almanak_hazalgunal
Transkript
almanak_hazalgunal
2 M.Ö 5.YY //İÇİNDEKİLER 4 5 16.YY 3 6 8 9 17.YY 7 10 13 18.YY 11 15 17 19.YY 16 19 21 22 20.YY 20 25 26 almanak SONUÇ 23 Kısaltmalar Açılım M.Ö 5.YY //KISALTMALAR: yu. ....................................................................................................................Yunanca öçi. ....................................................................................................Öne çıkan isimler 16.YY ak. ........................................................................................................ Anahtar kelime bkz. .................................................................................................................. Bakınız it. .................................................................................................................... İtalyanca fr. ................................................................................................................... Fransızca 17.YY lt. ...................................................................................................................... Latince syf. ....................................................................................................................... Sayfa almanak 2 SONUÇ 20.YY 19.YY yy. .......................................................................................................................Yüzyıl 18.YY ing. ..................................................................................................................İngilizce M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY 18.YY 19.YY almanak 3 20.YY Süregelen bilgi birikiminin kullanıldığı, Antik Çağdan Rönesans’a kadar süren dönem. Bu dönem soru sorulmaz ve değişim olmaz. Değişim bir problemden ötürü gerçekleşir. Verili bilginin yetersiz olduğu noktada ancak bir arayış başlar. Bu süreçte, yapılardaki benzerlikten dolayı, mimarı bir özne olarak okumak mümkün değildir. SONUÇ PREMODERN Dönem düşünürlerinden Protagoras pek çok düşünsel gelişlimin yolunu açmıştır. Protagoras’ a göre tek bir doğru yoktur ve doğru bir yargıya varmak mümkün değildir. Her şeyin ölçütü özneldir der. Sofistler olarak adlandırılan bir düşünür grubu içinde inceleyebileceğimiz Protagoras, genel geçer yargıya varılamayacağını savunur Sofistleri büyük oranda eleştirmesine karşın yer yer kesiştikleri noktalar olan Sokrates ise Sofistlerin aksine, düşünce yoluyla tümel bir doğruya ulaşılabileceğini savunur. Sokrates insanın hayati sorunlarına ahlaki değerler doğrultusunda yaklaşır. Sokrates, düşüncenin ruhlar aleminde var olduğunu ve insan doğarken verili bilgiyi barındırdığını söyler. Annesi ebe olan Sokrates, kendisinin de insanda var olan bilgiyi doğurtan kişi olarak tanımlar. Sokrates’in öğrencilerinden, Platon başlarda erdem ve bilgi sorunları gibi ahlaki sorunlarla ilgilenirken, daha sonraları idea öğretisi üzerine gitmiştir. Platon’a göre iki dünya vardır: ideaların dünyası ve gerçekliğin dünyası ki bu varolan ve yokolan nesnelerin dünyasıdır. İdea dünyası ise sonsuzdur. Ruhlar idea dünyasında yer alırlar ve ölümsüzlerdir. Her varoluşlarında gerçek dünyaya yansırlar. Platonun sahip olduğu bu metafizik görüşe göre, bilgi zaten yüklüdür. Bu nedenle öğrenmek aslında anımsamak ve hatırlamaktan ibarettir. Platonun, metafizik görüşü, ortaçağ felsefesinin (bkz. Skolastik Düşünce) temellerini oluşturacağı gibi günümüzde Platon’un idea öğretisi üzerinden geliştirdiği idealar ve gerçeklik dünyasının izlerini, sayısallaşan mimaride görmek mümkündür.(bkz. Transarchitecture) almanak 4 M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY 18.YY Helenistik dönem, düşünce tarihinin en önemli evresi olup, günümüz Avrupa’sı da dahil olmak üzere pek çok uygarlığın siyasi temelini oluşturmuştur. Bu dönemin dini görüşü olan pagan kültürü çok tanrılı bir inanç sistemidir. Bu sistemde Tanrı’lara insani işlevler yüklenmiş ve onlara insan gibi yaklaşılmıştır. Tanrı’nın ulaşılmaz, kutsal ve ulu olma durumu burada baskıcı bir sistem oluşturmaz. Aksine Tanrı’ya biçilen bu kimlikler, dönemin en önemli özelliklerden olan humanizmin temelini oluşturur. Atina demokrasisine baktığımızda aslında dönemin siyasi görüşü, özgür düşünce sistemini var etmiştir. Sanat ve düşünce hiç olmadığı kadar özgürdür. 19.YY Günümüz Avrupası da dahil olmak üzere pek çok uygarlığın siyasi ve düşünce sistemini oluşturan, antik dönem. ak. Demokratik, humanizm, pagan öçi. Protagoras, Sokrates, Platon 20.YY yu. Ελληνισμός (Elinismôs) SONUÇ //HELENİZM: M.Ö 5.YY //SKOLASTİK DÜŞÜNCE: lt. Schola [ˈskoʊlʌ] okul Ortaçağda, kilisenin egemen olduğu, ilahiyat temelli felsefi görüş. almanak 5 17.YY 18.YY SONUÇ 20.YY Skolastik felsefe yeniye açık değildir. Aksine temelleri Roma felsefesinde oluşturulan metafizik önermeleri benimser. Yenlikten kaçınır ve geçmişe öykünür. Yeni bilgiyi kabullenmez. Varolan bilgiyi skolastik düşünce sistemine uygun olarak yorumlar. “Credo ut intelliga”(anlıyorum diye inanıyorum) sözü, dinin ve tanrını bu dönemde odak noktası olma durumunu açıklar. Tanrının, bütün bir doğru olduğunu ve aslolanın ona ulaşmak olduğunu söyler. Skolastik düşüncenin temelinde yatan inanç ve bilgiyi ayrı tutma, bunun sonucunda da inancı ayırarak dayatma çabası, 14.yy’a doğru boşa çıkar. Ortaçağın ardından döneme tepkisel olarak bu iki kavramın birleşmesi beklenirken tam tersine, Rönesans ile birlikte tamamen ayrılır. Ortaçağın yeniye olan katı tutumu, yeniye olan açlığı doğurur ve Rönesans’ta tamamen bu ihtiyaca hizmet eder. 19.YY 9.yy’ da başlayan ve Rönesans’ta kilisenin egemen görüşünü ve dini dayatmalarını reddine kadar hüküm süren görüştür. Platon felsefesinin metafizik görüşüne referans vererek dini pratiklerde güç kazanan Patristik düşüncenin devamıdır. Aynı zamanda Platon Felsefesi üzerine çalışan Augustinus “Şüphe ediyorum demek ki varım” söylemiyle doğrunun varlığından söz eder; ancak doğrunun ve varlığın olmasıyla kastettiği aslında Tanrı’nın da varlığıdır. Augustinus’un Platon temelli, Tanrıyla ilgili bu görüşleri ortaçağ felsefesinin oluşumunda büyük bir rol oynar. Patristik düşüncenin Platon’u referans gösterme durumu, Skolastik düşüncede Aristotales ile karşılık bulur. 16.YY ak. Ortaçağ,metafizik, kilise, teoloji öçi. Platon, Augustinus M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY 18.YY 19.YY almanak 6 20.YY Rönesans’la birlikte italya’da başlayan ve 20.yy başları Bauhaus’u da içine alan dönem. Verili bilginin ilk defa yıkılmaya başlamasıyla özellikle Avrupa’da pek çok gelişmeye sahne olur. Bu dönem, mimarı özne olarak yapıda okumak mümkün olmaya başlar. Öznellik önem kazanır. Rönesans’la birlikte italya’da başlayan ve 20.yy SONUÇ MODERN almanak 7 M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY Rönesans öncesi ortaçağ felsefesinde yer alan temel görüş olan skolastik düşünce, kilisenin hakim olduğu, dinin hüküm sürdüğü, muhafazakar, monoton, donuk bir görüştür. Rönesans ile birlikte ise özne aktif rol oynamaya başlamıştır. Rönesansın söylemi çok sesli ve çoğulcudur. Bu dönem öncesi sanat yapılarının hiçbirinin öznesini okumak mümkün olmadığı gibi, antikiteye kutsal bir öykünme ve mutlak bir sadakat söz konusudur. Rönesans ile birlikte bilginin edebi hali ortadan kalkar ve verili bilgi yıkılır. Premodernler(bkz. Helenizm, Skolastik Düşünce) bilgi sorgulamadan devam ettirir, sadece süregelene ayak uydururken; rönesans verili bilgiyi yıkar. O döneme kadar olan değişimlerin hepsi, bir sorun ortaya çıkınca, bilginin yetersiz kaldığı noktada gerçekleşirken; bu dönemde artık bilginin statik dayatması kırılır. Artık değişimler problem anlamına gelmiyor. Dönemin görüşünü, değişim ve yıkım oluşturuyor. Sabit bilginin yıkıldığı noktada da özne kendi imgesini oluşturur ve artık öznenin varlığından söz etmek mümkündür. Dönemim modern söylemin oluşturan eser ise aslında Michelangelo’nun “Zafer Heykeli”dir.(Resim 1) Michelangelo’nun, 16. yy İtalya’sında yapmış olduğu bu heykelde yaşlı figür genç figürün altında kalmıştır. Bu bir dövüş anı değildir. Burada anlatılan bir zafer anıdır. Bu zafer anı da, rönesansın geçmiş bilgi birikimlerini reddinin ve yenilerinin oluşma durumunu tarifleyen dönem söyleminin ta kendisidir. Resimde, Filippo Brunellesci ve Leon Battista Alberti tarafından 15. yy başlarında ortaya atılan perspektif olgusu, yeni bir teknik olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, perspektif olgusunun ortaya çıkması yeni arayışları da beraberinde getirmiştir. Işık, gölge kullanımı ve simetri dönem yapıtlarında önemli bir rol oynamıştır. Bu ve Resim 1: Michelangelo, Zafer heykeli bunun gibi pek çok değişiminin beraberinde, modern olgusunun rönesans ile birlikte başlamasına karşın, mimaride karşılığını 20. yy’ da Bauhaus(bkz. Modern) ile birlikte bulur.v 18.YY ak. yıkım, perspektif, özne öçi. Michelangelo,Brunelleschi, Alberti, Botticelli, Da Vinci, Medici Ailesi 19.YY 14.yy İtalya’sında başlayan, geçmiş bilgi birikimlerinin reddedildiği ve kelime olarak ilk 17.yy’da fransız tarihçi Jules Michelet tarafından kullanılan kültürel hareket. 20.YY fr. Renaissance [ʁənɛsãːs] yeniden doğuş. SONUÇ //RÖNESANS: M.Ö 5.YY 20.YY 19.YY Barok 30 yıl savaşları(Resim 2) olarak adlandırılan, Hristiyan düşüncenin kendini bulma çabasından nasibini alan bir dönemin sancılı sürecidir. Bu dönemde yapılan mezhep çatışmaları nedeniyle Hristiyan dinin kimlik çatışmaları ve bu süreci yaşayan insanların kiliseye olan inançlarını sarsar. Krallar Vatikan’ın tekilindeki Hristiyan dininden kurtulmak için girişimlerde bulunur. Tam da bu dönemde Avrupa’da ilk defa bir kral idam edilir. İngiltere Kralı I. Charles’ın ölümü; dünyada çok büyük bir ses uyandırır. Kralın öldürülmesi ve Vatikan’ın önemini yitirmesi Avrupa’da çok büyük bir güven sorunu başlatır. Bu dönemim en önemli iki söylemi olan “Carpe diem” ve “Momento mori” üzerinden bunu okumak mümkündür. Biri “anı yaşa”mayı söylerken diğeri “ölümü unutma” demektedir. İkisi arasındaki çatışmada, bu sancılı geçiş dönemindeki çelişkiyi çok iyi tariflemektedir. Sarsılan güven doğrultusunda gelişen kimlik arayışı entrika, ihanet, aldatma gibi ögeleri gündeme getirir. Dönem içi gelişimlere paralel olarak bu dönem ilk defa maske çıkar. Kimlik gizleme durumunu karşılayan maske tüm bu entrikaların oluşumu için zemin hazırlar. Dönemin en önemli gelişmelerinden biri ise opera sanatıdır. İlk defa bu dönemde opera karşımıza çıkar. 16.YY ak çelişki, abartı, gizleme, güvensizlik, şüphe öçi. I.Charles, Cromwell, Shakespeare 17.YY Geç Rönesans olarak da tabir edilen barok, öte dünya ile bu dünya arasında sıkışan insanoğlunun çelişkilerinden temellen bir geçiş dönemidir. 18.YY it.Barroco [ba-ròc-co] düzensiz, pürtüklü inci Resim 2: Consequences of War/Horrors of War, Peter Paul Rubens (1938-1939) Uygarlık tarihinde hiçbir dönem barok kadar tiyatral olmamıştır. İngiliz yazar Shakespear’in “As You Like It” eserindeki “dünya bir tiyatro sahnesi” söylemi bu durumu doğrular. Baroğun antikiteden kopuşu ve sarsılan güven doğrultusunda gerçekleşen bireyin kimliğini sorgulaması, bir sonraki dönemde akılın ve mantığın yolunu açaalmanak 8 SONUÇ //BAROK: 17. yy’da felsefe ve bilimin birbirinden ayrıldığı ve ortaçağdaki dinin hüküm sürdüğü düşünce sisteminin yıkılıp, yerine bilgi modeli olarak biliminin konduğu dönem. 16.YY lt. Ratio [ˈreɪʃɪˌəʊ] akıl a. Ampirik analitik: Evreni kuramsal bağlamda, yasalar içinde tanımlamak ister. Metodolojisi ise gözlemdir. b. Tarihi ve hermanotik(yorum bilimi) birimler: Daha geçici bir bilgidir; çünkü dilde oluşur ve özneyle var olur. Metodolojisi Semantik(anlam bilimi) analizdir. c. Eleştiri yönelimli bilimler: Dönüştürücü, yenilikçidir. Eleştirel bilgi, kişiyi yapıp ettiğiyle mesafelendirir. Mimari içinde bu eleştirel bilgi yapılan ile gönül bağı olmasını engelleyip, durup uzaktan bakmayı gerektirir. Metodolojisi eleştiridir. Bilgi için yapılan bu üç ana maddeyi daha iyi anlayabilmek içinse kuram, bilgi ve söylemden söz etmek gerekir. almanak 9 18.YY 19.YY 20.YY 17. yy’ın hakim görüşlerinden rasyonalizm, aklın üstünlüğünü kabul eder. Rasyonel yapıdaki doğanın akıl yoluyla kavranabileceğini savunur. Bu döneme kadar doğa bilimleri daha ön planda yer alır; ancak bu dönemden sonra doğa egemen görüş ortadan kalkar. Bu nedenle dönem felsefesi yalnızca doğanın değil, beden ve tin birlikteliğinin de akılla açıklanabileceğini savunur. 17.yy’a kadar birbirinden ayrılmamış ve bu döneme kadar birlikte ilerlemiş olan felsefe ve bilim, dönemin en önemli isimlerinden biri olan Newton(Resim 3) ile birlikte ayrılır. Sadece Newton değil dönemin öne çıkan isimlerinin çoğu, matematik ve fizik okullarında yetişmiş olmalarının verdiği eğitimle, felsefenin temellerini akıl ve bilim yoluyla atarlar. Keza dönemin bir başka ismi olan Descartes (Resim 3) analitik geometri ve geoResim 3: Isaac Newton(sol), René Descartes(sağ) metrik optiğin bulucusudur. Bu dönem gerçekleşen ayrışmalara baktığımızda bilgiyi 3 ana maddede inceleyebiliriz. 17.YY ak. akıl çağı, kartezyen düşünce, bilim, felsefe, bilgi, kuram, söylem öçi. Galileo, Newton, Descartes SONUÇ //RASYONALIZM: M.Ö 5.YY caktır. Sancılı dönemi duygusal buhranla atlatan Avrupa bu yaralarını sarabilmek için tekrar antikiteye bir dönüş yapacaktır ve “Duygular aklı yanıltıcıdır” diyerek akıl çağını başlatacaktır. Tüm bunların sonucunda iki kuramdan söz edilebilir: bilimsel kuram(doğa bilimleri) ve eleştirel kuram(Sosyal bilimler, toplumsal bilimler ve edebiyat). Kuramsal çalışmalardaki objektif yaklaşım ve eleştirel kuramdaki deneysel olma durumu ele alındığında, mimarinin buna daha yakın olduğu görülür. Dönem içi bu ayrışmalar ve tanımlamalar ise mimariyi büyük ölçüde etkiler. Mimari, akılcılıkla birlikte insancıl yanını yitirmeye ve kurumaya başlar. İnsanı diğer varlıklardan ayıran tinsel katman ihmal edilir. İnsan sadece bir ölçü aracı olarak kullanılır ve ondan sayısal bir veri olarak yararlanılır. Fonksiyona ve ölçüye bu kadar bağlı kalınarak yapılan mimari eserlerdeki akılcı yaklaşımı okumak hiç de zor değildir. Bu durum ise insanın duygu ve hislerinin fiziksel verilerle bir bütünlük oluşturmasını engeller. Günümüz yakın dönem rasyonalist örnekleri için de Le Corbusier, Aldo Rossi bakılabilir.(bkz. Postmodern) M.Ö 5.YY 16.YY Söylem: Bireyin dilde kurduğu gerçekliktir. Tıpkı kuram gibi söylemin de bir sistematiği vardır. 17.YY Bilgi: Bizi kuşatan gerçekliktir. Bu gerçek, öznenin kendi okumasını yapmasıyla bilgiyi oluşturur. Kuram, genel ve düzenli iken; bilgi daha öznel bir kavramdır. Bir sistematiği vardır; ancak düzeni yoktur. 18.YY Kuram: Latince karşılığı “contemplatio” olup gözlemde ve kehanette bulunmak anlamına gelir. Kutsal olan bir şeye uzaktan bakmaya ve onu gözlemeye karşılık gelir. Kuramda, yapılan işin içinde kaybolunmasını engelleyen bir mesafelenme vardır. Ortaçağ yazıların Latince olması, halkın Latince bilmemesi ve hiçbir bilgiye ulaşamaması toplumda bilgi eksikliğini doğurur. Ardından gelen dönemlerde rönesans ile başlayan yeniye ve bilgiye açlık durumu, 17. yy’da akıl çağıyla bilimsel bilgiyle seyreder.18.yy’da bu bilgi halka ulaşır. Aynı zamanda tüm bilgilerin sorgulandığı, eleştirildiği; eleştirel bir dönemdir. Aydınlanma Çağının en önemli düşünürlerinden Kant’ın “aklını kendinin kullanma cesaretini göster” sözü, dönemin söylemidir. Aydınlanma çağında esas olan bilginin halka ulaşmasını sağlamak, halkı bilinçlendirmektir. almanak 10 20.YY ak. özgür düşünce, liberalizm, halk öçi. Voltaire, Jean Jack Rousseau, Kant, Hegel SONUÇ Ortaçağın bilgiyi kısıtlamasının, Rönesansla yıkılmaya başlaması, 17.yy’da da yerine akıl ve mantığa bırakmasının ardından, tüm bu rasyonel bilgi birikiminin halka ulaşıp, halkı aydınlattığı dönem. 19.YY //AYDINLANMA ÇAĞI: 18.yy Avrupa Yine bu dönem halkı aydınlatma çabasından doğan ansiklopediciler grubu oluşur. Başta Fransa’da kurulan ve içinde Jean Jack Rousseau, Voltaire gibi dönem isimlerinin yer aldığı bu grup, her tülü bilgiyi derli toplu tek bir kaynak haline getirirler. Başta insanların kendi yaşamını değiştirmeye ve onları bilgilendirmeye yönelik oluşan bu ansiklopediler, daha sonraları özellikle Jean Jack Rousseau’nun kaleme aldıkları üzerinden halkı heyecanlandırır, yoksulluğa ve burjuvaya karşı bir direniş başlar böylece Fransız Devrim’inin ilk adımı atılır.(Resim 4) Dönem için bir başka önemli durum ise Voltaire’in özgür düşüncesinin aslında liberalizmin ilk uzantıları olmasıdır. M.Ö 5.YY 19.YY Resim 4: Eugene Delacroix, Halka Önderlik Eden Hürriyet, 1830 18.YY 17.YY 16.YY Kant’ın söylemi bir ortaçağ eleştirisi olmasının yanı sıra halkı düşünme ve bilgiye ulaşması için tetikler. Bu dönem bilginin gücünden bahsedilir. Doğaüstü ve doğa dışı olayların hepsi reddedilir. Aslolanın doğa olduğu söylenir. lt. capitalismus [ˈka-pə-tə-ˌliz-əm] refah ve zenginliği ölçen 19.yy Avrupa’sında, sanayi devrimi ile gerçekleşen toplumsal sınıf farklılıları sonucunda doğmuş, her şeyin metalaştığı esnek yaklaşım. ak. Sanayi devrimi, burjuva, proleterya, meta, flaneur öçi. Marx, Engels, Baudelaire 18.yy’da gerçekleşen Fransız devrimi, 19.yy Avrupa’sının mutlak monarşiyle çatışalmanak 11 SONUÇ //KAPİTALİZM: 20.YY Bu dönem toplumsal bir hareket olarak başlayan halkın aydınlanması, duygu, coşku ve sezgi açlığı doğuracak, beraberinde de sanatta romantizmin kapısını aralayacaktır. M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY 18.YY ma içindedir. Fransız Devrimi’nde halk ayaklanması, endüstri devrimiyle dönüşüme uğrar, burjuvanın iktidara gelmesiylede proleter sınıfın ortaya çıkmasına yol açar. Darwin’in evrim teorisiyle temellenen, kazanç özgürlüğünün bir doğa yasası olarak kabul edilmesi, liberal ekonomiyi güçlendirir. “Güçlü olan hayatta kalır” bu dönemde burjuva sınıfının yükselişini besler. Hipolita Taine’in “ırk ortam zaman” kavramıyla insanın çevresel faktörlerle var olduğunu söyler. Bu söylem ise 19.yy’da halkın burjuva iktidarında karşı olan direnişi bastırma ve susturma politkası olarak kullanılır. Burjuvanın karşısında ezilen proleterya sosyalizme tutumaya çalışır. Tam da bu dönemde Marx ve Engels’in komünist manifestosu yayınlanır. Komünist manifesto sosyal adaletin gerekliliği için evrim ve devrimin varlığından söz eder. Marx’ın yine bu dönemde yazdığı “Das Kapital” (Resim 5)kapitalist toplum çözümlemesini meta üzerinden yapar. Kapitalist düzende her şeyin metalaştığını ve değişim amacıyla meta oluşumdan bahseder. Sosyalizm ve kapitalizm arasındaki artı değer odaklı uzalşmaz çelişki 20. Yy’a kadar gelişip emperyalist bir boyut kazanacaktır. Avrupa’da gerçekleşen bu gelişimler bir yandan bilimde pek çok gelişmeye yol açarken diğer yandan Avrupa kalıbına sığamamaya başlar ve Asya, Afrika başta olmak üzere pek çok yerde kontrolü ellerine almaya başlarlar. İşte tam bu noktada Emperyalizm iyiden iyiye boy gösterir. Toplumda sınıfsal yapılanma olarak başlayan sömürü artık tüm dünyayı yöneten bir sistem olmuştur. almanak 12 20.YY SONUÇ 1848’de Marx ile Engels’in yayınlamış olduğu komünist parti bildirgesinde Burjuvazinin kent yapılarını büyük ölçüde etkilediğinden bahsedilir. Kente olan göçlerin artması, kentlerdeki nüfus artışı hızla gelişen bir kent yapısını gözler önüne serer. Fransız yazar Charles Baudelarie, bu dönem flaneur olma durumundan bahseder. Yazılarında hep ötekileri ve dışlanılanları konu eden Baudelaire, kentteki gündelik yaşamda olup biteni sorgular. Flaneur’ün, Aylak adam olduğun söyler. Flaneur, boş gezmez, gezip deneyimler. Flaneur’ün gezgin kimliğinin ise, Londra ve Brüksel gibi hijyenik kentlerde olamayacağını; çünkü bu kentlerde herkesin ve her şeyin birbirine benzediğini söyler. Flaneur’ün bir yere ait olamayacağından hep eşiklerde yer alması gerektiğinden bahseder. Flaneur ise AVM’lerin oluşumuyla birlilkte ortadan kalkar. 19.YY Resim 5: (Soldan sağa sırasıyla)Komünist Manifesto(Marx-Engels), Kapital(Marx), Les Fleurs du Mal( Baudelaire) Temelleri 19.yy sonlarında atılan Bauhaus 20.yy’da açılmış bir tasarım okulu olup, akılcı ve deneysel bir eğitim vermekteydi. (Resim 6) Bauhaus, Rönesans’ta başlayan modernin mimaride karşılık bulmasını sağlamıştır. Bulunduğu döneme bakılırsa iki dünya savaşı arasında sıkışmış bir Almanya görülür. Nietzsche’nin 19.yy’da ortaya attığı “alt insan-üst insan” ilişkisi, dönem Almanya’sında Nasyonel Sosyalistlerin ideolojik temelini oluşturur ve ırk ayrımı teoremini ortaya çıkarır. Dünya savaşlarındaki maddi ve manevi kayıplar, akılcılığın tekrar rol oynamaya başlamasına neden olur. Bu dönem fonksiyonun öncelikli olandır. M.Ö 5.YY 20.YY 19.YY Mimarlığa bir misyon yüklenir ve toplumsal sorumluluk adı altında bir dayatma başlar. Mimarlığı disipline etme ve bir kalıba sokma hali vardır. Modern geçmişi reddeden bir tavır sergiler; ancak kendi içersinde o kadar katıdır ki kendini değiştirmeyi kabul etmez. Tarihin içinde yer alması gerekir ve tarihi referans alması gerekirken bunu yapmaz, kendini tarihin ötesine, dışına atar. 20. yy’da yeniden canlanan modern bir kopma paradigması oluşur. Biçim öyle bir şekilde değişmeye başlar ki artık değişimi okumak bile mümkün olmaz. Modern eleştirilerinin çoğu modernin tekrarcı ve monoton yapısından kaynaklıdır. Ortaya çıkan ürünlerin bir yerden sonra artık herhangi bir nitelik taşımadığı, kendini tekrar ettiği ve deneyime, yeniye olanak 16.YY ak. fonksiyon, dogmatik, mutlak, Bauhaus öçi. Le Corbusier, Ludwig Mies Van der Rohe 17.YY Rönesans’ta başlayan; ancak mimarideki karşılğını Bauhaus ile birlikte bulan dönem. 18.YY lt. modern [ˈmɒd(ə)n] şuan,şimdi ölçütü Resim 6: Bauhaus Binası, Almanya almanak 13 SONUÇ //MODERN: M.Ö 5.YY 17.YY Modern mimarlık ise pek çok kaynakta yer aldığı gibi 15 Temmuz 19722’de, saat:15.32’de Saint Lois’de, Yamasaki Pruitt’in AIA ödülü alan Lego Projesi’nin dinamitle yıkılmasıyla ölür.(Resim 7) 16.YY Bu süreçte yaşanan en büyük gelişmelerden bir tanesi de 2. Dünya savaşı sırasında, ABD’de savaşın dengelerini değiştirmek için savunma amaçlı bir sistemin kurulmasıdır. Bu sistem bilginin dönüşümü söz konusudur. Günümüz teknolojisinin ve sayısallaşan mimarlığın tam da bu dönemde temelleri atılmaktadır. almanak 14 SONUÇ 20.YY 19.YY 18.YY Resim 7: Yamasaki Pruitt’in Lego Projesi’nin dinamitle patlatıldığı an M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY 18.YY 19.YY almanak 15 20.YY 20.yy’dan itibaren başlayan ve günümüzü de içine alan süreç. Küreselleşmeyle birlikte toplumsal bir alışkanlık gibi olan gelenek kırılmaya başlar. Çoğulcu, çeşitli, heterojen ve değişken bir süreçtir. Bu dönem belirli bir üslup dayanması yaşanmaz. Tek ve dayatılan bir dilden söz edilemez. SONUÇ POSTMODERN M.Ö 5.YY fr. Avant-garde [avɑ̃ɡaʁd] öncü kişi Politik bir pozisyon alış ile yola çıkan, kültür ve sanattaki öncü grup. Resim 8: Archigram’ın yapmış olduğu çesitli karikatür ve kolaj çalışmaları Bir diğer yandan sanatta Sürrealizm ve Dada etkisinin görülmeye başlaması çok büyük yankı uyandırır. Aslında bu oluşumların temelinde yatan isimler Nietzsche ve Wagner’dir. Wagner’in geliştirdiği birleşik sanat eseri kavramı, tüm sanatların iç içe olması gerektiğini söyler. Doğayı algılamak için aklın yeterli olmadığını, çoşku ve duygularında gerekliliğinden yani romantizmden bahseder. Bu da çağdaş sanatın önünü açar. Bu doğrultuda Sitüasyonistlere(bkz. Sitüasyonistler) göre sürrealizm sanatı ortadan kaldırmadan gerçekleştirmek isterken, Dadaizm sanatı gerçekleştirmeden almanak 16 17.YY 20.YY 19.YY 1960lardan sonra başlayan evre ise yeni avangart olarak adlandırılabilir. Bu dönemdeki çalışmalar daha eleştirel olduğu gibi kuramsal örneklerine de rastlanır. Yeni avangart, postmodernizmi(bkz. Postmodern) eleştirdiği gibi post yapısalcılarada(bkz. Dekonstrüktivizm) bazı eleştiriler getirmiştir. Bu dönem örneklerine bakmak gerekirse, 1968 kuşağındaki büyük ayaklanmalarla aktivist bir rol oynayan Archigram’ın yaptığı çalışmalar kapitalist toplum eleştirisi çok çarpıcı bir şekilde yapmaktadır. İngiltere’de mimarlık okuyan bir grup mimarlık öğrencisinin dönem tepkilerini karikatür, kolaj gibi farklı temsiller (Resim 8)üzerinden göstermesi büyük bir yankı uyandırır. Artan tüketime hizmet eden, beraberinde çıkan metal ürün tüketimi gibi döneme olan eleştirilerini ütopik yaklaşımlarıyla yaparlar. 18.YY Avangartlar, provakasyon eleştiri, söylem ve düşünce pratikleriyle değişimi ve dönüşümü ön görürler. Hayat pratikeriyle sanat pratiklerini bir arada barındırır. 1920 lerin avangardına baktığımızda bu dönemi tarihsel avangart olarak adlandırabilir. Bu dönem estetik olan reddedilir. Bu sanat eserlerine bir saldırı değildir. Bu müzeler vb. sanat eserinin teşir edildiği mekanlarda, sanat eserini çekilen sınırlayan çizgilere bir tepkidir. 16.YY ak. öncü, eleştiri, Frankfurt okulu, sürrealizm, Dadaizm öçi. Nietzsche, Wagner, Adorno, Horkheimer, Archigram SONUÇ //AVANGART: Modernizmin monoton tek tip olma durumuna tepki olarak doğan, çeşitlilik ve çoğulculuğu savunan, ekletik süreç. 16.YY lt. postmodern [pōstˈmädərn] geç modern, modern sonrası almanak 17 18.YY 19.YY Sistemin sorgulanmasıyla David Harvey’in bahsettiği gibi kapitalizm örgütlenmesindeki zaman mekân sıkışmasının önünü açılır. Kültürel biçimlerin yükselişi ve sermaye birikiminin esnek hallerinin ortaya çıkışına, bir yerde kapitalizme hizmet eder. Robert Venturi’nin Las Vegas’ın Öğrettikleri adlı kitabındaki aslında çok iyi bir postmodern analizi ile karşılaşırız. (Resim 9) Tabela kurgusu üzerinden Postmodern yapılanmayı tartışan kitap yapıları ördek ve süslü hangar olmak üzere ikiye ayırır. Moderni ördek içerisine koyan eser, postmodernleri süslü hangar içinde değerlendirir. (Resim 10) Tüketim toplumuna hizmet eden imaj oluşumunun ölçeğindeki değişim o kadar büyüktür ki yapı imajın(tabelanın) gölgesinde kalır. Bu noktada ise yapının taşıması gereken anlamları ve nitelikleri tekrar bir düşünmek gerekir. Resim 9: Venturi’nin Las Vegas’ın Öğrettikleri adlı kitabı 20.YY Postmodernizm, modernizme bir tepki olarak doğar. Postmodernizm, Tarihsel sürekliliği reddederken bir yandan da tarihe referans verir. Tarihin çizgisel olarak ilerlemediğini ve aslında eklenerek, çoğalarak seyrettiğini savunur. Postmodernin bu tutumu heterojen, çoğulcu ve eklektik olma durumunu da beraberinde getirir. Postmoderni oluşturan 4 ana olguyu incelediğimiz de ise Emperyalizmin sorgulanması, feminist hareketler, ekolojik olma durumu ve diğerlerinin kültürü ile karşılaşılır. Postmodernizmi en çekici kılan yön ise çeşitliliği ve özgür düşünceye olanak tanıması, bununla gelişen “öteki”ne olan ilgidir. Edebiyatta karşılığını bulan “öteki” kavramı, kentte gündelik yaşamın önünü açar. 17.YY ak. eklektik, çeşitlilik, heterojen, tüketim, moda öçi. Robert Venturi, Aldo Rossi, David Harvey SONUÇ //POSTMODERN: M.Ö 5.YY ortadan kaldırmak istedi. Aslına baktığınızda sürrealizm de dadaizmde sanatın gündelik hayat ile olan sınırlarını kaldırmak istemişlerdir. Hayat ve sanat pratiğinin bir arada olma durumu da sanatta özgürlüğü yaratmıştır. Eklektik, heterojen ve çoğulcu olma durumu, kent ölçeğinde de etkiler yaratmaya başlayıp, kolaj kent kavramını çıkarmıştır. Üslubun varlığından söz edilemediği bir dönemde yaşadığımızı düşünürsek, postmodernizmin, kapitalizm gibi esnek, değişken ve dönüşen yapısı nedeniyle hala sürüyor olmasını anlamak hiç de zor olmaz. almanak 18 M.Ö 5.YY 16.YY 20.YY Gündelik yaşam ve anlaşılabilir olma halleri içerisinde, yakın dönemden Walter Benjamin’e bakarsak onun da gündelik yaşamı incelediğini görürüz. Gündelik yaşamın dinamiklerinin araştırırken, nesnelerin ruhu olduğundan bahseder. Bir yandan da aslında tam olarak Postmoderniz’de gerçekleşen meta fetişizmini eleştirir. Günlük yaşam denen sıfır kotu daha organiktir ve değişkendir. Marshall Berman’ın Katı Olan Her Şey Buharlaşır kitabında da gündelik yaşam olgusu incelenir; ancak bu kapitalizmin gündelik hayata olan etkileri üzerindendir. SONUÇ Resim 10: Las Vegas’ın Öğrettikleri adlı kitapta bulunan süslü hangar ve ördek’e ait çizimler. 19.YY 18.YY 17.YY Bir başka isim olan Aldo Rossi ise herkesin anlayabileceği ve daha özgürlükçü olan rasyonel izler taşımaktadır. Son derece basit, geometrik ve şematik anlatılardan yana olan Rossi için en önemli unsur ise baca kavramıdır. Bacayı bir anıtsal bir öge olarak kullanır. Anıtı ise, kolektif bellek olarak yorumlayan Rossi, aslında diğer tüm anıtlardan farksız donmuş ve statik bir anı fotoğraflayarak tek bir cisim önermektedir. Rossi’nin bacayı anıtsal bir öge olarak kullanımıyla, Venturi’nin Las Vegas’ta incelediği tabela olgusuna baktığımızda aslında bunların ölçek olarak birbirini desteklediğini ve yapının önemini yitirerek oluşturulan birer görsel simge olmaları arasındaki benzerliği görebiliriz. M.Ö 5.YY 20.YY 19.YY Başlıca amaçların durum inşa etmek olduklarını söylerken, Öğretilecek ya da tekrarlanacak bir dogma olmadığını, 20.yy’ a uygun bir durumun hala inşa edilmediğini söyleyerek bu durumların inşasıyla ilgilenirler. Kapitalizmin hayatın boş alanlarını doldurma haline karşılık, hayatın vasat olmayan kısımlarını mümkün olduğunca arttırarak o boşluğu kapatmayı hedeflerler. Bir bakıma aslında kapitalizme karşı verdikleri bir direniştir. Esas sorunsalları gerçek hayattır ve bunun dışında hiçbir şeyin sürekliliği ile ilgilenmezler. Tüm tekniklerin bir çevre kompozisyonuna katkı sağlayan araçlar olarak kullanılması onları üniter şehircilik kavramına getirir. Şehir planlaması ve mimariye olan ilgileri onları şehirde gezintilere çıkartır. Psikocoğrafya olarak adlandırdıkları bu gezintilerde coğrafi çevrenin, birey üzerindeki duygu ve davranışlarını incelerler.(Resim 11) Tüm sınırlar ve çizgiler kalkıncaya kadar mekânın deneyimlenmesi gerektiğini söylerler. Yapılan gezintiler, deneyimler yürüyerek gerçekleşir. 16.YY ak. psikocoğrafya, keşif, üniter şehircilik, gösteri toplumu öçi. Constant, Debord 17.YY 1957 yılında İtalya’da COBRA(Kopenhag, Brüksel, Amstedam), LETTRIST(Fransa), IMID(İtalya) adlı 3 grubun birleşmesiyle oluşan topluluk. 18.YY //SITUASYONISTLER: fr. Situationniste [si.ty.a.sjɔ.nist] durumcu Durumcuların öne çıka isimlerinden Constant düşüncelerini maket ve farklı ses,ışık gibi medyalardan da yararlanarak sergiler. Bu şekilde algılayıcıya farklı deneyimler yaşatmayı hedefler. Kent okumaları üzerinden çeşitli mega strüktür önerileri yer alır. Bir başka isim olan Guy Debord ise Constant’ın yapmış olduğu maddeleşmiş almanak 19 SONUÇ Resim 11: Durumcuların Paris’te yapmış oldukları psikocoğrafik yürüyüşlerin haritalaması M.Ö 5.YY 16.YY düşüncelerinin sergilerini eleştirir. Consant’ın yapmış olduğu aslında yaratıcısının birey olduğu bir yaşam iken kendisi, bireyleri yaratıcı olmaya zorlar. Materyal dünyanın kısıtlı olanaklarıyla, Yapmış olduğu çalışmalar bir anın fotoğraflarını gösterip, onu dayatmadan öteye geçemez. Debord gösteri toplumu adlı kitapta tam olarak da bunu eleştirmektedir. Kapitalizmle birlikte her şeyin görsel bir veriye dönüşmesi ve bireylerin buna müdahalesiz kaldığından bahseder. Bu kitap tam da değerlerin, şeylerin tüketiminin ve değişiminin hızla arttığı bir düzende, tüketim toplumu olgusunun ortaya çıkışına büyük bir tepkidir //FENOMENOLOJİ: : yu. Phainómenon [fɪˌnɒmɪˈnɒlədʒɪ] görüngübilim Gömülü kuramı, gömülü olanı ortaya çıkarabilmek için gündelik hayattaki problemleri arar. Bunun içinde kentte coğrafi ve sosyolojik okumalar yapılır. Gömülü kuram, tikel ile genel arasındaki ayrımı ortadan kaldırır. Mimarlık, görmenin cisimleşmiş halidir. Görme ve insan olmanın bir koşulu, tikel ile genel olması arasındaki gidip gelmedir ki bu da fenomeloji temellidir. almanak 20 19.YY 20.YY Akıl ve duygu çoğu dönemde ayrılırken fenomeloji ikisini bir arada ister. Aksi takdirde bütünün kaybolduğunu söyler. Karmaşık bir yapısı olan ve paradoksları içinde barındıran büyük resmi görebilmek için kartezyen düşüncede olduğu gibi linear bir yaklaşım yeterli değildir. Yöntem ve kuramın birlikte ilerlemesi gerekir. Bu ikisi birbirini besleyerek büyük resme bakılabilir ki bu gerçekliğin ta kendisidir. Kavramların kendi özelliklerini kaybetmeden varolması gerekir ve fenomenoloji de bu kavramların tam arasında durur. Siyah ve beyazın birlikteliğinde grinin varlığını reddeder. İkisini birbirine karıştırmaz. O ya da O değil, ikisine de bakar. Tam arada olanları inceler. Kavramların mutabakatında, karışmayan ayrışan yüzeylerdeki boşluğa bakar. Derdi ise ikisini karıştırmadan “in between” arada olana bakmaktır. Bir çözüm önermez, olası olanı arar ve her şey muğlâktır. Görüntü ve imaj takıntısı olan bir çağdayız, algısal muğlâklık ise netleştirme arzusuyla kendi içine çeker ve düşündürür.(Resim 12) Algısal muğlâklık ise olabilirlik kadar imkânsızlığı da içinde barındırır. Bu durum kendi içinde bir gerilim yaratır ve artikülasyonu sağlar. Yani fenomelojide bir sarkaç hareketi vardır. Eklenerek çoğalır, gidip gelme hareketiyle de sonsuza kadar artarak çoğalmaya devam eder. Böylece anlama, algılama durumu içselleştirmeyle gerçekleşir. Bu da aslında refleksif düşüncenin nesnenin özneyi yansıtması, nesnenin öznede kendini bulması durumuna karşılık gelir. SONUÇ ak. muğlak, in between, mutabakat, artikülasyon, mesafelenme öçi. Heidegger, Ponty 18.YY 17.YY Şeylerin biraya gelişindeki mutabakat durumunda arada kalan bölgelerdeki muğlaklık halleriyle ilgilenen felsefi görüş. //STRÜKTÜRALİZM: fr. Structuralism [ˈstrʌktʃərəˌlɪzəm] yapısalcılık M.Ö 5.YY 16.YY 17.YY 18.YY Fenomeloji de kartezyen düşüncedeki gibi donmuş bir an yoktur. Zaman hareketi oluşturur ve zaman mekânın içinden geçerek mekânsallaşır. Bu alanda pek çok çalışmalar yapan Martin Heidegger ise mekân ve mekânsallık arasındaki farkı şöyle ifade eder “Mekân doğrusal yönelmelerin ölçülebilir, hesaplanabilir boyutlarını içerir ve mekânın tözü bu boşluk içinde yer alan uzantıdır. Mekânsal olan ise ait olma duygusunu, bilinç durumuna getiren pratik bilgilerle, mekânı anlama, kendi dışına çıkarak gerçekliğini anlama modunu yansıtır.” Kısaca mekânsal olan yaşanan mekândır, mekan Resim 12: Francis Bacon’ın, Velazquez’in “Portrait of Pope olması içinse yaşanması gerekmez. Innocent X” adlı çalışmasının ardından yaptığı resim Fenomeloji algının düşünceyi beslediğini söyler, bu nedenle figür iler figür olmayan arasında gidip gelme, arada olma durumu esastır. Algısal muğlâklık sarkaç hareketini devam ettirir eğer ki bu ortadan kalkarsa tıpkı pozitivizmde olduğu gibi noktasal bir son bulur. Tüm bilimlerinin esas amacının insanı oluşturmak değil, onu çözümlemek üzerine olduğunu söyleyerek bu doğrultuda alt metin okumaları yapan yöntem. almanak 21 SONUÇ Yapısalcılık temelde büyük yapıları incelerken aslında kaygıları o yapıyı oluşturan alt metin okumaları yapabilmektir. Alt metin okumalarında yapılan çözümlemelerin bütünün esas nedenselliği açıklayabileceğini düşünür. İnsan öznesinin eleştirsinin önceliği vardır. Rönesans’ta ki birey kavramı ile Descartes’ın “düşünüyorum öyleyse varım” sözündeki ben özerk olmakla birlikte kendi içinde tutarlıdır da. Yapısalcılığın önde gelen isimlerinden Lévi-Strauss, insan öznesini varlığın merkezi olarak alır. İnsanı merkeze koyularak yapılan yapısalcı alt metin okumaların çoğunda ise Marksizm’in yeni baştan okunması, saptırılması gibi yollarla davranışlar açıklanmaya çalışlınır. Bir kültürü anlamak, oradaki esas anlamı ortaya çıkarabilmek için alt birimlerin ilişkisi ve etkileşimleri inceler. Lévi-Strauss’un alt birim okumaları, kültürü oluşturan ve artık kültürde normal karşılanan davranışlar olan, gündelik denebilecek eylemleri inceler. Yapısalcılığın aslında bir öğreti değil bir 20.YY 19.YY ak. dilbilim, görüngübilim, altmetin, çözüm, özne öçi. Lévi-Strauss, Saussure M.Ö 5.YY 17.YY //DEKONSTRÜKTİVİZM: fr. déconstruire [de.kɔs̃ .tʁɥiʁ] yapıbozum 16.YY yöntem olduğunu söyleyen bir diğer önemli isim olan Saussure ise göstergebilim ve dilbilim üzerine pek çok çalışma yapmıştır. Saussure önceki dilbilimcilerin anlam üzerine yeterli çalışmalar yapmadığını ve onların konunun özüne dair kaygılarının yetersiz olduğunu söyler. Sözcüklerin nitelikleri, konuşmacının ona yüklediği niteliklerin ve algılayıcının anlatıyı özümsemesi arasında olan ilişkinin önemini vurgular. Bu iletişim sürecinde özümsenmiş olan dilbilimsel ve anlambilimsel verilere bakılması gerektiğini anlatır. Göstergeyi oluşturan, dilsel göstergede gösteren ile gösterilen arasıdaki bağdır. Bu ön kabullerle çalışmalarını yürüten Saussure alt metin okumalarını bunlar doğrultusunda gerçekleştirir. Kendisinin de söylediği gibi aslında başta alt metin okumalarının yapılabilmesi için bir yöntem olan yapısalcılık, sonraları verimli olmasından dolayı başka yöntemlerle birleşerek öğretisel sonuçları doğurmuştur. New York Beşlisi(The New York Five) olarak anılan, Peter Eisenman, Michael Graves, Charles Gwathmey, John Hejduk and Richard Meier’den oluşan, Le Corbusier’in baştaki modernizm kavramını sürdürmeye yönelik saf ve rasyonel formlardan oluşan arayışları, son dönemede farklı arayışlara yönelmeleriyle son bulur. İçlerinden Peter Eisenman ise Jacques Derrida’nın yapıbozum kavramının üzerine mimaride almanak 22 19.YY 20.YY SONUÇ ak. yıkım, postyapısal, bozum,gözüm, özne öçi. Derida, Foucault, Eisenmann, Lacan, Deleuze Postyapısalcıların sıkça yararlandığı yapıbozum kavramı ilk olarak Fransız filozof Jacques Derrida tarafından kullanılmıştır. Derrida ve bir başka postyapısalcı isim olan Foucault, “özne” gibi, hem oluşum hem de anlatılan eylemlerin bir ürünü olan insanın gerçekliğini anlamıza yardımcı olan kavramları, yapıbozumuna uğratmak istemektedirler. Postyapısalcılar, yapısalcılardan farklı olarak özneyi de çözümlemek isterler ve bunu yaparken de şu ana kadar insanı anlamamıza yardımcı olan kavramların çözümden başlarlar. Yapısalcılığın aksine post yapısalcılıkta gösterilenin önemi azaltılır ve gösterenin önemi arttırılır. Yapısalcılık alt metin okumalarıyla esas anlamı bu okumalarda ararken, postyapısalcılık ise okurun performansını ön plana çıkarır. Üretkenliğin okuyucunun ve metnin karşılıklı etkileşiminden doğduğunu söyler. Bu nedenle aslında postyapısalcılar Saussure’ün ortaya attığı gösterge bilimine son derece eleştirel yaklaşırlar. Yaklaşımlarının gösterilenden gösterene giden bir süreç olduğunu ve bu süreçte gösterilenin gelenksel anlamını yitirdiğini bu nedenle de ister istemez bir sapma olacağını söylerler. 18.YY Alt metin okumalarının beraberinde, özne çözümlemesi de yaparak, yıkıp yeniden inşa etmeye dayanan, özellikle postyapısalcıların sıkça kullandığı kavram. M.Ö 5.YY 16.YY bunun karşılığını aramaya başlar. Deneysel sayılabilecek çalışmaları ise genelde bozup yeniden yapmak üzerine kurulmuştur.(Resim 13) 17.YY Resim 13: Peter Eisenman’ın yapmış olduğu çalışmalar //TRANSARCHITECTURE: ing. Transform+architecture [tranz - är-kə-tek-chər] almanak 23 20.YY Bilginin dönüşümünü olanaklı kılan bilgi işlem 2. Dünya Savaşında Savaş dengelerini değiştirmek adına yapılmış bir adımdır. 1950 yıllarında yapılan bu sistem, ABD Advanced Research olarak adlandırılır. Uçuş simülatörleri gibi stratejik ve talim amaçlı kullanılır. 1960lardan sonra farklılaşmaya başlayan bu sistemin gelişimindeki en temel sebep ise başta Sovyet Rusya ile olan soğuk savaştır. Bu dönem gelişimlerin daha özgürlükçü bir hal almasıyla bütçeler kontrol edilemez bir duruma gelir ve bu da özelleşmenin zeminini oluşturur. XEROX’la birlikte bu ilerlemeler federal bir kültür olmaktan çıkar ve özel bir sektör oluşturur. IBM ise bu sektörü elinde tutan en büyük güçtür. Bu dönemde ise IBM’e karşı gelişen bilginin demokratikleşme durumu ve herkesin ulaşabileceği bir sistem önerisi vardır. Bu sistemin önerisinin beraberinde 4 farklı üniversitede eş zamanlı yürüyen araştırma çalışmalarının paylaşımı için kurulan bir sistem geliştirilir. Bu internetin ve 1969’daki ilk mailin öncüsüdür. Bunu takiben 1977 yılının başlarında sadece 4’lü olan bu düzen 110 bilişimli bir düzene dönüşür. 1983 ylında ise sistem artık kendi içinde askeri ve ulusal olmak üzere ikiye ayrılır. 1990’larda İsviçre’de www’in çıkışı ile birlikte artık hiyerarşik bir düzenden değil, ağ bazlı bir sistemden söz edilir. Bu süreçte 1963 yılında önerilen CAD(computer aided design) tasarımın belleğindeki tasarıma müdahale edebilme olanağını SONUÇ ak. Morfogenesis, algoritmik, akıllı mekan, sayısallaşan mimari öçi. Marcos Nowak, IBM 19.YY 18.YY Başlarda federal amaçlı kullanılan bilgi işletim sistemlerinin gelişmesi sonucunda, sayısallaşan mimarlığı da doğuran sistem içinde, günümüz teknolojilerinin kullanımıyla yeni mimarlık pratiklerini tarifleyen ve ilk Marcos Novak tarafından kullanılan kavram. M.Ö 5.YY 16.YY 18.YY 17.YY sağlar. Nietzsche’nin “yazının aracı değiştikçe yazı da değişir” sözündeki gibi, mimarinin tekniği değiştikçe, sanallaştıkça mimari sunum tekniği de dahil olmak üzere değişir. Bilginin ve nesnenin ayrışmaz bir bütün olarak gördüğü enflasyon ve ilk bilginin yıkılıp onun üzerine inşasını benimseyen deformasyon mimarlığı olarak basitçe ikiye ayrılabilir. Bu süreçte yaşanan nesneyi üretme ve kavrayış biçimlerinin değişme durumu, temsiliyet problemlerini doğurur; bu da aşırı imaj üretimine neden olurken imaj fetişizmini doğurur. almanak 24 20.YY Sayısallaşan mimarlıkla birlikte devreye giren pek çok değişim, mobilite, gömülü, ara yüz gibi yeni terminolojileri ortaya çıkardığı gibi mekân algısını tekrardan sorgulatmaktadır. Sanallaşan mekân mimariyi 3 boyuttan alıp, gerçekliğinden koparıp bir imaja dönüştürmeye çalışır. Bu da bizi hakikat ve onun yansımaları gibi Plantoncu(bkz. Helenizm)bir yanılsamaya düşürür. Gerçeklikten kopuş ve onunla tekrardan kurulmaya çalışılan bağ aşırı imaj üretimini doğurur. Bize gerçekliği esas kaybettiren ise bu imaj yoğunluğunun getirdiği yanılsamadır. Mekân artık yaşamaz. Tıpkı Las Vegas’taki(bkz. Postmodern) gibi sadece görsel olarak algılanan bir dekordur. SONUÇ Transarchitechture ise bu gelişimler sonucunda doğar. Aktüel olan ile virtüel olanı bir tasarım unsuru haline getirir. Morfogenesis gibi algoritmik tasarımların beraberinde de etkileşimi ön plana çıkaran akıllı mekanlar doğurur.(Resim…..) Akıllı mekânlar, tepki veren mekanlar, dönüşümü ve değişimi. Bu da sonuç ürününden çok sürecin önem kazanmasını sağlar. Bununla da öznellik ön plana çıkar. Öznellik ve deneyim önem kazanır. 19.YY Resim 14: LAb[au], f.Lux exhibition , seconde nature almanak 25 M.Ö 5.YY SONUÇ 20.YY 19.YY Koşullar dikkate alındığında da, yapılan bu çalışmanın kronolojik bir sözlük üzerinden, düşünsel gelişim sürecini aktarması istenir. Kendi içlerinde birbirine referans veren noktalar yaratılarak, linear okumaların yapılacağı gibi çapraz okumalara da imkân sağlanır. Üslupsuzluğun üzerine gidilmesinden ötürü, dönemleri herhangi bir üslup tartışması içerisinde değerlendirmez. Düşüncenin, mimari kuramları oluşturması aracılığı ile bir değerlendirme yapar. Sonuçta da bu tarihsel sürecin günümüze kadar uzanışını ve sonuçlarını inceler. 16.YY Günümüzde yaşanan sürece baktığımızda kapitalizmin esnek yapısına karşı hiçbir statik önermenin dayanamadığını görürüz. Bir dönem mimariyi disipline etme aracı olarak kullanılan üslupların, günümüzün çoğulcu, değişken, özgürlükçü anlayışıyla mümkün olmadığı apaçık ortadadır. Bu nedenle günümüz toplumunda üsluptan söz edilemez. Şuan sanatta da mimaride de gerçekleşen deneysel arayışlar bir kriz haliyse eğer, bu en verimli dönemdir. Krizin bir problem olarak tariflenmesi doğru değildir. Krizlere karşı çözümler değil taktikler geliştirilmelidir ki bu taktikler krizin dinamik yapısındaki eşiklerde aranmalıdır. 17.YY Tarihteki asırlar süren gelişmelere baktığımızda çeşitli dönüm noktaları olduğunu görülür. Rönesans ile başlayan modern, akıl yoluyla bilginin oluşması, bu bilgilerin halka ulaşması, kapitalizm ile birlikte bunun bütün bir sisteme yayılması ve teknolojinin olanak sağladığı dijital ortamların oluşumu gibi süreçler, tarih boyu birbirini takip eder ve etkilerler. Bu sürece mimarlık kuramları üzerinden bakıldığında ise durumların pek çok yansımasıyla karşılaşırız. 18.YY //SONUÇ: M.Ö 5.YY 2. Hançerlioğlu, O. (1963). Düşünce Tarihi: Dört Bin yıllık Düşünce, Sanat ve Bilim Tarihinin Klasik Yapıtları Üstüne Eleştirel İnceleme, İstanbul, Remzi Kitapevi 3. Tanilli, S.(2004). Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, Cilt V 19.yy: İlerlemenin Çelişmeleri, İstanbul, Adam Yayınları 4. Bouvier, M.; Ibarrola, J.;Pasquarelli, N. (1997). Marksist Ekonomi Sözlüğü, İstanbul, Sosyal Yayınlar 5. Adorno,T.; Horkheimer, M.(2010). Aydınlanmanın Diyalektiği, İstanbul, Kabalcı Yayınevi 16.YY 1. Gökberk, M. (1996). Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitapevi 17.YY //KAYNAKÇA 7. Matthews, J.D.; Knabb K.; Debord, G.; Bodson, G.; Brown, B.(2008). Sitüasyonist Enternasyonal, İstanbul, Altıkırkbeş Yayın 18.YY 6. Debord, G.(2012). Gösteri Toplumu, İstanbul, Ayrıntı Yayınları 9. Harvey, D. (1996). Postmodernliğin Durumu Kulturel Degisimin Kokleri, Istanbul, Metis Yayinlari 19.YY 8. Venturi, R; Brown, D.S; Izenour, S. (1993), Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı 11. Culler, J.(1985). Saussure, İstanbul, Afa Yayınları 12. Sarup, M. (1996). Post-Yapısalcılık ve Postmodernizm, Ankara, Ark Yayınevi 20.YY 10. Berman, M.(1994). Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, İstanbul, İletişim Yayınları almanak 26 SONUÇ 13. http://lab-au.com/