Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu
Transkript
Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu
“Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” Ankara’da Gerçekleştirildi “Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum” “Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız” MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293 “Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı olarak gördük” Sürdürülebilir Üretim IS S N Doç. Dr. aşa M. B ran Ö ZTÜ 1013 -1 3 8 8 RK ú6ú '(5* <, 6$ DIN n AY urha KULALI N . r h .D Prof r. Gülşa Gö Arş. İ VEC K AH p ü y Dr. E KLİ h5/ /0h' høh 9(5ú0 /ú/ú. V et ŞE Gör. Arş. r. Mehm D . ç Do ú/ú.* (1( .D Prof m r. Os a RK n KA R ACIE UN l TOS ü Cang ú/ T&% ú0 <ú9( 6$1$ 7(.1 2/2-ú %$.$ 9( 1/,ø, 5ú0/ VERİMLİLİK DERGİSİ 2013/1. SAYI YAYIMLANDI I ANLIĞ İ BAK J O L O ĞÜ TEKN ÜRLÜ Yİ VE i SANA ENEL MÜD Merkez , M İ G İL ik T.C. B VERİMLİLİK Verimlil in iye’n 2013/1 Türk İMKB’de İşlem Gören Spor Firmalarının Sermaye Yapısının Belirleyicileri Üzerine Bir Analiz Doç. Dr. M. Başaran ÖZTÜRK Öğr. Gör. Eyyüp Ensari ŞAHİN İMKB-100 Endeksinde Yer Alan Şirketlerin Borç Yapısını Belirleyen Faktörler Prof. Dr. Nurhan AYDIN Arş. Gör. Gülşah KULALI İhracat Performansı Ölçütleri ve İhracat Performansını Etkileyen Faktörler Dr. Eyüp KAHVECİ Sınav Çizelgelemesi İçin Matematiksel Model Yaklaşımı Arş. Gör. M. Fatih ACAR - Doç. Dr. Mehmet ŞEVKLİ Tokat- Kazova Yöresinde Şekerpancarı ve Buğday İçin Bitki - Verim Fonksiyonları Atila ALTINTAŞ - Dr. Gülçin ALTINTAŞ - Prof. Dr. Osman KARKACIER Teknokratik Teori: Tarihsel Perspektifte Temel Temalar Cangül TOSUN - Doç. Dr. Fatih KESKİN T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Bahadır AVŞAR FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ Cüneyt OLGAÇ ABONE Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 [email protected] Anahtar Dergisi’nin PDF dosyalarının her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına “Anahtar” yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No: 5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: [email protected] internet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM ve UYGULAMA BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95 / 1 İskitler - Ankara Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH: Anahtar Dergisi’nin Mayıs 2013 sayısı 24.04.2013 tarihinde basılmıştır. S ürdürülebilir kalkınmanın temel bileşenlerinden biri olarak ortaya çıkan “çevrenin korunması - sanayi üretimi” dengesi, yaşadığımız ortamın sağlıklı bir şekilde gelecek nesillere aktarılmasında kritik öneme sahiptir. Son dönemde faaliyetlerimizi yoğunlaştırdığımız çalışma alanlarından biri olan sürdürülebilir üretim (temiz üretim) ise, rekabet koşulları giderek zorlaşan sanayinin bu dengeyi sağlaması açısından önemli bir araçtır. Temiz üretim, işletmelerde kaynak ve enerji kullanımını en aza indirmeyi ve kirliliğin kaynağında önlenmesini sağlıyor. Bakanlığımızca yürütülen pilot projeler; temiz üretim yaklaşımının verimlilik ve sürdürülebilirlik açısından önemli kazanımlar sağladığını doğruluyor. Ayrıca bu tip projelerin çok kısa sürelerde kendisini amorti ettiğini de görmekteyiz. Her alanda hızla gelişmekte olan ülkemiz, endüstriyel çıktı başına malzeme, enerji ve kirlilik yoğunluklarını azaltmak için büyük potansiyele sahiptir. İşletmelerimizde gerçekleştirilecek temiz üretim çalışmaları, sürdürülebilir kalkınmanın hedeflerinden olan ekonomik kalkınma ve çevresel gelişmeyi birlikte sağlama sürecine önemli katkıda bulunacaktır. Bu düşünceler ve hedefler doğrultusunda Hacettepe Üniversitesi ile birlikte, ülkemizde ilk kez düzenlenen Sürdürülebilir Üretim Sempozyumunu, 300’ün üzerinde bir katılımla 10 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirdik. Toplam dört oturumda 19 kurum temsilcisinin yer aldığı sempozyumda, başarı örneklerinden yola çıkılarak Türkiye’de sanayi sektörlerinin sürdürülebilir üretimi nasıl gerçekleştirdiği üzerinde durularak katılımcılara konuyla ilgili güncel mevzuat ve finansman desteklerine ilişkin bilgiler aktarıldı. Etkinlik sırasında ve sonrasında aldığımız geribildirimler, sempozyumun ortaya koyduğu sonuçların ülkemiz ve tüm paydaşlar için önemli faydalar sağladığını gösteriyor. Benzeri etkinlikleri yaygınlaştırarak sanayimizin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Anahtar Dergisi’nin bu sayısında “Sürdürülebilir Üretim” teması çerçevesinde, bilginin paylaşıldıkça çoğalacağı düşüncesinden hareketle başarı örneklerini okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz. Bu vesileyle, Sempozyumun gerçekleştirilmesinde işbirlikleri nedeniyle Hacettepe Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi yönetici ve çalışanlarına, ayrıca gerek sempozyuma katılımları gerekse dergimize makale ve yazılarıyla sağladıkları katkı nedeniyle, işletmelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımızın yönetici ve uzmanlarına teşekkür ediyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür Kalkınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürü Nahit BİNGÖL’ün Değerlendirmesi Başkentin Potansiyeli Harekete Geçiyor Bilgi Odaklı Sanayi ile Sürdürülebilir Kalkınma İçindekiler Kalkınma Ajansı Desteklerinin KOBİ’lere Etkisi , OCAK 2013 YIL: 25 SAYI: 289 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Muhsin DERE ile Röportaj 50 Piyasa Gözetimi ve Denetiminde Yeni Yaklaşımlar Artık Verimlilik de Güvenlik Kadar Önemli! NİSAN 2013 YIL: 25 SAYI: 292 AÇIK Ürün Güvenliği “Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” Ankara’da Gerçekleştirildi “Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum” “Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız” MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293 “Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı olarak gördük” Sürdürülebilir Üretim 4 “Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” Ankara’da Gerçekleştirildi 10 İş Dünyası İçin Sürdürülebilirlik Neden Önemli? / İlknur MENLİK 12 Sürdürülebilir Çelik Üretimi Dr. Veysel YAYAN 14 Çimento Sektöründe Sürdürülebilir Üretim ve Sektörel Uygulamalar / Canan DERİNÖZ GENCEL / İrem ÜNVER 16 Ak Gıda’da Sürdürülebilir Üretim Projesi (Anaerobik Arıtma ve Yeşil Enerji Üretimi) Çağatay ARIKAN 18 Marks & Spencer Küresel Plan A Projesi Mehmet GÜNER 20 Coca-Cola İçecek A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri / Şahin KEYKAN 22 Arçelik A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri Fatih ÖZKADI 24 Küçük Adımlarla Dünyayı Değiştirebiliriz Dilşat UYGUROĞLU 26 TOFAŞ’ta Proaktif Çevre Yönetimi / Tamer ATALAY Sayı 293 MAYIS 2013 28 ASELSAN’da Sürdürülebilir Üretime Destek Tuncay İBİŞ 30 Nuh Çimento Sanayi A.Ş. Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları / Hakan BULUT 32 Enerji Projelerinin Finansmanında TURSEFF Programı Desteği / Mustafa SALMAN 36 Doğu Marmara Temiz Üretimle Büyüyor 44 4 Ertuğrul AYRANCI 38 Ankara Kalkınma Ajansı Temiz Üretim ve Enerji Verimliliği Destekleri / Dr. Derya ÇAĞLAR 40 Bilgi Güvenliğinde Tanımlar, Yaklaşımlar ve Teknolojiler - 2 / Dr. Mustafa Kemal AKGÜL 44 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi 48 Sanayi Üretiminde Artış… 49 Üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofislerine 1’er Milyon Lira Destek 50 Bilim ve Teknolojide Türkiye-Karadağ İşbirliği Anlaşması İmzalandı 51 TEMİZ ÜRETİM: “Endüstriyel Simbiyoz ve Temiz Üretim Ar-Ge Proje Pazarı” Etkinliği Adana’da Gerçekleştirildi 52 Sustainable Production 54 Sanayi Göstergeleri / Industrial Indicators 55 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 56 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri National and International Productivity Statistics Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics MAYIS 2013 3 “Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” Ankara’da Gerçekleştirildi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü ile Hacettepe Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi işbirliğinde “Türk Sanayicisi Geleceği Planlıyor: Temiz Üretim ile Sürdürülebilir Sanayiye Doğru” temasıyla düzenlenen “Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” 10 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirildi. Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezinde düzenlenen Sempozyuma; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Hasan Bayhan ve Prof. Dr. Yüksel Kavak, Hacettepe Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin, Niğde Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Bayrak, Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Çanakcı, Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdür Yardımcısı Erdal Çalıkoğlu, oturum konuşmacıları ile kamu, üniversite, sivil toplum ve özel sektör yönetici ve temsilcilerinden oluşan 300'e yakın davetli katıldı. Açılış konuşmalarının Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer ile Hacettepe Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin tarafından yapıldığı Sempozyum kapsamında; “Sektörlerin 4 MAYIS 2013 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan Sürdürülebilir Üretime Bakış Açısı ve Sektörel Uygulamalar”, “Firmalarda Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları-I”, “Firmalarda Sürdürülebilir Üretim UygulamalarıII” ve “Temiz Üretim ve Enerji Verimliliği Destekleri” başlıklı dört oturum düzenlendi. Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum Sempozyumda konuşma yapan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Bakanlık ile Hacettepe Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen Sempozyumun Türkiye’nin koymuş olduğu hedeflere ulaşmasında önemli bir kilometre taşı olmasını dilediğini söyledi. Sanayinin rekabetçi bir yapı kazanmasındaki en önemli parametrelerden üç tanesinin; “Ar-Ge, inovasyon ve nitelikli insan” olduğunu belirten Müsteşar Aslan, “Sürdürebilir üretimdeki üçlü sacayağı diyebileceğimiz bu parametrelerden her biri son derece önemli unsurlardır. Belki her bir kavram üzerine saatlerce konuşulabilir, ancak özellikle vurgu yapılması gereken bir husus var ki o da önümüzdeki 10 yıllık hedeflerimizdeki sayısal değerlerdir. Ülkemizin hedeflerinden biri 2023’te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi I. Oturum içerisinde yer almaktır, bu da üretmiş olduğumuz katma değerle ilgilidir. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) için 2 trilyon Dolar, ihracat için ise 500 milyar Dolar’lık bir hedeften bahsediliyor. Bunların yanında üniversiteyle sanayinin bir araya gelip yoğun mesai harcamasını gerektiren bir husus vardır ki o da GSYH içinden ayrılacak olan Ar-Ge payının yüzde 3’ler düzeyine getirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla sürdürülebilir üretimden bahsederken, Ar-Ge, yenilikçilik ve nitelikli insan yetiştirilmesiyle birlikte çevrenin korunmasını da beraber değerlendirmek gerekiyor” diye konuştu. Konuşmasında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının son dönemde faaliyetlerini yoğunlaştırdığı çalışma alanlarından birinin sürdürülebilir üretim olduğunu vurgulayan Aslan, bu kapsamda yürütülen Ar-Ge Merkezleri ile Teknoloji Geliştirme Bölgeleri desteklerinden bahsetti. Bugün itibarıyla 138 Ar-Ge merkezinin, 49 adet de Teknoloji Geliştirme Bölgesinin olduğunu söyleyen Aslan, hem Ar-Ge Merkezlerinde hem de Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde “Ar-Ge, inovasyon ve nitelikli insan” parametrelerinin birlikte yer aldığını söyledi. Özellikle küresel ve bölgesel krizler açısından bakıldığında odak noktanın, Türkiye’deki işletmelerin yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’ler için sürdürülebilir üretim konusunda yapılabilecekler olduğunu belirten Aslan, “Verimlilik Genel Müdürlüğümüz bu konuyla ilgili bir çalışma gerçekleştirdi. Çalışma neticesinde TÜBİTAK bünyesinde ‘Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’ isminde bir Enstitünün kurulması kararı geçen hafta yapılan TÜBİTAK Bilim Kurulunda kabul edildi. Önümüzdeki dönem içerisinde hem üniversitelerimizin destekleriyle hem de TÜBİTAK ve Verimlilik Genel Müdürlüğünün organizasyonuyla bu çalışma gerçekleştirilecek. Özellikle KOBİ’lerin sürdürülebilir üretimini gerçekleştirmelerinin önündeki en önemli engellerden biri enerji yetileri, diğeri de nitelikli eleman yetiştirme konusundaki eksiklikleridir. Kurulacak enstitü bu konudaki eksiklikleri giderecektir. Bu enstitünün çalışmalarında sadece Bakanlığımızın ve TÜBİTAK’ın değil üniversitelerimizin de ciddi destekleri olacaktır” şeklinde konuştu. Konuşmasında üniversite-sanayi işbirliği toplantılarına da değinen Müsteşar Aslan, Kalkınma Ajanslarının olduğu 26 ilde 2’şer hafta arayla düzenlenen bu toplantılarda özellikle KOBİ’ler açısından sektörel anlamda nelerin yapılabileceğinin tartışıldığını söyledi. Türkiye’nin 2011 rakamıyla ithal ürünler içindeki ara malı değerinin 175 milyar Dolar olduğunu, üniversite-sanayi işbirliği toplantılarında bu ara ürünlerin Türkiye’de üretilmesine ilişkin projelerin de gerçekleştirilmesini hedeflediklerini vurgulayan Aslan, “Üniversite ve sanayinin birlikte çalışması sektörün kapasitesinin artırılmasında etken olacaktır. Her bir ilde bir adet ara ürün üretilmiş olsa bu, 81 ara ürün demektir. Bunlardan her biri ortalama 2’şer milyar Dolar’dan ele alınsa çok ciddi bir yekûn eder. Burada hem sanayinin MAYIS 2013 5 hem de üniversitenin birlikte çalışması gerekiyor” dedi. Kamu ve üniversitenin yanında sanayinin önde gelen kuruluşları tarafından da sürdürülebilir üretimle ilgili önemli çalışmalar gerçekleştirildiğini belirten Aslan, “Bu güzel örneklerin tabandaki KOBİ’lerde de yaygınlaştırılması gerekiyor. Üniversitelerimizin ve büyük işletmelerimizin destekleriyle bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde umut ediyoruz ki hedeflenen sonuca ulaşacağız. Sürdürülebilir üretim; sürdürülebilir ürünler, yeşil ürünler, bu ürünlerin kullanıcılarının gülümseyen yüzleri demektir. İnanıyorum ki, sürdürülebilir üretim, gülen insanlara giden yolu sunacaktır. Bu Sempozyum’dan elde edilecek sonuçların hem üniversite camiamıza hem sektörümüze hem de ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum” diye konuştu. Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız Sempozyumda konuşma yapan Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer ise, II. Oturum 6 MAYIS 2013 Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer insanoğlunun kendi sürekliliğini sağlarken bir şekilde de kendi sonunu hazırladığını oysa içinde bulunulan kadim sistemin, insanoğlunun birçok nimeti ve kaynağı kullanabilmek üzere düzenlenmiş olduğunu belirterek, “Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız” dedi. Son yılların en önemli inovatif düşüncesinin teknokentlerin kurulması olduğunu belirten Tuncer, “Teknokentler bugün üniversiteleri oyunun içine çeken çok önemli bir ara yüz görevi görmektedir. Hacettepe Üniversitesi olarak da teknokentlerimizde mezunlarımız, öğrencilerimiz ve öğretim üyelerimizle birlikte sürdürülebilir bir üretimin içinde olmalıyız. Bu konuda hem Teknokentimiz hem de Üniversitemiz olarak birçok hedefimiz var. Bunlardan bir tanesi de Hacettepe Üniversitesi’nin tüm yerleşkeleriyle birlikte 2023 III. Oturum yılında tüm enerjisini temiz enerji kaynaklarından kendi kendine üretebilir hale gelmesidir. Türkiye’de Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümüne sahip tek üniversiteyiz. Nükleer enerjinin de temiz anlamda nasıl üretilebileceği konusunda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz, uluslararası işbirlikleri içerisindeyiz ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızla da bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Amacımız, ülkemizin bir dünya gücü olması yolunda son yıllarda attığı ciddi adımlara ayak uyduran, katkı sağlayan bir üniversite sistemi oluşturmaktır” diye konuştu. Tuncer, Türkiye’de üniversiteler için çok ciddi bir açılım olduğunu vurgulayarak, “Elimizden geldiğince bu açılımdan maksimum anlamda yararlanıp bunu yine maksimum düzeyde ülkemizin yararına dönüştürmeye gayret edeceğiz” dedi. Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu'nun, hem kamuyu hem sanayiyi hem de akademisyenleri bir araya getirmesi açısından son derece önem taşıdığını da sözlerine ekleyen Tuncer son olarak, “Sempozyumun çıktılarının herkes için çok yararlı olacağı inancındayım. Umarım burada tartışılanlar bir başucu kitabı olarak herkese ulaştırılır” dedi. Sempozyum’dan elde edeceğimiz en büyük sonuç; geleceğin planlanmasıdır Hacettepe Üniversitesi Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin ise konuşmasında; Türkiye’de sürdürülebilir üretimin nasıl yapıldığını araştırmak ve bu araştırmaların sonuçlarını katılımcılarla paylaşmak amacıyla düzenlenen Sempozyum'un farklı bir yapısı olduğunu belirterek, “Hacettepe Üniversitesi olarak bugünkü Sempozyum'dan en büyük beklentimiz, Türkiye’nin üretim yapısının sürdürülebilir H. Ü. Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Selim Sanin MAYIS 2013 7 olmasının planlanmasını başlatmak. Üretimde planlama yaparken, Sanayi Devrimini geliştirerek bugüne taşırken çevre faktörünü çok da önemsemedik. Bunun sebebi o zaman hammaddenin çok olması ve çevrenin belirli bir kaldırma kapasitesine sahip olmasıydı. Ancak son dönemlerde nüfusumuzun artmasıyla, taleplerin ve ihtiyaçların da oldukça çeşitlenmesiyle beraber artık dünyamızın kaldırma kapasitesinin sonuna doğru yaklaştığını hissediyoruz. Bu nedenle ulusal bir duruşun planlamasında yer almamız gerektiğine inanıyoruz. Hacettepe Üniversitesi olarak bu Sempozyum'dan elde edeceğimiz en büyük sonuç geleceğin planlanmasıdır” diye konuştu. Sürdürülebilirliğin arkasında çok ciddi bir bilgi birikimi olduğunu belirten Sanin, “Hemen hemen her sektör, dünyada yarattığımız çevresel yükün bir izleme göstergesi olan karbon ayak izinden bahseder. Ancak önümüzdeki 5 ila 10 yıl içerisinde azot ve fosfor için de ayak izi takibi gündemimize taşınacaktır” dedi. Konuşmasında, sürdürülebilirlik konusunda 8 bini çevreyle ilgili olmak üzere akademik listeye girmiş 43 bin yayın olduğunu da ekleyen Sanin, “Aslında bu, çok yeni bir kavram ve çok yeni bir yapı. Bu konu sadece çevre konusunda çalışmalar yapanlar açısından değil, sosyal bilimler alanında çalışan tüm uygulamacılar tarafından da dikkate alınması gerekiyor. Sürdürülebilir üretimden, temiz üretimden bahsederken geçmişimizden gelen üretim teknolojilerini de yeniden yapılandırmak ve yenilemek 8 MAYIS 2013 durumundayız. Daha temiz üretime yönelmeliyiz. Elimizdekini iyileştirmemiz gerekiyor, daha az enerji, daha az su kullanacağız ancak diğer taraftan da kirlettiğimiz suyun hem miktarını azaltacağız hem de arıtılmasına dikkat edeceğiz” şeklinde konuştu. Sempozyumun açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı olarak gördük Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, başkanlık ettiği “Sektörlerin Sürdürülebilir Üretime Bakış Açısı ve Sektörel Uygulamalar” başlıklı birinci oturumda kısa bir konuşma yaptı. Konuşmasında öncelikle, Verimlilik Genel Müdürlüğünün yapısı, faaliyetleri ve temiz üretim çalışmalarını anlatan Genel Müdür Anıl Yılmaz, “2011 yılında kamunun yeniden yapılanması çerçevesinde Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz Milli Prodüktivite Merkezi’nin yapılandırılmasıyla oluşturulan Verimlilik Genel Müdürlüğü, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bir birimi olarak görev yapmaktadır. Başka alanlarda da çalışmalarımız olmakla birlikte 2011 Ağustos ayından bu yana ağırlıklı olarak temiz üretim konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Bakanlık olarak yeni yapılanmamızda; yani bilim ve teknolojiyi sanayiyle buluşturan yapımızda temiz üretimi de önemli bir fırsat ve açılım alanı olarak gördük” dedi. Yılmaz, Genel Müdürlüğün yaklaşık 1,5 yıldır devam eden çalışmalarının son aşamasına gelindiğini, yakın bir süre içerisinde ise TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi çatısı altıda bir çevre ve temiz üretim enstitüsünün kurulacağını söyledi. Temiz üretim konusunun üç bileşeni olduğunu vurgulayan Yılmaz, bunların ise çevre, enerji verimliliği ve kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması olduğunu belirtti. Her üç bileşen konusunda da Türkiye’de önemli bir potansiyelin olduğunu ancak bunun yanında ciddi bir bilgilendirme eksiği olduğunu da sözlerine ekleyen Yılmaz, “Temiz üretim ya da başka bir ifadeyle sürdürülebilir üretim şemsiye bir kavramdır. Ülkemizde bu alanda ciddi bir potansiyel var, hem teknik olarak üniversitelerimizde hem de sanayimizin önde gelen kuruluşlarında bilgiler var ancak bu bilgiler yeterince yaygın bir şekilde uygulamaya geçirilemiyor. Sempozyumu da bilgileri ve uygulamayı yaygınlaştırmaya hizmet etmesi amacıyla gerçekleştiriyoruz” diye konuştu. Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın başkanlığında gerçekleştirilen “Sektörlerin Sürdürülebilir Üretime Bakış Açısı ve Sektörel Uygulamalar” başlıklı birinci oturuma; Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu İletişim Direktörü İlknur Menlik, Türkiye Demir-Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan ile Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Çevre Danışmanı Canan Derinöz Gencel konuşmacı olarak katıldılar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Su ve Toprak Yönetimi Dairesi Başkanı Kadir Demirbolat’ın başkanlığında gerçekleştirilen “Firmalarda Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları” başlıklı oturumların ilkinde; Ak Gıda A.Ş. Kalite Güvence Müdürü Çağatay Arıkan, Marks & Spencer Türkiye Plan A Koordinatörü Mehmet Güner, Coca Cola İçecek A.Ş. Ankara Fabrikası Müdürü Şahin Keykan ile Arçelik A.Ş. Enerji ve Çevre Yöneticisi Fatih Özkadı firmalarına ilişkin sürdürülebilir üretim uygulamalarını katılımcılarla paylaştılar. Kalkınma Bakanlığı Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Dairesi Başkanı Sema Bayazıt’ın başkanlığındaki “Firmalarda Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları” başlıklı oturumların ikicisinde ise UNILEVER San. ve Tic. Türk A.Ş. Algida Yönetim Kurulu Üyesi Dilşat Uyguroğlu, TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. Çevresel Sistemler Yöneticisi Tamer Atalay, ASELSAN A.Ş. İşletme ve Destek Hizmetler Müdürü Tuncay İbiş ve Nuh Çimento San. A.Ş. Strateji ve İş Geliştirme Müdürü Hakan Bulut sunumlarını yaptılar. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdür Yardımcısı Erdal Çalıkoğlu’nun başkanlığında düzenlenen “Temiz Üretim ve Enerji Verimliliği Destekleri” başlıklı dördüncü ve son oturuma ise Sürdürülebilir Enerji Finansmanı Programı (TURSEFF) Pazarlama Müdürü Mustafa Salman, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) Proje Uygulama Birimi Uzmanı Ertuğrul Ayrancı ile Ankara Kalkınma Ajansı İş Geliştirme ve Strateji Birim Başkanı Dr. Derya Çağlar konuşmacı olarak katıldılar. IV. Oturum MAYIS 2013 9 İş Dünyası İçin Sürdürülebilirlik Neden Önemli? İlknur MENLİK Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Kurumsal İletişim Direktörü "Sürdürülebilirlik alanında uzmanlaşmayı ve bunu rekabet avantajına dönüştürmeyi başaran şirketler; geleceğin liderleri olarak karşımıza çıkacaklardır." Sürdürülebilirlik; "bugünkü neslin ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün verilmeksizin karşılanması" şeklinde tanımlanıyor. Günümüzde sürdürülebilirlik, çevre dengesi ile ekonomik büyümeyi birlikte alan, hem doğal kaynakların etkin kullanımını sağlayan ve çevresel kaliteye önem veren hem de gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını tehlikeye sokmaksızın bugünkü ihtiyaçlarını karşılayabilen bir model olarak karşımızda duruyor. Günümüzün sürdürülebilir olma gerçeğinden yola çıkarak; şirket çıkarlarının toplumsal çıkarlar ile çatışmadığı, ekonomik ve kâr odaklı bakış açısının yanında sosyal ve çevresel konuların da şirketlerin sorumluluğu haline geldiği yeni bir dünya düzenine girmiş bulunuyoruz. İş dünyası için sürdürülebilirlik, bu yeni düzende günümüz trendlerinin şirketler için getirdiği risk ve fırsatları anlayabilmek ve bunlara göre operasyonlarını, 10 MAYIS 2013 ürün ve hizmetlerini yeniden düzenlemek anlamına geliyor. Bu gelişmeleri takip etmeyen şirketlerin varlığını sürdürebilmesi mümkün gözükmüyor. Şirketleri ve iş yapış şekillerini köklü bir şekilde etkileyecek olan sürdürülebilirlik uygulamaları şirketlere ve sektörlere göre farklılık gösteriyor. Mevcut durumun net olarak anlaşılması, risk ve fırsatların doğru bir şekilde teşhis edilmesi için büyük önem taşıyor. Şirketlerin toplumdaki rolü ve sorumlulukları Eski dünya düzeni şeklinde tanımlayabileceğim yakın geçmişte, şirketlerin temel amacının kâr elde etmek, temel sorumluluğunun ise sadece şirket ortaklarına karşı olduğu düşüncesi hakimdi. Yeni düzen ise şirketlerin kâr elde etme amacının, toplumsal çıkarlar ile paralel olabileceği bir “kazan-kazan” ilişkisini tanımlıyor. Yani, artık şirketlerin sadece şirket ortaklarına karşı değil, toplumsal ortaklarına karşı da bir sorumluluğu var. Şu da bir gerçek ki; günümüzün global bilgi dünyasında şirketlerin, içinde bulundukları toplumdan bağımsız ve ayrık durması düşünülemez. Riskler ve fırsatlar Doğal olarak bu yeni dönemde sürdürülebilirlik, şirketler için birçok risk ve fırsatı da beraberinde getiriyor. Ancak bu risk ve fırsatları iyi belirleyerek, operasyonlarını, ürün ve hizmetlerini buna göre yeniden düzenleyen şirketler, gelecekte rakiplerine göre rekabet avantajı yaratacaklardır. Örnek vermek gerekirse; tedarik zinciri içerisinde yer alan bir üreticinin insan hakları ihlali yapması şirketler için risk oluştururken, öte yandan iklim değişikliği, tüketim alışkanlıklarındaki değişim gibi etkenler şirketler için fırsatlar barındırmaktadır. Bu ve benzeri konulara dikkat eden şirketlerin rakiplerine göre hızlı bir büyüme göstermesi doğaldır. Bunu sağlamak elbette kolay değil! Şirketlerin sürdürülebilirlik konu olduğunda ortaya çıkan risk ve fırsatları değerlendirebilmesi için, her şeyden önce toplumsal paydaşlarını iyi tanıması ve ekonomik konuların yanı sıra sosyal ve çevresel konuların da şirkete ve paydaşlarına etkilerini ölçmesi gerekiyor. Bu noktada, bütüncül bir yaklaşım sergilemenin önemi büyüktür. başında Yasal Uygunluk faktörü geliyor. Son yıllarda yerel ya da küresel düzeyde geçerli olan yasalar, şirketleri sorumlu olmaya yönlendiriyor. Burada dikkat çekmek istediğim nokta, yasal zorunlulukların sadece üretim yapılan ülkeyle sınırlı olmamasıdır. Ülkemizden AB’ye yapılacak kimyasal madde ihracatı için REACH Direktifi ile getirilen zorunlulukları örnek olarak verebilirim. İkinci faktör (ki; belki de buna yasal uygunluktan daha fazla vurgu yapmalıyız) Kamuoyu Güveni’dir. Burada şirketler, faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için özellikle operasyonlarını yürüttükleri çevrede yaşayan topluluklardan yazılı olmayan bir onay veya güvenoyu almak zorundadırlar. Bu olmadığı takdirde şirketin halktan tepki alması kaçınılmazdır. Sürdürülebilirliğe yönlendiren temel güçler “Müşteri Talepleri” de önemli bir yönlendirici unsurdur. Günümüz bilgi çağında toplumsal bilincin yükselmesi ile birlikte, daha çevreci araç ya da daha az yağlı besinler gibi tüketicinin değişen ihtiyaçları da şirketleri sorumlu ürün ve hizmet üretmeye zorlamaktadır. Günümüzde şirketleri sürdürülebilirlik esasında çalışmaya iten dört temel güç olduğunu söylemek mümkün. Bunların Sürdürülebilirliği yönlendiren son faktör ise “Yatırımcı Talepleri”dir. Bu noktada sorumlu davranan şirketlerin gün geçtikçe finansmana erişimi daha kolaylaşmaktadır. Örneğin; global sürdürülebilirlik endeksine dahil olan şirketlerin daha fazla yatırım çekmesi gibi. Sürdürülebilirlik göstergeleri Sürdürülebilirlik stratejisi, temel olarak ekonomik, çevresel ve sosyal olmak üzere üç ana gösterge üzerinden oluşturulur ve uygulanır. Bu başlıklar altında yer alan, iş etiği kuralları, yolsuzluk, atıklar, doğal kaynak kullanımı, İK yönetimi, toplumsal katkı ve insan hakları gibi alt göstergeler, şirketler tarafından paydaşları göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Sürdürülebilir bir gelecek kavramının ülkemizde benimsenmesi ve bu doğrultudaki uygulamaların hayata geçirilmesi yönündeki çalışmalar artırılarak devam ettirilmelidir. Ancak sürdürülebilirliğin sadece birkaç büyük şirketin değil bütün iş dünyasının ortak meselesi olduğu bilinmelidir. Bu nedenle, büyük sanayi işletmelerinin sürdürülebilir üretim projelerinin tabana, KOBİ’lere yaygınlaştırılması gerekiyor. Bunun yolu da kamu-üniversite-özel sektör iş birliğinde bugünkünden çok daha fazla yol almamızdan geçiyor. MAYIS 2013 11 Sürdürülebilir Çelik Üretimi Dr. Veysel YAYAN Türkiye Demir-Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Hammadde ve enerji kullanımı ile atık üretimi yoğun bir sektör olan demir çelik sektörümüzde, sürdürülebilir çelik üretimi için, gerekli tüm önlemlerin alınarak, enerji tasarrufu çalışmalarının yapılması ve çevresel etkilerin asgariye indirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde, ham çelik üretiminin yüzde 75'inin gerçekleştirildiği ve hurdanın yüzde 100’ünün geri dönüştürüldüğü elektrik ark ocaklı tesisleri işletmelerde en önemli emisyon kaynağı, çelikhane hurda şarjı, ergitme ve döküm alma sırasında çıkan toz emisyonu ve yakıttan kaynaklanmaktadır. Çıkan tozlar, kurulan torbalı toz tutma sistemleri ile tutulmaktadır. Değişik kapasitelerde kurulu bulunan toz tutma sistemleri, zamanla değişen kapasite ihtiyacını karşılamak üzere büyütülmekte veya yenisi ile değiştirilmektedir. Bacalarda tutulan tozlar ise, peletlenerek veya toz halinde, lisanslı geri kazanım firmalarına içinde bulunan çinkoyu 12 MAYIS 2013 geri kazanmak üzere verilmektedir. Ark ocağı, pota ısıtma, tandiş ısıtma ve haddehane tav fırınlarında yakıt olarak doğal gazın kullanımıyla, fuel oil ve motorin kullanımından kaynaklanan çevresel etkiler giderilmiştir. Ayrıca baca gazı ısısından faydalanarak işletmenin ısıtma ve sıcak su ihtiyacı karşılanmakta, böylece yakıttan tasarruf sağlanmaktadır. Fabrika içi yolların asfaltlanarak betonla kaplanması çalışmaları da, hemen hemen bütün tesislerde yerine getirilmiştir. Böylece yollardan ve açık sahalardan yayılan tozların önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Hurda sahalarının üstü kapatılarak, tozla büyük bir mücadele verilmektedir. Fabrika çevresinde yapılan ağaçlandırma çalışmaları da, çıkan tozların çevreye yayılmasını önlemeye katkı sağlamaktadır. Entegre tesislerde baca gazı emisyonlarının çevreye yayılmasını önlemek amacıyla, birçok ıslak ve kuru tip toz tutma sistemi kurulmuştur. Kok fabrikası, yüksek fırın, sinter fabrikası, kireç fabrikası ve çelikhanede baca gazı temizlenirken, gaz içinde bulunan empüriteler yan ürün olarak kullanılmak üzere geri kazanılmaktadır. Entegre tesislerde baca tozlarının bir kısmı, sinter prosesinde tekrar hammadde olarak kullanılmaktadır. Kok fabrikasından, katran, benzol, amonyum sülfat gibi pazarlanabilir yan ürünler elde edilmekte, üretim prosesi sonucu çıkan cüruf, klinker üretiminde kullanılmak üzere, çimento fabrikalarına satılmaktadır. Kok gazı, yüksek fırın ve çelikhane gazı gibi yan ürün gazlarının da tesis içerisinde, yakıt olarak kullanılmasıyla, hem enerji tasarrufu yapılmakta hem de bu gazların yaratacağı çevre kirliliği önlenmiş olmaktadır. Yıkama suları ise arıtmadan geçirildikten sonra, prosese geri döndürülmektedir. Bazı tesislerde kullanılan proses suyunun yaklaşık yüzde 90’ı proseste tekrar kullanılmaktadır. Ayrıca, bazı tesislerde arıtım tesisleri modernize edilerek, kapasiteleri artırılmakta veya yeni tesis kurulmaktadır. Demir çelik üretim prosesinde açığa çıkan atıkların tesis içerisinde kullanımına ve birkaç firmanın bir araya gelerek oluşturacakları bölgesel tesislerde geri kazanıma yönelik çalışmalar devam etmektedir. Sektörümüzde, demir çelik atıkları içerisinde önemli bir yer tutan çelikhane cürufunun, ekonomiye kazandırılması için çeşitli projeler geliştirilmektedir. Ülkemizde, 1 ton ham çelik üretimi için, karbondioksit emisyonu, Bazik Oksijen Fırını (BOF) teknolojisi ile üretim yapan tesislerde ortalama 1700 kg, elektrik ark ocaklı (EAO) tesislerde ise 150 kg civarındadır. 2012 yılında, ham çelik üretiminin yüzde 26 civarındaki bölümünün, BOF teknolojisi ile yüzde 74’ünün ise, EAO tesislerinde üretildiği ülkemizde, 1 ton çelik üretimi için, 540 kg karbondioksit emisyonu gerçekleşmektedir. Ülkemizin ton çelik başına karbondioksit emisyonu; ham çelik üretiminin yüzde 70’inin, BOF teknolojisi ile yüzde 30’unun EAO tesislerinde üretildiği dünya ortalamasının, yüzde 40’ı civarında olduğu hesaplanmıştır. Başka bir ifadeyle Türkiye çeliği, dünya ortalamasından 2.5 misli daha düşük emisyonla üretmektedir. Ham çelik üreticisi, 27 elektrik ocaklı tesis ile 3 entegre tesisin yanı sıra 120’nin üzerinde, kütükten, profil, inşaat demiri gibi nihai mamul üreten bağımsız haddehanenin yer aldığı demir çelik sektöründe, cevhere dayalı üretimin gerçekleştiği ve enerji tüketiminin yüzde 80’inin kömür, yüzde 10’unun doğal gaz, yüzde 5’inin ise, elektrik ve fuel-oilden oluştuğu entegre tesislerde, yakıtların toplam maliyet içerisindeki payı, yüzde 20 civarındadır. Hurdanın ergitildiği ve enerji tüketiminin yüzde 65’inin elektrik, yüzde 30’unun doğalgaz ve yüzde 5’inin fuel-oilden oluştuğu Elektrik Ark Ocaklı tesislerde, elektrik enerjisi tüketimi, sanayi maliyetleri içinde, hammaddeden sonra ikinci sıradadır ve ortalama yüzde 15 civarında bir paya sahiptir. Enerjinin üretim maliyetleri içerisindeki payı, enerjinin demir çelik sektörü açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu göstermeye yetmektedir. Demir çelik sektörümüzde, enerji verimliliğini artırmak amacıyla; • Kaliteli girdi malzeme tedariği ve kullanımı, • Yanma verimliliklerinin artırılması ve emisyonların kontrolü, • Proses kontrol tekniklerinin geliştirilmesi ve otomasyon uygulanması, • Soğutmada su tüketimini azaltacak kuru soğutma sistemlerinin yaygınlaştırılması, • Yüksek verimli elektrik motoru kullanımı, • Aydınlatma, ısıtma, pompalar, kompresörler gibi, ana üretim hatlarına göre, enerji tüketimi daha düşük olan yardımcı tesislerde de, enerji tasarrufu yapılması, • Enerji yoğunluğunu düşürmek amacıyla, katma değeri yüksek ürün üretimine geçilmesi, • Etkin bir enerji yönetim sisteminin oluşturulması ve enerji tüketimlerinin izlenmesi, • Her türlü yan ürün ve atığın geri kazanımı, konularında azami çaba gösterilmektedir. Demir çelik sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlarımız, enerji kaynaklarını daha verimli kullanmak ve daha ucuz enerji temin edebilmek amacıyla, otoprodüktör ve kojenerasyon statüsünde, kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere, enerji santralleri kurmaya devam etmektedirler. Sözkonusu yatırımlar içerisinde, başta, rüzgâr enerji santralleri olmak üzere, pek çok çelik üreticisinin yenilenebilir enerji yatırımları da bulunmaktadır. Sektörümüzde, enerji verimliliği çalışmalarının başlangıcı, 1980’li yıllara dayanmaktadır. Son 30 yıl içerisinde yapılan enerji tasarrufu çalışmaları sayesinde, enerji tüketiminde, yüzde 50 civarında düşüş sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde, düşük tenörlü cevher ve kalitesiz hurda ile kalorisi yüksek kömür kullanımına bağlı spesifik enerji tüketim değerlerinde büyük oranlarda düşüşler beklenmemekte, enerji tüketimindeki düşüşlerin yeni çelik teknolojileri ile mümkün olacağı değerlendirilmektedir. Özetle ifade etmek gerekirse, Türk çelik sektörü çevrenin korunmasına, enerji verimliliğinin artırılmasına ve emisyonların azaltılmasına yönelik projeler için, son beş yıl içerisinde toplam 1.5 milyar Dolar civarında yatırım yapmıştır. Beyaz eşya, otomotiv, makine imalat sanayi, inşaat gibi çelik tüketicisi pek çok sektörün hammaddesini üreten, ekonominin lokomotifi konumundaki demir çelik sektörümüzde son yıllarda, ‘üretim odaklı işletme’ anlayışı yerini, ‘kurumsal sosyal sorumluluk sahibi kuruluş’ anlayışına bırakarak, enerji verimliliğini artırıcı, çevreyi en az kirleten teknolojilere ve projelere daha fazla odaklanıldığı görülmektedir. Elde edilen sonuçlar, sektörün bu alanlarda yapmış olduğu yatırımların başarıya ulaştığını ortaya koymaktadır. Çelik sektörümüz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da sürdürülebilir üretimin çağdaş medeniyet anlayışının bir gereği olduğu bilinci içerisinde, çevreye hassasiyet konusunda azami özeni göstermeye devam edecektir. MAYIS 2013 13 Çimento Sektöründe Sürdürülebilir Üretim ve Sektörel Uygulamalar Canan DERİNÖZ GENCEL / Çevre Danışmanı (Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği) İrem ÜNVER / Uzman (Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği) Türkiye Çimento Sektörü Türk çimento sektörü üretimde, 2012 yılında Çin, Hindistan, ABD ve İran’dan sonra dünyada 5’inci, Avrupa’da ise 1’inci sırada yer almıştır. 1911 yılında 20.000 ton/yıl kapasiteye sahip olan sektörün, 2012 yılındaki üretimi 68.000.000 ton/yılı bulmuştur. İnşaat sektörünün 2012 yılı gayrisafi yurtiçi hasıla payı yüzde 5,7’dir. Türkiye’nin muhtelif yerlerinde 48 tanesi entegre olmak üzere 68 çimento tesisi faaliyet göstermektedir. Çimento sektörü yapısı itibarıyla yüzde 76 yerli, yüzde 24 yabancı sermaye (Fransa, İtalya, Almanya, Brezilya, İrlanda ve Yunanistan) ortaklıdır. Yaklaşık 15.000 çalışan istihdam edilmektedir. Cirosu 3,2 milyar ABD Doları, ihracat geliri ise 800 milyon ABD Doları civarındadır. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) TÇMB, Türkiye’de 46'sı entegre çimento fabrikası, 16’sı çimento öğütme ve paketleme tesisi olmak üzere, toplam 62 üye çimento kuruluşunu temsil etmektedir. Üyelerine; araştırma geliştirme, analiz, kalite kontrol ve eğitim hizmetleri için ortak çözümler üretmekte, yasal ve idari düzenlemeler için ortak girişimlerde bulunmaktadır. Türk çimento sektörünün uluslararası temsilcisi olarak Avrupa Çimento Birliği’ne 1972 yılından beri üye olan TÇMB aynı zamanda araştırma geliştirme hizmetlerinden başlayarak, eğitim, uluslararası işbirliği, sertifikasyon, sektörel veri derleme, üniversite, sivil toplum örgütleri ve diğer ilgili kuruluşlarla işbirliği gibi birçok sorumluluğu da başarıyla üstlenmiştir. TÇMB, ülkenin kalkınma ve yapılandırılmasında en önemli malzemeyi üreten çimento sektörünün 14 MAYIS 2013 Sivil Toplum Kuruluşu biçiminde örgütlenmiş tek temsilcisidir. Çimento Sektöründe Sürdürülebilir Üretim Türk çimento sektörüne yol gösteren ilke; çevresel, ekonomik ve sosyal anlamda sürdürülebilirliktir. Bu sebeple, Türkiye çimento sektörü ekonomik büyümesine devam ederken çevresel sorumluluklarının bilincinde olarak sürdürülebilir büyümenin yaygınlaştırmasında öncü sektör konumuna gelmiştir. Çevre konusunda izlediği proaktif yaklaşım ile tüm çevre izinlerini tamamlayan bir sektördür. Fabrikalarda ‘Çevresel Ölçümler’ yapılmakta, izin alınmasından sonra da ‘bacalarda sürekli ölçüm cihazları’ ile kontrol ölçümleri sürdürülmektedir. Fabrikaların çoğunda ‘Çevre ve İş Güvenliği Yönetim Sistemleri’ bulunmaktadır. Ayrıca, fabrikalar toz filtrasyon sistemlerini, çok daha yüksek toz tutma kapasitesine sahip yeni nesil filtrelerle değiştirmektedir. İklim Değişikliği ve Enerji Verimliliği Çimento sektörü; gönüllü anlaşmalar yaparak, verimlilik artırıcı projeler hazırlayarak, sanayide enerji verimliliği yarışmalarına katılarak enerji verimliliği çalışmalarına destek vermektedir. 2001 yılından bu yana her yıl Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü ile TÇMB işbirliğinde çimento sektöründe enerji ihtiyaç ve kullanımına yönelik ‘benchmarking’ çalışması yapılmaktadır. Sektör, atıkların çimento üretiminde alternatif yakıt olarak kullanımının ve katkılı çimento üretiminin artırılması için konuyla ilgili çalışmalara tüm gücüyle destek vermektedir. Canan Derinöz Gencel 25 Nisan 2012 tarih ve 28274 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik kapsamında sera gazlarının izlenmesine ilişkin çalışmalar başlatılmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen İklim Değişikliği Taraflar Konferansı çalışmaları yerinde takip edilerek sektöre küresel gelişmeler ve ülkemizin pozisyonu konusundan bilgilendirme yapılmaktadır. Alternatif Yakıt ve Hammadde Kullanımı Türk çimento sektörü endüstriyel ve evsel nitelikli atıkları, lisanslı tesislerinde, alternatif yakıt veya hammadde olarak kullanabilmektedir. Alternatif yakıtlar genel olarak arıtma çamuru, atıktan türetilmiş yakıt, atık yağ, ömrünü tamamlamış lastikler, solvent ve boya grupları altında toplanabilir. Alternatif hammaddeler ise maden atıkları, ısıl işlem atıkları, inşaat atıkları grupları altında değerlendirilebilir. Avrupa Birliği (AB) ve ülkemiz mevzuatı uyarınca, tehlikeli atıklardan enerji kazanımı durumunda, atıklar en az 850°C -1100 °C ortamda 2 saniye süre kalmalı ve baca gazı arıtma sistemleri kurulmalıdır. Ancak, çimento fırınlarında sıcaklık 900°C -1400°C olup bekleme süresi en az 5 saniyedir. Bu durumda, şekilde özetlendiği üzere, yasaların istediğinden daha ileri teknolojik koşullar sağlanmakta olup, toz dışında ilave baca gazı arıtma ünitesi ihtiyacı bulunmaz. Atıklar, tüm çevre izinleri alındıktan sonra alternatif hammadde veya enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Böylelikle, doğal kaynaklar ve konvansiyonel enerji kaynaklarından (kömür, petrol koku gibi) tasarruf sağlanmaktadır. 2010 yılında Avrupa Birliği’nin 27 üye ülkesindeki çimento fabrikalarında ısıl gücün yaklaşık yüzde 30’u atıklardan karşılanmıştır. Avrupa’da atık kullanım oranı yüzde 100’e yaklaşan fabrikalar vardır. Türkiye’deki çimento döner fırınlarında 2012 yılında yaklaşık 450 bin ton atık alternatif yakıt olarak, 440 bin ton atık ise alternatif hammadde olarak çimento fabrikalarında değere dönüştürülmüş ve böylelikle ısıl gücün yaklaşık yüzde 3’ü atıklardan sağlanmıştır. Kullanılan alternatif yakıtların ortalama ısıl gücünün 3500 kcal/kg olduğu kabulüyle, ortalama kalori değeri 6000 kcal/kg olan linyit (steamcoal) gibi ithal bir yakıtın kullanımında yaklaşık 250.000 ton tasarruf sağlanmıştır. Kalkınma planı sürecinde AB’de olduğu gibi ikame oranı yüzde 30 seviyesine çıkarsa, 2,5 milyon ton steamcoal eşdeğeri yakıt ithalatından tasarruf sağlanacak ve buna bağlı olarak sera gazı azaltımı mümkün olacaktır. Atık Isıdan Enerji Geri Kazanımı (Waste Heat Recovery-WHR) Başta çimento sektörü olmak üzere, ısı enerjisi ihtiyacının söz konusu olduğu proseslerde, genellikle üretilen ısının ancak belli bir bölümü, prosesin gerçekleşmesi için kullanılabilmektedir. Kalan bölüm ise, değişik yollarla ve çoğunlukla da baca gazları vasıtasıyla atılmaktadır. WHR sistemi ile atmosfere atılan bu sıcak gazlar kullanılmak suretiyle elektrik üretimi mümkün olmaktadır. Çimento sektöründe ortalama 3000 ton/gün (4 kademeli ön ısıtıcılı ve prekalsinatörlü) klinker üretimine sahip bir klinker üretim hattından, kullanılan teknolojiye ve hammaddenin rutubetine bağlı olarak 3,0 ila 6,0 MW arasında elektrik enerjisi elde edilebilmektedir. Fabrikaların enerji verimliliği şartlarına bağlı olarak, WHR ile elektrik üretimi 30 kw/ton.klinker ile 45 kw/ton.klinker arasındadır. Çimento fabrikalarının kapasitelerini yüzde 90 kullandıkları düşünüldüğünde, Atık Isıdan Elektrik Üretiminin Ortalama 35 kw/ton.klinker olacağı kabul edilirse; 54.000.000 ton/ yıl klinker üretimden 1.900.000 MWh/ yıl Elektrik Üretimi gerçekleşebilecektir. Bu da 270 MW’lık bir Elektrik Üretim Santralına eşdeğerdir. Atık ısıdan elektrik üretmenin yanında; bacaların toz yüklerinde önemli miktarlarda düşüş sağlamak ve elektrik üretiminde fosil kaynaklar kullanılmadığından karbondioksit kredisi kazanmak mümkündür. Zira 1 kWh elektrik üretimi sayesinde yaklaşık 0,65 kg CO2 kredisi sağlanabilir. TÇMB Sürdürülebilir Üretim Daimi Komitesi – Takip Edilen Çalışmalar TÇMB bünyesinde çevre, iklim değişikliği, enerji, hammaddeler, hazır beton gibi önemli konuların takibi ve ilgili çalışmaları yürütmek amacıyla üye fabrika temsilcilerinden oluşan komiteler yer almaktadır. Bu kapsamda, 2012 yılı itibarıyla ‘Sürdürülebilir Üretim Daimi Komitesi’ kurulmuştur. Komite tarafından takip edilen çalışmalar şu şekildedir: • • • • • • • • • • Sektörel bilinçlendirme CEMBUREAU çalışmaları Avrupa Birliği sürdürülebilirlik çalışmaları (EU Sustainable Development) Ürün Kategori Kuralları (PCR- Product Category Rules) Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (LCA- Life Cycle Assessment) Çevresel Ürün Beyanı (EPD - Environmental Product Declarations) Küresel Raporlama Girişimi esaslarına göre Sürdürülebilirlik Raporlaması (GRI-Global Reporting Initiative) ISO 14025: Çevresel Ürün Beyanları standardı Dünya Sürdürülebilir İş konseyi (WBCSD) çalışmaları Türkiye - İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) çalışmaları Sektör Uygulamaları – Örnekler Atık ısıdan geri kazanım yapan tesisler; Akçansa Çimento (Çanakkale), Aşkale Çimento (Erzurum), Batı Çimento (İzmir), Batı Söke Çimento (Söke), Çimsa Çimento (Mersin) ve Nuh Çimento (Kocaeli) olup devam eden projeler bulunmaktadır. Akçansa ve Çimsa Fabrikaları, ‘Sürdürülebilirlik Raporu’ hazırlayarak sürdürülebilirlik yönetimine bakış açılarını, kurumsal önceliklerini, bu alanlarda gerçekleştirdikleri çalışmaları ve gelecekte ulaşmayı hedefledikleri noktayı paydaşlarının değerlendirmesine sunmuşlardır. Ayrıca, Çimsa Fabrikası Çevresel Ürün Beyanı yaparak (EPD) çevre performansını beyan etmiştir. MAYIS 2013 15 Ak Gıda’da Sürdürülebilir Üretim Projesi (Anaerobik Arıtma ve Yeşil Enerji Üretimi) Çağatay ARIKAN Ak Gıda A.Ş. Kalite Güvence Müdürü Satış şirketlerinde yapılan optimizasyon çalışması ile 1965 araç trafikten çekilmiştir ve karşılığında 4,7 milyon litre yakıt tasarrufu elde edilmiştir. Fabrikalarda yapılan verimlilik çalışmalarıyla 92,3 milyon kW/s elektrik, 200 milyon litre su tasarrufu sağlanmıştır. 700 bin adet fidan dikimine karşılık gelen 63,7 bin ton karbondioksit salınımı engellenmiştir. Bununla birlikte Türkiye'nin sektördeki en büyük kapasiteli anaerobik arıtma ve biyogaz üretim tesisi Ak Gıda'da kurulmuştur. Bir Yıldız Holding kuruluşu olan Ak Gıda, süt ve süt ürünleri üretmektedir. 1996 yılında Sakarya’nın bir ilçesi olan Akyazı’da küçük ama modern bir tesisin satın alınmasıyla ticari hayatına başlamıştır. 1998 yılından beri Pamukova tesislerinde faaliyetini sürdürmektedir. Böylece hızlı bir büyüme süreci başlamıştır. Şu ana kadar toplamda 372 milyon TL’lik yatırım yapılmıştır. Bu yıl itibarıyla ülkemizin dört farklı bölgesinde dört ayrı fabrikasında üretim yapmaktadır. Bu iller kuruluş sırasına göre; Sakarya, Karaman, Kırklareli, Kahramanmaraş’tır. Her gün 42 farklı ilden toplanan sütler fabrikalarımızda işlenmekte, tüm Türkiye’ye ve yurtdışına dağıtılmaktadır. Ak Gıda Türkiye’nin en fazla süt ürünü ihracatı yapan firmasıdır. Günlük süt işleme kapasitesi açısından ülkemizin en büyük üreticisidir. Hâlihazırda 16 MAYIS 2013 Türkiye’de kayıtlı sütün yüzde 11’i Ak Gıda tesislerinde işlenmektedir. Yıldız Holding ve sürdürülebilir üretim yaklaşımı Yıldız Holding’de üretirken çevreye duyarlı olmak, kurucumuz merhum Sabri Ülker ile başlamış olan önemli bir kültürdür. Merhum Sabri Ülker’in yıllar önce söylediği; “Topraklarımıza, sularımıza, çevremize sahip çıkmak vatana sahip çıkmaktır” sözü Yıldız Holding’in çevre yaklaşımını en iyi şekilde özetlemektedir. TURMEPA Sabri Ülker Çevre Ödülü ile çevre konusunda duyarlılık gösteren projeler ve çalışmalar desteklenmektedir. 2012 yılında Yıldız Holding şirketlerinde 14 milyon TL’yi aşan çevre yatırımları yapılmıştır. Bununla birlikte yürütülen çalışmalar neticesi şu önemli kazanımlar elde edilmiştir. Kısaca anaerobik arıtma ve biyogaz üretimi Birçok atık türünün arıtılmasında kullanılan yöntemlerden biri biyolojik arıtımdır. Doğada kendiliğinden var olan bu arıtım yöntemi, teknolojik imkânlar kullanılarak çok miktarda atığın hızlı ve kontrollü olarak arıtılmasını temin etmektedir. Biyolojik arıtım aerobik ve anaerobik arıtım olmak üzere başlıca iki gruba ayrılmaktadır. Aerobik arıtma hava ve oksijen varlığında yaşayabilen mikroorganizmalar ile anaerobik arıtma ise havasız ve oksijensiz ortamda yaşayabilen mikroorganizmalar ile yapılmaktadır. Ancak anaerobik arıtmanın, aerobik arıtmaya göre bazı üstünlükleri vardır. Bunlar; 1. Enerjinin tüketimi yerine üretimi söz konusudur. Özellikle yüksek konsantrasyonlu atık su arıtımında tesis kendi ihtiyacını rahatlıkla karşılamakta hatta fazla enerji üretebilmektedir. 2. 3. 4. 5. Anaerobik arıtma daha az besin ihtiyacı gerektirir ve daha az çamur oluşumu meydana gelir. Enerji tasarrufu sağlanır. Çevresel ve ekonomik fayda sağlar. Çıkış suyu kısmen patojenlerden arındırılır. Prosesler sonucunda oluşan çamur, organik gübre niteliğindedir. Anaerobik arıtma tesislerinin en önemli çıktısı biyogazdır. Biyogaz temelde doğalgaza çok yakın, yüzde 65-85 metan ve yüzde 15-35 karbondioksit ihtiva eden yanıcı bir gazdır. Anaerobik bozulma ve biyogaz oluşumu üç aşamada gerçekleşen bir biyokimyasal süreçtir. 1. Hidroliz: Kompleks organik maddelerin çözünmüş organik bileşiklere dönüşümü, 2. Asetojenesis: Çözünmüş organik maddelerinden uçucu yağ asitlerinin (ağırlıklı olarak asetik, propiyonik ve bütrik asitler) oluşumu, 3. Metanojenesis: Uçucu yağ asitlerinin metan ve karbondioksite çevrimi olarak özetlenebilir. Bu süreçler çeşitli anaerobik bakterilerce gerçekleştirilmektedir. Anaerobik arıtma tesislerinin en önemli aşaması bu süreçlerin gerçekleştiği reaktörlerdir. Bu reaktörler çeşitli yapı ve özellikte olabilmektedir. Ak Gıda’da kurulu olan reaktör yukarı akışlı havasız çamur yatağı reaktördür. Atık su reaktörün altında beslenmekte organik bileşikler 24 saate yakın bir süre içinde parçalanarak biyogaza dönüşmektedir. Biyogaz, reaktörün üstünde toplanarak sonraki işleme gönderilmektedir. Bakteriler tarafında parçalanmış ve büyük ölçüde arıtılmış olan atık su nihai artıma için aerobik arıtma havuzuna transfer edilir. Sistemde oluşan çamur ve fabrikadan çıkan katı atıklar ayrı bir anaerobik reaktöre taşınır. Katı atıklar bu reaktörde 15-20 gün gibi bir sürede parçalanarak biyogaz ve organik sıvı gübreye dönüşür. İki reaktörden çıkan biyogaz birleşerek biyogaz yıkama kulesinden geçirilir. Bu kulede su ile yıkanan biyogaz içindeki hidrojen sülfür uzaklaştırılır. Arındırılmış biyogaz özel membran deposunda depolanarak bir yandan da kojenerasyon tesisine iletilir. Doğal gaz kojenerasyonuna benzer şekilde biyogaz yakılarak elektrik enerjisi ve ısı elde edilir. Elde edilen ısı enerjisi tesisin ihtiyacı olan ısıyı karşılamada kullanılmaktadır. Elektrik enerjisi ise yeşil enerji niteliğindedir ve şebekeye satışı gerçekleştirilmektedir. Bunun yanında sıvı organik gübre koyulaştırılarak organik katı gübre formuna dönüştürülmektedir. Projeye ait rakamlar ve sonuçlar 1. Proje bir yılda tamamlandı. 2. Yatırım maliyeti toplam 8 milyon TL 3. 7000 m3/gün arıtma kapasitesine ulaşıldı. 4. 1,4 mW/s enerji üretim kapasitesi sağlandı. 5. Elde edilen biyogaz 2703 hanenin doğalgaz ihtiyacını karşılayabilmektedir. 6. 493.260 fidan dikme etkisine denk karbondioksit salınımı engellendi. 7. Elde edilen enerji tasarrufu 3784 hanenin ihtiyacını karşılamaktadır. 8. Arıtma kapasitesi 50 bin haneli bir ilçenin ihtiyacını karşılayabilir düzeydedir. 9. Tesisin kimyasal tüketimi yüzde 95 azaldı. 10. Bertaraf edilen çamur organik gübre özelliği kazandı. Ak Gıda’da sürdürülebilir üretime dair çalışmalar Ak Gıda’da Yıldız Holding kültürüne uygun olarak sürdürülebilir üretim adına her yıl projeler ve iyileştirmeler yapılmaktadır. Bu çalışmaların başlıca şunlardır: Geri dönüşümlü sistemle yıkama amaçlı kullanılan çözeltilerin azaltılması. Sonuç olarak kimyasal, su ve enerji tasarrufu sağlanması. Ambalaj optimizasyonları ile birim ürün başına kullanılan ambalaj ihtiyacının azaltılması. Verimlilik sınıfı düşük motorların daha verimli motorlar ile değiştirilmesiyle enerji tasarrufu sağlanması. Doğalgaz kojenerasyon sisteminde baca gazından ısı enerjisi elde edilerek doğalgaz tasarrufu sağlanması. Fabrika genelinde led aydınlatmaya geçilmesi olarak sayabiliriz. Sonuç olarak Ak Gıda, yaptığı yatırımlar ve gerçekleştirdiği projeler ile doğaya saygı konusunda da sektörüne öncülük etmektedir. Her yıl daha çok üretirken daha az tüketen şirket olma yolunda çalışmalar gerçekleştirmektedir. MAYIS 2013 17 Marks & Spencer Küresel Plan A Projesi Mehmet GÜNER Marks & Spencer Türkiye Plan A Koordinatörü üzerindeki en büyük etkimiz sattığımız ürünlerle ve onların kullanılma yöntemleriyle doğrudan ilişkilidir ve bu yüzden müşterilerimizi de Plan A’ya dahil ederek daha sürdürülebilir bir hayat yaşamaları konusunda katkıda bulunmaları için teşvik ettik. Üzerinde yaşamak zorunda olduğumuz dünyamızı ve dolayısıyla hayatımızı tehdit eden küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için bünyesinde onlarca projeler içeren Marks & Spencer Plan A’ya 2007 yılında başladı. Amacımız 2015 yılında ve sonrasında dünyanın en sürdürülebilir markası olmak. Kısıtlı kaynak baskısı, artan sosyal adaletsizlik ve daha sağlıklı bir hayati yaşama arzusu düşünüldüğünde Plan A üç küresel probleme odaklandı. Aşağıda detayları bahsedilen ve 2015 yılında bitirilmesi amacıyla yedi başlık altında 180 taahhütten oluşan Plan A’yı uygulamaya koyduk. Çünkü, bir B planımız yok! Müşterilerimizi dahil etme: Çevre ve toplum 18 MAYIS 2013 Plan A ‘Biz böyle çalışırız’: Çalışanlarımızla olan ilişkilerimizden mağazalarımızın konstrüksiyonuna, tedarikçi tercihlerimizden yeni ürün geliştirmelerimize kadar Plan A’yı bütün aktivite ve operasyonlarımıza tam olarak entegre ettiğimizde, sürdürebilirlik kavramı bizim için ‘biz böyle çalışırız’ anlamı kazanır. İklim değişikliği: Gezegenimiz giderek ısınıyor. Temel sebebi ise insanoğlunun uyguladığı aktivetelerde üretilen birçok yönden zararlı sonuçları olan sera gazı. Bu yüzden CO 2 salınımını minimize etmek en temel görevlerimiz arasındadır. Atık yönetimi: Birleşik Krallıkta yılda yaklaşık 300 milyon ton atık oluşuyor. Bu atıkların çoğu endüstriyel olmakla birlikte 35 milyon tonluk kısmı evsel atıktır. Paketleme malzemelerinin atığı 10 milyon tona yakındır ve bu miktarın 7 milyon tonu geri dönüştürülür. Eğer atık geri dönüştürülmez ise ömrünü tamamlaması için anakaraya çeşitli yöntemlerle bırakılır ve doğaya karışması çok uzun yıllar sürer. Doğal kaynaklar: Hammaddelerin üretimi ve hasat edilmesinde kullanılan kimyasallar ve suyun dikkatsiz kullanımı çevreye zarar verebilir, bu yüzden onların tekrar kullanılması, doğal ortama zarar vermemesi açısından çok önemlidir. Adil ticaret: Biz sadece birlikte çalıştığımız firmalar güçlü olursa güçlü oluruz; bu yüzden adil ortaklık kurmanın bize her zaman yarar sağlayacağına inandık. Tedarikçilere adil ücret verme, yerel halkı destekleme ve tedarik zincirimizde yer alan her çalışanın iyi bir çalışma ortamına sahip olmasını sağlama önceliklerimiz arasındadır. Hedeflerimize hızla yaklaşmamızı sağlayan en önemli faktör ise; her hafta mağazalarımızi ziyaret eden yaklaşık 21 milyon Marks & Spencer müşterisi, çalışanları ve tedarik zincirinde yer alan iş ortaklarımızın çalışanları dikkate alındığında geniş bir kitle ortaya çıkması ve bu sayede atılan en küçük adımla dahi büyük sonuçlar elde edilmesidir. Müşterilerimizi dahil etme Plan A: ‘Biz böyle çalışırız’ 5mn 11mn £20mn müşteri Plan A aktivitelerindee yer aldı. g giysi Oxfam’a bağışlandı. b müşterimiz ve M&S çalışanları tarafından bağış yapıldı. Plan A‘dan 38,000 bin 5,000 bin £185mn net kâr elde edildi. İklim değişikliği M&S mağaza, ofis, depo ve dağıtım ağından kaynaklanan CO2 emisyonu 800,000t azaldı. Atık yönetimi adet enerji monitörü çalışanlara dağıtıldı. engelli, Marks & Start kapsamında mağaza, ofis ve üreticilerde istihdam edildi. 2006/2007 yılına oranla mağaza, ofis ve depolarda birim alanda 1 Ocak 2012’den beri İngiltere ve İrlanda Cumhuriyetini kapsayan M&S ofis, mağaza ve depo dağıtımı %28 enerji tasarrufu sağlandı. Şubat 2012’den beri M&S mağaza, ofis ve depolarından anakaraya SIFIR 1.7mr daha az torba kullanıldı. atık. Doğal Kaynaklar karbon nötr yapılmaktadır. Tekrar kullanılması ya da geri dönüştürülmesi için UNICEF ile birlikte 147mn askı toplandı. Balık ve balık yemlerinin Birim alanda, %18 %100 Kullanılan ahşap malzemelerin %84 sürdürülebilir sürdürelebilir kaynaklardan sağlandı kaynaklardan temin edildi. Üretici ve ortaklarımızla Hayvan sağlığına 2012’de İngiltere’de önem veren, birlikte çalışanların düzenlenen Plan A görev, sorumluluk, hak standartları yüksek konferansına çiftlikler ve sağlık konularını ödüllendirildi. kapsayan tedarikçi katıldı. su tasarrufu sağlandı. İş Ortaklığı 1,100 550,000 bin saatlik eğitim verildi. Sağlık ve İyi Beslenme M&S yiyecek ve içeceklerin tamamından yapay renklendirici ve tatlandırıcılar çıkarıldı (1 Nisan 2008). İngiltere’nin en iyi sağlıklı beslenme markaları ile birlikte çalışıyoruz (Count on Us ve Simply Fuller Longer). Ürünlerimizde % 6’dan daha az doymuş yağ içeren sağlıklı süt tercih ediyoruz. MAYIS 2013 19 Coca-Cola İçecek A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri Şahin KEYKAN Coca-Cola İçecek A.Ş. Ankara Fabrikası Müdürü Coca-Cola İçecek Hakkında Coca-Cola sisteminde satış hacmine göre altıncı sırada yer alan Coca-Cola İçecek A.Ş. (CCİ), The Coca-Cola Company markalarından oluşan gazlı ve gazsız içeceklerin üretim, satış ve dağıtımını gerçekleştirmektedir. CCİ Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Ürdün, Irak, Suriye ve Tacikistan’da 10 bini aşan çalışanıyla faaliyet göstermektedir. CCİ 22 fabrikası ile 360 milyonu aşan tüketici kitlesine gazlı içeceklerin yanı sıra meyve suyu, su, enerji ve sporcu içecekleri, buzlu çay ve çaydan oluşan gazsız içecekler kategorisinde de zengin bir ürün portföyü sunmaktadır. Türkiye’de üretimini sekiz fabrikada sürdüren Coca-Cola İçecek doğrudan 3 bin, dolaylı olarak da 30 bin kişiye istihdam sağlamaktadır. 20 MAYIS 2013 Coca-Cola İçecek Sürdürülebilirlik Stratejisi Doğal kaynakların giderek azalması ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri dünyamız için ciddi tehdit oluşturuyor ve bu nedenle de sürdürülebilir bir iş modelini zorunlu kılıyor. Coca-Cola İçecek olarak, içerisinde faaliyet gösterdiğimiz toplum var olduğu sürece var olacağımız bilinciyle üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiriyoruz. Bu doğrultuda sektörümüz ve Coca-Cola sistemi için örnek teşkil edecek çevre dostu uygulamalara imza atmak bizim için büyük önem taşıyor. CCİ olarak yaptığımız her işin merkezine sürdürülebilirlik yaklaşımını koyarak hareket ediyoruz. Faaliyetlerimizden kaynaklanan çevresel etkinin yönetilmesi konusunda ana odak noktalarımızı, “Su Yönetimi”, “Sürdürülebilir Ambalajlama” ve “Enerji Yönetimi ve İklim Değişikliği ile Mücadele” oluşturuyor. Dünyanın en büyük içecek sisteminin en hızlı büyüyen iş ortaklarından biri olarak, su yönetimini sürdürülebilirlik stratejimizin en kritik alanı olarak kabul ediyoruz. “Daha az su kullanarak daha çok içecek üretmek” anlayışıyla üretim tesislerimizde su kullanımını en verimli seviyeye çıkarmayı, su havzalarındaki su kalitesini korumayı ve atık su yönetimini en iyi seviyede gerçekleştirerek bu konuda örnek bir uygulayıcı olmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilirlik stratejimizin önceliklerinden diğeri olan iklim değişikliği ile mücadele ve enerji yönetimi alanında; üretim, soğutma, dağıtım ve ambalaj tasarımı süreçlerimizdeki enerji tüketimimizi ve karbon salınımımızı azaltma yönündeki çabalarımızı da tüm hızıyla sürdürüyoruz. Üçüncü ana odak noktamız olan sürdürülebilir ambalajlama uygulamalarımızda geri dönüştürülmüş malzeme kullanım oranımızı artırırken, etkin bir malzeme ve atık yönetim modelini uyguluyoruz. Bu konudaki stratejimizi üç anahtar kelime oluşturuyor: “Azalt”, “tekrar kullan”, “geri kazan.” Sürdürülebilirlik Kazanımlarımız Su Kullanımında Coca-Cola İçecek Türkiye operasyonu olarak tüm dünyadaki Coca-Cola operasyonları arasında en iyi oranlardan birine sahibiz. Su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için kaynakta azaltma, tekrar kullanım ve yerine koyma stratejilerini uyguluyoruz. • 2012 yılında Türkiye’de 1 litre ürün üretmek için kullandığımız su miktarını 1,4 litreye kadar düşürdük. Global Coca-Cola sisteminde bu rakam ortalaması 2 litrenin üzerinde. • Gerçekleştirdiğimiz verimlilik projeleri sonucunda su kullanım oranımız son yedi yılda yüzde19,54 oranında azaldı. CCİ İzmir fabrikası 2012 Ağustos ayında aylık 1,01 L/L su kullanım oranını yakalayarak Coca-Cola sistemi içerisinde gazlı içecek üreten fabrikalardaki en düşük oranı yakaladı. • Ankara Fabrikasında rinser geri dönüş suyu geri kazanımı ile yıllık 18.000 m3, kum filtresi ve aktif karbon filtreleri geri kazanım projesi ile yıllık 12.000 m3 su tasarrufu sağlandı. Sürdürülebilir Ambalajlama alanında önceliğimiz temel ambalaj malzemelerimizi daha az kullanarak daha sağlam ambalajlar yapmamızı sağlayacak yeni tasarımlar üretmek. • Örneğin Damla Doğal Kaynak Suyu’nun yüzde 29,5 hafifletilmiş kısa kapaklı, daha çevreci yeni PET ambalajı ile malzeme ve enerji tasarrufu, istifleme direncinin artması gibi birçok avantaj sağladık. Bu yeni tasarımla 1.700 ton hammadde tasarrufu ve dolayısıyla 3,2 milyon TL tasarruf elde ettik. Bu hammadde tasarrufu ayrıca 9.500 ağacın kurtulmasına denk gelen bir etki yaratıyor. Enerji Yönetimi ve İklim Değişikliği ile Mücadele alanında enerji verimliliğimizi artıran ve emisyon oranlarımızı düşüren çalışmalara imza atıyoruz. Örneğin 2010 yılından beri Türkiye’deki soğutucularımızı enerji yönetim cihazları (EMD) ile donatılmış, daha çevreci bir soğutkan gaz olan R600a kullanan cihazlarla yenilemeye başladık. • PET şişelerin şişirilmesi sürecinde yaptığımız bir iyileştirme ile kullanılan basıncı 35 bardan 17 bara düşürdük. Bu proje ile 2008-2011 yılları arasında Türkiye’deki 6 fabrikada toplamda 8,2 milyon kWh elektrik tasarrufu ve 4.000 ton CO2 emisyon azaltımı gerçekleştirdik. Bu tasarrufun parasal karşılığı yaklaşık 1,3 milyon TL. • 2005-2012 yılları arasında, Türkiye CCI Fabrikaları ürün başı enerji tüketimi yüzde 6,67 azaldı. • 2012 yılında tüm TR CCI Fabrikaları TCCC & WWF işbirliği ile Coca-Cola sisteminde karbon salınım oranlarını azaltmak amacıyla yürütülen Top 10 Enerji Tasarrufu Projesi’ni başarıyla tamamladı. Su, enerji ve ambalajlama konularına odaklanan sürdürebilirlik yaklaşımımız doğrultusunda yaptığımız iyileştirme çalışmalarıyla ciddi anlamda su, enerji ve hammadde tasarrufu sağlıyoruz. Bütün bu tasarruflar tabii ki azalan masraflar ve daha düşük maliyetler şeklinde bilançomuza yansıyor. Ancak özellikle belirtmek isteriz ki sürdürülebilirlik çalışmalarımız şirketin kısa vadedeki karlılığından çok, uzun vadede güçlü ve kârlı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi açısından çok daha fazla önem taşıyor. Diğer Sürdürülebilirlik Başarılarımız Türkiye’nin GRI (Global Reporting İnitiative) onaylı ilk sürdürülebilirlik raporunu 2008 yılında yayınladık. Bu yıl beşinci raporumuzu da önceki raporumuz gibi GRI A+ seviyesinde yayınlayacağız. 2011’de Karbon Saydamlık Projesi’ne (CDP) Türkiye’deki ilk gıda şirketi olarak dahil olduk. 2012 yılında CDP tarafından Türkiye’nin karbon performans liderleri arasında gösterildik. Ankara Fabrikamız, Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı’nın (EFQM) Mükemmellik Modeli uygulanmasında gösterdiği yüksek performans ile 2012’de Brüksel’de “Sürdürülebilir Gelecek için Sorumluluk Almak” alanında Başarı Ödülü aldı. Coca-Cola İçecek İnovasyon Yarışması, 2012 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda (Rio +20 Zirvesi) Türkiye’yi temsil eden en iyi Sürdürülebilir Kalkınma Uygulamaları arasında yer aldı. Sürdürülebilirlik yaklaşımı ile toplumsal değişimi anlayıp, değişime liderlik etmeye odaklanan Coca-Cola Hayata Artı Vakfı, özellikle gençlerle bu amaç doğrultusunda projeler yürütüyor. Vakıf kurulduğundan bu yana bu projelere yaklaşık 10 milyon TL harcadı. MAYIS 2013 21 Arçelik A.Ş. ve Sürdürülebilirlik Faaliyetleri Fatih ÖZKADI Arçelik A.Ş. Enerji ve Çevre Yöneticisi Arçelik A.Ş., yarım asrı aşan bilgi ve birikimiyle, faaliyet gösterdiği ülkelerde istihdam, büyüme ve katma değer yaratarak ekonomik fayda yaratmanın yanı sıra toplumsal ve çevresel konularda da öncü faaliyetleriyle “sürdürülebilir gelişim” için çalışmaktadır. Arçelik A.Ş. Sürdürülebilirlik Stratejisi Arçelik A.Ş. Hakkında Dayanıklı tüketim ve tüketici elektroniği sektörlerinde üretim, pazarlama ve satış sonrası destek hizmetleri ile faaliyet gösteren Arçelik A.Ş. 1955 yılında kuruldu. Arçelik A.Ş.; enerji, otomotiv, dayanıklı tüketim ve finans alanlarında faaliyet gösteren, Türkiye'nin en büyük şirketler topluluğu Koç Holding’e bağlıdır. Fortune Global 500 listesinde 222. sırada yer alan Koç Holding, listedeki tek Türk şirketidir. Arçelik A.Ş.; Türkiye, Romanya, Rusya, Çin ve Güney Afrika olmak üzere 14 üretim tesisi, 23 ülkedeki satış ve pazarlama ofisleri ve kendisine ait 10 markasıyla (Arçelik, Beko, Grundig, Blomberg, Elektrabregenz, Arctic, Leisure, Flavel, Altus, Defy) 100’den fazla ülkede ürün ve hizmet sunmaktadır. Türkiye’de beyaz eşya, klima ve LCD TV’de liderliğini koruyan Arçelik şirketi, global pazarlarda da hızlı büyümesini sürdürmektedir. Arçelik A.Ş. sektöründe Avrupa’nın üçüncü 22 MAYIS 2013 büyük şirketidir. Arçelik A.Ş.’nin Beko markası beyaz eşya sektöründe Avrupa’nın en büyük 3. markasıdır. Arçelik A.Ş., yurt içindeki lider konumunun yanı sıra, Romanya’da Arctic markası, Güney Afrika’da Defy markası ve İngiltere’de Beko markası ile pazar lideridir. Şirket, kendi Ar-Ge ve teknolojisi ile geliştirdiği kaliteli, çevre dostu ürünleri, bünyesindeki global markaları, güçlü insan kaynağı, yetkili satıcıları, servisleri ve tedarikçileriyle, bugün Türkiye ve dünya liginin dikkatle izlenen oyuncularındandır. Arçelik A.Ş., “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” olarak belirlediği vizyonu ile büyüyen global bir marka olmaya, her türlü kaynağı en verimli şekilde kullanarak çevreye uyumlu teknolojiler gerçekleştirmeye verdiği önemi vurgulamaktadır. Şirket, 21 yılı aşkın Ar-Ge çalışmaları ile ulaştığı teknolojik seviyenin sonucu olarak enerji ve su verimliliği konularında rekabette öne çıkan ürünlere ve sektöründe “ilk”lere ve “en”lere imza atmaya devam etmektedir. Arçelik A.Ş.’nin sürdürülebilirlik stratejisi; küresel bir organizasyon olarak faaliyet göstermek, çok sayıda ülkede üretim merkezi, istihdam, tedarik, satış ve servis ağı oluşturmanın ötesinde bir bakış açısını içinde barındırmaktadır. Faaliyet gösterilen ülkelerde ekonomik katma değer yaratmanın yanı sıra toplumsal ve çevresel konularda da öncü faaliyetlerle “sürdürülebilir gelişim” için çalışılmaktadır. Her faaliyette sürdürülebilir, sorumlu ve hesap verebilir bir iş modelinin oluşturulması amaçlamaktadır, bu sebeple sürdürülebilirlik stratejisi “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” şeklinde ifade edilen vizyon ve iş stratejileri içinde önemli bir yer tutmaktadır. Vizyonu gerçekleştirecek stratejik hedeflerle; global varlık, yaygınlık ve başarıların artırılması amaçlanırken; kaynakların sürdürülebilirliği konusundaki hassasiyetin ve sorumluluğun da en üst seviyede bilincindedir. Sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında; faaliyetlerin sosyal, ekonomik, çevresel ve etik boyutları kurumsal iş hedefleri doğrultusunda takip edilmekte, oluşturulan kurumsal politikalarla yönetilmekte, paydaş beklentileri ve performans gerçekleşmeleri doğrultusunda iyileştirme çalışmaları yürütülmekte ve bu alanda gerçekleştirilen faaliyetler şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşılmaktadır. • Üründe sürdürülebilirlik çalışmaları İklim değişikliği ile mücadele konusunda; karbon salınımının azaltılmasında en etkili yöntemin, enerji verimliliğinin artırılması olduğu belirtilmektedir. Beyaz eşyalar değerlendirildiğinde, karbon salınımının yüzde 95’i ürünlerin kullanılması aşamasında gerçekleşmektedir. Bunu dikkate alarak, enerji verimliliği yüksek ürünlerin geliştirilmesi; Arçelik A.Ş. Ar-Ge’sinin en önemli hedeflerinden olmuştur. Nitekim hem enerji hem de su verimliliği konusunda lider ürünler geliştirilmektedir. Enerji verimli ve öncü ürünler: • A+++ % - 10 dünyanın en az enerji harcayan Kombi No-Frost buzdolabı • A +++ % - 40 dünyanın en az enerji harcayan çamaşır makinesi (an itibariyle geçerli) • A+++ % - 10 dünyanın en az enerji harcayan bulaşık makinesi • A +++ % - 10 dünyanın en az enerji harcayan çamaşır kurutma makinesi (an itibariyle geçerli) • A % - 40 dünyanın en az enerji harcayan ankastre fırını • A+ LED TV • On/off klimalara nazaran yüzde 50’ye varan enerji tasarrufu sağlayan A enerji sınıfı Inverter klimalar Dünyanın ilk A+++ enerji sınıfındaki 45 cm genişliğindeki bulaşık makinesi • 36 dBA ses seviyesi ile kendi segmentinde dünyanın en sessiz konvansiyonel buzdolabı • 43 dBA ses seviyesi ile dünyanın en sessiz ankastre fırını • Dünyanın en sessiz çamaşır makinesi Üretimdeki sürdürülebilirlik çalışmaları Arçelik A.Ş., ürünlerinin yanı sıra, üretim süreçlerinde de çevresel performansını artırmaya, doğal kaynakların tüketimini azaltmaya ve yeniden kullanmaya yönelik projeler yürütmektedir. Şirket, üretim süreçlerinde oluşan atıkların kaynağında azaltılması, geri kazanılması ve sera gazı emisyonlarının düşürülmesi yönünde çalışmaktadır. Sera gazı emisyonunu ISO 14064-1 Sera Gazı Emisyonu Standardına uygun olarak hesaplayarak, uluslararası bağımsız denetim kuruluşu tarafından tescil ettirmektedir. Arçelik A.Ş. Türkiye'deki faaliyetlerini ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ile entegre olan ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi ile yönetmektedir. Arçelik A.Ş. üretim tesisleri “enerji verimli” alanlardır. Bu vizyon ile çalışan Arçelik A.Ş. uzun yıllar boyunca üretimde enerji verimliliği konularında çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu başarılı çalışmaların en temel göstergesi bu konuda alınan ödüllerdir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından düzenlenen 11. "Sanayide Enerji Verimliliği Proje Yarışması"nda (SENVER) Arçelik A.Ş., Kurutucu İşletmesi ile “Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması Projeleri” (SEVAP 1) kategorisinde; Eskişehir Buzdolabı İşletmesi ile “Enerji Verimli Endüstriyel Tesis” (EVET)’ kategorisinde birincilik ödülleri almıştır. Şirket, gerçekleştirdiği enerji verimliliği çalışmalarıyla, üretimde “Green Factory (yeşil üretim tesisi)” konseptinde 2010 yılında dünya beyaz eşya sektöründe bir ilk olarak, yurt içindeki sekiz işletmesi ile "Altın" sertifika sahibi olmuştur. 2011 yılında Buzdolabı, Çamaşır Makinesi, Pişirici Cihazlar ve Kompresör İşletmeleri yine dünya beyaz eşya sektöründe ilk olarak; en yüksek derecelendirme olan “Platin” seviyesine ulaşmıştır. Yine 2011 ve 2012 yıllarında Arçelik A.Ş.’nin yurtdışındaki iki fabrikası da “Platin” sertifika ile ödüllendirilmiştir. Şirket, sürdürülebilirlik performansının artırılmasına yönelik olarak satın alma süreçlerine önemle eğilmekte ve bu amaçla yüksek nitelikte iş etiği, çevre ve kalite standartlarıyla faaliyet gösteren kuruluşları tedarikçileri arasına dahil etmekte, çalışma sürecinde performanslarını artırmaya yönelik eğitim ve işbirliği faaliyetleri yürütmektedir. Arçelik A.Ş.’nin başarılarındaki en önemli unsurlardan biri olan insan kaynağının gelişimine sürekli yatırım yapmakta, çalışanlarına güvenli ve huzurlu bir iş ortamı sağlama hedefiyle çalışmaktadır. MAYIS 2013 23 Küçük Adımlarla Dünyayı Değiştirebiliriz Dilşat UYGUROĞLU Unilever Algida Fabrika Direktörü Kurumsal değişimin asıl değeri, hızlı bir etki yaratmasında değil, sağladığı özendirici etkidedir. 2010 yılında Sürdürülebilir Yaşam Planı’nı açıklayan Unilever, sürdürülebilir üretim ve büyümenin birbirinden ayrılamaz olduğuna inanmaktadır. Bu, yüz yılı aşkın bir geçmişi olan, 190’dan fazla ülkede varlık gösteren, günde 2 milyar insanla el sıkışan bir devin bir adım öne çıkarak, bu işi gönülden desteklemesinin işaretidir. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve birçok gelişmiş ülke ekonomik zorluklarla yüzleşirken, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler hızla büyümeye devam etmektedir. Artan nüfuslar ve daha iyi bir duruma gelen toplumlar, büyük bir talep yaratmaktadır ve Unilever gibi tüketim malları sağlayan şirketler için büyüme fırsatları oluşturmaktadır. Ancak yeni oluşan pazarların çoğu; kirlilik, kaynakların tükenmesi ve ekolojik bozulma gibi ürkütücü çevresel zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu ülkeler yaşam standartlarını iyileştirmek ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek amacıyla tüketimi uyarmak istemekte olup ancak bunun daha fazla kirliliğe ve kaynakların sürdürülebilir olmayan kullanımına yol açabileceği endişesini taşımaktadır. 24 MAYIS 2013 Oysa Unilever, tüketimin ve çevre korumasının çatışan hedefleri arasında bir uzlaşmaya yardım edecek benzersiz bir konumdadır. Uzun yıllardan beri üretiminin çevresel performansını geliştirmekte ve tarımsal hammaddelerinin sürdürülebilir tedarikini artırmaktadır. Ancak gerçekten özel olan, şirketin çevresel hedeflerini ‘tüketici kullanımı başına’ bir temele dayandırma kararıdır. Unilever’in her bir ürünü tüketicisiyle buluştuğunda, doğru mesajları içerdiğinde ve tüketici de mesaja karşılık verdiğinde, bu milyarlarca küçük adım dünyayı değiştirebilir. Stratejik ortaklıklar ve işbirlikçi yaklaşım, bu devrim çağında hiç bu kadar önemli olmamıştı. Geleceğin pazarları bugünkülerle aynı olamaz, ancak Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı beklentileri yeniden şekillendirmek için yaratılan bilinçli ve kolektif bir projedir. Ve eğer başarılı olacaksa, ‘insanların projesi’ olmak zorundadır. Bu tanım, hedef olarak yeni bir tüketici profili gerektirmektedir. Bu, tüketimleri aracılığıyla çevreye ve topluma katkıda bulunmaya istekli bir tüketici profili olmalıdır. Unilever, tüketicileri sürece dâhil etmenin ve daha sürdürülebilir bir tüketimi teşvik etmenin yollarını aramaktadır. Bu süreç, Unilever’in itibarına katkı sağlayacak, onu koruyacak ve toplamda insan topluluklarına çok büyük olumlu katkı sağlayacaktır. Sürdürülebilirliği, markalarımızın bir parçası haline getirme çabamızın ne kadar haklı bir davranış olduğu görülmektedir. Bugün tüm dünyada, giderek artan sayıda tüketici, satın aldıkları ürünlerin etik ve sorumluluk sahibi şekilde sağlandığına dair bir güvence istemektedir. Sürdürülebilirliğe önem veren markalar, daha çok tercih edilen markalar olmaktadır. Bu kolay bir görev olamamakla birlikte, tüketicilerin alışkanlıklarını değiştirmek karmaşık bir iştir; ancak değişim, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde acilen gereklidir. Pek çok perakendecinin kendine özgü sürdürülebilirlik hedefleri var ve bu hedeflerini uygulayabilmek için Unilever gibi tedarikçilerin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu işbirliği sayesinde müşterilerimizle olan ilişkilerimiz gelişmekte ve derinleşmektedir. sağlamalarında yardımcı olacak yeni ürünler, büyümeyi tetikleyecektir. Operasyonlarımızın sürdürülebilirliğini sağlamak enerji tüketimini düşürecek, ambalaj ağırlığımızı en aza indirecek ve ürettiğimiz atığı azaltacaktır. Bu sayede sadece maliyetten tasarruf sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda tüketicinin fazla para harcamasını da önleyeceğiz. Sürdürülebilir büyüme vizyonumuz, çalışanlarımızı motive etmekte ve Unilever’e katılmayı düşünenlere de çekici gelmektedir. Unilever olarak, büyüme ve sürdürülebilirlik arasında bir seçim yapamamız mümkün değildir. Yenilenebilir enerji, sürdürülebilir tarım ve ürün inovasyonlarına yatırım yapacak kaynaklarımızın olmasını istiyorsak büyümemiz gerekmektedir. Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı, hem büyümeyi hem de kârlılığı artırmaya yardımcı olmaktadır: • Sürdürülebilirlik, ürün ve ambalajla ilgili inovasyonlar açısından çok verimli bir alandır, tüketicilere yeni yararlar sağlayan yeni ürünler geliştirmemizi sağlamaktadır. Unilever’in toplam satışlarının yarısından fazlası, sürdürülebilirlikle ilgili güçlüklerin en çok yaşandığı gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşmektedir. İnsanlara değişen dünyaya uyum • • Sürdürülebilirliği teklifleriyle bütünleştiren markalarımızın hepsi de iyi bir performans sergilemektedir. Fabrikalarımızdaki eko-verimlilik programları iyi düzeyde tasarruf sağlamaya devam etmektedir. Kullandığımız ambalaj miktarını azaltma yönündeki çabalarımız da maliyetlerimizi azaltmamıza yardımcı olmuştur. • • • • • Unilever’in 2008 yılında 40,5 milyar Euro olan satış hacmi yüzde 26 oranında artırılarak, 2012 yılında 51,3 milyar Euro’ya yükselmiştir. Artık iş stratejimizin kalbinde sürdürülebilirlik vardır. Kaydettiğimiz ilerleme sürekli değerlendirilmektedir. Markamız ve işlevsel takımlarımızın tümünün sürdürülebilirlik puan kartları vardır. Bunlar, üç ayda bir Unilever Liderlik Yönetimi tarafından değerlendirilmektedir. Kaydettiğimiz ilerleme, ödüllendirme ile ilişkilendirilmektedir. CEO’dan başlayarak, giderek artan sayıda yönetici ödüllerinin bir parçası olarak sürdürülebilirlik hedeflerine sahiptir. Sürdürülebilirliği inovasyonla bütünleştirmek ve yeni ürünlerin çevresel etkilerini değerlendirme için bir dizi aracımız vardır. Unilever iddialı hedeflerine ulaşacaksa daha sürdürülebilir alışkanlıklar edinmeleri konusunda tüketicilere ilham vermek ve imkân yaratmak durumunda olduğunun bilincindedir. Şirketler artık bir kenarda oturup, hükümetlerin karşılaşılan büyük çevresel ve sosyal sorunlar hakkında harekete geçmesini beklememeli, kendisini bu sorunların çözümünde bir taraf olarak görmelidir. MAYIS 2013 25 TOFAŞ’ta Proaktif Çevre Yönetimi Tamer ATALAY TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. Çevresel Sistemler Yöneticisi TOFAŞ, uyguladığı çevre yönetim sistemi ile 2012 yılında Avrupa Birliği Çevre Ödülleri kapsamında birincilik ödülüne layık görülmüştür. TOFAŞ bu ödülle AB kriterlerine göre; “Türkiye’nin en iyi çevre yönetimine sahip şirketi” seçilmiştir. 2012 yılında bertaraf edilen atık miktarı 0 hedefine ulaşılmıştır. • SÜRDÜRÜLEBİLİR TEMİZ ÜRETİM • ÇEVRESEL YÜK AZALTIMI • PERFORMANS İZLEME • KAYNAK YÖNETİMİ Step 7 Step 6 Step 5 • DENETİM • ÇALIŞAN GELİŞİMİ • TAAHHÜT • ETKİ ANALİZİ • KARŞI TEDBİRLER • YASAL DEĞERLENDİRME Step 3 Step 2 Step 1 TOFAŞ; ürün, üretim ve hizmet faaliyetlerinde, sürdürülebilir gelişme ilkesi çerçevesinde proaktif bir çevre yönetim sistemi uygulamayı ve geliştirmeyi hedeflemektedir. WCM dünya klasında çevre yönetim modelinin temel amacı kirliliği kaynağında önleyecek proaktif yönetim araçlarını fabrikanın tüm alanlarına yerleştirerek, kurumsal bir çevre kültürü oluşturmaktır. TOFAŞ, Çevre Politikasının gereği olarak atıkları kaynağında azaltmayı ve mümkün olduğunca geri kazanmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda oluşan endüstriyel atıkların yüzde 97’si geri kazanılmaktadır. Geri kalan atıklar ise çimento fabrikalarında alternatif enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir. 26 MAYIS 2013 Step 4 Sürdürülebilir üretim ilkelerini benimseyen TOFAŞ’ın Bursa’da bulunan fabrikasında, tüm üretim süreçlerinde 5R (Refuse, Reduce, Reuse, Recycle, Recover) iyileştirmeleri ile doğal kaynak kullanımında verimlilik sağlanmaktadır. Gerçekleştirilen 5R iyileştirmeleri: • Refuse (Reddet): Solvent içeren temizlik ürünlerinin yerine çevre dostu kimyasallara geçildi. • Reduce (Azalt): Boya çamuru susuzlaştırma çalışmasıyla atık miktarı azaltıldı. Birimlerdeki bakım çalışmaları neticesinde tesislerdeki yağ değişim süreleri uzatılarak yıllık atık miktarı azaltıldı. • Reuse (Tekrar kullan): Atık mastikler tekrar kullanılır hale getirildi. • Recycle (Dönüştür): Boya çamurları ve atık tinerlerden yeni ürün elde edildi. 2002 yılından itibaren atık suların geri dönüştürülerek bahçe sulamasında kullanılmasıyla, her yıl 50.000 m3 su tasarrufu sağlanmaktadır. • Recover (Enerji Değerini Geri kazan): Arıtma çamurları enerji ve hammadde kaynağı olarak kullanıldı. • TOFAŞ boya tesislerinde; su bazlı boya, elektrostatik boya uygulaması, one-bell boya teknolojisi gibi uygulamaların yanı sıra 2012 yılı içinde solvent içermeyen temizleme ürünlerine de geçiş yaparak uçucu organik karbon (VOC) emisyonlarını AB sınır değerlerinin çok altına indirmiştir. Bu iyileştirmelerin yanı sıra, lojistik ve depolama konularında da çok başarılı projeler devreye alınmıştır. • Tekrar kullanılabilir ambalaj - kaset uygulamaları ile karton, ahşap, naylon atıklar azaltılmış olup, yılda yaklaşık 70 bin ağacın kesilmesi önlenmektedir. • Tüm yeraltı yakıt tankları çift cidarlı olarak yenilenerek ve sızdırmaz havuzlar içerisine alınarak olası çevresel riskler minimum seviyeye indirilmiştir. Enerji verimliliği çalışmaları ile düşük karbon ekonomisine geçişi destekleyen TOFAŞ, aynı zamanda İklim Platformu’nun da kurumsal üyesi durumundadır. TOFAŞ, son beş yılda yüzlerce enerji verimliliği projesi ile enerji yoğunluğunu yüzde 35 azaltmıştır. Bu seviye ile TOFAŞ, FIAT fabrikaları içinde benchmark seviyesine ulaşmıştır. 2011 yılında otomotiv sektöründe bir ilke imza atılarak “Sera Gazı Yönetim Sistemi” TOFAŞ’ta kurulmuş ve ISO 14064 belgesi alınmıştır. Bu yıl ise Enerji Yönetim Sistemi ISO 50001 belgesi için çalışmalarımız devam etmektedir. 2012 yılında çalışanlarımız tarafından toplam 5 bin 969 adet çevre konulu öneri verilmiştir. Çevre ve enerji konularında 225 adet iyileştirme projesi gerçekleştirilmiştir. FIAT geneline yaygınlaştırılmak üzere son iki yılda 55 adet Çevre konulu “En iyi Uygulama” yayınlanmıştır. Tablo 1. 2012 Yılında Hayata Geçirilen Makro Projelerden Bazı Örnekler KAZANÇ PROJE DETAYLARI KWH / YIL TL / YIL CO2TON / YIL Atık ısı geri kazanım projeleri Eisenmann Kataforez Fırın atık ısı geri kazanım projesi Primer Boya Kabin Fırını atık ısı geri kazanım projesi Bacadan atmosfere atılan atık ısılarının proseslerde yeniden kullanılması ile elde edilen enerji verimliliği 4.037.778 726.800 1.433 Aydınlatma otomasyonları Gövde üretim hattı aydınlatma otomasyon sistemi Press aydınlatma otomasyonu ve verimli armatür uygulaması Bu projeler sayesinde; manuel/otomatik kontrol, bölgesel aydınlatma yapabilme, süre ayarlı otomatik kapanma özelliği ve verimli aydınlatma armatürü uygulamaları yapılmıştır. 1.884.083 339.135 669 Sabit enerji tüketimlerinin üretime endeksli hale getirilme projeleri Soğutma suyu sirkülasyon sistemlerinde verimlilik projeleri Fırın hatlarında otoya bağlı rejim uygulamaları Enerji tüketiminin üretime bağlı hale getirilmesine yönelik sürücü ve sensör uygulamaları 766.700 138.000 272 Basınçlı hava kaçaklarının azaltılması ve üretime bağlı hale getirilmesi projeleri Basınçlı hava bağlantı noktalarında iyileştirme projeleri Gövde üretim hatlarında üretime bağlı basınçlı hava tüketim projesi Basınçlı hava lokalizasyon ve takip sistemlerinin kurulması Kaynak projesindeki hareketlere duyarlı sensörler yardımıyla, basınçlı hava tüketimi ile enerji tüketimi direkt üretime endeksli hale getirilmiştir. 1.584.500 285.200 562 Isı kaçakları azaltım projeleri Üretim birimlerinde yeni nesil hava perde uygulaması Yükleme ve sevkiyat alanlarında tünel kapı projeleri İzolasyon panelleri ile yapılan kaplama projeleri 520.000 92.000 185 • Enerji verimliliği projeleri ile toplam enerji bütçesinde her yıl ortalama yüzde 8-10 verimlilik gerçekleştirilmektedir. 2012 yılında hayata geçirdiğimiz bazı makro projelerimize örnekler Tablo 1'de yer almaktadır. • Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen EVET “Enerji Verimli Endüstriyel Tesis” kategorisinde üst üste iki yıl ödül alınmıştır. • Enerji Bakanlığının VAP (Verimlilik Artırıcı Projeler) desteklerine ilk kez ve dört proje ile katılım sağlanmıştır. TOFAŞ, aynı zamanda düzenli olarak başta çalışanları olmak üzere tedarikçi ve işbirliği içinde bulunduğu müteahhitlerin eğitimleri ile çevre ve enerji kültürü oluşumuna katkı da sağlamaktadır. Düzenlenen faaliyetlerden bazıları: • 11-18 Ocak Enerji Haftası kapsamında, Enerji Proje Yarışması düzenlenmiştir. Fabrika genelinde başvuran 107 proje ile, yaklaşık 492.000 Euro tutarında enerji tasarrufu sağlayacağımız potansiyel enerji projeleri su üstüne çıkmış oldu. • 22 Mart Dünya Su Günü kapsamında farkındalık artırıcı görsel uygulamalar yanında • • • • • Doğa Koleji ile iş birliği yapılarak “Su Konulu Anket” etkinliği yapılmıştır. Su tüketimimizin daha da azaltılması konusunda çalışmalarımız hızla devam etmektedir. 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında, TOFAŞ sosyal tesisler bahçesinde düzenlenen organizasyonda, çocuklarımız yaptıkları çevre ve enerji konulu duvar resimleri ile geleceğimizin güvence altında olduğu mesajını vermişlerdir. Bunun yanında geleneksel Eskikaraağaç Çevre Şenliğine TOFAŞ çalışanlarından oluşan kalabalık bir ekiple katılım sağlanmıştır. Bursa Valiliği ile iş birliği geliştirilerek ilk öğretim okullarında çevre bilinci yaratacak faaliyetler hayata geçirilmiştir. Yeşil Servis uygulaması kapsamında 143 adet bayi ve servisin denetim ve eğitimleri tamamlanmıştır Yapılan uygulamada her bir servis ve bayinin çevre sorumlularına bir tam günlük çevre eğitimi verilmiştir. 2012 yılında tüm yan sanayilerimiz için, kimyasallar konusunda REACH, CLP Tüzüğü gibi Avrupa Birliği mevzuatları hakkında seminerler düzenlenmiştir. • Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen Yeşil Sektör Konferansında, 7 adımlı Çevre Yönetim Sistemi hakkında bilgi verilmiştir. MAYIS 2013 27 ASELSAN’da Sürdürülebilir Üretime Destek Tuncay İBİŞ ASELSAN A.Ş. Enerji Yöneticisi-İşletme ve Destek Hizmetleri Müdürü ASELSAN elektronik ürünler ve sistemler tasarlayan, geliştiren, üreten ve ürünlerinin satış sonrası servis hizmetlerini karşılayan; yüksek teknolojili ve çeşitli ürün yelpazesine sahip bir elektronik sanayi kuruluşudur. ASELSAN’da ürün geliştirme faaliyetlerinde en son elektronik, elektro-optik ve mekanik teknolojiler bilgisayar destekli geliştirme ve üretim altyapısı ile birlikte uygulanmaktadır. I. ASELSAN’ın Vizyonu (Ülküsü) Milli ve özgün yüksek teknolojik olanaklar yaratarak dünyanın en büyük elli savunma sanayi firmasından biri olmaktır. II. ASELSAN’ın Misyonu (Özgörevi) Elektronik teknolojileri alanında, Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere tüm müşterilerine, milli kaynakları etkin kullanarak, beklentilerin ötesini hedefleyen özgün ürün ve sistemler sunmak, varlık ve kaynaklarının değerini sürekli artırmaktır. III. ASELSAN’da Sürdürülebilir Üretime Destek Tesis Yönetim olarak hedefimiz; sürdürülebilir üretime 365 gün/24 saat kesintisiz destek sağlamaktır. ASELSAN’da uygulanabilir alanlarda; • Sürekli İyileştirme (KAIZEN), • 5S, 28 MAYIS 2013 • 6 Sigma, • Değer Akış Haritalama, vb. Yalın Yönetim teknikleri kullanılmaktadır. Böylece; • Değer katmayan işlem ve israflar minimum düzeyde tutulmakta, • Ara-stok maliyeti ile toplam üretim zamanı azaltılmakta, • Planlanan tarihlere tam uyum sağlanmakta, • Üretim için gerekli işletme maliyetleri ve üretim sonucunda ortaya çıkan fire miktarında azalma, meydana gelmektedir. ASELSAN içinde, sürdürülebilir üretime destek verirken, çevreye, iş sağlığı ve güvenliği ile enerjinin verimli kullanımına da önem verilmektedir. Bu kapsamda; gerçekleştirilen çalışmalar aşağıda özet olarak sıralanmıştır; • Sürdürülebilir üretimin ihtiyaç duyduğu altyapı hizmetini kesintisiz, daha hızlı ve etkin olarak karşılayabilmek için intranet (iç ağ) üzerinde “Yardım Masası” oluşturulmuştur. • Merkezi iklimlendirme sistemlerinin kontrolünde Bina Otomasyonu kullanılarak ortamlarda uygun koşullar sağlanmakta, çıkabilecek sorunlara anında müdahale edilmektedir. PID kontrol (proportional integral derivativeotomatik kontrol) ile oransal ve bütünsel bir yaklaşım mantığı kullanılarak ortam şartlandırması yapılmaktadır. • Yeni yatırımlarda; cihaz seçimleri ve sistem kurulumları titizlikle yapılmaktadır. Enerji tüketimleri düşük, teknolojik ve otomatik kontrollü cihazlar seçilmekte ve kullanılmakta, insan hata faktörü en aza indirilmektedir. • Isı merkezinde ve kalorifer hatlarında kullanılan sirkülasyon pompaları, düşük motor gücü ile aynı işi yapabilen EFF1 sınıfı daha verimli pompalarla değiştirilmiştir. Bu sayede; ısıtma yapılan aylarda elektrik enerjisinden yaklaşık yüzde 50 tasarruf sağlanmıştır. • Eski kalorifer hatları yenilenmiş, ısı kaybını minimize eden kompozit boru kullanımına ve yalıtıma önem verilerek yüzde 30 oranında ısı kaybı azaltılmıştır. • Fosil yakıtlar içerisinde; çevreyi kirletmeyen, daha az CO2 açığa çıkaran, doğalgaz kullanılmaktadır. Kazan işletmesinde kullanılan yakma yönetim sistemi sayesinde kazan verimlilikleri yüzde 94-95 civarındadır. • Test cihazlarının soğutma suyu ihtiyacı, soğutma kulesi kullanılarak; aylık harcanan su miktarı yüzde 83 oranında azaltılmıştır. Sistem yaklaşık bir ay içerisinde kendini amorti etmiştir. • Basınçlı hava üretiminde kullanılan kompresörlerden ısı geri kazanımı sağlanmıştır. Kazanılan ısı; − Kış aylarında bina ısıtmasında, − Yaz aylarında sıcak su elde etmek, için kullanılmaktadır. Bu sayede elde edilen doğalgaz kazancı ile atık ısının geri dönüşümü sağlanmıştır. Sistemin amorti süresi yaklaşık 3,5 aydır. • Merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırmada kullanılan cihazlar karışım havalı seçilerek, • • • • • hem çalışma ortamlarında olması gereken hava miktarları standartlara uygun bir şekilde ayarlanmakta hem de cihazların daha verimli kullanılması sağlanmaktadır. Bu sayede; yazın soğutulan hacimlerden emilen soğuk hava, kışın da ısıtılan hacimlerden emilen sıcak hava, dış hava ile karıştırılarak soğutmada yüzde 35, ısıtmada ise yüzde 50’lere varan ısı geri kazanımı sağlanmaktadır. Merkezi basınçlı hava sağlayan kompresörlerin motorlarında frekans invertörlü cihazlar kullanılarak kapasite ihtiyacına göre kendini kısıp düşük devirde çalışabilmekte ve invertörsüz cihazlara oranla elektrik tüketiminde yaklaşık yüzde 20 tasarruf sağlanmaktadır. Tesisin tüm ihtiyacı gözönüne alındığında; yapılan elektrik tasarrufu ile cihazın kendini üç yılda amorti etmesi beklenmektedir. Kestirimci bakım (predictive maintenance) ile Tesisin çeşitli yerlerindeki pompa ve motorlardan ölçümler alınarak, analizler yapılmaktadır. Arızalı rulmanlar, eski tip pompalardaki kaplin, balans, vb. arızalar tespit ve müdahale edilmekte, böylece; cihazların sürekli çalışır durumda kalması sağlanmaktadır. ASELSAN genelinde sensörlü musluklar kullanılmakta, musluk uçlarına tasarruf başlıkları takılarak 5 lt/dk akan suyun miktarı 1,5 lt/dk’ya düşürülerek su tasarrufu sağlanmıştır. SCADA (Supervisory Control and Data Acquisition/Kapsamlı ve Entegre Veri Tabanlı Kontrol ve Gözetleme) Sistemi sayesinde trafo, jeneratör ve KGK’lara ait elektriksel değerler uzaktan izlenmekte ve kayıt altına alınarak, geçmiş raporlar incelenebilmektedir. Bu sayede; çok pahalı kaynaklar daha verimli bir şekilde kullanılmaktadır. Aydınlatmada tasarruflu, çevre dostu ürünler tercih edilmektedir. • • • • • • • Yerleşkedeki aydınlatmanın yüzde 95’i elektronik balastlıdır. Bu sayede; aydınlatma giderinden yaklaşık olarak yüzde 30 tasarruf sağlanmıştır. Özel alanlarda daha önce uygulanmış olan yüksek elektrik enerjisi tüketen halojen lambalar; led’li armatürler ile değiştirilerek yaklaşık yüzde 90 oranında elektrik tasarrufu sağlanmıştır. Çevre aydınlatmada led’li ürün kullanımı ile ilgili deneme çalışmaları devam etmektedir. SOX 90 ampuller ile elde edilen aydınlık düzeyi; henüz led’li ürünlerde elde edilememiştir. Ortak kullanım alanlarının aydınlatmasında tasarruf sağlamak amacıyla hareket sensörleri kullanımı ile; elektrik enerjisinden yaklaşık yüzde 75 tasarruf sağlanmaktadır. Otopark aydınlatması, bahçe, çevre ve dış cephe aydınlatma sistemlerinde fotosel ve ayarlı zaman saati kullanımı ile elektrik enerjisinden yaklaşık yüzde 65 tasarruf sağlanmaktadır. Geniş alanlarda aydınlatma kontrolü mümkün olduğunca bölgelere ayrılarak (Zone/Hücre Kontrol) yapılmaktadır. Bu sayede; alanda sadece çalışma olan bölgenin aydınlatma üniteleri bağımsız olarak kontrol edilebilmektedir. Güç altyapısını oluşturan trafo, jeneratör ve KGK’ları yedekli olarak kurulmuş olup herhangi bir arıza durumunda devreye girmek üzere kuplaj sistemi kurulmuştur. Dolayısıyla kaynak kullanımı verimli bir şekilde sağlanmaktadır. Tesiste bulunan yağlı tip trafolar, yenileme ve modernizasyon çalışmaları kapsamında kuru tip trafolar ile değiştirilmektedir. Bu sayede; trafolardaki ısı kayıpları azalmakta, verim yükselmektedir. Aynı zamanda yağlı tip trafodaki olası risklerin ortadan kaldırılması; çevre ve iş sağlığı güvenliği açısından da avantaj sağlamaktadır. • Kurumsal Kaynak Planlama Sistemi (KKPS)’nin “Yeni Donanımlara Göçü Projesi” kapsamında yeni ve eski donanımların toplam beş yıllık sahip olma değerleri incelenmiştir. Buna göre; KKPS’nin eski donanımlarda kalması durumunda oluşacak elektrik enerji maliyeti ile yeni donanımların ilk alım, beş yıllık bakım, göç maliyetleri ve beş yıllık elektrik tüketim maliyetleri tamamıyla karşılanmış olup, üzerine de yeni donanımların +2 yıllık bakım bedelleri tutarı ASELSAN’a kazandırılmıştır. KKPS’nin eski donanımlarda kalması durumunda oluşacak beş yıllık elektrik tüketim maliyeti, yeni donanımların beş yıllık elektrik tüketim maliyetinin 13 katıdır. IV. Karşılaştırma • 2010 yılında; ASELSAN elektrik tüketimi; 2009 yılına göre, güç olarak, yüzde 18 artmıştır. Tesis kapsamındaki bina, cihaz ve makine güçlerindeki artış ve büyüme elektrik tüketimine artış olarak yansımıştır. • 2011 yılında; ASELSAN elektrik tüketimi 2010 yılına göre yüzde 4 azalmıştır. Yıl boyunca alınan tasarruf önlemleri sayesinde; işletmede yüzde 4’lük elektrik tüketim tasarrufu sağlanmıştır. • Bu sayede; ASELSAN Karbon Ayakizi hesaplamalarında da karbon salınım miktarının azalması sağlanmıştır. V. Sonuç • Tesis Yöneticiliği olarak; Yerleşkedeki tüm birimlerin ihtiyaç duyduğu/ duyacağı altyapı ve destek hizmetlerinin, süreklilik arz edecek bir şekilde; − zamanında, − kesintisiz, − istenen kalite standartlarında, karşılanmasına devam edilmesiyle sürdürülebilir üretime de katkı sağlanmış olacaktır. MAYIS 2013 29 Nuh Çimento Sanayi A.Ş. Sürdürülebilir Üretim Uygulamaları Hakan BULUT Nuh Çimento San. A.Ş. Strateji ve İş Geliştirme Müdürü Nuh Çimento, 1961 – 1962 planlı kalkınma dönemi gelişmelerini yakından takip eden Nuh Ticaret ve Sanayi A.Ş. ve bir kısım müteşebbis tarafından “ürettiği çimento ile ülke kalkınmasına katkıda bulunmak” misyonu ile 1966 yılında kurulmuştur. Klinker üretimine 1969 yılında 400.000 ton kapasite ile başlanmış olup bugün birbirine paralel üç ayrı üretim hattında 4.400.000 ton klinker üretimi gerçekleştirilmektedir. Nuh Çimento bu kapasite ile tek lokasyonda Avrupa’nın ve Türkiye’nin en yüksek klinker üretim kapasitesine sahip çimento fabrikasıdır. Nuh Çimento, üç metre çapında ve 300 metre uzunluğundaki yeraltı tüneli ve içinde yer alan konveyör aracılığıyla ihraç edilen çimento ve klinkeri fabrika stok sahasından gemi ambarına otomatik olarak yüklenmesini sağlayan boru bandına sahiptir. 1996 yılında kurulan bu tesis Türkiye' de kendi alanında bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Toplam 595 m ön cephe uzunluğu 57.000 m2’lik liman tesisleri ile ithalat ve 30 MAYIS 2013 ihracat gerçekleştirmektedir. Nuh Çimento şirketinin hazır beton, enerji, gazbeton, kireç, gayrimenkul ve ticaret alanında faaliyet gösteren yurtiçi ve yurtdışı bağlı ortaklıkları ve iştirakleri bulunmaktadır. Nuh Çimento Sanayi A.Ş. 2012 yılı sonu itibarıyla TÇMB verilerine göre Türkiye’nin klinker üretiminde yaklaşık yüzde 7, çimento üretiminde ise yaklaşık yüzde 6 paya sahiptir. Nuh Çimento, iç satışların ve ihracatın yaklaşık yüzde 7’sini gerçekleştirmektedir. Sürdürülebilirlik Sempozyumun ana teması olan sürdürülebilirlik, “Bugünün ihtiyacını karşılarken gelecek kuşakların gereksinimlerini tehlikeye atmamak” olarak özetlenebilir. Bir sistemin sürdürülebilir olması için nesiller boyu kendini tekrar edebilir özellikte olması gerekir. Bir ekosistemin sürdürülebilirliğinden bahsedebileceğimiz gibi bir ülkenin, bir toplumun veya bir şirketin sürdürülebilirliğinden de bahsedebiliriz. Söz konusu olan insan olunca, çevresel parametrelerin yanında sosyal ve ekonomik parametreler de önem kazanmakta. Sürdürülebilirlik iklim değişikliği ve küresel ısınma ile sık sık gündemimize gelmesi yanında, ayrıca insanoğlu için varoluşsal bir içgüdü. Çocuklarımız için amacımız bizlerden daha iyi eğitim almaları, daha iyi koşullarda, daha temiz bir çevrede, daha iyi ekonomik koşullarda yaşamalarıdır. Aslında yapmaya çalıştığımız neslimizi sürdürülebilir kılmaktır. Ülke boyutunda sürdürülebilirlik için ise parametrelerin çok daha fazla olduğunu görmekteyiz. Bir ülkenin sürdürülebilir olması için ekonomik büyümesi yanında ekonomik kalkınma ve gelişme alanlarında da ilerleme kaydetmesi gerekmektedir. Kalkınma ve gelişme ise eğitim, altyapı, mülki haklar, işçi sağlığı ve iş güvenliği, sağlık, çevre, istihdam ve daha pek çok konuda ilerlemeyi kapsamaktadır. Hem bireysel, hem de ülke olarak sürdürülebilirlik hedefimizi gerçekleştirmek için, ülke insanına istihdam sağlayan, ülke ekonomisi için hizmet sağlayan veya üretim yapan şirketlerimizin de sürdürülebilir olması şarttır. Nuh Çimento, sürdürülebilir olma hedefinin tüm paydaşlarımıza, topluma ve şirketimize “katma değer” kazandırdığına inanmakta ve bu alanda projeler geliştirmeye gayret etmektedir. Çimento Sanayisinde Bir İlk: Arıtma Çamuru Kurutma Tesisi 250 ton/gün kapasiteli olan tesiste, evsel ve endüstriyel atık, su arıtma tesislerinden çıkan arıtma çamuru kurutularak, alternatif yakıt olarak kullanılabilir hale getirilmektedir. Böylelikle deponi alanlarında sera Arıtma Çamuru Kurutma Tesisi gazı çıkışına sebep olan çamurlar, tesiste çimento fabrikasının baca gazlarının geri dönüşümüyle ekstra kaynak kullanmadan kurutulmakta ve 2.500–3.500 kcal/kg değerinde alternatif yakıt elde edilmektedir. Kurutulmuş çamurun alternatif yakıt olarak kullanılması ile yılda 30.000 ton CO 2 , atık ısının geri kazanımı ile 10.000 ton CO 2 , depolamadan kaynaklanan metan gazı çıkışının engellenmesi sağlanarak 30.000 ton CO 2 , toplamda ise 70.000 ton CO 2 salınımı azaltılmakta, böylelikle sera gazlarının kontrolü konusunda önemli bir adım atılmaktadır. Türkiye’nin En Büyük “Atık Isı Geri Kazanım Tesisi” 2013 yılında devreye giren 18 MW gücünde “Atık Isı Geri Kazanım Tesisi”, Türkiye’nin atık ısıdan elektrik enerjisi üreten en büyük kapasiteli tesisi konumundadır. Klinker üretimi sırasında ön ısıtıcıdan ve klinker soğutmadan 350 - 400°C sıcaklıktaki atık ısı kullanılarak 340°C’de düşük basınçlı buhar elde edilmekte ve tek noktadan türbine iletilmektedir. Böylelikle atık ısı enerjisinden elektrik üretilerek fabrikanın elektrik ihtiyacının 1/4’ü karşılanmaktadır. Üretilen enerji 40.000 konutun enerji tüketimine eş değerdir. Ayrıca, atık ısının geri kazanılması sonucundan yılda 76.000 ton CO 2 salınımının azaltılması sağlanmaktadır. ATY (Atıktan Türetilmiş Yakıt) Besleme Tesisi Alternatif yakıtların kullanımıyla, piyasada bulunan tehlikeli atıkların bertaraf edilmesi sağlanarak, depolanmaları veya uygunsuz atılmaları önlenirken bir yandan da atıkların kalorifik değerlerinden faydalanılarak doğal yakıt kullanımı azaltılmaktadır. Tamamen otomatik besleme sistemi ile çalışan tesis 5 ton/saat yükleme kapasitesine sahiptir. Beslenen atık tonajının enerji karşılığı kadar doğal yakıttan yapılan tasarruf sonucu yılda 30.000 ton CO 2 salınımının azaltılması sağlanır. Bu üç proje yanında ayrıca, atık ısı enerjisinden yaralanılarak idari binaların, sosyal tesislerin ve ofislerin ısıtılması ve soğutulması gerçekleştirilmektedir. Faydalanılan bu enerjinin doğal yakıt eşdeğeri olarak yıllık 7.000 ton CO 2 salınımı azaltılmaktadır. Toplamda sekiz milyon ağacın ürettiği O 2 ’e eşdeğer miktar olan 183.000 ton CO 2 salınımı önlenmiş olmaktadır. Sürdürülebilir üretim teknolojileri ile hem şirketimiz, hem çevre, hem de toplum için fayda sağlanmakta, ülke ekonomimize katkıda bulunulmaktadır. Atık Isı Geri Kazanım Tesisi MAYIS 2013 31 Enerji Projelerinin Finansmanında TURSEFF Programı Desteği Mustafa SALMAN Sürdürülebilir Enerji Finansmanı Programı (TURSEFF) Pazarlama Müdürü Türkiye yenilenebilir enerjiler bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Güneş, biyokütle, rüzgâr ve jeotermal enerji kaynakları açısından bakıldığında, yurdumuzun farklı kesimlerinde coğrafi yapı, bitki örtüsü, kültürel ve yeraltı zenginliklerine bağlı olarak değişkenlik gösteren enerji türlerine uygun enerji sistemleri kurulmaya, işletime alınmaya, enerji üretimi ve kullanımı konusunda yeni girişimlerde bulunulmaya başlanmıştır. Birçok ülke artan enerji talebine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla cevap vermeye çalışmaktadır. Fosil kaynaklar bakımından zayıf olan ülkemiz, enerji bakımından yaklaşık yüzde 70 oranında dışa bağımlı durumdadır. Oysa ülkemiz yenilenebilir enerji kaynakları bakımından oldukça güçlü bir potansiyele sahiptir. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2023 yılına kadar Türkiye’deki toplam elektrik enerjisi kurulu gücünün 53.000 MW’dan 100.000 MW'a çıkarılması planlanmaktadır. Yapılacak teşvik ve oluşturulacak yasal düzenlemelerle yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki toplam payının yüzde 30'a çıkarılması hedeflenmektedir. 2023'de toplam enerji üretiminde rüzgâr enerjisinde 20.000 MW, güneş enerjisinde 3.000 MW ve jeotermal enerjide 600 MW kurulu güce ulaşılması öngörülmektedir. Neden Enerji Verimliliği ve Sürdürülebilir Enerji için Kredi Programı Oluşturuldu? • Enerji verimliliğinin artırılması iklim değişikliğine karşı hareket etmenin en iyi yollarından biridir, çünkü kirliliği azaltırken aynı zamanda net ekonomik yararlar sağlamaktadır. • Enerji verimliliği, bir şirketin ve ülkenin sürdürülebilir kalkınması ve büyümesi için en zorunlu faktördür. 32 MAYIS 2013 • Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji, gerçek parasal tasarruf sağlamaktadır. • Enerji verimliliğine yatırılan her 1 USD, 2-3 USD’lık katma değer yaratır. • Bazı küçük boyutlu projeler, büyük finansal kurumların dikkatini çekemeyebilir. • Ülkede, ticari finans kurumları için hâlâ enerji verimliliği projelerini veya girişimlerin finansman deneyimlerini artırmak gerekir. • Enerji verimliliği projeleri çoğunlukla kısa bir süre içinde kendi kendini öder. Fakat bazen kişisel tasarım ve planlamadan bazen de uzmanlar tarafından uygulama planını geliştirmek amacıyla bu süre uzayabilir. TURSEFF Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), enerji verimliliği alanında uzmanlaşmış bir ekibi 1994 yılında bünyesinde oluşturarak yenilikçi enerji verimliliği finansmanı konusuna adım atan ilk uluslararası finans kurumu olmuş ve zaman içinde bu konuda uzmanlık kazanmıştır. Banka’nın çevreye duyarlı yaklaşımının yanı sıra, özel sektöre yönelimi ve proje bölgelerini iyi tanıması, enerji yoğun ekonomilerden enerji verimli ekonomilere geçiş dönemini yaşamakta olan ülkelerdeki faaliyetleri açısından kendisini eşsiz bir konuma getirmiştir. EBRD, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki yüksek enerji yoğunluğunun, ekonomik dönüşümün önünde büyük bir engel oluşturmakta olduğunu fark etmiştir. EBRD’nin etkinlik gösterdiği Doğu Avrupa Bölgesi, özellikle endüstri, enerji üretimi, belediye ve yapı sektörlerinde enerji verimliliği alanında önemli fırsatlar barındırmaktadır. Ekonomik rekabet gücünün artırılması ve enerji güvenliği kazanımları, EBRD yaklaşımının başlıca itici güçleridir. Bu temel üzerinde EBRD, Sürdürülebilir Enerji Girişimi kapsamındaki çeşitli araçlarından biri olarak Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’nı (SEFF) geliştirmiştir. EBRD; SEFF adı altında belirli bir ülkede faaliyet göstermekte olan katılımcı bankaların dâhil olduğu kredi programları aracılığıyla, sürdürülebilir enerji programlarını teşvik eder. SEFF, yenilenebilir kaynaklardan enerji üretmeyi ve enerji verimliliği projeleri gerçekleştirmeyi planlayan firmalar ile, enerji verimliliği ve/veya yenilenebilir enerji imkanlarını kullanmak isteyen özel konut sahiplerine kredi verilebilmesi için EBRD’nin program katılımcısı bankalara sağladığı kredi ve garantileri içerir. Katılımcı bankalar, kendilerine EBRD tarafından verilen bu krediyi programın amaç ve kriterlerine uygun yatırım projeleri bulunan müşterilerine ticari/bireysel finansman sağlamada kullanırlar. SEFF kapsamındaki her kredi program, katılımcı bankaların kendi öncelikli hedef müşterilerini belirleyebilmeleri, bunlara sunabilecekleri teknik çözümleri oluşturabilmeleri ve kredi başvurularını hazırlayabilmelerine yardımcı olacak kapsamlı bir teknik destek paketi içermektedir. Bu destek, EBRD tarafından görevlendirilen uluslararası ve yerel uzmanlardan oluşan bir proje uygulama ekibi tarafından ücretsiz olarak sağlanmakta ve uluslararası finansör kuruluşlar tarafından sağlanan hibe ile finanse edilmektedir Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’nın on ikinci ülkesi Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı (TURSEFF) ile Türkiye’dir. TURSEFF, enerji verimliliğinin arttırılması ve yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılmasına yönelik finans destek programıdır. Müşterilerin ihtiyaçları doğrultusunda finansal destek sağlamak üzere oluşturulmuş bir kredi fırsatıdır. Kredi, EBRD tarafından geliştirilmiş olup krediler ortak bankalar yoluyla dağıtılır. Kredi kullanacak tarafların, mali olarak uygun olması, ortak bankanın kredi kriterlerine uyması ve ortak bankanın kredi değerlendirme usullerine uygun olarak onay alması gerekir. Bu kapsamda finanse edilen projeler teknik ve finansal performans kriterlerini karşılamalıdırlar. TURSEFF programının birinci fazı 2010 – 2012 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Kredilerin ortak bankalar üzerinden kullandırılması sürecinde teknik yardım danışmanlığı MWH firmasının liderliğinde oluşturulan konsorsiyum tarafından yürütülmüştür. Akbank, Denizbank, Garanti Bankası, İş Bankası ve Vakıfbank ortak bankalar olarak faaliyet göstermiştir. 2013 – 2015 yılları arasında aynı programın ikinci fazı uygulamaya konacaktır. Teknik yardım danışmanlığı Montgomery Watson Harza (MWH) Mühendislik ve Müşavirlik Limited Şirketi’ nin liderliğinde Fichtner GmbH & Co. KG ile oluşturulan konsorsiyum üzerinden yürütülecektir. Birinci fazda olduğu gibi TURSEFF ikinci fazında da teknik ekip ücretsiz olarak aşağıdaki hizmetleri verecektir: • Ön enerji etüdü • Kapsamlı enerji etüdü • Binalar için Enerji Performans Sertifikası • Proje geliştirilmesi • Tedarikçilerin müşteriler ve bankalarla iletişimlerinin kolaylaştırılması Yazının bundan sonraki bölümünde tamamlanmış olan birinci faz hakkında bilgi verilecektir. İkinci faza yönelik uygulama esasları birinci ile aynı omurgaya oturuyor olsa da ortak bankaların isimlerinde, kredi çeşitlerinin tiplerinde ve tutar limitlerinde değişiklikler olabilecektir. Bu detayların EBRD ve ortak bankalar arasında devam eden müzakerelerin sonuçlanması ile birlikte Nisan 2013 ayında kesinlik kazanması beklenmektedir. Kimler TURSEFF Kredilerinden Yararlanabilir? • Türkiye’de faaliyet gösteren özel sermayeli kuruluşlar, • Avrupa Komisyonu’nca kabul edilmiş KOBİ tanımı kapsamındaki firmalar: - Tam zamanlı çalışan sayısı 250’den az ve - Yıllık cirosu 50 milyon Euro’nun altında veya - Bilanço toplam büyüklüğü 43 milyon Euro’nun altında olan işletmeler • Yukarıdaki kriterlere uymayan Büyük Şirketlerin kriterlere uyan iştirakleri, • Bireysel ve kolektif bir oluşumdaki (site gibi) hane halkı (Konut Sektörü Kredileri), • Enerji Servis Şirketleri (ESCO). Programın Performans Sonuçları Nelerdir? 2010 -2012 yılları arasında elde edilen sonuçlar; • Toplam kredi tutarı 264 milyon USD (fonun yüzde 93’i) • Enerji Verimliliği Projeleri 177 milyon USD • Yenilenebilir Enerji Projeleri 87 milyon USD • Toplam proje sayısı 374 adet; - Büyük ölçekli projeler 99 adet; 167 milyon USD - Küçük ölçekli projeler 233 adet; 74 milyon USD - Tedarikçi kredileri 39 adet; 23 milyon USD • 711,000 ton Karbon emisyonu engellendi • Toplamda 232,000 TEP lik enerji tasarrufu sağlandı • Satıcı çerçeve kredileri ile yaklaşık 50,000 hanenin yararlanması sağlandı. • Yaklaşık 1 milyon kişinin yaşadığı bir şehrin (Eskişehir) karbon emisyonu ve enerji tüketimine denk tasarruf sağlandı Finanse Edilebilen Örnek Proje Tipleri Nelerdir? • Hidroelektrik / Rüzgar / PV Solar / Biomass Jeotermal Enerji Santralleri • Kojenerasyon/Trijenerasyon • HVAC Sistemi Yenilemeleri • Aydınlatma ve Elektrik Sistemleri Renovasyonları • Isı Pompası Uygulamaları • Bina Cephe Izolasyon Uygulamaları ve Pencere Değişimleri • Proses Renovasyonları ve Otomasyon Sistemleri • Isı Geri Kazanım Sistemleri Hangi Tip Kredi Çeşitleri Mevcuttur? Kredi Kategoresi Ticari Enerji Verimliliği Kredileri Yenilenebilir Enerji Kredileri Tedarikçi Kredileri Satıcı Kredileri Kredi Üst Limiti Teknik Kriterler • Küçük ölçekli: 250.000 EUR’a kadar • Orta ölçekli: >250.000-5 milyon EUR’a kadar • Minimum % 20 enerji tasarrufu • Minimum % 7 iç verim oranı • Ekipmanın, 'Uygun Ekipman ve Tedarikçi Listesi'ne uygunluğu 5 milyon EUR'a kadar 1 milyon EUR'a kadar 5 milyon EUR'a kadar • Maksimum 15 sene basit geri ödeme süresi • Her 1 EUR yatırımla minimum 3 kWh enerji üretimi Üretim artışı veya iş geliştirme yapılması Uygun Ekipman ve Tedarikçi Listesi'nde yer alan ürünlerin kredi miktarı kadar satışının belgelenmesi Son kullanıcılar için uygun ödeme koşulları sağlanması MAYIS 2013 33 Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve Sürdürülebilir Üretime Yönelik Destekler Ferda ULUTAŞ TTGV Çevre Projeleri Koordinatörü - İskenderun Körfezi’nde Endüstriyel Simbiyoz Projesi (2011-2013) - Yeşil Girişimcilik Projesi (2011) - UNIDO Tekstil Sektörü Projesi (2011-2012) - İzmir Eko-verimlilik (Temiz Üretim) Projesi (2011-2015) - AB Çevresel İşbirliği Ağları Projesi (2012-2013) - Filyos Eko-endüstriyel Park Projesi (2013-) Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ülkemizde sürdürülebilir üretimin yaygınlaştırılmasına yönelik ilk ve en önemli adımları atmış olup ilgili alanlardaki çalışmaları uluslararası gündemi de takip ederek sürdürmektedir. Bu yazıda TTGV’nin özellikle sürdürülebilir üretimin finansmanına yönelik faaliyetlerine yer verilmektedir. 1. TTGV ve Sürdürülebilir Üretim Sürdürülebilir üretimin ulusal bazda yaygınlaştırılabilmesi için altı temel adımın “tabandan tavana”, “tavandan tabana” ya da belirli bir sıra gözetmeksizin izlenmesi gerekmektedir. Bu adımlar “politika reformları”, “finansal mekanizmaların yaratılması”, “bilgi paylaşım ağlarının oluşturulması”, “ortaklıkların kurulması”, “kapasite oluşturma” ve “farkındalık yaratma”dır. Bu bağlamda TTGV, diğer desteklerinde olduğu gibi sürdürülebilir üretimi hedefleyen desteklerini de 34 MAYIS 2013 oluştururken bütüncül bir bakış açısını benimsemekte, finansal mekanizmaların yaratılmasının yanı sıra diğer adımlar ile ilgili olarak da kapsamlı faaliyetler yürütmektedir. Bu kapsamda, bugüne kadar yürütülen ve sürdürülebilir üretime hizmet eden çalışmalardan bazı örnekler şunlardır: - Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Giderilmesi Projesi (1994-2007) - Eskişehir Bölgesel İnovasyon Projesi (2007-2008) - Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Eko-Verimlilik (Temiz Üretim) Programı (20082011) - AB 7. Çerçeve Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Projesi (20092011) - Çevre ve Orman Bakanlığı Temiz (Sürdürülebilir) Üretimin Yaygınlaştırılması için Çerçeve Koşulların Belirlenmesi Projesi (2009-2010) 2. TTGV ve Sürdürülebilir Üretime Yönelik Finansal Destekler 2.1. TTGV Çevre Destekleri Programı 2006 yılından bu yana devam eden TTGV Çevre Destekleri Programı’nın temel yaklaşımı sanayicimizin çevre dostu teknoloji ve teknikleri uygulayarak çevre performanslarını ve aynı zamanda rekabet güçlerini artırmalarını ve maliyetlerini düşürmelerini sağlamaktır. Program TTGV’nin teknoloji geliştirmeye yönelik misyonu ile sürdürülebilirlik politikalarını entegre etmekte, kaynak verimliliği ve eko-verimlilik (temiz üretim) şemsiyesi altında iki ana başlık olarak yürütülmektedir. Çevre Destekleri Programı kapsamında “Çevre Teknolojileri” ve “Enerji Verimliliği” destekleri verilmektedir. Çevre Teknolojileri desteği ile sanayide rekabet gücünü artırmak ve çevreye zararı en aza indirmek amacıyla üretim süreçlerinde minimum kaynak tüketimi ve minimum atık üretimi prensibine dayalı eko-verimlilik/temiz üretim projelerinin uzun vadeli - geri dönüşlü olarak desteklenmesi hedeflenmektedir. Destek kapsamına giren konu başlıkları arasında atıkların kaynağında azaltılması/ üretime döndürülmesi, su tüketiminin/ atıksu oluşumunun kaynağında azaltılması, su tasarrufu, atıksu geri kazanımı, emisyonların kaynağında azaltılması, hammadde tüketiminin azaltılması, tehlikesiz/ tehlikelilik düzeyi daha düşük kimyasal madde kullanımı, atıklardan yeni ürün/ yakıt/ enerji üretimi, çevre dostu ürün üretimi, endüstriyel ekoloji (simbiyoz), karbon tutma ve depolama sistemleri, vb. yer almaktadır. Enerji verimliliği desteği ile özellikle enerji verimliliği yatırımları önündeki finansal engellerin aşılması ve yatırımların teşvik edilmesi; sanayide oldukça yüksek olan enerji yoğunluğunun ve enerji maliyetlerinin düşürülmesi; sanayicinin, enerji etütleri dahil olmak üzere, enerji verimliliğine yönelik uygulama projelerinin desteklenmesi hedeflenmektedir. Burada da buhar üretimi ve dağıtımı, yakma (kazanlar, fırınlar, brülörler vs.) ve soğutma sistemleri, elektrik kullanımı (fan, pompa, kompresör, vb. cihazlarda), kullanılan üretim teknolojisinin (eritme, ergitme, tavlama, kurutma, presleme, kalıplama, boyama, vb.) daha verimli hale getirilmesi, atık ısının değerlendirilmesi, vb. konular destek kapsamına girmektedir. Her iki destekte de yenilikçi uygulamalara öncelik verilmekte, sektöre örnek teşkil edecek ve demonstrasyon niteliği olan uygulamalar esas alınmaktadır. Yerli teknoloji ve ekipman kullanımı tercih sebebi olmaktadır. TTGV Çevre Destekleri geri ödemeli bir destektir. Destek kapsamında proje süresi en fazla 1,5 yıl olabilmekte, proje başına destek miktarı en fazla 1 milyon ABD Doları olmaktadır. TTGV destek oranı proje bütçesinin en fazla yüzde 50’si olup geri ödeme süresi tamamlandıktan sonra ilk yılı geri ödemesiz olmak üzere toplam dört yıldır. TTGV destek miktarının en fazla yüzde 6’sı oranında bir defaya mahsus olmak üzere hizmet bedeli alınmaktadır. Başta enerji verimliliği alanında olmak üzere, projelerin çeşitli özelliklerine (proje geri ödeme süresi, proje süresi, yenilikçi boyutu, vb.) bağlı olarak daha esnek modellerin uygulanması, finansman ve geri ödeme aşamalarına yönelik alternatiflerin oluşturulması ve Enerji Verimliliği Danışmanlık Firmaları vb. hizmet sağlayıcılar ile işbirliklerinin artırıldığı mekanizmaların geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu şekilde bir Enerji Verimliliği Fonu oluşturularak 2013 sonu itibarıyla uygulamaya geçmesi planlanmaktadır. İyi uygulama örnekleri oluşturmayı hedefleyen Çevre Destekleri Programı kapsamında 24 projelik bir portföy oluşturulmuş, projelere toplam 10 milyon ABD Doları kullandırım gerçekleştirilmiştir. Destek kapsamında yer alan sektörler tekstil, seramik, alüminyum, enerji, kağıt, plastik, gıda, çelik, gazbeton, hayvan yemi, kimya, geri kazanım, izolasyon, vb. olup ülkenin hemen hemen tüm bölgelerinden hem büyük hem de KOBİ ölçeğinde firmaların desteklendiği görülmüştür. Projelerin izleme/ değerlendirme çalışmaları devam etmekte, başarı öykülerine yönelik hazırlıklar yapılmaktadır. 2.2. Yeşil Gelecek Hızlandırıcı Fonu Yeşil Gelecek Hızlandırıcı Fonu’nun amacı; “Çevre Dostu Teknoloji, Ürün ve Hizmet” alanlarına yönelik olarak; yeni girişimcilik ve yatırım fırsatlarına dikkat çekilerek farkındalık yaratılması, girişimcilerin desteklenerek çevre alanındaki yeni iş fırsatları ve büyümenin desteklenmesi, Ar-Ge’ye (özellikle üniversitede yapılan çalışmaların sonuçlarına) dayalı iş fikirlerinin ticarileşmesi süreçlerine destek sağlanmasıdır. Bu çerçevede öne çıkan alanlar arasında enerji verimliliği, hava ve çevre kalitesi, ozon tabakasına zarar vermeyen, alternatif teknolojiler, ileri malzemeler ve üretim, enerji depolama, geri dönüşüm ve atık yönetimi, vb. yer almaktadır. Bu çerçevede girişimcilere öncelikle bir kuluçka desteğinin sağlanarak, girişim sermayesi ya da melek yatırımcıdan yatırım almasının sağlanması, bunun gerçekleşmesi halinde de eş-yatırım desteğinin sağlanması hedeflenmektedir. 2.3. Diğer Program ve Projeler Kapsamındaki Destekler TTGV, çeşitli program, proje ve işbirlikleri ile ulusal ve uluslararası kaynaklarının değerlendirilmesi de söz konusu olmaktadır. Bugüne kadar UNIDO Eko-verimlilik (Temiz Üretim) Programı kapsamında eko-verimlilik pilot uygulamalarına, İskenderun Körfezi Endüstriyel Simbiyoz Projesi kapsamında endüstriyel simbiyoz Ar-Ge ve fizibilitelerine kaynak aktarılmıştır. Öte yandan halen devam eden AB İşletmelerde Çevresel Performansın Geliştirilmesi İçin İşbirliği Ağları Oluşturulması Projesi çerçevesinde sürdürülebilir üretime yönelik olarak Ar-Ge danışmanlık, enerji verimliliği etüt/fizibilite çalışmaları desteklenecek, İzmir Kalkınma Ajansı ile eko-verimlilik (temiz üretim) uygulamalarına yönelik ortak bir teknik ve mali destek programının hazırlıkları sürdürülmektedir. TTGV ve faaliyetleri hakkında daha geniş bilgiye http://www.ttgv.org.tr/tr adresinden ulaşılabilir. MAYIS 2013 35 Doğu Marmara Temiz Üretimle Büyüyor Ertuğrul AYRANCI Uzman / Çevre Mühendisi Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Proje Uygulama Birimi Tablo1. 2013 Program Öncelikleri Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) sorumlu olduğu ve Kocaeli, Sakarya, Bolu, Düzce ve Yalova illerini kapsayan Doğu Marmara Bölgesinde Temiz Üretim Mali Destek Programını 26 Kasım 2012 tarihinde ilan etmiştir. 22 Şubat 2013 tarihine kadar süren başvuru sürecinde toplam 79 başvuru alınmıştır. Öncelik 1: Atıkların kaynağında azaltılması Öncelik 2: Hammadde, su, enerji, kimyasal gibi kaynak tüketiminin azaltılması Öncelik 3: Ürün özelliklerinin değiştirilerek çevreye dost ürünlerin tasarlanması Öncelik 4: Yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimde kullanılması Öncelik 5: Atıklardan yüksek katma değerli ürün ve/veya enerji üretimi Öncelik 6: Endüstriyel Simbiyoz uygulamaları 2010 ve 2011 yıllarında KOBİ’lerin Rekabet Gücünün Artırılmasına yönelik destekler veren MARKA, 2013 yılı mali destek programında Temiz Üretim temasını seçmiştir. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı 2010 yılında KOBİ’lerin Rekabet Gücünün Artırılması Mali Destek Programını ilan etmiş ve toplam 322 başvuru almıştır. Aynı program 2011 yılında da ilan edilmiş, toplamda 227 başvuru alınmıştır. Her iki programda belirlenen dört öncelikten birisi Çevre Dostu Üretim Süreçlerine Geçişin sağlanması olarak belirlenmiştir. 2013 yılında tasarlanan program ise tamamen temiz üretime yönelik olup öncelikleri Tablo 1'de belirtilmiştir. Şekil 1. Öncelik Bazında Gelen Başvuru Sayısı 36 MAYIS 2013 Ajansın belirtilen öncelikleri dikkate alan projelere sağlayacağı destek tutarı ise 8.500.000 TL’dir. Bu kaynağın kullanımındaki proje başına verilecek hibe tutarındaki detaylar ise şu şekildedir: Başvuru sahipleri 800.000 TL bütçesi olan projeleri için 400.000 TL talep edebileceklerdir. Ajans tarafından en az 60.000 TL tutarındaki projelere toplam 30.000 TL destek sağlanacaktır. Ayrıca ajans en fazla 1.600.000 TL toplam bütçesi olan projelere en fazla 400.000 TL katkı sunmaktadır. Temiz Üretim programına gelen başvuruların önceliklere göre dağılımı Şekil 1'deki gibidir. artırımına yönelik olan başvuruların temel dayanak noktası olmaya imkân vermesidir. İller ölçeğinde yapılan başvurularda ise Kocaeli ilk sıradadır (bkz. Şekil 2). İller ölçeğinde yapılan başvurularda beklendiği gibi Kocaeli ve Sakarya’dan daha fazla başvuru gelmiştir. Ancak 2010 yılı KOBİ'lerin Rekabet Gücünün Artırılması Mali Destek Programına yapılan başvurular ile kıyaslandığında aşağıda yer alan Şekil 3’te görüleceği üzere Kocaeli ve Sakarya illerinden gelen başvuru oranı artarken diğer illerde düşüş yaşanmıştır. Ajansımızın bu tür programlarda iller arasındaki başvuru sayısındaki dağılımı dengelemek adına yoğun çaba sarf etmesi gerekecektir. Şekil 2. İller Ölçeğinde Başvuru Sayısı Başvuru sahipleri projelerini hazırlarken kendi firmalarının NACE kodlarını da seçmektedirler. Başvuruların sektörel dağılımı Şekil 4'teki gibidir. Sektörel dağılımda bölgede ön plana çıkan sektörlerle uyumlu bir dağılım görülmektedir. Ajanstan talep edilen toplam destek tutarı ise Tablo 2'deki gibidir. Şekil 3. İllerin Farklı Programlardaki Başvuru Sayıları Ajansın Temiz Üretim Mali Destek Programına ayırdığı bütçenin 8.500.000 TL olduğu dikkate alındığında başvuru sahibinin başarılı olma ihtimali yaklaşık yüzde 40’tır. Bu da benzer hibe programlarındaki destek alma oranının çok üzerinde bir olasılıktır. Şekil 4. Başvuru Sahiplerinin Nace Kodları Öncelikler ölçeğinde başvurular değerlendirildiğinde ortak iş yapmayı gerektiren birden fazla işletmenin işbirliği sonucunda (ortak hammadde kullanımı, enerji, su ve yan ürünlerin fiziksel değişimi) çevresel ve ekonomik fayda sağlanmasını içeren “Endüstriyel Simbiyoz Uygulamaları”na yönelik hiç başvuru gelmemiştir. Ortak iş yapma kültürümüzle ilgili önemli bir veridir. Ayrıca KOBİ'ler ürünlerini çevre dostu olarak nitelendirmekte çekingen davranmış, bu önceliğe yönelik sadece iki başvuru gelmiştir. En fazla başvurunun yapıldığı hammadde, su, enerji, kimyasal gibi kaynak tüketiminin azaltılmasına yönelik önceliğe başvuru sayısının çok olmasının bir sebebi de bu önceliğin aslında sadece kapasite Doğu Marmara Kalkınma Ajansı vereceği bu desteklerin bölgesinde oluşturacağı çarpan etkilerinin de dikkate alındığında önemli bir temiz üretim ve temiz tüketim bilinci oluşturacağını beklemektedir. Sürdürülebilir üretimi temel alan temiz üretim yaklaşımının bölgesindeki tüm KOBİ’ler tarafından benimsenmesi Doğu Marmara Kalkınma Ajansının nihai amacıdır. Tablo2. Ajanstan Talep Edilen Destek Tutarı Proje Sayısı Talep Edilen Destek Miktarı Toplam Bütçe 79 21.588.229 TL 49.085.580 TL MAYIS 2013 37 Ankara Kalkınma Ajansı Temiz Üretim ve Enerji Verimliliği Destekleri Dr. Derya ÇAĞLAR Ankara Kalkınma Ajansı İş Geliştirme ve Strateji Birim Başkanı Sürdürülebilir üretim ve dolayısıyla büyümenin sağlanmasında temel unsurlardan biri, temiz üretim ilkelerinin uygulanması ve enerji verimliliğinin sağlanmasıdır. Gelişmiş ekonomilerin tarihsel süreçleri incelendiğinde, bu ekonomilerin başlarda yüksek kirliliğe yol açan ve enerji verimliliği konusunu öncelikli bir sorun olarak ele almayan yapılarda geliştikleri görülmektedir. Başlardaki bu eğilim ilerleyen safhalarda değişmekle birlikte, meydana gelen bazı çevresel tahribatın geri çevrilmesi mümkün olmamış ve söz konusu değişimin ekonomik maliyeti de çok yüksek olmuştur. Türkiye gibi gelişme sürecinde olan ülkelerin deneyimlerinin de söz konusu acı tecrübelere paralel başladığı bir hakikat olmakla birlikte; ülkemizde sürdürülebilir üretime tam geçiş için hâlâ çok geç olmadığı ve aynı hataların baştan sona tekrar edilmemesinin de ülkemiz için büyük bir kazanım olacağı da aşikârdır. Türk iş sisteminde ve kamu yönetiminde yeni kurumlar olan Kalkınma Ajanslarının, diğer paydaşlarla birlikte, üstlendikleri aktif rol bu geçiş sürecini kolaylaştıracak 38 MAYIS 2013 önemli etkenlerdendir. Bu yazıda Ankara Kalkınma Ajansı özelinde Kalkınma Ajanslarının temiz üretim ve enerji verimliliği konusunda sundukları destekler ele alınacaktır. Kalkınma Ajansları ülkemizde yeni kurumlar olmakla birlikte dünyadaki geçmişlerinin 1930’lara gittiği ve özellikle 1980’lerde yaygınlaştıkları görülmektedir. Belirli bir bölgenin (yerel, ulusal veya uluslararası) yerel dinamiklerini harekete geçirme amacıyla; kamu kurumu, kamu kurumu ve özel teşebbüs ortaklığı veya doğrudan özel teşebbüs yapılarına sahip olabilen Kalkınma Ajansları ülkemizde 2006 yılında 5449 sayılı kanun ile kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlar olarak kurulmuşlardır. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına (İBBS) göre 26 Düzey 2 bölgesinde kurulan Kalkınma Ajansları hızlı karar alabilen, teknik kapasitesi yüksek, bölgesel ihtiyaçlara cevap verebilecek esnek bir yapıya sahip olan ve katılımcılığı esas alan kuruluşlar olarak tasarlanmışlardır. Kalkınma Bakanlığı tarafından merkezi koordinasyonu sağlanan Kalkınma Ajanslarının karar organı Yönetim Kuruludur. Bu kurulda Ajansın yetki alanında bulunan illerin valileri, (büyükşehir veya il merkezi) belediye başkanları, sanayi ve ticaret odası başkanları, il genel meclisi başkanları yer almaktadır. Kalkınma kurulları ise Ajansların danışma organı olup, en fazla yüz üyeden oluşmakta ve bölgedeki yerel yönetimler, kamu kurumları, STK’lar, özel sektör temsilcileri gibi her kesimden paydaşı içermektedir. Kalkınma Ajanslarının bu katılımcı yapısı, kamu kesimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi; bölgesel gelişmenin hızlandırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması; kaynakların etkin ve yerinde kullanımını temini gibi birçok önemli hedefin gerçekleştirilebilmesini kolaylaştırmaktadır. Kalkınma ajanslarının en temel faaliyetlerinden birisi sorumlu oldukları bölgelerin bölge planının hazırlanmasının koordine edilmesidir. Hiyerarşide ulusal kalkınma planlarının altında yer alan bölge planları, ait oldukları bölgenin yerel dinamiklerinin harekete geçirilmesi ve bölgenin kalkınması; bölge için hazırlanacak program ve projelere temel dayanak teşkil etmesi gibi ihtiyaçlara yönelik hazırlanan strateji, koordinasyon ve yönlendirme belgeleridir. Ortak bir gelecek için hazırlanan bölge planları ortak aklın bir ürünüdür. Örneğin yürürlükte olan 2011-2013 Ankara Bölge Planı’nın hazırlanması sürecinde; Kalkınma Kurulu İhtisas Komisyonları Toplantıları, Bölge Çalıştayları, Ortak Akıl Toplantısı, Odak Grup Toplantıları, İlçe ve Kurum Ziyaretleri gibi faaliyetler gerçekleştirilmiş; yapılan 60 toplantıda 600 paydaş ile görüşülmüştür. Ankara Bölge Planı’nda, Ankara’da Çevre ve Mekân başlığı altında yer alan stratejik amaç, amaçlar ve hedefler planın sürdürülebilirlikle ilgili önemli kısımlarından biridir. Kalkınma Ajanslarının bir diğer faaliyeti de çerçevesi bölge planında belirlenmiş olan alanlarda destek programlarına çıkmaktır. Kalkınma Ajanslarının kuruluşunda öngörülen çeşitli destek mekanizmaları olmakla birlikte bunlardan faal olan şu üç destek türüdür: • Teknik Destek Yerel kurumların teknik kapasitesinin artırılması amacıyla, ajans uzmanları veya dışarıdan anlaşılan uzmanlar aracılığıyla sağlanan finansal olmayan yardımlardır. • Doğrudan Faaliyet Desteği Kısa dönemli stratejik araştırma, planlama ve yatırım fizibilite çalışmalarına sunulan ve yüzde 100’e kadar finansman sağlanabilen, hibe şeklindeki desteklerdir. • Proje Teklif Çağrısı Yöntemi Bölge planınca belirlenen önceliklere ve teklif çağrısında belirtilen kriterlere uygun, daha uzun süreli projelere hibe şeklinde finansal destek sunar. Teknik destekler ve doğrudan faaliyet destekleri yıl boyunca belirli periyotlar içerisinde sunulmaktayken, proje teklif çağrısı yöntemi yılda bir kere yapılmaktadır. Bu kapsamda Ankara Kalkınma Ajansı 2011 yılında Yenilikçi Uygulamalar (Bilişim ve Sağlık Teknolojileri) ve Turizm Potansiyelinin Harekete Geçirilmesi Mali Destek Programlarını içeren 25 milyon TL bütçeli teklif çağrısına çıkmıştır. Bu ve diğer açılan destek programları kapsamında desteklenen “Gürültüsüz Sağlıklı Yaşam”, “Yenilikçilik ve Çevre Açısından Ankara'da Elektrikli Araçlar”, “Rüzgâr Enerjisi Teknolojileri Sektörel Analizi” gibi projeler temiz üretim ve enerji verimliliği doğrultusunda gerçekleştirilen önemli projelerdir. Söz konusu projelerin ilkinde ses sönümleyici (sesi yok eden) bir sistemin prototipinin üretilmesi ile gürültü kirliliğinin azaltılması ve daha rahat çalışma ortamları oluşturulmasına olanak sağlanması amaçlanmıştır. Sistemin medikal cihazlarda, kulaklıklarda, otomobillerde, iş makinelerinde, helikopterlerde, ev aletlerinde ve benzeri üründe kullanılmasıyla bu makinelerin çalışırken çıkardığı sesler azaltılacaktır. İkinci projede ise Ankara genelinde elektrikli araçların yenilikçilik ve çevre açısından değerlendirmesi yapılmış; elektrikli araçlar ve bunların şarj edilmesi için kurulacak istasyonlar dâhil olmak üzere, ilgili aktörlerin katılımıyla bu alanda yapılması gerekenler teknoloji, mevzuat, iyi uygulama ve inovasyon sistemleri açısından incelenmiştir. Son projede ise enerjinin verimli kullanılması ve temiz enerji kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla, Ankara başta olmak üzere, İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi rüzgâr teknolojileri sektörü ve etkileşim halinde olduğu diğer sektörlerle ilgili şehirleri kapsayan, sektörel bir analiz yapılarak kısa, orta ve uzun vadelerde sektörün ihtiyaçları ve yatırım planları tespit edilmiştir. Son olarak proje ile rüzgâr teknolojileriyle ilgili inovasyon, tasarım, test, doğrulama ve laboratuvar hizmetleri verilen bir merkezin Ankara’ya kazandırılması hedeflenmiştir. 2012 Kasım ayında Ankara Kalkınma Ajansı dört farklı temada 2012 yılı teklif çağrısını ilan etmiştir. Toplam 27 milyon TL bütçeli olan bu çağrıdaki dört program şu şekilde olmuştur: Çevreye Duyarlı Yenilikçi Uygulamalar, Sosyal Kalkınma, Kırsal Kalkınma, Turizm. Başvuru süreci tamamlanmış ve değerlendirme aşaması devam etmekte olan bu teklif çağrısı kapsamında 34 bilgilendirme toplantısı gerçekleştirilmiş, yaklaşık 1400 kişiye eğitim verilmiştir. Çevreye Duyarlı Yenilikçi Uygulamalar programının genel amacı “Ankara’da çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için çevre ve enerji kaynaklarını etkin yönetmek ve çevre dostu yenilikçi ürünlerle sürdürülebilir gelişmeyi hızlandırmak”; özel amacı ise “Yenilenebilir enerji, bilişim, sağlık teknolojileri, iş ve inşaat makineleri sektörlerinde çevre dostu yenilikçi uygulamaların geliştirilmesi ve bu sektörlere yönelik üretim işletmelerinde temiz üretim uygulamalarının yaygınlaştırılması” şeklinde belirlenmiştir. Programın öncelikleri ise; • Yenilenebilir enerji sektörüne yönelik ekipman ve malzeme üreten işletmelerde yenilikçi ürün, süreç, pazarlama ve organizasyon stratejilerinin hayata geçirilmesi, • Sağlık teknolojileri ve iş/inşaat makineleri sektörlerinde üretim yapan işletmelerde çevre dostu ürün geliştirilmesi, temiz üretim süreçlerine geçişin sağlanması ve/veya üretim süreçlerinde enerji verimliliğinin artırılması, • Bilişim sektöründe çevresel sürdürülebilirliğe hizmet edecek strateji, yöntem ve teknolojilerin hayata geçirilmesine yönelik yenilikçi bilgi ve iletişim teknolojisi ürünlerinin geliştirilmesidir. Teklif çağrısında Çevreye Duyarlı Yenilikçi Uygulamalar programı için ayrılan bütçe 12 milyon TL olmuş; bu kapsamda toplam bütçesi 94 milyon TL olan 113 proje başvurusu alınmıştır. Ankara Kalkınma Ajansı teklif çağrısı destekleri dışında doğrudan faaliyet destekleri ile de temiz üretime yönelik fizibilite çalışmalarına destek sunmuştur. Ankara’da yenilenebilir enerji kümelenme analizi, güneş enerjisi potansiyelinin tespiti gibi çeşitli konulardaki projelere destek sağlanmıştır. İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı, Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, Türkiye Sanayi Strateji Belgesi, Ulusal Kalkınma Planı gibi üst ölçekli planların yanında, Ankara Bölge Planı da sürdürülebilirlik prensibini benimsemiş; kaynakların ve enerjinin verimli kullanımını, temiz enerji kullanımının yaygınlaştırılmasını, çevre dostu üretim uygulamalarının yaygınlaştırılmasını hedef olarak belirlemiştir. Bu durum, temel dayanağı Bölge Planı olan mali destek programlarının ilerleyen dönemlerde de temiz üretim, enerji verimliliği, sürdürülebilir üretim uygulamaları gibi konulara destek sunabilmesini mümkün kılmaktadır. MAYIS 2013 39 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ Bilgi Güvenliğinde Tanımlar, Yaklaşımlar ve Teknolojiler - 2 Bilgi Teknolojileri Kullanımında; Güvenirlik ve Sürdürülebilirlik Hazırlayan: Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Giriş Değerli okuyucular, geçen sayımızda bilgi güvenliğinde yeni tanımlar, yaklaşımlar ve teknolojiler konusuna değinmiş; bilginin değer olması, bilişim saldırganlığı ve nedenleri, saldırı yöntemleri, bilgi güvenliği yönetim sistemlerini açıklamaya çalışmıştık. Bu sayımızda bilgi güvenliği yönetim sistemleri konusuna, ülkelerin ve kuruluşların bilgi güvenliği ekseninden bakacağız. Bu bakışımız içinde dünyada genel kabul görmüş bilgi güvenliği yaklaşımı, politikaları ve bunların oluşma gerekçeleri üzerinde duracağız. Daha önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi, bilgi teknolojileri uygulamalarının her alanı başlı başına bir uzmanlık gerektirmektedir ve bu sayfalarda genel okuyucu kitlesi göz önünde bulundurularak, uzmanlık seviyesinde bilgi vermek yerine bilgi teknolojilerini kullanan okuyuculara konunun önemine dikkat çekebilmek, belki biraz konuya merak uyandırabilecek kadar bilgi aktarmayı amaçlamaktayız. Okuyucuya ana hatları ile aktardığımız bu bilgilerin daha ayrıntılı biçimlerine internet ortamında kolayca erişebilmek her zaman mümkündür. Yazımızı bilgi güvenliğinin kurgusu, yol haritası, yöntemleri, bilgiyi korumada uluslararası işbirliği konularıyla sürdürecek, son olarak dünyadaki bilgi güvenliği çalışmalarından, bahsederek yazımızı tamamlayacağız. 40 MAYIS 2013 Evrensel Olarak Kabul Gören “Bilgi Güvenliği” Değerleri Haberleşme Hakkı ve Kişisel Bilgilerin Korunması Dünyada insan haklarının yazılı belgelerle ifade edilmesi 18. ve 19. yüzyıllarda başlamıştır. Fransa ve Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluş anayasalarında vatandaşlık haklarının temel unsurlarına değinildikten sonra özellikle, ifade ve haberleşme özgürlüklerine vurgu yapılmaktadır. Gelişmiş ve demokratik yönetimleri benimsemiş ülkelerde haberleşme hakları daha da geliştirilerek yasalarla güvence altına alınmıştır (1). Ülkemizde de tarihsel süreç içinde yapılmış olan Anayasaların tümünde (1920, 1961 ve 1982v) vatandaşların “..haberleşmesine keyfi olarak karışılamayacağı…” vurgusu yapılmaktadır. Benzer biçimde yürürlükte olan Anayasamızda da “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar” denilmektedir (Anayasa Madde 12 ve 19) (2). Anayasamızın 22. Maddesi ise haberleşme hürriyetini ve gizliliğini güvence altına almıştır (2). Bu kaynaklardan görüldüğü üzere; bilgilenme, bilginin basılması yayılması sağlayan haberleşme bütün dünyada evrensel kabul görmüş bir temel vatandaşlık hakkıdır. Günümüzde insanların haberleşmesi, yoğun olarak bilgisayar ağları ve cep telefonları marifetiyle yapılmaktadır. Bu gelişmeler ve değişimler göz önüne alındığında, devletlerin vatandaşlarının “bilgi güvenliğini” sağlamakta önemli ve vazgeçilmez görev ve sorumlulukları olduğu açıktır. Haberleşmede sürekliliğin sağlanması ile kişisel bilgilerin korunması konusunu birçok devlet işbirliği halinde birbirlerine benzer yöntemlerle sağlamaktadır. Bunlardan en önemlileri; • Bu konuları düzenleyici yasaların çıkartılması, • Ülke bilişim ağı alt yapısının güçlendirilmesi, • Konuya ilişkin donanım ve yazılım geliştirmelerin teşvik edilmesi, • Uluslararası boyutta işbirliğine gidilmesi. Son yıllarda ise hem teknolojik gelişmelerin getirdiği yeni belirsizliklerden hem de uluslararası veri transferinin büyük oranda artması ile birlikte üye ülkeler arasındaki mevzuat uyumsuzluğu daha ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmasından ötürü Veri Koruma Reformu çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmaların amacı bütün Avrupa içerisinde geçerli olacak tek bir Çizelge 1. Kişisel Bilgilerin Korunması Kapsamında Uluslararası Düzeyde Yapılan Çalışmalar profillere göre daha isabetli reklam fırsatı tanınması üzerine kurulmuştur Görüldüğü gibi internet'i kullanarak birçok işimizi halletmekteyiz; Bu durumlarda güvenlik açısından önlemler almamız gerekir çünkü İnternet ortamında casus yazılımlar veya kimlik bilgilerinizin çalınması, kullanılmaya çalışılması gibi durumlarla karşı karşıya kalma ihtimalimiz oldukça yüksektir. Kişisel verilerin güvence altına alınması, bu anlamda kişilerin çekincelerini rahatlatarak bireylere dair verilerin ekonomik ve sosyal anlamda etkin bir şekilde kullanılmasının da önünü açmaktadır. 2010 yılında yapılan Eurobarometer araştırması Avrupa Birliği vatandaşlarının % 62’sinin kendilerini korumak için kişisel verilerini en düşük seviyede paylaştıklarını ortaya koymuştur. Bu kaygılar, örneğin bir hastanın hastalığına dair özel bilgileri paylaşmamasından ötürü doğru tedaviyi alamamasına neden olabilecek, ya da örneğin e-ticaretin gelişmesini kısıtlayabilecektir. Bkz. Kaynaklar 3 düzenleme olması ve “unutulma hakkı” olarak tanımlanan; kendisi hakkındaki kişisel verilerin silinmesini isteme hakkı gibi bazı güncel çözümler getirilmesidir. Bu yönde bir taslak ortaya çıkmış, 2014 yılında kabul edilmesi ve 2016 yılında yürürlüğe girmesi beklenmektedir. Ülke Boyutundan, İnsan Boyutuna Değin Uzanan Bir Bilgi Güvenliği Sorunu Günümüzde, dünyada 400 milyon civarında İnternet'e bağlı bilgisayar, 1 milyarı aşkın İnternet kullanıcısı, 100 milyona yakın web sitesi olduğu tahmin ediliyor. Türkiye açısından bakıldığında bu rakam 15 milyona ulaşmış durumda; buradan İnternetin, olmazsa olmazlarımızın içine girmiş olduğunu çıkarabiliriz. Mevcut kişisel veri miktarının artışı, işlenmesinin kolaylaşması ve yeni inceleme yöntemlerinin gelişmesi ile birlikte yeni iş modelleri gelişmiştir. Potansiyel müşterilerin hareketlerinin takip edilmesi, alışkanlıklarının öğrenilebilmesi ve analiz edilebilmesi mümkün hale gelmektedir ve daha etkin reklamcılık yapma imkânları doğmaktadır. Bunların yanı sıra bazı teknolojiler de verilerin toplanması ve saklanmasına dair kişisel bilgilerin korunması anlayışına değişik boyutlar katmaktadır. Söz konusu yeni kullanım alanları ve başlıca teknolojileri şöyle sayılabilir: • Çevrimiçi davranışsal reklamcılık • Sosyal ağlar • Mobil cihazlar ve yer bilgisi • Bulut bilişim Çevrimiçi davranışsal reklamcılık, bireylerin internet kullanırken “cookie” olarak adlandırılan dosyaların yardımı ile gezdiği sitelerin takip edilmesi, bu verilerin analiz edilmesi ile kullanıcı profilleri oluşturulması ve reklamcılara bu Bilgi Güvenliği Riskinin Uluslararası Boyuttaki Önemi 2000 yılında dünya üzerinde kullanılan cihazların saniyede toplam işlem kapasitesi 0,3 E18 işlem iken, 2007 yılında bu rakam 6,4 E18’e yükselmiştir. GB başına veri saklama fiyatları da 2001 yılından 2008 yılına kadar yılda ortalama % 31 düşmüştür. Bunun sonucunda 1986 yılında dünya üzerinde depolanan veri hacmi 3 egzabayt iken 2007 yılında 295 egzabayt yükselmiştir. Bu hızlanma ve ucuzlama ile firmaların ellerinde bulundurdukları veri miktarını hızla artmış ve aralarında ciddi anlamda kişisel verinin de bulunan veri tabanları astronomik boyutlara ulaşmıştır. Nitekim Dünya Ekonomi Forumu’nun yayımladığı 2013 Küresel Riskler raporu siber saldırılar ve kritik altyapıların aksaması geleceğe yönelik en büyük riskler arasında gösterilmiş, siber saldırılar 2012 raporunda ise dünyayı tehdit eden en büyük beş riskin arasında sayılmıştır (Şekil 1). MAYIS 2013 41 Şekil 1. Dünya Ekonomik Forumu’nun Öngördüğü Küresel Riskler Buna karşılık; ABD'de faaliyet gösteren bir şirket tarafından kısa süre önce yayımlanan raporda, Çin ordusunun ABD, Kanada, İngiltere ve Fransa'yı hedef alan bir dizi internet saldırısına kalkıştığı iddia edilmiştir. Risk Altındaki Varlıkların Artması Tehditlerin doğasının değişmesinin yanı sıra, olası saldırıların vereceği zararın da boyutları artmıştır. Özellikle daha çok sistemin ve bilginin sayısal sistemlere taşınması sonucunda olası saldırıların hasar verebileceği varlıklar da artmıştır. Bu eğilim özel sektöre yapılan saldırıların neden olduğu maddi zararlarının artması ile gözlemlenebileceği gibi, kritik altyapıların taşıdığı risk göz önüne alındığında çok net bir şekilde anlaşılabilmektedir. Kaynak: Dünya Ekonomi Forumu Global Riskler Raporu 2013 Buna karşılık bilgi teknolojilerinin taşıdıkları güvenlik risklerinin azaltılması ve bu teknolojilere olan güvenin artırılması için hem bireyler tarafından, hem de kurum ve kuruluşlar tarafından belli adımlar atıldığını görmekteyiz. Son beş yıl içerisinde pek çok ülkenin ulusal siber güvenlik stratejileri hazırlaması, bu risklere yönelik önlemlerin artırıldığının çok açık bir göstergesidir. Siber saldırılar konusunda ülkelerin birbirlerini bu konuda itham etme süreci başlamış bulunmaktadır. Soğuk savaş dönemlerindeki gibi bloklaşmanın olması beklenmemekle birlikte, dünyada süper güç olma yarışı içinde olan ülkeler arasında siber saldırıların başlatıldığını resmi düzeyde yetkililerin açıklamaları ile gözlemlemekteyiz. Bu konulara en tipik örnek, Çin Savunma Bakanlığı Sözcüsü Geng Yansheng, Çin'deki askeri websitelerin, yurtdışı "hacker" saldırılarının mağduru olduğunu açıklamasıdır. Geng Yansheng Beijing'de düzenlenen basın toplantısında, diğer ülkeler gibi Çin'in de internet güvenliği konusunda ciddi tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu belirtmiştir. Geng, Çin'in dünyada hacker saldırılarının 42 MAYIS 2013 başlıca mağdurlarından biri olduğunu söylemektedir. Sözcü Geng Yansheng, Çin Savunma Bakanlığı internet sitesi ile Çin Halk Kurtuluş Ordusu internet sitesinin uğradığı hacker saldırılarının, aylık ortalama 144 bine ulaştığını bildirdi. Geng, hackerlerin IP adreslerinin bu saldırıların % 62,9'unun ABD'den kaynaklandığını gösterdiğini öne sürmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde siber saldırılara maruz kalmış kuruluşların tecrübe ettikleri zarara bakıldığında her sektörde siber saldırıların etkilerinin büyüdüğü görülebilmektedir. Örneğin savunma sanayi kuruluşlarının ortalama yıllık siber saldırı maliyetleri 2010 yılında 16,3 milyon ABD doları iken, 2012 yılında 21,8 milyon ABD dolarına çıkarak yıllık ortalama % 16 oranında artmıştır. Benzer bir şekilde, finans sektöründe de bu rakam 12,3 milyon dolardan 16,4 milyon dolara çıkarak, yıllık %15 oranında artmıştır (Şekil 2). Şekil 2. Amerika Birleşik Devletlerinde Risk Altındaki Varlıkların Artışı Bkz. Kaynaklar 3 Şekil 3. Bilgi Güvenliği Alt Eksenleri • Siber güvenliğe yönelik Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi, • Mükemmeliyet merkezi kurulması ve akademik ve özel sektör araştırmalarının desteklenmesi. Bu tavsiyeler doğrultusunda 2012 yılında Ulusal Siber Büro (National Cyber Bureau) kurulmuş ve ulusal siber güvenlik strateji için hazırlık çalışmalarına başlamıştır Bkz. Kaynaklar 3 Ülkeler Güvenlik Politikalarını Nasıl Oluşturmaktalar? Bir ülkenin ulusal siber güvenlik stratejisi ve bu strateji etrafında atılan adımlar dört alt başlık çerçevesinde incelenebilmektedir: Yasal adımlar, yapılanma, yetkinlik geliştirme, uluslararası işbirliği (Şekil 3). Bu ihtiyacı dindirmek amacıyla 2003 yılında Güvenli Siber Uzay için Ulusal Strateji (National Strategy for Secure Cyber Space ) belgesi hazırlanmış ve üç adet hedef belirlenmiştir: • Kritik altyapılara yönelik siber saldırıların engellenmesi, • Siber saldırılara karşılık ulusal zayıflıkların azaltılması, • Siber saldırı sonucunda oluşabilecek hasarların azaltılması ve toparlanma sürecinin hızlandırılması. Kamu özel işbirliği ile hazırlanan ve 2011 yılında yayımlanan strateji içerisinde kısa vadede çözülmesi gereken sorunlara dair bir eylem planı sunulmuş ve hayata geçirilmeye başlanmıştır. Özellikle internetin açık ve özgür doğasının ve her türlü BİT kullanıcısının bilgi güvenliği konusunda belli bir sorumluluk aldığının vurgulandığı bu plan içerisinde hayata geçirilmesi öngörülen 5 adım tanımlanmış ve Siber Güvenlik Konseyi (Cyber Security Council) ve Siber Güvenlik Merkezi (Cyber Security Center) kurulması öngörülmüştür. • Tehdit ve risk analizlerinin yapılması, • Kritik altyapıların siber saldırılara karşı dayanıklılığının artırılması, • Olası BİT aksaklıkları ve siber saldırılara karşı becerilerin geliştirilmesi, • Bilişim suçlarına karşılık soruşturmaların yoğunlaştırılması ve siber saldırganların kovuşturulması, • Araştırma ve eğitim etkinliklerinin desteklenmesi. Kaynaklar: 1. http://turkish.cri. cn/781/2013/02/28/1s146473.htm 2. http://www.bilgiguvenligi.gov.tr/sonkullanici-kategorisi/girdigimiz-siteler-takip-miediliyor.html 3. Kalkınma Bakanlığı Raporu https://www.bilgiguvenligi.gov.tr/son-kullanicikategorisi/tehlike-cepte.html 4. İnternet ve Bilgisayar Güvenliği için Temel Önlemler; Koray Doğu, Microsoft 5.https://www.bilgiguvenligi.gov.tr/sonkullanici-kategorisi/internet-ve-bilgisayarguvenligi-icin-temel-onlemler.html Çizelge 2. Güvenli İnternet için Harekât Planı Bu doğrultuda Ulusal Sibernetik Çalışma Grubu (National Cybernetic Task Force) olarak adlandırılan bir uzman ekip kurulmuş ve incelemelerde bulunmuştur. Bu ekip 2011 yılının Ağustos ayında tavsiyelerini yayımlamıştır: • Doğrudan başbakana bağlı bir ulusal siber karargâhı kurulması, • Altyapılar ve sivil sektör ile ilgilenecek bir ofis kurulması, • Özel sektörde siber güvenliği teşvik edecek politikalar ve denetim mekanizmalarının oluşturulması, Bkz. Kaynaklar 3 MAYIS 2013 43 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü Bir ülkenin dünya pazarlarında rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi, küresel süreçlerde söz ve karar sahibi olabilmesi, ancak bilim ve teknoloji alanında gösterdiği başarıyla mümkündür. Bu nedenle tüm gelişmiş ülkeler; Ar-Ge çalışmalarını yaygınlaştırmak, bilgi üretmek, nitelikli insan gücünü verimli bir şekilde değerlendirmek, geliştirip ürettikleri yüksek katma değerli ürünleri dünyaya pazarlayabilmek için ileri teknolojinin üretimi ve kullanımına önem vermekte ve bu çalışmalar için büyük miktarda fon ayırmaktadır. Bilim ve teknoloji konusunda daha yetkin olmak ve teknoloji satan bir ülke konumuna gelmek, ülkemizin de en önemli hedeflerinden biridir. Bu hedefler doğrultusunda, ülkemizin bilim ve teknoloji vizyonu yeniden belirlenmiş ve bu vizyona ulaşılması amacıyla Ar-Ge desteklerinde önemli bir artış sağlanmıştır. Gelişmiş ülkelerde üniversitelerin bilgi birikimi ve bilimsel insan kaynağı potansiyeli ile özel sektör tecrübesi ve sermayesinin bir araya geldiği, üniversite-sanayi işbirliğinin en etkin mekanizmalarının biri olan teknoparklar, ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir, ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandırmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda 2001 yılında yürürlüğe giren 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri 44 MAYIS 2013 Kanunu, üniversite-sanayi işbirliği ile ulusal Ar-Ge, yenilikçilik ve teknoloji geliştirme çalışmaları için önemli bir alt yapı oluşturmaktadır. Bugün itibariyle; Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin (TGB) sadece bir ekonomik sistem olarak değil, teknolojiyi insanların yararına kullandıran, nitelikli istihdam yaratan, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltan ve çevre korumasına katkıda bulunan toplumsal bir sistem olduğunun görülmesi farkındalığı artırarak üniversitelerimiz için de özendirici olmuş, inovasyon konusundaki farkındalığın artırılarak toplumun tüm katmanlarına yayılmasında katkıda bulunmuştur. 2023 hedeflerine ulaşma noktasında, TGB’ler, Türkiye'nin Ar-Ge ve inovasyon politikasının en temel yapı taşı ve ülkede yaşanan teknolojik değişimin en önemli tetikleyicisidir. Bu nedenle, Bölgelerdeki gelişmelerin daha yakından takip edilerek, hangi alanlarda ne gibi ihtiyaçlar olduğuna ilişkin ilk ve önemli bir adım olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından TGB Performans Endeksi oluşturulmuştur. Bu çalışmada, bölgelerde ne tür değerlerin ortaya konması, TGB'lerin hangi alanlarda iyi olup hangi alanlarda eksik kaldıklarının tespit edilmesi ve zaman içinde yakaladıkları gelişmelerin takip edilmesi amaçlanmıştır. TGB Performans Endeksi; 32 TGB’den, 3 kategoride; 6 boyut, 14 alt başlık ve 36 parametreyi içerecek şekilde toplanan 2011 yılı verileri ile hesaplanmıştır. Endeks Metodolojisi Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Ölçüm Süreci TGB Endeks Faktörleri Girdiler Çıktılar Faaliyet & Katkı Devlet Destekleri ve Yönetici Şirket Harcamaları Ar-Ge Yetkinliği Kuluçka ve TTO Hizmetleri İhracat ve Firma Kompozisyonu İşbirliği ve Etkileşim Endekste Kullanılan 6 Boyut Boyut 1: Devlet Destekleri ve Yönetici Şirket Harcamaları (%20) 1.1. Yönetici Şirkete Sağlanan Destekler 1.2. Firmalara Sağlanan Muafiyetler 1.3. Yönetici Şirketin Yaptığı Harcamalar Boyut 2: Ar-Ge Yetkinliği (%25) 1.1. Ar-Ge Projeleri 1.2. Firmaların Ar-Ge Harcaması 1.3. Firmaların Yurtiçi Ar-Ge Gelirleri Boyut 3: İhracat ve Firma Kompozisyonu (%20) 1.1. Firmaların İhracat Verileri 1.2. Firma Kompozisyonu Boyut 4: Fikri Mülkiyet Hakları (%15) 1.1. Yurtiçi Patent Başvuru/Tescil Sayısı 1.2. Uluslararası Patent Başvuru/Tescil Sayısı 1.3. Faydalı Model/Marka Tescil Sayısı Boyut 5: Kuluçka ve TTO Hizmetleri (%8) 1.1. Kuluçka Programları Hizmeti 1.2. Teknoloji Transfer Ofisi Hizmetleri Boyut 6: İşbirliği ve Etkileşim (%12) 1.1. Üniversite – Sanayi İşbirliği 1.2. Firmalar Arası İşbirliği 1.3. Uluslararası İşbirlikleri Fikri Mülkiyet Hakları MAYIS 2013 45 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri 2011 Yılı Performans Endeksi Sonuçları Sıra 46 Teknoloji Geliştirme Bölgesi Endeks Sıralaması Devlet Destekleri ve Yönetici Şirket Ar-Ge Toplam Harcamaları Yetkinliği Puan (%20) (%25) Fikri İhracat ve Firma Mülkiyet Kompozisyonu Hakları (%20) (%15) Kuluçka ve TTO Hizmetleri (%8) İşbirliği ve Etkileşim (%12) 1 ODTÜ Teknokent Teknoloji 57,39 Geliştirme Bölgesi 9,34 14,46 13,90 7,18 4,98 7,53 2 İTÜ Arı Teknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesi 54,56 9,17 11,71 14,97 7,66 2,39 8,66 3 Batı Akdeniz Teknokenti Teknoloji Geliştirme Bölgesi 53,03 8,72 17,58 10,38 9,49 2,43 4,44 4 Gazi Teknopark Teknoloji 48,87 Geliştirme Bölgesi 10,60 13,93 9,52 3,96 2,62 8,23 5 Ankara Teknoloji Geliştirme Bölgesi 48,75 8,15 17,73 12,61 5,00 2,18 3,08 6 Ulutek Teknoloji Geliştirme Bölgesi 48,06 8,70 17,86 10,34 6,18 0,00 4,99 7 Selçuk Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 44,65 12,07 13,51 6,77 3,47 3,77 5,07 8 Erciyes Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 40,90 11,66 11,62 9,25 2,06 1,86 4,45 9 GOSB Teknopark Teknoloji 40,57 Geliştirme Bölgesi 8,84 14,89 11,44 2,49 0,00 2,92 10 TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Teknoparkı 40,45 11,65 13,15 9,16 5,07 0,00 1,43 11 Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 39,62 12,43 11,56 8,04 3,44 0,00 4,14 12 Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 38,61 10,18 15,38 6,80 3,72 0,00 2,54 13 Hacettepe Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 37,14 8,14 11,44 9,36 2,96 2,32 2,92 14 Trabzon Teknoloji Geliştirme Bölgesi 36,42 9,47 13,26 4,51 1,09 2,97 5,11 15 İzmir Teknoloji Geliştirme 36,07 Bölgesi 6,05 12,88 6,42 3,69 1,28 5,74 16 Ankara Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 35,33 7,27 14,42 7,90 0,55 0,00 5,18 17 Pamukkale Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 35,20 7,53 11,06 10,03 2,59 1,53 2,45 18 Fırat Teknoloji Geliştirme 34,48 Bölgesi 7,73 7,69 10,89 0,33 4,00 3,86 19 Gaziantep Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 34,15 10,49 13,65 7,44 0,00 0,00 2,57 20 Sakarya Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 33,25 8,89 7,75 8,34 3,28 2,49 2,50 21 Eskişehir Teknoloji Geliştirme Bölgesi 33,24 9,49 4,90 11,55 4,99 0,00 2,31 22 Mersin Teknoloji Geliştirme Bölgesi 31,62 6,01 6,53 10,61 3,85 1,52 3,09 23 İstanbul Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 29,65 12,59 3,63 8,29 0,61 0,26 4,27 24 Çukurova Teknoloji Geliştirme Bölgesi 29,04 8,21 13,06 3,15 0,00 1,11 3,51 25 Cumhuriyet Teknoloji Geliştirme Bölgesi 27,22 10,73 7,78 0,93 3,14 1,99 2,64 26 Erzurum Ata Teknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesi 26,66 7,63 13,80 2,87 1,32 0,00 1,04 27 Trakya Üniversitesi Edirne Teknoloji Geliştirme Bölgesi 25,00 4,77 11,44 4,32 3,40 0,00 1,06 28 Göller Bölgesi Teknoloji 25,00 Geliştirme Bölgesi 6,57 8,51 6,85 2,29 0,00 0,78 29 Kocaeli Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi 21,98 5,21 8,10 8,19 0,48 0,00 0,00 30 Düzce Teknopark Teknoloji 17,93 Geliştirme Bölgesi 9,41 3,23 3,51 1,00 0,00 0,78 31 Bolu Teknoloji Geliştirme 10,60 Bölgesi 5,00 0,15 1,86 0,00 0,00 3,59 32 Dicle Üniversitesi Teknoloji 3,25 Geliştirme Bölgesi 0,81 0,56 1,09 0,00 0,00 0,78 MAYIS 2013 28 Mart 2013 tarihinde gerçekleştirilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Zirvesi’nde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün tarafından açıklanan 32 TGB’ye ait endeks sonuçlarına göre; - ODTÜ TGB 57,39 puanla birinci, - İTÜ TGB 54,56 puanla ikinci, - Antalya Batı Akdeniz TGB 53,03 puanla üçüncü sıraya yerleşmiştir. Bir teknoparkın kurulması ve etkin bir şekilde faaliyete geçmesi zaman isteyen bir süreçtir. Bu nedenle, TGB'ler 2002-2004, 2005-2008 ve 2009-2011 yıllarında faaliyete geçen bölgeler olmak üzere sınıflandırılmış ve her grup kendi içlerinde yeniden değerlendirilmiştir. TGB'ler yaşları ve bulundukları illerin gelişmişlik düzeyleri açısından homojen bir yapıya sahip değillerdir. Bu nedenle, endeks sonuçları TGB'lerin birbirlerine karşı üstün ya da zayıf olduklarını göstermenin ötesinde, her bir bölgenin belirli özellikler açından üstünlük ve zayıflıklarını ortaya koyan gösteren bir mevcut durum analizi olarak değerlendirilmelidir. Zirve'de, yatırımcılar ve girişimciler bir araya getirilerek yatırımcıgirişimci buluşması sağlanmıştır. İstanbul’da yapılan 1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Zirvesi'nde 4 ayrı dalda 12 firmaya ödülleri verilmiştir. Yönetici Şirket Dalında; 7-10 yaş dalında 1. olan ODTÜ Teknokent TGB, 4-7 yaş dalında 1. olan Antalya Batı Akdeniz Teknokenti TGB, 0-3 yaş dalında 1. olan Yıldız Teknik Üniversitesi TGB’ye ödül verilmiştir. Büyük Firma Ödülleri Dalında; • Yıldız Teknik Üniversitesi TGB’nde gerçekleştirdikleri “Türkiye’de Üretilmeyen Skopin Esteri Türevi Zirve'de ödüller, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün tarafından sahiplerine verildi. • • Maddenin Endüstriyel Olarak Uygulanabilir Bir Prosesinin Geliştirilmesi” isimli projesi ile Neutec Ar-Ge A.Ş., Ortadoğu Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “Yazılım Tabanlı Telsizler” isimli projesi ile Aselsan Elektronik A.Ş., Bilkent Cyberpark teknoloji geliştirme bölgesinde gerçekleştirdikleri “Mobil Araç Takip Sistemi” isimli projesi ile Arvento Mobil Sistemler A.Ş. firmalarına ödül verilmiştir. Akademisyen Firmalar Dalında; • Hacettepe Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “Uzay Simülatörü Cihazı” isimli projesi ile Nanovak Ar-Ge Ltd. Şti., • İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “Doğal Bitkisel Ürünlerden Biyoaktif Bileşenlerin Saflaştırılması” isimli projesi ile Düag Tarım Makina Bitkisel ve Mikrobiyolojik Ürünler Ar-Ge Ltd. Şti., • Gebze Organize Sanayi Bölgesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “Temassız ve Motorlu Manyetik Kartlı Toplu Taşıma Ücret Toplama Sistemi” isimli projesi ile Adam Şirketler Grubu firmalarına ödül verilmiştir. Kuluçka Firma Dalında; • Erciyes Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “Ring Enjekte İplik Üretim Sistemi” isimli projesi TTE Tekstil Teknolojileri Ar-Ge Mühendislik Yazılım Tasarım Danışmanlık, • Gazi Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “Robotik • Taşıma Sistemleri” isimli projesi Robutel Elektronik Makine Yazılım Ltd. Şti., Şti ., İstanbul Teknik Üniversitesi Arı Teknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesinde gerçekleştirdikleri “İşaretli Sentetik Oligonükleotit (Dna) Üretimi” isimli projesi Sentromer DNA Teknolojileri Ltd. Şti. firmalarına ödül verilmiştir. 2013 Tarihi İtibarıyla Mevcut Durum Kurulan Bölge Sayısı 49 Faaliyette Olan Bölge Sayısı 34 Yönetici Şirket Personeli Sayısı 274 Bölgelerde Yer Alan Firma Sayısı 2.174 Bölgelerdeki Ar-Ge Personeli Sayısı 16.015 Destek Personeli Sayısı 3.483 Devam Eden Proje Sayısı 5.703 Tamamlanan Proje Sayısı 10.661 Tescil Edilen Patent Sayısı 322 İhracat 890 milyon Dolar Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. Cevahir Uzkurt ve ekibi. MAYIS 2013 47 Sanayi Üretiminde Artış… Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Şubat ayına ait sanayi üretim endeksini değerlendirdiği açıklamasında, 2013 yılı Şubat ayında sanayi üretiminin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,4 arttığını kaydetti. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 8 Nisan 2013 tarihinde yaptığı açıklamada; Türkiye’nin yeni büyüme patikasının hem kırılganlıkların azaldığı hem de Türkiye’nin uzun vadeli ve istikrarlı büyüdüğü bir patika olduğunu belirterek, “Orta Vadeli Programda yer alan yüzde 4’lük büyüme öngörüsünün rahatlıkla yakalanacağını söyleyebiliriz” ifadesini kullandı. Türkiye sanayisinin, dünyadaki tüm çalkantılara rağmen büyümeye devam ettiğine işaret eden Bakan Ergün, bu yıl ekonominin, kontrollü bir şekilde, geçen yıl elde edilen kazanımları koruyarak büyüyeceğini dile getirdi. Geçen yıldan farklı olarak iç tüketimin de büyümeye olumlu yönde katkı vereceğini ifade eden Ergün, 2012 yılının ortalarında başlayan kredi maliyetlerindeki düşüşün etkisinin gelecek aylarda iç talebe yansıyacağını bildirdi. Ergün, “Ayrıca, geçen yıl ertelenen yatırım ve tüketim talebi önümüzdeki aylarda iç talep 48 MAYIS 2013 kanalıyla büyümeye yansıyacaktır. Bütün bunlara ek olarak ihracatın büyümeye devam edeceğini de göz önüne aldığımızda Orta Vadeli Programda yer alan yüzde 4’lük büyüme öngörüsünün rahatlıkla yakalanacağını söyleyebiliriz“ diye konuştu. Ana unsur hızlı ama kalıcı büyüyebilmek Yerel ve uluslararası yatırımcıların baktığı asıl unsurun “hızlı ama kalıcı büyüyebilmek” olduğunu belirten Ergün, Türkiye’nin artık iki ana hususu gerçekleştirdiğini ve kendi bulunduğu coğrafyada bunu gerçekleştirebilen nadir ülkelerden olduğunu vurguladı. Bakan Ergün, şunları kaydetti: “Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye ilgisinin altında da bu yatmaktadır. Bugün açıklanan sanayi üretimi endeksini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu verileri yakından izliyoruz. Bunlar kısa dönemli istatistiklerdir ve uzun dönemli büyümenin bir parçasıdır. Fakat Türkiye gerektiğinde soğukkanlı bir şekilde gerekli önlemleri alacak enstrümanlara sahiptir. Ülkenin gelişmiş piyasa ekonomilerinin kriz içinde olduğu bu ortamda dahi başarılı olmasının altında güven ve disiplin yatmaktadır. Aslında ekonomi yönetimi olarak bizi krizin kaynağı olan ülkelerden ayıran nokta da budur.” Daha yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi Bakan Ergün, gelinen noktada Avro Bölgesinin yüzde 12 gibi tarihinin en yüksek işsizlik oranlarıyla, bankacılık krizleri, kamu borç krizleriyle uğraşırken Türkiye’nin tüm bu konularda sağlam durabilmesinin proaktif ve riskleri iyi değerlendiren, gerekli önlemleri zamanında alabilen bir ekonomi yönetiminin sonucu olduğuna dikkati çekti. Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye işlerin iyi gittiği zamanda radikal önlemleri alabilmiş, dolayısıyla işlerin bozulduğu dönemde dayanıklılığını artırmıştır. Bu açıdan bakıldığında Avro Bölgesi ülkelerinin Türkiye’den alacakları çok ders vardır. Türkiye yapısal önlemleri almaya, sistemde gerektiğinde iyileştirmeler yapmaya ve bunları kararlılıkla uygulamaya hâlâ devam etmektedir. Türkiye’nin uzun vadede önünü açacak en önemli konu daha yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi ve Türkiye’nin rekabetçiliğinin artırılmasıdır. Bunun için Bakanlık olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin artırılması, girişimciliğin desteklenmesi ve üniversitelerle sanayinin işbirliği yapması, markalaşma konuları şu anda en çok ilgilendiğimiz konulardır. Bakanlık olarak, bu alanlarındaki desteklerimiz her geçen gün artıyor. Önümüzdeki dönemde Ar-Ge’ye, inovasyona dayalı iş fikirlerinin arttığı ve Türkiye’de ana gündemin bu fikirlerin ve buradan çıkan yaratıcı projelerin olduğu bir iklime sahip olacağız.” Üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofislerine 1’er Milyon Lira Destek Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TÜBİTAK aracılığıyla, üniversitelerdeki bilimsel çalışmaların sanayiyle buluşmasını sağlamak amacıyla 10 yıl boyunca teknoloji transfer ofislerine 1’er milyon Lira destek vereceklerini bildirdi. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanlık Binası’nda 9 Nisan 2013 tarihinde düzenlenen “1513 Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) Destek Programı” İmza Töreni’nin açılışında konuşan Bakan Ergün, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında en kritik rol oynayacak kurumların başında üniversitelerin geldiğini belirterek, “Üniversitelerimiz, bir yandan kendileri dünya sıralamalarında üst sıralara tırmanırken diğer yandan hayata ait diğer tüm alanların da yükselmesine zemin hazırlayacaklar” dedi. Türkiye’deki üniversitelerin sayısını ve etkinliğini artırmaya büyük önem verdiklerini dile getiren Ergün, “Ancak daha da önemlisi mevcut üniversitelerimizin niteliklerini, kapasitelerini artırmak için de yoğun bir gayret gösteriyoruz. Bu açıdan, Bakanlığımızın hem üniversiteye hem de sanayiye bakan yeni yüzünü hepimiz çok önemsemeliyiz” diye konuştu. Üretilen bilginin teknolojik, yenilikçi, yüksek katma değerli ürün ve üretim sistemlerine dönüşmesinin sağlanması gerektiğini dile getiren Ergün, “Yani üniversite-sanayi işbirliğini tesis etmemiz gerekiyor. Üniversite-sanayi işbirliğinin en önemli platformlarından biri olan teknoparklarla ilgili çok önemli gelişmeler yaşıyoruz. Bugün ülkemizde 34 tanesi faal olmak üzere 49 teknoloji geliştirme bölgesi kuruldu” dedi. Bakan Ergün, gerçekleştiren destek programıyla üniversite-sanayi işbirliği alanında çok önemli bir adım daha atıldığını ifade ederek; “TÜBİTAK aracılığıyla, üniversitelerdeki bilimsel çalışmaların sanayiyle buluşmasını sağlamak amacıyla 10 yıl boyunca teknoloji transfer ofislerine 1’er milyon Lira destek vereceğiz. 10 yıl boyunca bu destek sürecek. Ancak her yıl teknoloji transfer ofislerinin performansına bakacağız. Önümüzdeki yıl da 10 TTO daha destekleyeceğiz. Belki de ileride desteğe ihtiyaçları kalmayacak” diye konuştu. TTO destek programına 39 üniversiteden proje başvurusu geldi Destek programına 39 üniversiteden proje başvurusu geldiğini kaydeden Bakan Ergün, bu başvuruların, teknoloji transfer ofisinin deneyimi, yetkinliği, personel yapısı, projenin hedefleri, çıktıları ve iş planı gibi kıstaslara göre değerlendirdiklerini anlattı. Bu yıl, Boğaziçi, Ege, Gazi, Hacettepe, Koç, ODTÜ, Özyeğin, Sabancı, Selçuk ve Yıldız Teknik üniversitelerindeki teknoloji transfer ofislerini destekleyeceklerini ifade eden Ergün, üniversite bünyesinde çok değerli çalışmaların, araştırmaların yapıldığını söyledi. Üniversiteler, başrol oyuncusu Ergün, 10 üniversitede kurulu ofislere verilecek destekle bu önemli birimleri çok daha etkin yapılara dönüştüreceklerine vurgu yaparak, üniversitelerin, ülkenin kalkınmasında ve hedeflere varmada yardımcı unsur değil, başrol oyuncusu olduklarını söyledi. Üniversiteleri bu başrole uygun özelliklerle buluşturmak, üniversite sanayi işbirliğini artırmak amacıyla bu adımları attıklarını ifade eden Ergün, “Ülkemizin 2023 yılı hedeflerine ulaşmasında bu tür çalışmaların büyük önem taşıdığını biliyoruz. Bundan sonra da üniversitelerimizi, akademisyenlerimizi ve üniversite-sanayi işbirliğini desteklemeye, geliştirmeye ve buna benzer çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi. Konuşmaların ardından, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, desteklenecek üniversitelerin rektörleriyle sözleşmeyi imzaladı. MAYIS 2013 49 Bilim ve Teknolojide Türkiye-Karadağ İşbirliği Anlaşması İmzalandı Türkiye ve Karadağ arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması imzalanması dolayısıyla 12 Nisan 2013 tarihinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Toplantı Salonu’nda tören düzenledi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, törende yaptığı konuşmada anlaşma ile iki ülke ilişkilerinin çok daha zengin bir zemine taşınacağını belirtti. İmzalanan anlaşmayla ortak Ar-Ge projeleri, Avrupa Birliği (AB) programlarına katılım, bilim insanı, uzman ve araştırmacı değişimi, ortak bilimsel toplantılar gerçekleştirme gibi konularda kararlar alınacağını ifade eden Bakan Ergün, Türkiye olarak bütün ülkelerle kalıcı ve yapıcı ilişkiler kurmak istediklerini ve bu ilişkileri, karşılıklı kazan-kazan prensibi etrafında geliştirdiklerini söyledi. Ergün, Balkan coğrafyasının Türkiye açısından son derece önemli olduğunu belirterek, Karadağ ile Türkiye arasındaki 50 milyon Dolar seviyesinde olan dış ticaret hacminin artması gerektiğine dikkati çekti. Nihat Ergün, “Türkiye olarak hem tecrübelerimizi Karadağlı dostlarımıza aktarmak hem de Karadağlı dostlarımızın Balkanlardaki tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz” diye konuştu. Ekonomiler sanayi üretimine dayanmalı Bakanlığın ismini ve yapısını iki yıl önce değiştirdiklerini hatırlatan Ergün, bu değişim ve dönüşümde işin merkezine sanayiyi koyduklarını ifade etti. Ekonomilerin sanayi üretime dayanması gerektiğinin altını çizen Ergün, “Ekonomileri sanayi üretimine dayanmayan ülkeler dünyadaki her türlü rüzgârdan çok kolay etkilenir, sanayi üretimine dayanan ülkeler ise kolay kolay bu rüzgârlardan etkilenmez” değerlendirmesinde bulundu. Bakan Ergün, sanayi ürünlerinin yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayanması gerektiğini belirterek, bunları oluşturmak için de bilgiye ihtiyaç duyulduğunu, söz konusu bilginin merkezinin ise üniversiteler olduğunu dile getirdi. Üniversitelerdeki bilgiyi, 50 MAYIS 2013 üretim süreçlerine ve teknolojiye dönüştürmek gerektiğini kaydeden Ergün, şöyle konuştu: "Hem Bakanlığımız bünyesinde hem Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumundaki (TÜBİTAK) hem de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığındaki (KOSGEB) modeller, üniversite-sanayi işbirliğini destekleyen modeller haline dönüştü. Eğer üniversite ile sanayi ortak bir iş yapıyorsa, burada proje bedelinin yüzde 75'ine kadar olan kısmı finanse ediyoruz. Bu, hem üniversite öğretim üyelerini hem de sanayicileri birlikte iş yapmaya yönelten önemli bir mekanizma olarak işliyor. Üniversitelerle sanayicileri yan yana getiriyoruz. Bütün üniversitelerin bu işbirliğiyle teknopark kurması gerektiğini anlatıyoruz. 10 yıl önce iki teknoparkımız varken, şimdi bu teknoparkların sayısı 50'ye yaklaştı. Sizin yardımınızla teknoparkları kuracağız Karadağ Bilim Bakanı Sanja Vlahovic de bilim ve teknoloji alanında imzalanan anlaşmanın zamanlama açısından başarılı olduğunu söyledi. Vlahovic Karadağ Bilim Bakanlığının iki yıl önce kurulduğunu ifade ederek, bu dönem içerisinde bilim ve teknoloji alanındaki yatırımları üç katına çıkarmayı başardıklarını belirtti. Vlahovic, Dünya Bankası ve AB fonlarından yararlanarak birçok adım attıklarını belirterek, “Türkiye'nin kurumlarıyla işbirliği yaparak teknoparkların kurulması konusunda önemli bir adım atmış olacağız” dedi. Sanja Vlahovic, anlaşma ile iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir başlangıç olacağını vurgulayarak, TÜBİTAK’la da protokol imzalayacaklarını söyledi. Konuşmaların ardından, Ergün ve Vlahovic, Türkiye ve Karadağ adına bilim ve teknoloji alanında işbirliği yapılmasını öngören anlaşmayı imzaladılar. TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) “Endüstriyel Simbiyoz ve Temiz Üretim Ar-Ge Proje Pazarı” Etkinliği Adana’da Gerçekleştirildi Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı Şirketi desteğiyle Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) tarafından yürütülen “İskenderun Körfezi'nde Endüstriyel Simbiyoz Projesi” kapsamında, sürdürülebilir üretim konusunda üniversiteler, araştırma kurumları, sanayi kuruluşları ve finansman sağlayıcılar arasında proje işbirlikleri yaratılması amacıyla düzenlenen “Endüstriyel Simbiyoz ve Temiz Üretim Ar-Ge Proje Pazarı” etkinliği 11 Nisan 2013 tarihinde Adana Sanayi Odası'nda gerçekleştirildi. Adana Sanayi Odası, Çukurova Üniversitesi, TTGV ve Adana ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezi (ÜSAM) işbirliğinde “Simbiyotik Yaşam Endüstriye Uyarlanıyor” başlığıyla düzenlenen etkinlikte endüstriyel simbiyoz ve temiz üretime yönelik Ar-Ge projeleri ve proje fikirleri sunuldu. Üniversiteler, sanayi kuruluşları, kamu kurumları araştırma kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarından 100’ü aşkın katılımcının hazır bulunduğu etkinliğin başlıca temaları Atık Yönetimi ve Atıkların Değerlendirmesi, Kaynak Yönetimi ve Kirliliğin Önlenmesi, Enerji Yönetimi ve Bilgi, İletişim ve Yönetim Sistemleri olarak belirlendi. Etkinliğin açılış konuşmaları; Adana Vali Yardımcısı Azim Yeşil, Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Hasan Fenercioğlu, TTGV Yönetim Kurulu Üyesi ve Kalkınma Bakanlığı Araştırma, Geliştirme ve Girişimcilik Dairesi Başkanı Süleyman Alata, ADASO Yönetim Kurulu Başkanı Sadi Sürenkök, BP Türkiye Ülke Başkan Yardımcısı Hakan Türker ve ÜSAM Genel Koordinatörü Prof. Dr. Hamit Serbest tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Göksel Demirer ve TTGV Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş, Endüstriyel Simbiyoz ve Ar-Ge konusunda dünyadaki örnekleri ve ülkemizde yürütülen proje konusundaki gelişmeleri paylaştı. Bu kapsamda, “İskenderun Körfezi’nde Endüstriyel Simbiyoz Projesi – Uygulama Aşamasının 2011 yılı itibarıyla başlamış olup 2013 yılı içinde tamamlanacağı belirtildi. Türkiye’de ilk kez söz konusu proje ile yaygınlaştırılmaya başlanan endüstriyel simbiyoz kavramının “endüstriyel işletme arasında madde (atık, yan ürün, vb.) ve enerji değişimi başta olmak üzere, her türlü kaynağın (hammadde, enerji, su, insan, arazi, vb.) etkin kullanılması ve optimize edilmesine yönelik işbirliği yoluyla hem çevresel performansı hem de rekabet gücünü artıracak uzun süreli ortaklıklar kurulması olarak tanımlandığı ifade edildi. Proje kapsamında bugüne kadar belli bir ölçekte endüstriyel simbiyoz olanaklarının ve fırsatlarının belirlendiği, bölge açısından öncelikli sektörler, atıklar ve alanların pek çoğunda çeşitli Ar-Ge çalışmaları gerçekleştirildiği ifade edildi. Önemli bir sanayi bölgesi olmasının yanı sıra enerji ve tarım sektörlerinin de dikkati çektiği, çok sayıda organize sanayi bölgesinin olduğu bir bölge konumunda olan İskenderun Körfezi çevresinin endüstriyel simbiyoz ve temiz üretimin gelişimi için ciddi bir potansiyele işaret etmekte olduğu vurgulandı. Bu kapsamda endüstriyel simbiyoz ile ilgili alanlar öncelikli olmak üzere, temiz üretim de dahil olarak “sürdürülebilir üretim” yaklaşımını destekleyen Ar-Ge çalışmaları yapan, yeni ürün/süreç geliştiren, sanayiye aktarmak isteyen araştırmacılar (ve girişimciler) ile sanayicinin ve talep tarafındaki diğer paydaşların bir araya getirilmesine yönelik olarak planlanan Ar-Ge Proje Pazarı etkinliğinde 22 üniversite/ araştırma merkezinin ve 14 özel sektör temsilcisi kuruluşun katılımıyla Yapı Malzemeleri ve İnşaat; Tarım, Hayvancılık ve Gıda; Kimya, Tekstil ve Metal İşleme ile Enerji, Enerji Yönetimi ve Bilişim Sektörlerindeki farklı proseslere ilişkin Temiz üretim ve Endüstriyel Simbiyoz olanaklarına ilişkin 40'ı aşkın proje sunuldu. Sunulan projeler arasında sanayi atıklarının yol dolgularında değerlendirilmesi, baca gazı atığından su ve enerji tasarrufu sağlanarak gübre elde edilmesi, termik santrallerden çıkan atık sıcak su ile ısıtılan seralarda sebze yetiştiriciliği, endüstriyel atıklardan elektrik üretimi, tarımsal ve hayvansal atıklardan biyogaz ve enerji üretimi gibi uygulamalar sanayiciler arasında büyük ilgi uyandıran örnekler arasında yer aldı. Proje sunuşlarının ardından Ar-Ge aşamaları tamamlanmış ve sürmekte olan projelere ilişkin olanaklar konusunda araştırmacılar, sanayi kuruluşları ve diğer paydaşlar arasındaki işbirliklerini geliştirmeye yönelik ikili görüşmeler gerçekleşti. Etkinlik Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TTGV, TÜBİTAK, KOSGEB ve Kalkınma Ajansları tarafından sağlanan Ar-Ge/Ticarileştirme Projelerine Yönelik Finansman Olanakları oturumu ile sona erdi. Ar-Ge Proje Pazarı Etkinliği sunuşlarına http://projepazari.endustriyelsimbiyoz.org// adresinden ulaşılabilir. MAYIS 2013 51 Sustainable Production “Sustainable Production Symposium” has been carried out in Ankara ‘’Sustainable Production Symposium’’, with the theme of ‘’Turkish Industrialist Plans the Future: Towards Sustainable Industry with Cleaner Production’’ has been carried out in April 10, 2013 under the cooperation of Republic of Turkey Ministry of Science, Industry and Technology Directorate General for Productivity and Hacettepe University Centre of Environmental Practice and Research. 52 Why is sustainability important for business world? We have entered a new world order in which business interests are not in conflict with societal interests and beside economic and profit oriented perspective, social and environmental matters have become company’s responsibility because of the sustainability fact in our day. Sustainability in business world means understanding risks and opportunities that daily trends bring to firms and reorganizing the operations, products and services of companies in that direction. It is not possible for companies that do not follow these developments to survive. Sustainability practices, which would influence companies and business practices in a fundamental way, ranges according to companies and sectors. Stating the current situation clearly has been important for identifying risks and opportunities accurately. responsibility’ in recent years and has focussed on projects of increasing energy efficiency and environment friendly technologies stressing least environmental harm. The results show the success of the investments that have been made by iron-steel industry. Hereafter, steel sector would continue to pay special attention about environmental sensibility as it has done till today, with the awareness of the fact that sustainable production is a requirement of modern civilization understanding. Sustainable Steel Production Turkish steel sector has made total 5 billion dollars of investment concerning projects for increasing energy efficiency and decreasing emission in last 5 years. Iron and steel industry, which has been a leading sector by producing raw material for different sectors including white goods, automotive, machine manufacturing industry and construction, has changed ‘productionfocussed company’ perspective with ‘corporate social Sustainable Production Project in Ak Gıda Projects and betterments of sustainable production are carried out every year in Ak Gıda in line with corporate culture of Yıldız Holding. Leading practices of sustainable production are as follows: Diminution of solutions used for recycled system washing with the aim of saving chemicals, water and energy; minimization the need for package for product units with package optimization, saving energy by changing MAY 2013 low level of productive engines with more productive ones; saving natural gas by gaining heat energy from chimney gas in natural gas cogeneration system and led lighting in factory-wide. production facilities to the most productive level, to protect water quality in water basins and to carry out waste water management at the best level with the goal of being a model implementing company. Marks & Spencer Global Plan A Project Marks & Spencer, embodying many projects for diminishing the effects of global warming, has started Plan A in 2007. The aim of the project is to be the most sustainable brand in 2015 and afterwards. When the pressure of limited resources, growing social injustice and the desire for living more healthy are taken into consideration, Plan A has focussed on these three global problems. Plan A has been put into practice under 7 headings involving 180 commitments with the aim of ending the project by 2015. Because we do not have a B plan. Arçelik A.Ş. and Sustainability Activities The sustainability strategy of Arçelik A.Ş. includes a perspective beyond acting as a global organization and creating production centres, employment, supply, sale and service network in many countries. Arçelik A.Ş. works not only for creating economic value but also for sustainable development in the countries with leading operations in social and environmental issues. Coca-Cola Drinks and Sustainability Activities Since the devastating effects of global warming and decline of natural resources present a serious threat for our world, a sustainable business model is an obligation. Coca-Cola drinks fulfils its responsibilities with the awareness of the fact that we can survive as long as the world survives. In this direction, it has been crucial for our sector and Coca-Cola system to cover environment-friendly practices. Coca-Cola exercises all of its activities by putting sustainability approach in centre. ‘Water Management’, ‘Sustainable Packaging’ and ‘Energy Management and Struggle with Climate Change’ have been our main focus points in terms of managing environmental effects stemming from our activities. As one of the fastest growing partner of the world’s biggest drink system we accept water management as the most critical area of our sustainability strategy. With the perspective of ‘producing more drinks by using less water’; we aim to bring water use in our Energy efficiency has been stated as the most effective way to decrease carbon emission in our struggle with climate change. When white goods are evaluated, 95 percent of carbon emission takes place in the stage of using products. Taking this fact into consideration, developing products with high energy efficiency has been one of the most important goals of Arçelik A.Ş. in research and development. In line with this, leading products in energy efficiency have been developed. Pro-active Environment Management in TOFAŞ TOFAŞ aims to operate and develop a pro-active environment management system in the framework of sustainable development principle. As a requirement of its environment policy, TOFAŞ targets for diminishing the waste in its resource and recycling them as far as possible. 97 percent of industrial waste has been recovered in this scope and the remaining waste has been used as alternative energy resource in cement factories. Productivity in resource use has been managed in all production processes in TOFAŞ’s Bursa factory with 5R improvement (Refuse, Reduce, Reuse, Recycle, Recover) in line with sustainability principles. MAY 2013 53 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi ÜreƟm Endeksi (2010 Ort.=100) - 7ŵalat Sanayi ÜreƟm Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial ProducƟon Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry ProducƟon Index (2010 Avg.=100) 140 135 130 125 123,7 116,1 117,2 120 117,0 116,5 110 105 100,0 100 98,5 100,0 93,7 88,6 95 87,4 98,9 90 92,4 85 98,3 80 114,0 103,4 116,4 105,8 116,7 112,3 110,1 106,1 100,0 100,0 104,6 Sanayi ÜrĞƟm Endeksi Industrial ProducƟon Index 87,3 86,1 106,9 121,4 110,5 115 117,7 113,9 7malat Sanayi ÜrĞƟm Endeksi Manufacturing Industry ProducƟon Index 75 70 Kaynak: TÜİK- Source: TURKSTAT 7ŵalat Sanayi Kapasite KullanŦm OranŦ (%) Capacity UƟlizaƟon Rate of Manufacturing Industry (%) 76,0 75,4 75,0 74,7 74,7 74,6 74,9 74,8 74,3 74,0 74,0 74,0 73,0 73,6 72,7 72,5 72,4 72,2 72,0 71,0 70,0 2010 2011 Ortalama Ortalama Nisan 2012 MaLJŦs 2012 Haziran 2012 Temmuz 2012 AŒustos 2012 2010 Average April 2012 May 2012 June 2012 July 2012 August 2012 2011 Average Eylül 2012 September October 2012 2012 Kaynak: Merkez Bankası- Source: Central Bank of the Republic of Turkey 54 MAYIS 2013 Ekim 2012 KasŦm 2012 AraůŦk 2012 November December 2012 2012 Ocak 2013 bubat 2013 Mart 2013 January 2013 February 2013 March 2013 BİLİM ve TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve SeçilmiƔ OECD Ülkelerinde 1000 ÇaůŦƔan BaƔŦna AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2011) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full Ɵme equivalent) (2011) Türkiye ve SeçilmiƔ OECD Ülkelerinde Toplam AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ YŦůůŦk Büyüme OranŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2011) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full Ɵme equivalent) (2011) 1000 ÇaůŦƔĂn BĂƔŦna ArĂƔƨrmacŦ SayŦƐŦ Total ResearchersPer Thousand Total Employment 18,0 AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ YŦůůŦk Büyüme OranŦ Total Researchers Compound Annual Growth Rate 90,0% 16,0 80,0% 14,0 70,0% 12,0 60,0% 10,0 50,0% 8,0 40,0% 6,0 30,0% 4,0 20,0% 2,0 10,0% 0,0 0,0% -2,0 Yunanistan Greece Türkiye Turkey Slovak CumhuriyĞƟ Slovak Republic Portekiz Portugal Polonya Poland Meksika Mexico Macaristan Hungary Kore Korea Kanada Canada Japonya Japan 7talya Italy 7spanya Spain 7rlanda Ireland 7ngiltere United Kingdom Hollanda Netherlands Fransa France Çek CumhuriyĞƟ Czech Republic Belçika Belgium Avrupa BirůŝŒŝ (27 Toplam) EU27 total Almanya Germanyy -10,0% Kaynak: TÜİK, OECD MSTII - Source: TURKSTAT, OECD MSTI Türkiye' de ve SeçilmiƔ OECD Ülkelerinde Toplam AraƔƨrmacŦ SayŦsŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2002 - 2011) Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full Ɵme equivalent) (2002 - 2011) Türkiye' de Toplam AraƔƨrmacŦ SaLJŦsŦ YŦůůŦk Büyüme OranŦ (Tam zaman eƔdeŒeri) (2011) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full Ɵme equivalent) (2011) 800.000 40,0% Japonya - Japan 700.000 35,0% Almanya Germany 600.000 30,0% Kore - Korea 500.000 25,0% 7ngiltere United Kingdom 400.000 20,0% 300.000 15,0% 200.000 10,0% 100.000 5,0% 0 0,0% 7spanya - Spain Türkiye - Turkey Meksika - Mexico 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Macaristan Hungary Türkiye YŦůůŦk Büyüme OranŦ Annual Growth Rate of Turkey Kaynak: TÜİK, OECD MSTII - Source: TURKSTAT, OECD MSTI MAYIS 2013 55 ULUSAL ve ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak:: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source:: National Productivity Statistics of Turkey Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak:: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source:: National Productivity Statistics of Turkey 56 MAYIS 2013 Kaynak: Ulusal Verimlilik İstatistikleri Source: National Productivity Statistics of Turkey Toplam Sanayi / Total Industry Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying Sanayinin Kısımları İmalat / Manufacturing Sections of Industry Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme/ Electricity, Gas, Steam And Air Conditioning Supply ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods Ana Sanayi Grupları DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods Main Industrial ENJ – Enerji / E- Energy Groups (MIGs) SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı … Manufacture of wood and of products of wood and cork… Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması / Printing and reproduction of recorded media Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı / Manufacture of coke and refined petroleum products Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı / Manufacture of chemicals and chemical products Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı / Manufacture of other non-metallic mineral products Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç) Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı Manufacture of computer, electronic and optical products Elektrikli teçhizat imalatı / Manufacture of electrical equipment Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı / Manufacture of machinery and equipment n.e.c. Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment Mobilya imalatı / Manufacture of furniture Diğer imalatlar / Other manufacturing Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı / Repair and installation of machinery and equipment 110,1 92,4 126,6 91,4 117,8 108,3 102,4 103,7 102,8 188,5 197,7 122,5 126,1 162,3 206,7 116,0 133,6 137,0 136,4 154,1 135,2 119,4 141,8 149,2 171,1 174,28 184,3 128,8 95,0 91,8 99,1 89,45 91,9 90,4 113,3 130,6 119,2 114,5 108,6 88,5 107,2 107,2 100,0 102,9 119,9 104,8 105,2 95,6 85,4 107,2 91,5 64,7 80,1 84,7 112,5 114,9 91,9 103,7 102,4 108,5 100,5 69,9 108,2 98,7 116,8 111,3 104,0 107,8 98,4 100,6 95,6 94,8 104,0 103,1 102,2 103,0 104,0 113,4 109,8 113,5 107,3 100,1 105,7 74,3 131,1 150,0 118,1 104,8 115,6 147,6 114,8 124,6 116,4 138,1 109,6 96,9 105,3 161,1 95,6 109,8 99,6 2012 109,3 119,4 123,5 129,1 127,9 119,8 102,7 117,9 155,7 117,2 130,1 114,7 135,3 116,6 99,6 99,9 137,0 98,8 108,6 104,1 2011 121,9 125,3 139,9 140,2 95,8 93,6 123,7 119,1 115,8 102,7 117,9 130,8 117,2 130,1 114,7 135,3 116,6 97,5 103,1 146,2 102,9 111,9 104,7 2010 106,7 105,6 114,7 117,2 114,3 116,0 127,4 126,8 106,2 99,4 82,3 85,9 116,6 109,3 112,9 122,9 107,0 105,7 104,6 136,5 104,8 116,1 111,0 112,9 90,6 95,1 116,1 137,3 97,1 105,4 95,8 2009 105,7 107,2 107,4 112,6 107,4 101,3 106,3 136,5 104,3 110,7 105,7 112,7 106,2 97,5 117,1 155,9 94,5 99,0 92,7 2008 247,3 292,6 107,7 95,0 107,6 128,4 106,2 106,0 106,7 107,0 108,5 98,5 109,2 127,2 98,8 107,1 95,1 2007 115,6 131,2 153,7 184,7 212,7 104,5 97,0 104,5 119,0 104,6 101,4 104,9 102,9 102,1 101,0 102,0 117,4 103,9 101,3 109,3 2006 Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2005 Avg.=100) ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS