PDF Indir

Transkript

PDF Indir
REFERANS | HAKKINDA
Page 1 of 3
REFERANS | Yazdır
Vitali'siz Vakko, ikinci kuşakla nereye koşuyor
20.12.2007 | Ayten Güvenkaya | Haber
Kurucusu Vitali Hakko'nun vefatı ile yeni bir döneme başlayan Vakko'nun gelecek dönemde nasıl bir
yol izleyeceği merak konusu. İkinci kuşak, ihracatta ve Türkiye'de daha da hızlı büyümenin
planlarını yapıyor.
Türk hazırgiyiminde "lüks"ün kitabını yazan küçük bir dev adamdı Vitali Hakko. Kurucusu olduğu Vakko'yu
lüksün zirvesine yerleştirip geçen hafta hayata gözlerini yumdu.
Şimdi merak edilen soru, Vitali'siz Vakko'nun bundan sonra nereye koşacağı? Cenaze töreninde giydiği
beyaz işçi önlüğü ile "rahat uyu, izindeyim" mesajı veren oğul Cem Hakko, yeğenleri Jeff ve Alberto,
kardeşi Albert, Vitali'siz Vakko'yu büyütmeye devam edebilecek mi?
Gerek sektörün önde gelen isimlerine gerekse marka uzmanlarına göre Vitali Hakko, geride bıraktığı genç
ekibe Vakko ruhunu çok iyi aşıladı. Şirkette genç kuşağın önünü açma konusunda doğru birçok şirkete
örnek olacak doğru adımlar attı. Ölümünün ardından Vitali'nin, Vakko'nun nereye koşması gerektiğini bile
yıllar önce hesapladığı ortaya çıktı.
İkinci kuşağın devreye girmeye başladığı yıllarda kuşaktan kuşağa geçişi için profesyonellerin kapısını
çalan Vakko'ya bu hizmeti veren kişilerden Family Business Advisors'ın sahibi Haluk Alacaklıoğlu "İkinci
kuşağa geçiş şirketler için en sancılı süreçtir. Vitali Hakko bu konuda Türkiye'de önemli bir örnek oldu"
diyor.
1980'li yıllarda şirkette etkinliği artan Cem ve Jeff Hakko liderliğindeki ekip, Vakko Tekstil'i giyim, kozmetik,
aksesuar ve medya gibi alanlarda faaliyet gösteren dev bir holdinge dönüştürdü. Almanya'da açtıkları
mağazalar ile markayı yurtdışına taşıyan Cem ve Jeff, son üç yıldır ise holdingin en tepe iki koltuğuna
yerleşti.
Henüz acısı taze olmasına rağmen Vakko Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jeff Hakko "ustasız"
Vakko'nun yol haritası hakkında şu ipuçlarını veriyor: "Büyük bir miras bırakıldı bize, çok da önemli bir isim
tarafından. Onun öğrettiği gibi, detaycı bir üslupta, Cem ile birlikte lüksün en iyisini yapmaya devam etme
mecburiyetindeyiz. Değişen dünya şartlarına ayak uyduracağız. İhracatta ve Türkiye'de geldiğimiz noktada
durmak yok, çok daha ilerde olmak istiyoruz. Vitali Hakko'nun gösterdiği yoldan sapmadan, pırıltısını,
tılsımını eksik etmeden.. Güzel günleri paylaşmak için keşke ömrü vefa etseydi."
Son yıllarda devreye sokulan projelerin Vitali Hakko'nun bilgisi dahilinde genç ekip tarafından yaratıldığını
söyleyen Jeff Hakko, "Vakko artık Vitali Bey'in yıllarca tek başına sırtladığı Vakko değil. Ekip halinde
çalışıyoruz. Bu sayede de Vakko'yu büyük bir marka haline dönüştürmeyi başardık" diyor.
Vakko'nun genç nesilin elinde nasıl bir yol katettiğini anlamak için öncelikle rakamsal verilere göz atmak
gerekiyor. Son on yıllık dönemde Vakko Tekstil'in cirosu 19 milyon YTL'den 114 milyon YTL'ye çıktı. Eşarp
ve gömlek markası olarak bilinen Vakko'nun ürün gamı geniş bir alana yayıldı.
Sıfırın altından yarattı
Vitali Hakko, Hayatım Vakko kitabında da bahsettiği gibi, "sıfırdan değil, sıfırın altından" yarattı Vakko'sunu.
Daha çocuk yaşlarda belliydi girişimci ruhu, inovatif yapısı. Yedi yaşında mahallesinde "Vitali'nin Yedikule
Sineması"nı kurmaya çalıştı. Gaz lambası düşüp, filmler alev almasaydı, belki de sinema endüstrisindeki bir
duayeni yazıyor olacaktık. Ama kader onu Vakko'ya doğru sürükledi.
http://www.referansgazetesi.com/print.aspx?HBR_KOD=86431
20.12.2007
REFERANS | HAKKINDA
Page 2 of 3
Fransızların yönetimindeki bir demiryolu şirketinde çalışan babası, Cumhuriyet'in ilanı sonrası şirketin
millileştirilmesi ve gayrimüslimlerin çalışmasının engellemesi sonucu işsiz kalmıştı. Kardeşi Albert'in okul,
ablasının terzilik öğrenim masrafı derken babasına yardım etmek amacıyla 15 yaşından itibaren çalışma
hayatına atıldı. Mahmutpaşa'daki ilk işi "içeri buyrun, güzel kumaşlarımızdan görün, sudan ucuz" diye
bağırmaktı. Bu basit işe bile, "iş iştir" felsefesi ile yaklaştı. Patronu Spiros'un dükkan içinde gelişigüzel
koyduğu kumaş toplarını renk ve desen uyumuna göre istiflemeye başladı. Çok geçmeden yanılmadığını
gördü. Tek ürünlük kumaş almaya gelen müşteri, iki üç kupon birden alıp gider oldu. Küçük Vitali "ürüne
katılan değer"in önemini daha o günlerde keşfetmişti.
21 yaşında Vakko'nun temellerini attı
Çıraklık, tezgahtarlık, vitrin dekorasyonu derken, askerlik sonrası 21 yaşında Vakko tarihinin ilk temelini attı.
Hilafetten Cumhuriyet rejimine geçildiği, halkın ne giyip ne giymeyeceğinin telkin edildiği dönemde ihtiyacı
gördü. Atatürk'ün getirdiği inkılab ile yıldızı yükselen "şapka" üretimine başladı. Beyoğlu'nda açtığı Şen
Şapka mağazasında Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım'a bile düzinelerce şapka sattı. Anadolu'da öyle
bir örgütlendi ki, teftiş için gittiği Konya'da "Şapka Ağamız geldi" diye karşılanır oldu. Ancak o dönem, II.
Dünya Savaşı'na giren İtalya ile ticari ilişkinin kesilmesi ve şapka üretiminde kullandığı hasır şeriti ithal
edememesi, sonrasında Vitali Hakko'nun farklı bir üretime geçmesine vesile olacaktı. Öyle de oldu. Bir gün
Boncukçuyan adındaki dostu, "Siz şapka satıyorsunuz, bu da sizin kaleminizdir" diyerek sandık dolusu
eşarp verdi Vitali'ye. Şaşılacak bir şey oldu. Bir hafta içinde tüm eşarplar tükendi. Vitali'nin kafasındaki yeni
ürün, temelini bulmuştu. Kardeşi Albert'i de yanına alan Vitali, Şen Şapka'yı unuttu. 1938'de Vitali'nin V'si,
Albert'in A'sını alıp VA, sonra da bunu soyadları ile birleştirip VAKKO yaptılar. Şapka, eşarp ve hazırgiyim
derken bugünlerin lüks giyim markası Vakko işte böyle doğdu.
Yurtdışında 50'yi aşkın noktadayız
Vakko, imajına yakışır ölçüde yurtdışında niye daha hızlı bir şekilde mağazalaşamadı? "Türkiye'de dünya
markası çıkacak" nidalarının yükseldiği son dönemde, bunu başarabilecek ender markalardan biri iken,
niye bu kadar ağırdan aldı? Yoksa lüks dediğin şey, burnun Kaf Dağı'nda olması bir tarafa, biraz da özel
olmak mıdır? Vakko'nun da yaptığı böyle bir şey midir?
Akıllarda uçuşan bu soruları Jeff Hakko yanıtlıyor. Jeff Hakko, söze yurtdışı operasyonlarını anlatarak
başlıyor: "Öncelikle Türkiye'de her geçen gün yeni bir alışveriş merkezi açılıyor, hepsinden teklif geliyor.
Ancak bizim Vakko, W gibi markalarımızı layıkıyla temsil edecek lokal isimlere ihtiyacımız var. Bu olmadığı
zaman o noktalarda yer almamayı tercih ediyoruz. Yurtdışı operasyonları için de bu geçerli. Kalitemizden
taviz veremeyiz."
Son üç yılda yurtdışında 50'nin üstünde noktada ağırlıklı olarak gömlek ve eşarp olmak üzere Vakko
ürünlerini satışa sunduklarını anlatan Hakko, "Münih'te bir buçuk yıldır faaliyette olan pazarlama
showroom'u var. Almanya'daki Kaufoff gibi büyük department store'lara Vakko ve W ürünleri gönderiyoruz.
Münih Havalimanı Terminal 2'de Vakko mağazamız var. Bakü'de iki yıldır oldukça başarılı giden bir Vakko
mağazası var. Kahire'de Vakko ve W mağazaları, Bükreş'te W bayimiz var. Bunun dışında son üç yıldır
İstanbul'dan Filipinler'e, İspanya'ya, İngiltere'ye ürün gönderiyoruz. Bu ürünler El Corte Ingles gibi büyük
department store'lara ve küçük ama çok kaliteli butiklerde satılıyor. Gelecek yıl içinse şimdilik tek mağaza
açılışı, şubatta Almaatı'daki Vakko mağazası olacak" bilgilerini verdi.
Bundan sonra daha dikkatli olmalı
Marka uzmanlarına göre de Vakko'nun bugüne kadar Türkiye'de izlediği marka stratejisi ve kendini
konumlandırmada doğru adımlar attı.
Türkiye'de geçmiş yıllarda şık, sofistike marka eksiği olduğunu Vakko'nun bu boşluğu doldurduğunu
belirten Brandissist Genel Müdürü Muhterem İlgüner, Vakko'yu geleceğe taşıyacak genç nesilin bundan
sonraki adımlarını çok daha dikkatli atması gerektiğini söylüyor. İlgüner, şu açıklamayı yapıyor: "Özellikle
son 8-10 yıldır, Türkiye çok başarılı yabancı markaların akınına uğradı. Bu akın devam edecek. ürkiye'de
bu kadar büyük başarı elde etmiş bir markanın bugüne kadar yurtdışında da marka olmayı başarması
lazımdı. Bu, Vakko'nun en büyük eksiği. Burada yurtdışına açılabilmekten kastedilen başka ülkelerde
mağazalaşmak değil. Bunu yapan pekçok Türk markası var. Önemli olan, dünya markası olamasanız bile,
belli segmentlerde isminizi kabul ettirebilmeniz. Vakko'nun bu yönünün eksik kaldığını, Vakko yöneticileri
de birkaç yıl önce kendileri de itiraf etmişti."
"Şimdi Vakko'nun yapması gereken şiddetle yeni bir marka strateji oluşturmak ve kendini yeniden
konumlandırmak" diyen İlgüner, Vakko'nun genel konumlandırmalardan kaçınıp, çok daha özel bir alana
yönelmesi gerektiğini altını çiziyor.
Hazırgiyim sektörün önde gelen isimleri bu noktada Vakko'nun yurtdışına açılırken gözden kaçırdığı
stratejik bir konuya dikkat çekiyor. Marka tescili. Firmanın ABD pazarına sırf bu yüzden giremediğine dikkat
çekiliyor.
Vakko ekiple daha da büyüdü
Vakko'nun son dönemde geldiği noktayı ve daha da ileri taşınması konusunu ise Jeff Hakko şöyle anlatıyor:
"İkinci kuşak olarak Cem, ben, Alberto ve diğer ekip arkadaşlarımız yönetimi zaten bir süredir devralmıştık.
Vitali Hakko Onursal Başkanımız idi. Yani özellikle son yıllarda yapılan tüm girişimler, tabi Vitali Hakko'nun
http://www.referansgazetesi.com/print.aspx?HBR_KOD=86431
20.12.2007
REFERANS | HAKKINDA
Page 3 of 3
da bilgisi dahilinde bizler tarafından yürütüldü. Ancak biz derken Cem ve kendimi kastetmiyorum. Tam
anlamıyla bir "team work" yani ekip çalışmasının bir ürünü. Vakko artık Vitali Bey'in yıllarca tek başına
sırtladığı Vakko değil. Ekip halinde çalışıyoruz. Ama bu sayede de Vakko'yu ilk halinden çok daha büyük bir
marka haline dönüştürmeyi başardık."
Tescilli Markalar Derneği (TMD) Başkanı Selçuk Güzenge, kadın giyim ve aksesuarda Türkiye'nin bir
numarası olarak gördüğü Vakko'nun, Cem Hakko'nun kaptanlığında daha da hızlı büyüyeceğinden emin.
Güzenge, "Cem zaten çocukluğundan beri babası Vitali Bey'in yanında şirkette büyüdü. Başından beri işin
başında. Atılımcı biri. Markayı daha hızlı büyütecek. Keşke zamanında Vakko ismi de sadece bir tabela
olarak görülmeseydi, çünkü sırf bu nedenle ABD'ye giremiyorlar" diyor.
İkinci kuşağa geçişin en güzel örneği oldular
Hakko ailesine, Vakko yönetiminin kuşaktan kuşağa geçişi konusunda danışmanlık hizmeti veren Family
Business Advisor'ın sahibi Haluk Alacaklıoğlu, "Vitali Hakko yıllar önce Aspen Group'un sahibi David Bork
ile temasa geçerek şirkette yönetimin kuşaktan kuşağa geçişini hazırlamak istedi. David, ortağı Joe Paul ve
ben, bu geçişin altyapısını hazırladık. Vitali Bey'den ikinci kuşağa yetki devri, en zor olaylardan biriydi
ancak bunu başarıyla tamamladılar. Türkiye'de bunun güzel bir örneği oldular" dedi.
http://www.referansgazetesi.com/print.aspx?HBR_KOD=86431
20.12.2007

Benzer belgeler