pdf 3.sayı için tıklayınız - Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı
Transkript
pdf 3.sayı için tıklayınız - Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı
Görme engelliler için Sesli Dergi CD’niz kapak içindedir biz bir ’yiz a n n e Yıl: 1 Sayı: 3 Ocak-Şubat-Mart 2013 kadın koza aile k oza kurban ai le k oza koza a i l e koza koza a i l e koza koza koza koza koza kadın TÜRKİYE’DE KADIN koza Medya ve Kadın Kadın İstihdamı Kadın ve Spor YETER Kİ YENİ BİR YIL YENİ BİR BAŞLANGIÇ Biz Bir Aileyiz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. KONUŞMAYA CESARETİMİZ OLSUN !!! “KOZA’yla artık güvendesiniz” bilinmez” EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI “Biz Bir Aileyiz” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Derginin Sahibi Amber TÜRKMEN Aile ve Sosyal Politikalar Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı Bakanlığı adına Amber TÜRKMEN Sorumlu Yazıişleri Müdürü Pınar ÇAĞLAYAN Yayın Kurulu Ayşe KEŞİR Prof. Dr. Zeynep Bengi SEMERCİ Doç. Dr. Mustafa CAN Faruk Nafiz FAZLIOĞLU Hülya ÖZÜDOĞRU Ali Şefik DENİZ N. Özgün BALTACI Müge TOKER ERDOĞAN Kenan ÖNALAN Bahar UĞURLU Merhaba değerli okuyucular, D ergimiz hem kurum içindeki yazarlarımız hem de kurum dışındaki yazarlarımızın katkılarıyla büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Her sayıda çıtamızı biraz daha yükseltmeye gayret ediyoruz. Bu amaçla bize destek vermek isteyen herkese kapımız açık. Sosyal hizmet ve politikaların her alanı üzerine değerlendirme ve yazılarınızı zevkle kabul edeceğimizi bilmenizi isteriz. Sadece iletişim adreslerimizle irtibata geçmeniz yeterli. Bu sayıda ilgiyle takip edeceğinizi umduğumuz yazı ve röportajlar var. “Türkiye’de kadın” olan dosya konumuz içinde birbirinden değerli ve Türkiye’de kadının konumunu tartışan yazılar bulacaksınız. “İşte Türk kadının gücü” türünden klişe sözler ile açıklanamayacak bir kadın olan ve genelde erkeğin kadına şiddetinden bahsedildiği ülkemizde kadının ka- Sadık GÜNEŞ dına olan şiddetini merkeze alan bir film çeken Ümmiye Koçak ile röportajımız da yer İrfan ÇAYBOYLU alıyor. Çok beğeneceğinizden kuşkumuz yok. Bu ay sinema köşesinde Mustafa Temur, Mehtap ANTAKYALI yaşayan en büyük anime üstadı Hayao Miyazaki ve filmleri üzerine çok incelikli bir de- Aysun TÜRÜT ğerlendirme yazdı. Yazıyı okuduktan sonra filmleri edinmekte acele edeceksiniz. Ali Kü- İdare Adresi Söğütözü Mah. 2177. Sok. A Blok No: 10 Çankaya/Ankara Yapım RIHTIM AJANS çükçavuş Türkiye’ye yönelik göç hareketleri yazısıyla, Türkiye’nin dünyada pek çok insan için bir güvenlik mekanı olduğunun altını çiziyor ve bir yüzyıllık süre içindeki değişimler ile bize aktarıyor. Değerli yazarımız Turgay Çavuşoğlu sosyal hizmet tarihi konusunda bizi yeni bir konuya aşina kılıyor: Mithat Paşa ve Islahhaneler. Aygül Fazlıoğlu ise bize aile içi şiddetin önlenmesinde bir model olarak, (KOZA) Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri hakkında uzun bir değerlendirme yazısıyla katkıda bulunuyor. www.rihtimajans.com.tr Tel: 0(312) 441 61 31 Görsel Yönetmen Selma KOÇAK Basım Yeri Özel Ofset • Tel: 0(312) 395 06 08 Basım Tarihi 05.03.2013 Web Adresi http://eydb.aile.gov.tr/tr/html/197/Biz+Bir+Aileyiz e-posta [email protected] [email protected] [email protected] Elbette içeriğimiz bunlarla sınırlı değil. İlginizi çekecek başka yazı ve röportajlarımız sizi bekliyor. Sizleri dergimizle baş başa bırakıyor ve gelecek sayıda görüşmek üzere iyi okumalar diliyorum. YENİ BİR YIL YENİ BİR BAŞLANGIÇ YETER Kİ KONUŞMAYA CESARETİMİZ OLSUN !!! 2013 yılında umutlarımızı, beklentilerimizi, “Gökyüzünde uçan kelebeğin ipekli mi ipeksiz mi olduğu bilinmez” hedeflerimizi gerçekleştirmek için, güç, kuvvet, azim, kararlılık ve cesaretimizin hiç kaybolmaması en büyük dileğimdir. İÇİNDEKİLER 04 21 23 29 ÜMMİYE KOÇAK: Evlenmeye hazırlanan çiftler birbirlerine yaşam boyu birliktelik niyetlerini açıklarken, “Anladım ki Köylü Kadınları ile Şehirli Kadınlar Arasında Bir Fark Yok”. 69 MİYAZAKİ’NİN RENKLİ DÜNYASI 90 Röportaj: Pınar Çağlayan Fotoğraflar: Cem Çağlayan 32 Prof. Dr. Emine ÖZMETE 36 TÜRKİYE’YE YÖNELİK GÖÇ HAREKETLERİ M.Ali KÜÇÜKÇAVUŞ 39 doyurulmasını sonuçta da 45 YOKSULLUK ve SOSYAL YARDIMLAR NİSAN AYI: DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI Nejla ARSLANKURT 45 EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI Rahime BEDER ŞEN “Anladım ki Köylü Kadınları ile Şehirli Kadınlar Arasında Bir Fark Yok”. Faruk Nafiz FAZLIOĞLU 76 AMERİKA VE TÜRKİYE’DEKİ KORUYUCU AİLE HİZMETLERİ Gizem ARAT MEDYA Kadın Erkek Eşitliğinin Sağlanmasında Nerede Duruyor ? 78 Mehmet ERDOĞAN AİLEYE DÖNÜŞ VE AİLE YANINDA 50 DESTEK UYGULAMASI KADIN ve SPOR Mustafa ÇADIR birçok farklı ihtiyaçlarının mutlu olmayı beklerler. “SAHAYA ADIM ATTIM VE DEVAM ETMEYE KARAR VERDİM” HAVVA AYDIN ÜMMİYE KOÇAK: Röportaj: Umut ATAKUL YETER Kİ KONUŞMAYA CESARETİMİZ OLSUN !!! Aygül FAZLIOĞLU 32 69 KADIN HAKLARI ve AİLE BİRLİĞİ BİRBİRİNİN ALTERNATİFİ MİDİR? Ayşe KEŞİR YOKSULLUK ve SOSYAL YARDIMLAR EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI BAŞLANGIÇ DOSYA TÜRKİYE’DE KADIN Hazırlayanlar: Meral BAYAZIT Aydın SARIKAYA Fotoğraflar: Harun SARI - Mesut YEŞİL 23 04 YENİ BİR YIL YENİ BİR 53 ESNEKLİK TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA EV-EKSENLİ ÇALIŞAN KADINLAR Özlem TOK KIZILDAĞ 83 Müge Toker ERDOĞAN 87 64 KİTAPLAR ‘SES’LENİRSE Röportaj ve Fotoğraflar: Asiye KOMUT 90 61 TÜRKİYE’DE KADIN İSTİHDAMI ve YAPILAN ÇALIŞMALAR ISLAHHANELER Turgay ÇAVUŞOĞLU 57 GAZETELERDE KADINA YÖNELİK ŞİDDET HABERLERİ MİTHAT PAŞA ve MİYAZAKİ’NİN RENKLİ DÜNYASI Mustafa TEMUR 95 KÂNİ KARACA Hülagü AKSULAR Hazırlayanlar: Meral BAYAZIT - Aydın SARIKAYA Fotoğraflar: Harun SARI - Mesut YEŞİL YENİ BİR YIL YENİ BİR BAŞLANGIÇ Her doğan gün, her gelen yıl, yeni başlangıçlar, yeni umutlar ve yeni beklentiler demektir. Takvim yapraklarının değişmesi, tarihlerin değişmesi; yaptıklarımızı, yapacaklarımızı; nereden nereye geldiğimizi görmek ve hedefimizi gözden geçirmek için bir fırsattır. Yeni bir yılın başlangıcında yapacağımız muhasebe, aslında kendimize ayna tutmaktır. 2012 hem dünyada hem de Türkiye’de siyasi, sosyal, ekonomik açıdan büyük değişimlerin yaşandığı bir yıldı. Tüm dünyada yaşanan ekonomik sıkıntı, küresel bir boyut kazandı. Yanı başımızda yaşanan siyasal çalkantılar, savaşın acı yüzünü her an hissetmemize sebep oldu. Tüm bunlara rağmen Türkiye, ekonomik ve siyasi anlamda, zamanında ve yerinde yaptığı hamlelerle, aldığı kararlarla istikrarın merkezi olmayı sürdürdü. Türkiye 2012 yılında atılan önemli adımlar ve yapılan reformlarla yoluna kararlılıkla devam etti. Biz Bakanlık olarak iki önemli Yasayı Parlamentomuzun desteği ile kanunlaştırdık. Toplumun her kesimine kadın, erkek, çocuk, genç, engelli, yaşlı ve sosyal yardıma muhtaç herkese uzanan hizmet ağımızı daha da güçlendirdik. 2013 yılında Türkiye, istikrar adına atılan adımları daha da güçlendirecektir. Bu tarihimizden, kültürümüzden aldığımız gücü millet için kullanmanın yoludur. Ayrıca, bu başarının temelinde; bizden önce yapılanları, yapılamayanları iyi tahlil etmek, sorunları, çözüm yollarını iyi tespit etmekle mümkün olmuştur, olacaktır. Toplumun her kesimini kucaklayan, barışın, kardeşliğin ve dostluğun gücünü millet olmanın, bir olmanın, biz olmanın gücünü bugüne kadar hep birlikte yaşadık. 2013 yılında millet olarak birlik ve beraberlik içinde, Mehmet Âkif’in deyimi ile “toplu atan yürekleri hiçbir silah yok edemez” anlayışla yolumuza devam edeceğiz. Hayalleri hedeflere, hedefleri gerçeklere dönüştürme azmimizi ve enerjimizi kaybetmeden 2013 yılında da yeni adımlarla; kadın, erkek, genç, yaşlı, engelli hep birlikte Türkiye’nin istiklali ve istikbali için gayret göstermeye yılmadan, yorulmadan devam edeceğiz. Barış, huzur ve güven dolu bir dünya, sevgi, şefkat, merhamet adalet gibi değerlere inanan, bunu yaşatan ve buna inanan bizler sayesinde mümkün olacaktır. 2013 yılında umutlarımızı, beklentilerimizi, hedeflerimizi gerçekleştirmek için, güç, kuvvet, azim, kararlılık ve cesaretimizin hiç kaybolmaması en büyük dileğimdir. Yine dilerim ki; sevgi, barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik medeniyetinin temellerini atan ecdadın torunları olarak bizler bu değerleri yaşatmaya, devam edelim. 2013 hepimiz için mutlu, huzurlu, sağlıklı bir yıl olsun… 4 5 01 11 Ekim 2012 Kadınlarımız İçin 10 İli Kapsayan Dev Proje’ye Start Verdik. 02 03 04 05 06 11 Ekim 2012 11 Ekim 2012 17 Ekim 2012 18 Ekim 2012 19 Ekim 2012 Hanımlar Eğitim ve Kültür Vakfı’nca düzenlenen Gökkuşağı Platformu Toplantısı’na Katıldık. Avrupa Konseyi Sosyal Uyumdan Sorumlu Bakanlar 2. Konferansı’na Katıldık. 17 Ekim Dünya Yoksullukla Mücadele Günü Dolayısıyla Düzenlenen “Yoksullukla Mücadele” Konferansı Yapıldı. “Elektronik Destek Butonu” Pilot Uygulamasını Bursa’da Başlattık. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolü İmzalandı. Şiddet gören kadınların ihtiyaç halinde güvenlik Kadınların haklarının geliştirilmesine Aile kurumumuzun, Binlerce çocuğun yönelik program; Aile ve Sosyal gelecek nesillerimizin 5 yaşına gelmeden Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, sağlıklı yetişmesi için çok öldüğü, binlerce kadın ve Belediyeler Birliği ve Sabancı Vakfı kudretli bir şekilde devam çocuğun temiz su bulmada işbirliğiyle 10 ilde yürütülecek. etmesi gerekiyor. Aile bile sorun yaşadığı bir dünya Dünya Ekonomik değerlerimizi koruyucu tedbirleri düzeninde 10 yıl önce millete Forumu 2011 almaya devam ederken, bir hizmet etmek adına yola Toplumsal Cinsiyet taraftan çözülmelere karşı, çıktık. Koyduğumuz hedefe Eşitsizliği Raporu’na göre boşanmalara karşı ne tür ulaşabilmek için 1,3 milyar lira Türkiye, kadınların ekonomik tedbirler alabiliriz, hangi olan sosyal yardım bütçesini katılımı sıralamasında 135 ülke noktada adım atmamız 18 milyar liraya arasında 132’nci sırada yer gerekiyor, bunun çalışması ve ulaştırdık. alıyor. Bu sıralama bize gidilecek gayreti içindeyiz. Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye butonuna basarak polisle irtibata geçmelerini sağlayan “Güvenlik Butonu”, pilot iller olarak seçilen En büyük amacımız zengin Bursa ve Adana’da dağıtılacak. Mahkeme kararıyla, şiddete maruz kalan kadınlara verilecek olan cihaz, kadınların ihtiyaç duydukları anda butona basmaları ve fakir arasındaki farkı en ile GPS uydularından aldığı son konum bilgisini 155 aza indiren Türkiye’dir. Eğer Polis İhbar Merkezi’ne iletecek. Polis, çift yönlü bu farkı kapatabilirsek, fırsat eşitliğini verebilirsek, herkesin insan olmadan dolayı temel hakkına kavuşturabilirsek, balık tutmayı öğretebilirsek başlatılan konuşma ile mağduriyeti gidermek üzere, gereken acil önlemleri alarak seri müdahalede bulunabilecek. Küreselleşmeyi yaşıyoruz. Sınırların kalktığı bir dünyadan söz ediyoruz. Bu butonun kullanılmadığı bir Bilginin, sermayenin, Türkiye için mücadele edeceğiz. hammaddenin, insanın Sevgi, vicdan, merhamet, hoşgörü butonuna çok hızlı dolaştığı bir dünya basacağız, ona basarlarsa zaten bu butona düzeninden söz ediyoruz. basmaya ihtiyacı kalmayacak. Bizim Yeni düzende değişimi ve mücadelemiz, ona basmayanlarla olacak. zamanın ruhunu yakalamayı daha çok işimiz olduğunu Bizim mücadelemiz, insan hakkı olarak biz Aile ve Sosyal Politikalar gösteriyor. Çok paydaşlı ortaklık gördüğümüz kadın hakları mücadelesinde, Bakanlığı olarak modelimizle yine kalıcı etkiler kadına yönelik şiddetle mücadelede, bunu kendimizde yaratacağımıza inanıyorum. bir kalkınma sorunu olarak da görüyoruz. görüyoruz. daha çok yolumuz, yapılacak ve yoksulluğun kader olmadığı anlayışını verebilirsek topyekun kalkınacağız. Biz insan hakkı ihlali olarak görüyoruz. Bu sorunu biz bir sağlık sorunu olarak görüyoruz. 6 7 07 08 09 10 11 12 20 Ekim 2012 23 Ekim 2012 1 Kasım 2012 4 Kasım 2012 6 Kasım 2012 8 Kasım 2012 2500 Aileye Bebek Sahibi Olma İmkanı… Ampute Milli Takımımız Bakanlığımızda… CEDAW’ın 30. Yılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Futbol Şampiyonası’nda Birleşmiş Milletler Kadınlara ve Acıbadem Sağlık Grubu işbirliği üçüncü olan Ampute Milli Takımı, Karşı Her Türlü Ayrımcılığın ile düzenlenen “Ailelerin Umut’u Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Önlenmesi Komitesi’nin (CEDAW Gerçek Oluyor” kampanyası ile 2 bin Fatma Şahin’i ziyaret etti. Komitesi) kuruluşunun 30. yılı 500 aileye bebek sahibi olma imkanı sunuluyor. Bu ailenin içerisinde kaç çocuk var ya da çocuk yok, ailelerin gelir durumu, eğitim durumlarını öğrenebiliyoruz. 81 il ve ilçelerde 40 yaşını geçmemiş, etkinlikleri kapsamında, Aile ve Ülkemizin sevinç kaynağı, Sosyal Politikalar Bakanlığının, ev onur kaynağı olan ve sahipliğinde düzenlenen, “CEDAW: ülkemizi yurt dışında temsilde çok büyük başarı sağlayan Kadın Hakları için 30 Yıllık Çaba” toplantıları İstanbul’da yapıldı. milli takımımızı canı gönülden kutluyorum. 2013 Bütçemiz Plan ve Bütçe Komisyonunda Kabul Edildi. “Kadın Çiftçi 3. Uluslararası Eğitimi” Tanıtım Kadın Girişimcilik ve Toplantısına Katıldık Liderlik Zirvesindeydik Yaklaşık sekiz saat süren Enerji politikasını ve görüşmelerin ardından Aile ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sosyal Politikalar Bakanlığının gıda politikasını iyi Fatma Şahin, Türkiye Kadın 2013 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe yönetenler gelecek Girişimciler Derneği (KAGİDER) Komisyonu’nda kabul edildi. yüzyılın hakimi olacaklar. Gıda tarafından “Yeni Dünya Düzeninde Kadının Yükselen Gücü” temasıyla Olumlu ve yapıcı politikasında en önemli ana katkıları için Ak Parti damarınız toprağınız oluyor. Girişimcilik ve Liderlik Zirvesi’ne ve muhalefet milletvekillerine Toprağı yönetebilen, toprağın katıldı. teşekkür ediyorum. bereketini yaşama katabilenler, Kadın erkek eşitliğini toprağın bereketini kalkınmanın sağlamadığınız bir parçası yapabilenler gelecek sosyal güvencesi olmayan ve sürece, hukuk devleti olmanın yüzyılın öncüleri normal yollarla bebek sahibi mümkün olmadığını, kadın olacaktır. olmayan ailelere ulaşıp onları erkek eşitliğini sağlamadığınız bebek sahibi yapacağız. sürece ileri demokrasiye düzenlenen 3. Uluslararası Kadın Kadının, kamuda, özel sektörde, girişimcilikte, her alanda önünü açmamız ve pozitif ayrımcılık yaparak yolumuza devam etmemiz gerekiyor. gidemeyeceğinizi, kadın erkek eşitliğini sağlamadığınız sürece kalkınamayacağınızı, kadın erkek eşitliği sağlayamadığınız sürece medeni ve gelişmiş bir toplum olamayacağımıza inandık. 8 9 13 14 15 16 17 18 10 Kasım 2012 13 Kasım 2012 16 Kasım 2012 17 Kasım 2012 17 Kasım 2012 18 Kasım 2012 Gaziantep’te 232 Sosyal Konut Çocuk Gözüyle Sahiplerini Buldu “Çocuk Hakları” Çocuğun Tarafındayız… Ulaşabilirlik Destek Programı Tanıtımı Yapıldı Adıyaman’da Kardeşlik İftarına Katıldık Kanunlardan “Sakat”, “Özürlü”, “Çürük” İfadelerini Kaldırıyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı TOKİ ile Aile ve Sosyal Politikalar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Projeyle kentlerde ulaşabilir hale Fatma Şahin, Adıyaman’da Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlar Fatma Şahin, Ankara’da ‘Çocuk Fatma Şahin, Boşanmış Babalar getirilecek alanlar belirlenecek. Bu Muharrem ayı orucu iftarına katıldı. Genel Müdürlüğü işbirliğiyle Hakları’ konulu resim sergisinin Grubu üyelerini, Aile ve Sosyal alanlarda kamu tarafından yoğun Gaziantep Şehitkamil’de yoksul açılışına katıldı. Çocuk Hizmetleri Politikalar Bakanlığı’nda kabul etti. kullanılan binalar, sağlık yapıları, Bugün hep beraber bu vatandaşlar için inşa edilen 232 Genel Müdürlüğü’nce ilköğretim 6, 7 eğitim yapıları, ibadethaneler gibi sofrayı paylaşıyorsak, konut, hak sahiplerine teslim edildi. ve 8’inci sınıf öğrencilerinin katılımıyla ‘Çocuk Hakları’ konulu resim, şiir, 2023 için, yapılacak kompozisyon ve kısa film yarışması konutlarla ilgili 100 düzenlendi. binlik hedef koyduk. 10 binini daha ilk yılda Çocukların kalpleriyle tamamladık. duygularıyla renkleri nasıl canlandırdıklarını, çocuk haklarını nasıl gördüklerini, nasıl güçlü Kadın erkek ayrımı binalar, kaldırımlar, yaya geçitleri, alt yapmadan kim haksızsa ve üst geçitler, toplu taşıma durakları onun karşısında durmak, belirlenecek. Buraların ulaşılabilir hale onları küçültmenin doğru olmadığını, bu tanımlamalarla kaldırıp Muharrem orucu için her şeyin başladığını duamızı ediyorsak, Yüce Mevla’ya düşünüyoruz. Arkasından da bilimsel ölçütlere, TSE standartlarına insanlık için, gelecek için, 2005’te çıkardığımız yasada uygun biçimde Özürlü ve Yaşlı çocuklarımız için dua ediyorsak, uygulamalarda yaşanan bakanlığız. Söz konusu çocuk ise, Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzce hepimiz aynı gemide olduğumuz sorunları yeniden çalışıyoruz. onun yanındayız. verilecek eğitim ve teknik bilgi içindir. İnancımız, geleneğimiz, ‘sakat’ı, ‘çürüğü’ değiştirip desteğiyle uygulamaya geçirilmesi mezhebimiz nereden geldiğimiz, ‘engelli’ yapıyoruz. Ama nereye gittiğimiz, hepsinde tek tanımla değil. Eğitimde mana ve önemi birdir. Biz sağlıkta istihdamda ilgili bütün kim mağdursa onun yanında olmak üzere yapılanmış bir getirilmesine yönelik çalışmaların amaçlanıyor. Bu güzel eserleri ortaya çıkaran Engellilere eğitimde, bütün çocuklarımızı gözlerinden sağlıkta, istihdamda fırsat eşitliği sağlamak için çalışıyoruz. Engellilerin hizmet alacakları yere güvenli, bağımsız olarak gidebilmeleri ve bunun içinde gerekli alt yapının oluşturulması bizim için çok önemli. 10 ikincilleştirmenin, bugün hep beraber elimizi bir mesaj verdiklerini görüyoruz. öpüyorum. İlk olarak söylemde Yunus Emre’nin diliyle, Hazreti Mevlana’nın diliyle, Pir Sultan Abdal’ın diliyle buluşuyoruz. Kerbela’da düşen canlar mevzuatlarda yeni hedefimize göre de yasayı da çalışıyoruz. bizim canımızdı. Kerbela’da dökülen kanlar, bizim kanımızdı. Kerbela’nın acısı, bizim acımızdır. Biz hep birlikte Türkiye’yiz diyorum. 11 19 20 21 22 23 24 20 Kasım 2012 20 Kasım 2012 21 Kasım 2012 22 Kasım 2012 23 Kasım 2012 23 Kasım 2012 Türkiye’ye Yatırım Geleceğe Yatırım Evlatlarımızın Gelişmesine Önem Veriyoruz Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma “Türkiye’ye Yatırım, Geleceğe Şahin, 20 Kasım “Dünya Çocuk Hakları Yatırım” konulu toplantı Aile ve Günü” dolayısıyla MEB Şura Salonu’nda Sosyal Politikalar Bakanı Fatma düzenlenen Çocuk Hakları Festivali’nin Şahin’in katılımı ile Gaziantep’te açılışını yaptı. Aile ve Sosyal Politikalar yapıldı. Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘Çocuk aldığımız büyük bir özgüven ve vizyon var. Neyi, Şiddet’ Eğitimi Semineri’ne katıldık Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Şiddetle Mücadelede “Beyaz Kurdele” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ile İçişleri Bakanlığı arasında Bize, ‘Boşanmak Belediye başkanının Fatma Şahin, kadına yönelik şiddete imzalanan protokol kapsamında, istiyoruz’ diye gelen 25 sosyal belediyecilik sıfır toleransı amaçlayan “Beyaz “Kadına Yönelik Şiddetle Kurdele” imza kampanyasını, ünlü yaparsanız evliliğinizi kurtarırsınız’ politikalarımızda ‘önce insan’ Ülkenin yetiştirdiği gibi yönlendirmeler yaptık. diyoruz. ‘İnsani yaşat ki devlet değerli sanatçıların 25 aileden 5’i boşanmaktan yaşasın’ diyoruz. Değişimi gücünü kullanarak Kadına yönelik vazgeçti. Demek ki insanların yakalamamız, değişen sorunlara beyinlerdeki algıyı değiştirmek şiddetle ilgili yalnızca bu tür ombudsmanlık karşı değişik çözümleri bulmamız istiyoruz. Biz, müziğin gücünü hizmetlerine ihtiyacı var. ve insanların yaşam kalitesini kullanarak zihinleri değiştirmek konferans değil, temel eğitim artırmamız gerektiğini istiyoruz. Sporun gücünü Bize ait yerel değerleri içinde kadının ve erkeğin biliyoruz. geleceğe taşımak zorundayız. insan hakkını ortaya koyan, ‘Çocuk hakları’ konulu resim, şiir, kompozisyon ve kısa film yarışmasında dereceye giren çocuklara ödüllerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi verdi. Mücadelede Kolluğun Rolü ve Önemi” temel eğitiminin ilk dersi, Jandarma Okullar Komutanlığı’nda verildi. bir seminer değil, yalnızca bir bugün Gaziantep, yeni devam ediyor. Eğiticilerin Eğitimi temelini atıyoruz. Bakanlık olarak torunlarıyız. Hamdolsun sahip olarak yoluna ‘Kadına Yönelik Kadına Karşı ‘Neden ayrılıyorsunuz? Eğer şöyle Hayrünnisa Gül ve Bakan Fatma Şahin dönüştürebilme kabiliyetine Eğitim Programı adına yaptığı bir güzel projenin ne için yaptığını bilen anlayışın hedeflere doğru her krizi fırsata Mehmetçiğe İzmit’te “Kadın Sosyal Yaşam Merkezi”nin Temelini Attık aileyi ombudsmana yönlendirerek, Hakları Festivali’ kapsamında düzenlenen Atalarımızdan Evlilik Öncesi Çocuklara özgür ortamlar sağlayarak, kadının ve erkeğin sorunlarına yeteneklerini de kullanmalarını, sanatta koruyucu, önleyici tedbirlerle ve her alanda etkin olmalarını çok sistemin içine alan yeni bir önemsiyoruz. Evlatlarımızın her alanda dönemin başlangıcındayız. Bu dünyayla rekabet edecek şekilde kurumlarımızın geldiği vizyonu gelişmesine önem veriyoruz. göstermesi açısından da isimlerin katılımıyla başlattı. kullanarak zihinlerdeki o dalgaları dağıtmak istiyoruz. ‘Kadın-erkek eşittir, herkese fırsat eşitliği verilmelidir. Kadına şiddete sıfır tolerans istiyoruz’ diyerek, bütün Türkiye ve dünyaya bunu haykırıyoruz. büyük bir önem arz etmektedir. 12 13 25 26 27 28 29 30 24 Kasım 2012 24 Kasım 2012 25 Kasım 2012 25 Kasım 2012 27 Kasım 2012 28 Kasım 2012 Evlat Edindirme Sistemini Hızlandırıyoruz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Yıldız Kampüsü’nde “Çocuk Evleri ve Koruyucu Aile Sisteminin Geleceği Çalıştayı” düzenledi. Hocalarımızla, akademik dünyayla ve sivil toplumla beraber, iç içe, ‘Projelerimizi nasıl güçlendirebiliriz?’ diye çalışıyoruz. Bu nedenle teorik ve pratik bugün birleşiyor. Hem bilim adamlarının, dünyadaki gelişen modellerin, hem burada çocuk evlerinden gelen tecrübeyle o uygulanan modellerin, geleneksel Aileyi Korumaya Çalışıyoruz Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Beraber Bir Dizi Açılış ve Temel Atma Töreni İçin Gaziantep’teydik Fatma Şahin, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Kadın Platformu’nca düzenlenen Aile ve Şiddet Uluslararası Konferansı’na katıldı. güçlü tutmamız, toplumun güçlü tutulması Çocuğa Şiddet, ÇETUS’la Başlamadan Önlenecek İletişim Merkezini Gaziantep’te Açtık Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Aile mekanizmasını Bakanlığımızın ve Turkcell Global Bilgi işbirliğiyle Aile ve Sosyal Politikalar Sosyal Yardımlar Genel açılan merkezde, şartlı nakil transferi, Bakanlığı’nın UNICEF işbirliği ile Müdürlüğünün dar gelirli vatandaşlar engelli maaşı, yaşlılık aylığı, engelli düzenlediği “Çocuğa Karşı Şiddetle için yaptırdığıı konutların kura çekim yakın aylığı, muhtaç engelli aylığı, Mücadele Konferansı” Ankara’da törenine katılan Aile ve Sosyal silikosiz hastalığı aylığı, aile yardımı, yapıldı. Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Silvan ilçesinde Hassuni ve Malabadi Yola çıkarken eskisi gibi çocuk hizmetleri, kadınlara yönelik olmayacak dedik. Her hizmet, özürlü hizmetleri, aile Veriler çok değişken. hizmetleri, yaşlı hizmetleri, erkeğe Ailelerin parçalanmış zaman insan odaklı çalışmalar yaptık. Kalkınma yerelden başlar, anlamı geliyor. Her bireyin dedik. Artık belediyelerimiz yakın çevresiyle mutlu ilişkiler özel sektörle yarışıyor. Dünya yönelik hizmetler, toplum hizmetleri, özel amaçlı yardımlar, şehit ve gazi hizmetleri konularında yardım arayanlara bilgi ve destek verilecek. içerisinde şiddet varsa bunun kalitesindeki hizmet anlayışıyla mutlu olarak hayatına devam hiçbir eksiği yok. Hem kaynak bunların hepsi önemli. Ama üretiyor hem kaynağı kaliteli hizmete dönüştürüyor. yoksul, bir muhtaç, bir yetim, bir öksüz... Orada bir şeye ihtiyacı varsa işte burada yetişmiş, Engellilerimize Diyarbakır’da, 10 binin ve göç riski artıyor. Ailenin görünür olması bakımından Bir engelli, bir yaşlı, bir Aile Destek Merkezlerini açtı. olması riski artırıyor. Cehalet kurabilmesi ve insanoğlunun edebilmesi önemli. Diyarbakır’daydık… toptancı bir yaklaşım değil. Her bir çocuk için kendi içinde uzmanımızın analizine göre geri dönüp tespit üzerinde evde bakım desteği veriyoruz. İstiyoruz ki, bu gözyaşı bitsin, istiyoruz ki analar ağlamasın. İstiyoruz ki terör tamamen burada bağını koparsın. Hepimiz güçlü olalım. 74 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, dili, dini, ile modernliğin, teorik ve pratiğin önce bilgi ve teknolojik alt yapısı birleşmesi, bizim daha doğruyu, güçlenmiş, sonra yetişmiş iyiyi ve daha uygun modelleri personeliyle onları yönlendiren, ülkede huzur olsun bulmamıza neden destekleyen, bilgilendiren geri istiyoruz. oluyor. dönüşümlü bir sistemi edebileceği bir sistem. bölgesi ne olursa olsun, bu hayata geçiriyoruz. 14 15 31 32 33 34 35 36 29 Kasım 2012 30 Kasım 2012 3 Aralık 2012 4 Aralık 2012 5 Aralık 2012 6 Aralık 2012 Düzce’deydik… İşitme Engelliler Federasyonunca Düzenlenen İşitme Engelliler İçin Türkiye’nin İlkleri Ödül Törenine Katıldık Engelliler İçin Önemli Proje Ulaşımda, İletişimde, Hayatın İçerisinde Ben de Varım Projesi’nin Tanıtımına Katıldık Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesinin 78. Yıl Dönümü Dolayısıyla Ata’nın Huzuruna Çıktık 1997 yılında Hakkari’de şehit olan 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde polis memuru Yalçın Güzeler’in yapılan tanıtım toplantısına Duraklar köyündeki ailesini ziyaret Başbakan Recep Erdoğan’ın eşi eden Bakan Şahin; şehit ailesinin Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal sıkıntı ve taleplerini dinledi. Daha Politikalar Bakanı Fatma Şahin, sonra Nilüfer Kadın Kooperatifi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Çocuk Merkezi’ni de ziyaret eden Başkanı Kadir Topbaş, KOSGEB Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Kadınsız Kalkınma Olmaz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen, “Siyasal Karar Alma Bakan Şahin, bu programının Eğer ilk iki yıl içerisinde Başkanı Mustafa Kaplan ile çok eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Fatma Şahin, aralarında bazı ardından Düzce Üniversitesi’nde çocukta doğuştan sayıda engelli ve yakınları katıldı. Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve milletvekillerinin de bulunduğu düzenlenen “Yüksek Öğretimde gelen bir işitme Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme kadınlardan oluşan heyetle, Bakanı Binali Yıldırım engelliler için kadınlara seçme ve seçilme önemli bir projede bir araya geldi. hakkının verilmesinin 78. yıl dönümü Kadınsız demokrasi dolayısıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. olmaz, kadınsız Kadın Liderliği Çalıştayı”na katıldı. engeli varsa, bu durum tespit edilip müdahalede bulunulursa, Bakanlık olarak çiftçi çocuğun hayatı kurtulur. Onun için kadınlarımızdan bu durumu sosyal güvenlik sistemi tutun, esnaf, işçi ve işveren içerisine aldık. Eğer bir ameliyat kadınlarımıza kadar her bir gerekirse bunun mali desteğini kesim için ne yapmamız sosyal güvenlik sistemi gerektiği hususunda çok yoğun verecek. çalışıyoruz. Her türlü ayrımcılığı reddediyoruz. Doğduğu zamanki yaşam, barınma, eğitim, sağlık ve Bugün bizim eğitimde istihdam hakkını bütün temel ve sağlıkta verdiğimiz hakları, engellilerimiz için çok fırsat eşitliğinden sonra evde daha önemsiyoruz. Dezavantajlı bakım dediğimiz engelli gruplarımıza pozitif ayrımcılık kardeşimize verdiğimiz destek yaparak sizlerin önündeki sayısı 400 bine ulaştı. 500 bin engelleri tek tek kaldırmaya kardeşimiz engelli olduğundan çalışıyoruz. dolayı mali destek alıyor. 250 bin Mekanizmalarında Kadın Temsili” konulu panele katıldı. hukuk olmaz, kadınsız kalkınma Kadınlarımızın olmaz. Bu mücadeleye devam toplumsal yaşamın her edeceğiz. alanına eşit ve etkin katılımıyla ülkemizin demokratik, ekonomik ve sosyal kalkınma süreci güçlenmeye devam etmektedir. kardeşimiz rehabilitasyon sisteminden istifade ediyor. 16 17 37 38 39 41 43 44 6 Aralık 2012 8 Aralık 2012 13 Aralık 2012 19 Aralık 2012 22 Aralık 2012 25 Aralık 2012 14 İlde Başbakan 14 Koza Açıldı Yardımcısı Gönül Elçileri… Viyana’daydık… Enerji Hanım Projesi Teknolojide Kadın Hareketi Arınç’la Birlikte Gaziantep’teydik Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin Viyana’daki Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Destek Kurumu’nu ziyaret etti. Bakan Şahin buradaki incelemelerinin ardından Josefstadt’taki Aile ve Sosyal Politikalar engelliler atölyesini gezerek, yetkililerden Bakanlığı’nca şiddetle etkin kurum hakkında bilgi aldı. Daha sonra mücadelede koruyucu ve önleyici Avrupa Türk İslam Birliği Merkezi’nde tedbirler alarak şiddet mağduru bireylere destek vermek için 14 ilde kurulan Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin toplu açılışı Ankara’da törenle gerçekleştirildi. Kelebeğin uçabilmesi için önce kanatlarının güçlenmesi gerekiyor. Kozanın kanatların güçlenmesini sağlaması gerekiyor. Kozayı yeterince koruyamazsak, kelebeğin kanatları yeterince güçlenemezse uçamıyor. O yüzden biz bu koruyucu tedbire, kanatların güçlenmesi için sosyal Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından; toplumda gönüllülük kavramına yönelik farkındalığının geliştirilmesi, toplumsal kalkınmaya katkı sağlayacak gönüllü sayısının arttırılması, insan kaynağı ihtiyacının güçlendirilmesi ve gönüllü çalışmanın yaygınlaştırılması amacıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde gerçekleştirilen Gönül Elçileri projesi tanıtım toplantısı Ankara’da yapıldı. (ATİB) vatandaşlarla sohbet toplantısına Bakanlar, tamamlandığında Türkiye’nin en büyük camilerinden biri olacak olan Akkent Camii’nin temelini attılar, Gümrük Han’ın açılışını yaptılar. Biz, AK Parti Hükümeti olarak hem bu dünya için temel ihtiyaçları giderecek şekilde çalışıyoruz katıldı. 40 Aile ve Sosyal Politikalar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Bakanı Fatma Şahin, Kaynaklar Bakanlığı işbirliği ile ‘Teknolojide kadın enerji verimliliğinin sağlanması hareketi’ projesinin ve bireylere anlatılması Gaziantep toplantısına Zamanını, enerjisini, yüreğini, sabrını, amacıyla oluşturulan “Enerji katıldı. empatisini bu ülke için, bu ülkenin Hanım” projesi kamuoyuna çocukları için, bu ülkenin 15 Aralık 2012 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2013 Yılı Bütçesi, TBMM Genel Kurulu’nda Görüşülerek Kabul Edildi hem maneviyatımız açısından bu tanıtıldı. Genç olan nüfusumuzun geleceği için, insanlık için verebilecek olanlara ihtiyacımız var. 2023 hedeflerine 42 ulaşabilmek için bugünden enerji 21 Aralık 2012 politikalarımızı her Koruyucu Aile Bilgilendirme Toplantısı Yapıldı güzel eserlerin oluşmasında, çok bakımdan, bütüncül bir bakış açısı içerisinde güçlendirmemiz gerekiyor. en önemli kısmı kadınlardır. Toplumun yarısı olan kadınları yok saymak bizleri hedeflerimize ulaştırmaz. Eğer 20232070 hedeflerinden Büyük bir potansiyel bahsediyorsak hassas bir şekilde çoğalmasına En temel şey toplumun var. Küçük adımlarla bugünden itibaren vesile oluyoruz. huzuru, barışı ve sanayide yüzde 20, çalışmamız gerekiyor. mutluluğuysa bu ulaşımda yüzde 15, bina Fırsat eşitliğini da ailenin huzuru, devlet olarak gerekli desteği Bakanlığımızın bütçesi vermek anlamında koza demeyi TBMM’de oylanarak ve hizmet sektöründe yakalamamız mutluluğu da bundan geçiyor. Çocuğun, annenin, uygun gördük. kabul edildi. Tüm yüzde 30 tasarruf gerekiyor. babanın yuva sıcaklığını hissederek büyümesi milletvekillerimize beklediğimiz bir gerekiyor. Bizim çocuklarımızın en büyük ihtiyacı tekrar teşekkür potansiyel var. bir aidiyet duygusu, kendini güvende hissetmesi, o ediyorum. sevgiyi ve şefkati yüreğinde hissetmesidir. 18 19 45 46 47 27 Aralık 2012 27 Aralık 2012 28 Aralık 2012 Genç Fikirler Güçlü Kadınlar... Tarihe Adını Yazdıran Kadınlar Belgeselinin Galası Yapıldı Polatlı’daydık… KADIN HAKLARI ve AİLE BİRLİĞİ BİRBİRİNİN ALTERNATİFİ MİDİR? Onlarca yasa çıkarsak dahi, empati, muhabbet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı sevgi, saygı, vicdan dilini kullanmadan arkadaş, Fatma Şahin, Polatlı Konak’ta “Genç Fikirler Güçlü Kadınlar” Projesi düzenlenen “Polatlı Belediyesi Anne- tanıtım ve imza töreni İstanbul’da Baba Okulu ve Beyaz Ay Derneği / yapıldı. İŞ-KUR Görme Engelliler Bilgisayar Kursu Sertifika Töreni”ne ve “Engelsiz Hayat Merkezi”nin açılışına Dünya nüfusu, hızla yaşlanırken Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, ülkemizin dünyada çok avantajlı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Güçlü Kadınlar Projesi ile 1830 yaş aralığındaki gençlerin dinamizmini ve enerjisini hayata geçirmeye çalışacağız. Yapılan tartışmalar, kamuoyu nezdinde, kadın hakları ve aile birliğinin birbirinin alternatifiymiş gibi algılanmasına neden olmaktadır. Nüfus projeksiyonları sonucunda yapılan “üç çocuk” tavsiyesi, Fatma Şahin, “Nisvan-Tarihe Adını Yazdıran Kadınlar” belgeselinin Engelli çocuklar ve muhafazakârların, kadın erkek ilişkisini tanımlarken kullandığı galasına katıldı. ailelerinin en büyük “mütemmim cüz” ifadesi, muhafazakâr jargonu ve dili bilme- bir durumda bulunmasını sağlamaktadır. Genç Fikirler ve katıldı. yoldaş, aile, hasılı insan olmayı başaramayız. sıkıntısı, sürekli beraber oldukları yenlerde tepkisel bir karşılık bulmaktadır. Dik duran, mücadele için bir şekilde nefes almak Kadın hakları savunucuları, geleneksel aile rollerinden dolayı, eden, çalışan, ömrünü istiyorlar. Aileler, yapacakları işler aile sorumluluğunun ağırlıklı olarak kadının üzerinde olmasının, bu topraklara harcayan ve bu dolayısıyla çocuklarını bir yere kadının bireysel haklarını çiğnediği görüşündedirler. mücadeleyle geçiren Elifler, bırakmak istiyorlar. O kadar doğru Halide Edip’ler, Satı Kadın’lar için ve haklı bir talep ki işte bu merkez “ben” diliyle güçlendikçe, aile birliğinin dağılacağı yönünde en- oradaydık. bu işe yarayacak. dişeler taşımaktadırlar. Diğer yandan bazı muhafazakâr erkekler, kadınlar toplum içinde Kadın ve erkek, biri diğerinin değil, her ikisi birbirinin “mütemmim cüzüdür” aslında. Takım oyuncusu olmak, yoldaş olmak, hayatı paylaşmak adına... Diğer yandan “bir cana kıyan tüm insanlığa kıymış gibidir” anlayışıyla, kadına şiddeti, aşağılamayı asla onaylamayan bir inanış ve kökten gelindiği de göz ardı edilmemelidir. Ayşe KEŞİR Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Siyasi Danışmanı 20 21 ailece Ne kadın hakları, sadece bir tek ideolojinin konusudur, ne de aile birliği… Ortalama sağduyulu her hangi insan, geldiği siyasi, kül- KOZA’DA ARTIK türel miras ne olursa olsun, ne kadının aşağılanmasına, şiddete maruz kalmasına ne de dağılan ailelerde perişan olan çocuklara duyarsız kalabilir? Bu alanda karşılaşılan her sorunun faturasını milletçe hep birlikte ödemekteyiz. Yeni dünyada, sosyal hayata, kişiye yönelik sorunlara ideolojik körlüklerle yaklaşma lüksümüz bulunmamaktadır. Ekonomik sermayemizi güçlendirirken, ondan daha uzun sürede inşa edilen beşeri ve sosyal sermayemizi ancak ortak bir kültür ve dil oluşturarak inşa edebiliriz. ÇATIŞMANIN NEDENİ... Geçmişten gelen yerleşik yanlışları düzeltirken, kıymet- Çatışmanın temelinde, tarafların birbirinin diline, tarihine, söy- li olanı özgüvenle muhafaza etmemiz, “ben” veya “bizi” lemine, kelimelerinin yüküne aşina olmaması, ortak dil geliş- tek taraflı yüceltmeden, kadın ve erkeği birlikte dönüştür- tirememesi yatmaktadır. Dil ve söylem birliği kuramamaktan memiz gerekiyor. Avrupalı hemcinslerimizden çok önce kaynaklanan ciddi bir iletişim kazası yaşanmaktadır aslında. çıktığımız bu yolda yeni dünya değerlerini, kendi kıymet- Her iki dünya görüşü, geldikleri siyasi, kültürel kökler itibariyle farklı jargonlar kullanmaktadırlar. Yakın zamana kadar iletişim lerimizle hemhal ederek toplumsal standartlarımızı yükseltebiliriz. kanallarının kapalı olması, karşılıklı yabancılaşmayı da berabe- Onlarca yasa çıkarsak dahi, empati, muhabbet, sevgi, rinde getirmiştir. saygı, vicdan dilini kullanmadan arkadaş, yoldaş, aile, ha- Aslında her iki tarafta da zannedilenin aksine homojen bir yapı sılı insan olmayı başaramayız. YETER Kİ yoktur. Kendi içlerinde de farklı düşünceleri, nüansları barındır- Aygül FAZLIOĞLU maktadır. Marjinaller istisna, bir masaya oturabilen iki tarafın, ASPB, Bakan Müşaviri/Sosyolog KONUŞMAYA CESARETİMİZ OLSUN !!! “Gökyüzünde uçan kelebeğin ipekli mi ipeksiz mi olduğu bilinmez” 1 kadının insan ve vatandaşlık hakları noktasında, temelde hiçbir görüş ayrılığının söz konusu olmadığı açıkça görülmektedir. 6284 sayılı kanununun hazırlık dönemi, bu alanda yeni bir dilin oluşmasında önemli bir tarihi misyon yüklenmektedir. STK, hükümet, sivil ve resmi tüm taraflar bir masada oturarak, kanun yapma sürecinde yeni bir yol ve yöntem geliştirmiştir. 1. Giriş Günümüzde insan haklarının korunması ve geliştirilmesi ülkelerin bir iç sorunu olmaktan çıkıp, tüm insanlığın ortak bir sorunu haline gelmiş ve bütün ülkelerin gündemine yerleşmiştir. Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmaları da artık insan haklarının bir gereği olarak değerlendirilmekte, kadınların tüm karar alma mekanizmaları, çalışma yaşamı, sosyal, "HAK” TEMELLİ ORTAK BİR DİL OLUŞTURABİLİRİZ kültürel ve politik düzlemde katılımını sağlayacak tüm haklardan erkeklerle eşit bir şekilde ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK ZAMANI... sorun olup, kadının davranışı ve bedeninin erkek tarafından kontrol altına alınmasıdır. İsta- Kadın hakları alanında, yaşlısı, çocuğu ve eviyle barışık, ailenin yararlanmaları gerektiği kabul edilmektedir. Kadının insan haklarının ihlali olan kadına yönelik şiddet, kadınları en temel insan haklarından mahrum etmekte olan önemli bir toplumsal tistikler de bu sorunun dünya genelinde insan hakları ihlali olduğunu ve kadın erkek arasında eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin bir sonucu olduğunu ortaya koymaktadır. Şiddet hangi bir arada fakat her bir bireyin haklarının tek tek ifade edildiği, “kökü mazide, yüzü atide” bize ait bir model ve dil geliştirmek zorundayız. 22 1 Bursa yöresinde, insanların değerlerini içine girmedikçe onların tanımadıkça bilemeyiz ve bazen önyargılı olabiliriz, kendimize ayna tutmalıyız tadında söylenmektedir. 23 koza biçimde olursa olsun kadının temel hak ve özgürlüklerini kullanmasının önünde önemli bir engeldir. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için Türkiye’de gerek yasal alanda gerekse yasal düzenlemeleri uygulamaya yansıtmak amacıyla kapsamlı çalışmalar yürütülmektedir. Bu çalışmaların sonucu, İstanbul’da imzalanmış olmasından do- Önlenmesine Dair Kanunun 14. Maddesi ülkede 24 bin kadınla yaptığı araştırma- veya yakınlarında şiddete maruz bir kim- Şiddet dört duvar arasında olduğunda gereğince 2012 yılında kurulmaya baş- da şiddet olgusunun ne kadar küresel ve seye tanık olma oranı %70’in üzerinde- aile meselesi/mahrem olarak bakılmakta, layan “KOZA Şiddet Önleme ve İzleme yaygın bir sorun olduğu görülmektedir. dir. Dünyanın her yerinde ırk, dil, din ve yaşamın doğal bir parçası haline dönüş- Merkezleri”nin işleyiş, yöntemi ve sundu- (Bu rapora göre araştırmaya katılan 24 etnik grup ayırmadan her toplumda farklı türülmekte ve dolayısıyla sıradanlaştırıl- ğu hizmetler örnek vakalarla tartışılmak- bin kadın arasından Japonya’da %15’i biçimlerde yüzünü gösteren kadına yö- maktadır. Kanıksanan yaşamın bir par- tadır. Etiyopya’da ise %71’i yakın ilişki içerisin- nelik şiddet sorumlusu; genellikle koca- çası haline gelen şiddet toplumun farklı de oldukları erkekler tarafından şiddete lar, erkek kardeşler, babalar ya da erkek sosyal katmanlarındaki her kesimden maruz kalmışlardır.) Yine bu rapor kadın- çocuklar, olmakta ve sanıldığının aksine örtülü onay almakta, bir müddet sonra iç- ların şiddete maruz kalma şekillerinin 6 de genellikle hane içinde yaşanmaktadır. selleştirilmektedir. Bu süreçte “karı-koca iki çocuk annesi başlık altında olduğunu ortaya koymuş- Genel olarak erkeğin kadına karşı şid- arasına girilmez” görüşü dışına çıkılarak ortaokul mezunu…) tur. Bunlar: det uygulaması, güç kullanması, kadını arkadaş ve akrabaların desteği alınmalıdır. 2. Şiddet Nedir ve Nasıl Oluşur? layı İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan dünyada kadını şiddetten korumayla ilgili tek uluslararası sözleşme niteliği taşıyan • Yakın ilişki içerisinde olunan bir kim- “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi şid- seden veya aileden gelen şiddet, detin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye • Cinsel şiddet, İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” nin kanunlaşmasıyla kadına yönelik şiddetin • Kadın sünneti, durdurulması ve son verilmesi anlamın- • Örf, adet ve başlık parası ile bağlantılı da çok önemli bir mesafe katedilmiştir. kadın cinayetleri, İstanbul Sözleşmesinden sonra 2012 • İnsan ticareti, kadınların zorla fuhuşa yılının Mart ayında TBMM’den geçerek itilmesi ve kanunlaşan ve kadını ve aile bireylerini korumada kapsamlı düzenlemeler ve • Kadınların ekonomik istismarı. yenilikler getiren 6284 sayılı “Ailenin Kolenmesine Dair Kanun” ile de İstanbul Sözleşmesine paralel hükümler yaptırım Toplumsal, kamusal veya özel alanda altına alınmıştır. meydana gelen fiziksel, cinsel, ekonomik şiddetten korumayla ilgili en kusursuz yasalarını da yapmış olsalar şiddet olgusunun sona ermesi zihniyet değişikliği ile doğrudan ilgilidir. Bu da sadece yasalarla değil aynı zamanda toplumun bazı önyargılarını kırması ve bu konularda eğitimin sürekliliği ile ilgilidir. Bu çalışmada şiddet olgusu, şiddetin toplumsal ve psikolojik etkileri, şiddetle mücadelede tarihsel süreç ve kadının ekonomik, psikolojik, hukuki ve sosyal olarak güçlendirilmesine odaklı şiddet mağduru bireylerin korunmasına yönelik uygulamalardan biri olan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin 24 veya psikolojik, sözlü her türlü tutum ve davranış şiddettir. Aile veya hanede aile bireyleri arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet aile içi şiddettir. Kadınlara, yalnız kadın oldukları için uygulanan her türlü şiddet bir insan hakları ihlalidir. Dünyada yapılan araştırmalar, aile içi şiddete maruz kalanların çok büyük bir bölümünün kadınlar olduğunu ortaya koymakla birlikte, erkeklerin de aile içinde fiziksel ve sözlü şiddete uğradığını açıklamaktadır. Ayrıca çocuklar ve yaşlılar da yaygın bir şekilde aile içi şiddetin hedefi olmaktadır. Şiddet olgusu sadece Türkiye’de yaşanan bir sorun değil küresel bir sorundur. Dünya sağlık örgütünün 10 Sonunda dayanamadım, çocukların büyüğünü bırakıp, küçüğü ile polise başvurdum. Şimdi çocuğumla kadın konukevinde kalıyorum. Çocuklarım için hayatta kalmam lazım.” (18 yaşında, Kız çocukların erken yaşta/zorla evlen- Herhangi bir hırsızlık olayı görüldüğünde, dirilmesi toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, duyulduğunda nasıl müdahale ediliyor, insan hakları ihlali ve bir kültürel şiddet ilgili kurumlar harekete geçiriliyorsa, şid- biçimidir. Bu durumun varlığı kız çocuk- Şiddete maruz kalan kadınların çoğunlu- det olgusunda müdahale edilebilinme- larının ve kadınların toplumdaki eşitsiz ğu bu şiddeti kimseyle paylaşmamakta/ lidir. Çünkü herkesin yaşadığı topluma, konumunu pekiştirmekte ve hayat tercih- paylaşamamaktadır. Kimi zaman kime, çevresine, komşusuna lerini azaltmaktadır. Erken yaşta ve zorla nereye, nasıl başvurabileceğini bileme- bahçesine, sokağına karşı sorumluğu yapılan evlilikler bugün dünyanın pek çok mektedir. Bu bilgi eksikliği, kadınların bulunmaktadır. Dolaysıyla tüm bireylerin yerinde olduğu gibi ülkemizde de uzun sağlık kuruluşlarından, kolluk güçünden şahit olunan/duyulan şiddet olgusunu yıllardan beri var olan bir olgu olmasına ve diğer destek hizmetlerinden nadiren haber vermek müdahale etmek, toplum rağmen toplumun çoğunluğu tarafından yardım istemelerine sebep olmaktadır. olarak güçsüz, mağdur olanı korumak bir “sorun” olarak değerlendirilmemekte gibi bir sorumluluğu vardır. ve ataerkil yapı bu tür evlilikleri normalleş- görmesi erkeğin güçlü olmasından değil, ataerkil yapıdan kaynaklanmaktadır. Farklı kaynaklar kadına yönelik aile içi runması ve Kadına Karşı Şiddetin Ön- Parlamentolar, kadını ve aile bireylerini kontrol altında tutması, mülkiyeti olarak meye başladı. İçki içtikçe de dövdü. apartmanına, şiddetin dünyadaki sıklığının %10-%69 “Evliyim iki çocuğum var, evlendi- ve Türkiye’de ki sıklığının ise %25-%30 ğim günden beri mutsuzum, eşim 3. Şiddetin Hedefi: Mağdurlar arasında değiştiğini belirtmektedir (HÜ- beni her zaman aşağılıyor, sen anla- Kadına yönelik şiddetin, bireysel, ailevi, leşmemekte, sosyolojik anlamda gerçek- NEE, 2009). Bu konudaki önemli rapor- mazsın sen nerden bileceksin diyor. kültürel ve ataerkil toplumsal yapı gibi bo- leşmekte ve hemen hemen tüm toplum- lardan biri olan Avrupa Komisyonunun Çalışmak istiyorum hep çalışmak is- yutları bulunmakta dolayısıyla şiddeti do- larda evliliğin hukuki meşruluğundan çok Eylül 2010’da yayımladığı 26.800 AB tedim özellikle çocuklar büyüdükten ğuran faktörler çok boyutlu ve farklı yapı toplumsal mutabakatı daha fazla önem vatandaşı ile yapılan anketler sonucu sonra, hiç izin vermedi, kendisi avu- sergilemektedir. Toplumsal yapıda erkek arz etmektedir. oluşan kadına yönelik aile içi şiddet ra- kat ama maddi sıkıntı içindeyiz borç egemen yapının sürdürülmesi başka bir porunda ankete katılan AB ülkelerindeki batağında. Beni sürekli dövüyor, en ifade ile kadının genellikle bir babanın kızı insanların %78’i şiddetin yaygın bir sorun son dövdüğünde çocuklarım gördü. yada bir erkeğin eşi olarak onun mülki- olduğunu dile getirirken, %17’si çok yay- Bir kez ayrıldım çocuklarıma kıyama- yeti altında kabul edilmesi kadını şiddetin gın olmayan bir sorun olarak görmüştür. dım, tekrar döndüm ama gene döv- hedefi haline getirmektedir. Çünkü erkek Bu araştırmada dikkati çeken bir başka dü, çocuklarımı alıp evden çıktım. mülkiyeti olan kadını kontrol altına almayı konu şiddetin yaygın bir sorun olarak Bizi bulabilir, kimliğim değişsin istiyo- gücünü göstermeyi doğal olarak kendin- kabul edilip edilemeyeceğine ilşkin soru- rum bizi bulamasın istiyorum.” de bir hak olarak görmektedir. ya AB ülkelerindeki erkeklerin kadınlara oranla önemli bir ölçüde şiddeti yaygın bir problem olarak görmemesidir. Bu da erkeklerin bu konudaki farkındalıklarının artırılması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Çünkü yine aynı raporda ailesinde (32 yaşında, “Eşim ile kaçarak 14 yaşında ev- Yüksekokul Mezunu, lendik, eşimden daha genç ve gü- 2 çocuğu var.) zeldim. İki çocuğumuz oldu. Eşim beni kıskanmaya, arkadaşlarıma ve aileme göndermemeye, hakaret et- tirmekte ve meşrulaştırmaktadır. Ancak erken evlilikler hukuki anlamda gerçek- Kadına yönelik şiddette iktidar ve eşitsizlik ilişkisi, kaynakların elde edilmesi ve kaynakların kullanılmasında söz konusudur. Erkekler fiziksel güçleri yanında , sosyal, politik ve ekonomik güçlere kadınlara nazaran fazlasıyla hakimdir. Kadınlar ise fiziksel ve kurumsal araçlardan yoksundurlar. “Gidecek hiçbir yerim yok, ailem beni kabul etmiyor; çalışmak. kızımı yanıma almak istiyorum.” (25 yaşında, kadın konukevinde kalıyor.) 25 koza Kadınlar yaşadıkları şiddet konusunda şiddetin neden olduğu duygusal ve fizik- Şiddet sosyalleşme sürecinde öğrenil- yalnız kalmakta ve haklarını savunmak sel çöküntünün farkında olmayan kadın mekte ve dolayısıyla kuşaktan kuşağa için yeterli bilgi ve destek araçlarına sahip yaşadıkları hakkında konuşmak isteme- aktarılmaktadır. İnsan bilmediği bir şeyi olduğunu bilmemesi, yaşadığı şiddetin mekte ve yardım konusunda da isteksiz yapabilir mi? İnsanlar hep başkaların- açıklanmasını engellemekte, böylece ka- davranabilmektedir. dan öğrendiklerini hayata geçirmekte- dın yaşadığı ortamdan uzaklaşmadığın- dir. Nereden öğreniyoruz? Annemizden, dan çaresizlik duygusunu yaşamaktadır. babamızdan, ailemizden, çevremizden, Bu duygu, kadına, olaylar üzerinde hiçbir akranlarımızdan, dizilerden, filmlerden etkisi olmadığını, kendisinin başına geleni öğreniyoruz, etkileniyoruz. Erkekler en ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceğini çok babalarından şikayet ederler, ancak öğretmektedir. büyüdüklerinde de babalarının kopyası olurlar. Bir çok kadın yaşadıkları şiddetin kendi suçları olduğu, mutlaka hak edecek bir Şiddet olgusunu bazen olgunlaştırıyoruz. şeyler yapmış olduklarına inanmakta ve Bir tokat atarak, acı ve korku yaşatarak zaman içinde durumlarını içselleştirmek- fiziksel şiddeti tanımlayabiliyoruz ancak tedir. 4. Şiddetin Toplumsal ve Psikolojik Etkileri Toplumdaki değer yargıları da şiddetin gizli kalmasına yol açmakta ve bir çok kadının destek ve koruma hizmetine erişimini engellemektedir. Özellikle sosyal kontrolün çok olduğu az gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda şiddetin konuşulmasının hoş karşılanmaması, toplum üyelerinin kadınlara çocuklarının olduğu Diğer yandan erkeklerin neden şiddet uyguladığına dair feminist teori yanında psikolojik teori, sosyal öğrenme teorisi ve aile sistemi teorisi gibi teoriler farklı şekillerde şiddet uygulamanın nedenlerini açıklamaktadır. Psikolojik teori şiddet uygulamayı kişiye bağlarken, öğrenme teorisi çocukluktan başlayarak öğrenmeye ve biyolojik teori de çocuklukta geçirilen travma gibi nedenlere bağlamaktadırlar (Anadolu Üniversitesi, 2011:129). Yapılan Avrupa Komisyonunun 2010 yılında yayımladığı kadına yönelik aile içi şiddete ilişkin raporda ankete katılan kişilerin %96’sı kadınları şiddetten korumak için ler bırakmaktadır. Ekonomik şiddette ise uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi her konuda yardım sağlayacak sosyal kadının malları ve diğer gelirleri elinden bulunan kadınların, çocukların, aile birey- hizmet birimlerinin şiddeti önlemede ve alınmakta, çalışmasına izin verilmemek- lerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağdu- şiddet sonrası rehabilitede en önemli ak- te, kısıtlı para verilmekte ya da hiç veril- ru olan kişilerin korunması ve bu kişilere törler olduğu belirtilmiştir. Bu araştırma memektedir. yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla” dü- da bize göstermektedir ki kadınlar şiddet zenlenen ve 20.03.2012 tarihinde yürür- öncesi ve sonrası en çok danışmanlık ve lüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması destek hizmetlerine ihtiyaç duymaktadır. ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Bu da bize KOZA’ların önemini bir kez Dair Kanun kapsamında “Şiddetin ön- daha vurgulamaktadır. makta, şiddet gören kadınlar ise şiddet görüşmemi istemedi sadece onun görmeyen kadınlara göre daha mutsuz, kardeşiyle depresyona ve intihara daha yatkın ol- kartımı aldı, bana aylık 30 TL verdi; maktadır. Ayrıca şiddete maruz kalmasa onun da hesabını sordu. Telefon bile, şiddet ortamında yetişen çocuklar rehberimi sildi, facebook hesabımı yetişkinliklerinde, şiddetin olmadığı aile kapattı. Ben nişanlanıp ayrılmıştım Dayak yiyen kadın agresif ve provakatif ortamında yetişenlere oranla daha fazla bunu sürekli başıma kaktı. Dayana- olmakla suçlanmakta oysa bunlar daya- şiddete başvurmaktadırlar. Dolayısıyla maz hale gelmiştim, ailem beni gö- ğın nedenleri değil sonuçlarıdır. Şiddete şiddet şiddeti doğurmakta ve çoğunlukla türmek istedi, üzerimize yürüdü polis uğradığı için utanç duyan, şiddeti hak şiddetin bulunduğu ailelerde benzer geç- çağırdık polisle evden çıktık”. ettiğini, yaşadığı şiddeti açıklamanın bi- miş öyküsü bulunmaktadır. Bu, şiddetin risi ile paylaşmanın kendi ve çocukları- bir öğrenilmiş davranış olduğunu göster- nın güvenliğini riske atacağından korkan mektedir. 26 KOZA’ların önemi burada yatmaktadır. dınlara destek olabilecek ve gerektiğinde lemle görüşmememi istedi, kimseyle ne neden olabilmektedir. yışına girer. Bu konuda faaliyet gösteren nen sosyal politikaların ışığında “şiddete saldırgan, daha mutsuz, güvensiz ol- yaşaması şiddetin süreklilik göstermesi- leceği, başvurabileceği bir dayanak ara- ziksel şiddetten çok daha fazla kalıcı iz- dikten sonra sorunlar başladı. Ai- sahip olacak bir ailenin yoksunluğunu uğradıktan sonra en acil olarak sığınabi- oluşturulacak bir telefon hattının ve ka- çocuklara göre daha az konuşmakta, yaşadığı ortamdan uzaklaştıracak ona 5. Aile İçi Şiddetin Önlenmesinde Bir Model: KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri çok önemlidir. Çünkü mağdur şiddete Türkiye’de aile ve kadına yönelik izle- onayıyla 3 ay önce evlendik; evlen- ğünün kısıtlı olması kendini ve çocuklarını (Hemşire) nelik alınmış tedbirlerin takibi anlamında ilişkilerini, kimliğini yok edebilmekte, fi- te şiddet gösterimine adaydır ve diğer küçümsemesi, ya da ekonomik özgürlü- dan aile arayarak bize teşekkür etti.” aşağıda yer alan hizmetler sunulmaktadır. • Aile içi şiddete maruz kalan kadınların ve çocukların yaşadığı şiddet sonrasında gereken tedavi hizmetlerinin koordine edilmesi, • Şiddet mağduru kadınlara, varsa çocuklarıyla birlikte ihtiyaç durumunda barınma yeri sağlanması, • Hayati tehlikenin bulunması halinde koruma altına alınması, mağduru bireyin kendine olan güvenini, kısa bir süre flört ettik, ailelerimizin dığı şiddeti ciddi olarak algılamaması, değişikliği tedbiri çıkmasının ardın- ve aile bireylerinin korunması ve faile yö- duygusal şiddet ve cinsel şiddeti, şiddet şiddete maruz kalan çocuklar gelecek- sı, ayrıca şiddeti yaşayan kadının yaşa- nın bilgilendirilmesi sağlandı. İşyeri leri’nde gizlilik esasına göre 7/24 saat sel şiddeti ise tanımlayamıyoruz. Oysa “Eşimle çalıştığım okulda tanıştım, ması gerektiği konusunda baskı yapma- gelincik projesiyle paslaşarak vaka- olması şiddete maruz kalmış kadınların psikolojik, duygusal, ekonomik ve cin- araştırmalar göstermektedir ki ailelerinde ailenin dağılmaması için şiddete katlan- “Vakamıza rehberlik hizmeti verildi, konuşuyordum. Maaş ( 30 Yaşında, Öğretmen, Evli). lenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbir- • Geçici/sürekli maddi yardımlar yapılması, • Hukuki destek verilmesi ve dava takiplerinin yapılması, • İş edindirmeye yönelik destek verilmesi, • Küçük çocuklar için kreş yardımı yapılması, • Çocuklar için burs, eğitim-öğretim desteği ve • Şiddet uygulayanlara eğitim ve danış- destek ve izleme hizmetlerinin verildiği” 5.1. KOZA’dan Kimler Yararlanabilir? Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin • Şiddete uğrayan ya da risk altındaki 5.3. KOZA Nasıl Bir Yönetim ve Yaklaşım Biçimine Sahiptir? lerin etkin olarak uygulanmasına yönelik kurulmasına hükmedilmiştir. Bu hüküm doğrultusunda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bağlı olarak 14 ilde (Adana, Ankara ve Bursa, Antalya, Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Malatya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa, Trabzon) KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Aralık 2012 tarihi içinde hizmete girmiştir. KOZA’ların kurulmuş kadınlar, • Şiddet uygulayan bireyler, • Toplumun tüm tarafları (kadın, erkek, çocuk, kamu, özel, üniversite, STK vb.) 5.2. KOZA’da Sunulan Temel Destekler Nelerdir? KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkez- manlık desteği verilmesidir. Şiddetle mücadelede en önemli sorun alanlarından biri farklı birimlerin uyumlu ve koordineli çalışmasını sağlayıcı mekanizma eksikliğidir. KOZA merkezleri, farklı kurumların hizmetlerini tek çatı altında toplayan yapısıyla şiddetle mücadelede daha etkin ve daha hızlı hizmet sunmayı hedeflemektedir. Bu nedenle KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde, 27 koza Röportaj: Pınar Çağlayan Fotoğraflar: Cem Çağlayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı personeli yanı sıra İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim, Çalışma Bakanlıkları personeli ile barolar, üniversite ve sivil toplum kuruluş temsilcileri görev yapmaktadır (ASPB, 2012: 7). Merkezde hizmetlerin etkin bir biçimde sunumuna yetecek sayı ve nitelikte psikolog, sosyal çalışmacı, hukukçu, sosyolog, çocuk gelişimci gibi meslek elemanları ile sağlık personeli, eğitimci, kolluk görevlisi ve idari personel bulunmaktadır. Tüm hizmetler doğrudan doğruya, planlama - bilgilendirme - yönlendirme - izleme - değerlendirme ve yeniden planlama döngüsü içinde sunulmaktadır. 5.4. Şiddete Maruz Kalındığında Başvurulacak Birimler Nelerdir? • KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri, • ALO 183 Danışma Hattı, • Valilikler ve Kaymakamlıklar, 28 • Kolluk Güçleri ( ALO Polis 155 - alanda yasal ve idari tedbirler alıp, tüm ALO Jandarma 156), • Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Aile Mahkemeleri, • Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlükleri, ilgili kuruluşları sürece dahil ederek topyekûn bir mücadele başlatmıştır. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cin- “SAHAYA ADIM ATTIM VE DEVAM ETMEYE KARAR VERDİM” HAVVA AYDIN siyet rolleriyle ilişkisinin kurulması, bu şiddeti önlemek için getirilecek düzen- • Sağlık Kuruluşları, • Baroların Kadın Dayanışma Merkezleri ve Adli Yardım Kuruluşları, • Belediyelerin mağdurların korunması amacıyla her Kadın Dayanışma Merkezleri, • Kadın Sivil Toplum Kuruluşları. 6. Son Söz Tüm ülkeler kadına yönelik şiddet ile başa çıkabilmek için büyük çaba harcamaktadır. Ülkemiz de, kadınlarının hayatlarına mal olan, onları sakat bırakan, ailelerin dağılmasına ve toplumsal kaynakların israfına yol açan ve bir çok toplumsal sorunun temelini oluşturan, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve lemeler bakımından önemlidir (Anadolu Üniveritesi, 2011;135). Kadınlar yaşadıkları şiddet konusunda yalnız kalmakta ve haklarını savunmak için yeterli bilgi, donanım ve farkındalığa sahip olamamakta dolayısıyla sadece kadınların üzerine gidilerek yapılan kampanyalar, eğitimler, projeler yetersiz kalmakta, hem erkeklerin hem de kadınların bilinçlendirilmesinin gereği ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun çözülebilmesinde en etkili araçlardan biri olan yasaların uygulanmasının yanı sıra zihniyet değişikliği ve özellikle erken yaşlarda verilen eğitimdir. Sporun insan ruhunu özgürleştirdiğinin en büyük kanıtı, her gün sahalarda boy gösteren engelli sporcuların başarıları olsa gerek. Biz de bu başarının aydınlattığı yolda Medical Park Samsun Engelli Gücü Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı oyuncusu Havva Aydın’la karşılaştık ve “bir hayatla barışma yolu” olarak engel tanımayan basketbol aşkını konuştuk. Sonrasında ise Medical Park Samsun Engelli Gücü Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımına destek vermek amacıyla tribünde bulunan Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’le Samsun’un engelli kulüpleri konusundaki rolü ve ülkemizde engelliler adına yürütülen çalışmalar hakkında söyleştik. 29 röportaj / havva aydın gözeten, onları topluma katkı sağlamaya CEMAL YILMAZ DEMİR/ SAMSUN MİLLETVEKİLİ Samsun, engelli spor kulüpleri konusunda oldukça gelişim sağlamış bir ilimiz. Samsun’da spor kulüpleri dışında engellilere yönelik çalışmalar var mı? yönelten bir anlayış ortaya çıktı devlette. Bu anlamda resmi kurum olarak, devletin bu sosyal hüviyetini kazanmasını sağlayan bir kurum var artık. Söz konusu alandaki çalışmalar bence Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulmasıyla yerini buldu. Bu çerçevede Bakanlık isabetli bir Engelli kulüpler Türkiye’nin birçok yerinde organizasyon sağladı. Şu anda Bakanlık yokken Samsun’da vardı. Kendi araların- iyi bir yolda. Yasal düzenlemelerle en- da gayri nizami maçlar düzenliyorlardı. gellilere birçok haklar tanındı. Ekonomik Şimdi tabii maçlar çok düzenli; bir fe- mağduriyetler devlet tarafından gideril- derasyon bünyesinde, fikstüre bağlı ola- meye çalışıldı. rak, resmi olarak gerçekleşiyor. Samsun geçmişten bu yana bu konuda organize olmuş bir şehir. Samsun’da engelli anla- Ben 13 yaşındayken kemik mında farklı kulüpler de var. iltihabı nedeniyle ayağım Bunların dışında tabii ki engellilere yöne- kesildi ve engelli oldum ve bu HAVVA AYDIN/OYUNCU Kaç yaşındasınız? 31 yaşındayım. Samsun doğumluyum. çıkmadım, insanlardan uzak yaşadım. Ama 2004 yılında Samsun’da Kamuran Hoca’mız teşvik edindirme kursları var. Zaman zaman bu Bedensel Engelliler etti. İlk başta çok çekindim; sandalyeye kursların sertifika törenlerine de katılıyo- Spor Kulübü’nde binmem, düşerim diye. Fakat sahaya rum. Sertifikalarını alanlar istihdam için adım attım ve devam etmeye karar ver- büyük avantaj elde ediyorlar. yüzden üç yıl boyunca dışarı Kaç yıldır bu takımda oyuncusunuz? Ben 5 yıldır basketbol oynuyorum ama bu takıma ikinci yarıyılda geldim, yani bu- basketbola başlayınca rada henüz yeniyim. kendime güvenmeye, kendimle barışmaya Basketbol oynamadan önce ne iş yapıyordunuz? Basketbola ne zaman başladınız? başladım. Karma oynuyoruz çünkü bayan bölgesel ayağım kesildi ve engelli oldum ve bu ligimiz yok. Bayanların ligi olsaydı, er- yüzden üç yıl boyunca dışarı çıkmadım, kekler gibi bizim de daha çok şansımız insanlardan uzak yaşadım. Ama 2004 olurdu. güvenmeye, kendimle barışmaya baş- Karma takımda kaç tane kadın sporcu var? ladım. Orada beş yıl oynadım. Medical Şu an sadece ben varım. bü’nde basketbola başlayınca kendime Park Samsun Engelli Gücü Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı’nda oynamaya ise yeni başladım. Kadın basketbol takımında mısınız yoksa karma mı oynuyorsunuz? 30 dim. O günden beri oynuyorum. Kadın basketbol takımı kurulması konusunda çalışmalar var mı? Hocalarımız düşünüyor ama maddi imkânlar elvermediği için yeni bir takım kur- 13 yaşındayken kemik iltihabı nedeniyle yılında Bedensel Engelliler Spor Kulü- lik çok ciddi organizasyonlar var. Örne- Sizi basketbola kim teşvik etti? Ne zaman karar verdiniz basketbol oynamaya? Peki, erkeklerle oynamak zor oluyor mu? Oluyor tabii ama bu zorluğu aşmak yine bize düşüyor. Bir süre sonra her şeye alıştığımız gibi buna da alışıyoruz. mak biraz zor. Antrenmanlarınız diğer basketbol takımlarına göre farklılık içeriyor mu? Çünkü siz bir yandan sandalyeyi kontrol etmeye diğer yandan oyunu gözlemeye çalışıyorsunuz… Zor, çünkü önce engelli olduğumuz için kendimizi kontrol etmeliyiz, bir de topu kontrol etmeliyiz ama bu sporu seviyoruz ve zorlukları sorun olmuyor. ğin görme engellilere yönelik birden çok Türkiye’de “Yardıma Muhtaç Engelli Anlayışı” Artık Yok! dernek var. Engellilerin istihdamına yönelik üniversite ile işbirliği halinde meslek yardım veya lütuf anlayışıyla değil onların Bildiğiniz gibi daha önce Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı engelliler üzerine çalışmalar yürütüyordu. 2011 yılında ise bütün sosyal yardım ve desteğe ihtiyacı olan gruplar bir çatı altında toplandı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu. Engelliler de bu Bakanlık bünyesindeki Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün faaliyet alanı içine girdi. Bu bağlamda baktığımız zaman son yıllarda sosyal politikalar alanındaki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz? haklarını teslim etme anlayışıyla yürütü- Anayasamızda devletimizin sosyal bir lüyor. Onların hayata bağlanması, kendi devlet olduğu yazılı, malum. Ama biraz emekleriyle geçinmesi sağlanıyor. Çünkü önce de belirttiğim gibi, özellikle engelli- yardımla geçinmek, insanları olumsuz lere yönelik sosyal hizmet, sosyal faaliyet etkiliyor. Bu anlamda engellilerin kendile- ve sosyal yardım anlamında devlet maa- rine güveni de son yıllarda arttı diye dü- lesef daha önce çok zayıftı. Bunu ikinci, şünüyorum. Zaman içinde daha da güzel üçüncü sınıf bir görev telakki ediyordu. gelişmeler yaşayacağız bu alanda. Son on yılda engellileri resmen tanıyan, Bütün Türkiye’de bundan on yıl önceki “yardıma muhtaç engelli anlayışı” artık yok! Artık yardıma muhtaç değil de eğitim almak isteyen, istihdam içinde üreterek geçimini sağlamak isteyen engelliler var. Devlet engellileri görmezden geliyordu maalesef ama şimdi engellilerle ilgili özel düzenlemeler var. Bunlar tabii ki engelli vatandaşlarımız için bir avantaj. Engelli kardeşlerimizle ilgili çalışmalar; Son yıllarda devletin dışında engellilere yönelik olarak özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin gerek tek başlarına gerekse birbirleri ile işbirliği içinde yürüttükleri çok sayıda proje ve çalışma ortaya çıktı. Bu çalışmalara ve işbirliğine nasıl bakıyorsunuz? Bu işbirliğinde kim daha ön planda olmalı sizce? Merkezi yönetim yerel yönetimle birlikte çalışmak zorundadır. Merkezi yönetim daha ziyade düzenleyici ve denetleyici pozisyonunda, yerel yönetimler ise uygulayıcı olmalıdır. Bu ilişkide kilit rol oynayan sivil toplum kuruluşları; idarenin hizmetlerine yön ve ivme vermektedirler. Devlet son yıllardaki yasal düzenlemelerle konuyu gündeme taşıdı ve birlikte engellilere yönelik organizasyonlar düzenledi böylece toplumun dikkatini bu konuya çekmiş oldu. Bu gelişmelerden sonra sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler engellilere daha fazla önem vermeye başladı ve son yıllarda büyük bir proje patlaması oldu. Özellikle yerel yönetimler birbirleriyle yarışır hale geldiler. Hatta öyle bir hale geldi ki, engellilere yönelik çalışma yürütmeyen bir belediye ayıplanıyor artık, öyle bir bilinç düzeyine gelindi. 31 olan 350 müracaatçının dosyaları ince- YOKSULLUK ve lenmiştir. Böylece Ankara ili Çankaya ilçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından ayni ve nakdi olmak üzere sosyal yardım alan bireylerin profilini ortaya SOSYAL YARDIMLAR koymak amacı ile (i) bireyleri ve ailelerini tanıtıcı bilgiler ile (ii) konuta ilişkin bilgiler derlenmiştir. Prof. Dr. Emine ÖZMETE Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yoksulluk en basit şekli ile bireylerin insanca yaşaması (i) Bireyleri ve Ailelerini Tanıtıcı Bilgiler “Açlık, kılıçtan bile keskindir.” Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na ayni ve nakdi yardım almak üzere başvuru yapan ve sosyal yardım almaları (Beamont Fletcher) uygun bulunan müracaatçıların daha çok erkek oldukları (%60.9-213 erkek); ka- için gerekli olan temel dınların daha az sayıda (%39.1-137 ka- ihtiyaçlarını kendi olanakları dın) başvuru yaptıkları; yaş aralığının 17100 arasında değiştiği; ortalama yaşın ile karşılayamaması durumu 39.46 olduğu belirlenmiştir. Müracaatçı- olarak tanımlanmaktadır. İnsani gelişme indeksine göre 1970 yı- ların ağırlıklı olarak 26-45 yaşları arasında Mutlak yoksulluğu açıklayan lından bu yana her yıl hazırlanan insani oldukları (195 kişi-%55), 59 kişinin (%16) gelişme raporlarına dayanarak Birleşmiş 25 yaş ve daha küçük yaşta bulunduk- Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ko- ları; 46-65 yaş grubundaki müracaatçı bu tanımın yanı sıra; insanın toplumsal bir varlık ordinatörü Helen Clark; “Raporlar bugün larda 2009 yılında %11.92 olan yoksulluk koşullarına ve ait olduğu sosyal çevre- ilişkin çabaların genişliğini ve sosyal dev- yaştakilerin sayısının ise 23 (%6) olduğu daha eğitimli ve daha çok refah içinde oranı 2010 yılında %9.61’e düşerken, nin standartlarına göre yeterli düzeyde let uygulamalarının kapsamını da belirle- görülmüştür. toplumda kabul edilebilir olduklarını göstermektedir. Bütün göster- kentsel yerlerde yaşayanların yoksulluk ve kendi olanakları ile karşılayabilmek mektedir. Sosyal devlette muhtaç ya da en aşağı tüketim düzeyinin geler olumlu olmamasına rağmen birçok oranı %0.96’dan %0.97’ye yükselmiştir. her sosyal bireyin amacı ve yaşamı sür- yoksul durumda olan kişilerin, muhtaçlık dürebilme koşulu olarak görülmektedir. koşulları ortadan kalkıncaya kadar ve Bu noktada yoksulluk en basit şekli ile yardım almadan kendilerinin yaşamsal ih- bireylerin insanca yaşaması için gerekli tiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelin- olan temel ihtiyaçlarını kendi olanakları ile ceye kadar gelir güvencelerini sağlamak karşılayamaması durumu olarak tanım- amacıyla sosyal yardım sistemi bir sos- lanmaktadır. Mutlak yoksulluğu açıklayan yal politika aracı olarak uygulanmaktadır. bu tanımın yanı sıra; insanın toplumsal bir Sosyal yardımın amacı insanı koruma varlık olduğunu dikkate alan ve toplumda çabasını ve onun yaşamını sürdürmesine kabul edilebilir en aşağı tüketim düzeyinin destek olmayı içermektedir. olduğunu dikkate alan ve altında kalanlar “göreli yoksulluk” kapsamında değerlendirilmektedir. ülke insan yaşamında gelişme sağlayabilmiştir. Bu gelişme uluslararası toplumun sorumluluklarını yerine getirmesi kadar yerel liderliğin de desteklenmesine bağlıdır.” şeklinde insani gelişme bağla- İhtiyaçların karşılanması mındaki ilerlemeleri açıklamıştır. Tüm bu düzeyinden de öte bireylerin ilerlemelere karşın 2010 yılında yayın- ya da hane halkının kendilerinin belirlediği ya da uygun görecekleri bir tatmin düzeyini sağlamaya lanan bu rapordan halen; 104 ülkedeki yaklaşık 1.7 milyar insanın çok boyutlu olarak yoksulluğu yaşadıkları, 1.3 milyar insanın ise günde 1.75 dolar ya da daha az para ile geçinmek zorunda kaldıkları anlaşılmaktadır. Yoksulluğun küresel finansal krizler, açlık, kaynakların tahsisindeki eşitsizlikler gibi uluslararası düzeydeki makro nedenlerinin yanı sıra bireye, aileye ve topluma özel mikro nedenleri de bulunmaktadır. Bireylerin eğitim düzeyi, gelir elde edebilecekleri bir işte çalışabilmek için mesleki bilgi ve beceriye sahip olma durumları, fiziksel ve ruhsal sağlık durumları, madde bağımlılığı, işsizlik yoksulluğu etkileyen nedenlerden bazılarıdır. Aile düzeyinde; ailenin yeterli ekonomik, sosyal ve entelektüel sermayeye sahip olmaması, yetecek bir gelire sahip Türkiye’de ise kişi başı günlük harcaması, küçük yaştaki evlilikler ve küçük yaşta olmama durumu ise satın alma gücü paritesi 4.3 dolar sınırına çocuk sahibi olma ile yoksulluk döngü- göre 2009 yılında %4.35 olan yoksulluk sünün nesillere aktarılması yoksulluğun oranı 2010 yılında %3.66’ya düşmüştür. sürmesine temel oluşturur. Oysa temel Ancak kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan- ihtiyaçlarını yaşadığı bölgeye, günün “subjektif yoksulluk” olarak açıklanmaktadır. 32 sayısının 73 (%20), 66 ve daha büyük insanların geçmişe göre daha sağlıklı, altında kalanlar “göreli yoksulluk” kapsamında değerlendirilmektedir. İhtiyaçların karşılanması düzeyinden de öte bireylerin ya da hane halkının kendilerinin belirlediği ya da uygun görecekleri bir tatmin düzeyini sağlamaya yetecek bir gelire sahip olmama durumu ise “subjektif yoksulluk” olarak açıklanmaktadır. Yoksulluğa ilişkin bu tanımlar, yoksulluğun önlenmesine Araştırma kapsamına alınan 350 müracaatçıdan; 197 kişinin evli (%56.3), 89 kişinin bekar (%25.4), 17 kişinin eşini kaybetmiş (%4,9), 46 kişinin boşanmış oldukları ve 1 kişinin nikahsız yaşadığı (%0.3) bulunmuştur. Yaklaşık dörtte birinin (%25.4-89 kişi) bekar olmaları nedeniyle çocukları yoktur. Evli olan 5 kişinin çocuğunun olmadığı (%1.4) ve 256 kişinin ise çocuk sahibi oldukları (%73.1) saptanmıştır. 107 kişi (%30) 1-2 çocuğa Bu nedenle Sosyal Yardımlaşma ve Da- sahiptir. Sahip oldukları çocuk sayısı 3-4 yanışma Vakfı’ndan sosyal yardım alan- arasında olan 90 kişi (%25), 5 ve daha ların sosyal ve demografik profilini ortaya fazla çocuğa sahip 58 kişi (%16) bulun- koymak amacı ile Ankara Çankaya ilçesi maktadır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına 01/07/2011-01/01/2012 tarihleri arasında ayni ve nakdi olmak üzere sosyal yardım almak için başvuruda bulunmuş ve sosyal yardım alması uygun görülmüş Müracaatçılardan 41’inin okuma-yazması (%11.7) yoktur. 24 kişinin okur-yazar (%6.9), 157 kişinin ilkokul mezunu (%44.9), 58 kişinin ortaokul mezunu 33 yoksulluk ve sosyal yardımlar (%16.6), 43 kişinin lise mezunu oldukları gazı kaynak olarak (%42.0) kullandıkları; • Toplam kadın müracaatçılardan yak- bireylerin gerekli olan bilgi ve becerilerden sine, kurumsal ve toplumsal kaynaklarla bulunmuştur (%12.3). Üniversite mezunu az sayıda müracaatçıların ise ısınmada laşık üçte birini (%36.0) boşanmış ya yoksun olduklarını, bu nedenle özellikle etkili bir şekilde buluşmalarına yönelik olanların sayısı oldukça düşük olup (27 elektrik kullandıkları (%2) tespit edilmiş- da eşini kaybetmiş olan kadınlar ile de uzmanlık gerektiren işler yerine düşük mevcut hizmet politikalarının geliştirilme- kişi-%7.7), yüksek lisans ve doktora ya- tir. Böylece müracaatçıların evlerinde %40’ını evli kadınların oluşturduğu, ücretli ve düşük statülü işlerde geçici ola- sine ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece kay- pan müracaatçıya rastlanmamıştır. soba (%56), kombi/kat kaloriferi olanların rak çalıştıklarını açıklamaktadır. Bireylerin nakların adil ve hakkaniyetli kullanılması çıraklık eğitim ve meslek edindirme kurs- da mümkün olacaktır. Aileleri güçlendir- larına yönlendirilerek, mesleki bilgi ve be- mek için ihtiyaç önceliklerini belirleme, cerilerinin geliştirilmesi; bu eğitim kursları ekonomik ve insansal kaynakları kullan- ile ilgili olarak toplumun bilgilendirilmesi ma, insanın kapasitesini geliştirme, nite- ve herkesin kolaylıkla bu eğitim hizmet- likli işgücüne katılma, gelirin aile üyeleri lerine erişimlerinin sağlanması nitelikli bir arasında dengeli dağılımı, iletişim gibi ko- iş edinmeleri açısından önemlidir. Böy- nuları içeren programların düzenlenmesi (%41.4) oranı daha yüksektir. Konutun Müracaatçılarından 22’sinin (%6.3) ha- ısınma türü müşterek/ merkezi ısıtma nelerinde başka bireyle yaşamadıkları; olan 2 (%0.6) elektrikli ısıtma olan 7 kişi ailedeki birey sayısı 2 olanların da oranı- (%2), daha az sayıda müracaatçıya rast- nın düşük olduğu (%6.6) anlaşılmaktadır. lanmıştır. Müracaatçıların %16’sının ailedeki birey sayısının 3, %21.7’sinin 4, %22.9’unun Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vak- 5, %13.1’inin 6, %10.6’sının 7 kişiden fı’na ayni ya da nakdi yardım almak üzere oluştuğu; 8 kişilik (%2,3) ve 10 kişilik başvuru yapan müracaatçıların sosyal (%0,3) ailelerin de sayıları az olmakla inceleme ziyareti sırasında yapılan gözle- beraber bulunduğu ortaya konulmuştur. me ve verilen beyana dayalı olarak; mü- Müracaatçıların ailedeki toplam geliri in- racaatçıların yarısından fazlasının (%53.7) celendiğinde; geliri 300 TL ve daha az olanların 89 kişi (%25), 301-600 TL arasında geliri olanların 117 kişi (%33), 601- 25 ve daha küçük yaştaki 59 konuttaki eşya durumunun yeterli olduğu müracaatçının öncelikle nakit anlaşılmıştır. Müracaatçıların yaklaşık ola- 900 TL arasında gelire sahip olanların 90 ve eğitim yardımı talebinde kişi oldukları (%27) belirlenmiştir. 901 TL bulunmuş olmaları gerçekte ve daha fazla gelire sahip olanların sayısı ise 54 (%15) olarak bulunmuştur. (ii) Konuta İlişkin Bilgiler Vakfa başvuru yapan müracaatçıların yaklaşık yarısının (% 47.7) gecekonduda, müştür. Müracaatçıların yardım talepleri değer- yansıması olarak yorumlanabilir. lendirildiğinde; en çok nakit yardım talep “Üniversiteye gidiyorum, arkadaşlarım gibi giyinemiyorum, ihtiyacım olan birçok şeyi de, %10.9’unun zemin kattaki apartman alamıyorum, arkadaşlarım gibi Müstakil evde (%1.7), çadır ya da bara- eşya durumunun yetersiz olduğu görül- aile yoksulluğunun gençlere %38.3’ünün kattaki apartman dairelerindairelerinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. rak diğer yarısının da (%46.3) konuttaki sinemaya gidemiyorum” edildiği (%57.1) ortaya çıkmaktadır. Nakit yardımını daha düşük oranlarda olmakla birlikte (%14.6) eğitim yardımı ve gıda yardımı (%12.0) talebi izlemektedir. Kira yardımı talebinde bulunanlar (%8.9) ile yakacak yardımı talebinde bulunanların oranı (%7.4) biraz daha düşüktür. kalarda yaşayanların (%1.1) oranı daha diyen bir gencin toplum içinde insan düşüktür. 1 kişinin konutunun olmadığı, onuruna yakışır bir şekilde yaşaması fı’ndan ayni ya da nakdi yardım almak için desteklenmesi kaçınılmazdır. üzere başvuru yapan ve sosyal yardım al- evsiz olduğu (%0.3) saptanmıştır. Müracaatçıların yaşadıkları konutların yarısından fazlası (%52.9) 3 odalıdır. 2 odalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vak- ması uygun görülen müracaatçıların sosyal ve demografik profilini ortaya koymak evde ikamet edenlerin %36.3, 4 odalı görülmüştür. Konutları için 118 kişinin evde ikamet edenlerin %6 oranında ol- kira ödemedikleri (%33.7), 200 TL ya da duğu görülmüştür. 17 kişinin ise (%4.9) daha az kira ödeyenlerin 81 kişi olduğu • Erkeklerin kadınlardan daha fazla 1 odalı evde ikamet ettikleri belirlenmiştir. (%23.0), 46 kişinin 201-300 TL arasında oranda sosyal yardım almak üzere (%13), 24 kişinin 301-400 TL arasında başvuruda bulundukları, Daha çoğu gecekondu olan konutlarda kira ödedikleri (%6), 401 TL ve daha fazla müracaatçılar kiracı olarak oturmaktadır- kira ödeyenlerin sayısının 52 kişi olduğu lar (%65.7). Müracaatçılardan % 16.6’sı- (%14) tespit edilmiştir. nın ev sahibi oldukları, % 17.4’ünün (61 amacı ile gerçekleştirilen bu çalışmada; • Sosyal yardım talebinde bulunanların daha çok 26-45 yaş aralığında oldukları; 25 ve daha küçük yaşta 59 kişiye kişi) ikamet ettikleri eve kira ödemedikleri, Konutlarında müracaatçıların ısınmak için karşın 66 ve daha büyük yaşta 23 ki- 1 kişinin ise lojmanda ikamet ettiği (%0.3) daha çok odun-kömür (%56) ile doğal- şinin sosyal yardım talep ettikleri, 34 • Tüm sosyo-demografik özelliklerde farklılık göstermeksizin nakit yardım talebinin en yüksek düzeyde olduğu; daha düşük oranda olmakla birlikte bunu sırasıyla eğitim, gıda ve kira yardımının izlediği, • Müracaatçıların çoğunluğunun evli ve çocuk sahibi oldukları, lece bireylerin hem kendilerinin hem de ve bu programların bölgeler arası farklı- • Ağırlıklı olarak müracaatçıların ilkokul ailelerinin geçimlerini sağlayabilecek geliri lıklar dikkate alınarak uygulanması gerek- mezunu oldukları; bir okul mezunu elde edebilecekleri işlerde çalışmaları da mektedir. Çünkü yaşanan ekonomik kriz- olmayan kadınların sayısının erkekler- kolaylaşacaktır. ler ve göç olgusu büyük kentlerde nüfus den fazla olduğu, • Daha çok 2-3 odalı gecekondularda kirada oturdukları, ancak ya kira ödemedikleri ya da 200 TL ve daha az miktarlarda kira ödedikleri, sobalı evlerde odun-kömür kullanarak ısındıkları, 25 ve daha küçük yaştaki 59 müracaatçının öncelikle nakit ve eğitim yardımı talebinde bulunmuş olmaları gerçekte aile yoksulluğunun gençlere yansıması olarak yorumlanabilir. “Üniversiteye gidiyorum, arkadaşlarım gibi giyinemiyorum, ihtiyacım olan birçok şeyi alamıyorum, arka- • Çoğunlukla 4-5 kişilik ailelerde 301- daşlarım gibi sinemaya gidemiyorum...” 600 TL arasındaki gelir ile geçindikleri, diyen bir gencin toplum içinde insan • Ancak yaklaşık yarısının konutlardaki onuruna yakışır bir şekilde yaşaması için eşya durumunun yeterli olduğu; diğer desteklenmesi kaçınılmazdır. Aile yok- yarısının ise konutlarında eşya duru- sulluğundan etkilenen ve sosyal yardıma munun yeterli olmadığı belirlenmiştir. ihtiyaç duyan diğer dezavantajlı grup ise Bu çalışmada 26-45 yaş grubundaki müracaatçıların daha çok nakit yardımı talep ederek sosyal yardım için başvuru yapmaları en dikkat çeken bulgulardan biridir. Bilindiği gibi yetişkinlik dönemini kapsayan bu yaş grubunun bir işte çalışması ve üretken olması beklenmektedir. Oysa daha çok bu yaş grubunun işsizlik sorunu ile karşı karşıya kaldığı da anlaşılmaktadır. Bu durumun genel işsizlik sorununun yansıması olduğu ilk akla gelen nedendir. Ancak diğer yandan eğitim düzeyi düşük olan ve daha çok gecekondu bölgesinde oturan bu kesimin kırdan kente göç ettikleri düşünülebilir. Eğitim düzeyinin düşük olması kadın olsun erkek olsun bir meslek sahibi olmak üzere yaşlılardır. Gençlik ve yetişkinlik döneminde sosyal güvenlik sistemine dahil olarak herhangi bir işte çalışmamış ya da emeklilik ile birlikte geliri azalmış olan bireylerin “ekonomik yaşlanma” sürecini hızlı bir şekilde yaşadıkları, özellikle yaşlı kadınların yoksullukla daha derinden yüz yüze kaldıkları açıktır. Özellikle kırsal alanda fiziksel gücü ve sağlığı iyi olduğu sürece çalışmış olan bireylerin yaşlandıklarında yaşamlarını sürdürebilecekleri gelire sahip olmamaları “muhtaçlık” durumunu artırmaktadır. Çoğu zaman ailenin geliri de yaşlının artan sağlık harcamalarını ve diğer tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle tüm bireylerin refahı için ailelerin güçlendirilme- artışına neden olmuştur. Bu da yoksulluk, işsizlik, niteliksiz iş gücü gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. İşsizlik nedeniyle, parçalanan aileler, tek ebeveynli aileler, terk çocuklar, aile içi şiddet vb. sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu tür vakalar sosyal hizmetler açısından uzun süreli mesleki çalışmayı, izleme ve değerlendirmeyi gerekli kıldığı halde çeşitli nedenlerle verilen hizmetlerde çoğu zaman bu süreç tamamlan(a)mamaktadır. Sosyal yardım almak üzere başvuruda bulunan birey ya da ailelerin sosyal yardım alıp almayacağını değerlendirmek üzere yapılan sosyal inceleme ziyaretleri ve konuya ilişkin raporların hazırlanması aşamasında yaşanan yoğun iş yükü çoğu zaman yoksul bireyler ya da ailelerin güçlendirilmesi için gerçekleştirilebilecek müdahale çalışmalarını engellemekte ya da yavaşlatmaktadır. Ayrıca sosyal yardım talebi ile gelen müracaatçıların sayısının çokluğu nedeniyle yardımların müracaatçıya ulaşması zaman almakta; yoksul ailelere geçici yardımların zamanında sunulması güçleşmektedir. Bu nedenle ayni ve nakdi yardımların etkili ve zamanında müracaatçılara ulaştırılması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında görev yapan ilgili meslek elemanlarının sayısının artırılması ihtiyacı dikkate alınmalıdır. 35 İnsan ve nüfus hareketleri göç kavramı altında ele alınır. Göç, insanların genellikle daha iyi şartlarda yasamak amacıyla bulundukları yurtlarını terk ederek başka bir yere gitmek amacıyla yer değiştirmeleridir. M.Ali KÜÇÜKÇAVUŞ Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Bilindiği üzere, 1492 yılında İspanya’yı masıyla birlikte 1951 yılı Nisan ayı itiba- terk etmek zorunda kalan 200.000 Ya- riyle Türkiye’ye giriş yapan göçmen sayısı hudi’nin yaklaşık yarısı Osmanlı İmpa- 101.000’ni buldu. Bununla birlikte, Bul- ratorluğu topraklarına kabul edilmiştir. gar Hükümeti ülkemize gelen Türk asıllı Ancak, özellikle 17. yüzyılın sonlarından göçmenlerin beklentisinin aksine Türkiye itibaren ve 18. yüzyılda yaşanan toprak tarafından başarıyla iskan edilmesi sonu- kayıplarının etkisiyle mahiyet değiştiren cunda, göçü güçleştirmeye ve sonunda Anadolu’ya yönelik kitlesel göç ve sığın- da Türklerin göç etmesine izin vermemeye ma hareketleri artarak devam etmiştir. başladı. Bu kısıtlama 1968 yılında Türkiye Benzer şekilde, Cumhuriyet döneminde de ülkemiz kitlesel göç ve sığınma hareketlerine maruz kalmaya devam etti. Bu hareketlerin ilki Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan arasında Ocak 1923 tarihinde imzalanan sözleşme çerçevesinde gerçekleşti. Bu sözleşmenin ardından, mübadele yoluyla ülkemize gelen göçmenlerin iskanı 1949 yılına kadar devam etti. Aynı dönem içerisinde, ülkemiz Yunanistan’dan olduğu kadar Bulgaristan’dan da göç almaya devam ediyordu. 1947 yılında 1763, 1948 yılında 1514 ve 1949 yılında 1670 kişi serbest göçmen olarak Bulgaristan’dan Türkiye’ye geldi. TÜRKİYE’YE YÖNELİK GÖÇ HA REKETLERİ 1949 yılının Eylül ayından itibaren ise Bulgar Hükümeti’nin tutum değiştirmesi ve göç etmek isteyen Türklere kolayca pasaport ve çıkış vizesi vermeye başla- 36 ve Bulgaristan arasında “Yakın Akraba Göçü” anlaşması imzalanana kadar devam etti. Bu anlaşmanın tekrar canlandırdığı göç hareketinin temel amacı; 195052 yılları arasında ülkemize gelen göçmen ailelerinin Bulgaristan’da kalan yakınlarının Türkiye’ye serbest göçmen olarak gelmelerini sağlamak ve böylece parçalanmış aileleri yeniden bir araya getirmekti. Bu dönem içerisinde ülkemiz sadece Bulgaristan’dan değil Yugoslavya ve Romanya’dan da göç aldı. 1947–1960 dönemi arasında araştırmacılara göre Yugoslavya’dan Türkiye’ye Cumhuriyet döneminde toplam 305.158 kişi göç etti. Bu ailelerden 1950 yılına kadar gelen 14.494 kişi devlet tarafından iskan edildi, geri kalan aileler ise serbest göçmen olarak Türkiye’ye yerleştiler. Benzer şekilde Romanya’dan ise 19231949 yılları arasında 19.865 aileye men- 37 göç sup 79.287 kişi iskanlı göçmen olarak hareketidir. Bilindiği gibi, 1. Körfez Savaşı barınma imkanı sağlandığı çeşitli kaynak- ülkemize geldi. Ayrıca yine Romanya’dan sonrasında Irak’ta yaşanan iç karışıklıklar, larca belirtilmektedir. 1960’lı yıllara kadar 11.280 aileye men- Halepçe olayları neticesinde 1991 yılı Ni- sup 43.271 kişi de serbest göçmen ola- san ayı başlarından itibaren Irak’tan ülke- rak ülkemize geldi ve daha önce gelen mize yönelik kitlesel sığınma hareketleri yakınlarının yerleştiği yerlere yerleştiler. yaşanmıştı. Bu kapsamda ülkemize yak- Bulgaristan’dan ülkemize yönelik göç hareketleri ise 1980–1990 yılları arasında artarak devam etti. Bu bağlamda, Bul- laşık 500.000 Irak vatandaşının sığındığı belirtilmiştir (TBMM Genel Kurul Tutanakları, 1997). Görüldüğü üzere ülkemiz tarihi boyunca farklı nedenlerden kaynaklanan göç hareketlerinin hem güzergâhı hem de hedefi olmuştur. Fakat bu alanı düzenlemesi gereken mevzuat güncel gelişmelere yanıt verememektedir. Aynı zamanda, ilgili tüm sektörlerdeki kurumların ihtiyaç duy- garistan’dan ülkemize yönelik son göç 1991 yılı ortalarında itibaren ülkemizin duğu gerekli altyapıyı hazırlayacak, farklı hareketi 1989 yılında Türk kökenli Bulgar karşı karşıya kaldığı diğer bir göç hareketi kategorilerdeki yabancıların iş ve işlemle- vatandaşlarının, Bulgar hükümeti tarafın- de eski Yugoslavya’daki iç savaştan ka- rini yürütecek bir ihtisas birimine ihtiyaç dan Türkiye’ye göçe zorlanmaları ile baş- çarak güvenli ülke olarak gördükleri ülke- duyulmaktadır. Bu gereksinimlerden de ladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan Avrupa’da mize sığınmak isteyen Boşnakların oluş- hareketle Yabancılar ve Uluslararası Ko- görülen en yoğun ve zorunlu göç akımı turduğu insan hareketidir. Bu kapsamda ruma Kanunu tasarısı hazırlanmıştır, söz olarak tanımlanan bu kitlesel göç hareketi çeşitli kaynaklara göre sayısı 20.000’ni konusu tasarının önümüzdeki yasama yılı çerçevesinde 1989 ve 1990 yılları içinde aşan Boşnak, ülkemizden sığınma tale- içerisinde kanunlaşması beklenmektedir. ülkemize 64.295 aileye mensup 226.863 binde bulunmuştur. Bu Boşnaklar’dan Şüphesiz, bu tasarının kanunlaşmasın- Türk kökenli Bulgar vatandaşının serbest çoğu 1996 yılı Mayıs ayından itibaren ül- dan kanun düzeyinde bazı değişiklikler göçmen olarak geldiği çeşitli kaynaklarda kelerine geri dönmeye başlamışlardır. olabilecek, bu alana ilişkin ikincil düzen- ifade edilmektedir. 1990 yılından 1995 yılına kadar ise aralıklı olarak 27.224 aileye mensup 73.957 Türk kökenli Bulgar vatandaşı ülkemize serbest göçmen olarak gelmiştir. Ancak 1989 yılında ülkemize gelen Türk kökenli bu serbest göçmenlerden 133.272'sinin Mayıs 1990’a kadar çeşitli nedenlerden dolayı Bulgaristan’a geri döndüğü ifade edilmektedir. Bunun nedeni olarak, göçmenlerin Bulgaristan hükümetinin yurtdışına çıkmaya izin vermediği asker çağındaki çocukları ile Bulgaristan Hükümeti’nin göçmenlerin 6 ay zarfında geri döndükleri taktirde kendi mal mülklerine kavuşabileceklerini taahhüt etmesi ve göçmenlerin Türkiye’de karşılaştıkları sorunlar (konut, iş, iş çalışma vb.) gösterilmektedir. 1990’lı yıllarda ülkemizin maruz kaldığı en büyük göç hareketlerinden biri de 1. Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın kuzeyinden ülkemize kitlesel olarak sığınan Irak vatandaşlarının yarattığı kitlesel sığınma 38 1990’lı yıllarda ülkemize yönelik göç ha- lemeler de hazırlanacaktır. reketlerinden biri de 1992 ve 1993 yıl- Bu aşamada, sosyal politika yapıcıları- larında yaşanmıştır. 1992 ve 1993 yılları nın ve kurumların söz konusu yasada- arasında Rusya’da yaşayan 150 Ahıska ki sınıflandırmalar ve taraf olduğumuz Türk ailesi iskanlı göçmen olarak yurda uluslararası hukuk metinleri temelinde getirilmiştir. şekillendirilen ilkeler ışığında mevzuatını 2000-2011 yılları arasında ülkemize yönelik bir kitlesel sığınma hareketi kaydedilmemiş olsa da ülkemizden bireysel olarak koruma talep eden yabancıların sayısının artmaya başladığı ve ülkemizin bölgesinde ekonomik büyüme merkezi ve çekim noktası olması nedeniyle çalış- Nejla ARSLANKURT İlgi Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı [email protected] NİSAN AYI: DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI yenilemesi, kurulacak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile gerekli teknik altyapının kurulmasında yoğun işbirliği yapması ve özellikle yerel düzeyde olmak üzere ilgili tüm çalışanlarının bu alana ilişkin olarak eğitilmesi ve bilgilendirmesinin hayati bir öneme haiz olacağı açıktır. 2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” (2nd April World Autism Awareness Day) olarak ilan edilmiştir. mak amacıyla yasal veya yasadışı yollar- Unutulmamalıdır ki; sınır aşan göç hare- 2 Nisan’da başlayan “Otizm Farkındalık Ayı” çerçevesinde la ülkemize girişlerin arttığı görülmüştür. ketleri tarih boyunca dinamik ve değiş- Bununla birlikte, 2011-2012 yılları arasın- ken bir yapıya sahip olmuştur. Ülkemiz tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve da yine diğer bir başka komşumuz olan tarihi mirası, coğrafi konumu ve gelişen bilinirliğinin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki iç karışık- ekonomisi ile göçe maruz kalmaya de- hedeflenmektedir. lıklar nedeniyle ülkemiz bu ülkeden kitle- vam edecektir. Göçün etkilediği temel sel bir sığınma hareketine maruz kaldı. sektörlerden biri olan sosyal politikalar Bu çalışmanın hazırlandığı esnada geçici alanı ve kurumları da bu gelişmelere yanıt koruma rejimi altında ülkemizde yaklaşık verebilecek mekanizmalara sahip olmak yüz bin Suriye vatandaşına koruma ve durumundadır. Biz de bu vesileyle son günlerde adını sıkça duymaya başladığımız “otizm”i çeşitli yönlerden irdelemek arzusundayız. 39 otizm gösterilen kızgınlık ifadelerine karşı tepki- OTİZM NEDİR? siz kalma davranışları da görülmektedir. Otizm, doğuştan gelen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işle- Diğer insanlara karşı yişinden kaynaklandığı kabul edilen nö- ilgisizlik, yalnız kalma isteği, ro-gelişimsel bir bozukluktur. Bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını kendilerine dikkat edilmesine olumsuz olarak etkileyerek gelişimsel geriliğe neden olmaktadır. Belirtileri 3 yaştan de etkileyebildiğinden tanı yelpazesi çok geniştir. Bu yelpaze, yaygın gelişimsel cukluk Dezentengratif Bozukluğu, Rett üzere beş ana kategori barındırmaktadır. Otizmden etkilenen bireyler insanların ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamakta zorluk çekebilirler. El sallamak veya gü- onlarla hiçbir bağı yokmuş olabilir. Sosyal ipuçlarını çözmekte zorla- hissi uyanabilmekte, anlamı her zaman aynı olabilir. Diğer bir çocuklarına sarılma, onlara açmış bekliyor olması ya da yumruk gös- öğretme ve beraber bir şeyler içerisinde yapılan bazı çalışmalarda bu rakam 85’te 1 kadar düşürülmüştür. Bu- yapabilme zevki aileler nun anlamı otizm tanısı konma oranının arttığıdır. ABD Hükümeti verilerine göre için bir mahrumiyet haline senede %10-17 arası bir artış oranı tespit gelebilmektedir. edilmektedir. Bunun nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Otizmin dünyanın her ülkesinde giderek artan bir oranda gö- sosyal hareketler onlar için bir problem nan çocuk için “gel buraya” yönergesinin deyişle, bu sözü eden kişinin kucağını lir. Otizmden etkilenen bireyler, durumları diğer kişilerin bakışından görmekte zorlanabilir. Çoğu beş yaşındaki çocuk diğerlerinin farklı düşünce, his ve amaçları olabileceğini çözebilir, ama aynı yaş grubundaki otizmden etkilenmiş çocuk bunu yapamayabilir. Evrensel bir şey olmasa da oldukça yay- rülmekte olması, otizmi “global bir sağlık gın olarak otizmden etkilenmiş bireyler sorunu” haline getirmektedir. Yaygınlıkla Bu sayı, dışarıdan bakıldığında sadece ilgili diğer bir bilgi ise, otizmin erkekler sosyal olarak çekingenmiş gibi görünen arasında görülme olasılığının kızlarda gö- dâhilerden, temel öz bakım becerilerini rülme olasılığından 3-4 kat daha yüksek kazanamayan çocuklara kadar geniş bir olduğudur. yelpazeyi kapsamaktadır. NEDENLERİ NEDİR? Günümüzde otizmin nedenleri bilinmemektedir. Nedenleri üzerine tüm dünyada yapılan bilimsel çalışmalar çok sayıda değişkenin otizm üzerinde etkili olduğu, tırma konusu durumundadır. Geçtiğimiz küçük bir kısmını açıklayabilecek nitelik- duygularını düzenlemede zorluk çekebi- 30 yıl içinde elde edilen bazı sınırlı bilgiler tedir. lirler. Bu durum basit davranış biçimleri merkezi sinir sistemindeki bazı iltihap- BELİRTİLERİ Sosyal Belirtiler olarak yansıyabilir. Sınıf içinde ağlama lanmalara dikkat çekmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan bazı çalışmalarda bağışıklık sistemindeki bazı problemler- Otizmden etkilenen çocukların çoğu ya- Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması- Bu çerçeveyi ortaya koyarken ülkemizin çoklu genetik unsurların kendi başlarına na rağmen, 1/100 oranı temel alınarak değerli çocuk ruh sağlığı uzmanlarından ya da çevresel koşulların etkisiyle otizmi tüm ülke nüfusu içinde yaklaşık 675.000 Sayın Atalay YÖRÜKOĞLU’nun konuya ortaya çıkarabileceği ve epigenetik fak- otizmli birey olduğu tahmin edilmektedir. ilişkin bir sözüne değinmeden geçeme- törler üzerine yoğunlaşmıştır. Hem beyin Beynin fonksiyonlarına ilişkin görüntüle- ne karşı tepki gösterme ve sarılma gibi Aynı oran temel alındığında, ülkemizde yeceğiz. “Otizm, bugün için bilinen çocuk hem de vücut ile olan bağından dolayı me yöntemlerinin gelişmesiyle ve genetik davranışlara pasif kalma sıklıkla gözlenen 0-14 yaş grubunda 185.000 civarın- hastalıkları içinde en karmaşık olanıdır.” bağışıklık sistemi ile otizm arasındaki ilişki alanındaki araştırmalarla yeni bilgiler elde davranışlardandır. Daha sonraları ise, ra- de araştırmacılar için ilgi çekici bir araş- edilmekte ise de bu bilgiler vakaların çok hatlama için sıcak bir kucak arama ya da 40 haline gelebilmektedir. teriyor olmasının hiçbir anlamı olmayabi- görülmektedir. Ancak geçtiğimiz iki yıl da otizmli çocuk olduğu öne sürülebilir. onlara öğretme ve beraber bir şeyler ya- lümsemek gibi gayet küçük ama anlamlı kabul edilmiş gelişim değerlendirme ve tan birinin otizmden etkilenmiş olduğu çocuklarının onlarla hiçbir bağı yokmuş Bazen ailelerde çocuklarının Tüm dünyada tanılamada bilimselliği ölçme kriterlerine göre her 100 çocuk- ması çok güç olmaktadır. Bazen ailelerde pabilme zevki aileler için bir mahrumiyet davranışlardandır. yan yaygın gelişimsel bozukluk” olmak oldukça sıra dışı olmakta ya da anlaşıl- sarılma gibi davranışlara altında “Otizm, Asperger Sendromu, ÇoSendromu ve başka türlü adlandırılama- sağlasa da bu bağlılığı gösterme biçimleri hissi uyanabilmekte, çocuklarına sarılma, pasif kalma sıklıkla gözlenen bozukluklar olarak da adlandırılmakta ve ların ailelerine bağlandıklarına dair veri karşı tepki gösterme ve önce ortaya çıkmaktadır. Ayrıca belirtileri ve yoğunluğu farklı alanları farklı biçim- Araştırmalar otizmden etkilenmiş çocuk- le otizm davranışları arasında sınırlı veri sağlanmıştır. şamlarının ilk yılında göz teması kurmazlar. Diğer insanlara karşı ilgisizlik, yalnız kalma isteği, kendilerine dikkat edilmesi- veya sözel olarak patlamalar, uygun olmayan ifade kullanımları buna örnek olabilir. Rahatsız edici davranışlar ya da fiziksel şiddet sosyal iletişimlerini daha da zorlaştırabilmektedir. Yabancı ortamlara girdiklerinde veya çok sinirli olduklarında kontrollerini yitiriyor gibi görünebilirler. Hatta bazen bir şeyleri kırma, kendilerine veya başkalarına zarar verme, kızgın 41 otizm başlarını aynen kullanılan kelime- davranışlar bazı durumlarda çok ciddi bi- ye başlanan, yoğunlaştırılmış, kullanılan katılımıyla otizmli bireylerin ekonomik, vurma, saçlarını çekme lerin somut anlamlarına çimde kalıplaşabilir. materyallerle birlikte her açıdan bireyin sosyal ve kültürel hayata tam katılımları- ve ısırma gibi davranışlar göre anlayabilirler. ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş özel nın sağlanması amacıyla başarılı çalışma- eğitimdir. Alınan sağaltımın davranışsal, lar yapmaktadır. olduklarında görülebilir. Ayrıca, yoğun ilgileri diğer bireylerden Otizmden etkilenmiş ço- ciddi İletişimsel Zorluklar cukların dediklerini otizmden etkilenmiş bir çocuk için elek- anlamanın yanı sıra, vü- trik süpürgeleri hakkında her şeyi öğren- İlk yaş gününe vardığında cut dillerini de anlamlan- mek bir takıntı haline gelebilir. Yaş olarak gelişimi normal seyreden dırmak kolay olmayabilir. daha büyük çocuklar rakamlarla, harfler- bir bebek bir iki kelime Bazı bireylerde mimikler, le, sembollerle, tarihlerle ve bilimsel ko- telaffuz hareketler, jestler onların nularla takıntılı hale gelebilirler. duyunca başını seslenen ne kişiye çevirmeye, oyun- değildir. Bunun yanında cak ve benzeri şeyleri seslerinin işaret ederek istemeye hisleri birbirini tutmayabi- başlamıştır. gelişim lir. Çok tiz ses kullanımı, sürecinin uzantısı olarak şarkı söyler gibi ya da ta- üç yaş civarı çocukların mamen monoton konuş- temel dil gelişim basa- ma söz konusu olabilir. maklarını geçmiş olmaları Güzel dil gelişimi göste- beklenmektedir. etmeye, Bu ismini ne dedikleriyle uyumlu tonlamasıyla biçimde farklılaşabilir. Mesela önerilen yoğun eğitim süresi haftada (bi- yen süreçte ailelerin yoğun bir hizmete reysel ve grup eğitimi olarak) 25 ilâ 40 ihtiyacı vardır. Bu hizmetin önemi ülke- saat arasında değişmektedir. Bu sürenin, mizde yeterince anlaşılamamıştır. Aileler bireye kazandırılmak istenen davranış ve genel sağlık hizmetlerini hastanelerden, TANI NASIL KONULUR? becerileri içerecek şekilde planlanması eğitim hizmetlerini ise ya özel özel eği- Tanı koyma süreci devlet ve üniversite büyük önem taşımaktadır. tim ve rehabilitasyon merkezlerinden ya hastanelerinin Çocuk Ruh Sağlığı bölümlerinde, gerektiğinde diğer bölümlerin de konsültasyonunu alarak yapılmaktadır. Yaygın gelişimsel bozukluklar için şu anda tıbbi bir tanılama yöntemi yoktur. Bu işlem tüm dünyada eğitsel ve psikolojik testler ve davranış gözlemleri teme- Ancak yetişkinler gibi konuşabil- bireyler hayatları boyun- mekte, ancak akranlarının Belirtiler çeşitlilik gösterdiği için tanı koya- ca sessiz kalabilirler. Ama kullandıkları dilin karşılığını bilmek için kullanılabilecek yöntemler de çoğunlukla sesli iletişim verememektedirler. çeşitlidir. Dünyada yaygın olarak kullanı- geliştirir ve bir biçimde ile- Tekrarlanan Hareketler lan, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırla- Her ne kadar otizmden teren bazı bebekler erken dönemlerde babıldama tarzı sesleri çıkarırlar fakat sonradan aniden bunu kesebilirler. Bazıları da ekolali denilen durum (duyduklarını etkilenmiş bireyler, fiziksel Otizmin sağaltımında erken yaşta başlanan yoğun özel tekrar etme) ortaya çıkabilir. Otizmden hafif derecede etkilenmiş bazı çocuklarda dil gelişiminde gecikme söz konusu olabilir ya da bu çocuklar “büyümüş de küçülmüş” olarak tabir edilebilecek tarzda konuşabilirler ve çok geniş bir sözcük dağarcığına sahip olabilirler. Fakat yine de karşılıklı olarak bir iletişimi devam ettiremeyebilirler. Diğer bir zorluk ise vücut dilinin anlaşılması, ses tonlarının eğitimin önemi de göz önüne alınarak devlet tarafından 42 de yaptıkları hareketlerle bazen ayırdedilebilirler. Bazı çocuklar ve yetişkinler kollarını çırparlar ya da parmak uçlarında yürürler. Bazıları da aniden donar kalırlar. karşılanan eğitim desteği tutarının artırılması ailelerin üzerindeki baskıyı hafifletecektir. linde yürütülmektedir. dığı tanı koyma el kitabında otizm tanısı için en az altı gelişimsel ve davranışsal özelliğin gözlenmesi ve bu özelliklerin diğer durum ve şartlardan etkilenmeyerek 3 yaş öncesinde tespit edilmesinin gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Bu süreçte bazı çocuklar otizm tanısı almadan gelişimsel bozukluk tanısı alabilmektedirler. Bu durumda bireyin erken çocukluk Otizmden etkilenmiş bir çocuk saatler- döneminde alabileceği hizmetlerin de ce aynı arabalarını belli bir hizaya dizip yolu açılmış olmaktadır. onlarla ilgilenebilir ama onları hayali bir anlamlandırılması veya deyim kullanımlarıdır. Deyimleri mecazi anlamları yerine olarak normal görünseler oyun için kullanmayabilir. Eğer bu belirli sıradaki arabalardan bir tanesi birisi tarafından yerinden oynatılırsa, aniden bu durumdan çok rahatsız olabilir. Birçok çocuk bulundukları ortamda tavizsiz bir belirginlik ister. Her şey yerli yerinde olmalıdır. Rutinlerindeki bir değişiklik çok ciddi bir stres nedeni olabilir. Bu tekrarlı Sunulan Hizmetler Açısından Bireyin tanı almasından itibaren ilerle- otizmden etkilenmiş bazı nirler. Otizm belirtileri gös- biçimde ortaya konulması önemlidir. Erken yaştaki çocuklar için bilimsel olarak ren çocuklar sanki küçük tişimde bulunmayı öğre- gelişimsel ve eğitimsel amaçlarının net Diğer yandan tanılama sürecinde yaygın gelişimsel bozukluğa eşlik edebilecek bazı nörolojik sorunların tespiti amacıyla çeşitli nörolojik testler yapılabilmektedir. OTİZMİN TEDAVİSİ Otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilme- da devlet okullarından almaktadır. Fakat Ayrıca özel eğitimci-aile işbirliği, ailenin alınan bu eğitim hizmetleri yoğun ve kap- ve kardeşlerin psikolojik olarak destek- sayıcı olmaktan uzaktır. (ABD ve AB ül- lenmesi, eğitim sürecinde kişinin ihtiyaç- kelerinin büyük bir bölümünde ailelere ve larına göre tasarlanmış materyaller kulla- otizmden etkilenmiş bireylere sağlanan nılması özel eğitim süreci açısından en hizmetler özellikle süre açısından daha önemli unsurlardır. yoğundur.) Ayrıca sağlanan eğitim hiz- Erken teşhisle birlikte yoğun ve kaliteli özel eğitimden yararlanan çocukların ilerlemeler göstererek, yarısına yakınının otizme özgü sorunlarının çoğundan metleri hem çocukların gelişim alanlarına uygun biçimde yayılmış olmalı, hem de merkeze çocuğu alarak çocuğun çevresini içerecek biçimde verilmelidir. uzaklaşarak, eğitim yaşamlarının geri Ülkemiz anayasasına göre bu ülkenin kalanını genel eğitim düzeni içinde sür- vatandaşı olan her bireyin ücretsiz eği- dürebilmeleri, toplum içinde yer almaları tim hakkı vardır. Eğitimdeki imkân ve fır- mümkün olabilmektedir. Geriye kalan ve sat eşitlikleri engelli veya değil her birey genel eğitim düzeni içerisinde yer ala- için eşit olarak işlemek zorundadır. Bu mayan bireylerin ise kaliteli özel eğitim nedenle, hem anayasası gereği hem de ile temel yaşam becerilerini kazandıkları, sosyal devlet sorumluluğu olarak devle- sosyal yaşamla ilgili sorunlarının gerek timiz her çocuğun ücretsiz eğitim hakkını kendileri gerekse aileleri açısından olabil- saklı tutmaktadır. Ayrıca anayasamız ile diğince azaldığı görülmektedir. engelli bireylerin korunmaları ve toplum ÜLKEMİZDEKİ DURUM Sivil Toplum Örgütlenmesi Açısından hayatına intibakları güvence altına alın- Ülkemizde faaliyetlerini gerek yerel, ge- kanunlar, yönetmelikler ve genelgeler ile rekse ulusal çerçevede yürüten dernek engellilere yönelik sunulan hizmetlerin ve vakıflar bulunmaktadır. Bu kuruluşların mevzuat çerçevesi kapsamlı ve gelişmiş sayısının giderek artması ülkemiz açısın- ülkelerin standartlarını yakalayacak şekil- dan sevindirici bir gelişmedir. Bu kuru- de oluşturulmuştur. Ancak bu çerçevenin luşlardan bazıları bir araya gelerek 2008 içini dolduracak uygulamalar ülkemizde yılında Otizm Platformunu oluşturmuşlar- yeterli değildir. Bu eksikliğin en önemli mıştır. Bu çerçevede hazırlanmış olan muhtelif dır. Platform şu anda 21 üye kuruluşun 43 otizm nedeni engellilere yönelik hizmet veren önüne alınarak devlet tarafından karşı- uzman personel sayısının azlığı ve fiziki lanan eğitim desteği tutarının artırılması koşulların yetersizliğidir. Bu eksiklikleri ailelerin üzerindeki baskıyı hafifletecektir. gidermek kolay değildir. Çünkü yığınsal 30/3/2012 tarihli ve 6287 sayılı “İlköğ- hizmetler, özel eğitimin temel prensibi retim ve Eğitim Kanunu” ile özel eğitime olan yoğun ve bireyselleştirilmiş olma un- ihtiyacı olan bireylerin ilkokul, ortaokul ve surları ile örtüşmemektedir. lise düzeyinde (4+4+4) eğitiminin zorunlu Ülkemizde otizmden etkilenen bireylere olduğu ve bu eğitimlerin özür, tür ve de- sunulan belli başlı hizmetler şunlardır: recesine bağlı olarak (üstün yetenekliler de dâhil olmak üzere) özel eğitim okulları/ 1.Resmî eğitim kurumlarında verilen özel eğitim hizmetleri ücretsizdir. Ancak, özel sektör tarafından işletilen özel eğitim kurumlarında verilen özel kurumları, özel eğitim sınıfları ve kaynaştırma uygulamaları şeklinde yapılacağı Rahime BEDER ŞEN bölümü genellikle toplumun güvence altına alınmış olmasına rağmen Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü İzleme ve Değerlendirme Daire Başkan V. özel eğitimde yaşanan sorunlara ve ek- bilgi eksikliğinden kaynaklanan ücretin belli bir kısmı Milli Eğitim Ba- dirençler nedeniyle okul kanlığı bütçesinden karşılanmaktadır. yönetimlerinin, eğitimcilerin eksikliğinden kaynaklanan dirençler ne- ve diğer velilerin bazen deniyle okul yönetimlerinin, eğitimcilerin olan özel eğitim derslerinin çok az miktarını karşılamaktadır. 2.Özel eğitim sınıflarındaki gündüzlü öğrencilerin okula ulaşımları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ücretsiz sağlanmaktadır. 3.Engelli bireyin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmaması durumunda kendisine bakmakla yükümlü olan kişi gelir vergisi indiriminden faydalanabilmektedir. istememeleri, bazen nasıl katkıda bulunacaklarını bilememeleri nedeniyle dım yapılmaktadır. Beklentiler Gerek otizmden etkilenmiş bireylerin gerekse ailelerinin baş etmesi gereken zorluklar bulunmaktadır. Bunların bazıları maktadır. yaşam kalitesini son derece yükseltebilen etkili bir rehabilitasyon olduğu göz önüne alınarak; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın koordinasyonunda, Sağlık, kuruluşlarının alanda hizmet üretmesinin anahtar niteliğindedir. Ancak gerek rapor desteklenmesi yararlı olacaktır. lar arasında koordinasyon gerektiren bir bireylerin ihtiyaçlarını karşılamada uzman çalışma yapılması ihtiyacı vardır. 44 yer almaktadır. Çalışma hayatının kişinin nabileceği hizmetlerin yolunu açan bir cilerin uygulamalarında tutarsızlıklar bu- Otizmin sağaltımında erken yaşta başlanan yoğun özel eğitimin önemi de göz erkek ve kadın arasında gerçekleştirilen, toplumsal olarak onaylanan yasal bir ilişki ülkemiz gelişmiş ülkelerin çok gerisinde konuda çalışma yapılması ve sivil toplum suslar, ne yazık ki otizmden etkilenen denlerden ötürü yetersiz kalmaktadır. eğitimi/ortamları ve bakım konusunda poru ile belgelenmesi bireyin yararla- içeriklerinin, gerekse geçerli olduğu mer- Evlilik, aile kurumunu oluşturan, rumalı işyerleri, istihdam, bağımsız yaşam Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlıklarınca bu lunmaktadır. Bu konuda çeşitli bakanlık- yetersizliği, farkındalık eksikliği gibi ne- kabul edilmeyebilmektedir. Gelişimsel yetersizliğin sağlık kurulu ra- Yukarıda maddeler halinde belirtilen hu- personel sayısının azlığı, fiziki koşulların meleri nedeniyle kaynaştırma eğitimine dur. Bu yetişkinler için mesleki eğitim, ko- akranları ile birlikte eğitim almasının olması halinde engelli birey için yar- zen nasıl katkıda bulunacaklarını bileme- ailelerin “Benden sonra?” kaygısı yoğun- bilgiye sahip olmamasından kaynaklan- düşen gelirin belli bir düzeyin altında ve diğer velilerin bazen istememeleri, ba- edilmeyebilmektedir. mevzuattan, bazıları ise toplumun yeterli 5. Engelli bireyin ailesinde fert başına büyük bölümü genellikle toplumun bilgi Otizmden etkilenen yetişkinler açısından sayılı “Kaynaştırma” konulu genelge- mevzuat altyapısı oluşturulmuştur. sikliklere ilave olarak; otizmli çocukların kaynaştırma eğitimine kabul 4.Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2008/60 si ile engelli çocukların tanı almamış EĞİTİM PROGRAMI Otizmli çocukların büyük eğitim hizmetleri ücrete tabidir. Bu Ancak bu kısım bir çocuğun ihtiyacı EVLİLİK ÖNCESİ Bu çerçevede, aileleri bekleyen mücadelenin yoğunluğu ve karmaşıklığı göz biçimidir. Evlenmeye hazırlanan çiftler birbirlerine yaşam boyu birliktelik niyetlerini açıklarken, sevgi, bağlılık, güven, cinsellik, neslin devamı, arkadaşlık ve benzeri birçok farklı ihtiyaçlarının önüne alındığında toplumdaki farkındalığın artması, otizmli bireylerin kabulünü ve doyurulmasını sonuçta da mutlu ailelerini rahatlatma açısından en büyük beklentilerden biridir. olmayı beklerler. evlilik öncesi eğitim Evlilik kurumu, sevgi ilişkisinin yanı sıra, ev içi ve dışı sorumlu- Hızlı bir sosyal değişim sürecinin yaşandığı günümüzde özellik- lukların paylaşılması, çocukların yetiştirilmesi, evli kadın ve er- le büyük şehirlerde gençlerin akademik eğitimlerine, sanat ve kek rollerinin yerine getirilmesi, cinsel etkileşim, eşlerin aileleriyle spor etkinliklerine ağırlık verilmekte, ancak evlilik için gereken ilişkileri, dini tutumları, para yönetimi, sosyal ilişkiler gibi birçok temel bilgi ve becerilerin kazandırılmasına yeterince önem veril- konuda çaba göstermeyi gerektirmektedir. memektedir. Evlilik uyumunda eşlerin evlilik kurumuna hazırlığının ve bu konuda eğitim almalarının önemi gün geçtikçe bütün Evliliğe hazırlanan çiftler bu sürece hem duygusal hem bilişsel dünyada bilimsel çalışmalarla da ortaya konmaktadır. hem de davranışsal yatırımlar yapar ve beklentilerini gerçekleştirmeyi umarlar. Bu açıdan bakıldığında evlilik aynı zamanda Evlilik öncesi eğitim sırasında ele alınması gereken birçok konu “beraber yaşamayı öğrenme sanatıdır”. vardır. Öncelikle bireylerin kendilerini ve birlikte oldukları kişiyi daha gerçekçi değerlendirmeleri sağlanır. Daha sonra, iletişim Sağlıklı bir evlilik iki yetişkin arasında gerçekleşir. Evliliğe hazır becerileri, duygusal yakınlık, sorumluluk, empati, problem çöz- olmak, kronolojik yaşın dışında bir durumdur. Okulu bitirmiş, me, iş bölümü, bütçe düzenlemesi, çalışma hayatı, aile hukuku, ‘evlenme yaşı’ geldiği için evlenme kararı vermiş bir kişi psikolo- çocuk sahibi olma, ailelerle ilişkiler, cinsel sağlık, bağımlılıklar, jik ve duygusal olarak evliliğe hazır olmayabilir. Evliliğe psikolojik arkadaşlar, tatiller, hobiler vb. konular üzerinde durulur. Evlilik olarak hazır hale gelebilmek için evlilik öncesi eğitim almak iyi öncesi eğitim bu konuların gerçekçi ve yapıcı bir biçimde ele bir yoldur. alınmasına imkan sağlar. Gerek yurt dışında gerekse ülkemizde yapılan araştırmalar gös- Aslında hemen her bireyin yeni bir hayata başlamadan önce termektedir ki, evliliklerin önemli bir oranı boşanma ile sonuç- gerek evlilikle ilgili bilgi sahibi olmak gerekse hayat arkadaşını lanmaktadır ve bunun toplumsal yansımaları ülkeler için sorun daha iyi tanımak için bir uzmanla görüşmesi önemlidir. Nişanlılık kaynağıdır. Sadece boşanma süreci değil, sorunlu evlilik süre- öncesi veya nişanlılık döneminde eğitim almak, evliliğin daha ci de çiftlerin ve çocukların psikososyal ve ekonomik yönden sağlam bir temele kurulmasını sağlar. olumsuz etkilenmelerine neden olmaktadır. Ayrıca giderek artan boşanma oranlarının yanında bir diğer gerçek ise evlenmeye Ülkemizde ve dünyada evlilik ve aile eğitimleri çeşitli kurumlar hazırlanan çiftlerde ilişkiyi bitirme oranlarının giderek artıyor ol- tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır. Ancak Bakanlığımız masıdır. Bunun en temel nedenleri iletişim problemleri ve evli- tarafından geliştirilen Evlilik Öncesi Eğitim Programı yukarıda liğe yönelik gerçekçi beklentiler oluşturamamaktır. İlişkilerinde zikredilen amaçlar doğrultusunda yapılandırılmış ve standart yaşadıkları sorunları çözmek üzere uzman yardımına başvuran hale getirilmiş bir program olarak hayata geçirilmiştir. “Evlilik çiftlerin sayısı da giderek artmaktadır. Bu noktada evlilik öncesi Öncesi Eğitim Programı” ile evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak eğitim programları önemli görülmektedir. amacıyla bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmaları amaçlanmaktadır. Evlilik Öncesi Eğitim Programı, çiftlere evlili- Çiftlerin etkisiz ve sağlıksız iletişim geliştirmeleri, etkin sorun çözme becerilerinin olmayışı, cinsel konulardaki bilgisizlikleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Evlilik Öncesi Eğitim veya yanlış bilgilere sahip olmalarının sorunları daha da ağırlaş- Bireylerin kendilerini ve tırdığı sıklıkla rastlanılan bir durumdur. Evlilik öncesi eğitim, çift- birlikte oldukları kişiyi daha gerçekçi lerin hem kendileri hem birbirleri hem de evlilik kurumuyla ilgili değerlendirmeleri sağlanır. Daha sonra, farkındalık oluşturabilmeleri ve gelişmeleri açısından önemlidir. iletişim becerileri, duygusal yakınlık, Evliliğin eşlerin uyumu açısından sağlıklı olabilmesi için evlilik sorumluluk, empati, problem çözme, öncesi bilinçli hazırlık gerekir. Evlilik öncesi süreçte çiftlerin bir- iş bölümü, bütçe düzenlemesi, çalışma birlerini iyi tanıması, evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler oluştura- hayatı, aile hukuku, çocuk sahibi Eğitim Programı modüllerinden uyarlanarak ha- olma, ailelerle ilişkiler, cinsel sağlık, zırlanan Evlilik Öncesi Eğitim Programı’yla, çiftlerin bağımlılıklar, arkadaşlar, tatiller, sağlıklı iletişim kurma, sorun çözme becerileri ge- bilmeleri, etkili iletişim kurma yollarını ve olası sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilmeleri evliliğe “iyi bir başlangıç yapabilme” fırsatı verecektir. Evliliğe sağlıklı bir başlangıç yapabilmek ve devamında sağlıklı bir evlilik birlikteliği oluşturmak için evlilik öncesi eğitimler önem taşımaktadır. 46 ğe “iyi bir başlangıç yapabilme” fırsatı verecektir. Bu çerçevede, hobiler vb. konular üzerinde durulur. Programı” yurt çapında farkındalık oluşturmak bakımdan çok anlamlıdır. Evlilik Öncesi Eğitim Programına, Bakanlığımızın “Yaşam Boyu Eğitim” ilkesi gereği hazırlamış olduğu ülke çapında en kapsamlı program olan “Aile Eğitimi Programı (AEP)”**, kaynaklık etmiştir. Aile liştirme, cinsel sağlık ve aile hukuku konularında farkındalık oluşturarak evlilik ve aile hayatına hazırlanmala- 47 evlilik öncesi eğitim rına, sağlıklı ve huzurlu bir yuva kurarak “Evlilik Öncesi Eğitim” konusunda baş- sağlam ve güçlü aileler oluşturmalarına latılan bu çalışmanın en önemli ayağı, destek olmak amaçlanmaktadır. Bakanlığımız ile Türkiye Belediyeler Birliği arasında imzalanan protokol olmuştur. Gerek Aile Eğitim Programı gerekse Evli- Evlilik çağında olup aile kurmak amacıy- lik Öncesi Eğitim Programı sorun, tedavi veya kriz odaklı değil, vizyon odaklıdır; yetişkinler için hazırlanan bu eğitim programları geliştirici bir nitelik taşımaktadır. Bakanlığımız, bütün dünyada bilimsel çalışmalarla da ortaya konan, evlilik uyumunda eşlerin evlilik öncesi hazırlığının ve evlilik problemleri henüz ortaya çıkmadan eğitim almalarının önemi düşüncesinden hareketle evlilik öncesi eğitim konusun- Gerek Aile Eğitim Programı gerekse la bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmalarını hedefleyen “Evlilik Ön- Evlilik Öncesi Eğitim Programı cesi Eğitim Programı”nın, il belediyeleri sorun, tedavi veya kriz odaklı değil, eğiticilerine eğitim verilmesi yoluyla ülke vizyon odaklıdır; yetişkinler için hazırlanan bu eğitim programları geliştirici bir nitelik taşımaktadır. ile Aile ve Sosyal Politika İl Müdürlükleri genelinde yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Evlilik Öncesi Eğitimin ülke çapında yaygınlaştırılması amacıyla 1 Eylül 2012 tarihinde Bakanlığımız ile Türkiye Belediyeler da toplumun dikkatinin çekilmesi amacı ler tarafından verilmesi yönünde bir insan başta olmak üzere birtakım düzenleme- kaynağı planlaması yapılmıştır. Beledi- ler yapılmasını planlamıştır. 2012 Ocak yeler tarafından seçilen eğiticiler Genel ayında evlilik öncesi eğitimle ilgili olarak Müdürlüğümüz tarafından “Evlilik Öncesi hazırlanan içerik, eğitimin kimler tara- Eğitim Programı” ve “Toplumsal Cinsiyet fından verileceği konularının ele alındığı, Eşitliği” konularında eğitime tabi tutul- Türkiye Belediyeler Birliği ile Aile ve alanla ilgili değerlendirme ve önerilerin maktadır. Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü görüşüldüğü “Evlilik Öncesi Eğitim” konulu bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Akademisyenler, konu ile ilgili kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı toplantıda evlilik öncesi eğitime ilişkin müfredatı düzenlemeye yönelik bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Ülke genelinde yaygınlaştırılması planlanan Evlilik Öncesi Eğitim Programı’nın standartlaştırılması amacı ile eğitimlerde kullanılacak olan sunumlar Genel Müdürlüğümüz uzmanları tarafından hazırlanmıştır. Eğitici El Kılavuzunda, eğitimlerde kullanılacak tüm örnekler toplumsal cinsiyet eşitliğine özen gösterilerek hazırlan- Bu çerçevede Evlilik Öncesi Eğitim için, mıştır. Örneklerde eşitlikçi bir bakış açısı toplam 4 kitap hazırlanmıştır. geliştirilmiştir. 1. Evlilikte İletişim ve Yaşam Becerileri Genel Müdürlüğümüz tarafından Ankara 2. Aile Hukuku 3. Evlilik ve Sağlık 4. Eğitici El Kitabı Bu kitapların temel metinleri ve görsel materyalleri Aile Eğitim Programı (AEP) ünitelerinden seçilmiştir. Ayrıca konu ile ilgili afişler hazırlanmıştır. Evlilik Öncesi Eğitim 4 ders olarak planlanmıştır. Eğitimlerin alan uzmanı eğitici48 Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne bağlı merkezlerde görev yapan meslek elemanlarına “Eğitici Eğitimi” verilmiştir. Eğitici eğitimleri aile ve sosyal politika uzmanları tarafından verilmektedir. Birliği arasında gerçekleştirilen işbirliği protokolünün imzalanmasının ardından aynı gün İstanbul’da 100 çifte eğitim verilmiştir. işbirliğinde, eğitici eğitimleri ülke çapında planlanmış ve ilk eğitim İstanbul’da 10-12 Ekim 2012 tarihinde 13 ilin belediyelerinde görevli eğitimciler ve il müdürlüklerinde görev yapan meslek elemanlarından oluşan grup ile gerçekleştirilmiştir. İkincisi Erzurum’da 10 ilden eğitimcilerin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Üçüncü eğitim Van’da 7 ilden eğitimcilerin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Ankara, Samsun, İzmir, Antalya, Diyarbakır ve Kahramanmaraş olmak üzere toplam 9 bölgede 81 ili kapsayan eğitici eğitimleri tamamlanmıştır. Ülke çapında 1800 eğitimci yetiştirilmiştir. Bu eğitimler devam ederken başlamak üzere genç çiftlere yönelik eğitimler belediyeler ve il müdürlükleri aracılığıyla ülke çapında yaygınlaş- “Evlilik Öncesi Eğitim Programı” pilot ça- tırılmaktadır. Ayrıca Bursa’da askerlere lışma kapsamında, Ankara’nın Mamak, eğitim verilmiştir. Ülke çapında askerlik Altındağ, Keçiören ve Çubuk Belediye- görevini yapan askerler ve emniyet men- lerinden nikah tarihini almış çiftlere veril- suplarına da eğitim verilmesi yolunda ça- miştir. lışmalar devam etmektedir. dosya TÜRKİYE’DE KADIN dosya / türkiye'de kadın M E D YA Bir diğer çatışmalı alan ise, medya ve lığı ya da medya eğitimi alternatif olarak toplum ilişkisidir. Buradaki tartışma med- önerilen kavramlar arasındadır) hakkında yanın toplumun aynası olduğu ve top- tartışmalar bulunsa da medyayı tanımaya lumda ne varsa medyada onu gördüğü- ve anlamaya yönelik bir bilinç ve bilgilen- müz düşüncesi ile medyanın toplumdan me alanı olarak farklı formatlardaki (tele- tamamen bağımsız olarak toplumu âde- vizyon, video, sinema, reklamlar, İnternet ta yozlaştırdığı düşüncesi arasındadır. vs.) mesajlara erişim, çözümleme, değer- Bu tartışmanın ardından ikinci bir tartış- Bence bu bağlamdaki hakikat, ikisinin lendirme ve iletme yeteneği şeklinde kı- ma/savunma ise “beğenmediğiniz kanalı ortasında bir yerdedir. Medyanın toplu- saca tanımlanabilir. Medya okuryazarlığı, değiştirin.”, “istemediğiniz gazeteyi oku- mun aynası olduğu fikri “gerçeğin” dahi izleyicilerin iletişim araçlarından aldıkları mayın.” savunularında kendini gösteren göreceli olabileceği düşüncesiyle çürü- enformasyonu yorumlamasını mümkün içerik tartışmalarıdır. İçeriklere yasaklarla tülebilir. Şöyle ki medya içeriğini üreten kılan ve onların, medya içeriği hakkın- müdahale ile o içeriklerin bir tüketicisi kişilerin toplumda olanı “yorumladığı” da bağımsız kararlar geliştirmelerine izin olan bireyin içeriğe müdahale hakkı birbi- yani gerçekliği kendi algısından kurduğu veren eleştirel bir düşünme yeteneğidir. riyle genelde karıştırılmaktadır. Öncelikle düşünülmelidir. Yoksa herhangi bir olay Yazma ve okuma, konuşma ve dinleme, iletişim teknolojileri kısacası her eve âdeta teklifsizce giren televizyon, haberleştirildiğinde birbirinden bu ka- yeni teknolojilere erişim, eleştirel seyret- medya; teknolojinin sürekli İnternet gibi mecralarla ücret karşılığı sa- dar farklı içeriklerle karşılaşmazdık. Tabii me ve çok çeşitli teknolojileri kullanarak tın alınan gazete gibi mecralar arasında diğer taraftan medyayı toplumda hiçbir kendi mesajlarını yaratma yeteneğini de gelişmesinin de etkisiyle giderek bir ayrım mutlaka yapılmalıdır. Ancak her karşılığı olmayan bir “kötülük yuvası” ola- kapsamaktadır. Medya okuryazarlığının artan bir oranda hayatımızda iki koşulda da asgari etik ilkelerin hüküm rak görüyorsak da muhtemelen toplumu toplumsal cinsiyet bağlamında önemi sürmesi gereklidir. Medya içeriği üreticile- ya da dünyayı hiç tanımıyor; hayat hak- ise bireylerin medya karşısında daha do- önemli bir yer tutmaktadır. rinin bir diğer temel savunusu olan “med- kında eleştirel düşünemiyoruz demek- nanımlı olması sayesinde içeriğin üretim ya ticari bir alandır, bu nedenle içeriğine tir. Ne yazık ki kadına yönelik ayrımcılık süreçlerinden de haberdar olarak daha Bu nedenle medyanın içeriğini karışılamaz, tüketicisi olduğu sürece toplumda ve dünyada var iken medyada eleştirel bir algılama sürecine girmesini tartışmak, âdeta hayatın üreten nasıl istiyorsa öyle üretir.” şeklin- da olmaması söz konusu olamaz. Ancak, sağlama fırsatı vermesidir. Medya okur- de özetlenebilecek yaklaşım, ilk bakışta buradaki kritik konu ayrımcılığın medya- yazarlığının okullarda ders olarak veril- kendisini tartışmak hâline haklı gibi görülebilse de bir temel hususu da nasıl yer aldığıdır. Bu ayrımcılık eleşti- mesi önemli bir fırsat olarak görülebilir. gözden kaçırmaktadır. Medya, kamusal rilerek, yol gösterilerek mi yoksa yeniden Ancak dersin içeriğine yönelik çalışmalar, bir alanı kullanmaktadır. Bu nedenle ka- üretilerek mi, meşrulaştırılarak mı veriliyor. ders işleyişi ve materyallerinin henüz top- muya, yani topluma karşı sorumluluğu Medya çalışanlarının sorumluluğu işte lumsal cinsiyet eşitliği sağlamaya yönelik vardır. Bu sorumluluk ilkesi aynı zaman- burada kendini gösterecektir. bir katkı sunacak nitelikte olmadığını or- ğını söylemek mümkün olabilir mi?” Bu Kadın Erkek Eşitliğinin Sağlanmasında Nerede Duruyor ? Televizyonlar, gazeteler, yeni Mehmet ERDOĞAN Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü gelmiştir. Medyadaki en önemli sorun alanlarından koyan makaleler, tezler, çeşitli raporlar Medya içeriği üzerine yapılan tartışmalar, birinin, cinsiyete dayalı ayrımcılığın yay- sıklıkla yayınlanmaktadır. Ancak bu tip genellikle kısır bir döngüde ilerlemekte- gın bir şekilde yer alması olduğu görül- çalışmalarda genellikle sadece mevcut dir. Bu tartışma noktalarından biri med- mektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini durum ortaya konmaktadır. Bu da önem- yanın etkilerine ilişkindir. İletişim üzerine üreten başlıca kurumlardan biri olarak siz değildir; ama çözüm önerileri getiren yapılan ilk akademik çalışmalardan bu medya, kadınların insan haklarını ihlal çalışmaların da sayısının artması çözüme yana süregelen bu tartışmada öncelikle ettiği gibi, mevcut cinsiyete dayalı ayrım- daha çok katkı sağlayacaktır. Çözüm medyanın birey üzerine etkilerinin birçok cılığı körükleyen söylemi sürekli yeniden önerilerine geçmeden önce medya içe- öznel koşul çerçevesinde oluşabileceğini üretmektedir. Sonuç olarak, bu ihlaller- rikleriyle mücadelede önemli olduğu dü- söylemek mümkündür. Ancak medyanın den hem kadınlar hem de tüm toplum şünülen birkaç tartışma eksenine değin- neredeyse hiç etkisi yoktur yaklaşımını zarar görmektedir. Bu hususları ortaya mek faydalı görülmektedir. savunanlara şu sorulmalıdır; “herhangi nedenle medyanın içeriğinin bir şekilde insanlar üzerinde etkisi olduğu ama bu etkinin çok da abartılmaması ve her şeyin medyaya bağlanmaması yaklaşımı daha uygun görülmektedir. da “medya, eğitici ya da öğretici değildir, böyle bir görevi yoktur, o nedenle içeriklerde de bu çerçeve ile bakılmasına gerek yoktur.” savunusunu da yanıtlamaktadır. Toplum tepkisini yalnızca “kanal değiştirerek” değil, gerektiğinde içeriğin daha eşitlikçi olması için çeşitli yollarla mücadele ederek medyanın bu sorumluluğunu hatırlatmalıdır. Aşağıda, medyanın sorumluluklarını daha iyi yerine getirebilmesi ve içeriğinin daha eşitlikçi, bir yapıya kavuşmasını sağlamak için kullanılabilecek birkaç araçtan kısaca bahsedilmektedir: Medya Okuryazarlığı Medya okuryazarlığının tanımı, hatta kavramın kendisi (eleştirel medya okuryazar- taya koymaktadır. Yine de ders içeriğinde yapılacak küçük değişikliklerin bile önemli katkılar sağlayacağı düşünülmeli; çok yakın bir tarihte başlatıldığı için dersin değişime ve gelişime açık olduğu hesaba katılmalı; ders içeriğinin geliştirilme sürecinden vazgeçilmemeli ve bu süreçte toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının yer alması mücadelesi verilmelidir. bir ilişkilenme biçiminde ‘etki’nin olmadı- 50 51 dosya / türkiye'de kadın Medya İzleme Grupları sıra Basın Konseyi, Reklam Özdenetim başvurular yapılabilmektedir. diği, bunun neticesinde arşivler, çözümlemeler oluşturulduğu bir araştırma ve Medyada bilgi derleme çalışmasıdır. Bu çerçevede cinsiyete dayalı ayrımcılığı körükleyen yayınlar, öz denetim meka- medya izleme medyada var olan cinsiye- nizmalarına şikâyet edilebilir. Tabii ki her te dayalı ayrımcılıkla mücadeledeki araç- şikâyet olumlu bir değişiklik sağlamaya- lardan biridir. Medyanın sürekli izlenerek, bilir. Medyanın eşitlikçi olması birçok bile- kadınlara yönelik şiddeti körükleyen, şeni içermektedir. Bu nedenle sadece öz ayrımcılık içeren, kadınları nesneleştiren denetim ve şikâyetlerle büyük bir gelişme programlar konusunda medya kuruluş- sağlanmasa da bu mekanizmaların dev- larının uyarılması, bu yayınların engel- reye girmesinin önemli bir katkı sağlaya- lenmesi amacıyla etkin mekanizmaların cağı yadsınamaz. hayata geçirilmesi kritik öneme sahiptir. Medyada ayrımcılıkla mücadelede birçok Medya okuryazarlığı, medya izlemenin maktadır. Bu nedenle medya izleme ile “Medya izleme” etkinliği yöntem bulunmaktadır. Burada bu yöntemlerden ön plana çıkanlar ele alınmıştır. için bir örgüte/kuruluşa Bu mücadelenin ne şekilde yapılırsa ya- duğu söylenebilir. da ihtiyaç yoktur. Bireyler dir. “Kadınlara yönelik hak ihlali” çerçeve- Özellikle 1990’larla birlikte sivil toplumun kendileri medyayı eleştirel si, diğer hak ihlallerine uğrayan gruplarla bir şekilde izleyerek ihlalleri ilişki kurulmasını sağlayacak ve ayrımcılı- medya okuryazarlığı arasında bir ilişki ol- da güçlenmesiyle gerçekleştirilen medya izleme çalışmalarının “izlenen medyanın içeriklerine müdahaleyi” de içine alacak şekilde derinleştiği ve zenginleştiği görülmektedir. Medya izlemenin, sivil toplum kuruluşları tarafından sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi, ihlallerin olduğu anda ya da belirli aralıklarla medya- anında izleyici/okur bu alanda yalnızca bir grubun (Kadınların Medya İzleme Grubu – MEDİZ) yer aldığı görülmektedir. Bu grup iyi niyetle mücadeleye başlamış ve ilk yıllarında ses getirebilmiş olsa da çeşitli nedenlerle şu anda çok etkili olamamaktadır. “Medya izleme” etkinliği için bir örgüte/ kuruluşa da ihtiyaç yoktur. Bireyler kendileri medyayı eleştirel bir şekilde izleyerek ihlalleri anında izleyici/okur temsilcilerine iletip öz denetim mekanizmalarını hayata geçirmeyi sağlayabilirler. 52 pılsın hak ihlali temelli yapılması önemli- da (çocuk, özürlü, yaşlı vb.) daha kolay ğın özünde bir insan hakkı ihlali olduğuna dair bir kavrayış yaratacaktır. Bu da mü- temsilcilerine iletip öz denetim cadelenin çok boyutlu ele alınabilmesine mekanizmalarını hayata da etkisiyle medyadaki kadınlara yönelik geçirmeyi sağlayabilirler. nın uyarılması, dönüşüme önemli katkı sunma potansiyeline sahiptir. Ülkemizde Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü etik ilkeler çerçevesinde şikâyetler ve üretilen içeriğin belirli bir çerçevede izlen- daha etkili yapılabilmesi için katkı sun- Mustafa ÇADIR Kurulu gibi öz denetim kuruluşlarına da Medya izleme, kitle iletişim araçlarında Öz denetim Öz denetim, hiçbir yasal yaptırım söz ko- yardımcı olacaktır. Zira önemli çabaların hak ihlalleri hakkında en azından tartışmalar başlamış olsa da diğer gruplarla ilgili tartışmaların dahi çok olmadığı görülmektedir. KADIN ve SPOR Kadınların siyasi, sosyal, kültürel ve eko- len varlığını sürdürdüğü alanlardan birini nomik hayata katılımını sağlayacak tüm de spor oluşturmaktadır. haklardan erkeklerle eşit şekilde yararlanmaları ve sorumlulukların da eşit Son olarak bir diğer önemli hatırlatma paylaşılması anlamına gelen toplumsal da medyanın her ne kadar “toplumun cinsiyet eşitliğinin ulusal ve uluslararası aynası” değilse de toplumdan tamamen düzeyde yaygınlaştırılması için alınan ted- bağımsız olamayacağıdır. Medya bir şe- birlere rağmen, eşitsizlik çeşitli biçimlerde kilde toplumdan beslenmektedir. Top- varlığını sürdürmeye devam etmektedir. lumsal cinsiyet eşitsizlikleri her alanda yer Eğitimde, sağlık hizmetlerine erişimde, aldığı sürece medyanın da bundan muaf istihdama ve karar alma mekanizmaları- Türkiye’de televizyonlarda izleyici temsil- olması mümkün değildir. Bu nedenle cin- na katılımda kadınlar düşük oranlarda yer ciliği zorunlu olarak, gazetelerde ise okur siyete dayalı ayrımcılıkla mücadele çok almakta, bu da toplumsal cinsiyet eşitsiz- temsilcileri gönüllü bir nitelikte faaliyetle- boyutlu olarak ele alınmalı; medya bu bo- liğinin hala mevcut olduğunu göstermek- rini sürdürmektedir. Bu temsilcilerin yanı yutlarda sadece biri olarak görülmelidir. tedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ha- nusu olmadan bir takım etik kurallar çerçevesinde kişilerin, kurumların, örgütlerin veya toplumların kendi kendilerini denetlemesidir. Öz denetim kuruluşları devlet ve belirli menfaat gruplarından bağımsız bir şekilde hareket etmektedir. Toplumsal yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi spor alanının da dışında kalan kadınlar, ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren spor branşlarında yer almaya ve müsabakalara katılmaya başlamışlardır. Özellikle 20. yüzyılın başlarında özel alandan kamusal alana çıkan, çalışma yaşamında daha fazla yer alan kadınların spora katılımları da artmıştır. Ancak, daha üst gelir grubundaki kadınların daha çok tenis ve badminton gibi belirli alanlarla ilgilendikleri görülmektedir. 53 dosya / türkiye'de kadın dan azı, yani 427.786’sı faal olarak spor sporlarını katılımı erkeklere göre oldukça yapmaktadır. Ülkemizde kadın nüfusun düşüktür. 37 milyonun üzerinde olduğu değerlen- Kadın sporcularımızın uluslararası alanda dirildiğinde kadınların %2,5’i lisanslı spor ülkemizi temsil etmesi ve başarılı olması yapmakta olup, faal olarak spor yapanlar hem ülke prestiji hem de gençlere örnek ise kadın nüfusun %1,1’idir. Bu çerçevede kadınların spora katılımının ülkemizde istenilen düzeyde olmadığı, kadınların bu alanda erkeklerle eşit fırsat ve imkanlara sahip olmadığı görülmektedir. Kadınların spora katılımlarını etkileyen birçok faktör bulunmakta olup bunlar arasında en önemlilerini sosyo-kültürel ve ekonomik faktörler oluşturmaktadır. Kültürel baskılar, önyargılar, toplumsal cinsiyet rolleri, kadının aile içindeki görevzaman faktörü spora katılımda önemli rol oynamaktadır. Erkek egemen toplum içinde kadınlar sosyal yaşam içinde birçok alanda olduğu gibi sporda da pasif durumda bırakılmaktadırlar. olması açısından son derece önemlidir. Yukarıda çizilen olumsuz tabloya rağ- Uluslararası alanda en önemli organi- men ülkemizde kadınların spora katılım- zasyonu Olimpiyatlar oluşturmaktadır. ları konusunda son 20 yıl içinde olumlu Ülkemizde kadınlar ilk defa 1936 Berlin gelişmeler yaşanmış ve kadınlar spor Olimpiyatlarına katılmışlardır. 1936 yılında alanında daha görünür olmaya başlamış- Berlin’de düzenlenen oyunlara toplam lardır. 1991 yılında federasyonlara kayıtlı 61 sporcu ile katılan Türk Olimpiyat ka- 22.825 kadın sporcu varken, bu rakam filesinde eskrim dalında Halet ÇAMBEL 2002 yılında 46.755’e, 2008 yılında ise ve Suat Aşeni FATGERİ yer almış; eskrim 489.255’e, 2013 yılı itibariyle 669.288’ye branşında ülkemizi temsil etmişlerdir. An- yükselmiştir. cak 1940-1988 arası dönemde gerçek- Günümüzde kadınlar hemen hemen tüm spor branşlarına katılmaktadır. En leştirilen olimpiyatlara katılan kadın sporcularımızın sayısı sınırlı düzeyde kalmıştır. çok tercih ettikleri spor dalları voleybol, 1990’larla birlikte ülkemizde kadınların tekvando, atletizm, basketbol ve halk spora katılımı hızla artmıştır. Bunun bir oyunlarıdır. Toplam lisanslı kadın spor- sonucu olarak, 1992 Barselona Olimpi- cuların yarısından fazlası bu beş spor yatları ile başlayan süreçte Türk kafile- dalında mücadele etmektedir. Kadınların sinde yer alan ve Olimpiyatlarda ülkemizi en çok tercih ettikleri spor dalını voleybol temsil eden kadın sporcu sayısı hızla art- oluşturmaktadır. Lisanslı voleybolcuların mıştır. 1992 Barselona’ya 8, 1996 Atlan- yarısını kadınlar oluştururken, bu lisanslı ta’ya 9, 2000 Sidney’e 15, 2004 Atina’ya sporcular arasında faal olarak voleybol 21, 2008 Pekin’e 20 ve son olarak geçen oynayanların ise %55’ini kadın sporcular yıl Londra’da düzenlenen Yaz Olimpiyat- oluşturmaktadır. Kadın sporcuların özel- larına 66 kadın sporcu katılmıştır. Ayrıca likle avcılık-atıcılık, bedensel engelliler, ilk defa 2002 Salt Lake Kış Olimpiyatları- bilardo, geleneksel sporlar, motosiklet na 1 kadın sporcumuz katılmış olup 2006 Sporun gelişmesi ve küresel düzeyde erkeklerin yarıştığı herhangi bir spor dalı çekleşen %44,7’lik temsil oranı Londra yaygınlaşması açısından en önemli atılı- kalmamıştır. 2012 Londra Yaz Oyunların- 2012’nin “Kadın Olimpiyatları” olarak mın Modern Olimpiyatların doğuşu oldu- da 26 farklı branşta müsabakalar düzen- adlandırılmasını sağlamıştır. Bu gelişme- ğu söylenebilir. 1892 yılında Fransız Ba- lenmiş olup, söz konusu tüm branşlarda ler spor alanında da “toplumsal cinsiyet ron Pierre de Coubertin tarafından ortaya hem kadın hem erkek sporcular yarışma- eşitliği”nin sağlanması açısından çok atılan uluslararası spor organizasyonu lara katılmışlardır. önemlidir. Olimpiyatlara katılan sporcu sayısı içinde Nüfusunun %40’ı 0-24 yaş aralığında kadın oranına bakıldığında, 1900 Paris olan ve genç nüfus potansiyeline sahip Olimpiyatlarına 975 erkek sporcuya kar- ülkemizde spora katılım maalesef isteni- şın 22 kadın sporcu katılmış ve temsil len düzeyde değildir. Ülkemizde lisanslı 1896’da Atina’da düzenlenen ilk modern oranı %1,6’da kalmıştır. İlerleyen yıllarla sporcu sayısı nüfusun %5’inden az olup olimpiyatlara toplam 241 sporcu katılmış birlikte olimpiyatlara katılan kadın sayısı Batı Avrupa ülkelerinde bu oran %20’nin olup Uluslararası Olimpiyat Komitesi ta- ve oranı düzenli bir şekilde artmış olup, üzerindedir. rafından kadın sporcuların katılımına izin ancak mevcut temsil oranı 1980’lere ka- Olimpiyat Kazanan Madalya Branş verilmemiştir. Kadın sporcular ilk olarak dar %20’nin altında kalmıştır. 1980’ler- Ülkemizde spora katılımın azlığının yanı 1992 Barselona Hülya ŞENTÜRK Bronz Judo 1900 Paris Olimpiyatlarına katılmış olup den günümüze Olimpiyatlar açısından sıra kadınların spora katılımın erkeklere 2000 Sydney Hamide BIÇKIN TOSUN Bronz Tekvando 22 kadın sporcu tenis, golf, yelken, kro- tam bir “kadın devrimi”nin yaşandığı söy- nazaran çok düşük oluşu, diğer önem- 2004 Atina Nurcan TAYLAN Altın Halter Elvan ABEYLEGESSE Gümüş Atletizm düşüncesi, uygulamasını 1894’te Uluslararası Olimpiyat Komitesinin kuruluşu ve ilk modern olimpiyatların 1896’da Atina’da düzenlenmesi ile bulmuştur. Mevcut eşitsizliği ortadan kaldırmak için kadının spora katılımının özel olarak desteklenmesi son derece önemlidir. Bu çerçevede kadınların spora katılımını engelleyen faktörlerin ortadan kaldırılması, kadınlara uygun spor programlarının hazırlanması, spor tesislerinin inşası ve spora teşvik edici kampanyaların düzenlenmesi en başta gerçekleştirilmesi gereken çalışmalardır. OLİMPİYATLARDA MADALYA KAZANAN KADIN SPORCULARIMIZ ket branşlarında yer almışlardır. İlerleyen lenebilir. 1984 Los Angeles Olimpiyatla- li sorunu oluşturmaktadır. Ülkemizde 2008 Pekin yıllarda hem kadınların yarıştığı branş rında kadın sporcu sayısı 1567, oran ise lisanslı 3.721.137 sporcu bulunmak- 2008 Pekin Elvan ABEYLEGESSE Gümüş Atletizm Azize TANRIKULU Gümüş Tekvando sayısı hem de katılan kadın sporcu sa- %23 iken; 2000 Sidney Olimpiyatlarında ta olup, söz konusu sporcuları sadece 2008 Pekin yısı artmıştır. 2012 Londra Oyunlarında kadın sporcu sayısı 4069 (%38,2) ve son %25’ini (923.431) kadınlar oluşturmak- 2008 Pekin Sibel ÖZKAN Gümüş Halter boks dalında kadınların müsabakalara olarak Londra’da düzenlenen 2012 Yaz tadır. Faal sporcular açısından duruma 2012 Londra Aslı ÇAKIR ALPTEKİN Altın Atletizm çıkması ile birlikte Olimpiyatlarda yalnızca Olimpiyatlarında ise 4847 olmuştur. Ger- bakıldığında lisanslı sporcuların yarısın- 2012 Londra Gamze BULUT Gümüş Atletizm 2012 Londra Nur TATAR Gümüş Tekvando 54 55 dosya / türkiye'de kadın E S N E K L İ K TA RT I Ş M A L A R I B A Ğ L A M I N D A E V- E K S E N L İ Ç A L I Ş A N K A D I N L A R Torino’da 3, 2010 Vancouver’da da 3 kadın sporcumuz ülkemizi başarı ile temsil etmiştir. Görüldüğü gibi 1990 sonrası süreçte olimpiyatlara katılan kadın sporcu sayımız sürekli şekilde artmıştır. Ayrıca, olimpiyatlara katılan Türk kafilesinde kadınların temsili önemli oranda artmış olup, 2012 Londra’da gerçekleştirilen oyunlara katılan Türk sporcuların yaklaşık %60’ını kadınlar oluşturmuştur. Olimpiyatlarda kadın sporcularımızın aldığı derecelere bakıldığında; ilk olimpiyat • 2003 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası, • 2005 Avrupa Kadınlar Basketbol Şampiyonası, • 2011-2012 WTA Tenis Şampiyonası, • 2011 Avrupa Judo Şampiyonası, tartışılan bir başka kavram bulmak zordur. Kökleri 19. • 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası, yüzyılın sonlarında ABD’deki mezbahalarda uygulanan • 2012 Dünya Kısa Kulvar Yüzme sisteme dayanan üretim bandı sistemi, bir başka deyişle Şampiyonası. Bunun yanı sıra 2014 yılında ülkemizde rında Hülya ŞENTÜRK judo branşında 17. Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyo- bronz madalya almıştır. Olimpiyatlarda nası düzenlenecektir. madalya kazanan sporcularımıza ilişkin Olimpiyatlara katılan sporcularımızın sayısının artması, başta kadın branşları olÖzellikle Londra 2012 atletizm müsa- mak üzere uluslararası organizasyonların bakalarında “Kadınlar 1500 metre”de ülkemizde düzenlenmesi ve ayrıca kadın Aslı ÇAKIR ALPTEKİN’in altın, Gamze BULUT’un gümüş madalya kazanması Türk spor tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. sı organizasyonlara medyada geniş yer verilmesi, çocukların-gençlerin başarılı sporcularımızı rol model olarak benimseyip spora başlaması ve sporcu kadın spor organizasyonlarına ev sahipliği yap- sayısının artması bakımından kadınların mıştır. Bu organizasyonlardan bazıları şu spora katılımını olumlu etkilemektedir. Bu şekildedir: çerçevede ülkemizde son yıllarda kadın • 2003 Yıldız Kızlar Avrupa Şampiyonası, 56 Fordist Üretim Modeli, 2. Dünya Savaşı sonrasında sadece ABD’de değil endüstrileşmiş Avrupa ülkelerinde de izlenen bir model olmuştur. Kitlesel üretim-kitlesel tüketim esasına dayanan Fordist Modelde temel amaç, mümkün olduğu kadar çok sayıda ve standart branşlarına ilişkin ulusal ve uluslarara- Ayrıca ülkemizde son 10 yıl içinde önemli • 2002 Avrupa Tekvando Şampiyonası, tartışmalar incelendiğinde “esneklik” kavramı kadar • 2012 Euroleague Women Final (İstanbul), madalyamızı 1992 Barselona Oyunla- bilgiler Tablo’da yer almaktadır: Çalışma yaşamı üzerine son otuz yılda yapılan sporunda yaşanan olumlu gelişmelerin artarak devam etmesi ve spor alanında da “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin sağlan- özellikte üretim yaparak birim başına düşen maliyetleri azaltmaktı. İşçilerin tam gün esasına göre istihdam edildiği bu modelde sendikalar güçlü bir aktör olarak varlıklarını korumakta ve firma sahipleri ile işçiler arasındaki uyuşmazlıklar, toplu iş görüşmeleri biçiminde çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktaydı. ması en büyük temennimizdir. 57 dosya / türkiye'de kadın 2. Dünya Savaşı’ndan 1960’ların sonuna kaç ülkenin arasında değil, tüm dünyada olduğu tanım, genel kabul görmektedir. ailelerini tehlikelerle karşı karşıya bırak- kadar ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde yapılmaktadır. Böylesi koşullarda üretim ILO’nun 1996 tarihli ve 177 Sayılı “Evde maktadır. Yapılan işlerin özelliğine göre izlenen Fordist üretim modeli, toplum- eskiden olduğu gibi kitlesel değil, küçük Çalışma Sözleşmesi”nin 1. Maddesi’nde, tutuşabilme özelliği olan malzemelerin sal refahta göreli bir artışı sağlarken, bu ölçekli ve talep bazlı yapılmak zorunda- “ev-eksenli çalışma” şu şekilde tanımlan- kullanılması ve bunların ev içinde saklan- durum, 1970’lerden itibaren değişme- dır. Çalışanlar ise tam gün esasına göre maktadır: ması, yangın riskini artırmaktadır. Kesici ye başlamıştır. Özellikle 1973’te ortaya çıkan ve iktisat literatüründe kimilerinin “petrol krizi” olarak adlandırdığı kriz, bu gidişatın sonunun başlangıcı olarak değerlendirilmiştir. 1970’lerde piyasa ekonomisinde ortaya çıkan krizin nedenleri değil farklı esnek modeller çerçevesinde, rine göre yeniden organize edilmeli, es- sorun, evde çalışma nekleştirilmelidir. Esnek üretim modeline kavramının kimleri kapsadığı, bağlı olarak ortaya çıkan çalışma biçim- lesel üretim modeli, krizin ortaya çıkması- uzaktan çalışma, yarı-zamanlı çalışma ve nın başat nedenleri arasında gösterilmiş, ev-eksenli çalışma gibi farklı biçimlerde krizden kurtulmanın yolunun bu modelin karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu ça- terkedilmesinden geçtiği yoğun olarak lışma biçimleri arasında kadınların yoğun tartışılmıştır. Özellikle Kurumsalcı Teori ve olarak çalışma sürecine girdiği ev-eksenli Regülasyon Okulun Fransız ekolünden çalışma öne çıkmaktadır. Ev-eksenli çalışma, sanayi kapitalizmine geçişin ilk aşamalarında yoğun olarak kalan Fordist model yerine önerilen mo- kullanılan bir üretim modeli olarak karşı- del, “esnek” bir üretim ve istihdam mo- mıza çıkmaktadır; ancak Fordist/kitlesel deli olmuştur. 1970’lerden itibaren iktisat üretimin yaygınlık kazanmasıyla giderek ve siyaset bilimi literatüründe sıkça tartı- önemini yitirmiştir. Günümüzde daha çok günümüze kadar farklı çevreler tarafından sıkça tartışılmış olup hala da tartışılmaya devam etmektedir. Farklı görüşlerin ortaya çıkmasındaki temel saik, konuya ‘az gelişmiş’ ve ‘gelişmekte olan ülkeler’ adı verilen ülke gruplarında yaygın olmakla birlikte, ev-eksenli çalışma sistemi, Almanya, İtalya, Fransa, Japonya, Portekiz ve İrlanda gibi gelişmiş ülkelerde de yaklaşımda baz alınan referans noktala- oldukça yaygınlaşmıştır. Gerek gelişmiş rının farklılığı olmuştur. Esnek bir üretim ülkelerde gerekse az gelişmiş ülkelerde ve çalışma modeli ile üretimin çok daha ev-eksenli çalışanların çok büyük bölü- kaliteli, sayısız çeşitlilikte ve talep temelli münün kadınlardan oluştuğu, kabul gö- olacağı; çalışanların daha bilgili, özerk ve ren bir gerçektir. Uluslararası Çalışma Ör- özgür olacağı iddiaları, esneklik savunu- gütü’nün (ILO) verilerine göre ev-eksenli cularının temel argümanları olmuştur. Es- çalışan kadınların oranı Almanya, Hollan- neklik taraftarlarının en temel argüman- da, Yunanistan, İrlanda ve İtalya’da %95, larından biri de kitlesel üretim modelinde Japonya’da %93,5, Hindistan’da %90, benimsenen tam gün çalışma biçiminin, Cezayir’de %97, Fransa’da %84, İspan- rekabetin hiçbir sınır tanımadığı günümüz ya’da %75, İngiltere’de %70 civarındadır. küresel ekonomisinde yaşama şansının Ülkemizde bu oranın %95 civarında ol- olmayacağıdır. Çünkü günümüz ekono- duğu tahmin edilmektedir. mileri kırk sene öncesinin ekonomileri değildir artık. İnsanlar, çok farklı ürünler talep etmektedirler ve rekabet artık bir- 58 “evde çalışma” terimi, evde çalışan olarak anılacak olan bir kimse tarafından, (i) kendi evinde veya işverenin işyeri hariç kendi seçtiği bir başka mekânda; yani kimlerin ev-eksenli (ii) ödeme karşılığında yapılan, söz ko- çalışan olduğudur. nusu kişinin ulusal yasalar, yönetmelikler ve mahkeme kararları uyarınca bağımsız işçi sayılmasını gerektirecek ölçüde özerkliğe ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmaması kaydıyla; (iii)teçhizatı, malzemeyi ve kullanılan Ev-eksenli Çalışma Nedir? Krize neden olduğu eleştirilerine maruz şılan bir kavram haline gelen “esneklik”, oluşturduğu ev-eksenli çalışma üretimin azalma ya da artma dönemle- leri, tele-çalışma, çağrı üzerine çalışma, görüş, yoğun olarak tartışılmıştır. büyük çoğunluğunu sisteminde ilk karşılaşılan üzerine yapılan tartışmalarda Fordist kit- gelen kimi akademisyen tarafından bu Kadınların diğer girdileri kimin sağladığı önemli lararası ekonomiye eklemlenme sürecin- hazırladığı söylenebilir. Bu fason ilişkiler olmaksızın, işveren tarafından belirle- den bağımsız bir şekilde düşünülemez. ağı içinde, firmalar, talebe göre farklı sa- nen bir ürün veya hizmetle sonuçla- Ülkemizde özellikle 1980 sonrası benim- yıda fasoncu ile çalışırken, özellikle fason nan iş anlamına gelir. senen ihracata yönelik sanayi politikaları, üretim yapan küçük üretim birimlerinde piyasa ilişkilerinin yeniden organize edil- talebin durumuna göre sözleşme usulü mesini zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede işçi çalıştırma, aile emeğini kullanma ya uluslararası rekabetin daha çok düşük da eve iş verme gibi yöntemlerle üretim maliyetli, standart ürün ihracatı aracılı- maliyetlerini düşürme yöntemleri kulla- ğıyla, dolayısıyla da düşük işgücü mali- nılmaktadır. İşte bu süreçte ev-eksenli yeti üzerinden sağlanmaya çalışılması, çalışma, özellikle kırdan kente göçün yo- bu dönemin önemli bir niteliğidir. Dünya ğun olduğu büyük kentlerin varoş bölge- ve Türkiye konjonktüründe ortaya çıkan lerinde bir çalışma biçimi olarak yaygınlık değişimlere paralel olarak, esnek üretim kazanmaya başlamıştır. ve esnek çalışma ilişkilerinin yaygınlık kazandığı koşullarda genel eğilim; şirketlerin maliyetleri düşürmek amacıyla üretimi Ev-eksenli Çalışanlar Kimlerdir? Ev-eksenli Çalışan Kadınların Sorunları Nelerdir? ve delici aletlerle yapılan üretim sırasında koruyucu önlemlerin alınmaması, bunun yanında ev ortamının yeterli ışık, ısı, hava almamasından kaynaklanan riskler de bu işi yapan kadınlar ve aileleri için büyük riskler oluşturmaktadır. Ancak ev-eksenli çalışma sisteminin en belirgin özelliği olan görünmezlik sebebiyle bu hastalıkların ve yaralanmaların çok büyük bir çoğunluğu ne yazık ki kayıtlara geçmemektedir. Ülkemizdeki ev-eksenli çalışma sisteminin özellikle fason üretim ile kendi hesabına yapılan ev-eksenli üretimde oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Her iki eveksenli çalışma sisteminde de yaşanan en temel problem, bu alanda çalışan kadınların hemen hiçbirinin sosyal güvenliğe sahip olmamalarıdır. Ülkemizde eşe ya da babaya bağlı olarak sigorta- Ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştık- dan yararlanma, oldukça yaygındır. An- ları sorunların başında “görünür olma- cak aile dışında kalma durumları, örneğin ma” konusu gelmektedir. Bu çerçevede, boşanma durumu ortaya çıktığında ka- dünyanın birçok bölgesinde sayıları her dınların büyük mağduriyetler yaşadıkları geçen gün artmakla birlikte ev-eksenli görülmektedir. çalışan kadınlar hakkında istatistikî olarak doğru ve kesin veriler bulmak oldukça Taşeron sistemi altında gerçekleşen ev- zordur. Bunun temel nedeni, dünyanın eksenli çalışma sisteminde yaşanan en birçok ülkesinde ev-eksenli çalışan ka- temel sorunlar, ücretlerin düşüklüğü, dınların ulusal veri toplama sistemlerinde çalışma koşullarının kötü olması, işin sü- “işçi” olarak kabul edilmemesidir. İşgücü reksiz olması ve son olarak iş bulmanın piyasasında görünür olmamanın bir diğer oldukça zor olmasıdır. Ev-eksenli çalışan adı, kayıt dışılıktır ve TÜİK’in 2011 yılı ve- kadınların büyük çoğunluğu, aldıkları işler rilerine göre ülkemizde sosyal güvenlik bittikten sonra başka bir iş almakta bü- sistemine kayıtlı olmadan çalışan kadın- yük sıkıntılar çekmektedir. Çünkü firmala- ların oranı %57,8’dir. rın büyük çoğunluğu, kadınları doğrudan küçük ölçekli birimlere kaydırmaları, üre- Gerek gelişmiş ülkelerde, gerekse az timin özellikle emek-yoğun kısımlarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dışarıya fason olarak yaptırılması ve kayıt ev-eksenli çalışanların büyük çoğunlu- dışı ekonominin bu örgütlenme içinde ğunu kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların önemli bir yer edinmesi olarak tezahür büyük çoğunluğunu oluşturduğu ev-ek- etmiştir. Çalışanlar açısından bu sürece senli çalışma sisteminde ilk karşılaşılan bakıldığında, uygulanan bu modelin ça- sorun, evde çalışma kavramının kimleri Ayrıca üretimin evde yapılması ve üretim verilenlere iş vermekte, bağımsız olarak lışanların pazarlık gücünü azalttığı, sendi- kapsadığı, yani kimlerin ev-eksenli ça- sürecinde işin kendi özelliğinden doğan ev-eksenli çalışan kadınlara çoğu zaman Türkiye’de ev-eksenli çalışma biçiminin kasız ve güvencesiz bir konumda çalış- lışan olduğudur. Ülkeden ülkeye farklı risklere karşı herhangi bir önlemin alın- iş vermemektedir. Bu koşullarda çalışan yaygınlaşması, ülke ekonomisinin ulus- manın yaygınlaştığı bir çalışma ortamını tanımlamalar olmakla birlikte, ILO’nun maması, bu işi yapan kadınları ve onların kadınların kurumsal bir kimlik altında ör- muhatap kabul etmemekte, “aracı” adı “ev-eksenli çalışma” konusunda yapmış 59 dosya / türkiye'de kadın gütlenmeleri ve bu şekilde firmalarla gö- Belirtilen olumsuzluklara ek olarak, ev- ve kadının statüsünde önemli dönüşüm- rüşmeleri, daha mümkün görülmektedir. eksenli çalışan kadınların yaptıkları işler, leri beraberinde getirdiği, kadınların eski- ev ortamında yapıldıkları için başta ço- sine nazaran biraz daha güçlü bir konu- cuklar olmak üzere ailenin diğer fertleri ma yükseldiği söylenebilir. Kendi hesabına ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştıkları sorunların bir diğeri ise ürünlerini pazarlama, bu ürünleri fiyatlandırma, hangi ürünlerin üretileceğine karar verme ve ürün geliştirme konusunda yaşanan güçlüklerdir. Kendi hesabına ev-eksenli olarak çalışan kadınların büyük çoğunluğu, piyasada çok talep görmeyen, yöresel/otantik özellikleri ağır basan ürünler üretmekte, bunları pazarlamakta da büyük sorunlar yaşamaktadır. Piyasanın talep edeceği ürün dizaynları konusunda yeterli bilgiye ve altyapıya sahip olmamaları, kadınların ürettikleri açısından da ciddi sağlık sorunları ve tehlikeler içermektedir. Bu sistemde, çocuk emeğinin oldukça yoğun olarak kullanıldığı, özellikle kız çocukları ile bekâr ka- Kayıt dışı kadın istihdamının en yoğun dınların ev-eksenli çalışma sürecinin bir görüldüğü çalışma biçimlerinden biri olan parçası oldukları görülmektedir. Bunun ev-eksenli çalışma sisteminde yaşanan sonucunda yoksul ailelerdeki kız çocuk- sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm larının okula gitmek yerine ev-eksenli üre- önerilerinin tartışılması amacıyla kamu time katılarak eğitimden yoksun kaldıkları kurum ve kuruluşları ile üniversiteler ve si- görülmektedir. Bu durum özellikle Asya vil toplum örgütlerinin katılımıyla 3 Kasım ve Afrika ülkelerindeki ev-eksenli çalışma 2010 tarihinde Kadının Statüsü Genel örneklerinde sıkça görülen bir durumdur. Müdürlüğü tarafından “Türkiye’de Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar: Sorunlar ve Çö- çoğu ürünün ellerinde kalmasına yol açmaktadır. Bu hususta, kendi hesabına ev-eksenli çalışan kadınlara yönelik, iş geliştirme ve dizayn oluşturma gibi alan- züm Önerileri Toplantısı” düzenlenmiştir. Kadınlar, yaptıkları işi geçici bir uğraş, evde boş zamanlarını larda meslek kurslarının düzenlenmesi ve değerlendirdikleri ev işlerinin bir bu kursların sayılarının artırılması olumlu uzantısı olarak görmektedirler ve sonuçlar verecektir. Ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştık- kazandıkları parayı düzensiz, geçici ları görünmezlik sorunun temelinde is- bir yan gelir (cep harçlığı) olarak tatistik verilerin toplanmasında ve daha tanımlamaktadırlar. sonrasında derlenmesinde görülen yetersizlikler yer almaktadır. Bununla birlikte, ev-eksenli çalışan kadınların emeğinin görünmez oluşunun önemli bir nedeni de bu alanda çalışan kadınların kendilerini “çalışıyor” görmemeleridir. Ev-eksenli olarak çalışan kadınlar üzerine yapılan birçok alan araştırmasında günde 10 saate yakın çalışmalarına ve bu işi çok uzun zamandan beri yapmalarına rağmen eveksenli çalışan kadınların hemen hiçbiri işlerini ciddiye almamakta ve kendilerini çalışıyor olarak görmemektedir. Kendilerini “çalışan kadın” olarak görmeyen bu kadınlar, yaptıkları işi geçici bir uğraş, evde boş zamanlarını değerlendirdikleri ev işlerinin bir uzantısı olarak görmektedirler ve kazandıkları parayı düzensiz, geçici bir yan gelir (cep harçlığı) olarak tanımlamaktadırlar. 60 Çözüm Önerileri Neler Olabilir? Toplantıda, ev-eksenli çalışan kadınların yaşadıkları sorun alanlarına değinilmiş, çözüm önerileri tartışılmıştır. Bu çerçevede, ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştıkları sorunların başında gelen KADINA YÖNELİK ŞİDDET HABERLERİ GAZETELERDE görünmezlik konusunun çözüme kavuşturulması için işgücü anketlerinin bu çerçevede yeniden değerlendirilmesi talebi dile getirilmiştir. Bu çerçevede ülkemizde kaç kadının ev-eksenli olarak çalıştığının Ev-eksenli çalışmanın taşıdığı yoğun tespit edilebilmesi için hanehalkı işgü- olumsuz özellikler yanında sınırlı da olsa cü anketlerinde kullanılan veri setlerinin bazı olumlu özelliklerinin olduğu ifade buna uygun olarak hazırlanması olumlu edilmektedir. Ev-eksenli çalışma, aile ge- bir adım olacaktır. lirlerinin düştüğü, işsizliğin yaşandığı ailelerde oldukça önemli bir gelir kaynağı haline gelebilmektedir. Süreksiz, belirsiz ve düşük gelir sağlayan bir çalışma olarak görülen ev-eksenli çalışma biçimi, ailenin tek geliri olduğu durumlarda yaşamsal önem kazanmaktadır. Ev-eksenli çalışma üzerine yapılan alan araştırmaları, ev-eksenli çalışma sisteminin kadınlar üzerinde özgürleştirici bir etkisi olduğunu ve çalışmanın aile içi iktidar ilişkilerinin dönüşümünde önemli bir araç haline gelebildiğini göstermektedir. Aynı zamanda, eve gelir getirmenin aile içindeki iktidar ilişkilerinde Ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştıkları sorunların çözümünde atılacak önemli adımlardan biri de ILO’nun 177 sayılı “Evde Çalışma Sözleşmesi”nin ülkemiz tarafından onaylanmasıdır. Söz konusu Sözleşme ile ev-eksenli çalışan kadınların yasal statüleri ve çalışma koşulları gibi temel alanlar yasal bir çerçeveye kavuşturulacak, kayıt dışı kadın istihdamının artmasında önemli bir unsur olan ev-eksenli çalışma ilişkisi, belirli bir statüye kavuşturularak kayıt dışılık belirli bir oranda azaltılabilecektir. Müge Toker ERDOĞAN Medya, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü pekiştirilmesinde, yerleştirilmesinde ve doğallaştırılmasında rol oynayan, bu eşitsizlikleri Gazetelerde Kadınların Temsil Ediliş Biçimi yeniden üreten yapılardan biridir. Gazetelerde kadınların temsil ediliş biçimleri incelendi- Pek çok araştırma, medyada var olan cinsiyete rında kadınların olmamasıdır. Çünkü birinci sayfa ağırlıklı dayalı ayrımcılığı ortaya koymaktadır. Bu ayrımcılığın medyada en açık biçimde görüldüğü nokta ise kadına yönelik şiddetin ğinde ilk dikkat çekici durum, gazetelerin birinci sayfalaolarak iç ve dış politika, ekonomi gibi genellikle erkeklerin ilgi alanına girdiği varsayılan “ciddi” konulara ayrılmıştır. Kadınlar için hazırlanan magazinel ya da “yumuşak” haber olarak adlandırılan kültür, sanat, moda, sağlık gibi haberler gazetelerin orta ve son sayfalarında ya da eklerde yer almakta ve bu sayfalarda kadınlara genellikle haberleştirilmesidir. En sorunlu metinlerin genellikle çocuk bakımı, diyet vb. konularda kaynak ya da uzman bu alanda olduğunu söylemek mümkündür. olarak cinsel nesne olarak da kullanılmaktadırlar. Bu olarak başvurulmaktadır. Kadınlar, gazetelerde yaygın 61 dosya / türkiye'de kadın temsil biçiminin en uç noktası ise “arka dığı da dikkati çekmektedir. Bu önemli haberleştirmekte; ancak kadına yönelik Toplumsal bir sorun olan kadına yönelik sayfa güzelidir”. bir husustur çünkü gazetecilerin başvur- şiddet haberlerinde bu bilgilere yer ver- şiddetin, haberlerde magazinleştirilerek, duğu kaynakların kimlikleri ve nitelikleri, memektedir. sansasyonelleştirerek, Gazetelerde Kadına Yönelik Şiddetin Temsil Ediliş Biçimi Kadına yönelik şiddetin görünürlüğünün artması ve konuya ilişkin farkındalık düzeyinin gelişiminde iletişim araçlarının önemli bir rolü olduğu yadsınamaz. Son yıllarda basında kadına yönelik şiddet konusuna artan bir ilgi olduğunu söylemek mümkündür. Gazetelerde kadına yönelik şiddet konulu çok sayıda haber yer almaktadır. Ancak elbette ki haber sayısının yanında kadına yönelik şiddet haberlerinin ne şekilde verildiği, kullanılan dil ve anlatım da önemli olmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; kadına yönelik şiddet haberlerinde kadınlar, çeşitli şiddet biçimlerine maruz kalan “kurban” olarak sunulmakta; çoğu zaman şiddet, çeşitli bahanelerle meşrulaştırılmaktadır. Gazetelerin üçüncü sayfalarında yoğunlaşan kadına yönelik şiddet haberlerinde, toplumsal bir olgu olan şiddet, kişisel bir sorun olarak ele alınmakta; polis-adliye vakası olarak nitelendirilmekte; ağırlıkla bireysel öykülere dayalı olarak haberleştirilmektedir. Şiddet vakası, genellikle magazin haberi biçiminde algılanmaktadır. Kadına yönelik şiddet haberlerini ele alan araştırma bulgularının yanı sıra her gün çok sayıda karşılaştığımız bu haberlere ilişkin olarak bizler de rahatlıkla gözlemlerimizi aktarabiliriz. Haberlerde görüşlerine başvurulan kaynaklar genellikle polis/jandarma olmaktadır. Bununla birlikte Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü gibi bu alanda çalışan resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine haberlerde başvurulma- 62 olayla ilgili verdikleri bilginin ve aktardıkları görüşlerin niteliğini, dolayısıyla da haberin yaklaşımını büyük ölçüde etkilemektedir. Haberlerde genellikle şiddet uygulayanların “gerekçe”leri belirtilmektedir. Bu gerekçelerle uygulanan şiddet arasındaki Kadına yönelik şiddet haberlerinde şid- ilişki ise genelde pek sorgulanmamakta; dete maruz kalan kadınların fotoğrafla- dolayısıyla şiddet uygulayanın perspektifi rında kimliği gizlemeye yönelik tedbirler habere hâkim olmaktadır. Ayrıca bu ge- alınmadığı da görülmektedir. Bu da ha- rekçelerle birlikte seçilen sözcükler de berlerin sunumunda önemli bir hak ihlali- şiddet uygulayan kişinin perspektifinden nin varlığını göstermektedir. çerçevelendirilmekte; şiddet dolaylı ola- Kadına yönelik şiddet haberlerinde çoğunlukla fiziksel ve cinsel şiddete deği- • “Barışmam Cinayeti” (1. Sayfa) haberlere konu edilmemektedir. Sayfa). 13.4.2012 Hürriyet • “Evden kaçan kıza zincirleme tecavüz” (3. Sayfa). 02.04.2012 Hürriyet tırmaktadır. Gerek mağdur gerekse şid- • “Chat Cinayeti” (1. Sayfa) – “Chat det uygulayana ilişkin tanımlamalar, uy- cinneti” (3. Sayfa). 18.04.2012 Yeni gulanan şiddetin haklılaştırılmasını ya da Şafak kalan kadın için ise “çaresiz”, “kimsesiz”, “kader kurbanı” gibi acınacak durumda gösteren tanımlamalar kullanılmaktadır. Haberler olay ya da olguları tarif eden anlatılar olmanın yanı sıra, benzer sorunlarla karşılaşanlar için deneyim paylaşımı yolu ile aynı zamanda birer kılavuzdur. Gazeteciler, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin politikalar yapıldığında, tedbirler alındığında, düzenlemeler getirildiğinde yeni bir uygulama gündeme geldiğinde, bu olguyu bağımsız olarak (3. Sayfa) 03.01.2013 Akşam. böylelikle de şiddet gerekçelendirilmektedir. • “Fundayı Aşkımdan Öldürdüm” (3. Sayfa) 19.04.2012 Hürriyet • “Evde terör estirdi” 19.04.2012 Hürriyet (3. Sayfa) ve eleştirilmemesidir. Bu noktada gazete çalışanlarının, özellikle muhabirlerin konuya bakış açısı önem kazanmaktadır. En alt kademeden en üst kademeye dek gazete çalışanlarının, kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık kazanmaları alternatif bir habercilik anlayışının gelişimine katkı sağlayacaktır. Gazete çalışan- yönelik şiddet haberlerinde larının, alternatif bir habercilik anlayışını geliştirebilmelerinde dikkat edebilecekleri hususlardan bazıları şunlar olabilir: önemli hak ihlalleri yapılmaktadır. Özel- • Haberlerde şiddete uğrayan veya likle yukarıda bilgisi verilen “Canavar” uğrama ihtimali bulunan kadınlara te- başlıklı haberde öldürülen kadının yerde lefon hatları, konukevleri, yasal süreç yatan cansız bedeninin kanlı bir bıçak gibi konularda bilgi verilmesi, eşliğinde sergilenmesi bu hak ihlallerinin en uç noktasıdır. Buna benzer bir ör- Hak ihlalini yeniden üretmemek adına olan olgunun algılanma biçimini farklılaş- gibi olumsuz nitelemeler; şiddete maruz Canisi” sizliği”, “alkollü olması” vurgulanmakta, ses getirmiş, tartışılmış ve eleştirilmişti. malar için kullanılan sıfatlar, habere konu layana ilişkin sıklıkla “cani”, “çılgın”, “deli” 04.09.2012 Takvim de kimi zaman, şiddet uygulayanın “iş- 07.10.2011, Habertürk), daha önce çok ya da şiddet uygulayana ilişkin tanımla- bilmektedir. Bu haberlerde şiddet uygu- konulmamakta; “aşk cinayeti” vb. tanımlamalar kullanılmaktadır. Ayrıca haberler- • “Hoş Geldin Dayağı!” (1. Sayfa). • “Otoban Haberlerde kadına yönelik şiddetin adı nek (“Kadına karşı şiddette son nokta” lan dil ve söylem de önemlidir. Mağdur eleştirilmesini, karşı çıkılmasını sağlaya- bulunmaktadır. haberlerinde her alanda varolan toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin sorgulanması Takvim. Kadına –“ ‘Barışmam’ diyince öldürdü” (3. taşıması bakımından haberlerde kullanı- rek verildiğini gösteren pek çok örnek rak meşrulaştırılmaktadır. nilmekte; psikolojik ve ekonomik şiddet Eşitsizlikleri yeniden üretme potansiyeli önemsizleştirile- • “Canavar” (1. Sayfa) 03.01.2013 burada yer verilmeyen Takvim gazetesindeki haberdeki fotoğraf gibi ayrıntılar şiddete maruz kalan kadınların cesaretini kırmakta, kadının yakın çevresi özellikle de çocukları üzerinde olumsuz etki bırakmaktadır. Özetle; kadına yönelik şiddet olgusunun • Kadına yönelik şiddeti konu alan haberlerde şiddet uygulayanın söylemlerini ve nedenlerini yansıtarak şiddeti onaylayıcı, meşrulaştırıcı ve haklılaştırıcı söylemden kaçınılması, • Şiddet mağdurunu gösteren fotoğrafların kullanılmaması; mağdurun kimliğinin belli olmasına yol açacak bilgilerin (isim, adres vb.) verilmemesi, • Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali ve toplumsal bir sorun olduğunun hatırlatılması. gazete haberlerinde gündeme getirilme- Ancak unutmamak gerekir ki; medyada- si, konunun toplumda mücadele edilme- ki cinsiyetçi söylemin varlığının, yeni bir si gereken bir sorun olarak algılanmasını haber dili ve eleştirel bir haber anlatımı sağlaması açısından çok önemlidir. An- kurarak bugünden yarına ortadan kaldı- cak bu haberlerin veriliş biçimi de bir o rılması beklenemez. Bu noktadan hare- kadar önemlidir. Kadına yönelik şiddet ketle, kadına yönelik şiddet haberlerinde haberlerindeki en önemli sorunlardan biri geliştirilecek alternatif bir haber anlayışı- kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı nın, tek başına kadına yönelik şiddetin ihlali ve toplumsal bir sorun olduğu vur- azaltılmasında etkili olabilmesi mümkün gusunun haberlerde yeterince yer bula- değildir; ancak bu şiddetin zeminini oluş- mayışıdır. Bir diğer üzerinde durulması turan toplumsal cinsiyet eşitsizliği söyle- gereken sorun ise, kadına yönelik şiddet mini zayıflatabilme olanağına katkı sağlayabileceği de açıktır. 63 dosya / türkiye'de kadın Kadın İstihdamının Artırılmasına Yönelik Önemli Bazı Yasal Düzenlemeler • 2003 yılında yürürlüğe giren Yeni İş Kanunu ile; işveren ve işçi ilişkisinde cinsiyet dâhil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. • 2007 yılında Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle; hane içinde kadınlar tarafından üretilen ürünlerin düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması sonucu kadınların elde ettikleri gelirler vergiden muaf tutulmuştur. • 2011 yılı Şubat ayında yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanun ile kadınlara yeni istihdam imkânlarının sağlan- TÜRKİYE’DE KADIN İSTİHDAMI VE YA P I L A N Ç A L I Ş M A L A R ması amacıyla 18 yaşından itibaren kadınların istihdam edilmesi halinde 12 ay ile 54 ay arasında değişen sürelerde sigorta primlerinin işveren hisselerinin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacağı hususları düzenlenmiştir. Söz konusu teşvikten faydalanan kadın sayısı 2012 Eylül ayı itibariyle 110.426’dır. • 4857 sayılı İş Kanununa göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar ile ev hizmetlerinde sürekli olarak çalışması Ülkemizde, kanunlardaki eşitlikçi düzenlemelere karşın, kadınların yeterli eğitim düzeyine sahip olmaması, geleneksel işbölümü nedeniyle ev içi sorumluluklarının ve çocuk bakımının kadının üzerinde görülmesi, iş ve aile yaşamını uzlaştırıcı mekanizmaların yetersizliği gibi sorunlar sebebiyle kadınların işgücü piyasasında yeterince yer alamadığı görülmektedir. 64 Kadınların çalışma hayatına aktif bireyler olarak katılmalarının hem bireysel hem de sosyal gelişmenin önemli bir koşulu olduğu da bir gerçektir. Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 28,8, istihdam oranı yüzde 25,6’dır. Söz konusu oranların yükseltilmesi amacıyla gerek yasal düzeyde gerekse uygulama düzeyinde önemli çalışmalar yapılmaktadır. nedeniyle 5510 sayılı Kanun kapsamında olup, 30 günden eksik süreyle çalışanların, isteğe bağlı olarak ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primleri; esnaf ve sanatkârların statüsü yerine hizmet akdi ile çalışma statüsü kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilecektir. Söz konusu Kanun ile el emeği ile geçinen kadınların bu işleri hangi tarihte yapmaya başladıklarına bakılmaksızın, söz konusu işleri yaptıklarını belgeleyerek, talepte bulunmaları halinde 18 gün üzerinden prim (2011 için) ödemek suretiyle, 30 gün Kadın İstihdamı Alanında Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Tarafından Yapılan Çalışmalar hizmet kazanarak isteğe bağlı sigor- A- Toplantılar talı olabilmelerine imkan sağlanmıştır. 1- Kadın Kooperatiflerinin Artırılması Çalışmaları • Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçilerin sigor- Kadın kooperatiflerinin yaygınlaştırılması ta kapsamında sayılması için aile re- amacıyla 8 Aralık 2011 tarihinde Kadı- isi olma koşulu 24.07.2003 tarihli ve nın Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından 4956 sayılı Kanun ve 26 Ocak 2012 “Kadın Kooperatiflerinde Yaşanan So- tarihli ve 6270 sayılı Kanun ile yapılan runlar ve Çözüm Önerilerinin Paylaşılma- düzenleme ile kaldırılmıştır. sı” konulu bir panel düzenlenmiştir. Söz • 2004 yılında yürürlüğe giren “Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi” konulu Başbakanlık Genelgesi ile kamu kurum ve kuruluşlarının personel alımında hizmet gerekleri dışında cinsiyet ayrımı yapılmaması gerektiği hükmedilmektedir. • Kadınların sosyo-ekonomik konumlarının güçlendirilmesi, toplumsal yaşamda kadın erkek eşitliğinin sağlanması, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma amaçlarına ulaşılabilmesi için kadınların istihdamının artırılması ve eşit işe eşit ücret imkânının sağlanması amacıyla hazırlanan 2010/14 sayılı “Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” konulu Başbakanlık Genelgesi 25 Mayıs 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. konusu Panelde elde edilen sonuçların ilgili taraflarca değerlendirilmesi mevzuata ve uygulamaya yönelik somut çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve yol haritasının belirlenmesi amacıyla 29 Mart 2012 tarihinde “Kadın Kooperatiflerinde Yaşanan Sorunlara Ortak Çözümler” çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Gerek söz konusu çalıştayda gerekse TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) tarafından kadın kooperatiflerinde yaşanan sorunlara çözüm üretmek üzere yapılan toplantı sonucunda belirlenen somut çözüm önerilerine ilişkin mevzuat çalışması yapılmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı toplantı salonunda 18 Haziran 2012 tarihinde bir çalışma grubu toplantısı yapılmıştır. Toplantıda belirlenen çözüm önerilerine ilişkin olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nden mevzuat konusunda çalışan • 7 Mart 2010 tarihli “Ağır ve Tehlikeli bir temsilciyle değerlendirme yapılmış ve İşler Yönetmeliğinde Değişiklik Ya- Bakanlığımız tarafından mevzuat deği- pılmasına Dair Yönetmelik”te çok şikliği önerileri hazırlanarak, 27 Ağustos sayıda iş ağır ve tehlikeli iş olmaktan 2012 tarihinde ilgili kuruma iletilmiştir. çıkarılarak kadın ve gençlerin istihda- Kadın kooperatiflerine yönelik mevzuat mına ilişkin sınırlamalar kaldırılmıştır. değişikliği çalışmalarının Maliye Bakanlığı, Böylece bazı işler yalnızca erkek işi Noterler Birliği, Sosyal Güvenlik Kurumu olmaktan çıkarılmıştır. ile işbirliği içerisinde yürütülmesi planlan- 65 dosya / türkiye'de kadın makta olup bahse konu kurumlara resmi yazı ile mevzuat değişikliği önerilerimiz iletilmiştir. Kadın kooperatifçiliğinin geliştirilmesi amacıyla 2013 yılı içinde mevzuat değişiklikleri çalışması yapılacaktır. 2- Kadın Girişimcilerin Finansmana Erişimi Toplantıları Ülkemizde kadın girişimciliği alanında yaşanılan sorunlar ve çözüm önerilerini ortaya koymak amacıyla 14 Şubat 2012 tarihinde Ankara’da Bakanlığımız ve Girişimci İş Kadınları ve Destekleme Derneği (ANGİKAD) işbirliğinde “Kadın Girişimcilerin Finansmana Ulaşımının Kolaylaştırılması” çalıştayı düzenlenmiştir. Çalıştay sonucunda kadın girişimciliği konusunda yapılan çalışmaların sürekliliğini sağlamak amacıyla bir “Çalışma Grubu” oluşturulmuştur. Yapılan toplantılarda elde edilen çıktıların hayata geçirilmesi amacıyla 10 Temmuz 2012 tarihinde “Kadın Girişim- 3- Adım Adım Anadolu Toplantıları TÜSİAD, Dünya Bankası ve Bakanlığımız işbirliğinde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendirilmesi, ülkemizde Kadınların çalışma hayatına katılmalarını arttırmak amacıyla iş ve aile yaşamının kadın-erkek eşitliğinin önündeki engeller uyumlaştırılması kapsamında ve çözüm önerilerinin tartışılacağı, özel- Kadının Statüsü Genel likle halkın içerisinden gelen kadınları- Müdürlüğü koordinasyonunda mızdan İŞKUR eğitimlerinden, KOSGEB, Dünya Bankası, Anne Çocuk Ajansı (SIDA) fonu kapsamında düzen- ji Bakanlığı, BORUSAN Holding ve Aile ise “Kooperatifçilik, Kırsal Kalkınma ve lenmiş olup yıl içinde yapılacak olan diğer ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında Örgütlenme”, 12-14 Aralık 2012 tarihle- toplantıların da SIDA fonu ile yapılması “Annemin İşi Benim Geleceğim” İşbirliği rinde de “Girişimcilik ve Liderlik” eğitici planlanmaktadır. Protokolü’nün 2013 yılı Ocak ayı sonuna eğitimi programlrı uygulanmış olup, söz kadar imzalanması hedeflenmektedir. konusu eğitimlerde 105 eğiticiye “Ka- B- Protokoller dın Erkek Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet” Eğitim Vakfı (AÇEV) ile 1- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Arasında 10 Şubat 2012 Tarihinde İmzalanan İşbirliği Protokolü 2- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Arasında 17 Şubat 2012 Tarihinde İmzalanan İşbirliği Protokolü Kadın Girişimciler Derneği’nin Söz konusu protokolde yer alan Organize İşbirliği protokolünde; istihdam, çocuk iş- başarıyı elde edene kadarki süreçte ya- (KAGİDER) katılımıyla Sanayi Bölgelerinde (OSB) kreş sayısının çiliği, sosyal yardımlar, iş ve aile yaşamı- şadıkları deneyimlerinin paylaşılmasının kadınlara yönelik çocuk bakım artırılması hedefi kapsamında BORUSAN nın uyumlaştırılması, bu çerçevede kreş sağlanacağı platformlar yaratmak, böy- hizmetine ilişkin teşvik verilmesini Holding işbirliğinde bir projenin gerçek- hizmetlerinin yaygınlaştırılması ile kadın- leştirilmesi planlanmaktadır. Bu amaçla ların ekonomik yaşama katılımlarının ar- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Bo- tırılmasına ve güçlendirilmesine önemli mevzuat değişikliği rusan Holding arasında görüşmeler yapıl- katkı sağlayacak hususlara yer verilmiştir. Dünya Bankası aracılığı ile kullanılması Buluşması” çalışması mış ve ortaklaşa belirlenecek 10 OSB’de Protokole işlerlik kazandırılması kapsa- planlanan “İsveç Uluslararası Kalkınma toplantıları gerçekleştirilmek- yapılmıştır. kreş kurulması konusunda görüş birliğine mında; çocuk bakımı konusunda teşvikin ve İşbirliği Ajansı” (SIDA) fon kaynağına varılmıştır. OSB’lerde kreşler açılmasına doğru uygulanmasının sağlanması için ilişkin olarak Dünya Bankası aracılığı ile yönelik olarak Bilim, Sanayi ve Teknolo- pilot uygulama yapılmasının yararlı olaca- İsveç Hükümetinin görüşüne sunulan mikro kredi ve benzeri kaynaklardan yararlanarak başarı gösteren girişimci rol modellerin belirlenmesi, başarılarının ve lece girişimci fikri olan kadınlarımızı cesaretlendirmek, yol gösterici olabilmek amacıyla “Adım Adım Anadolu tedir. içeren modelleme ve eğitimi de verilmiştir. (Ayrıca 21-25 Ocak 2013 tarihleri arasında pilot illerdeki Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerindeki personele yönelik olarak “Kadın Erkek Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet” konusunda eğitici eğitimi verilmiştir.) C- Projeler 1- İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SIDA) Fonu Projesi ciliğin Teşvik Edilmesi” amacıyla finans “Adım Adım Anadolu Buluş- ğı yaklaşımı ile AB projesi yapılması he- proje metni İsveç Hükümeti tarafından kurumlarının katılımı ile bir toplantı ger- ması” programı kapsamında deflenmektedir. onaylanmıştır. çekleştirilmiştir. Toplantılardan elde edi- 2012 yılında Gaziantep, Trab- len sonuçların değerlendirilmesi, yapıla- zon Erzurum’da etkinlikler ger- Söz konusu çalışma ile “Kadın girişimci- cakların belirlenmesi ve Kadının Statüsü çekleştirilmiştir. Dördüncüsü 12 Genel Müdürlüğü’nün önerilerinin payla- Ocak 2013 tarihinde Bursa’da şılması için 10 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleştirilen toplantı İsveç Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği 3- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İle Türkiye Ziraat Odaları Birliği Arasında 14 Mayıs 2012 Tarihinde İmzalanan “Kadın Çiftçi Eğitimi İşbirliği Protokolü” başkanlığında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Bankalar Birliği ve Protokol ile kırsal alanda yaşayan ve çift- Kredi Garanti Fonu ile toplantı yapılmış- çilikle uğraşan kadınların tarım, toplumsal tır. Toplantıda Kredi Garanti Fonu ile ilgili cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet, kişi önerilen hususlar Ekonomiden sorumlu hak ve özgürlükleri konularında eğitilmesi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a Ba- ve kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesi kanımız tarafından iletilmiş olup, kadın gi- amaçlanmaktadır. rişimcilerin finansmana erişimi için Kredi Garanti Fonu özelinde ve Hazine Müsteşarlığı tarafından yapılabilecek desteklere yönelik Müsteşarlıktaki Mali Sektörler Dairesi ve Kredi Riski Yönetimi Dairesi ile çalışmalarımız devam etmektedir. 66 liğinin yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi amacıyla bilinçlendirme ve farkındalık yaratmak, bilgiye ve finansmana kolay erişimi sağlamayı amaçlayan kadın girişimciliği projesi” ile “kadınlara daha iyi iş ve meslek olanaklarının sunulmasını sağlayacak politikaların üretilmesi için gerekli bilgi ve verileri sağlamayı ve bunları yaygınlaştırmayı amaçlayan kadın istihdamı projesi” ve kadınların kooperatifçilik marifetiyle örgütlenerek ekonomik ve sosyal olarak güçlenmelerinin sağlanması ve Protokol kapsamında 6 Kasım 2012 ta- kadın kooperatifçiliğinin yaygınlaştırılması rihinde “Kadınlar Hayata Can, Toprağa amacıyla “Türkiye’de kadın kooperatifle- Bereket Katıyor” sloganıyla bir basın ta- rinin yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi nıtım toplantısı düzenlenmiştir. 6-8 Ka- projesi” nin hayata geçirilmesi planlan- sım 2012 tarihlerinde “İklim Değişikliği ve maktadır. 2013 yılında projenin aktivitele- Kadın”, 19-21 Kasım 2012 tarihlerinde rine başlanacaktır. 67 dosya / türkiye'de kadın 2- “Kadın İstihdamının Çocuk Bakım Teşviki Yolu ile Artırılması” Projesi tarihinde işbirliği protokolü imzalanmıştır. Türkiye’de kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve bölgesel ekonomik kalkınmaya katılımlarına yönelik bilinç ve fırsat Kadınların çalışma hayatına katılmalarını yaratmayı amaçlayan proje kapsamın- arttırmak amacıyla iş ve aile yaşamının uyumlaştırılması kapsamında da; 18-30 yaş arası kadınlar aracılığıyla Kadının özellikle kaynaklara erişimin sınırlı olduğu Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Dünya Bankası, Anne-Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile Kadın Girişimciler “İş’te Eşitlik Platformu” kesimlerde kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve kadına karşı ayrımcılığın İş hayatında erkekler lehine olan önlenmesine yönelik olarak teknoloji kul- lara yönelik çocuk bakım hizmetine ilişkin hakim durumun, kadınların da iş lanımı ile yenilikçi çözüm önerileri ve/veya teşvik verilmesini içeren modelleme ve hayatına giderek daha çok dahil Derneği’nin (KAGİDER) katılımıyla kadın- mevzuat değişikliği çalışması yapılmıştır. Teşvik uygulamasının kademeli olarak yapılmasının, ilerleyen aşamalarda daha iyi olmaları yönünde değişmesi, karar mekanizmalarında kadınların sosyal girişimcilik projelerinin üretilmesi öngörülmektedir. 5- “İş’te Eşitlik Platformu” Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikle sonuçlar verebileceği düşünülmektedir. da etkin hale gelmesi, fırsat ve Kademeli bir yaklaşım, (i) yeterli düzeyde kaynaklardan eşit yararlanması Forumu (DEF) çatısı altında oluşturulan Erken Çocukluk ve Erken Bakım (EÇEB) amacıyla çalışmalarına başladı. görev grubunda yer alan ve Türkiye’de lama yapılması ve (ii) EÇEB hizmetlerinin kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının en aza indirmek üzere harekete geçen yaygınlaştırılmasına paralel olarak prog- kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla çok Bakanlığımız himayesinde “İş’te Eşitlik ramın taraflı işbirliği ile 2015 yılı sonuna kadar Platformu” kurulmuştur. İş dünyasının Böyle bir yaklaşım, EÇEB hizmetleri arzı yürütülecektir. kapsamında önde gelen isimlerinden Güler Sabancı ve bu hizmetlere olan talep arasındaki uygulayıcı ortaklar; Birleşmiş Milletler ve Ferit Şahenk’in eş başkanlığını yürüte- gerilimi ortadan kaldıracak, başlangıç Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş ceği platform, iş hayatında erkekler lehi- maliyetlerini azaltacak ve pilot uygulama- Milletler Kadın (UNWOMEN) ve Sabancı ne olan hakim durumun, kadınların da iş dan dersler çıkarılmasını kolaylaştırarak Üniversitesi’dir. İşbirliği içinde olunan ku- hayatına giderek daha çok dahil olmaları programın nihai halini iyileştirecektir. Bu rumlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı- yönünde değişmesi, karar mekanizma- bağlamda Bakanlık olarak teşvikin doğ- ğı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı larında kadınların da etkin hale gelmesi, ru uygulanmasının hedeflenmesi için pi- ve Türkiye Belediyeler Birliği’dir. fırsat ve kaynaklardan eşit yararlanması hizmeti sunulan şehirlerde bir pilot uygu- genişletilmesini kapsamaktadır. lot uygulama yapılmasının yararlı olacağı yaklaşımı ile AB projesi yapılması hedeflenmektedir. 3- “Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Projesi Söz konusu proje yerel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliği taahhütlerinin uygulan- Program Program kapsamında 10 yerel yönetimden toplam 250 katılımcı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda eğitimler alacaktır. 2015 yılına gelindiğinde proje illerinde yerel yönetim bütçelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir hale gelmesi hedeflenmektedir. 4- “Genç Fikirler Güçlü Kadınlar” Projesi mücadele vermek için Dünya Ekonomik ekonomik alandaki cinsiyet uçurumunu KÖYLÜ KADINLARI İLE ŞEHİRLİ KADINLAR ARASINDA amacıyla çalışmalarına başladı. 3 yıl sü- B İ R FA R K Y O K ” . recek projede hedef; ülkemiz iş dünyasında kadınların işgücüne katılımlarını artırmak ve ülkemizin ekonomik katılım ve fırsatlar alanındaki cinsiyet uçurumunu yüzde 10’a kadar azaltmaktır. Kadınların çalışma hayatında yer almalarının hem bireysel güçlenme hem de toplumsal kalkınma açısından olumlu etkileri göz önüne alındığında bu sürecin hızlan- masının hızlandırılması ve kadın hakları- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile dırılması için tüm tarafların işbirliği, katılımı nın güçlendirilmesine katkıda bulunmak Intel ve KAGİDER işbirliğinde “Genç ile çalışmaların sürdürmesi büyük önem için yerel yönetimlerin ve toplumsal Fikirler Güçlü Kadınlar” projesinin ger- arz etmekte ve bu kapsamda çalışmalar cinsiyet eşitliğine yönelik çalışan kamu çekleştirilmesi amacıyla 27 Aralık 2012 büyük bir kararlılıkla sürdürülmektedir. 68 ÜMMİYE KOÇAK; “ANLADIM Kİ Röportaj: Umut ATAKUL Faruk Nafiz FAZLIOĞLU 69 röportaj / ümmiye koçak dedi. Ben de ezberle- türlü dim ve sınıfa anlattım. Tam bu sırada Tar- Hâlâ ezberimdedir. sus’tan köyün okuluna bir tiyatro geldi. Yıl Çok serbest bir ço- 2000-2001. cukluğum oldu, çün- ile tanıştım. En öne annemin her biriyle geçtim, ilgilenmesi mümkün dedim ki işte bu! Be- gelin geldim 79’da. nim arkadaşım koca- Geldikten sonra, Al- sından dayak yiyor ve lah razı olsun, eşim fukaram çok yardımcı oldu. İyisi mi ben bunların Yazmaya devam edi- harmanladım ve bir şeyler yazdım. Ge- Beni yetenekli bulmuştu ama tiyatro fikrinden bahsettiğimde cenin bir yarısı eşimi uyandırdım ve ona okudum. “Nasıl olmuş, Ali” diye sordum. “Çok güzel olmuş, hanım” dedi ve gerisin geri yatağına uzandı. Kendi kendime “Ali beğendi ya, ben yazmaya devam ededermediler. Ama kız kardeşim korktu ve ben Onu dinlediğinizde sadece ne çok iş yaptığına şahitlik etmiyorsunuz aynı zamanda bilincinin nasılda hızlıca evrimleşip geliştiğine de şahit oluyorsunuz. Ki asıl şaşırtıcı ve etkileyici olan da bu sanırım. “Derinlik” yaptığı işi rahatlıkla nitelendirebileceğimiz bir sözcük bu aşamada. Bu röportajı okurken şahit olacağınız şeylerden Bir başarı hikâyesi mi dersiniz? Yoksa Türk kadınının gücü mü? Başarılı bir girişimcilik biri bu. Yetmez ise Mersin’in bir dağ köyünde mi? Ne söylerseniz bir kadının sadece kadınlardan kurulu bir tiyat- söyleyin biraz eksik gitmem diye tutturdu. “Ben giderim, ne olursun; beni gönder baba” dedim. O zaman beni mecburen gönderdiler, çünkü sonunda hapis cezası vardı. O şekilde gittim okula ve kendimi şanslı hissettim. Ailemi hiç suçlamadım. Yazmaya ne zaman başladınız? yim” dedim ve Ali beğendikçe ben yazmaya devam ettim. Hayatımda hiç şehir görmemiştim. Şehirden de sadece oy zamanında gelirlerdi köylere. Bir de dışarıdan gelen öğretmenler. Ama onlarda bekâr gelir, evlenince ya da çocukları olduğunda gider- güldü ve “Olacak bir şey değil” Ben de “Tiyatromda hiç kadın olmayacak ki” dedim. O zaman bilmiyorum ama ben sadece lerdi. Çünkü köyden kimse çocuklarına dedikodu olmasın ve tiyatro dedim. Oğlumun öğretmeni gitmesin memi istemişti. Kitabı getirdim. Kapağı ilgimi diye çocuğuna bakmaya başladım. Son- çekmişti: Yaşlı bir köylü kadını resmi vardı. 70’li ra herkes -çünkü liseyi bitiren genç kız- orada çalışmaya başladım, ama bir süre. Koçak’ın yaptığı ve yıllarda… Şöyle bir göz attım. Köyde bir an- lar evlerinde oturuyorlardı- dedi ki “Bak, Sonra orayı da bir başkasına devrettim. altıncısıyım. Okumayı çok istememe rağmen yapmaya devam ettiği ne-kız hikâyesini anlatıyordu. Öğretmenimden Ümmiye abla çocuk baktı, hiç de bir şey olmadı”. Böylece onlar da çocuk bak- Tiyatro fikri ne zaman oluştu? okutulmadım, ama ailemi de hiç suçlamadım, kitabı okumak için izin istediğimde, o, saçımı şey “Amerikan rüyası” okşadı ve bana “Ümmiye, sen bunu okuya- maya başladılar. Sonra bir mimar köye miyordu. Sonra bir seferberlik oldu, dediler ki türünden bir başarı mazsın, bu çok ağır” dedi. Ben de kitabı kal- bir ev yaptı. Hasta eşine bakacak aylıklı herkes kız çocuklarını okula göndermek zo- öyküsünün çok ötesine dırdım; “Hayır, öğretmenim, ağır değil; lütfen bir kişiye ihtiyacı vardı. Kayınpederim ve okuyayım” dediğimde gülümsedi ve “Peki, kayınvalidemle görüştüm. Onlar “Gelin, okuyacaksın ve bütün sınıfa anlatacaksın” biz sana güveniyoruz” dediler. Böylece hikâyesi de altta kalır değil. Ben Adana Çelemli doğumluyum. 10 kardeşin çünkü benim köyümde kız çocukları okula git- runda. Küçük kız kardeşimi gönderdiler. Yaşça ondan çok büyük olduğum için beni gön- 70 geçiyor. danıştım, o da benim okulun müdürüyçıkarıyordu okul ve benim orada yazım yayımlanmıştı. Beni yetenekli bulmuştu ama tiyatro fikrinden bahsettiğimde güldü ve “Olacak bir şey değil” dedi. “Kocanı taşlarlar” dedi. Ben de “Tiyatromda hiç dediğin ne demek bilmiyorum ama ben mam, öğretmenimiz odasından kitabı getir- Çünkü Ümmiye mek gerekti. Bu konuda bir arkadaşıma dedi. Ben “O dediğin ne demek ve öfkelenirdim. Önce buna bir el atayım zıda. Filmde başrol oyuncusu Seher Cuvadır’ın diye bir oyun yazdım ama bunu sahnele- kadın olmayacak ki!” dedim. O zaman kitap Gorki’nin “Ana” adlı romanıydı. Hiç unut- meyip bir de film çekmesini bulursunuz bu ya- sızlıkları dile getireyim. “Kadının Çilesi” bana “Sen feminist misin” bakmazdı. Bu benim çok canımı sıkardı kalması kaçınılmaz. isimlerini değiştirip kadınlara yapılan hak- le konuşmamı söyledi. O zaman dergi dedi. “Kocanı taşlarlar” dedi. 13 yaşımdan beri yazıyorum. İlk okuduğum ro topluluğu kurmasını olmadı bununla yetin- anlatmaya utanıyor bu durumu. Evden çıkmıyordum. rımdan dinlediğim bazı olayları kafamda oturdum. İzledim… O zaman Arslanköy’e yordum. Yine, hiç unutmam, arkadaşla- Haya- tımda ilk defa tiyatro kü 10 çocuk vardı ve değildi. bilemiyordum. dağılmasın istiyorum” dedim. Köydeki kadınların durumu aklımı kurcalıyordu. Erkekler bahar gelince çınarın dibinde oturur, kadınlar ise bağ-bahçe işlerini yürütürlerdi. Erkekler geç saatlere kadar içki içerlerdi. Buna bir çözüm bulmak istiyordum ama nasıl olacağını bir bana “Sen feminist misin?” dedi. Ben “O sadece dedikodu olmasın ve tiyatro dağılmasın istiyorum” dedim, ama destek bulamadım. Ama durmadım, ısrar ettim. O zaman bana Valiliği aramamı söyledi. Nihayet Kültür Merkezine ulaştım ve Kültür Müdürü’yle görüşüp durumu anlattım. O beni destekledi ve Vali’yle görüştüreceğini söyledi. Buradan Mehmet Çalışkan Müdürüme -şimdi emekli oldu-, bana babalık yaptı, çok teşekkür ederim. Bana okul müdürüne kovuluncaya kadar gitmemi söyledi ve öyle yaptım. Sonunda kabul etti. Bir şekilde oyunumu çıkardık. Kolay olmadı. İlk oyuncularım benim yakın komşularımdı ve ezilenlerdi. Hepsinin kocası içki içiyor ve kumar oy- 71 röportaj / ümmiye koçak Hayatlarında ilk defa William Shakespeare uyarlamanız bu dönemdeydi, değil mi? Biraz bahseder misiniz? nuyorlardı. Böylece “Taş Bademler” oyununu oynadık. Böylece Pelin Esmer ile tanıştınız, değil mi? Bizi gazeteden görmüştü ve tanışmak istiyordu. Geldi fakat üzerinde zıldığı tarihten beri hiçbir şey değiş- yorum” dedim. O da “ben bir karar memişti. İnsanlar hâlâ çok bencildi. aldım ve sen ne dersen onu yapa- Sözleri insanların anlayabilmesi için cağım”… “O zaman,” dedim, “gü- -benim derdim köydeki insanlar, on- zel kızım, sana bir şalvar giydirelim. ların anlayabilmesi için- de kraliçeye Başına da bir örtü verelim ve bir de lastik ayakkabı giydirdim, şalvar giy- kısa kollu giy, böyle değil” dedim. dirdim. Tacını kartondan yaptım. Ni- Bana “Bu köy çok mu yobaz” diye şan elbisemden pelerin yaptım, kılıcı sordu. “Valla, o dediğinden değiliz örgü şişinden yaptım. Bir bölümü de ama içlerinde en açıkgözü benim; İngilizce yaptık. Tabii ki bunu tek ba- sen bu şekilde giyinirsen ben uta- şıma yapmadım, hepsini yanımdaki nırım, bir mesafe koyarım, kendim bunlar yeterli değildi. Teknik ekip ve onla- sade beni değil, bütün oyuncuları. Ha- rın ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyordu. karete varan sataşmalar yaptılar, ama Bu yüzden kapı kapı dolaşmaya başla- hepsi geçti. Şimdi köyüme gidin, bakın. dık. Bütün kurumlara gittik. Önce des- İçki içenler içmez oldu. Oyun oynayanlar 2005 yılında “Yün Bebek” öyküsünü tekleriz diyorlardı ama sonra sözlerinde oynamaz oldu. Kadınlarla birlikte çalışılı- yazmıştım. Şair ve Yazarlar Derneğinin durmuyorlardı. Sonunda Valiliğe ulaştık. yor artık. dergisinde de yayımlanmıştı. Ben bunun Sayın Vali, Akdeniz Belediyesi ve Ticaret filmini yapmaya karar verdim. Sonra Si- Borsası bizi desteklediler. Onlara çok te- Kaç kişiden oluşuyor grubunuz? nema Derneğiyle karşılaştım ve fikrimden şekkür ederim. Böylece filmi buraya ka- bahsettim. Bana yardım etmeyi kabul dar getirdik, çok şükür. Antalya’da çok ettiler. Senaryo yazımını bilmediğim için övgüler aldık. Berlin’e, Nürnberg’e, New bana bir senaryo örneği gönderdiler. Ben York’a gönderdik. Zor şartlarda, ben na- günlerce senaryo üzerinde çalıştım. Üs- renciye bahçelerinde 30-35 lira yevmiye dedim. “Oysa istediğim, telik birkaç defa değişti senaryo. Senar- ile kargo parasını toparladım. Ama sonra Film kolay olmadı. Başrolü ben oynaya- yoyu bitirip Sinema Derneğine gönderi- destekleyen ve yardım edenler çıktı ve caktım, fakat asıl yapmak istediğim yö- kendimiz olalım. Sen bizden yordum, onlar da eleştirileriyle beraber bugünlere geldik. netmenlikti. Sonra Seher Çuhadar’a ha- Bütün bu çabalarınız sonucunda köyünüzde neler değişti? ber verdim; o, başrol oynadı. Arkadaşım arkadaşlarımla birlikte yaptım. Allah olamam” dedim. “Oysa istediğim, Esmer bir belgeselimizi çekti ve çok da Bana “Bu köy çok mu yobaz” diye sordu. “Valla, o dediğinden değiliz ama içlerinde en açıkgözü ses getirdi. Sonra oğlumun liseye gidebilmesi için Mersin’e yakın bir yerde ev tuttum. Orada bulunduğum zaman içinde görüp yaşadıklarımdan anladım ki köylü kadınları ile şehirli kadınlar arasında bir fark yok; hepsi de ilgiye, sevgiye hasret… ve “Hasret Çiçekleri” adlı bir oyun yazdım… ve sonrası geldi. Oyunlar ve öykü- benim; sen bu şekilde giyinirsen ben utanırım, bir mesafe koyarım, kendim olamam” olursan hiç duvar koymadan yaptım. 72 Peki, film yapmak fikri nasıl gelişti? atral olduğunu belirttiler. Böylece 5-6 kez senaryoyu düzeltim… ve çekmeye karar rak yapmak istiyordum çünkü… Çocuk Esirgeme Kurumunda gönüllü annelik razı olsun onlardan da. geri gönderiyorlardı. Bazı bölümlerin te- ler yazmaya devam ettim. Mersin Şehir Tiyatrosunda eğitimini aldım. Bilinçli ola- öyle anlatmıştı. köyün Hamlet’i” yaptım. Çünkü ya- ta Mersin’e kadar duyulmasını isti- “Taş Bademler”i çektikten sonra Pelin hikâyeyi anlatan kadın da aynen Hamlet’ini Hamit yaptım, “bizim duğunu söyledim, “çünkü sesimizin oluruz, içten oluruz” dedim. Kabul etti. man da “Çiçekler Solmasın” diye bir ve sonunda William Shakespeare’in Ben de bizim için de çok önemli ol- duvar koymadan doğal oluruz, samimi şey gerçekti. Seher Hanım’da yordu. Farklı bir şey yapmalıydım… için çok önemli olduğunu söyledi. kendimiz olalım. Sen bizden olursan hiç karakterlerdi. Filmde olan her o rolü iyi oynadı. Çünkü bana artık kendi yaptıklarım bana yetmi- yazacağından bahsetti ve kendisi karakterlerin hepsi gerçek 2007’de köye tekrar döndüm. O zaoyun yazdım. O da ses getirdi. Fakat askılı bir bluz ve şort vardı. Bize tez kamera görüyorlardı. Ama doğal oluruz, samimi oluruz, içten oluruz” dedim. verdik. Pek çok şeyi ben yıllar içinde hazırlamıştım. Oyuncular gönüllüydü, film de benim evimde çekilecekti fakat bütün Esra Ceyhan’ın programına gittik bütün ekiple. Önce herkes karşı çıkıyordu, dalga geçiyordu. Sokağa çıkamaz ettiler; Oyuncuların performansı hakkında ne düşünüyorsunuz? Oyuncularımın performansından memnunum. Çünkü Seher Çuhadar dışında hepsi eğitimsiz kişilerdi, hayatlarında ilk defa kamera görüyorlardı. Ama karakterlerin hepsi gerçek karakterlerdi. Filmde 7 kişi ile başladım. Sonra 11 oldu, sonra olan her şey gerçekti. Seher Hanım da o 13 oldu. Sonra başka yerlere giderken rolü iyi oynadı. Çünkü bana hikâyeyi anla- sıkıntı oluyordu. Şu anda teknik ekiple tan kadın da aynen öyle anlatmıştı. beraber 7 kişiyiz. Biz de profesyonelleş- Peki, neden sadece kadın oyunculardan kurulu ekibiniz? tik artık. kolunu kırdı, sonra oyun icabı kırılması gerektiği yerde iyileşmişti; o zaman rol yaptı. Teknik ekipten yaralananlar oldu. Zordu, ama çok güzeldi yine de. Türkiye’de karışık o kadar çok tiyatro topluluğu var ki… Neden özelliğimizi yitirelim? Bu konseptte devam edeceğiz. Ama köyden tiyatroda oynamak isteyen çok erkek var artık. Tabii, şunu da söylemek isterim: İlk zamanlarda bana zorluk çıkaran kişilere şimdi teşekkür etmek isterim. Çünkü onlar bana zorluk 73 röportaj / ümmiye koçak çıkarmasaydı ben bu kadar azimli olmayacaktım. Kendi kendime “Siz isteseniz de istemeseniz de ben bunu yapacağım” Aslında kadının demiştim. kadına şiddeti Film popüler kanının aksine kadının kadına şiddetine vurgu yapıyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda? sürekli var olan ama su yüzüne Eşinizden ayrılıyorsunuz Ben bu halkın içinde yaşıyorum. İki çocuk kavga eder, sonra barışırlar; ama anneleri ama çocuklardan ayrılamıyorsunuz. kavga eder, barışmazlar. Görümcelerle Büyükbaba, büyükanne için de kavga edilir, kaynana ile kavga ederler; bunlar böyle. İki kişi ayrıldığında ama olan çocuklara olur. Bir köşede sessizce çekilirler. Hep karılarını öldüren erkeklerden bahsediyorlar ama kimse onu çıkmayan bir şeydir. Gerek fiziksel gerek çocuklar da ayrılıyor. Boşandıktan duygusal ya da sonra çözüm bulunmasından ziyade sözel olarak vardır. doğuran ve yetiştirenin bir kadın olduğu- boşanmadan bir çözüm nu söylemiyor. Onu biz doğurduk. Kim ne bulunmasını isterdim. Kaynana-gelin derse desin biz de hatalıyız. Yastığa ba- arasında, örneğin, şımızı koyduğumuzda biraz düşünelim. sürekli bir gerilim Şu anda başka çalıştığınız bir proje var mı? vardır. Tek istediğim -şimdilik, gelmeden kalmadım, gitmeden de kalmayacağım- bu filmin öldüğüm zaman annelere ibret teşkil etmesi için TRT’de yayımlanması ve arşivinde yer alması. SEHER ÇUHADAR Biraz hayatınızdan ve tiyatro ile tanışmanızdan bahsedebilir misiniz? Aslında kadının kadına şiddeti sürekli var Boşanmış olup sorun yaşamaktansa bo- Ağa” dizisi için bir çekime gidene kadar. olan ama su yüzüne çıkmayan bir şeydir. şanmadan sorunlarıma çözüm bulunma- O zaman çocuklarıma söyledim. Sonra- Gerek fiziksel gerek duygusal ya da sözel sını isterdim. Hani bu daha önemli benim sında başka çekimler geldi. 5. yıl oldu. O olarak vardır. Kaynana-gelin arasında, ör- için. Eşinizle anlaşamıyorsunuz. Belki vesilesiyle Ümmiye Abla ile tanıştım. neğin, sürekli bir gerilim vardır. Biz kadın- maddi belki manevi sorunlar. Temele in- Filmde oynadığınız karakterin hayatı sizin hayatınızla bazı paralellikler taşıyor… lar; çocuklar konusunda kıskancız galiba. diğinizde pek önemli değil, aslında çok Bu yüzden gelin, çocuğu annesinden basit şeyler. Ama boşandıktan sonraki koparan bir şey olarak görülüyor, sanırım. sorunlar ise çok daha farklı. Çünkü eşi- Kadınlar arasında ise güzel olanlar, zen- nizden ayrılıyorsunuz ama çocuklardan gin olanlar, sanırım, kıskanılıyor. ayrılamıyorsunuz. Büyükbaba, büyükanne için de bunlar böyle. İki kişi ayrıldığında dının eşinden ayrılmış olması, özellikle de Peki, erkekler kadın şiddetine uğruyorlar mı sizce? ekonomik özgürlüğü yok ise, çok zor; sa- Erkekler şiddete uğradıklarını pek dillen- dece maddi olarak değil, manevi olarak dirmiyorlar gururları yüzünden. Ama, ör- çok zor. Bu, girdiğiniz işlerde bile karşını- neğin, bir kadın bir erkeğin yapabileceği za eksi olarak çıkar. bütün işleri yapabiliyorsa o zaman erkek Filmde kadına şiddet merkezî bir yer tutuyor fakat kadının kadına şiddeti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? kendini gereksiz ve ezik hissetmeye baş- Filmdeki karakter her şeyi kabullenmiş Kendimi geri plana attım. Sonra kızımı arkadaşlarımdan biri yine Halk Eğitim- Ben erken bir evlilik yaptım. 15 yaşında evlendirdim. Onunla ilişkim bir anne-kız de tiyatro kursuna gittiğinden bahsetti. evlendim. Ailem Çorum’dan Ankara’ya ilişkisinden ötedeydi. Onun evliliğinden Gelip izleyip izleyemeyeceğimi sordum. göç etmiş bir aile. Sonrasında Tarsus’a bunalıma girdim ve sonra kendimi eve “Elbette” dedi ve onunla tiyatro kursuna geldik. Orta 2’de babam beni evlendir- kapattım. Mahalleden bir ablam beni dı- gittim. Amacım izlemekti. Koltuğa oturup meye karar verdi. İtiraz etmeme rağmen şarı çıkarmak için çok uğraştı. Ama bir izlemeye başladım. Hoca “abla, ne yapı- ortaokulun sonunda evlendim. Sonrasın- sonuç alamayınca sonunda bir gün geldi yorsun” dedi. “Ben sizi izlemeye geldim” da içinde bulunduğum hayatı kabullen- ve “Seni Halk Eğitimde kursa yazdırdım; dedim. “Hayır,” dedi, “sahneye çık” dedi. dim. Oysa çok okumak istiyordum. 16 git, hangisini beğenirsen başla” dedi. Etrafımdakiler gencecik çocuklar. Kıya- senelik evlilikten sonra ayrıldım. Evli iken Gittim, takı tasarım kursu vardı; masraf- fetim bile uygun değildi. “Hocam, nasıl liseyi dışarıdan bitirdim. Okumak isteği lı. Dikiş nakış kursu; kızım evlenmiş, ar- olur” dedim. “Abla, olur” dedi… ve sah- insanın içinde bir yerlerde kalıyor sanırım. tık çeyize ihtiyacım yok. Sonra diksiyon neye çıktım. Çok farklı bir duyguydu. Bir Öncelikli olan çocuklarımın eğitimiydi. kursu dikkatimi çekti ve başladım. Kurs şeyler yapmak istediğimi fark ettim, ama 74 kimseye söyleyemedim; ta ki hocam “Son biri. Belki bulunduğu ortamdan dolayı. Ben o kadar teslimiyetçi değilim. Bir ka- lıyor tabii… Film; evlilik, boşanma, yeniden evlenme üzerine sorular soruyor. Sizin bu konuda düşünceleriniz nedir? çocuklar da ayrılıyor. Boşandıktan sonra çözüm bulunmasından ziyade boşanmadan bir çözüm bulunmasını isterdim. Nasıl bir destek alınacak; psikolojik, maddi, manevi; bunlar düşünülmeli. Toplum aile ile var. Aileyi bir arada tutabilirsek toplum daha sağlıklı bir hâle gelecektir. Benim istediğim, aile dağılmadan bir şeyler yapabilmektir. Ama dağılmışsa, dağılması gerekiyorsa orada da destek olalım. 75 Amerika’daki koruyucu aile hizmetleri Amerika’da ayrıca Türkiye’den farklı ola- Türkiye’deki koruyucu aile hizmetlerin- rak ‘sertifikalı koruyucu aileler’ var. Tür- den farklılık göstermektedir. Bu farklılıkla- kiye’de de bu sistemin benimsenmesi rın en temel sebebi Türkiye’deki kolektif ve yaygınlaşması için gerekli yönetmelik kültürün aksine Amerikan toplumunun çalışmaları ve uygulamaları Aile ve Sosyal bireysel kültürün kolektif kültürden daha Politikalar Bakanlığı tarafından sürdürülü- yaygın olmasıdır. Bunun sonucu olarak yor. koruyucu aileler çocukları bizim kültürümüzdeki gibi sahiplenmemekte, Amerikan koruyucu aileler çocukların yetiştirilmesinde daha çok bakıcı (yurt gibi) rolünü üstlenmektedirler. Amerika’da sosyal hizmet uzmanları ikiye sorunun önüne geçebilmek için uzman- ayrılıyor. Birinci grupta, sosyal hizmetler lar, çocukların verileceği ailenin daha de- yüksek lisans derecesine sahip social taylı bir şekilde incelenmesi (ev ziyaretleri worker unvanına sahip uzmanlar, diğer gibi) gerektiği görüşünü savunuyor. pıp koruyucu ailelerdeki çocukları evlerinden alıp kuruma getirip çocukların kurumda öz aileleri ile buluşmasına yardımcı oluyor. Çocuklar kendileri için kurumda özel tasarlanmış görüşme odalarında öz aileleri ile görüştürülüyor. Bu odalarda her yaş grubuna uygun oyuncaklar ve araç gereç yer alıyor. Görüşme bittikten sonra sosyal hizmet uzmanı çocukları tekrar Sosyal Çalışmacı 76 değiştiriyor ve yapılan araştırmalarda çorında bir takım problemler görülüyor. Bu grubu da kendi araçlarıyla ev ziyareti ya- Gizem ARAT lardaki çocuklar çok sayıda koruyucu aile diğim deneyimlerden yola çıkarsak eğer: workerlar beraber çalışıyor. Her iki uzman KORUYUCU AİLE HİZMETLERİ işleyişi sorgulanıyor. Örneğin, küçük yaş- cuklarda okul ve sosyal çevreye uyumla- si ile üniversitelerden mezun olan case AMERİKA VE TÜRKİYE’DEKİ fazla aile değiştirdiği için de bu sistemin Amerika’da koruyucu ailelerle birebir edin- grupta ise yine sosyal hizmetler derece- Amerika’da, Türkiye’den farklı olarak ‘sertifikalı koruyucu aileler’ var. Türkiye’de de bu sistemin benimsenmesi ve yaygınlaşması için gerekli yönetmelik çalışmaları ve uygulamaları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından sürdürülüyor. Amerika’da çocuklar sürekli ve birden koruyucu aileye teslim ediyor. Uzman -Türkiye’deki gibi-, bu görüşmeyle ilgili izlenimlerini dosyalıyor ve danışmanları ile haftada bir kez belirlenen gün ve saatte vakalar üzerinde görüşüyor. Türkiye’de bu sistemin daha da yaygınlaşması ve diğer ülkelerden daha sağlıklı bir şekilde uygulanması için gerekli fizibilite çalışmaları ve araştırmaların yapılması gerekiyor. Çocukların yuvalardan ziyade koruyucu ailelerle birlikte güvenli ve sağlıklı bir aile ortamında yetiştirilmesi çocukları psikolojik, ruhsal ve sosyal açıdan olumlu etkilediği görüşü yaygın olmasına rağmen Türkiye’de bununla ilgili araştırma bulunmuyor. Yurt dışında yapılan araştırmalarda koruyucu aile yanında yetişen çocukların, kurum bakımında olan çocuklardan daha sağlıklı yetişip yetişmediğine dair henüz kesin bir araştırma sonucuna varılmamıştır ve bu tartışmaya açık bir konudur. Bu sebeple Türkiye’de özellikle betimleyici araştırmalardan ziya- Amerika’da koruyucu aile hizmetinden de daha fazla nicel ve nitel araştırmaların yararlanma yaşı eyaletler arasında farklılık yapılması uzmanların koruyucu aile ve bu gösteriyor. Örneğin, Pennsylvania’da lise hizmetten yararlanan çocuklara sağlanan ya da yüksek okul eğitimi gören gençle- hizmetin kalitesini artırmada çok büyük rin korunma kararı 21 yaşına kadar uza- bir önem taşımaktadır. tılabiliyor. Türkiye’de ise üniversite eğitimi gören gençlerin korunma kararı 25 yaşına kadar uzatılabiliyor. 77 Aileye Dönüş ve Aile Yanında Destek Uygulaması, 01.04.2005 yılında proje olarak başlatılmış olup halihazırda uygulama olarak devam etmektedir. Söz konusu uygulamanın bütçesi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti genel bütçe kaynak- Bir çocuğun kişilik gelişiminde ve larından karşılanmaktadır. sosyalleşmesinde en iyi kuruluş bakımının Kurumsal bakımın, çocuklara bireysel ilgi ve desteğin yeterince sunulamaması, bile aile ortamından daha yetersiz toplu yaşam alanlarında çocukların bireysel kimlik kazanma güçlüğü, çocukla- kaldığının bilimsel verilerle ortaya toplu yaşam koşullarında aidiyet ve sorumluluk duygusunun yeterince gelişe- konulduğu bilinmektedir. memesi gibi çocuk üzerinde çeşitli psiko-sosyal olumsuz etkileri bulunmak- Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmiş olan ülkelerde de korunmaya muhtaç çocuklara aile yanında bakım hizmeti sağlanmakta, kuruluş bakımı ancak çok acil durumlarda ve aile yanında bakılamayacak durumda olan çocuklar için uygulanmaktadır. Bu uygulama, çocuğun kendi evi dışında bir kuruma yerleştirilmesi yerine ailesi yanında yaşamına devam etmesine imkan tanımaktadır. rın kendi aile ve sosyal ortamından koparılmalarının yarattığı duygusal çöküntü, tadır. Ayrıca, Kurum bakımının finansal maliyeti evde bakım maliyetine oranla daha yüksektir. Genel Müdürlüğümüz, son yıllarda hizmet sunumunda yapmış olduğu değişiklikle kuruluş bakım odaklı hizmetler yerine aile bakım odaklı hizmetlere ağırlık ve öncelik vermektedir. 2005 yılı itibariyle kuruluşlarımızda koruma ve bakım altında 21.000 çocuk bulunmaktaydı. 2005 yılında uygulamaya konulan “Aile Yanında Destek ve Aileye Dönüş Projesi” kapsamında kuruluşlarda fiilen kalan çocuk sayılarında önemli ölçüde düşüş sağlandı. Böylelikle, çocuklara yönelik mevcut kuruluşlar iç düzenlemeler ile küçük gruplara bölünerek ev ortamına yakın üniteler oluşturuldu. Genel Müdürlüğümüzce, kurum bakımındaki çocukların korunma altına alınma nedenlerinin başında, ailelerin ekonomik yetersizliklerinin olduğu görülmektedir. Sosyal ve ekonomik desteklerin en önemli fonksiyonu; Kurumun öncelikli hedef grubu olan korunmaya muhtaç çocuk ve gençlerin kurum bakımına alınmasına esas oluşturacak nedenin ekonomik yoksunluk olması halinde, korunma altına ya da kuruluşa alınmadan sosyal ve ekonomik desteklerle ailenin parçalanmadan bir arada yaşamasına imkan sağlanmasıdır. Genel Müdürlüğümüz; Asli Hizmet Modelleri A. Sosyal Yardım ve Sosyal Hizmet Desteği ile Öz Aile Yanında Bakım, B. Koruyucu Ailede Bakım Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları sağlanamayan ve evlat edindirilemeyen çocukların, anne-baba özelliklerini taşıyan ücretli veya gönüllü statüdeki uygun aile ya da kişilerin yanında gereksinimlerine bağlı şekilde kısa ya da uzun süreli olarak Kurumumuzun gözetiminde bakımlarının sağlanmasıdır. Bu kap- AİLEYE DÖNÜŞ VE A İ L E YA N I N D A D E S T E K U Y G U L A M A S I 78 samda korunmaya muhtaç çocuklarımızın sorumluluğunu Devlet ile paylaşan kişi ya da ailelere de “Koruyucu Aile” denilmektedir. Koruyucu aile hizmetinde amaç, çocuk için karmaşık ve sorunlu olan bir dönemde özenli davranılarak çocuğun bu dönemi örselenmeden geçirmesini ve normal hayatını devam ettirmesini sağlamaktır. Bu kapsamda, 2011 yılı sonu 79 itibariyle, halihazırda koruyucu aile hizmetinden yararlandırılmakta olan toplam 1.282 çocuk bulunmaktadır. C. Evlat Edindirme Yoluyla Aile Yanında Bakım Evlat edinme; çocukla, durumu evlat edinmeye uygun bir kişi arasında hukuki bağlar sağlanarak çocuk ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. 2005 yılından bu yana toplam 3.640 çocuk evlat edindirilme hizmetinden yararlanmıştır. Alternatif Hizmet Modeli D. Kuruluş Bakımı Kuruluşta kalmakta olan çocuklarımızdan her yıl yaklaşık 1.500’ünün aile veya yakınları yanına döndürülmesi planlanmıştır. önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım 2. stratejik amaç “Kurumdan Yatılı Bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu Hizmeti Alanları Toplumsal Yaşama Ka- amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri zandırarak Aile Merkezli Yerinde Hizmet alırlar.” denilmektedir. Vermek” başlığı altında Kurum bakımın- Temel konular ve çözümlenmek istenen sorunlar nelerdir? Genel Müdürlüğümüzce verilen sosyal ve ekonomik desteklerin en önemli fonksi- daki çocukların her yıl ortalama %30’unu kendi ailesi/ koruyucu aile/ evlat edindirme hizmeti ile aile yanında desteklemek yer almaktadır. yonu Kurumun öncelikli hedef grubu olan Amaç ve Hedefler Aile odaklı bakımdan faydalandırılamayan çocuklar için kurum bakımı alternatif korunmaya muhtaç çocuk ve gençlerin Kuruluşta kalmakta olan çocuklarımızdan bakım hizmeti olarak uygulanmaktadır. kurum bakımına alınmasına esas oluştura- her yıl yaklaşık 1.500’ünün aile veya ya- cak nedenin ekonomik yoksunluk olması kınları yanına döndürülmesi planlanmış- halinde, bu kişilerin korunma altına ya da tır. Bu uygulama ile kuruluş bakımındaki kuruluşa alınmadan sosyal ve ekonomik çocuk sayısı azalacağından, hizmetlerin destek ile desteklenerek ailenin parçalan- nitelik ve niceliğinde olumlu yönde geliş- madan bir arada yaşamasına imkan sağ- meler sağlanacaktır. Boşalacak bir kısım lamasıdır. kuruluş binaları, ihtiyaç duyulan başka Aileye Dönüş ve Aile Yanında Destek Uygulamasına Dayanak olan Kurumsal Nedenler; A) 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Projenin başlangıç tarihi olan 2005 yılında yürürlükte bulunan 2828 Sayılı Mül- hizmet modellerine dönüştürülebilecek- ga Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun , 9. maddesi Çözümlenmek İstenen Sorunlar: (b) bendi ile 03.06.2011 tarihinde yürürlüğe giren 633 Sayılı Aile ve Sosyal • Çocuklara verilen hizmetlerde kuruluş vermek amacıyla yeni kuruluşların açılması Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Ka- bakımın esas hizmet modeli olarak be- önlenecek, çocuk sayısının azalması do- rarname’nin 2. maddesi (g) bendinde, “öncelikle çocuğun aile içinde yetişti- nimsenmiş olması, layısıyla, kuruluşların ev ortamına yakın (1) rilmesi ve desteklenmesi için aileyi eğitim, danışmanlık ve sosyal desteklerle güçlendirmek” Kurumumuzun görevleri arasında sayılmaktadır. B) 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) “8. Beş Yıllık Kalkınma Planı”nın Sosyal ve Ekonomik Sektörlerle İlgili Gelişme • Kuruluşta bakımı sağlanan çocuk sayısının fazla olması, • Değişen koşullara göre ihtiyaç duyulan yeni hizmetler için bina eksikliği, tir. Korunmaya muhtaç çocuklara hizmet bir biçimde düzenlenmesi mümkün olabilecektir. Korunmaya muhtaç çocukların bakım maliyetlerinin düşürülmesi ile daha çok çocuğa hizmet götürülebilecektir. Kuruluşlarımızda, aile yanına yerleştirileme- Hedef ve Politikaları konulu 8. Bölümünün İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi 2. • Kuruluşların koğuş tipi ortamlar olarak yen veya rehabilitasyonu açısından kuru- Başlığının “Kadın, Aile ve Çocuk” konulu 6. alt başlığının amaçlar, ilkeler ve po- düzenlenmiş olması ev ortamından luş bakımının zorunlu olduğu korunmaya litikalar konulu 842. maddesinde; “Çocuğun bakım ve yetiştirilmesinde ideal uzak fiziksel mekanlar olması, muhtaç çocukların bakımı sağlanacaktır. ve öncelikli ortamın aile olduğu ilkesinden hareketle, özürlü çocuklar ve korunmaya muhtaç çocukların ailesi yanında korunup yetişmesini sağlamak üzere aileye yönelik sosyal destek programlarına ağırlık verilecektir.” denilmektedir. C) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin 1. paragrafında “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir”, denilmekte aynı maddenin 2. paragrafında ise “Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz • Ekonomik yetersizlikler nedeniyle korunma ihtiyacı olan çocukların tamamına ulaşılamaması, • Kuruluş bakımında olan çocukların aileleri ile yeterli düzeyde iletişim geliştirememesi, • Ailelerin çocukları için korunma altına alınma talepleri, 2010-2014 (Mülga) SHÇEK Stratejik Planı’nın 1. stratejik amacı “Sosyal Hizmetlerde Koruyucu ve Önleyici Çalışmaları Artır- (1) Bu Kanunun adı “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu” iken, 3/6/2011 mak” başlığı altında alt hedef olarak; her yıl tarihli ve 633 sayılı KHK’nın 35inci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir. +3.000 çocuğu aile yanında desteklemek; 80 Korunma altına alınması talep edilen çocukların Kurumumuzun öncelikli koruyucu hizmet modeli olan sosyal yardımlarla desteklenerek kuruluş bakımına alınmaları önlenecektir. Bu uygulama ile çocukların aile ve yakınları ile birebir iletişim ve etkileşim içinde büyümesi ve gelişimini tamamlaması, kuruluş bakımında bulunan çocuklara göre daha özgüvenli, daha sağlıklı kişiler yetiştirilmesi sağlanacaktır. Ekonomik yönden maliyeti daha yüksek olan kuruluş bakımı yerine aile yanında bakım modeli ile ailenin kuru- 81 evlat edinme 2005 yılında luş bakımına göre daha az ücretle desteklenerek aile ilişkilerinin güçlendirilmesi sağlanacaktır. kuruluşlarımızda koruma ve bakım korunma altına alınmadan ailesi yanında desteklenen 43.081 çocuk için toplam 140.737.538 TL ödeme yapılmıştır. Bu uygulamanın başlangıç tarihi olan 2005 yı- altında 21.000 lında kuruluşlarımızda koruma ve bakım altında çocuk bulunmakta Kuruluş bakımında bir çocuğun yaş ve öğrenim le 12.000 civarında çocuk bulunmaktadır. 2005 iken, 2012 yılı 1.126 TL ile 2.596.59 TL arasında değişmekte- yılından 2011 Aralık sonu itibariyle, 8.099 korun- itibariyle 12.000 21.000 çocuk bulunmakta iken, 2012 yılı itibariy- ma kararlı kuruluşlarda bakılmakta olan çocuğumuz aile ve yakınları yanına döndürülmüştür. Muhtaçlık nedeniyle korunma kararı alınarak kuruluş hizmetlerinden yararlandırılmak istenen çocukların korunması, bakımı ve yetiştirilmesine yönelik hizmetlerin mümkün olduğu ölçüde kendi yaşam ortamlarında verilmesi sağlanmaktadır. Bu kapsamda da, 2011 yılı sonu itibariyle 34.982 çocuğumuz korunma kararı alınmadan aile veya yakınları yanında desteklenmiştir. Bu çocuklar için 2011 yılı sonu itibariyle süreli yardımlar çerçevesinde eğitim gruplarına göre değerlendirildiğinde her bir çocuk için aileye aylık ortalama 450 TL ekonomik ve sosyal destek sağlanmıştır. 2011 yılı sonu itibariyle, kuruluşlarımızda korunma ve bakım altında iken ailesine döndürülen ve 82 civarında çocuk bulunmaktadır. 2005 yılından 2011 Aralık sonu itibariyle, 8.099 korunma kararlı kuruluşlarda bakılmakta olan çocuğumuz aile ve yakınları yanına döndürülmüştür. durumuna göre maliyeti aylık yaklaşık olarak dir. Aileye döndürülen ve aile yanında desteklenen bir çocuk için 2012 Ocak ayı itibariyle ortalama 463.72 TL ödenmektedir. 2005 yılı itibariyle kuruluşta kalmakta olan 21.000 çocuktan 8.099’u aile ortamında yaşama imkânı bulmuştur. Yine bu 8.099 çocuk kuruluş bakımının olumsuz etkilerinden uzaklaşmış, aile ortamının verdiği güvenle daha pozitif gelişim ortamı bulmuştur. Bu uygulama ile aile odaklı bakım modellerinin çocuk bakımı üzerinde pozitif etkileri ortaya çıkmıştır. Aile yanında sosyal ve ekonomik destek yanında, koruyucu aile, evlat edinme, çocuk evleri gibi hizmet modellerimiz ile kuruluşlarımızda M İ T H AT PA Ş A V E I S L A H H A N E L E R Turgay ÇAVUŞOĞLU bakım ve koruma altında bulunan 12.000 çocuğun tamamının 10 yıl içerisinde aile odaklı bakım modelleri ile desteklenmesi öngörülmektedir. 83 mithat paşa ve ıslahhaneler Giriş; Türk sosyal hizmet tarihinde kurum bakımının temelini oluşturan, “Islahhaneler”; işleyişi, üreticiliği, sistematiği ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmesi bakımından döneminin örnek bir kuruluşudur. Mithat Paşa tarafından korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması Mithat Paşa rasında; Bosna, İşkodra, İzmir, Bursa, la ilgili sorunlar öncelikle aile içerisinde çözülmüş, bunun mümkün olmaması halinde konu, komşudan yardım istenilmiştir. Türklerin Anadolu’ya gelişi sonrasında kurulan “Ahilik” sistemi, öncelikle üretim sistemini düzenlemiş, daha sonra toplumsal yardımlaşmanın esaslarını geleneksel hale getirmiştir. Yamak, çırak, nem sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu 84 geçememiştir. kaleminde çalışmaya başlamıştır. Bu sanayi okullarının kurulmasını en öncelikli istikrarsızlara karşın Mithat Paşa çocuklar arasında hiçbir ayrım yapmaksızın Osmanlıcılık felsefesiyle yola çıkarak, bölgede yaşayan tüm toplumların olaylar, imparatorluğun hâkim olduğu rası çıkan istikrarsızlıklar, Osmanlı- Rus Savaşlarının ekonomiye yansıyan olumsuzlukları, borçlanmalar ve sanayileşmede Avrupa’nın gerisinde kalınması imparatorluğun gerilemesinde önemli rol oynamıştır. Islahhanelerin ilk açılışı sırasında Tuna Bölgesine gelen göçmenlerin artması, çocuklarına kucak açmıştır. bölgenin sosyo-ekonomik yönden za- Bununla yetinilmemiş çocukların yollara düşmesi etkili olmuştur. Bölgede kendi dinlerinde özgürce ibadet çocuklar arasında hiçbir ayrım yapmaksı- etmelerine ve ana dillerinde bölgede yaşayan tüm toplumların çocuk- eğitim yapmalarına izin miş çocukların kendi dinlerinde özgürce yıflığı, çocukların çaresizliği nedeniyle yaşanan istikrarsızlara karşın Mithat Paşa zın Osmanlıcılık felsefesiyle yola çıkarak, larına kucak açmıştır. Bununla yetinilmeibadet etmelerine ve ana dillerinde eğitim verilmiştir. başlaması sonrasında gerilemiş ve küçük 1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan dö- bul’a döndüğünde Sadıiret Mektebi bölgelerde yerel halkın kışkırtılması son- len mesleki çalışmalar sanayi devriminin hale gelmiştir. karar verilmiştir. Fakat karar uygulamaya Bölgede yaşanan kalfa, usta hiyerarşisi içerisinde yürütü- üretim, makineleşme ile başa çıkamaz görevinde bulunmuştur. Tekrar İstan- Özetlemek gerekirse; yaşayan siyasal Edirne, Kastamonu, Diyarbakır, Konya, güzel örneklerini görürüz. Yoksulluk- çocukların bu mekteplerde okutulmasına menin önemini ortaya koymuştur. Islahhanelerinin başarılı çalışmaları son- sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın ve Kastamonu’da Divan Kâtipliği işlerden saymaktayım” diyerek sanayileş- da açılan; Niş (1863), Sofya, Rusçuk Türk sosyal hizmet tarihine baktığımızda, açılarak başıboş gezen yetim ve öksüz bağlı. Bilimlerin ve fenlerin öğretileceği Mithat Paşa'nın Tuna Valiliği zamanın- Dönemin sosyo-ekonomik yapısı; verilmiştir. Daha sonra Şam, Konya dünya işlerinde bilgisizliğin kaldırılmasına rak yaşamalarına yardımcı olmuştur. ulaşmıştır. gelmiş, iki adet yatılı guraba mektebi lişmenin gerçekleşmesi, gerek din, gerek ve toplum içerisinde sağlıklı bireyler ola- tim imparatorluğun değişik bölgelerine gelenlerdir. ruklarımın refahı için her önlemi alınız. Ge- rek bu çocukların meslek sahibi olmaları illerde Islahhaneler açılarak, mesleki eği- si, su kanallarının açılması ilk aklımıza ne “Mithat”(övülen, methedilen) ismi hinde yayınlanan hatt-ı hümayun ile “Uy- tim açısından önemli bir misyon yüklene- Bağdat, Trablusgarp, Prezin , Üsküp gibi de gösterdiği başarı üzerine kendisi- ya muhtaç çocuklar sorunu gündeme Padişah Abdülmecit 10 Ocak 1845 tari- amacıyla açılan Islahhaneler, mesleki eği- Kastamonu, Sivas, Halep, Selanik, Şam, 1838 yılında Meclis-i Vala’da korunma- birçok alanda yenileşme çabaları içerisine girmiş, özellikle sanayileşme ve tarımda gelişme sağlayabilmek için arayışlara girilmiştir. yapmalarına izin verilmiştir. Mithat Paşa 1822 yılında İstanbul’da doğan Mithat Paşa’nın asıl ismi Ahmet Şefik’tir. Genç yaşta girdiği Divan-ı Hümayun kalemin- Mithat Paşa'nın sosyal hizmet tarihine kazandırdığı en önemli çalışma, “Islahhanelerin” kurulmasıdır. Islahhane Nizamnamesi ve Islahhanelerde İşleyiş bölümlerde yükselişi devam etmiş, Meclis-i Vala Ahkam-ı Adliye Dairesi Mithat Paşa tarafından hazırlanan Is- ikinci katipliğine getirilmiştir. Mithat lahhaneler Nizamnamesi, sistematik Paşa’nın gelişiminde Kırım Savaşı bir şekilde hazırlanmış olup üç ana nedeniyle yürütülen çalışmalara ka- bölümden oluşmaktadır. tılması ve 1854 yılında Balkanlar’da yaşayan karışıklıklar sırasında Şum- 1- Islahhaneye alınacak öğrencilerde nu ve İslimiye bölgelerindeki sorunun aranacak şartlar, okutulacak dersler çözümü için hazırladığı rapor büyük ve öğretilecek sanatlar, önem taşımıştır. 1857 yılında Silistire ve Vidin Valilerinin soruşturma raporlarını hazırlamıştır. 2- Islahhanede görevli memurlar ve İzmir Sanayi Mektebi Diploması leri ile imalat durumu, Mithat Paşa bu raporlar nedeniyle 3- Öğrencilere uygulanacak cezalar bölgeyi çok iyi incelemiş ve yapılacak işler konusunda kafasında hazır projeleri olmuştur. Niş Çocuklara okuma Valiliğine atanması ile birlikte; sosyal, kültürel ve imar ile ilgili çalışmalarını hayata geçirmiştir. Ön- yanı sıra ana eğitim durumda bulunmak, yani fakir ve gerçekten yar- sanat üzerine Islahhanelerde eğitim beş yıl süreli olarak veril- olmuştur. sıra ana eğitim sanat üzerine olmuştur. Dönemin Dönemin özellikleri terzilik, demircilik, matbaacılık gibi sanatların eği- gereği debbağlık, lışmalarını yürütmüştür.. Yöneticilerden birisi bes- kunduracılık, ise malzeme ve üretimle ilgili işleri yürütmüştür. rarak hem emniyeti sağlamış, hem de bölgeye ekonomik hareketlilik getirmiştir. Mithat Paşa’nın Tuna Valililiği sırasında hayata geçirdiği “Menafi Sandıkları” uygulaması köylüyü tefecinin elinden kurtarmış ve bölgenin tarımdan elde ettiği geliri arttırmıştır. Mithat Paşa'nın bir başka başarılı uygulaması Tuna Vilayet matbaası ve Tuna Gazetesidir. 3 Mart 1965 yılında yayına başlayan gazete Osmanlıca ve Bulgarca basılmıştır. Mithat Paşa'nın başarılı uygulamaları sayfalar almayacak terzilik, demircilik, kadar fazladır. Vergi toplamak için “tahsildarlık” sisteminin kurulması, Tuna üzerinde vapur sis- matbaacılık temini düzenlemesi, 1866 yılında telgraf hattının tüm bölgeye döşenmesi, Çerkes ve Tatar muhacirlerin iskanının sağlanmasının yanı sıra üretici hale getirilmesi, karakol sisteminin düzenlenme- Islahhanede barınmak ve öğrenim görmek için 5-13 yaş arasında olma, ebeveynsiz olmak, bun- oluşturmuştur. Tuna’da kaldığı süre içerisinde üç bin kilometre yol ve bindörtyüz köprü yaptı- ile mesleki başarılar. yazma öğretmenin celikle, köy, kaza, il örgütlenmesini tamamlamış yılda bir toplanacak, Vilayet Umum Meclislerini vazifeleri, ıslahhanenin gelir ve gider- gibi sanatların lardan biri dahi olsa geçimini sağlayamayacak dıma muhtaç durumda olmak şartı konulmuştur. miştir. Çocuklara okuma yazma öğretmenin yanı özellikleri gereği debbağlık, terzilik, kunduracılık, timi verilmiştir. Islahhaneler ikili bir yönetimle çalenme, barınma, disiplin gibi işlere bakmış diğeri Islahhaneye gelen öğrenci öncelikle beşinci sınıfa alınmış, yıl sonunda sınavlarda başarılı olanlar bir üst sınıfa geçirilmişlerdir. Birinci sınıftan mezun olan öğrenci okumayı yazmayı, dört işlemi ve sanatını ustalık derecesinde yerine getirebilecek duruma gelmiştir. Korunmaya muhtaç çocuklara bakım ve eğitim eğitimi verilmiştir. hizmeti veren ıslahhaneler, bölgenin hammad- 85 mithat paşa ve ıslahhaneler de üretimine göre şekillenmiştir. Adana miş, başarılı çalışmaları nedeniyle ma- Islahhanesi dokuma, Kastamonu Islah- dalya ile ödüllendirilmiştir. Sanayi Mek- hanesi ahşap, Diyarbakır ıslahhanesi tepleri, daha sonra Sanat Okulları haline İran şalı ve yöresel giyim imalatı, İzmir ve dönüşmüştür. İstanbul ıslahhaneleri matbaa ve makine imalatı ağırlıklı üretime yönelmişlerdir. Sonuç; Islahhaneler zaman zaman askeri giyim Islahhaneler, sosyal hizmet tarihinin yatılı eşyası dikerek gelir elde etmişlerdir. kuruluşları arasında ilklerden birisini oluş- Islahhaneler yörelerine göre, alanında ileri turmuştur. Osmanlıcılık felsefesiyle tüm İzmir Islahhanesi dış görünüşü gitmiş ustaları istihdam ederek faydalan- kurum, imparatorluğun değişik yörelerin- mışlardır. Islahhaneden eğitim almış ve rek korunmayı muhtaç çocuklara mesleki dukları ıslahhanelerde usta öğretici olarak çalışmışlardır. Bazı ıslahhaneler yurt Korunmaya muhtaç çocuklara dışına öğrenci göndererek, Avrupa’da bakım ve eğitim hizmeti veren mıştır. Islahhanelerin başarılı olmasında Mithat Paşa’nın konuyu çok iyi yorumlaması ve Islahhaneden eğitim alan öğrenci-sanat- üretimine göre şekillenmiştir. işleyişle ilgili sistematik bir yapı kurması- kar çocuklar, ayrılışları sırasında çalışma Adana Islahhanesi dokuma, yaptığı illerdeki Islahhaneleri sürekli izle- sürelerine göre pay verilmiştir. İkinci destek olarak doğrudan dükkan açacak öğ- Kastamonu Islahhanesi ahşap, rencilerine kredi sağlanarak dükkan aç- Diyarbakır ıslahhanesi İran malarında yardımcı olunmuştur. Çocuklar dükkan açmak için aldıkları kredileri daha sonra kuruluşa ödemişlerdir. Islahhanelerin açılışları yöre ileri gelenleri ve esnaflar tarafından desteklenmiş ve şalı ve yöresel giyim imalatı, İzmir ve İstanbul Islahhaneleri matbaa ve makine imalatı nın büyük etkisi olmuştur. Kendisi valilik miş, yeniliklere açık bir hale getirmiştir. Islahhaneler Nizamnamesinin incelenmesi halinde tüm konuların tek tek ele alı- aşamasındaki tüm noktalar ayrıntılı bir şekilde işlendiği görülecektir. Islahhaneler zaman zaman inceliklerini kullanmış, ilin ileri gelenleri ve re gelir getirmesi için han, hamam, bağ, askeri giyim eşyası dikerek gelir eşrafın desteğini sağlamış, bununla yetin- kaplıca, kavaklık gibi akarlar bağışlan- elde etmişlerdir. ederek onların çocuklarla bütünleşmesini ve yerel yönetim tarafından ıslahhanele- mıştır. Islahhaneler, daha sonra Sanayi Mektep- zuniyet sırasında yörenin ileri gelenleri ve leri haline dönüştürülmüş ve korunmaya halk toplanarak şenlikler düzenlenmiş, muhtaç çocuklara yönelik hizmet verme- çocukların sınıf atlayabilmesi için sınavlar ye devam etmiştir. Bu dönemde eğitim yapılmış, örneğin potin dikme yarışması günün koşullarına uygun işkollarına doğ- düzenlenerek öğrencilerin içerisinde ba- ru yönlendirilmiştir. korunmaya muhtaç çocukları özellikleri ve çalışmaları halka aktarılarak önemli bağışlar toplanılmıştır. 86 da “Toplumla Çalışma” yönteminin tüm meyerek yıl sonu şenliklerinde halkı davet sağlamıştır. Islahhaneler ile ilgili haberlerin Mithat Paşanın Niş Valiliği sırasında me- şarılıları seçilmiştir. Bu etkinlik sırasında Gönüllü okuyucularla güç birliği yaparak kitapların kapılarını görme engelliler için tek tek aralayan, Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvar’ının Direktörü Engin Yılmaz’la; sesli kitapların önemi, toplumda yerleşen engelli algısı ve bilgiye ulaşmanın önündeki engellerin nasıl kaldırılacağı üzerine konuştuk. Islahhane süresindeki eğitimi ve iş kurma Mithat Paşa, tüm bu çalışmalar sırasın- rın yanı sıra üretimden elde edilen gelirler Röportaj ve Fotoğraflar: Asiye KOMUT narak, çocuğun kabulünden başlayarak ağırlıklı üretime yönelmişlerdir. önemli bağışlar toplanmıştır. Bu bağışla- ‘SES’LENİRSE eğitim vererek, iş sahibi olmalarını sağla- ıslahhaneler, bölgenin hammadde almalarını sağlamıştır. KİTAPLAR de açılmış ve başarılı çalışmalar yürüte- alanında başarı olan öğrenciler, bulun- yeni gelişen meslekler konusunda eğitim Osmanlı tebaası çocuklarını kucaklayan İzmir Hamidiye Sanayi Mektebi güçlü bir mızıka grubu oluşturmuştur. Bu grup II. basında yer almasını sağlayarak, yapılan çalışmaları topluma ulaştırmıştır. Islahhaneler kendinden sonra kurulan ; Darül hayr-ı Âli, Kazım Karabekir’in “Gürbüzler Ordusu”, Darüleytamlar, Himaye-i Etfal Cemiyeti Misafirhanesi ve Cumhuriyet dönemindeki “Yetiştirme Yurtları”nın temelini oluşturmuştur. Engin YILMAZ Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvar’nın Direktörü Abdülhamit tarafından saraya davet edil- 87 röportaj / GETEM ‘Nothing about us without us’, yani ‘Bizim için biz olmadan hiçbir şey…’ Bu da şu anlama geliyor: Engellilerle ilgili bir şey yapılırken mutlaka onlar da o işin içinde, karar mekanizmalarına dahil olmalı. Öncelikle Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvar’ının (GETEM) internet kütüphanesi projesinin detayları hakkında bilgi verebilir misiniz? Projenin alt yapısı kimler tarafından hazırlanıyor? en basit şekilde ispatı da, her sene üni- eksiklik olmadığı oluşturdu. Engelli, iş- bize 5 dakikalık bir demo gönderiyorlar. versite sınavında ilk 500 içinde bir gör- lerini farklı yöntemlerle hallediyor, birileri Bu demo, tarafımızdan değerlendiriliyor meyenin olmasıdır. Yani görünür olmak, gözleriyle okurken engelli bilgisayarda ve uygun görülürse kullanılıyor. Seminer- sorunlara çözümü, çok daha açık ve net okuyor, braille ya da sesli okuyor ama lerimiz ve internetten aldığımız başvuru- talep etmelerini sağladı. yine de aynı sonuca ulaşıyor. Biri daha iyi lar sayesinde GETEM çok fazla gönüllü okuyucuya sahip oldu ve olmaya da devam ediyor. GETEM gibi kitap üreten ve Eskiden sesli kitaplar kasetlere oku- oldukça başarılı olan başka yerler de var; nuyordu ama dünyada kaset üretimi örneğin Altı Nokta Körler Derneği bu ko- 2000’li yıllarla birlikte sona erdi ve dijital nuda en iyi kitap üreten kuruluştur, brail bir sistem başladı, internetin hızı belli bir dergiler de çıkaran Türkiye Görme Özür- düzeyin üstüne çıktı artık eskisi gibi faks- lüler Kitaplığı, İstanbul Büyükşehir Be- modem kalmadı. Neticede internet de lediyesi’nin Atatürk Kitaplığı, Ankara’da görme engellilerin ekran okuyucu kulla- Milli Kütüphane’de bulunan Konuşan nımı da gelişti. Bütün bu teknolojik iler- Kitaplık gibi... Bütün bu kurumların kitap- lemeler GETEM gibi bir yapının oluşma- larını da toparlıyoruz ve aynı zamanda biz sına zemin hazırladı. Elimizde internet ve erişilebilir olması noktasında, bazen şir- kitapları bilgisayar sesine dönüştürerek ketlerde istihdam edilenlerin istihdam sistemimize yüklemeye başladık. Yani sonrası eğitimlerinde, ya da bilgisayar artık Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan her laboratuvar kurulacağı zaman nasıl ya- kitap, bilgisayar sesiyle de olsa okura pılandırılması gerektiği konusunda da- ulaşabilecek. nışmanlık hizmeti veriyoruz. Bütün bunlar listesini inceliyor ve bu listeden istedik- gellilerin buradan indirmelerini sağlayan, nacak eğitime sahip değil. Fakat telefo- leri kitabı okuyorlar. Özellikle üniversiteye 3000’nin üzerinde üyesi olan bir internet nu herkes kolaylıkla kullanabilir, telefon hazırlık kitapları, klasik eserler noktasında kütüphanesi. Üye sayısının bu denli yük- sayesinde herkes kitaplara ulaşabilirdi. zaman zaman okuyucularımızı yönlendir- sek olmasında son dönemde Telekom’la Bu yüzden Türk Telekom’la birlikte ça- diğimiz oluyor fakat genellikle okumalar yaptığımız işbirliğinin katkısı oldukça bü- lıştık, nihayetinde onlarda telefon, bizde talebe göre gerçekleştiriliyor. yük, bu sayede 1000 civarında üye artışı ise kitaplar vardı, ikisini birleştirdik ve sağladık. GETEM’in alt yapısındaki eserler telefon sayesinde Telekom üzerinden kitapları Kütüphanede ne tür kitaplar yer alıyor? Kitaplar kimler tarafından hangi kriterler doğrultusunda seçiliyor? rahatlıkla dinleyebiliyorlar. Telefon kütüp- GETEM’de hiçbir şekilde sansür söz hanesine ihtiyaç duyduk çünkü GETEM konusu değil, aklınıza gelebilecek her yüksek teknolojiye sahip bir yapı yani türden yazar ve dolayısıyla kitap kütüp- her üyemizin bu sistemi kullanabilmesi hanemizde mevcut. Görme engelli üye- için bilgisayar ve ekran okuyucu bilmesi lerimiz dinlemeyi istedikleri kitapları talep matik olarak 6 haneli bir şifre atıyor. 0800 219 91 91’i aradıklarında bu şifre 88 lü okuyucu olmak isteyenlerin, kitapları Türkiye’de son yıllarda sesli kitap çalışmaları artmaya başladı. Siz bu durumu neye bağlıyorsunuz? Engelli bireylerin sorunları artık daha mı gözle görülür hale gelmeye başladı sizce? nasıl okumaları gerektiği üzerine semi- Görmeyenler için konuşursam eğer; bil- nerler veriyoruz. Bizim ulaşamadığımız gisayar teknolojisinin gelişmesi çok daha fakat okuyucu olmak isteyen gönüllüler fazla görmeyenin görünür olmasını sağ- ise web sitemizden “Gönüllü Okuyucu ladı çünkü kaynaklara erişim arttı. Bunun muz ne yazık ki yok, olmasını isterdik elbette çünkü böylece istediğimiz kitapları okutma şansımız da olurdu. Şirketlerde, okullarda, kulüplerde gönül- sı… STK’larda bu şekilde bir hak temelli manlıklar yapıyoruz. Üniversitelerin daha bilgisayar alacak maddi güce ve kulla- Bize üye olan herkese, sistemimiz oto- ması değil, o otobüslerin erişilebilir olma- ye başladı ve GETEM olarak biz de bu ve web sitesinde yayınlayarak görme en- lerden oluşuyor, profesyonel okuyucu- diyoruz. sağladı. Çözüm, otobüslerin bedava ol- kitaplar bize elektronik ortamda gelme- buluyor. içinde gezebiliyor artık. öğreniyor. Biz buna dayanışma-paylaşım lerin gelişimine ve değişimine büyük katkı zandırılması noktasında, onlara danış- oluşuyor. Gönüllü okuyucular bu talep Bizim okuyucularımızın tamamı gönüllü- luyorum, sonuç olarak iki taraf da kitabı oluştu. Bu öğrenci platformları üniversite- ayından itibaren Yapı Kredi Yayınları’ndan Dışarı çıkamayan çok insan var, herkes kitaplarını dinlemeye başlayabiliyor, kitap da sağlaması anlamında çok önemli bu- yıldır engelli bazında öğrenci platformları içindeyiz engelli bireylerin topluma ka- GETEM aslında sesli kitapları toparlayan lerimiz istedikleri zaman kaldıkları yerden hem okuyucuya hem de dinleyiciye fay- talep etmeli. Bu doğrultuda son birkaç imzaladığımız protokol sayesinde Eylül da hesaba katarsak bu rakam 12.500’ü üzerinden dinlenilebilir oldu. Bu yolla üye- ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sesli kitabı Diğerleriyle eşit olarak işe girme hakkını Bakanlığımız ile bu alanda ortak bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz? ediyorlar ve “talep edilen kitaplar” listemiz GETEM’in Türkiye’de ilk defa hayata geçirdiği telefon kütüphanesine ulaşmak için nasıl bir işlem yapmak gerekiyor? man bu tip gönüllü işlerde istekliler fakat farklılığa ilişkin uyarlamaların sağlanması. Okullarla, kurumlarla, şirketlerle işbirliği ve bilgisayar sesiyle okutulmuş kitapları gerekiyor, bu elbette ki mümkün değil. Kitaplar kimler tarafından seslendiriliyor? Şimdiye kadar kaç kitap seslendirildi? görülebilir ama bence insanlar her za- dece farklı ve istemesi gereken şey de bu Yapı Kredi Bankası’yla yakın zamanda da kitap var. Elektronik, word ortamında sayede ortaya çıktı. Projenin alt yapısını nürlüğün paralelinde ortaya çıkmış gibi ya da diğeri daha kötü değil. Engelli sa- dönüşüm olduğuna inanıyorum. Devlet elimizde sesli olarak 7.500-8.000 civarın- hazırlanması için yeterliydi. GETEM bu Gönüllü okuyucudaki artış da bu görü- Engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımının kolaylaştırılması çalışmalarınızda işbirliği içinde olduğunuz ya da olmak istediğiniz kurum veya kişiler var mı? Bu bağlamda STK-devlet işbirliğine nasıl bakıyorsunuz? de çalışmaya devam ediyoruz. Şu anda bilgisayar vardı ve bu ikisi sesli kitapların ise Boğaziçi Üniversitesi hazırladı. Olmak İstiyorum”a başvurup ardından GETEM’in işbirlikleri… STK’lara gelirsek; Türkiye’de engelli sivil toplum kuruluşlarında son dönemlerde ciddi değişiklikler oldu. 1980’li yılların engelli sivil toplumu, yardım topluyor, kalem satıyor, konser düzenliyor, kermesler yapıyor ve bu nedenle muhtaç algısını artırıyordu. Şimdilerde ise, daha çok hak temelli sivil toplumlar oluştu. “Hak temelli” sivil toplumun düşünce kurgusunun ve STK şunu sağlayabilir bu anlamda: ‘Nothing about us without us’, yani ‘Bizim için biz olmadan asla…’ Bu da şu anlama geliyor: Engellilerle ilgili bir şey yapılırken mutlaka onlar da o işin içinde, karar mekanizmalarına dahil olmalı. Elbette düşünürüz… GETEM adına tek başıma karar verme yetkim yok ama prensip olarak tabii ki isteriz ve elimizden ne gelirse yaparız… Hedef hep daha fazla insana ve özellikle kırsal kesime ulaşmak, çünkü orada çok ciddi bir ihtiyaç söz konusu. Taşraya gidip bilgisayar kursu verebilmeyi istiyoruz, İstanbul’un bu konuda doyduğunu düşünüyorum ama kırsalın çok ihtiyacı var. Bütün bunlar için kaynak gerekiyor elbette, söylediğim gibi her türlü işbirliğine hazırız. Tüm eserlerin erişilebilir olması lazım. Bu da tek başına GETEM’in yürüteceği bir iş değil, GETEM var olan mevcudu kurtarmaya çalışıyor. Devlet ve yayınevi işbirliği ile bu konuya çözüm bulunabilir diye düşünüyorum. temelini, engelli olmanın farklılık olduğu, 89 röportaj Televizyon gündelik hayatımızın bir par- ne çok da hareket alanı bırakmayan bu çası hâline geldiğinden beri çizgi film de filmde bile, Miyazaki’nin sonraki filmlerin- çocukların gündelik hayatının bir parçası. de belirgin hâle gelen üslup özelliklerinin Büyükler çizgi film deyip geçebilirler ama izlerini görmek mümkündür. Yine de bu çocuklar ve gençler için durum farklı. Çiz- filmi Miyazaki sinemasının ilk örneği değil, gi film dendiğinde akla hâlâ Mickey Fare, müjdecisi olarak değerlendirmek daha Bugs Bunny gibi Disney klasikleri geliyor isabetli olur. olsa da, genel adıyla animasyon (canlan- Kendi hikâyesini anlatmayı isteyen Mi- dırma) film ve diziler dünyası artık hayli çeşitlilik sahibi, dev bir sektör. Endüstriyel medeniyetin kendi yazaki, 1982 yılında bu hikâyeyi çiz- Bilgisayar teknolojisinin ilerlemesi sonucu kendini yok edişi sonrası oluşan başladı (mangaya da “çizgi romanın kavuşulan dijital animasyon imkânlarının bu büyümeye ve çeşitlenmeye katkıda bulunduğu elbette inkâr edilemez. Gerek 2 boyutlu gerekse 3 boyutlu animasyonda bilgisayar efektlerinin etkin kullanımı, çizgi filmleri görsel bir şölene dönüştürebiliyor. Fakat bilgisayar teknolojisinin bir dünyada geçen “Rüzgârlı Vadi” filmi, doğanın dünyayı deyse hiç başvurulmadan hazırlanan bir animasyon türü var ki hızla artan popülaritesi ile bizi teknolojinin gücünden şüphe etmeye itiyor: anime. Japonların bugünkü dünyaya en büyük MİYAZAKİ’NİN RENKLİ DÜNYASI kültürel ihracı olduğu söylenebilecek olan animenin gördüğü bu ilgi, özenli çizimlerinin ve seslendirmelerinin yanı sıra, belki bunlardan daha çok, özgün anlatım tarzından kaynaklanıyor. Animeye “çizgi filmin Japoncası” desek yeridir. Zaten anime kelimesi de “animasyon”un Japonlarca söylenişinin kısaltılmış hâlinden ibaret. Gelgelelim anime türü, Japon usulü animasyon tekniğinden ibaret olmanın çok ötesinde, âdeta Japonların hayata bakışının sofistike bir yansıması. Mustafa TEMUR Tabii, bu yansımanın tarzı da Japon’dan Japon’a değişiyor. Bu yazının konusu, bu Japonlardan yalnızca biri: dünyanın en ünlü animasyon yönetmenlerinden Hayao Miyazaki. 90 Japoncası” diyebiliriz). İnsanın doğa ile olan ilişkisini ve mücadelesini konu alan “Rüzgârlı Vadi” adlı mangayı 1994 yılına kadar devam ettirdi. Bu mangada baş- insanın elinden geri almaya ladığı hikâyeyi bazı değişikliklerle anlattığı devam ettiği bir ortamda, yılında yazdı, çizdi ve yönetti. Filmin gişe altın çağı diyebileceğimiz son 20 yılda, elle çizilen ve dijital görsel efektlere nere- meye ve manga olarak yayımlamaya genç bir kızın, insanın insan ve doğa ile savaşını bitirmeye yönelik çabalarını ve karşılaştığı güçlükleri anlatır. 1941’de Japonya’nın başkenti Tokyo’da doğan Miyazaki, üniversiteden mezun olduğu 1963 yılında animasyon sektöründe çizer olarak çalışmaya başladı. Orijinal fikirleriyle kısa sürede dikkat çekti ve çeşitli animasyon şirketlerinde karakter tasarımı, yazarlık ve yönetmenlik gibi animasyonun çeşitli aşamalarında görevler üstlendi. İlk uzun metraj anime filmi olan “Cagliostro’nun Şatosu”nda (1979), Arsen Lüpen hikâyelerinden esinlenilerek oluşturulmuş, yönetmenleri arasında Miyazaki’nin de bulunduğu “Lupin III” dizisinin devamı niteliğinde maceralar yer alıyordu. 1971 yılında başlamış olan bir dizinin filmi olması itibariyle yönetme- aynı adlı uzun metraj animeyi ise 1984 başarısı sayesinde, daha önce birçok projede beraber çalıştığı yönetmen Isao Takahata ve prodüktör Toshio Suzuki ile birlikte Ghibli animasyon şirketini kurdu. Endüstriyel medeniyetin kendi kendini yok edişi sonrası oluşan bir dünyada geçen “Rüzgârlı Vadi” filmi, doğanın dünyayı insanın elinden geri almaya devam ettiği bir ortamda, genç bir kızın, insanın insan ve doğa ile savaşını bitirmeye yönelik çabalarını ve karşılaştığı güçlükleri anlatır. Miyazaki’nin sonraki filmlerine kıyasla animasyonda tasarruflu davranmak durumunda kaldığı film, buna rağmen yer yer görkemli görselliğiyle hayranlık uyandırmasının yanı sıra, birinci sınıf anlatımıyla da takdir toplamış, izleyici ile kurduğu sağlam duygusal bağ sayesinde gönüllerde taht kurmuştur. Miyazaki filmlerinin müziklerini Joe Hisaishi’nin bestelemesi geleneği de bu filmle başlamıştır. 1980’lerin synthesizer ağırlıklı ucuz düzenleme modasından yer yer fazla etkilenmiş olduğundan bugünden bakıldığında özel- 91 miyazaki’nin renkli dünyası likle tempolu bölümleri demode kalmış filmde; dostluk, yardımlaşma, güven, başvurmak üzere uzaklara giden genç bir kabul ettirişini anlatan film; olağanüstü olsa da, yavaş ve duygusal bölümleri asla fedakârlık, cesaret, sabır gibi unutulma- prens, kurtlar tarafından büyütülmüş ve güzellikteki görselliği, birbirinden ilginç eskimeyecek melodilerle filmin duygusal ya yüz tutmuş değerler, unutulmaya yüz kendini kurt sayan bir genç kız, ormanı karakterleri ve sürükleyici anlatımıyla izle- etkileyiciliğine büyük katkı yapmaktadır. tuttukları da inkâr edilmeden, sıcak bir kazıp çıkardıkları demiri işleyip satarak yicilerin gönlünü fethetti; tüm zamanların anlatımla hatırlatılır. Cadı dediysek, he- geçinen bir kasabanın başındaki güçlü ve en iyi animasyonları, hattâ en iyi filmleri men korkmayın; bunlar sizin bildiğiniz ca- yenilikçi bir kadın ve “Ormanın Ruhu”nun listelerinin vazgeçilmezi oldu. dılardan değil. İlaç yapımında ustalaşmış ebedî sağlık sunacağına inanılan kafasını bir annenin, henüz süpürgeyle uçmaktan İmparator’a götürmenin yollarını arayan başka bir becerisi olmayan kızı, okya- kurnaz bir tacir arasında geçer. İnsan nusu görme hevesiyle, açık sözlü kara dilini konuşabilen ve ormanın sahipleri kedisinin uyarısına aldırmadan, büyük bir olarak saygı gören devasa hayvanlar da şehre yerleşmeye karar verir… Sonrasını filmde önemli bir yer işgal etmektedir. ben anlatmayayım, siz izleyin. Film gerek eleştirmenler gerekse genel “Rüzgârlı Vadi”nin rüzgârıyla kurulan Ghibli, anime sektöründe ılık bir rüzgâr estirme iddiasıyla, Arapçada kıble rüzgârının ismi olan “kıblî” kelimesinin İtalyancadaki söylenişine atfen isimlendirilmişti. Miyazaki filmleri başta olmak üzere çıkardığı birbirinden güzel ve etkileyici filmlerle de, günümüz animeseverlerinin de doğrulayacağı üzere, iddiasını yerine getiren, hattâ aşan bir şirket oldu. Miyazaki’nin Ghibli çatısı altında çektiği ilk film olan “Laputa: Gökteki Kale” (1986), yönetmenin epik tarafı ağır basan bir hikâyeyi de ustalıkla anlatabildiğini gösterdi. Miyazaki filmlerinin tek gerçek “kötü adam” karakteri de bu filmdeydi. Olağanüstü gelişmiş, gökte uçan kaleşehirler yapmış bir efsanevi uygarlığın yaşayan son fertlerinden olan küçük bir kızın, farklı niyetlerle bu kaleleri bulmaya çalışan bir oğlan çocuğu ve bir kötü adamla yaşadıklarını son derece samimi bir dille, ama aynı zamanda hayran- Cadı dediysek, hemen korkmayın; bunlar sizin bildiğiniz cadılardan değil. İlaç yapımında ustalaşmış bir annenin, henüz süpürgeyle uçmaktan başka bir becerisi Bu iki hafif filmden sonra, çocukluğundan beri uçaklara meraklı olan Miyazaki, hayalî bir İtalyan pilotunun fantastik hikâyesini anlattığı “Kırmızı Kanatlar” (1992) olmuştur. ve bir hikâye anlatıcısı olarak misyonunu tik’te korsanlarla kapışmasının esprili bir tamamladığını dille anlatıldığı film, Miyazaki sinemasının yonu bırakıp emekliye ayrıldığını açıkladı kedisinin uyarısına aldırmadan, zayıf halkalarından olsa da, hayli eğlenceli ve tatile çekildi. Ama emekliliğin tadını bir animedir. Yönetmenin bağırmadan, çıkardığı günlerde bir arkadaşının kızla- büyük bir şehre yerleşmeye incelikle verdiği mesajlar da filmi herhangi rıyla yaptığı sohbetler, Miyazaki’ye yeni bir eğlencelik olmanın ötesine taşımıştır. bir film için fikirler vermişti. Bu öyle fan- hevesiyle, açık sözlü kara karar verir… Sonrasını ben anlatmayayım, siz izleyin. Miyazaki’nin bağırarak mesaj verdiği pek görülmez zaten. Bunun belki tek istisnası, “Rüzgârlı Vadi”de işlemeye başladığı insan-doğa zıtlaşması temasını daha da olmayan, daha ziyade küçük çocukla- luşturmaya yönelik hikâyesiyle de bir nevi derinlemesine işleyen “Prenses Mono- ra hitap eden, birbirinden sevimli iki film çocuklarla anlaşma kılavuzu sayılabilir. noke” (1997) filminde kahramanına “Or- takip etti: “Komşum Totoro” (1988) ve Japonca bir kılavuz tabii, ama dünyanın man ile insanın kavga etmeden beraber “Küçük Cadı Kiki” (1989). her yerindeki çocuklara ve büyüklerine, yaşamasının yolu yok mu?” diye sordur- birbirlerini anlayabilmeleri için ipuçları ve- masıdır. Filmin yalnız ana teması değil, ren bir kılavuz. bütün yan hikâyelerinin de konusu bu kız çocuğunun, büyükler tarafından gö- “Küçük Cadı Kiki” için ise bir nevi büyü- rülemeyen, gizemli ama bir o kadar da me kılavuzu diyebiliriz. Cadılığın kuralları sevimli yaratıklarla tanışmaları ve son- gereği, 13 yaşını doldurunca evinden rasında başlarından geçen ilginç olaylar ayrılıp hiç bilmediği bir şehre yerleşmesi anlatılmaktadır. Yönetmenin doğaya olan gereken Kiki’nin kendi ayakları üzerinde hayranlığının bir ifadesi olan film, çocuk- durmayı öğrenme sürecinin anlatıldığı kavga olduğundan, o noktada da kahramanın o soruyu sorması yadırganmaz; dolayısıyla esasen bu da bağırmaktan sayılmasa gerektir. Film eski Japonya’da, köyüne saldıran devasa bir domuzu öldürürken domuzun lanetine maruz kalan ve “Ormanın Ruhu”nun yardımına fantastik şaheseri “Ruhların Kaçışı”nın Miyazaki, başyapıtını ortaya ardından Miyazaki ne çekse hayal kırıklığı koyduğunu ve bir hikâye Wynne Jones’un romanından uyarladığı düşünüyordu; animas- tastik bir film olacaktı ki senaryosunu yazıp başka bir yönetmene bırakmaya kıyamadı ve anime yönetmenliğine geri döndü. Ortaya çıkan “Ruhların Kaçışı” (2001) Miyazaki’nin en bilinen, en sevilen filmi oldu. Uzak Doğu dışında yalnızca anime takipçileri tarafından bilinen Hayao Miyazaki ismi, filmin aldığı “en iyi uzun metraj animasyon” Oscar’ı başta olmak üzere birçok ödülle dünya çapında bili- anlatıcısı olarak misyonunu tamamladığını düşünüyordu; ayrıldığını açıkladı ve tatile çoğunlukla be- ğeni toplayan bir film oldu. Bir büyücü tarafından zor bir durumdan kurtarılan, bu yüzden o büyücünün peşindeki bir cadı tarafından kara büyüyle ihtiyar bir kadına dönüştürülen şapkacı kızın; büyüyü bozmak için yollara düşüp, anlamsız bir savaşı sona erdirmek için çabalayan o çekildi. Ama emekliliğin genç büyücü ve yol arkadaşları ile birlikte tadını çıkardığı günlerde bir Kaçışı”ndaki kadar görkemli olmasa da atlattığı badireleri anlatan film, “Ruhların harika bir fantastik dünya sunuyordu iz- arkadaşının kızlarıyla yaptığı leyiciye. sohbetler, Miyazaki’ye yeni bir “Yürüyen Şato”dan sonra Hayao Miyaza- film için fikirler vermişti. noğluyla kurduğu duygusal ilişkiyi anla- ki, küçük bir denizkızının küçük bir insatan, “Totoro” ve “Kiki” ile aynı klasmanda Bu öyle fantastik bir film olacaktı ki senaryosunu yazıp başka bir yönetmene bırakmaya kıyamadı ve anime nir hâle geldi; Japonya’da ise “Prenses Mononoke”nin “Titanik”e kaptırdığı ha- yaratacaktı. Yine de İngiliz yazar Diana “Yürüyen Şato” (2004) animasyonu bırakıp emekliye miş olan eski bir savaş pilotunun Adriya- olmayan kızı, okyanusu görme ların dünyasını büyüklerin dünyasıyla bu- 92 yanı sıra en iyi film ödülünü alan ilk anime Miyazaki, başyapıtını ortaya koyduğunu “Laputa”yı, onun kadar derin ve dramatik da bir köye taşınan küçük bir ailenin iki lanmış, Japonya’da gişe rekoru kırmanın filmini çekti. Büyü ile yüzü domuza çevril- lık uyandırıcı bir olay örgüsüyle anlatan “Komşum Totoro”da, ormanın ortasın- izleyici tarafından büyük beğeniyle karşı- Epik şaheseri “Prenses Mononoke” ile yönetmenliğine geri döndü. sılat rekorunu “Ruhların Kaçışı” kırdı ve hâlâ hiçbir filme geçilmedi. Ruhlar için kaybetmeden hayata tutunma çabasını; yapılmış yemekleri yediklerinden domuza ansızın kendini içinde bulduğu yabancı çevrilen annesi ile babasını kurtarabil- bir dünyada ona şüpheyle, korkuyla, tik- mek için bir ruhlar hamamında çalışmak sintiyle, düşmanlıkla yaklaşan yaratıklara zorunda kalan küçük bir kızın kendini dürüstlüğü ve yardımseverliğiyle kendini değerlendirilebilecek olan “Ponyo” (2008) filmini yönetti; oğlu Goro Miyazaki’nin yönettiği “Yerdeniz Öyküleri” (2006) ve “Tepedeki Ev” (2011) ile Hiromasa Yonebayashi’nin yönettiği “Aşırıcılar” (2010) filmlerinin senaryolarına katkıda bulundu. Prodüksiyonu devam eden yeni Hayao Miyazaki filmi “Rüzgâr Yükseliyor”un ise 2013 yılı içinde vizyona girmesi bekleniyor. Tatsuo Hori’nin aynı adlı uzun hikâyesinden uyarlanan filmin konusu, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda kullandığı A6M Zero savaş uçaklarını tasarlayan Jiro Horikoshi’nin hayatı. 93 miyazaki’nin renkli dünyası Bir yönetmeni birinci sınıf bir yönetmen la bağ kurabilen karakterler yine kadındır: yapan, elbette, özgün bir anlatım tarzına “Rüzgârlı Vadi”deki prenses, “Totoro”daki sahip olması, hangi anlatım ve animas- küçük kızlar, “Prenses Mononoke”deki yon tekniklerini nerede kullanacağını çok kurt kız, “Kiki”deki ressam… “Kırmızı iyi bilmesidir. Rintaro, Mamoru Oshii, Kanatlar” filminde uçak atölyesinin bü- Katsuhiro Otomo, Mamoru Hosoda, Isao tün çalışanları, “Prenses Mononoke”de Takahata gibi birçok birinci sınıf anime demir ocağının dev körüklerini ayaklarıyla yönetmeni arasında Hayao Miyazaki’yi özel kılan ise öncelikle karakterlerine, bir başka deyişle insana ve diğer bütün yaratıklara yaklaşımıdır. Miyazaki, bütün karakterlerini seven bir yönetmendir. Öncelikli hedef kitlesi çocuklar olan anime türünde iyilik ile kötülüğün mücadelesi sıkça kullanılan bir tema- Miyazaki filmlerinin öne çıkan bir diğer özelliği, kadın iyiler ve kötülerdir. Miyazaki filmlerinde ise kötüler diye bir kategori yoktur. Yönetmenin yalnızca bir filminde, bir tek kötü adam karakteri bulunur: “Laputa”daki Albay Muska. Bu istisna haricinde kötülüğün tarafında bulunan karakterler hasbelkader o tarafa sürüklenmiş normal kişilerdir. Birçok Miyazaki filminde ise geniş bir perspektifle bakıldığında iyilik ve kö- içinde iyilikten de kötülükten de izler olduğu görülür. Mesele, iyilik veya kötülük getirebilecek olan potansiyelin nasıl kullanıldığı, nasıl yönlendirildiğidir. Miyazaki filmlerinin öne çıkan bir diğer özelliği, kadın karakterlerin önemli roller üstlenmesidir. “Kadının işini erkeğe bırakırsan olacağı budur” gibi cümlelerin bizi şaşırtmadığı bu filmlerde, soğukkanlı bir şekilde düşünerek mantıklı kararlar “Demir Şehri”nin yöneticisi, ruhlar hamamının baş cadısı… Yönetmenin baş meselesi olan insan-doğa ilişkisinde, doğay- 94 stüdyosunun çizer kadrosu da ağırlıkla kadınlardan oluşmaktadır. roller üstlenmesidir. iyi uzun metraj animasyon” dalında ka- yaret etmek istemiyorum” diyerek “en zandığı Oscar ödülünü almaya gitmeyen “Kadının işini erkeğe bırakırsan olacağı budur” yönetmenin savaş karşıtlığı da filmlerine yansımıştır. “Rüzgârlı Vadi”, “Prenses Mononoke” ve “Yürüyen Şato” filmlerinde savaşın anlamsızlığı derinlemesine işlenir. Bu filmlerdeki kadar vurgulu olmasa da gibi cümlelerin her Miyazaki filminde savaştan veya kav- bizi şaşırtmadığı bu vaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” filmlerde, soğukkanlı gadan bir şey doğmayacağı fikri ve “samesajı satır aralarında mevcuttur. Özetle, Hayao Miyazaki sineması; zen- bir şekilde düşünerek gin bir hayal gücünden doğmuş, bütün mantıklı kararlar pasifist ve feminist bir sinemadır. Bazı vermeyi gerektiren konumlarda bulunan bütün karakterler karakterleri sevgiyle yoğrulmuş, çevreci, filmleri daha ziyade çocuklara, bazıları daha ziyade yetişkinlere yönelik görünse de her Miyazaki filminde her yaştan insanı ilgilendiren değerler ustalıkla işlenmiştir. Yaratıcılığın, emeğin, düşüncenin ve sevginin ürünü olan bu birbirinden kadındır: köyün bilgesi, değerli filmler, animeseverler için birer “Demir Şehri”nin yiciye de animelerin büyülü dünyasının vermeyi gerektiren konumlarda bulunan bütün karakterler kadındır: köyün bilgesi, cevap verircesine, Ghibli’nin animasyon “Irak’ı bombalamakta olan bir ülkeyi zi- tülük kavramlarının aslında o kadar basit olmadığı, her insanın ve her düşüncenin Miyazaki’ye hayalperest diyecek olanlara karakterlerin önemli dır. Ne var ki çoğunlukla bu mücadelenin tarafları iyilik ve kötülük kavramları değil, çalıştıranlar kadınlardır. Bu filmleri görüp hazine olmanın yanında, sıradan izlekapılarını aralamaktadır. TRT 1 ve TRT yöneticisi, ruhlar hamamının baş cadısı… Çocuk kanallarında da her biri defalarca yayımlanmış olan bu filmleri bugüne kadar izlemediyseniz, bir dahaki yayımlarını kaçırmayın! KÂNİ KARACA (1930 - 29 Mayıs 2004) Hülagü AKSULAR Engellinin başarı öyküsü mü? Ne münasebet, başarılı veya başarısız bir biçimde insanız ve her biçimimizde öyle veya böyle hayata Bizim merhum Kâni Karaca’mız da böyle bir insan. Müziği gönlüyle algılayan ve kör olduğu için değil bir gönle sahip olduğu için büyük bir müzisyen. Kâni Karaca 1930’da Adana’da doğdu, iki aylıkken doğru adımlar atmamızı engelleyecek unsurlar, hadi bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken, zorlanmadan söyleyelim “engeller” var. alarak Kur’an’ı hıfz etti. 1950’de İstanbul’a geldi. Bir aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders Bu engellere rağmen şairiz, müzisyeniz, süre Sadettin Kaynak’la çalışarak üslup ve tavır bil- edebiyatçıyız, marangozuz veya kısaca dünya üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Cami hayatına anlam katmaya çalışan insanlarız. gileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra, imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı’nın öğrencisi olarak sürdürdü. Sadettin Heper’den kudümle usul 95 kâni karaca vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan başta Mevlevi ayinleri olmak üzere pek gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Do- çok dini ve dindışı eser meşk etti. İs- ğaçlama musikide ezgi ile güfteyi her musiki tanbul’un musiki çevrelerinde çeşitli sa- şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla natçılardan yararlanarak musiki bilgisini kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuz- birçok değerli musikicisinin karşısında ca vererek, makamların özelliklerini, seyir- verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı; lerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses bu sınavdaki başarısı Kâni Karaca’nın alanından çıkarak başka bir makamın ses makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettir- alanına geçmek anlamına gelen “geçki” sa- diği önemli bir aşama oldu. natını başarıyla uygular, iç içe örülü, uzun ve Ahmet Turan Alkan da üstadı şöyle anlatır: kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam, “Bazen kendisine refakat eden Karaca 1950’lerin sonları ile 1960’lı yıl- ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna saz heyetiyle latifeleşmek is- larda İstanbul Radyosu’ndan yayımla- ayırt edici bir özellik katar. tediğinde sesinin karar perde- nan programlarda klasik fasıllardan çok seçkin eserler okudu. Her yıl Konya’da Kâni Karaca dindışı musikinin de günümüz- ve İstanbul’da düzenlenen Mevlana’yı deki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir anma haftaları ile İstanbul Festivali çer- repertuvarı vardır. İstanbul Radyosu’ndaki çevesindeki sema törenlerinde naathan, solo programlarında ve özel konserlerde ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı. okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eser- sayısız konsere ve Mevlevi ayinine katıl- lerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir dı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu. Nurettin Selçuk’tan sonra yetişen değerli icracılar arasında adı en başta anılan ses Kâni Karaca İstanbul’un son kırk yılda sanatçılarındandır. tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlar- sini koma koma yedirerek bir başka perdeye vasıl olduğunu ve bir süre sonra sazendelerin “akordumuz bozuldu” diye icrayı bırakıp akort düzeltmeye yeltendiklerini anlatırlar ki sözü edilen perde göçürme hadisesi, ancak çok eğitimli ve kabiliyetli kulakların veya elektronik frekans ölçme aletlerinin fark edebildiği bir dar aralıkta cereyan etmektedir.” dan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği Kâni Karaca’nın dehasını idrak etmek için gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile bir başka önemli müzisyen Cinuçen Tanrı- besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyu- korur’a kulak verelim. Bir dost meclisinde culuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi Tanrıkorur ve Karaca bir araya gelirler. Çev- yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçla- resindekilere takılmayı seven Cinuçen Hoca ma ezgilerle okunan dini musiki şekille- udunu eline alır, “Üstadım, biraz taksim Türkiye Hafızı Kur’an ve Mev- rinden başka, Kur’an okuyuşunda da geçelim mi?” der. Sonra başlar çalmaya; lithanlar Cemiyeti’nin de kuru- büyük sanat gücü göstermiştir. mesela hüzzamdan başlar, uşşak sesinde luşuna katkıda bulunan Kâni bırakır, Karaca da uşşaktan alır, bunu hüsey- Karaca, Karaca, musiki eğitimi görmemiş din niye taşır. Biri ud virtüözü, diğeri en iyi ses hastalığı sonucu 29 Mayıs hocalarının yirminci yüzyılda artması so- seçilmiş iki üstat, makamdan makama, per- 2004’de İstanbul’da vefat etti. nucu hafızlığın sanat yönü gitgide kay- deden perdeye gezer dolaşır. En son Cinu- Üstat, şimdi, Edirnekapı Necati bolurken, dini musikinin geçen yüzyılda çen hoca az bilinir makamlarda dolaşmaya Bey Mezarlığında yatıyor. Yola yetişmiş üstatlarıyla zamanımıza kadar başlar, Kâni Karaca da gerdaniye gibi zor ve yakın bir köşede Halıcıoğlu’nu ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliş- de az kullanılan bir makam perdesinde bıra- seyrediyor, asfaltın sesini dinli- tirenlerdendir. Onun musikiye en büyük kır. Tanrıkorur, udunun tellerine bir vurur ama yor. Kuru çatlamış toprak, ku- katkısı, İstanbul’a özgü mevlit ve Kur’an perdeyi bulamaz. Kalkar, Kâni Karaca’yı kut- rumuş gül fidesi, yabani otlar okuma üsluplarını günümüzde de bü- lar ve “Üstadım, sizi yürekten tebrik ederim.” var üstünde. yük sanat gücüyle yaşatmasıdır. diyerek udunu bir kenara koyar. 96 Yine Alkan’a göre Karaca, “klasik” kavramının içini hakkıyla dolduran bir musiki zekâydı. yakalandığı kanser www.aile.g o v.t r So s ya l Yard ım la r G enel M ü d ü r lü ğü Aile ve To p l u m Hi z me t l e r i Genel Müdürlüğü Çoc uk Hi z me t le r i Ge n e l M üdür lüğü Ö z ür lü v e Ya şlı Hiz me t le r i G e ne l Müdür lüğü K a dının St a t üsü G e ne l Müdür lüğü Ş ehi t Yakı nl arı ve Gazi l er D ai res i Baş kanl ı ğı