günümüz müzeciliğinde sergileme tekniklerinin sanal teknolojiler ile

Transkript

günümüz müzeciliğinde sergileme tekniklerinin sanal teknolojiler ile
T.C.
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI
KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN
SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA
ÖRNEKLERİ
UZMANLIK TEZİ
Deniz DÖNMEZOĞLU
ŞUBAT-2013
ANKARA
T.C.
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI
KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN
SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE ÖRNEKLER
UZMANLIK TEZİ
Deniz DÖNMEZOĞLU
Tez Danışmanı
Dr. Soner ATEŞOĞULLARI
EKİM-2012
II
T.C.
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI
KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN
SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA
ÖRNEKLERİ
UZMANLIK TEZİ
Deniz DÖNMEZOĞLU
Tez Danışmanı
Dr. Soner ATEŞOĞULLARI
ŞUBAT-2013
ANKARA
III
Deniz DÖNMEZOĞLU tarafından hazırlanan GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME
TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA
ÖRNEKLERİ adlı bu tezin Uzmanlık Tezi olarak uygun olduğunu onaylarım.
Dr. Soner ATEŞOĞULLARI (Danışman)
Bu çalışma, jürimiz tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Kültür ve Turizm Uzmanı
Tezi olarak kabul edilmiştir.
Adı ve Soyadı
İmzası
Başkan : _____________________________________ ……………..........
Üye : ________________________________________ ……………..........
Üye : ________________________________________ ……………..........
Üye : ________________________________________ ……………..........
Üye : ________________________________________ ……………..........
Tarih : ......../….…/…………
Bu tez, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Turizm Uzman Yardımcılarının
Uzmanlık Tezlerini Hazırlarken Uyacakları Yazım Kuralları Yönergesiyle belirlenen
tez yazım kurallarına uygundur.
IV
SINAV YETERLİK KOMİSYONUNA
BEYAN
Bu belge ile bu uzmanlık tezindeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik
davranış ilkelerine uygun olarak toplayıp sunduğumu; ayrıca, bu kural ve ilkelerin
gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve
kaynağını gösterdiğimi beyan ederim.
…./..../2013
Deniz DÖNMEZOĞLU
Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı
V
KÜLTÜR VE TURİZM UZMANLIK TEZİNİN ÇOĞALTILMASI
VE YAYIMI İÇİN İZİN BELGESİ
Tezi Hazırlayanın Adı Soyadı
: Deniz DÖNMEZOĞLU
Tez Konusu
: GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME
TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER
İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA
ÖRNEKLERİ
Tez Danışmanı
: Dr. Soner ATEŞOĞULLARI (Arkeolog)
Kültür ve Turizm Uzmanlık Tez çalışmamın, Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yayımlanarak Milli Kütüphane ve İhtisas Kütüphanesinde her türlü
elektronik formatta arşivlenmesini ve kullanıma sunulmasını kabul ediyorum.
…/…/2013
VI
ÖNSÖZ
Günümüz Müzeciliğinde Sergileme Tekniklerinin Sanal Teknolojiler İle Desteklenmesi ve
Uygulama Örnekleri konulu bu çalışma, müzeciliğin tarihsel değişimine bağlı kalarak
günümüz Türkiye’sinin Çağdaş Müzecilikteki konumunu belirlemeye yönelik bir çalışmadır.
Bu çalışmada, bilgiyi üreten, depolayan, sahip olduğu bilgiyi değerlendirerek topluma sunan
kurumlar olarak günümüz müzelerinin, gelişen teknolojiler ile birlikte sergiledikleri
nesnelerin anlattıklarının okunurluğunun etkisini arttırmak üzere nasıl yöntemler kullandıkları
ele alınmış ve Türkiye’deki Müzelerin yeterlilikleri örnekler göz önüne alınarak kıyaslama
yapılması sağlanmıştır.
Bir ülkenin geçmişini toplumun tüm tabakalarına ulaştırmayı hedeflemiş olan müzelerin, depo
görünümünden sıyrılarak yaşayan mekânlar haline gelmelerine katkı sağlayacak olan sanal
teknoloji kullanımına ülkemiz müzeciliğinden örnekler verilerek mevcut durum irdelenmiştir.
vii
VII
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………............vii
İÇİNDEKİLER ……………………………………………………………………………viii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ………………...……………………………..xi
TABLOLAR, RESİMLER ve ŞEKİLLER DİZİNİ ….……………………………….....xii
GİRİŞ ………………………………………………………………………………………...1
BİRİNCİ BÖLÜM
MÜZE KAVRAMI
1. MÜZE KAVRAMI……………………………………………………………………........3
1.1. Neden Müzecilik………………...……………………………………………….........3
1.2. Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi ……………………………..……………….................5
1.2.1. Dünyada Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi ……………………………..……..........5
1.2.2. Türkiye’de Müzecilik ve Gelişim Aşamaları ……………………………...........15
İKİNCİ BÖLÜM
MÜZELERİN AMAÇLARI
2. MÜZELERİN AMAÇLARI………………………….……..…………………………...23
2.1.1. Müzenin Amaç ve Görevleri………………………..…………………………........23
2.1.2. Müzenin Temel işlevleri……………………………………………………........24
2.1.2.1. Müzelerde EserToplama.....................................................................................24
2.1.2.2. Müzelerde Koruma-Bakım-Onarım....................................................................25
2.1.2.3. Müzelerde Belgeleme…….................................................................................25
2.1.2.4. Müzelerde Sergileme..........................................................................................26
2.1.2.5. Müzelerde Eğitim................................................................................................27
2.1.2.6. Müzelerin Diğer Kulanım Amaçları...................................................................28
viii
VIII
2.1.3. Dünya Genelinde Müze Tipolojisi…………………………………………………......29
2.1.3.1. Sergilenen Koleksiyonun Niteliğine Göre Sınıflama..........................................30
2.1.3.2. Koleksiyonlarına Göre Sınıflama .......................................................................30
2.1.3.3. Yönetimleri Açısından Sınıflama........................................................................37
2.1.3.4. Sergileme Yöntemlerine Göre Müzeler .............................................................39
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÇAĞDAŞ MÜZECİLİK
3. ÇAĞDAŞ MÜZECİLİK……………...……………………………………………..……39
3.1. Çağdaş Müzeciliğin Anlamı, Müze-Toplum ilişkisi……………….…....................43
3.2. Çağdaş Müzecilikte Araştırma, Koruma ve İletişim.................................................40
3.3. Değişen Müze Mekanları ve Sergileme Kavramı………………….……..…..…....46
3.4. Müzelerde İletişim Amacıyla Sergileme Yöntemlerinin
Sanal Teknolojiler İle Desteklenmesi ve Teknoloji Kullanımı………….…….....48
3.4.1. İnteraktif Müzecilik............................……………………………….………...51
3.5. Türkiye Çağdaş Müzeciliğin Neresinde?..………………………………………....53
3.6. Türkiye’de Yeni Müzeler Ve Müzeciliğin Değişen Yüzü ve Sanal Teknoloji
Uygulamalarından Örnekler.....................................................................................57
3.6.1. İnteraktif Sistemler ve Uygulama Örnekleri…………..………….…...……....57
3.7. Türkiye’de İnteraktif Uygulama Sistemlerine İlişkin Örnekler………......…….....65
3.7.1. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi………...………………………..................65
3.7.2. Burdur Arkeoloji Müzesi……………………………………………................72
3.7.3. Çorum Arkeoloji Müzesi ………...……………………………….....................75
3.7.4. Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi……………………………………...................79
3.7.5. İstanbul Galata Mevlevihanesi………………………………………................82
3.7.6. Kırşehir Kaman Müzesi…………………………………………..…................83
3.7.7. Kahramanmaraş Müzesi...…………………………………………..................85
3.7.8. Konya Mevlana Müzesi Derviş Hücreleri…..……………………….................87
3.7.9. Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi…………………………….........................88
iix
IX
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ………………………………………………………..89
KAYNAKÇA ……………………………………………………………………………….93
ÖZET ………………………………………………………………………………………..97
ABSTRACT ………………………………………………………………………………...98
ÖZGEÇMİŞ ………………………………………………………………………………...99
x
X
SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ
agm.
Adı geçen makale
bkz.
Bakınız
Çev.
Çeviren
DÖSİMM
Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü
ICOM
International Council of Museums (Uluslararası Müzeler
Konseyi)
M.Ö.
Milattan Önce
OKA
Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı
SÖM
Sınırlar Ötesi Müze
TKİ
Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri
TTK
Türk Tarih Kurumu
TÜRSAB
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği
UNESCO
United Nations Educational Scientific And Cultural
Organization (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür
Kurumu)
3B
3 Boyutlu Animasyon
xi
XI
RESİMLER DİZİNİ
Resim 3.1: İnteraktif Yüzey Sistemi........................................................................................59
Resim 3.2: Projeksiyon Yüzeyi ve Projeksiyon Mesafesi........................................................60
Resim 3.3: Projeksiyon Kombinasyonları................................................................................60
Resim 3.4: Projeksiyon Alanı...................................................................................................60
Resim 3.5: Hareketin Algılanması............................................................................................60
Resim 3.6: İnteraktivitenin Başlaması......................................................................................60
Resim 3.7: Video Mapping.......................................................................................................64
Resim 3.8: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Genel Görünüm.............................................65
Resim 3.9: İnteraktif Yüzey Sistemi (Balıklar) ......................................................................67
Resim 3.10: İnteraktif Yüzey Sistemi (Suya Düşen Yapraklar) .............................................67
Resim 3.11: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları........................................68
Resim 3.12: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranlar.........................................69
Resim 3.13: Zeugma Müzesi Dokunmatik Rehber Bilgilendirme Ekranları............................69
Resim 3.14: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları........................................70
Resim 3.15: Zeugma Müzesi Dokunmatik Oyun Masaları.......................................................71
Resim 3.16: Zeugma Müzesi Düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Öncesi...............................71
Resim 3.17: Zeugma Müzesi Düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Sonrası...............................72
Resim 3.18: Burdur Arkeoloji Müzesi Kibyra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi...........................73
Resim 3.19: Burdur Arkeoloji Müzesi 3Boyutlu Çömlek Yapımı Uygulaması.......................74
Resim 3.20: Burdur Arkeoloji Müzesi Dijital Heykel Atölyesi................................................75
Resim 3.21: Çorum Arkeoloji Müzesi Savaş Arabası Simülatörü Uygulaması......................76
Resim 3.22: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 Boyutlu Tarama..................77
Resim 3.23: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 boyutlu İnceleme................77
Resim 3.24: Çorum Arkeoloji Müzesi “Ölü Gömme Töreni” anlatımı...................................78
Resim 3.25: Eti Arkeoloji Müzesi Katmanlı Hologram Uygulaması.......................................79
xii
XII
RESİMLER DİZİNİ
Resim 3.26: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması...................................80
Resim 3.27: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması...................................80
Resim 3.28: Eti Arkeoloji Müzesi Sanal Kral Mezarı Uygulaması..........................................81
Resim 3.29: Eti Arkeoloji Müzesi Dijital Kitap Uygulaması...................................................81
Resim 3.30: İstanbul Galata Mevlevihanesi 3D Holografik Görüntü.......................................82
Resim 3.31: İstanbul Galata Mevlevihanesi Dijital Kitap (Mesnevi) ......................................82
Resim 3.32: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje (Mühür) .....................................83
Resim 3.33: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi...............................84
Resim 3.34: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi...............................85
Resim 3.35: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Panaromik Yaşam Simülasyonu.................86
Resim 3.36: Kahramanmaraş Müzesi Yapay Mağara Projeksiyon Sistemi.............................86
Resim 3.37: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje...................................................87
Resim 3.38: Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi 3 Boyutlu Holografik Görüntü.....................88
xiii
XIII
GİRİŞ
20. yüzyılın ilk yarısına kadar müzelerin; toplumun dışında, “fildişi kuleler” olarak
algılanmasına neden olan 19. yüzyılın klasik müzecilik anlayışı, 1900’lerin ikinci
yarısından itibaren yaşanan sosyo-kültürel hareketlerle; yoğunlaşan iletişim ortamı,
ekonomik ve siyasi güç dengelerindeki değişim, kültürel sorgulamalar gibi
nedenlerden
dolayı
değişiklik
göstermiştir.
Müzeler,
topluma
karşı
olan
sorumluluklarını kavrayıp, tartışmaya başlayarak günümüzdeki müzecilik anlayışının
temellerini atmış, değişen yeni müzecilik anlayışıyla birlikte de, hem fiziksel hem de
eylemsel olarak toplumla bütünleşebilecekleri yeni bir dönemin kapılarını
aralamışlardır.
1946’da kurulan ve müzelerin çalışma sistemleri, personel kadroları, eğitim ve sergi
etkinliklerinin gelişmesine, çeşitli ülkelerdeki müzecilik çalışmalarına öncülük eden
Uluslararası
Müzeler
Konseyi/ICOM
(International
Council
of
Museum);
günümüzde müzelerin toplumun kültürel ve doğal mirasını koruyan depolar olarak
kalmayıp, çağdaş müzeciliğin işlevleri ile donatılmış birer kültür ve eğitim kurumu
olduğunu vurgulamaktadır.
Değişen müze anlayışı, bir zamanlar yüksek kültürün kaleleri olan müzeleri,
günümüzde kültür endüstrisinin üzerinde yoğun olarak mesai harcadığı faaliyet
alanlarına dönüştürmüştür. Müzelerin, geçmişin değerlerini korumayı birincil
derecede amaç edinmelerinin yanı sıra geleceğe değer katmaları da kaçınılmazdır.
Toplumun kültürel mirasını toplum adına koruyan, tanıtan bir kurum olarak, bir
anlamda kamu malı niteliğinde olan müzeler, halkın kültür varlığının somut
belgesidir ve bu nedenle de halkla, toplumsal ve kültürel etkileşim içindedir.
1
Devletler de, ulusal kültürü oluşturup yaymaya çalışırken, halkla bağlarını
güçlendirmek için müzelerin varlığından faydalanır. Müzeler ise amaçları
doğrultusunda işlevlerini yerine getirebilmeleri ve ayakta durabilmeleri için güçlü bir
planlamaya ihtiyaç duyarlar.
Değişen müzecilik anlayışı, günümüzde müzeleri, başarılı olabilmeleri için,
hedeflerine yönelik stratejik planlamalarını yapmaları, koleksiyonları doğrultusunda
hizmet tanımları ve alanlarını belirlemeleri, müze yönetimi bütçesini belirlediği
stratejiler üzerine konumlandırmaları ve müze-toplum ilişkisi bağlamında “yaşayan
müze” kriterlerine uygun hale getirmeyi zorunlu kılmaktadır (Messer, 2005).
2
BİRİNCİ BÖLÜM
1. MÜZE KAVRAMI
1.1. Neden Müzecilik?
Müze sözcüğünün etimolojisi incelendiğinde Eski Yunan’a dayandığı ortaya
çıkmaktadır. Eski Yunan’da sanat eserlerini koruyan güzel kızların oturduğu binaya
“Mouseion” denilirdi. Müzelerin günümüzdeki isimleri buraya dayandırılmaktadır
(İnel, 1998: 24; Genim, 1998: 34). Müzenin işlevsel olarak günümüzde de geçerli
olan tanımları incelendiğinde farklı kaynaklara göre temelde aynı olmak koşulu ile
birden fazla müze tanımının bulunduğu görülmektedir.
Müzelere yönelik en gelişmiş ve en güncel tanım ise Uluslararası Müzecilik
Konseyi’nce (ICOM) yapılan tanımdır1. ICOM’a göre müze;
“Müze, araştırma, eğitim ve keyif alma amaçlarıyla, insanın varlığına ve yaşadığı
çevreye tanıklık eden somut ve somut olmayan kültürel mirasın, toplandığı,
korunduğu, araştırıldığı, paylaşıldığı ve sergilendiği, halka açık, toplumun ve
gelişiminin hizmetinde, kar amacı gütmeyen ve sürekliliği olan bir kurumdur.”
Yine ICOM’a göre bir kurumun “müze” olarak adlandırılabilmesi için verilen tanıma
uygun olarak;
1
http://icom.museum/
3
• İnsanları ve çevreleri hakkında materyal, kanıt toplayan ve koruyan,
doğal,arkeolojik, etnografik ve tarihsel yerlerin,
• Canlı bitki ve hayvan türlerini barındıran botanik veya hayvanat bahçeleri olması
bilim merkezleri ve planetoryumların,
• Kar amacı olmayan sergiler ve galerilerin,
• Doğal kaynakların,
• Bu yazıda verilen tanıma uygun müzeden sorumlu uluslararası, ulusal, halka açık
ajanslar, bölgesel müze organizasyonların ve departmanların,
• Müzenin araştırma, iletişim, eğitim, dokümantasyon ve diğer aktivitelerini üstlenen
kar amacı olmayan kurumların veya organizasyonların,
• Fiziksel varlığı olmayan kaynakların korunmasında ve devamının sağlanmasında
görev alan kültürel merkezler ve başka vakıfların olması gerekmektedir (ICOM:
2005).
Geçmişi oldukça eskiye inen müzeciliğin değişik araştırmacılar tarafından bir çok
tanımı yapılmıştır:
Müze, sanatsal, kültürel, tarihsel ya da bilimsel ürünlerin sürekli olarak sergilenmesi
amacıyla yapılan veya kendisi bu sıralanan nitelikleri nedeni ile halka açık tutulan
yapıdır (Sözen ve Tanyeli, 1992: 169).
C. Başaran müzeyi “kültürel değeri olan buluntulardan oluşmuş bir bütünü çeşitli
vasıtalarla korumak, incelemek, değerlendirmek ve özellikle halkın estetik zevkinin
yükselmesi ve eğitimi için teşhir etmek amacıyla, kamu çıkarları için idare edilen
kuruluşlar” olarak tanımlarken (Başaran, 1995: 48); O. Alpözen, “dünya mirasının
korunduğu mekanlar” olarak tanımlar . (Alpözen, 1998: 37)
N. Akyürek Vardar ise “belirlediği içerik ve program çerçevesinde barındırdığı ve
barındıracağı varlıkları kişiye zevk vermek, bilgi ve bilinç kazandırmak, eğitmek,
duyarlılık ve heves aşılamak amacıyla inceleyen; içeriklerini açıklayan, araştıran,
gelecek kuşaklara aktaran ve onları sergileyip, tanıtan,kar ve kazanç beklentisi
olmayan, tarihsel zenginliği motive eden, bilimsel ve kültürel devamlı kuruluşlar"
4
olarak tanımlamaktadır. Prof. Dr. Tomur Atagök’ün müze tanımı ise şöyledir; “Müze
toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri
araştıran, toplayan ve koruyan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren
yaygın bir eğitim kurumudur.”
Allan’a göre ise; “Müzelerin başlıca görevlerinden biri, insanın dünyanın bütün
bölümlerindeki tarihini bizim için canlandırmak; insanın, içinde yaşadığı çevreyi
tanımakta nasıl ilerlediğini, aile hayatını nasıl teşkilatlandırdığını, sanatların,
tekniklerin,
kültürün
ve
uygarlığın
nasıl
geliştiğini
bize
göstermektedir”
(Allan,1963:5).
Müzeciliğin temelinde, insanı, insanın çevresini anlatan, kültürel, sanatsal yada
bilimsel açıdan önemli nesnelerin önce toplanması, koleksiyonlarının yapılması,
sonra da bu koleksiyonların korunması ve de sergilenmesi yatar. Müze, halka açık
olan, bilginin halkla paylaşıldığı bir alandır. Farklı objeleri ya da bilgiyi toplama,
biriktirme ve koruma çabası elbette insanlık açısından önemli bir seviyedir.
1.2. Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi
1.2.1. Dünyada Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi
Toplanan eşyaların niteliklerinden, sergilenen mekanlara ve bu sergilemelerin
amaçlarına kadar müzecilik kavramı sürekli değişmiş, 20. yüzyıla gelindiğinde ise
daha önceki dönemlerden çok daha farklı anlamlar içermeye başlamıştır. Müzelerin
ilk ortaya çıktığı günden bu yana gecen süreyi Rönesans Öncesi Müzecilik, Rönesans
Sonrası Müzecilik, 19. yüzyıl Müzeciliği ve çalışmanın bir sonraki bölümünde
detaylı olarak irdelenecek olan 20. yüzyıl müzeciliği seklinde incelemek faydalı
olacaktır.2
2
http://www.kulturtarihi.org/makale2.htm
5
Müzenin ilk atası sayabileceğimiz Mouseion tapınağı, elbette günümüzdeki
müzelerden çok farklıdır. Bu ve diğerleri, bilginin toplandığı ve gelecek kuşaklara
aktarılmak için yazılıp saklandığı, sanat ve ilime dayanan okullar topluluğudur. Yine
antik çağda, Atina’da ünlü ressamların yapıtlarının ‘Pinakotek’ denilen salonlarda
toplandığı ve bu mekanların halka açık olduğu bilinmektedir. Pinokotek de bir
anlamda sanat galerisinin atasıdır. Müzenin gelişim tarihi açısından önemli olan,
antikçağ insanın sanat eserlerini ve ilim kaynaklarını toplama, koruma anlayışına
sahip oluşudur.
Tarihsel süreçte doğa nesnelerinin ve sanat yapıtlarının bir araya getirilmesi ilk kez
Paleolitik Çağ mezarlarında görülmektedir (Uçankuş, 2000: 194). Ancak elimizdeki
kayıtlara göre, koleksiyonculuğun yakın doğuda doğduğu kabul edilmektedir
(Atasoy, 1999 : 1; Yücel, 1999 : 1). Eski Mısır ile Mezopotamya’da değerli eşyaların
tapınaklarda, mezarlarda veya saraylarda bir arada sergilendiklerine tanık
olunmaktadır (Yücel, 1999: 19).
Dinsel amacın ön plana çıktığı bu sergilemelerin yanı sıra, savaşlarda galip gelen
hükümdarlar ele geçirdikleri ganimetleri kuvvet ve kudret gösterilerinin bir simgesi
olarak halkın görebilecekleri yerlere koymuşlardır (Yücel, 1999 : 19). M.Ö. 12.
yüzyılda Elam kralı Şhutrak Nanhuntes’in yağma ettiği şehirlerden topladığı eşyaları
bir tapınağa yerleştirip halka teşhir etmesi (Atasoy, 1999 : 1) ve Asur kralı
Asurbanipal’in Mısır seferi dönüşünde iki obeliskle, otuz iki heykeli kazandığı
zaferin bir anısı olarak sergilemesi, buna örnek olarak gösterebilir (Yücel, 1999 : 19).
Sanatsal ağırlıklı nesnelerin bilinçli olarak toplanması ilk olarak antik Yunan'da
görülmektedir. Kolonizasyon hareketleri ile birlikte siyasal ve dinsel önem taşıyan
merkezlerde “Treasuri” ( Hazine Binası ) adı verilen binalar inşa edilmiştir (Yücel,
1999 : 19 ; Gerçek, 1999 : 1). Bunun yanında antik yazar Pausanias’tan
nakledildiğine göre, Atina akropolünün büyük tören kapısı olan propleia'nın sol
kanadına bitişik “Pinakothek” adı verilen ve içerisinde Polynote, Micon, Panainos,
Apollodoros, Herodotos, Zeuxis ve Parhasios gibi dönemin ünlü sanatçılarının
eserlerinin sergilendiği (Başaran, 1995 : 49), halka da açık olan bir resim galerisinin
6
yer aldığı bilinmektedir (Yaraş, 1994 : 19 ; Başaran, 1995: 49; Yücel, 1999 : 19).
Ayrıca, Delphi Apollon, Olympia Zeus ve Parthenon kutsal alanlarına (Leland, 2000
: 267). pek çok eşya adak olarak verilmekte ve bu adak eşyaları bir oda içinde
saklanmaktaydı (Atasoy, 1999: 1). Bu bakımdan, zamanla tüm tapınaklar adak eşyası
olarak verilen heykeller ve tablolar ile tapınma yeri olmalarının yanı sıra birer “sanat
galerisi” görevini de üstlenmişlerdir.
Helenistik dönemden başlayarak, gymnasium'larda fiziksel eğitimin yanında, zihinsel
eğitime de ağırlık verildiği görülmektedir. Aynı dönem içinde mouseion’larda da
sosyal etkinlikler ve felsefi konuşmalar ağırlık kazanmıştır. Bir süre sonra
mouseionlar, entellektüel kişilerin buluşma yeri haline gelince, bu yapıların içi daha
bir özenle düzenlenerek pek çok sanat eseri sergilenmeye başlanmış (Yaraş, 1994 :
19), bu duruma koşut olarak da, Helenistik dönemde eski eserlerin toplanmasına
büyük önem verilmiştir.
Romalılar da geçmişe ait eserlerden meydana gelen koleksiyon oluşturma ve eser
kopyalama, kültürlerinin vazgeçilmez bir özelliği olarak görülmektedir. Hatta
Romalılar, eski Grek heykellerinin bir araya toplanmasını, yada başka bir deyişle,
“Pinakothek” sahibi olmayı onur saymışlardır (Gerçek, 1999 : 1). Bu anlamda
koleksiyonculuk, en tipik ve çağımızla benzerlik gösteren yönleriyle ilk Roma’da
ortaya çıkmıştır (Yaraş, 1994: 20).
Antikçağda okulların halka açık kurumlar olduğu, burada, ilmi ve sanatı halka
ulaştırma, halkla paylaşma seviyesine de ulaşıldığını görülmektedir. Bilgiyi ve sanatı
halka ulaştırma anlayışı, Antik çağda kendini gösterirken, batı dünyasında,
Ortaçağda ise böyle bir yaklaşım görülmemektedir. Ortaçağda, batıda gerçek
anlamda bir müzeden bahsedilemez. O dönemde kilise ve manastırlarda zengin eşya
koleksiyonları vardır. Eski tapınakların hazineleri, prenslerin ve derebeylerinin
kalelerinde, dışa kapalı dini grupların manastırlarında gözlerden uzak olarak
toplanıp, keşfedilecekleri günü beklemişlerdir. Batıda Rönesans’a kadar sanat, tarih
ve bilim kaynakları dışa kapalı bir koleksiyonculuk anlayışıyla toplanmaya devam
7
etmiştir. Halk için sanat eserleri sadece kiliseyi ziyaret ettiklerinde görebilecekleri bir
olguydu. Uzun dönem müze tanımının bir parçası olarak görülen kütüphanelere ve
kitaplara ulaşmaları ise neredeyse imkansızdı.
Eski Mısır ve Mezopotamya’da da değerli nesnelerin tapınaklarda, mezarlarda, kutsal
yerlerde, saraylarda toplanıp sergilendiği bilinmektedir. Bu dönemde dinsel amaç ön
plandadır. Ayrıca, yöneticilerin güçlerini halka göstermek için savaş ganimetlerinin
toplanıp sergilendiği de bilinmektedir (Ana Brittannica, Cilt 16).
Koleksiyonculuğun ilk örneklerini M.Ö. 17. yüzyılda Babil saraylarında bulunan
objelerin ayrıntılı envanterleri, Mezopotamya Kralı Nabuccudonosor’un tümüyle
dünyevi olan koleksiyonculuk arzusunu yansıtır. Yine Mezopotamya’da M.Ö. 2000
yıllarında birçok alış-satış, kira kontratları, borç senetleri, makbuzlar, devlete ve
mabede getirilen vergi ve hediyeler, çeşitli mektuplar arşiv olarak korunmaktaydı.
Sanatsal ağırlıklı objelerin bilinçli olarak toplanması ilk defa eski Yunan’da
görülmüştür. Helenistik dönemde (M.Ö. 300-M.Ö. 30) ise eserlerin toplanması daha
da yoğunluk kazanmıştır. Bu dönemin Bergama kralları Klasik Çağın (M.Ö. 50-300)
Yunan heykellerini veya onların kopyalarından oluşmuş ilginç koleksiyonlar
meydana getirmişlerdir. Helenistik Çağın ünlü krallarından 1. Ptolemaios da M.Ö.
300 yıllarında o dönemin önemli bir kültür merkezi olan İskenderiye’de ilk müze ve
kütüphane’yi kurmuştur.
Eski Çağda savaşlarda ele geçen, savaş galiplerinin getirdikleri eserler yeni bir
tutkunun, koleksiyonculuğun başlamasına neden olmuştur. Bugünkü anlamda bir
müze oluşturma düşüncesiyle yola çıkılmamasına rağmen bu tür çalışmaların ilkel
müzelerin başlangıcı olduğunu düşünebiliriz. Romalılar eski Yunan heykellerinin bir
araya toplanışını onurlu bir uğraş olarak nitelendirmişlerdir. Bu nedenle de bu tür
koleksiyonların öncelikle mabetlerde toplanışına özen gösterilmiştir.
8
Romalı
imparatorların
arasında
koleksiyonculuğun
yayılmasının
ardından
Hıristiyanlığın paganlığa karşı tutumu Antik Çağ’da toplanan birçok malzemenin bu
dönemde yok olmasına yol açtı. Doğu Roma imparatoru 1. Constantinus (M.S.324337) ise sanata meraklı olduğu için kurduğu yeni başkent Konstantinopolis’i
(İstanbul) heykellerle donatıp eski yapıtları korudu.
Hıristiyanlığın kuvvetlenmesi ile antik çağdaki tapınakların yerini kiliseler almıştır.
Kiliseler çağın tek kamu müzesi biçimidir. Eserlerin kiliselerde toplanması bunların
birer övünç kaynağı olarak görülmesini sağlamıştır. Hıristiyanlıkla artan kilise
sayıları sayesinde ise hem buralarda toplanan eser sayıları artmıştır, hem de kiliselere
yapılan hediyelerle koleksiyonlar gittikçe büyümüştür.
Rönesans dönemi düşünürleri Roma dönemi eserlerini, antik yapı kalıntılarını, el
yazmalarını ortaya çıkarmaya başlamış böylelikle, Antikçağ bilginlerinin eserlerine
yeniden ulaşmışlardır. Ayrıca antik eserlere ve küçük antik objelere olan ilginin
arttığı Rönesans döneminde, zamanın üst sınıflarında antik malzemeleri toplama
merakını uyandırmıştır. Başlangıçta küçük antik objelere duyulan merak, daha sonra
yerini sanatsal objelere ve mimariye bırakmıştır. Böylece zamanın üst sınıfları
arasında bir hobi gibi başlayan koleksiyonculuk gelecekte müzeciliğin nüvesini
oluşturmuştur. 14. Yüzyılda Batı Avrupa’da başlayan koleksiyonculuk mantığı, 18.
yüzyılda bugünkü anlamda bilim ve kültür tarihi olarak müzecilik anlayışına
dönüşmüştür. Ancak, bunun daha öncesinde Çin ve antik Roma’da özel
koleksiyonların olduğu gözden kaçmamalıdır.
Rönesans döneminde kilisenin geniş halk kitlelerine görsel imajla ulaşma fikri,
müzeciliğin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Dini koleksiyonculuğun sonucu
bunların sergilenebileceğim mekan gereksinimi ortaya çıkmış ve müze binasının
oluşumu gerçekleşmiştir. (Alp, 2002).
9
Müzelerin sayısı 1750’lerden itibaren önemli artış göstermiş ve tüm Avrupa’ya
yayılmıştır. Diğer kıtalara yayılmaları bir yüzyıl daha sonradır. Öte yandan
1750’lerden bu güne kadar müzeler her açıdan değişikliklere uğramıştır. Bu süre
içinde sanat müzeleri sayıca üstünlüklerini ve diğer müzelerin mümkün olduğunca
benzemeye çalıştıkları bir model olma niteliklerini yitirmişlerdir.
Müzeler üzerinde yapılan son istatistiklere bakıldığında müzelerin büyük bir
çoğunluğunun tarih müzeleri olduğu görülür. Hatta, günümüzde, sanat müzelerinin
bile tarih müzeleri olduğu, eş deyişle, “Sanat Tarihi” müzeleri olduğu söylenebilir.
Sanat müzeleri ile eski eser müzeleri 18. yüzyılın sonuna kadar nesneleri belirli bir
yer, zaman ya da tarihle belli bir dönem ve belli bir toplumla herhangi bir ilişki
kurmadan sergiliyorlardı. Antikalar ve sanat eserleri güzelliğin ve hünerin sonsuza
kadar yaşayacak örnekleri olarak müzelerde korunuyordu.
18. yüzyılın ikinci yarısında, Winckelmann∗ döneminin başında, müzelerin tarihe
açılmaları antikaların ve modern sanat eserlerinin dünyevi başarıları dolayısıyla bir
zaman ve mekân içinde örnek teşkil ettikleri düşüncesiyle gerçekleşti. Bu düşünce
müzeciliğe farklı zamanlarda, örneğin Almanca konuşulan ülkelerde Fransa’dan daha
önce girdi. “Görsel Bir Sanat Tarihi” olarak resim sergileyen ilk müze Christian von
Meckel’in küratörlüğündeki Viyana Belvedere Müzesidir. Benzer bir yaklaşım ancak
bu kez ayrıntılı bir tarih felsefesine dayandırılan Berlin’deki Altes Müzesinde
görülür.
18.
yüzyılda
koleksiyonlar
özelliklerine
göre
ayrılmaya
ve
arşivlenmeye
başlanmıştır. 1771’de Ufizzi Galeri’deki bilimsel aletler ve doğa tarihi koleksiyonu
sanat eserlerinden ayrı bir binaya taşınmıştır. Bu, günümüzdeki sanat müzesi, bilim
∗
Arkeoloji'nin bilim haline gelmesinde ve Arkeoloji'ye bir metod oluşturmasında en büyük katkıyı Alman
J.J.Winckelmann (1717-1769) sağlamıştır. Winckelmann, o güne dek yapılan kazılar üzerine yazdığı yazılarla ve
hazırladığı taş koleksiyonu kataloğuyla Arkeoloji alanında çalışan ilk bilim adamı olmuştur. Bu nedenle "
Arkeoloji"nin babası sayılır. (www.dogakoleji.com/dogaArt/thread.asp?devam=true&icerik_id=639&cat_id=280
-14k -)
10
müzesi ayrımının başlangıcıdır. Bu arada 18. yüzyıl halk müzesi anlayışının gelişimi
açısından yine önemli bir dönemdir. İngiltere’de 18. yüzyılda eğitim gören insan
sayısı artığından, Hans Sloane’un koleksiyonunu İngiliz hükümeti satın alır ve
1759’da Londra’da British Museum açılır. İlk halk müzelerinden biri olan müzeyi
ziyaret etmek için önceden izin almak gerekiyordu ve başvuruda bulunanlar genelde
haftalarca bekletiliyordu. Bu da, o dönemde hala halk müzesi anlayışının tam olarak
benimsenememiş olduğunu kanıtlar.
1789 Fransız devrimi ise birçok alanda getirdiği toplumsal değişiklikleri müzecilik
alanında da getirmiştir. 1793’te, Fransa’daki Cumhuriyetçi hükümet, kralların özel
koleksiyonlarının yer aldığı Paris’teki Louvre’un bir halk müzesi haline getirileceğini
bildirdi. Fransız devrimiyle oluşan ulusal değerler, ulusal müze kavramının
oluşmasını da sağlamıştır ve Louvre Müzesi, Avrupa’nın ilk ulusal müzesidir.
18. yüzyılın ikinci çeyreğinde Pompei’nin bulunuşuyla kazı çalışmaları artış
göstermiştir. Bu da müzeciliğin özellikle 19. yüzyılda büyük bir gelişme
göstermesini sağlamıştır. Sömürgeciliğin hızla yayılmasıyla Yunanistan, Mısır,
Hindistan,
Osmanlı
ülkelerinden
getirilen
eserler,
Avrupa’daki
müzelerin
koleksiyonlarının çok zenginleşmesini sağladı. Yine 19. yüzyılda gelişen tarih bilinci
müzecilikte eserlerin derlenmesini de etkilemiş ve tarih müzesi kavramı ilk defa
ortaya çıkmıştır. Buna ilk örnek 1795’te A. Lenoir tarafından Augustins
Manastırı’nda açılan Fransız anıtlar müzesidir
19. yüzyıl başlangıcında toplumun gelişmesi ve sivil kesimin güçlenmesi müzelerin
yaygınlaşmasını sağlamıştır. Bu dönemde müzeler, diğer toplumsal yapıların tersine
insanlara uzak, soğuk, anlaşılması güç, anıtsal yapılar olmuşlardır. Müzeler sadece
günışığından yararlanabilecekleri zamanlar açıktırlar ve ziyaretçileri çok özel bilgili
kişiler olmadıkları sürece sergilenen objelerin çok azından bilgileri olurdu. Eğitim
seviyesinin yükselmesi, sivil kesimin gelişmesi, müzelerin toplumca daha iyi
benimsenmesini sağladıkça müzeler toplumsal yasamın parçaları haline gelmeye
başlamış, birçok koleksiyon halka açık hale gelmiştir.
11
19. yüzyılda yaşanan endüstri devrimi ise müzeciliğe yeni türler kazandırmıştır.
Artan bilim ve sanayi çalışmaları önce bilim ve teknik müzelerinin sonra da endüstri
müzelerinin oluşumunu sağlar. 1852’de Londra’daki müzeler grubunda bir bilim ve
teknik müzesi bulunuyordu. 1856’da Fransa’da Lyon kentinde ise bir sanat ve
endüstri müzesi açılmıştır. Sanayi devriminden sonra sosyal hayatın tamamıyla
değişmesi sonucu eski gelenekler ve eski zanaatlar yok olmaya başladı. Bu nedenle
20. yüzyıla yaklaşırken halk yaşamı ve zanaatla ilgili eşyalar da toplanmaya başladı
ve folklor, etnografya müzeleri oluştu. 1873’te Stokholm’de, kırsal yaşamı anlatan
Nordiska
Museet kurulmuştur. 1891’de
yine
Stokholm’de
gerçek ölçekli
canlandırmalardan oluşan ilk açık hava müzesi, Skansen Müzesi açılmıştır.
Bu gelişmelerle birlikte, 20. yüzyıla değin ortaya çıkan müze türlerini şu şekilde
sınıflara ayırmak mümkün görünmektedir.3
· Arkeoloji Müzeleri: Arkeologların yaptıkları kazılar sonucunda ortaya çıkarılan
buluntuların sergilendiği müzelerdir.
· Etnografya Müzeleri: Geçmiş uygarlıklara ait gelenek, görenek, giysi ve gündelik
hayat ile ilgili çeşitli eserlerin sergilendiği müzelerdir.
· Tarih Müzeleri: Bir ülkenin, bir toplumun ya da bir kişinin tarihsel gelişimini,
sistemli bir biçimde inceleyen ve açıklayan müzelerdir. Tarih müzeleri, yazılı ve
görsel belgeleri bir araya getirerek hem ziyaretçilerin hem de araştırmacıların
hizmetine sunmaktadır.
· Güzel Sanatlar Müzeleri: Resim, müzik ve heykel gibi güzel sanat dallarında
ortaya konulan yapıtların sergilendiği müzelerdir.
3
http://www.egitim.com/cocuk/0204/d_0204.2.muzeler._index.asp?BID=&YID=3
12
· Açık Hava Müzeleri: Tiyatro, arena, agora gibi kapalı bir mekânda sergilenmesi
mümkün olmayan yapıtlar, açık hava müzelerinde sergilenmektedir.
· Bilim Müzeleri: Bilim ve teknolojinin tarih boyunca geçirdiği değişim, bilim
müzelerinde sergilenmektedir.
· Askerî Müzeler: Çeşitli dönemlere ait askerî malzeme ve silâhların sergilendiği
müzelerdir.
· Özel Müzeler: Kişi veya kuruluşlar tarafından, çeşitli konularda bir araya getirilmiş
eserlerin yer aldığı müzelerdir.
20. yüzyıl çağdaş müzecilik dönemidir ve bu dönemde müzecilik, devlet
koleksiyonlarının halka açılması ve müzelerin kamu yararına kurum statüsü
kazanmalarıyla farklı bir boyuta yönelmiştir.
Bu çağda, mimari olarak bakıldığında, müzenin içeriğinin müzenin kendisinin
gerisinde kalmasından dolayı bir ikilem oluşmuştur. Müze artık boş bir mekana
yerleştirilen eserlerin oluşturduğu bir kompozisyonun ötesinde, tasarımının
temelinde, biçimlerin özgürce ortaya çıkabileceği, kendi basına büyük bir değer
durumuna gelir (Alp, 2002).
Çağdaş müzecilik kavramı tanıma ve anlama üzerine kurulu bir kavramdır. Tanıma
ve anlama ile ilgili bir çalışma, ortak disiplinler arasındaki ilgilerin bağlanması ve
uzmanlık çalışmaları için bir araştırma mekanıdır.
Yeni çağda değişen müzecilik anlayışını geleneksel müzecilik anlayışından farklı
kılan yönlerini iki baslık altında toplamamız mümkündür. Bunlardan ilki sergilenen
malzemedeki farklılaşma iken, ikincisi sergilenen mekanlardaki farklılaşmadır. 20.
yüzyılda müzelerde sergilenen malzemeler somut objelerden çok, bu somut objelerin
13
somut olmayan anlamları ile ilgili hale gelmiştir. Bu yüzyılda bilgi toplumunun
ortaya çıkması, bilim ve teknolojinin insan yaşamına ve kentlere etkileri ve yine bu
yüzyılda hız kazanan küreselleşme-yerelleşme hareketlerinin getirdiği standartlaşma
anlayışları ile sergilenen objeler ait oldukları toplumun tarihini ve kültürünü
canlandırması açısından önem kazanmıştır. Malzemeler, geleneksel müzecilik
anlayışındaki gibi boş bir müze mekanında sergilenmenin yanında, kullanılırken
20. yüzyılın başında Avrupa ve Amerika’da birbiri ardına açılan müzeler içinde
güzel sanatlar müzelerinin ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra da sanayide görülen
gelişmeler sonucu sanayi tekniklerinin sergilendiği müzelerinin sayısının artışı
özellikle dikkat çekicidir. Bir diğer belirgin artış da arkeolojik kazılara ilgi ve
teşviktir ki, bunun temelinde ulus olabilme bilinci yatar. Ulusal ve tarihi değerleri
inceleme, bulma ve koruma daha fazla önem kazanır ve bu da müzecilik anlayışını
etkiler. Öyle ki, 20. yüzyılda müzelere olan ilginin artması ve müzelerin artan sayısı
milletler arası birlikler kurulmasını kaçınılmaz kılmış, 1926’da Milletlerarası
Müzeler Dairesi ve 1946’da Milletlerarası Müzeler Meclisi (ICOM) kurularak
müzecilikte niteliksel anlamda standartlar belirginleşmiştir.
20. yüzyılda müzecilik konusunda yapılan en önemli çalışma 1. Dünya Savaşı’ndan
sonra 1926 yılında Uluslar arası Müzeler Dairesi’nin kurulması olmuştur. Bu daire
Milletler Cemiyeti’nden doğmuş Entelektüel İşbirliği Enstitüsüne bağlıydı. İkinci
Dünya Savaşı’nın ardından ise, dünya müzelerinin bilimsel kadrolarının bir araya
geldiği, dünyanın tüm müzeleri arasında, araştırma ve yöntemler doğrultusunda
birliğin ve beraberliğin sağlanması amacıyla Uluslararası Müzeler Birliği
(İnternational Council Of Museum-ICOM) kurulmuştur.
ICOM bir uluslar arası müzeler organizasyonu ve dünyanın doğal ve kültürel, somut
veya soyut mirasını şimdi ve gelecekte korumak, sürekliliğini sağlamak, aynı
zamanda toplumla iletişimi sağlamak için oluşmuş mesleki bir kuruluştur (ICOM,
2005). İlk toplantısını 1946 yılında Paris’te yapmıştır. Bu toplantıda müzeciliğin gün
14
geçtikçe gelişen etkinlikleri, uzmanlık dalları, teknik incelemeler, uluslar arası
kongrelerin toplanması, yayınlara ağırlık verilmesi, kararlaştırılmıştır.
Kar amacı gütmeden kurulmuş olan kuruluş, üyelerinin ödediği ücretler, çeşitli
hükümetler ve kuruluşlarca finanse edilmektedir. UNESCO ile resmi ilişkileri olup,
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’ne danışmanlık yardımında
bulunmaktadır. UNESCO’nun müzelerle ilgili programlarını yürüten ICOM’un 146
ülkedeki 21.000 üyesi uluslararası, ulusal ve bölgesel çapta, workshop, basın işleri,
eğitim programları ve 18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü için yapılan aktivitelere
katılmaktadır (ICOM, 2005).
ICOM etkinlikleri genel olarak;
• Profesyonel birliktelik ve takas
• Kamunun müzelere olan ilgisi ve bilgisinin artırılması ve yayılması
• Personel eğitimi
• Profesyonel standartlarda ilerleme
• Meslek ahlakının gelişimi
• Mirasların korunması ve kültürel mirasın yasadışı şekilde ticareti ile savaşmak
konularında yoğunlaşmakta ve müzeciliğe katkı sağlamaktadır (ICOM, 2005).
1.2.2. Türkiye’de Müzecilik ve Gelişim Aşamaları
Bazı kaynaklar bir tür korumacılık anlayışı sergilenmesi açısından, daha önceki
medeniyetlere ait işlenmiş parçaların bu eserlerin yok olmalarını önleyecek bir
tutumla Türk mimari eserlerinde kullanılmasını Türklerde ilk müzecilik hareketleri
olarak değerlendirmekte ve müzeciliğimizin tarihini Selçuklu dönemine dek
indirmektedirler (Eyice, 1990; Gerçek, 1999; Pasinli,2002).
Türkiye’de müzeciliğin tarihine bakıldığında; Avrupa’dan yüz elli yıl sonra eski
15
eserlerin belirli mekanlarda depolanmasıyla başlamıştır (Yaraş, 1996: 64 ; Atasoy,
1999: 7).
Türkiye’deki müzeciliğin tarihsel gelişimini dört ayrı evre altında inceleyebiliriz:
İlk dönemde Sultan Abdülmecid 1845 yılında Yalova civarında yaptığı bir gezide
üzerinde İmparator Constantinus’un adının bulunduğu yazıtlı başlıkları toplatıp
İstanbul’a gönderilmelerini istemiştir (Atasoy, 1984 : 1458). Tophane- i Amire
Müşiri Ahmet Fethi Paşa da, bu taşları Harbiye Ambarı olarak kullanılan Aya İrini
Kilisesi’nde koruma altına almıştır (Başaran, 1996: 17, Yücel, 1999 : 30 –31 ; Tekeli,
1998 : 13). Daha sonra buranın düzenlenmesi ve “müze” haline getirilmesi ise, Ali
Paşa’nın sadrazamlığı zamanında olmuştur (Ogan, 1947: 4 – 8; Atasoy, 1984: 1458).
Prof. Dr. Semavi Eyice bu durumu “Müzeciliğimizin Başlangıcı ve Türk-İslam
Eserleri Müzeleri” başlıklı makalesinde, Konya’daki sur duvarları ve kapılarında,
Konya-Ilgın arasındaki Selçuklu Kervansarayı (Kadın Hanı)’nın cephelerinde, Antik
Roma veya Bizans çağına ait kitabe ve işlenmiş mimari parçaların kullanılmasıyla
örneklerken; Osmanlı döneminde de çeşitli eski eserlerin, nadir ve değerli eşyaların,
kıymetli
sanat
eserleri,
hediye
ve
ganimetlerin,
benzeri
bir
yaklaşımla
saklandıklarını/toplandıklarını ifade etmektedir (Eyice, 1990). Bunun yanı sıra
padişahların giysi ve kişisel eşyalarının da bir gelenek olarak sarayda toplanıp,
bohçalar içinde muhafaza edildiği bilinmektedir (Pasinli, 2002).
Bu örneklerde amaç koleksiyonculuk olmasa da, sonucunda çeşitli ve zengin bir
koleksiyon meydana gelmiştir. Daha çok atalara saygı, geleneklere bağlılık ve estetik
değerlere duyarlılıktan kaynaklanan bir korumacılık anlayışıyla oluşan bu
koleksiyonlar, özellikle 16. yüzyıldan itibaren giderek gelişmiş, dünya çapında ün
yapmaya ve değerlendirilmeye başlamıştır (Eyice, 1990; Gerçek, 1999; Pasinli,
2002). Ancak, modern anlamda Türk müzeciliğinin temeli, Batı’da olduğu gibi bu
koleksiyonların değerlendirilmesi
ya da daha
geniş bir
kitleye
açılması
gereksiniminden çok, 19. yüzyılın ikinci yarısında, eski eserlerin imparatorluk
sınırları içinde muhafaza edilmesinin gerektiği yönünde belirmeye başlayan bir
16
koruma anlayışı doğrultusunda atılmıştır. Böyle bir anlayışa yönelmede en önemli
etken ise, Batı’da “ulus-devletlerin ekonomik ve siyasi güçlerinin temsil aracı” haline
gelen müzelerin koleksiyonlarının, Doğu’da özellikle Osmanlı topraklarında yapılan
kazılarda ortaya çıkan eserlerle geliştirilmesi olmuştur. Osmanlı kendisinin kaynak
olduğu bu koleksiyonları bünyesinde korumak yoluyla Batılılaşma çabalarını
güçlendirmek istemiştir.
İstanbul’un fethinden sonra, hem Osmanlı’nın kullandığı hem de savaşlarda ganimet
olarak elde edilen yabancı silahlarla, savaş araç gereçlerinin korunduğu bir silah
deposu (Cebehane) olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi, 19. yüzyılın ortalarından
itibaren eski eserlerin de burada toplanmaya başlamasıyla modern anlamda ilk Türk
müzesi olan Arkeoloji Müzeleri’nin çekirdeğini oluşturmuştur. Tophane Müşiri Fethi
Ahmet Paşa’nın düzenlediği, o dönemde ziyarete kapalı, ancak özel izinle
gezilebilen, depo niteliğindeki bu mekan, ilk kez 1869’da “Müze” olarak
nitelendirilmiş ve resmen bir müdürlük haline getirilmiştir (Gerçek, 1999).
2. dönem Osman Hamdi Bey ile başlamıştır. Paris’te on iki yıl resim öğrenimi
görmüş, ve çeşitli devlet memurluklarında bulunmuş olan Osman Hamdi Bey, müze
müdürlüğünün yanında, Sanayi–i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu)
müdürlüğünü de üstlenerek gelecek yılların büyük müzesini kurmak için 1881 den
itibaren çalışmalara başlamıştır.4
Osman Hamdi Bey ilk olarak, Çinili Köşkü onartmış, ardından bugün “Eski Şark
Eserleri Müzesi” olarak adlandırılan o zamanki adıyla “Güzel Sanatlar Okulunu”
inşa ettirmiştir (Atasoy, 1984: 1458). Osman Hamdi Bey, gün geçtikçe çoğalan eski
eserlerin korunması ve depolanması için mimar Valaury’e planlarını çizdirerek
bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak bilinen binayı yaptırmıştır. 1910 yılında
ölümüne kadar müze müdürlüğünde kalan Osman Hamdi Bey, ülkemizde
müzeciliğin modernleşmesi yönünde büyük çabalar göstermiştir (Atasoy, 1984:
1458).
4
http://www.kulturtarihi.org/makale2.htm
17
Müzeleri ilk kez devlet idaresi içerisinde ele alan bu düzenleme ile Türk
müzeciliğinde yönetim erki de oluşmaya başlamış, müzecilik çalışmaları bu tarihten
günümüze
dek
merkezi
otoriteye
bağlı
olarak/merkezi
sistem
içerisinde
yürütülmüştür. Müzeler 1971 yılından bu yana hükümetlerin tercihlerine göre, bazen
Milli Eğitim, bazen Kültür, bazen de-bakanlıkların birleştirilmesiyle-Milli Eğitim ve
Kültür Bakanlığı ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yönetilmişlerdir.
Müzecilikte teşkilatlanma açısından önemli bir adım olan müze müdürlüğünün
oluşturulmasının hemen ardından, eski eserlerin korunmasına yönelik önlemler ele
alınmış ve bu konudaki ilk yasal düzenleme 13 Şubat 1869 tarihinde yürürlüğe konan
Asar-ı Atika Nizamnamesi olmuştur (Mumcu, 1969; Gerçek, 1999). Kazıları Maarif
Vekaleti’nin iznine bağlayan ve bulunan antikaların yurt dışına çıkarılmasını
yasaklayan hükümleriyle de önem arz eden bu nizamname, 1874 tarihli yeni
nizamname ile değiştirilmiş ve ilk nizamnamede yer alan “bulunan eski eserlerin yurt
dışına çıkarılamayacağı” hakkındaki hüküm de geçersiz kılınmıştır. 1884 yılında
Osman Hamdi Beyin gayretleriyle çıkarılan yeni nizamname ile “bulunan eski
eserlerin yurt dışına çıkarılamayacağı” hükmü getirilmiştir. Ayrıca kazılar için ruhsat
alma zorunluluğu nizamnamede yer almıştır.
1973 yılında, 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, 1983 yılında ise, bugün halen
yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu yürürlüğe
girmiştir (Gerçek, 1999).
Türk
müzeciliğinin
başlangıcını
oluşturan
19.
yüzyılın
ikinci
yarısında
gerçekleştirilen yönetsel ve yasal düzenlemelerle eski eserlerin yurtdışına çıkarılması
engellenmiş, Türk kazıları başlatılmış, kazılardan elde edilen eserler İstanbul’daki
müzede toplanmaya başlamış ve oluşan bu koleksiyonla birlikte müzecilikle ilgili
bilimsel faaliyetler de giderek hız kazanmıştır.
Koleksiyonların çeşitlenmesi müzelerimizdeki koleksiyonları meydana getiren
18
eserlerin büyük çoğunluğunu Anadolu ve Osmanlı İmparatorluğu sınırları
içerisindeki çeşitli uygarlıklara ait arkeolojik eserlerle, Doğu sanatı ve İslamî döneme
ait eserlerden oluşmaktadır.
Bu nitelikleriyle arkeoloji ve etnografya ağırlıklı koleksiyonlara sahip müzelerimizin yanı
sıra, “Anıt Müzeler” ve “Müze Evler”le, son dönem Osmanlı sarayları da bir başka grubu
oluşturur.
Ancak, koleksiyonların çeşitlenmesi açısından ele alındığında Türk müzeciliğinin kuruluş
aşamasında “korunmaya ve toplanmaya değer” bulunan malzeme çoğunlukla arkeolojik
eserler olmuş, bu eserlerin imparatorluk sınırları içinde muhafazası amacıyla başlayan
toplama faaliyetleri sonucunda modern anlamda ilk müzemiz olan Müze-i Hümayun,
bugünkü adıyla İstanbul Arkeoloji Müzeleri kurulmuştur.
Müze-i Hümayun’un çekirdeğini oluşturan Aya İrini Kilisesi, İstanbul’un fethinden itibaren
bir silah deposu olarak kullanıldığından, burada gerek Osmanlı tarihi boyunca kullanılmış,
gerekse savaş ganimeti olarak ele geçirilmiş askeri teçhizat içerikli bir koleksiyon da zaten
mevcuttur.
Mecma-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) olarak anılan bu koleksiyonun,
Aya İrini’deki sergilemeden sonra modern anlamda bir müzede değerlendirilmesi ise,
II.
Meşrutiyetin
ilanından
(1908)
sonra
Askeri
Müze’nin
kuruluşuyla
gerçekleştirilmiştir (Bıyık ve diğerleri, 1993).
19. yüzyıl ortalarından itibaren giderek artan bir hızla yağmalanan İslamî döneme ait
eserler de, az sayıda olmakla birlikte yine koruma amacıyla bu yüzyılın sonlarına
doğru toplanmaya başlamışlardır. Ancak bu eserlerin bir müze çatısı altında
toplanmaları, 20. yüzyılın ilk çeyreğini bulmuştur. Bu amaçla 1914 yılında açılan ve
İslam sanatı alanında ülkemizin ilk müzesi olan Evkaf-ı İslamiye Müzesi (bugünkü
adıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesi), aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu
zamanında açılan son müze olma özelliğini de taşımaktadır (Ölçer, 2002).
19
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türkiye müzeciliği güçlü bir atılımla çalışmalarını
sürdürmeye başlamıştır. Bu gelişmede Atatürk’ün büyük bir paya sahip olduğu
söylenebilir. Bu yıllarda Atatürk’ün isteği doğrultusunda yeni müzeler açılmış, bu
müzeleri doldurabilmek amacıyla arkeolojik kazılara ve etnografik malzemelerin
toplanmasına büyük önem verilmiştir.5
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın bütün hızıyla sürdüğü dönemlerde dahi müzelere
gereken önemi göstereceğinin sinyallerini vermiştir: 1920 yılında kurulan I. TBMM
hükümetinin yapacağı isler arasında “milli eski eserlerimizi bir an önce derleyerek
korumayı” (Seyirci, 1981, 44) da saymıştır.Cumhuriyet’in ilk yıllarında bazı büyük
illerde Müze-i Hümayun Şubeleri adı altında müze depolarının varlığı göze çarpar.
Bu depolarda civardan toplanmış eserler yer almaktaydı. Daha sonraki yıllarda Müze
Müdürlüğü’ne dönüşecek olan bu kurumların sayıları her geçen gün artmakta ve
koleksiyonları zenginleşmekteydi
Devletin kurduğu en ufak müze birimi olan müze depoları ve müze memurluklarının
önemi büyüktür; bu birimler, tarih ve sanat değeri olan eserlerin yok olmalarını,
hasar görmelerini, yurt dışına kaçırılmalarını engellemiş ve kurulacak olan müzelerin
çekirdeğini oluşturmuşlardır. Müze depolarının ve memurluklarının gün geçtikçe
zenginleşmesi, bunların müze müdürlüklerine çevrilmesine yol açmıştır.
Müze sayısındaki bu hızlı artış, kurulan yeni müzeler, rastlantısal değil devlet
tarafından oluşturulmuş bir programın sonucudur. “Hemen her müzenin kuruluşunda,
ilkin bir depo meydana gelmiştir. Bu depo bizzat bölgenin ihtiyacından doğmuştur.
Ve yine bölgenin ihtiyaçları, oralarda arkeoloji işlerinin çoğalmasıyla orantılı olarak
müzeye doğru gelişmiştir.
Müzelerin ve müzelerle ilgili verilerin bu kadar artmasında bir çok faktör rol
oynamıştır. Öncelikli olarak 1924 yılında kabul edilen 431 sayılı Hilafetin ilgasına ve
5
http://www.kulturtarihi.org/makale2.htm
20
Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına ilişkin
kanun
gereğince
Osmanlı
sarayları,
basta
Topkapı Sarayı
olmak
üzere
müzeleştirilmeye başlanmıştır. Hemen ardından 1925’te çıkarılan tekke ve
zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklarla bir takım unvanların men ve
ilgasına dair 677 sayılı kanunla dergahlar kapatılmış ve içlerindeki eserler müzelere
devredilmiştir (Yücel, 1999, 38).
3. dönem olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Topkapı Sarayı’nın mevcut eşyası ile
birlikte 1 Nisan 1924’te müze olarak hizmete açılması kararlaştırılmış, Ayasofya
Camii müzeye dönüştürülmüş, Atatürk’ün emriyle Cumhuriyet Dönemi’nin ilk müze
binası olan Ankara Etnografya Müzesi halka açılmış ve 1950 yılında temel amacı
müzeler ve müzeciler arasındaki işbirliğini güçlendirmek, müzecilik konusundaki
standartları oluşturmak, uluslar arası kuruluşlarla işbirliği yaparak bilgi alışverişini
sağlamak ve halk eğitimini geliştirmek şeklinde özetlenebilecek olan , Uluslar arası
Müzeler konseyi “ICOM”’un Türkiye Milli Komitesi kurulmuştur (Atasoy, 1984:
1465 – 67 ; Gerçek, 1999: 16 ).
Cumhuriyet’in ilk hükümetlerinin müzelerle ilgili almış olduğu en önemli
tedbirlerden biri de Batı üniversitelerine, müzelerin uzman ihtiyacını karşılamak
üzere arkeoloji öğrencileri yollaması olmuştur. Müzelerin yerli uzman kadrosunu
oluşturabilmek ve yetiştirebilmek için, kendi ülkelerinde başarılı olmuş yabancı
müze uzmanları da Türkiye’ye getirilmiştir. Türk Tarih Kurumu, bir çok gencin
müzecilik ve arkeoloji alanlarında Avrupa ve Amerika’da eğitim almasının
önderliğini yapmıştır.
1930’lu yılların basında Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasıyla birlikte tarih,
arkeoloji ve müzecilik alanları cazibe kazanmaya başlamıştır. TTK’nin yetiştirdiği
elemanlar müzelerin uzman kadrosunu güçlendirmiştir. Katıldığı uluslararası
kongreler ve yurt içinde düzenlediği kongreler, müzecilik ve arkeoloji için yeni ve
bilimsel bir atmosferin oluşmasına ve yerleşmesine, bilim adamlarının uluslararası
bir konum kazanmasına olanak sağlamıştır.
21
1940’tan sonraki en önemli gelişmelerden biri, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali
Yücel’in 1945 yılında Eski Eserler ve Müzeler Birinci Danışma Komisyonu’nu
toplamasıdır. Yücel toplantının açılış konuşmasında şunları söylemiştir: “Yapılacak
ilk iş yurdumuzun önemli merkezlerinden başlayarak bütün ülkede tarih ve sanat
değeri bulunan eserleri haritalarda tespit etmektir. Kültür denen bütün, yalnız okulda
elde edilemez. Kütüphanesiz, müzesiz, tiyatrosuz bir şehirde okul içi kültürün
kuvvetli olabileceğine inanmak güçtür. Onun için ben, müzeleri başlı başına bir okul
saymaktayım” (Topuz, 1998, 28).
Yine bu dönemde halkevlerinin müzecilik konusunda yoğun bir çalışma içersinde
olması,dolaylı da olsa yeni müzelerin kurulmasına ve müze kadrolarının yetişmesine
yardım etmiştir.
Son dönem de ise, 1960’ lı yıllardan itibaren müze binalarının yapımı hızlanmıştır.
Tasar olarak aynı olmalarına karşın bu müzelerde sergileme tekniklerinde ( koruma,
ışıklandırma, depolama vb.) önemli bazı yenilikler de göze çarpmaktadır (Atasoy,
1984: 1467 ).
22
İKİNCİ BÖLÜM
2. MÜZELERİN AMAÇLARI
2.1.1. Müzenin Amaç ve Görevleri
İnsanlardaki toplama ve sahip olma içgüdüsü zamanla orta çağda zenginliklerin
sergilenmesi ve bir çeşit güç gösterisi haline geldi, bu sergilenme işlevi zamanla
müzeciliğe dönüştü. Şu anda içinde yaşadığımız çağda müzeler, toplumun bilimsel
ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri araştıran, toplayan,
koruyan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren yaygın bir eğitim
kurumudur (Atagök ve diğerleri, 1999: 70).
Kelime anlamı olarak, koruma, güvenlik ve gelenek anlamına gelen müzede bulunan
her şey, korumanın, bilginin, kültürün, estetiğin dünyasını oluşturur.
Kültürü yaygınlaştırıcı ve yönlendirici görevlere sahip, vazgeçilmez yaygın eğitim
kurumları olarak kabul edilen müzelerin başlıca işlevlerinin araştırma, koruma ve
iletişim olmak üzere üç ana alanda odaklandığı; araştırmanın ise koruma ve iletişimin
temellendirildiği en önemli sorumluluk olduğu ve sanat tarihinin yazılımının ancak
müzelerin varlığıyla mümkün olduğu bilinmektedir
Joseph Veach Noble’nin belirttiği gibi “her müzenin genel amaçları, tüm müzelerin
genel amaçlarıyla aynıdır: Bu amaçlar toplamak, korumak, incelemek, yorumlamak
ve sergilemektir.” Her müzede geçerli olan bu amaçlara, özel amaçlar da eklenir.
Bunlar
neyin
toplanacağı,
korunacağı,
inceleneceği,
yorumlanacağı
ve
sergileneceğini gösterir (denizcilik eserleri, doğu sanatları eserleri, yöresel giysiler)
gibi, çoğu zaman, bunlara işlerin amaçları da eklenir
23
20. yüzyıl ortalarında müzecilikte asıl amaç, kültür ve bilimin toplumun tüm
kesimine aktarılması olarak gelişmiş, bu nedenle müzecilikte eğitim, toplamayı,
korumayı, araştırmayı, değerlendirmeyi ve sergilemeyi yönlendiren bir işlev olarak
önem kazanmıştır.
Müzelerin amacı kültür varlıklarını korumak, geliştirmek, araştırmak, yorumlamak,
sergilemek, erişilir kılmak, bu yönde eğitim sağlamak ve bilimsel çalışmalar
yapmaktır.
2.1.2. Müzenin Temel işlevleri
Dolaylı ya da doğrudan topluma ulaşabilirlik müzenin üç temel işlevi çerçevesinde
gelişir. Bu üç temel müze işlevini şu alt başlıklara ayırmaktayız:
2.1.2.1. Müzelerde Eser Toplama
Günümüzde müzelere genel olarak verilen görev, yasa çerçevesinde tanımı olan tüm
kültür varlıklarını toplamaktır. Batı toplumlarında daha ortaçağda var olan asillerin
değerli eşya toplama merakı koleksiyonculuğu geliştirmiş, Rönesans’ta yaşanan
gelişmeler daha çok bu toplama merakını perçinleme ve toplanılan nesnelerin
çeşidini değiştirmeye yaramıştır.
Yaşanan sosyal değişiklikler sonucunda koleksiyonculuk sadece asil sınıfın değil
zengin burjuvanın da hobisi haline gelmiştir.
2.1.2.2. Müzelerde Koruma-Bakım-Onarım
Koruma, müze koleksiyonundaki yapıtların sergilenme ya da depolanma koşulları
altında yasam süreçlerinin uzatılması için alınan tüm önlemlerdir.(Demir, 2001). 20.
24
yüzyılda gündeme gelen “sürdürülebilirlik”
kavramı ile kentsel alanlarda
‘kullanırken koruma’ bilinci gelişmiştir. Belirli bir tarihi ve kültürel zenginliğe sahip
olan alanların değerleri artmış, artan değer, alanların daha fazla kişi tarafından merak
edilerek ziyaretine sebep olmuştur. Kente gelen ziyaretçiler kent parçalarını bir müze
gibi gezip görmeye, bundan fayda sağlamaya başlamışlardır.6
“Tek tek müzelerde ve Türkiye genelinde var olan koleksiyonların
korunması
(depolar, konservasyon laboratuarları, önleyici koruma vb), sayılarının artırılması,
sayısallaştırılması, veri tabanı oluşturulması, korunarak sergilenmesi, sergilerin sayı
ve kalite olarak yükseltilmesi ve çeşitlendirilmesi, üzerlerinde araştırma ve yayın
yapılması”. Müzeler koleksiyonlarıyla var olurlar. Müzelerin bu koleksiyonları
geliştirme ve koruma görevleri vardır.
• Koleksiyon yönetimi
• Belgeleme
• Saklama-koruma ve onarım
• Mekân ve mimari tasarım
2.1.2.3. Müzelerde Belgeleme
Müzelerin eserlerle ilgili var olan tüm bilgileri, yazılı, görsel ve işitsel yöntemlerle
saptamalarına belgeleme denir (Atagök,1985). Müze koleksiyonları ile ilgili bilgiler
sadece vitrindeki eserlerin üzerindeki bilgiler değildir. Objelerle ilgili tüm diğer
ayrıntılı ve doğru bilgiler yazılı, görsel ve işitsel yöntemlerle müzelerin arşivlerinde
bulunur. Arşivleme hem eserlerle ilgili bilgilerin detaylı, bilimsel bir açıdan
toplanmasını sağlar hem de gerektiğinde bunların kullanılması için gerekli güvenilir
zemini hazırlar. Günümüzde müzeler, araştırmacılık, gözlem, yaratıcılık, hayal gücü
ve beğeni duygusunun oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunabilecek eğitim
kurumları olarak benimsenmektedirler.
6
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınevi, Baskı 1997, Cilt II, s.1320
25
Söz konusu araştırmalar ile hedeflenen;
• Müze çalışmalarının iyileştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması,
•İzleyici araştırmaları ile ihtiyaçların belirlenmesi;
• Koleksiyon ya da içerik araştırmaları ve araştırmacıların desteklenmesi,
•Gerekli malzemelerin pratik (ve ekonomik) edinimi için gerekli araştırmanın yapılıp
bütçenin hazırlanıp uygulanmasıdır.
2.1.2.4. Müzelerde Sergileme
Sergileme müze koleksiyonlarının kesin bir amaç doğrultusunda belirli bir düzen
içerisinde tanıtılmasıdır. Sergiler ziyaretçi ilgisini sürekli tutmalı, sanatsal, kültürel,
ekonomik
ve
teknolojik
değerleri
gözden
geçirerek7,
bunları
düşünüp
değerlendirmeye, araştırmaları genişletmeye olanak sağlayacak biçimde müzeye
tekrar tekrar gelinebilmesi için ilgi çekici olmalıdır (Demir, 2001).
Müzelerde eserlerin sergilenmesi üçe ayrılır:
• Sürekli Sergilemeler: Uzun süreli sergilemelerdir. Bu sürenin en az on yıl olması
önerilir.
• Geçici Özel Sergilemeler: Süresi bir günden birkaç aya kadar olan sergilemelerdir.
Genellikle ünlü kişilerin doğum yada ölüm yıldönümlerinde kutlama, şenlik vb. yeni
nesnelerin tanıtımında geçici sergiler düzenlenmektedir.
• Gezici Sergiler: Değişik yerlerde sergileme yapmak üzere tasarlanmıştır.
Taşınabilir malzemelerle yapılır. Örneğin Picasso’nun birkaç yerde bulunan eserleri
7
H. Nalçaoğlu, “Modern Toplumda Sergileme Felsefesi ve Müzeler”, Müze Eğitimi Seminerleri 1,
(Ed.Bekir Onur), Akdeniz Bölgesi Müzeleri, Suna-İnan Kıraç Vakfı Yayınları, İstanbul, 2002,
s.46.
26
üç aylığına İstanbul’da sergilenmektedir. Böylece İstanbul’a gelenler sadece Türkiye
müzelerinde olan eserleri değil diğer müzelerde yer alan eserleri de izleme olanağına
sahip olacaktır.
2.1.2.5. Müzelerde Eğitim
“Sanatın, bilimin, tarihin, doğanın ve kültürün öğretilmesinde, nesilden nesile
aktarılmasında müzelerin rolü büyüktür (Buyurgan, 2006: 22). Müzeler, günümüze
kadar uzanan insan yaşamını, kültürünü ve onların ortaya koyduğu eserleri bilimsel,
teknik ve sanatsal biçimde, günümüze olduğu kadar geleceğe de yansıtan
kurumlardır. Bu kurumlar, toplumların kültürel-sanatsal yaşamlarında etkin bir
eğitim kurumuna dönüştürülebilirler. Dünyada özellikle sanat eğitimi üzerine farklı
görüşlerin ortaya çıkmasıyla "müze eğitimi" kavramının ortaya çıktığını görüyoruz.
Müze eğitimi çağdaş sanat eğitiminin giderek büyüyen bir alanı olmuş, eğitime
yönelik yeni işlevler üstlenmiştir. 8
Müze eğitiminin kuşkusuz en temel amaçlarından birisi, bireylerin kültürel
düzeylerinin gelişmesi estetiksel-görsel duyarlılıklarının kazandırılması ve ifade
yetilerinin geliştirilmesidir. Yapılan araştırmalar, müze ve galeri gezileri sırasında
kazanılan tecrübenin, öğrencilerin sınıfta eğitilmelerinden çok daha fazla olduğunu
kanıtlamıştır.9 Müze ve galerilerdeki sanat eserlerinin incelenmesinin, sanatsal
gelişime kaynak olduğu düşüncesini öne süren sanat eğitimcilerine göre: ‘Bireyin
yeni bir değer yaratabilmesi için, daha önce yapılan değerlerden haberdar olması
gerekir’ Bu açıdan müzeler eğitimi için önemli kurumlardır. Sanat eserlerini koruyup
saklayan yerler olarak müzeler, görsel eğitim ve çağdaş uygulamalarıyla kültürel
mirası bir sonraki nesle aktarmayı amaçlar. Müzeler sadece eserleri sergilemekle
kalmaz, kitapların ve derslerin açıkça ortaya koyamadığı olgu, olay, ve nesnelerin
yaşantı içinde oluşması gereken bağlarını da oluştururlar (Harrisson, 1963).
8
9
ÖZKASIM, Hale, ÖGEL, Semra, a.g.e, s. 99
ERBAY, Fethiye, A.g.e., s.28
27
Müzeler, kişiye bilgisini geliştirme yolları göstererek bilgileri karsılaştırma olanağı
sağlar. Müzeler sadece eğitimli kişileri değil, eğitimsiz, sanata ya da tarihe ilgi
göstermeyen kişilerin bile dikkatlerini çekerek, uygulayacakları eğitim programları
ile onların eğlenirken öğrenmelerini sağlayabilirler ( Demir, 2001).
2.1.2.6. Müzelerin Diğer Kullanım Amaçları
Ziyaretçi terimi müzeyi pasif biçimde ziyaret eden kişilere yönelik bir kavramdır.
Oysa objeler ve örnekler hakkında sorulara cevap veren, araştırmalara yardımcı olan,
gazetecilere bilgi sağlayan yada okullara projelerinde yardım eden diğer müze
kullanıcıları da vardır. Bütün bunlar göz önüne alındığında müzelerin sadece
toplama, koruma, belgeleme, sergileme ve eğitim gibi asıl amaçlarının yanında, diğer
birçok kullanım içerisinde de gerekli mekansal ortamı yarattığı görülmektedir.
Toplumda müzeler;
• Çevreyi gezme, görme ve turizm,
• Eğitim,
• Tarihi mekan ziyaretlerinde,
• Eğlence,
• Hediye satın alma,
• Yeme-içme,
• Akademik ve amatör araştırma,
• Derleme ve kaydetme,
• Sosyal ve toplumsal çalışma,
• Kişisel, politik ve sosyal amaçların gerçekleştirilmesi,
• Materyal ödünç verme,
• İstihdamın yaratılması,
• Gönüllülerin istihdam edilmesi,
• Yerel, bölgesel, veya ulusal imaj oluşturma,
28
• Televizyon, radyo, film gibi kullanımlarda alan çalışması,
• Ürün tanıtımı,
• Beceri ve sanat eğitimi,
• Rekreasyon,
• Özel etkinlikler için bir mekan oluşturmaktadırlar.
Başka bir deyişle, müzeler sahip oldukları mekansal özellikleri ve işlevleri ile
yukarıda
sayılan
birçok
etkinlik
için
gerekli
mekansal
gereksinimi
karşılayabilmektedirler.
2.1.3. Dünya Genelinde Müze Tipolojisi
ICOM, müzelerin ana tanımının;
•
Sergileme yöntemlerine
•
Koleksiyon çeşidine göre,
•
Bağlı olduğu idari birime göre,
•
Bölgesel özelliğe göre,
•
İşlevsel yapısına göre,
göre değişmeyeceğini, ancak bu gruplamanın müzelerin türlerinin belirlemede
önemli rol oynadığını vurgulamaktadır.
Bu bölümler baz alınarak oluşturulan daha detaylı bir gruplama aşağıdaki gibi
yapılabilir (Ambrose ve Paine, 1993).
2.1.3.1. Sergilenen Koleksiyonun Niteliğine Göre Sınıflama
Müzeler en genel açıdan sergiledikleri malzemelerin veya ortamların soyut ya da
somut oluşlarına göre ayrılırlar.
29
Somut kültürel miras müzeleri
Somut miras, elle tutulup gözle görülebilen somut malzemelerden oluşan mirastır ve
bu malzemeleri sergileyen müzelerde somut kültürel miras müzeleridir. Geçmişten
günümüze değin var olan müzelerin çoğunluğu bu tarzdaki müzelerdir. Resim heykel
müzeleri, arkeoloji müzeleri, mimari eserler vs. somut kültürel mirasın sergilendiği
müzelerdir.
Somut olmayan kültürel miras müzeleri
Somut olmayan miras, elle tutulup gözle görülemeyen soyut kavramlardır. Nesilden
nesle anlatılan ve toplum tarafından sürekli yeniden yaratılan ve ortamın işlevinde,
grupların tarihi süreçleri ve doğaları ile etkileşim ve süreklilik içinde olan, kimlik
hissi sağlayarak, insanların yaratıcılığına ve kültürel çeşitliliğine saygıyı başlatan,
yardım eden mirastır. Soyut mirasın içerisine anlatımlar, tasarımlar, uygulamalar,
tanıtmalar, beceriler, toplumlar, gruplar ve kültürel mirasın bir parçası olarak ele
alınan bireyler girmektedir. Yine somut olmayan gösteri sanatları, gelenek
görenekler, mutfak kültürü, süsleme sanatları, el sanatları, inançlar ve gerekleri,
festivaller gibi birçok konu da somut olmayan mirasın içerisine girmektedir (Kuntay,
2004). Somut olmayan miras müzelerinin içine yerleşimlerin, insan gruplarının salt
kendileri girdiği gibi soyut mirasın uzantıları seklindeki somut mirasların
sergilendiği müzeler de girmektedir.
2.1.3.2. Koleksiyonlarına Göre Sınıflama
Müze çeşitlerinin gruplamasında en etkin ayırım, koleksiyonların türleri göz önüne
alınarak yapılandır. Koleksiyonun, “öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir
araya getirilmiş ve özelliklere göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü” seklinde
yapılan tanımı gereği, kökeni, doğası, nicelik ve niteliğine, kronolojik bütünlüğüne
göre, benzer ya da ilişkili konumdaki malzemeler tutarlı gruplar teşkil eder.
Müzelerin koleksiyonları ile ilgili birçok sınıflama yapılmıştır. Bu sınıflamalardan
30
biri The Official Museum Directory’de yapılmıştır (The Official Museum Directory,
2002).
Buna göre müzeler şöyle sınıflandırılmaktadır;
A. Sanat Müzeleri (Sanat Kurumları, Danışma Kurulları ve Komisyonlar, Vakıflar
ve Sanat Enstitülerinin müzeleri)
•
Sanat kurumu galerileri
•
Sanat müzeleri ve galerileri
•
Sanat ve el sanatları müzeleri
•
Porselen, cam ve gümüş sanatı müzeleri
•
Süsleme sanatları müzeleri
•
Halk sanatları müzeleri
•
Tekstil müzeleri
•
Modern sanat müzeleri
B. Çocuk Müzeleri
C. Okulların Bünyelerindeki Müzeler
D. Şirket Müzeleri
E. Genel Müzeler
F. Tarih Müzeleri (Tarih Ajansları, Danışma Kurulları, Komisyonlar, Vakıflar ve
Araştırma Enstitülerinin müzeleri)
•
Tarihsel evler ve tarihsel yapılar
•
Sit alanları
•
Tarih müzeleri
•
Denizcilik ve donanma müzeleri ve tarihsel değeri olan gemiler
•
Askeri müzeler
•
Koruma projeleri müzeleri
G. Kitap ve Benzeri Farklı Koleksiyonlara Sahip Kütüphaneler
31
H. Park Müzeleri
I. Bilim Müzeleri (Akademiler, Dernekler,Enstitüler, Vakıflar vb. müzeleri)
•
Havacılık ve uzay müzeleri
•
Antropoloji, etnoloji ve etnik müzeler
•
Akvaryumlar, denizcilik müzeleri ve okyanus müzeleri
•
Arboretum, doğal bitkiler ve ağaçlar müzeleri
•
Arkeoloji müzeleri ve arkeolojik bölge müzeleri
•
Ornitoloji müzeleri
•
Botanik ve su bahçeleri müzeleri
•
Seralar
•
Böcekbilim müzeleri ve böcek koleksiyonları
•
Jeoloji, mineraloji ve paleontoloji müzeleri
•
Kurutulmuş bitki koleksiyonları müzeleri
•
Herpetoloji (sürüngenbilim) müzeleri
•
Tıp, diş, sağlık, eczacılık, psikiyatri müzeleri
•
Doğal tarih ve doğal bilim müzeleri
•
Plenataryumlar, gözlemevleri ve astronomi müzeleri
•
Vahşi yaşam alanları, kuş cennetleri
•
Zooloji müzeleri
•
Hayvanat bahçeleri
•
Su altı müzeleri
J. Özelleşmiş Müzeler
•
Ağaç işçiliği müzeleri
•
Antika müzeleri
•
Balina ve balina avcılığı müzeleri
•
Balmumu müzeleri
•
Dini araçlar müzeleri
32
•
Elektrik müzeleri
•
Endüstri Müzeleri
•
Gıda müzeleri
•
Görüntü, ses ve film Müzeleri
•
Hobi müzeleri
•
İletişim müzeleri
•
Keşif müzeleri
•
Kostüm müzeleri
•
Madencilik müzeleri
•
Matbaacılık müzeleri
•
Mimarlık müzeleri
•
Mobilya müzeleri
•
Mumya müzesi
•
Müzikal enstrüman müzeleri
•
Orman ve odunculuk müzeleri
•
Oyuncak ve kukla müzeleri
•
Para ve para basım aletleri müzeleri
•
Pul müzeleri
•
Silah müzeleri
•
Sirk müzeleri
•
Spor müzeleri
•
Suç aletleri müzeleri
•
Tarım müzeleri
•
Taş oymacılığı müzeleri
•
Teknoloji müzeleri
•
Tiyatro müzeleri
•
Ulaşım müzeleri
•
Yangın ve yangınla savaş müzeleri
•
Zaman müzeleri
33
.İlgili bilim dallarına göre müzeler
UNESCO’nun 1958 tarihli Brezilya bölgesel seminerinde belirlenen gruplamaya
göre müzeler ilgili oldukları bilim dallarına göre şu şekilde sınıflandırılmıştır;
1. Sanat müzeleri
2. Modern sanat müzeleri
3. Arkeoloji, tarihi ve kültürel miras müzeleri
4. Etnografya ve folklor müzeleri
5. Doğa tarihi müzeleri
6. Bilim ve Teknoloji Müzeleri
7. Bölge müzeleri
8. Uzmanlık müzeleri
9. Üniversite müzeleri
Bu müzeler detaylı olarak incelendiğinde;
1. Sanat Müzeleri: Halkın en çok rağbet ettiği müze çeşitlerinden birisi olan sanat
müzeleri öncelikle sanat değeri taşıyan fakat bilimsel değeri de ihmal edilemeyecek
eserleri ayrı ayrı veya gruplar halinde bulundururlar.
Sanat
müzelerinin
varlığı,
sanatın
korunması,
desteklenmesi,
toplumda,
yaygınlaşması yaratıcı bir toplum için büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde sanat
müzeleri, yollar, barajlar, eğitim, sağlık, ekonomi, endüstri gibi gelişmişlik düzeyinin
göstergeleri olarak kabul edilmektedir .(Atagök, 2002).
2. Modern Sanat Müzeleri: Bu müzeler, özellikle bugünkü toplum ile bu toplum
sanatçılarının meydana getirdiği eserler arasındaki ayrılığı ortadan kaldırmaya ve
modern sanatı insanlar için bir problem olarak bırakmayıp, herkesin erişebileceği bir
hale getirmeye çalışan, endüstride ilerlemiş ülkelerde halkın endüstriyel medeniyete
34
uymasına yardım eden müzelerdir. Bu müzelere örnek olarak; Amsterdam,
Stadalijim Müzesi ve New York’daki Guggenheim Müzesi örnek olarak verilebilir.
3. Tarih ve Arkeoloji Müzeleri: ICOM, Tarih ve arkeoloji müzelerinin farklı
tanımları olsa da birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceğini belirtmekte, tarih
müzelerinin arkeoloji müzelerinin, arkeoloji müzelerinin de tarih müzelerinin bir
kolu olarak hizmet verdiklerini kabul etmektedir. Arkeoloji müzeleri; arkeolojik
zenginlikleri içine alan, binlerce yıllık tarihin maddi kültür belgelerini sergileyen ve
bilimsel açıklaması üzerinde duran müzelerdir. Tarih müzeleri ise; Tarihi gelişmeyi,
askeri, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik yönden inceleyen ve bugünkü
tarih biliminin ilkeleri içinde sergileyen müzelerdir. Bu müzelere örnek olarak
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri’ni verebiliriz (Alpagut, 2002).
4. Etnografya ve Folklor Müzeleri: Bu çeşit müzelerin bağlı bulunduğu bilim
dalları, şartlarına uygun olarak; etnografya, antropoloji ve folklor ile ilgilenmektedir.
Bu bilim dallarının ortak özellikleri, bugüne ve yakın geçmişe ait olup doğrudan
doğruya incelenebilen endüstri öncesi kültürlerle veya kültür unsurları ile ilgilenirler.
Etnografya müzeleri, kendi yöresi dışında yakın çevre kültürlerinin etnografik
malzemelerini de toplamakla, ait olduğu çevre ile yakın çevresi arasındaki kültürel
iletişimi ortaya koymaya çalışmaktadır.
5. Doğa Tarihi Müzeleri: Bu müzeler, jeoloji, mineroloji, botanik, zooloji, fiziki
antropoloji, ekoloji gibi bilim dalarına ait malzemelerin sergilendiği müzelerdir ve
ilgili bulundukları bilim dalları için önemli bir yardımcı laboratuar özelliği teşkil
ederler. Bu müzeler eğitimin tüm aşamalarında yasamın araştırılması, insanın
biyolojik yapısı, omurgalı ve omurgasız hayvan türleri, sürüngenler, bitkiler ve
aralarındaki doğal ilişki, kaybolan türlerle ilgili, kısaca biyo-eğitimin kapsamına
giren her türlü konuda bir laboratuar konumundadır. Bu müzelerin asıl amacı,
biyolojik çeşitliliği ve biyokültür kavramını toplumun çeşitli yaş ve eğitim
düzeyindeki kişilere tanıtmaktır (Alpagut, 2002). Bu müzelere örnek olarak Maden
Tetkik Arama Enstitüsü Doğa Tarihi Müzesi, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, Londra
35
Doğa Tarihi Müzesi verilebilir.
6. Bilim ve Teknoloji Müzeleri: Bilim ve Teknoloji Müzeleri endüstriyel uygarlığın
temsilcisi olan tüm teknoloji olanakları ve fen bilimlerinde; matematik, astronomi,
fizik ve biyoloji bilim dalları ile ilgili müzelerdir. Bu müzeler, özellikle bilim ve
teknoloji anlamıyla kısmen yada tamamen ilgilenen, doğa bilim müzelerinden,
özellikle biyoloji ve doğa kaynakları ekonomisi konusunda kesin bir sınırla
ayrılmayan, ilgili bulundukları bilim kollarının en son gelişmeleri üzerinde önemle
duran müze özelliğini taşımaktadırlar. Bilim ve Teknoloji Müzeleri, getirdikleri sergi
anlayışıyla, bakmaktan çok yapmaya, objeleri toplamaktan çok fikirlerin iletişiminin
önemsendiği yaklaşım içindedir. Bu müzelere örnek olarak; Ankara Feza Gürsay
Bilim Merkezi, Alman Bilim Müzesi, Ontorio Bilim Merkezi verilebilir.
7. Bölge Müzeleri: Büyük bir merkezden uzakta, tamamen bölgesel ya da genel
özellikteki konularla ilgili müzelerdir. Bu müzelerde bölgeyi gezen yada bölge
hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere o yerin tüm özellikleri tam ve sistematik
olarak veriler. Bölge müzeleri, tüm müze çeşitleri ve onların ele aldığı konularla
ilgili müzelerdir (Alpagut, 2002).
8. Uzmanlık Müzeleri: Ele aldığı konuyu çeşitli bilim dalları açısından inceleyen
müzelerdir. Şarap Müzesi, Kağıt Müzesi, Kukla Müzesi, Oyuncak Müzesi, Tarım
Müzesi gibi müzeler bu tür müzelere örnek gösterilebilir.
9. Bilim Müzeleri: Bu tür müzeler diğer müze çeşitlerinden farklı olarak ilgili
bulunduğu bilim dalına, bölgeye yada konuya göre tanımlanmaz. Bu müzelerin
programında, sanattan bilime kadar giden, fakat özellikle arazi ile ilgili bilim
dallarına ait konular bulunur (Alpagut, 2002).
36
Yeni müzecilik kavramı
İlgili bilim dallarına göre sınıflamanın ardından belirtilmesi gereken bir nokta ise 20.
yüzyılla birlikte gelen yeni müzecilik anlayışıdır. Yeni müzecilik anlayışı geleneksel
müzecilik anlayışından daha zengin, ziyaretçiyi müzenin bir parçası olarak
hissettirerek eserleri tüm duyularıyla algılamasına yardımcı olabilen, ait olduğu
kültürü sadece göstermeyen aynı zamanda yaşatmayı amaçlayan bir anlayıştır.
Mevcutta var olan müze çeşitlerine ilaveten 20. yüzyılda oluşmuş ve çalışmanın bir
sonraki bölümünde daha detaylı olarak incelenecek müze türleri şunlardır;
•
Ekonomüzeler
•
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzeleri
•
Müze Kentler
•
Arkeoparklar
•
Su Altı Müzeleri
•
İnteraktif Müzeler
•
Planeteryumlar
2.1.3.3. Yönetimleri Açısından Sınıflama
•
Bağlı olduğu idari birime göre müzeler
•
Müzeler bağlı oldukları idari birimler ve yönetim şekillerine göre söyle
•
Devlet müzeleri sınıflandırılmaktadır (Madaran, 1999):
•
Yerel yönetim müzeleri
•
Üniversite müzeleri
•
Bağımsız yada özel müzeler
•
Ticari kuruluş müzeleri
•
Hitap ettikleri bölgeye ve kitleye göre müzeler
•
Hizmet ettikleri bölgeye göre müzeler:
•
Ulusal müzeler
•
Bölgesel müzeler
37
Yerel Müze
Bu tür sınıflama genellikle coğrafi alandan yola çıkarak yapılmaktadır. Ulusal
müzeler geniş konu çeşitliliği içerirken, yerel müzeler belirli uzmanlık alanlarını ele
alabilirler.
Hitap ettikleri kitleye göre müzeler:
•
Eğitici müzeler
•
Uzmanlaşmış müzeler
•
Genel toplum müzeleri olarak sınıflandırılmaktadır.
Bu sınıflamada ise müzelerin toplumla ilişkisi göz önünde bulundurulmaktadır.
Toplumun
belirli
kesimlerini
(öğrenciler,
akademisyenler,
gençler,
özel
koleksiyonerler gibi) hedef alan müzeler genelde eğitici ve uzmanlaşmış müzelerken,
geniş kitlelere hitap eden müzelerin ise genel toplum müzeleri olduğu
söylenebilmektedir (Madaran, 1999).
2.1.3.4. Sergileme Yöntemlerine Göre Müzeler:
•
Geleneksel müzeler
•
Açık hava müzeleri
•
Anıt müzeler
Bu tür sınıflama ise daha çok mekansal özelliklerle ilgidir. Örneğin koleksiyonların
özel bir mekanda toplanıp sergilenmesi geleneksel müzelere özgü iken, belirli bir
koleksiyon gerektirmeyip mekanın kendisinin değerlendirilerek sunulması anıt
müzelere özgüdür (Madran, 1999).
38
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. ÇAĞDAŞ MÜZECİLİK
3.1. Çağdaş Müzeciliğin Anlamı, Müze-Toplum ilişkisi
Müzeler, oluştuğu yıllardan bu yana, kültürel değerleri toplum yararına korumayı ve
değerlendirmeyi hedeflerken, sonraları bu amaçlar, toplumun öğrenim ve eğitiminin
arttırılması, bulunduğumuz anın, geçmişin ve giderek geleceğin açıklanması,
yorumlanması, toplumsal değişimlerin desteklenmesi ve halkın eğlenerek, öğrenerek
zamanını değerlendirmesine ve eğitimine dönüşmüştür.
Günümüzde müzecilik, çağın kendisine yüklediği eğitsel görevin farkına varmış ve
çağdaş müzecilik anlayışı toplumda giderek yaygınlık kazanmıştır. Dünyadaki bir
çok müze, toplumun her kesimini müzeye çekerek eğitmeyi hedefleyen birer yaygın
eğitim kurumu olarak çalışmalar yapmaktadır.
20. yüzyıl ortalarında müzecilikte asıl amaç, kültür ve bilimin toplumun tüm
kesimine aktarılması olarak gelişmiş, bu nedenle müzecilikte eğitim, toplamayı,
korumayı, araştırmayı, değerlendirmeyi ve sergilemeyi yönlendiren bir işlev olarak
önem kazanmıştır.
Bilgi aktarımının temel alındığı ezberci ve edilgen bir sistemden, öğrencilerin daha
yaratıcı ve etkin olduğu etkin eğitim sistemlerine geçiş, öğrencileri araştırmaya
yönlendirdi. Böylece kütüphane, laboratuar ve müzeler öğrencinin araştırması için,
bir eğitim alanı olarak önem kazandı. Bu müzelerin toplumla iç içe olması
gerekliliğini ortaya çıkararak, halka bilinçli bir şekilde yaklaşıp, halkı bilgilendirmek
nesneleri tanıtmak, müzeyi sevdirmek konusunda çeşitli yöntemler araştırmaya
yönlendirdi.
39
1970’li yıllar çağdaş müzecilik başka bir ifadeyle yaşayan müzecilik kavramının
benimsendiği önemli bir aşamayı getirir. Bugün müzeler, içinde bulundukları
toplumun kültürünü doğrudan etkileyen, eğitici işlevi kolaylaştıran, biçimlendiren,
canlı ve yaşayan kurumlardır.. Çağdaş müzeler hedeflerine ulaşmak için başlıca
yöntem olarak iletişim ve halkla ilişkileri kullanmaya yönelmişlerdir. Günümüzde
müzeler birer yaygın eğitim kurumu olarak kültür ve bilimi topluma aktarıp, halkı
eğitmeyi hedeflemişlerdir.
“Müze sadece bir bina ve koleksiyon değildir; müze eğitir, fakat bir saklama mekanı
da değildir. Müze belgeleri toplayıp sınıflar, fakat bir kütüphane ya da arşiv değildir;
müze eğitir, fakat bir okul değildir.” Günümüz müzeleri birer araştırma merkezi,
birer açık üniversite, herhangi bir ailenin tüm fertlerinin eğlenerek öğrenebileceği,
öğrenmenin bir zevk olabileceği eğitim ve kültür kurumlarıdır.
Müzeler için en doğal çevreyi, müzelere mesleki yakınlıkları olanlar ve aydın kişiler
oluşturur. Müzelerin en az ulaşabildiği grup ise, yaşam biçimi nedeniyle sadece fiziki
ihtiyaçlarını karşılama durumunda bulunan düşük gelirli ve az okumuş kişilerdir.
Çağdaş müzeciliğin amaçlarının başında, müzelerin çeşitli etkinliklerini toplumun
değişik kesimlerini dikkate alarak yapması gelir. Sürekli sergilerin yanı sıra geçici
sergiler, rehberli geziler, dia-film gösterileri, söyleşiler, seminerler ve atölye
eğitimleri gibi etkinliklerle toplumun ilgisini müzelere çekmek çağdaş müzelerin
görevlerindendir.
Çağdaş müzecilikte müzelerin yaptıkları etkinlikleri topluma duyurmak ve toplumun
ilgisini çekmek, toplumla bütünleşmenin ilk koşuludur. Müzeler, sanatçı, bilim ve
kültür adamı, sanatsever ve öğrencilerden oluşan dar çevresini aşıp etki alanını
genişletmek için bilinçli programlar yapıp, iletişim organları ile halkla ilişki kurmak
zorundadır. “Kısa informal yazılı ve sözsel duyurularla birlikte uzun ayrıntılı
40
bilgilerin, basın radyo ve televizyonda halka aktarma, halkla ilişkilerin dolaysız
yöntemleridir.
Çağdaş müzeler sergi tasarımlarını ve eğitim metotlarını belirlerken keşfederek
öğrenme yöntemine göre düzenlemeler yapmaktadırlar. Yüksek etkileşim ve
iletişime dayanan, günümüzün teknolojik olanak ve gelişmeleri sayesinde daha da
etkili duruma gelen, keşfederek öğrenme ve konstrüktif öğrenme anlayışının ne
olduğu ve nasıl ortaya çıktığı eğitim teorisinin incelenmesi ile anlaşılabilir.
1970’lerde müzelere yeni sergileme araçları olarak giren ve müzecilikte eğitim
boyutunun ön plana çıkmasını sağlayan teknolojik gelişmeler, 1990’lardan itibaren
müze mekanlarının tasarımında etkili faktörlerden biri haline gelmiştir. Sergi
mekanlarının tasarımında iletişim teknolojilerindeki gelişmelere dayalı değişimler
gerektiğini vurgulamaktadırlar.37
Tasarım ve işlev açısından müze mimarisine yenilikler getiren müzeler değişen
müzecilik anlayışına ve toplumsal yapıya da bağlı olarak, 1970 yıllarından sonra
ortaya çıkmaya başlamıştır.38 1970’li yıllardan itibaren yaşanan, müze mekanlardaki
bu değişiklik sergileme anlayışındaki değişmeden kaynaklanmaktadır. Ziyaret
sırasındaki canlılığın devamlılığını sağlayabilmek için konularına göre gruplandırılan
eserler belirli bir ritim içinde birbiri ardına düzenlenmektedir. Bunun sonucu olarak
ara hacimlerin tek tek mekansal kalitesi oluşturulmakta ve yapı içi organizasyon
düzeni belirlenmektedir.
1970 yılından sonra müze yapılarında başlayan değişme, kendisini özellikle sergi
alanının büyümesi, mimari yapı farklılaşması ve müzenin kentsel mekanlarla
bütünleşmesi konusunda gösterir.
Teknolojinin son olanaklarının hem mimarilerinde hem de sergileme yöntemlerinde
kullanıp, insanların ilgisini çeken, hem koleksiyonları ile hem de mimarileriyle
41
merak uyandıran, bilgisayarlar yardımıyla tanıtıcı ve bilgilendirici simulasyonların
yapıldığı, interaktif etkileşimle insanların kendi kendilerini eğittikleri, sergi
alanlarında sanat yapıtının ön planda olduğu depo ve bakım atölyeleri ile yapıtların
korunduğu, araştırmacılar için yapıt ve sanatçılar hakkında bilgisayar destekli geniş
bir belgelik ve kitaplığın bulunduğu, çocuklar ve gençlerin eğlenerek öğreneceği
eğitim alanlarının yer aldığı, eğitim, araştırma, ve kültür merkezlerine dönüştürüldü.
Böyle karmaşık bir mekana giren ziyaretçi, dinlenme ve beslenme alanında her türlü
ihtiyacını karşılarken, sergilerin yanı sıra konferans, gösteri ve konserlerle bütün
gününü geçirecek, sanatı ve kültürü her duyusuyla algılayıp yaşayacaktır. 1970
sonrası dönemde inşa edilen, yenilenen ve değişen ihtiyaç ve artan işlevler nedeniyle
ek binalara ihtiyaç duyan müze yapısı sayısında büyük artış olmuştur
Mimari olarak bakıldığında, müzenin içeriğinin müzenin kendisinin gerisinde
kalmasından dolayı bir ikilem oluşmuştur. Müze artık boş bir mekana yerleştirilen
eserlerin oluşturduğu bir kompozisyonun ötesinde, tasarımının temelinde, biçimlerin
özgürce ortaya çıkabileceği, kendi basına büyük bir değer durumuna gelir (Alp,
2002).
Yeni çağda değişen müzecilik anlayışını geleneksel müzecilik anlayışından farklı
kılan yönlerini iki baslık altında toplamamız mümkündür. Bunlardan ilki sergilenen
malzemedeki farklılaşma iken, ikincisi sergilenen mekanlardaki farklılaşmadır.
20. yüzyılda müzelerde sergilenen malzemeler somut objelerden çok, bu somut
objelerin somut olmayan anlamları ile ilgili hale gelmiştir. Bu yüzyılda bilgi
toplumunun ortaya çıkması, bilim ve teknolojinin insan yaşamına ve kentlere etkileri
ve yine bu yüzyılda hız kazanan küreselleşme-yerelleşme hareketlerinin getirdiği
standartlaşma anlayışları ile sergilenen objeler ait oldukları toplumun tarihini ve
kültürünü canlandırması açısından önem kazanmıştır. Malzemeler, geleneksel
müzecilik anlayışındaki gibi boş bir müze mekanında sergilenmenin yanında,
kullanılırken sergilenemeye başlanmıştır
42
20. yüzyıl müzeciliğinde halkla ilişki kurmak, müzelerin en önemli işlevlerinden biri
olarak yerini almıştır. 1950’li yıllardan sonra ise, müzenin halkın eğitimindeki yeri
önem kazanmıştır. Müze büyük kitlelere ulaşabilen bir kültür aracı olduğundan, o
büyük kitlelere kültürel bir eğitim de vermektedir. Bu durumda müze nesnelerin rast
gele toplandığı bir depo olamaz. Yapılan serginin bir amacı, hatta bir mesajı
olmalıdır. Ziyaretçi sergiyi gezdikten sonra bu amacı, mesajı algılayabilmiş ve
serginin vermek istediği kültürel iletiyi almış olmalıdır .
3.2. Çağdaş Müzecilikte Araştırma, Koruma ve İletişim
Sosyal, ekonomik ve teknolojik” gelişmelerin çok hızlı ilerlediği günümüzde
İnsanların sistemimizdeki gelişmeler teknik yeterlilikler kadar hızlı olmadığından,
eğitim ile kazandırılan bilgi, beceri ve alışkanlıklar ile gereksinme duyulan
arasındaki fark, gün geçtikçe artmaktadır (Erbay. 1992). Bu anlamda ihtiyaç duyulan
eğitimdeki bu eksikliği tamamlayıcı kurumların basında müzeler gelmektedir.
Toplumun kültürel mirasını toplum adına koruyan, tanıtan bir kurum olarak bir
anlamda kamu malı niteliğinde olan müze, halkın kültür varlığının somut belgesidir
ve bu nedenle de halkla toplumsal ve kültürel etkileşim içindedir. Bu açıdan
bakıldığında ziyaretçisi olmayan bir müze işlevini yerine getirmiş sayılmaz. Bu
nedenle müzeye ziyaretçi sağlamak müzenin asli görevleri arasında yer almalıdır.
Böylelikle toplum kültürlenirken müzelerde yasamaları için gereken maddi ve
manevi kaynağı yaratmış olurlar. Ancak müzelerin bu anlayışa erişmeleri toplumdan
topluma değişmektedir. Dolayısıyla müze-toplum ilişkisi hemen her ülkede farklı bir
gelişim göstermektedir. Müze toplum ilişkisi pek çok ülkede kurumsallaşmıştır.
Halkla ilişkiler, görsel ve işitsel tanıtımlar, eğitim programları, süreli sergiler,
sanatsal etkinlikler gibi bir takım yöntemlerle tanıtımına yönelik etkili çalışmalar
yapılarak, müzelerin toplumla bütünleştirilmesi konusunda etkin sonuçlar alınması
mümkündür.
43
Kültürün, sanatın, bilimin dili ancak eğitimin katkısıyla açıklık kazanır. Aksi
takdirde kültür, elit bir tabakanın, güçlü ya da aydın bir kesimin malı olmanın ötesine
geçemez.
Yüzyıllarca, kültür ve sanat, din adamları ve devlet yöneticilerinin himayesinde
oluşurken 17. yy.dan itibaren, burjuva sınıfının aracılığıyla, diğer kesimlere geçmiş,
toplumcu ve ulusçu tavırla bu birikimlerin halka açılması mümkün olmuştur. Ancak
Fransa’da Louvre (1793), İngiltere’de The British Museum (1753), The National
Gallery (1814), İtaya’da Uffizi (1789), ispanya’da Prado (1819), Almanya’da
Dresten Müze (1814)’lerinin halka açılışlar bu birikimleri yine de topluma mal
etmemiştir. Müzeler o yıllarda “muse”lerin, yani ilham perilerinin tapınaklarıydı.
Binaların neoklasik mimarisi halktan birisinin girmesini, görkemliliği ile bir anlamda
ürkütüp engellerken, müzeciler de kendilerini geçmişin onurlu nöbetçileri olarak
görüyor, özenle halkla olan mesafelerini koruyorlardı.
Bu gün dünyada sanat eserlerinin klasik anlayışla istiflenemeyeceği düşüncesi
müzelerin mimarisinden, isletilmesine kadar, birçok alanda yeni yönelimleri zorunlu
hale getirmiştir. Post modern mimarinin en uç örnekleri artık müze binasını bile
kendi basına bir sanat eseri kılmak üzere tasarlanmaktadır .Var olan binalar ek
binalarla büyütülüyor ya da gelişen koleksiyonun özellikleri doğrultusunda daha
fonksiyonel hale getiriliyor. Sergi salonları, eğitim bölümleri, hizmet alanları,
alışveriş mekanlarıyla toplumun zevkle vakit geçireceği merkezlere dönüştürülüyor.
Müzeler ana işlevlerinin yanı sıra, toplum-müze bütünleşmesini sağlamak için sosyal
ve eğitici içeriklerde faaliyetler yapmaktadırlar. Örneğin California’da Santa Monica
of Art, sanat etkinlikleri içinde, güncel toplumsal bir konuyu gündeme getirmek için
AIDS konulu sanat sergisi düzenlemiştir (Müze Arşivi, 1991).
44
Müzelerin, modern kentlerin kültürel merkezlere dönüşmesinde etkin rol oynadığını
biliyor olmamıza rağmen, bizler neler yapıyoruz? Toplum olarak tarihi mirasımıza
yeterli özen ve ilgiyi gösteriyor muyuz?
Türkiye topraklarında ve müzelerinde yer alan eser zenginliğine rağmen, yeterli
ziyaretçiyi çekememektedir. İstanbul’daki Topkapı Sarayı ve Arkeoloji Müzesi
konumu ve içeriği nedeniyle ziyaretçi toplayan ender müzelerimizdendir.
1993 yılında Avrupa Konseyi’nin İstanbul Arkeoloji Müzesini, eser kapasitesi ve
niteliği bakımından birincilikle ödüllendirmiş olması, bu müzemize ziyaretçi sayısını
ne yazık artırmamıştır. Yine Bodrum ve Efes Müzesi medeniyetlere beşiklik etmesi
ve turist akısının yoğun olduğu bir bölgede olması nedeniyle toplumla iletişim
kurmuş örnek müzelerimiz arasında yer almaktadır.
Müze ve birimlerine ait yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı 1997-2003 tarihleri arasında
önemli bir artış göstermemiş, hatta bir düşüş yaşanmıştır. 1999 tarihinde görülen ani
düşüş ise, yasadığımız depremle açıklanabilir (Kültür İstatistikleri, 2003). Tarihi
zenginliklerimizin hak ettiği değeri bulabilmesi için toplumsal bilinç, devlet ve
sosyal kuruluşların desteği ve müze yönetiminin, birbiriyle uyumlu bir şekilde
hareket etmesi kaçınılmaz bir gerçektir.
Müzeler için, meslekleri ya da aydın kişilikleri nedeniyle ilişki içinde olabildiği bir
kesim en doğal çevreyi oluşturur. Diğer taraftan yasam biçimi nedeniyle salt fiziki
ihtiyaçlarını karşılama durumunda bulunan düşük gelirli, az okumuş kişilerin
oluşturduğu kesim müzelerin en az ulaşabildiği gruptur. Çağdaş Müzecilikte
müzelerin yaptıkları etkinlikleri topluma duyurmak ve toplumun ilgisini çekmek,
toplumla bütünleşmesinin ilk koşuludur.
45
Etki alanını genişletmek, müzeye gelen sanatçı, bilim ve kültür adamı, sanatsever ve
öğrencilerden oluşan dar çevreyi asmak için müzeler bilinçli programlar yapıp,
iletişim organları ile halkla ilişki kurmak zorundadır.
Müzeye gelen halka yabancılık çektirmemek, onu çeşitli yöntemlerle tekrar müzeye
getirmek, çok duyarlı ve bilinçli programlarla geliştirilmiş bir halkla ilişkiler
anlayışına dayanmaktadır. Müze programları toplumun her kesimi düşünülerek
planlandığında ilişkiler artar. Müzelerin birer kültür merkezi gibi yapacakları çok
sayıda program, her kesimden izleyiciyi, süreklilik yaratacak şekilde müzelere
çekecektir.
3.3. Değişen Müze Mekanları ve Sergileme Kavramı
Türk Dil Kurumu tarafından verilen tanıma göre; alıcının görmesi, seçmesi için
dizilmiş şeylerin tümü ve bu nesnelerin serildiği yer olarak “uygun yere koyma”
anlamında mekan ve nesne ile ilişkidir.
Müzelerdeki sergilemelerin yapıt-mekan-izleyici arasındaki ilişkiler bütününde pek
çok unsuru içerdiği düşünüldüğünde; “müze tasarımlarında ilk belirleyici olan,
mekan ve işlev ilişkisini daha da genişleterek, buna nesne-nesne, mekan-nesne ve
insan-nesne ilişkilerinin dahil edilmesidir. “Sergileme mekanının tüm tasarımı
nesneleri görünür kılmak üzere düzenlendiğine göre; sergi mekanı tasarımı; “bir
yandan nesnenin anlattığının okunurluğunu ve etkisini artırmak, öte yandan nesnenin
buradaki çekiciliğini, onu mekandan soyutlayarak vurgulamak açısından bunu
başarabilmek zorundadır.”
Sergi mekanları ziyaretçi için, bilgilenme ve estetik haz alma işlevlerini içinde
barındırdığından “müzeler aslında içinde sergilenen nesneler ve bu nesnelerin
anlattıkları öyküler için olduğu kadar, sergileme ediniminin kendisi, sergilemenin
büyüsü için ziyaret edilirler.” “İzleyicinin dikkatini çeken, izleyicinin dikkatini tutan,
46
verdiği mesajı ya da yorumu iletebilen bir sergi” oluşturmak için etkili bir sergi
düzenlemesinden yararlanmak gerekir.
Müzelerdeki
sergilemelerde
birbirinden
farklı
isimler
ile
gruplandırmalar
yapılmasına karşın, bu sergileme çeşitleri içerik açısından birbirlerine benzer.
Belcher’ e göre; müzelerde 3 çeşit sergileme yöntemi uygulanır.10
-Hissi Sergileme: İzleyicilerin duyguları üzerinde etki yaratmak amacıyla
düzenlenir.
-Öğretici Sergileme: Estetik etkilemeden çok bilgi verme amaçlı sergilerdir.
-Eğlendirici Sergileme: Görsel-işitsel araçların kullanıldığı eğitim temelli
sergilerdir.”
Dean’e göre ise; sergileme yöntemleri nesneye ve temaya dayalı olarak ikiye ayrılır.
“-Nesneye Dayalı Sergileme: Nesnenin estetik özelliklerine bağlı kalarak yapılır.
Eğitici bilgiler limitli olarak kullanılır.
-Temaya Dayalı Sergileme: Nesneden çok verilmek istenen mesaja odaklı sergileme
yöntemidir, mesajı izleyiciye iletmek esas alınır.”
Bunların dışında “amacına göre sergileme, nesnelerin birbirleriyle olan ilişkilerine
göre sergileme, tasarıma göre sergileme” sınıflandırmanın bir başka çeşidi olarak ele
alınabilir.
10
H. Nalçaoğlu, “Modern Toplumda Sergileme Felsefesi ve Müzeler”, Müze Eğitimi Seminerleri 1,
(Ed.Bekir Onur), Akdeniz Bölgesi Müzeleri, Suna-İnan Kıraç Vakfı Yayınları, İstanbul, 2002,
s.46.
47
Müzelerin günlük yaşamın değişen ve gelişen temposuna ayak uydurmak için değişik
konuları değişik açılardan ele aldıkları da bir gerçektir
Günümüz modern müzeciliğinde müzeler çağın modern iletişim araçlarına
yönelmekte, sahip oldukları koleksiyonları, özel sergileri ve tanıtımlarını modern
iletişim araçlarıyla ziyaretçilere sunmaktadırlar.
Bu anlamda modern müze, Eraslan’ın dediği gibi, ziyaretçi bekleyen ya da çeken
değil (1998, 33), sahip olduklarını modern iletişim teknikleriyle insanların ayağına
götüren “mobil müzecilik” anlayışına yönelmektedir.
Modern müzecilikte müzeler etkinliklerini toplumun değişik kesimlerini dikkate
alarak yapmaktadırlar. Sürekli sergilerin yanı sıra geçici sergiler, rehberli geziler,
dia-film gösterileri, söyleşiler, seminerler ve atölye eğitimleri, modern müze
etkinliklerinin başında gelmektedir. Böylece müze içerisinde eğitim gerçekleşirken,
diğer yandan müzeye gelmeyi düşünmeyen halk kesiminin ayağına bu tür
etkinliklerle gidilmektedir.
3.4. Müzelerde İletişim Amacıyla Sergileme Yöntemlerinin Sanal Teknolojilerle
Desteklenmesi ve Teknoloji Kullanımı.
20. yüzyıl müzeciliğinin sergileme mekanları açısından geleneksel müzecilik
anlayışından ayrıldığı nokta, müzelerin artık mekansal sınırları aşmış olmasıdır.
Müzelerin sahip oldukları mekansal birimlerde sadece müze işlevi değil, karma
kullanımlarla çeşitli işlevler gerçekleştirilir hale gelmiştir.
Müzeler modern müzecilik anlayışı ile ziyaretçilerine yeme, içme, dinlenme gibi
ihtiyaçlarını giderecek mekanları da sunmakta, ayrıca müze komplekslerindeki
gösteri ve konser alanları, konferans salonları, kütüphaneler gibi birimlerin karma
48
kullanımları ile ziyaretçilere eğlence ve kültürel gelişim konularında da katkı
sağlanmaktadırlar
Sadece bir sergileme ve koruma mekanı olarak görülmeyen müzeler, sahip oldukları
diğer işlevler ile bir rekreasyon alanı, bir eğlence merkezi veya eğitim birimi olarak
da görev yapmaya başlamışlardır. Kimi müzeler, bu sayılan işlevleri tek bir yapıda
toplarken kimileri ise büyük karma kullanımların içerisindeki işlevlerden birisi
durumunda hizmet vermektedirler.
Müzelerin koruma–eğitim–sergileme amaçlarının daha fazla gündeme gelmesi ile
farklı kentsel dokular, doğal oluşumlar, yerel simgeler de birer “müze” mekanı
olarak görülmeye başlanmıştır. Müzelerin bir rekreasyon ve eğlence mekanı olarak
görülmesi insanların bu mekanlara ilgisinin artmasına neden olmuştur. İnsanlarda
artan ilgi, merak ve boş zamanın yanında dünya üzerinde artan turizm aktiviteleri,
gelişen iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de yardımı da müzelerin tek bir yapı ve tek
bir işlevden çıkmasına yardımcı olmuştur.
Yine 20. yüzyılda gündeme gelen “sürdürülebilirlik” kavramı ile kentsel alanlarda
‘kullanırken koruma’ bilinci gelişmiştir. Belirli bir tarihi ve kültürel zenginliğe sahip
olan alanların değerleri artmış, artan değer, alanların daha fazla kişi tarafından merak
edilerek ziyaretine sebep olmuştur. Kente gelen ziyaretçiler kent parçalarını bir müze
gibi gezip görmeye, bundan fayda sağlamaya başlamışlardır.
Çağdaş müzecilik anlayışının amaçlarının basında müzelerin çeşitli etkinliklerini
toplumun değişik kesimlerini dikkate alarak yapması gelmektedir. Özellikle sürekli
sergilerin yanı sıra geçici sergiler, rehberli geziler, dia-film gösterileri, söyleşiler,
seminerler ve atölye eğitimleri de çağdaş müze etkinliklerinin basında gelmektedir.
Başka bir deyişle, müze içerisindeki eğitim gerçekleşirken, diğer yandan müzeye
gelmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen halk kesiminin ayağına etkinliklerle
49
gidilecektir. Bunların yanında halk, çeşitli etkinliklerle müzelere çekilmeye
çalışılacaktır (Yücel, 1999).
Bu amaçlarla 20. yüzyıl sonlarına doğru müzelerin eğitim ve eğlence konularındaki
işlevleri daha fazla ön plana çıkmıştır. İnsanlar bu ortamlarda kendi kendilerinin
bireysel eğitimleri için elverişli imkanlar bulmuşlardır.
Müzeler, sadece konularında uzman entelektüel kişilerin yanı sıra, her yaştan ve
seviyeden insanların ziyaret ettiği mekanlar haline gelmiştir.
20. yüzyılda gelişen anlayışlardan biri de müzelerin teşhir sistemlerinde beş duyuya
hitap eden yaklaşımlardır. Bunlar içinde işitsel, görsel ve koku dışında dokunma
duyusu da ele alınmıştır. Çağdaş müzelerde oluşturulan ayrı bölümlerde, gelen
ziyaretçiler orijinal eserlerin kopyalarına dokunabilmektedirler (Alpözen, 2001).
Bu konuda kentsel ve doğal mekana da etki eden en önemli gelişmelerden birisi taklit
mağaralar olmuştur. Bu dönemde arkeolojik ve doğal açıdan risk altında bulunan
mağaraların taklitleri yapılarak, ziyarete açılırken, asılları koruma altına alınmıştır.
20. yüzyılda bilgi çağının getirdiği iletişim, ulaşım ve haberleşme teknolojilerindeki
gelişmeler, müzelerin mekanla olan ilgisinde farklılaşma yaratmıştır. Bunun en
hissedilir örneği bilgisayar teknolojisinin yarattığı olanaklarla oluşan interaktif
müzeciliktir. Bunun yanında su altı müzeleri ve taklit mağaralar da klasik müzecilik
anlayışından farklı biçimde mekanda konumlanan müze tipleri olarak ortaya
çıkmıştır.
3.4.1. İnteraktif Müzecilik
Teknolojideki bu hızlı değişim gündelik yaşamı etkilediği gibi algı psikolojisini ve
bununla beraber mekan algısı kavramını da oldukça değiştirmektedir. Mimaride bu
50
değişimler mekan içindeki harekete bağlı olarak değişen mekan algısında da yeni
teknikler oluşturmaya neden olmuştur. Bu değişimle beraber sergi, müze, galeri
ortamları sanal ortamlara taşınmıştır. Fiziksel olarak değişim olmaksızın gezilebilen
mekanlar, mimariye başka bir deneyim kazandırmıştır.
Bunun da ötesinde sanal mekan oluşturma kavramı da gelişmiş teknolojinin sunduğu
daha üstün bir tekniktir. Sanal mekan kavramını Özen yazısında, yaşam ortamının
çevresi ile birlikte simule edilmiş durumu olarak açıklamaktadır. Bu deneyim, kişiye
farklı malzeme ve tekniklerle (örnek; konum algılayıcı eldiven) farklı mekan algısı
sunmakta, özellikle büyük şehirlerde paha biçilemez değerimiz olan vaktimizi en az
seviyede harcayarak bir çok işimizi halletmemize yardımcı olmaktadır.
20. yüzyıl öncesi dönemlerde koleksiyonların sergilendiği ve ziyaretçilerin bu
koleksiyonları görmeye geldikleri müzeler, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
ziyaretçilere ulaşmayı ve onları ziyaret etmeleri için cezbetmeyi amaçlar hale
gelmişlerdir.
Teknolojik gelişimle birlikte öncelikle mimarileri ile ziyaretçilerin dikkatlerini
çekmeyi başaran müzeler, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle de kendilerini
tanıtıcı faaliyetlerle ya da ziyaretçilere yönelik eğitici simülasyonlarla, internet
üzerinden tanıtıcı ve sergilemeye yönelik programlar uygulamaya ve ziyaretçilerin
kendilerine daha kolay ulaşmalarını sağlamaya çalışmışlardır.
Fiziki ihtiyaçlar dışındaki tüm özellikleriyle koruma, araştırma, saklama, sergileme
ve yan etkinlikleriyle işlev olarak diğer müzelerden pek de farklılık göstermeyen bu
koleksiyonsuz sanal müzelere evden bilgisayar bağlantısıyla ulaşılabileceği gibi,
CDROM ve video kayıtlarıyla da gelişimlerini izlemek mümkün hale gelmiştir
(Madran,1999).
51
Sanal müzenin ilk örneği Jeffry Shaw’un 1990’da gerçekleştirdiği "virtual museum"
projesinde görülmektedir. Bu projedeki sanal müze sergi obje ve odalarının
bilgisayarda üç boyutlu olarak temsil edildiği bir müzedir. Bu ortamın
denetimlenmesi için kullandığı elemanlar, dairesel, dönebilen bir platform, üzerinde
geniş bir video projeksiyon monitörü, bir bilgisayar ve izleyici için bir koltuktan
ibarettir. Bu koltuğa oturan izleyici sanal müze içindeki hareketlerini interaktif olarak
kontrol edebilmektedir (Öncen, 2002)
Bu konudaki diğer bir örnek SÖM yani Sınırlar Ötesi Müze’dir. Sınırlar Ötesi Müze
(SÖM) uluslar arası bir kuruluş (sivil toplum örgütü) olup, 1995’de Viyana’da
yayımcılık ve halkla ilişkiler alanında faaliyet gösteren bir grup uzman tarafından
kurulmuştur. SÖM yeni bir sergi anlayışına dayanan uluslararası bir sergi
programıdır. Sanat eserlerini yerlerinden kaldırmaksızın sergiler düzenleme
ilkesinden esinlenen SÖM, modern teknolojiyi kullanarak müzeciliğe yeni bir boyut
getirmektedir. Ziyaretçi müze deneyiminde yalnızca teshirdeki eserleri izlemekle
kalmamakta, aynı zamanda çeşitli yerlere tematik ziyaretlerin yanı sıra bu müzeden
hareketle diğer müzeler, ilgili ören yerleri ve anıtlara da ulaşabilmektedir.
SÖM ile sanat eserleri sergilenmek üzere herhangi bir yere ya da sergi salonuna
götürülmemekte, kendi özgün yerlerinde sergilenmektedirler. Böylece sadece küçük
eserler değil, anıtsal eserler, arkeolojik alanlar ve hatta doğa örtüsü bile
sergilenebilmektedir (http://www.museumwnf.org, 2006 Erişim Tarihi: 10 Eylül
2012).
Modern teknolojiyi kullanarak bir müzeyi, uluslararası ve sınırlar ötesi bir müzeye
giriş kapısı haline getiren SÖM Sanal Müzesi Sergi Güzergahlarına uluslar arası
boyut kazandırmaktadır. Bir bilgisayar programı yardımıyla, bir müzedeki eserler
başka müzelerdeki eserlerin yanı sıra başka ülkelerdeki ören yerleri ve anıtlarla
ilintilendirilmekte ve eserler asıl yerlerinde olduğu gibi gösterilebilmektedir. Sanal
Müze,
çeşitli sanatsal olguların uluslararası
yayılımını ve
keşfedilmesini
sağlamaktadır. Farklı bakış açılarını dikkate alan kıyaslamalı bir tarih yaklaşımı
52
geliştirmekte ve ziyaretçinin sanat ve mimariyi tarihsel olayların maddi tanıkları
olarak algılamaya yöneltmektedir. Gelecekte katılımcıların daha da artmasıyla
müzelere kurulacak bilgisayar terminalleri üzerinden Sanal Müze’ye ulaşılabilecek
ve sanal uzantı, ziyaret edilen serginin doğal bir uzantısı haline dönüşecektir. Mayıs
2007’den itibaren Sanal Müzenin, ziyaretçiler için çok daha geniş bir bilgi kaynağı
olacağı gibi sanal bir dükkan ve Sınırlar Ötesi Müze için çalışanlar için bir de sanal
ofise de sahip olması planlanmaktadır (www.museumwnf.org, 2006 Erişim Tarihi:
10 Eylül 2012).
3.5. Türkiye Çağdaş Müzeciliğin Neresinde ?
Türkiye’de devlet, öncelikli olarak müzelerin korunmasından sorumludur. Bu görevi
Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla üstlenir. 1991 yılı verilerine göre, 153 olan
resmi ve özel kuruluşlara bağlı müzelerin sayısı günümüzde büyük artış göstermiştir.
Bu müzelerin arasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Topkapı Sarayı, Ayasofya
Müzesi, Türk İslam Eseleri Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi
ülkemizin en çok ziyaretçi çeken müzeleri bulunur. Devlet, Kültür ve Turizm
Bakanlığı aracılığıyla ile yurt içinde korunması gereken tüm eski eserleri, yurt
dışında da ülkemizle ilgili tüm eser ve belgeleri satın alma, değiş–tokuş ve bağış
yoluyla toplar, korur ve yararlandırmaya sunulması için gerekli ortamı hazırlar.
Devlet, resmi ve özel çalışmalar yaparak bunları yayınlar.
Müzeciliğimizin gelişmesi sağlama görevi de devletindir. Satın alınmayan eserlerin
de yönetmelik esaslarına göre kayıt yapılarak, bakımları kontrol edilerek sahiplerinin
mülkiyetine bırakılır. Devlete bağlı müzeler dışında, özel müzeler de vardır. Bunlar
çeşitli bakanlıklar, üniversite, askeriye, belediye ve vakıflara bağlı müzelerdir.
Ülkemizde çok az müze çağdaş müzeciliğin gerektirdiği yan işlevlere sahiptir. Halka
hitap eden, araştırmacılara hitap eden ve çocuklar için yapılmış kitaplıklar, konferans
salonları, slayt gösterimleri için toplantı odaları ve kefelerle çok az müzede
53
karsılaşırız ki, bu müzeler genellikle özel müzelerdir. Bunda bahsettiğimiz kaynak
sorunun da büyük payı vardır. Bir çoğu 1950 senesi öncesinde kurulmuş müzelerimiz
daha kuruldukları zaman eksikliklerle doğmuştur. O zamanlarda göze çarpmayan,
kütüphane, konferans salonu gibi eksiklikler, günümüzde müzelerin olmazsa olmaz
parçaları haline gelmiştir. Bu eksiklikleri gidermek için Kültür ve Turizm Bakanlığı
son yıllarda önemli adımlar atmıştır.
Temel gereksinimlerinde eksiklikler olan müzelerimizin sorunları görüldüğü gibi
daha yapı aşamasında başlıyor. Seneler boyunca ülkemizde müzeler eski yapılar
kullanılarak açılmıştır. Oysa medrese, han gibi tarihi eserler zaten korunması ve
onarılması zor yapılardır. 1950’lerden önce ise ülkemizde restorasyon anlayışının ne
kadar gelişmiş olduğu tartışma konusudur. Aslında günümüzde de restorasyon,
mimarlığımızın en tartışmalı konularındandır. Özellikle 1990 senesinden sonra tarihi
eserlerin korunması bilinci artıktan sonra, tarihi yapıları onarmak ülkemizde hobi
haline geldi. Ancak yapılan restorasyon ve onarım çalışmalarının çoğu, halk arasında
olmasa da uzmanlar arasında tartışmalara neden olmaktadır.
Eski bir binanın daha önce kullanıldığı işlev dışında bir nedenle kullanılması için o
binada çeşitli değişiklikler yapmak gerekmektedir.. Bu değişikliklerin ne kadar doğru
olduğu, binaya zarar verecek ya da binanın mekân hissini tamamıyla bozup
bozmayacağı önemli bir sorundur. Bunların ötesinde çoğu restorasyon çalışması
yanlış malzeme kullanımından dolayı eski binanın çok daha fazla zarar görmesiyle
sonuçlanmıştır.
Her müze, koleksiyonu farklı olduğu için farklı bir yapıya ihtiyaç duyar.
Koleksiyonu iyi yansıtacak bir yapı tasarlamak, bu yapıda kütüphane, konferans
salonu gibi ek ihtiyaçları karşılamak zaten zor bir istir. Var olan bir yapıyı elinizdeki
koleksiyona uygun olarak düzenlemek ise daha zordur. Koleksiyon, o yapıda
sergilenmeye uygun olmayabilir.
54
Ayrıca çoğu tarihi yapı, daha önce bahsettiğimiz yan işlevleri kapsayacak kadar
büyük değildir. Bazı müzeler, müzenin idare ofislerini bile karşılayacak fazladan
alana sahip değildir. Bütün bu dezavantajlara karsın ülkemizde ısrarla bu tarihi
yapılar
kullanılmış
ve
daha
başlangıçtan
eksiklerle
kurulmuş
müzeler
oluşturulmuştur.
Az ödenek verilen müzelere bir de eski yapıyı tamir etmek, korumak gibi ek görevler
yüklenmiştir. Bu tür müzelerde müdürlük yapan çoğu yönetici, eğer önceden seçme
şansları olsaydı bulundukları yapıyı değil başka bir yapıyı müze olarak kullanmayı
tercih edeceklerini belirtmişlerdir.
Ankara’nın turizm alt yapısının geliştirilmesi, turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi,
ulusal ve uluslararası alanda erişilebilir ve rekabet edebilir bir turizm kenti haline
gelmesini amaçlayan ve bu amaca hizmet edecek etkin tanıtım çalışmaları, hizmet
kalitesinin yükseltilmesine ve turizm faaliyetlerinin dört mevsime yayılmasına
yönelik program çerçevesinde, Ankara Kalkınma Ajansı tarafından başarılı projelere
“Turizm Potansiyelinin Harekete Geçirilmesi Mali Destek Programı kapsamında”
destek verilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez
Müdürlüğü (DÖSİMM) tarafından hazırlanan “Ankara’daki Müzelerde İnteraktif
Uygulamalar” başlıklı proje Ankara Kalkınma Ajansının Mali Destek Programı
kapsamında sıralamada ikinci olarak en başarılı projeler arasında yer almıştır.
Ankara’daki Müzelerde İnteraktif Uygulamalar” başlıklı projenin amacı Ankara’daki
turizm altyapısının geliştirilmesine katkıda bulunmak, turizm faaliyetlerinin
çeşitlendirilmesini sağlamak ve Ankara’nın ulusal ve uluslararası alanda erişilebilir
ve rekabet edebilir bir turizm kenti haline gelmesine yardımcı olmaktır.
Bu bağlamda Ankara’da kent ve kır, doğa, kültür ve inanç turizminin farklı
boyutlarıyla ele alınarak yenilikçi uygulamaların geliştirilmesi ve etkili tanıtım
çalışmalarının yapılması, hizmet kalitesinin iyileştirilmesi ve turizm faaliyetlerinin
55
dört mevsime yayılmasını hedefleyen projenin toplam bütçesi 456.351 TL ve Ankara
Kalkınma Ajansı’ndan alınacak hibe miktarı ise 331.904,08 TL’dir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü tarafından
yürütülecek olan proje ile Ankara’da bulunan dört müzeye (Gordion Müzesi,
Etnoğrafya Müzesi, Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Cumhuriyet Müzesi) interaktif
uygulamaların yerleştirilmesi planlanmakta olup proje Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğü ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) ile ortaklaşa
yürütecektir.
Ayrıca, bu sistemin ve benzer sistemlerin müzelerdeki varlığının müzelerin kullanımı
üzerindeki etkisi analiz edilerek bu analiz sonucunda müzelerin etkinliğinin
arttırılmasına yönelik öneriler geliştirilecektir.
3.6. Türkiye’de Yeni Müzeler Ve Müzeciliğin Değişen Yüzü ve Sanal Teknoloji
Uygulamalarından Örnekler
Müze, bir milletin belleğidir. Müze’de; yasayan, toplumsal hayat içinde kendini var
edebilen, hala kullanılan, ihtiyaç duyulan nesneler değil, “müzelik” olarak
tanımlanan nesneler yer almaktadır. Bu, müzenin en önemli yönüdür.
Diğer yönden, müzenin yasayan bir kurum olması gerekmektedir. Günümüzde
müzenin, bir çeşit mezarlık olmadığı düşüncesi ön plandadır. Çünkü müze, hala
kullanılmasa da, başka bir açıdan hala kullanılan nesneleri kapsamaktadır. Bu şekilde
nesneler artık sergilenmek yoluyla toplumsal yasamda varlığını sürdürmeye devam
etmektedir.
Sanat eserleri için de, durum çok farklı değildir. Sanat eserinin müzede sergilenmesi,
sanat yapıtını da başkalaştırmaktadır. Müzede durmanın, statüsü farklıdır. Bu sayede
sanat eseri farklı bir ilişkiler ağına dâhil olmaktadır.
56
Günümüzde müzelerin temel sorunsallarından biri, müze nesnesinin bu başkalaşma
içinde, toplumsal yaşantıda yabancılaşmasının önüne geçmektir. Müzeciliğin değişen
yüzü, buradan değişmeye başlamış gibi görünmektedir.
3.6.1. İnteraktif Sistemler ve Uygulama Örnekleri
İnteraktif Müzecilikte kullanılan teknikler teknoloji ilerledikçe gelişmekte olup, söz
konusu sistemlerden günümüz müzeciliğinde kullanılanları aşağıda sıralanmıştır: 11
•
İnteraktif Yüzey Sistemi
•
E-Katalog
•
3D Hologram
•
Sanal Asistan
•
Şeffaf LCD Vitrin Uygulaması
•
Şeffaf Projeksiyon Filmi
•
Sanal Objeler
•
Arıtılmış Gerçeklik
•
Video Mapping
•
İnteraktif Yüzey Sistemi :
İnteraktif duvar sistemleri, insan hareketlerinin duvar üzerine yansıtılan görüntü ile
etkileşime geçmesi olarak tanımlanır. Bunu herhangi bir duvarın dokunmatik bir
ekrana çevrilmesi olarak tanımlayabiliriz.
11
http://www.dijitalakrobat.com/
57
Herhangi bir duvara projeksiyon ile yansıttığınız sabit bir görüntüyü, sensör ve
yazılım ile harekete duyarlı bir hale çevirebilirsiniz. İsterseniz projeksiyon yerine bir
Lcd ekran kullanarak ta aynı sonuca ulaşabilirsiniz. Bu teknoloji ile Lcd ekranınıza
dokunmatik özellik kazandırabiliriz12
Sistem içerisinden geçen kişilerin en ufak hareketleriyle zemin üzerinde çeşitli
değişimlere neden olduklarını fark etmeleri, kişilerde daha farklı motif, hareket ve
aksiyon yaratma merakı uyandırır. Zemin üzerinde yürüyen kişilerin hareketleriyle
meydana getirdikleri bu değişimler, yoldan geçen herhangi bir kişinin de dikkatini
çekerek, sistemi deneme isteği uyandırır (Resim 3.1).
Görsel sürpriz efektler, sistem üzerinde hareket eden kişiyi, bu sahne içerisine dahil
ederek, kişinin her adımıyla hareket eder ve farklı bir görsel animasyon yaratır.
İnteraktif görüntü sistemi, zemin üzerindeki kişinin her hareketiyle sistem içerisinde
yer alan gizli mesajları harekete geçirir ve açığa çıkartır. Böylece, kişi reklam
mesajını ve animasyonunu etkileyerek, aksiyonun bir parçası haline gelir. Sistemde
yapılan özel programlama, zemin üzerinde meydana gelebilecek en ufak hareketle
direkt ilişkili olarak, aynı anda yaşanan değişiklikler oluşturur.
İnteraktif görüntü sistemi, kesintisiz sunulan bir açık platformdur. Teslim edilen
sistem içerisinde yer alan örnek çalışmaların yanı sıra, firmaların kendi konuları,
logo ve grafik çalışmaları da, mevcut kategorilere uyduğu sürece, sisteme rahatlıkla
uyarlanabilir.
Yine
müşterinin
isteğine
göre,
sistemde
yeni
efektler
de
programlanabilir
Aynı anda farklı noktalardaki temasların ekran üzerinde algılanmasıdır. İnteraktif
Yüzey Sistemi teknolojisi günümüzün ve geleceğin insan bilgisayar etkileşiminin
yeni bakış açısıdır.
12
http://esdorlion.com/index.php/interaktif-duvar-nedir/
58
Temel bilgisayarlardan farklı olarak klavye ve fare gibi girdi cihazlarına gereksinim
duyulmadan kullanıcının işlemlerini sadece dokunarak ve interaktif olarak
gerçekleştirmesidir. Dokunma ile gerçekleştirilen bir işlem insan ara yüz aygıtları
(klavye, fare) ile yapılan işlemlerden ortalama %300 daha hızlı gerçekleşmektedir.
Resim 3.1: İnteraktif Yüzey Sistemi
Bu sayede İnteraktif Yüzey Sistemi teknolojisi tüm bilgisayar kullanım alanlarında
kendisine yer bulacaktır. İnteraktif Yüzey Sistemi klasik anlamda bilinen bir
bilgisayar bir kullanıcı mantığı yerine, dokunmaya duyarlı çok kullanıcılı sistem
fikrini parmaklarımızın ucuna getirir. Çoklu dokunma (Multi Touch) sistemi , kısa
zamanda çağın en büyük teknolojisi olmaya adaydır ve yakın gelecekte tüm dünyada
kabul görecektir.
İnteraktif yüzey sistemi çalışma sistemi ;
Resim 3.2: Projeksiyon Yüzeyi ve Projeksiyon Mesafesi
59
Resim 3.3: Projeksiyon Kombinasyonları
Resim 3.5: Hareketin Algılanması
Resim 3.4: Projeksiyon Alanı
Resim 3.6: İnteraktivitenin Başlaması
E-Katalog:
Dijital Akrobat E-Kitap sistemi kolay ve kullanışlı bir uygulamadır. E-Kitap
uygulamasında dijital görüntü üzerinde sayfaları değiştirmek için sadece elinizi
hareket ettirmeniz yeterlidir. Ürün katalogları, dergiler, tanıtım sayfaları, hareketli
videolar gibi dijital ortamda bulunan her türlü görseli E-Kitap uygulaması ile
sergilemek mümkündür. Sistem iki şekilde çalışabilir. Projeksiyon görüntüsü ile
hazırlanmış olan bir stant üzerinde veya herhangi bir Lcd ekran ile birlikte
kullanılabilir.13
13
http://www.digitalacrobat.com/interaktif2.htm
60
Ziyaretçinin dokunmadan sayfalarını çevirebildiği 1.5x1 metre boyutlarında dev bir
kitap, yazılı metinleri eğlenceli bir yoldan sunmayı hedeflemektedir. Müze tarihçesi
ve yapılan kazıların anlatıldığı dijital kitapta, sayfalardaki resimler canlanıyor ve
bilgiler animasyon ve video görüntüleri eşliğinde veriliyor.14
3D Hologram :
Dijital Akrobat 3D Hologram Vitrin modern bir tasarım ile görüntü yansıtma
teknolojilerini birleştiren tam entegreli 3D holografik bir platformdur. Tamamen
ürün odaklı çalışır ve daha önce hiç görülmemiş reklam ve sunum olanağı sağlar.15
Özellikleri:
3D animasyon ile gerçek görüntü algılamanızı sağlar.
Açıkça parlak ve net bir şekilde görüntü verir.
Her açıdan görülebilen holografik görüntüler yaratan bir sistemdir. Bu sistemin
içerisinde logo veya istenecek herhangi bir 3D animasyonun hareketli olarak
gösterilebilmesi mümkündür. Ayrıca sistemin alt kısmı istenilen şekilde giydirilerek
reklam mecrası olarak da kullanılabilir
Sanal Asistan :
Tam insan silüeti şeklinde dekupe edilebilen özel bir sistemdir. Bu sistem ile sanal
bir host-hostes karakter yaratmak ve ziyaretçilere hoş bir karşılamada bulunmak,
bilgilendirmek ve bununla beraber akılda kalıcı bir etki yaratmak mümkündür.16
Örneğin bu sistem sayesinde ünlü bir kişinin sanal halini yaparak ziyaretçilerinizi
şaşkına çevirebilirsiniz.
14
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/eti-eskisehir-arkeoloji-muzesi/
15
http://www.projectistanbul.com/VideoMapping.php
16
http://www.polyvision.com.tr/index_tr.ht
61
Şeffaf LCD Vitrin Uygulaması :
İnteraktif Vitrin, eşsiz görüntü kalitesi ve mükemmel renk üretimi sağlayan
projeksiyon ekranı teknolojisi, tüm metin ve video reklam uygulamaları için sihirli
interaktif bir vitrin oluşturmaya yarayan özel dizaynlardır.
İnteraktif vitrinler hedef kitleye heyecan veren etkiler bırakır. Kullanıcılara merak
uyandırıcı ve ekran ile etkileşime teşvik eden izlenimler bırakır. Ziyaretçilerin
ilgisini cezbeder. 24 saat potansiyel müşteriler ile interaktif etkileşim imkanı sunar.
Güneş ışığı altında bile okunabilir ekran oluşturabilme olanağı verir. 17
Bu sistemin avantajları ise aşağıdaki gibidir ;
•
Farklı saydamlıklara sahip ekranlar oluşturulabilirsiniz.
•
Kalıcı veya tekrar kullanılabilir kolay kurulum imkanı sağlar.
•
İstikrarlı yazılım ve esnek içerik hazırlama fırsatı oluşturur.
•
Cam veya akrilik benzeri tüm vitrin alanlarına uygulanabilir.
•
Farklı ihtiyaçlara göre tasarlanmış çeşitli boyutlara sahip ürün yelpazesi
sunar.
•
Yüksek çözünürlük ve mükemmel görüntü kalitesi elde edilebilir.
•
Emsal ürünlere göre düşük maliyetlidir.
Şeffaf Projeksiyon Filmi :
Projeksiyon filmi ile cam yüzeylerde görüntüyü tutarak yüksek renk ve görüntü
kalitesinde projeksiyonların görüntü vermesini sağlar. Bu görüntülerin en büyük
özelliği şeffaf bir alanda görüntü alınabiliyor olması. Dijital Akrobat Şeffaf Film
uygulaması alışveriş alanlarında reklam ve tanıtım yapabilmeyi daha cazip hale
getirir.
17
http://www.avart.com.tr/medya/interaktifvitrin.aspx
62
Sanal Objeler :
Sanal objenin her açıdan incelenebilmesi ve üzerindeki bilgilerin dokunarak
rahatlıkla incelenebilmesi amacıyla objenin 3 boyutlu tarayıcı yardımı ile taranarak
dijital ortama geçirilmesi ve aynı şekilde objeye dokulama çalışması yapılarak bilgi
noktaları, 3 boyutlu bilgi sisteminde yerine yerleştirilmektedir.
Uygun vurgu ışıkları ile ziyaretçinin bilgilendirme olan yere dikkat çekilmesi
sağlanarak, obje üzerinde bulunabilecek tasvirlerin her biri hakkında açıklama
yaparak ziyaretçilerin bilgi edinmesi sağlanır. 18
Arıtılmış Gerçeklik :
Bulunduğumuz ortamdaki gerçek görüntü üzerine, gerçek zamanlı olarak 3 boyutlu
model, animasyon, film, ses, gibi nesneler ekleyip, daha zenginleştirilmiş bir ortam
sağlayan teknoloji olarak tanımlanabilir. Arıtılmış gerçeklik sayesinde etkileşim
içinde olmak istediğimiz herhangi bir şeyi, örneğin akıllı telefonlarda, ya da
bilgisayarımızdaki bir kamera aracılığıyla, ya da bir perdede gerçek dünyada
pozisyonlandırabilir ve işlevsel hale getirebiliriz. Yaratılan görüntü neredeyse gerçek
dünyanın içindeymiş gibi gösterilebilir. 19
Video Mapping :
Dev bir zemine veya binaya görüntü gönderilmesini esas almamakla beraber
çalışmaların etkileyiciliği, yapılan prodüksiyonlara bağlıdır. Bina yüzeylerinin belli
bir mimariye bağlı olmasından dolayı pencere, kabartma veya kolon gibi öğelerin
yapılan çalışmada bir bütünlük vermesi şarttır. Işık gösterisi ile Video Mapping'in
birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Kullanılan dev projeksiyonlar ışık oyunları
yapmak yerine, bina üzerine Video Mapping yazılımı kullanılarak, binanın hareket
18
19
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/
http://www.arox.net/augmented_reality.htm
63
etmesi (binanın yıkılması vb.) ve binanın tüm mimarisi kullanılarak insanları
etkilemesi önemlidir (Resim 3.7). Aksi halde renkli spot ışık veya bir film
projeksiyon ile yansıtılarak ta bir bina da gösterim yapılabilir.20
Resim 3.7: Video Mapping
3.7. Türkiye’de İnteraktif Uygulama Sistemlerine İlişkin Örnekler
Kültürel mirasımızın geleceğe aktarıldığı müzelerimizdeki interaktif uygulamalardan
bazıları aşağıdaki gibidir;
3.7.1. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi
Zeugma antik kentinin ortaya çıkmasından sonra Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin
eserlerin tamamının teşhiri için yeterli gelmemesi üzerine, 2008 yılında Gaziantep
Zeugma Mozaik Müzesi ve Kültür Merkezi adı ile tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan
eski Tekel Binası yerine modern bir bina yapılarak, Zeugma Mozaiklerinin burada
teşhir edilmesi planlanmıştır (Resim 3. 8).
20
http://videomapping.tumblr.com/
64
Resim 3.8: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Genel Görünüm.
Binanın tamamlanması ile birlikte 2010 yılı sonu itibariyle teşhir tanzim çalışmasına
başlanılmış ve 36.000 m² alanda inşaat çalışması yapılarak 25.200 m² kapalı alan
meydana getirilmiştir.
6800 m² lik bir alanda Zeugma Antik Kentinden çıkan muhteşem mozaikler yanında
Gaziantep Bölgesine ait olup Gaziantep Müze Müdürlüğünce yapılan kazılarda
ortaya çıkartılan 2400 m² mozaik restorasyon ve konservasyon uygulamasından
geçirilerek sergiye hazırlanmıştır.
Müzeyi ziyaret edecek misafirlerin müze hakkında gözlemleyerek edindikleri
bilgileri dijital ortamda interaktif olarak ta hissedebilmeleri adına, teknolojik bir
çalışma yürütülmüştür.
Yürütülen proje kapsamında;
1. İnteraktif Yüzey Sistemi.
2. Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı.
3. Dokunmatik Rehber Bilgilendirme Ekranı
4. Çoklu Dokunmatik (Multi Touch) Oyun Masası
5. İnteraktif Yansıtıcı sistemler kullanılmıştır.
65
İnteraktif Yüzey Sistemi.
Gaziantep Mozaik Müzesi'nde gerçekleştirilen uygulama için,Tübitak desteği ile özel
bir firma tarafından geliştirilen İnteraktif Yüzey sistemi kullanılmıştır. Sistem
bölgede bulunan, Roma evlerinin ortasındaki yağmur suyunun biriktiği havuzlarda
yer alan su mozaiklerinin, zamanındaki kullanımına benzer şekilde sunumu amacıyla
yapılmıştır. Mozaikler, ziyaretçiler içine girdiklerinde dalgalanan bir su efektiyle
etkileşimli olarak, müze tabanında sunulmaktadır. Temaya göre su hissini
güçlendirecek balıklar, dökülmüş yapraklarla ziyaretçilerin ilgisinin arttırılması
hedeflenmiştir. İki projektörlü İnteraktif Yüzey sisteminde 6x4 metre boyutlarında
görüntü elde edilmiştir. Gerçek zamanlı 3 boyutlu etkileşimli yardımcı öğelerle 5
mozaik birer dakikalık temalarla sunulmuştur. Çoğu temada benzer sistemlerden
üstün olarak fiziksel gerçeklikte, hidrodinamik özelliklere göre formu değişen, yapay
zekalarıyla ziyaretçilerden kaçan, sonra tekrar yiyecek arama ve sürü davranışı
gösteren balıklar eklenmiştir (Resim3.9.).
Resim 3. 9: İnteraktif Yüzey Sistemi (Balıklar)
Aynı şekilde bazı temalarda suya düşen yapraklar, ziyaretçiler geçerken açılarak,
altta gizledikleri mozaik parçalarını göstermekte ve ziyaretçinin merak duygusuna
hitap etmektedir (Resim 3.10). Su tabanı ve su yüzeyi kırınım, caustic gibi gerçek su
etkisi yaratacak ışık oyunları ile süslenmiştir. Bunun balıklar ve havuzun bütünü
66
üzerinde kattığı ışık ve gölge oyunları ile ziyaretçilerin ilgisinin çekilmesi
sağlanmıştır.
Resim 3.10: İnteraktif Yüzey Sistemi (Suya Düşen Yapraklar)
Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı
Zeugma Müzesi içerisinde bulunan mozaiklerin dijital ortamdaki hallerini resmetmek amacı
ile konulan dokunmatik bilgilendirme ekranlarında, mozaiklere ait tarihsel bilgiler
görüntülenebildiği gibi, görsellerde yer almaktadır. Resimleri iki parmağı yardımı ile
büyütüp küçültebilen kullanıcılar, kazı anındaki videoları, eserlerin müzeye naklediliş
videolarını ve diğer tarihsel olguları interaktif bir şeklide yaşayabilmektedirler (Resim 3.11).
Mozaiklerin önünde konumlandırılan ekranlar, ait olduğu mozaiğe ait detay bilgileri içerdiği
gibi aynı zamanda menü seçeneği ile de diğer kültürel miras ve müzede sergilenen mozaikler
hakkında bilgi vermektedir (Resim3.12.).
67
Resim 3.11: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları21
Resim 3.12: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranlar
Dokunmatik (Dual Touch) Rehber Bilgilendirme Ekranı
Zeugma Müzesinde rehber eşliğinde müzeye giriş yapan grup, rehberin anlattıklarını
dinlerken, rehberin görsel sunumuna da şahit olacak, rehberin interaktif anlatımı aynı
zamanda projeksiyon aracılığı ile daha büyük bir formatta ziyaretçiler tarafından
gözlemlenebilecektir (Resim 3.13.).
21
http://www.prolineteknoloji.com/sektorler/2/multitouch-teknolojisi.html
68
Resim 3.13: Zeugma Müzesi Dokunmatik Rehber Bilgilendirme Ekranları
Ziyaretçiler, müze ve eserler hakkında genel bilgiyi ilk olarak bu ekranlarda
gözlemleyecek (Resim 3.14.), böylelikle içeride vakit geçirirken, hangi eserin
önünde ne kadar zaman ayıracaklarını planlayabileceklerdir. Ayrıca, ilgilerini çeken
eserlere daha fazla yoğunlaşarak detay bilgiye ulaşacak, keyifli ve bilgiye düzeyi
yüksek gezi yapmış olacaklardır.22
Resim 3.14: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları
22
http://www.letvision.com/
69
Dokunmatik Oyun Masaları
Müzeyi ziyaret edecek çocuklar için biraz da eğlenceyi işin içine katarak oluşturulan
Çoklu Dokunmatik (Multi Touch) üründe, mozaikleri tamamlayarak tarihe ışık tutan
eserleri gözlemleyebileceklerdir. Puzzle uygulaması eşliğinde, oyuncular ekranın
tozunu alıyormuşçasına ekrana dokunacaklar ve ortaya çıkan mozaiği tahmin etmeye
çalışacaklardır (Resim 3.15.). Daha sonra güncellenebilecek yazılımlar ile farklı
oyunlar oynatarak çocuklara tarihi sevdirmek ve kültürel mirasın farkındalığını
sağlamak bu projedeki temel amaçtır.
Resim 3.15: Zeugma Müzesi Dokunmatik oyun masaları
İnteraktif Yansıtıcı Sistemler
Dionysos ve Ariadne’nin Düğünü sahnesinin canlandırıldığı bu önemli eser, önceki
yıllarda kaçak kazılar sonucu çalınmış ve bütün çabalara rağmen eksik kalan parça
bulunamamıştır (Resim 3.16).
70
Resim 3.16: Zeugma Müzesi düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Öncesi
Eski halini resmedebilmek adına, kazı zamanında elde edilen fotoğraflardan
mozaiğin kayıp parçasını tamamlamak ve ziyaretçilere, şu anda sadece 1/3’ünü
gördükleri mozaiğin esas halinin nasıl olduğunu anlatmak amacı ile, interaktif bir
yansıtıcı kullanılmıştır.
Ziyaretçiler, mozaiğe yaklaştıklarında, eksik parça duvar zemininde belirmektedir ve
mozaiğin bütünü ziyaretçilere resim hali ile de olsa gösterilebilmektedir. Bunun için
2 adet interaktif yansıtıcı kullanılmış olup, 3.00 metreye 1,65cm. bir alan eksik resim
ile tamamlanmaktadır (Resim 3.17).
Resim 3.17: Zeugma Müzesi düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Sonrası
71
3.7.2. Burdur Arkeoloji Müzesi
Burdur Arkeoloji Müzesinde kullanılan interaktif sistemler ;
1. Kiosk Kontrollü Silindirik Ekran Bilgilendirme Sistemi (Kybra 3B Antik
Şehir Bilgi Sistemi)
2. 3 boyutlu Sanal Obje (Sanal Çömlek Yapımı)
3. Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı (Dijital Heykel Atölyesi)
Kiosk Kontrollü Silindirik Ekran Bilgilendirme Sistemi
Ziyaretçinin Kiosk Kontrolü ile antik şehir gezintisi yapabileceği silindirik ekranlı
bir sistemdir. Sistemde Kibyra Antik Şehri rekonstrükte edilerek canlandırılmıştır.
Ziyaretçiler kiosktan, şehri istedikleri açıdan görebilmektedirler. Ayrıca önemli
binalara istedikleri gibi yaklaşarak binanın tarihçesi, kullanımı ve mimari özellikleri
hakkında bilgi alabilmekte, fotoğraflarına bakarak şimdiki harabe haliyle, ilk
yapıldığı şeklini karşılaştırabilmektedirler (Resim 3.18).
Resim 3.18: Burdur Arkeoloji Müzesi Kibyra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi23
23
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/
72
Kibyra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi içindeki, kent canlandırması için, Stadion,
Meclis, Tiyatro binaları, Agora, Kaya Mezarları, Nekropolis, şehir kapısı ve sivil
binaların bir bölümü gerçeğine uygun modellenerek, kazılardan ortaya çıkarılan antik
şehrin yerleşimine göre orijinal yerlerine yerleştirilmiştir. Araziye bölgenin Akdeniz
havasına uygun toprak ve bitki örtüsü yerleştirilmiştir. Romalı halk, rahip ve asker
karakterler yerleştirilerek yollarda yürüyen insanları ile yaşayan bir şehir olması
sağlanmıştır.
3 Boyutlu Sanal Obje
Ziyaretçilerin kioskta dokunarak sanal çömlek çarkını çevirip kile şekil verme
deneyimini yaşadıkları bir sistemdir. Ziyaretçiye çömlek üretimi hakkında en iyi
bilgi verme yolunun, doğrudan üretime katmak ve üretimin bir parçası haline
getirmek olduğu düşünülerek tasarlanmıştır. Sistem sayesinde, istenilen formda
çömlekler
yaratıp üzerine istedikleri dokuyu vermek mümkündür. Ayrıca
ziyaretçiler, Hacılar kazı alanında çıkan çömleklerin resimlerine bakarak oradaki elle
üretilmiş çömlekleri, çarklı üretim metodu ile üretme deneyimi yaşayabilmektedirler
(Resim 3.19).
Resim 3.19: Burdur Arkeoloji Müzesi 3Boyutlu Çömlek Yapımı uygulaması
73
Vitrindeki orijinal çömleklerin dokusunu, kendi ürettikleri formun üstüne
uygulayarak, vitrindekinin aynısını üretmeye çalışırken detaylar hakkında kalıcı
bilgiler edinmektedirler. Böylelikle sistemle vakit geçiren kişi, videolarla,
çömleklerin kullanım amaçları tarihçeleri hakkında fikir alırken, diğer çömlek
üretimi metotlarını da öğrenmektedirler.
Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı (Dijital Heykel Atölyesi)
Dijital Heykel Atölyesi ile ziyaretçiler heykeller hakkında bilgi almakta, heykel
yapım teknikleri hakkında bilgi almakta ve bu tekniklerden bir tanesinin basit bir
uygulamasını görmektedirler (Resim 3.20).
Resim 3.20: Burdur Arkeoloji Müzesi Dijital Heykel Atölyesi
Dokunmatik ekran kullanarak, ekrandaki bir kayayı kırmakta, içindeki heykeli ortaya
çıkartarak Böylelikle ziyaretçilerin merak duygularına hitap edilerek, etkili bir
bilgilendirme yapılmakta, ayrıca zevkli bir taş kırma deneyimi ile sanatsal yaratımın
birleştiği nokta vurgulanmaktadır.
74
3.7.3. Çorum Arkeoloji Müzesi
Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) desteği ile Çorum Arkeoloji Müzesine
interaktif sistemler üretilmiştir. Müze için 'Savaş Arabası Simülatörü' uygulamasıyla
Hattuşa antik kentinde gezi, 'Ölü Gömme Töreni' ile Tunç Çağı eserlerinin ve
yerleşiminin incelenmesi ve de '3 Boyutlu Vazo İnceleme' uygulamaları yapılmıştır.
Savaş Arabası Simülatörü
Ziyaretçilerin Hitit İmparatorluğu'nun başkenti olan Hattuşa'da bir Hitit savaş
arabasıyla gezmesinin sağlandığı sistem (Resim 3. 21), 2 eksenli bir at arabası
simülatörü ve panoramik silindirik ekrandan oluşmaktadır. Ziyaretçiler at arabasının
üstüne binip, dizginleri ellerine aldıkları an, bir zaman yolculuğuna çıkmaktadırlar.
Şehri koruyan surların arasında, tapınakların arasından geçerek antik yolda at
sürerken, yoldan geçen rahipler, halktan kişiler, askerler, yörenin kuşları, koyunları,
oraya has bitkileri ile ziyaretçiyi adeta orada yaşıyormuş gibi hissettirmek için
çalışılmıştır. Bu amaçla arkeologlarla beraber çalışarak, şehir tapınakları, evleri ve
surları ile rekonstrükte edilmiştir. Bölgenin faunası ve florası dönem şartları da göz
önüne alınarak yerleştirilmiştir. Yine dönemin kıyafetleri incelenerek çeşitli
sınıflardan
karakterler
tasarlanmış,
günlük
yaşamı
canlandıracak
şekilde
animasyonları yapılmıştır.
Resim 3.21: Çorum Arkeoloji Müzesi Savaş Arabası Simülatörü Uygulaması
75
3 Boyutlu Sanal Vazo İnceleme
Hitit tasvir sanatının en güzel örneklerinden biri olan Hüseyin Dede Vazosu'nun
sergilenmesine yardımcı olması amacıyla, vazonun hemen yanına bir 3 boyutlu bilgi
sistemi uygulaması yapılmıştır. Vazonun her yönünde, frizlerle tasvir edilen düğün
sahnesinin her açıdan incelenebilmesi ve bu sahneler hakkında dokunarak bilgi
alınması sağlanmıştır. Bu amaçla vazo 3 boyutlu tarayıcı yardımı ile taranarak dijital
ortama geçirilmiştir (Resim 3. 22) Aynı şekilde dokulama çalışması yapılarak bilgi
noktaları, 3 boyutlu bilgi sisteminde yerine yerleştirilmiştir.
Resim 3.22: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 Boyutlu Tarama24
Uygun vurgu ışıkları ile ziyaretçinin bilgilendirme olan yere dikkat çekilmesi
sağlanmıştır. Böylelikle vazoda tasvir edilen, kurban hayvanları, çeşitli hediyeler
taşıyan erkek ve kadın figürleri, tanrılar, tanrıçalar, rahipler, rahibeler, akrobatlar,
mabet ve sunaklar, müzisyenler, çalgılar, dansçılar, tanrı önünde sunu, kurban, kutsal
evlilik sahnelerinin her biri hakkında açıklamalar son derece kullanıcı dostu bir
arabirimle sunulmuştur (Resim 3.23).
24
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/
76
Resim 3.23: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 Boyutlu İnceleme
Dokunmatik Ekran Ölü Gömme Töreni İnceleme
Müzede, duvardaki büyük bir dokunmatik ekran sayesinde ziyaretçiler Erken Tunç
Çağı'nda Alacahöyük'te gerçekleşen, soylu bir Hatti prensesinin ölü gömme törenini,
etkileşimli olarak inceleme imkanı bulmaktadırlar. Hem ölü gömme töreni hem de
Erken Tunç Çağında günlük yaşam konularında bilgi veren sistemin tasarımında,
Arkeolog Prof. Dr. Tayfun Yıldırım'ın danışmanlığından yararlanılmıştır.
Sistem, ziyaretçi müdahalesi yokken, otomatik moda geçmektedir. Ziyaretçi gelip
dokunmatik ekrana dokunduğu an, sahne değişip bizi şehrin ortasındaki mezarlara,
prensesin taş mezara konulma anına götürmektedir (Resim 3.24). Bu sahnede
askerler, rahipler, çalpara çalan kadınlar ve halk prensesin gömülme törenini
izlemektedir.
77
Resim 3.24: Çorum Arkeoloji Müzesi “Ölü Gömme Töreni” anlatım 25
Yine Alacahöyük'te bulunan eserlerin yerleştirildiği bu sahnede, ziyaretçi sahneyi
istediği açıdan görebilir, istediği objeye, karaktere, binaya ya da hayvana dokunarak
hepsi hakkında bilgi alabilir.
3.7.4. Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi
ETİ'nin tümüyle yapımını üstlendiği Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesinde
1.
Savaş Arabası Simulatörü,
2.
Dijital Kitap,
3.
Sanal Kral Mezarı,
4.
Katmanlı Hologram,
5.
3 Boyutlu Dokunmatik Ekran ve ürünleri müzede yer almaktadır.
Katmanlı Hologram
Sadece Eti Eskişehir Arkeoloji Müzesi için geliştirilen bu sistem ile, bir vitrinde,
müzedeki çeşitli heykellerin havada duran sanal bir görüntüsü yaratılıyor (Resim
3.25). Ziyaretçilerin, vitrinde sergilenirken tek açıdan görebildikleri heykelleri, her
açıdan görebilmek mümkün olmaktadır.
25
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/
78
Resim 3.25: Eti Arkeoloji Müzesi Katmanlı Hologram Uygulaması
3 Boyutlu Dokunmatik Ekran
Ziyaretçilerin müzede sergilenen, boyutça küçük bazı önemli eserleri yakından
inceleyebilmesini ve interaktif olarak bilgi alabilmesini sağlayan sistemdir. Seçilen
eserler 3 boyutlu tarama teknikleri ile dijital ortama aktarılmıştır (Resim 3.26-27).
Resim 3.26: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması
79
Resim 3.27: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması
Ziyaretçilerin büyük bir ekranda eserleri istedikleri gibi çevirerek incelemeleri
sağlanmıştır. Ayrıca o an inceledikleri eserlerin müzede hangi vitrinde olduğu bilgisi
de verilmektedir.
Sanal Kral Mezarı
Müzedeki arkeologlarla yürütülen bu çalışmada, Eskişehir'in Alpu ilçesinde bulunan
bir kral mezarı, 3 boyutlu tekniklerle canlandırılmıştır (Resim 3.28). Ziyaretçiler,
mezarı keşfeden bir arkeolog gibi tümülüsün girişinden gezmeye başlamakta, yol
boyunca mezarın mimarisini ve bulunan eserleri yerinde inceleyip bilgi
alabilmektedir.
Resim 3.28: Eti Arkeoloji Müzesi Sanal Kral Mezarı Uygulaması
Dijital Kitap
Ziyaretçinin dokunmadan sayfalarını çevirebildiği 1.5x1 metre boyutlarında dev bir
kitap, yazılı metinleri eğlenceli bir yoldan sunmayı hedeflemektedir (Resim 3.29).
Müze tarihçesi ve yapılan kazıların anlatıldığı dijital kitapta, sayfalardaki resimler
canlanıyor ve bilgiler animasyon ve video görüntüleri eşliğinde verilmektedir.
80
Resim 3.29: Eti Arkeoloji Müzesi Dijital Kitap Uygulaması
3.7.5. İstanbul Galata Mevlevihanesi
3 Boyutlu Holografik Görüntü
3 boyutlu animasyon ile gerçek görüntü ile her açıdan görülebilen derviş hologramı
yapılmıştır (Resim 3.30).
Resim 3.30: İstanbul Galata Mevlevihanesi 3D Holografik Görüntü
Dijital Kitap (Mesnevi)
Ziyaretçinin dokunmadan sayfalarını çevirebildiği 1.5x1 metre boyutlarında dev bir
kitap, yazılı metinleri sanal yoldan sunmayı hedeflemektedir (Resim 3.31).
81
Resim 3.31: İstanbul Galata Mevlevihanesi Dijital Kitap (Mesnevi)
3.7.6. Kırşehir Kaman Arkeoloji Müzesi
Kaman Arkeoloji Müzesine, Kalehöyük'ün iki farklı çağdaki yerleşim bölgesi
modellendi ve gerçek zamanlı 3D tekniklerle ziyaretçiler tarafından o dönemin
gezilmesi mümkün oldu. Bölgede bulunan önemli mühürler İnteraktif Yüzey Sistemi
ve Mühür inceleme sistemi ile sunuldu.
3 Boyutlu Sanal Obje
Tarihsel önemi büyük olan mühürlerin sergilenmesi amacıyla yeni bir teknik
geliştirildi. Son derece küçük olan mühürlerin hem altındaki desenin hem de ince bir
işçiliğin ürünü olan sap kısmının ziyaretçiler tarafından görülebilmesi isteniyordu.
Bu yüzden 3D tarayıcı cihazı kullanılarak ve geleneksel modelleme teknikleri ile
birleştirerek mühürler dijital ortama 3 boyutlu olarak geçirildi. Ziyaretçilerin kolayca
mühürleri büyültüp küçültüp, döndürebilecekleri ve detaylar hakkında bilgi
alabilecekleri bir yazılım geliştirilmiştir (Resim 3.32).
82
Resim 3.32: Kırşehir Kaman Arkeoloji Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje (Mühür)
3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi
Kaman Müzesi için özel olarak geliştirilen başka bir uygulama da bölgedeki höyüğün
gerçek zamanlı 3D tekniklerle oluşturulan sunumu olmuştur. Ziyaretçiler bölgedeki
Hitit, Demir Çağı ve Osmanlı döneminde yerleşim bölgesi olan Kalehöyük'ü 3
boyutlu bir oyun farklı ile iki farklı çağda gezebilmektedirler (Resim 3.33-34).
Gerçek zamanlı tekniklerle müze ziyaretçilerinin beğenisine sunulan uygulamayla
ziyaretçiler oyun oynar gibi farklı 2 çağdaki aynı bölgeyi, orada yaşıyormuş hissiyle
gezme olanağı bulmaktadır.
83
Resim 3.33: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi 26
Resim 3.34: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi
3.7.7. Kahramanmaraş Müzesi
Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi için interaktif bir sunumla, soyu tükenen Maraş
Fili canlandırılmıştır. Filin gerçek kemiklerinin arkasındaki iki duvara, fillerin
gezindiği sanal bir Gavur Gölü manzarasının panorama şeklinde projeksiyonu
yapılmıştır.
26
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/
84
3Boyutlu Panaromik Yaşam Simülasyonu
Maraş Fili'nin kemiklerinin bulunduğu Gavur Gölü'nde şimdi kurutulma çalışmaları
yapılmaktadır. Filin kemiklerini günümüzde şimdiki kurumuş göl tabanıyla beraber
betimleyen ve M.Ö. 1300'deki fillerin yaşadığı dönemdeki canlı hayatlarını gösteren
için iki görüntü arasında geçiş yapılması gerektiği düşünülmüştür. Ziyaretçi salona
ilk girdiğinde kemikler ve kuru göl tabanını görmektedir. İlerlediği zaman bir ışık
patlaması ile 3000 yıl evveline, fillerin yaşadığı döneme gitmektedir. Filler dışında
arkada geyikler, kuşlar, balıklar birbirleri ile etkileşim halinde hareket etmektedir.
Sanal göl manzarası video olmayıp, 3 boyutlu bir yaşam simülasyonudur (Resim
3.35).
Resim 3.35: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Panaromik Yaşam Simülasyonu
85
İnteraktif Yansıtıcı Sistemler
Ayrıca müzede bulunan yapay mağarada, projeksiyon sistemiyle bir mağara
adamının hayatından kesitler canlandırılmıştır. Mağaraya girenler ateşin başında
ısınan mağara adamını görmektedirler (Resim 3.36).
Resim 3.36: Kahramanmaraş Müzesi Yapay Mağara Projeksiyon Sistemi(
Mağara adamı ısındıktan sonra mağaranın içine doğru, yürüyüp kaybolmakta, başka
bir kayanın arkasından çıkmakta ve ilkel aletlerini gözden geçirmektedir.
3 Boyutlu Sanal Obje
Bunun dışında mağaranın çıkışına doğru bir ana tanrıça heykeli de hologram
(Resim 3.37) olarak sunulmuştur. Hologram tekniği ile sunulan bu eser, M.Ö. 10.700
yılına ait olup, Ön Asya ve Anadolu'nun en eski pişmiş ana tanrıça figürü olarak
kabul görmektedir.
86
Resim 3.37: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje
3.7.8. Konya Mevlana Müzesi Derviş Hücreleri
Dijital Karşılayıcı Uygulamalar
Konya Müzesi'nde; müzeyi ziyaret edenleri karşılayarak onlara selam veren semazen
uygulaması yapılmıştır.
İnteraktif Sanal Kitap (mesnevi)
Ayrıca bir dijital kitap sistemi ile dokunmadan sayfaları çevrilebilir dev bir Mesnevi
bütün sayfaları ile gerçekleştirilmiştir.
Hologram sistemi ile bir semazenin odası olarak dekore edilen yerde semazen
mankeninin başının üstünde hayal/rüya etkisi yaratacak şekilde, dönen semazen ve,
çerağ uyandırması sahneleri canlandırılmıştır. İstanbul Galata Mevlevihanesi'nde de
benzer şekilde bir oda canlandırması ile hologram uygulaması yapılmıştır.
3.7.9. Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi
3 Boyutlu Holografik Görüntü
87
3 boyutlu animasyon ile gerçek görüntü ile her açıdan görülebilen yağlı güreşçilerin
holografik görüntüsü yapılmıştır (Resim 3.38).
Resim 3.38: Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi 3 Boyutlu Holografik Görüntü
88
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Türkiye’de müzeciliğin son yıllarda büyük ölçüde ön plana çıktığını görmekteyiz.
Müze tanımları da artık çok yönlü olarak değişmiştir. Günümüzde müzeler eğitim
kurumları olarak değerlendirilmeleri yanında artık kültür merkezi olarak da işlev
görmektedirler. Bu doğrultuda halkı eğitmeyi, öğrenmeyi zevkli hale getirerek,
kültür ve bilimi topluma aktarmayı amaç edinmişlerdir. Türkiye’de olsun ya da
olmasın, çağımızda, her türlü konuda dünyadaki gelişmelere tepkisiz kalmak
imkansızdır. Dünyada sosyo-kültürel, ekonomik veya mekansal her türlü gelişmeyi
takip etmek ulusların ötesinde, artık toplumların, küresel sistemde yok olmadan
sürekliliklerini koruyabilmeleri için şarttır. Bu zorunluluk çağımızda, kentlerde
sosyal bir merkez olarak yer alan ve kent ekonomilerine büyük etkilerde bulunabilen
müzeler için de geçerlidir. 21. yüzyılda müzelerle ilgili gelişmelerden uzak
kalmamak için bazı konuları göz önünde bulundurmak müze yöneticileri, merkezi
otorite ve yerel yönetimler için faydalı olacaktır. Bu konular genel olarak su şekilde
özetlenebilmektedir:
1. Müze içeriği ziyaretçilerin müzeyi daha rahat algılayabilmeleri için bilgi çağının
getirdiği teknolojik donanımlarla zenginleştirilmelidir.
Bunların arasında;
• Ziyaretçilerin serbestçe dolaşıp eserler hakkında bilgi alabilecekleri kulaklıklarla
rehberlik hizmeti, dikkat çekici yönlendirme levhaları, müze içi bilgi sistemi gibi
hizmetler olmalıdır.
• Essiz eserlerin müzede tam olarak korunabilmesi için, müze binasının içerisindeki
tüm ışık, havalandırma vs. gibi teknik düzenlemeler teknolojinin el verdiği ölçüde
verimli olarak tasarlanmalıdır. Bu sayede müze depolarında eserlerin çürüme
tehlikesi ortadan kaldırılabilecek, eserlerin ömürleri uzatılabilecektir.
• Müze güvenliği yine teknolojinin elverdiği ölçüde, eserlere zarar vermeden
gerçekleştirilebilecektir.
89
2. Müzeler ziyaretçilerin devamlı ziyaret ettikleri, günün her saati yasayan mekanlar
olmalılardır. Ziyaretlerin süreklilikleri sağlanmalıdır.
Bunun içinse ;
• Ziyaretçilerin dikkatlerini çekecek etkinliklere yer verilmelidir. Bunların basında
süreli sergiler gelmelidir. Müzede sergilenen eserler hem müze bünyesinde, hem de
diğer sanat kurumları ile ortaklaşa olarak dönüşümlü olarak sergilenmelidir. Diğer
müzelerle iletişime geçilerek eserlerin süreli olarak değişimi sağlanmalıdır. Bu
çalışmalar ise, halka televizyonlar, internet ve çeşitli ilanlarla duyurulmalıdır.
• Ziyaretleri sürekli kılmak için bir diğer anlayış ise müzelerde karma kullanımların
yaygınlaştırılmasıdır. Ziyaretçinin müzeye sadece eserleri görmek için değil, bunun
yanında, müzedeki eğitim, araştırma etkinliklerine katılmak için, müze kütüphanesini
kullanmak, konferans, sempozyumlara katılmak için, veya sinema, tiyatro, konser
gibi diğer sanatsal etkinliklerde bulunmak için de gelmesi sağlanmalıdır. Bir diğer
deyişle, müzenin işlevi genişletilmelidir. Bu sayede hem ziyaretlerin devamlılığı
sağlanacak hem de ziyaretçilerin yaş grupları çeşitlenebilecektir.
3. Müzelerin daha etkin kullanılmaları için bir diğer öneri ise, kültürün yaşatılması
yönündedir. Toplumların kültürleri, kimlikleri ve özgünlükleri ile rekabet ettikleri
küresel çağda, müzelerin de bu rekabete katkıları olmalıdır. Dünyadaki eğilimler de
göz önünde bulundurularak, müzenin, yaşayan bir mekan olması sağlanmalıdır.
• Somut olarak sergilenen eserlerin yanında somut olmayan kültürel miras olarak da
adlandırılan, topluma özgü gelenekler, görenekler, söz sanatları, geleneksel üretim
teknikleri, el sanatları, toplumun giyim kuşam özellikleri, mutfak kültürü ve topluma
ait
diğer
birçok
özellik,
bir
tiyatro
sahnesindeymiş
gibi
ziyaretçilere
yaşatılabilmelidir.
• Kültür sergilenirken, gerekiyorsa sergilenen bu kültürün yasadığı yerleşimin
tamamı bir müze olarak tasarlanmalı, yerleşime müze ismi verilmelidir. Bu sayede
hem toplumun geleneksel özellikleri ve kimliği yitirilmemiş olacak, aynı zamanda
gelen ziyaretçiler eserleri ve kültürü tüm duyularıyla gözlemleyerek, bu bilgilerin
akılda kalıcı olması sağlanabilecektir.
90
4. Müzelerde teknolojinin sağladığı olanaklar sayesinde interaktif sunumlar
çoğaltılmalıdır. Bu sayede hem ziyaretçilerin eğlenerek öğrenmeleri hem de kültürel
mirasın değerini anlamaları sağlanabilir.
KAYNAKÇA
91
Acar, Ö. (1996) “Ülkemizde ve Yurt Dışında Müzeciliğe Bir Bakış”, Kuruluşunun
150.Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III. s. 93-96.
Alpözen, T. O. (1998) “Çağdaş Müzecilik”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s.37.
Atasoy, S. (1984) “Türkiye’de Müzecilik”, Cumhuriyet Dönemi Türk Ansiklopedisi
46, İstanbul , s.1458-1471.
Atasoy, S. (1994) “Çağdaş Müzecilik Anlayışı ve Türk Müzeciliği”, Anons Plastik
Sanatlar Dergisi 41-42, s. 38-39.
Atasoy, S. (1999) Müzecilikten Yansımalar, İstanbul: 1. Baskı, Anka Yayınları.
Başaran, C. (1995) Arkeolojiye Giriş I –II, Erzurum: 2. Baskı, Aşiyan Kitabevi.
Başaran, C. ( 1996 ) “Çağdaş Müzeciliğimiz”, Akademik Araştırmalar 1, s.16-18.
Boyar, H. (2006) Bilgi Toplumu Oluşumu ve Küreselleşmenin Kentsel Mekana
Etkilerinde “Müzeler” Örneği.
Boyraz, B. Müzelerde İletişim Amacıyla Sergileme Yöntemleri ve Teknoloji
Kullanımı.
Cameron, D. (1982) “Museum and Public Access: The Glenbow Approach” The
International of Museum Manegement and Curatorship. s.177.
Çolak, B. Tarihsel Süreç İçerisinde Müzelerle Birlikte Değişen Sergileme Mekanları;
New York Modern Sanat Müzesi .
Eraslan, F. (1998) “Çağdaş Müzecilik Anlamında Bazı yaklaşımlar", 4. Müzecilik
Semineri Bildiriler, s. 33.
Erbay, F. (1998) “Eğitim Kurumlarının Müzelerin Kurumlaşmasındaki Yeri”, 4.
Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 47-50.
92
Erbay, M. (1998) “Yurtdışı Müzelerinde Gösterim Teknolojisindeki Değişmeler”, 4.
Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 18-20.
Erkanal, A. (1988) “Çağdaş Müzecilik Anlayışı Yönünden Münih Müzelerinden Üç
Örnek”, Türk Arkeoloji Dergisi XXVII, s. 1-7.
Ersoy, H. K. (1998) “Müze Kurtarma Kazıları ve Kurtarılan Kültür Varlıklarının
Koruma Sorunları”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 77-79.
Genim, S. (1994) “Bir Toplum İçin Gelecek Yaratmada Müzelerin Yeri”, II.
Müzecilik Semineri Bildiriler, s.16-18.
Genim, S. (1998) “Müze Esinevi”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 47-50.
Gerçek, F. (1999) Türk Müzeciliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
İnel, B. (1998) “Amerika Birleşik Devletlerinde, Sanat Müzelerindeki Sanat
Etkinlikleri, Koruma ve Onarımla İlgili Periyodik Çalışmalar ve Sergilemedeki
Planlamalar”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 24-29.
İsmayilov, N. G. (2007) Modern Sanat Müzeleri ve Toplum İlişkisi.
Karabıyık, A. (20079 Çağdaş Sanat Müzeciliği Kapsamında Türkiye’deki Müzecilik
Hareketlerine Bir Bakış.
Keleş, V. (2003) Modern Müzecilik ve Türk Müzeciliği, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi Cilt 2, Sayı 1-2
Miller, R. (1980) Personal Policies for Museums.
Ogan, A. (1947) “Türk Müzeciliğinin Yüzüncü Yıldönümü”, T.T.O.K. Belleteni 61,
s. 8-19.
Ogan, A. (1947) “Türk Müzeciliğinin Yüzüncü Yıldönümü”, T.T.O.K.Belleteni 62, s.
8-21.
93
Pinkwart, D. (1965) “Das Relief des Archelaos von Priene”, Antike Plastik,
Leuferung IV, s. 55-65.
Roth, M. L. (2000) Mimarlığın Öyküsü, İstanbul: (Ergün Akça Çev.), 1. Baskı
Kabalcı Yayınevi.
Sönmez, Z. (1994) “Avrupa'da Uygulanan Bazı Örneklerle Çağdaş Müzecilik ve
Serbest Sergileme”, II. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 101-103.
Şinasi, A. “Bizde Müzeciliğin Başlangıçları” Ülkü Halkevleri Mecmuası, Cilt. 2,
Sayı 88.
Su, K. (1963) “İlk Müzemiz ve Giriş Ücreti”, ICOM Türkiye Milli Komitesi Haber
Bülteni V, s.63-73.
Tekeli, S. (1998) “Askeri Müzede Çağdaş Müzecilik Uygulamaları”, 4. Müzecilik
Semineri, Bildiriler, s.13-17.
Uçankuş, T. (2000) Bir İnsanlık ve Uygarlık Bilimi Arkeoloji, Ankara: 1. Baskı, Türk
Tarih Kurumu Yayınları.
UNESCO., ICOM 2, 1963 Müzecilik Teşkilatlanması.
Vardar, N. A. (1996) “Müze ve Müzecilik Kültürü”, Kuruluşunun 150.Yılında Türk
Müzeciliği Sempozyumu III, Bildiriler, s. 16-21.
Yaraş, A. (1994) “Anadolu’da İlk Koleksiyonculuk ve Müzecilik Faaliyetleri”, II.
Müzecilik Semineri, Bildiriler, s. 19-21.
Yaraş, A. (1996) “Çağdaş Müzecilik Yolunda Devlet Müzelerinde Çalışan
Müzecilerin Sorunları”, Kuruluşunun 150. Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III,
Bildiriler, s. 64-70.
Yücel, E. (1999) Türkiye’de Müzecilik, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
94
http://www.letvision.com/ Erişim Tarihi : 17.09.2012
http://uzayled.com/urunler/klkjljk/multitouch-overlay# Erişim Tarihi : 15.08.2012
http://www.prolineteknoloji.com/sektorler/2/multitouch-teknolojisi.html
Erişim Tarihi : 15.08.2012
http://esdorlion.com/index.php/interaktif-duvar-nedir/ Erişim Tarihi : 12.09.2012
http://www.letvision.com/ Erişim Tarihi : 15.08.2012
http://www.digitalacrobat.com/interaktif2.htm Erişim Tarihi : 15.08.2012
http://www.reo-tek.com/tr/projeler/
Erişim Tarihi : 07.07.2012
http://www.projectistanbul.com/VideoMapping.php Erişim Tarihi :12.06.2012
http://www.polyvision.com.tr/index_tr.htm Erişim Tarihi : 15.08.2012
http://www.avart.com.tr/medya/interaktifvitrin.aspx Erişim Tarihi : 12.08.2012
http://www.arox.net/augmented_reality.html Erişim Tarihi : 15.08.2012
http://videomapping.tumblr.com/ Erişim Tarihi : 07.07.2012
ÖZET
95
Tezde son dönemde Türkiye müzelerinde kullanılan sanal teknolojilerin neler
olduğu ve ziyaretçilerin müzeyi daha iyi algılayabilmeleri için interaktif
uygulamaların
önemi
ortaya
koyulmuştur.
Müzelerde
kullanılan
sanal
teknolojilerin, özellikle çocuklara ve gençlere tarihi-müzeleri eğlendirerek
sevdirmedeki rolü, bu sayede ülkemizin kültürel mirasının farkındalığının
sağlanmasındaki önemi üzerinde durulmuştur. Dünyada ve ülkemizde müzeciliğin
gelişim aşamaları üzerinde durularak, ülkemiz müzeciliğinin gelişimi kronolojik bir
özet şeklinde sunulmuştur. Müzelerin amaçları, eser toplama, koruma-bakımonarım, belgeleme, sergileme ve eğitim gibi işlevleri üzerinde durularak, müzelerin
sınıflandırılmaları irdelenmiştir. Çağdaş müzecilik kavramı, müze-toplum ilişkisi
ekseninde tartışılmıştır. Müzelerde ziyaretçilerle interaktif iletişim kurmak amacıyla
kullanılan sanal teknoloji uygulamalarından örnekler verilerek, Türkiye'de 9
müzede kullanılan sanal teknoloji uygulamaları ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır.
Değerlendirme ve sonuç bölümünde ise; müzelerimizi içe kapanık durumlarından
kurtararak, toplumun her kesimi ile iletişim ve etkileşim halinde olan, ziyaretçiye
dönük eğitici ve kültürel faaliyetlerde bulunan kurumlar haline getirilmesi için
yapılması gerekenler tartışılmıştır. Müzelerin kültürel ve sosyal hayata katkı
sağlayacak birer merkez haline gelmesi için, bilgi çağının getirdiği teknolojik
donanımlarla desteklenmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Müzelerin yaşayan bir
kurum olabilmesi için konferans,sempozyum , sinema, tiyatro, konser gibi kültürel
faaliyetlere yer verilmesinin, ziyaretleri sürekli kılmak ve ziyaretçi yaş grubunun
çeşitlenmesi açısından büyük önem taşıdığı vurgulanmıştır.
Anahtar Sözcükler: Çağdaş Müzecilik, Sanal Teknoloji, İnteraktif Yüzey Sistemi,
Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı, 3 Boyutlu Sanal Obje, Dijital Kitap, Sanal Tur.
ABSTRACT
96
What technologies are used in museums in Turkey last period in the thesis is a
virtual museum and visitors to better perceive the importance of interactive
applications have been revealed. Virtual technology used in museums, in particular
the role of children and young people sevdirmedeki entertaining historical-museum,
so that the provision of awareness on the importance of the cultural heritage of the
country were discussed. Stages of development with an emphasis on museums in
the world and in our country, our country is presented in the form of a summary of
the chronological development of museology. The purposes of museums, trace
collection, conservation and maintenance, documentation, exhibition and education
with an emphasis on functionality, museums classification are examined. The
concept of modern museology, museum-society relations was discussed with the.
Applications of virtual technology is used to communicate with visitors in museums
by giving examples of interactive, virtual technology applications used in Turkey, 9
in the museum is introduced in detail. Evaluation and conclusion section, the, our
museums introverted saving states, which are in every segment of society
communicate and interact with the visitor-oriented educational and cultural
activities to be done for making the institutions are discussed. Museums that will
contribute to the cultural and social life in order to become a center of the
information age and the importance of supporting technological equipment brought.
An institution to be living in museums conferences, symposia, films, theater,
concerts in the administration of cultural activities such as visits, visitors to
maintaining and emphasized the vital importance of the age group in terms of
diversification.
Key Words : Contemporary Museology, Virtual Technology, Interactive Surface
System, Touch-Information Display, 3 D Virtual Objects, Digital Book, Virtual
Tour.
ÖZGEÇMİŞ
97
Deniz DÖNMEZOĞLU 21.06.1981 tarihinde Ankara’da doğdu. 1999 yılında
Süleyman
Demirel
Üniversitesi-Mühendislik
Mimarlık
Fakültesi
Mimarlık
Bölümünü kazandı ve 2003 yılında aynı fakülteden mezun oldu. 2005–2009 yılları
arasında özel sektörde çalışmalarına devam eden Deniz DÖNMEZOĞLU, 2009’dan
bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğünde uzman yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Deniz DÖNMEZOĞLU
iyi derecede İngilizce ve orta derecede İtalyanca bilmektedir.
98

Benzer belgeler