Ebru Ürkmez ile Söyleşi

Transkript

Ebru Ürkmez ile Söyleşi
22
“Yeni denge” içinde yaşam alanı
bulmak zorundayız
Denizcilik sektörü zor, meşakkatli ve aslında erkek egemen bir sektördür. Eskiden bu
ağır sanayi kolunda kadın yöneticiler, mühendisler görmek neredeyse imkansızken,
şimdilerde özellikle denizcilik sektörünün eski ailelerinin kız evlatları, sektörde
büyük başarılara imza atmaktadırlar. Bu başarılı isimlerden birisi de ADİK Tersanesi
ve Furtrans’ın yönetim kurulu üyesi Ebru Ürkmez… Sektöre adım attığı ilk günden
itibaren babası Faruk Ürkmez ve ağabeyi Süalp Ürkmez’in desteğini sürekli arkasında
hisseden Ebru Ürkmez, kısa sürede kendini geliştirerek, ekibin önemli bir parçası
haline gelmiş. Londra’da American Intercontinental Universitesi’ni bitiren Ebru
Ürkmez dört dörtlük bir iş yaptıklarının da altını çiziyor. Ebru Ürkmez ile hem
sektörde yaşanan son gelişmeleri, hem askeri projeleri, hem de önümüzdeki süreçteki
hedeflerini konuştuk.
23
Öncelikle nasıl bir eğitim aldınız ve denizcilik sektörü gibi zor bir
sektöre girmeye nasıl karar verdiniz?
Çocukluğumdan beri aile şirketimiz olan denizciliği dinleyip, yaşayıp,
yoğrulup büyüdüğüm için üniversite hayatımdan sonra kendimi işin
içinde buldum. İnsanın önemli olan sevdiği, benimsediği işi yapmasıdır.
Sonrasında her şey sırasıyla geliyor zaten. Mesela kendimi bildim
bileli gemi indirme törenlerinde kurdele kesiyorum. Ben bu sektörde
hiç zorluk yaşamadım. Babam ve ağabeyim benim öğretmenlerim
oldular. Dolayısıyla onlarla birlikte yol almak, güven verici, öğretici ve
keyifli… Eğitimimi işletme üzerine tamamladım. Londra’da American
Intercontinental Universitesi’ni bitirdim. İş hayatına başladıktan sonra
yine Londra’da Executive MBA eğitimi aldım.
Denizci bir aileden geliyorsunuz, denizcilik sektöründe kadın
olmanın zorlukları var mı?
Bir işi sevmek ve istemek çok önemli, işin ne olduğu ya da nerede
olduğunun pek de önemi kalmıyor sevince. Biz büyük ve güzel bir
ekibiz, bu ekip paylaşımları da yüksek bir ekip. Dolayısıyla öğrenmek
ve kendini geliştirmek hiç zor olmadı.
Bize nasıl bir iş yaptığınızı anlatır mısınız?
Bence dört dörtlük bir iş yapıyoruz. Düşünün ki dünyanın her yerinde
yüzerek dolaşan fabrikalarınız var. Bu işi yaparken dünya çapında
sosyal olmanız, tüm ülkelerin politikalarını ve ekonomilerini takip
etmeniz, gözden uzakta çalıştırdığınız gemilerin personelini çok iyi
yönetmeniz, aynı zamanda gemilerin bakım tutumunu sağlayacak
organizasyona sahip olmanız, taşıdığınız yükleri değerlendirirken bir
matematikçi, fizikçi, mühendis, kimyager olmanız ve çok iyi İngilizce
bilmeniz gerekir. Bunların hepsi çok heyecan verici, heyecan verici
olmasının başka bir yönü de, kendi filomuzdaki gemilerin hepsinin
kendi tersanemizde inşa edilmiş olması. Ben hem işletme kısmı olan
Furtrans Denizcilik’te, hem de Anadolu Tersanesi’nde yönetim kurulu
üyesiyim. Şu anda gemi inşa kısmının ödeme ve finans konularına
destek veriyorum.
Tersanenizde askeri gemiler yapılıyor. Askeri projeler kriz sürecinde
bir kısım tersanemiz için can simidi oldu diyebilir miyiz? Ne tür
askeri projeler yapıyorsunuz?
2010 yılından bu yana tersanemiz (ADİK) özellikle askeri projelerin
desteği ile kapasitesini kullanmaktadır.
EBRU ÜRKMEZ
Tabii askeri gemi projeleri hem Türkiye’de, hem de dünyada çok
çok sınırlıdır. Ülkemizde 80 adetten fazla irili ufaklı tersane olduğu
düşünülürse, askeri projelerin bu tersanelerin yüzde 5’ini bile uzun
dönemde yaşatmak için yeterli olmayabileceği rahatlıkla görülecektir.
24
Örneğin bizim tersanemiz LCT adı verilen çıkarma
gemileri yapmıştır. (8 adet). Türk Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı’nın bu tür gemilere ihtiyacı, bir daha belki
2020’li yılların başında olacaktır. Eğer arada ihracat
pazarları yakalanamazsa, tersanemizin bu birikimi
heba olabilir. Aynı sorun özel sektör tersanelerinde
inşa edilen diğer askeri gemi projeleri olan yeni tip
“Karakol Botu” projesi ve “Sahil Güvenlik Arama
ve Kurtarma Gemisi” projesi için de geçerlidir.
Sadece askeri gemi yapan özel sektör tersaneleri
arasında şu anda Yonca Onuk Tersanesi ihracat
kapılarını açarak, 100 adetten fazla botunu dış
ülkelere satmıştır. Daha geçtiğimiz günlerde
bir botlarını Katar Donanması’na teslim ederek
bizim ve Türk gemi inşa sanayinin gururu olmayı
sürdürmektedirler. Tabii bizim kuvvetli inancımız;
hem Anadolu Tersanemiz, hem de diğer askeri gemi
yapan özel sektör tersanelerinin ihracat başarılarının
yakın zamanda görüleceğidir. Tersanemiz şu anda
amfibi sınıfı askeri gemiler inşa etmektedir. 8 adet
“Süratli Amfibi Gemi” (LCT) projesinin ardından
şimdi de 2017 yılında sona erecek iki adetlik “Amfibi
Gemi” (LST) projesine başladık. Çalışmalarımız hızla
devam ediyor. Projeye özgün olarak hazırlanan dizayn
bitmek üzeredir. Şubat-Mart ayında ilk sacı keserek
imalata başlayacağız. Tabii tersanemiz sadece amfibi
gemilerle değil, diğer askeri gemilerle de çok yakından
ilgilenmektedir. Hem tecrübeli kadromuz, hem de
dizayn kapasitemiz hücumbot ve firkateyn sınıfı
gemilerle de ilgilenmemize olanak tanımaktadır.
MİLGEM projesinin yeni ihalesi açılınca bu proje
ile de ilgileneceğimizi düşünüyoruz.
Önümüzdeki süreçte askeri gemiler haricinde başka
projeler de olacak mı?
Biz orta sınıf büyüklükteki bir tersane olarak, dünyadaki
bütün gemi inşa anlamındaki gelişmeleri izliyoruz. Diğer
projelere de mutlaka bakıyoruz. Açıkçası şu anda
gemi inşa sanayinin diğer bir ilgi alanı olan offshore
işlerinde fazla bulunmuyoruz. Ancak her türlü niş
projeye bakıyoruz, çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde
tersanemiz tek başına ya da bir tersaneler oluşumu
ile birlikte yeni projelerin içinde olacaktır.
Global ekonomik kriz yavaş yavaş etkisini kaybediyor
gibi, hem bu konudaki düşüncenizden, hem de
şirketinizin bu krizde nasıl bir yol izlediğinden
bahseder misiniz?
Küresel kriz aslında bazı sektörler için oldukça
uzun zamandan bu yana bitmiştir. Ancak denizcilik
ve gemi inşa sektörü için tüm hızı ile ne yazık ki
sürmektedir. Gerçi beş yılı aşan bu fiili durumu artık
kriz diye değil de, ‘yeni denge’ diye tanımlamakta
yarar olacaktır. Firmalar ve tersaneler kendilerine
bu yeni denge içinde yaşam alanı bulmalıdırlar ve
zaten de bulmuşlardır. Anadolu Tersanesi bu yeni
denge durumunu; yatırımlarını konsolide ederek,
işletmesini güçlendirerek, maliyetlerini çok sıkı
kontrol ederek, insan kaynağına yaptığı yatırımı
perçinleyerek, yönetim sürecinde bazı aşamaları
keserek ve askeri projelerde hızla büyüyerek
yaşamaya başlamıştır. Kısaca şirketimiz hakkında
bilgi vermem gerekirse; Ürkmez ailesi olarak kırk
yıla yakın süredir gemi inşaat ve armatörlük işinin
içindeyiz. Şu anda birinci kuşak babamız Faruk
25
Ürkmez ile birlikte ikinci kuşak ben ve ağabeyim
Süalp Ürkmez, ayrıca ablamın eşi Savaş Yayla ile
birlikte çalışmalarımızı yürütüyoruz. Hali hazırda
grubumuzun 16 adet gemiden oluşan genç bir
filosu var. Bu gemilerden sekiz adedi kimyasal
tanker olup, halen Akdeniz havzasında ticaretlerini
sürdürmektedirler. Hepsi AB ülkeleri İtalya, Malta
bayraklı olan bu kimyasal tankerlerimiz İtalya’nın
Cenova Kenti’nde bulunan ofisimizden ticari ve
teknik olarak yönetilmektedirler. Tankerlerimizin
tamamı dünya devleri olan SHELL, EXXON; BP,
TOTAL, ENI ve bunun gibi birçok diğer dev firmalar
tarafından onaylı olup, diğer birçok tanker tankerlere
göre farkındalık yaratmaktadırlar. Konteyner
filomuz da Hamburg’daki ofisimizden işletilirken,
ana merkezimizde bir adet 9.600 DWT’luk çok
amaçlı konteyner gemisi işletilmektedir.
Biraz da ADİK Tersanesi’nden bahsedelim…
Ailemiz 1980’li yılların başlarından itibaren hep gemi
inşa ettirmiş ve etmiş olsa da, 2004 yılına kadar hiç
tersane sahibi olamamıştı. O yıl ise Tuzla’da bulunan
Anadolu Deniz İnşaat Kızakları (ADİK) tersanesini
satın aldık. Alımın tamamlanmasından sonra tersaneye
modernizasyon yatırımları yapıldı. 40 milyon dolara
yakın yatırım ile modern bir tersane haline getirildi.
Tersanemizde 2008 yılına kadar (küresel mali kriz
başlayana kadar) hem yabancı müşterilere (İtalya,
Fransa, Dubai), hem de kendi filomuza gemiler
inşa ettik. Ancak kriz birçok sektör gibi gemi inşa
sanayini de etkiledi. Biz bu durumu kısmen de olsa
tahmin edebildiğimiz için 2007 yılından başlayarak
daha niş piyasalara yönelmeye karar verdik. Bu
piyasalardan birisi de askeri gemi inşası idi. İşte askeri
proje hikayemiz de hükümetimizin askeri gemilerin
Türkiye’de inşa edilmesine kadar verilmesinin ardından
bu şekilde başlamış oldu.
Siz Wista Türkiye’ye de üyesiniz biraz bundan
bahseder misiniz?
İngiltere’de 1974 senesinde bir grup kadın broker
toplanarak denizcilik sektöründeki yaşadıkları tüm
bilgi ve birikimi paylaşmaya başlamışlar. Bu sayede
WISTA (Women’s International Shipping & Trading
Association) doğmuş. Daha sonrasında ise saygın
bir kurum haline gelerek, denizcilik sektöründe
önemli bir yer almıştır. Hali hazırda Avrupa’da
yaklaşık 20 ülkede faaliyet göstermektedir. 2009’un
Mayıs ayında Türkiye’de de bir grup bayan denizci
yönetim kurulunu oluşturdu ve bu sayede Türkiye
ayağı da resmen kurulmuş oldu. WISTA’nın ilk amacı;
denizcilik sektöründeki bayanların gün be gün yaşanan
problemleri ya da fikirleri paylaşarak bu sayede
tecrübe sahibi olmalarıdır. Denizcilik sektörünün farklı
pozisyonlarında olan üyeler sayesinde değişik görüşler
elde edebilmek de mümkün olmaktadır. Ben de bu
kuruluşun bir üyesiyim ve içinde bulunmaktan da gurur
duyuyorum. Ayrıca Deniz Ticaret Odası’nda meclis
yedek üyesiyim. Aktif olarak da Uzakyol Kuruyük
Taşımacılığı Meslek Komite üyeliğim var.
26
Son olarak, siz çalışan bir annesiniz. Bunun
zorlukları oluyor mu?
Çocuklarınız olduğu zaman iş kadını olmak
gerçekten zor aslında. Ben yalnız bir ebeveyn
olarak çocuklarımla en iyi şekilde ilgilendiğimi
düşünüyorum. Hayatın anlamı çocuklarımız... Okul
dönüşlerinde evde ben karşılamak istiyorum mesela,
bu her zaman mümkün olamıyor tabii ama elimden
geleni yapıyorum. Çünkü bir çocuk için annesi
tarafından evde karşılanmak bence anlatılamaz bir
his. Rahmetli güzel annemin beni okul dönüşlerimde
kapıyı sıcacık gülümsemesiyle açıp, öpmesi ve
içerden gelen harika fırında pişmiş bir kek ya da
kurabiyenin kokusu benim için çocukluğumun en
güzel hatıralarından biridir. Yaşarken çoğu şeyin
kıymetini bilemiyoruz, ama yaşanmış bu coşkular
ileride karşımıza hayatın gerçek anlamları olarak
çıkıyor. Aklınıza bile gelmeyen en küçük bir çocukluk
anınız bazen hayatınızı bile değiştirebiliyor. Her
gün işten çıkıp eve dönerken, acaba bu akşam
hangi dersi çalışacağız ya da hangi ödevine yardım
edeceğim diye düşünüyorum. Çoğunlukla çok
zor bu; çünkü işte geçirdiğiniz yorucu, belki de
sıkıntılı bir günün ardından eve gelip dinlenmek
gibi lüksümüz yok biz annelerin. Ama çocuklarımın
hayatlarında iyi bir anne olarak destek olmak, onların
çok büyüttükleri bir problemi basitçe çözebilmek ve
yüzlerindeki en küçük gülümsemeyi ve rahatlamayı
görmek her şeye bedel…
Mesela annemle yaşamış olduğum küçük bir anım
aklıma geldi şu an. Sanırım yuvaya başlamıştım. Bir
şeyler yazdırıp çizdiriyorlardı, ödev vermişlerdi. Eve
geldim kalemim var, ama kalemtıraşım yok. Kalemin
de ucu açık değil. Ağlıyorum; “Anne ne yapacağım,
nasıl olacak?” diye. Annem mutfaktan sivri uçlu bir
bıçak aldı geldi, kalemimin ucunu yonttu ve açtı.
O an annem gözüme başka türlü gözüktü. “Vay”
dedim, “Benim annem her problemi çözen nasıl
akıllı bir anne”…
İşte ben de çocuklarımın gözünde böyle olmak
istiyorum, umarım başarıyorumdur.
Sonuç olarak, bir kadın hem evinin düzenini
sağlamalı, hem çocuklarına bakmalı, hem kendiyle
ilgilenebilmeli, hem sosyal olabilmeli ve bunun
yanında da çalışıyorsa eğer ve bunu başarıyorsa,
ki birçok annemiz var bu şekilde, o zaman işte
diyorum güçlü kadın böyle olunur…

Benzer belgeler