Nefse köle olma, Allah`a kul ol

Transkript

Nefse köle olma, Allah`a kul ol
Bismillahirrahmanirrahim
Nefse köle olma, Allah’a kul ol
Şeyh Nazım Adil El-Hakkani | Kıbrıs
Nefsin sıkılması, ruhun ferahlanması demektir. Ruh sıkıldığı zaman nefsimiz ferahlar ama,
nefsimiz sıkıldığı zaman ruhlarımız ferahlar. Bizim için mühim olan nedir? Nefsin ferahlanması
mı, yoksa ruhun ferahlanması mı? Nefsimizi sıkmak mı, yoksa ruhlarımızı hapsetmek mi?
Hangisi bizi daha memnun edecektir, hangisi daha ziyade işimize yarayacaktır? İşte bunu
düşünmek lazım. Nefsin ferahlanması, bizim bu hayatta, bu vücudumuzun türlü çeşit arzularına
el atması ile mümkün olur.
Nefsini ferahlatan kimse, o
derecede kendisini yük altına atmış
olur. Nefsin ferahlanması, ne
dünyada ne de ahirette bizim işimize
gelmez. Çünkü nefis muvakkad bir
zaman için bizimle olacak. Bu
vücudun hayatı devam ettiği
müddetçe, ondan sonra kesilecek o.
Lakin ruhumuzun keyiflenmesi,
ruhlarımızın ferahlanması, o bizim
istikbalimiz hakkındadır. Hayırlı
olandır. Ruhun ferahı, dünya ve
ahiret saadetimizin kaynağıdır.
Nefsin ferahlanması, dünya ve
ahiret felaketlerinin başlangıcıdır.
Nefis neyle ferahlanır? Nefis
haramla ferahlanır. Ferahlatacaksan
nefsini, haram sür önüne; bak
bakalım rahatlıyor mu, rahatlamıyor
mu? Nefsin ferahı haramla olduğu
için, haram belâ kapısını açar
adama.
İnsanın gerek küçük günahtan, gerek büyük günahtan irtikab ettiği (yaptığı) her günah, bir
belâyı üzerine çeker. Yukarıda hepsi asılıdır. Onların ipleri aşağı bizim elimize yetişmiştir. O
haramlardan veya mekruhlardan, küçük günahlardan, büyük günahlardan hepsinin yukarıdan
ipleri vardır.
Hangisine sen asılıp çekersen üzerine yılan, akrep düşeceğini bil. Belâ ineceğini, taş
düşeceğini, ateş düşeceğini bil. Küçük olsun büyük olsun, bu muhakkaktır. Tecrübe et,
yanlışsa söyle. Yanlıştır bu, diye.
Haramı irtikab eden adam, illâ ona karşılık başına bir belâ gelecek. Sopa yemeden bırakmaz,
Allah-u Zülcelal; haram işleyip de yanına kalan adam yoktur. Günah yapıp da yanına kalacak
insan yoktur. Nefsin ferahlanması haramdır. Eh istersen haram işle. Çek başına insin.
Sekizyüz menhiyat var. Sekizyüz günah, haram – mekruh, olan şeyler var ki, Allah razı
değildir. Sekizyüz kapıdır bunlar. Hangisini açarsan bil ki, senin üzerine bir belâ hücum edecek.
Açma, yaklaşma. İşte bu mühim mesele.
Amma nefsin, illâ o kapı açılsın, bunu çek diyor. Çünkü bunda bir lezzet var. Azıcık lezzet için
çok bir belâyı başına çeken adama, akıllı demezler, akılsız derler. Nefsin ferahı haramlardır, bil.
Ruhun ferahı, helâl olan şeylerdir.
Cenab-ı Allah helâl olan, tayyib olan, temiz olan şeyleri bize hazır etmişken onunla kanaat
etmiyor, illâ nefis harama çekiyor. Haramdan lezzet alacak. Alçaklığındandır nefsin o. Allah
bildiriyor. Estaizübillah,
“İnne’l-nefse emmaretün bissûi“
Nefsin işi, daima kötülüklere bizi çekmektedir. Kötülüğü yapınız diyerekten emreder. Otur ve
kendini dinle. Nefsinin arzularına bir kulak ver. Ne istiyor nefsin, istediği nelerdir? O istediklerini
söyleyebilecek adam var mı milletin içinde?
İstediği hep melanet, hep rezalettir. Burada Allah’tan korkma, tenhada Allah’tan kork. Burada
Allah’tan utanma. Tenhada Allah’tan utan. Daha mü’min olamadık. Daha Allah’tan korkmuyoruz.
İman-İslâm dairesinden çok uzağız. Çünkü burada toplanır nefsimiz.
Birbirimizden utanma var, sakınma var, korkma var. Tenha olduğumuz yerde, o nefsin başını
kaldırıyor. Neye benzer o melanet. Evde kedi olur. Sahibi yanında otururken, böyle yuvarlak
olup da yatıyor. Uyur o.
Bir ayak sesi işitip de, bir hareket sezince, bir parça gözünü açar böyle. Bir iki bakınır. Bakar
sahibi gitti mi? Meydan bizimdir der. Hemen orda ne varsa kapıp, doğru damlara. O sıfat var
bizim nefsimizde. Birisi olursa, çok akıllı uslu durur böyle. Arada sırada biraz bakar.
Kimse olmadı mı, o zaman Allah var demez. Peygamber var da demez. Kimse yok, herşey
benimdir der. Böyle nefistir o. Nefsin keyfinin arkasından giden adam sonunda imansız kalır.
Oraya çeker bizi, Neûzübillah. Onun için nefsi sıkıya koy.
Ne kadar sıkarsan korkma, ölecek diye korkma. Ölmez, yedi canlıdır o. Ruhunu sakla. Senin
yanında kalıcı ruhundur. Ruhunun gönlünü hoş eyle. Onu sıkıya koyma. Nefsi istediğin kadar
sık, ruhun ferahlanır. İmanın, İslâm’ın aslı bundan ibarettir. Yürüyeceğimiz yol budur.
Nefsinin keyfine işleme, zarar edersin. Ruhunun ferahlanması için işle,
“Ticareten lentebur“
tükenmeyen ticarete sahib olursun. Ebedi mülke sahib olursun. Ebedi saadeti bulursun. İşte o
mühimdir. Bir parça – yarım saat – burada oturup Allah demekten yorulup duruyor orada. Lakin
ruhlarımız o Allah’ın vahdaniyetinin denizlerinin içerisinde yüzüyor.
Balık suda nasıl ferahla yüzer, öyle yüzüyor ruhlarımız. Malayani oldu mu, malayani
meclislerinde nefisler ferahlanır. Ruh toplanır, üzülür, yok olmak diler. Peygamberimizin ve Allah
Azze ve Celle’nin razı olduğu meclislerden, ruhlar gül gibi açılır.
Ruhların gönlünü hoş et, kazanırsın. Dünyanın keyfi az bir zaman içindir,
“Kul metau’d-dünya karin“
Allah, Cenab-ı Peygamber’e hitab ediyor,
“Söyle, o kullarıma! Dünyanın keyiflerinin arkasına düşmesinler. Çünkü dünyanın keyfı az bir
şeydir.“
Aman dünyanın keyfini biz çıkaracağız, dünyadan keyf edelim, zevk edelim diyerek ona aldanıp
sakın o zevklerin içerisine düşmesinler. Dünya zevki azdır. Dünyanın keyfı per azdır. Hakikaten
de azdır. Şimdi bizim gibi kimseleri, ahmak sayan çok kimseler var.
Neden? Yaşamasını bilmeyen adamlar bunlar. Bu kadar hayat varken dışarıda, delikanlılar gelip
böyle meclislerde oturup çürüyorlar, derler bize. Onlar kendilerini hiçbir mania karşılarında
görmeksizin, serbest olaraktan; her arzularını yerine getirip bu dünyadan kâm almak, bu
dünyadan keyf almak, zevk almak için kendilerini koyuverirler.
İlk gençlik çağında böyle bir iştah oluyor. Aç insanın sofraya hücum edişi gibi, ilk gençliğin
heyecanı ile, o dünyanın şehvetlerinin hepsini birden biz yutalım diyerek, hücum eder gençlik
çağında.
Peki; o aç olan kimse, önündeki sofraya kendisine dur diyecek kimse bulunmadan, hücum etsin
bakalım; yesin, yesin, yesin, Hudutsuz yesin ne olacak? Nihayet kendi kendine bırakacak.
Nihayet; ye yahu bakalım,
"Bir lokma ağzıma koyacak yer kalmadı."
diyecek. Lezzet alacak hassa kalmadı, bitti. O dünyanın lezzetlerini doyumluk hesab edip
arkasına düşen kimse, çok geçmeden kendisini bu dünyanın şehvetlerinin esiri bulacaktır.
Boyuna o nefsin arzusunu tatmin etmek için, oraya koşturacak, buraya koşturacak.
Bunu yapacak, şunu edecek, gecesi yok gündüzü yok, öyle müthiş bir esarete mahkum
edecek ki; artık ihtiyarı elinden gider. İradesi elinden gider. Bir makina adam gibi, onun íçerisinde
dolaşıp durmaya başlar. Lezzet de alamaz. Yapmadan da duramaz.
Esir etti kendisini. Aldığı lezzet yoktur onun artık. Haram hududunu tanımayan adamın, harama
hücum ettiği vakit alacağı lezzet; helâl ile iktifa eden bir kimsenin helalden alacağı lezzetin
yanında hiç kalır. Hiç lezzeti yoktur artık. Ağzının tadı kalmadı, bitti. Lezzet alamaz.
İlk olarak, onları öyle cezalandırır. Şeytan, bize süsler haramı: biz de dalalım o denize, biz de
öyle kalalım, helalden lezzet almayalım. Tad helaldedir. Tatsızlık, zevksizlik haramdadır. Haramın
arkasında koşturan adamlarda lezzet kalmadı, lezzet alamaz.
Lakin, yapmadan da duramaz. İşte belâyı satın aldı o. Boynuna taktı. Haramı işlemeden haramı
yemeden, haramı yapmadan rahatı yok onun. Boyuna çalıştırıyor ama lezzet almak için değil,
onu esir aldığı için. Artık lezzet babı kapandı.
Haramı tanımayan kimselere Allah’ın vereceği ilk ceza, onlardan lezzet almayı kaldırıyor. Onun
için onlar hakkında,
"Metau’d-dünya karin"
çok az bir şey mukabilinde esir ettirir kendisini, buyurulur. Helal ile iktifa eden kimse, helalden
lezzet alır, zevk alır. Şeytan’ın uğraştığı, bizi harama mahkum edebilmek. Şeytanın sendeki
yardakçısı, nefsindir.
Nefis de ona içerden el verdi mi, ikisi beraber olup seni haramın bataklığına atar. Her defa
ondan kurtulmak dilerse o kimse, çırpındıkça daha da batar, çıkması yok. Onun için, hiç
zahirdekine göre bakıp da hüküm verme. Hayatı yaşıyor zannetme.
Sor bir tanesine bakalım, hayatından memnun mu? Birkaç ay evvel bir kimse gördüm.
Hayatından memnun musun diye bana sual ediyor. Allah-u Zülcelal Hazretlerinden memnun
olmaz olur mu insan. İnsan olup da Rabbinden memnun olmayan var mı? Sen nasılsın?
Halbuki kendisi milyoner adam. Evine girerken utanıyorum, oraya ayak basmaya, evine. Onun
evinde gördüğüm; öyle şeyleri evinde mobilya diye tutmaz o, en birinci akla hayale gelmeyen
mobilyalar gördüm içerisinde.
Otururken bir o yana bakıyor, bir bu yana bakıyor, milyonluk adam. Ben de hava alayım diye
dışarıda oturdum. Ne bileyim, birisi nişan alacak diye korkunun içerisinde. Ta kalkıncaya kadar,
bu tarafa o tarafa elektrikler yaktırdı, gündüz gibi.
Gene de arada – sırada bir dikkatle bu tarafa, o tarafa bakıyor. Hayatından memnun mu?
Nerede memnun olacak, memnun olmaya imkân var mı?
Herşey elinde olduğu halde, Allah herşeyi yapabilecek iktidarı, malı kuvveti vermiş olduğu
halde, o hayattan memnun olacak itminanı kalbinden alıvermiş koşuyor. Kadınlar tıkır tıkır koşar,
delikanlılar böyle böyle koşturur, ne aradığını bilir, ne aradığını bulup da tatmin olur.
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha koştururlar. Ne bulacaklar? Akşama kadar dolaşıp ne
buldun, tatmin oldun mu? Yok, boş yatar. Gece yatıp sabahleyin kalktığı vakitte, gece yattığına
pişman olur.
Harama bir defa mahkum etti mi, o insanın hayatından hoşnudluğu kalkar, rahat ve huzuru
biter. Sen oraya bakma, şeytanın süslenmesine bakma: Yüzüne bir parça boya şekeri
sürülmüş, ağzına aldığında bir parça lezzet aldırır, yutuğu vakit de içerisini berbat eder.
Haram budur. Nefsin istediği de budur. Bu üstündeki bir parça şeyi yalasın diyerek o kadar
belâyı satın alır, o nefis. Nefse köle olma, Allah’a kul ol. Allah’a kul olmaktır, bizim şerefimiz.
O’nun üstünde şeref de arama. Sen Allah’a kul olduysan en büyük şerefi ihdas ettin demektir.
Başka bir şey arama, Allah’a kul olmaya, her lahzanın içinde,
“Lebbeyk Ya Rabbi.“
“Senin kulunum Ya Rabbi!“
diyebil.
“Buyur Ya Rabbi!“
diyen kula, Rabbisi,
“Lebbeyk ya abdi!“
“Buyur ey kulum“
der. Amma sen de her defasında Rabbine,
"Buyur Ya Rabbi! Ferman senindir. Bu memleket senindir. Bu memlekette senin hükmün geçer.
Başkasının geçmez"
dedirtebiliyor musun, kendi nefsine? Erkek odur. Ricalullah odur. O kimseye Allah,
“Buyur ey kulum, ne istersen sen emret, o olsun“
der. İnsanın şerefi büyüktür. Şerefimizi harab eden, nefsimize büyük demekliğimizdir. Madem ki
nefsine,
“Buyur ey nefsim, sen ne istersen onu yapayım“
dersin, işte şerefinden insanı düşüren o sıfattır. Yoksa Allah-u Zülcelal’e söylese,
“Buyur Ya Rabbi! Neyi emredersin? Emr-u fermanın baş üstünedir.“
Her lahzada, her nefeste, her harekette diyebildiğinde,
“Ey kulum! Sen de mutâsın. Bana muti olan kainatta mutâ olur. Bana her emrinde itaat sahibi
olan bütün kevn-u mekan içerisinde emri tutulan zattır.“
O torba giyen zata da seslendik böylece, Karaca Ahmet’e, orada yatıp durma, bu kadar fakirfukarayız biz, bize de bir nazar et. Torbayı oraya astırıp, seyrettiriyorsun. Torbayı giyecek
sıfat yok. Allah’ın inayetinden bize ümmet cübbelerini giydir, giydireceksen.
Onu oraya, karşımıza asıp durdurtma. Allah-u Zülcelal bizi kulluk şerefi ile müşerref kılsın.
Hazreti Ali Efendimiz öyle söylemiş,
“Kefâ bi izzen enteküne leke abden. Kefâ bi şerefen enteküne bi Rabben“
“Benim için izzet yeter; sana kul olmaklığım Ya Rabbi. En büyük şeref, senin benim Rabbım
olmaklığındır.“
aranacak hislenecek mesele bu. İzzet ve şeref onda. Benim için izzet yeter, sana kul olmak.
Sana kulluk yapabilmek, sana kul olmak benim izzetimdir. Şerefim de senin benim Rabbim
olmaklığındır ya Rabbi! Diyor.
Bununla bütün şereflerin ve izzetin gayesini bildiriyor, Hz. Ali Efendimiz. O Babu’l-Ulûm olan
zat. İlim şehrinin kapısı olan Hz. Ali Efendimiz, hülâsa olarak bunu söylüyor bize. Bunu bil, bu
şerefle şereflen, bu izzetle izzetlen. Kainatta senin ismin söylensin, bütün mülk ve melekûtta.
O vakit, Cenab-ı Allah’ın mülk ve melekütunda senin ismin zikrolunur. Allah bizi o makamlara
doğru yürütsün.
El-Fatiha

Benzer belgeler

kabe kimin için yapıldı?

kabe kimin için yapıldı? de, bize de talim edildi. Eğer Cenab-ı Allah'ın İlahi huzurunda olmak istiyorsak protokol emirlerini tutmamız gerekir. Önce "Euzubillahi mineşşeytanirracim" demeniz lazım, çünkü şeytan gelir ve ora...

Detaylı

Antalya Aqualand Dolphinland, Antalya

Antalya Aqualand Dolphinland, Antalya Infotalya http://www.infotalya.com/tr/

Detaylı