Çalışkanlık

Transkript

Çalışkanlık
ÇALIŞKANLIK
LİSE
PANO AFİŞ ÇALIŞMASI
ÇALIŞMA KAĞIDI
MUTLULUĞA GİDEN SEKİZ ADIM - Cengiz Erengil
Jillian Sawers’ın dediği gibi para, güzellik, zeki olmak mutluluk getirmiyor. Amerika’da
araştırma yapılmış, zengin, güzel ve zeki olan yüz kişiyle. Zenginler, insanların onların
paralarıyla ilgilendiklerini, bu yüzden de parayla ilgili sıkıntılarının sürdüğünü söylemişler.
Güzeller de, zekilerde çok fazla düşünüyorlarmış mutlu olmayı. ‘Mutluluğa Giden 7 Adım’ bir
son söz DEĞİL. Bu çalışmayı hazırlarken kendime hep ‘önemli bir şeyi unutuyorum’ dedim.
Şimdi üçer kişilik gruplar halinde toplanın ve bu ‘Mutluluğa Giden Yol’ çalışmasını siz
hazırlasaydınız nasıl ve neler yazardınız diye düşünün. Ailenize, çocuklarınıza ne tavsiyelerde
bulunmak isterdiniz? Bu tavsiyelerden biri ‘sağlığa dikkat etmek’, bir diğeri ‘insanlara,
hayvanlara, bitkilere ve nehirlere zarar vermemek’ olabilir. Buda şöyle demişti: ‘Tüm acıların
nedeni maddesel şeylere bağlanmaktır.’ (1. Kendinizi ve Başkalarını Bağışlayın / Affedin:
Dört yıl önce bir bayan seminerlere geliyormuş. Ağlıyormuş. ‘Ne oldu?’ diye sormuşlar. “Eşim
beni başka bir kadın için terketti” demiş. “Ne zaman oldu bu?” diye sormuşlar. “Beş yıl önce”
diye yanıtlamış. Beş yıl! Öncelikle geçmişinizle ilgili çalışma yapmalısınız. Bağışlamalısınız.
Geçmişinize baktığınızda hiçbir ‘hoşnutsuzluk’, ‘kırıklık’, ‘pişmanlık’ hissetmemelisiniz.
Kalbinizde bir kırıklık olmamalı. Acı bir kök olmamalı. Yoksa kalpteki acı kök büyür ve bahçeyi
gölgede bırakan dev bir ağaç olur. Başkalarını affedin ve bağışlayın. Kendinizi affedin ve
bağışlayın. İçine girdiğiniz ya da kendinizi bir anda içinde bulduğunuz “olaylar”, sadece tek bir
kişinin hatasıyla oluşan bir şey değildir. Başınıza bir şey geldiğinde, dönüp geriye dikkatlice
bakın. Bir uyarıyı yoldaki bir işareti görmemiş, değerlendirmemiş ya da yanlış değerlendirmiş
olabilirsiniz. Avustralya’da kadınlara yönelik bir toplantıda sessiz ve deneyimli bir kadın yogi
vardı. Kadınlar bu yogiyle konuşmak istiyordu. Bir kadın onun yanına gitti ve şöyle dedi : “Ben
çok mutsuzum çünkü eşimin on yıldır bir arkadaşımla ilişkide olduğunu öğrendim. Yogi şöyle
yanıtlamış : “Ne harika bir fırsat. Bu olayı kullanarak tüm karmanı temizleyebilirsin.
Yaşamınızda ‘kötü şeyler’ olduğunda, eğer ‘direnç’ göstermezsek bunun bizim için bir ‘karma
temizliği fırsatı’ olduğunu düşünürsek, her şeyin asıl nedenini anlamasak bile, ruhumuzun
hafiflediğini hissedebiliriz. Sıkıntılı zamanların sonunda size bir ‘hediye’ gelir. Bu bazen,
‘değerli bir yaşam dersi’ olarak gelir. Eğer böyle davranmayıp, sıkıntılarınızı büyütmeyi
seçerseniz, tam anlamıyla ‘can sıkıcı bir ego’ haline gelirsiniz. Londra’da yaşayan Spiker
adında bir yogi var. Geçmişte bir süre hırsızlıktan hapis yatmış. Uyuşturucu alması için para
gerekiyormuş. Alkolikmiş. Eroin bağımlısıymış. Cehennemin Melekleri adlı bir çetenin
üyesiymiş. Yol kenarlarında yatıyormuş. Bir gün katıldığı partide alkol bittiğinde, benzin içmiş.
Hapis yattığı günlerde yaşamını gözden geçirmiş. Şu karara varmış : “Kendi hayatımla ilgili bir
şeyler yapmalıyım.” Birisinden, düzün bir hayat için beden, zihin ve ruhun denge içinde
olması gerektiğini öğrenmiş. “Hayatta çılgınca şeyler yaptım ama ben deli değilim” demiş.
“Beden, zihin dengem fena değil, ben ruhsal çalışmalar yapmalıyım” demiş. Hapisten
çıktığında kalabileceği evlerden birinde boş bir yatak varmış. O evi ararken (hapisten çıktığı
gün) sokakta Brahma Kumaris World Spritual University ilanını görmüş. Her gün bu merkeze
gelip dersler almaya başlamış. Bu arada üniversiteyi bitirmiş. Araştırması için dünyayı
dolaşmış. 2 gün çalışıp, 5 günlük ücret almaya başlamış. Milyonlarca Sterlin’lik bir bütçeyi
kontrol etmeye başlamış. Konferans vermesi için çağrılmaya başlanmış. Kendisine bir gün
“Geçmişle yaptıklarınızdan pişmanlık duyuyor musunuz?” diye sormuşlar. Şu yanıtı vermiş:
“Onlar benim eğitimimin bir parçasıydı”
Şimdi sizden istediğim şey şu :
1. Yaşamınızdaki en zor dönemleri düşünün.
2. Bunlardan neler öğrendiniz.
3. Bunlar sizi nasıl değiştirdi.
Yaşamınızın özel anları olsun bunlar. Sizi nasıl eğittiğimi düşünün. Size neler öğrettiğini
düşünün. Örneğin şöyle diyebilirsiniz: “Tüm bu olaylar bugünkü ‘ben’ olmama yardımın
oldu!”
2. Şimdide Yaşayın.
Genellikle insanlar, “yaşamında şunlar, bunlar olunca mutlu olacağım” diye düşünür. Böyle
düşünerek insanlar yaşamlarında “mutlu olmayı” hep erteliyorlar. Oysaki şöyle
düşünebilirsiniz: “Şimdiki an olabildiğince iyi bir andır.”
3. Endişelenmeyi Bırakın.
Benim burcum Çin falında ‘Köpek’. Özelliği ise ‘fretting’ yani ‘sürekli arayış özelliği’. Kedilerde
bu özellik o kadar güçlü değil.
Endişelenmekte bir özelliktir. Endişe insanı hasta eder. Endişe insanın sorunlarını
çözebilmesine engel olur. Endişe sırasında şunları yapmayı seçebilirsiniz :
1. Endişelenmeyi sürdürebilirsiniz.
2. Bir plan yapabilir ve onunla ilgilenebilirsiniz. Bir sonraki adımı düşünebilirsiniz. Telefon
açabilirsiniz. Sonra bir rapor yazabilirsiniz. Böylece endişeniz azalır. Endişelendiğiniz zaman
sorunlar sizi ‘basar’. Olumlu birşeyler yaptığınızda ise endişeniz yarı yarıya azalır. Eğer bir şey
yapamıyorsanız ‘Herşey gelir geçer’ deyin.
Hani bir söz vardır.
Tanrı bana değiştirebileceğim şeyler için...
Değiştiremeyeceğim şeyler için ...... versin!
Sezgilerinize kulak verin. Şöyle düşünebilirsiniz : “Bu sorunu çözebilmek için ne kadar ‘enerji’
harcamalıyım?”
Size kendi yaşamımdan bir örnek vereyim : “Babam öldüğünde kardeşleri her şeyi ‘çaldılar’.
Ahlaksızca bir şey yaptılar. Babam ‘Altzeimer’ hastası gibiydi ama onunki bir beyin
hastalığıydı. Onu akıl hastanesine yatırıp, ilaç uygulattılar. Kız ve erkek kardeşleri ona kağıt
imzalattılar. Annem babamdan ayrı yaşıyordu ama hukuken ondan boşanmamıştı. Doktor
olan biteni anladı ve anneme “Bu benim hatam!” dedi. “Dava açarsanız size yardım ederim”
dedi. Annemin evi, işi vardı. İhtiyacı olmayan mallar için mahkemeye gidip o süreci yaşamak
istemedi. Böyle durumlarda insan ‘mücadele değer mi?’ diye düşünmeli ve durumu
değerlendirmeli. Eğer çocukları ihtiyaç içinde olsaydı belki annem mücadele ederdi. Bunu
sadece o bilebilir. Böyle durumlarda ne yapacağınıza sadece siz karar verebilirsiniz. Gerektiği
zaman bir şeyi bırakmayı bilmelisiniz. ‘Geçip gitmesine izin vermelisiniz’.( Let it go). Ben her
zaman içimden geldiği gibi karar veririm. Aksini yaparsam, kalbimde rahatsızlık hissederim.
Her olayda şunlara bakarım :
a. Yapabileceğim bir şey var mı?
b. Eğer yoksa, onunla birlikte yaşamalıyım.
c. Eğer varsa, ne yapacağımı planlamalıyım.
Bunları uygulamadan sadece, ‘endişelenmek’ ise bir tür acı çekmektir.
4. Güçlü Yanlarınıza Odaklanın.
Sizin kahramanınız kim?
1. Okuduğunuz hikaye ve romanları seyrettiğiniz filmleri ve tiyatroları düşünün ve sizin için
önemli olan bir kahramanı ya da karakteri seçin. Benim kahramanlarımdan birisi, Yüzüklerin
Efendisindeki “Gandolf”tur. (Dalın Ucunda filmindeki Japon Casusu adam)
2. Bu gerçek ya da gerçek olmayan kişinin, kahramanın hangi özelliklerinin sizi cezbettiğini
düşünün. (Saygı)
3. Gerçek hayatınızda en beğendiğiniz, hayran olduğunuz birisini yazın. Hayran olduğunuz
özelliklerini düşünün.
4. En beğendiğiniz şiir, hikaye, roman hangisidir? Bunun içindeki mesaj, değerler nedir? (Kara
Kitap.Tarih,
Kimlik, Bellek)
5. Zor zamanlarınızda, size güç verecek özelliğin hangisi olduğuna karar verin. Kendi en derin
özelliğini düşünün. En derin değerinizi düşünün.
Başkalarının özellikleri bizi neden cezbeder? Neden onlara benzemek isteriz? Aslında bu bir
etkileşimdir. Bizim gerçek yaşamımızda insanlarda görüp beğendiğimiz nitelikler, içimizde
olan ve geliştirmek istediğimiz niteliklerdir. Başkalarına ‘bağımlı olmak’ için değil,
başkalarından ‘öğrenmek’ için buradayız.
Bizde olmayan bir özelliğe sahip olan kişiye bağlanırsam, o gittiğimde, ‘sarsıntı’ geçiririm.
Sizin etkilendiğiniz karakterler, sizin karakteriniz ile ilgili işaretler taşır.
5. Perspektif ya da Bakış Açınız.
Beyaz tahtanın ortasına siyah kalemle bir nokta koyun. Sonra ona bakın. Bu nedir? Siyah bir
noktamı, beyaz bir tahtadaki siyah bir nokta mı? Bu perspektif ile, bakış açısıyla ilgili bir şeydi.
Çevremizdeki insanlara baktığımızda da onların kötü yanlarına, eksikliklerine odaklanıyoruz.
Siyah noktaya odaklanıp, beyaz alanları görmezden geliyorum. Herkes gibi benim de kötü
özelliklerim olduğu kadar iyi özelliklerim de var. Ama ben meditasyon yaparken, kendimi
düşünürken, olumlu niteliklerimi düşünürüm.
Bu beni mutlu ediyor, çünkü meditasyon sırasında enerjimin dikkatini odakladığım yere
aktığını ve onu büyüttüğünü biliyorum.
Bu yüzden zayıflıklarınıza odaklanmayın.Başkalarının zayıflıklarına da odaklanmayın. Ağzınıza
yanlış bir aşı yapmış olursunuz. Meyvasını da siz yemek zorunda kalırsınız. Örnek :
ABD’de bir şirkette, cinsel taciz olaylarıyla ilgili çeşitli sorunlar varmış. Bir eğitmen getirilmiş.
“Şunu yapmalısınız, bunu yapmamalısınız. El sıkışmayın. Şaka yapmayın “ diye tavsiyelerde
bulunmuş. Eğitimin sonunda ‘sorun” ikiye katlanmış. Eğitmen hep sorunlara
odaklandığından, herkes sekse odaklanmış. Sorun gittikçe ağırlaşmış. Bu eğitimden önce karşı
cinse ‘arkadaş’ olarak gören erkekler bile, eğitimden sonra onları ‘kadın’ olarak görmeye
başlamışlar. Sonra başka bir eğitmen çağrılmış. Bu eğitmen şirkette birbirleriyle iyi anlaşan
kadın ve erkekleri araştırmış. Onlara bu iyi ilişkilerin sırlarını sormuş. Saygı gibi olumlu
nitelikleri saymışlar. Eğitim toplantılarında onları konuşturmuş. Başkalarına örnek olmuşlar.
Saygı gibi olumlu niteliklere odaklanmış. Bir süre sonra sorun ortadan kalkmış.
Zayıflıklarınıza kötü yanlarınıza ve sorunlarınıza odaklanarak kişiliğinizi olumlu yönde
değiştiremezsiniz.
Bir kadının çocuğuna dadı bakıyormuş. Dadı çocuğun gün boyunca yaptığı yanlışları bir kağıda
yazıyormuş. Anne eve döndüğünde çocuğun yanlışların ona anlatıyormuş. Bir gün anne
dadıya şöyle demiş:
“Bundan sonra çocuğumun yaptığı doğruları not al.”
7. Şükran Duygusuna Odaklanın.
İkişer kişilik gruplara ayrılın. Her biriniz dört dakika boyunca “Neden kendinizi çok şanslı bir
insan olarak gördüğünüzü” anlatın. Burada sözkonusu olan size piyango çıkması gibi bir şey
değil. Cümleleri şöyle kurun : “Ben kendimi şanslı görüyorum çünkü ben... “.
Bu uygulamadan sonra kim hala kendisi için acı ve üzüntü duyuyor? Hiç kimse. Çünkü şimdi
‘kendimizi iyi hissettirecek’ bir şeyimiz var. Bu bir tutumdur, ‘şükran duyma tutumu.’
Ruhumuz bir yıldız gibi alnımızda parlıyor ve sürekli olarak dalga yayıyor. Eğer kızgın, öfkeli,
endişeli vb. iseniz bu dalgalar ona göre şekilleniyor ve hem çevreyi hem de sizi etkiliyor. Size
geri dönüyor.
Eğer huzurlu, sevgi dolu, mutlu ve şükran duygularıyla dolu iseniz, sizden ‘mutluluk veren’
dalgalar yayılıyor. Hem çevrenizi hem de sizi etkiliyor.
Benzer benzerinki çeker. Eğer çevrenizdeki iyi insanlar için Tanrıya teşekkür ederseniz,
hayatınızda hep iyi insanlar olur. Sübtil / Latif (subtle) düzeyde çalışma yapar, şükran
duygusu duyarsanız olumlu titreşimleri yaratırsınız. Ne kadar fazla olumlu olursanız, o kadar
fazla olumluluk çekersiniz.
Eğer hayatınızdaki olumsuz insanların çokluğundan şikayet ediyorsanız, şunu hep aklınızda
tutun : onları siz çekiyorsunuz. Eğer siz değişirseniz, onlar da ya değişirler, ya çeker giderler,
ya da kalırlar ama artık sizi etkileyemezler.
Size birisi teşekkür ederse, ona daha fazla vermek isterseniz.
Ben Dubai şehrindeyken, Oman’dan gelen insanlara eğitim veriyordum. Onların arasında bir
adam vardı. Söylediğim her şeyi tekrar ediyordu. Kadınlar ona gülüyorlardı. Beş gün boyunca
adam sözlerimi tekrarladı, kadınlar ona güldüler. Ya da beni 7. “Ben Mutluyum”
Düşüncesine Odaklanın.
İnsan Nasıl Mutlu Olur?
Siz mutluysanız, mutlusunuz demektir.Siz bir ruhsunuz (you are spirit). Ruhun temel özelliği,
‘kutsama’dır (bliss, ananda!...). Suyun temel özelliği ‘ıslak’ olmasıdır. İnsan ruhunun
saf/katışıksız haline eğer dokunabilseydiniz, ‘kutsama’ duygusu duyardınız. Kutsama
hissederdiniz. Sadece kendinizi saf ve katışıksız bir ruh olarak hatırlayıp ‘I am’ (Ben...im)
deseniz yeter. Başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok bunun için. Ben bir ruhun hiçbir şeye ve hiç
kimseye ihtiyacım yok. Sonsuz bir güç kaynağı bu. Sadece ‘hatırlamanız’ gerekir. Çünkü
mutsuzluğun bir nedeni de bunu unutmuş olmanızdır.
Mutsuzluğun iki temel nedeni vardır :
Gerçekten kim olduğunuzu unutmanız ve mutluluğu dışarıda aramanız. Meditasyonun özü de
AUM ya da OM’dur. Yani “Ben...im,” (I am) dir.
Yani kendinizi hatırlamanızdır. Bunu ifade etmek için mutluluk (happiness) doğru terim değil.
Kutsama (bliss) doğru terim. Kutsama içsel bir histir. (Bliss is an inner feeling.)
8. Amacınızı Bilin.
Kendinizi tümüyle ‘dolu’ hissettiğinizde, herşeyin üzerinden gelebilirsiniz. Enerjiyle tam
dolduğunuzda, sizden akmaya başlar. Vermeye başlarsınız. Amacınızı artık biliyorsunuz
demektir. Sizin yaşam amacınız nedir? Yaşam amacınızı biliyor musunuz gerçekten?
Sizin gerçek yaşam amacınız ‘paylaşmaktır’ ‘vermektir’. Doğaya bakın. Sadece verir, verir.
Verir ve büyür. Vermeyi bırakırsa ölür. En mutlu insanlar ‘verici’ insanlardır. Şikayet edenler
değil.
Başkalarını kendinizi düşündüğünüzden daha fazla düşünün. Siz ne kadar verirseniz, o kadar
fazla mutluluk hissedersiniz. Prozag, Lityum gibi depresyon ilaçları çözüm değil. Evinizden
çıkın. Temiz havada dolaşın. Deniz kenarına ya da bir parka gidin. Dolaşın. Başkaları için bir
şeyler yapın. Başkaları için yaptığınız küçük şeylerden bile gelir mutluluk. Beşiktaş’ta martıya
simit atın. Küçük şeyler yapın!
Siz bir ışık noktasısınız. Özetlersek :
1. Kendinizi ve başkalarını affedin ve bağışlayın. Geçmişinizi kabul edin.
2. Şimdide yaşayın, anı yaşayın. “Gelecekte şu şu olursa mutlu olacağım” demeyin.
3. Endişelenmeyi bırakın. Değiştiremiyorsanız sabredin.
4. Güçlü olduğunuz özelliklerinize odaklanın.
5. Perspektif ya da bakış açınızı tanıyın.
6. Şükran duyma tutumuna sahip olun.
7. Kendi saf ve katışıksız ‘ruh olma’ gerçeğine ve ‘Ben mutluyum’ düşüncesine odaklanın.
8. Amacınızı bilin. Vermeye başlayın ve sürdürün. ‘İhtiyaç’ içinde olmayacaksınız, ‘Sahip’
olacaksınız, siz verdikçe o büyüyecek.
DRAMA
SOKRATİK DÜŞÜN!
 Öğretmen çalışkanlık değeri için sokratik çalışma tekniğini sınıfa açıklar ve dersin işlenişi
hakkında bilgi verir.
 Sokratik tartışma tekniği üst düzey becerilerin geliştirilmesinde tercih edilmektedir ve
öğrencilerin çok iyi bildiklerinden emin oldukları konu, öğretmen tarafından tekrar gündeme
getirilir ve sorgulanması sağlanır. Buradaki ilke “ bir şey biliyorum, o da hiçbir şey
bilmediğimdir.” Teknik iki basamaktan oluşur. Dolayısıyla ders iki aşamada işlenmelidir.
 İlk basamak ironi (alaysı) basamağıdır. Öğrencilere çalışkanlıkla ilgili bildikleri sorulur.
Konuyla ilgili önce emin oldukları cevaplar verilmesi sağlanmalıdır. Örneğin “Çalışkan olmak
önemli midir? Çalışkan olmak bize ne kazandırır?” gibi sorular yöneltilerek sınıfın konuyla
ilgili emin oldukları bilgiler yoklanır. İroni basamağı için öğrencilerle işlenecek bir ders süresi
yeterli olacaktır. Öğrenciler “çalışkan insanlar her işte başarılı olur.” önermesinde hemfikir
olunca ders sonlandırılır.
 Öğretmen ikinci ders süresinde önce drama grubuna oyunlarını sergilemeleri için süre
verir. Drama grubu oyununu sergiler.
 Drama öğrencilerin daha önceki bildiklerinin sorgulanması için önemlidir. Drama
sergilenmesinden sonra sınıfa sorular yöneltilir. Öğrenciler tembel bir öğrencinin nasıl
başarılı olduğunu sorgular. Başarılı olmak için çok çalışmak gerekmediği üzerinde
yoğunlaşması sağlanır. Bu basamakta uzun süre durulmasına gerek yoktur.
 Daha sonra tekniğin ikinci basamağı olan doğurtmaca (maeutik) basamağına geçilir.
Dramanın ikinci aşaması oynanır. İkinci aşamanın sonunda öğrencilere sorular yöneltilir.
 Çalışkanlık ve tembellik arasında nasıl bir ilişki vardır?
 Çalışkan olmak bir ihtiyaç mıdır?
 Çalışkanlık derecesi neye ve kime göre belirlenir?
 Başarı ve çalışkanlık arasında nasıl bir ilişki vardır?
 Çalışkan olmadan bir işte başarılı olmak mümkün müdür?
 Sadece çalışkan olmak bir işte başarılı olmayı mümkün kılar mı?
gibi sorular yönelterek öğrencilerin konuyla ilgisi düşünceleri tekrar yoklanır. Bu basamakta
öğrencilerin konuyla ilgili bildiklerinin sorgulanması sağlanır. Olumlu ve olumsuz düşünceler
tartışmaya sunulur. Öğrenciler savundukları önermelerin güçlülüğünü sorgulamaya başlar.
 Öğrencilere daha sonra bazı ipuçları verilerek öğrencinin baştaki önermeye dönmesi
sağlanır.
 Sokratik tartışma tekniğinde öğrencilere akıllarını kullanarak doğru önermelerini
kendilerine buldurulmaya çalıştırılır. Bu süreç doğru ve temellendirilebilecek, akla uygun
bilgileri öğrenciler bulana kadar devam eder. Öğretmen bilgiyi öğrencilere buldurur. Kendisi
söylemez; çünkü bu tekniğin dayandığı temel önerme “doğuştan tüm doğru bilgiler insanın
aklında vardır.” Öğretmenin görevi, bu doğruları onun bulmasını sağlamaktır.
DRAMA
Gerçek bir haber olan bu konuyu öğrenciler istedikleri gibi canlandırabilirler. Draması
yapılacak haberde geçen kahramanlar;
John Gurdon ( Nobel ödülünü alan bilim adamı)
John Gurdonun küçüklüğü ( Bilim adamı olmadan önce öğretmenini bunaltan ve onu tembel
olduğuna inandıran çocuk)
Müdür (John Gurdon’ın tembel bir çocuk olduğunu karnesine yazacak kadar buna inanan bir
eğitimci)
Fen öğretmeni (John Gurdon’ın sürekli kötü not alması onu hiç ilgilendirmektedir.)
Sunucu
Not: Drama grubu daha önce hazırlanmalıdır.
DRAMA
1.Bölüm
John Gurdon liseye giden bir öğrencidir. Diğer derslerde olduğu gibi Fen dersinde de başarısız
bir öğrencidir. Fen öğretmeni John’un ders dinlememesinden ve haylaz tavırlarından dolayı
John’u müdüre şikayet eder. Müdür John’un dersteki halini gözlemler ve karnesine bazı notlar
düşer.
John karnesini aldığında düşen not onu şaşırtır. Notta yazılanlar şunlardır.
'' Öğretmenleri gibi bende John’un yetersiz biri olduğunu düşünüyorum. Kendisi bilim adamı
olmak istediğini söylüyor. Ancak çalışması yeterli olmaktan çok uzak. Eğer basit biyolojik
olguları öğrenemiyorsa bir uzman olarak çalışmak konusunda hiçbir şansı yok. Bu, hem
kendisi hem de ona öğretme görevini üstlenenler için sadece vakit kaybı olacaktır. Ayrıca John
Başını belaya sokmak konusunda oldukça başarılı. Öğretmenlerinin kendisine nasihatlerini
ciddiye almıyor. Böyle bir çocuğun ıslah edilmesi imkansız.”
Aradan yıllar geçer…
(Nobel töreninde sahnesi)
Sunucu bilime yaptığı katkılardan dolayı John Gurdon’a teşekkür eder ve Nobel ödülünün
kendisinin kazandığını açıklar.
Gurdon, bilimsel çalışmasında, kurbağalardaki, deri veya bağırsak hücreleri gibi belli bir işlev
için üretilmiş hücrelerin yeni kurbağa hücreleri yaratmakta kullanılabileceğini göster ve bu
çalışması sayesinde 2012Nobel tıp ödülüne layık görülür
Drama 2. Bölüm
John kürsiye çıkar ve kısa ve öz bir açıklama yapar.
“İnandım ve çalıştım. Teşekkürler. ”
Kaynak Haber: Star
Nobel Ödülünü kazanan bilim adamı tembel öğrenciymiş!
2012 Nobel Tıp Ödülü'ne layık görülen John Gurdon'ın, lisede fen dersinden kırık notlar aldığı
ortaya çıktı.
İngiltere'nin seçkin okullarından Eton College'daki müdürü, 1949'da karnesine yazdığı notta,
Gurdon'ın bilim adamı olma hayalleri için, ''oldukça gülünç'' nitelemesinde bulunuyor.
Gurdon'ın bilim sahasında çalışmasının vakit kaybı olacağı değerlendirmesinde bulunan
öğretmeni, ''Çalışması yeterli olmaktan çok uzak. Eğer basit biyolojik olguları öğrenemiyorsa
bir uzman olarak çalışmak konusunda hiçbir şansı yok. Bu, hem kendisi hem de ona öğretme
görevini üstlenenler için sadece vakit kaybı olacaktır'' ifadesini kullanıyor. Öğretmeni, genç
Gurdon'ın pek çok defalar başını belaya soktuğunu ve kulak asmadığını da notlarına ekliyor.
Ancak bilim dünyası genç Gurdon'ın öğretmeninin kendisi hakkındaki değerlendirmelerine
kulak asmamasına çok şey borçlu. İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nde bir süre klasik filoloji
okuduktan sonra zooloji bölümünde karar kılan Gurdon, 1962'de yaptığı, bilim dünyasında
çığır açan çalışmasıyla, Japon Şinya Yamanaka ile 2012 Nobel Tıp Ödülü'ne layık görüldü.
Gurdon, bilimsel çalışmasında, kurbağalardaki, deri veya bağırsak hücreleri gibi belli bir işlev
için üretilmiş hücrelerin yeni kurbağa hücreleri yaratmakta kullanılabileceğini göstermişti.
Gurdon ve Yamanaka'nın çalışmaları, Parkinson ve diyabet gibi hastalıkların tedavisinde
eskisinin yerini alacak yeni dokuların üretilmesi konusundaki çalışmalara temel teşkil ediyor.
KAVRAM HARİTASI-OL OLMA
PROJE
HABERİNİZ OLSUN
 Öğretmen öğrencileri 5-6 kişilik gruplara ayırır.
 Her gruba çalışkanlık konusunun alt başlıklarından olan konuları verir.
Örneğin; eleştirel düşünme, yaratıcılık, azim, cahillik, disiplinsizlik, … vb.
 Her gruba bir hafta süre verir.
 Bu sürede gruplar çevrelerindeki olayları gözlemleme, araştırma ve inceleme
için verilen konu hakkında çalışma yaparlar.
 Konularına uygun bir gazete haberi yazmak için birkaç tane olay bulmaya
çalışırlar.
 Her grup bulduğu haberleri bir hafta süreyle okul panosunda yayınlar ve bu
sürede öğrencilerin panoyu her hafta takip etmelerine teşvik edilir.
 Her hafta konuya göre panodaki gazete haberi değiştirilir.
 Tüm grupların haberi bittikten sonra, öğretmen her öğrenciye bu gazete
haberleri doğrultusunda çalışkanlık değeri ile ilgili bir kompozisyon yazmaları
istenir.
GÖRSEL MATERYAL
YAZILI MATERYAL
KARINCALAR VE ÇALIŞMA SİSTEMLERİ
Bir karıncanın ortalama ömrü 45 ila 60 gündür. Kraliçe karıncaların ortalama yaşam süresi işçi
karıncaların 100 katıdır. Bir kraliçe karınca 30 yıl yaşayabilir. Karıncalar 100 milyon yıldan
uzun süredir dünya üzerinde yaşamaktadır ve gezegenin her yerine yayılmış durumdadırlar.
Dünyanın bilinen en yaşlı karıncası bir amberin içinde korunmuş şekilde bulunmuştur. Adı
Sphecomyrma freyi’dir. (Geleneksel teoriye göre, Homo sapiens (İnsanoğlu) yaklaşık 30 bin
ila 50 bin yıl önce evrim geçirmiştir.)
* Bugün yaşayan tüm karıncaların toplam ağırlığı, yaşayan tüm insanların ağırlığından daha
fazladır.
* Karıncalar kendi vücut ağırlıklarının 20 katını kaldırabilirler. (35 kg. ağırlığındaki 10 yaşında
bir çocuğun bir karıncayla boy ölçüşebilmek için 700 kg. kaldırması gerekir.)
* Dünya üzerinde 35 bin karınca türü mevcuttur.
* Çoğu karınca türü sıcak iklimlerde yaşar.
* Yaklaşık 9.500 karınca türü bilinmektedir. Bilim adamları bunun yaklaşık iki katının henüz
keşfedilmeyi beklediğine inanmaktadır.
* Tüm böcekler arasında en büyük beyin karıncanınkidir. (Bizim sonsuz fikirlere sahip büyük
insan beynimiz aslında memeliler arasında en büyük beyin değildir. Örneğin, bir balinanın
beyni insan beyninin altı katıdır.)
* Bir karıncanın ortalama ömrü 45 ila 60 gündür.
* Bir karıncanın beyninde yaklaşık 250 bin beyin hücresi bulunur. (Bir insanın beyninde 10 bin
milyon beyin hücresi mevcuttur. Dolayısıyla, 40 bin karıncalık bir koloninin toplam beyin
hücresi toplamı bir insanınkine denktir. )
* Bazı karıncalar günde yedi saat uyur. (Normal bir insan günde ortalama sekiz saat uyur.)
* Bir karıncanın dışı sert kabuktandır, buna dış iskelet adı da verilir. (İnsanların ve başka bazı
hayvanların iç iskeleti vardır.)
* En büyük karıncanın uzunluğu 2,54 santimdir. ‘Pekin-Çin’de 2.40’lık bir adam dünyanın en
uzun boylu insanı olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir.)
* En küçük karınca bir milimin onda biri uzunluğundadır.
* Bir karınca kolonisinin nüfusu yüz binlerden milyarlara varabilir. (Dünyanın en kalabalık
nüfusu toplam 1.306,313.812 insanla Çin’dedir.)
* Karıncalar sadece dokunmak değil, koku almak için de antenlerini kullanırlar.
* Karıncanın karnında iki mide vardır. Bir mide yiyeceği kendi için saklar; diğeri ise diğer
karıncalarla paylaşılacak yiyecekleri depolar.
* Karıncaların akciğeri yoktur. Oksijen vücutlarına tüm bedene yayılmış küçük deliklerden
girer; karbondioksit de aynı deliklerden çıkar.
* Tüm böcekler gibi, karıncaların da altı bacağı vardır.
* Karıncalar gri, kırmızı, kahverengi, sarı, mavi ya da mor olabilirler.
* Karıncanın vücudu üç bölümden oluşur: Kafa, gövde, ve metasoma (kuyruk kısmı).
* Karıncalar koloni denen büyük gruplar hâlinde yaşarlar. Her karıncanın kolonide belirli bir
görevi vardır.
* İşçi karıncalar yuvadan çöpü alıp, dışarıya, özel çöplüğe taşımakla görevlidirler.
* İşçi karıncalar dişidir. Koloninin çoğunluğunu dişi karıncalar oluşturur.
* Köle-Yapıcı karıncalar başka karıncaların yuvalarına saldırır ve yumurtalarını çalar. Bu
yumurtalar kırılıp, yavru karıncalar çıktığında kolonide köle olarak çalışırlar.
* Kraliçe karıncaların doğduklarında kanatları vardır. Başka koloniler kurmak için uçup
giderler; sonra kanatları düşer.
* Kraliçe karınca 15 yıla kadar yaşayabilir ve bir kez eşlemesi gerekir.
* Her karınca kolonisinin en az bir, bazen de birden fazla Kraliçe’si vardır.
* Ahşap karıncaları önemli yırtıcı böceklerdir ve geniş bir koloni oldukları takdirde günde
binlerce böcek toplayabilirler.
* Ahşap karıncaları düşmanını ağzını açarak tehdit edebilir.
* Normal şartlarda, Marangoz karıncalar canlı ya da ölü ağaçlarda yuva yapıp, kütükleri ya da
ağaç gövdelerini çürütürler. Öte yandan, yuvalarını evlere, telefon direklerine ve diğer insan
elinden çıkma ahşap yapılara da yapabilirler.
* Yaprak-kesen karıncalar yağmur yağarken yaprak kesmezler, ve keserken şiddetli yağmura
maruz kalırlarsa, yaprakları genellikle yuvanın dışında bırakırlar.
* Petek karıncaları çorak mevsimlerde hayatta kalmak için kayda değer yöntemler
geliştirmişlerdir. Yağmurlar sırasında, bu karıncalar işçilerini su ve nektarla beslerler. Bu
işçiler yiyecek fazlasını sindirim sistemlerinin kursak denen bölümünde depolarlar.
* Karıncaların başlıca düşmanı insanlardır. Yuvalarını ve yaşam ortamlarını yok edip, böcek
ilaçlarıyla onları öldürüyor, hatta bazı yerlerde onları yiyor.
SINIF İÇİ ETKİNLİK
ETKİNLİK ADI: ALTIN SÖZLER
ETKİNLİĞİN SÜRECİ:
 Öğretmen öğrencilere ek-1’deki Altın Sözler kâğıdını dağıtır.
 Öğrencilerden istedikleri herhangi bir sözü seçmeleri ve sözün ışığında bir şiir veya
kompozisyon yazmaları istenir.
 Ders sonunda yazılan şiir veya kompozisyonlar toplanır.
 Öğretmen bir sonraki haftaya kadar bunları okur ve içlerinden en güzel yazılmış 4 tanesini
seçer.
 Bir sonraki hafta derse gelen öğretmen seçtiği yazıları, yazarlarının kim olduğunu
söylemeden sınıfa okur.
 Bu 4 yazı içerisinden en güzelini öğrencilere seçtirir.
 Öğrenciler tarafından seçilen en güzel kompozisyon veya şiirin yazarına, Mümin
Sekman’ın Kişisel Ataleti Yenmek(6,5 TL) adlı kitabı hediye edilir.
 Hediye edilecek kitabın bu olmasına dikkat edilir. Kitap tembelliğe karşı çalışmayı savunan
ve bunu iyi işleyen bir özelliğe sahiptir.
 Etkinlik çalışkanlık üzerine konuşularak sonlandırılabilir
ALTIN SÖZLER
 Kişi kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir. Hz Muhammed (s.a.v.)
 Gençliğe üç öğüdüm var: Çalışın çalışın çalışın. Otto Von Bismark
 Çalışmak, herşeyi fetheder. Virgil
 Hz Peygamber çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları geçindirmeyi, Allah yolunda
cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak, geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur.
Hz Muhammed (s.a.v.)
 En büyük makam, en büyük hak çalışanlara ait olacaktır. Atatürk
 İslam’da çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin
dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür.
Hz Muhammed (s.a.v.)
 İnsan, ancak çalıştığını kazanır. Hz. Mevlana
 Kişinin sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey
istemekten daha hayırlıdır. Hz Muhammed (s.a.v.)
 Basit bir adamın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir adamın tembelliğinden iyidir.
G.Gracian
 Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten
kurtaramazlar. Hz. Ali (r.a).
 Çalışma; sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır. Andre Maurois
 Çalışma uçup gidebilen bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir
alışkanlık. Victor Hugo
 Çalışmak bizi şu üç büyük beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk.
Voltaire
 Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz Muhammed (s.a.v.)
 Dertler için tek bir deva vardır; dünyanın bütün ilaçlarından iyidir; çalışmak. Dale Carnegie
 Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalış. Hz Muhammed
(s.a.v.)
 İçinde çalışma olmayan hayat suçtur. İçinde sanat olmayan çalışma ise vahşiliktir. Victoria
 İnsan çalışmadıkça ne yapacağını kestiremez. Hamilton
 Sakın oturduğunuz yerden? Allah’ım rızkımı ver? Deyip durmayın. Gökten ne altın yağar,
ne de gümüş? Hz. Ömer (r.a).
 Sıkı bir çalışmanın yerini hiç bir şey alamaz. Deha yüzde bir ilham ve yüzde doksan dokuz
terdir. Thomas Alva Edison
KAYNAKÇA
Baran Z., "İlham Veren Başarı Öyküleri" Bilgivizyon Yayınları, İzmir, 2008 Prof.
Korkmaz G., "Ellerim Zil Bacaklarım Trampet \ Çocuklar İçin Etkinlikler", Kök Yayınları, Ankara, Nisan
2009
Karadağ A., "Okul Öncesinde Çoklu Zeka" Kök Yayıncılık, Ankara, Eylül 2009
Yavuz K., "Duygusal Zeka Gelişimi" Timaş Yayınları, İstanbul,2010
Darıca N., "Etkinlik Dünyası", Morpa Yayınları, İstanbul, 2003
MEB Talim Terbiye Kurulu Yayınları
Tokuç H., "Sosyal Beceri Öğretmen Hikayeleri" Oluşum Yayınları, Ankara, 2008
Ertürkmen İ., Nasrettin Hoca Hikayeleri Damla Yayınları, İstanbul, 2012
Türkyılmaz N., Karaköse R., Saydam N., Ulusoy V., UzunS., "Adam Olacak
Çocuklar İçin Öykü, Oyun, Etkinlik Drama," Timaş Yayınları, İstanbul, 2009
www.bizeğitimciyiz.com
www.anaokuluyuz. com
www.eğitimhane.com
www.materyaller.com
http://www.eğitimhane.com
http://www.degerler.org/

Benzer belgeler

MUTLULUĞA GİDEN SEKİZ ADIM - Cengiz Erengil Jillian Sawers`ın

MUTLULUĞA GİDEN SEKİZ ADIM - Cengiz Erengil Jillian Sawers`ın kullanarak tüm karmanı temizleyebilirsin. Yaşamınızda ‘kötü şeyler’ olduğunda, eğer ‘direnç’ göstermezsek bunun bizim için bir ‘karma temizliği fırsatı’ olduğunu düşünürsek, her şeyin asıl nedenini...

Detaylı