PDF SAYI 35 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 35 - Hayat Online
35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Dr. D r. Yaþar Bilgin CDU`dan Avrupa Parlamentosu Adayý Seite 1 Orhan HAKALMAZ Bielefeld Stadthalle`de Kalpler Kur`an için attý Sayfa: 21`de 7 Haziran`da yapýlacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için CDU Hessen Eyalet Örgütü, Dr. Yaþar Bilgin`i, 4`üncü sýradan Avrupa Parlamentosu milletvekilliðine aday gösterdi. Dr. Bilgin, merkezi Giessen`de bulunan Türk-Alman Saðlýk Vakfý`nýn baþkanlýðýný yapýyor. Türkülerimiz bizim dinimizden ve kültürümüzden beslenir. Deðerlerimizi ifade eder. Hedef “kamil insan” olmaktýr. Sayfa: 23`te Avrupa`daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar Tel: 0180-3002250 Mahmut Aþkar`ýn 2. kitabý çýktý. Size en yakýn kitapçýdan isteyin. www.okusan.eu Demokratik haklarýmýzý alabilmenin yolu siyasete katýlýmda bulunmak ama SÝYASET GÜVEN VERMÝYOR “Tabut”u Din Dersi Bir Ýhtiyaçtýr Avukat Nalan SÖNMEZ Dr. Þerafettin ONK Ýlhan BÝLGÜ Aile Birleþimi Ýle Alakalý Kalp Krizinden Korunmanýn Yollarý Sýla-i Rahim’iniz bereketli olsun Sayfa 9`da Fazýl’ýn Ýslam Sayfa 29`da Necip Mustafa YENEROÐLU Sayfa 11`de Hacarabýn Serüvenleri 22 Selma ÖZTÜRK Sayfa 25`te Et! M. Salih AYDIN Sayfa 27`de Rahim Sayfa 7`de Sayfa 5`te Sýla-i Mahmut AÞKAR Kendi Modernitesini Gerçekleþtiremeyen Toplumlar Sayfa 37`de Dr. Yusuf IÞIK 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Hacc’ı ve Umre’yi Allah için tamamlayın. (Bakara Sûresi, 196) Seite 2 PEYGAMBERİMİZİ ZİYARETE GİDİYORUZ Hac ve Umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. Allah’dan birşey isterlerse, onlara verir. Af isterlerse, onları affeder. (İbn Mâce) Yaz Tatili Umre dönüşünde aynı biletle Türkiye’de kalma imkanı. YAZ TATİLİ PROGRAMI Bremen/Hannover . . . . . . .25.06 — 09.007.2009 Strasburg/Belçika . . . . . . . .01.07. — 15.07.2009 Düsseldorf/Köln . . . . . . . . . .03.07. — 17.07.2009 Lyon/Paris . . . . . . . . . . . . . . . . . .08.07. — 23.07.2009 Frankfurt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12.07. — 27.07.2009 Hamburg . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .16.07. — 30.07.2009 Berlin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17.07. — 31.07.2009 Amsterdam . . . . . . . . . . . . . . . .22.07. — 05.08.2009 Stuttgart . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30.07. — 14.08.2009 Münih . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .04.08. — 18.08.2009 RAMAZAN PROGRAMI YAZ TATİLİ PROGRAMI Almanya: 1210,- € Almanya dışı: 1310,- € RAMAZAN PROGRAMI Almanya kısa dönem: 1465,- € Almanya Ramazan tümü: 1565,- € Almanya dışı kısa dönem: 1565,- € Almanya dışı Ramazan tümü: 1665,- € FRANKFURT . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 FRANKFURT . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 PARİS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 PARİS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 AMSTERDAM . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 AMSTERDAM . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 LYON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 LYON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 STRASBURG . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 STRASBURG . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 VİYANA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 İSLAM BRÜKSEL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 MİLLÎ GÖRÜŞ ZÜRİH . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009 Hac ve Umre Organizasyonu ZÜRİH . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 TOPLUMU VİYANA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 BRÜKSEL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009 www.igmg.de + 49 22 37 656 310 + 49 22 37 656 311• [email protected] 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 3 editörden Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 3 Sinan AKTÜRK hasbihal Sevgili dostlar! Mayýs ayý içerisinde oldukça güzel geliþmeler oldu bizim için. Altý senedir basýn camiasýnýn içerisinde bölgesel bir gazete olarak çýkan Hayat Gazetesi; bildiðiniz gibi baþlangýçta sadece Hessen Eyaletinde çýkýyordu. Yaklaþýk 3 sene Hessen Eyaletindeki vatandaþlarýmýza hitap eden gazetemiz; gelen deðiþik teklifleri zaman ve zemine göre deðerlendirmeye alarak geniþleme politikasýný belirledi. 3 sene evvel gazetemizin hitap ettiði insanýmýza Hessen Eyaletinden sonra Bavyera Eyaleti de eklenmiþti. Bavyeradaki insanlarýmýzýn da meselelerine eðilen yayýn politikamýz siz kýymetli okuyucularýmýz tarafýndan her daim takdir edildi. Burada özellikle Bavyeradaki okuyucularýmýza ulaþmamýz noktasýnda bizlere yardýmcý olan tüm arkadaþlarýmýza teþekkürü bir borç biliyoruz. 2008 senesi Mayýs ayýnda gazetemiz NRW Eyaletinin bir kýsmýna da hitap etmeye baþlamýþtý. Yaklaþýk bir senelik zaman zarfý içerisinde burada gazetemize olan teveccüh bizleri ziyadesiyle sevindirmiþtir. Özellikle Bielefeld, Paderborn, Osnabrück çevresinde yoðun olarak insanýmýza ulaþan gazetemize insanlarýmýzýn yoðun ilgisi bizlerin çalýþma azmini bir kere daha kamçýladý. Yine burada bizlere her türlü desteklerini esir- Impresium Künye hayat “Hayat”tan haberler gemeyen Kýymetli Murat Ýleri Bey`e teþekkürü bir borç biliyoruz. Sevgili dostlar! Ýþte bu güzel geliþmelerden sonra inþallah gazetemiz Haziran 2009 sayýsý itibariyle iki ayrý baský ile sizlerin karþýsýna çýkacak. Merkez büromuzun bulunduðu Hessen Eyaleti ve Bavyera Eyaleti için ayrý bir baský yapacaðýz. NRW Eyaletindeki yoðun teveccüh sonucu gazetemizi bu eyaletin tümüne ulaþtýrma kararý aldýk ve burasý için de ayrý bir gazete basacaðýz. Yani gazetemiz artýk Hayat Hessen-Bavyera ve Hayat NRW olarak iki ayrý baský ile sizlerin karþýsýna çýkacak. Sevgili dostlar! Biz her daim þu sözü sizlere vermiþtik. Sizlere vereceðimiz bilgileri doðru vereceðimizi, insanýmýzý yanýltan bilgiler olmayacaðýný belirtmiþtik. Bu ay gazetemizi 10.000 trajla basacaðýz. Ýnþallah önümüzdeki ayki gazetemiz iki ayrý baskýda toplam 30.000 traja ulaþacaktýr. Bunun 10.000 adedi Hessen-Bavyera baskýsý için, 20.000 baskýsý ise NRW baskýsý için olacaktýr. Özellikle NRW`de bulunan arkadaþlarýmýz baskýmýzý daha çok sayýda yapmamýz noktasýnda tav- hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Mahmut Aþkar, Sinan Aktürk, Aydýn Ersoy, M. Salih Aydýn siyede bulundular. Ama biz ilk önce bu rakamla çýkmanýn daha uygun olacaðýný düþündük. Yine biliyoruz ki gazetemizin NRW için baþlangýç trajý 20.000 sene sonuna varmadan yetmeyecek ve sayýyý artýrmak mecburiyetinde kalacaðýz. Burada önemli olan daha çok insanýmýza ulaþmak ve insanlarýmýzýn ihtiyaçlarýna cevap vermektir. Buradan hareketle dediðimiz gibi sizlere her daim doðru bildiler vereceðiz. Baþka bazý yerel yayýn organlarýnýn yaptýðý gibi trajýmýzý olduðundan 3-5 misli daha fazla gösterme bedavacýlýðýna düþmeyeceðiz. Sevgili dostlar! Bu bilgilerden sonra biraz da gündeme dair hasbihal edelim. Malumunuz Haziran Ayýnýn 7`sinde Avrupa Parlamentosu Seçimleri var. Bu seçimler en az her ülkedeki yerel ve genel seçimler kadar önemlidir. Buraya seçilecek olan vekiller tüm Avrupa için alýnacak kararlara etki edecek yetkiye sahip olacaklar. Yani her ülke Avrupa Parlamentosunda alýnacak kararlara uymak mecburiyetindedir. Bunun doðal sonucu olarak da eðer bu kararlarda sizlerin de hak sahibi olmanýzý istiyorsanýz tasvip ettiðiniz parti ve adaylarýna oy vererek demokratik hakkýnýzý kullanmanýzý öneriyoruz. Türk toplumu olarak bu tür demokratik çalýþmalara maalesef yeteri kadar müdahil deðiliz. Eðer bu tür demokratik çalýþmalara katýlým saðlanýrsa (seçmen ve seçilen noktasýnda) yarýn öbür gün þikayet etme hakkýna gerek kalmadan haklarýmýzý demokratik yollardan alma sýkýntýmýz olmaz. Pekçok noktada politikalarýný tasvip etmediðimiz CDU Hessen Eyaleti örgütü sevgili Dr. Yaþar Bilgin Bey`i 4. sýradan Avrupa Parlamentosu adayý olarak gösterdi. Pekçok konuda insanýmýzýn meselelerine katkýda bulunan Yaþar Bey`in seçilmesini diliyoruz. Gazetemizin yazarlarýndan sevgili Mahmut Aþkar Bey`in 2. kitabý “Hüseyinleþmek” çýktý. Bu kitabý tüm okuyucularýmýza tavsiye ediyoruz. Þahsen biz bu kitabý bir solukta okuduk. En yakýnýnýzdaki bir kitapçýya giderek kitabý temin etmenizi hatta dostlarýnýza hediye etmenizi tavsiye ediyoruz. Geçtiðimiz günlerde Türkiyemizde 35. sanat yýlýný kutlayan Usta Yönetmen Mesut Uçakan Bey`e de saðlýk sýhhat ve afiyet içerisinde nice 35. seneler diliyoruz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Bölge Temsilcileri Merkez Nürnberg: Erol Ergün Königsbergerstr. 16 Tel: 0157-72176636 61169 Friedberg E-Mail: [email protected] Tel: 06031-162411 Bielefeld: Mehmet Demir Fax: 06031-738644 Tel: 0178-2063526 E-Mail: [email protected] E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.de Osnabrück: Mehmet Yüksel Basýldýðý Yer: Sunprint GmbH Tel: 0176-64627714 . 05411-209791 Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr haber Seite 4 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 4 Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen Tefekkür Konferanslarý 2009 üçüncü programý yapýldý Ý slam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen Tefekkür Konferanslarýnýn 2009`daki üçüncü programý Bad Homburg`da bulunan Bürgerhaus Kirdorf`da düzenlendi. Seçkin bir topluluðun izlediði program Bad Homburg Cemiyetinden Fatihhan Pekdemir`in okuduðu açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Program sunucusu Aydýn Baz kýsa bir bilgilendirme yaptý. Programýn açýlýþ ve selamlama konuþmasýný IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ yaptý. Ateþ tefekkür konferanslarýnda 3. senesinin içerisinde olduklarýný ve þu ana kadar yapýlan tüm programlarýn insanýmýz tarafýndan beðeni ile karþýlandýðýný ve bu beðeni ve isteðin devam ettiði sürece bu programlarýn da devam edeceðini söy- ledi. Programýn misafir hatibi Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öcal; “Eðitimin Önemi ve Eðitim Teknikleri“ konulu sunumunu sinevizyon eþliðinde iki bölüm halinde yaklaþýk 2 saatte anlattý. Salonda iki bölüm halindeki bu iki saatlik süre içerisinde tabiri caiz ise çýt çýkmadý. Böyle olunca da hem hatip ve hem de dinleyiciler programdan oldukça istifade ettiler. Programýn ilk bölümünden sonra yaklaþýk 25 dakikalýk bir mola verildi. Programýn ikinci bölümüne geçildi. Bu bölümde soru–cevap bölümü yapýldý. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öcal izleyicilerin sorularýna cevaplar verdi. Program yine Bad Homburg Cemiyetinden Menderes Koç`un okuduðu kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. IGMG`den ATB`ye taziye ziyareti Hanau`da Yýlmaz Yavuz`la devam Ý slam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Hanau Ýslam Cemiyeti, geçtiðimiz hafta sonu yaptýðý Olagan Genel Kurulunda yeniden baþkanlýða Yýlmaz Yavuz`u getirdi. IGMG Hessen Bölge Baþkaný Meh- met Ateþ ve Ýcra Üyelerinin de hazýr bulunduðu Olaðan Genel Kurula açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþlandý. Yönetimin yaptýðý çalýþmalar ile alakalý sunumlarýndan sonra Divan seçimine geçildi. Eski yönetimin ibrasýndan sonra seçime geçildi. Üyelerin tam mutabakatýyla Yýlmaz Yavuz yeniden baþkan seçildi. Yýlmaz Yavuz teþekkür konuþmasý yaparak yeni icrasýný da açýkladý. IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþin de bir konuþma yaptýðý program cemiyetin verdigi ikram ile sona erdi. Ý slam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölgesinden ATB Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birligine taziye ziyareti yapildi. Geçtiðimiz günlerde Türkiyemizde elim bir helikopter kazasýnda Hakk`ýn rahmetine kavuþan BBP Genel Baþkaný Muhsin Yazýcýoðlu`nun Avrupa`daki gönüldaþlarýndan ve yakýn arkadaþý ATB Genel Baþ- kaný Recep Yýldýrým ve Yönetim Kurulu`na ATB`nin Frankfurt`taki Genel Merkezinde taziye ziyareti yapýldý. IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ ve bareberindekiler yaptýklarý taziye ziyaretinde Recep Yýldýrým`a taziyelerini sundular. Muhsin Yazýcýoðlu için dualarýný ve üzüntülerini bildirdiler. ATB Genel Baþka- ný Recep Yýldýrým da bu ziyaretten duyduðu memnuniyeti dile getirdi: “Tüm insanýmýz tarafýndan sevilen Muhsin Yazýcýoðlu Bey`in vefatý bizleri derinden üzmüþtü. Siz kardeþlerimizin de bu üzüntümüze ortak olmasý bizleri ziyadesiyle sevindirmiþtir. Bu vesile ile Muhsin Yazýcýoðlu Bey`e bir kere daha Allah`tan rahmet diliyoruz” dedi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Dr. Yusuf IÞIK S ýla-i Rahim; akraba ve yakýnlarý ziyaret etme, hallerini ve hatýrlarýný sorma, gönüllerini alma anlamýndadýr. Ýslam`da insanlar arasýndaki iliþkilere önem verildiði gibi özellikle yakýnlardan baþlayarak anne ve babanýn ve sýrayla diðer akrabalarýn ziyaret edilip gözetilmesi de istenen amellerdendir. Kabri Ýstanbul`da bulunan Ebu Eyyube`l-Ensari anlatýyor: Bir adam Hz. Peygambere gelerek; -“Ey Allah`ýn Resulü, beni cennete sokacak bir ibadet söyler misin?” dedi. Resulüllah (s.a.v); -“Allah`a ibadet eder ve O`na ortak hiç bir seyi koþmazsanýz, namaz kýlar, zekat verir ve Sýla-i Rahim edersin” cevabýný verdi. Peygamberimizin bu kadar üzerinde durduðu ve yapýldýðý zaman müslümanlarýn cennete girmelerine sebep olacaðýný haber verdiði Sýla-i Rahim; her türlü hayýr iþlerinde akraba ve yakýnlarýn öncelikle görülüp gözetilmesidir. Gerek ayetlerde, gerek hadislerde, bunun, namaz, zekat gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi, Ýslam`daki önemini göstermektedir. Ýslam bilginleri Sýla-i Rahim`de bulunmanýn vacip olduðu görüþündedirler. Bunun terk edilmesi, yani akraba ve yakýnlarla olan ilgisinin kesilmesi ise, büyük günah sayýlmýþtýr. Cenab-ý Hakk þöyle buyuruyor: -“Allah`tan korkun ve akrabalýk baðlarýný kesmekten sakýnýn” (Nisa: 1) Allah, Peygamberimize akrabanýn görülüp gözetilmesini emrettiðine göre, bunun nasýl yapýlacaðýný iyi bilmek gerekir. Sýla-i Rahim yapmanýn bir kaç derecesi vardýr. Birinci derecesi akrabalarýmýza karþý tatlý sözlü, güler yüzlü olmak, karþýlaþtýðýmýzda selamlaþmayý, hal hatýr sormayý ihmal etmemek, sürekli olarak kendi- Seite 5 leri hakkýnda iyi þeyler düþünmek ve hayýr dilemektir. Ýkinci derecesi, ziyaretlerine gitmek ve çeþitli konularda yardýmlarýna koþmaktýr. Bunlar daha çok bedeni hizmetlerdir. Özellikle yaþlýlarý zaman zaman yoklayarak, yapýlacak iþleri varsa onlarý takip etmek kendilerini sevindirecektir. Sýla-i Rahim`in üçüncüsü ve en önemli derecesi akrabalara mali yardým ve destek saðlamaktýr. Bu yardýmlar herkesten beklenemez. Hasta ve yatalak bir kiþiden akrabasýný ziyaret etmesini istemek anlamsýzdýr. Fakir birisinden de baþkalarýna mali yardýmda bulunmasýný beklemek yanlýþtýr. Zengin bir müslümanýn, sadece ziyaret ve hal hatýr sormakla bu görevi yerine getirebileceði de söylenemez. Zengin bir müslüman için Sýla-i Rahim, yoksul akrabalarýna elinden geldiðince mali destekte bulunmaktýr. Þu halde, yakýnlarý görüp gözetmek deyince, yukarýda belirtilen üç derecedeki yardýmdan hangisine güç yetiyorsa, onun yapýlmasý anlaþýlmalýdýr. Yapabileceði görevi yapmamak müslümaný bu konuda sorumlu kýlar. Ýslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) þöyle buyurmuþtur: -“Her Cuma gecesi insanoðlunun amelleri Allah`a arzolunur: Yalnýz Sýla-i Rahim`de bulunmayanlarýn amelleri kabul olunmaz.” -“Allah`a ve Ahiret gününe iman eden kimse akrabasýný görüp gözetsin.” -“Akrabalýk, arþ`ta asý- hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Sýla-i Rahim et lýdýr. Der ki; Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terkedeni de Allah terketsin.” -“Akrabalýk baðlarýný kesip koparan kimse cennete giremez.” -“Yoksula yapýlan sadaka bir sadakadýr. Bu sadaka akrabaya yapýlmýþsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diðeri sýla-i rahim`dir ki, bu sadaka sayýlýr.” Sýla-i Rahim konusunda dikkat edilmesi gerekli hususlardan birisi de þudur: Ýyilik, karþýlýk bekleyerek yapýlmamalý, sadece görüp gözeten yakýnlara karþý sýla-i rahim`de bulunulmamalý, aksine, unutan, akrabalýk baðlarýný koparanlara karþý da bu görev yerine getirilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle buyuruyor: -“Ýyilik benzeriyle karþýlýk veren kiþi, tam anlamýyla akrabasýný görüp gözetmiþ olamaz. Gercek sýla, kendisiyle ilgisini kesenleri görüp gözetmesidir.” Ýyilik, insanýn her durumunda düþünülmeli ve yapýlmalýdýr. Yoksul ve güçsüz iken iyilik ve yardýmdan söz edip, zengin ve güçlü duruma yükselince baþka türlü davranmak, ahlaka uygun bir davranýþ deðildir. Cenab-ý Hakk þöyle buyuruyor: -“Demek idareyi ve hakimiyeti ele alýrsanýz hemen yeryüzünde fesat çýkaracak, akrabalýk baðlarýný bile parçalayýp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuþ, duygularýný almýþ ve gözlerini köreylemiþtir.” (Muhammed Suresi: 22-23) Kötülüðe karþý iyilik yapmak, müslümanlýðýn üstün özelliklerindendir. Bunda hem iyilik eden için bir nefis eðitimi vardýr, hem de iyilik gören için uyarý, fazilet dersi ve dostluða yönlendirme etkileri vardýr. Onun için müminler hýsým ve akrabalarýna, diðer mümin ve insanlara asla kötülük etmezler, kötülük edenlere de iyilikle karþýlýk verirler. 5 Hz. Ali (r.a)`den rivayete gore; Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur: -“Dünya ve ahiret ahlakýnýn en güzelini sana bildireyim mi? Seninle alakasýný kesenle ilgilenmen, sana engel olana vermen, sana zulmedeni de affetmendir.“ -“Sevdiðinizden vermedikçe `birre` ulaþamazsýnýz” (Ali Ýmran: 92) ayeti gelince, Ebu Talha (r.a), bu yüce dereceye ulaþabilmek için çok sevdiði bir bahçesini Allah yolunda olanlara, yoksullara ve yolda kalmýþlara sadaka olarak vermeyi düþündüðünde, Peygamberimiz (s.a.v): -“Allahü Teala sana karþýlýðýný verecek, sen onu akrabalarýn arasýnda bölüþtür.” buyurmuþtur. Hz. Ebubekir (r.a), kýzý Esma`ya þöyle anlatýyor: Annem beni ziyarete gelmiþti. Resulüllah`a sordum: -“Ey Allah`ýn Resulü, annem bana geldi, fakat kendisi henüz müslüman olmadý. Ona sýla edeyim mi? Resulüllah (s.a.v) buyurdu: -“Evet sýla et.” 35. sayi sayfalar 26.05.2009 6 K utlu Doðum münasebeti ile Bielefeld´de 16 dernek birleþerek bir program düzenledi. Program açýlýþ Kur´an-ý Kerim ve Ýstiklal Marþý ile baþladý. Grup Gülnida´nýn ezgileri ile salavat-ý þerifleri ile salonu coþturan ve hatiplerin gelmesi ile programýn akýþ takdimi Bielefeld Merkez Camii Din Görevlisi tarafýndan yapýldý. 16 dernek hocalarý adýna selamlama konuþmasýný Ýslam Toplumu Milli Görüþ Bielefeld Hicret Camii Din Görevlisi Hasan Hocaefendi yaptý. Konuþmasýnda þunlara deðindi: “Bizleri böyle güzel bir programda bir araya getiren Allah´a hamd-ü senalar olsun. Hepinize can-ý gönülden hoþgeldiniz diyorum. Bu programýn hazýrlanmasýnda görev alan birlik ve beraberliðin en güzelini sergileyen bütün kuruluþlara bütün derneklere teþekkür ederim. Alemlerin Efendisi (s.a.v.) slam Toplumu Milli Görüþ Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan ve beraberindekiler ATB Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliðine taziye ziyaretinde bulundular. Geçtiðimiz günlerde Türkiyemizde elim bir helikopter kazasýnda Hakk`ýn rahmetine kavuþan BBP Genel Baþkaný Muhsin Yazýcýoðlu`nun Avrupa`daki gönüldaþlarýndan ve yakýn arkadaþý ATB Genel Baþkaný Ý 11:45 Uhr Seite 6 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Bielefeld`de ortak Kutlu Doðum Programý buyurdular ki: “kardeþlerime kavuþmayý umut ediyorum” Ashab-ý güzin sorar: “Ya Rasullallah biz senin kardeþlerin deðil miyiz” “hayýr” der “siz benim arkadaþlarým ashablarýmsýnýz”. Allahu Telaya dua ve niyaz ederek isteklerimi sunuyorum. “Allahým senin Habibin için burada toplanan bu kardeþlerimi cennetine koy” diyerek konuþmalarýna son verdi. T.C. Münster Baþkonsolosu adýna Eðitim Ateþesi Ali Çevik, sözlerine þöyle baþladý: “Yeryüzünde hiç bir insan onun kadar sevilmedi, yeryüzüne hiç bir insana onun kadar saygý duyulmadý, yeryüzünde hiç bir insan onun kadar özlenmedi.” diyerek “eðitim konusunda da geleceðimiz açýsýndan çok önem vermeliyiz” diyerek sözü K.Ma- raþ Ýl Müftüsü Bekir Gülce´ye býraktý. Bekir Gülce þöyle konuþtu: “Allah´a O´nun Habibine salat ve selamlar olsun. Bu salonu dolduran Peygamber aþýklarýna hoþgeldin demekten mutluluk duyuyorum ve sizinle birlikte olmaktan ayrý bir heyecan yaþýyorum. Öyle bir salondayýz ki 16 dernek bir araya gelmiþ ve Peygambere olan hasretlerini anlatmak üzere tüm Peygamber severleri buraya davet etmiþler. Hz. Rasulullah´ý seviyorsunuz ve sevginizi belirtmek için böylesine muhteþem bir program hazýrladýðýnýz için ayrýca mutluluk duyuyor ve sizleri kutluyorum” diyerek konuþmasýna son verdi. Minikler Mehteranýnýn sahneye gelmesi ile salon ayrý bir renge büründü ve sunduklarý muhteþem performansý misafirler ayakta alkýþladýlar. Günün hatibi Doç.Dr. Mustafa Karataþ sahneye geldi. Karataþ sözlerini þöyle dile getirdi: “Hamd Cenab-ý Allah´a salat Rasulullah´a selam sizlere olsun deðerli dinleyicilerim! Bir Kutsi Hadiste; “SEN OLMASAYDIN BEN BU ALEMÝ YARATMAZDIM” buyruluyor. Allah Resûlü Muhammed (s.a.v) gerek sözü ile, gerekse yasantisi ile insanlýða örnek olmuþtur. Çalýþma ve gayret konusunda da onun pek çok ibretli sözü mevcuttur. Fakat bu hususta bizzat yaþayarak anlatmak istedikleri, sözlerinden çok daha fazladýr. Çünkü o, yapmadýðýný söylemez; bir þeyi tavsiye veya emretmiþse, muhakkak kendisi tatbik eder Karahan`dan ATB`ye taziye ziyareti Recep Yýldýrým ve Yönetim Kurulu`na ATB`nin Frankfurt`taki Genel Merkezinde taziye ziyareti yapýldý. IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ, IGMG Genel Baþkan Özel Kalem Müdürü Tahir Özdamar ve bareberindekiler yaptýklarý taziye ziyaretinde Recep Yýldýrým`a taziyeleri- ni sundular. Muhsin Yazýcýoðlu için dualarýný ve üzüntülerini bildirdiler. IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan taziye ziyaretinde yaptýðý konuþmada: “Otuz yýllýk dostum ve kardeþim Muhsin Yazýcýoðlu`nun vefatýndan dolayý üzüntümü belirtmek istiyorum. Bir dava ve gönül insaný Muhsin kardeþime Cenab-ý Allah`tan rahmet diliyorum. Ailesi ve sevenlerine sabr-ý cemil niyaz ediyorum.” dedi. ATB Genel Baþkaný Recep Yýldýrým da bu ziyaretten duyduðu memnuniyeti dile getirdi: “Tüm insanýmýz tarafýndan sevilen Muhsin Yazýcýoðlu Bey`in vefatý bizleri derinden üzmüþtü. Siz kardeþlerimizin de bu üzüntümüze ortak olmasý bizleri ziyadesiyle sevindir- haber ve öyle söylerdi. Bu sebeple Resûlullah (s.a.v) her konuda olduðu gibi çalýþma konusunda da en güzel örnek þahsiyeti (üsve-i hasene) temsil etmektedir. Tembellikten Allah’a sýðýnan peygamber Hz. Peygamber (a.s.), boþ duranlarý sevmez, kendisi de boþa vakit geçirmekten son derece endiþe ederdi. Hepinizi O´nun gibi olmaya O´nun gibi yaþamaya ve O´nun gibi çalýþmaya davet ederim. Hýnca hýnç dolan bu salonda anavatan Türkiye´mizden sizlere kucak dolusu selam getirdim. Böylesine birlik ve beraberliðinizden dolayý sizleri kutluyorum. Rabbim emeði geçenlerden ve siz deðerli misafirlerimizden razý olsun.” diyerek konuþmasýný bitirdi. Daha sonra Gütesloh Selimiye Camii Baþkaný Selahattin Çetin yaptýðý birlik beraberlik ve selamlama konuþmasý ve duanýn ardýndan program sona erdi. miþtir. Bu vesile ile Muhsin Yazýcýoðlu Bey`e bir kere daha Allah`tan rahmet diliyoruz” dedi. Muhsin Yazýcýoðlu`nun ruhu için Kur`an okundu. Yapýlan duaya hepbirlikte amin denildi. Daha sonra IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan açýlan taziye defterine duygularýný yazdý. Otuz senelik dostluðun hatýralarý yadedildi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Mahmut AÞKAR T eknolojideki geliþmelerine, ilimde kat ettikleri merhalelerine, düþüncede alabildiðine serbestliðin yanýsýra yetiþen beyinlerine ve gýptayla baktýðýmýz demokratik sistemlerine bir türlü ulaþamadýðýmýz ülkelerin bizde olmayan hangi özellikleri var? Üstün ýrk nazariyesi saçmanýn saçmasý bir iddia idi ki, tarihin sistemler hurdalýðýna atýlýverdi. Din unsuru önemli bir rol oynasaydý, üstünlük sadece ayný dine mensup milletlerde kalmalýydý. Halbuki Budizm ve Hinduizm de dahil, Ýslâm öncesi ve sonrasý çaðlarda medeniyet üstünlüðü tarih boyunca hep el deðiþtirmiþtir. “Müslüman olduðumuz için geri kaldýk” safsatasý da artýk eskisi kadar raðbet görmediði gibi, bu sloganýn arkasýna sýðýnanlarýn da sayýsý giderek azalýyor. Dün, dindarlar geliþmelerin gerisinde kalýyor diye saldýranlar, bugün dindarlar çok ileri gidiyor diye yaygara koparýyorlar. Soðuk Savaþ döneminde en totaliter komünist rejimler ve taraftarlarý bile demokrasiyi, demokratlýðý dillerinden düþürmezlerdi. Bugün dahi bakýyorsunuz, tepeden týrnaða silahlanmýþ ve kanlý devrimi benimsemiþ terör gruplarý bile lafta herkesten çok demokratlýk taslýyorlar. Bazý etnik, siyasî veya dinî gruplar, kendilerine göre baðnaz, aþýrý ve önyargýlý kesimleri ‘hoþgörü’ye davet ederken; herkes için söylermiþ gibi yaparlar ama aslýnda sadece kendileri için müsamahakârlýk ister, daha fazla hak talep ederler. Dar açýdan, tek bir pencereden ve sadece belli bir yöne bakan insan samimi olarak bir dine baðlý olsa da, hiçbir dine mensubiyet þuuru duymasa da, o insanýn ufku dar, tuttuðu yol dar ve din anlayýþý, dine ve gerçek dindara olan bakýþý da dardýr. Dipçik zoruyla gelen sevgi Ýnancýmýzý, çaðdaþlýðýmýzý, demokratlýðýmýzý, milliyetçiliðimizi, etnik Seite 7 hayat [email protected] kökenimizi, mezhep veya tarikatýmýzý ve hatta inançsýzlýðýmýzý bile ideolojileþtirerek kendimizden olmayanlara karþý bir silah gibi kullanýyoruz. Görünürde bizim gibi düþünmeyen, inanmayan, yaþamayan ve siyasî tercihde bulunmayanlara karþý güya son derece hoþgörülü bir tutum sergilemiþ olsak da, hattýzatýnda bu durumu hazmedemiyor ve kabullenemiyoruz. Ýdeolojik bir eðitim çarký, dayatýlan dünya görüþü, zorlanan hayat tarzý, bizi toplum olarak ideolojik dayatmalara karþý ideolojik tepki koymaya zorladý. Farklýlýklarla birlikte yaþamayý resmen unuttuk! Yirminci yüzyýlýn baþlarýnda yýkýlan imparatorluðun enkazý üzerine kurulan cumhuriyet rejiminin tek tip insan ve millet yaratma sevdasý, bizi; “Ya benim olursun, ya kara topraðýn” diyen sevdalýnýn durumuna düþürdü. Dipçik zoruyla gelen sevgi, bizi sevgisizlik ve tahammülsüzlüðe sürükledi. Buna göre; dindar olan çaðdaþ olamaz, modern olan dindar olamaz, milliyetçi olan da demokrat olamazdý. Bunlarýn hiçbirisi bizim gerçeklerimizi yansýtmadýðý gibi, ülkenin yüce menfaatleri bizi, dindar olmasak da dine saygýlý olmaya, farklýlýklarý kabullenen bir vatanseverlik/milliyetçilik anlayýþýna ve samimi bir demokratlýk anlayýþýna zorluyor. Bu üç ana ögeyi herkes (isterse) kendi þahsýyla özdeþleþtirebilir. Dindarýz ama ‘dini dar’lardan deðiliz Bu yeni durum, bizim din ve dindarlýk anlayýþý- Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Kendi Modernitesini Gerçekleþtiremeyen Toplumlar mýzýn, vatan ve millet sevgimizin, demokrasi anlayýþýmýzýn, yaþadýðýmýz dünya þartlarýna göre yeniden tanzim ve tarifini gerektirir. En fazla töhmet altýnda býrakýlan, eleþtirilen kesim dindar olan veya dinî hassasiyetleri önplana çýkanlardýr. Dindar üzerinden dine saldýranlarýn asýl korkusu, kendi ideolojilerine dini rakip görmeleridir. Dindarlýðýn þuurunda olanlar da, kainatý kucaklayan dini, dar beyin kapasitesi ve sýnýrlý bakýþ açýsýna sahip‘dinidar’lara mesafe koyarak, onlarýn uhdesinden dindarlýk kavramýný kurtarabilirler. Millet olarak kendi modernitemizi yaratamadýðýmýzdan, bu konuda mesafe almýþ diðer milletlere hep gýpta ve özentiyle bakýyoruz. Berlin Duvarý’nýn yýkýlmasýndan sonra dünyanýn birçok ülkesinde olduðu gibi Türkiye’de de dondurulmuþ kimlikler, bastýrýlmýþ düþünceler yeniden ortaya çýktý. Türkiye son yýllarda bu konularý þiddetli tartýþmalar ve taraflarýn talepleriyle dolu dolu geçirmektedir. Muhtemelen bu tartýþmalar ve yüzleþmelerin neticesinde Türkiye çok gecikmeli de olsa kendi modernitesini bir çerçeveye oturtmaya baþlayacaktýr. Bizde inanan baðnazlar gittikçe aydýnlanýr ve sayýlarý azalýrken, bir inatlaþma, restleþme neticesi olarak inanmayan baðnazlarýn sayýsý giderek artýyor. Ýnandýðýmýz ve inanmadýðýmýz þeylere kendimizi inandýrmak veya inandýrmamaktan çok, ötekileþtirdiklerimizi ikna etmek, yerine gö- re de onlara karþý saldýrý malzemesi olarak kullanýrýz. Meselâ; ötekisini din adýna veya din için hýrpalar ve fýrçalarken, bunun din ile ne derece baðdaþtýðýna bakmýyor ve o aynayý hiçbir zaman kendimize tutmuyoruz. Ötekisini vataný az sevmekle veya ihanetle suçlarken; bu vatanýn asýl sahibi ve gerçek seveni benim, intibasýný uyandýrýrken, bu vatanýn sizin gibi öz evlatlarýndan birini kendimize düþman kazandýðýmýzý farketmiyoruz. Ötekisine, böbürlenerek asýl demokrat, çaðdaþ benim, derken, ayný ülkenin insanýný ne kadar aþaðýladýðýmýzýn, hakir gördüðümüzün ve böylece çok sevdiðimiz vatana, birlik ve beraberliðini korumaya çalýþtýðýnýz millete asýl ihaneti kendimizin yaptýðýný herhalde anlayamýyoruz. Çaða yön vermek Çaðý yakalayabilmiþ her millet, kendi medeniyet deðerleri üzerine oturttuðu modernleþme (çaðdaþlaþma) sürecini mutlaka millî bünyesine uygun bir tarzda gerçekleþtirmiþtir. Bizim gibi bu evreyi zamanýnda tamamlamamýþ olanlar ise, milletler yarýþýný önde götürenlere yetiþebilmek için onlar gibi olmak ve onlara benzemek için çýrpýnýp dururlar. Bu sürecin evveliyatý, kendi modernitesini yaratamayan Osmanlýlar’a dayandýðýndan vebalin tamamýný Cumhuriyet nesline yüklemek haksýzlýk olur. Cumhuriyet Türkiye’sinin en büyük hatasý ise, ‘bedeli ne olursa olsun’ riskine göðüs gererek giriþtiði modernleþme davasýnda kendi 7 kültürel kodlarý üzerine oturtulmamýþ, medeniyet deðerleriyle örtüþmeyen bir deðiþim sürecinin baþlatýlmýþ olmasýdýr. Habire birçok þeyi sil baþtan baþlamamýzýn sebebini burada aramak gerek. Milletler gibi topluluklar, gruplar, hatta fertler de böyledir: Kendi deðerleriyle mayalanmýþ, kendi karakterine uygun bir çaðdaþlaþma süreci baþlatamayanlar, deðiþim rüzgarlarýnýn önünde oradan oraya savrulur dururlar. Kendi kökleri üzerinde dikelmediklerinden, ana gövdeden koptuklarý veya koparýldýklarýndan, rüzgar hangi yönden kuvvetli estiyse o yöne meyillenir veya sürüklenirler. Ülkemizde seküler, ideolojik laik kesime ilaveten son yýllarda toplumun muhafazakâr kanadýnda da baþgösteren modernleþme olgusundaki çarpýk, tezat ve çeliþkili geliþmeler; hazýmsýzlýðýn, hazýrlýksýzlýðýn ve temelsizliðin göstergesidir. Ulusalcý/Milliyetçi kesimin olduðu kadar Muhafazakâr/Dindar kesimin özünü oluþturan irade, fikrî ve kültürel açýlýmdan, diyalogdan çekiniyor. Halbuki ancak bu yolla önyargýlar, husûmetlikler azalýr, onlarýn yerini dostluklar ve kabullenmeler alýr. Bu çekingenliðin, endiþenin temelinde bize göre iki önemli sebep yatmaktadýr: Bunlardan birisi; kendine güvensizlik, ikincisi ise; vizyonsuzluktur. Sarýldýklarý seküler sistemlerin, ideolojilerinin fos çýkmasýndan ayaklarý boþluða düþenlerin hâlini anlamak mümkün. Ýslâmî bir öze sahip, bu dinin mayasýyla yoðrulmuþ, ilham kaynaðý oradan gelen medeniyet anlayýþýna, dünya görüþüne ne demeli... Yeryüzü secdagâhýmýz, bütün mahlûkatý yaratan Allah ayný zamanda kainatýn da sahibi ve beþer olarak aramýzda yaratýlýþtan gelen renk, ýrk gibi farklýlýklarla birlikte dinî ve kültürel farklýlýklarýmýz da Allah’ýn âyetlerinden olduðu- 35. sayi sayfalar 26.05.2009 8 na göre; niçin kendi ayaklarý üstüne alný açýk, baþý dik durmamak? Þayet asrýn idrakine kendimizden bahsettireceksek, bu ancak telkin ve dayatmalarýn tesirinde kalmadan kendi kültürel þartlarýmýzla örtüþen deðiþimi gerçekleþtirmekle mümkün olabilir. Bizim dindarlýðýmýz içte millî, dýþta milletlerarasý olmayý, alabildiðine hür düþünce ve demokratik sistemi benimsemeyi ve küreselleþen dünyayý kucakla- A vrupa Birliði Eðitim Programlarýndan Yerel Yönetimler hakkýnda proje çalýþmalarý için Dorsten þehrine gelen Konya Meram Ýlçesi Kaymakamý Ýrfan Kenanoðlu ve Konya Selçuklu Ýlçesi Kaymakamý Ali Rýza Çalýþýr ve Konya’nýn deðiþik kurum ve kuruluþlarý üst düzey yöneticileri T.C. Münster Baþkonsolosluðu Eðitim Ataþeliðini ziyaret ettiler. Eðitim Ataþesi Ali Çevik, 15 kiþilik söz konusu heyeti kabulünde Konya þehrimizden gelen misafirlerimizi Münster’de T.C. Baþkonsolosluðumuzda aðýrlamaktan mutluluk duyuyorum dedi. Daha sonra heyete vatandaþlarýmýzýn N RW Eyaletinin en iyi Hauptschule okulu seçilen Münster Coerde Hauptschule’ye T.C. Münster Baþkonsolosluðu ile Münster Esnaf ve Sanatkarlar Odasý yetkilileri okulu ziyaret ederek öðrencilere geleceðin meslekleri hakkýnda bilgiler verdiler. Söz konusu okulun NRW Eyaletinde en iyi Hauptschule seçilmesi dolayýsýyla Okul Müdürü Reiner von Borzyskowski tebrik edildi. Çoðunluðunu göçmen çocuklarýn oluþturduðu okulda deðiþik milletlere mensup öðrencilerin yanýnda Türk çocuklarý da öðrenim görmekte- 11:45 Uhr Seite 8 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir mayý teþvik eder. Bizim dindarlýðýmýz, çaðdaþlaþmadan öte çaðýn önüne geçmeyi, çaðý yönlendirmeyi hedefler. Kendi modernitemizi gerçekleþtirebildiðimiz takdirde; dindarlýk gibi demokratlýk ve milliyetçilik de kendi baþýna ideoloji olmaktan kurtulmuþ olacak. Çünkü kendi modernitesini yaratan (kendi deðerleriyle çaðdaþlaþan) bir millet, gayet tabiî ki oturmuþ bir demokratik sisteme ve anlayý- hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 þa sahip olacak, din unsurunun kendi medeniyetinin þekillenmesinde ve insan hayatýndaki tartýþýlmaz yerini, inansa da inanmasa da, kabullenmiþ ve benimsemiþ olacak ve vatan dediði toprak parçasý üzerinde yaþayan her cins ve türden vatandaþýn milletleþmesini kucaklayacak, onun ortak deðerleri üzerine inþa ettiði medeniyet anlayýþýyla medenileþecek. Siyasî ve entelektüel mücadelemiz bu sefer ideolojiler üzerinden deðil, millî ve milletlerarasý meselelere sunduðumuz çaðdaþ çözümler üzerine olacak. Gelecek sayý için: Teferruatta birtakým deðiþimler yaþamasýna raðmen, özde anavatan Türklerinin karakteristik özelliklerini bünyesinde muhafaza eden Batý Avrupa Türkleri, azýnlýk modernitesini gerçekleþtirme istikametinde kendi engellerini aþamýyorlar. Bu konuda KONYA MERAM ve SELÇUK KAYMAKAMLARI ile KONYA EKÝBÝ T.C. MÜNSTER BAÞKONSOLOSLUÐU EÐÝTÝM ATAÞELÝÐÝNÝ ZÝYARET ETTÝLER genel durumlarý, öðrencilerimizin eðitim durumlarý ile karþýlaþýlan problemler hakkýnda kýsa bilgiler ve istatistiki rakamlarla örnekler verdi. Heyetin Al- manya hakkýnda ve diðer konularda sorduklarý sorularýný cevaplamýþtýr. NRW’NÝN EN ÝYÝ OKULUNA T.C. MÜNSTER BAÞKONSOLOSLUÐUNDAN ZÝYARET dir. Geleceðin meslekleri ve staj yerleri konularýnda ve takip edilecek yöntem- ler hakkýnda bilgi veren Münster Esnaf ve Sanatkarlar Odasý Baþkaný Hans Rath ve okulun öðretmeni Frau Wortberg öðrencilere meslekler konusunda bilgiler verdi. Daha sonra T.C. Müns- dosya son derece kafasý karýþýk, çok baþlý ve plansýz olan Göçmen Türkler, anavatandakilerden daha ürkek, korumacý ve içine kapanýktýr. Açýlýmdan kaybolmayý, deðiþimden asimilasyonu anlayan Batý Avrupa Türkü, biraz da burnunun doðrultusunda kendi kitlesini sürükleyen idarecilerin maðdurudur. Bir baþka yazýmýzda özellikle bu konuyla ilgili düþüncelerimizi sizlerle paylaþacaðýz. Konya grubu adýna konuþan Meram Ýlçesi Kaymakamý Ýrfan Kenanoðlu: “Yurtdýþýnda konsolosluðumuzda bizleri bu sýcak ve samimi karþýlama hepimizi çok mutlu etmiþtir. Burada devletimizin bir temsilciliðinde bulunmak gerçekten gurur verici bir olaydýr. AB projeleri için 10 günlük Almanya ziyaretimiz bizler için son derece verimli geçmektedir. Burada edindiðimiz izlenimleri ve gördüðümüz ve edindiðimiz yerel yönetimlerle ilgili tecrübelerimizi ülkemize taþýyacaðýz.” dedi. Daha sonra heyet Muavin Konsolos Anýl Özge Ulusan’ý da ziyaret ederek görüþmelerde bulundular. ter Baþkonosololsluðu Eðitim Ataþesi Ali Çevik öðrencilerden gelen sorularý cevaplandýrdý. Muavin Konsolos Anýl Özge Ulusan kýsa bir konuþma yaparak öðrencilerin sorularýný cevapladý. Eðitim Ataþeliðince ziyaret edilen ve buradaki öðrencilere bilgilendirme toplantýsý yapýlan Münster Hauptschule Coerde okulu NRW Eyaleti genelinde en iyi birinci Hauptschule seçilmesinden dolayý 10.000 ödül kazanmýþtýr. Ayný okul daha sonra Almanya genelinde yapýlan yarýþmada ise yine Almanya’nýn en iyi 2. Hauptschule seçilerek 10.000. daha ödül kazanmýþtýr. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Seite 9 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ýlhan BÝLGÜ Y az aylarýnda okullarýn tatile girmesi ile birlikte baþlayan güzel ve heyecan dolu telâþý yaþamayan yoktur. Kimimiz izine, kimimiz tatile, kimimiz kafa boþaltmaya ve kimimiz de kafa doldurmaya gitse de, bizim ve çocuklarýmýzýn atalarýnýn memleketini ziyaret etme heyecaný gibi hoþ ve hissiyat yüklü bu hengâme kadar, biz gurbetçileri sevindiren bir baþka sefer hikâyesi bulmak zordur. Sýkýntýlarý göðüsleyerek hazýrlanýrýz bu sefere. Kimimiz anasýný, babasýný, kimimiz dedesini, kimisi evlatlarýný, torunlarýný, yeðenlerini, niþanlýsýný sayýklayýp durur sefer öncesi. Kimisi de kuzenlerini ve kýsacýk sürede bulduðu farklý ama kendilerine benzeyen arkadaþlarýný bulur bu seferde. Bir kýsmý da sadece, sýcak güneþ ve deniz sahillerini hayal eder durur. Kafamýzdaki izin yolculuðu sahnesini deðiþtirerek bir tarihî olayý hatýrlayalým. Rivayet edilir ki, Bizans imparatoru Heraklius Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mektubunu elçi Hz. Dýhye bin Halife elKelbî’den alýp okuduktan sonra Peygamberimiz hakkýnda daha fazla bilgi almak için araþtýrma yapar. Ýmparatorun etrafýndakiler, Gazze’ye gelmiþ olan bir Arap ticaret kervaný bulunduðunu söylediklerinde Heraklius kervanda bulunanlarý huzuruna çaðýrýr: “Sizin içinizde, peygamber olduðunu söyleyen o zata, soyca en yakýn hanginizdir?” diye sorduðunda Ebu Süfyan; “O’na, soyca en yakýn olan benim” diye cevap verir. Heraklius ise “Akrabalýk dereceniz nedir?” diye sorunca; “Amcamýn oðludur” der. Heraklius, birçok soru sonrasýnda asýl sorusunu “O, size ne emrediyor?” diye sorar. Ebu Süfyan þu cümlelerle baþlar cevabýna: “Allah’a ibadet edin, O’na hiç bir þeyi ortak koþmayýn diyor. Ayrýca namaz kýlmayý, sadaka vermeyi, [email protected] iffetimizi korumayý ve Sýlaý Rahim’i emrediyor”. Ebu Süfyan’ýn bu cevaplarý verdiði sýrada Peygamber Efendimiz’e olan düþmanlýðýný bilmeyen yoktur. Ama o, Peygamber Efendimiz hakkýnda yalan da konuþamamýþtýr. Peygamber Efendimizi öldürmek için tuzak kurmalarýna ve günlerce süren yolculuk sonrasýnda Medine’ye tehcir etmelerine raðmen Ebu Süyfan, Efendimiz’in (s.a.v.) en önemli özelliklerini arzederken, “....Allah’a ibadet edin, O’na hiç bir þeyi ortak koþmayýn diyor. Ayrýca namaz kýlmayý, sadaka vermeyi, iffetimizi korumayý ve Sýla-ý Rahim’i emrediyor,” þeklinde tavsif etmeyi de ihmal etmiyordu. Bu tarihî olayý hatýrlayanlar bilir ki, Ebu Süfyan bu konuþma ile uluslararasý bir süper müttefik kazanmayý umuyordu, ama, verdiði cevaplarla kendi konumunu alçaltýyordu. Ve fakat içten içe de gurur duyuyordu o Yüce insanýn bir yakýn akrabasý olmakla. “....ve Sýla-ý Rahim’i emrediyor,” diyordu. hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Sýla-i Rahim’iniz bereketli olsun Ebu Süyfan, kendisini O’na yakýn hissetmese de, Peygamberimiz’in Sýla-ý Rahim ile neyi anlatmak istediðini çok iyi kavramýþ biriydi. Çoðu Müslümanlar olarak bizler, bu kavramý hep, uzakta, yani gurbette yaþadýðýmýzda izinden/geziden fýrsat bulduðumuzda, yakýn akrabalarýmýzýn halini hatýrýný sormak olarak anlarýz. Yanlýþ da deðil hani. Ne var ki, Sýla-ý Rahim aslýnda gurbettekilerin bir görevi deðil sadece. Gurbette olmayanlarýn, yan yana olanlarýn da görevidir. Ýster sýla, isterseniz rahim kelimelerini derinden derine incelediðimizde karþýmýza çýkan manzaranýn ayrýca, sadece yakýn akrabalarýn göz önüne alýnarak bu görevin yerine getirilemeyeceði þeklinde olduðunu görürüz. Gelelim kendi sahnemize. Bizim için Sýla-ý Rahim’in anlamý daha da büyük. Ýnanç, kültür ve gelenek temellerimizin kökleri ve besleyici damarlarý hâlâ orada, o beldelerde. Üstelik hem de tüm mahallîliði ile... Bunun içindir ki, özellikle çocuklarýmýzýn mutlaka büyük camileri ziyaret ederek namazlarýný buralarda cemaatle eda etmeleri, cami kültürünü farklý mimarî özellikleri ile tadabilmeleri önemlidir. Tarihî ve kültürel mekânlarý ziyaret etmeyi, her halde, bu anlamda yapýlacak olan ziyaretleri de bizim için Sýlaý Rahim olarak görmek mümkün olacaktýr. Türkiye’de herkesin bir büyük þehri vardýr. Geldiði kýrsal beldelere ilaveten sýðýnýlan bir yerdir buralar. Ýstanbul’u, Konya’sý, Ýzmir’i, Samsun’u, Trabzon’u, Erzurum’u, Bursa’sý, Antalya’sý, Antep’i hepsi birer yeni sýðýnaktýr. Alýþýla gelen hayat için bir geçit noktasýdýr adeta buralar. Benim için, Ýstanbul böyle bir yerdir. Her ne kadar hayat anlayýþýmýn þekillendiði bir þehir olarak benim gönlümde Ýstanbul yer edindiyse de, çoðumuz için Avrupa ile Türkiye arasýnda bir köprüdür. Böyle köprüler neredeyse hepimiz için vardýr. Gezilecek, görülecek yerlerinin bollu- 9 ðunun yaný sýra, Avrupa’da yaþadýðýmýz hayata benzer özellikler taþýr. Fakat her halde en önemlisi, Eyüp Sultan’ý, Fatih’i, Süleymaniye’si, Sultan Ahmet’i ile bu þehre, bu ülkeye damgasýný vuran inancý temsil eden bu camiler, yükselen kubbe ve minareleri ile ruhumu yeniden diriltiyor. Buralardaki cemaat namazlarý sadece benim deðil, çocuklarýmýn da ruh dünyasýna iþliyor. Yoksa benim için Ýstanbul veya bir baþkasý için baþka bir büyük þehir, sýradan bir gezi hedefi olmaktan öteye gitmez. Þahsen çocuklarýmýn, büyüklerimizi, akrabalarýmýzý ziyaret heyecanýný, bizzat kendimin bu ziyaretlere verdiði önemlerle orantýlý görüyorum. Onlarýn daha ziyade kendi yaþýtlarý ve kendileri ile daha kolay iletiþim kuran akranlarý ile beraber olma arzusunu da normal karþýlýyorum. Çoðumuzun kýrsal kesim kökenli olduðunu göz önünde bulundurarak, köy ve kasabalara yaptýðýmýz ziyaretlerde karþýlarýna çýkan hayat farklýlýðý þokunu da normal karþýlamamýz gerektiðine inanýyorum. Fakat çocuklarýmýzýn hiç de alýþýk olmadýðý ve bir nevi teknik bir farklýlýk olarak görebileceðimiz köy hayatýný ve oradaki þartlarýn bir gerçeklik olduðunu da öðrenmeleri lazým geliyor. Tarlasý, baðý, bahçesi, irili ufaklý evcil ya da vahþî hayvanlarla, örneðin, ineði, keçisi, koyunu, atý, eþeði ve her türlü böceði ile tabiatýn tam içindeki bir hayat; susuzluðu, elektriksizliði ve alýþýlmýþ oyunlarýn yoksunluðu onlara sýkýcý geliyor. Oradaki ocuklarýn ya da tanýmadýklarý komþularýn çekingen ve meraklý ilgisi, gönüllerinin ta derinliklerinden gelen katýksýz samimiyetleri de çocuklarýmýzý rahatsýz edebiliyor. Ýþte bu farklý hayat biçimini anlatmak ve anlamlandýrmak görevi bizimdir. Tabiî dir ki, eðer kendimiz bu hayatý anlamlandýramýyor ve küçümsüyor isek, çocuklarý- 35. sayi sayfalar 26.05.2009 10 mýza anlatmamýz ve anlamlandýrmamýz mümkün deðildir. Bu farklý hayatý gören çocuklarýmýzýn illâ da büyük þehirler diye tutturmasýna ve sýla sevgisinin büyük þehirlerdeki Avrupa hayatýna benzer veya zaman zaman denk hayatýna devam etmesine anlayýþla bakmak doðru olmakla birlikte, ayný þeyin kendimiz için geçerli olup olmadýðýný da göz önüne getirmeliyiz. Acaba, çoðu zaman, çocuklarýmýz adýna uydurduðumuz bu bahaneyi, kendimizin seslendirme, dillendirme cesareti gösteremediðimiz için mi, çocuklarýmýzýn bu isteklerine hemen boyun eðiyor, kendi duygularýmýza onlarýn arzusunu kalkan gösteriyoruz diye de düþünmemiz gerekiyor. Sýla-ý Rahim’inizin bereketli olmasý dileði ile. Möge unser “Silâ-i Râhim” gesegnet sein Mit den näherrückenden Schulferien beginnt auch die hastige Zeit der Reisevorbereitungen, der sich wohl kaum jemand entziehen kann. Der eine begibt sich auf eine Reise, der andere möchte nur mal abschalten; während sich der Kopf des einen füllt, leert sich der des anderen. Aber für uns und unsere Kinder, die wir im Ausland leben, gibt es keine erfreulichere Reise, als die aufregende und emotional beladene Reise in das Land unserer Väter. Mit viel Anstrengung wird diese Reise vorbereitet. Vor der Reise kann der eine nur noch an seine Mutter, seinen Vater oder seinen Großvater denken. Ein anderer vermisst seine Kinder, Enkel, und Nichten oder hat nur noch seine Verlobte im Sinn. Ein anderer findet in der kurzen Zeit des Urlaubs einen Vetter oder lernt einen Freund kennen, der völlig verschieden ist, aber einem doch irgendwie ähnlich ist. 11:45 Uhr Seite 10 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Wieder ein anderer träumt nur von der warmen Sonne und den Meeresstränden. An dieser Stelle soll die gedankliche Reise unterbrochen und an ein historisches Geschehnis erinnert werden. Es wir überliefert, dass der byzantinische Herrscher Herakleios, als er das Schreiben des Gesandten Gottes durch dessen Botschafter Dihja bin Chalîfa al-Kalbî überreicht bekam und las, noch mehr über Muhammad (saw) in Erfahrung bringen wollte. Als man ihm mitteilte, dass sich eine arabische Handelskarawane in Gaza befand, rief er diese zu sich und fragte: „Wer unter euch ist dem, der sich als Prophet ausgibt, verwandtschaftlich am nächsten?” Abû Sufjân antwortete: „Ich stehe ihm verwandtschaftlich am nächsten.” Daraufhin fragte Herakleios: „Wie nah ist eure verwandtschaftliche Beziehung?”, worauf Abû Sufjân antwortete: „Er ist der Sohn meines Onkels.” Nachdem Herakleios noch viele weitere Fragen gestellt hatte, kam die eigentliche Frage: „Was verlangt er von euch?” Die Antwort Abû Sufjâns beginnt mit folgenden Worten: „Er sagt, wir sollen nur Allah anbeten und ihm nichts an die Seite stellen. Außerdem sollen wir Gebete verrichten, Almosen geben, unsere Keuschheit bewahren und unsere verwandtschaftlichen Beziehungen (Silâ-i Rahîm) aufrecht erhalten.” Es gab niemanden, der nicht von der Feindschaft, die Abû Sufjân, der diese Fragen beantwortete, gegenüber dem Gesandten Gottes wusste. Aber trotzdem hat er bezüglich des Gesandten Gottes keine Lügen erzählt. Trotz des Mordversuches an dem Gesandten Gottes und der tagelangen Belagerung Medinas unterlässt Abû Sufjân es nicht dessen wichtigste Eigenschaften mit „...Er sagt, wir sollen nur Allah anbeten hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 und ihm nichts an die Seite stellen. Außerdem sollen wir Gebete verrichten, Almosen geben, unsere Keuschheit bewahren und unsere verwandtschaftlichen Beziehungen (Silâ-i Rahîm) aufrecht erhalten.” zusammenzufassen. Wer sich an dieses Ereignis erinnert, weiß, dass Abû Sufjân die damalige Supermacht als Verbündeten gewinnen wollte, sich aber durch seine Antworten nur erniedrigt hat. Tief im inneren jedoch war er auch stolz ein naher Verwandter dieses erhabenen Menschen zu sein. „Außerdem sollen wir ... unsere verwandtschaftlichen Beziehungen (Silâ-i Rahîm) aufrecht erhalten.” Auch wenn sich Abû Sufjân ihm nicht sehr nahe fühlte, wusste er genau, was der Gesandte Gottes mit Silâ-i Rahîm meinte. Wie die meisten Muslime verstehen wir, die wir im Ausland leben, unter diesem Begriff das Besuchen von nahen Verwandten, sofern wir Gelegenheit dazu finden. So verkehrt ist das auch nicht. Jedoch ist Silâi Rahîm nicht nur eine Pflicht derjenigen, die im Ausland leben, sondern auch derjenigen, die zusammen, Tür an Tür, leben. Sowohl die Untersuchung des Begriffs Sila als auch des Begriffs Rahîm lassen uns erkennen, dass nicht nur nahe Verwandte zu denen gehören mit denen die Beziehungen aufrecht erhalten werden sollen. Zurück zu unserer Szene... Für uns ist die Bedeutung von Silâ-i Rahîm noch größer. Die Wurzeln unseres Glaubens, unserer Kultur und unserer Tradition sind immer noch dort, in diesen Gebieten; obendrein mit all seinen Örtlichkeiten. Deshalb ist es besonders für unsere Kinder von großer Bedeutung große Moscheen zu besuchen und dort das Gebet in der Gemeinschaft zu verrichten, die Moscheekultur zu erle- ben und verschiedene bauliche Besonderheiten zu sehen. Historisch und kulturell bedeutende Orte zu besuchen, ist für uns, aus dieser Perspektive gesehen, auch eine Art von Silâ-i Rahîm. In der Türkei hat jeder eine große Stadt. Neben den ursprünglichen ländlichen Gebieten sind diese Städte zusätzliche Unterschlupfsorte. Istanbul, Konya, Izmir, Samsun, Trabzon, Erzurum, Bursa, Antalya oder Antep sind allesamt neue Zufluchtsorte. Für das alltägliche Leben sind solche Orte quasi Orte des Durchgangs. Für mich ist Istanbul ein solcher Ort. Während Istanbul, als die Stadt, in der sich meine Lebensauffassung geformt hat, einen Platz in meinem Herzen hat, ist sie für die meisten Menschen eine Brücke Zwischen Europa und der Türkei. Solche Brücken hat beinahe jeder von uns. Abgesehen davon, dass es eine Vielzahl zu besuchender und besichtigender Orte gibt, ähnelt das Leben im Allgemeinen unserm Leben in Europa. Aber das wahrscheinlich wichtigste sind Moscheen wie Eyüp Sultan, Fatih, Süleymaniye oder Sultan Ahmet, Wahrzeichen nicht nur der Stadt, sondern des ganzen Landes und Repräsentanten des Glaubens, die mit ihren emporsteigenden Kuppeln und Minaretten meinen Geist widerbeleben. Die gemeinschaftlichen Gebete in diesen Moscheen beeinflussen nicht nur mich, sondern auch meine Kinder. Andernfalls wäre Istanbul für mich nur das Ziel eines Ausflugs, so wie es bei anderen Städten der Fall ist. Die Aufregung meiner eigenen Kinder vor dem Besuch unserer Verwandten sehe ich jedenfalls im Verhältnis zu meiner Einstellung und der Bedeutung, die ich solchen Besuchen beimesse. Dass sie aber viel lieber mit Gleichaltrigen, mit denen sie leichter Kon- dosya takt aufbauen können, zusammen sein möchten, erachte ich als selbstverständlich. Desgleichen muss man auch den Schreck, den das Kind erleben kann, wenn es mit dem kleinstädtischen oder dörflichen Leben konfrontiert wird, als normal ansehen, auch wenn es vielleicht ursprünglich selbst aus solchen Verhältnissen stammt. Aber es ist notwendig, dass Kinder das Dorfleben, das quasi als technisch unterschiedlich angesehen werden kann, als reales Leben kennen lernen. Dieses Leben mitten in der Natur, mit seinen Feldern, Gärten, großen und kleinen Haustieren wie Kühen, Ziegen, Schafen, Pferden, Eseln sowie seinen wilden Tieren und allerlei Insekten, ohne Wasser, Elektrizität und ohne die alltäglichen Spiele kommt ihnen langweilig vor. Die zurückhaltende aber neugierige Haltung der dort lebenden Kinder und ihr aus ihrem tiefsten Inneren kommende Zuneigung kann unseren Kindern lästig erscheinen. Eben dieses unterschiedliche Leben zu erklären und Sinn zu verleihen ist unsere Aufgabe. Wenn wir jedoch diesem Leben keine Bedeutung beimessen und es verachten, können wir es ihnen selbstverständlich nicht erklären. Dem Wunsch unserer Kinder, die das Dorfleben gesehen haben, nach dem Leben in der Stadt, das dem in Europa gleicht oder manchmal sogar gleich ist, mit Verständnis entgegenzukommen, mag richtig sein. Doch wir müssen auch prüfen, ob wir dieselbe Sichtweise haben wie unsere Kinder. Wir müssen uns überlegen, ob wir nicht dem Wunsch unserer Kinder nachkommen, weil wir insgeheim dasselbe Gefühl haben, aber nicht den Mut haben, es auszusprechen. Möge unser Silâ-i Rahîm gesegnet sein. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr özel köþe Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Avukat Nalan SÖNMEZ Sayýn Hayat Gazetesi Okuyucularý, 28 Aðustos 2007`de yeni göç yasasý uygulamaya geçti. Göç Yasasý’nýn 30. maddesi’nin birinci fýkrasý bir yabancýnýn nasýl eþiyle aile birliði kurabileceðini düzenlemiþ. Buna göre: Bir yabancýnýn, eþini yanýna getirebilmesi için 1. Eþlerin 18 yaþýný tamamlamýþ olmasý 2. Eþin basit bir düzeyde kendisini Almanca dilinde ifade edebilmesi ve 3. Almanyadaki eþ a) Bir yerleþme izni (Niederlassungserlaubnis) ile ikamet ediyor ise, b) AB ülkelerinden birinde sürekli bir ikamet izni bulunuyor ise (Daueraufenthalt EG) c) Göç Yasasý’nýn 20 paragrafý ve 25. paragrafý’nýn 1. ya da ikinci fýkrasýna göre bir ikamet iznine sahip ise, d) Ýki yýldan beri ikamet izni bulunan ve ayný yasanýn 8. paragrafýnýn 2. fýkrasý gereði bir ek þart ile damgalanmamýþ ikamet izni bulunmasý ya da daha sonra verilecek olan bir yerleþim izninin herhangi bir yasal düzenleme ile imkânsýz hale getirilmemiþ olmasý, e) Ýkamet izni sahibi ise ve bu izini Almanya sýnýrlarý içerisinde kural olarak bir yýldan daha fazla uzayacak ise, f) ya da Göç Yasasý’nýn 38. Paragrafýnýn a bendi gereðince bir ikamet izni sahibi olmak, AB üyesi ülkelerden herhangi birinde ortak yaþamý sürdürmeye haiz uzun süreli bir ikamet izni varsa, bu kiþinin aile birleþimi yoluyla getirdiði eþine ikamet izni verilir, diyerek yabancýda olmasý gereken ikamet izini statüsünü açýklýyor. Göç yasasýnýn 30. maddesi evlenecek olan yabancý çiftlerin evlendikten sonra aile birleþimine dayalý bir ikamet izni talep edebilmelerini, evlenen çiftlerin 18 yaþýný tamamlama þartýna baðlamýþ. Yasanýn gerekçesinde bu düzenleme ile yaþý küçük olanlarýn zorla büyüklerle evlendirilmesinin önüne geçilmek, ve bu þekilde evlenenlerin Almanya’ya Seite 11 hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Aile Birleþimi Ýle Alakalý gelmesini önlenmesinin amaçlandýðý belirtilmiþ. En çok tartýþýlan ve aile birleþiminde en çok sorun yaratacak konu ise aile birleþiminde yabancý çiftlerden aranan Almanca bilgisi þartý Göç Yasasý’nýn 30. maddesinin 2. fýkrasýnda düzenlenmiþ. Yabancý biri evlenerek Almanya’ya getirmek istediði eþine, Almanya’da ikamet izni yalnýzca Almanya’ya gelecek olan yabancý eþin kendini ifade edebileceði basit bir Almanca bilgisine sahip olmasý ile mümkündür. Bu þart Göç Yasasý’nýn 28. paragrafýnýn 2. fýkrasýna göre yurt dýþýndan evlendiði eþini getirmek için aile birleþimine baþvuran Alman vatandaþýndan da isteniyor. Dil bilme koþulundan muaf olanlar ise Göç Yasasý’nýn 30. maddesinde belirtilmiþ Bunlar; yüksek nitelikli bilim adamlarý veya yatýrýmcýlar, çok az uyum ihtiyacý içerisinde olanlar ve özellikle resmi mülteci statüsü tanýnmýþ sýðýnmacýlar, Almanca kendini ifade þartýna tabi deðil. Bunun dýþýnda hastalýklarý veya özürlülükten ötürü dil öðrenemeyen veya konuþamayanlar da dil bilme þartýna tabi deðil. Göç Yasasý’nýn 27. maddesi’nin 4. fýkrasýnda düzen- lenen yabancý eþin aile birleþimi nedeniyle ikamet izini talebinde bulunan eþine verilecek ikamet izinin süresi þu þekilde düzenlenmiþtir. Yukarýdaki þartlarý taþýyan bir: “ikamet iznine sahip yabancýnýn aile birleþimi yoluyla Almanya’dan ikamet izni talebinde bulunan eþine “en az bir yýllýk” ikamet izni verilir. Verilecek ikamet izni, getirecek kiþinin ikamet izninin türüne, süresine baðlý olduðu gibi, ikamet izni baþvurusunda bulunan kiþinin pasaportunun geçerlilik süresine de baðlýdýr.” Ýkamet izninin uzatýlmasýnda, ikamet izninin uzatýlmasý genel esaslarý uygula- T.C. MÜNSTER BAÞKONSOLOSLUÐU ÝLE MÜNSTER ESNAF VE SANATKARLAR ODASI ÝÞBÝRLÝÐÝNDE ÖÐRENCÝLERE MESLEKÝ EÐÝTÝM SEMÝNERLERÝ T .C. Münster Baþkonsolosluðu ile Münster Esnaf ve Sanatkarlar Odasý iþbirliði içinde okullara yaptýklarý ziyaretlere bir yenisini daha ekleyerek Münster Kinderhaus Realschule öðrencilerine geleceðin gözde meslekleri hakkýnda bilgiler verdiler. Okul Müdürü Bayan Kathi von Hagen tüm katýlýmcýlara hoþ geldiniz diyerek okullarýndaki mevcut öðrencilerin yüzde ellisinin yabancý kökenli ve çoðunluðunu Türk öðrencilerinin oluþturduðunu belirtti. Geleceðin meslekleri ve staj yerleri konularýnda ve takip edilecek yöntemler hakkýnda okulun 9. ve 10. sýnýf öðrencilerinin ilgiyle takip ettikleri Münster Esnaf ve Sa- natkarlar Odasý Baþkaný Hans Rath meslekler konusunda bilgiler verdi. Konuþmasýnda öðrencilerin meslek edinme konusunda erken karar vermeleri, firmalar hakkýnda bilgi edinmeleri, gönüllü çalýþmalar yanýnda azim, tavýr ve iþverenin beklentilerine cevap vermeleri gerektiðini söyledi. Daha sonra T.C. Münster Baþkonsolosluðu Eðitim Ataþesi Ali Çevik öðrencilerden gelen sorularý cevaplandýrdý. Burada yaþayan göçmen çocuklarýnýn eðitim problemleri hakkýnda bilgi veren Ali Çevik okulla iliþkilerin daha da geliþtirilmesini arzu ettiklerini, ancak birbirimizi iyi tanýyarak ön yargýlarýn giderileceðini bunun da en iyi yolunun Türkiye’den bir okulla kardeþ okul iliþkilerinin baþlatýlarak karþýlýklý gezi ve ziyaretlerle birbirimizi iyi anlamamýz gerektiðini, bizler artýk burada kalýcýyýz. Alman dostlarýmýzla karþýlýklý say- gý ve hoþgörü içinde içinde yaþadýðýmýz topluma uyum saðlamamýz gerektiðini bunun da temel þartýnýn iyi bir eðitim almak, iyi bir meslek sahibi olmaktan geçtiðini belirterek göçmenlerin oluþturduðu çok dillilik ve çok kültürlülüðün Almanya için de bir zenginlik olarak görülmesi gerektiðini vurguladý. Muavin Konsolos Anýl Özge Ulusan kýsa bir konuþma yaparak öðrencilerin sorularýný cevapladý. 11 nýr. Göç Yasasý’nda yapýlan deðiþikliklerin yürürlüðe girmesinin ardýndan, ikamet izninin uzatýlmasý sýrasýnda basit bir Almanca bilgisinin ispatlanmasý da talep edilmek zorunda. Bu þart ikamet izinlerinin uzatýlmasýnda problemlere yol açacak. Ancak, Türk vatandaþlarýnýn AB ile Türkiye arasýnda bulunan ortaklýk iliþkisinden ve hukukundan kaynaklanan haklarý bulunmaktadýr. Buna göre, Türk vatandaþlarýnýn statülerinde kötüleþtirici, geriye götürücü düzenlemeler yapýlamayacaðý kuralý burada iþleyeceðinden, ikamet izini uzatmalarýnda Türk vatandaþlarýndan basit Almanca bilgisini ispatlamalarý istenemez kanaatýndayým. Bu yasanýn acilen geri kaldýrýlmasý gerekir, çünkü Almanya`nýn anayasasýyla uyuþmadýðýný düþünüyorum. Alman anayasasýnýn 6 maddesine göre aile ve aile yaþamý devletin güvencesi altýndadýr. Bu anayasal hak sadece Almanlar için deðil yabancýlar için de geçerlidir. Türkiye`den ve diðer Avrupa Topluluðuna tam üye olmayan ülkelerden gelen eþlerden ve çocuklardan Almanca bilmelerini istemekle aile birleþimini, ve aile yaþamýný haksýz yere geciktirebilirler ve bazý ailelerde hatta sürekli bir kavuþamama sorunu çýkabilir. Buysa anayasanýn 6 maddesinden gelen hakkýn verilmemesi demektir. Bu yüzden anayasa mahkemesinin bu yeni çýkan göç yasasýnýn deðiþmesi kararýný alacaðýný düþünüyorum. Böyle hukuksal davalar ancak zaman aldýðý için Türkiye`den gelecek eþlerin þimdiden Almanca öðrenmelerinde yarar var. Alman hükümetinin bu yasayla istediði yabancýlardaki entegre çabalarýnýn artmasýnýysa positif karþýlamak gerekiyor. Geç de olsa Almanya`ya gelen yabancýlarý misafir (yani gelip gidici) görmekten vazgeçtiler ve entegrasyon çabalarýný hýzlandýrdýlar. Ancak Almanca öðrenmeyi Almanya`da da þart koyabilirler. Aileleri Almanca öðrensinler diye gerektiðinden fazla ayrý tutmaya gerek yok. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 12 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya utsal Kitabýmýzýn muhatabý bütün insanlar, gayesi de; bütün insanlarýn, dünya ve ahiret mutluluklarýný saðlamaktýr. Kur’an’ý okumak ve dinlemekten maksat anlamak, anlamaktan maksat da onun ahkamý ile amel etmek ve gösterdiði yoldan yürümektir. Milli þairimiz Mehmet Akif`in ifadesiyle: Lafzý muhkem, yalnýz anlaþýlan, Kur’an’ýn; Çünkü kaydýnda deðil, hiçbirimiz mânânýn; Ya açar Nazm-ý Celil’in, bakarýz yapraðýna; Yâhut üfler geçeriz bir ölünün topraðýna. Ýnmemiþtir hele Kur’an, bunu hakkýyla bilin; Ne mezarlýkta okunmak, ne de fal bakmak için! Kur’ân, insanlarý huzur ve saadete götüren evrensel bir mesajdýr. O, hak ile batýlý ayýrt eden bir kelam, Allah’ýn sýmsýký baðlý kalýnmasýný istediði saðlam bir ip ve alemlere rahmet Hz. Muhammed`in peygamberliðinin en büyük mûcizesidir. Cenabý Hakk, onu daralan kalplere þifa, kirlerini silmek için cilâ, ahlâki deðerlerin zaafa uðramasýyla bunalan gönüllere deva; ders almak isteyenler için mev’iza ve hidayet rehberi olarak göndermiþtir. Kur`an, indirildiði gibi korunmuþ, bir harfi bile deðiþmemiþ ve deðiþmeyecek bir kitaptýr. Kur’ân insanlýðý þirk ve küfür bataðýndan alarak tevhid inancýna yükseltmeyi hedeflemiþtir. O Kur’an ki cahiliyye devri insanlarý, bir çýrpýda onunla aydýnlandý. O Kur`an ki, eskiyen herþey yaþlanýp zamaný geçerken, gün geçtikçe daha da dinçleþen, daha da hasret duyulan, ve daha da çok aranan Allah`ýn kelamý. O Kur’an ki, Cafer B. Ebu Talib`in Meryem Suresinden okuduðu ayetlerle kendisini tutamayýp sakalý ýslanýncaya kadar aðlayan, sonrada; Gerçekten bu, Kur’an Ýsa (a.s)`ýn getirdiði ayný kandilden fýþkýrmýþ Seite 13 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Murat ÝLERÝ K [email protected] bir nurdur, diyen Habeþ Kralý Necaþi`nin ruhuna iþleyen, insanlarýn kurtuluþ rehberi. O Kur’an ki hasýmlarýnýn bile el-Emin dediði, Muhammed`ül Emin`in katili olmaya kasd edip yola çýkan, katý yürekli Hattab oðlu Ömer`i kuþatan yüreðini yufkaya dönüþtüren ve onu adalet timsali yapan, hidayet kaynaðý. Kýymetli okuyucular; Ýþte insanlýðýn kaybettiði cevher bu kitaptadýr. Dünya ve ahiret mutluluðunun anahtarý satýr aralarýndadýr. Huzurun, barýþýn, kardeþliðin teminatý odur. Çünkü bugün olduðu gibi, insanlarýn birbirini yediði, haklarýn çiðnendiði, adalet terazisinin bozulduðu, zulmün, ayrýmcýlýðýn, þiddet ve nefretin her tarafý kapladýðý bir zamanda, 1-Kur’an-ý Kerim yeryüzünün imarýný emreder, ifsadýný da yasaklamýþtýr. “Orasýný (Yeryüzünün) imarýyla görevlendiren odur.” (Hud suresi: 61) 2-Kur’an-ý Kerim, bütün insanlarla, renkleri, ýrklarý ve dinleri ne olursa olsun tanýþmayý ve eþitliði emrediyor. “Ey insanlar! Gerçekten, Biz sizi bir erkek ve diþiden yarattýk.Ve sizi milletler ve kabilelere ayýrdýk ki, tanýþasýnýz. Muhakkak Allah katýnda en üstününüz en takvalý olanýnýzdýr.” (Hucurat suresi: 13) 3-Kur’an-ý Kerim, Ýnsan haklarý konusunda kesin hüküm ve emirler vermiþtir. Özellikle de insanlarýn hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Huzur Kaynaðý Kur`an-ý Kerim yaþama haklarýna yönelik her türlü zarar verici davranýþlardan men etmiþtir. “Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çýkarmaya karþýlýk olmaksýzýn (haksýz yere) bir cana kýyarsa, bütün insanlarý öldürmüþ gibi olur. Her kimde bir caný kurtarýrsa, bütün insanlarý kurtarmýþ gibi olur.” (Maide suresi: 32) 4-Kur’an-ý Kerim, sömürüyü ve haksýz kazancý yasaklar. Helal kazancý emretmiþtir. “Ey iman edenler mallarýnýzý aranýzda haksýz ve haram yolla yemeyin.” (Nisa 29) 5-Kur’an-ý Kerim, inanç ve fikir hürriyetine davet eder. “Dinde zorlama yoktur…” (Bakara suresi: 256) 6-Kur’an-ý Kerim, bütün yaratýlmýþlara þefkat ve merhameti emrediyor. Onun içindirki, Kur’an besmele ile baþlar. Besmele ise: Rahman ve Rahim olan Allah`ýn adýyla demektir. Ve Allah`ýn Rahmeti bütün yaratýlmýþlarý kuþatýr. 7-Kur’an-ý Kerim, herkesle iyilikte yardýmlaþma- yý ve dayanýþmayý emrediyor. “…Ve iyilikte ve takvada yardýmlaþýnýz, kötülükte ve düþmanlýkta yardýmlaþmayýn.” (Maide suresi:2) 8-Kur’an-ý Kerim, bütün dinleri diyaloða çaðýrýr. Herkesi barýþa davet eder. “Deki: Ey ehli kitab! gelin sizin ve bizim aramýzda eþit olan bir kelimeye gelin…” (Al’i Ýmran suresi: 64) “Ve hep birlikte barýþa girin…” (Bakara: 208) Özellikle beþeriyyetin cahiliyye dönemi misali, küfür ve zülüm karanlýðýna gömüldüðü, deðer ölçülerini yitirdiði, pusulasýný kaybettiði, ahlak ve fazilet baðlarýnýn çözüldüðü, merhamet ve þefkatin kalplerden silindiði, hak-hukuk, adalet ve insan haklarýnýn helvadan putlara dönüþtüðü günümüzde, O`nun mesajýný gündemde tutmak, gönüllere nakþ etmek, bütün insanlara tanýtmak ve sevdirmeye çalýþmak hizmetlerin en yücesidir. Kur`an-ý Kerimi sevmek, öðrenmek, öðretmek ibadet olduðu gibi dinlemek de ibadet ve fazilettir. Bu baðlamda Yaratýcý þöyle buyuruyor. “Kuran okunduðu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki merhamete eriþirsiniz.” (Araf Suresi: 204) Ebu Saidi’l-Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: “Kur’an ehli (yani onu okuyan, onunla amel eden) cennete girdiði vakit, ken- 13 disine: “Oku ve yüksel!” denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece verilir. Böylece o bildiði ayetleri sonuna kadar okur (ve her biri için bir derece alýr).” (K. Sitte; 7086) “Allah’ýn kitabýndan bir harf okuyanýn, okuduðu harfe karþýlýk sevabý vardýr. Bir iyilik on katýyla deðerlendirilir. Elif, Lâm, Mîm bir harftir demiyorum. Elif bir harf, lâm bir harf, mim bir harftir.” (Tirmizî). Yine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “En hayýrlýlarýnýz Kur’ân’ý öðrenen ve öðretenlerdir.” (K. Sitte; 6009) - Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm; “Þüphesiz insanlardan Allah’a yakýn olanlar vardýr!” buyurmuþtu. Ashab: “Ey Allah’ýn Resulü! Bunlar kimlerdir? diye sordu. Onlar Kur’ân ehli, Allah ehli ve Allah’ýn has kullarýdýr!” cevabýný verdi. (K. Sitte; 6010) Ýþte bu gerçekten hareket eden Müslümanlar, ta Kur’an’ýn ilk inmeye baþladýðý günden bu tarafa, her asýrda sayýlarý milyonlarý bulan hafýzlar yetiþtirmiþler, her Müslümanýn da en azýndan Kur’an’ý yüzünden okuyacak kadar bilgilerinin olmasý için camiler, okullar, kurslar açmýþlar. Kur’an bülbülleri sonsuza dek hep þakýsýn istemiþlerdir. Son senelerde -Allah’a hamdediyoruz ki- Peygamberimizin “Seslerinizle Kur’an’ý süsleyiniz” (Sünen-i Darimi) hadis-i þerifinin manasýna uygun olarak, son derece güzel sesleriyle Kur’an okuyan karilerimiz, Müslüman gençlerin örnekleri haline gelmiþlerdir. Artýk gençlerimiz güzel sesli Kur’an bülbülü hafýzlarýmýzý dinleyerek adeta bu hafýzlarla özdeþleþmeye baþlamýþ, onlarý örnek alan bir nesil yetiþmiþtir. Kur`an`ýn sesi kulaklarýmýzdan, lezzeti dillerimizden, ahlaký bizden ve nesillerimizden eksik olmasýn. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr 14 Seite 14 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 haber IGMG Hessen Bölgesi Kadýn Kollarý Gençliði tarafýndan organize edilen Eðitim Semineri oldukça verimli geçti I GMG Hessen Bölgesi Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatý Komisyonunun düzenlemiþ olduðu Yatýlý Eðitim Semineri, genç kýzlardan yoðun ilgi gördü. Ýki gün bir gece süren YES´e 12 þubeden toplam 80 genç kýz katýldý. Dört bir yaný doðayla kaplý bir Jugendherberge`de genç kýzlar bir yandan güzel bir hafta sonunu doðayla keyfini çýkarýrken diðer bir yandan da verilen seminerlerle bilgilerine bilgi kattýlar. Yatýlý Eðitim Semineri „Müslüman Gençlik bir [ARA]da!“ sloganýyla gerçekleþti. Seminerin amacý gençlere öncelikle; kimlik arayýþlarýný, içinde yaþadýklarý toplumdaki konumlarýný kendi deðerlerine bakýþ açýlarýný gösterirken, bir yandan da; hayatlarýnda karþýlaþtýklarý sorunlarla nasýl baþa çýkabilecekleri ile ilgili örnekler, yaþadýklarý toplumla barýþýk, ama deðerlerinden taviz ver- P eygamber Efendimiz (s.a.v)`in kutlu doðumu münasebetiyle gerçekleþtirilen çok özel faaliyetlerden biri de geçtiðimiz Cumartesi günü Stadtallendorf`ta yapýldý. IGMG Hessen Bölgesi Stadtallendorf Þubesi Kadýn Kollarý Gençliði bu kutlu veladetin sevincini Alman hemþehrileri ile paylaþmak adýna þehir merkezinde yüzlerce kýrmýzý gül daðýttý. Efendimiz`in Hadis- i Þeriflerinin Almanca tercümelerinin bitiþtirildiði gül- meden sorunlarýn nasýl üstesinden gelebilecekleri ile ilgili örnekler sunmaktý. Bir yandan biraraya gelmeyi ve kaynaþmayý ifade eden bir[ARA]da ifadesi [ARA] ifadesiyle farklý iki kültür ve farklý jenerasyonlar arasýnda kalmayý ifade ediyordu. Seminer IGMG Hessen K.K Gençlik Eðitim Baþkaný Pakize Hanýmýn açýlýþ konuþmasý ile baþladý. Sonra sözü IGMG Hessen K.K Eðitim Baþkaný (Güney) Sena Kaytan`a verdi. Sena Haným „Müslüman genç Allah için yaþayan gençtir“ diyerek sözlerine baþladý. Peygamberimiz (SAV)`in üç türlü insan modeli çizdiðinden bahsetti. Öðlen ve akþam yemekleri hepbirlikte yenildi. Birlikte cemaat halinde namazlar kýlýndý ve dualar edildi. Ana seminerleri IGMG Genel Merkez Kadýn Kollarý Gençlik Baþkaný Nurcan Ulupýnar Demiryürek ve eþi Murat Demiryürek verdi. Ýlk semineri “Achlaq im Alltag” konusuyla Murat Demiryürek Almanca olarak sundu. Ýkinci semineri Nurcan Ulupýnar Demiryürek sundu. Nurcan haným seminerinde azýnlýk toplumuna mensup olan müslüman gencin, çoðunluk toplumunda nasýl yerini almasý gerekir sorusuna yoðunlaþtý. Seminerlerden sonra günün deðerlendirmesi güzel hava eþliðinde dýþarýda yapýldý. Pazar günü kahvaltýdan sonra kýsa bir selamlama konuþmasý sonrasý, Workshoplara geçildi. En çok begenilen resimler seçildi ve dereceye girenler ödüllendirildi. Birinci seçilen resimler, Stadtallendorf þubesinden Betül Yavuz&Zehra Güler, Wetzlar þubesinden Esma Sahbaz, Rodgau þubesinden Mehlika Mermertaþ ve Wetzlar þubesinden Habibe Tezgel. IGMG Hessen Bölge K.K. Eðitim Baþkaný (Kuzey) Handan Yazýcý da ikinci gün Yatýlý Eðitim Seminerine katýldý ve kardeþlik hakkýnda kýsa bir konuþma yaptý. Bu güzel kardeþlik çaðrýsýndan sonra ikinci Workshopa start verildi. Sunumlardan sonra genel bir deðerlendirme ve kapanýþ konuþmasý yapýldý. Gençlere daðýtýlan geri bildirim formlarýnda bütün gençlerden seminerle ilgili oldukça güzel yorumlar alýndý. IGMG S.Allendorf Kadýn Kollarýndan GÜL ikramý ler, alýþveriþ yapan vatandaþlara büyük bir coþkuyla armaðan edildi. Güllerin takdim edildiði kimselerin soru sormak isteyebileceði- ni hesaba katan ve bunun için bir e-posta adresi açarak Hadis-i Þeriflerin arkasýna not eden gençler, çok olumlu tepkilerle karþýlaþtý. Bu özel günün kendileriyle paylaþýlmasýndan dolayý çok mutlu olduklarýný söyleyenlerin yaný sýra, Peygamber Efendimiz`in do- ðum gününden televizyon vesilesiyle haberdar olduðunu ve bununla alakalý bir faaliyete þahit olmaktan çok memnun olduðunu belirten vatandaþlar oldu. Bu çalýþmanýn baþarýsýný ve paylaþýmýn gücünü gören IGMG Hessen Bölgesi Stadtallendorf K.K. Gençlik komisyonu, ilk kez gerçekleþtirdikleri bu etkinliði, her yýl daha da geliþtirerek tekrarlama karar aldý. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr özel köþe Seite 15 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Y I Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Hayata Düþülen Notlar Aydýn ERSOY ýllar öncesinden Avrupa`ya gelen topluluklar kendi kültür ve dillerini yaþatmak için dernekler kurmuþ ve bu derneklerde faliyetler sürdürmüþlerdir. Bu derneklerin en aktif olanlarýnýn baþýnda Dini-Kültürel dernekler gelmektedir. Kendi kültür ve coðrafyalarýndan kopuk yaþamak istemeyen insanlar bir þekilde Avrupa`da kültürlerini yaþamaya ve yaþatmaya devam etmeye çalýþmýþlardýr. Özellikle Avrupa’da yaþayan yabancýlar ve tabii ki büyük çoðunluðu teþkil eden Türkler için kullanýlan “entegrasyon” kelimesi, bütünleþme, kaynaþma anlamýna gelmektedir Uzun yýllardýr üzerinde durulan konu olan entegrasyon hakkýnda yapýlan birçok açýk oturumlar, gazete haberleri ve politik sohbetlerde sýkça Avrupa ve Almanya’da yaþayan yabancýlarýn uyumsuzluk sorunu yaþadýklarý, entegre olmakta bir hayli zorlandýklarý, entegre olamayan yabancýlarýn hiçbir çaba göstermediði vurgulanýyor. Kültürlerin oluþmasýnda ve gelecek nesillere aktarýlmasýnda, Dil ve Dinin önemi yatsýnamaz bir gerçektir. Ýnsanlarýn sahip olduklarý anadilleri ve dinlerini en iyi biçimde, gelecek nesillerine aktarmalarý, Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesinde de koruma altýna alýnmýþ bir haktýr. Ýnsanlarýn kendi ýrklarýný ve annelerini önceden seçme özellikleri yoktur. hayat Kurs mu Ders mi? [email protected] Kiþilerin anadillerini gerektiði gibi kullanmalarý, kiþisel geliþiminde ve iletiþimlerinde çok önemlidir. Almanya`daki çocuklarýmýzýn, haftada birkez, öðlenden sonra devam ettikleri Türkçe, bir ders deðil, kurs mesabesindedir. Çocuklarýmýzýn, Almanca`nýn yanýsýra yabancý dil olarak verilen, Ýngilizce, Fransýzca, Ýspanyolca ve Latince derslerinde yüzlerce kelime ve konuþabilmek için öðrenilen dil bilgisi kalýplarýnýn yanýnda, hakikaten okullarýmýzda öðlenden sonra verilen ve özellikle not almanýn, sýnýf geçipkalmanýn olmadýðý Türkçe kurslarý çok çok basit kalmakta ve yeterli olmamaktadýr . Avrupa`da yaþayan insan topluluklarýndan bazýlarýna, sizler zaten evde anadilinizi konuþuyorsunuz, ilk ve orta okulda ana dilinizin dilbilgisini öðrenmek istemeniz çok saçma denilmesi ortada bulunan çifte standardý birkez daha ortaya koymaktadýr. Türkçe`nin hem anadil olarak hem de ikinci ya da üçüncü GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Melle-Buer Þubesi Gül Muhammed (s.a.v.)´i þehiriçi panolarda dört dilde dokuz ayrý yerde o þehre gül daðýttýlar. Milli Görüþ öncülüðüyle DÝTÝB desteðiyle gerçekleþen pano çalýþmasý büyük ilgi ve takdir gördü. “Kutlu Doðum sebebiyle þehrimizde Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)´i yabancýlara tanýtmak için bir proje hazýrladýk“ diyen Þube Baþkaný Remzi Gayýran: “Öncelikle yönetim kuruluma ve DÝTÝB ve de belki dördüncü yabancý dil olarak diðer yabancý dillerin içinde yer almasý gerekmektedir. Çocuklarýmýz, Türkçe olarak rahatlýkla 879 sayýsýný telafuz edemiyorsa ve Türkçe bir gazete veya kitabý rahatlýkla okuyup kavrayamýyorsa, eksikliði sadece veliye yüklemenin haksýzlýk olduðu kanaatindeyim. Avrupa`da yetiþen neslimizin, zaten böyle olmasýný isteyen kuruluþlar ve kiþiler varsa, insanlarýn doðuþtan sahip olduklarý anadillerini tam manasý ile öðrenme haklarýna tecavüz ettikleri aþikardýr. Birleþmiþ Milletler’in istatistiklerine göre Türkçe dünyanýn en çok kullanýlan 10 dilinden biri. Ýstatistiklere göre dünyada 165 milyon kiþi Türkçe konuþuyor. Dünyada Türkçe geniþ bir alanda kullanýlýyor. Kiþinin etnik kökeni ne olursa olsun, bulunduðu topluma kendi kültürünü, dilini ve dinini koruyarak entegre olmasý doðaldýr. Bu durum yanlýþ kullanýlmaya çalýþýlýrsa iþte bu asimilasyon olur ve yabancý toplum tarafýndan ters tepki görür. Bu neticede sosyal yaþamlarýnda ne bir Alman gibi ne de geldikleri toplumdaki bir birey gibi yaþayamamaktadýrlar. Yukarýda deðindiðimiz hususlar yüzünden olsa gerek burada yetiþen gençlerin kendilerine göre yaþam tarzlarý ve kültürleri oluþmuþtur Gelinen bu noktada Türk devletinin Avrupa`daki kurumlarýna, Almanya ölçeðinde Alman ilgili kurumlarýna ve özellikle hak verilmez alýnýr noktasýnda Avrupa`daki Sivil Toplum Kuruluþlarýna büyük iþler düþmektedir. Politikacýlarýn seçimlerden önce, Dil ve Din ile ilgili verdikleri vaadlerin takipçileri doðal olarak sivil toplum kuruluþlarý olacaktýr. Günümüzde sivil toplum kuruluþlarý tüm dünyada demokratik ve sivil toplumlarýn geliþmesinde vazgeçilmez unsurlar olarak giderek artan bir rol üstlenmektedirler. Sivil toplum kuruluþlarýnýn denetimi ve katýlýmýyla kamu alanýnda Kuzey Ruhr`da örnek çalýþma yönetim kuruluna destek ve gayretli çalýþmalarýndan dolayý teþekkür ediyoruz. Cenab-ý Allah kendilerinden razý olsun. Bizler dokuz ayrý caddede panolarýmýzý dikkat çekecek yerlere yerleþtirdik. Hadis-i Þeriflerle Peygamberimizi yabancýlarýn anlamalarýna vesile 15 kalitenin saðlanmasý mümkün olacaktýr. Dil ile alakalý bu yazýmýza Bedri Rahmi Eyüpoðlunun dizeleri ile sonveriyoruz En azýndan üç dil bileceksin En azýndan üç dilde düþünüp rüya göreceksin En azýndan üç dil Birisi ana dilin Elin ayaðýn kadar senin Ana sütü gibi tatlý Ana sütü gibi bedava Nenniler, masallar, küfürler de caba. Ötekiler yedi kat yabancý Her kelime arslan aðzýnda Her kelimeyi bir bir diþinle týrnaðýnla Kök sökercesine söküp çýkartacaksýn Her kelimede bir tuðla boyu yükselecek Her kelime bir kat daha artacaksýn En azýndan üç dil bileceksin En azýndan üç dilde Canýmýn içi demesini Caným aðzýma geldi demesini Kýrmýzý gülün alý var demesini Nerden ince ise ordan kopsun demesini Atýn ölümü arpadan olsun demesini Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini Ýnsanýn insaný sömürmesi Rezilliðin dik alasý demesini Ne demesi be bümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin. olmaya gayret gösterdik. Þehir belediye mensuplarý ve okuyup da camimize gelip, bu güzel çalýþmayý gerçekleþtirdiðimiz için teþekkür ettiler. Ben de okuyucularýmdan tüm teþkilatýmýzýn bu güzel hizmeti kendi þehirlerinde de yapmalarýný tavsiye ederim ve çok faydasýný göreceklerini söyleyebilirim. Bu projenin sayesinde her ele bir gül ve her eve Hz. Rasulullah (s.a.v)´i anlatan bir kitap ulaþtýrmayý baþardýk. Böylelikle kendimizi tanýtma imkaný bulduk” dedi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 16 A vrupa Türk Ýslam Birliði Höchst Eðitim ve Kültür Derneðinin düzenlediði 10. Yýl Gönül Birliði Þölenine, Almanya'nýn her bölgesinden gelen ATÝB mensublarýnýn yoðun katýlýmý ile gerçekleþtirildi. 10.Yýl baþarýsýnýn sevincini paylaþmak, gönül baðlýlýðýný ve kardeþliðini tekrar tazelemek için düzenlenen, Höchst Eðitim ve Kültür Derneði 10. Yýl Gönül Birliði Þölenine, ATÝBHöchst Eðitim ve Kültür Derneði Yönetim Kurulu ve önceden görev yapan teþkilat yöneticileri ve misafirler katýldý. Avrupa Türk Ýslam Birliði Genel Baþkaný Selahattin Saygýn ile birlikte, ATÝB Haysiyet Divaný Üyesi ve TÝDAF Eski Genel Baþkaný Ýhsan Öner, ATÝB Genel Baþkan Yardýmcýlarý Mehmet Çubukcu, Yakup Tufan, ATÝB Genel Sekreteri Zeynel Besleney, Genel Muhasip Abdullah Uzun, ATÝB Kadýn Kollarý Eski Baþkaný Nurten Öner ve ATÝB Kadýn Kollarý Eski Baþkan Yardýmcýsý Sevgi Mala Çalýþkan hanýmefendiler, ATÝB Kadýn Kollarý Yönetim Kurulu, ATÝB Gençlik Kollarý Baþkaný Mustafa Çaðrý Öner, ATÝB Eski Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Yazar Mahmut Aþ- A 11:45 Uhr Seite 16 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 ATÝB Frankfurt-Höchst Eðitim ve Kültür Derneði 10. Yýl Gönül Birliði Þöleni kar, Ozan Yusuf Polatoðlu, Sanatçý Ahmet Baydaroðlu Bölge GYK üyeleri ve Dernek Baþkanlarý da hazýr bulundu. Sunuculuðunu ATÝB Gençlik Kollarý Yönetim Kurulu üyesi Oðuzhan Erkmenin yaptýðý programa, okunan Kur'an-ý Kerim'in ardýndan hep birlikte Ýstiklal Marþý’nýn söylenmesi ile baþlandý. ATÝB- Höchst Eðitim ve Kültür Derneði Yönetim Kurulu Baþkaný Þaban Duran, misafirleri selamlayarak, bu önemli günlerinde kendilerini yanlýz býrakmayan bütün ATÝB mensubla- vrupa Türk Ýslam Birliðine baðlý Fürth Türk Ocaðýnda Türkçe okuma yarýþmasý düzenlendi. Yarýþmaya katýlan çocuklar, hikaye okuma, hikayenin özetini çýkarma ve þiir okuma olmak üzere üç kategoride hünerlerini sergilediler. Açýlýþ konuþmasýnda Fürth Türk Ocaðý Baþkaný Hakan Öztürk katýlýmcýlarý cesaretlerinden dolayý tebrik etti. Bu yarýþmayý düzenlemelerindeki amacýn, burada doðmuþ ve burada eðitim gören Türk çocuklarýmýzýn ana dillerini benimsemeleri ve ana dili sadece konuþarak deðil, ayrýca okuyarak da en güzel þekilde temsil edebilmeyi öðrenmeleri olduðunu belirtti. Jüri baþkaný Erdal Camcý yarýþmanýn formatý- rýna ve konuklarýna, kendilerini cesaretlendirdikleri ve yanlýz býrakmadýklarý için ayrý bir sevinç yaþadýklarýný belirterek herkese teþekkür etti. Geceye ATÝB- Höchst Eðitim ve Kültür Derneðinin, Minikler Folklor Ekibinin sahneye davet edilmesi ile baþlayan halk oyunlarý gösterisi, hem büyük bir beðeni kazandý, hem de programa ayrý bir renk kattý. Daha sonra sahneye davet edilen, ozan ve þair Ozan Yusuf Polatoðlu sahne aldý. Okuduðu þiirleri ve türküleriyle salonu doldu- ran gençlere “siz; her bir dizesi medeniyet kokan bu kültürün, Avrupadaki temsilcileri olan nesillerisiniz.” dercesine duygulu bir konser verdi. Ozan Yusuf Polatoðlu'nun programýnýn sona ermesi ile Türk Halk Müziðinin Usta Sanatçýsý Ahmet Baydaroðlu sahneye çýktý. Doyumsuz bir Türk Halk Müziði ziyafeti veren usta Sanatçý Baydaroðlu, duygu yüklü Türkülerini ve uzun havalarýný seslendirirken Anadolu`nun hem sazý oldu, hem sözü oldu, hem de dili oldu. Ayný anda Türk Tiyatrosunun ve sinemasý- ATÝB Fürth Türk Ocaðýnda Türkçe Okuma Yarýþmasý haber nýn usta oyuncusu Ahmet Yenilmez sahneye geldi. Ahmet Baydaroðlu`nun eþliðinde “Kýnalý Kuzu”yu okumaya baþlayan Yenilmez, salondaki bütün izleyicilere duygulu anlar yaþattý. Usta sanatçý Ahmet Yenilmez de kendine has tarzý ile okuduðu þiirleri, Anadolu insanýnýn duygusunu ve hüznünü salona taþýdý. Programda kýsa bir konuþma yapan Avrupa Türk Ýslam Birliði Genel Baþkaný Selahattin Saygýn, konuþmasýnda ATÝB ‘in kuruluþ gayesi üzerinde durarak, genç nesillere önemli mesajlar verdi. Türk Halk Müziðinde kendisine has bir tarz geliþtiren ve bu tarzda Milli ve Manevi deðerleri temel alarak, þiirler yazan, besteler yapan Uður Iþýlak, yeni nesil ozanlarýn bu alanda öncüsü. Onu farklý kýlan ve sevdiren bu tarzý, söylediklerinde genç kuþaðýn kendinden bir þeyleri bulmasý. Avrupa Türk Ýslam Birliði Frankfurt-Höchst Eðitim ve Kültür Derneðinin düzenlediði 10. Yýl Gönül Birliði Þölenine Türkiye`den davet edilen Uður Iþýlak, söylediði türküler ve okuduðu þiirlerle ATÝB’li gençlere unutulmaz bir gece ve coþkulu anlar yaþattý. ný ve kurallarý tekrar hatýrlattýktan sonra sözü jüride bulunan ve Türkiye`de eðitim görmüþ olan Bekir Turhan`a verdi. Konuþmasýna yarýþmacý çocuklarý cesaretlerinden dolayý tebrik ederek baþlayan Turhan, ana dilin anlam ve önemini belirten konuþmasý ile devam etti. Anlamlý konuþmalardan sonra yarýþmaya geçildi ve çocuklar alfabe sýrasýna göre hikayelerini okudular ve özetini anlatarak yarýþmanýn ilk iki kategorisini geçmiþ oldular. Üçüncü ve son kategoride þiir okuma da becerilerini sergiledikten sonra aileleri ile heyecan içinde sonuçlarýn açýklanmasýný beklediler. Heyecanlý bekleyiþin ve sonuçlarýn açýklanmasýndan sonra baþkan Hakan Öztürk tarafýndan yarýþmacýlarýn ödülleri daðýtýldý. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Abdulgani Engin KARAHAN F ederal Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi (ADS) ve ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarý, Almanlarýn çoðuna hiçbir þey ifade etmeyen kavramlar. Bu tespit “Günlük hayatta ayrýmcýlýk” adlý ADS’nin yaptýrdýðý bir araþtýrmaya“1 dayanýyor. Araþtýrmaya göre ankete katýlanlarýn sadece yüzde 23’ü ADS’in adýný duymuþ, sadece yüzde 34’ü ise Genel Eþit Muamele Kanunu’nun (AGG) ne olabileceði konusunda bir fikre sahip. Ki AGG dediðimiz yasa ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarýnýn merkez dayanaklarýndan birini oluþturuyor. Toplumun ilgisizliði sadece ADS ile sýnýrlý deðil. Araþtýrmadan anladýðýmýza göre ayrýmcýlýk ve eþit muamele konularý toplumun çoðunluðunu gerçek anlamda ilgilendirmiyor. Ankete katýlanlarýn sadece yüzde 15’i “ayrýmcýlýkla mücadele politikalarýný gereksiz buluyorum” söylemini kararlýlýkla reddediyor. Çoðunluk kendisinde bu konuda bir maðduriyet hissetmediyi için, ayrýmcýlýðý engellemek sadece kliþe yaklaþýmlarla destekleniyor. Özellikle gelenekçi kesim ve modern altsýnýf, ayrýmcýlýktan korunma konusunda daha fazla reddedici bir tavýr sergiliyor. Bu kesimlere “geleneksel marjinal gruplar” olarak algýlanan göçmen kesimi, toplumsal kaynaklarýn paylaþýmý mücadelesinde istenmeyen rakip olarak algýlanýyor. Bu gruplarýn temsilcilerine göre sosyal maðduriyetleri nedeniyle asýl kendileri ayrýmcýlýða uðruyorlar ve bu “marjinal grup” olarak algýlanan kesimlere devlet imtiyazlarýna sahip olma ithamý ile karþýlaþýyorlar. Ayrýmcýlýk yeteri kadar algýlanmýyor Ayrýmcýlýðýn algýlanmasýnda yetersizliðin nedenleri ise çok katmanlý. Bazýlarýný Sinus Araþtýrmasý’nýn sonuçlarýnda görebiliyoruz. Burada maðdur gruplara Seite 17 hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Ayrýmcýlýkla mücadelede toplumun [email protected] dikkatin çekilmesi medyada çok yer bulmalarý ile baðlantýlandýrýlýyor. Ancak burada bahsedilen grubun medya da herhangi bir þekilde yer almasý yeterli deðil, maðdur olarak yansýtýlmalarý gerekiyor. En zor durumda olanlar ise toplumda genelde zaten önyargý ile karþýlaþan gruplardýr, yani özelde müslümanlar. Mesela toplumun genelinde “din” dendiði zaman akýllarýa ilk gelen “Ýslam” oluyor. Bu da ardýndan hemen dinî “fundamentalizm” ile ilintilendiriliyor. Daha sonrada bu kavramlardan medyada büyük oranda yer aldýðý gibi þiddet ve “terör” akla geliyor. Buna ek olarak da toplumun genelinde dinin görünüre çýkan yanlarýna karþý temelde bir önyargý mevcut. Toplumsal hayatýn içinde görünür olan dini çabalar reddedilirken, “fundamentalizm” ve “fanatizm” ile baðdaþtýrýlýyor. Son tahlilde dinlerin kendisi ayrýmcý olarak algýlanýyorlar ve “Her din veya dünya görüþü sadece kendisini kutsal saydýðýndan, genel görüþe göre zorunlu olarak farklý inançlara ayrýmcýlýk yapýyorlar” kabulunden yola çýkýlýyor. Özellikle konu Ýslam olduðunda bunlarýn yanýsýra birde medyanýn yansýttýðý, sözde kadýnlarý aþaðýlayan, baskýcý ve insan düþmaný din algýsý da iþin içine giriyor. Ankete katýlanlarýn çoðunluðu bu nedenle “dinin aktif temsilcilerini ayrýmcýlýða karþý koruna saðlamanýn” gerekli olmadýðýný düþünüyor. Dinin “temsilcisi” olmak için ise dinin kurallarýný görünür bir þekilde desteði þart yaþamak yeterli oluyor. Araþtýrmanýn tespitleri bu açýdan düþündürücü: “Aydýnlanmýþ bir topluma din konusunda yakýþan tavýr, Almanya’da insanlarýn dinleri nedeniyle maðdur olduklarýný, belli din mensuplarýna (Müslüman, Yahudi, Yehova Þahidi) karþý güvensizlik olduðunu kabullenebilmek olmalýydý. Bu tutumun önündeki baþlýca engeller ise gitgide büyümekte olan Ýslam düþmaný eðilimlerle, ankete katýlanlarda da gözlemlenen din ve göçün birbirine karýþtýrýlmasý ile bloke olmuþ gibi gözüküyor.” Ayrýmcýlýkla mücadelede toplumun desteði eksik Avrupa Parlamentosu ayrýmcýlýkla mücadele yönergesini sertleþtirici düzenlemeler yaptý. 2 Almanya’da Genel Eþit Muamele Kanunu’nun (AGG) yürürlüðe girmesine ve Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi’nin (AGS) oluþturulmasýna bu yönergenin ilk versiyonu sebep olmuþtu. Bu açýdan bakýldýðýnda siyasi anlamda ayrýmcýlýkla mücadelede bir þeyler yapýlmaya baþlandý, ancak bu çalýþmalar toplumda çok az karþýlýk bulabilmiþ durumda. Toplumun sadece yüzde 15’inin eþit muamele taraftarý olmasý deðil, yüzde 40’ýnýn ise ayrýmcýlýkla mücadele politikalarýný tamamen gereksiz görmesi durumuyla karþý karþýyayýz. Þüphesiz toplumun bu tavrý ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarýný bu alanda çalýþanlar için zor bir konu haline getirmektedir. Özelliklede sivil toplum kuruluþlarý çalýþmalarý için karþýlýk bulmada ve gerekli olan toplumsal dikkati geliþtirmede zorluklar yaþamaktalar. Uluslararasý Af Örgütü 3 bu konularý sürekli dillendirmektedir. Ýnsan Haklarý ve ayrýmcýlýk konularýndaki çalýþmalarýn etkili olmasý kamuoyunun ayrýmcýlýk yapanlara karþý baskýsý ise doðrudan baðlantýlý bir husus. Ayrýmcýlýk maðdurlarýna gösterilen ilgi öyle gözüküyor ayrýmcýlýða maðruz kalanlarýn yurtdýþýnda yaþamalarý þartýna baðlý. Bu anlamda kendi gözünün önünde yaþananlara karþý yaygýn bir ilgisizlik mevcut. Diðer taraftan ayrýmcýlýk konusunda hassas olanlarýn eðitimli genç insanlarýn olduðunu görüyoruz. “Muhafazakârlar” ve “Gelenekçiler”den oluþan klasik yapý ayrýmcýlýk konularýna en kapalý kesimi oluþturuyor. Ankete katýlanlarýn hiçte azýmsanmayacak kesimi ülkede kendilerini yani homoseksüel olmayan, göçmen kökenli olmayan ve sosyal yardýmdan yaþamayan “kendi vatandaþlarýný” maðdur edilenler olarak görüyor. Göçmenler ve yabancýlara yönelik hissi önyargýlar bu toplumsal gruplarýn dýþlama ve ayrýmcýlýk konularýnda neredeyse kör olmalarýna neden oluyor. Söz konusu kesimde bu durum baþka kökenden olan insanlara nefrete kadar gidebiliyor. Eþit muameleye evet, ama sadece benim için Araþtýrmanýn sonuçlarýna göre soyut olarak ayrýmcýlýðýn kendisi “fýrsat eþitliði, sosyal huzur ve dayanýþmaya dayanan kültürel deðerler sistemimize aykýrý 17 olduðu için” adaletsiz ve reddedilmesi gereken bir þey olarak algýlanýyor. Bu duyarlýlýk ise sadece kendi kültürlerine ve hayatlarýna dâhil olmuþ olarak algýlanan insanlar ve gruplar ile sýnýrlý. Göçmenler için, özelliklede Müslüman göçmenler için bunun ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarý çerçevesinde üzücü sonuçlarý var. Bir yandan yabancý kökenleri nedeniyle onlarý toplumun büyük kesiminin gözünde bir rakip olarak gören hissi önyargýlarla karþý karþýyalar, diðer taraftan dini mensubiyetleri nedeniyle özgürlükler baðlamýnda “suçlu” görülerek, genel zan altýnda býrakýlýyorlar. Medyada Müslümanlarýn namus cinayetleri, kadýna kötü muamele ve terör baðlamýnda gösteren genelleyici yaklaþýmlar, Müslümanlarýn ayrýmcýlýk maðduru olamayacaklarý tasavvurunu kamuoyunda pekiþtiriyor. Þu halde din baðlamýndaki ayrýmcýlýklara karþý yapýcý bir ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmasý için gerçekci bir alan varmý? Bu sorunun çözümü ilk etapda toplumun çoðunluðuna ulaþabilmek için gerekli kanallardan mahrum göçmenlerin faaliyet alanýna girmemektedir. Bu sorunlarýn çözümü toplumun merkezindeki aktörlerin bahsettiðimiz basmakalýp yargýlardan vazgeçip, düþünce ve algýlarýndaki önyargýlarý aþarak, “yabancýlarla” iliþkilerinde açýk olmaya ne kadar hazýr olduklarý ile baðlantýlýdýr. Aksi halde ayrýmcýlýkla mücadele politikasý sözde kalmanýn ötesine geçemeyecekti Kaynaklar: 1www.antidiskriminierungsstelle.de/bmfsfj/generator/ADS/root,did= 121488.html 2 http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/avrupa-parlamentosu-ayr-mc-l-kla-muecadeleyoenergesini-sertle-tirdi.html 3 http://www.amnesty.de/kampagnen-und-aktionen 35. sayi sayfalar 26.05.2009 18 E n sevgiliyi anmak ve O´nu anlamak üzere bütün Ýslam aleminde 'Kutlu Doðum' proðramlarý düzenleniyor. Avrupa´da yaþayan müslüman topluluklar da imkanlarý dahilinde bu kutlamalarý yaparak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimizi yeni nesillere daha yakýndan her yönüyle tanýtmak amaçlanmakta. Almanya`nýn Offenbach´a baðlý Neu-Isenburg þehrinde yaþayan gurbetçilerin birlik oluþturarak kurduklarý Selimiye Camii de bu Kutlu Doðum proðramý tertip eden cemiyetlerimizden. Türkiye´den görevli olarak yeni gelen Erol Olfaz Hoca efendi faaliyetleriyle göz dolduruyor. Erol Olfaz, Samsun Ýlahiyat mezunu, ayný zamanda Haseki´den de mezun olan Olfaz, Adýyaman Gölbaþýnda vaizlik yapmakta iken görevli olarak ailesiyle birlikte DÝTÝB`e baðlý Neu-Isen- iTiB Frankfurt Kadýn Kollarý Üyeleri, T.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn ve bayan din görevlileri ile birlikte, Subbelrather Str. üzerindeki DÝTÝB Genel Merkezi’nde, Genel Baþkan Sadi Arslan’ý makamýnda ziyaret ederek, DÝTÝB Merkez Camii’ne katkýda bulunmak amacýyla kendi üyeleri arasýnda topladýklarý yardým baðýþýný takdim ettiler. Arslan ziyarette yaptýðý D 11:45 Uhr Seite 18 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Neu Isenburg Selimiye Camii´nde Kutlu Doðum Coþkusu Yaþandý burg Camii´ndeki vazifesine baþladý. Ayný zamanda eþi Kadriye Hanýmýnýn da Ýlahiyat mezunu olmasý nedeniyle Neu-Isenburg Camii cemaatý güzel bir hizmet imkanýna da kavuþtu. Olfaz ailesi vazifelerine baþladýklarý günden buyana büyük bir gayretle NeuIsenburg´daki gurbetçilerin çocuklarýný bir araya getirerek onlarý topluma kazandýrmak üzere, Ýslami eðiti- me çok önem veriyorlar. Kýsa zamanda kýz ve erkek ö rencilerin sayýlarýnýn artmasýyla birlikte sýnýf usülü eðitim için yer sýkýntýsý çekilmeye baþlandý. Cemiyet yönetimi de bu geliþmelerden oldukça memnun ve çözüm arayýþýnda. Tatillerde ve hafta sonlarýnda eðitim gören öðrenciler, Kutlu Doðum nedeniyle güzel bir proðram sundular. Gurbetçilerin büyük beðenisini ka- zanan proðram, Neu-Isenburg Selimiye Camii öðrencilerinin okuduðu açýlýþ Kur´an-ý Kerimi ardýndan Cemiyet Baþkaný Ahmet Þirin bir selamlama konuþmasý yaptý. Göreve yeni baþlayan Erol Olfaz Hocaefendi ve eþi Kadriye hoca hanýmý tebrik ederek cemaata, bu imkaný iyi deðerlendirmeleri ve ilimlerinden istifade etmeye çaðýrarak “Çocuklarýmýzýn yetiþmesi DiTiB Frankfurt Kadýn Kollarý Üyelerinden Örnek Davranýþ konuþmasýnda, Frankfurt Kadýn Kollarý Üyelerinin yaptýðý bu duygusal davranýþýn kendini etkilediðini ifade ederek, “Öncelikle ziyaretinizden duyduðum memnuniyeti belirtmek istiyorum. Bizler Almanya genelinde insanlarýmýza hizmet vermek amacýyla faaliyetlerine devam eden dini, sosyal ve kültürel amaçlý kuruluþlarýz. Bugün itibariyle 887 DÝTÝB derneðini, bu yardým anlayýþýmýz ve birbirimize olan baðlýlýðýmýzla hayata geçirdik. Bundan sonra da bu hassasiyetimiz artarak devam edecektir. Sizler bugün kendi üyeleriniz arasýnda topladýðýnýz paralarla bu yardým yarýþýnda var olduðunuzu gösterdiniz. Hepinize çok teþekkür ediyorum. Ben Almanya’daki derneklerimizi devamlý olarak ziyaret ediyorum. Gittiðim her yerde vatandaþlarým bana Merkez Camii’mizin geldiði son durum ile ilgili sorular soruyorlar. “Merkezimizin inþaatý ne zaman baþlayacak?, Yardýmlarýmýzý nasýl yapacaðýz? gibi haber yönünde her türlü fedakarlýktan kaçýnmamalýyýz” dedi. Erol Olfaz ve Kadriye Hocahaným yaptýklarý konuþmalarda Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin hayatlarýndan örnekler vererek onu daha yakýndan tanýmak ve gelecek nesle O´nun sevgisini aktarabilmek adýna bilgiler verdiler. Yabancý filozoflarýn Hz. Muhammed (SAV) efendimiz hakkýnda övgü dolu sözlerini de aktararak O´nun bir dünya lideri olarak eþinin ve bir benzerinin bulunamayacaðýný ifade ettiler. Daha sonra kýz öðrencilerin hazýrladýklarý skeçler, þiirler ve ilahilerle büyük beðeni topladýlar. Muhammed Suna da 40 yaþýndasýn adlý þiiriyle proðrama ayrý bir renk kattý. Proðram sonunda erkek öðrencilerin sýrayla namaz sürelerini okumasýný ardýndan Cemiyet hanýmlarýnýn hazýrladýklarý el iþi çeþitli yiyecekler de cemaate sunuldu. sorularla beni mutlu ediyorlar. DÝTÝB Genel Merkez Camii ve Sosyal Birimleri Kompleksi’mizin bir an önce bitirilebilmesi için Almanya genelindeki bütün vatandaþlarýmýzýn büyük heyecan içerisinde olduklarýna þahit oluyorum” dedi. Program, Frankfurt Kadýn Kollarý Üyelerinin, DÝTÝB Haným Faaliyetleri Müdürlüðü’ne yaptýklarý ziyaretlerinin ardýndan sona erdi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 19 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 20 IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Lohne-Vechta Cemiyeti Bilal-i Habeþi Camii A rkadaþýmýz Mehmet Demir ile yapmýþ olduðu röportajda LohneVechta Bilal-i Habeþi Camii Baþkaný Ali Güneri ve Din Görevlisi Mehmet Yozgatlý þunlarý söylediler: “Lohne-Vechta Bilali Habeþi Camimizde kuruluþundan bu güne kadar sürekli hafta sonu dersleri yapýlmaktadýr. Hafta sonu erkek ve kýz çocuklarýna verilen eðitimde 2 eðitimciyle birlikte görev yapmaktayýz. Derse katýlan öðrencilerimize ders dýþýnda faaliyetlerimiz mevcuttur. Piknikler, geziler düzenlemekteyiz. Dersini güzel bir þekilde yerine getiren öðrencilerimize devamlý þekilde hediye vermek suretiyle dersi sevdirme ve katýlý- mý artýrma teþvikinde bulunuyoruz. Bilgi yarýþmalarý düzenlemekteyiz. Derslerimizde görselliðe dikkat etmekteyiz. Sadece hafta sonlarý deðil ayný zamanda resmi tatillerde de (sonbahar, kýþ, paskalya, yaz) derslerimiz tüm hýzýyla devam etmektedir. Ayrýca kabiliyetli ve istekli öðrencilerimize hafta içi ders vermek suretiyle kaliteyi artýrmaktayýz. Bunun dýþýnda Kadýn Kollarý toplanarak kendi aralarýnda Pazar günleri cami sohbetleri yapmaktadýrlar. Hafta sonu ev sohbetleri ve Gençlik dersleri yapýlmakta ve yetiþkinlere Kur´an-ý Kerim ve temel bilgi dersleri verilmektedir. Her sene düzenlediðimiz kermesler çok yoðun ilgi görmekte ve Bölgemizde rekor kýrmaktayýz. Ayný zamanda komþu camiileri ziyaret ve toplantýlar düzenlemekteyiz. Camimizde yapýlan sohbetler ve vaazlar büyük ilgi görmektedir. Cemaatimizin isteklerini elimizden geldiði kadar yerine getirmeye çalýþýyoruz. Bunun dýþýnda hafta sonlarý yani Cumartesi ve Pazar günleri öðle namazýna müteakiben Hadis sohbetleri yapýyoruz. Cuma günleri Cuma Namazý sonrasý hastahane ziyaretleri yapýlmaktadýr. Bu camiyi kuran ve bu zamana kadar gelmesinde emeði geçen deðerli Baþkanlarýmýza, Kadýn Kollarý kardeþlerimize, Gençlik Kollarýmýza ve bir çok fedakarlýklarda bulunan cemaatimize sonsuz teþekkürlerimizi sunuyoruz. Hepsinden Allahu Teala razý olsun diyoruz. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 21 Bielefeld Mehmet Demir GMG Kuzey Ruhr Bölgesinin düzenlemiþ olduðu Maide-i Kur´an Programýnýn beþincisi Bielefeld Stadthalle´de gerçekleþtirildi. Takriben 2500 kiþinin katýldýðý programý Hasan Özçelik sundu. Açýlýþ Kur´an-ý Kerim´ini IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Avrupa Kur´an-ý Kerim okuma ikincisi Yunus Emre Çiftçi okudu. Ardýndan Ýstiklal Marþýmýz hep bir aðýzdan beradu. berce coþkuyla okunIGMG Kuzey Ruhr Bölgesinin faaliyetlerini içeren sinevizyon gösterimi yapýldý. Ardýndan kürsüye gelen IGMG Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný Murat Ýleri katýlýmcýlara seslendi: “Ruhumuzu arýndýrmak, kalplerimizin pasýný gidermek maksadýyla bölgemizin beþincisini düzenlediði Kur`an Ziyafeti programýna hoþgeldiniz. Bir süreden beri böyle muhteþem meclislerde Avrupa`nýn deðiþik ülkelerinden güzel yurdumuza uzanan boyutta, toplumumuzu kutlu doðum kutlamalarý, Kur’an coþkusunun, Kur’an sevdasýnýn hareketlendirdiði gözleniyor, yüreði Allah aþký, Peygamber ve insanlýk sevgisi ile dolu topluluklar gönüllere ümit filizlerini yeþertmeye devam ediyor. Bugün de burada farklý Ýslam ülkelerinden dünyaca ünlü ha- I okuduðu kasideler ile dinleyiciler adeta mest oldu. Sponsorlara ve misafirlere takdim edilen plaketlerden sonra bir unutulmaz programýn daha sonuna gelindi. Ýzleyiciler emegi geçenlere teþekkür edip bu tür programlarýn devamýný isteyerek memnuniyetlerini belirttiler. Son olarak Maide-i Kur´an organizetörü Ali Börek Hocanýn okuduðu dua ile progsanlara adete Asr-ý Sa- ram nihayete erdi. adeti yeniden yaþattý. Bu muhteþem duygu selinin ardýndan sahneyi Erkan Mutlu aldý. Birbirinden ünlü ve sevilen eserleri ile salonu coþturdu. Bu programlara böylesine yoðun ilgi gösteren katýlýmcýlara da teþekkür etti. Daha sonra Maide-i Kur´an Organizetörü Ali Börek, hafýzlarýn takdimini yapmak için kürside yerini aldý. Sýrasýyla Bosna´dan Aziz Alli, Türkiye´den Suat Gözütok daha sonra Ýran´dan Rahim Haki ve son olarak da Güney Afrika´dan Abdurrahman Sadien okuyuþlarýna yüreklerini katarak muhteþem bir Kur´an ziyafeti sundular. Diller sustu, gönüller coþtu. hep bir aðýzdan getirilen tekbir ve salavatlarla salon muhteþem bir manevi atmosfere gark oldu. Suat Hocanýn kendisine has uslubuyla Bielefeld Stadthalle`de Kalpler Kur`an için attý fýzlar, Kur’an okuma birincileri, Allah kelamýna yüreklerini katarak bir ziyafet sunacak, diller susacak, gönüller coþacaktýr. Ve bizler okunan Kur’an ayetlerini adeta yeni nazil oluyormuþ gibi dinleyeceðiz ve ruhumuza sindireceðiz. Proðramýmýzýn gerçekleþmesinde emeði geçen baþta Ýslam toplumu Milli görüþ Genel Merkez Maide-i Kur`an koordinatorü deðerli Ali Börek hocama, Gençlik Teþkilatýmýza, Haným Kollarýmýza, ev sahibi þubelerimiz Bielefeld Hicret ve Jöllenbeck Fatih Cemiyetlerine, tüm cemiyet baþkanlarým, hocalarým ve idarecilerime, görevlerini baþarýyla yürüten GOB`taki tüm fedakar görevli kardeþlerimize, misafir hafýzlarýmýza, salonu bize tahsis eden yetkililere, desteklerini bizden esirgemeyen sponsorlarýmýza ve basýn men- suplarýna, özellikle de programýmýzýn en güzel bir þekilde tahakkuku için hummalý ve titiz bir gayret içinde olan komisyon baþkaný ayný zamanda Bölge Gençlik Baþkaným Ufuk Ulun ve komisyonun kýymetli diðer üyelerine teþekkür ederim. Bizler yanlýzca dinleyen deðil ayný zamanda da yaþayanlardan olmalýyýz. Cenab-ý Allah hepimize Kur´an´ý yaþamayý nasip etsin.” diyerek sözlerine son verdi. Ardýndan kürsüye IGMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü geldi. Kuran´ý anlama ve yaþamanýn ve bunu toplumun barýþ ve huzuruna dönüþtürmenin önemine deðinerek bu güzel programda emeði geçenlere ve bölge yetkililerine teþekkür ederek sözlerine son verdi. Ibbenbüren Þubesi gençlerinden Muhammed Ali Toptaþ okuduðu Naat-ý þerifle in- 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 22 35. sayi sayfalar 26.05.2009 röportaj eçtiðimiz günlerde Stadtallendorf`ta bir programa katýlan Orhan Hakalmaz ile arkadaþýmýz Habib Yazýcý`nýn yapmýþ olduðu röportajý sunuyoruz. Orhan Hakalmaz Stadtallendorf’a gelince biz de bu fýrsatý HAYAT okurlarý için deðerlendirelim istedik. Kendisini yakinen tanýma fýrsatý bulduk. Ýþte aþaðýda bu tanýþýklýðýn kelimeler ve satýrlara dökülmüþ þekli Orhan Bey, Bayburt kökenli, Samsun’da mukim kalabalýk bir ailenin en küçük erkek çocuðusunuz. Müziðe olan ilginiz nasýl baþladý ve kabiliyetiniz nasýl ortaya çýktý? Biz sýradan bir Anadolu ailesiyiz. Babam terzi, annem ise ev kadýný idi. Abilerim de ben de baba mesleðini öðrendim. Ýyi overlok atarým. Beþ yaþlarýnda sazla tanýþtým. Babam müziðe ve sinemaya meraklý bir insandý. Türk filmlerini çok severdi. Bana sürekli „seni konservatuarda okutucam“ derdi. Bugün bile konservatuarý bilmeyen bu kadar insan varken babamýn böyle bir ideali vardý. Bulunduðumuz þehir de Orhan Gencebay’ýn þehri. Gerek ona olan öykünme gerekse oradaki müzik yapan abilerin “bu çocukta iþ var” demesi babamý da yüreklendiriyordu. Bu çocuðu alýp Ýstanbul’a konservatuara götüreceðim dediðinde baþta dedem olmak üzere büyükler de karþý çýkmýþtý. Bütün bunlara göðüs geren babam beni Ýstanbul’a getirdi. TRT’de Çocuk Saati programlarýnda çýkmaya baþladým. Beni orada gören rahmetli Hocam Nida Tüfekçi: “bu çocuðun elinden tutalým. Sakýn desteðini esirgeme” diyerek babamý yüreklendirmis. O zamanlarda sadece Batý müziði konservatuarý var. Türk Müziði konservatuarý da, Allah’ýn bir hikmeti, bir yýl sonra 1975`te açýldý. Biz de 11:45 Uhr Seite 23 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat G Orhan Hakalmaz: Türkülerimiz bizim dinimizden ve kültürümüzden beslenir. Deðerlerimizi ifade eder. Hedef “kamil insan” olmaktýr. 1976’da konservatuarýn ilk öðrencileri olduk. Aile de ilk üniversite mezunu da benim. Babam ve Annem iyi insanlardý. Anadolu insaný feraset sahibidir. Onlar da ferasetli idiler. Ýlmi anlamda cahildiler ama ferasetliydiler. Mesela þöyle derdi annem: „oðlum, Allah var ne gam var“. Þimdi kitaplarý okuyorsun, profösörleri dinliyorsun; sözün nihayeti yine ayný yere varýyor: „Allah var ne gam var“. Peki neden TM’ni seçtiniz? Batý Müziði de okuyabilirdiniz. O dönemde BM daha popüler deðil miydi? Evet öyleydi. Baðlama 23 Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 taþýmaktan utandýðýmýz zamanlar çok olmuþtur. Gitar taþýmak daha havalý bir þeydi. Ama dedim ya babam vardý bir de beþ yaþýndayken elime alýp altý yaþýndan itibaren çalýp söyledim sazým, baðlamam. Ben baðlamanýn týnýsýný sevdim. Okudukça, tanýdýkça TM’ni ve yeþerdiði kültürü sevdim. Þimdiden geriye dönüp baktýðým da kendimi bir anlamda kültür misyoneri gibi görüyorum. Altýnda ezildiðim bir diðer ikilem de „günah“ mý iþliyorum ikilemi idi. Sazý ve müziði býrakmayý çok düþündüm. Ama devam ettim. Beyazýt Öztürk’te bana bu türkü batý müziði ikilemini yaþadýðýndan bahsetmiþti. Kendisi türkü dinlerken arkadaþlarýyla karþýlaþýnca hemen batý müziði dinlemeye baþladýðýný aktarmýþtý. Böyle bir baský vardý. Türk Halk Müzigi’nin son yýllarda daha çok dinleniyor. Bunun sebepleri sizce nelerdir? THM`de bir popüler müziðe mi dönüþüyor ya da kültürel baðlarýmýzý ve kimliðimizi mi keþfediyoruz? Kanýmca ikisi de doðru. Kültürümüzü yeni yeni keþfediyoruz. Türküler sadece okunup geçilmiyor. Ýfadeler açýklanýyor, hikayeleri aktarýlýyor. Böylece dinleyici ile organik bir bað kuruluyor. Önce “türkü” neye denir, bunu bilmeliyiz. Kavramlar çok önemli. Türkü, altýnda imza olmayan, bir yöresi olan ve halk dilinde seneler boyunca evrilerek gelmiþ eserlere denir. Bence, Kara Tren bile tam anlamda bir türkü deðildir. Bunlar türkü formunda bestelerdir. Bu konuda katý bir tutuma sahibim. Hatta bazen eleþtiri de alýyorum. Deniyor ki bunlara türkü dense ne olur? Kýsa vadede hiç birþey olmaz. Uzun vadede de ise „kültür kýyýmý“ olur. Anadolu`da bu durumu açýklayan çok güzel bir ifade vardýr. “At izi it izne karýþýr”. Uzun vadede kimliðinizi kaybedersiniz. Bu duruma sebebiyet vermemek için türküler koruma altýna alýnmalý. Anonim, sahipsiz demek deðildir. Aksine kamunun, halkýn malý demektir. Bazý türkülerin dinlenmesinde ve popüler olmasýnda televizyon dizilerinin de etkili olduðunu söyleyebiliriz. Türkülerin fon müziði olarak kullanýldýðý veya okunduðu dizilerdeki erkek karekterler genelde “maço” tiplemeler. Buradan hareketle ve sizin bir albümünüzün adýnýn da “insan yetiþtiren türküler” olmasýna da atýfta bulunarak þöyle bir soru sormak istiyorum. Türkü dinleyen erkekler maço mudur? Nasýl bir insan inþa eder türküler? Hayýr. Türküler maço bir erkek inþa etmez. Nasýl bir insan inþa ettiðinin örneklerini ben size vereyim. Mesela: Yar yüreðim yar, gör ki neler var Bu halk içinde bize gülen var Ko gülen gülsün, HAK bizim olsun Gafil ne bilir, HAKKI seven var Bu yol uzaktýr menzili çoktur 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr 24 Geçidi yoktur, derin sular var Girdik bu yola Aþk ile bile Gurbetlik ile bizi salar var Her kim merdane, gelsin meydane Kalmasýn cana kimde hüner var Yunus sen bunda meydan isteme Meydan içinde merdaneler var Yunus Emre Gafil Gezme Þaþkýn Gaziantep Hasan Hüseyin Yavuz Top Gafil Gezme Þaþkýn Bir Gün Ölürsün Dünya Kadar Malýn Olsa Ne Fayda Söyleyen Dillerin Söylemez Olur Bülbül Gibi Dilin Olsa Ne Fayda Sen Söylersin Söz Ýçinde Sözün Var Çalarsýn Çýrparsýn Oðlun Kýzýn Var Þu Dünyada Üç Beþ Arþýn Bezin Var Tüm Bedesten Senin Olsa Ne Fayda Kul Himmet Üstadým Gelse Otursa Hakkýn Kelamýný Dile Getirsen Dünya Benim Deyi Zapta Geçirse I GMG.Kuzey Bavyera Bölgesinin önemli ve Köklü Cemiyetlerinden Schweinfurt Fatih Camii, Kermeste Hazýr çarþýsýnýhayýrda yarýþýn ne demek olduðunu öðretecek türden bir fedakarlýk örneðiydi adeta. Seite 24 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Karun Kadar Malýn Olsa Ne Fayda Ýþte türkülerin inþa ettiði insan budur. Türkülerimiz bizim dinimizden ve kültürümüzden beslenir. Deðerlerimizi ifade eder. Hedef „kamil insan“ olmaktýr. Sanatçý ne demektir? Neden sanatçý denince yalnýzca müzik icracýlarý, sinema ve dizi oyuncularý anlaþýlýyor. Sanatçý duyarlýlýðý ve sanatçý örnekliði nedir sizce? Sanat, insanda duygu ve düþünceyi uyandýran, estetik duygusunu harekete geçiren herþeydir. Bu anlamda Yunus Emre de Mevlana da sanatçýdýr. Þairler, mimarlar, tasarýmcýlar, müzisyenler hepsi sanatçýdýr. Ama asýl olan insan olmaktýr. Ýnsan olmak bir(1)dir. Sahip olduðunuz diðer özellik ve yetenekleriniz de birin saðýndaki sýfýrlardýr. Þayet insan olamazsak diðer vasýflarýmýz hiç bir deðer ifade etmez. Asýl olan insan olabilmektir. Ýnsan olmayý baþaran ise her niteliði ile büyür ve deðer kazanýr. Bizim insanýmýz sanatçýyý farklý sever. Mesela Stadtallendorf’ta biri bana „kardeþim gelseydi bu kadar mutlu olmazdým“ dedi. Sanatçý bizim insanýmýz için hane halkýndan birisi gibidir. Sanatçý “toplumun önünde”dir. Bu þu demek- hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 tir. Sanatçý sorumluluk taþýr. Her an gözönündedir. Yoksa toplumun ilerisindedir. Öncüdür. Herkese modeldir, deðil. En azýndan ben böyle anlamýyorum. Bu sorumluluk bilincine sahip sanatçý topluma ve insanlýða hizmet eder. Orhan Hakalmaz için “müzik” nedir? Bir hoby mi, bir iþ mi ya da bir görev mi? Konservatuarda okurken böyle þeyleri hayal etmemiþtim. Bu kadar tanýnýp bilineceðimi hiç düþünmemiþtim. Amacým konservatuarý bitirmek ve hoca olarak hizmet etmekti. Bazan arkadaþlar bana takýlýyorlar. Sen nasýl bu kadar þöhret oldun diye. Gerçekten bilmiyorum. Allah tuttu kolumuzdan ve yürü ya kulum dedi. Görev mi? Evet ben kendimi bir misyoner olarak görüyorum. Müziðimle türk kültürüne hizmet etttiðimi düþünüyorum. Ama geçimimi de bu iþle kazanýyorum. Yani benim dükkaným da bu. Hedefime gelince bu iþlerin sonu yok. Gayem “insaný kamil” olmak. Yetiþmek ve insan yetiþtirmek. Cat Stevens müslüman olunca müziði býraktý. Müziðin bir endüstriye dönüþtüðü ve afyon olduðunu ifade etti. Siz de böyle ikilemler yaþadýnýz mý? Yusuf Ýslam’ýn söyledikleri kendi müziði, terk ettiði müzik için doðru olabilir. Benim icra ettiðim müzikin böyle bir misyonu yok. Biz Kuraný ve Ezaný da ritimle okuruz. Müzik aletleri diðer aletler kadar masumdur. Cerahin elindeki býçak tedavi ederken katilin elindeki býçak öldürür. Kaldýki musýki ezberlemeyi de kolaylaþtýrýr. Müziðin günahlýðý konusunda ikilemi ben de yaþadým. Evet. Ama benim müziðim gayri meþruluk içermiyor. Cinsellik konusunda bazý þeyler söylemek isterim. Cinsellik türkülerde de vardýr. Çünkü hayatta vardýr. Ama terbiyesizlik yoktur bizim türkülerimizde. Mesela size þu örneði vereyim. Þu meshur Farfara türküsündeki nakarat bölümü orjinal notasýnda yoktur. Bu bölüm eklemedir. Bu türküye ait deðildir. Türkülerimizde cinsellik vardýr, ama söyledigim gibi terbiyesizlik yoktur. Türküler halkýn deðer süzgecinden geçerek günümüze gelmiþlerdir. Var olan sivrilikler zamanla elimine edilmiþtir. Kul olmak ve sanatçý olmak. Sanatýn sýnýrý Orhan Hakalmaz için nedir? Þöyle söyliyeyim. Yaþamýmda ki sýnýrlarým ne ise sanatýmdaki sýnýrlarým IGMG Kuzey Bavyera Schweinfurt Fatih Camiinde Kermes IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Schweinfurt Fatih Camii Cemiyet BaþkanýAsým Zirekoðlu ve Yö- netim Kurulu, Gençlik lar. Teþkilatý ve Kadýn Kollarý Cemaat, hakikaten datüm sorumlular bir sorum- yanýþma ve kardeþlik duyluluk örneði ortaya koydu- gularýdoruk noktadaydý. röportaj da o dur. Gece hayatým var mýdýr? Evet vardýr. Geceleri biraz geç yatarým. Ehli irfan meclisinde aradým kýldým talep Ýlim en geridedir, illa edeb illa edeb. Son olarak HAYAT okurlarý için bir mesaj alabilir miyim? Hayat mecmuasýna yayýn hayatýnda baþarýlar diliyorum. Hedeften sapmadan hizmete devam diyorum. Bir kiþi de bir kiþidir prensibine baðlý kalarak gayret etmelerini diliyorum. Benim de bir katkým olduysa mutluluk duyarým. Herkese teþekkür ve saygýlarýmý sunuyor; sizleri de tebrik ediyorum. Biz teþekkür ediyoruz. Bu ropörtajý Frankfurt am Main havaalanýna giderken, yolda, otomobilde yaptýk. Bize karþý saygýlý ve mütebessim tavrý ile Orhan Hakalmaz hepimizin gönüllerini de fethetti. Havaalanýna varýnca baðlamayý kabine almayabilirler dedi görevli bayan. Orhan bey de bize böyle bir durumla bir kez karþýlaþtýðýný ve „Katiyyen olmaz. Çaðýrýn yetkilileri. Ben ekmek teknemi bagaja veremem“ diyerek bu badireyi savdýðýný anlattý. Ben de „hocam dedim, deseydiniz arkadaþlar Orhan ben, Hakalmaz o. Bizi nasýl ayýrýrsýnýz.„ Hep beraber gülüþtük. Hoca ile vedalaþtýk. Kermeste IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu ile Türkiye`den Eski Milletvekili Mustafa Hasan ÖZ Beylerinde katýlarak birer konuþma yaptýklarý kermeste katýlým çok yüksekti. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Mustafa YENEROÐLU E ðer medyada tek sesli ve sürekli tekrarlanan haberlere inanýrsanýz, Ýslamî cemaatlerin, Müslüman çocuklarýn beyinlerini yýkamak için, gözlerden uzak ve kontrolsüz bir din dersi istedikleri kanaatýna varýr ve sanki, Ýslamî kuruluþlarýn, Almanca olarak verilen ve devlet denetiminde gerçekleþen bir Almanca Ýslam din dersinden baþka bir þey için uðraþtýklarýný sanýrsýnýz. Fakat bu tartýþmalarda görüþ ayrýlýðýna sebep olan konular gerçekte bunlar deðil. Özellikle siyasal sorumlularýn açýklamalarýný analiz ettiðimizde problemin baþka yerde yattýðýný görüyoruz. Bazý süslü ifadelerin ve resmî açýklamalarýn arkasýnda çoðunlukla, kamuoyundan uzak ortamlarda Müslümanlara sadece kapalý toplantýlarda söylenebilecek, talepler yatýyor. Mesela, “Ýhtiyaç duyulan þey pragmatik çözümdür ve maksimum taleplerden vaz geçmek gerekir” denildiðinde, aslýnda kastedilen, Müslümanlarýn, herhangi bir tanýnma ve içeriðini düzenleme imkaný olmayan önerilerle yetinmeleri; yani Anayasa’da belirlenmiþ çerçevede bir din dersi talep etmemeleridir. Burada ima edilenin aksine, müslümanlar, hiçbir zaman anayasanýn öngördüðü modelin dýþýnda bir talepte bulunmadýlar. Sürekli olarak anayasa’nýn öngördüðü ve gayri müslim dini cemaatlerin uygulamasýyla yerleþmiþ din dersi modelinin kendileri için de uygulanmasýný istediler. Bazý resmî talepler, Ýslamî cemaatlerle ilgili olarak formüle edilen daha ilginç bakýþ açýlarý da ortaya koyuyor. “Bu öðrencileri, kontrolden uzak, arka bahçe Kur’an kurslarýna terkedemeyiz” gibi ciddiyetsiz ifadeler, konu hakkýnda çok da fazla bilgi sahibi olunmadýðýný gösteriyor. Haftada iki saatlik bir din dersinin, camilerde verilen din derslerinin yerini tuta- Seite 25 hayat [email protected] caðýný sanan politikacýlarýn ya bu konuda bilgileri ya da ilgileri yok. Veya ikisinden de mahrumlar. Elbette ki, Ýslam din dersleri öz eleþtiriyi de içeren bir Ýslamî þuuru vermeli, ayný zamanda, farklý inançlara karþý da tolerans anlayýþýný yerleþtirmeli, anayasal deðerlere aykýrý olmamalý ve her þeyden önce çoðulcu bir toplumdaki hayatýn gerçeklerini de göz önünde tutmalýdýr. Bunlarýn hepsi, ayný þekilde, camilerde verilen din dersleri için de geçerlidir. Camilerde verilen derslerin, hep ideal þartlar altýnda verildiði söylenemez. Ama, konu, cami cemaatlerinin sürekli olarak aþaðýlanmasý yerine, saygýya dayanan ve bilimselliðin gerektirdiði bir ciddiyetle öneriler üzerinden tartýþýlmalýdýr. Her þeyden önce, son yýllarda, Müslümanlarýn toplumsal katýlým yönünde yaptýklarý çok deðerli çalýþmalarýn da takdir edilmesi gerekir. Yoksa, din dersleri gibi önemli bir konuyu sadece muhtemel veya mevcut bir tehlikenin önlenmesi için düþünmek, yýkýcý bir yaklaþým olduðu gibi tamamýyla yersizdir. Konunun negatif olarak ele alýnmasý, sadece din derslerinin amaç ve imkanlarý ile igili tümüyle yanlýþ anlamalara neden olmamakta, ayný zamanda Müslümanlarla ilgili sürekli ayný basmakalýp yargýlara hizmet etmektedir. Böylece, baþkalarýný, aslýnda olmadýklarý bir þeyle etiketleme açmazý ile karþýlaþmaktayýz. Sað duyulu bir bakýþ Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Ýslam Din Dersi Bir Ýhtiyaçtýr açýsý, cami cemaaatlerinin, problemin bir parçasý deðil, çözümün bir parçasý olduðunu görebilir. Ki böylece, makul ve sonuç almaya yönelik bir politika, kutuplaþmaya sürüklemez ve sürekli olarak Müslümanlarý þüphe altýnda tutmanýn, ortak katýlýmý hedefleyen çözümler önünde büyük engel olduðunu bilir. Bu yüzdendir ki, öncelikle siyasal sorumlular, Müslümanlarý anlamaya yönelik belirgin bir hazýrlýk ve yetkinlik geliþtirmeliler. Bu þekilde bir olumlu davranýþa ihtiyacýmýz olduðu da açýk. Ýnanç esaslarýný öðrenmeye yönelik bir din dersinin öncelikli amacý, kiþinin kendi dini üzerinden kimlik ve kiþilik kazanmasýný temin etmektir. Bu, bilgi edinmenin çok daha ötesinde bir etkileþim amacýna yöneliktir. Dinin temel öðretileri, iç bakýþ açýsýndan hareketle, inanýlmasý gereken bir hakikat olarak öðretilir. Dolayýsýyla öðretmen bilgi aktarmaz, neye inanýlmasý gerekiyorsa onu aktarýr. Kimi eyaletlerin yaptýðý gibi, devletin düzenleyip uyguladýðý bir dinbilgisi dersi, bu þekildeki bir din dersi uygulamasýna, hiç bir zaman alternatif olamaz. Her zaman vurgulandýðý gibi bu þekildeki bir uygulamanýn, seküler ve tarafsýz bir devlette sýnýrlarý vardýr. Seküler devlet, nasýl ki Hristiyan veya Yahudilere belirli bir din anlayýþýný telkin edemezse , Müslümanlarýn Ýslam’ý nasýl anlamalarý gerektiðini de belirleyemez. Bu yüzden de, okullardaki din derslerinin sorumluluðu mutlaka dinî cemaatlerde olmalýdýr. Bunlarý oluþturacak olan ise devlet deðil, aksine ayný inancý paylaþan insanlarýn oluþturduðu birlikteliklerdir, bunun adý da dini cemaattir. Ýslam din derslerinin Müslüman cemaatlerin sorumluðunda ve devletin denetiminde uygulanmaya konulmasý bir ihtiyaçtýr. Bunun yolu ise, tereddüt ve þüpheden deðil, birbirini anlamaktan geçer. Karþý tarafýn inançlarýna saygýda belirli bir ölçü tutturmak, nihayetinde pragmatik çözümlerin de yolunu açacaktýr. Islamischer Religionsunterricht ist nötig und möglich Islamische Religionsgemeinschaften wünschen sich einen abgeschotteten, unkontrollierten Religionsunterricht, um muslimische Kinder indoktrinieren zu können - zu diesem Ergebnis muss man wohl kommen, wenn man den sich immer wiederholenden eintönigen Medienberichte Glauben schenkt und sich davon leiten lässt. Es scheint, als ob die Glau- 25 bensgemeinschaften alles andere als einen deutschsprachigen, islamischen Bekenntnisunterricht unter der Aufsicht des Staates anstreben würden. Es sind aber wieder diese Argumente, die in der Diskussion vorgeschoben werden, als ob es darüber einen Dissens geben würde. Ein eingehender Blick, besonders auf die Äußerungen von politischen Verantwortungsträgern zeigt, dass die Probleme in einem anderen Bereich liegen. Hinter manch einer Floskel und öffentlicher Verlautbarung stecken zumeist Forderungen, die den Muslimen nur im Hinterzimmer aufgetragen, aber sicherlich nie in dieser Form öffentlich bekundet werden können. Wenn gesagt wird, „Nötig sind pragmatische Lösungen und ein Verzicht auf Maximalforderungen“, dann bedeutet dies, Muslime sollten sich mit Minimalangeboten ohne Anerkennung und Gestaltungsmöglichkeit begnügen und sich vor allem nicht auf das Modell im Grundgesetz berufen. Denn Maximalforderungen wurden von muslimischer Seite zu keiner Zeit erhoben, wie es diese Aussage suggeriert. Von muslimischer Seite war es stets das von der Verfassung vorgegebene und in jahrzehntelanger Praxis etablierte Modell, an dem festgehalten wurde. Interessante Einblicke geben weiterhin die öffentlichen Forderungen, die gegenüber den muslimischen Religionsgemeinschaften formuliert werden. Flotte Sprüche wie „Wir wollen diese Schülerinnen und Schüler nicht den unkontrollierten Hinterhof-Koranschulen überlassen“ bezeugen nicht unbedingt sachliche Kompetenz. Politiker, die denken, dass die wöchentlich zwei Stunden Religionsunterricht die Moscheegemeinden bzw. die religiöse Unterweisung in den Moscheen ersetzen 35. sayi sayfalar 26.05.2009 26 können, fehlt es entweder am Wissen oder am Interesse oder auch an beidem. Natürlich soll der islamische Religionsunterricht an ein selbstkritisch-reflektiertes islamisches Selbstbewusstsein heranführen, selbstverständlich muss er für Verständnis und Toleranz gegenüber Andersdenkenden beitragen, die Wertentscheidungen des Grundgesetzes nicht negieren und vor allem die Lebenswirklichkeit in einer pluralistischen Gesellschaft vor Augen halten. All dies gilt übrigens auch für die religiöse Unterweisung in den Moscheegemeinden. Das dort nicht immer alles dem Idealzustand entspricht, dürfte unstreitig sein. Doch anstelle Moscheegemeinden regelmäßig zu diffamieren, sollte man sich vernünftigerweise sachlich - übrigens auch I GMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkanlýðýnýn tertip ettiði, ‘Ýstanbul, Çanakkale Þehitliði, Bursa ve Ankara’yý kapsayan gezi proðramý, katýlýmcýlara unutamayacaklarý anlarýn yaþanmasýna vesile oldu. Bölge ve Þube Ýdarecilerinden oluþan toplam 25 (yirmibeþ) kiþinin katýldýðý Gezi Proðramý, Ýstanbul’u Ýstanbul yapan tarihi dokusunu ve manevi havasýný temâþâ ile baþladý. Ýki gün doya doya Ýstanbul’u, sonra bir gün de Çanakkale Þehitliðini ziyaret edip gezilmiþ oldu. Ýstanbul`da, Ayasofya Camii ve Bugünkü içler acýsý durumunu önce sýkýlarak izledik sonra Fatih dedemizin emanetine sahip çýkamamanýn utancýyla ayrýnýldý... Sultan Ahmet Camiine geçildi ve bütün haþmetiyle bir tarihi, saðýr kulaklara ve nasýrlaþan gönüllere haykýrýyordu adeta! Sabah Namazýnda Eyüp Sultan Hz.lerinin misafiri olmak nedir? Bilir misiniz? Eyüp Camiinde 11:45 Uhr Seite 26 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir ein Gebot der Aufklärung! - mit der Thematik auseinandersetzen. Vor allem bedarf es auch einer Anerkennung der wertvollen Arbeit, mit der Moscheegemeinden zur Partizipation der Muslime in der Gesellschaft in den letzten Jahrzehnten beigetragen haben. Den Sinn des Religionsunterrichts nur in der Abwendung einer sonst angeblich drohenden oder sogar schon präsenten Gefahr zu vermitteln, ist nicht nur destruktiv, sondern völlig deplatziert. Die negative Besetzung erweckt nicht nur völlig falsche Vorstellungen über den Zweck und die Möglichkeiten des Religionsunterrichts, es bedient auch die immer gleichen Stereotype über Muslime. Das Dilemma besteht in der Unmöglichkeit, den Anderen so zu etikettieren, hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 wie er sich selbst nicht versteht. Ein besonnener Blick erkennt, dass Moscheegemeinden nicht Teil des Problems, sondern Teil der Lösung sind. Daher setzt eine vernünftige, ergebnisorientierte Politik nicht auf Polarisierung und weiß, dass die permanente Verdächtigung Gift ist für Lösungen, die eine partnerschaftliche Partizipation voraussetzen. Nicht zuletzt deswegen sollten Verantwortliche vor allem in der Politik eine ausgeprägte Bereitschaft und Fähigkeit zu mehr Empathie entwickeln. So würde mein leicht erkennen können, dass eine positive Herangehensweise vonnöten ist. Ziel des bekenntnisgebundenen Religionsunterrichts ist in erster Linie die Stiftung einer positiven Identifikation mit der eige- nen Religion. Er ist in konfessioneller Positivität und Gebundenheit zu erteilen. Zentraler Gegenstand sind die grundlegenden Überzeugungen der jeweiligen Religion als Glaubenswahrheit. Der Unterricht wird vom Lehrer aus dem Glauben heraus, nicht aus der Distanz heraus gestaltet; der Lehrer vermittelt, was geglaubt werden soll. Dagegen ist der in einigen Bundesländern staatlich verordnete und durchgeführte Religionsunterricht keine Alternative. Vor allem ist er, wie auch immer er bezeichnet wird, in einem säkularen neutralen Staat grenzwertig. Der säkulare Staat kann nicht vermitteln, wie die Muslime den Islam zu verstehen haben, genauso wenig wie er Christen oder Juden eine bestimmte Theologie vorgeben kann. Deshalb muss IGMG Kuzey Bavyera Bölgesinden Tarihin Derinliklerine, Derinden Bir Yolculuk olmak... Aman Allahým..! Anlatýlabilirnir mi? Gidip yaþamak gerek. Eyüp Camii ve Çevresini kýsa zamanda anlatmak ve anlamak mümkün deðil ama katýlýmcýlar Milli Görüþ Mektebinde yetiþince, tarif kolay oluyor. Çaðlayan Mitingi ve Mahþeri kalabalýk katýlýmcý kardeþlerimizi hayli heyecanlandýrdý. Gemi ile Boðaz Turu, aman Allahým, Boðazýn nakýþ nakýþ iþlenmiþ Tarihi Dokusunu ‘Aynel yakin’ izlemek müthiþ bir güzellik..! Buram buram tarih kokuyor. En kýsa özetle Ýstanbul’u bu kadar özetledikten sonra, her metre kareye 6 (altý) bin merminin düþtüðü, þehit kanýyla yoðrulmuþ Çanakkale Þehitliðini, Ekrem Saffet Yumuþak Hocamýn öncülüðünde tanýmaya çalýþmak üzere yani Þehit Ceddimi- dosya ein solcher Unterricht von Religionsgemeinschaften verantwortet werden. Diese werden jedoch nicht vom Staat gebildet, sondern ergeben sich aus der zur Glaubensverwirklichung selbstbestimmten Vereinigung von Angehörigen derselben Glaubensgemeinschaft. Die Etablierung islamischen Religionsunterrichts in Verantwortung von muslimischen Religionsgemeinschaften und unter staatlicher Aufsicht ist nötig und möglich. Der Weg dorthin wird von Empathie und nicht von Zweifel und Verdächtigung geebnet. Ein gewisses Maß an Respekt gegenüber dem Selbstverständnis des Gegenübers eröffnet schließlich auch den Weg zu pragmatischen Lösungen. zi ziyaret etmek üzere yola çýkýldý. Evet Þehit Dedem büyük adamdý. Üç dakika içinde þehit olacaðýný bilerek, Çanakkale geçilmez diye bir destan yazdý. Hem de tertemiz kanýyla. Ama onun günümüzdeki torunlarýndan arta kalanlarý görünce aðladýk. Çünkü ‘Kimi Hindu, kimi Yamya, kimi bilmem ne bela... Aðlayarak ayrýldýk þehitlikten ve Hakký tutup kaldýran, gemiyi karadan yürüten bir imparatorluðun kurucusu Osman Gazi ve Peygamber nesli Þeyh Emir Sultan Hazretlerinin diyarý Bursa`ya gittik. Bursa`nýn sevecen insanlarýný ve özellikle Hilmi Tanýþ Beyefendi ile ekibini unutmak ne mümkün. Bursa`yý bize inceden inceye tanýtan Hasan kardeþimizi ve Geylani Akan Bey`e yürekten teþekkür ediyoruz. Altý asýrlýk kocaman bir ‘Evrensel Medeniyetin hatýratýný’ altý günde gezmek, görmek ne mümkün..! Ruhun þad olsun Aziz ecdadým... 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr özel köþe Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Selma ÖZTÜRK N ecip Fazýl Kýsakürek... Türk edebiyatýnýn hiç kuþkusuz en önemli þahsiyyetlerinden birisidir. Necip Fazýl Kýsakürek... Hiç þüphesiz, bir dava adamýydý... Davasýna sýrf inanmakla yetinmemiþ, o inanmýþ olduðu davasýna gerçek ve samimi bir þekilde sahip çýkýp, sarýlmýþ ve o davasý için ömrünün son nefesine kadar mücadele etmiþ bir insandýr. Nice acýlar çekmiþ, sayýsýz ýzdýraplardan geçmiþ, fakat hedef ve gayesi o kadar açýk ve net olduðu için, yolundan vazgeçmemiþ bir insandýr. Onun davasý ise ortada, onun derdi ve sýkýntýsý ise meydandadýr. Ýslam dininin garip kalmasýna, diplerde ve köþelerde sahipsiz kalmasýna bir türlü rýza gösteremeyen, içi rahat etmeyen o yüce zat, elinden geldiði kadar dininin “yaþamasýna” gayret göstermiþtir. Þu an bulunmuþ olduðumuz Mayýs ayý Necip Fazýl’ýn hem doðum hem de ölüm ayýdýr. Necip Fazýl Kýsakürek 26 Mayýs 1904 yýlýnda doðmuþ, 25 Mayýs 1983 yýlýnda hayat defterini kapatýp, ebedi aleme irtihal etmiþtir. Necip Fazýl’ýn özgeçmiþini burada kaleme almak istemiyorum. Fakat bazý önemli bilgileri de sizlerle paylaþmak istiyorum. Necip Fazýl’ýn bir çok önemli eserleri vardýr. Bu eserlerinin çoðu tanýnmaz. Fakat onun “Çile” adlý þiir kitabý sanýrým herkes tarafýndan tanýnýr, en azýndan duyulmuþtur. “Çile” adlý bu kitabý, bir þiir kitabýdýr. Necip Fazýl’ýn hangi veya kaç tane þiirini tanýyoruz, diye sorulsa, hemen herkesin aklýna gelen ilk þiir kanaatimce onun “Sakarya” adlý þiiridir. Sakarya’yý (neden bilmiyorum) gitmiþ olduðum toplantýlarda ve programlarda çok duyarým. (sanki Necip Fazýl’ýn Sakarya’sýndan baþka bir þiiri yokmuþ gibi). Bu programlarda þiiri dinlerken, bazen de þöyle bir tahmine kapýlýyorum: Þiiri okuyan þahýs, herhal- Seite 27 Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Necip Fazýl’ýn “Tabut”u [email protected] de þiirin içeriðini anlamadan okuyor. Ne dediðini bilmeden satýrlarý ezberlemiþ, tek tek banttan okur gibi okuyup geçiyor. Necip Fazýl’ýn her bir eseri bir birinden güzel, bir birinden hoþ ve ibret vericidir. Eserlerinde, dinine ve inancýna olan baðlarý yansýmaktadýr. “ALLAH” ve “MUHAMMED” kelimelerini telaffuz etmeye bile cesaret gösteremeyen o insan, Allah için yaþamayý kendine hedef koymuþtur. Burada onun eserlerinden sadece birini sizlerle paylaþmak istiyorum. Özellikle bu þiirini seçmemin sebebi ise, onun ölüme ve faniliðe bakýþ açýsýdýr. Deðerli okuyucularým! Gelin hep beraber Necip Fazýl Kýsakürek’in “Tabut” adlý þiirini okuyalým. Bu ibret dolu þiiri içimize sindirelim ve okuduktan sonra bir an bile olsa, gözümüzü yumup, kendi “Tabut”umu- I hayat GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Steinhagen Þubesi Ana Sýnýfý Bölge Baþkaný Murat Ýleri tarafýndan yapýlan dualarla açýldý. Baþkan Ýleri: “Bölgemizde Allah´ýn izniyle hemen hemen her ce- zun, kendi tahta kutumuzun içine girelim... Tabut Tahtadan yapýlmýþ bir uzun kutu; Baþ tarafý geniþ, ayak ucu dar. Çakanlar bilir ki, bu boþ tabutu, Yarýn kendileri dolduracaklar. Her yandan küçülen bir oda gibi, Duvarlar yanaþmýþ, tavan alçalmýþ. Sanki bir taþ bebek kutuda gibi, Hayalim, içinde uzanmýþ kalmýþ. Cýlýz vücuduma tam görünse de, Ýçim, bu dar yere sýðýlmaz diyor. Geride kalanlar hep dövünse de, Ýnsan birer birer yine giriyor. Ölenler yeniden doðarmýþ; gerçek! Tabut deðildir bu, bir tahta kundak. Bu aðýr hediye kime gidecek, Çakýlýr çakýlmaz üstüne kapak? Evet bu aðýr hediyenin kime gideceðini merhum tabii ki çok iyi biliyordu. Bu gerçeði bildiði için de, tedbirini almýþ, ona göre bir hayat sürdürmeye özen göstermiþtir. Bütün bu boyutta, benim üzüldüðüm ise tek bir þey var. Necip Fazýl Kýsakürek gibi büyük þahsiyetleri neden tanýmýyoruz ve neden tanýmak istemiyoruz? Onlarýn eserlerini neden okumuyor, neden okutmuyoruz? Necip Fazýl neden gençlerimize, kuþaklara ve nesillere tanýtýlmýyor? Neden onlarýn eserleri camiilerde, programlarda, toplantýlarda toplumla ta- IGMG Kuzey Ruhr Steinhagen Anaokulu dualarla açýldý miyetimizde ana okulu açýlmaktadýr. Bu pýrlanta gibi yavrularýmýz gelecekte bu camilerimize sahip çýkacaklar ve hizmet etmek için sýraya gireceklerdir. Ana okullarýmýz çocuklarýmýzýn geliþiminde faydalý olacak materyalleri sunmakta ve en güzel bir biçimde Genel Merkez´in sunduðu kurallara uygun þekilde gerçekl e þ m e k t e d i r. Yavrularýmýz eðlenecek, ayný zamanda da eðlenirken öðr e ne c e k l e r ! ” dedi. Ana okul Müdüresi ve Eðitimcisi Nurcan Kýna Hanýmefendi velilere teþekkür etti ve bu projeyi gerçekleþtirmekten mutluluk duyduðunu dile getirdi. 27 nýþtýrýlmýyor? Camiiler ve dernekler bu hususta neden bu kadar pasifler? Belli tarihlerde, belli programlarda Necip Fazýl gibi, Mehmed Akif gibi örnek þahsiyetler yad edilmeleri gerekmez mi? Genç nesillere onlarý tanýtmak camilerde görevlilerin (ve görevli geçinenlerin) GÖREVÝ deðil mi? Ama bunu kim yapacak, deðil mi? Bu tür çalýþmalar emek ister, zaman ister ve kalite ister... Nesillere ve topluma bu tür insanlarý tanýtmak bizlerin görevidir efendim. Nesillerin hüviyetini (kiþiliðini) geliþtirmek, onlarýn özgüvenini güçlendirmek ve onlarýn kayýp olmasýna göz göre göre müsaade etmemek gerek. Maalesef buna karþý gerçek bir þekilde hiç bir çalýþmada bulunmuyoruz. Ýmkansýzlýðýmýzdan dolayý deðil, beceriksizliðimizden dolayýdýr bu, efendim! Lütfen bu hususta istikbalde (gelecekte) biraz daha itina gösterelim. Bu yýl hiç bir yerde, hiç bir ilanda ve afiþte buna yönelik bir davetiye, bir çalýþma ve etkenlik göremedim. Göremediðime göre de, böyle bir çalýþmanýn yapýlmadýðýný tahmin ediyorum. Ýnþaallah (ve temennim) önümüzdeki yýlda bu durum deðiþir. Kermeslere, futbol turnovalarýna önem gösterenler, biraz da (hakikaten önemli olan) kültürel ve entellektüel çalýþmalara önem versinler. Diðer çalýþmalar önemsiz demiyorum efendim! Bir yanlýþ anlaþmaya zerre kadar da olsa, müsaade edemem. Ama insan, bilhassa inançlý bir müslüman, hayatta bir takým þeylere öncelik tanýmalýdýr, aðýrlýk koymalýdýr. Bizim de hayat hedefimiz sýrf yemek ve içmekten, eðlenceden ve þenliklerden ibaret olmamalýdýr... Allah Necip Fazýl Kýsakürek’e rahmet etsin. Allah onu cennetinin en güzel makamlarýndan birisine yerleþtirsin. Allah türk müslüman toplumunda nice Necip Fazýl’lar yetiþmesini nasip etsin. AMÝN! 35. sayi sayfalar 28 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 28 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Konrad-Adenauer Vakfý, “Göç ve Saðlýk” araþtýrmasýnýn sonuçlarýný yayýnladý hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 haber BIELEFELD BÖLGESÝ KUR`AN-I KERÝM VE TEMEL DÝNÝ BÝLGÝLER YARIÞMASI YAPILDI “ Göç ve Saðlýk” konulu araþtýrmaya göre Almanya’daki göçmen kökenli insanlar ortalamada diðerleri gibi saðlýklý durumda. Vakfýn yayýnladýðý araþtýrmada yer alan, bu ve diðer önemli ifadeler, saðlýk hizmetlerinin göçmenlere baðlamýnda önemli hususlar içeriyor Araþtýrmayý gerçekleþtiren Gießen Üniversitesi Týp Tarihi Enstitüsü’nden Dr. Michael Knipper, Gießen-Marburg Üniversitesi Kliniði Týbbi Klinik ve Polikliðinden ve ayný zamanda Türk-Alman Saðlýk Vakfý Baþkaný Dr. Habil Yaþar araþtýrmada göçmenlerle ilgili sorunlara dikkat çekiyorlar. Bu anlamda Almanya’da saðlýk sistemine dâhil olmada önemli engellerin olduðuna, ayrýca doktor, hasta iletiþiminde, saðlýk hizmeti vermede eksikliklerin varlýðýna dikkat çekiliyor. Genellemeler yapmama konusunda uyaran Knipper ve Bilgin, saðlýk baðlamýnda göçmenlik faktörüne atýf yapmanýn esasen uygun olmadýðý ve mesafeli yaklaþýlmasý gerektiðini, zira burada genellemelerin kolayca yapýlabildiðini belirtiyorlar. Týpçýlar açýsýndan da bir entegrasyon politikasýnýn olmasý gerektiðini savununa araþtýrmacýlar, somut bir teklif olarak “yabancý” hastalara dini yol göstermenin anlamlý olabileceði, özellikleri dini aidiyetin “sorun” olarak görülmemesi, aksine kültürlerarasý ve ýrklar arasýnda iþbirliði için imkân olduðunu vurguluyorlar. “Yabancý” olarak görülen bir dine mensup hastalarý için, uygun din adamýna danýþmak ve hasta ile ilgilenmesini saðlamanýn sosyal baðlamda da saygýnýn çok güzel bir iþareti olacaðýný ifade eden araþtýrmacýlar, ayrýca Müslüman hastalarda dini sorumluluklar ve týbbi gereklilikler arasýnda ortaya çýkan çatýþmalarýn, bu tür bir danýþman aracýlýðý ile kolayca çözülebileceði belirtiliyor. Öte yandan dini cemaatlerle (örn: cami dernekleri) iþbirliðinin, saðlýk bilgilendirmesi ve önlemlerin alýnmasý noktasýnda çok faydalý olabileceðine, tartýþmalý týbbi süreçlerde Müslüman din adamlarýnýn deðerlendirmelerinin Müslüman hastalarýn tedavisinde dikkate alýnmasý gerektiðine dikkat çekiliyor. Bunun yaný sýra saðlýk sisteminin tüm alanlarýnda göçmen kökenli kiþilerin çok az olduðuna atýfta bulunan araþtýrmacýlar, özellikle Türk kökenlilerin yoðun olduðu bölgelerde Türk doktorlar için ek izinler verilmesinin, bu insanlara týbbi hizmet imkâný saðlamak için uygun olacaðýný belirtiyorlar. Böylece paralel yapýlarýn oluþacaðý yönündeki önyargýlarýn ise haklý olmadýðýný, zira göçmenlerin saðlýk hizmeti almasýnýn ön planda olduðunu kaydeden araþtýrmacýlar, göçmen kökenli doktor yardýmcýlarýnýn, asistan yetiþtirmenin önemli olduðu, özelikle yaþlýlarýn bakýmý konusunda ihtiyacý fazla olduðunu belirtiyorlar. Araþtýrmacýlar ayrýca göçmen kökenlilerin iyi hizmet almasý konusunda sadece týp personelinin deðil, doðrudan veya dolaylý, onlarýn saðlýk hizmetleri ile ilgili olan aktörlerin de (örn: Resmi daireler, Sigortalar vb.) sorumlu olduklarýný hatýrlatýrken, göçmen kökenli insanlara yönelik saðlýk hizmetlerinin kaliteli bir hale getirilmesinin sosyal politikanýn önemli bir görevi olduðunu vurguluyorlar. Almanya-Münster Din Hizmetleri Ataþeliðine baðlý olarak faaliyette bulunan Bielefeld ve çevre dernekleri Temel Dini Bilgiler ve Kur’an-ý Kerim Güzel Okuma ve Ezber yarýþmasý bu yýl Bielefeld Merkez Camiinde yapýldý. Yarýþmaya jüri üyesi olarak ilgili Camilerde Din görevlisi olarak görev yapan Ali BALCI, Reþat ÜSTÜN, Ergün CÝN, Yusuf ÖZEL, Ahmet YAVUZ Ýlhami ÇÝFTÇÝ ve Mehmet CEBECÝ hoca efendiler katýldýlar. Dernek yöneticileri, öðrenci velileri, öðrenciler ve halkýmýzýn yoðun ilgi gösterdiði yarýþmada , Kur’an-ý Kerimi Güzel okuma dalýnda Bielefeld Merkez Camii öðrencisi Hamit AKBAÞ I. oldu. II.liði Rheda Yeni Cami Derneðinden Emre ÇEVÝKSAVAR alýrken III.lüðü de Gütersloh Selimiye Camii Derneðinden Tuðba TEKÝN elde etti. Temel Dini Bilgiler Yarýþmasýnda da Bielefeld Merkez Camii Öðrencileri Hamit AKBAÞ, Süleyman ÝNCÝ ve Sema TAÞ’dan oluþan grup I.liði elde ettiler. II.liði Brackwade Vatan Ca- mii öðrencileri Merve KARAKULUNÇ, Sevda ERCAN, Tuðce AKKANAT elde ederken, III.lüðüde Rheda Yeni Camii öðrencileri Mehtap AYDINLI, Hatun ÖZDEN ve Bedia SÖNMEZ elde ettiler. Yarýþmada dereceye giren ve gönüllerin birincisi olup yarýþmaya katýlan tüm çocuklara Bielefeld Merkez Camii Derneði tarafýndan çeþitli hediyeler takdim edildi. Program ev sahibi dernek tarafýndan verilen ikramla son buldu. DÝTÝB’de Anneler Günü Konferansý H erkulesstr. adresindeki DÝTÝB Merkez Camii konferans salonunda, Anneler Günü münasebetiyle DÝTÝB tarafýndan bir konferans düzenlendi. Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Psikolojisi Ana Bilim Dalý Öðretim Üyesi Doç. Dr. Öznur Özdoðan ve Temel Ýslam Bilimleri Bölümü Kelam Ana Bilim Dalý Öðretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Ay’ýn konuþmacý olarak katýldýklarý konferansa, DÝTÝB birim müdürleri, kadýn faaliyetleri müdürlüðü üyelerinin yaný sýra, çok sayýda davetli iþtirak etti. DÝTÝB Eðitim ve Kültür Müdürü Iþýk Uðurlu’nun sunumunu yaptýðý konferans- da, Doç. Dr. Öznur Özdoðan “Aile Ýçi Ýletiþim ve Mutluluk” konusu üzerinde geniþ bir deðerlendirme yaptý. Kadýnlarýn aile kurumunun temel taþý olduðunu belirten Doç. Dr. Özdoðan, “Maalesef biz erkekler olarak kadýnlarýmýz kadar özenli deðiliz. Dünya üzerindeki bir çok millet, bizim bu bozulmayan mayamýzý yani aile kurumumuzu inceliyorlar. Çünkü en büyük felaketlerde bile daðýlmayan ve bozulmayan bir yapýmýz var. Bu yapýmýzý ailenin temel taþý kadýnlarýmýza borçluyuz” dedi. Doç. Dr. Öznur Özdoðan, kadýnýn toplumdaki yeri ve önemini peygamberimizin hayatýndan örneklerle açýkladý. Peygamberimizin hanýmlarý ile ilgili olarak haya- týnda tatbik ettiði pek çok güzelliði dinleyenlerle paylaþan Özdoðan, “Peygamberimizin eþleri ile ilgili uyguladýðý prensipler de dahil, bütün hayatýnýn insanlýða örnek olduðunu vurguladý. Doç. Dr. Mahmut Ay da “Bireyselliðin Dini Temelleri” konulu konferansýnda, bütün dinlerin ortak noktasýnýn Allah’a olan inançlarýnýn olduðunu, tevhid inancýnýn bu anlamda büyük önem taþýdýðýný söyledi. Doç. Dr. Ay, dinlerin kardeþliðinin, toplumlarýn barýþ ve huzur içerisinde yaþamalarýnda büyük önem arzettiðini ifade ederek, “Bizler bunu baþarmak zorundayýz” dedi. Konferans, karþýlýklý soru ve verilen cevaplarýn ardýndan sona erdi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr özel köþe GMG. K. Bavyera Bölgesi Eðitim Baþkanlýðý Treuchtlingen Medine Cemiyetinde Düzenlediði Ostern Tatil Kursu, ‘Eðitim, Hakikaten Milli Görüþte bir baþka güzel’ dedirten güzellikteydi..! Bölge çapýnda, Eðitimde kaliteyi yakalamayý ve Allah’ýn (cc) emaneti olan yavrularýmýza, ‘Ýslam Eðitimini Sevdirmeyi’ esas alan, anlayýþla düzenlenen Ostern Tatilini Deðerlendirme kursu, katýlým bakýmýndan teveccüh’ün yoðun olduðu, katýlan çocuklarýn hakikaten kelimelerle tarif edilemeyecek derecede sevdiði, sonuç bakýmýndan velilerin de çok I Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Dr. Þerafettin ONK Deðerli Hayat Gazetesi Okuyucularý; KALP KRÝZÝ NASIL MEYDANA GELÝR? Kalp, istirahatte dakikada 60-80 kez tüm vücuda kan pompalayan güçlü bir pompadýr. Kalp dakikada ortalama 5 litre kani vücuda pompalayabilmektedir. Bu ise saatte 300 litre olup günde ortalama 7200 litre yani yaklaþýk 7 ton kaný her gün vücuda pompalamakla belkide en önemli görevi üstlenmektedir. Peki tüm vücudun kan ihtiyacýný karþýlarken kendisinin de beslenmesi ve kan almasý gerekir. Kalbin kendini besleyen bu damarlarýn dolaþýmýnda bir bozulma olduðunda yetersizlik meydana gelir. Bazý hastalarda sadece fiziksel aktivite sýrasýnda ortaya çýkan ve dinlenmekle geçen göðüs aðrýlarý olabileceði gibi, bazen damarlarýn ani olarak týkanmasý sonucu geliþen, þiddetli göðüs aðrýsýyla baþlayan ani ölüme yol açabilen kalp krizi (enfarktüs) de ortaya çýkabilir. Kalbimiz sadece duygusal anlamda deðil fiziksel anlamda da kýrýlmamasý gereken hayati önem arz etmektedir. Nasýl duygusal manada kalbimiz kýrýlýnca tedavisi zor oluyorsa ayný zorluk bir organ olan kalbi- Seite 29 miz içinde geçerlidir. Bu nedenle insanlarýn kalbini kýrmamaya özen gösterirken kendi kalbimize de ayný hassaslýðý göstermeli ve kalbimizi mümkün olduðunca korumalýyýz. Korumamýz gereken en önemli durumlardan biri olasý bir krizdir. Peki nedir bu kalp krizi? Kalp krizi kalbin kendini besleyen damarlarýn kolesterolle ve yaðla dolu bir plakla týkanmasý sonucu oluþan ve kalp kasýnýn týkanan o bölümünün ölmesiyle sonuçlanan ve neticede ya kalp yetmezliðiyle veya tamamen kalp durmasýyla sonuçlanan bir hadisedir. Þimdi bir arabanýn motorunu düþünün. Bu motor nasýl tüm arabayý hareket ettirmek icin belirli bir kuvvet sarfediyorsa kalpte aynen motorun görevi gibi tüm vücuda kan pompa- hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Kalp Krizinden Korunmanýn Yollarý lamakta ve bunun için belli bir güç sarfetmektedir. Tabi motorun kendisinin çalýþmasý icin nasýl benzine ihtiyac varsa kalbin çalýþmasý için de kana yani kanla beslenmeye ihtiyacý vardýr. Motorun benzin hortumlarý nasýl motora benzin saðlýyorsa ve eðer bu hortumlarda ki bir týkanýklýk nasýl motorun teklemesini ve durmasýný saðlýyorsa kalp damarlarýný da öyle hayal edin. Yani kalp damarlarý bu benzetmede motora benzin saðlayan hortumlardýr. Eðerki bu damarlardan biri týkanýrsa kalbin kendi çalýþmasý için ihtiyacý olan kan kalbe ulaþamaz ve kalp aynen arabanýn motoru gibi tekleyebilir ve daha sonrada durabilir. Ýþte bu damarlarýn týkanma durumuna ve kalbin kendisinin çalýþmasý için lazým olan kan akýmýnýn tamama yakýn veya tamamen kesilmesi sonucu kalp kasýnýn ölmesi durumuna kalp krizi denir. Krizin büyüklüðü ise týkanan damara göredir. Kalpte 3 ana damar vardýr. 2 adet sol tarafta bir adet ise sað taraftadýr. Týkanýklik belirli bir kritik seviyeyi (damar çapýnýn %50’sinden fazlasýný) aþýp tam týkanmaya doðru gitmesi ile insanlarda herkesin bildiði sol taraf göðüsün de aðrý yakýnmasýný meydana getirmektedir. Bu aþamada IGMG Kuzey Bavyera Ostern Kurslarý güzel geçti memnun kaldýðý güzellikteydi. Kapanýþ Proðramýnda bir konuþma yapan, Treuchtlingen Medine Camii Cemiyet Sekreteri Seyfettin Önal; “yoðun proðramlardan dolayý bu kursu yapmayacaktýk, ancak iyiki yapmýþýz. Emeði geçen herkese teþekkür ediyorum. Pfingsten kurslarýnýn kayýtlarýna þimdiden baþladýk” dedi. Çocuklarýn sergilediði kapanýþ proðramý etkinliði, deðil iki haftalýk kursa sýðdýrmak, iki yýlda bile verilemez dedirten güzellikteydi. Proðramda bir deðerlendirme konuþmasý yapan, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu; ‘Ýki haftada, ne alim yetiþir, ne de hafýz..! Ama müþahede ettiðiniz gibi, gözü, kulaðý ve nefsi, hertürlü olumsuz dünya þartlarýndan etkile- 29 hasta özellikle yol yürürken veya rampa çýkarken göðüsün de sýkýþma ve yanma meydana gelmektedir. Ýstirahat ile azalan aðrýnýn þiddeti hareket ile artar. Zamanla damar içindeki darlýk arttýkça kiþinin yürüme mesafesi azalýr. Örneðin önceleri 500 metrede aðrý meydana gelirken zamanla bu mesafe 10 metreye kadar inebilmektedir. Týkanýklýk çok ilerlediði taktirde en son aþamada istirahatte bile aðrý gelemeye baþlar ki bu süreç çok yaklaþmýþ olan kalp krizinin ön habercisidir. Eðer tamamen veya tama yakýn týkanmasý ile kalp krizi meydana gelmektedir. Kalp krizi sýrasýnda aðrý baþladýktan sonra ilk 20 dakikadan itibaren hücre ölümü baþlar. Eðer hemen müdahale edilemezse, ilk saatlerde o dokunun önemli bir kýsmý kaybedilir. 6. saate geldiðiniz zaman kaybettiðiniz canlý doku miktarý yaklaþýk yüzde 90’ýn üzerine çýkýyor. Dolayýsýyla aðrýnýn baþlangýcý ile damarýn açýlmasý arasýnda geçen süre çok kritik bir süredir. Önemli olan bu sürede en kýsa zamanda müdahale etmek. Devamý gelecek sayýda… nen yavrularýmýzýn, bu olumsuzluklardan dezenfekte edilmesine, bir ilaç tedavisi ve karantina iþlevi görmektedir. Duyarlý ve fedakar idareci, eðitimci ve velilerimizi, ayrýca sevgili yavrularýmýzý tebrik ediyor, emeði geçen herkese teþekkür ediyorum’ dedi. Proðram, Kurs Eðitim ve Teþekkür Belgelerinin takdimi ve hatýra resimleriyle sona erdi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr 30 Seite 30 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat haber Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 USTA YÖNETMEN MESUT UÇAKAN’IN 35. SANAT YILI PROGRAMI ISTANBUL DEDEMAN OTELI’NDE GERÇEKLEÞTI Sonsuz karelerdeki yönetmen! M esut Uçakan ismi, görüþünüz ne olursa olsan benliðinizin bir yerinde kazýlýdýr. Aslýnda bir yönetmen için bunu gerçekleþtirmek hem zor, hem de büyük baþarýdýr. Mesut Uçakan bunu baþarmak için ne kendi benliðinden taviz verdi ne de inandýðý doðrularý söylemekten vazgeçti. Onu diðer yönetmenlerden ayrý tutan en büyük özelliði de bu vakur duruþu oldu. Beraber hareket ettiði ve sürekli yollarýnýn kesiþtiði Yücel Çakmaklý’nýn dediði gibi, ‘O, vazgeçmesini bilmeyen adam’dý. Kimine göre ‘Ýslami’, kimine göre ‘Milli’, kimine göre de ‘Beyaz’ sinema olarak adlandýrýlan sinema akýmýnýn kullandýðý dil olan maneviyatý öne çýkarma çabasý içinde yer aldý. Bu çabasý bir takým çevreleri fazlasýyla rahatsýz etse de, hazmedilemeyecek eleþtirilere maruz kalsa da inandýðý yoldan dönmek aklýna gelmediði gibi, adýmlarýný daha da hýzlandýrdý. Bu cesur adam her adým atýþýnda kimileri onu kucaklamak için kollarýný açarken, aslýnda seyredildiðinde kendilerinin de fazlasýyla faydalanacaðý kiþiler filmlerini seyretmek yerine çelme takmayý yeðledi. Mesut Uçakan bu gibilere karþý bir röportajýnda ‘Sinemamýzýn Donkiþotuyum’ lafýný da esirgemedi. Boþ kafalara karþý savaþtý ama boþuna savaþmadý. Mesut Uçakan þimdi sanatýnda 35 yýlýný devirdi ve artýk ustaca filmler üretecek evreye geldi. Þimdi onu daha iyi anlamak ve sanatýna daha saygýn bakabilmek için ürettiði filmleri tekrardan izlemek gerekir. O’nun Türk sinemasýndaki zorlu yaþamýný biraz özetlemek isteriz. Lakin bu uzun yolu kýsaca anlatmak yetersiz kalacaðý için sanatýndan bazý kesitleri sizlerle paylaþmak daha makul olacaktýr. Her yaptýðý film olay oldu Mesut Uçakan’ýn sinema sanatýna olan tutkusu henüz 19 yaþýnda, 1972 yýlýnda Ýstanbul’a geldiðinde baþladý. Ýstanbul’da yaþadýðý ilk günleri ‘kendimi koca bir çöle atýlmýþ gibi hissediyorum’ diyerek özetlese de aslýnda sanatýný geliþtirebileceði en iyi yer de burasýydý. Kendini Ýstanbul’un þaþaalý yaþamýna atmak yerine inandýðý deðerleri en güzel bir biçimde yol arkadaþý Yücel Çakmaklý’nýn açýlýþýný yaptýðý yolda devam ettirmek istiyordu. Bunun için de Gazetecilik ve Halkla Ýliþkiler Yüksek Okulu’nda yaptýðý ilk iþ 55 yýllýk yaþamýnýn 35 yýlýný sinemaya adayan ve bu yolda bildiðini anlatmaktan çekinmeyen, yorulmayan, býkmayan Türk sinemasýnýn yegâne yönetmeni Mesut Uçakan, düzenlenen bir programla sanatýnýn 35 yýlýný seyircileri, dostlarý ve yol arkadaþlarýyla beraber kutladý. Ekrem Kýzýltaþ: Halkýn sesi oldu MTTB Sinema Kulübüne katýlmak oldu. Ardýndan arkadaþlarýyla ‘Akýn Gurubu’nu kurarak o dönemde gençliðin içine çekildiði kavga ortamýný anlatan ‘Gençlik Köprüsü’ filmini çekti. Film amacýna ulaþsa da gurup daðýldý. Mesut Uçakan daha sonra senaryosunu da yazdýðý ve ilk filmi olan ‘Lanet’ filmini çekmek için 5 kiþilik bir gurup kurdu. Ardýndan bir biri ardýna yýllardýr beynini kemiren ve ‘anlatmalýyým’ dediði hikâyeleri beyaz perdeye taþýdý. ‘Kelebekler Sonsuza Uçar’ kapalý giþe oynadý Baþörtüsü zulmünü anlattýðý film olan ‘Yalnýz Deðilsiniz’ o dönemler büyük ilgi çekse de baþörtü zulmünü gerçekleþtirenler hâlâ görevlerini büyük ustalýkla sürdürmekteler. Baþörtü zulmünden sonra ülkemizin hukuki anlamda kara leke olarak taþýdýðý Ýstiklal Mahkemelerinde yargýlanan ve haksýz yere idam edilen Ýskilipli Atýf Hoca’nýn hukuki katliamýný konu alan ‘Kelebekler Sonsuza Uçar’ý halk tarafýndan büyük ilgi gördü. Film haftalarca kapalý giþe oynadý. Filmin gördüðü ilgiden rahatsýz olanlar ve hâlâ Ýstiklal Mahkemelerinde karar veren hâkimler kadar acýmasýz olanlar Mesut Uçakan’ý durdurulmasý gereken bir sinemacý olarak gördü. Filmlerine finans saðlayan þirketlere baský yapýldý. Ýmkânlarý kýsýtlandý ve Uçakan’ý yýldýracak birçok faaliyette bulunuldu. Mesut Uçakan bu sanat düþmanlarýna karþý iþlerini ertelemeden yoluna devam etti. Son filmi ‘Anka Kuþu’na kadar sinemaya Necip Fazýl Kýsakü- rek’in büyük eseri olan ‘Reis Bey’ de dahil olmak üzere ‘Sonsuza Yürümek’, ‘Çöküþ’, Ölümsüz Karanfiller’ gibi onlarca kaliteli film ve belgesel kazandýrdý. Þimdi seyirci 35. yýlýnda Mesut Uçakan’dan merakla ustalýðýný konuþturmasýný ve ülkemizin kanayan yarasý olan birçok sorununu dillendirilmesini hatta haykýrmasýný istiyor. Hem de þimdiye karþý taviz vermediði o dik duruþuyla ve kendine has üslubuyla… Ve SON Hüseyin Öztürk’ün sunduðu gecede Serdar Gökhan ve Gaffar Uzuner’in yaný sýra çok sayýda dostu Mesut Uçakan’ý anlattý. Sinema eleþtirmeni Ýhsan Kabil ise, 70’li yýllarda bir sinema dergisinde yazýlarý yayýnlanan Mesut Uçakan’ý merak ettiðini, sonraki yýllarda çalýþtýðý Sur filme giderek tanýþtýklarýný anlattý. Uçakan’ýn günümüze kadar çektiði filmlere de deðinen Kabil, Millî ya da Beyaz olarak tabir edilen sinemanýn ülkede nasýl bir karþýlýk bulduðunu da ele aldý. “Bütün zorluklara göðüs ger- erek sayýsýz film çekti” Geceye büyük emekleri geçen Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal Ýþler Daire Baþkanlýðý Kültür Müdürü Hüseyin Öztürk ise, MTTB döneminden beri tanýþtýklarý Mesut Uçakan’ýn sinemamýz için önemine iþaret etti. “Bütün zorluklara göüs gererek sayýsýz film çekti. Yýlmadý. Ýlk tanýþtýðýmýz dönemden beri çalýþmalarýný takdirle karþýladýðým bir yönetmendir kendisi. Mesut Uçakan bu dönemde de filmler çekmeli, çalýþmalarý devam etmeli” diyen Öztürk, Uçakan’a ve diðer önemli ustalara her zaman destek vereceklerini de kaydetti. Geçtiðimiz aylarda Yücel Çakmaklý filmleri haftasý da düzenleyen Kültür Müdürlüðü takdir gören iþlerini geçtiðimiz hafta Hasan Nail Canat’ý anma toplantýsýyla devam ettirmiþti. Dedeman Otel’de gerçekleþtirilen toplantý için çok iyi hazýrlanan Kültür Müdürlüðü’nün gayreti Mesut Uçakan’ý da mutlu etti. PROGRAMDA ayrýca gazeteci Ekrem Kýzýltaþ da hatýralarla süslü konuþmayla Mesut Uçakan’ý anlattý. Kýzýltaþ konuþmasýnda, halkýmýzýn yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde ne yazýk ki sinemamýzda dinimizi anlatan filmlere rastlayamazdýk diyerek, “Mesut Uçakan sinemamýzda duymak istediðimiz Allah ve Peygamber lafýzlarýný bizlere duyuran kiþidir. Sinemayý kendi dinlerine karþý kullananlara karþý çýkmýþ ve kendi derdini anlatmaya çalýþmýþtýr.” dedi. Mesut Uçakan’ýn bazý filmlerini Millî Gazete’de çektiðini de kaydeden, Kýzýltaþ, yönetmenliðin ne kadar zor olduðunu o çekimler esnasýnda gördüðünü dile getirdi ve yaþanýlan sýkýntýlardan örnekler verdi. Kýzýltaþ ayrýca bu gibi faaliyetlerin sanatçýnýn hayattayken yapýlmasýnýn daha iyi olduðunu söyleyerek benzer programlarýn artýrýlmasý gerektiðini de söyledi. Uçakan, Hüseyin Öztürk’e düzenlenen gece için teþekkür etti. Gökmen’in mini bir konser verdiði 35. Yýl gecesinde Mesut Uçakan filmlerinden kesitler de seyredildi. Hüseyin Karaca’nýn hazýrladýðý Mesut Uçakan kitabý ise günün sürprizi oldu. Herkes evlerine daðýlýrken benim zihnimde günü, hatta hayatý özetleyen Mesut Uçakan’ýn sözleri olan ‘Aslýnda hepimiz sonsuz karelerden oluþan bir filmin içindeyiz’ cümleleri geçiyordu. Hayatýn gerçeklerini ve gerekliliklerini anlatan kiþi olduðun için diyorum ki, “Daha kat edecek çok yol var üstad…’ Halit Refið: Dünya sinemasýnda benzeri yok USTA yönetmen Halit Refið, Mesut Uçakan’ý ve sinemasýný anlattýðý konuþmasýnda sýk sýk anýlarýna da yer verdi. Uçakan için, ‘sinemamýzýn manevi yönlerini ortaya çýkaran yegâne yönetmenlerden biridir’ diyen Refið konuþmasýna þu cümlelerle devam etti: “Mesut Uçakan kendisini ‘Milli Sinema’ diye adlandýrdýðýmýz akýmýn içinde gösterir. Bu da ona bir takým külfetler getirir. Bunlarý baþarmak için bugüne kadar yýlmadan çalýþtý ve hanesine onlarca film yazdýrdý. Uçakan filmlerine baktýðýmýzda dünyada Ýran da dahil, (Halit Refið’in bu sýrada gözüne Yücel Çakmaklý iliþiyor ve burada gü- lümseyerek Türkiye hariç cümlesini ekliyor) Ýslami hassasiyeti öne çýkaran baþka bir yönetmen yoktur. Bunu yaparken de en iyisini sunmak istiyor. Filmleri de zaten bizlere Mesut Uçakan’ýn sanat anlayýþýný özetliyor. Uçakan ayrýca sinemasal anlamda ülkemizdeki farklýlýklarý da en iyi þekilde filme aktaran kiþidir. Derdini anlatýrken karþý tarafý kýrmamaya özen gösterir. Sinemayý kendi çýkarlarý için kullanmak yerine halkýn derdini anlatmaya adamýþ bir yönetmendir kendisi. Bunun için Mesut Uçakan daha birçok filme imza atacak ve yöneteceði filmler yönettiði filmler gibi kaliteli olacaktýr.” 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Prof.Dr. Saffet KÖSE Ý ctihâdýn alaný þer‘î amelî hükümlerdir. Ýtikâdî, ahlâkî, kaynaðý duyular (his) ya da akýl olan hükümler ictihâdýn alaný dýþýndadýr. Ýtikâdî konularý akaid-kelam, ahlâkî konularý ahlâk-tasavvuf, konusu madde olan ilimleri de fizik, kimya, biyoloji gibi müspet ilimler inceler. Allâh’ýn, kullarýn eylemleriyle ilgili mutlaka bir hükmü vardýr. Bu hüküm bizzat Allâh ve peygamberi tarafýndan kesin biçimde (kat‘î) olarak açýkça belirlenmiþ ise ona aynen uymak gerekir. Eðer hüküm, açýk deðil ise onu çýkarma tekniklerini kullanarak muteber kaynaklardan bulunur. Bu esaslar da fýkýh usûlü ilminin konusudur. Bize saðlýklý bir biçimde ulaþtýðý þüpheye mahal teþkil etmeyecek ölçüde sabit olan (ayet, mütevâtir hadis) ve manaya delâleti kat‘î olan nasslarýn belirlediði hükümler ictihâda kapalýdýr. Mecelle 14. maddesiyle buna þu þekilde iþaret etmektedir: “Mevrid-i nassda ictihâda mesað yoktur.” Ýctihâd yapýlacak olan alan sübûtu kat‘î olsa da delâleti zannî ya da delâleti kat‘î de olsa sübûtu zannî (âhâd haberler/haberi vâhidler) olan nasslarca belirlenmiþ olan hükümler alanýndadýr. Üzerinde icma hasýl olan hükümler de ictihâda kapalýdýr. Müslüman bir kadýnýn gayr-ý Müslim bir erkekle evlenemeyeceði konusunda icma vardýr. Keza ninenin mirasta payýnýn 1/6 olduðu konusunda icma hasýl olmuþtur. Ýctihâd, karþýlaþýlan meselede Allâh’ýn muradýný ortaya çýkarma (ýzhar) gayretidir. Bu esas ictihâd hükmün muzhiridir, müsbiti deðildir kuralýyla ifade edilir. Bununla da ictihâdýn doðrudan hüküm koyma çalýþmasý olmadýðý zira bunun Allâh’a mahsus olduðu, var ama gizli yani üstü örtülü bulunan hükmü açýða çýkarma ameliyesi olduðu anlatýlmak istenir. Ýctihâd, kuvvetli kanaat- Seite 31 tan (zann-ý gâlib) ibarettir. Bununla ictihâdla elde edilen hükmün Allâh’ýn kesin muradý anlamýna gelmediði, hata ihtimaline açýk bulunduðu ancak varýlan sonucun isabetli olduðuna inanýldýðý ifade edilmek istenir. Bu sebeple Ýslam mezhepleri birbirlerine þu anlayýþla bakmýþlardýr: “Bizim mezhebimizin görüþü isabetlidir. Ama hatalý olabilir. Muhalifimizin mezhebinin görüþü hatalýdýr, ama isabetli olabilir.” Bu düþünceden tabii olarak iki önemli sonuç ortaya çýkmýþtýr. Birincisi Ýslam toplumlarýnda dinin özünden ve mezhep imamlarýnýn tavrýndan kaynaklanan mezhep çatýþmalarý yaþanmamýþtýr. Zaman zaman görülen çatýþmalar ya siyasî karakterlidir ya da cehaletin ortaya çýkardýðý taassuba dayalýdýr. Ýkincisi de Müslümanlar ihtiyaç hallerinde diðer mezheplerden yararlanmýþlardýr. Müctehid’de aranan þartlar Ýctihâd yapabilmek için bir takým þartlarýn gerçekleþmiþ olmasý gerekir. Her þeyden önce Kur’ân ve Süneti bilmek temel þarttýr. Bundan maksat da ahkâm ayetleri ve hadisleri ile bunlarla ilgili temel bilgilere sahip olmaktýr. Bu iki kaynak Arapça olduðu için bu kaynaklarý anlayabilecek ölçüde Arap diline vakýf olmak diðer bir þarttýr. Ýcma hasýl olmuþ hükümler ictihâda kapalý olduðu için bu tür ahkâmý bilmek de þartlar arasýnda sayýlmaktadýr. Ýctihadýn nasýl yapýlacaðýný gösteren fýkýh usûlü hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Ýctihad`ýn anlamý ve kapsamý ilmini bilmek gerekir. Ayrýca Ýslam hukukunun ana gayelerine (makâsýdü’þþerî‘a), ruhuna vakýf olmak da esaslý bir þarttýr. Ýctihadýn tecezzi kabul edip etmeyeceði yani ictihâda açýk olan saha içerisinde sadece bir alanda müctehid olunup diðer meselelerde olunmayabilir mi? sorusu ulema arasýnda tartýþmalýdýr. Söz gelimi aile hukuku alanýnda müctehid olmayan birisi borçlar hukukunda ictihâd ehliyetine sahip olabilir mi? Ýctihadda isabet kaydedebilmek için týpký baþarýlý tedavi için hastalýðýn tanýnmasý gibi hükmü aranan meselenin tam anlamýyla anlaþýlmasý ve tanýnmasý gerektiði dikkate alýnýrsa özellikle meselelerin oldukça karmaþýk hale geldiði ve profesyonelliðin gerektiði günümüzde buna olumlu cevap vermek daha uygun gözükmektedir. Fakat yine de her bir hüküm sistemin bir parçasýný oluþturduðu için Ýslam hukukunun temel felsefesine hâkim olmak gerekir. Ýctihadda bulunmak hem bir kabiliyeti hem de bu alanda eðitim görmeyi gerektirir. Herkes bu iki imkâna sahip olmayabilir. Bu sebeple ictihâd ehliyetini haiz olmayanlar ilmine güvendikleri, gönüllerinin yattýðý bir müctehide tabi olurlar. Delilini bilerek tabi olmaya ittibâ, delilini bilmeden uymaya da taklit denir. Ýslam dünyasýnda mezhepler bu yönde bir fonksiyon icra etmektedir. Burada þuna da iþaret etmek gerekir ki herhangi bir mezhebi iltizam etmiþ bir Müslüman ihtiyaç durumunda þer‘î hükmü düþürmemek ve oyuncak haline getirmemek kaydýyla diðer mezheplerin görüþlerinden yararlanabilir. Mezhepler bu konuda hemfikirdir. Ýslam hukuk ekollerinin (mezhepler) çokluðunun ictihâdla yakýn ilgisi vardýr. Bunun en temel sebebi hüküm çýkarma metotlarýnýn farklýlýðýdýr ki bu husus Ýslam hukuk geleneði açýsýndan bir zenginlik ve rahmettir. Ýctihâd ilmî bir faaliyettir. Bu sebeple gerekli birikim ve donanýma sahip olan her âlim ictihâdda bulunabilir. Vardýðý sonuç kendisini baðlayýcýdýr. Delilden hareketle ulaþtýðý neticeye aykýrý hareket edemez. Ýctihâdda hata olabilir. Ancak varýlan sonuç için gerekli þartlarýn yerine getirilmiþ olmasý yeterlidir. Hz. Peygamber, ictihâd yapabilecek donanýma sahip olan âlimlerin ictihâdlarýnda isabet etmesi halinde iki sevap hata etmesi halinde bir sevap alacaðýný belirtmiþtir.2Bu sebeple ictihâdî hükümlerde her zaman deðiþmeler olabilir. Ýctihâd, ictihâdý nakzetmez kuralý, bir ictihâdýn diðerini geçersiz kýlamayacaðý, her bir ictihâdýn kendi içinde bir deðerinin bulunduðunu ifade eder. Buna göre bir ictihâdýn deðeri diðer bir ictihâdla ölçülemez. Ancak uygulamada herhangi bir mezhebi esas almýþ bulunan bir devletin diðer mezheplerden alarak ya da yeni bir ictihâdla yasalaþtýrdýðý hüküm herkesi 31 baðlar. Mesela uygulamada Hanefî mezhebini esas alan Osmanlý Devletinin son dönemlerinde hazýrlanan Hukuk-ý Âile Kararnamesinde diðer mezheplerden önemli ölçüde görüþ kanunlaþtýrmýþtýr. Ayrýca zorlama yoluyla gerçekleþtirilen boþamalar Hanefî mezhebine göre geçerli sayýlýrken 105. maddesiyle Mâlikîler, Þâfiîler ve Hanbelîlerin görüþleri dikkate alýnarak düzenlenmiþ ve bu tür boþamalar geçersiz sayýlmýþtýr.. Ýctihâd kapýsý kapalý olabilir mi? Ýslamî literatürde ictihâd kapýsýnýn kapanýp kapanmadýðý yönünde bir tartýþmanýn varlýðý bilinmektedir. Özellikle hicrî 4. asýrdan itibaren ictihâd kapýsýnýn kapandýðý yönünde bir iddia bazý araþtýrmacýlarca dillendirilmektedir. Bunun da fýkhý donukluða ittiði belirtilmektedir. Tarihi süreç içerisinde her dönemde müctehid âlimlerin yaþamýþ olmasý, yine her dönemde fukahanýn ictihâdlarýnýn yer aldýðý fýkýh eserlerinin ve ictihâd yapma tekniklerini anlatan fýkýh usûlü kitaplarýnýn yazýlmýþ olmasý fiili olarak ictihâd kapýsýnýn kapanmamýþ olduðunun göstergesidir. Esasen olaylarýn sýnýrsýz oluþu dinamik bir ictihâd sürecini zorunlu kýlmaktadýr. Kur’ân ve Sünnetin özellikle bu gerçekliði dikkate alarak kendilerindeki maslahatýn sabit olduðu nadir hükümler dýþýnda ayrýntýya girmeyip birçok olayýn çözümünü ihtiva eden zaman ve mekân üstü genel ilkeler / çerçeve prensipler vazetmesi ve bilinçli boþluklar býrakarak her topluma, zaman ve zemine göre kendi ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek bir hareket alaný tanýmasý pratik hayatta ictihâdla elde edilebilecek bir sonuçtur. Bunu insanlarýn bütün ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek durumda olan, anahtarý insanlara verilmiþ, yeri ve yollarý gösterilmiþ büyük bir hazineye benzetmek mümkündür. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 32 Hazine deðerinden hiç bir þey kaybetmemekle beraber insan açýsýndan deðer taþýmasý yoluna düþüp anahtarýyla kapýsýndan içeriye girmeye baðlýdýr. Ýþte bu hazine nasslarýn temel prensipleri, anahtarý da ictihâddýr. Bundan dolayý ictihâd dinî bir vecibe ve hayati bir zarurettir. Ýçtihâd yapmak yerine göre “farz-ý ayn” yerine göre de “farzý kifâye”dir. Bu sebeple Ýslâm hukukunun dinamizminin pratik hayata yansýmasýnýn sýrrý onun ictihâda verdiði önemde saklýdýr. Hatta Kur’an-ý Kerim’in savaþ halindeki bir toplu- T .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Almanya genelinde hizmette bulunan DÝTÝB derneklerine yaptýðý ziyaretlerine, Nürnberg, Hannover, Essen, Düsseldorf, Köln ve Münster bölgelerinde faaliyette bulunan dernek ziyaretleri ile devam etti. Nürnberg Bölgesi’nde; Altdorf Selçuklu Camii, Ansbach Hilal Camii, Aschaffenburg Kocatepe Camileri, Erlenbach DÝTÝB Camii, Gunzenhausen Eyüp Sultan Camii, Miltenberg Mehmet Akif Ersoy Camii, Parsberg Mimar Sinan Camii, Röthenburg DÝTÝB Camii, Röthenbach a.d. Pegnitz Ýmam-ý Azam Camii, Stadtprozelten Mevlana Camii, Neumarkt DÝTÝB Camii, Freystadt Fatih Camii ve Laufach DÝTÝB Camii Hannover Bölgesi’nde; Bremerhaven DÝTÝB Merkez Camii, Bremen DÝTÝB Merkez Camii, 11:45 Uhr Seite 32 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir luk içinden bir grubun savaþa katýlmayarak dinin inceliklerini anlamak (tefakkuh) için ilimle meþgul olmalarýný emretmesi3, az yukarýda geçtiði üzere Hz. Peygamberin de ictihâd melekesini elde etmiþ âlimlerin (müctehid) görüþünde hataya düþmesi halinde bile bir ecir kazandýðýný bildirmesi onunun önemini çarpýcý bir þekilde ortaya koymaktadýr. Bu, Ýslâm dininin hayata intibakýnýn bu yolla saðlanacaðýnýn ve Ýslâm hukukunun dinamizminin ictihâd yoluyla ortaya çýkacaðýnýn bir ifadesidir. Ayrýca Hz. Peygambe- hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 rin Muâz b. Cebel’i Yemen’e idareci gönderirken onun Kur’an ve Sünnette açýk bir hüküm bulamadýðý olaylarda ictihâdla sonuca varacaðýný söylemesi üzerine Hz. Peygamber’in Allah’a hamdetmesi de4bu sebeple olmalýdýr. Ýslâm hukukunun dinamizminin ictihâda baðlý olduðu ve Ýslâm’ýn ictihâdý farz kýldýðý göz önüne alýnýrsa, bu kapýnýn kapanmasý söz konusu olamaz. Ýslâm’da, hukuku bir ilim seviyesine yükselten de onun ictihâda verdiði deðerdir. Ýslam hukuk tarihine bakýldýðýnda ictihâd kapýsý- nýn kapandýðý yönündeki ifade ile anlatýlmak istenen hakiki manasý deðil mecazi anlamý olmalýdýr. Bununla þunu kastediyoruz: Ebû Hanîfe gibi bazý mezhep imamlarý ve diðer bazý âlimler öðrencilerine fýkýh melekesi kazandýrabilmek amacýyla farazi meseleler üzerinde çok durmuþlar ve geniþ bir ictihâdlar külliyatý oluþmuþtu. Hatta Ebû Hanîfe’ye henüz vaki olmamýþ meseleler üzerinde niçin bu kadar çok duruyorsunuz diye sorulduðunda: “Bela gelmeden ona hazýrlýk yapýyoruz” þeklinde cevap vermiþtir. Ýþte bu Sadi Arslan, Bölge DÝTÝB Dernek Ziyaretlerine Devam Ediyor Delmenhorst DÝTÝB Merkez Camii, Oldenburg Hacý Bayram Camii, Lemwerder Sultan Ahmet Camii Münster Bölgesi’nde; Oelde Mevlana Camii, Lengerich Eyüp Sultan Camii, Rheine Ulu Camii Düsseldorf Bölgesi’nde; Moers Kocatepe Camii Essen Bölgesi’nde; Bergheustadt DÝTÝB Merkez Camii, WettenHerbede Fatih Camii Köln Bölgesi’nde; Düren Fatih Camii T.C. Nürnberg Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Atýf Akþit’in de hazýr bulunduðu ziyaretlerde Arslan, din görevlilerinden bölgelerinde gerçekleþtirdiði faaliyetler ve vatandaþlarýmýza yönelik olarak verilen hizmetlerle ilgili bilgi aldý. Görev süresi içerisinde Almanya genelindeki bütün DÝTÝB derneklerini mahallinde ziyaret ederek, hizmetleri ve ihtiyaçlarý yerinde görmek istediðini ifade etti. Arslan, “Ziyaretlerimde vatandaþlarýmýn sýcak ilgisiyle karþýlaþýyorum. Almanya genelindeki DÝTÝB teþkilatýmýzýn bütün derneklerin- dosya tür ictihâdlarda, zaten tek düze olan hayatýn ortaya çýkardýðý benzer problemlere çözüm bulunabiliyor ya da bu hükümler iþletilmek suretiyle sonuca ulaþýlabiliyordu. Ýþte o kadar çok ictihâd yapýldý ki artýk ictihâd kapýsý kapandý yani bu þartlarda yeni ictihâdlara ihtiyacýmýz kalmadý anlamýnda böyle bir anlayýþ ortaya çýkmýþ olmalýdýr. Nitekim hiç bir mezhep imamý ictihâd kapýsýnýn kapandýðýný söylemediði gibi pratikte de ictihâdsýz bir dönem yaþanmamýþtýr. 4Ebû Dâvûd, Akdiye, 11; Tirmizî, Ahkâm, 3; Müsned, V, 236. 242 de son derece elveriþli ve rahat mekanlarda ibadetlerimizi yerine getiriyoruz. Öncelikle bu özverili gayre ve çalýþmalarýnýzdan dolayý sizleri kutluyorum. Ýnsan unsuruna çok önem vermemiz gerekiyor. Yetiþmiþ, kendine güveni olan, bulunduðu yerde deðeri ve kýymeti bilinen gençlerimizin sayýsýný çoðaltmamýz öncelikli görevlerimizden olmalý. Çocuklarýmýzý kesinlikle okutmak zorundayýz. 24 Nisan 2009 Cuma günü itibariyle, Köln’de hayata geçireceðimiz, sadece Almanya’nýn deðil, Avrupanýn da en modern ve en kapsamlý ibadethanelerinden biri olacak olan Köln DÝTÝB Merkez Camii’nin inþaatýnýn baþlamasýnýn ilk aþamasý olan mevcut binamýzýn yýkýmýný, düzenlenen bir törenle baþlatmýþ bulumaktayýz. Merkez Camii ve Kültür Kompleksimizin 25 Milyon Euroya mal olacaðý hesaplanmaktadýr. Merkezimizi iki sene içerisinde bitirmeyi düþünüyoruz” dedi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr özel köþe Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ahmet ARSLAN C insellik, insanlýk tarihi kadar eski olmakla birlikte çoðu zaman üzerinde yeterince düþünülmeyen, alýþkanlýklar ve belli kalýplar çerçevesinde yaþanýlýp deðerlendirilen, konuþulmasý hep zor olan, her ferdin tecrübî bilgileri arasýnda yer alan temel konulardan biridir. Ýnsanlýk tarihinde cinselliðe genel olarak üç farklý þekilde yaklaþýlmýþtýr. Cinsellik bazý din, kültür ve felsefelerce kötülenip çirkin ve pis olarak nitelenmiþken, bazý kültür ve felsefelerce de þehvetperestliðe aracý kýlýnmýþtýr. Bu aþýrý iki yaklaþýmýn arasýnda peygamberlerin kendi hayatlarýyla öðrettikleri vahye, akla ve yaratýlýþ hikmetine dayalý cinsellik anlayýþý yer almaktadýr. Bu anlayýþta aþýrýlýklara kaçýlmadan, insanýn yaratýlýþýnda yer alan þehvet kuvvesini aile kurumuyla düzenleme hedefi güdülmektedir. Bireylerin, bedenî ve ruhî yönleri olan cinsel ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, insan neslinin meþru yollardan çoðalmasý amacýyla Ýslamiyet’te cinsellik belli prensiplere baðlanmýþtýr. Kur’an-ý Kerim’de ve hadisi þeriflerde akýlbalið her müslümanýn bilmesi gereken (ilm-i hâl) bu temel prensipler kimi zaman ayrýntýlarla açýklanmýþtýr. Zira Ýslamiyet hayat dinidir. Cinsel dürtüler de bu hayatýn önemli bir parçasýdýr. Hatta son otuz yýl içerisinde Ýslam’a göre evliliði ve cinsel hayatý konu alan müstakil kitaplar yayýmlanmýþtýr. Aile kurumunun bir çok toplumda sarsýldýðý, cinsel hastalýklarýn ve sapkýnlýklarýn yaygýnlaþtýðý, cinsel konularýn akýl almaz istismarlara konu yapýldýðý bir zamanda yaþýyoruz. Bir tarafta cinsel hayat ayýplarla örtülü bir tabu olarak görülüyor. Öbür yanda, bütün mahremiyet sýnýrlarýna meydan okuyan bir teþhircilik furyasý yürütülüyor. Allah’a teslim olmuþ, varlýk gayesini idrak etmiþ olan her insan nerede ve hangi zamanda yaþýyor olursa olsun bu temel meseleyle vahyin (ilahi bilgi), aklýn ve fýtratýn prensipleri doðrultu- Seite 33 hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Aile Hayatýnda Cinsellik sunda yüzleþecek, kendi tutum ve yaklaþýmlarýný doðru bir þekilde belirleyecektir. Ýslam, kiþinin bütün hayatýný içine alan ve her konuyu deðerlendiren bir dindir. Bu sebeple insanýn hayatýnda önemli bir yer tutan cinselliði ve eðitimini de ihmal etmemiþtir. Belirli ölçüler içerisinde helal dairesinde keyfe kafi gelecek þekilde düzenlemiþtir. Tüm problemlerini Hz. Peygambere sorup öðrenen sahabeler ve onlarýn hanýmlarý, cinsellikle ilgili sorunlarýný da bizzat sorarak öðrenmiþlerdir. Cinsellik hayatýmýzýn bir parçasýdýr. Yüce Kitabýmýzda da þöyle buyrulmuyor mu? Ýnsanlar (ve bütün canlýlar) iki ayrý cins olarak, ‘erkek ve diþiden’ yaratýlmýþtýr. Bir çok ayette eþler arasýndaki münasebetlerin biyolojik ve psikolojik boyutlarýna iþaret edilmiþtir. “Þehvet” olarak adlandýrýlan cinsî arzu (libido, cinsel haz) kadýnla erkek arasýnda yaratýlan birbirine yakýn ve beraber olma ihtiyacýnýn biyolojik temellerinden biridir. Rum Sûresi’nin 21. ayetine bakalým: “Yine O’nun delillerindendir ki, size kendi cinsinizden, kendilerine meyil ve ülfet edeceðiniz eþler yarattý. Aranýzda merhamet ve sevgi koydu. Þüphesiz bunda düþünen bir kavim için, ibret alýnacak çok deliller vardýr.” Bu ve benzeri ayetlerin tefsirlerine baktýðýmýzda insanlýðýn bu konuda ihtiyacý olan bilgi ve yönlendirmelerin açýkça belirtildiðini görmekteyiz. Yüce Allah, insana, nereden yaratýlýp yeryüzüne yayýldýðýný anlattýktan sonra, aile hayatýný, aile çevresinin temel direklerini, hangi deðerlere dayandýðýný da anlatmaktadýr. “Kaynaþmanýz için size kendinizden eþler yarattý.” Ayette geçen teskünu kelimesi þu þekilde açýklanabilir: “Kalben sükunet bulma”, “maddî anlamda sükun bulma” için kullanýlýr. “Bir þeyin sonu, bir þeyin neticesi” için kullanýlýr. Bu ise þüphesiz dýþ organlara deðil, gönüle ait bir durumdur. Sekine kavramý, Kur’an’da gönül ile ilgili olarak kullanýldýðý gibi toplumsal anlamda da kullanýlmaktadýr. Bu kelime güven duygusu (Tevbe [9:40]; Fetih [48:4]); zafer duygusu (Bakara [2:248; Enfal [8:19]) anlamlarýna da gelmektedir. Ayette geçen sükunet kelimesini burada “cinsel tatmin” olarak almamýz en doðru yorum olacaktýr. Evliliðin amaçlarýndan biri, cinsel ahlaký korumak için, insanýn cinsel arzusunu tatmin etmek ve böylece cinsel sapmalarý önlemektir. Erkek ile kadýnýn bir araya gelmesini temin eden cazibe ve kaynaþma kanunu da bu kavramýn içine girmektedir. Sekine kelimesinin manasý içerisinde suda yüzen ‘gemi’ anlamý da vardýr. Gemi insaný suda batmaktan, dalgalý denizden kurtarýp güvenli karaya çýkardýðý gibi, cinsel tatmin de dalgalý ve insaný batýrabilen cinsel arzunun denizinden kurtarmaktadýr. Demek ki aile hayatý, özellikle cinsellik bakýmýndan gemi görevini yapmaktadýr. “Aranýza sevgi koydu.” Ayette geçen mevedde kelimesi, “karþýlýðýný bulan sevgi” anlamýna gelmektedir. Aile hayatýnda ‘sevgi’, ikinci temel deðeri teþkil etmektedir. Eþlerin karþýlýklý birbirlerini sevmeleri, aile hayatýnýn devamý ve yaþamasý için zorunludur. Sevgi denen deðer, ferdin gönlünden aile hayatýna, oradan topluma ve tüm dünya insanlýðýna yayýlmaktadýr. Ailedeki sevgide meydana ge- lecek kopukluk, toplumu ve dünya insanlýðýný sarsacaktýr ve sevginin ýþýðýndan onlarý mahrum býrakacaktýr. Buradaki sevginin cinsellik arzusunun dýþýnda da bir özelliði vardýr. Meryem Suresinin 96. ayetinde Yüce Allah, iman edip iyi iþler yapanlarýn arasýna sevgiyi koyacaðýný söylemektedir. Bu ayetten hareket edersek ailedeki fertler saðlam bir imana sahip olur ve iyi ameller yaparlarsa Yüce Allah onlarýn gönüllerinde sevgiyi yaratacak ve böylece onlarý kaynaþtýracaktýr. Önemli olan Allah’ýn sevgisini alýp aile hayatýna indirecek inanç ve davranýþ güzelliklerini oluþturmaktýr. Yüce Allah burada bir aile eðitimi yapmýþ olmaktadýr. Sevgisiz aile hayatý olmaz. Gençek manada iman ve iyi amelsiz de sevgi aileye gelmez. “(Aranýza) merhamet (koydu).” Aslýnda burada yer alan rahmet kelimesini alimler ‘çocuk’ olarak mânalandýrmýþlardýr. Ýnsan neslinin üreme amacý, aile hayatýnýn temelini oluþturan direklerden biridir. Yüce Allah, çocuðun yaratýldýðý yere rahim demektedir (Al-i Ýmran [3:6]). Yani bizler, merhamet teknesinde yoðurulup þekillendik. Onun için çocuðu merhamet olarak nitelendirmek doðrudur. Yüce Allah’ýn, insanýn iç yapýsýna yerleþtirdiði sevgi, merhamet ve cinsel tatminin aile hayatýna yansýmasý, gerçekten üzerinde düþünülmesi gereken bir konudur. Eþlerin cinsel tatmine ulaþmasý, birbirlerini sevmeleri, çocuðun dünyaya gelmesi ilahi kudreti anlamak için ders özelliðini taþýmaktadýr. Yüce Allah, bu dersi, düþünen topluma vermektedir. Böylece toplumsal düþünce kavramý da gündeme getirilmektedir. Çünkü aile hayatý toplumu ilgilendirmektedir. Aile ve 33 onun üzerine oturduðu temel deðerlere toplumsal düþünce ile yaklaþmak, istenen ve beklenen neticeyi verecektir. Aile hayatýný çok küçük sebeplerle parçalamak, yýkmak ve bu yüce deðerleri öldürmek demektir. Diðer taraftan Yüce Allah, yaratýlýþ kanunundan sonra, sosyal konular üzerinde düþünmeyi emretmektedir. Aile hayatýnýn üzerine oturduðu temel deðerleri yaþatmak için araþtýrma yapýp insanlarý ona göre eðitmek, aile hayatýnýn önemini onlara öðretip gönüllerine indirmek, özellikle din eðitiminin görevleri arasýnda yer almaktadýr. Yüce Allah, bunun öðretimini yapmakta, eðitimini de bizlere býrakmaktadýr. Çünkü aile hayatýný bizler yaþayacaðýz. Sevgiyi, þefkati, merhameti ve cinsel tatmini?bizler paylaþacaðýz; hayata bizler geçireceðiz. Manevî bakýmdan saðlýklý toplum, aile hayatýnda bu deðerlerin canlý kalmasýna baðlýdýr. Çözüm: Vasat, Denge Yoludur Kýsacasý yaradýlýþýmýza beslenme, barýnma, uyku ve cinsellik gibi bazý temel ihtiyaçlar yerleþtirilmiþtir. Bu temel ihtiyaçlar hayatýmýzýn deðiþmeyen dekorunu, fonunu oluþtururlarken, asýl mesele bu temel ihtiyaçlarý dengeli ve meþru (yaratýlýþ hikmetlerine, akli kurarlara uygun) bir tarzda karþýlama hususunda yoðunlaþmaktadýr. Temel ihtiyaçlarý aþýrýlýklara kaçmadan karþýlamak ve tüm hayatý asýl gayeyi unutmadan orta yolda, denge yolunda sürdürebilmek müslümanýn en mühim, en zor görevidir. Bu sebebledir ki; müslüman günde 40 defa bu yolu, bu denge yolunu Rabbinden niyaz etmektedir. Bu yolda, insan türünün üremesini mümkün kýlan, yaratýlýþa yerleþtirilen þehvet kuvvesini, ne öldürmek anlamýna gelebilecek olan donukluk, hareketsizlik iþlevsizliðine itmek; ne de azgýnlaþýp ýrz ve namusu ayaklar altýna alarak onun esiri ve kulu olacak seviyeye çýkarmak vardýr. Olmasý gereken þehvet kuvvesini iffetle dizginlemek ve terbiye etmektir. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 34 I GMG Güney Bavyera Bölgesi Mühldorf Gençlik Teþkilatý asrýn problemi olan Uyuþturucu, Alkol ve Sigara`ya karþý Konferans düzenledi! Uyuþturucuyla mücadele konusunda uzman olan Mühldorf Saðlýk Bakanlýðýndan Bayan Dr. Erat ve emekli Narkotik Baþkomseri Bay Völker, Mühldorf Eyüp Sultan Camii Gençlik Lokalinde slayt eþliðnde sunumlarýný 2 bölüm halinde yaparken, salonun tamamýnýn dolu olduðu görüldü. Yaklaþýk 120 kadar insanýnýn raðbet gösterdiði hafta sonu gerçekleþen konferansta, uyuþturucunun zararlarý ve buna karþý alýnmasý gereken önlemler ortaya konuldu. Mühldorf`lu Türkler, çevresinde ilk defa böyle bir organizasyon yapýldýðýný söylerken, konferanstan çok faydalandýklarýný ve bu tür bilgilendirme faaliyetlerinin devam etmesi te- I GMG Mühldorf Eyüp Sultan Cemiyeti Gençlik Teþkilatý Aile Ýçi Ýletiþim ve Aile Danýþmaný-Kisisel ve Kurumsal Geliþim Uzmaný ve halen Türkiyede Tapu Kadastro Müdürü olarak görev yapan M. B. Öztürk´ü bir hafta sonu misafir etti. 11:45 Uhr Seite 34 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mühldorf`ta Uyusturucu konulu konferans mennilerinde bulundular. Özellikle Almanca yapýlan sunumun iyi anlaþýlýr olabilmesi için Türkçe tercüme yapýldý. Sorularýn da cevaplandýrýldýðý konferansta yiyecek ve içecekler satýþa sunuldu. Davetlilere ayrýca uyuþturucu konusunda bilgilendirci broþürler verildi. Mühldorf Gençlik Baþkaný da, böyle bir konferansý düzenlemiþ olmaktan ve çevredeki Türklerin de buna iþtirakinden duyduðu memnuniyetleri ifade etti. Herr Völker ve Dr. Erat, konferansta ayrýca uyuþturucuya karþý önerilerde bulundu. Bu önerilerin bazýlarý þu þekilde: Arkadaþ seçmek her insanýn en doðal ve en güzel hakkýdýr. Ama onu iyi seçmek de bir zorunluluktur. Yani baþýndaki deyimler ne olursa olsun deðiþme- Mühldorf`ta Özel Aile Eðitim Semineri IGMG Mühldorf Gençlik Teþkilatý “Hayatýmýzý Yeniden Ýnþa Edelim ve Aile Ýçi Ýletiþim Semineri” adý altýnda düzenlediði konferansta sa- lonun neredeyse tümü dolu olmasý Gençlik idaresini sevindirdi. Kýlýnan Cuma namazýna müteakiben erkek gençlere namazýn insan hayatýndaki yeri ve Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 yen ‘arkadaþ’ kelimesidir. Çocuklarýmýzýn kimlerle arkadaþlýk kurduðunu bilelim. Ýlk kez verilirken madde “bedava” verilir. Bedava verilmesi neticesinde kiþi maddeyi tanýr, kendi ayaðýyla gelmeye baþladýðýnda da bu iþin gerçek yüzü gösterilir ve asýl tuzak devreye girer, artýk baðýmlý hale gelen kiþi maddeye para karþýlýðý sahip olmaya baþlar. Zehir tacirlerin amacý; parasý olanýn parasýný almak, parasý olmayana ise maddenin satýþýnda veya baþka suçlarda kullanmak. Sigara içen tütünü tanýdýðý için, içerisinde madde karýþtýrýlmýþ bir sigarayý alýp içme ihtimali vardýr; ama sigara içmeyen için böyle bir ihtimal yoktur. Ayrýca sigara ve alkol potansiyel baðýmlýlýðý yüksek maddelere geçiþ maddeleridir. Tüm baðýmlýlýk yapan maddeler tütün içine karýþtýrýlarak insanlarýmýza sunulabilir. motivasyon diðer gün ise hanýmlara ve genç kýzlara aile içi sorunlar ve çözümleri hakkýnda eðitim semineri verildi. Seminere katýlan gençler konferanstan çok faydalandýklarýný ve bu tür Eðitimcilerle faaliyetlerin devam etmesi temennilerinde bulundular. haber Ýslam Kürsüsü’ne atamalarda Müslümanlara halen etkili bir söz hakký tanýnmýyor M ünster Ýslam Din Pedagojisi Kürsüsü’ne yapýlan atamalarla ilgili soru önergesine cevap veren Andreas Pinkwart, Müslüman cemaatlerin atamalarla ilgili veto hakkýna sahip olamayacaklarýný tekrar vurguladý. Diðer yandan Yeþiller milletvekilleri ise Hristiyanlýk ve Ýslam’ýn eþitsizliðine dikkatleri çekti Atamalarda Ýslami cemaatlerin söz hakkýnýn olup olmayacaðý konusunda hükümet içerisinde farklý görüþlerin ortaya atýlmasýnýn ardýndan, Yeþiller Milletvekili Andrea Asch sözlü bir soru önergesi ile Münster Ýslam Din Pedagojisi Kürsüsü’ne yapýlan atamalarýn son durumunun açýklanmasýný talep etti. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Bilim, Araþtýrma ve Teknoloji Bakaný Andreas Pinkwart soru önergesine vermiþ olduðu cevapta sürecin plana uygun olarak devam ettiðini açýkladý. 22–23 Nisan günlerinde beþ profesör adayýnýn deneme sunumlarýný gerçekleþtirdiklerini söyleyen Pinkwart, sürecin tamamlanmasý halinde eyalet hükümeti olarak “Münster Üniversitesi’nde Ýslam din dersi öðretmenlerinin eðitimlerini yürütecek olan profesörlerin geniþ ölçüde kabul görmesi amacýyla Koordinasyon Konseyi ile iþbirliðinde olan Ýslami cemaatlerle görüþüleceðini” belirtti. Yeþiller Milletvekilleri Andrea Asch ve Monika Düker bu konudaki þüphelerini dile getirerek, Ýslami cemaatlerin sürecin tamamlanmasýnýn ardýndan konuya dâhil edilmelerinin ne kadar etkili olabileceðini sorguladýlar. Ayrýca eþitlik ilkesi baðlamýnda Hristiyanlýk ve Ýslam’ýn eþitsizliðine dikkat çeken milletvekilleri, Hristiyan kiliselerinin teoloji kürsülerine yapýlan atamalara veto haklarý bulunurken Ýslami cemaatlere böyle bir hak sunulmadýðýný hatýrlattýlar. Pinkwart’a göre ise herhangi bir eþitsizlik söz konusu deðil. Zira ona göre Ýslam, devlet tarafýndan tanýnan bir din deðil ve bu nedenle ayný hukuki pozisyona sahip deðiller. Pinkwart buna raðmen eyalet hükümetinin “burada yetiþtirilen öðretmenlerin veliler tarafýndan kabul görmesi ve böylece çocuklarýný devletin vermiþ olduðu din dersine göndermeleri için görüþmelerle bunun kabul görmesi yönünde” çaba sarf ettiklerini belirtti. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti okullarýnda þu an yalnýzca tarafsýz bir ders olarak Ýslam bilgisi dersi pilot uygulama olarak okutuluyor. SPD Milletvekili Renata Hendricks’in Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde Ýslam din dersinin okutulup okutulmayacaðý yönündeki sorusuna ise Pinkwart; “Eyalet hükümeti olarak bu amacý gerçekleþtirmeye çalýþýyoruz. Almanya’nýn hiçbir yerinde bazý þeyleri deðiþtirmenin kolay olmadýðýný siz de biliyorsunuz. Amacýmýza yaklaþabilmek için ancak adým adým ilerleyebiliyor ve kendimize farklý yollar açmak istiyoruz. Sanýyorum ki bu geliþmelerden olumlu tecrübeler edinebilirsek, Ýslam din dersini okullarýmýza alabilirsek, bu imkânlarý daha da geniþletmek durumunda kalabiliriz” þeklinde cevap verdi. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ekrem ÞENOL F ederal Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi, 2 Nisan 2009 tarihinde “Gündelik Hayatta Ayrýmcýlýk- Ayrýmcýlýk Algýsý ve Toplumumuzda Ayrýmcýlýkla Mücadele Politikasý” adlý araþtýrmayý yayýnladý. Araþtýrma toplumumuzdaki önemli eksiklikleri ve çarpýk algýlarý yansýtýyor. Sonuçlarý okurken ankete katýlanlarýn çoðunluðunun 21. yüzyýlda Avrupa’da yaþamadýðýný düþünüyorsunuz. Özellikle “din ve dünya görüþü” ve “köken veya deri rengi” maðdurlarý ilgili bölümdeki tespitler endiþe verici olmaktan öteye, Baþbakan Angela Merkel tarafýndan entegrasyon ülkesi olarak tanýmlanan, temel yapýtaþlarý sadece vatan, devlet deðil ayný zamanda halk – toplum – olan Almanya’nýn durumunu gözler önüne seriyor. Aþaðýya son anket çalýþmasýnýn sonuçlarýnýn bir araya getirildiði bölümü alýyoruz: Katýlýmcýlar “din” kelimesini duyduklarýnda “Ýslam, Müslüman, Türk, geri kalmýþlýk, hoþgörüsüzlük veya köktendincilik” gibi kavramlarý “tehdit, terör, zorla evlilik ve namus cinayeti”ni düþünmek için kullanýyorlar. Bu anlayýþlardan yola çýktýðýnýzda aþaðýda çýkan sonuçlar þaþýrtýcý deðil. Örneðin her terör saldýrýsýndan sonra ilk önce Müslümanlardan þüphelenilmesine yüzde 45’i karþý çýkmýyor. Müslümanlarýn çoðunluðunun hoþgörüsüz ve þiddete yatkýn olduklarýný yüzde 40’ý onaylýyor. Ankete katýlan her iki kiþiden biri Türk ile ayný evde binada yaþamak istemediði ve her dört kiþiden biri ise esmer derili insanlarýn Almanya’ya uygun olmadýðý düþüncesinde. Kullanýlmaya potansiyeller, günlük hayatta ayrýmcýlýða karþý Bu trajik sonuçlarýn sebebini, araþtýrmada yer alan “ilgili medya haberlerinden nasýl öðrendi ise” yan cümlesi detaya girme- Seite 35 [email protected] den veriyor. Bu anlamda “ilgili haberleri” analiz etmek için iki buçuk ay önceye gitmek ve bir karþýlaþtýrma yapmak yeterli: Berlin Toplum ve Geliþim Enstitüsü Ocak ayýnýn sonlarýna doðru, ciddi olarak kabul edilen “Der Spiegel” dergisinde tanýtýlan “Kullanýlmayan Potansiyeller” adýyla bir araþtýrma yayýnlamýþtý. Bu araþtýrma benzer çarpýk karþýlaþtýrmalarla, kabul edilemez bir þekilde Türklerin açýk ara en kötü entegre olan göçmen grubu olduðunu söylüyordu. Spiegel dergisi de bunu ayný þekilde kamuoyunu duyurmuþtu. Yazýlý ve görsel basýn devam eden günlerde Türklerin bu durumunu diline dolamýþ, göçmenlerde ortaya çýkan bu sonucun sanki onlarýn kökenlerinde kaynaklandýðý izlenimini yaymýþtý. Çok sayýda politikacý gibi kamuoyunun önde giden þahsiyetleri de, sonuçlarý bilgilendirici, ilginç veya ders veren mahiyette olduðunu dillendirmiþti. Ne kadar yayýn organý “Günlük hayatta ayýrýmcýlýk” araþtýrmasýna yer verdi? Yeniden 2 Nisan 2009 tarihine, yani Federal Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi’nin araþtýrmayý yayýnla- hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Þamar oðlaný Türk kökenli dýðý güne ve bir gün sonrasýna gidelim. Kaç tane yayýn organý “Günlük hayatta ayrýmcýlýk” baþlýklý araþtýrmayý sayfasýnda yer vermiþti? Araþtýrma çabasýna katlanacaklarýn iþi gayet kolay, zira konuyla ilgili dört gazetede sadece dört haber yayýnlandý. Araþtýrmaya en kapsamlý yer veren Die Zeit gazetesinin “Vatandaþlar aþýrý kurallýlýktan korkuyor” baþlýðý ile verirken, yukarýdaki sonuçlar dýþýndakilerin hepsine dikkat çekmeyi tercih etmiþ. Haberin temel mesajý ise “Eþitlik Almanlarýn çoðu için önemli. Ayrýmcýlýkla somut mücadele þüphe ile karþýlanýyor” þeklinde. “Kölnische Rundschau” gazetesi aðýrlýðý yaþlý insanlara vermiþ. “Almanya’da her beþ kiþiden biri yaþlýlarýn toplumda ayrýmcýlýða maruz kaldýðý görüþünde. Berlin Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi’nin araþtýrmasýndan çýkan sonuç bu”. Ama bildiðimiz kadarýyla araþtýrmanýn tek sonucu bu deðil. Öte yandan “Ayrýmcýlýk- yani?” baþlýðýyla Frankfurter Rundschau’nun konuya parmak bastýðýný zannediyorsunuz. Haberi okuduðunuzda ise þaþýrýyorsunuz, “Din, Müs- lümanlar, Türkler, yabancýlar, tehdit” konularýnda bir þeyler öðrenme isteðiniz boþa çýkýyor. Konuyla ilgili bulunabilecek son haber ise TAZ gazetesinde “Zayýflarýn hiyerarþisi” baþlýðýyla ve “Az paralý ve muhafazakâr insanlar; homoseksüeller, yabancýlar ve farklý inanç sahiplerinin kanun yoluyla ayrýmcýlýktan korunmasýný gerekli görmüyorlar” giriþ cümleleriyle veriyor. Haberde belli noktalara deðinilirken, Müslümanlar, Ýslam veya Türkler kavramlarýnýn geçmemesine özen gösterildiði gözlerden kaçmýyor. Peki, “Kullanýlmayan Potansiyeller” bu kadar ses getirirken, “Günlük hayatta ayrýmcýlýk” araþtýrmasýnýn hiç dikkat çekmemesi nasýl oluyor? Yukarýda belirttiðimiz sonuçlar basýnda büyük puntolu baþlýklar için uygun deðilmiydi. Tam tersine çok uygundu. Gereði kadar yer almamasýnýn sebebi belki de Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi Müdürü Martina Köppen’in araþtýrmanýn tanýtýlmasýnda Türkler, Müslümanlar ile ilgili sonuçlara dikkat çekmemesi olabilir.1 Ancak belki de gerçek sebep, daha önce anlamlý, ya da “anlamlý olarak adde- 35 dilen” araþtýrma sonuçlarýnýn tanýtýlma toplantýlarýnda çoðunlukla hazýr bulunan Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble, Sorumlu Devlet Bakaný Maria Böhmer veya Aile Bakaný Ursula von der Leyen’in bu araþtýrma için yapýlan toplantýda hazýr bulunmamasýdýr. Türklerin ve Müslümanlarýn Medya’ya yansýtýlmasý Diðer bir ihtimal ise medyanýn – dördüncü kuvvet – sonuçlardan belli ölçüde sorumlu olmasýdýr. Bunu bildiklerinden, sorumluluðu kabul etmemek için kenara çekilmeyi tercih ediyorlar. Ciddi basýn araþtýrmalarý basýnda yabancýlarýn Almanlara oranla, þiddet suçlarý ile daha fazla birlikte anýldýklarýný ortaya koyuyor. Yabancýlar tehdit olarak algýlanýyorlar. Yabancýlar ayrýca çoðunlukla Almanlara yük, yabancý birer unsur veya varlýklarý Almanlarýn yaþam biçimlerine zarar verenler olarak lanse ediliyorlar.2 Buna ek olarak ilk planda Müslümanlarý merkeze alan ve uluslararasý terörizmi baðdaþtýrýlan kurgulanmýþ tehdit senaryolarý, anayasa koruma raporlarýnda her yýl hem federal çapta hem de eyaletler bazýnda eyaletlerin baþbakanlarý tarafýndan gazeteci ordusu önünde sunuluyor ve basýlýyor. Araþtýrmanýn diðer bir ilginç sonucu ise olumsuz habercilikten en çok Müslüman özellikleri ile Türkiye kökenli göçmenlerin maðdur olduklarý bilgisi.3 Öte yandan Medya’da yer alan haberlerin ana konularý; yabancý oranýn çok olduðu anaokullarý, okullar, gettolardaki suç oraný, namus cinayetleri, dil sorunlarý, sosyal devletten geçinen yabancýlar, camiler yaparak paralel toplum oluþturan Müslümanlar, baþörtüsü ile kadýnlara baský yapanlar, zorla evlendirmeler, aramýzda yaþayan “fundemantalist-islamcý” teröristler, güvenlik önlem- 35. sayi sayfalar 26.05.2009 36 leri, yabancýlar yasasýnýn sertleþtirilmesi, devletin tarafsýzlýk ilkesini ihlal eden baþörtülü öðretmenler, kutsal savaþ cihad, þeklinde sýralanabilir. Bu saydýklarýmýz þüphesiz daha birçok baþlýk daha eklenebilir. Buna raðmen bazý kavramlarýn kullanýlmasý bile okuyucuda rahatsýz edici bir his uyandýrýyor. Toplum ise her gün bu konularla meþgul ediliyor. Bu yazdýklarýmýzdan medyanýn her þeyi güzel göstermesi, politikacýlarýn susmasý gerektiðini söylemek istediðimiz anlaþýlmasýn. Aksine sorunlar gündeme getirilmeli, ancak sorunun büyüklüðü izin verdiði kadar olmalý bu. Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakaný Maria Böhmer’in yaptýðý gibi, örneðin kýskançlýk nedeniyle iþlenmiþ bir cinayeti – bu Almanya’da zaten aile dramý olarak niteleniyor – sadece suçlunun Türk kökenli olmasý nedeniyle bir namus cinayetine döndürmek vahim bir olaydýr.4 Ayný þekilde aþaðýda aktaracaðýmýz türden açýklamalarda vahimdir: “Kriminal Polis’in tahminlerine göre Almanya’da genç Müslüman bayanlardan 20 000, 30 000 kadarý zorla evlendiriliyor..”5 Bu cümleler Bavyera Eyaleti Ýçiþleri Bakaný Joachim Hermann’a ait. Ne Federal, ne de Eyalet Kriminal Daireleri birçok baþvuruya raðmen bu sayýlarý onaylayamadý. Nasýl onaylayabilir ki? Almanya’da 2007 yýlýnda 368 329 evli- 11:45 Uhr Seite 36 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir lik gerçekleþtirilmiþ. Resmi rakamlara göre Almanya’da yaklaþýk 3,2 ila 3,5 milyon Müslüman yaþýyor. 2005 yýlýndaki tüm evliliklerin sadece yüzde 5’ini alsanýz yaklaþýk 18 500 evlilik rakamýna ulaþýlýyor.6 Roland Koch’un 2008 yýlýndaki seçimlerde “çok sayýdaki yabancý kriminel genç” üzerinden yürüttüðü seçim kampanyasýnýn ayrýntýlarýna girmek istemiyorum. Bu arada Federal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble’nin Almanya Ýslam Konferansý’ný terör önlemleri baðlamýnda deðerlendirmesi de daha az sorunlu bir durum deðil.7 Medya’daki yayýnlarýn entegrasyona etkileri Peki sonuç ne? Tek tek araþtýrmalarý bir araya getirdiðinizde medya yayýnlarýnýn etkileri konusunda içerisinde çoðunlukla “tehdit edici, kriminel yabancýlar” konularýnýn ele alýndýðý haberlerin Almanya’daki etnik azýnlýklarý olumsuz olarak yansýttýðý sonucuna varýyoruz.8 Etnik azýnlýklarýn medyada çoðunlukla olumsuz yansýtýlmalarý, sadece var olan ýrk merkezli ve yabancý düþmanlýðý içeren anlayýþlarýn güçlenmesine etki etmemekte, ayný zamanda olumsuz bir imaj, güvensizlik, kabul edememe ve ayrýmcý yaklaþým, düþmanca tavrýn oluþmasýna neden olmaktadýr.9 Medya ve siyasiler, yýllardýr çözümsüzlüðe terk ettikleri hususlar noktasýnda, þamar oðlanýnýn Türk hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 kökenliler olmasý için her geçen gün katkýda bulundular. Bu toplumun zihnine o kadar sabit yerleþti ki, araþtýrma sonuçlarý bu durumu gözümüzün önüne net bir þekilde serdi. Bu nedenle medyanýn ve siyasetçilerin araþtýrma konusundaki sessizliklerine þaþýrmýyoruz. Son tahlilde ortaya çýkan durumun günlük meþguliyetlerinin bir neticesi olduðunu söylemeliyiz. Bu tür tehdit içeren haberler insanlara korkulmasý gerektiðini telkin ediyor, bu korku da araþtýrmanýn sonuçlarýna yansýmýþ durumda. Dolayýsýyla Sinus Sociovision araþtýrmasýnýn ankete katýlanlarýn korku içinde olduðu yönündeki sonuçlarý da hiçte þaþýrtýcý deðil.10 Doðrusu bir entegrasyon ülkesi için bu iyi bir durum deðil. Özellikle þu sebepten deðil: Göçmenlerin Alman medyasýna yansýmasý entegrasyon süreci için iki anlama sahip. Medya, sadece göçmenlerin Alman toplumuna entegrasyonuna katkýda bulunmuyor, ayrýca göçmenlerin toplum tarafýndan kabullenilmesinde de etkide bulunuyor.11 Bu baðlamda bir Alman’ýn dairesini Türk yerine Alman’a kiraya vermesi gayet normal. Bir þirketin iþe eleman alma esnasýnda Alman’a – baþvuran kiþinin özelliklerinden baðýmsýz olarak – öncelik tanýmasýna kýzamayýz. Diðer taraftan küçük Ayþe’nin annesi baþörtülü diye ailesi ile yüz yüze gelmek istemeyen ve hatta Ayþe’yi notlarý Realschule’ye yettiði halde, Hauptschule’ye gönderen öðretmene bir þey demeyebiliriz. Örnek olarak buraya aldýðýmýz, ancak ayrýntýsýna giremediðimiz maðduriyetler çok sayýda araþtýrma tarafýndan ortaya konulmuþtur. Tüm bu anlatýlanlar ýþýðýnda Almanya’da göçmenlerin ve ayný zamanda Müslüman olan Türklerin entegrasyon çabalarýnýn her gün akýntýya karþý kürek çekmek zorunda olmalarý nedeniyle zor bir noktaya geldiðini söylemeliyiz. Söz konusu çabalar olumsuz ve çarpýk yansýtýlmalar nedeniyle ciddi anlamda zorlaþmaktadýr. Örneðin iþ baþvurusunda bulunan ve görüþmede çok iyi bir izlenim veren Ahmet Öztürk’e, iþe almaya karar verecek kiþi, önündeki gazete nedeniyle Ahmet hakkýnda paralel toplumda yaþadýðý ve büyük bir ihtimalle zorla evlendirilmiþ biri olmasýný düþündüðünde kim yardým edebilir ki. Yýlda 20.000’den 30.000’e kadar olan evliliklerin için karþýlýklý sevgi ile gerçekleþmiþ olmasý da az bir ihtimal zaten! Bu baðlamda entegrasyonun baþarýlý olmasý, Almanya kamuoyunda etnik azýnlýklar üzerine yürütülen tartýþmalarýn çarpýk yaklaþýmlardan arýndýrýlmasý ve ciddi biçimde yapýlmasý ile önemli ölçüde doðrudan baðlantýlý. Ancak ne Enteg- dosya rasyondan Sorumlu Bakan Maria Böhmer’in milli entegrasyon planý, ne de Wolfgang Schäuble’nin geleceðe ümitle bakmamýzý saðlamayan Ýslam Konferansý, bu yönde izler taþýmýyor. Geriye sadece yazýmýzda bahsettiðimiz araþtýrma sonuçlarýnýn sorumlularý yeniden düþünmeye sevk etmesini ümit etmek kalýyor. Kaynaklar: 1 Pressemitteilung von Martina Köppen zur Vorstellung der Studie: http://www.antidiskriminierungss t e l l e . d e / b m f s f j / g e ne r a tor/ADS/pressemitteilungen,did=121492.html 2 Daniel Müller, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 100 f. 3 Daniel Müller, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 101f. 4 h t t p : / / w w w. b u n d e s r e g i erung.de/nn_1272/Content/DE/Pressemitteilungen/BPA/2009/01/200901-05-integrationsbeauftragte1.html 5 h t t p : / / w w w. c s u - t o e ging.de/KundgebungHerrmann.html 6 http://www.destatis.de/jetspeed/portal/cms/Sites/destatis/Internet/ DE/Content/Statistiken/Bevoelkerung/EheschliessungenScheidung e n/ Ta b e l l e n/ C o n tent50/N1__Eheschlie_C3_9Fungen,templateId=renderPrint.psml 7 FAZ am Sonntag, 05.04.2009, Seite 7, http://www.faz.net/s/ Rub594835B672714A1DB1A1215 34F010EE1/Doc~EB6B4C3B7FEFA4D87B5EDE5B7388AA571~AT pl~Ecommon~Scontent.html 8 Sonja Weber-Menges, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 174 f. 9 Sonja Weber-Menges, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 139 f. 10 Sinus Sociovision-Studie: „Diskriminierung im Alltag - Wahrnehmung von Diskriminierung und Antidiskriminierungspolitik in unserer Gesellschaft“, S. 57, 60, 70 11 Sonja Weber-Menges, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 176 f. ATÝB GENÇLÝK KOLLARI KASSEL’DE GENÇLERLE BULUÞTU A TÝB Gençlik Kollarý, gençlerin dernekler bünyesinde yaptýklarý çalýþmalar hakkýnda bilgi edinmek ve gençleri daha iyi motive edebilmek gayesiyle derneklerine sýk sýk ziyaretler gerçekleþtirmektedir. Geçtiðimiz günlerde ATÝB Kassel Derneðine ziyaret gerçekleþtiren, ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý ÖNER, Gençlik Kollarý Genel Baþkan Yardýmcýsý M.Alparslan Çelebi ve Gençlik Kollarý Genel Yönetim Kurulu Üyesi Özdem Güçlü`den oluþan heyet, Kassel’de gençlerle biraraya geldi. Yapýlan çalýþmalarý yakýndan inceleyen ATÝB Gençlik Kollarý Genel Yönetim Kurulu ATÝB Kassel Derneði Gençlik Kollarý Baþkaný Çelebi Bayraktan faaliyetler hakkýnda bilgi aldý. ATÝB Korbach Derneði Gençlik Kollarý Baþkaný Mustafa Gölcük ve Yönetiminin de hazýr bulunduðu ATÝB Kassel Derneðinde, gençlere yönelik bir dizi sohbet gerçekleþtirildi. Aðýrlýklý olarak genel ahlak konularýnýn konuþulduðu sohbette, gençlere ‘Þahsiyetli’ bir insanda olmasý gereken vasýflar anlatýldý. Günümüzde sözüne sadýk, mert, dürüst ve þahsiyetli gençlerin azaldýðýna dikkat çeken ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý ÖNER`in konuþmasýndan sonra gençlerin ilgiyle dinlediði sohbet yapýlan yemek ikramýyla son buldu. 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr özel köþe Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir M. Salih AYDIN Kimliðimiz Veya? Önce selamlarýn en güzeli olan ALLAH’ýn selamý ile selamlarým. Yine bir baharýn canlanýþýna þahidlik ediyoruz, hayatýn yeniden canlanýþý insana nasýl da neþe veriyor. Bu güzelliklerden bir çok insanýn haberi bile yok. Niçin? Çünkü yönlendirme mekanizmasý medya olanca hýzýyla harekette. Yalan ve karalamayla insanlarý nasýlda hipnotizma ederek yönlendirmektedir. Ýnsanlar hipnotizma olmuþ saðlýklý düþünememektedir. Saðduyulu bazý kiþiler de bu durumu bildiði halde cüzdaný ve vicdaný arasýnda sýkýþmýþ kalmýþ durumda. Üç beþ vatanýný ve dinini seven insanýmýz insanlarýmýza bu durumlarý, felaketin yaklaþtýðýný anlatmaya çalýþýyorlar. Ama velakin vatandaþlar hipnotizmanýn etkisinde olduðu için, kiþilerin menfaatleri için yönlendirildiðini görmüyorlar, duymuyorlar, söylemiyorlar. ALLAH (c.c) kalb gözlerini açsýnki gerçekleri görsünler. Emri bi`lmaruf görevini yapan kardeþlerimizden de yardýmýný esirgemesin. Bu duruma inþaallah ahiret günü þahidim ve þahid olacaðým. Medya dedikte aklýma geldi, mazaallah Almanya’da yaþadýðýmýz halde, gündem Türkiye yani televizyonda baktýðýmýz bütün diziler, haberler Türkçe kanallardan. Almanya’daki gündemden ise kimsenin haberi yok. Hakkýmýzda ne gibi haberler var, doðru mu, yanlýþ mý haber veriliyor? Acaba bir gün olsun kafamýzý iki elimizin arasýna alýp da hiç düþündük mü? Bizim hakkýmýzda kim ne düþünüyor, çocuklarýmýzý nasýl bir gelecek bekliyor? Almanya’ya yerleþeceksek çocuklarý hem kendi kültürümüze hem de yaþadýðýmýz ülkenin kültürüne nasýl adapte edeceðiz? Eðer hala Türkiye diyorsak þimdiden nasýl bir önlem alacaðýz? Bütün bunlara karþý ne gibi bir önlemimiz var? Yoksa yine sahipsiz ve kimliksiz vurdum duymaz bir hayata devam mý? diyerek düþünmeye davet ediyorum. Zamanýn birinde bir kedi ve fare varmýþ birbirleri ile bir Seite 37 Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 Hacarabýn Serüvenleri [email protected] türlü anlaþamýyorlarmýþ. Fare kediye: - Kedi kardeþ sen benim peynir yememe niçin engel oluyorsun? Ben yarýn açlýktan ölürsem, seni bir iþe yaramýyorsun diye seni dýþarý atarlar. O zaman sanada yazýk olur bana da demiþ. Kedi de mantýken bu sözü doðru bularak, bu iþe razý olmuþ. Bu durumdan faydalanmasýný bilen fare her gün yedikçe kilo alýyormuþ. Bir gün kedi ev sahibinin hanýmýyla þöyle konuþtuðunu duymuþ. Ev sahibi: - Haným bu kedi bir türlü iþe yaramýyor, kývrýlýp bir kenarda devamlý uyuyor, fareler evde cirit atýyor, bunu dýþarý atýp eve yeni bir kedi getireceðim. Bunu duyan kedi rahatýnýn kaçacaðýný anlýyor ve farenin geçeceði yerde bekliyor. Fare gelince bakýyor, fare yiye yiye semizlenmiþ kaçacak durumu bile yok. Pençesini vurunca fare yakalanýyor. Fare periþan bir durumda: - Hani kedi kardeþ anlaþmýþtýk? Kedi: - Kusura bakma fare kar- I hayat GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Löhne Þubesinin düzenlemiþ olduðu kermes yoðun kalabalýk ve ilgi tek kelime ile muhteþemdi. Açýlýþta IGMG Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný Murat Ýleri´nin iþtiraki ile baþladý. Ýleri: “Bu bir aile günüdür. Gördüðüm 22 deþ ben seni yakalamazsam benim durumum kötüleþiyor diyor ve farenin iþini bitiriyor. Birgün bizim de rahatýmýzýn kaçacaðý günün geleceðini bilerek sadece bir hatýrlatma diyorum…. Babamýn iþleri… Babam Wetzlar`da Buderus demir çelik fabrikasýnda vinç sürücüsü olarak çalýþtý. Döküm yapýlan aðýr ve kýpkýrmýzý döküm bloklarý kaldýrýp yerlerine sevkederdi. Birgün yine çalýþýrken ustabaþý (Meister) aþaðýda el kol hareketleri ile biriyle konuþuyormuþ bu arada yukarýya doðru eliyle gösterip yüksek sesle birþeyler söylüyormuþ. Babam içinden bu adam benim köklerimi ne söktürüp duruyor der, nar gibi kýpkýrmýzý döküm blokla adamýn üstüne yürür, Adam kaçmaya baþlar, bir taraftan da bu adam delimi ben ona ne yaptým diyormuþ. Bir kaza olmadan, babam aklýný baþýna alýr da sakinleþir. Babamý aþaðý indirirler, büyük þefler gelir tercümanla birlikte durumu anlarlar. Babama: - Sormadan öðrenmeden sen ne yapýyorsun bir daha olmasýn derler. Babamýn sürdüðü vincin camlarý kýrýkmýþ meðer usta baþý onlarýn yapýlmasý için talimat veriyormuþ yani babamýn iyiliðini düþünüyormuþ anlýyacaðýnýz. Kayserili Yaþar Abi… Kayserili Yaþar Abi, (Rahmetli) bizim Almanyadan komþumuzdu. Yemek yeme, hususunda çok mahirdi. Bir de yaþar abiyi tarif edeyim. 190 boy 140 kilo aðýrlýk. Birgün iþyerinde yemekhanede yemek yiyecek. Bir bakýyorki Almanýn biri dikkatle kendini izliyor. Alman`a hitaben: - Bak nasýl yemek yenirmiþ öðren diyor ve tüm dilim ekmeði bir lokmada götürüyor. Tabiki Alman`ýn gözleri fal taþý gibi açýlýyor. Ve Ah du liebe gott diyor gayri ihtiyari. Yaþar Abiye birþey olmaz… Yaþar abi iþten çýkar babamla eve doðru yürüyorlar oradan buradan konuþuyorlarmýþ. Karþýdan da vatandaþýn biri bisikletle geliyormuþ. Sen gel Yaþar abiye tosla bisiklet bir tarafa adam bir tarafa bizim Yaþar abiye bir þey olma- Löhne`de Aileler Günü kadarýyla aileli bir katýlým olmuþtur. Düzenleyenlerden ve cemiyet baþkanýmýz Yavuz Bey´den Allah razý olsun. Kermeslerimiz artýk ailelerin ve çevre ce- miyetlerin katýlýmlarý ile büyük bir baþarý yakalamýþ durumdayýz. Bu baþarý tabiki siz duyarlý cemaat kardeþlerimizin sayesinde olmaktadýr” dedi. Löhne Cemiyet Baþkaný Yavuz Bey´de: “Cemaatýmýza en iyi hizmeti sunmaya çalýþtýk. Bu arada küçük yavrularýmýzý da eðlendirme ve sevdirme oyunlarý düzenledik. Ben de katýlan tüm kardeþlerime teþekkür ederim” dedi. 37 mýþ. Adam bir taraftan her yeri acýyor bir taraftan da Yaþar abiye: -Aman Yaþar abi kusura bakma firen tutmadý. Yaþar abinin umurunda bile deðil: - Git iþine kardeþim diyor. Yaþar Abinin Yeri… Yaþar abi iþ yerinde sadece bir duþ kabinine sýðýyor. Öbürleri ise küçük geliyor. Bir gün kabinini bir ispanyol alýr. Yaþar abi gelir bir bakar, kabin gitmiþ. Adamýn omzundan tuttuðu gibi fýrlatýr adam karþý duvara yerden kayarak yapýþýnca herkes gülüþür. Babamla Yaþar Abi… Bir konuda babamla yaþar abi tartýþýrlar ve anlaþamazlar. Yaþar abi babama posta koyunca babam: - Hodri meydan erkeksen deyince. Yaþar abi babama þöyle bir bakar ve (Babam 1,56 boyunda bir adam) Yaþar abi: - Hacý abi bayaðý cesaretlisin der. Babamda: - Ne yani teslimmi olacaðýz deyince kucaklaþýrlar. Yaþar abinin küreði… Yaþar abi babamla ayný kýsýmda yani dökümde çalýþtýlar. Yaþar abi iþe baþlayýnca eline bir kürek verirler. Ocaða kömür atacak o zamanlar eski düzen, küreðe bakar: - Bu ne oyuncak kürekmi der. Yaþar abiye özel büyük kürek yaparlar ve hiçbir babayiðit o kürekle çalýþamaz. Eniþtem Döküm Olacaktý… Dayým ve eniþtem 1969`lu yýllarda Wetzlarda Buderus demir çelik döküm kýsmýnda çalýþýrlardý. Ýþleride döküm olacak mallarý döküme hazýrlamak ve vinççiye yardým etmek. Birgün eniþtem çok yorgun iþe geliyor. Dayýma: - Ben þu kazanýn içine yatayým vinççi bu kazaný alacaksa bana haber edersin diyor. Dayým da: - Ben takip edemem diyor ama. Aradan biraz zaman geçince. Bir de bakýyorki eniþtemin yattýðý kazaný vinç kaldýrmýþ döküme gidiyor. Hemen harekete geçiyor vinççiye baðýrýyor ve eniþtemi son anda kurtarýyor. Bu sefer de bu kadar. Hatalarýmýz varsa affola Selam ve dua ile ALLAH’a emanet olunuz efendim… 35. sayi sayfalar 38 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 38 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430 bulmaca 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 39 35. sayi sayfalar 26.05.2009 11:45 Uhr Seite 40