malzeme ve atık yönetim modelini
uyguluyoruz. Bu konudaki
stratejimizi üç anahtar kelime
oluşturuyor: “Azalt”, “tekrar kullan”,
“geri kazan.”
Sürdürülebilirlik Kazanımlarımız
Su Kullanımında Coca-Cola İçecek
Türkiye operasyonu olarak tüm
dünyadaki Coca-Cola operasyonları
arasında en iyi oranlardan
birine sahibiz. Su kaynaklarının
sürdürülebilirliğini sağlamak için
kaynakta azaltma, tekrar kullanım
ve yerine koyma stratejilerini
uyguluyoruz.
•
2012 yılında Türkiye’de 1 litre
ürün üretmek için kullandığımız
su miktarını 1,4 litreye kadar
düşürdük. Global Coca-Cola
sisteminde bu rakam ortalaması
2 litrenin üzerinde.
•
Gerçekleştirdiğimiz verimlilik
projeleri sonucunda su kullanım
oranımız son yedi yılda
yüzde19,54 oranında azaldı. CCİ
İzmir fabrikası 2012 Ağustos
ayında aylık 1,01 L/L su kullanım
oranını yakalayarak Coca-Cola
sistemi içerisinde gazlı içecek
üreten fabrikalardaki en düşük
oranı yakaladı.
•
Ankara Fabrikasında rinser geri
dönüş suyu geri kazanımı ile
yıllık 18.000 m3, kum filtresi
ve aktif karbon filtreleri geri
kazanım projesi ile yıllık 12.000
m3 su tasarrufu sağlandı.
Sürdürülebilir Ambalajlama
alanında önceliğimiz temel ambalaj
malzemelerimizi daha az kullanarak
daha sağlam ambalajlar yapmamızı
sağlayacak yeni tasarımlar üretmek.
•
Örneğin Damla Doğal
Kaynak Suyu’nun yüzde 29,5
hafifletilmiş kısa kapaklı, daha
çevreci yeni PET ambalajı ile
malzeme ve enerji tasarrufu,
istifleme direncinin artması gibi
birçok avantaj sağladık. Bu yeni
tasarımla 1.700 ton hammadde
tasarrufu ve dolayısıyla 3,2
milyon TL tasarruf elde ettik.
Bu hammadde tasarrufu ayrıca
9.500 ağacın kurtulmasına denk
gelen bir etki yaratıyor.
Enerji Yönetimi ve İklim Değişikliği
ile Mücadele alanında enerji
verimliliğimizi artıran ve emisyon
oranlarımızı düşüren çalışmalara
imza atıyoruz. Örneğin 2010 yılından
beri Türkiye’deki soğutucularımızı
enerji yönetim cihazları (EMD)
ile donatılmış, daha çevreci bir
soğutkan gaz olan R600a kullanan
cihazlarla yenilemeye başladık.
•
PET şişelerin şişirilmesi
sürecinde yaptığımız bir
iyileştirme ile kullanılan basıncı
35 bardan 17 bara düşürdük.
Bu proje ile 2008-2011 yılları
arasında Türkiye’deki 6 fabrikada
toplamda 8,2 milyon kWh
elektrik tasarrufu ve 4.000
ton CO2 emisyon azaltımı
gerçekleştirdik. Bu tasarrufun
parasal karşılığı yaklaşık 1,3
milyon TL.
•
2005-2012 yılları arasında,
Türkiye CCI Fabrikaları ürün
başı enerji tüketimi yüzde 6,67
azaldı.
•
2012 yılında tüm TR CCI
Fabrikaları TCCC & WWF işbirliği
ile Coca-Cola sisteminde karbon
salınım oranlarını azaltmak
amacıyla yürütülen Top 10 Enerji
Tasarrufu Projesi’ni başarıyla
tamamladı.
Su, enerji ve ambalajlama
konularına odaklanan sürdürebilirlik
yaklaşımımız doğrultusunda
yaptığımız iyileştirme çalışmalarıyla
ciddi anlamda su, enerji ve
hammadde tasarrufu sağlıyoruz.
Bütün bu tasarruflar tabii ki azalan
masraflar ve daha düşük maliyetler
şeklinde bilançomuza yansıyor.
Ancak özellikle belirtmek isteriz
ki sürdürülebilirlik çalışmalarımız
şirketin kısa vadedeki karlılığından
çok, uzun vadede güçlü ve kârlı
bir şekilde varlığını sürdürebilmesi
açısından çok daha fazla önem
taşıyor.
Diğer Sürdürülebilirlik
Başarılarımız
Türkiye’nin GRI (Global Reporting
İnitiative) onaylı ilk sürdürülebilirlik
raporunu 2008 yılında yayınladık.
Bu yıl beşinci raporumuzu da önceki
raporumuz gibi GRI A+ seviyesinde
yayınlayacağız.
2011’de Karbon Saydamlık Projesi’ne
(CDP) Türkiye’deki ilk gıda şirketi
olarak dahil olduk. 2012 yılında
CDP tarafından Türkiye’nin karbon
performans liderleri arasında
gösterildik.
Ankara Fabrikamız, Avrupa
Kalite Yönetimi Vakfı’nın
(EFQM) Mükemmellik Modeli
uygulanmasında gösterdiği yüksek
performans ile 2012’de Brüksel’de
“Sürdürülebilir Gelecek için
Sorumluluk Almak” alanında Başarı
Ödülü aldı.
Coca-Cola İçecek İnovasyon
Yarışması, 2012 Birleşmiş
Milletler Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansı’nda (Rio +20
Zirvesi) Türkiye’yi temsil eden
en iyi Sürdürülebilir Kalkınma
Uygulamaları arasında yer aldı.
Sürdürülebilirlik yaklaşımı ile
toplumsal değişimi anlayıp,
değişime liderlik etmeye odaklanan
Coca-Cola Hayata Artı Vakfı,
özellikle gençlerle bu amaç
doğrultusunda projeler yürütüyor.
Vakıf kurulduğundan bu yana bu
projelere yaklaşık 10 milyon TL
harcadı.
MAYIS 2013
21
Arçelik A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri
Fatih ÖZKADI
Arçelik A.Ş. Enerji ve Çevre Yöneticisi
Arçelik A.Ş., yarım asrı aşan bilgi
ve birikimiyle, faaliyet gösterdiği
ülkelerde istihdam, büyüme ve
katma değer yaratarak ekonomik
fayda yaratmanın yanı sıra toplumsal
ve çevresel konularda da öncü
faaliyetleriyle “sürdürülebilir gelişim”
için çalışmaktadır.
Arçelik A.Ş. Sürdürülebilirlik
Stratejisi
Arçelik A.Ş. Hakkında
Dayanıklı tüketim ve tüketici
elektroniği sektörlerinde üretim,
pazarlama ve satış sonrası destek
hizmetleri ile faaliyet gösteren Arçelik
A.Ş. 1955 yılında kuruldu. Arçelik A.Ş.;
enerji, otomotiv, dayanıklı tüketim ve
finans alanlarında faaliyet gösteren,
Türkiye'nin en büyük şirketler
topluluğu Koç Holding’e bağlıdır.
Fortune Global 500 listesinde 222.
sırada yer alan Koç Holding, listedeki
tek Türk şirketidir.
Arçelik A.Ş.; Türkiye, Romanya, Rusya,
Çin ve Güney Afrika olmak üzere
14 üretim tesisi, 23 ülkedeki satış
ve pazarlama ofisleri ve kendisine
ait 10 markasıyla (Arçelik, Beko,
Grundig, Blomberg, Elektrabregenz,
Arctic, Leisure, Flavel, Altus, Defy)
100’den fazla ülkede ürün ve hizmet
sunmaktadır.
Türkiye’de beyaz eşya, klima ve LCD
TV’de liderliğini koruyan Arçelik
şirketi, global pazarlarda da hızlı
büyümesini sürdürmektedir. Arçelik
A.Ş. sektöründe Avrupa’nın üçüncü
22
MAYIS 2013
büyük şirketidir. Arçelik A.Ş.’nin Beko
markası beyaz eşya sektöründe
Avrupa’nın en büyük 3. markasıdır.
Arçelik A.Ş., yurt içindeki lider
konumunun yanı sıra, Romanya’da
Arctic markası, Güney Afrika’da Defy
markası ve İngiltere’de Beko markası
ile pazar lideridir.
Şirket, kendi Ar-Ge ve teknolojisi
ile geliştirdiği kaliteli, çevre dostu
ürünleri, bünyesindeki global
markaları, güçlü insan kaynağı, yetkili
satıcıları, servisleri ve tedarikçileriyle,
bugün Türkiye ve dünya liginin
dikkatle izlenen oyuncularındandır.
Arçelik A.Ş., “Dünyaya Saygılı,
Dünyada Saygın” olarak belirlediği
vizyonu ile büyüyen global bir marka
olmaya, her türlü kaynağı en verimli
şekilde kullanarak çevreye uyumlu
teknolojiler gerçekleştirmeye verdiği
önemi vurgulamaktadır. Şirket, 21
yılı aşkın Ar-Ge çalışmaları ile ulaştığı
teknolojik seviyenin sonucu olarak
enerji ve su verimliliği konularında
rekabette öne çıkan ürünlere ve
sektöründe “ilk”lere ve “en”lere imza
atmaya devam etmektedir.
Arçelik A.Ş.’nin sürdürülebilirlik
stratejisi; küresel bir organizasyon
olarak faaliyet göstermek, çok
sayıda ülkede üretim merkezi,
istihdam, tedarik, satış ve servis ağı
oluşturmanın ötesinde bir bakış
açısını içinde barındırmaktadır.
Faaliyet gösterilen ülkelerde
ekonomik katma değer yaratmanın
yanı sıra toplumsal ve çevresel
konularda da öncü faaliyetlerle
“sürdürülebilir gelişim” için
çalışılmaktadır.
Her faaliyette sürdürülebilir, sorumlu
ve hesap verebilir bir iş modelinin
oluşturulması amaçlamaktadır, bu
sebeple sürdürülebilirlik stratejisi
“Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın”
şeklinde ifade edilen vizyon ve iş
stratejileri içinde önemli bir yer
tutmaktadır. Vizyonu gerçekleştirecek
stratejik hedeflerle; global varlık,
yaygınlık ve başarıların artırılması
amaçlanırken; kaynakların
sürdürülebilirliği konusundaki
hassasiyetin ve sorumluluğun da en
üst seviyede bilincindedir.
Sürdürülebilirlik stratejisi
kapsamında; faaliyetlerin sosyal,
ekonomik, çevresel ve etik boyutları
kurumsal iş hedefleri doğrultusunda
takip edilmekte, oluşturulan
kurumsal politikalarla yönetilmekte,
paydaş beklentileri ve performans
gerçekleşmeleri doğrultusunda
iyileştirme çalışmaları yürütülmekte
ve bu alanda gerçekleştirilen
faaliyetler şeffaf olarak kamuoyu ile
paylaşılmaktadır.
•
Üründe sürdürülebilirlik çalışmaları
İklim değişikliği ile mücadele
konusunda; karbon salınımının
azaltılmasında en etkili yöntemin,
enerji verimliliğinin artırılması
olduğu belirtilmektedir. Beyaz
eşyalar değerlendirildiğinde,
karbon salınımının yüzde 95’i
ürünlerin kullanılması aşamasında
gerçekleşmektedir. Bunu dikkate
alarak, enerji verimliliği yüksek
ürünlerin geliştirilmesi; Arçelik A.Ş.
Ar-Ge’sinin en önemli hedeflerinden
olmuştur. Nitekim hem enerji hem de
su verimliliği konusunda lider ürünler
geliştirilmektedir.
Enerji verimli ve öncü ürünler:
•
A+++ % - 10 dünyanın en az
enerji harcayan Kombi No-Frost
buzdolabı
•
A +++ % - 40 dünyanın en az
enerji harcayan çamaşır makinesi
(an itibariyle geçerli)
•
A+++ % - 10 dünyanın en az
enerji harcayan bulaşık makinesi
•
A +++ % - 10 dünyanın en az
enerji harcayan çamaşır kurutma
makinesi (an itibariyle geçerli)
•
A % - 40 dünyanın en az enerji
harcayan ankastre fırını
•
A+ LED TV
•
On/off klimalara nazaran yüzde
50’ye varan enerji tasarrufu
sağlayan A enerji sınıfı Inverter
klimalar
Dünyanın ilk A+++ enerji
sınıfındaki 45 cm genişliğindeki
bulaşık makinesi
•
36 dBA ses seviyesi ile kendi
segmentinde dünyanın en sessiz
konvansiyonel buzdolabı
•
43 dBA ses seviyesi ile dünyanın
en sessiz ankastre fırını
•
Dünyanın en sessiz çamaşır
makinesi
Üretimdeki sürdürülebilirlik
çalışmaları
Arçelik A.Ş., ürünlerinin yanı sıra,
üretim süreçlerinde de çevresel
performansını artırmaya, doğal
kaynakların tüketimini azaltmaya ve
yeniden kullanmaya yönelik projeler
yürütmektedir.
Şirket, üretim süreçlerinde oluşan
atıkların kaynağında azaltılması,
geri kazanılması ve sera gazı
emisyonlarının düşürülmesi
yönünde çalışmaktadır. Sera gazı
emisyonunu ISO 14064-1 Sera Gazı
Emisyonu Standardına uygun olarak
hesaplayarak, uluslararası bağımsız
denetim kuruluşu tarafından tescil
ettirmektedir. Arçelik A.Ş. Türkiye'deki
faaliyetlerini ISO 14001 Çevre
Yönetim Sistemi ile entegre olan
ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi ile
yönetmektedir.
Arçelik A.Ş. üretim tesisleri “enerji
verimli” alanlardır. Bu vizyon
ile çalışan Arçelik A.Ş. uzun
yıllar boyunca üretimde enerji
verimliliği konularında çalışmalar
gerçekleştirmiştir. Bu başarılı
çalışmaların en temel göstergesi bu
konuda alınan ödüllerdir. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından
düzenlenen 11. "Sanayide Enerji
Verimliliği Proje Yarışması"nda
(SENVER) Arçelik A.Ş., Kurutucu
İşletmesi ile “Sanayide Enerji
Verimliliğinin Artırılması Projeleri”
(SEVAP 1) kategorisinde; Eskişehir
Buzdolabı İşletmesi ile “Enerji
Verimli Endüstriyel Tesis” (EVET)’
kategorisinde birincilik ödülleri
almıştır.
Şirket, gerçekleştirdiği enerji
verimliliği çalışmalarıyla, üretimde
“Green Factory (yeşil üretim tesisi)”
konseptinde 2010 yılında dünya
beyaz eşya sektöründe bir ilk olarak,
yurt içindeki sekiz işletmesi ile "Altın"
sertifika sahibi olmuştur. 2011 yılında
Buzdolabı, Çamaşır Makinesi, Pişirici
Cihazlar ve Kompresör İşletmeleri
yine dünya beyaz eşya sektöründe
ilk olarak; en yüksek derecelendirme
olan “Platin” seviyesine ulaşmıştır. Yine
2011 ve 2012 yıllarında Arçelik A.Ş.’nin
yurtdışındaki iki fabrikası da “Platin”
sertifika ile ödüllendirilmiştir.
Şirket, sürdürülebilirlik
performansının artırılmasına yönelik
olarak satın alma süreçlerine önemle
eğilmekte ve bu amaçla yüksek
nitelikte iş etiği, çevre ve kalite
standartlarıyla faaliyet gösteren
kuruluşları tedarikçileri arasına
dahil etmekte, çalışma sürecinde
performanslarını artırmaya yönelik
eğitim ve işbirliği faaliyetleri
yürütmektedir. Arçelik A.Ş.’nin
başarılarındaki en önemli unsurlardan
biri olan insan kaynağının gelişimine
sürekli yatırım yapmakta, çalışanlarına
güvenli ve huzurlu bir iş ortamı
sağlama hedefiyle çalışmaktadır.
MAYIS 2013
23
Küçük Adımlarla Dünyayı Değiştirebiliriz
Dilşat UYGUROĞLU
Unilever Algida Fabrika Direktörü
Kurumsal değişimin asıl değeri,
hızlı bir etki yaratmasında değil,
sağladığı özendirici etkidedir.
2010 yılında Sürdürülebilir
Yaşam Planı’nı açıklayan Unilever,
sürdürülebilir üretim ve büyümenin
birbirinden ayrılamaz olduğuna
inanmaktadır. Bu, yüz yılı aşkın bir
geçmişi olan, 190’dan fazla ülkede
varlık gösteren, günde 2 milyar
insanla el sıkışan bir devin bir
adım öne çıkarak, bu işi gönülden
desteklemesinin işaretidir.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve birçok
gelişmiş ülke ekonomik zorluklarla
yüzleşirken, Çin ve Hindistan
gibi gelişmekte olan ülkeler hızla
büyümeye devam etmektedir.
Artan nüfuslar ve daha iyi bir
duruma gelen toplumlar, büyük
bir talep yaratmaktadır ve Unilever
gibi tüketim malları sağlayan
şirketler için büyüme fırsatları
oluşturmaktadır.
Ancak yeni oluşan pazarların çoğu;
kirlilik, kaynakların tükenmesi ve
ekolojik bozulma gibi ürkütücü
çevresel zorluklarla karşılaşmaktadır.
Bu ülkeler yaşam standartlarını
iyileştirmek ve ekonomik büyümeyi
teşvik etmek amacıyla tüketimi
uyarmak istemekte olup ancak
bunun daha fazla kirliliğe ve
kaynakların sürdürülebilir olmayan
kullanımına yol açabileceği
endişesini taşımaktadır.
24
MAYIS 2013
Oysa Unilever, tüketimin ve çevre
korumasının çatışan hedefleri
arasında bir uzlaşmaya yardım
edecek benzersiz bir konumdadır.
Uzun yıllardan beri üretiminin
çevresel performansını geliştirmekte
ve tarımsal hammaddelerinin
sürdürülebilir tedarikini
artırmaktadır. Ancak gerçekten özel
olan, şirketin çevresel hedeflerini
‘tüketici kullanımı başına’ bir temele
dayandırma kararıdır.
Unilever’in her bir ürünü
tüketicisiyle buluştuğunda, doğru
mesajları içerdiğinde ve tüketici
de mesaja karşılık verdiğinde, bu
milyarlarca küçük adım dünyayı
değiştirebilir.
Stratejik ortaklıklar ve işbirlikçi
yaklaşım, bu devrim çağında hiç bu
kadar önemli olmamıştı. Geleceğin
pazarları bugünkülerle aynı olamaz,
ancak Unilever Sürdürülebilir
Yaşam Planı beklentileri yeniden
şekillendirmek için yaratılan bilinçli
ve kolektif bir projedir. Ve eğer
başarılı olacaksa, ‘insanların projesi’
olmak zorundadır.
Bu tanım, hedef olarak yeni bir
tüketici profili gerektirmektedir. Bu,
tüketimleri aracılığıyla çevreye ve
topluma katkıda bulunmaya istekli
bir tüketici profili olmalıdır. Unilever,
tüketicileri sürece dâhil etmenin
ve daha sürdürülebilir bir tüketimi
teşvik etmenin yollarını aramaktadır.
Bu süreç, Unilever’in itibarına katkı
sağlayacak, onu koruyacak ve
toplamda insan topluluklarına çok
büyük olumlu katkı sağlayacaktır.
Sürdürülebilirliği, markalarımızın bir
parçası haline getirme çabamızın
ne kadar haklı bir davranış olduğu
görülmektedir. Bugün tüm
dünyada, giderek artan sayıda
tüketici, satın aldıkları ürünlerin
etik ve sorumluluk sahibi şekilde
sağlandığına dair bir güvence
istemektedir. Sürdürülebilirliğe
önem veren markalar, daha çok
tercih edilen markalar olmaktadır.
Bu kolay bir görev olamamakla
birlikte, tüketicilerin alışkanlıklarını
değiştirmek karmaşık bir iştir; ancak
değişim, özellikle de gelişmekte
olan ülkelerde acilen gereklidir.
Pek çok perakendecinin kendine
özgü sürdürülebilirlik hedefleri var
ve bu hedeflerini uygulayabilmek
için Unilever gibi tedarikçilerin
desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu
işbirliği sayesinde müşterilerimizle
olan ilişkilerimiz gelişmekte ve
derinleşmektedir.
sağlamalarında yardımcı olacak yeni
ürünler, büyümeyi tetikleyecektir.
Operasyonlarımızın
sürdürülebilirliğini sağlamak enerji
tüketimini düşürecek, ambalaj
ağırlığımızı en aza indirecek ve
ürettiğimiz atığı azaltacaktır. Bu
sayede sadece maliyetten tasarruf
sağlamakla kalmayacak, aynı
zamanda tüketicinin fazla para
harcamasını da önleyeceğiz.
Sürdürülebilir büyüme vizyonumuz,
çalışanlarımızı motive etmekte ve
Unilever’e katılmayı düşünenlere
de çekici gelmektedir. Unilever
olarak, büyüme ve sürdürülebilirlik
arasında bir seçim yapamamız
mümkün değildir. Yenilenebilir
enerji, sürdürülebilir tarım ve ürün
inovasyonlarına yatırım yapacak
kaynaklarımızın olmasını istiyorsak
büyümemiz gerekmektedir.
Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı,
hem büyümeyi hem de kârlılığı
artırmaya yardımcı olmaktadır:
•
Sürdürülebilirlik, ürün ve
ambalajla ilgili inovasyonlar
açısından çok verimli bir alandır,
tüketicilere yeni yararlar sağlayan
yeni ürünler geliştirmemizi
sağlamaktadır. Unilever’in toplam
satışlarının yarısından fazlası,
sürdürülebilirlikle ilgili güçlüklerin
en çok yaşandığı gelişmekte olan
ülkelerde gerçekleşmektedir.
İnsanlara değişen dünyaya uyum
•
•
Sürdürülebilirliği teklifleriyle
bütünleştiren markalarımızın
hepsi de iyi bir performans
sergilemektedir.
Fabrikalarımızdaki eko-verimlilik
programları iyi düzeyde tasarruf
sağlamaya devam etmektedir.
Kullandığımız ambalaj miktarını
azaltma yönündeki çabalarımız
da maliyetlerimizi azaltmamıza
yardımcı olmuştur.
•
•
•
•
•
Unilever’in 2008 yılında 40,5
milyar Euro olan satış hacmi
yüzde 26 oranında artırılarak,
2012 yılında 51,3 milyar Euro’ya
yükselmiştir.
Artık iş stratejimizin kalbinde
sürdürülebilirlik vardır.
Kaydettiğimiz ilerleme sürekli
değerlendirilmektedir. Markamız
ve işlevsel takımlarımızın
tümünün sürdürülebilirlik
puan kartları vardır. Bunlar,
üç ayda bir Unilever Liderlik
Yönetimi tarafından
değerlendirilmektedir.
Kaydettiğimiz ilerleme,
ödüllendirme ile
ilişkilendirilmektedir. CEO’dan
başlayarak, giderek artan
sayıda yönetici ödüllerinin bir
parçası olarak sürdürülebilirlik
hedeflerine sahiptir.
Sürdürülebilirliği inovasyonla
bütünleştirmek ve yeni
ürünlerin çevresel etkilerini
değerlendirme için bir dizi
aracımız vardır.
Unilever iddialı hedeflerine
ulaşacaksa daha sürdürülebilir
alışkanlıklar edinmeleri konusunda
tüketicilere ilham vermek ve imkân
yaratmak durumunda olduğunun
bilincindedir.
Şirketler artık bir kenarda oturup,
hükümetlerin karşılaşılan büyük
çevresel ve sosyal sorunlar hakkında
harekete geçmesini beklememeli,
kendisini bu sorunların çözümünde
bir taraf olarak görmelidir.
MAYIS 2013
25
TOFAŞ’ta Proaktif Çevre Yönetimi
Tamer ATALAY
TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. Çevresel Sistemler Yöneticisi
TOFAŞ, uyguladığı çevre yönetim sistemi
ile 2012 yılında Avrupa Birliği Çevre
Ödülleri kapsamında birincilik ödülüne
layık görülmüştür. TOFAŞ bu ödülle AB
kriterlerine göre; “Türkiye’nin en iyi çevre
yönetimine sahip şirketi” seçilmiştir.
2012 yılında bertaraf edilen atık miktarı
0 hedefine ulaşılmıştır.
• SÜRDÜRÜLEBİLİR
TEMİZ ÜRETİM
• ÇEVRESEL YÜK
AZALTIMI
• PERFORMANS
İZLEME
• KAYNAK
YÖNETİMİ
Step 7
Step 6
Step 5
• DENETİM
• ÇALIŞAN
GELİŞİMİ
• TAAHHÜT
• ETKİ ANALİZİ
• KARŞI
TEDBİRLER
• YASAL
DEĞERLENDİRME
Step 3
Step 2
Step 1
TOFAŞ; ürün, üretim ve hizmet
faaliyetlerinde, sürdürülebilir gelişme
ilkesi çerçevesinde proaktif bir çevre
yönetim sistemi uygulamayı ve
geliştirmeyi hedeflemektedir.
WCM dünya klasında çevre yönetim
modelinin temel amacı kirliliği
kaynağında önleyecek proaktif yönetim
araçlarını fabrikanın tüm alanlarına
yerleştirerek, kurumsal bir çevre kültürü
oluşturmaktır.
TOFAŞ, Çevre Politikasının gereği
olarak atıkları kaynağında azaltmayı ve
mümkün olduğunca geri kazanmayı
hedeflemektedir. Bu kapsamda oluşan
endüstriyel atıkların yüzde 97’si geri
kazanılmaktadır. Geri kalan atıklar ise
çimento fabrikalarında alternatif enerji
kaynağı olarak değerlendirilmektedir.
26
MAYIS 2013
Step 4
Sürdürülebilir üretim ilkelerini
benimseyen TOFAŞ’ın Bursa’da bulunan
fabrikasında, tüm üretim süreçlerinde
5R (Refuse, Reduce, Reuse, Recycle,
Recover) iyileştirmeleri ile doğal kaynak
kullanımında verimlilik sağlanmaktadır.
Gerçekleştirilen 5R iyileştirmeleri:
• Refuse (Reddet): Solvent içeren
temizlik ürünlerinin yerine çevre
dostu kimyasallara geçildi.
• Reduce (Azalt): Boya çamuru
susuzlaştırma çalışmasıyla atık
miktarı azaltıldı. Birimlerdeki bakım
çalışmaları neticesinde tesislerdeki
yağ değişim süreleri uzatılarak yıllık
atık miktarı azaltıldı.
• Reuse (Tekrar kullan): Atık mastikler
tekrar kullanılır hale getirildi.
• Recycle (Dönüştür): Boya çamurları
ve atık tinerlerden yeni ürün elde
edildi. 2002 yılından itibaren atık
suların geri dönüştürülerek bahçe
sulamasında kullanılmasıyla,
her yıl 50.000 m3 su tasarrufu
sağlanmaktadır.
•
Recover (Enerji Değerini Geri
kazan): Arıtma çamurları enerji
ve hammadde kaynağı olarak
kullanıldı.
•
TOFAŞ boya tesislerinde; su bazlı
boya, elektrostatik boya uygulaması,
one-bell boya teknolojisi gibi
uygulamaların yanı sıra 2012 yılı
içinde solvent içermeyen temizleme
ürünlerine de geçiş yaparak uçucu
organik karbon (VOC) emisyonlarını
AB sınır değerlerinin çok altına
indirmiştir.
Bu iyileştirmelerin yanı sıra, lojistik ve
depolama konularında da çok başarılı
projeler devreye alınmıştır.
•
Tekrar kullanılabilir ambalaj - kaset
uygulamaları ile karton, ahşap,
naylon atıklar azaltılmış olup, yılda
yaklaşık 70 bin ağacın kesilmesi
önlenmektedir.
•
Tüm yeraltı yakıt tankları çift cidarlı
olarak yenilenerek ve sızdırmaz
havuzlar içerisine alınarak olası
çevresel riskler minimum seviyeye
indirilmiştir.
Enerji verimliliği çalışmaları ile
düşük karbon ekonomisine geçişi
destekleyen TOFAŞ, aynı zamanda
İklim Platformu’nun da kurumsal üyesi
durumundadır. TOFAŞ, son beş yılda
yüzlerce enerji verimliliği projesi ile enerji
yoğunluğunu yüzde 35 azaltmıştır. Bu
seviye ile TOFAŞ, FIAT fabrikaları içinde
benchmark seviyesine ulaşmıştır.
2011 yılında otomotiv sektöründe bir
ilke imza atılarak “Sera Gazı Yönetim
Sistemi” TOFAŞ’ta kurulmuş ve ISO
14064 belgesi alınmıştır. Bu yıl ise Enerji
Yönetim Sistemi ISO 50001 belgesi için
çalışmalarımız devam etmektedir.
2012 yılında çalışanlarımız tarafından
toplam 5 bin 969 adet çevre konulu
öneri verilmiştir. Çevre ve enerji
konularında 225 adet iyileştirme projesi
gerçekleştirilmiştir. FIAT geneline
yaygınlaştırılmak üzere son iki yılda 55
adet Çevre konulu “En iyi Uygulama”
yayınlanmıştır.
Tablo 1. 2012 Yılında Hayata Geçirilen Makro Projelerden Bazı Örnekler
KAZANÇ
PROJE DETAYLARI
KWH / YIL
TL / YIL
CO2TON / YIL
Atık ısı geri kazanım projeleri
Eisenmann Kataforez Fırın atık ısı geri kazanım projesi
Primer Boya Kabin Fırını atık ısı geri kazanım projesi
Bacadan atmosfere atılan atık ısılarının proseslerde yeniden
kullanılması ile elde edilen enerji verimliliği
4.037.778
726.800
1.433
Aydınlatma otomasyonları
Gövde üretim hattı aydınlatma otomasyon sistemi
Press aydınlatma otomasyonu ve verimli armatür uygulaması
Bu projeler sayesinde; manuel/otomatik kontrol, bölgesel aydınlatma
yapabilme, süre ayarlı otomatik kapanma özelliği ve verimli aydınlatma
armatürü uygulamaları yapılmıştır.
1.884.083
339.135
669
Sabit enerji tüketimlerinin
üretime endeksli hale
getirilme projeleri
Soğutma suyu sirkülasyon sistemlerinde verimlilik projeleri
Fırın hatlarında otoya bağlı rejim uygulamaları
Enerji tüketiminin üretime bağlı hale getirilmesine yönelik sürücü
ve sensör uygulamaları
766.700
138.000
272
Basınçlı hava kaçaklarının
azaltılması ve üretime bağlı
hale getirilmesi projeleri
Basınçlı hava bağlantı noktalarında iyileştirme projeleri
Gövde üretim hatlarında üretime bağlı basınçlı hava tüketim projesi
Basınçlı hava lokalizasyon ve takip sistemlerinin kurulması
Kaynak projesindeki hareketlere duyarlı sensörler yardımıyla, basınçlı
hava tüketimi ile enerji tüketimi direkt üretime endeksli hale getirilmiştir.
1.584.500
285.200
562
Isı kaçakları azaltım projeleri
Üretim birimlerinde yeni nesil hava perde uygulaması
Yükleme ve sevkiyat alanlarında tünel kapı projeleri
İzolasyon panelleri ile yapılan kaplama projeleri
520.000
92.000
185
•
Enerji verimliliği projeleri ile
toplam enerji bütçesinde her yıl
ortalama yüzde 8-10 verimlilik
gerçekleştirilmektedir.
2012 yılında hayata geçirdiğimiz bazı
makro projelerimize örnekler Tablo 1'de
yer almaktadır.
•
Yenilenebilir Enerji Genel
Müdürlüğü tarafından düzenlenen
EVET “Enerji Verimli Endüstriyel Tesis”
kategorisinde üst üste iki yıl ödül
alınmıştır.
•
Enerji Bakanlığının VAP (Verimlilik
Artırıcı Projeler) desteklerine ilk kez
ve dört proje ile katılım sağlanmıştır.
TOFAŞ, aynı zamanda düzenli olarak
başta çalışanları olmak üzere tedarikçi ve
işbirliği içinde bulunduğu müteahhitlerin
eğitimleri ile çevre ve enerji kültürü
oluşumuna katkı da sağlamaktadır.
Düzenlenen faaliyetlerden bazıları:
•
11-18 Ocak Enerji Haftası
kapsamında, Enerji Proje Yarışması
düzenlenmiştir. Fabrika genelinde
başvuran 107 proje ile, yaklaşık
492.000 Euro tutarında enerji
tasarrufu sağlayacağımız potansiyel
enerji projeleri su üstüne çıkmış
oldu.
•
22 Mart Dünya Su Günü
kapsamında farkındalık artırıcı
görsel uygulamalar yanında
•
•
•
•
•
Doğa Koleji ile iş birliği yapılarak
“Su Konulu Anket” etkinliği
yapılmıştır. Su tüketimimizin
daha da azaltılması konusunda
çalışmalarımız hızla devam
etmektedir.
5 Haziran Dünya Çevre Günü
kapsamında, TOFAŞ sosyal
tesisler bahçesinde düzenlenen
organizasyonda, çocuklarımız
yaptıkları çevre ve enerji konulu
duvar resimleri ile geleceğimizin
güvence altında olduğu mesajını
vermişlerdir.
Bunun yanında geleneksel
Eskikaraağaç Çevre Şenliğine TOFAŞ
çalışanlarından oluşan kalabalık bir
ekiple katılım sağlanmıştır.
Bursa Valiliği ile iş birliği geliştirilerek
ilk öğretim okullarında çevre
bilinci yaratacak faaliyetler hayata
geçirilmiştir.
Yeşil Servis uygulaması kapsamında
143 adet bayi ve servisin denetim ve
eğitimleri tamamlanmıştır Yapılan
uygulamada her bir servis ve
bayinin çevre sorumlularına bir tam
günlük çevre eğitimi verilmiştir.
2012 yılında tüm yan sanayilerimiz
için, kimyasallar konusunda REACH,
CLP Tüzüğü gibi Avrupa Birliği
mevzuatları hakkında seminerler
düzenlenmiştir.
•
Yıldız Teknik Üniversitesi
tarafından düzenlenen Yeşil Sektör
Konferansında, 7 adımlı Çevre
Yönetim Sistemi hakkında bilgi
verilmiştir.
MAYIS 2013
27
ASELSAN’da Sürdürülebilir Üretime Destek
Tuncay İBİŞ
ASELSAN A.Ş. Enerji Yöneticisi-İşletme ve Destek Hizmetleri Müdürü
ASELSAN elektronik ürünler ve
sistemler tasarlayan, geliştiren,
üreten ve ürünlerinin satış sonrası
servis hizmetlerini karşılayan; yüksek
teknolojili ve çeşitli ürün yelpazesine
sahip bir elektronik sanayi kuruluşudur.
ASELSAN’da ürün geliştirme
faaliyetlerinde en son elektronik,
elektro-optik ve mekanik teknolojiler
bilgisayar destekli geliştirme ve üretim
altyapısı ile birlikte uygulanmaktadır.
I. ASELSAN’ın Vizyonu (Ülküsü)
Milli ve özgün yüksek teknolojik
olanaklar yaratarak dünyanın en büyük
elli savunma sanayi firmasından biri
olmaktır.
II. ASELSAN’ın Misyonu (Özgörevi)
Elektronik teknolojileri alanında, Türk
Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere
tüm müşterilerine, milli kaynakları
etkin kullanarak, beklentilerin ötesini
hedefleyen özgün ürün ve sistemler
sunmak, varlık ve kaynaklarının değerini
sürekli artırmaktır.
III. ASELSAN’da Sürdürülebilir Üretime
Destek
Tesis Yönetim olarak hedefimiz;
sürdürülebilir üretime 365 gün/24 saat
kesintisiz destek sağlamaktır.
ASELSAN’da uygulanabilir alanlarda;
•
Sürekli İyileştirme (KAIZEN),
•
5S,
28
MAYIS 2013
•
6 Sigma,
•
Değer Akış Haritalama, vb.
Yalın Yönetim teknikleri kullanılmaktadır.
Böylece;
•
Değer katmayan işlem ve israflar
minimum düzeyde tutulmakta,
•
Ara-stok maliyeti ile toplam üretim
zamanı azaltılmakta,
•
Planlanan tarihlere tam uyum
sağlanmakta,
•
Üretim için gerekli işletme
maliyetleri ve üretim sonucunda
ortaya çıkan fire miktarında azalma,
meydana gelmektedir.
ASELSAN içinde, sürdürülebilir üretime
destek verirken, çevreye, iş sağlığı
ve güvenliği ile enerjinin verimli
kullanımına da önem verilmektedir. Bu
kapsamda; gerçekleştirilen çalışmalar
aşağıda özet olarak sıralanmıştır;
•
Sürdürülebilir üretimin ihtiyaç
duyduğu altyapı hizmetini
kesintisiz, daha hızlı ve etkin olarak
karşılayabilmek için intranet (iç
ağ) üzerinde “Yardım Masası”
oluşturulmuştur.
•
Merkezi iklimlendirme sistemlerinin
kontrolünde Bina Otomasyonu
kullanılarak ortamlarda uygun
koşullar sağlanmakta, çıkabilecek
sorunlara anında müdahale
edilmektedir. PID kontrol
(proportional integral derivativeotomatik kontrol) ile oransal ve
bütünsel bir yaklaşım mantığı
kullanılarak ortam şartlandırması
yapılmaktadır.
•
Yeni yatırımlarda; cihaz seçimleri
ve sistem kurulumları titizlikle
yapılmaktadır. Enerji tüketimleri
düşük, teknolojik ve otomatik
kontrollü cihazlar seçilmekte ve
kullanılmakta, insan hata faktörü en
aza indirilmektedir.
•
Isı merkezinde ve kalorifer
hatlarında kullanılan sirkülasyon
pompaları, düşük motor gücü ile
aynı işi yapabilen EFF1 sınıfı daha
verimli pompalarla değiştirilmiştir.
Bu sayede; ısıtma yapılan aylarda
elektrik enerjisinden yaklaşık yüzde
50 tasarruf sağlanmıştır.
•
Eski kalorifer hatları yenilenmiş, ısı
kaybını minimize eden kompozit
boru kullanımına ve yalıtıma önem
verilerek yüzde 30 oranında ısı kaybı
azaltılmıştır.
•
Fosil yakıtlar içerisinde; çevreyi
kirletmeyen, daha az CO2 açığa
çıkaran, doğalgaz kullanılmaktadır.
Kazan işletmesinde kullanılan
yakma yönetim sistemi sayesinde
kazan verimlilikleri yüzde 94-95
civarındadır.
•
Test cihazlarının soğutma suyu
ihtiyacı, soğutma kulesi kullanılarak;
aylık harcanan su miktarı
yüzde 83 oranında azaltılmıştır.
Sistem yaklaşık bir ay içerisinde
kendini amorti etmiştir.
•
Basınçlı hava üretiminde kullanılan
kompresörlerden ısı geri kazanımı
sağlanmıştır.
Kazanılan ısı;
− Kış aylarında bina ısıtmasında,
− Yaz aylarında sıcak su elde etmek,
için kullanılmaktadır. Bu sayede elde
edilen doğalgaz kazancı ile atık ısının
geri dönüşümü sağlanmıştır. Sistemin
amorti süresi yaklaşık 3,5 aydır.
•
Merkezi ısıtma, soğutma ve
havalandırmada kullanılan
cihazlar karışım havalı seçilerek,
•
•
•
•
•
hem çalışma ortamlarında olması
gereken hava miktarları standartlara
uygun bir şekilde ayarlanmakta
hem de cihazların daha verimli
kullanılması sağlanmaktadır.
Bu sayede; yazın soğutulan
hacimlerden emilen soğuk hava,
kışın da ısıtılan hacimlerden emilen
sıcak hava, dış hava ile karıştırılarak
soğutmada yüzde 35, ısıtmada ise
yüzde 50’lere varan ısı geri kazanımı
sağlanmaktadır.
Merkezi basınçlı hava sağlayan
kompresörlerin motorlarında
frekans invertörlü cihazlar
kullanılarak kapasite ihtiyacına
göre kendini kısıp düşük devirde
çalışabilmekte ve invertörsüz
cihazlara oranla elektrik
tüketiminde yaklaşık yüzde 20
tasarruf sağlanmaktadır. Tesisin
tüm ihtiyacı gözönüne alındığında;
yapılan elektrik tasarrufu ile cihazın
kendini üç yılda amorti etmesi
beklenmektedir.
Kestirimci bakım (predictive
maintenance) ile Tesisin çeşitli
yerlerindeki pompa ve motorlardan
ölçümler alınarak, analizler
yapılmaktadır. Arızalı rulmanlar, eski
tip pompalardaki kaplin, balans,
vb. arızalar tespit ve müdahale
edilmekte, böylece; cihazların
sürekli çalışır durumda kalması
sağlanmaktadır.
ASELSAN genelinde sensörlü
musluklar kullanılmakta, musluk
uçlarına tasarruf başlıkları takılarak
5 lt/dk akan suyun miktarı
1,5 lt/dk’ya düşürülerek su tasarrufu
sağlanmıştır.
SCADA (Supervisory Control and
Data Acquisition/Kapsamlı ve
Entegre Veri Tabanlı Kontrol ve
Gözetleme) Sistemi sayesinde trafo,
jeneratör ve KGK’lara ait elektriksel
değerler uzaktan izlenmekte ve
kayıt altına alınarak, geçmiş raporlar
incelenebilmektedir. Bu sayede; çok
pahalı kaynaklar daha verimli bir
şekilde kullanılmaktadır.
Aydınlatmada tasarruflu, çevre
dostu ürünler tercih edilmektedir.
•
•
•
•
•
•
•
Yerleşkedeki aydınlatmanın yüzde
95’i elektronik balastlıdır. Bu
sayede; aydınlatma giderinden
yaklaşık olarak yüzde 30 tasarruf
sağlanmıştır.
Özel alanlarda daha önce
uygulanmış olan yüksek elektrik
enerjisi tüketen halojen lambalar;
led’li armatürler ile değiştirilerek
yaklaşık yüzde 90 oranında elektrik
tasarrufu sağlanmıştır. Çevre
aydınlatmada led’li ürün kullanımı
ile ilgili deneme çalışmaları devam
etmektedir. SOX 90 ampuller ile
elde edilen aydınlık düzeyi; henüz
led’li ürünlerde elde edilememiştir.
Ortak kullanım alanlarının
aydınlatmasında tasarruf sağlamak
amacıyla hareket sensörleri
kullanımı ile; elektrik enerjisinden
yaklaşık yüzde 75 tasarruf
sağlanmaktadır.
Otopark aydınlatması, bahçe,
çevre ve dış cephe aydınlatma
sistemlerinde fotosel ve ayarlı
zaman saati kullanımı ile elektrik
enerjisinden yaklaşık yüzde 65
tasarruf sağlanmaktadır.
Geniş alanlarda aydınlatma kontrolü
mümkün olduğunca bölgelere
ayrılarak (Zone/Hücre Kontrol)
yapılmaktadır. Bu sayede; alanda
sadece çalışma olan bölgenin
aydınlatma üniteleri bağımsız
olarak kontrol edilebilmektedir.
Güç altyapısını oluşturan trafo,
jeneratör ve KGK’ları yedekli olarak
kurulmuş olup herhangi bir arıza
durumunda devreye girmek
üzere kuplaj sistemi kurulmuştur.
Dolayısıyla kaynak kullanımı verimli
bir şekilde sağlanmaktadır.
Tesiste bulunan yağlı tip trafolar,
yenileme ve modernizasyon
çalışmaları kapsamında kuru tip
trafolar ile değiştirilmektedir. Bu
sayede; trafolardaki ısı kayıpları
azalmakta, verim yükselmektedir.
Aynı zamanda yağlı tip trafodaki
olası risklerin ortadan kaldırılması;
çevre ve iş sağlığı güvenliği
açısından da avantaj sağlamaktadır.
•
Kurumsal Kaynak Planlama Sistemi
(KKPS)’nin “Yeni Donanımlara Göçü
Projesi” kapsamında yeni ve eski
donanımların toplam beş yıllık
sahip olma değerleri incelenmiştir.
Buna göre; KKPS’nin eski
donanımlarda kalması durumunda
oluşacak elektrik enerji maliyeti
ile yeni donanımların ilk alım, beş
yıllık bakım, göç maliyetleri ve beş
yıllık elektrik tüketim maliyetleri
tamamıyla karşılanmış olup,
üzerine de yeni donanımların
+2 yıllık bakım bedelleri tutarı
ASELSAN’a kazandırılmıştır.
KKPS’nin eski donanımlarda kalması
durumunda oluşacak beş yıllık
elektrik tüketim maliyeti, yeni
donanımların beş yıllık elektrik
tüketim maliyetinin 13 katıdır.
IV. Karşılaştırma
•
2010 yılında; ASELSAN elektrik
tüketimi; 2009 yılına göre, güç
olarak, yüzde 18 artmıştır. Tesis
kapsamındaki bina, cihaz ve makine
güçlerindeki artış ve büyüme
elektrik tüketimine artış olarak
yansımıştır.
•
2011 yılında; ASELSAN elektrik
tüketimi 2010 yılına göre yüzde
4 azalmıştır. Yıl boyunca alınan
tasarruf önlemleri sayesinde;
işletmede yüzde 4’lük elektrik
tüketim tasarrufu sağlanmıştır.
•
Bu sayede; ASELSAN Karbon
Ayakizi hesaplamalarında da
karbon salınım miktarının azalması
sağlanmıştır.
V. Sonuç
•
Tesis Yöneticiliği olarak; Yerleşkedeki
tüm birimlerin ihtiyaç duyduğu/
duyacağı altyapı ve destek
hizmetlerinin, süreklilik arz edecek
bir şekilde;
− zamanında,
− kesintisiz,
− istenen kalite standartlarında,
karşılanmasına devam edilmesiyle
sürdürülebilir üretime de katkı
sağlanmış olacaktır.
MAYIS 2013
29
Nuh Çimento Sanayi A.Ş.
Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları
Hakan BULUT
Nuh Çimento San. A.Ş. Strateji ve İş Geliştirme Müdürü
Nuh Çimento, 1961 – 1962 planlı
kalkınma dönemi gelişmelerini
yakından takip eden Nuh Ticaret ve
Sanayi A.Ş. ve bir kısım müteşebbis
tarafından “ürettiği çimento ile ülke
kalkınmasına katkıda bulunmak”
misyonu ile 1966 yılında kurulmuştur.
Klinker üretimine 1969 yılında 400.000
ton kapasite ile başlanmış olup
bugün birbirine paralel üç ayrı üretim
hattında 4.400.000 ton klinker üretimi
gerçekleştirilmektedir. Nuh Çimento
bu kapasite ile tek lokasyonda
Avrupa’nın ve Türkiye’nin en yüksek
klinker üretim kapasitesine sahip
çimento fabrikasıdır. Nuh Çimento,
üç metre çapında ve 300 metre
uzunluğundaki yeraltı tüneli ve içinde
yer alan konveyör aracılığıyla ihraç
edilen çimento ve klinkeri fabrika stok
sahasından gemi ambarına otomatik
olarak yüklenmesini sağlayan boru
bandına sahiptir. 1996 yılında kurulan
bu tesis Türkiye' de kendi alanında bir
ilk olma özelliği taşımaktadır. Toplam
595 m ön cephe uzunluğu 57.000
m2’lik liman tesisleri ile ithalat ve
30
MAYIS 2013
ihracat gerçekleştirmektedir.
Nuh Çimento şirketinin hazır beton,
enerji, gazbeton, kireç, gayrimenkul
ve ticaret alanında faaliyet gösteren
yurtiçi ve yurtdışı bağlı ortaklıkları ve
iştirakleri bulunmaktadır.
Nuh Çimento Sanayi A.Ş. 2012 yılı
sonu itibarıyla TÇMB verilerine
göre Türkiye’nin klinker üretiminde
yaklaşık yüzde 7, çimento üretiminde
ise yaklaşık yüzde 6 paya sahiptir.
Nuh Çimento, iç satışların ve
ihracatın yaklaşık yüzde 7’sini
gerçekleştirmektedir.
Sürdürülebilirlik
Sempozyumun ana teması olan
sürdürülebilirlik, “Bugünün ihtiyacını
karşılarken gelecek kuşakların
gereksinimlerini tehlikeye atmamak”
olarak özetlenebilir. Bir sistemin
sürdürülebilir olması için nesiller boyu
kendini tekrar edebilir özellikte olması
gerekir.
Bir ekosistemin sürdürülebilirliğinden
bahsedebileceğimiz gibi bir
ülkenin, bir toplumun veya bir
şirketin sürdürülebilirliğinden de
bahsedebiliriz. Söz konusu olan
insan olunca, çevresel parametrelerin
yanında sosyal ve ekonomik
parametreler de önem kazanmakta.
Sürdürülebilirlik iklim değişikliği ve
küresel ısınma ile sık sık gündemimize
gelmesi yanında, ayrıca insanoğlu için
varoluşsal bir içgüdü. Çocuklarımız
için amacımız bizlerden daha iyi
eğitim almaları, daha iyi koşullarda,
daha temiz bir çevrede, daha iyi
ekonomik koşullarda yaşamalarıdır.
Aslında yapmaya çalıştığımız neslimizi
sürdürülebilir kılmaktır.
Ülke boyutunda sürdürülebilirlik için
ise parametrelerin çok daha fazla
olduğunu görmekteyiz. Bir ülkenin
sürdürülebilir olması için ekonomik
büyümesi yanında ekonomik kalkınma
ve gelişme alanlarında da ilerleme
kaydetmesi gerekmektedir. Kalkınma
ve gelişme ise eğitim, altyapı, mülki
haklar, işçi sağlığı ve iş güvenliği,
sağlık, çevre, istihdam ve daha pek çok
konuda ilerlemeyi kapsamaktadır.
Hem bireysel, hem de ülke olarak
sürdürülebilirlik hedefimizi
gerçekleştirmek için, ülke insanına
istihdam sağlayan, ülke ekonomisi için
hizmet sağlayan veya üretim yapan
şirketlerimizin de sürdürülebilir olması
şarttır.
Nuh Çimento, sürdürülebilir olma
hedefinin tüm paydaşlarımıza,
topluma ve şirketimize “katma değer”
kazandırdığına inanmakta ve bu
alanda projeler geliştirmeye gayret
etmektedir.
Çimento Sanayisinde Bir İlk:
Arıtma Çamuru Kurutma Tesisi
250 ton/gün kapasiteli olan tesiste,
evsel ve endüstriyel atık, su arıtma
tesislerinden çıkan arıtma çamuru
kurutularak, alternatif yakıt olarak
kullanılabilir hale getirilmektedir.
Böylelikle deponi alanlarında sera
Arıtma Çamuru Kurutma Tesisi
gazı çıkışına sebep olan çamurlar,
tesiste çimento fabrikasının baca
gazlarının geri dönüşümüyle ekstra
kaynak kullanmadan kurutulmakta
ve 2.500–3.500 kcal/kg değerinde
alternatif yakıt elde edilmektedir.
Kurutulmuş çamurun alternatif yakıt
olarak kullanılması ile yılda 30.000
ton CO 2 , atık ısının geri kazanımı
ile 10.000 ton CO 2 , depolamadan
kaynaklanan metan gazı çıkışının
engellenmesi sağlanarak 30.000 ton
CO 2 , toplamda ise 70.000 ton CO 2
salınımı azaltılmakta, böylelikle sera
gazlarının kontrolü konusunda önemli
bir adım atılmaktadır.
Türkiye’nin En Büyük “Atık Isı Geri
Kazanım Tesisi”
2013 yılında devreye giren 18 MW
gücünde “Atık Isı Geri Kazanım
Tesisi”, Türkiye’nin atık ısıdan elektrik
enerjisi üreten en büyük kapasiteli
tesisi konumundadır. Klinker üretimi
sırasında ön ısıtıcıdan ve klinker
soğutmadan 350 - 400°C sıcaklıktaki
atık ısı kullanılarak 340°C’de düşük
basınçlı buhar elde edilmekte ve
tek noktadan türbine iletilmektedir.
Böylelikle atık ısı enerjisinden
elektrik üretilerek fabrikanın elektrik
ihtiyacının 1/4’ü karşılanmaktadır.
Üretilen enerji 40.000 konutun enerji
tüketimine eş değerdir. Ayrıca, atık
ısının geri kazanılması sonucundan
yılda 76.000 ton CO 2 salınımının
azaltılması sağlanmaktadır.
ATY (Atıktan Türetilmiş Yakıt)
Besleme Tesisi
Alternatif yakıtların kullanımıyla,
piyasada bulunan tehlikeli atıkların
bertaraf edilmesi sağlanarak,
depolanmaları veya uygunsuz
atılmaları önlenirken bir yandan
da atıkların kalorifik değerlerinden
faydalanılarak doğal yakıt kullanımı
azaltılmaktadır. Tamamen otomatik
besleme sistemi ile çalışan tesis
5 ton/saat yükleme kapasitesine
sahiptir. Beslenen atık tonajının enerji
karşılığı kadar doğal yakıttan yapılan
tasarruf sonucu yılda 30.000 ton CO 2
salınımının azaltılması sağlanır.
Bu üç proje yanında ayrıca, atık
ısı enerjisinden yaralanılarak idari
binaların, sosyal tesislerin ve
ofislerin ısıtılması ve soğutulması
gerçekleştirilmektedir. Faydalanılan
bu enerjinin doğal yakıt eşdeğeri
olarak yıllık 7.000 ton CO 2 salınımı
azaltılmaktadır.
Toplamda sekiz milyon ağacın ürettiği
O 2 ’e eşdeğer miktar olan 183.000 ton
CO 2 salınımı önlenmiş olmaktadır.
Sürdürülebilir üretim teknolojileri
ile hem şirketimiz, hem çevre, hem
de toplum için fayda sağlanmakta,
ülke ekonomimize katkıda
bulunulmaktadır.
Atık Isı Geri Kazanım Tesisi
MAYIS 2013
31
Enerji Projelerinin Finansmanında
TURSEFF Programı Desteği
Mustafa SALMAN
Sürdürülebilir Enerji Finansmanı Programı (TURSEFF) Pazarlama Müdürü
Türkiye yenilenebilir enerjiler
bakımından oldukça zengin bir
ülkedir. Güneş, biyokütle, rüzgâr ve
jeotermal enerji kaynakları açısından
bakıldığında, yurdumuzun farklı
kesimlerinde coğrafi yapı, bitki örtüsü,
kültürel ve yeraltı zenginliklerine
bağlı olarak değişkenlik gösteren
enerji türlerine uygun enerji sistemleri
kurulmaya, işletime alınmaya, enerji
üretimi ve kullanımı konusunda
yeni girişimlerde bulunulmaya
başlanmıştır. Birçok ülke artan
enerji talebine yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımıyla cevap
vermeye çalışmaktadır. Fosil kaynaklar
bakımından zayıf olan ülkemiz,
enerji bakımından yaklaşık yüzde 70
oranında dışa bağımlı durumdadır.
Oysa ülkemiz yenilenebilir enerji
kaynakları bakımından oldukça güçlü
bir potansiyele sahiptir.
T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı tarafından 2023 yılına
kadar Türkiye’deki toplam elektrik
enerjisi kurulu gücünün 53.000
MW’dan 100.000 MW'a çıkarılması
planlanmaktadır. Yapılacak teşvik ve
oluşturulacak yasal düzenlemelerle
yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji
üretimindeki toplam payının yüzde
30'a çıkarılması hedeflenmektedir.
2023'de toplam enerji üretiminde
rüzgâr enerjisinde 20.000 MW, güneş
enerjisinde 3.000 MW ve jeotermal
enerjide 600 MW kurulu güce
ulaşılması öngörülmektedir.
Neden Enerji Verimliliği ve
Sürdürülebilir Enerji için Kredi
Programı Oluşturuldu?
•
Enerji verimliliğinin artırılması
iklim değişikliğine karşı hareket
etmenin en iyi yollarından biridir,
çünkü kirliliği azaltırken aynı
zamanda net ekonomik yararlar
sağlamaktadır.
•
Enerji verimliliği, bir şirketin ve
ülkenin sürdürülebilir kalkınması
ve büyümesi için en zorunlu
faktördür.
32
MAYIS 2013
•
Enerji verimliliği ve yenilenebilir
enerji, gerçek parasal tasarruf
sağlamaktadır.
•
Enerji verimliliğine yatırılan her
1 USD, 2-3 USD’lık katma değer
yaratır.
•
Bazı küçük boyutlu projeler, büyük
finansal kurumların dikkatini
çekemeyebilir.
•
Ülkede, ticari finans kurumları için
hâlâ enerji verimliliği projelerini
veya girişimlerin finansman
deneyimlerini artırmak gerekir.
•
Enerji verimliliği projeleri
çoğunlukla kısa bir süre içinde
kendi kendini öder. Fakat bazen
kişisel tasarım ve planlamadan
bazen de uzmanlar tarafından
uygulama planını geliştirmek
amacıyla bu süre uzayabilir.
TURSEFF
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
(EBRD), enerji verimliliği alanında
uzmanlaşmış bir ekibi 1994 yılında
bünyesinde oluşturarak yenilikçi
enerji verimliliği finansmanı konusuna
adım atan ilk uluslararası finans
kurumu olmuş ve zaman içinde
bu konuda uzmanlık kazanmıştır.
Banka’nın çevreye duyarlı yaklaşımının
yanı sıra, özel sektöre yönelimi
ve proje bölgelerini iyi tanıması,
enerji yoğun ekonomilerden
enerji verimli ekonomilere geçiş
dönemini yaşamakta olan ülkelerdeki
faaliyetleri açısından kendisini eşsiz
bir konuma getirmiştir. EBRD, faaliyet
gösterdiği ülkelerdeki yüksek enerji
yoğunluğunun, ekonomik dönüşümün
önünde büyük bir engel oluşturmakta
olduğunu fark etmiştir. EBRD’nin
etkinlik gösterdiği Doğu Avrupa
Bölgesi, özellikle endüstri, enerji
üretimi, belediye ve yapı sektörlerinde
enerji verimliliği alanında önemli
fırsatlar barındırmaktadır. Ekonomik
rekabet gücünün artırılması ve
enerji güvenliği kazanımları, EBRD
yaklaşımının başlıca itici güçleridir. Bu
temel üzerinde EBRD, Sürdürülebilir
Enerji Girişimi kapsamındaki çeşitli
araçlarından biri olarak Sürdürülebilir
Enerji Finansman Programı’nı (SEFF)
geliştirmiştir.
EBRD; SEFF adı altında belirli bir
ülkede faaliyet göstermekte olan
katılımcı bankaların dâhil olduğu kredi
programları aracılığıyla, sürdürülebilir
enerji programlarını teşvik eder. SEFF,
yenilenebilir kaynaklardan enerji
üretmeyi ve enerji verimliliği projeleri
gerçekleştirmeyi planlayan firmalar ile,
enerji verimliliği ve/veya yenilenebilir
enerji imkanlarını kullanmak
isteyen özel konut sahiplerine kredi
verilebilmesi için EBRD’nin program
katılımcısı bankalara sağladığı kredi ve
garantileri içerir.
Katılımcı bankalar, kendilerine
EBRD tarafından verilen bu krediyi
programın amaç ve kriterlerine uygun
yatırım projeleri bulunan müşterilerine
ticari/bireysel finansman sağlamada
kullanırlar. SEFF kapsamındaki her
kredi program, katılımcı bankaların
kendi öncelikli hedef müşterilerini
belirleyebilmeleri, bunlara
sunabilecekleri teknik çözümleri
oluşturabilmeleri ve kredi başvurularını
hazırlayabilmelerine yardımcı
olacak kapsamlı bir teknik destek
paketi içermektedir. Bu destek, EBRD
tarafından görevlendirilen uluslararası
ve yerel uzmanlardan oluşan bir proje
uygulama ekibi tarafından ücretsiz
olarak sağlanmakta ve uluslararası
finansör kuruluşlar tarafından sağlanan
hibe ile finanse edilmektedir
Sürdürülebilir Enerji Finansman
Programı’nın on ikinci ülkesi Türkiye
Sürdürülebilir Enerji Finansman
Programı (TURSEFF) ile Türkiye’dir.
TURSEFF, enerji verimliliğinin
arttırılması ve yenilenebilir enerjinin
yaygınlaştırılmasına yönelik finans
destek programıdır. Müşterilerin
ihtiyaçları doğrultusunda finansal
destek sağlamak üzere oluşturulmuş bir
kredi fırsatıdır. Kredi, EBRD tarafından
geliştirilmiş olup krediler ortak bankalar
yoluyla dağıtılır. Kredi kullanacak
tarafların, mali olarak uygun olması,
ortak bankanın kredi kriterlerine
uyması ve ortak bankanın kredi
değerlendirme usullerine uygun olarak
onay alması gerekir. Bu kapsamda
finanse edilen projeler teknik ve
finansal performans kriterlerini
karşılamalıdırlar.
TURSEFF programının birinci fazı
2010 – 2012 yılları arasında
gerçekleştirilmiştir. Kredilerin ortak
bankalar üzerinden kullandırılması
sürecinde teknik yardım danışmanlığı
MWH firmasının liderliğinde
oluşturulan konsorsiyum tarafından
yürütülmüştür. Akbank, Denizbank,
Garanti Bankası, İş Bankası ve
Vakıfbank ortak bankalar olarak
faaliyet göstermiştir. 2013 – 2015 yılları
arasında aynı programın ikinci fazı
uygulamaya konacaktır. Teknik yardım
danışmanlığı Montgomery Watson
Harza (MWH) Mühendislik ve Müşavirlik
Limited Şirketi’ nin liderliğinde
Fichtner GmbH & Co. KG ile oluşturulan
konsorsiyum üzerinden yürütülecektir.
Birinci fazda olduğu gibi TURSEFF ikinci
fazında da teknik ekip ücretsiz olarak
aşağıdaki hizmetleri verecektir:
•
Ön enerji etüdü
•
Kapsamlı enerji etüdü
•
Binalar için Enerji Performans
Sertifikası
•
Proje geliştirilmesi
•
Tedarikçilerin müşteriler ve
bankalarla iletişimlerinin
kolaylaştırılması
Yazının bundan sonraki bölümünde
tamamlanmış olan birinci faz
hakkında bilgi verilecektir. İkinci faza
yönelik uygulama esasları birinci
ile aynı omurgaya oturuyor olsa
da ortak bankaların isimlerinde,
kredi çeşitlerinin tiplerinde ve tutar
limitlerinde değişiklikler olabilecektir.
Bu detayların EBRD ve ortak bankalar
arasında devam eden müzakerelerin
sonuçlanması ile birlikte Nisan
2013 ayında kesinlik kazanması
beklenmektedir.
Kimler TURSEFF Kredilerinden
Yararlanabilir?
•
Türkiye’de faaliyet gösteren özel
sermayeli kuruluşlar,
•
Avrupa Komisyonu’nca kabul
edilmiş KOBİ tanımı kapsamındaki
firmalar:
- Tam zamanlı çalışan sayısı
250’den az ve
- Yıllık cirosu 50 milyon Euro’nun
altında veya
- Bilanço toplam büyüklüğü
43 milyon Euro’nun altında olan
işletmeler
•
Yukarıdaki kriterlere uymayan
Büyük Şirketlerin kriterlere uyan
iştirakleri,
•
Bireysel ve kolektif bir oluşumdaki
(site gibi) hane halkı (Konut
Sektörü Kredileri),
•
Enerji Servis Şirketleri (ESCO).
Programın Performans Sonuçları
Nelerdir?
2010 -2012 yılları arasında elde edilen
sonuçlar;
•
Toplam kredi tutarı 264 milyon
USD (fonun yüzde 93’i)
•
Enerji Verimliliği Projeleri
177 milyon USD
•
Yenilenebilir Enerji Projeleri
87 milyon USD
•
Toplam proje sayısı 374 adet;
- Büyük ölçekli projeler 99 adet;
167 milyon USD
- Küçük ölçekli projeler 233 adet;
74 milyon USD
- Tedarikçi kredileri 39 adet;
23 milyon USD
•
711,000 ton Karbon emisyonu
engellendi
•
Toplamda 232,000 TEP lik enerji
tasarrufu sağlandı
•
Satıcı çerçeve kredileri ile yaklaşık
50,000 hanenin yararlanması
sağlandı.
•
Yaklaşık 1 milyon kişinin yaşadığı
bir şehrin (Eskişehir) karbon
emisyonu ve enerji tüketimine
denk tasarruf sağlandı
Finanse Edilebilen Örnek Proje Tipleri
Nelerdir?
•
Hidroelektrik / Rüzgar / PV
Solar / Biomass Jeotermal Enerji
Santralleri
•
Kojenerasyon/Trijenerasyon
•
HVAC Sistemi Yenilemeleri
•
Aydınlatma ve Elektrik Sistemleri
Renovasyonları
•
Isı Pompası Uygulamaları
•
Bina Cephe Izolasyon
Uygulamaları ve Pencere
Değişimleri
•
Proses Renovasyonları ve
Otomasyon Sistemleri
•
Isı Geri Kazanım Sistemleri
Hangi Tip Kredi Çeşitleri Mevcuttur?
Kredi Kategoresi
Ticari Enerji
Verimliliği Kredileri
Yenilenebilir Enerji
Kredileri
Tedarikçi Kredileri
Satıcı Kredileri
Kredi Üst Limiti
Teknik Kriterler
• Küçük ölçekli:
250.000 EUR’a kadar
• Orta ölçekli:
>250.000-5 milyon
EUR’a kadar
• Minimum % 20 enerji tasarrufu
• Minimum % 7 iç verim oranı
• Ekipmanın, 'Uygun Ekipman ve
Tedarikçi Listesi'ne uygunluğu
5 milyon EUR'a kadar
1 milyon EUR'a kadar
5 milyon EUR'a kadar
• Maksimum 15 sene basit geri
ödeme süresi
• Her 1 EUR yatırımla minimum
3 kWh enerji üretimi
Üretim artışı veya iş geliştirme yapılması
Uygun Ekipman ve Tedarikçi
Listesi'nde yer alan ürünlerin kredi
miktarı kadar satışının belgelenmesi
Son kullanıcılar için uygun ödeme
koşulları sağlanması
MAYIS 2013
33
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve
Sürdürülebilir Üretime Yönelik Destekler
Ferda ULUTAŞ
TTGV Çevre Projeleri Koordinatörü
- İskenderun Körfezi’nde Endüstriyel
Simbiyoz Projesi (2011-2013)
- Yeşil Girişimcilik Projesi (2011)
- UNIDO Tekstil Sektörü Projesi
(2011-2012)
- İzmir Eko-verimlilik (Temiz Üretim)
Projesi (2011-2015)
- AB Çevresel İşbirliği Ağları Projesi
(2012-2013)
- Filyos Eko-endüstriyel Park Projesi
(2013-)
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı
(TTGV) ülkemizde sürdürülebilir
üretimin yaygınlaştırılmasına yönelik
ilk ve en önemli adımları atmış
olup ilgili alanlardaki çalışmaları
uluslararası gündemi de takip
ederek sürdürmektedir. Bu yazıda
TTGV’nin özellikle sürdürülebilir
üretimin finansmanına yönelik
faaliyetlerine yer verilmektedir.
1. TTGV ve Sürdürülebilir Üretim
Sürdürülebilir üretimin ulusal
bazda yaygınlaştırılabilmesi için altı
temel adımın “tabandan tavana”,
“tavandan tabana” ya da belirli
bir sıra gözetmeksizin izlenmesi
gerekmektedir. Bu adımlar “politika
reformları”, “finansal mekanizmaların
yaratılması”, “bilgi paylaşım ağlarının
oluşturulması”, “ortaklıkların
kurulması”, “kapasite oluşturma”
ve “farkındalık yaratma”dır. Bu
bağlamda TTGV, diğer desteklerinde
olduğu gibi sürdürülebilir üretimi
hedefleyen desteklerini de
34
MAYIS 2013
oluştururken bütüncül bir bakış
açısını benimsemekte, finansal
mekanizmaların yaratılmasının yanı
sıra diğer adımlar ile ilgili olarak da
kapsamlı faaliyetler yürütmektedir.
Bu kapsamda, bugüne kadar
yürütülen ve sürdürülebilir üretime
hizmet eden çalışmalardan bazı
örnekler şunlardır:
- Ozon Tabakasını İncelten
Maddelerin Giderilmesi Projesi
(1994-2007)
- Eskişehir Bölgesel İnovasyon
Projesi (2007-2008)
- Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma
Örgütü (UNIDO) Eko-Verimlilik
(Temiz Üretim) Programı (20082011)
- AB 7. Çerçeve Sürdürülebilir
Tüketim ve Üretim Projesi (20092011)
- Çevre ve Orman Bakanlığı
Temiz (Sürdürülebilir) Üretimin
Yaygınlaştırılması için Çerçeve
Koşulların Belirlenmesi Projesi
(2009-2010)
2. TTGV ve Sürdürülebilir Üretime
Yönelik Finansal Destekler
2.1. TTGV Çevre Destekleri
Programı
2006 yılından bu yana devam eden
TTGV Çevre Destekleri Programı’nın
temel yaklaşımı sanayicimizin
çevre dostu teknoloji ve teknikleri
uygulayarak çevre performanslarını
ve aynı zamanda rekabet güçlerini
artırmalarını ve maliyetlerini
düşürmelerini sağlamaktır. Program
TTGV’nin teknoloji geliştirmeye
yönelik misyonu ile sürdürülebilirlik
politikalarını entegre etmekte,
kaynak verimliliği ve eko-verimlilik
(temiz üretim) şemsiyesi altında iki
ana başlık olarak yürütülmektedir.
Çevre Destekleri Programı
kapsamında “Çevre Teknolojileri”
ve “Enerji Verimliliği” destekleri
verilmektedir.
Çevre Teknolojileri desteği ile
sanayide rekabet gücünü artırmak
ve çevreye zararı en aza indirmek
amacıyla üretim süreçlerinde
minimum kaynak
tüketimi ve minimum atık
üretimi prensibine dayalı
eko-verimlilik/temiz üretim
projelerinin uzun vadeli - geri
dönüşlü olarak desteklenmesi
hedeflenmektedir. Destek
kapsamına giren konu başlıkları
arasında atıkların kaynağında
azaltılması/ üretime döndürülmesi,
su tüketiminin/ atıksu oluşumunun
kaynağında azaltılması, su tasarrufu,
atıksu geri kazanımı, emisyonların
kaynağında azaltılması, hammadde
tüketiminin azaltılması, tehlikesiz/
tehlikelilik düzeyi daha düşük
kimyasal madde kullanımı,
atıklardan yeni ürün/ yakıt/ enerji
üretimi, çevre dostu ürün üretimi,
endüstriyel ekoloji (simbiyoz),
karbon tutma ve depolama
sistemleri, vb. yer almaktadır.
Enerji verimliliği desteği ile
özellikle enerji verimliliği yatırımları
önündeki finansal engellerin
aşılması ve yatırımların teşvik
edilmesi; sanayide oldukça yüksek
olan enerji yoğunluğunun ve
enerji maliyetlerinin düşürülmesi;
sanayicinin, enerji etütleri dahil
olmak üzere, enerji verimliliğine
yönelik uygulama projelerinin
desteklenmesi hedeflenmektedir.
Burada da buhar üretimi ve dağıtımı,
yakma (kazanlar, fırınlar, brülörler
vs.) ve soğutma sistemleri, elektrik
kullanımı (fan, pompa, kompresör,
vb. cihazlarda), kullanılan üretim
teknolojisinin (eritme, ergitme,
tavlama, kurutma, presleme,
kalıplama, boyama, vb.) daha
verimli hale getirilmesi, atık ısının
değerlendirilmesi, vb. konular
destek kapsamına girmektedir.
Her iki destekte de yenilikçi
uygulamalara öncelik verilmekte,
sektöre örnek teşkil edecek ve
demonstrasyon niteliği olan
uygulamalar esas alınmaktadır.
Yerli teknoloji ve ekipman kullanımı
tercih sebebi olmaktadır.
TTGV Çevre Destekleri geri ödemeli
bir destektir. Destek kapsamında
proje süresi en fazla 1,5 yıl
olabilmekte, proje başına destek
miktarı en fazla 1 milyon ABD Doları
olmaktadır. TTGV destek oranı proje
bütçesinin en fazla yüzde 50’si olup
geri ödeme süresi tamamlandıktan
sonra ilk yılı geri ödemesiz olmak
üzere toplam dört yıldır. TTGV
destek miktarının en fazla yüzde 6’sı
oranında bir defaya mahsus olmak
üzere hizmet bedeli alınmaktadır.
Başta enerji verimliliği alanında
olmak üzere, projelerin çeşitli
özelliklerine (proje geri ödeme
süresi, proje süresi, yenilikçi boyutu,
vb.) bağlı olarak daha esnek
modellerin uygulanması, finansman
ve geri ödeme aşamalarına yönelik
alternatiflerin oluşturulması ve
Enerji Verimliliği Danışmanlık
Firmaları vb. hizmet sağlayıcılar
ile işbirliklerinin artırıldığı
mekanizmaların geliştirilmesi
hedeflenmektedir. Bu şekilde bir
Enerji Verimliliği Fonu oluşturularak
2013 sonu itibarıyla uygulamaya
geçmesi planlanmaktadır.
İyi uygulama örnekleri oluşturmayı
hedefleyen Çevre Destekleri
Programı kapsamında 24 projelik
bir portföy oluşturulmuş, projelere
toplam 10 milyon ABD Doları
kullandırım gerçekleştirilmiştir.
Destek kapsamında yer alan
sektörler tekstil, seramik,
alüminyum, enerji, kağıt, plastik,
gıda, çelik, gazbeton, hayvan yemi,
kimya, geri kazanım, izolasyon,
vb. olup ülkenin hemen hemen
tüm bölgelerinden hem büyük
hem de KOBİ ölçeğinde firmaların
desteklendiği görülmüştür.
Projelerin izleme/ değerlendirme
çalışmaları devam etmekte, başarı
öykülerine yönelik hazırlıklar
yapılmaktadır.
2.2. Yeşil Gelecek Hızlandırıcı Fonu
Yeşil Gelecek Hızlandırıcı Fonu’nun
amacı; “Çevre Dostu Teknoloji,
Ürün ve Hizmet” alanlarına
yönelik olarak; yeni girişimcilik
ve yatırım fırsatlarına dikkat
çekilerek farkındalık yaratılması,
girişimcilerin desteklenerek
çevre alanındaki yeni iş fırsatları
ve büyümenin desteklenmesi,
Ar-Ge’ye (özellikle üniversitede
yapılan çalışmaların sonuçlarına)
dayalı iş fikirlerinin ticarileşmesi
süreçlerine destek sağlanmasıdır.
Bu çerçevede öne çıkan alanlar
arasında enerji verimliliği, hava ve
çevre kalitesi, ozon tabakasına zarar
vermeyen, alternatif teknolojiler,
ileri malzemeler ve üretim, enerji
depolama, geri dönüşüm ve atık
yönetimi, vb. yer almaktadır. Bu
çerçevede girişimcilere öncelikle
bir kuluçka desteğinin sağlanarak,
girişim sermayesi ya da melek
yatırımcıdan yatırım almasının
sağlanması, bunun gerçekleşmesi
halinde de eş-yatırım desteğinin
sağlanması hedeflenmektedir.
2.3. Diğer Program ve Projeler
Kapsamındaki Destekler
TTGV, çeşitli program, proje ve
işbirlikleri ile ulusal ve uluslararası
kaynaklarının değerlendirilmesi
de söz konusu olmaktadır. Bugüne
kadar UNIDO Eko-verimlilik (Temiz
Üretim) Programı kapsamında
eko-verimlilik pilot uygulamalarına,
İskenderun Körfezi Endüstriyel
Simbiyoz Projesi kapsamında
endüstriyel simbiyoz Ar-Ge ve
fizibilitelerine kaynak aktarılmıştır.
Öte yandan halen devam eden AB
İşletmelerde Çevresel Performansın
Geliştirilmesi İçin İşbirliği Ağları
Oluşturulması Projesi çerçevesinde
sürdürülebilir üretime yönelik
olarak Ar-Ge danışmanlık,
enerji verimliliği etüt/fizibilite
çalışmaları desteklenecek, İzmir
Kalkınma Ajansı ile eko-verimlilik
(temiz üretim) uygulamalarına
yönelik ortak bir teknik ve mali
destek programının hazırlıkları
sürdürülmektedir.
TTGV ve faaliyetleri hakkında daha
geniş bilgiye http://www.ttgv.org.tr/tr
adresinden ulaşılabilir.
MAYIS 2013
35
Doğu Marmara Temiz Üretimle Büyüyor
Ertuğrul AYRANCI
Uzman / Çevre Mühendisi
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Proje Uygulama Birimi
Tablo1. 2013 Program Öncelikleri
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı
(MARKA) sorumlu olduğu ve Kocaeli,
Sakarya, Bolu, Düzce ve Yalova illerini
kapsayan Doğu Marmara Bölgesinde
Temiz Üretim Mali Destek Programını
26 Kasım 2012 tarihinde ilan etmiştir.
22 Şubat 2013 tarihine kadar süren
başvuru sürecinde toplam 79 başvuru
alınmıştır.
Öncelik 1:
Atıkların kaynağında azaltılması
Öncelik 2:
Hammadde, su, enerji, kimyasal gibi kaynak
tüketiminin azaltılması
Öncelik 3:
Ürün özelliklerinin değiştirilerek çevreye dost
ürünlerin tasarlanması
Öncelik 4:
Yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimde
kullanılması
Öncelik 5:
Atıklardan yüksek katma değerli ürün ve/veya
enerji üretimi
Öncelik 6:
Endüstriyel Simbiyoz uygulamaları
2010 ve 2011 yıllarında KOBİ’lerin
Rekabet Gücünün Artırılmasına yönelik
destekler veren MARKA, 2013 yılı mali
destek programında Temiz Üretim
temasını seçmiştir. Doğu Marmara
Kalkınma Ajansı 2010 yılında KOBİ’lerin
Rekabet Gücünün Artırılması Mali
Destek Programını ilan etmiş ve
toplam 322 başvuru almıştır. Aynı
program 2011 yılında da ilan edilmiş,
toplamda 227 başvuru alınmıştır.
Her iki programda belirlenen dört
öncelikten birisi Çevre Dostu Üretim
Süreçlerine Geçişin sağlanması olarak
belirlenmiştir. 2013 yılında tasarlanan
program ise tamamen temiz üretime
yönelik olup öncelikleri Tablo 1'de
belirtilmiştir.
Şekil 1. Öncelik Bazında Gelen Başvuru Sayısı
36
MAYIS 2013
Ajansın belirtilen öncelikleri dikkate
alan projelere sağlayacağı destek
tutarı ise 8.500.000 TL’dir. Bu kaynağın
kullanımındaki proje başına verilecek
hibe tutarındaki detaylar ise şu
şekildedir: Başvuru sahipleri 800.000 TL
bütçesi olan projeleri için 400.000 TL
talep edebileceklerdir. Ajans tarafından
en az 60.000 TL tutarındaki projelere
toplam 30.000 TL destek sağlanacaktır.
Ayrıca ajans en fazla 1.600.000 TL
toplam bütçesi olan projelere en fazla
400.000 TL katkı sunmaktadır.
Temiz Üretim programına gelen
başvuruların önceliklere göre dağılımı
Şekil 1'deki gibidir.
artırımına yönelik olan başvuruların
temel dayanak noktası olmaya imkân
vermesidir.
İller ölçeğinde yapılan başvurularda ise
Kocaeli ilk sıradadır (bkz. Şekil 2).
İller ölçeğinde yapılan başvurularda
beklendiği gibi Kocaeli ve Sakarya’dan
daha fazla başvuru gelmiştir. Ancak
2010 yılı KOBİ'lerin Rekabet Gücünün
Artırılması Mali Destek Programına
yapılan başvurular ile kıyaslandığında
aşağıda yer alan Şekil 3’te görüleceği
üzere Kocaeli ve Sakarya illerinden
gelen başvuru oranı artarken diğer
illerde düşüş yaşanmıştır. Ajansımızın
bu tür programlarda iller arasındaki
başvuru sayısındaki dağılımı
dengelemek adına yoğun çaba sarf
etmesi gerekecektir.
Şekil 2. İller Ölçeğinde Başvuru Sayısı
Başvuru sahipleri projelerini
hazırlarken kendi firmalarının
NACE kodlarını da seçmektedirler.
Başvuruların sektörel dağılımı
Şekil 4'teki gibidir.
Sektörel dağılımda bölgede ön plana
çıkan sektörlerle uyumlu bir dağılım
görülmektedir.
Ajanstan talep edilen toplam destek
tutarı ise Tablo 2'deki gibidir.
Şekil 3. İllerin Farklı Programlardaki Başvuru Sayıları
Ajansın Temiz Üretim Mali Destek
Programına ayırdığı bütçenin 8.500.000
TL olduğu dikkate alındığında başvuru
sahibinin başarılı olma ihtimali yaklaşık
yüzde 40’tır. Bu da benzer hibe
programlarındaki destek alma oranının
çok üzerinde bir olasılıktır.
Şekil 4. Başvuru Sahiplerinin Nace Kodları
Öncelikler ölçeğinde başvurular
değerlendirildiğinde ortak iş yapmayı
gerektiren birden fazla işletmenin
işbirliği sonucunda (ortak hammadde
kullanımı, enerji, su ve yan ürünlerin
fiziksel değişimi) çevresel ve ekonomik
fayda sağlanmasını içeren “Endüstriyel
Simbiyoz Uygulamaları”na yönelik
hiç başvuru gelmemiştir. Ortak iş
yapma kültürümüzle ilgili önemli
bir veridir. Ayrıca KOBİ'ler ürünlerini
çevre dostu olarak nitelendirmekte
çekingen davranmış, bu önceliğe
yönelik sadece iki başvuru gelmiştir.
En fazla başvurunun yapıldığı
hammadde, su, enerji, kimyasal gibi
kaynak tüketiminin azaltılmasına
yönelik önceliğe başvuru sayısının
çok olmasının bir sebebi de bu
önceliğin aslında sadece kapasite
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı vereceği
bu desteklerin bölgesinde oluşturacağı
çarpan etkilerinin de dikkate alındığında
önemli bir temiz üretim ve temiz tüketim
bilinci oluşturacağını beklemektedir.
Sürdürülebilir üretimi temel alan temiz
üretim yaklaşımının bölgesindeki tüm
KOBİ’ler tarafından benimsenmesi Doğu
Marmara Kalkınma Ajansının nihai
amacıdır.
Tablo2. Ajanstan Talep Edilen Destek Tutarı
Proje Sayısı
Talep Edilen Destek Miktarı
Toplam Bütçe
79
21.588.229 TL
49.085.580 TL
MAYIS 2013
37
Ankara Kalkınma Ajansı Temiz Üretim ve
Enerji Verimliliği Destekleri
Dr. Derya ÇAĞLAR
Ankara Kalkınma Ajansı İş Geliştirme ve Strateji Birim Başkanı
Sürdürülebilir üretim ve dolayısıyla
büyümenin sağlanmasında temel
unsurlardan biri, temiz üretim
ilkelerinin uygulanması ve enerji
verimliliğinin sağlanmasıdır. Gelişmiş
ekonomilerin tarihsel süreçleri
incelendiğinde, bu ekonomilerin
başlarda yüksek kirliliğe yol açan ve
enerji verimliliği konusunu öncelikli
bir sorun olarak ele almayan yapılarda
geliştikleri görülmektedir. Başlardaki
bu eğilim ilerleyen safhalarda
değişmekle birlikte, meydana gelen
bazı çevresel tahribatın geri çevrilmesi
mümkün olmamış ve söz konusu
değişimin ekonomik maliyeti de
çok yüksek olmuştur. Türkiye gibi
gelişme sürecinde olan ülkelerin
deneyimlerinin de söz konusu acı
tecrübelere paralel başladığı bir
hakikat olmakla birlikte; ülkemizde
sürdürülebilir üretime tam geçiş için
hâlâ çok geç olmadığı ve aynı hataların
baştan sona tekrar edilmemesinin
de ülkemiz için büyük bir kazanım
olacağı da aşikârdır. Türk iş sisteminde
ve kamu yönetiminde yeni kurumlar
olan Kalkınma Ajanslarının, diğer
paydaşlarla birlikte, üstlendikleri aktif
rol bu geçiş sürecini kolaylaştıracak
38
MAYIS 2013
önemli etkenlerdendir. Bu yazıda
Ankara Kalkınma Ajansı özelinde
Kalkınma Ajanslarının temiz üretim
ve enerji verimliliği konusunda
sundukları destekler ele alınacaktır.
Kalkınma Ajansları ülkemizde yeni
kurumlar olmakla birlikte dünyadaki
geçmişlerinin 1930’lara gittiği ve
özellikle 1980’lerde yaygınlaştıkları
görülmektedir. Belirli bir bölgenin
(yerel, ulusal veya uluslararası) yerel
dinamiklerini harekete geçirme
amacıyla; kamu kurumu, kamu
kurumu ve özel teşebbüs ortaklığı
veya doğrudan özel teşebbüs
yapılarına sahip olabilen Kalkınma
Ajansları ülkemizde 2006 yılında
5449 sayılı kanun ile kamu tüzel
kişiliğine sahip kurumlar olarak
kurulmuşlardır. İstatistiki Bölge
Birimleri Sınıflandırmasına (İBBS)
göre 26 Düzey 2 bölgesinde kurulan
Kalkınma Ajansları hızlı karar alabilen,
teknik kapasitesi yüksek, bölgesel
ihtiyaçlara cevap verebilecek
esnek bir yapıya sahip olan ve
katılımcılığı esas alan kuruluşlar olarak
tasarlanmışlardır. Kalkınma Bakanlığı
tarafından merkezi koordinasyonu
sağlanan Kalkınma Ajanslarının karar
organı Yönetim Kuruludur. Bu kurulda
Ajansın yetki alanında bulunan illerin
valileri, (büyükşehir veya il merkezi)
belediye başkanları, sanayi ve ticaret
odası başkanları, il genel meclisi
başkanları yer almaktadır. Kalkınma
kurulları ise Ajansların danışma organı
olup, en fazla yüz üyeden oluşmakta
ve bölgedeki yerel yönetimler,
kamu kurumları, STK’lar, özel sektör
temsilcileri gibi her kesimden paydaşı
içermektedir. Kalkınma Ajanslarının
bu katılımcı yapısı, kamu kesimi, özel
sektör ve sivil toplum kuruluşları
arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi;
bölgesel gelişmenin hızlandırılması
ve sürdürülebilirliğinin sağlanması;
kaynakların etkin ve yerinde
kullanımını temini gibi birçok önemli
hedefin gerçekleştirilebilmesini
kolaylaştırmaktadır.
Kalkınma ajanslarının en temel
faaliyetlerinden birisi sorumlu
oldukları bölgelerin bölge planının
hazırlanmasının koordine edilmesidir.
Hiyerarşide ulusal kalkınma planlarının
altında yer alan bölge planları, ait
oldukları bölgenin yerel dinamiklerinin
harekete geçirilmesi ve bölgenin
kalkınması; bölge için hazırlanacak
program ve projelere temel dayanak
teşkil etmesi gibi ihtiyaçlara yönelik
hazırlanan strateji, koordinasyon
ve yönlendirme belgeleridir. Ortak
bir gelecek için hazırlanan bölge
planları ortak aklın bir ürünüdür.
Örneğin yürürlükte olan 2011-2013
Ankara Bölge Planı’nın hazırlanması
sürecinde; Kalkınma Kurulu İhtisas
Komisyonları Toplantıları, Bölge
Çalıştayları, Ortak Akıl Toplantısı,
Odak Grup Toplantıları, İlçe ve
Kurum Ziyaretleri gibi faaliyetler
gerçekleştirilmiş; yapılan 60 toplantıda
600 paydaş ile görüşülmüştür. Ankara
Bölge Planı’nda, Ankara’da Çevre
ve Mekân başlığı altında yer alan
stratejik amaç, amaçlar ve hedefler
planın sürdürülebilirlikle ilgili önemli
kısımlarından biridir.
Kalkınma Ajanslarının bir diğer
faaliyeti de çerçevesi bölge planında
belirlenmiş olan alanlarda destek
programlarına çıkmaktır. Kalkınma
Ajanslarının kuruluşunda öngörülen
çeşitli destek mekanizmaları olmakla
birlikte bunlardan faal olan şu üç
destek türüdür:
• Teknik Destek
Yerel kurumların teknik kapasitesinin
artırılması amacıyla, ajans uzmanları
veya dışarıdan anlaşılan uzmanlar
aracılığıyla sağlanan finansal olmayan
yardımlardır.
• Doğrudan Faaliyet Desteği
Kısa dönemli stratejik araştırma,
planlama ve yatırım fizibilite
çalışmalarına sunulan ve yüzde 100’e
kadar finansman sağlanabilen, hibe
şeklindeki desteklerdir.
• Proje Teklif Çağrısı Yöntemi
Bölge planınca belirlenen önceliklere
ve teklif çağrısında belirtilen kriterlere
uygun, daha uzun süreli projelere hibe
şeklinde finansal destek sunar.
Teknik destekler ve doğrudan
faaliyet destekleri yıl boyunca belirli
periyotlar içerisinde sunulmaktayken,
proje teklif çağrısı yöntemi yılda bir
kere yapılmaktadır. Bu kapsamda
Ankara Kalkınma Ajansı 2011 yılında
Yenilikçi Uygulamalar (Bilişim ve
Sağlık Teknolojileri) ve Turizm
Potansiyelinin Harekete Geçirilmesi
Mali Destek Programlarını içeren
25 milyon TL bütçeli teklif çağrısına
çıkmıştır. Bu ve diğer açılan destek
programları kapsamında desteklenen
“Gürültüsüz Sağlıklı Yaşam”, “Yenilikçilik
ve Çevre Açısından Ankara'da Elektrikli
Araçlar”, “Rüzgâr Enerjisi Teknolojileri
Sektörel Analizi” gibi projeler
temiz üretim ve enerji verimliliği
doğrultusunda gerçekleştirilen önemli
projelerdir. Söz konusu projelerin
ilkinde ses sönümleyici (sesi yok
eden) bir sistemin prototipinin
üretilmesi ile gürültü kirliliğinin
azaltılması ve daha rahat çalışma
ortamları oluşturulmasına olanak
sağlanması amaçlanmıştır. Sistemin
medikal cihazlarda, kulaklıklarda,
otomobillerde, iş makinelerinde,
helikopterlerde, ev aletlerinde ve
benzeri üründe kullanılmasıyla bu
makinelerin çalışırken çıkardığı
sesler azaltılacaktır. İkinci projede ise
Ankara genelinde elektrikli araçların
yenilikçilik ve çevre açısından
değerlendirmesi yapılmış; elektrikli
araçlar ve bunların şarj edilmesi için
kurulacak istasyonlar dâhil olmak
üzere, ilgili aktörlerin katılımıyla
bu alanda yapılması gerekenler
teknoloji, mevzuat, iyi uygulama
ve inovasyon sistemleri açısından
incelenmiştir. Son projede ise enerjinin
verimli kullanılması ve temiz enerji
kullanımının yaygınlaştırılması
amacıyla, Ankara başta olmak üzere,
İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi rüzgâr
teknolojileri sektörü ve etkileşim
halinde olduğu diğer sektörlerle ilgili
şehirleri kapsayan, sektörel bir analiz
yapılarak kısa, orta ve uzun vadelerde
sektörün ihtiyaçları ve yatırım
planları tespit edilmiştir. Son olarak
proje ile rüzgâr teknolojileriyle ilgili
inovasyon, tasarım, test, doğrulama
ve laboratuvar hizmetleri verilen bir
merkezin Ankara’ya kazandırılması
hedeflenmiştir.
2012 Kasım ayında Ankara Kalkınma
Ajansı dört farklı temada 2012 yılı
teklif çağrısını ilan etmiştir. Toplam
27 milyon TL bütçeli olan bu
çağrıdaki dört program şu şekilde
olmuştur: Çevreye Duyarlı Yenilikçi
Uygulamalar, Sosyal Kalkınma, Kırsal
Kalkınma, Turizm. Başvuru süreci
tamamlanmış ve değerlendirme
aşaması devam etmekte olan bu teklif
çağrısı kapsamında 34 bilgilendirme
toplantısı gerçekleştirilmiş, yaklaşık
1400 kişiye eğitim verilmiştir. Çevreye
Duyarlı Yenilikçi Uygulamalar
programının genel amacı “Ankara’da
çevresel sürdürülebilirliğin
sağlanması için çevre ve enerji
kaynaklarını etkin yönetmek ve
çevre dostu yenilikçi ürünlerle
sürdürülebilir gelişmeyi hızlandırmak”;
özel amacı ise “Yenilenebilir enerji,
bilişim, sağlık teknolojileri, iş ve
inşaat makineleri sektörlerinde
çevre dostu yenilikçi uygulamaların
geliştirilmesi ve bu sektörlere yönelik
üretim işletmelerinde temiz üretim
uygulamalarının yaygınlaştırılması”
şeklinde belirlenmiştir. Programın
öncelikleri ise;
• Yenilenebilir enerji sektörüne
yönelik ekipman ve malzeme
üreten işletmelerde yenilikçi ürün,
süreç, pazarlama ve organizasyon
stratejilerinin hayata geçirilmesi,
• Sağlık teknolojileri ve iş/inşaat
makineleri sektörlerinde üretim
yapan işletmelerde çevre dostu ürün
geliştirilmesi, temiz üretim süreçlerine
geçişin sağlanması ve/veya üretim
süreçlerinde enerji verimliliğinin
artırılması,
• Bilişim sektöründe çevresel
sürdürülebilirliğe hizmet edecek
strateji, yöntem ve teknolojilerin
hayata geçirilmesine yönelik
yenilikçi bilgi ve iletişim teknolojisi
ürünlerinin geliştirilmesidir.
Teklif çağrısında Çevreye Duyarlı
Yenilikçi Uygulamalar programı için
ayrılan bütçe 12 milyon TL olmuş; bu
kapsamda toplam bütçesi 94 milyon
TL olan 113 proje başvurusu alınmıştır.
Ankara Kalkınma Ajansı teklif çağrısı
destekleri dışında doğrudan faaliyet
destekleri ile de temiz üretime
yönelik fizibilite çalışmalarına destek
sunmuştur. Ankara’da yenilenebilir
enerji kümelenme analizi, güneş
enerjisi potansiyelinin tespiti gibi
çeşitli konulardaki projelere destek
sağlanmıştır.
İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı,
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi,
Türkiye Sanayi Strateji Belgesi,
Ulusal Kalkınma Planı gibi üst ölçekli
planların yanında, Ankara Bölge
Planı da sürdürülebilirlik prensibini
benimsemiş; kaynakların ve enerjinin
verimli kullanımını, temiz enerji
kullanımının yaygınlaştırılmasını,
çevre dostu üretim uygulamalarının
yaygınlaştırılmasını hedef olarak
belirlemiştir. Bu durum, temel
dayanağı Bölge Planı olan mali destek
programlarının ilerleyen dönemlerde
de temiz üretim, enerji verimliliği,
sürdürülebilir üretim uygulamaları
gibi konulara destek sunabilmesini
mümkün kılmaktadır.
MAYIS 2013
39
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Bilgi Güvenliğinde Tanımlar, Yaklaşımlar ve Teknolojiler - 2
Bilgi Teknolojileri Kullanımında;
Güvenirlik ve Sürdürülebilirlik
Hazırlayan: Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular, geçen sayımızda bilgi
güvenliğinde yeni tanımlar, yaklaşımlar
ve teknolojiler konusuna değinmiş;
bilginin değer olması, bilişim saldırganlığı
ve nedenleri, saldırı yöntemleri, bilgi
güvenliği yönetim sistemlerini açıklamaya
çalışmıştık. Bu sayımızda bilgi güvenliği
yönetim sistemleri konusuna, ülkelerin ve
kuruluşların bilgi güvenliği ekseninden
bakacağız. Bu bakışımız içinde dünyada
genel kabul görmüş bilgi güvenliği
yaklaşımı, politikaları ve bunların oluşma
gerekçeleri üzerinde duracağız. Daha
önceki yazılarımızda da değindiğimiz
gibi, bilgi teknolojileri uygulamalarının
her alanı başlı başına bir uzmanlık
gerektirmektedir ve bu sayfalarda
genel okuyucu kitlesi göz önünde
bulundurularak, uzmanlık seviyesinde
bilgi vermek yerine bilgi teknolojilerini
kullanan okuyuculara konunun önemine
dikkat çekebilmek, belki biraz konuya
merak uyandırabilecek kadar bilgi
aktarmayı amaçlamaktayız. Okuyucuya
ana hatları ile aktardığımız bu bilgilerin
daha ayrıntılı biçimlerine internet
ortamında kolayca erişebilmek her zaman
mümkündür.
Yazımızı bilgi güvenliğinin kurgusu, yol
haritası, yöntemleri, bilgiyi korumada
uluslararası işbirliği konularıyla
sürdürecek, son olarak dünyadaki bilgi
güvenliği çalışmalarından, bahsederek
yazımızı tamamlayacağız.
40
MAYIS 2013
Evrensel Olarak Kabul Gören “Bilgi
Güvenliği” Değerleri
Haberleşme Hakkı ve Kişisel Bilgilerin
Korunması
Dünyada insan haklarının yazılı belgelerle
ifade edilmesi 18. ve 19. yüzyıllarda
başlamıştır. Fransa ve Amerika Birleşik
Devletlerinin kuruluş anayasalarında
vatandaşlık haklarının temel unsurlarına
değinildikten sonra özellikle, ifade
ve haberleşme özgürlüklerine vurgu
yapılmaktadır. Gelişmiş ve demokratik
yönetimleri benimsemiş ülkelerde
haberleşme hakları daha da geliştirilerek
yasalarla güvence altına alınmıştır (1).
Ülkemizde de tarihsel süreç
içinde yapılmış olan Anayasaların
tümünde (1920, 1961 ve 1982v)
vatandaşların “..haberleşmesine keyfi
olarak karışılamayacağı…” vurgusu
yapılmaktadır. Benzer biçimde yürürlükte
olan Anayasamızda da “Herkesin düşünce
ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır.
Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız
edilmemek, ülke sınırları söz konusu
olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her
yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak
hakkını gerekli kılar” denilmektedir
(Anayasa Madde 12 ve 19) (2).
Anayasamızın 22. Maddesi ise haberleşme
hürriyetini ve gizliliğini güvence altına
almıştır (2).
Bu kaynaklardan görüldüğü üzere;
bilgilenme, bilginin basılması yayılması
sağlayan haberleşme bütün dünyada
evrensel kabul görmüş bir temel
vatandaşlık hakkıdır. Günümüzde
insanların haberleşmesi, yoğun olarak
bilgisayar ağları ve cep telefonları
marifetiyle yapılmaktadır. Bu gelişmeler
ve değişimler göz önüne alındığında,
devletlerin vatandaşlarının “bilgi
güvenliğini” sağlamakta önemli ve
vazgeçilmez görev ve sorumlulukları
olduğu açıktır.
Haberleşmede sürekliliğin sağlanması
ile kişisel bilgilerin korunması konusunu
birçok devlet işbirliği halinde birbirlerine
benzer yöntemlerle sağlamaktadır.
Bunlardan en önemlileri;
•
Bu konuları düzenleyici yasaların
çıkartılması,
•
Ülke bilişim ağı alt yapısının
güçlendirilmesi,
•
Konuya ilişkin donanım ve yazılım
geliştirmelerin teşvik edilmesi,
•
Uluslararası boyutta işbirliğine
gidilmesi.
Son yıllarda ise hem teknolojik
gelişmelerin getirdiği yeni
belirsizliklerden hem de uluslararası veri
transferinin büyük oranda artması ile
birlikte üye ülkeler arasındaki mevzuat
uyumsuzluğu daha ciddi bir sorun olarak
ortaya çıkmasından ötürü Veri Koruma
Reformu çalışmaları yapılmaktadır.
Bu çalışmaların amacı bütün Avrupa
içerisinde geçerli olacak tek bir
Çizelge 1. Kişisel Bilgilerin Korunması Kapsamında Uluslararası Düzeyde Yapılan Çalışmalar
profillere göre daha isabetli reklam fırsatı
tanınması üzerine kurulmuştur
Görüldüğü gibi internet'i kullanarak
birçok işimizi halletmekteyiz; Bu
durumlarda güvenlik açısından önlemler
almamız gerekir çünkü İnternet
ortamında casus yazılımlar veya kimlik
bilgilerinizin çalınması, kullanılmaya
çalışılması gibi durumlarla karşı karşıya
kalma ihtimalimiz oldukça yüksektir.
Kişisel verilerin güvence altına alınması,
bu anlamda kişilerin çekincelerini
rahatlatarak bireylere dair verilerin
ekonomik ve sosyal anlamda etkin
bir şekilde kullanılmasının da önünü
açmaktadır. 2010 yılında yapılan
Eurobarometer araştırması Avrupa Birliği
vatandaşlarının % 62’sinin kendilerini
korumak için kişisel verilerini en
düşük seviyede paylaştıklarını ortaya
koymuştur. Bu kaygılar, örneğin bir
hastanın hastalığına dair özel bilgileri
paylaşmamasından ötürü doğru
tedaviyi alamamasına neden olabilecek,
ya da örneğin e-ticaretin gelişmesini
kısıtlayabilecektir.
Bkz. Kaynaklar 3
düzenleme olması ve “unutulma hakkı”
olarak tanımlanan; kendisi hakkındaki
kişisel verilerin silinmesini isteme hakkı
gibi bazı güncel çözümler getirilmesidir.
Bu yönde bir taslak ortaya çıkmış, 2014
yılında kabul edilmesi ve 2016 yılında
yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
Ülke Boyutundan, İnsan Boyutuna
Değin Uzanan Bir Bilgi Güvenliği Sorunu
Günümüzde, dünyada 400 milyon
civarında İnternet'e bağlı bilgisayar,
1 milyarı aşkın İnternet kullanıcısı, 100
milyona yakın web sitesi olduğu tahmin
ediliyor. Türkiye açısından bakıldığında
bu rakam 15 milyona ulaşmış
durumda; buradan İnternetin, olmazsa
olmazlarımızın içine girmiş olduğunu
çıkarabiliriz.
Mevcut kişisel veri miktarının artışı,
işlenmesinin kolaylaşması ve yeni
inceleme yöntemlerinin gelişmesi ile
birlikte yeni iş modelleri gelişmiştir.
Potansiyel müşterilerin hareketlerinin
takip edilmesi, alışkanlıklarının
öğrenilebilmesi ve analiz edilebilmesi
mümkün hale gelmektedir ve daha
etkin reklamcılık yapma imkânları
doğmaktadır. Bunların yanı sıra bazı
teknolojiler de verilerin toplanması
ve saklanmasına dair kişisel bilgilerin
korunması anlayışına değişik boyutlar
katmaktadır. Söz konusu yeni kullanım
alanları ve başlıca teknolojileri şöyle
sayılabilir:
•
Çevrimiçi davranışsal reklamcılık
•
Sosyal ağlar
•
Mobil cihazlar ve yer bilgisi
•
Bulut bilişim
Çevrimiçi davranışsal reklamcılık,
bireylerin internet kullanırken “cookie”
olarak adlandırılan dosyaların yardımı
ile gezdiği sitelerin takip edilmesi, bu
verilerin analiz edilmesi ile kullanıcı
profilleri oluşturulması ve reklamcılara bu
Bilgi Güvenliği Riskinin Uluslararası
Boyuttaki Önemi
2000 yılında dünya üzerinde kullanılan
cihazların saniyede toplam işlem
kapasitesi 0,3 E18 işlem iken, 2007
yılında bu rakam 6,4 E18’e yükselmiştir.
GB başına veri saklama fiyatları da 2001
yılından 2008 yılına kadar yılda ortalama
% 31 düşmüştür. Bunun sonucunda
1986 yılında dünya üzerinde depolanan
veri hacmi 3 egzabayt iken 2007 yılında
295 egzabayt yükselmiştir. Bu hızlanma
ve ucuzlama ile firmaların ellerinde
bulundurdukları veri miktarını hızla artmış
ve aralarında ciddi anlamda kişisel verinin
de bulunan veri tabanları astronomik
boyutlara ulaşmıştır.
Nitekim Dünya Ekonomi Forumu’nun
yayımladığı 2013 Küresel Riskler raporu
siber saldırılar ve kritik altyapıların
aksaması geleceğe yönelik en büyük
riskler arasında gösterilmiş, siber saldırılar
2012 raporunda ise dünyayı tehdit eden
en büyük beş riskin arasında sayılmıştır
(Şekil 1).
MAYIS 2013
41
Şekil 1. Dünya Ekonomik Forumu’nun Öngördüğü Küresel Riskler
Buna karşılık; ABD'de faaliyet gösteren
bir şirket tarafından kısa süre önce
yayımlanan raporda, Çin ordusunun ABD,
Kanada, İngiltere ve Fransa'yı hedef alan
bir dizi internet saldırısına kalkıştığı iddia
edilmiştir.
Risk Altındaki Varlıkların Artması
Tehditlerin doğasının değişmesinin yanı
sıra, olası saldırıların vereceği zararın da
boyutları artmıştır. Özellikle daha çok
sistemin ve bilginin sayısal sistemlere
taşınması sonucunda olası saldırıların
hasar verebileceği varlıklar da artmıştır.
Bu eğilim özel sektöre yapılan saldırıların
neden olduğu maddi zararlarının
artması ile gözlemlenebileceği gibi,
kritik altyapıların taşıdığı risk göz
önüne alındığında çok net bir şekilde
anlaşılabilmektedir.
Kaynak: Dünya Ekonomi Forumu Global Riskler Raporu 2013
Buna karşılık bilgi teknolojilerinin
taşıdıkları güvenlik risklerinin azaltılması
ve bu teknolojilere olan güvenin
artırılması için hem bireyler tarafından,
hem de kurum ve kuruluşlar tarafından
belli adımlar atıldığını görmekteyiz. Son
beş yıl içerisinde pek çok ülkenin ulusal
siber güvenlik stratejileri hazırlaması, bu
risklere yönelik önlemlerin artırıldığının
çok açık bir göstergesidir.
Siber saldırılar konusunda ülkelerin
birbirlerini bu konuda itham etme süreci
başlamış bulunmaktadır. Soğuk savaş
dönemlerindeki gibi bloklaşmanın
olması beklenmemekle birlikte, dünyada
süper güç olma yarışı içinde olan ülkeler
arasında siber saldırıların başlatıldığını
resmi düzeyde yetkililerin açıklamaları
ile gözlemlemekteyiz. Bu konulara en
tipik örnek, Çin Savunma Bakanlığı
Sözcüsü Geng Yansheng, Çin'deki
askeri websitelerin, yurtdışı "hacker"
saldırılarının mağduru olduğunu
açıklamasıdır. Geng Yansheng Beijing'de
düzenlenen basın toplantısında, diğer
ülkeler gibi Çin'in de internet güvenliği
konusunda ciddi tehditlerle karşı
karşıya bulunduğunu belirtmiştir. Geng,
Çin'in dünyada hacker saldırılarının
42
MAYIS 2013
başlıca mağdurlarından biri olduğunu
söylemektedir.
Sözcü Geng Yansheng, Çin Savunma
Bakanlığı internet sitesi ile Çin Halk
Kurtuluş Ordusu internet sitesinin
uğradığı hacker saldırılarının, aylık
ortalama 144 bine ulaştığını bildirdi.
Geng, hackerlerin IP adreslerinin bu
saldırıların % 62,9'unun ABD'den
kaynaklandığını gösterdiğini öne
sürmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde siber
saldırılara maruz kalmış kuruluşların
tecrübe ettikleri zarara bakıldığında her
sektörde siber saldırıların etkilerinin
büyüdüğü görülebilmektedir. Örneğin
savunma sanayi kuruluşlarının ortalama
yıllık siber saldırı maliyetleri 2010 yılında
16,3 milyon ABD doları iken, 2012
yılında 21,8 milyon ABD dolarına çıkarak
yıllık ortalama % 16 oranında artmıştır.
Benzer bir şekilde, finans sektöründe
de bu rakam 12,3 milyon dolardan 16,4
milyon dolara çıkarak, yıllık %15 oranında
artmıştır (Şekil 2).
Şekil 2. Amerika Birleşik Devletlerinde Risk Altındaki Varlıkların Artışı
Bkz. Kaynaklar 3
Şekil 3. Bilgi Güvenliği Alt Eksenleri
•
Siber güvenliğe yönelik Ar-Ge
çalışmalarının desteklenmesi,
•
Mükemmeliyet merkezi kurulması
ve akademik ve özel sektör
araştırmalarının desteklenmesi.
Bu tavsiyeler doğrultusunda 2012 yılında
Ulusal Siber Büro (National Cyber Bureau)
kurulmuş ve ulusal siber güvenlik strateji
için hazırlık çalışmalarına başlamıştır
Bkz. Kaynaklar 3
Ülkeler Güvenlik Politikalarını Nasıl
Oluşturmaktalar?
Bir ülkenin ulusal siber güvenlik
stratejisi ve bu strateji etrafında atılan
adımlar dört alt başlık çerçevesinde
incelenebilmektedir: Yasal adımlar,
yapılanma, yetkinlik geliştirme,
uluslararası işbirliği (Şekil 3).
Bu ihtiyacı dindirmek amacıyla 2003
yılında Güvenli Siber Uzay için Ulusal
Strateji (National Strategy for Secure
Cyber Space ) belgesi hazırlanmış ve üç
adet hedef belirlenmiştir:
•
Kritik altyapılara yönelik siber
saldırıların engellenmesi,
•
Siber saldırılara karşılık ulusal
zayıflıkların azaltılması,
•
Siber saldırı sonucunda oluşabilecek
hasarların azaltılması ve toparlanma
sürecinin hızlandırılması.
Kamu özel işbirliği ile hazırlanan ve 2011
yılında yayımlanan strateji içerisinde kısa
vadede çözülmesi gereken sorunlara
dair bir eylem planı sunulmuş ve hayata
geçirilmeye başlanmıştır. Özellikle
internetin açık ve özgür doğasının
ve her türlü BİT kullanıcısının bilgi
güvenliği konusunda belli bir sorumluluk
aldığının vurgulandığı bu plan içerisinde
hayata geçirilmesi öngörülen 5 adım
tanımlanmış ve Siber Güvenlik Konseyi
(Cyber Security Council) ve Siber Güvenlik
Merkezi (Cyber Security Center) kurulması
öngörülmüştür.
•
Tehdit ve risk analizlerinin yapılması,
•
Kritik altyapıların siber saldırılara karşı
dayanıklılığının artırılması,
•
Olası BİT aksaklıkları ve siber
saldırılara karşı becerilerin
geliştirilmesi,
•
Bilişim suçlarına karşılık
soruşturmaların yoğunlaştırılması ve
siber saldırganların kovuşturulması,
•
Araştırma ve eğitim etkinliklerinin
desteklenmesi.
Kaynaklar:
1. http://turkish.cri.
cn/781/2013/02/28/1s146473.htm
2. http://www.bilgiguvenligi.gov.tr/sonkullanici-kategorisi/girdigimiz-siteler-takip-miediliyor.html
3. Kalkınma Bakanlığı Raporu
https://www.bilgiguvenligi.gov.tr/son-kullanicikategorisi/tehlike-cepte.html
4. İnternet ve Bilgisayar Güvenliği için Temel
Önlemler; Koray Doğu, Microsoft
5.https://www.bilgiguvenligi.gov.tr/sonkullanici-kategorisi/internet-ve-bilgisayarguvenligi-icin-temel-onlemler.html
Çizelge 2. Güvenli İnternet için Harekât Planı
Bu doğrultuda Ulusal Sibernetik Çalışma
Grubu (National Cybernetic Task Force)
olarak adlandırılan bir uzman ekip
kurulmuş ve incelemelerde bulunmuştur.
Bu ekip 2011 yılının Ağustos ayında
tavsiyelerini yayımlamıştır:
•
Doğrudan başbakana bağlı bir ulusal
siber karargâhı kurulması,
•
Altyapılar ve sivil sektör ile ilgilenecek
bir ofis kurulması,
•
Özel sektörde siber güvenliği teşvik
edecek politikalar ve denetim
mekanizmalarının oluşturulması,
Bkz. Kaynaklar 3
MAYIS 2013
43
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü
Bir ülkenin dünya pazarlarında
rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi,
küresel süreçlerde söz ve karar
sahibi olabilmesi, ancak bilim
ve teknoloji alanında gösterdiği
başarıyla mümkündür. Bu nedenle
tüm gelişmiş ülkeler; Ar-Ge
çalışmalarını yaygınlaştırmak,
bilgi üretmek, nitelikli insan
gücünü verimli bir şekilde
değerlendirmek, geliştirip
ürettikleri yüksek katma değerli
ürünleri dünyaya pazarlayabilmek
için ileri teknolojinin üretimi ve
kullanımına önem vermekte ve bu
çalışmalar için büyük miktarda fon
ayırmaktadır.
Bilim ve teknoloji konusunda daha
yetkin olmak ve teknoloji satan bir
ülke konumuna gelmek, ülkemizin
de en önemli hedeflerinden
biridir. Bu hedefler doğrultusunda,
ülkemizin bilim ve teknoloji
vizyonu yeniden belirlenmiş ve
bu vizyona ulaşılması amacıyla
Ar-Ge desteklerinde önemli bir artış
sağlanmıştır.
Gelişmiş ülkelerde üniversitelerin
bilgi birikimi ve bilimsel
insan kaynağı potansiyeli
ile özel sektör tecrübesi ve
sermayesinin bir araya geldiği,
üniversite-sanayi işbirliğinin en
etkin mekanizmalarının biri olan
teknoparklar, ülke sanayinin
uluslararası rekabet edebilir,
ihracata yönelik bir yapıya
kavuşturulması ve yüksek/ileri
teknoloji sağlayacak yabancı
sermayenin ülkeye girişini
hızlandırmayı hedeflemektedir.
Bu bağlamda 2001 yılında
yürürlüğe giren 4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
44
MAYIS 2013
Kanunu, üniversite-sanayi işbirliği
ile ulusal Ar-Ge, yenilikçilik ve
teknoloji geliştirme çalışmaları için
önemli bir alt yapı oluşturmaktadır.
Bugün itibariyle; Teknoloji
Geliştirme Bölgelerinin (TGB)
sadece bir ekonomik sistem
olarak değil, teknolojiyi insanların
yararına kullandıran, nitelikli
istihdam yaratan, bölgeler arası
gelişmişlik farkını azaltan ve çevre
korumasına katkıda bulunan
toplumsal bir sistem olduğunun
görülmesi farkındalığı artırarak
üniversitelerimiz için de özendirici
olmuş, inovasyon konusundaki
farkındalığın artırılarak toplumun
tüm katmanlarına yayılmasında
katkıda bulunmuştur.
2023 hedeflerine ulaşma
noktasında, TGB’ler, Türkiye'nin
Ar-Ge ve inovasyon politikasının
en temel yapı taşı ve ülkede
yaşanan teknolojik değişimin en
önemli tetikleyicisidir. Bu nedenle,
Bölgelerdeki gelişmelerin daha
yakından takip edilerek, hangi
alanlarda ne gibi ihtiyaçlar
olduğuna ilişkin ilk ve önemli
bir adım olarak Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve
Teknoloji Genel Müdürlüğü
tarafından TGB Performans Endeksi
oluşturulmuştur.
Bu çalışmada, bölgelerde ne
tür değerlerin ortaya konması,
TGB'lerin hangi alanlarda iyi olup
hangi alanlarda eksik kaldıklarının
tespit edilmesi ve zaman içinde
yakaladıkları gelişmelerin takip
edilmesi amaçlanmıştır.
TGB Performans Endeksi; 32
TGB’den, 3 kategoride; 6 boyut,
14 alt başlık ve 36 parametreyi
içerecek şekilde toplanan 2011 yılı
verileri ile hesaplanmıştır.
Endeks Metodolojisi
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Ölçüm Süreci
TGB Endeks
Faktörleri
Girdiler
Çıktılar
Faaliyet
& Katkı
Devlet Destekleri
ve Yönetici Şirket
Harcamaları
Ar-Ge
Yetkinliği
Kuluçka ve TTO
Hizmetleri
İhracat ve Firma
Kompozisyonu
İşbirliği ve
Etkileşim
Endekste Kullanılan 6 Boyut
Boyut 1: Devlet Destekleri ve
Yönetici Şirket Harcamaları (%20)
1.1. Yönetici Şirkete Sağlanan
Destekler
1.2. Firmalara Sağlanan Muafiyetler
1.3. Yönetici Şirketin Yaptığı
Harcamalar
Boyut 2: Ar-Ge Yetkinliği (%25)
1.1. Ar-Ge Projeleri
1.2. Firmaların Ar-Ge Harcaması
1.3. Firmaların Yurtiçi Ar-Ge Gelirleri
Boyut 3: İhracat ve Firma
Kompozisyonu (%20)
1.1. Firmaların İhracat Verileri
1.2. Firma Kompozisyonu
Boyut 4: Fikri Mülkiyet
Hakları (%15)
1.1. Yurtiçi Patent
Başvuru/Tescil Sayısı
1.2. Uluslararası Patent
Başvuru/Tescil Sayısı
1.3. Faydalı Model/Marka Tescil
Sayısı
Boyut 5: Kuluçka ve
TTO Hizmetleri (%8)
1.1. Kuluçka Programları Hizmeti
1.2. Teknoloji Transfer Ofisi
Hizmetleri
Boyut 6: İşbirliği ve
Etkileşim (%12)
1.1. Üniversite – Sanayi İşbirliği
1.2. Firmalar Arası İşbirliği
1.3. Uluslararası İşbirlikleri
Fikri Mülkiyet
Hakları
MAYIS 2013
45
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri 2011 Yılı Performans Endeksi Sonuçları
Sıra
46
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi Endeks Sıralaması
Devlet
Destekleri
ve Yönetici
Şirket
Ar-Ge
Toplam Harcamaları Yetkinliği
Puan
(%20)
(%25)
Fikri
İhracat ve Firma Mülkiyet
Kompozisyonu Hakları
(%20)
(%15)
Kuluçka
ve TTO
Hizmetleri
(%8)
İşbirliği
ve
Etkileşim
(%12)
1
ODTÜ Teknokent Teknoloji 57,39
Geliştirme Bölgesi
9,34
14,46
13,90
7,18
4,98
7,53
2
İTÜ Arı Teknokent
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
54,56
9,17
11,71
14,97
7,66
2,39
8,66
3
Batı Akdeniz Teknokenti
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
53,03
8,72
17,58
10,38
9,49
2,43
4,44
4
Gazi Teknopark Teknoloji 48,87
Geliştirme Bölgesi
10,60
13,93
9,52
3,96
2,62
8,23
5
Ankara Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
48,75
8,15
17,73
12,61
5,00
2,18
3,08
6
Ulutek Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
48,06
8,70
17,86
10,34
6,18
0,00
4,99
7
Selçuk Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
44,65
12,07
13,51
6,77
3,47
3,77
5,07
8
Erciyes Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
40,90
11,66
11,62
9,25
2,06
1,86
4,45
9
GOSB Teknopark Teknoloji 40,57
Geliştirme Bölgesi
8,84
14,89
11,44
2,49
0,00
2,92
10
TÜBİTAK Marmara
Araştırma Merkezi
Teknoparkı
40,45
11,65
13,15
9,16
5,07
0,00
1,43
11
Yıldız Teknik Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
39,62
12,43
11,56
8,04
3,44
0,00
4,14
12
Boğaziçi Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
38,61
10,18
15,38
6,80
3,72
0,00
2,54
13
Hacettepe Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
37,14
8,14
11,44
9,36
2,96
2,32
2,92
14
Trabzon Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
36,42
9,47
13,26
4,51
1,09
2,97
5,11
15
İzmir Teknoloji Geliştirme 36,07
Bölgesi
6,05
12,88
6,42
3,69
1,28
5,74
16
Ankara Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
35,33
7,27
14,42
7,90
0,55
0,00
5,18
17
Pamukkale Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
35,20
7,53
11,06
10,03
2,59
1,53
2,45
18
Fırat Teknoloji Geliştirme 34,48
Bölgesi
7,73
7,69
10,89
0,33
4,00
3,86
19
Gaziantep Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
34,15
10,49
13,65
7,44
0,00
0,00
2,57
20
Sakarya Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
33,25
8,89
7,75
8,34
3,28
2,49
2,50
21
Eskişehir Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
33,24
9,49
4,90
11,55
4,99
0,00
2,31
22
Mersin Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
31,62
6,01
6,53
10,61
3,85
1,52
3,09
23
İstanbul Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
29,65
12,59
3,63
8,29
0,61
0,26
4,27
24
Çukurova Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
29,04
8,21
13,06
3,15
0,00
1,11
3,51
25
Cumhuriyet Teknoloji
Geliştirme Bölgesi
27,22
10,73
7,78
0,93
3,14
1,99
2,64
26
Erzurum Ata Teknokent
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
26,66
7,63
13,80
2,87
1,32
0,00
1,04
27
Trakya Üniversitesi Edirne
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
25,00
4,77
11,44
4,32
3,40
0,00
1,06
28
Göller Bölgesi Teknoloji 25,00
Geliştirme Bölgesi
6,57
8,51
6,85
2,29
0,00
0,78
29
Kocaeli Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme
Bölgesi
21,98
5,21
8,10
8,19
0,48
0,00
0,00
30
Düzce Teknopark Teknoloji 17,93
Geliştirme Bölgesi
9,41
3,23
3,51
1,00
0,00
0,78
31
Bolu Teknoloji Geliştirme 10,60
Bölgesi
5,00
0,15
1,86
0,00
0,00
3,59
32
Dicle Üniversitesi Teknoloji 3,25
Geliştirme Bölgesi
0,81
0,56
1,09
0,00
0,00
0,78
MAYIS 2013
28 Mart 2013 tarihinde
gerçekleştirilen Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Zirvesi’nde Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
tarafından açıklanan 32 TGB’ye ait
endeks sonuçlarına göre;
- ODTÜ TGB 57,39 puanla birinci,
- İTÜ TGB 54,56 puanla ikinci,
- Antalya Batı Akdeniz TGB 53,03
puanla üçüncü sıraya yerleşmiştir.
Bir teknoparkın kurulması ve
etkin bir şekilde faaliyete geçmesi
zaman isteyen bir süreçtir. Bu
nedenle, TGB'ler 2002-2004,
2005-2008 ve 2009-2011 yıllarında
faaliyete geçen bölgeler olmak
üzere sınıflandırılmış ve her
grup kendi içlerinde yeniden
değerlendirilmiştir.
TGB'ler yaşları ve bulundukları
illerin gelişmişlik düzeyleri
açısından homojen bir yapıya sahip
değillerdir. Bu nedenle, endeks
sonuçları TGB'lerin birbirlerine
karşı üstün ya da zayıf olduklarını
göstermenin ötesinde, her bir
bölgenin belirli özellikler açından
üstünlük ve zayıflıklarını ortaya
koyan gösteren bir mevcut durum
analizi olarak değerlendirilmelidir.
Zirve'de, yatırımcılar ve girişimciler
bir araya getirilerek yatırımcıgirişimci buluşması sağlanmıştır.
İstanbul’da yapılan 1. Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Zirvesi'nde
4 ayrı dalda 12 firmaya ödülleri
verilmiştir.
Yönetici Şirket Dalında;
7-10 yaş dalında 1. olan ODTÜ
Teknokent TGB,
4-7 yaş dalında 1. olan Antalya
Batı Akdeniz Teknokenti TGB,
0-3 yaş dalında 1. olan Yıldız
Teknik Üniversitesi TGB’ye ödül
verilmiştir.
Büyük Firma Ödülleri Dalında;
•
Yıldız Teknik Üniversitesi
TGB’nde gerçekleştirdikleri
“Türkiye’de Üretilmeyen
Skopin Esteri Türevi
Zirve'de ödüller, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün tarafından sahiplerine verildi.
•
•
Maddenin Endüstriyel Olarak
Uygulanabilir Bir Prosesinin
Geliştirilmesi” isimli projesi ile
Neutec Ar-Ge A.Ş.,
Ortadoğu Teknik Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme Bölgesinde
gerçekleştirdikleri “Yazılım
Tabanlı Telsizler” isimli projesi
ile Aselsan Elektronik A.Ş.,
Bilkent Cyberpark teknoloji
geliştirme bölgesinde
gerçekleştirdikleri “Mobil Araç
Takip Sistemi” isimli projesi ile
Arvento Mobil Sistemler A.Ş.
firmalarına ödül verilmiştir.
Akademisyen Firmalar Dalında;
•
Hacettepe Üniversitesi
Teknoloji Geliştirme Bölgesinde
gerçekleştirdikleri “Uzay
Simülatörü Cihazı” isimli
projesi ile Nanovak Ar-Ge Ltd.
Şti.,
•
İzmir Teknoloji Geliştirme
Bölgesinde gerçekleştirdikleri
“Doğal Bitkisel Ürünlerden
Biyoaktif Bileşenlerin
Saflaştırılması” isimli projesi ile
Düag Tarım Makina Bitkisel ve
Mikrobiyolojik Ürünler Ar-Ge
Ltd. Şti.,
•
Gebze Organize Sanayi Bölgesi
Teknoloji Geliştirme Bölgesinde
gerçekleştirdikleri “Temassız
ve Motorlu Manyetik Kartlı
Toplu Taşıma Ücret Toplama
Sistemi” isimli projesi ile Adam
Şirketler Grubu firmalarına
ödül verilmiştir.
Kuluçka Firma Dalında;
•
Erciyes Üniversitesi Teknoloji
Geliştirme Bölgesinde
gerçekleştirdikleri “Ring
Enjekte İplik Üretim
Sistemi” isimli projesi TTE
Tekstil Teknolojileri Ar-Ge
Mühendislik Yazılım Tasarım
Danışmanlık,
•
Gazi Üniversitesi Teknoloji
Geliştirme Bölgesinde
gerçekleştirdikleri “Robotik
•
Taşıma Sistemleri” isimli projesi
Robutel Elektronik Makine
Yazılım Ltd. Şti.,
Şti .,
İstanbul Teknik Üniversitesi Arı
Teknokent Teknoloji Geliştirme
Bölgesinde gerçekleştirdikleri
“İşaretli Sentetik
Oligonükleotit (Dna) Üretimi”
isimli projesi Sentromer
DNA Teknolojileri Ltd. Şti.
firmalarına ödül verilmiştir.
2013 Tarihi İtibarıyla Mevcut Durum
Kurulan Bölge Sayısı
49
Faaliyette Olan Bölge Sayısı
34
Yönetici Şirket Personeli Sayısı
274
Bölgelerde Yer Alan Firma Sayısı
2.174
Bölgelerdeki Ar-Ge Personeli Sayısı 16.015
Destek Personeli Sayısı
3.483
Devam Eden Proje Sayısı
5.703
Tamamlanan Proje Sayısı
10.661
Tescil Edilen Patent Sayısı
322
İhracat
890 milyon
Dolar
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. Cevahir Uzkurt ve ekibi.
MAYIS 2013
47
Sanayi Üretiminde Artış…
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Şubat ayına ait sanayi üretim endeksini değerlendirdiği açıklamasında,
2013 yılı Şubat ayında sanayi üretiminin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,4 arttığını kaydetti.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün, 8 Nisan 2013
tarihinde yaptığı açıklamada;
Türkiye’nin yeni büyüme
patikasının hem kırılganlıkların
azaldığı hem de Türkiye’nin uzun
vadeli ve istikrarlı büyüdüğü
bir patika olduğunu belirterek,
“Orta Vadeli Programda yer alan
yüzde 4’lük büyüme öngörüsünün
rahatlıkla yakalanacağını
söyleyebiliriz” ifadesini kullandı.
Türkiye sanayisinin, dünyadaki tüm
çalkantılara rağmen büyümeye devam
ettiğine işaret eden Bakan Ergün, bu
yıl ekonominin, kontrollü bir şekilde,
geçen yıl elde edilen kazanımları
koruyarak büyüyeceğini dile getirdi.
Geçen yıldan farklı olarak iç tüketimin
de büyümeye olumlu yönde katkı
vereceğini ifade eden Ergün, 2012
yılının ortalarında başlayan kredi
maliyetlerindeki düşüşün etkisinin
gelecek aylarda iç talebe yansıyacağını
bildirdi. Ergün, “Ayrıca, geçen
yıl ertelenen yatırım ve tüketim
talebi önümüzdeki aylarda iç talep
48
MAYIS 2013
kanalıyla büyümeye yansıyacaktır.
Bütün bunlara ek olarak ihracatın
büyümeye devam edeceğini de
göz önüne aldığımızda Orta Vadeli
Programda yer alan yüzde 4’lük
büyüme öngörüsünün rahatlıkla
yakalanacağını söyleyebiliriz“ diye
konuştu.
Ana unsur hızlı ama kalıcı
büyüyebilmek
Yerel ve uluslararası yatırımcıların
baktığı asıl unsurun “hızlı ama
kalıcı büyüyebilmek” olduğunu
belirten Ergün, Türkiye’nin artık iki
ana hususu gerçekleştirdiğini ve
kendi bulunduğu coğrafyada bunu
gerçekleştirebilen nadir ülkelerden
olduğunu vurguladı. Bakan Ergün,
şunları kaydetti: “Kredi derecelendirme
kuruluşlarının Türkiye’ye ilgisinin
altında da bu yatmaktadır. Bugün
açıklanan sanayi üretimi endeksini de
bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Bu verileri yakından izliyoruz. Bunlar
kısa dönemli istatistiklerdir ve uzun
dönemli büyümenin bir parçasıdır.
Fakat Türkiye gerektiğinde soğukkanlı
bir şekilde gerekli önlemleri alacak
enstrümanlara sahiptir. Ülkenin
gelişmiş piyasa ekonomilerinin kriz
içinde olduğu bu ortamda dahi
başarılı olmasının altında güven ve
disiplin yatmaktadır. Aslında ekonomi
yönetimi olarak bizi krizin kaynağı
olan ülkelerden ayıran nokta da
budur.”
Daha yüksek katma değerli ürünlerin
üretilmesi
Bakan Ergün, gelinen noktada Avro
Bölgesinin yüzde 12 gibi tarihinin en
yüksek işsizlik oranlarıyla, bankacılık
krizleri, kamu borç krizleriyle
uğraşırken Türkiye’nin tüm bu
konularda sağlam durabilmesinin
proaktif ve riskleri iyi değerlendiren,
gerekli önlemleri zamanında alabilen
bir ekonomi yönetiminin sonucu
olduğuna dikkati çekti. Ergün,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye
işlerin iyi gittiği zamanda radikal
önlemleri alabilmiş, dolayısıyla işlerin
bozulduğu dönemde dayanıklılığını
artırmıştır. Bu açıdan bakıldığında
Avro Bölgesi ülkelerinin Türkiye’den
alacakları çok ders vardır. Türkiye
yapısal önlemleri almaya, sistemde
gerektiğinde iyileştirmeler yapmaya
ve bunları kararlılıkla uygulamaya
hâlâ devam etmektedir. Türkiye’nin
uzun vadede önünü açacak en önemli
konu daha yüksek katma değerli
ürünlerin üretilmesi ve Türkiye’nin
rekabetçiliğinin artırılmasıdır. Bunun
için Bakanlık olarak üzerimize düşeni
yapıyoruz. Ar-Ge ve inovasyon
faaliyetlerinin artırılması, girişimciliğin
desteklenmesi ve üniversitelerle
sanayinin işbirliği yapması,
markalaşma konuları şu anda en çok
ilgilendiğimiz konulardır. Bakanlık
olarak, bu alanlarındaki desteklerimiz
her geçen gün artıyor. Önümüzdeki
dönemde Ar-Ge’ye, inovasyona dayalı
iş fikirlerinin arttığı ve Türkiye’de ana
gündemin bu fikirlerin ve buradan
çıkan yaratıcı projelerin olduğu bir
iklime sahip olacağız.”
Üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofislerine 1’er Milyon Lira Destek
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün, TÜBİTAK aracılığıyla,
üniversitelerdeki bilimsel çalışmaların
sanayiyle buluşmasını sağlamak
amacıyla 10 yıl boyunca teknoloji
transfer ofislerine 1’er milyon Lira destek
vereceklerini bildirdi.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanlık
Binası’nda 9 Nisan 2013 tarihinde
düzenlenen “1513 Teknoloji Transfer
Ofisleri (TTO) Destek Programı” İmza
Töreni’nin açılışında konuşan Bakan
Ergün, Türkiye’nin 2023 hedeflerine
ulaşmasında en kritik rol oynayacak
kurumların başında üniversitelerin
geldiğini belirterek, “Üniversitelerimiz,
bir yandan kendileri dünya
sıralamalarında üst sıralara tırmanırken
diğer yandan hayata ait diğer tüm
alanların da yükselmesine zemin
hazırlayacaklar” dedi.
Türkiye’deki üniversitelerin sayısını
ve etkinliğini artırmaya büyük önem
verdiklerini dile getiren Ergün,
“Ancak daha da önemlisi mevcut
üniversitelerimizin niteliklerini,
kapasitelerini artırmak için de yoğun
bir gayret gösteriyoruz. Bu açıdan,
Bakanlığımızın hem üniversiteye
hem de sanayiye bakan yeni yüzünü
hepimiz çok önemsemeliyiz” diye
konuştu.
Üretilen bilginin teknolojik, yenilikçi,
yüksek katma değerli ürün ve üretim
sistemlerine dönüşmesinin sağlanması
gerektiğini dile getiren Ergün, “Yani
üniversite-sanayi işbirliğini tesis
etmemiz gerekiyor. Üniversite-sanayi
işbirliğinin en önemli platformlarından
biri olan teknoparklarla ilgili çok
önemli gelişmeler yaşıyoruz. Bugün
ülkemizde 34 tanesi faal olmak
üzere 49 teknoloji geliştirme bölgesi
kuruldu” dedi.
Bakan Ergün, gerçekleştiren destek
programıyla üniversite-sanayi işbirliği
alanında çok önemli bir adım daha
atıldığını ifade ederek; “TÜBİTAK
aracılığıyla, üniversitelerdeki bilimsel
çalışmaların sanayiyle buluşmasını
sağlamak amacıyla 10 yıl boyunca
teknoloji transfer ofislerine 1’er
milyon Lira destek vereceğiz. 10
yıl boyunca bu destek sürecek.
Ancak her yıl teknoloji transfer
ofislerinin performansına bakacağız.
Önümüzdeki yıl da 10 TTO daha
destekleyeceğiz. Belki de ileride
desteğe ihtiyaçları kalmayacak” diye
konuştu.
TTO destek programına 39
üniversiteden proje başvurusu geldi
Destek programına 39 üniversiteden
proje başvurusu geldiğini kaydeden
Bakan Ergün, bu başvuruların,
teknoloji transfer ofisinin deneyimi,
yetkinliği, personel yapısı, projenin
hedefleri, çıktıları ve iş planı gibi
kıstaslara göre değerlendirdiklerini
anlattı. Bu yıl, Boğaziçi, Ege, Gazi,
Hacettepe, Koç, ODTÜ, Özyeğin,
Sabancı, Selçuk ve Yıldız Teknik
üniversitelerindeki teknoloji transfer
ofislerini destekleyeceklerini ifade
eden Ergün, üniversite bünyesinde
çok değerli çalışmaların, araştırmaların
yapıldığını söyledi.
Üniversiteler, başrol oyuncusu
Ergün, 10 üniversitede kurulu
ofislere verilecek destekle bu önemli
birimleri çok daha etkin yapılara
dönüştüreceklerine vurgu yaparak,
üniversitelerin, ülkenin kalkınmasında
ve hedeflere varmada yardımcı unsur
değil, başrol oyuncusu olduklarını
söyledi. Üniversiteleri bu başrole uygun
özelliklerle buluşturmak, üniversite
sanayi işbirliğini artırmak amacıyla bu
adımları attıklarını ifade eden Ergün,
“Ülkemizin 2023 yılı hedeflerine
ulaşmasında bu tür çalışmaların
büyük önem taşıdığını biliyoruz.
Bundan sonra da üniversitelerimizi,
akademisyenlerimizi ve
üniversite-sanayi işbirliğini
desteklemeye, geliştirmeye ve buna
benzer çalışmalarımıza devam
edeceğiz” dedi.
Konuşmaların ardından, TÜBİTAK
Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak,
desteklenecek üniversitelerin
rektörleriyle sözleşmeyi imzaladı.
MAYIS 2013
49
Bilim ve Teknolojide Türkiye-Karadağ İşbirliği
Anlaşması İmzalandı
Türkiye ve Karadağ arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması imzalanması dolayısıyla 12 Nisan 2013 tarihinde
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Toplantı Salonu’nda tören düzenledi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,
törende yaptığı konuşmada anlaşma ile iki ülke ilişkilerinin çok daha zengin bir zemine taşınacağını belirtti.
İmzalanan anlaşmayla ortak
Ar-Ge projeleri, Avrupa Birliği (AB)
programlarına katılım, bilim insanı,
uzman ve araştırmacı değişimi, ortak
bilimsel toplantılar gerçekleştirme
gibi konularda kararlar alınacağını
ifade eden Bakan Ergün, Türkiye
olarak bütün ülkelerle kalıcı ve
yapıcı ilişkiler kurmak istediklerini
ve bu ilişkileri, karşılıklı kazan-kazan
prensibi etrafında geliştirdiklerini
söyledi. Ergün, Balkan coğrafyasının
Türkiye açısından son derece önemli
olduğunu belirterek, Karadağ
ile Türkiye arasındaki 50 milyon
Dolar seviyesinde olan dış ticaret
hacminin artması gerektiğine dikkati
çekti. Nihat Ergün, “Türkiye olarak
hem tecrübelerimizi Karadağlı
dostlarımıza aktarmak hem de
Karadağlı dostlarımızın Balkanlardaki
tecrübelerinden yararlanmak
istiyoruz” diye konuştu.
Ekonomiler sanayi üretimine
dayanmalı
Bakanlığın ismini ve yapısını iki yıl
önce değiştirdiklerini hatırlatan
Ergün, bu değişim ve dönüşümde işin
merkezine sanayiyi koyduklarını ifade
etti. Ekonomilerin sanayi üretime
dayanması gerektiğinin altını çizen
Ergün, “Ekonomileri sanayi üretimine
dayanmayan ülkeler dünyadaki her
türlü rüzgârdan çok kolay etkilenir,
sanayi üretimine dayanan ülkeler
ise kolay kolay bu rüzgârlardan
etkilenmez” değerlendirmesinde
bulundu.
Bakan Ergün, sanayi ürünlerinin
yüksek katma değer ve ileri
teknolojiye dayanması gerektiğini
belirterek, bunları oluşturmak için
de bilgiye ihtiyaç duyulduğunu,
söz konusu bilginin merkezinin
ise üniversiteler olduğunu dile
getirdi. Üniversitelerdeki bilgiyi,
50
MAYIS 2013
üretim süreçlerine ve teknolojiye
dönüştürmek gerektiğini kaydeden
Ergün, şöyle konuştu: "Hem
Bakanlığımız bünyesinde hem
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumundaki (TÜBİTAK)
hem de Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme İdaresi
Başkanlığındaki (KOSGEB) modeller,
üniversite-sanayi işbirliğini
destekleyen modeller haline dönüştü.
Eğer üniversite ile sanayi ortak bir
iş yapıyorsa, burada proje bedelinin
yüzde 75'ine kadar olan kısmı
finanse ediyoruz. Bu, hem üniversite
öğretim üyelerini hem de sanayicileri
birlikte iş yapmaya yönelten önemli
bir mekanizma olarak işliyor.
Üniversitelerle sanayicileri yan yana
getiriyoruz. Bütün üniversitelerin
bu işbirliğiyle teknopark kurması
gerektiğini anlatıyoruz. 10 yıl önce
iki teknoparkımız varken, şimdi bu
teknoparkların sayısı 50'ye yaklaştı.
Sizin yardımınızla teknoparkları
kuracağız
Karadağ Bilim Bakanı Sanja Vlahovic de
bilim ve teknoloji alanında imzalanan
anlaşmanın zamanlama açısından
başarılı olduğunu söyledi. Vlahovic
Karadağ Bilim Bakanlığının iki yıl önce
kurulduğunu ifade ederek, bu dönem
içerisinde bilim ve teknoloji alanındaki
yatırımları üç katına çıkarmayı
başardıklarını belirtti. Vlahovic,
Dünya Bankası ve AB fonlarından
yararlanarak birçok adım attıklarını
belirterek, “Türkiye'nin kurumlarıyla
işbirliği yaparak teknoparkların
kurulması konusunda önemli bir
adım atmış olacağız” dedi. Sanja
Vlahovic, anlaşma ile iki ülke arasındaki
ilişkilerde yeni bir başlangıç olacağını
vurgulayarak, TÜBİTAK’la da protokol
imzalayacaklarını söyledi.
Konuşmaların ardından, Ergün ve
Vlahovic, Türkiye ve Karadağ adına
bilim ve teknoloji alanında işbirliği
yapılmasını öngören anlaşmayı
imzaladılar.
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
“Endüstriyel Simbiyoz ve Temiz Üretim Ar-Ge Proje Pazarı”
Etkinliği Adana’da Gerçekleştirildi
Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı Şirketi
desteğiyle Türkiye Teknoloji Geliştirme
Vakfı (TTGV) tarafından yürütülen
“İskenderun Körfezi'nde Endüstriyel
Simbiyoz Projesi” kapsamında,
sürdürülebilir üretim konusunda
üniversiteler, araştırma kurumları, sanayi
kuruluşları ve finansman sağlayıcılar
arasında proje işbirlikleri yaratılması
amacıyla düzenlenen “Endüstriyel
Simbiyoz ve Temiz Üretim Ar-Ge
Proje Pazarı” etkinliği 11 Nisan 2013
tarihinde Adana Sanayi Odası'nda
gerçekleştirildi.
Adana Sanayi Odası, Çukurova
Üniversitesi, TTGV ve Adana ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezi
(ÜSAM) işbirliğinde “Simbiyotik Yaşam
Endüstriye Uyarlanıyor” başlığıyla
düzenlenen etkinlikte endüstriyel
simbiyoz ve temiz üretime yönelik
Ar-Ge projeleri ve proje fikirleri sunuldu.
Üniversiteler, sanayi kuruluşları, kamu
kurumları araştırma kuruluşları ve sivil
toplum kuruluşlarından 100’ü aşkın
katılımcının hazır bulunduğu etkinliğin
başlıca temaları Atık Yönetimi ve
Atıkların Değerlendirmesi, Kaynak
Yönetimi ve Kirliliğin Önlenmesi, Enerji
Yönetimi ve Bilgi, İletişim ve Yönetim
Sistemleri olarak belirlendi.
Etkinliğin açılış konuşmaları; Adana
Vali Yardımcısı Azim Yeşil, Çukurova
Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Hasan
Fenercioğlu, TTGV Yönetim Kurulu
Üyesi ve Kalkınma Bakanlığı Araştırma,
Geliştirme ve Girişimcilik Dairesi Başkanı
Süleyman Alata, ADASO Yönetim
Kurulu Başkanı Sadi Sürenkök, BP
Türkiye Ülke Başkan Yardımcısı Hakan
Türker ve ÜSAM Genel Koordinatörü
Prof. Dr. Hamit Serbest tarafından
yapıldı.
Açılış konuşmalarının ardından
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Göksel Demirer ve TTGV
Çevre Projeleri Koordinatörü
Ferda Ulutaş, Endüstriyel Simbiyoz
ve Ar-Ge konusunda dünyadaki
örnekleri ve ülkemizde yürütülen proje
konusundaki gelişmeleri paylaştı.
Bu kapsamda, “İskenderun
Körfezi’nde Endüstriyel
Simbiyoz Projesi – Uygulama
Aşamasının 2011 yılı itibarıyla
başlamış olup 2013 yılı içinde
tamamlanacağı belirtildi.
Türkiye’de ilk kez söz konusu
proje ile yaygınlaştırılmaya
başlanan endüstriyel simbiyoz
kavramının “endüstriyel işletme
arasında madde (atık, yan ürün,
vb.) ve enerji değişimi başta
olmak üzere, her türlü kaynağın
(hammadde, enerji, su, insan,
arazi, vb.) etkin kullanılması ve
optimize edilmesine yönelik
işbirliği yoluyla hem çevresel
performansı hem de rekabet
gücünü artıracak uzun süreli ortaklıklar
kurulması olarak tanımlandığı ifade
edildi.
Proje kapsamında bugüne kadar
belli bir ölçekte endüstriyel simbiyoz
olanaklarının ve fırsatlarının
belirlendiği, bölge açısından öncelikli
sektörler, atıklar ve alanların pek
çoğunda çeşitli Ar-Ge çalışmaları
gerçekleştirildiği ifade edildi. Önemli bir
sanayi bölgesi olmasının yanı sıra enerji
ve tarım sektörlerinin de dikkati çektiği,
çok sayıda organize sanayi bölgesinin
olduğu bir bölge konumunda
olan İskenderun Körfezi çevresinin
endüstriyel simbiyoz ve temiz üretimin
gelişimi için ciddi bir potansiyele işaret
etmekte olduğu vurgulandı.
Bu kapsamda endüstriyel simbiyoz ile
ilgili alanlar öncelikli olmak üzere, temiz
üretim de dahil olarak “sürdürülebilir
üretim” yaklaşımını destekleyen Ar-Ge
çalışmaları yapan, yeni ürün/süreç
geliştiren, sanayiye aktarmak isteyen
araştırmacılar (ve girişimciler) ile
sanayicinin ve talep tarafındaki diğer
paydaşların bir araya getirilmesine
yönelik olarak planlanan Ar-Ge Proje
Pazarı etkinliğinde 22 üniversite/
araştırma merkezinin ve 14 özel
sektör temsilcisi kuruluşun katılımıyla
Yapı Malzemeleri ve İnşaat; Tarım,
Hayvancılık ve Gıda; Kimya, Tekstil
ve Metal İşleme ile Enerji, Enerji
Yönetimi ve Bilişim Sektörlerindeki
farklı proseslere ilişkin Temiz üretim
ve Endüstriyel Simbiyoz olanaklarına
ilişkin 40'ı aşkın proje sunuldu. Sunulan
projeler arasında sanayi atıklarının
yol dolgularında değerlendirilmesi,
baca gazı atığından su ve enerji
tasarrufu sağlanarak gübre elde
edilmesi, termik santrallerden çıkan
atık sıcak su ile ısıtılan seralarda sebze
yetiştiriciliği, endüstriyel atıklardan
elektrik üretimi, tarımsal ve hayvansal
atıklardan biyogaz ve enerji üretimi gibi
uygulamalar sanayiciler arasında büyük
ilgi uyandıran örnekler arasında yer aldı.
Proje sunuşlarının ardından Ar-Ge
aşamaları tamamlanmış ve sürmekte
olan projelere ilişkin olanaklar
konusunda araştırmacılar, sanayi
kuruluşları ve diğer paydaşlar
arasındaki işbirliklerini geliştirmeye
yönelik ikili görüşmeler gerçekleşti.
Etkinlik Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, TTGV, TÜBİTAK, KOSGEB ve
Kalkınma Ajansları tarafından sağlanan
Ar-Ge/Ticarileştirme Projelerine Yönelik
Finansman Olanakları oturumu ile sona
erdi.
Ar-Ge Proje Pazarı Etkinliği sunuşlarına
http://projepazari.endustriyelsimbiyoz.org//
adresinden ulaşılabilir.
MAYIS 2013
51
Sustainable Production
“Sustainable Production Symposium”
has been carried out in Ankara
‘’Sustainable Production Symposium’’, with the
theme of ‘’Turkish Industrialist Plans the Future:
Towards Sustainable Industry with Cleaner
Production’’ has been carried out in April 10, 2013
under the cooperation of Republic of Turkey Ministry
of Science, Industry and Technology Directorate
General for Productivity and Hacettepe University
Centre of Environmental Practice and Research.
52
Why is sustainability important for business world?
We have entered a new world order in which business
interests are not in conflict with societal interests and
beside economic and profit oriented perspective,
social and environmental matters have become
company’s responsibility because of the sustainability
fact in our day.
Sustainability in business world means understanding
risks and opportunities that daily trends bring to firms
and reorganizing the operations, products and services
of companies in that direction. It is not possible for
companies that do not follow these developments to
survive.
Sustainability practices, which would influence
companies and business practices in a fundamental
way, ranges according to companies and sectors.
Stating the current situation clearly has been
important for identifying risks and opportunities
accurately.
responsibility’ in recent years and has focussed
on projects of increasing energy efficiency and
environment friendly technologies stressing least
environmental harm. The results show the success of
the investments that have been made by iron-steel
industry. Hereafter, steel sector would continue to pay
special attention about environmental sensibility as it
has done till today, with the awareness of the fact that
sustainable production is a requirement of modern
civilization understanding.
Sustainable Steel Production
Turkish steel sector has made total 5 billion dollars of
investment concerning projects for increasing energy
efficiency and decreasing emission in last 5 years. Iron
and steel industry, which has been a leading sector by
producing raw material for different sectors including
white goods, automotive, machine manufacturing
industry and construction, has changed ‘productionfocussed company’ perspective with ‘corporate social
Sustainable Production Project in Ak Gıda
Projects and betterments of sustainable production
are carried out every year in Ak Gıda in line with
corporate culture of Yıldız Holding. Leading practices
of sustainable production are as follows: Diminution
of solutions used for recycled system washing with
the aim of saving chemicals, water and energy;
minimization the need for package for product units
with package optimization, saving energy by changing
MAY 2013
low level of productive engines with more productive
ones; saving natural gas by gaining heat energy from
chimney gas in natural gas cogeneration system and
led lighting in factory-wide.
production facilities to the most productive level, to
protect water quality in water basins and to carry out
waste water management at the best level with the
goal of being a model implementing company.
Marks & Spencer Global Plan A Project
Marks & Spencer, embodying many projects for
diminishing the effects of global warming, has started
Plan A in 2007. The aim of the project is to be the most
sustainable brand in 2015 and afterwards. When the
pressure of limited resources, growing social injustice
and the desire for living more healthy are taken into
consideration, Plan A has focussed on these three
global problems. Plan A has been put into practice
under 7 headings involving 180 commitments with the
aim of ending the project by 2015. Because we do not
have a B plan.
Arçelik A.Ş. and Sustainability Activities
The sustainability strategy of Arçelik A.Ş. includes a
perspective beyond acting as a global organization
and creating production centres, employment, supply,
sale and service network in many countries. Arçelik
A.Ş. works not only for creating economic value but
also for sustainable development in the countries with
leading operations in social and environmental issues.
Coca-Cola Drinks and Sustainability Activities
Since the devastating effects of global warming and
decline of natural resources present a serious threat
for our world, a sustainable business model is an
obligation. Coca-Cola drinks fulfils its responsibilities
with the awareness of the fact that we can survive as
long as the world survives. In this direction, it has been
crucial for our sector and Coca-Cola system to cover
environment-friendly practices. Coca-Cola exercises all
of its activities by putting sustainability approach in
centre.
‘Water Management’, ‘Sustainable Packaging’ and
‘Energy Management and Struggle with Climate
Change’ have been our main focus points in terms of
managing environmental effects stemming from our
activities.
As one of the fastest growing partner of the world’s
biggest drink system we accept water management
as the most critical area of our sustainability strategy.
With the perspective of ‘producing more drinks by
using less water’; we aim to bring water use in our
Energy efficiency has been stated as the most effective
way to decrease carbon emission in our struggle with
climate change. When white goods are evaluated, 95
percent of carbon emission takes place in the stage
of using products. Taking this fact into consideration,
developing products with high energy efficiency has
been one of the most important goals of Arçelik A.Ş.
in research and development. In line with this, leading
products in energy efficiency have been developed.
Pro-active Environment Management in TOFAŞ
TOFAŞ aims to operate and develop a pro-active
environment management system in the framework of
sustainable development principle. As a requirement
of its environment policy, TOFAŞ targets for
diminishing the waste in its resource and recycling
them as far as possible. 97 percent of industrial waste
has been recovered in this scope and the remaining
waste has been used as alternative energy resource in
cement factories.
Productivity in resource use has been managed in all
production processes in TOFAŞ’s Bursa factory with
5R improvement (Refuse, Reduce, Reuse, Recycle,
Recover) in line with sustainability principles.
MAY 2013
53
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi ÜreƟm Endeksi (2010 Ort.=100) - 7ŵalat Sanayi ÜreƟm Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial ProducƟon Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry ProducƟon Index (2010 Avg.=100)
140
135
130
125
123,7
116,1
117,2
120
117,0
116,5
110
105
100,0
100
98,5
100,0
93,7
88,6
95
87,4
98,9
90
92,4
85
98,3
80
114,0
103,4
116,4
105,8
116,7
112,3
110,1
106,1
100,0
100,0
104,6
Sanayi ÜrĞƟm Endeksi Industrial ProducƟon Index
87,3
86,1
106,9
121,4
110,5
115
117,7
113,9
7malat Sanayi ÜrĞƟm Endeksi Manufacturing Industry
ProducƟon Index
75
70
Kaynak: TÜİK- Source: TURKSTAT
7ŵalat Sanayi Kapasite KullanŦm OranŦ (%)
Capacity UƟlizaƟon Rate of Manufacturing Industry (%)
76,0
75,4
75,0
74,7
74,7
74,6
74,9
74,8
74,3
74,0
74,0
74,0
73,0
73,6
72,7
72,5
72,4
72,2
72,0
71,0
70,0
2010
2011
Ortalama Ortalama
Nisan
2012
MaLJŦs
2012
Haziran
2012
Temmuz
2012
AŒustos
2012
2010
Average
April
2012
May
2012
June
2012
July
2012
August
2012
2011
Average
Eylül
2012
September October
2012
2012
Kaynak: Merkez Bankası- Source: Central Bank of the Republic of Turkey
54
MAYIS 2013
Ekim
2012
KasŦm
2012
AraůŦk
2012
November December
2012
2012
Ocak
2013
bubat
2013
Mart
2013
January
2013
February
2013
March
2013
BİLİM ve TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve SeçilmiƔ OECD Ülkelerinde 1000 ÇaůŦƔan BaƔŦna AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2011)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full Ɵme equivalent) (2011)
Türkiye ve SeçilmiƔ OECD Ülkelerinde Toplam AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ YŦůůŦk Büyüme OranŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2011)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full Ɵme equivalent) (2011)
1000 ÇaůŦƔĂn BĂƔŦna ArĂƔƨrmacŦ SayŦƐŦ
Total ResearchersPer Thousand Total Employment
18,0
AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ YŦůůŦk Büyüme OranŦ
Total Researchers Compound Annual Growth Rate
90,0%
16,0
80,0%
14,0
70,0%
12,0
60,0%
10,0
50,0%
8,0
40,0%
6,0
30,0%
4,0
20,0%
2,0
10,0%
0,0
0,0%
-2,0
Yunanistan
Greece
Türkiye
Turkey
Slovak CumhuriyĞƟ
Slovak Republic
Portekiz
Portugal
Polonya
Poland
Meksika
Mexico
Macaristan
Hungary
Kore
Korea
Kanada
Canada
Japonya
Japan
7talya
Italy
7spanya
Spain
7rlanda
Ireland
7ngiltere
United Kingdom
Hollanda
Netherlands
Fransa
France
Çek CumhuriyĞƟ
Czech Republic
Belçika
Belgium
Avrupa BirůŝŒŝ (27 Toplam)
EU27 total
Almanya
Germanyy
-10,0%
Kaynak: TÜİK, OECD MSTII - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Türkiye' de ve SeçilmiƔ OECD Ülkelerinde Toplam AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2002 - 2011)
Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full Ɵme equivalent) (2002 - 2011)
Türkiye' de Toplam AraƔƨrmacŦ SaLJŦsŦ YŦůůŦk Büyüme OranŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2011)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full Ɵme equivalent) (2011)
800.000
40,0%
Japonya - Japan
700.000
35,0%
Almanya Germany
600.000
30,0%
Kore - Korea
500.000
25,0%
7ngiltere United Kingdom
400.000
20,0%
300.000
15,0%
200.000
10,0%
100.000
5,0%
0
0,0%
7spanya - Spain
Türkiye - Turkey
Meksika - Mexico
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Macaristan Hungary
Türkiye YŦůůŦk
Büyüme OranŦ Annual Growth
Rate of Turkey
Kaynak: TÜİK, OECD MSTII - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
MAYIS 2013
55
ULUSAL ve ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak:: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source:: National Productivity Statistics of Turkey
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak:: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source:: National Productivity Statistics of Turkey
56
MAYIS 2013
Kaynak: Ulusal Verimlilik İstatistikleri
Source: National Productivity Statistics of Turkey
Toplam Sanayi / Total Industry
Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying
Sanayinin Kısımları İmalat / Manufacturing
Sections of Industry
Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme/ Electricity, Gas, Steam And Air Conditioning Supply
ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods
Ana Sanayi Grupları DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods
DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods
Main Industrial
ENJ – Enerji / E- Energy
Groups (MIGs)
SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods
Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products
İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages
Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products
Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles
Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel
Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products
Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı …
Manufacture of wood and of products of wood and cork…
Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products
Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması / Printing and reproduction of recorded media
Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı / Manufacture of coke and refined petroleum products
Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı / Manufacture of chemicals and chemical products
Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı
Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations
Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products
Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı / Manufacture of other non-metallic mineral products
Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals
Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç)
Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment
Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı
Manufacture of computer, electronic and optical products
Elektrikli teçhizat imalatı / Manufacture of electrical equipment
Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı / Manufacture of machinery and equipment n.e.c.
Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı
Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers
Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment
Mobilya imalatı / Manufacture of furniture
Diğer imalatlar / Other manufacturing
Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı / Repair and installation of machinery and equipment
110,1
92,4
126,6
91,4
117,8 108,3
102,4 103,7 102,8
188,5 197,7 122,5 126,1 162,3 206,7
116,0 133,6 137,0 136,4 154,1 135,2
119,4 141,8 149,2 171,1 174,28 184,3
128,8 95,0 91,8 99,1 89,45 91,9
90,4 113,3
130,6 119,2
114,5 108,6
88,5
107,2 107,2 100,0 102,9 119,9
104,8 105,2 95,6 85,4 107,2
91,5
64,7
80,1
84,7
112,5 114,9
91,9 103,7
102,4 108,5 100,5
69,9
108,2 98,7
116,8 111,3
104,0 107,8
98,4 100,6 95,6 94,8 104,0
103,1 102,2 103,0 104,0 113,4
109,8 113,5 107,3 100,1 105,7
74,3
131,1 150,0
118,1
104,8
115,6
147,6
114,8
124,6
116,4
138,1
109,6
96,9
105,3
161,1
95,6
109,8
99,6
2012
109,3 119,4 123,5 129,1 127,9
119,8
102,7
117,9
155,7
117,2
130,1
114,7
135,3
116,6
99,6
99,9
137,0
98,8
108,6
104,1
2011
121,9 125,3
139,9 140,2
95,8 93,6
123,7 119,1
115,8
102,7
117,9
130,8
117,2
130,1
114,7
135,3
116,6
97,5
103,1
146,2
102,9
111,9
104,7
2010
106,7 105,6 114,7 117,2
114,3 116,0 127,4 126,8
106,2 99,4 82,3 85,9
116,6 109,3 112,9 122,9
107,0
105,7
104,6
136,5
104,8
116,1
111,0
112,9
90,6
95,1
116,1
137,3
97,1
105,4
95,8
2009
105,7
107,2
107,4
112,6
107,4
101,3
106,3
136,5
104,3
110,7
105,7
112,7
106,2
97,5
117,1
155,9
94,5
99,0
92,7
2008
247,3 292,6
107,7
95,0
107,6
128,4
106,2
106,0
106,7
107,0
108,5
98,5
109,2
127,2
98,8
107,1
95,1
2007
115,6 131,2 153,7 184,7 212,7
104,5
97,0
104,5
119,0
104,6
101,4
104,9
102,9
102,1
101,0
102,0
117,4
103,9
101,3
109,3
2006
Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2005 Avg.=100)
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS