karaman`da buğday, mısır, ayçiçeği tarımı ve üretimi

Transkript

karaman`da buğday, mısır, ayçiçeği tarımı ve üretimi
KARAMAN’DA BUĞDAY, MISIR,
AYÇİÇEĞİ TARIMI VE ÜRETİMİ
BUĞDAY TARIMI VE KARAMAN’DA BUĞDAY ÜRETİMİ
1. TANIMI VE ÖNEMİ
Buğday, tek yıllık bir bitki olup, her türlü iklim ve toprak koşullarında
yetişebilecek çok sayıda çok sayıda çeşitlere sahip olması nedeniyle, dünyanın hemen
her tarafında yetiştirilmektedir. Buğday gerek dünyada; gerekse ülkemizde en fazla
üretilen tarım ürünüdür.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ
2.1 İklim İsteği: Buğday genellikle ılık ve serin iklim şartlarında yetişir. Buğday,
gelişmenin ilk devrelerinde (çimlenme, kardeşlenme) yüksek sıcaklıktan hoşlanmaz.
Sıcaklık 5-10 ºC; nisbi nem %60'ın üstünde olursa bitki normal gelişmesine devam
eder. Vegatatif gelişenin ileri devresinde (sapa kalkma) fazla sıcaklık istemez.10-15
ºC'lık sıcaklık, %66 nisbi nem ve az ışık, iyi bir gelişme için uygundur. Buğday yıllık
yağışı 350-1150 mm olan iklim bölgelerinde yetişebilmektedir. Kaliteli ve bol ürün yıllık
yağışı 500-600 mm olan yerlerde veya toprakta bu nemi sağlayacak sulamalarda
alınabilmektedir.
2.2 Toprak İsteği: Buğday derin, killi, tınlı-killi olan ve yeterli organik maddesi
olan fosfor ve kireci bulunan, kumlu tınlı topraklar en iyi buğday topraklarıdır. Toprakta
organik madde arttıkça, buğdayın verimi de artar. Besin maddesi yönünden fakir
topraklarda kaplıca çeşitleri, orta şartlarda ekmeklik çeşitleri, en iyi şartlarda da
makarnalık çeşitleri ekmek daha uygundur.
3.YETİŞTİRME TEKNİĞİ
3.1 Ekim Nöbeti: Bölgemizde kuru ve sulu koşullarda buğday çeşitli kültür
bitkileri ile münavebeye girmektedir.
-Kuru koşullarda:
Buğday-Nadas-Buğday
Buğday-Mercimek-Buğday
Buğday-Mercimek-Arpa
-Sulu koşullarda
Buğday-İkinci ürün-Pamuk
Buğday-İkinci ürün-Sebze
Buğday-İkinci ürün-Yem bitkileri
Buğday-İkinci ürün-Pamuk-Arpa-İkinci ürün
Buğday-İkinci ürün-Mercimek-İkinci ürün
(İkinci ürün: Yerfıstığı, Mısır, Susam, Ayçiçeği vs.)
3.2 Çeşit: Buğday türleri genellikle kaplıca grubu, makarnalık buğdaylar grubu,
ekmeklik buğdaylar grubu olmak üzere 3 guruba ayrılır. Kaplıca gurubu altında
yetiştirilen buğdaylar daha çok hayvan yemi, kısmen de bulgur olarak kullanılır.
3.3 Toprak Hazırlığı
3.3.1 Kuru koşullarda: Bölgemizde kuru koşullarda buğday-nadas veya buğdaymercimek ekim nöbeti uygulanmaktadır. Bu nedenle buğday-nadas sisteminde,
buğday hasadını müteakip hiçbir toprak işlemesi yapılmadan, ekim sahası kışı
geçirdikten sonra, erken ilkbaharda mart ayının ikinci yarısından itibaren toprak uygun
tava geldiğinde soklu pullukla sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow +
tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanır. Buğday-Mercimek hasatından sonra
toprak gölge tavında iken derim sürüm yapılır. Daha sonra sonbaharda diskharrow +
tırmık ve tapan çekilerek tohum yatağı hazırlanmış olur.
3.3.2 Sulu Koşullarda: Sulanan sahalarda buğday genellikle çapa bitkileri ile
münavebeye girmektedir. Bu nedenle sonbaharda ön bitki hasatından sonra, bitki
kalıntıları temizlenmeli veya uygun alet ekipman ile parçalanmalı, bundan sonra döner
kulaklı pullukla derin sürüm yapılıp, toprağa karıştırılmalıdır.
Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin toprağa karıştırılmalıdır.
Daha sonra diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin kırılması sağlanır. Kesekler
kırıldıktan sonra flot çekilerek, tohum yatağı hazırlanır.
3.4 Ekim
Buğday ekimi bölgemizde genellikle 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında
yapılmaktadır. Ekimde geç kalınmamalıdır. Aksi halde kışlık buğdaydan da, yazlık
buğday gibi düşük verim elde edilmektedir. Onun için günlük ortalama ısının 5-8 ºC
etrafında seyrettiği devrede buğday ekimi yapılmalıdır. Kışlık buğdayların 5-8 cm
derinlikte ekilmesi verimin artmasında önemli etkendir. Ekime hazır vaziyetine getirilen
tohum yatağına kuru koşullarda 15-17 kg/da, sulu koşullarda ise 13-15 kg/da üzerinden
mibzerle ekim yapılmalıdır. Ekimden önce tohum mutlaka civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
3.5 Gübreleme
Buğdayda dengeli bir gübreleme yapmak için gübre mutlaka toprak tahlilleri
neticesine göre atılmalıdır. Araştırmalar sonucunda; Bölgemizde buğdaya kuru
koşullarda 6-8 kg/da N, 9 kg/da P2O5, sulu koşullarda ise 16 kg/da N, 13 kg/da P2O5
karşılığı azotlu ve fosforlu gübre verilmesi önerilmiştir. Azotlu gübrenin ilk yarısı ve
fosforlu gübrenin tamamı ekimde, azotun ikinci yarısı ise kardeşlenme başlangıcında
uygulanmalıdır. Azotlu gübre toprak yüzeyine, fosforlu gübre mibzerle banda
verilmelidir.
3.6 Sulama
Buğday bitkisinin suya ihtiyaç duyduğu veya en fazla su tükettiği dönemleri sapa
kalkma, başaklanma ve süt olum dönemleridir. Sapa kalkma Mart sonu, başaklanma
Nisan başı ve süt olumu ise Mayıs başına rastlamaktadır. Buğday öncelikle
başaklanma başlangıcı ve süt olumunda olmak üzere iki kez sulanmalıdır. Ancak
suyun pahalı ve kıt olduğu yer ve durumlarda, bir defa sulamaya olanak verile
biliniyorsa sulama başaklanma başlangıcında yapılmalıdır. Suyun bol olduğu ve kurak
geçen mevsimlerde ise sapa kalkma, başaklanma ve süt olumunda olmak üzere 3 defa
sulanmalıdır. Eğer buğday ekim mevsiminde çıkış için toprakta yeterli nem yoksa ve
mevsim itibariyle kurak geçiyorsa ekimde de sulama yapılmalıdır. Sulamalar toprağın
90 cm derinliği doyuracak şekilde yapılmalıdır. Sulamalara ne zaman su verileceği ise
nem kontrol çubukları ile kontrol edilebilir. Basit bir 08-10 luk demir "T" çubuk toprağa
bastırılınca 30-40 cm girebiliyorsa sulama yeterlidir. Bu kontrol suyun bulunduğu yerde
yapılmalıdır.
3.7 Hastalıkları, Zararları ve Mücadelesi
3.7.1. Buğday Hastalıkları ve Mücadelesi: Bölgemizde en çok rastlanan buğday
hastalıkları; Sürme (kör), pas hastalıkları (sarı pas, kahverengi pas, kara pas), rastık,
kök ve boğaz çürüklüğü ‘dür.
Sürme (kör): Hastalıklı bitkiler sağlamlardan daha kısa boyludur. Daneler
yuvarlağa yakın bir şekil alır. Ezilince siyah bir toz kitlesi ile dolu oldukları görülür.
Dayanıklı çeşit kullanarak, yazlık ekim yapılarak ve ekim öncesinde tohumlar
ilaçlanarak mücadele yapılmaktadır.
Sarı Pas (kınacık): Yapraklar üzerinde sarı, dar, uzunca, birbirine paralel noktalı
çizgiler halinde sap ve başakta meydana gelirlerse de genellikle yaprak ve kavuzlarda
görülür.
Kahverengi Pas: Sarı pastan sonra görülür. Püstülleri kara pasınkinden koyu,
kara pasınkinden daha açıktır. Püstüller dairevi yığınlar meydana getirir.
Kara Pas: En geç görülen pas türüdür. Püstüller rasgele dağılmışlardır.
Püstüllerin üzerindeki epidermisin yırtılması ile bariz olarak tanınır.
Pas Hastalıklarının Mücadelesi:
-Hastalığa dayanıklı çeşitler kullanmak
-Yabancı ot mücadelesi yapmak
-İlaçlı mücadele
Rastık: Hastalıklı buğday, başak çıkarır çıkarmaz görülür. Hastalığa yakalanmış
bitkiler sağlamlardan daha kısa ve zayıf olup, genellikle kardeşlenmezler ve erken
olgunlaşırlar.
Buğdayın başakları çiçek zamanı siyah bir toz kitlesi hastalık etmeni fungusun
sporlarıdır. Bu sporlar rüzgarın etkisiyle etrafa dağılır ve daha sonra geride sadece
başak ekseni kalır.
Mücadelesi:
-Hastalıksız tohum ekilmeli
-Hastalığa dayanıklı çeşitler kullanmak
-Tohum ilaçlaması yapmak
Buğdayda kök ve boğaz çürüklüğü: Daha ziyade buğdaygillere arız olur. Kuru
ziraat yapılan bölgelerde kışlık buğdaygillerde daha çok görülür. Alkali topraklarda
hastalık daha etkendir. En belirgin başaklanma dönemindedir. Bitki vaktinden erken
sararır ve beyazlaşır. Başak dane tutmaz veya daneler cılız kalır. Bazen başak
vermeyebilir. Sap, yaprak ve başakta hızlı bir beyazlaşma görülür.
Mücadelesi:
-Hastalıksız tohum ekilmeli
-Yeterli miktarda azotlu gübre atmak
-Sürüm ve yaz nadası hastalığı azaltır
-Tohum ilaçlaması
3.7.2 Buğday Zararlıları ve Mücadelesi
Süne: Toprak renginde, bazen siyah geniş vücutlu, 11-12 mm uzunlukta 7-8 mm
genişlikte emici bir böcektir. Yaprakları ve daneyi emer.
Mücadelesi: Süne mücadelesi prensip itibariyle 1-3 yaşlı genç nimf döneminde
ilaçlama suretiyle yapılmalıdır.
Kımıl: Süneye benzer, ancak vücudu süneye göre dar ve baş iridir. Vücudun
üstü esmer, sarı ve hafif açık beneklerle bezenmiştir. 4 halkalı bir hortumu vardır.
Buğdayın yapraklarını ve daneyi emer.
Mücadelesi: Kışlamış erginlerde, nimf ve yeni nesil erginlerde olmak üzere iki
dönemde ilaçlama mücadesi yapılmaktadır.
Ekin Balmumu: Ergini, esmer, kırmızı renkte, kanatları açık kahverengi baş ve
thorax esmer veya siyah elytraları kırmızı ortalama 10-15 mm uzunluğunda bir
böcektir. Larvaları buğdayın köklerini yiyerek, erginleri ise hububatın süt olum
döneminde başaklarda kapçık, kavuz ve daneleri kemirerek zararları olmaktadırlar.
Mücadelesi: Ergin çıkışı başladıktan bir hafta sonra m2 de ortalama 14-15 ergin
bulunan tarlalarda başlanmalı ve zarar sona erinceye kadar devam edilmelidir. İlaçlı
mücadele günün serin saatinde erginler uçuşa başlamadan önce yapılmalıdır.
Ekin Güvesi: Ergin küçük bir kelebektir. Zarara sebep olan larvalar koyu sarı
renkli olup, boyları 10 mm kadardır. Larvaları yaprağın içine girerek alt ve üst epidermis
arasındaki parankim dokusunu yiyerek tahribat yaparak, bitkinin özümleme yapmasına
mani olur.
Zarar gören bu kısım dondan zarar görmüş gibi sararır, sonra kurur.
Mücadelesi: Larvalar 6 mm ulaştığı zaman ilaçlı mücadelesi yapılmalıdır.
Ekin Kurdu (Zabrus Sp): Pup olmaya yakın devrede larvaları 30-35 mm boyunda
olup, beyazımsı renktedir. Başa yakın üst seğmentleri koyu kestane, göğüs kısmı ve
ayakları esmer renklidir. Ayaklar kazıcı yapıdadır. Uç kısımlarında tırnaklar yer alır.
Erginlerde baş büyük olup, antenleri içindedir. Renkleri kırmızımsı esmerdir. Zararlının
boyu 14-16 mm'dir. Zabrus larvaları hububat yapraklarının uçlarını yuvalarına çekerek,
bilahare toprak yüzünde yumak şeklinde bir bakiye teşkil eden yaprak sinirleri
kalıncaya kadar yemelerine devam ederler. Bir kökten çıkan yaprakları bitirdikten
sonra diğerlerine geçerler.
Mücadelesi:
Kültürel tedbirler (münavebe), Mihaniki mücadele (Larvaların ilk göründüğü devrede
toprağın bastırılması), Kimyasal mücadele (Tohum ve satıh ilaçlaması) şeklinde
olmalıdır.
Yabancı Otlar: Buğdayda yabancı ot mücadelesi önemlidir. Yabancı ot
mücadelesi yapılmayan alanlarda veriminde % 30'a varan azalmalar tespit edilmiştir.
Buğday ekili sahalarda görülen önemli yabancı otlar: Yabani hardal, sarı ot,
yabani tere, köygöçüren, yabani fiğler, pelemir, ballı baba, yabani gonca, tilki kuyruğu,
sütleğen, peygamber çiçeği, yabani yulaf vb.
Mücadelesi: Yabancı otlar 3-5 yapraklı oldukları devrede ilaçlı mücadele
yapılmalıdır. Buğdayda ise kardeşlenme ile sapa kalkma devreleri arası en uygun
ilaçlama zamanıdır. Münavebe ise yabancı ot kontrolü için en önemli kültürel tedbiridir.
3.8 Hasat, Harman ve Depolanması
Buğday, biçerdöver, tırpan ve orakla hasat edilebilir. Hasat zamanının
seçiminde dane dökme, hasat edilecek üründe su oranı ve makinelerin çalışabilme
durumu göz önüne alınmalıdır. Hasat orak ve tırpanla yapılacaksa sarı olum devresi
uygundur. Biçerdöverle yapıldığında biraz daha geç olarak yapılmalıdır. Biçerdöverle
yapılan hasatta dane su oranı %13-15 arasında olmalıdır. Hasat erken yapıldığında
saplar henüz nemli olduğundan makinenin çalışması ve danelerin kavuzlardan
ayrılması güçleşir. Süt olumunda hasat edilen danelerde 1000 dane ağırlığı düşer ve
danelerde çalıklaşma görülür. Geç hasatta ise, özellikle dane dökülmesi fazla olur ve
dolayısıyla ürün miktarı düşer. Makarnalık buğdaylar geciktirildiğinde dane parlaklığını
kaybeder. Tırpan veya orakla biçilen buğdaylarda harman, harman makinesi (batöz)
veya dövenle yapılır.
Buğday tohumunu yabancı ot tohumlarından, taş veya topraktan arındırmak için
selektörden geçirilmelidir. Bu işlem esnasında tohumluk olarak ayrılanlarında
ilaçlanması sağlanmış olmaktadır.
Buğdayın depolanması (saklanması) : Ambar olarak kullanılacak bina rutubet
almayan kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Bir ton ürün için en az 1.5 m2 alan
hesap edilmelidir. Saklama yerine getirilen buğdayın su oranının %12-14'ün altında
bulunması gerekir. Depo için en iyi ısı derecesi +4 ºC dir. Ambara koyulacak buğdayın
içerisinde yabancı tohum bulunmaması gerekir, çünkü bunların vereceği yaşlık
hububatın kızışmasına neden olur.
4. VERİM VE MALİYET
4.1 Verim
Bölgemizde kuru koşullarda buğday verimini etkileyen en önemli faktör, yıllık
yağışlar ve bunların buğdayın yetişme süresi içerisindeki dağılışıdır. Özellikle Mart ve
Nisan aylarındaki yağışlar o yılki buğday verimini müspet veya menfi yönde
etkilemektedir. Verim üzerinde etkili olan diğer faktörler ise çeşit, gübreleme, bakım,
kültürel işlemler vs. dir. Sulu koşullarda ise sulama zamanı, adedi ve verilecek su
miktarı da verim üzerine etkilidir.
BUĞDAYDA KALİTE
BUĞDAYDA KALİTE ÖZELLİKLERİ:
Hububat (tahıl) adı verilen taneleri unlu bitkiler botanikte buğdaygiller
(Gremineae) familyasına girer. Dünyada en fazla üretilen ve tüketilen hububat çeşidi
buğdaydır. Uluslararası buğday konseyi tarafından yapılan son tahminlere göre 1998
ürünü dünya buğday üretimi 590 milyon ton civarında gerçekleştirilmiştir. Türkiye,
dünya ülkeleri arasında ekim alanı bakımından 7. üretim miktarı bakımından ise 8.
sırada yer almakta ve dünya buğday üretimindeki payı % 3,6 dolayındadır. Ülkemiz
açısından dikkate alındığında gerek ekili arazi, üretim miktarı, ekonomik değer;
gerekse toplumumuzun beslenmesinde başta gelen ekmek, bisküvi, makarna, bulgur
ve tarhana gibi çeşitli ürünlerin ana hammaddesi olan buğday Rize dışında tüm
illerimizde üretilmektedir. Ekim alanı yanında iklim ve toprak koşulları, uygulanan tarım
tekniği ile iyi cins ve nitelikte tohumluk kullanmaya bağlı olarak verim yıldan yıla
değişmektedir. Hububattan işlenmiş madde yapım yöntemlerini HUBUBAT
TEKNOLOJİSİ gösterir. Tarımsal hammaddeler içinde besin maddesi olarak en
önemlisi buğdaydır günümüzde dünya nüfusu günlük enerji gereksiniminin % 60 'dan
fazlasını hububattan özellikle buğday ve pirinçten sağlamaktadır. Hububat içinde
buğdayın başta gelme nedenleri şöyle sıralanabilir.
1- Buğday çeşitli iklim ve toprak koşullarına uyabildiği için dünya yüzünde üzerinde
geniş bir alanda üretilmektedir.
2- Verimi yüksek ve tarımı kolaydır.
3- Depolamaya uygun (su oranı ortalama %12) ve besin değeri yüksektir.
4- Buğday öğütüldüğünde tane ağırlığının 3/4 oranında un elde olunur. Yan ürünler
hayvan yemi olarak kullanılır.
5- Buğday unu su ile yoğrulduğu zaman undaki protein parçacıkları yaş öz gluten
dediğimiz bir madde oluşturur. Gluten hamurun kabarmasını ve kaliteli ekmek yapımını
sağlar. Buğdaydan başka hiçbir hububat çeşidindeki protein öz oluşturmaz.
BUĞDAY KALİTESİNİN BELİRLENMESİNDE KULLANILAN ÖLÇÜLER
Botanik Ölçüler:
--Tr. Aestivum
--Tr. Compactum
--Tr. Durum
--Buğday tanesinin oluşumu ve içine besin depolanması üç aşamada olur.
--Süt olum (Protein birikimi)
--Sarı olum (Nişasta birikimi)
--Fizyolojik olum (Tam olum)
Tarımsal Ölçüler:
--Sürme
--Pas hastalıkları
--Rastık
Fiziksel Ölçüler:
--HI Ağırlığı
--1000 Tane Ağırlığı
--Tanenin şekli ve büyüklüğü
--Tane sertliği
--Renk
--Yabancı maddeler
--Öğütme yeteneği
--Yoğunluk
Kimyasal Ölçüler:
Su miktarı
Kül miktarı
Protein miktarı
Serbest asitlik
Ham elyaf
Teknolojik Ölçüler:
Yaş öz (Gluten) miktarı
Gluten indeks değeri
Sedimantasyon değeri
Düşme sayısı değeri
Un test cihazı
Hamur test cihazı
1.BOTANİK ÖLÇÜLER
Dünyada yetişen 14 buğday türünden yanlızca 3 türün ekonomik değeri vardır. Bu
türler:
42 Kromozomlu tr. aestivum (Ekmeklik)
42 Kromozomlu tr. compactum (Topbaş)
28 Kromozomlu tr. durum (Makarnalık) dır.
Tr. Aestivum: En önemli özelliği bu türe ait buğday unlarının ekmeklik yapımında
diğer türlerden daha uygun olmasıdır. Tane sertliği ve protein miktarı tür içinde geniş
bir şekilde değişmektedir. İklim ve toprak şartları ekmeklik buğdaylarının kalitesi
üzerine önemli etki yapmaktadır. Yazlık veya kışlık ekilir, taneler kırmızı veya beyazdır.
Tr. compactum: Memleketimizde orta Anadolu ve geçit bölgelerinde
ekilmektedir. Kuraklığa dayanıklıdır. Taneleri beyaz tane yapısı yumuşak ve protein
miktarı düşüktür. Bisküvi yapımına müsait olup öz kaliteleri zayıftır.
Tr. durum: Genel olarak yazlık ekilir, kışlık ekilişleri yalnız Akdeniz ülkelerinde
ve Türkiye'de görülmektedir. Dünya ülkelerinde belirli yerlerde yetişir ve isteği çoktur,
kırmızı taneli çeşitleri memleketimizde Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetiştirilmekte
ve bulgura işlenmektedir
Her tür içinde yüzlerce çeşit bilinmekte ve ıslahçılar tarafından geliştirilerek
üretime verilmektedir. Buğday ıslahında önceleri verimlilik, hastalık ve böcek etkilerine
dayanıklılık üzerinde durulurken son yıllarda özellikle buğday kalitesini düzeltme amaç
edinilmiştir. Tanenin kalitesinde çeşitten ileri gelen farklar, ekmeklik buğdaylarda çok
büyük durum buğdayında ise daha azdır.
Buğday tanesinin oluşumu ve içine besin maddelerinin depolanması üç
aşamada gerçekleşir.
Süt olum (Protein birikimi): Besi doku ( Endosperm)'da ilk biriken maddeler
proteinlerdir. 3 - 5 günlük genç endosperm hücrelerinde nişasta hemen hemen hiç
yoktur. Danede depolanan proteinin yaklaşık yarısı, döllenmeden önce sap ve
yapraklarda birikmiş proteinlerden geri kalan, döllenmeden sonra sap ve yapraklarda
oluşarak daneye taşınan proteinlerden ibarettir. Bu proteinler endosperm hücreleri
içinde petek yapı dokusunda bir ağ doku meydana getirirler. Dane en büyük hacmini
alır. Döllenmeden sonra 20 - 25 gün süren bu dönem sonunda danede su oranı %60
dolayında olup dane içi boza kıvamındadır.
Sarı olum ( Nişasta Birikimi): Danedeki su oranı %60'ın altına düştükten sonra
protein birikmesi durur, nişasta birikimi hızla artmaya başlar. Nişasta tanecikleri süt
olum devresinde endospermde oluşmuş bulunan protein ağlarının içini doldurur.
Danede hacim küçülmesi olur ve endosperm balmumu kıvamını alır. 10 - 25 gün süren
bu dönem sonunda su oranı %40'a düşer ve besin maddeleri birikimi durur.
Fizyolojik olum (Tam olum):Danede besin maddeleri birikimi durduktan sonra,
birikmiş maddelerin olgunlaşması sürer kurak ve sıcak bölgede 2 - 3 gün nemli ve kıyı
bölgelerde ise 5 - 10 gün süren bu fizyolojik olum dönemi sonunda dane tohum
özelliğini kazanır, su oranı %18,5 - 33'e düşer. Bu dönemden sonra dane sadece su
kaybeder. Su oranı %14,5 - 13,5’un altına düşünce dane olgun hale gelmiştir. Kurak
bölgelerde danedeki nem oranı %7' ye kadar düşebilir.
2. TARIMSAL ÖLÇÜLER
Tarımsal ölçüler yetiştirici için çok önemlidir. Yetiştiği iklim ve toprak koşullarına
uyma durumu, verimin yüksekliği, hastalık ve zararlılara dayanma gücü başlıca
nitelikleridir. Buğdayda rastlanan bitkisel hastalıkları şöyle sıralayabiliriz.
1. Sürme: Mantari bir hastalıktır ülkemiz buğdayları genellikle bu hastalığa karşı
hassastır. İlaçlanmadan kullanılan tohumlar arasındaki hastalıklı tanelerin
parçalanması ile sporları diğer tanelere bulaşır. Tohumla beraber çimlenen sporlar,
bitki ile beraber büyür ve tanenin içi besin maddeleri yerine sporlarla dolar. Genellikle
ekmeklik buğdaylar üzerinde büyük zararlar yapar. Değirmende eleme sırasında
kolaylıkla ayrılırlar.
2. Pas Hastalıkları: Sarı, kara ve kahverengi pas adı ile anılan üç çeşidi vardır.
Sarı pas yapraklara, kara pas sap ve yapraklara, kahverengi pas ise sap kısmına ve
yaprak ayasına etkilidir. Bitkinin gelişmesini önleyerek % 30 - 40 oranında verimin
düşmesine neden olurlar.
3.Rastık: Mantari bir hastalıktır. Bitki ile beraber büyüyen sporları tane yerine
içerisi rastık sporları ile dolu başak oluşturur. Verimi oldukça düşürür. Değirmende
temizlenme sırasında kolaylıkla ayrılır.
KARAMAN’DA BUĞDAY ÜRETİMİ
Karaman İlimiz stratejik konumu, tarımsal üretimi ve tarıma dayalı sanayisi ile
ülkemizin tarımsal açıdan önemli illerden birisidir. Tarım ve hayvancılık, nüfusunun
%39,7’si tarımda istihdam edilen Karaman için ekonomik açıdan oldukça önemlidir.
Karaman ilinin 885.100 hektarlık yüzölçümünün yaklaşık %39’unu tarım alanları
oluşturmaktadır.
Tarla bitkileri il tarımı açısından önemli bir paya sahiptir. Buğday, arpa, nohut,
mısır, kuru fasulye, ayçiçeği, şekerpancarı ve yulaf bölgede en çok ekilen tarla
bitkileridir. Buğday da Karaman ilimizin %29’ unda makarnalık buğday, %20’ sinde
ekmeklik buğday yetiştirilmektedir.
Ülkemizde üretilen toplam 17,98 milyon tonluk ekmeklik ve diğer buğday
türlerinin % 0,5’ i, üretilen 4,08 milyon tonluk makarnalık buğdayın ise %3,6’sı
Karaman’ da üretilmiştir.
Son olarak Karaman’da tarıma dayalı sanayi işletmelerinde 255 tesisle tahıl, un
ve unlu mamuller üreten işletmeler arasında ilk sırada yer alır.
AYÇİÇEĞİ TARIMI VE KARAMAN’DA AYÇİÇEĞİ ÜRETİMİ
Ayçiçeği ülkemizde ve dünyada yağlık ve çerezlik olarak iki tip olarak yetiştirilir.
Ancak bahçelerde süs bitkisi ve kesme çiçek olarak değerlendirilen tipleri de
mevcuttur. Çerezlik olarak insanların tüketimi ve kuşyemi olarak değerlendirilir. Yağlık
olmayan tipler ise çerezlik olarak adlandırılır ve tohumları çizgili ve iri, yağlık tiplere
göre kalın kabuklu olup, kabuğu çabuk ayrılmaya müsaittir. Bu tiplerden iri olmayanlar
ise, kuşyemi olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında yağlık tiplerden daha düşük
yağ oranına ve test ağırlığına sahiptir. Yağlık ayçiçeği tipleri ise, genelde siyah renkli,
ince kabuklu ve linoleik ve oleik yağ asitleri içeren tiplerdir. Yağlık ayçiçeği taneleri %
38-50 arasında yağ ve % 20 oranında protein içerir.
Ayçiçeği dünyada ve ülkemizde en önemli yağ bitkilerinden biri olup, ülkemizde
çoğunlukla yağlık olarak yetiştirilir. Dünya ayçiçeği üretimi son yıllarda 23 milyon ton
civarında olup, Türkiye üretimde ve ekim alanlarında ilk on ülke arasında yer
almaktadır. Ülkemizde yağlık ayçiçeği üretimi, genelde Trakya-Marmara Bölgesinde
yoğunlaşmış iken, çerezlik üretimi ise, çoğunlukla İç ve Doğu Anadolu Bölgesinde, az
miktarda diğer bölgelerde de ekimi yapılmaktadır.
Ülkemiz yağlık ayçiçeği ekim alanları son yıllarda iklim koşullarına ve uygulanan
fiyat politikalarına bağlı olarak 500-600 bin ha, üretimi de 600-850 bin ton civarında
değişmektedir. Ayçiçeği ekim alanları, mekanizasyona en uygun bitki olması ve fazla
işgücü gerektirmemesi nedeniyle, değişik yörelerde yıldan yıla artmaktadır.
Ayçiçeğinin gen merkezi Kuzey Amerika olup, halen ABD'nin orta kesimlerinde yabani
olarak bulunmaktadır. Ayçiçeği ekonomik bir bitki olarak uzun ve değişik bir tarihçeye
sahip olmakla birlikte, kesin olarak ilk tarımının yapıldığı yer ve zamanı
bilinmemektedir. Yeni dünyada ilk göçlerden önce, Kuzey Amerika Kızılderilileri
tarafından boya hammaddesi olarak kullanılmıştır. İspanyol gezginleri tarafından
1850'lerde Kuzey Amerika'dan toplanan ayçiçeği tohumları, ilk önce İspanya'da
bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Ayçiçeğinin bir yağ bitkisi olarak ilk olarak
Rusya'da üretilmiş ve ardından tüm Avrupa'ya yayılmıştır. II. Dünya savaşından sonra
1945-50li yıllarda, ayçiçeği ülkemize Bulgaristan'dan ülkemize göç eden
vatandaşlarımızın getirdiği tohumlar sayesinde girmiş ve tarımı yapılmaya
başlanmıştır. Ancak esas üretim ve ekim alanı artışı, 1980li yılardan sonra hibritlerin
ülkemize girmesiyle olmuştur. Dünyada ayçiçeği ıslahçılarının geliştirdiği yüksek yağ
içerikli ve tane verimli ayçiçeği çeşitleri, ayçiçeğinde üretim artışına yol açmış ve son
20 yılda geliştirilen hibrit ayçiçeği çeşitleri de, üretimin istenilen düzeye gelmesine
neden olmuştur.
İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
Ayçiçeği, yetişme periyodu boyunca (100 - 150 gün) 2600 - 2850 °C civarında
toplam sıcaklık ister. Derin ve kazık kök sistemine sahip olması nedeniyle, kuraklık,
tuzluluk ve yaşlılık gibi problemleri olan topraklardaki üretim performansı diğer
bitkilerden daha iyidir. Her türlü toprakta yetişmesine rağmen, iyi drenajlı, nötr PH (6,5
- 7,5)'a sahip ve su tutma kapasitesi yüksek toprakları daha fazla sever. Taban suyu
yüksek, asitli topraklardan hoşlanmakta olup, tuzluluğa dayanması ortadır. Ayçiçeğinin
çimlenmesi için en az toprak sıcaklığı 8-10 °C olmalıdır. Bu nedenle ülkemizde genelde
Mart sonu - Mayıs ortası arasında ekimi yapılmaktadır. Ancak Ege, Çukurova ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Haziran ayında ikinci ürün ekimleri de mevcuttur.
Ayçiçeği soğuğa dayanıklı olup, genelde ilk donlardan 4-6 yapraklı devreye kadar zarar
görmez. Ancak ısının -4 °C nin altına düşmesiyle oluşan dondan oldukça fazla etkilenir.
Bu nedenle ayçiçeğinin erken ekilmesinde çok fazla bir problem olmayıp, erken
ekimlerde tane doldurma periyodu daha serin devreye gelmesi nedeniyle, verim önemli
ölçüde artmaktadır.
EKİM VE TOHUMLUK
İyi bir tohum yatağı hazırladıktan sonra, ayçiçeğinde pnömatik mibzerlerle (hava
akışlı taneyi tek tek bırakan) ekim yapılır. Yapılan araştırmalar sonucunda; sonbaharda
soklu pulluk ile sürüm, ilkbaharda kazayağı ve ardından tırmık ile yapılan tohum yatağı
hazırlığı en ekonomik toprak işleme yöntemi olarak belirlenmiştir. Yabancı ot ilaçlaması
için genelde trifluarin terkipli ilaçlar ile ekim öncesi uygulaması yaygın olup, ancak çıkış
öncesi ve sonrası yabancı ot ilaçları da piyasada mevcuttur. Ekim öncesi uygulamadan
sonra mutlaka tırmık veya benzeri bir ikinci sınıf toprak işleme aletiyle toprak
karıştırılmalı ve ilacın toprağa tam olarak yayılması için, ekim 2 gün sonra yapılmalıdır.
Ayrıca yabancı ot mücadelesi için bitkiler 25 - 30 cm. olduğu zaman çapa makinesi ile
ara çapası yapılmalı ve sıra üzerindeki yabancı otlar ise, el çapası ile yok edilmelidir.
Pıtrak, sarmaşık, hardal, köy göçüren, kaz otu, tarla ayrığı, sirken, papatya, darıcan
ayçiçeğinde problem olan önemli yabancı otlardır.
Çiftçiler hibrit seçiminde bir çok kriter göz önüne almalıdır. İlk olarak tohumluğun
fiyatı ve verim potansiyeli dikkate alınmalıdır. Çeşit seçiminde bölgedeki araştırma
enstitülerinin deneme, ilçe ve il tarım müdürlüklerinin yaptığı demonstrasyon sonuçları
ve özel şirketlerin yaptığı verim denemesi sonuçları iyi bir fikir verebilir. Ayrıca çeşidin
bölgede problem olan hastalıklara olan dayanıklılığı da, seçimde önemli bir faktördür.
Genelde çiftçiler tarlaların hasadından sonra, hemen buğday ekimi için toprak
hazırlıklarına başladıkları için, geççi ve çok geççi çeşitleri tercih etmemektedirler. Bu
nedenle çeşitlerin erkenciliği de önemlidir. Yöreye uygun verimli hibrit tohumluğun
seçimi ve tavsiye edilen yöntemlerin kullanılması karlı bir ayçiçeği üretimi için son
derece önemlidir. Ekilecek çeşitlerin yüksek kalitede ve yüksek bir çimlenme yüzdesine
sahip olması, saf ve hastalıklardan ve yabancı ot tohumlarından ari olması, üretim
risklerini azaltır. Hibrit tohumluk, açık döllenen çeşitlere göre, gerek uniform bitkiler
elde edilmesi, gerekse verim açısından belirgin bir üstünlük sağlar. Ayçiçeğinde hibrit
tohumluklar yüksek verim potansiyeline sahip, aynı günlerde çiçeklenip, olgunlaşır ve
aynı kalitede ürün veririler.
Özellikle iklim koşullarının ayçiçeği için uygun olduğu yıllarda bu fark belirgin
olarak ortaya çıkar. Piyasada değişik firmalara ait bir çok yağlık hibrit ayçiçeği çeşidi
bulunmakta olup, seçilecek çeşitte, tablanın biraz eğik olması, yani yere doğru
bakması, kuş zararını ve güneşten kaynaklanan tabla yanıklığını azaltır. Bu nedenle,
bu tip hibrit çeşitler kuş zararının yoğun olarak hissedildiği yerlerde tercih edilmelidir.
Tohum iriliği ve test ağırlığı da verim açısından bir diğer önemli faktördür. Bunun
yanında hibrit çeşidin kendine döllenmesinin iyi olması, arı ve böceklerin eksik olduğu
ortamlarda verimin yüksek olması için mutlaka gereklidir. Ayrıca tohumu satan
şirketlerin teknik destek hizmetlerinin yaygın olması, ekim sonrasında ve yetişme
periyodu sırasında ortaya çıkabilecek problemlerin çözümünde kolaylık sağlayacaktır.
Bir diğer faktör de, çeşidin sap sağlamlığı ve iyi bir kök sistemine sahip olmasıdır.
Çünkü sağlam bir sap, rüzgârlardan aşırı düzeyde etkilenmez.
Özellikle yağışlardan sonra esen aşırı rüzgârlar, bitkilerde yatmalara neden
olmaktadır. Yurt dışında torbadaki tane sayısı ile satılan hibrit tohumluklar, ülkemizde
büyükten küçüğe doğru 1 den 5 kadar (1 en iri, 5 en ince) numaralanmış tohum
iriliklerinde satılır. Özellikle uygun olmayan iklim ve toprak koşullarında, çimlenme
gücünün biraz daha fazla olmasından başka bir avantaja olmayan iri tohumlukların
kullanılması, dekara atılacak tohumluk miktarını arttırdığı için ek bir maliyet gerektirir.
Bu nedenle orta irilikte tohum seçmek ekonomik açıdan uygundur. Ancak tohum
irilikleri açısından firmalar arasında, tam bir uyum da söz konusu değildir. Bunun
yanında tüm hibrit tohumlar mildiyöye karşı ilaçlanmıştır. Yapılan araştırmalar, sıra
arası 70 cm. ve sıra üzerinin 30-35 cm. olduğu bir ekim sıklığıyla sağlanan bir dekarda
4500-5000 civarında bir bitki adedinin, en yüksek verimi verdiğini ortaya koymuştur.
Dekara atılan tohum miktarı, tohum iriliğine bağlı olarak 400 gr/da civarında
değişmektedir. Ayçiçeği topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldıran bir bitki olup,
bu nedenle üst üste ayçiçeği ekiminden kaçınılmalıdır. Bundan dolayı, kurak alanlarda
genelde Buğday-Ayçiçeği ekim nöbeti uygulanır. Sulu alanlarda ise, şeker pancarı,
yem bitkileri ve mısır ekim nöbetine girebilir. Yine ülkemizde ikinci ürün olarak
buğdaydan veya kışlık ekilen diğer ürünlerden sonra ekimi yapılmaktadır.
GÜBRELEME
Tüm yeşil bitkiler gibi, ayçiçeği de büyüme için en az 16 elemente ihtiyaç duyar.
Bunlardan oksijen, hidrojen ve karbon gibi elementleri su ve havadan alır. Azot fosfor
ve kükürt herhangi bir iklim bölgesindeki topraklarda eksikliği bulunabilir. Özellikle
potasyum, kalsiyum ve magnezyum yüksek yağışlı bölgelerde eksikliği görülebilir.
Bunun yanında iz elementlerden demir, manganez, çinko, bakır, molibden, bor ve klor
eksikliği fazla olmamakla birlikte bir çok toprakta görülebilir. Optimum verim için
ülkemiz koşullarında yapılan araştırmalarda 7-8 kg. saf azot (N), aynı miktarda fosfor
ve potasyum yeterli olur.
Ancak sulu koşullarda bu miktarları arttırmak gerekir. Toprak analizi yapılıp
tarlanın besin maddesi içeriği belirtildikten sonra gübre uygulamak son derece
önemlidir. Fakir topraklarda ise, bu besin maddesi miktarının % 80-100'ünü uygulamak
gerekir. Ancak istenilen gübre miktarını vermek arzulanan verimi almak açısından
yeterli değildir. Çünkü toprak nemi, yağış gibi iklim faktörleri verimi etkileyen ve gübre
ile mutlaka olması gereken faktörlerdir. Besin maddesince fakir topraklarda verilen
gübre verimi % 40-60 arasında arttırabilir. Orta besin maddesi kapsamına sahip
topraklarda gübre verime % 10-20 oranında etkiler. Ancak zengin topraklarda gübrenin
etkisi bazı durumlarda kendini gösterir. Çünkü yüksek verim için gerekli besin maddesi
toprakta mevcuttur. Eğer toprakta yeterli miktarda fosfor varsa, 7-8 kg. saf azotu içeren
15-16 kg. üre (% 46 N) veya 25-30 kg. Amonyum Nitrat (%26 N) gübresi serpilerek
karıştırılır ve ardından ekim yapılır. Yine sulama yapılacaksa, azotlu gübre miktarının
tarladaki mevcut orana göre belli bir miktar arttırılıp ikiye bölünerek, üst gübre olarak
çapalamadan önce uygulanması, verimi arttıracak önemli bir uygulamadır. Toprakta
yeterli fosfor yoksa, ekimle birlikte mibzerle tohumun 5 cm yanlarına kompoze
gübrelerden 20-20-0 dan 25-30 kg/da oranında verilmesi yeterli olur. Ancak
gübreleme, gübre deposu olmayan pnömatik mibzerlerde tohum yatağı hazırlama
işlemi yapılmadan önce toprağa serpilmesi ve ardından tarlanın işlenip karıştırılması
şeklinde de yapılabilir.
Genelde Türkiye toprakları potasyumca zengin olması nedeniyle, bu besin
maddesine içeren gübre tavsiye edilmez. Eğer toprakta yeterli potasyum yoksa ve
toprak tahlil sonucu bu besin maddesinin eksikliği belirtiliyorsa ayçiçeği topraktan fazla
miktarda potasyum kaldırdığından, topraktaki mevcut miktara da bağlı olarak, 50 kg/da
oranında 15-15-15 gübresi uygulamak gerekir. Kompoze gübrelerin üzerindeki üç
rakam sırasıyla N-P-K yani Azot - Fosfor - Potasyum besin maddelerinin içerdiği yüzde
oranlarını göstermektedir. Çiftçiler için önemli olan, tarlaya atılan gübrelerin saf madde
olarak miktarlarıdır. Bu nedenle gübre alırken içerdiği saf maddenin fiyatına göre
karşılaştırma yaparak, kg saf besin maddesi ucuz olan gübre tercih edilmelidir.
SULAMA
Ayçiçeği bitkisinin su ihtiyacı, yetişme periyodu boyunca yaklaşık 700-800 mm.
civarındadır. Bu nedenle yüksek ve arzulanan verimi alabilmek için yağışın az olduğu
yıllarda aradaki farkın, sulamaya uygun yerlerde, mutlaka sulama suyuyla verilmesi
gerekir. Toprakta bitkilerin su ihtiyaçları toprak tansiyonemetresiyle ölçülür.
Ayçiçeğinde en hassas devre, çiçeklenme öncesi tablaların oluşmaya başladığı devre
ile süt olum devresi arasıdır. Bu devrede oluşan, suya olan stres, verimde geri
gelmeyecek kayıplar ortaya çıkarır. Özellikle ayçiçeği bitkisinin suya duyduğu ihtiyaç,
çiçeklenme zamanında en üst seviyeye çıkar. Bundan dolayı bu devrelerde yağış
yoksa yüksek verim için ayçiçeği mutlaka sulanmalıdır.
Eğer sulama yapılacaksa, bitkiler 45-50 cm. boyunda bir sulama, tabla teşekkül
ettiği devrede süt ve olum devresinde yapılacak olan birer sulama ile toplam üç defa
su verilmesi verimi % 100 oranında arttırır. Eğer iki sulama yapılacaksa, biri çiçeklenme
öncesinde, diğeri de çiçeklenme sonrasında yapılmalıdır. Eğer tek sulama yapılacaksa
yağışa da bağlı olarak çiçeklenme başladığında yapılmalıdır. Özellikle sulanan
alanlarda dekara atılan bitki sayısını ve verilecek gübre miktarını bir miktarı arttırmak
verim artışı için gerekli diğer faktörlerdir.
HASTALIK VE ZARARLILARI
Ayçiçeğinin ülkemizde en önemli zararlısı orobanş parazitidir. Ancak bu parazite
dayanıklı hibritler piyasada mevcuttur. Bunun yanında ülkemizde bazı yıllarda ve
bölgelerde problem olan diğer hastalıklar ise, ayçiçeği mildiyösü, sap, kök ve tabla
çürüklükleridir. Yazı yağmurlu geçen yıllarda, tabla çürüklükleri (Rhizopus, Botrytis)
yoğun olarak görülmektedir. Ayçiçeğinin en önemli problemlerinden olan ayçiçeği
mildiyösüne karşı ise, hibrit tohumlar Metalaxyl ile ilaçlı olup, hastalık %100 oranında
kontrol edilmektedir.
Ancak özellikle sulu alanlarda ortaya çıkan Sclerotinia kök ve sap çürüklüğüne
karşı dayanıklı çeşit olmayıp, hastalığı yüksek etkin biçimde kontrol eden ilaçlı
mücadelesi de yoktur. Ülkemizde ekonomik zarar eşiğini aşan ayçiçeği zararlıları şu
an için mevcut değildir.
HASAT VE DEPOLAMA
Normal olarak ülkemizde, eğer iklim koşulları uygun olursa, kurak şartlarda
normal verimli bir toprakta 250-300 kg/da civarında bir tane verimi alınabilir. Sulu
şartlarda ise, toprak verimliliğine ve sulama sayısına bağlı olarak tane verimi, 350-500
kg/da arasında değişir.
Ayçiçeği tablasının arkası ve tabla kenarındaki brakte yapraklarının % 50'si
kahverengi renge dönüştüğünde, bitkiler hemen hemen çiçeklenmeden 1 1,5 ay sonra
tane nemi % 35'e ulaştığı zaman fizyolojik olgunluğa erişmiş olur. Ancak hasadın
yapılabilmesi için tablanın, gövdenin ve yaprakların tamamen kahverengi renge
dönüşmüş olması ve tanedeki nem oranının % 9-10'a düşmesi gereklidir. Çünkü
ayçiçeği yağlı tohuma sahip olduğu için yüksek nemde depolandığında, taneler kısa
zamanda kızışır ve bozulur. Bu nedenle hasatta tane neminin % 10'un altında olması
son derece önemlidir.
FİZYOLOJİK OLGUNLUK DÖNEMİ
Buğday hasadında kullanılan biçerdöverler tabla değişiklikleriyle ayçiçeği
hasadına uygun hale getirilebilir. Birinci aşamada tablayı sıra hasadına uygun hale
getirmek gerekir. Bu ekipmanlar sadece tablayı hasat edip, sapını bırakacak şekilde
ayarlanır. % 3 civarında hasat kaybı normal sayılır. Eğer gereğinden fazla hızlı giden
biçerdöverler, hasat sırasında tane kaybına % 15-20 civarında bir kayba sebep olabilir.
Zamanında yapılmayan hasat özellikle bazı çeşitlerde tane dökmeye sebep
olacağından, ayçiçeği hasadı fazla geciktirilmemelidir. Ülkemizde Nisan başı, Mayıs
ortasında ekilen ayçiçeği genelde Ağustos sonu ve Eylül ayında hasat edilir. Ortalama
olarak 120-130 günlük bir yetişme periyodu ister. Bu periyodun uzunluğu yaz
dönemindeki sıcaklığa, yağışı ve nem oranına ve toprak besin maddesi kapsamına
bağlıdır. Uygun bir depolama için tane nemi 10 altında ve taneleri temiz olmalıdır. %
8'in altında ve tane neminde depolanan tohumlarda hastalık ve zararlı faaliyeti devam
edememekte, tane zararlılarının çoğalması ve zararı önlenmektedir. Hasat sonrası %
11-12 civarında depolanan taneler ise sık sık havalandırılmalı, taneler serin tutulmalı,
kızışma önlenmelidir. Fazla miktarda tane çiçekleri ve yaprak ve sap kırıntıları içinde
bulundurulan ambarlar yağ kalitesini düşürmektedir.
KARAMAN’DA AYÇİÇEĞİ ÜRETİMİ
Toplam 58 ilimizde yağlık ayçiçeği üretimi yapılmakta olup 2013 yılında
1.380.000 ton yağlık ayçiçeği üretilmiştir. Ülkemiz genelinde yağlık ayçiçeği verimi ise
ortalama olarak 227 kg / dekar olmuştur.
En fazla üretim 925.469 dekarlık alan ile Tekirdağ ilimizde gerçekleşmiştir. Bu
ilimizi sırası ile 775.385 dekarlık alan ile Edirne, 671.695 dekarlık alan ile Konya ve
593.194 dekarlık alan ile Kırklareli ilimiz sıralamada kendine yer bulmuştur. Karaman
ise 63.592 dekarlık ekimi ve 19312 ton verim ile 16. Sırada yer almaktadır. Ortalama
verim 304 kg/dekar olarak gerçekleşmiştir.
MISIR TARIMI VE KARAMAN’DA MISIR ÜRETİMİ
Mısır tahıllar içerisinde güneş enerjisini en iyi kullanan ve birim alandan en fazla
kuru Madde üreten bir bitkidir. Ülkemiz tarımında önemli bir yere sahiptir. Her türlü Bitki
ile münavebeye girer. Kendisinden sonra ekilen bitkinin verimi genellikle münavebeye
giren diğer tahıllara göre daha yüksektir. Üretilen mısır insan gıdası hayvan yemi ve
endüstride çok sayıda üretimin hammaddesidir. Ülkemizde hayvancılığın gelişmesine
paralel olarak artan karma yem talebi sonucunda yurtiçi talep karşılanamamaktadır.
Günümüzde üretimi yapılan hibrit çeşitler ilk olarak Amerika’da yapılan ıslah
çalışmaları sonucunda elde edilmiş ve 1800’lü yıllarda Avrupa’ya Güney Amerika’ya
Afrika’ya ve Avustralya’ya götürülmüştür.
Ülkemiz mısır üretim alanı 570-600 bin hektar arasında değişmektedir. Bu
üretim alanının %50-60'ında hibrit tohum kullanılmaktadır. Yıllık üretim ise yaklaşık 2,5
milyon ton civarındadır. Ülkemizde hemen hemen tüm bölgelerde az ya da çok mısır
üretilmektedir. Ancak üretimin en fazla yapıldığı bölgeler Karadeniz Akdeniz Marmara
ve Ege Bölgesi dir Üretimdeki artışa rağmen Ülkemizde mısır üretimi ihtiyaca cevap
vermemektedir.
Ülkemizde Kamu kuruluşlarınca öteden beri yürütülen ıslah tohumluk üretimi
faaliyetlerine 1984 yılında özel sektör kuruluşlarıda katılmıştır. Bugün itibarıyla
yüzlerce hibrit mısır çeşidi üretilerek piyasaya sunulmaktadır. Çeşit sayısının çokluğu
mısır üreticilerine seçim şansı yaratmaktadır. Farklı bölgelerdeki tüm üreticiler için en
uygun olarak tanımlanabilecek tek bir çeşit söz konusu olamaz. Her üretici kendi
koşullarına uyan en iyi çeşidi seçmek durumundadır. Çeşit seçiminde olgunlaşma
süresi koçan özelliği yatmaya hastalık ve zararlılara soğuk ve sıcağa dayanıklılık ekim
sıklığına tepki ve verim gibi faktörler dikkate alınmalıdır.
Toprak İstekleri
Mısır tarımı için en uygun Toprak tipi Su tutma kapasitesi besin maddesi
depolaması işlenme kolaylığı iyi drenaj ve havalanma özelliği dolayısıyla siltli-killi
topraklardır. Bunun yanında sahip olduğu dezavantajları en aza indirmek avantajları
iyi değerlendirmek ve gerekli iyileştirme uygulamalarını yapmak koşuluyla diğer toprak
tiplerinde de mısır tarımı yapılabilir.
İklim İstekleri
Mısır ılıman ve tropik bölgelerde tarımı yapılan bir bitkidir. Mısır bitkisinin en iyi
geliştiği bölgeler en az 120 donsuz güne ve ortalama 2100-2200 Günlük Gelişme
Derecesine sahip yörelerdir. Suyun bol ve sıcaklığın ılıman olduğu iklimlerinde en
yüksek verim düzeylerine ulaşılır. Mısır bitkisi 10-11 derecede çimlenmeye
başlayabilir. Toprak sıcaklığı 5-10 cm derinlikte 15derece’ye ulaştığı zaman çimlenme
hızlanır. Mısır bir sıcak iklim bitkisi olmasına rağmen aşırı Sıcaklık isteyen bitki değildir.
38 derecenin üzerinde bir kaç Gün devam eden sıcaklıklar bitkiye zarar verir. Mısır
bitkisinin sıcak gecelerde iyi geliştiği sanılmakla birlikte sıcak ve rutubetli gecelerde iyi
bir gelişme görülmez. Genel olarak mısır için en uygun koşulların soğuk geceler güneşli
günler ve orta sıcaklık olduğu söylenebilir.
Toprak Hazırlığı
Mısır tanesi ılık tavlı iyi havalandırılmış tane ile temas edecek kadar ufalanmış
topraklarda kolay çimlenir. Bunları sağlamak için toprak 15-20 cm derinlikte
işlenmelidir. Ana ürün tarımında bir önceki bitki artıklarının gömülüp çürümesi ve kış
yağışlarının daha iyi depo edilebilmesi için ilk sürümün sonbaharda yapılması iyi olur.
Sonbaharda veya ilkbaharda yapılan bu ilk sürümden sonra diskaro ve tırmıkla toprak
işlenir. Ufalanması sağlanır. Toprakta tavın kaçmaması için sürgü çekilir. İkinci ürün
tarımında üretim sezonun kısa havanın sıcak ve nisbi nemin düşük olmasından dolayı
toprak hazırlığının çabuk tamamlanması tarla tavının kaçırılmadan ekim yapılması
gerekir.
Ekim
Mısır ekiminde önemli konular ekim zamanı ekim derinliği ve ekim sıklığıdır. Ana
ürün mısır tarımında toprak sıcaklığı en az 10 C derece olduğunda ekim yapılabilir. En
ideal ekim zamanı toprak sıcaklığının 13-15 C derece olduğu zamandır. Ana üründe
en ideal ekim zamanı bölgemiz için uzun yıllar iklim ortalamalarına göre Nisan ayının
ortalarıdır. İkinci üründe ise Buğday hasadından sonra Haziran ayı sonu gibi ekim
yapılmalıdır. Ekim derinliği toprak tipine nem ve sıcaklığa bağlı olarak değişmekle
beraber 5-6 cm. olmalıdır.
Ekim Sıklığı
En uygun ekim sıklığı kullanılan çeşide ekim zamanına yetiştirme amacına
yükseltiye iklime sulama miktarına ve toprağın durumuna göre değişir. Sık dikim koçan
bağlamayan bitki sayısını ve yatmayı arttırır tane/sap oranını düşürebilir. Ayrıca sık
dikim yapılan tarlada bitkinin su ve gübre gereksinimi artar. Çok seyrek ekim ise birim
alandan alınan ürün miktarının azalmasına neden olur.
Bitki sıklığı çeşide göre sıra üzeri 18-25 cm sıra arası 70 cm. olacak şekilde
ayarlanmalıdır. Serpme ekimlerde ve ikinci ürün anıza ekimler de % 10 kadar fazla
tohum atılmalıdır.
Bakım
Mısır bitkisinde sulama gübreleme hastalık ve zararlılarla mücadele dışında
önemli diğer bir bakım işlemi yabancı ot kontrolüdür. Mısır bitkisinde ilk 3-5 hafta
yabancı ot kontrolu bakımından kritik bir dönemdir. Araştırma sonuçları boyu 15-20
cm’e ulaşan yabancı otların mısır verimini olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır.
Bitkiler 10-15 cm boya ulaşınca seyreltme yapılır. Seyreltme sırasında ilk çapa
uygulanmalı . İkinci çapa bitkiler 40-50 cm boya ulaştığında boğaz doldurma ve azotlu
gübre verme döneminde yapılmalıdır.
Gübreleme
Mısır verimli topraklarda daha iyi yetiştiği için toprak dengeli bir şekilde
gübrelenmelidir. Gübrelemede toprak tahlili yaptırmak esastır. Eğer toprak tahlili
yapılmamışsa; Dekara 20-25 kg saf Azot 8-10 kg saf fosfor verilmelidir.
Azotlu gübrenin yarısı Fosforlu gübrenin ise tamamı ekimle birlikte Azotlu
gübrenin kalan diğer yarısı bitkiler 40 cm boylandığında gübreli çapa makinesi ile
toprağa verilebilir.
Sulama
Mısır bitkisi yılın en sıcak döneminde yetişen bir bitki olduğundan su tüketimi
fazladır. Ancak bunun yanında mısır tarla bitkileri arasında suyu en etkili kullanan yani
birim su ile en fazla kuru madde üreten bir bitkidir.
İyi bir verim için değişen toprak yapısına göre 3-4 kez sulama yapılmalıdır.
Birinci sulama bitkiler 40 cm ye ulaştığında azotlu gübrelemeyi takiben yapılmalıdır.
Mısırın suya en hassa olduğu dönemler tepe püskülü çıkarmadan bir hafta önce ile
çiçeklenme dönemi ve süt olum dönemidir.
Mısır zararlıları içerisinde ise Bozkurt mısır maymuncuğu mısır kurdu koçan
kurdu sayılabilir.
Hasat Harman
Mısırda hasat olgunluğu tanelerdeki nem oranı ölçülerek tayin edilir. Nem ölçme
olanağının olmadığı durumlarda olgunluk tanedeki değişim gözlenerek anlaşılmaya
çalışılır. Hasat koçan kavuzunun kuruyup mısır tanesinin sertleştiği normal rengini
aldığı tanenin sömeğe bağlandığı yerde siyah leke oluştuğu zaman yapılmalıdır. Mısır
hasat ve harmanında kullanılmak üzere mısır hasat tablalı biçerdöver mısır hasadı için
ayarlanmış Tahıl biçerdöveri ve koçan toplayıcı makineler mevcuttur. Makineli hasadın
mümkün olmadığı durumlarda koçan kabukları elle soyulup koçanlar toplanır tane nemi
düşünceye kadar serende veya açıkta kurutulur taneleri taneleme makinesi ile ayrılır.
Uzun süreli depolama için mısır ürününde rutubet oranı % 13'e düşürülmelidir. Şayet
rutubetli bir şekilde depolama yapılırsa kızışma ve küflenme ile üründe zararlar
meydana gelecektir.Hasat sonrası kurutma koçanların serende kurutulması suni
kurutucularda tanenin kurutulması yada düz bir zeminde güneş altında koçan veya
tanenin kurutulması şeklinde olabilir.
Mısır Yetiştiricilerine Uyarılar
Mısır tarımında erken ekim yapmak iyi ve uygun tohumluk seçmek çeşide uygun
bitki sıklığında yetiştirmek yüksek verim elde etmenin ilk şartıdır.
Mısır Toprakta su göllenmelerine karşı hassas olup drenajı iyi havadar topraklar
tercih edilmelidir.
Bitki sıklığının artması tepe püskülü ve koçan püskülü çıkışını engeller bu durum
tane oranının azalmasına olgunlaşmanın gecikmesine yol açar.
Tepe püskülü ve tozlanma dönemini içeren çiçeklenme döneminde meydana
gelecek su açığı koçanda tane sayısının azalmasına yol açarak büyük ölçüde verim
azalışına neden olur.
Sabahın erken saatlerinde mısır yapraklarında rulo halinde kıvrılma görülürse
mısır hemen sulanmalıdır.
Döllenme sonrası veya süt olumda koçan üstü aksamının kesilmesi verimde
sırasıyla % 33 % 27 azalmaya neden olur.
KARAMAN’DA MISIR ÜRETİMİ
Bundan 5-6 yıl önce Karaman'da mısır ekim alanı 50 bin dekardı. 2013 yılında bu
rakam 200 bin dekarı geçmiştir. Rekolte 220 bin ton civarında. Bu artışın en büyük
nedeni; yemlik mısırın tahıllara göre daha kazançlı bir ürün olması. Tahıldan
umduğunu bulamayan çiftçi, yemlik mısır üretmeye başlamıştır. Mısır, diğer tahıl
ürünlerine göre daha fazla verim vermektedir. Verim, tarlanın durumuna göre dönümde
3 tona kadar çıkabilmektedir.

Benzer belgeler