ISSN: 1304 -1517 - Turuncu Dergisi

Transkript

ISSN: 1304 -1517 - Turuncu Dergisi
ISSN: 1304 -1517
YAPIM EKİBİ PRODÜKSİYON ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ VE
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Zahide CEYLAN
[email protected]
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Zahide Ceylan
KURUCULAR KURULU
Halise ÇİFTÇİ, Zahide CEYLAN,
Güzin CANAN, Taciser İÇYER,
Nilgün KARABULUT, Ayşenur GÜN,
Sema KARABULUT
YAYIN KURULU BAŞKANI
Ayşe KEŞİR
REDAKTÖR
Rabia Nur DUMAN
YAYIN KURULU
Ayşe KEŞİR, Ayşe ERTEM,
Hatice BİLİCİ, Latife Özbek,
Esra Yerebakan, Gaye Ergezen,
Ümmügülsüm Tat,
Gülfem KELEŞ
GÖRSEL YÖNETMEN
Şerife AKYOL KURT
MARKA İLETİŞİMİ YÖNETİCİSİ
Şenay BUYURMAN
BASIN DANIŞMANI
Mürvet UÇ
İSTANBUL KOORDİNATÖRÜ
Gülay KURT
0507 485 55 95
ANKARA KOORDİNATÖRÜ
Betül TAT
0538 624 54 72
TURUNCU DERGİSİ ADRES
1470 Sk. Gökteşehir Blokları B Blok No: 30
Çukurambar / Ankara
TELEFON: 0545 316 21 55
WEB:
www.turuncudergi.com
e-mail:
[email protected]
[email protected]
BASKI
TURKUVAZ MATBAACILIK
Akpınar Mah. Hasan Basri Cad.
No: 4 P.K. 34885
Sancaktepe / Kartal / İstanbul
TEL: 0216 585 90 00
FAKS: 0216 585 9130
[email protected]
‘TURUNCU’ Dergisi, yerel süreli aylık yayındır.
Basın yayın ilkelerine uymayı kabul eder.
Basılan ilanların tüm sorumluluğu
ilan sahibine, yazılan yazıların
sorumluluğu yazarlara aittir.
Kurum ve kuruluşlar için
kargo dahil fiyatı 20 TL’dir.
TURKUVAZ DAĞITIM PAZARLAMA A.Ş.
tarafından dağıtılmaktadır.
M
Sevgili Turuncu okurları,
alumunuz mübarek Ramazan
ayının yarısını geride bıraktık. En
uzun günleri tutmamıza rağmen
herkeste “Hiç susamıyor, hiç
acıkmıyorum.” replik olmuş dillere.
Yarısını geçirdiğimiz Ramazan’ın içinde gizlenen öyle bir gece var ki o da Kadir Gecesi’dir.
Gizlidir Ramazan’ın her gününü Kadir Gecesi
gibi değerlendirelim diye. Bizler öyle bir
peygamberin ümmetiyiz ki o peygamber biz
Müslümanlara cenneti kazanmaları için çok
fazla tüyo vermiş, “Ümmetim olmadan ben
cennete girmem.” diyerek rabbiyle pazarlık
etmiş ve yine ümmeti için şefaat olurunu
almıştır. Bu tüyolardan biri de şudur; o güzel
peygamber “Kadir Gecesi’ni mübarek Ramazan’ın son on gününde arayın.” der. Bu son on
günde bizler daha dikkat eder, ibadetlerimize
daha çok yoğunlaşır; dualarımızı, yakarışlarımızı kat be kat artırır ve gecelerimizi gündüzümüze katar, af dileriz.
Bilindiği üzere İslam âlemi çok sıkıntılı,
debdebeli günlerden geçiyor. Ben de dilimin
döndüğünce, gönlümün yakarışına kulak verdiğimce bir münacatta bulundum ve sizlerle
bu duayı istedim.
Haydi, hep birlikte bu duaya ellerimizi açalım. Âminlerimiz yükselsin arşa, melekler eşlik
etsin yakarışımıza.
“Yaradılış gayesini unutan insanoğlu…”
demeyeceğim biraz da sitemle. Yaradılış
gayesini unutan Müslüman, unutkan Müslüman… Ah Müslüman, ben seni kime şikâyet
edeyim. Dağa mı taşa mı, denize mi toprağa
mı? “yaradana mı?” desem, o seni benden
daha iyi biliyor. Ne olacak seninle benim
mücadelem, ne olacak söyle? Ne olacak bu
dünyada mazlumların hâli? Söyle bana, ne
olacak kardeşlerinin hâli ha? Söyle ne olacak?
Derdi olmayan dertlenmez, yüreği yanmayan
söylenmezmiş. Bana dokunmayan yılan…
Ahh o yılanlar, ahh o yalanlar, ahh o aldatanlar. “Aldatanlardan olmayın.” ayeti kerimesine
aldırmadık ama önce aldandık sonra aldattık
birbirimizi. Ne de saftık. “Müslüman ısırıldığı
yerden tekrar ısırılmaz.” uyarısına rağmen delik
deşiğiz. Yüreğimiz, bedenimiz, ruhumuz İslam
âlemi delik deşik. Ya Rab bu ne büyük tokat,
bu ne büyük azap... Biz seni ne kadar çok üzdük, biz sana verdiğimiz sözü ne çabuk yedik,
biz ne nankörüz, biz nimet şımarığıyız. Biz
Müslüman olamadık ya Rab, sen Müslüman
eyle bizi. Sen bizi kardeş eyle. Sen bizim aramızdaki fitne-fesat, yalan-dolan, kuyu kazma,
ara bozma hastalıklarımızdan temize çıkar ya
Rabbim. Duymayan kulağımızı duyur, görmeyen gözümüzü gördür. Sen bize acı Allah’ım.
Dünyada oluk oluk Müslüman kanı akıyorken
ve bu kan “Müslümanım” diyen gözü dönmüş-
ler tarafından akıtılıyorken; dünya Müslümanları hâlâ tek ser noktadan idare ediliyorken
ve kötülüğe hipnoz olmuş “Müslümanım”
diyen görmüyorken senden başka gidecek
kapım yok ya Rabbim. Acizim, zerreyim dilim
dönmüyor, insanları iknaya gücüm yetmiyor.
Sen duyurmazsan onlar duymaz, sen gördürmezsen onlar görmez. Bu gaflet perdesini
kaldır da gözümüzden, ölü toprağını üfür de
sura üfler gibi İslam yeniden topraktan biter
gibi filizlensin. Ölü ruhlarımız tekrar canlansın,
şahlansın. “Nereden geldik, nereye gidiyoruz;
neden geldik, neden dünyada hayat sürüyoruz?” bunun bilincini zerremize kadar işlet
ki birbirimizi tekrar sevelim. “Müminler kardeştir.” diyelim. “Müminin mümine malı, canı,
kanı, namusu haramdır.” diyen peygamberin
ümmeti olduğumuzu hatırlayıp da kendimize
gelelim, senden af dileyip, ravzaya varıp da
şefaat dilenelim.
Ey Allah’ım… Hâl böyleyken “Asım’ın nesli…”
diyen o büyük şairin -artık asımın nesli kalmadı o da biliyor- mezarında kemikleri sızlıyor. Biz
o nesli yetiştiremedik. Öyle bir nesil yetişti ki;
nimet nankörü, ana-baba nankörü, kulluğuna
nankör, insanlığa nankör, devletine nankör,
milletine nankör, vatanına nankör, edebe
nankör, hayâya nankör... Bir genç nesil ne de
nankör. İlla bir bela mı bekliyor senden ya
Rab bu nesil. Sen masum kulların yüzüsuyu
hürmetine bize acı Allah’ım. Sen bizi içimizdeki akılsızlar yüzünden helak etme Allah’ım. Bu
mübarek ayın, Ramazan’ın yüzüsuyu hürmetine sen bizi bağışla Allah’ım. Biz şükredenlerden olmadık, şükretmeyi öğretemedik.
Bundan sonra var gücümüzle çalışacağımıza;
fert fert her yüreği, her kapıyı çalacağımıza ve
iyiyi-kötüyü karınca misali olsa da anlatacağımıza; senin varlığını, birliğini, büyüklüğünü
her şeye gücünün yettiğini; peygamberini,
kitabını, lütfunu, rahmetini, mağfiretini, azabını, gazabını, cennetini, cehennemini ve en
sonunda sana varacağımızı, hesap vereceğimizi; “…miskale zerretin hayren yerah miskale
zerretin şerren yerah.” diyerek uyanış, diriliş
için nefesimizin yettiği kadar anlatacağımıza;
“Müslüman düştüğü yerden kalkar.” inancımızla düştüğümüz yerden kalkacağımıza söz
veriyoruz ya Rab. Af diliyoruz sen bizi affet
Allah’ım, affet Allah’ım, affet Allah’ım.
Ve duamızdan sonra rabbimizin bize bahşettiği Ramazan Bayramımızın huzur, afiyet,
sükûn içinde geçmesi, şu zaman diliminde din
kardeşliğimizin kan kardeşliğine dönen yüzünün; bu bayram vesilesiyle tekrar din kardeşliğine dönmesi temennisi ile bayramımız kutlu
olsun. Sağlıcakla kalın…
Zahide Ceylan
ICINDEKILER
İslam camiasının
önde gelen yazarlarından
Emine Şenlikoğlu, Turuncu
Dergisi’nin sorularını
içtenlikle yanıtladı.
48
BAŞARI ÖYKÜSÜ: MİLLİ
GÜREŞÇİ EVİN DEMİRHAN
20 yaşında bir sporcu Evin Demirhan. Siirt’te yaşıyor.
Güreş dalında başarıları ile adından sıkça söz ettiriyor.
MAKYAJ MALZEMELERİ
SANILDIĞI KADAR MASUM DEĞİL
Bugün, kadınların hayatlarında vazgeçilmez bir yere
sahip olan makyaj malzemeleri, doğru kullanılmadığı
takdirde, birer bakteri yuvasına dönüşebilir!
SİNAN CANAN YAZDI:
YENİ BİR MEDENİYET
Müslüman yaşamına uygun bir lavabo, tuvalet,
oturma grubu, masa, sandalye, kitaplık nasıl bir
şeydir; Bilen var mı?
Turuncu DERgİ’den
İftar davEtİ
Turuncu Dergi’nin Çukurambar’da
düzenlediği iftar yemeğine, sanat ve
siyaset dünyasından pek çok isim katıldı.
DÜNYA
Yazarımız Ayşe Keşir son 13 yılda gerçekleşen
sosyal devletteki yenilikleri anlattı.
FADİME ÖZKAN YAZDI
ÇÖP ÇETESİ
102
Çocuklarınızla Suriyeli çocuklar arasında “oyuncak kardeşliği” kurulsa, AFAD yahut
İHH böyle bir kampanya başlatsa…
OSMANLI VE BAYRAM
Osmanlı İmparatorluğu döneminde bayramlar, devlet
erkânının katıldığı, büyük hazırlıkların yapıldığı
alanlarda halkın da geniş katılımıyla yapılırdı.
84 82
SOSYAL DEVLETTE
SESSİZ DEVRİM
56
Artık hayatımızda yeni bir dünya var...sanal dünya...
o kadar ki milyonlarca insan özelini, şaşkınlıklarını,
kısaca tüm duygu durumlarını bu ortamda ifade ediyor...
SEYAHAT: BROOKLYN KÖPRÜSÜ
“Uğursuzluk”, “Kaza”, “ vurgun”, “fil sürüsü
testi” nden arda kalan mimari anıt…
Taştan ayaklara dayanan bir aşk hikâyesi;
OSMANLI ŞERBETLERİ
TARİHÇESİ VE TARİFLERİ
Osmanlılar şerbet, reçel, şekerleme, palüde
ve hoşaf yaparlardı. Meyvelerden yapılan,
sofraların vazgeçilmez lezzetiydi şerbetler.
92
SİYASETTE KADIN VEKİLLER
Tbmm’de kadın temsili tarihine
göz attığımızda; “Ümitliyiz ancak
aaha çok yolumuz var.” diyoruz.
56
42 34
30 26 20
Son yıllarda gündemimize giren “muhafazakar
tatil” anlayışına her iki kelimenin anlamlarını
sorgulayarak baksak daha açıklayıcı ve bütünleyici olur kanaatini taşımaktayım.
70
76
YAZARIMIZ GÜLAY
KURT’TAN EZBER BOZAN
MUHAFAZAKAR TATİL YAZISI
EMİNE YILMAZ:
NEPAL’E YOLCULUK
Nepal yolculuğu öncesi bildiğim tek
şey kıpır kıpır içim içime sığmıyordu
ve dualarımız esrarengiz bir şekilde
kabul oluyordu ve bu sadece bir
başlangıçtı.
72
84
102 100 96
48
64
74 72
Müslümanların
enerjisine ve çözümlerine
ihtiyacı var
EVLERDE RENKLİ
BİR STİL: BOHEM
Bohem ev dekorasyonu farklılık sevenler ve özgür olan
insanlara hitab eden değişik dekorasyon stillerinden biridir.
GERÇEKLERDEN HAYAL
PAZARLAMA: JURASSIC PARK 4
Mickey Mouse, Tom ve Jery’nin yerini biraz daha
büyüyen çocukların oyuncakları arasında artık
hâkimiyet “dinozarlar”ın olmuştu.
1000 YIlIN ŞAHİTLERİ SERGİSİ
“Selçuklular” Sergisi İstanbul Türk ve İslam
Eserleri Müzesi’nde meraklılarını bekliyor.
74
DELİ KIZIN BOHÇASI SAYFA 32
KONUK YAZAR
BÜTÜN ÇOCUKLAR ARASINDA
OYUNCAK KARDEŞLİĞİ ZAMANI
p
ö
Ç
Çetesi
!
Açlık ve soğuk varken ne oyuncağı demeyin
n’olur. Çocuklarınızla Suriyeli çocuklar
arasında “oyuncak kardeşliği” kurulsa,
AFAD yahut IHH böyle bir kampanya başlatsa…
A
FADİME
ÖZKAN
llah’a şükür ki her
yaştan boy boy
yeğenlerim var benim.
Sayıları sekize ulaştı. En
ufağı yedi aylık, Asya
Vera. En büyüğü Burak Kaan, şimdi 20
yaşında.
Onlara ve arkadaşlarımın
çocuklarına hala ve teyze sıfatıyla eşlik ettiğim şu geniş zamanda,
şahitlik ederim ki anne babaların işi
hakikaten zor.
Özellikle de büyük şehirlerde
yaşıyor ve her ikisi de çalışıyor iseler.
Anne babalar suçluluk duygusuna
düşmeye görsün.
32
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
turuncudergi.com
Dileyen dilediğini yaptırabilir
artık onlara.
Nitekim yaptırıyorlar da.
En çok sömürenler çocuklar ve
oyuncakçılar.
Gidin görün, oyuncak
mağazaları çocuklarının peşinden
raflar arasında sürüklenen ve
mütemadiyen “bunun aynısından
evde var çocuğum”, “mavisini daha
geçen hafta aldık ya yavrum” diye
yalvaran ama kasanın yolunu
çaresiz tutan anne babalarla
doludur.
Yanlış şehirleşme ve düşüncesiz
mimari yüzünden evde hapis kalan
ve enerjisini dört duvar arasında
atamayan çocuklar neticede
bunlar.
Televizyon tablet telefon
üçgeninde sanal alemin insafına
terk edilmiş vaziyetteler. Ne
görüyorlarsa orada, haliyle onu
istiyorlar.
Büyükler için dizayn edilmiş
tüketim döngüsünün bir benzeri
çocuklar için de var yani.
Arz edip talep yaratarak var olan ve
birbirini doğuran bir sektör bu da.
Film, oyuncak, moda ve reklamdan
oluşan bu yumuşak karın sömürü
sektörünü ise çocuğunun her dediğini
yapmak isteyen/zorunda kalan anne
babalar ayakta tutuyor.
Her bir karakterin piyasa ömrü en
fazla bir yıl.
Döngü şöyle işliyor:
Önce çizgi filmi çocuk kanallarında
sinema salonlarında gösteriliyor. Çocuk
kanallarının reklam kuşakları aynı
karakterlerin bilgisayar oyunlarıyla,
oyuncaklarıyla, kılık kıyafet vs
modelleriyle dolunca herhangi bir
çocuğu o moda karakterden uzak
tutmak imkansız hale geliyor. Artık
bütçene göre ya dünya kadar para
döküp orijinalini alacaksın ya Çin malı,
merdiven altı üretimlerini.
Tom ve Jerry, Mickey Mouse,
Jurassic Park çoktan tarih oldu. Hatta
Bakugan, Babylade, Ben Ten, Angry
Birds bile. Hello Kitty tahtını biraz
sarsmış olsa da Barbie’ler hep moda
ama. Oğlanlarsa arabalara hala
turuncudergi.com
düşkün ama epeydir, aslından farkı
olmayan ve aslına yakın paralara satın
alınabilen iş makinelerine sardırmış
vaziyette. Türkiye’nin dev bir şantiyeye
dönmesinin yansıması belki de.
Lakin son zamanların küresel
dolaşımdaki en şaşırtıcı oyuncağı
kesinlikle Çöp Çetesi / Trash Pack.
Fındık tanesi büyüklüğündeki ‘küflü
ekmek’, ‘solucanlı kuş’, ‘patlak çilek’, ‘ezik
böcek’, ‘çürümüş pasta’ yahut ‘vıcık
vıcık sızıntıyla dolu çöp kovaları’ anne
babaların son imtihanı.
Biraz araştırdım. TÜİK verilerine
göre, Türkiye’nin son 5 yılda
gerçekleştirdiği oyuncak ithalatı 1,6
milyar dolar. Bunun yüzde 92’si Çin
malı. Toplam nüfusun yüzde 33’ünün
çocuk olduğu ülkemizde çocuk başına
düşen oyuncak tüketimi yıllık 40 ile
120 dolar arasında. Ama önümüzdeki
5 yılda bu rakamın 300-350 dolar
civarında olması bekleniyor. En çok
talep edilen ürünlerin çizgi film
karakterleriyle bağlantılı olduğunu
söylememe gerek yok herhalde.
Oyuncaklarla ilgili kim ne yapabilir
bilmiyorum ama Hükümetin açıkladığı
son programın çocukların anne
özlemini gidermeye, anne babaların
suçluluk duygusunu azaltmaya
yardımcı olacağını düşünüyorum.
TÜİK verilerine göre,
Türkiye’nin son
5 yılda gerçekleştirdiği
oyuncak ithalatı 1,6
milyar dolar. Bunun
yüzde 92’si Çin malı
Annelerin doğum sonrası yarı
zamanlı çalışıp tam ücret alacak olması
devrim niteliğinde. Ama asıl “ince fikir”
aynı haktan evlat edinecek olanların da
yararlanmaları.
Halden anlamak ve hayatın akışına
göre değişen sorunlara güncel
cevaplar bulabilmek siyasetin gündelik
hayat dikkatiyle mümkün. Yoksa
ıskalanan hep hayat oluyor.
Yardımlarında, dualarında Suriyeli
kardeşlerini eksik etmeyenler! Suriyeliler ne yiyip ne giyiyor nerde kalıyor
diye dert edinenler! Minik misafirlerimizin oyuncak ihtiyacı için de bir şeyler
yapsak? Açlık ve soğuk varken ne
oyuncağı demeyin n’olur. Çocuklarınızla Suriyeli çocuklar arasında “oyuncak
kardeşliği” kurulsa, AFAD yahut IHH
böyle bir kampanya başlatsa…
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ 33
YAZAR
YAZAR
Osmanlı
ve Bayram
HATİCE
BİLİCİ
[email protected]
O
smanlı ’da Iyd-ı fıtr
yani Ramazan Bayramı,
tüm Müslümanların
düşüncesi gibi hüznü
anımsatırdı. On bir ay
yolunu gözledikleri çok kıymetli bir
misafiri, bir sultanı yolcu etmişlerdir.
Öte yandan on bir ayın sultanı
mübarek Ramazan-ı Şerif’e ulaşmanın,
onun getirdiği feyiz ve bereketlere
nail olmanın ve o ayda Rabbinin
rızasına kavuşmanın neticesidir
bayram. Osmanlılarda Ramazan ayı;
saraydan köylere kadar bir ve beraber
heyecanla geçirildiği gibi bayram, huşu
ve muhabbetle kutlanırdı. Osmanlı
İmparatorluğu’nda Ramazan ayında,
bayramın başlaması için Şevval
ayının girdiğinin işareti olarak hilâlin
görülmesi beklenirdi.
Eğer Ramazan’ın 29’unda hilâl
görülmezse, Ramazan’ın 30’unda top
atılarak ertesi günün bayram olduğu
ilan edilirdi. Hilâl görülmediği takdirde
bu şekilde bayram gününün tespitine
“tekmil-i selasin” denilirdi. Kurban
Bayramı’nda da ayın durumuna
göre, Zilhicce ayının birinci gününün
tespitiyle arife ve bayram günü belli
olurdu. Ramazan’ın başlangıcını, bitişini,
Kadir Gecesi’ni ve Kurban Bayramı’nın
ne zaman olduğunu belirlemek,
İstanbul Kadısı’nın göreviydi.
Kadı, bu günleri tespit ettikten sonra
saraya bildirir, daha sonra da durum
halka ilan edilirdi.
36
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
turuncudergi.com
turuncudergi.com
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ 37
DOSYA
DOSYA
Osmanlı
Şerbetleri
CHEF
AYŞENUR
[email protected]
O
smanlı sarayını görme
fırsatı bulan seyyahlar,
her türlü meyvenin
yetiştirildiği akıl almaz
güzellikteki bahçelerden söz ederlerdi. Bu meyvelerden
Osmanlılar şerbet, reçel, şekerleme,
palüde ve hoşaf yaparlardı. Meyvelerden yapılan sofraların vazgeçilmez lezzetiydi şerbetler. Şerbetsiz
Osmanlı yemeği düşünülemezdi.
1573 yılında sarayın helvahanesinde
üzüm, limon, menekşe gibi şerbetlerin yanı sıra 851 okka (yaklaşık 1 ton)
kırmızı ve beyaz gülden ve 52.300
44
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
adet nilüfer çiçeğinden şerbet yapılmıştır. 15. yüzyıl sonrasında sarayın
ve zengin sofraların gözde şerbetleri;
gül, nilüfer, menekşe ve zambak gibi
çiçeklerden yapılanlardı. Önemli
konuklara bu şerbetlerden ikram edilirdi ve tabii bunlar için büyük paralar
harcanırdı. Sıradan şerbet ise bal ve
üzümden yapılırdı. İstanbul’un çevresini baştan başa kaplayan bağlarda
yetişen üzümler taze olarak yenir, kış
için kurutulur ve şerbet yapılırdı. Bal
yahut şeker şerbeti günlük hayatta
en çok tercih edilenlerdi. Üzümü
sıkıp fıçıya doldurup üzerine sıcak su
ilave ederek iyice karıştırdıktan sonra
üzerini dikkatlice örterek iki gün
dinlenmeye bırakılmasıyla hazırlanan
Arap şerbeti, revaçta olan şerbetlerdendi. Osmanlı mutfağında her türlü
meyvenin şerbeti yapılırdı.
Kanuni Sultan Süleyman ve
Osmanlı’da Şerbet Geleneği
Kanuni Sultan Süleyman, sıcak bir
yaz günü Yeniçeri ortalarını ziyaret ve
teftiş ederken susamış.
Ona bir kap içinde soğuk şerbet
ikram etmişler. Kanuni de şerbeti
içtikten sonra o tası altınla doldurup
geri göndermiş. Ertesi yıl yine ortaları
ziyaret ve teftiş ederken her ortanın
önüne geldiğinde şerbet dolu bir tas
sunmuşlar ona. O da her tası altınla
doldurtup geri göndermiş.
Bu şekilde her o mevsimde Padişah’a Yeniçeri ortalarından bir şerbet dolu tas gönderilmesi ve
bunların altınla doldurulup iade
edilmesi gelenek olmuş. Savaşlarda
bile cepheden bu taslar saraya gönderilir ve altınla dolu olarak geri gelmeleri beklenirmiş.
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ 45
DOSYA
MUHAFAZAKAR
TATiLi
MUHAFAZA
ETMEK
GÜLAY
KURT
[email protected]
S
on yıllarda gündemimize
giren “muhafazakar tatil”
anlayışına her iki kelimenin
anlamlarını sorgulayarak
baksak daha açıklayıcı
ve bütünleyici olur kanaatini
taşımaktayım. Şöyle ki; Arapça bir
kelime olan “Ta’tîl” kelimesi atâlet”
kökünden türetilmiştir. Atalet
kelimesi ise “işe yaramamak, boş,
faaliyet dışı kalmak” demektir. Bir
anlamda “iptal” olmak anlamına
da gelmektedir ki sanırım iptal
kelimesini de tatil kelimesinden
türettik. “Yirmi dört saatini kulluk
şuuru içinde veya bu şuura bağlı, bu
şuur çerçevesinde alınmış kararlar,
oluşturulmuş meşruiyetler içinde
geçiren, geçirmek durumunda olan
bir kul için “faaliyet dışı kalmak, boş
durmak” mânasında bir atalet ve
kendini âtıl kılmak mânasında bir
50
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
“tatil” söz konusu olamaz düşüncesi
hâkimdir. Müminin ölümü nasıl
geçici hayattan ebedî olana intikal
ise, tatili de bir işten bir başkasına
geçmek veya bir işin yerine bir
başkasını ikame etmek şeklinde olur.
Günlük hayat içinde beş vakit namaz,
ruhu dünya meşguliyetlerinden
alarak bir başka alemde tekamül
yolculuğuna devam ettirmek;
bu mânada meşguliyet içinde
dinlenmektir, tatildir.” Hz. Peygamber, “İnsanların
çoğu şu iki nimette aldanmıştır:
Sağlık ve boş vakit” buyurur. O
halde tatillerimizi, sırf zaman
öldüren araçlar haline getirmekten
kurtarmalıyız ki zamanın katilleri
olmayalım. Müslüman, her yerde
ve her zaman Yüce Allah’ın kuludur,
O’na bağlıdır ve O’nun kontrolü
altındadır. O, iki günü birbirine
denk olan zarardadır anlayışı ile
her gününün, her ânının hakkını
veren kimsedir. O, her geçen günün
bir daha geri gelmeyeceğinin
bilincinde, onu en iyi bir biçimde
değerlendirmeye çalışır. Günün
bitiminde, “Bugün Allah için ne
yaptın?”, sorusuna vereceği çok
hayırlı cevapları vardır onun.
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ
51
DOSYA
Kabul Olan
Dualarımız
ve Dünyanın
çatısı
Nepal’e
yolculuk
EMİNE YILMAZ
Depremİ atlatan o fakİr ülke
Nepal’de iftar yapacaktık, oysa
bİz Üsküdar’da İftar yaparız
dİye sözleşmİştİk. Şİmdİ İse
yolculuk bİzİ belkİ Arakanlı
kardeşlerİmİze ulaştıracaktı
58
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
turuncudergi.com
turuncudergi.com
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
59
DOSYA
RÖPORTAJ
Dünyanın
Müslümanların
enerjisine ve çözümlerine
ihtiyacı var
ın önde gelen
n
ia
m
a
c
i
m
a
l
İs
DERGİ’YE
URUNCU
T
u
l
ğ
o
n Emine Şenlik
yaz arl arında
döngüyü k ırıp
ır
ıs
k
Kİ
A
D
A
e
KONUŞTU: “DÜNY
ir insan hak v
b
i
n
e
y
a
ığ
l
n
a
ins
ebilecek
iz
ç
ı
ım
n
ta
i
r
e
hürriyetl
dır”
Ö
anl arda
m
ü
l
s
ü
m
ç
ü
g
k
te
mrünü gerçekten
islami mücadeleye
adamış, pek çok badireler atlatmış ama
yine de mücadeleye devam etmiş, yılmaz bir müslüman neferle, Emine şenlikoğlu ile
dünü ve bugünü konuştuk.
// Yıllardır toplumu islami
değerlerle tanıştırma gayesi ile
bir mücadele yürütüyorsunuz.
Geçmişle kıyasladığınızda günümüz müslümanlarını insan hak
ve hürriyetleri ile sosyal projelere
katkı sunmak açısından nasıl değerlendiriyorsunuz. Gözle görünür
bir gelişmeden bahsedebilirmiyiz.
Müslüman duyarlılığının artıları
eksileri nelerdir sizce?
Dünyada her türlü yardıma
ihtiyaç duyan milyonlarca insan var.
Bu ihtiyaç sahiplerine el uzatmak
her müslümanın görevidir tabi
66
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
ki. Ve ülkemizdeki müslümanlar
bu konuda olağanüstü bir çaba
ile dünyanın dörtbir yanına iyilik
taşıyorlar. Bu tür faaliyetlerde
çokca yol aldığımız bir gerçek
ancak bu faaliyetlerin çok büyük
bir eksiği var. O da temel bir
strateji bütünlüğünün olmaması...
Yani bu faaliyetler bütünlükçü bir
bakış açısı eksikliği taşımaktadırlar.
Günlük algıyaşlarla ve çabalarla
yardım faaliyetleri yapmak
mümkün ancak uzun soluklu bir
oluşum çıkmaz bu çabalardan...Bu
da uzun vadede yapılanların etkisiz
kalmasına yol açar...
// Peki ne yapmalıyız?
Herşeyden önce bu konuda duyarlı olan kişi ve kurumlar bir araya
gelmeli, önce güç bilikteliği sağlanmalı sonra da yeni bir vizyonla
sosyal alandaki faaliyetlerin sağlam
bir temeli atılmalıdır.
turuncudergi.com
turuncudergi.com
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ 67
TERZİDEN
Bayramda
bİr
sadelİk
T
FİLİZ YETİM
oplumumuz geleneklerine bağlı bir toplum. Bu
geleneklerden birisi de
bayramlara hazırlanmaktır. Anadolu da toplumsal
hareketliliğin doruğa çıktığı günlerdir
bayramlar. Barışmalar, yardımlaşmalar,
çocuk sesleri, ikramlar, eş dost ziyaretleri,
oyunlar, eğlenceler bayramları ayrı kılar
diğer günlerden. Yüzyılların geleneklerini
günümüze taşır bayramlar. Kimi adetler
yok olmaya yüz tutmuşsa da ‘’Nerede
o eski bayramlar’’ nidalarında yankılanmaya devam etmektedir. Bayramların vazgeçilmezlerinden biri de ‘’ Bayramlık
kıyafetlerdir.’’ Hangimiz çocukken alınan
bir ayakkabıya sarılıp uyumadık? Hangimiz bayram günü en yeni kıyafetlerimizle sokakları arşınlamadık?
Önümüz bayram…
Bayramda şık ve güzel görünmek önemli bir gelenektir. Bu
geleneği yerine getirmek, bayram da tüm sevdiklerimize güzel
ve şık görünmek için seçtiğimiz
kombinlerin her detayı daha da
önemli. Sade ve zariflikten yola
çıkarak, kıyafetlerimize naif bir kesimle bayram ziyaretlerine uygun
bir hale getiriyoruz. Abartıdan
uzak, bedenimize uygun kesim
94
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
turuncudergi.com
turuncudergi.com
ve renkleri tercih etmek daha
klasik kesimleri kullanmak en
doğru seçim olacaktır. Geleneksel
bayram alışverişlerinizi kolaylaştıracak birkaç kombin önerisini
sizlerle paylaşıyoruz…
Temennim, çocukluk bayramlarımızın vazgeçilmezi kırmızı
ayakkabılara sarıldığımız gibi,
bayram maneviyatına sarılabilmemiz… Bayramınız bayram
olsun.
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ 95
BEDESTEN
Evlerde
renklİ
bİr stİl
98
Boho
Turuncu Dergİ / Temmuz-Ağustos 2015
EMİNE
BÜYÜKKAYMAZ
[email protected]
B
ohem ev dekorasyonu
farklılık sevenler ve
özgür olan insanlara
hipta eden değişik
dekorasyon stillerinden
biridir.Bu dekorasyon stilini genelde
gündelik alışılagelen yaşam felse
fesi yerine karşı odaklı fikirleri
benimseyenlerin tercihidir.Bohem
tarzı dekorasyon stilinde genelde
zıt renklere bol bol yer verilir.Tek
rengin ağırlıklı kullanımı yerine
olabildiğince farklı renklerim
bohem tarzı ev dekorasyonu
yapmak isteyenlerin kullanması
gerekir.Bohem tarzı dekorasyon
yapmayı düşünenler için aşağıdaki
hususları dikkate alarak yöntem
izlemek dekorasyonun başarıya
ulaşmasında etken olabilir.
turuncudergi.com
turuncudergi.com
Temmuz-Ağustos 2015 / Turuncu Dergİ 99