TEZ-3.İlkokuma Yazma Öğretiminde Karşılaşılan Güçlüklerin
Transkript
TEZ-3.İlkokuma Yazma Öğretiminde Karşılaşılan Güçlüklerin
İlkokuma Yazma Öğretiminde Karşılaşılan Güçlüklerin Öğretmen ve Ebeveyn Görüşlerine Dayalı Olarak Belirlenmesi (Yüksek Lisans Tezi) Esra Öz 2009 ÇOMÜ BAP Proje No: 2007/84 ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLKÖĞRETİM ANABİLİM DALI SINIF ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLERİN ÖĞRETMEN VE EBEVEYN GÖRÜŞLERİNE DAYALI OLARAK BELİRLENMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Bülent GÜVEN Hazırlayan Esra ÖZ Çanakkale – 2009 Bu tez Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu’nca 2007/84 nolu proje kapsamında desteklenmiştir. i ÖZET Bu araştırmanın temel amacı; ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlükleri öğretmen ve ebeveyn görüşlerine dayalı olarak belirleyebilmektir. Bu amaç çerçevesinde ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlükler ve nedenleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma, ilkokuma yazma öğretimi sürecini tüm yönleriyle ele alarak değerlendirebilmek için 2006-2007 eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde MayısHaziran aylarında gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında Çanakkale ilinden Merkez ilçe dahil olmak üzere Bayramiç, Biga, Çan ve Lapseki ilçelerindeki 8 okula gidilmiştir. Toplam 18 birinci sınıf öğretmeni ve 54 ebeveynle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Verilerin analizinden ulaşılan bulgular öğretmenler ve ebeveynler açısından gruplandırılmıştır. Bu araştırmada öğretmenlerle yapılan görüşmelerin incelenmesiyle açık kodlama sırasında “Öğretim Süreci”, “Öğrenci”, “Çevre” ve “Ebeveyn” olmak üzere dört ana kategori ortaya çıkmıştır. Açık kodlamada bulunan ana kategoriler incelendiğinde ses temelli cümle yöntemi, ders kitabı, okuma ve yazma kültür, uyaran azlığı, çevresel yazılımın düz yazı harfleriyle yapılması, sınıf mevcudu gibi alt başlıklarda detaylanmaktadır. Araştırmanın ebeveynlerle yapılan görüşmelerinin incelenmesiyle açık kodlama sırasında “Öğretim Süreci” ve “Öğrenci” olmak üzere iki ana kategori ortaya çıkmıştır. Ebeveynlerden alınan veriler doğrultusunda yapılan açık kodlamada bulunan ana kategoriler incelendiğinde ise ses temelli cümle yöntemi, okuma ve yazma gibi alt başlıklarda detaylandığı görülmektedir. ii Öğretmenler ses temelli cümle yönteminde okumada seslerin birleştirilerek öğretim yapılmasından dolayı kaynaklanan göz sıçramasının daraldığını belirtmişlerdir. Bu da öğrencinin okuma hızını düşüren nedenlerden biri olmakta ve buna ilişkin güçlükler aynı zamanda anlama, kavrama, yorum yapıp aktarma ve kendini ifade etme becerisine de yansımaktadır. Öğretimin öğrenci- öğretmen- ebeveyn işbirliğine dayalı olduğu ve başarının tek başına öğretmen ya da öğrenciye bağlı olmadığından hareketle, ebeveynler ses temelli cümle yöntemi başta olmak üzere ana-baba eğitimi verilerek bilinçlendirilmelidirler. Bilinçlenmeye yönelik eğitimler mümkün olduğunca okul öncesi eğitim döneminden itibaren başlamalıdır. Çünkü veriler sonucunda bu dönemde ailelerin verdiği yanlış öğretimlerin düzeltmesinin zorluğu ifade edilmektedir. iii ABSTRACT The purpose of study is determined difficulties in literacy education based on views of teachers and parents. With this purpose, difficulties and reasons in literacy education are studied determined in detail. Study was made 2nd term of 2006-2007 education-teaching year in May-June for evaluating process of literacy teaching in detail. Eight schools in Merkez, Bayramiç, Biga, Çan ve Lapseki districts of Çanakkale were gone for study. In sum, 18 literacy teachers and 54 parents were made semi structured interview. Findings that aproached data analyses were grouped views of teachers and parents. In this study, when interviews that made with teachers were examined, they arised 4 main categories that are “Theaching Learning Process”, Student”, “Environment” and “Parents” with open coding. When main categories that appeared by open coding, they are detailed like phonetic literacy method, student book, reading- writing, culture, lack of stimulus, the number of student in classroom, etc. in subtopics. When interviews that made parents were examined, they arised 2 main categories that are “Teaching Learning Process” and “Student” with open coding. When main categories that are aproached by datas with views of parents examined, they are detailed like phonetic literacy method, reading-writing, etc. in subtopics. Teachers said that narrowed eye skipping because of teaching reading with integrating phonics in phonetic literacy method. And this is one of the reason for reducing student’s reading speed. Also this difficulties reflect to understanding, compherension, construction and self expression. Teaching bases on cooperation student- teacher- parent. And success doesn’t depend on only teacher or student. So parents are to become concious of phonetic literacy method with parent education. And parent education starts preschool period. iv Because datas show that difficulties with incorrect reading-writing teaching of parents in preschool period. v ÖNSÖZ Bu araştırma ile öğretmen ve ebeveynlerin görüşleri doğrultusunda ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin bir değerlendirmesi yapılacak ve Türkçe öğretim programında ilkokuma yazma öğretiminin hedef, içerik, öğrenme-öğretme durumu ve değerlendirme düzenlemeleri açısından program geliştirme kapsamında ilgili alana geribildirim sağlanacaktır. Ayrıca bu amaçlara ek olarak araştırmayla elde edilecek bulgular ışığında ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin giderilmesine yönelik gelecekte yapılacak araştırmalar için de bir ön çalışma niteliğinde katkı sağlanabileceği düşünülmektedir. Bu araştırmada ilköğretim birinci sınıf öğretmenleri ve onların sınıflarında yer alan öğrencilerin ebeveynleri ile görüşme yapılarak ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin neler olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Başta, çalışmam boyunca yardımlarını esirgemeyen, araştırmamın başlangıcından sonuna kadar bana yol gösteren danışmanım Yrd. Doç. Dr. Bülent GÜVEN’e, Araştırmamı yaparken bursiyeri olmaktan onur duyduğum, yüksek lisans eğitimim boyunca sağladığı destek ve katkılarından dolayı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)’na, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu’na, Özellikle yöntem konusunda fikir ve görüşlerine başvurduğum Arş.Gör. Sibel GÜVEN’e, araştırma sırasında verilerin toplanmasında katkıda bulunan ilköğretim birinci sınıf öğretmenlerine ve görüşme yaptığım ebeveynlere ve çalışmalarımda emeği olan ve burada adını tek tek sayamadığım herkese çok teşekkür ederim. Araştırmanın ilgili alana önemli katkılar getirmesi dileğiyle. Esra ÖZ Temmuz 2009 vi İÇİNDEKİLER JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI …………………………………………………… ÖZET……………………………………………………………………………… i ABSTARCT ……………………………………………………………………… iii ÖNSÖZ …………………………………………………………………………… v İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………….. vi TABLO ve ŞEKİLLER CETVELİ ..…………………………………………… viii 1. GİRİŞ 1.1. İlkokuma Yazma Öğretiminin Amaçları…………………………………. 1 1.2. İlkokuma Yazma Öğretiminin Önemi …………………………………… 2 1.3. İlkokuma Yazma Öğretimine Etki Eden Etmenler ……………………… 5 1.3.1.Birinci Sınıf Öğrencilerinin Özellikleri …………………………… 5 1.3.2.İlkokuma Yazma Öğretiminde Ailenin Etkisi …………………….. 7 1.3.3.İlkokuma Yazma Öğretiminde Öğretmenin Etkisi ………………. 12 1.4. Türkiye’de İlkokuma Yazma Öğretiminin Tarihsel Gelişimi ………….. 13 1.5. Ses Temelli Cümle Yöntemi……………………………………………... 15 1.5.1.İlkokuma Yazmaya Hazırlık……………………………………... 16 1.5.2.İlkokuma Yazmaya Başlama ve İlerleme Devresi ………………. 18 1.5.3.Okur Yazarlığa Ulaşma …………………………………………… 20 1.6. Okuma Güçlükleri ve Okumaya Geçemeyen Çocuklar ………………… 21 1.7. İlgili Araştırmalar ………………………………………………………… 23 1.8. Araştırmanın Amacı……………………………………………………… 27 1.9. Araştırmanın Önemi……………………………………………………… 27 vii 1.10. Varsayımlar…………………………………………………… 29 1.11. Sınırlılıklar ……………………………………………………. 29 1.12. Tanımlar……………………………………………………….. 29 2. YÖNTEM ………………………………………………………………… 31 2.1. Araştırma Modeli…………………………………………………….. 31 2.2. Evren Örneklem …………………………………………………….. 32 2.3. Verilerin Toplanması………………………………………………… 35 2.4. Verilerin Çözümü ve Yorumlanması………………………………… 37 3. BULGULAR VE YORUMLAR ………………………………………… 39 4. SONUÇ VE ÖNERİLER………………………………………………… 73 5. KAYNAKÇA……………………………………………………………… 77 6. EKLER……………………………………………………………………. 88 viii TABLO ve ŞEKİLLER LİSTESİ Tablo 1. Çanakkale İlçelerinde Görüşme Yapılan Okullar ve Şube, Öğretmen, Ebeveyn Sayıları………………………………………………………………. 33 Tablo 2. Çanakkale İlçelerinde Görüşme Yapılan Öğretmenlere Ait Cinsiyet ve Mesleki Durum Tablosu………………………………………………………. 33 Tablo 3 . Görüşme Yapılan Sınıfların Sınıf Mevcudu ve Okul Öncesi Eğitim Alma Durumları Tablosu……………………………………………………………. 34 Tablo 4 . Görüşme Yapılan Ebeveynlerin Eğitim Durumları Tablosu………………………………………………………………………… 35 Tablo 5. Ebeveynlerin Çocuklarını Okul Öncesi Eğitim Kurumuna Gönderme Durumları Tablosu………………………………………………… 35 Şema 1. Öğretim Süreci……………………………………………………….. 40 Şema 2. Öğrenci……………………………………………………………….. 56 Şema 3. Çevre …………………………………………………………………. 61 Şema 4. Ebeveyn ……………………………………………………………… 62 Şema 5. Öğretim Süreci……………………………………………………….. 65 Şema 6. Öğrenci ………………………………………………………………. 70 1. GİRİŞ Bu bölümde araştırma ile ilgili literatür incelemesi verilerek araştırmanın önemi ve amacı belirtilmiştir. 1.1. İlkokuma Yazma Öğretiminin Amaçları Yirmi birinci yüzyılda, pek çok okuryazarlık türü ile karşılaşıyoruz. Temel okuryazarlık, bilimsel okuryazarlık, ekonomik okuryazarlık, teknolojik okuryazarlık, görsel okuryazarlık… vb. nitelikli eğitim ve öğretim, geleceğin teminatı olan çocuklarımızın yetiştirilmesinin tek yoludur. Okuryazar olmanın bu denli önemli olduğu çağımızda ilkokuma yazmanın önemi giderek artmaktadır (Vygotsky 1998). Bununla birlikte ilkokuma yazma öğretiminin amaçları ve içeriği de değişim sürecinden geçmektedir. Son yıllarda düşünen, anlayan, araştıran, sorgulayan ve sorun çözen bireylerin yetiştirilmesi çoğu ülkenin temel amacı olmaktadır. Çünkü şartlandırılmış ve kalıplaşmış zihinler üreten eğitim sistemleri çağdaş gelişmeler karşısında yetersiz kalmaktadır. Geleneksel anlayışla yetişen bireyler, bilim ve teknolojideki gelişmelere uyum sağlayamamakta, ülke kalkınmasına katkı getirememektedir (Güneş 2007). Bu çerçevede günümüzün ve geleceğin öğrencilerinin yetiştirilmesinde, ilkokuma yazma öğretimi gerçekleştirilirken sadece okuma ve yazma gibi becerilerin kazandırılması değil, aynı zamanda düşünme, anlama, sıralama, sorgulama, sınıflama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma ve değerlendirme gibi zihinsel becerilerin geliştirilmesi de hedeflenmektedir. Aynı zamanda bu süreçte Türkçe’yi doğru, etkili ve güzel kullanma, iletişim kurma, problem çözme, karar verme, öğrenmeyi yaşam boyu sürdürme gibi becerilerin de geliştirilmesi beklenmektedir. Buradan hareketle, günümüzde okuma yazma öğretimi bireyin dil, zihinsel ve sosyal becerilerini geliştirme aracı olarak ele alınmakta ve bu yönde çalışmalara hız verilmektedir. 2 Araştırmacılar ilkokuma yazma öğretiminin amacını farklı şekillerde belirtmişlerdir. Keskinkılıç’ın eserinde aktardığı Saral ve Güneş’in tanımları incelenecek olursa Saral (1971; Aktaran: Keskinkılıç 2005)’a göre ilkokuma yazma öğretiminin amacı, ilköğretim okullarına gelen öğrencilere, ilkokuma yazma alışkanlık ve becerisini kazandırmaktır. Bu bağlamda ilkokuma yazma öğretiminin amacı, öğrencinin okula başlamadan önce kazandığı konuşma, dinleme, izleme ve anlama becerilerinden hareket ederek öğrencilere sürekli olarak kullanabilecekleri okuma ve yazma eğitimine ilişkin temel bilgi ve becerileri kazandırmak olarak belirlenebilir (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Güneş (1997; Aktaran: Keskinkılıç 2005)’e göre ise ilkokuma yazmanın amacı şunlardır: 1. Okuma yazma becerilerinin öğretilmesi, 2. Beyin teknolojisinin geliştirilmesi, 3. Bireye gerekli olan temel bilgi, beceri ve davranışların kazandırılması, 4. Bireyin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik rollerine daha iyi hazırlanmasını sağlamaktır. Diğer bir görüşe göre (Keskinkılıç 2005) ise, ilkokuma yazma öğretiminin amacı, birinci sınıf psikolojisine uygun yollarla, gerekli öğrenme-öğretme stratejileri, yöntemleri ve teknikleri ile materyaller kullanarak çocuğun yaşamı boyunca kullanacağı okuma ve yazma temel becerilerini kazandırmaktır. Burada hedef, öğrencinin kısa sürede ve o süre içinde mutlaka okuryazar olması değildir. Hedef, okuryazarlığa ulaştırırken öğrencilerin okuma yazma eylemine karşı olumlu akademik benlik algısı geliştirerek ömür boyu bu eylemleri severek yapmasının temellerinin atılmasıdır. 1.2. İlkokuma Yazma Öğretiminin Önemi Öğrenim hayatına yeni başlayan çocukların ilk bilgi ve becerileri kazandığı, öğrenciliğe alıştığı bir çevre olması; ev, okul ve çevre kurması bakımından ilköğretim birinci sınıf özel bir önem taşır (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Okula başlama yaşı olan yedi yaş, çocuğun sosyal ve psikolojik gelişimi bakımından önemli 3 ve hassas bir dönemdir. Değişik bir çevreye uyma, başarılı olma gibi çok önemli yeteneklere olumlu ya da ters yönde bir gelişim kazandırma gücünde olan okulun ilk yıllarının insan hayatındaki etkisi elbette derin ve anlamlı olacaktır. İlkokuma yazma öğretimi tüm derslerin temelidir. Okuma, anlama gücünü geliştirir. Anlama ise, öğrenme demektir. İlköğretimden üniversiteye tüm dersler okuduğunu anlama temeli üzerine oturmuştur. Yazma ise, okuma yoluyla ya da başka yollarla öğrenilenleri açığa vurma ya da kullanma yoludur. Okuma-yazma öğretiminde başarılı olmak okul başarısını, yaşam başarısını olumlu etkileyecektir. Okuduğunu başarılı bir şeklide anlayamayan çocuk, okulda derslerini öğrenmede istenilen başarıyı sağlayamayacaktır. Okuduğunu başarılı bir şekilde anlamış olsa bile anladığını yazılı olarak başarıyla ifade etmede güçlük çeken çocuk da öğrendiğini gösteremeyecektir. O halde okul ve yaşam başarısının yolu başarılı okuryazarlıktan geçmektedir. Çelenk (2003:b)’e göre, ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılacak olası başarısızlık çocuğun akademik benlik tasarımını olumsuz etkilemekte ve çocuğa gereğinden fazla iş yüklememek gerektiğini belirtmektedir. Bütün istek ve gayretine rağmen başarısızlıkla karşı karşıya kalmak çocukta bezginlik, bıkkınlık ve gevşemeye neden olur. Okuma-yazma öğrenmek çocuğun okulda yaşadığı ilk ciddi öğrenme deneyimi olduğundan bu yaşantıda çocuğun elde edeceği başarı ya da başarısızlık onun akademik benlik tasarımını olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Akademik benlik tasarımı çocuğun başarı ya da başarısızlığa olan inancı ve özgüvenidir. Başaracağına inanan öğrencilerin başarılı olma olasılığı çok yüksektir. Okuma yazma öğrenme çabası içerisinde bulunan çocuğun öğrenme inancı bir kez yıkılırsa, okuma-yazma öğrenmede zorlanmakla kalmaz bütün derslere yönelik akademik benlik tasarımı olumsuz şekillenebilir. Tüm bireyler tarafından ihtiyaç duyulan temel bilgi ve beceriler olarak algılanan okuma yazma hem kendi içinde mekanik bir beceri hem de diğer yaşam becerilerinin temellerinden birini oluşturmaktadır (UNESCO 1997: Aktaran; Gülbay 2000). Öğrencilerin birinci sınıfta kazanacakları güzel ve etkili okuma, dinleme ve izleme, anlama, sözlü ve yazılı anlatım becerileri, istendik yöndeki davranış değişiklikleri, 4 gelecekteki öğrenim yaşantılarını etkiler ve başarılı olmalarını sağlar (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Öğrencilerin öğrenim yaşantılarının ilk yıllarındaki olumsuz eğitsel yaşantılar, öğrencilerin kendilerine olan güvenlerinin sarsılmasına, okuldan kaçma ve okula gelmeme gibi davranışların ortaya çıkmasına, öğrenilmiş çaresizlik gibi olumsuz tutumların kazanılmasına neden olabilir. Özellikle öğrencilerin fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerinin gelişimi sürekli izlenerek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Çağdaş yaşam, hızlı, doğru, anlamlı ve eleştirel bir bakışla okuma becerisi kazanan bireyler istemektedir. Öğrencinin gelecekteki başarı ya da başarısızlığı, okuma yazmanın biçimi ve buna bağlı olarak kazandırılacak beceri ve alışkanlıkların niteliği ile orantılıdır. Öğrenci gerek okul yaşantısında, gerekse iş yaşamında dil becerisini kullanabildiği ölçüde başarılı olur (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). İlkokuma yazma öğretimi, öğrenen, öğreten ve toplum açısından önemli bir eğitim etkinliğidir. Bu etkinlik gerek ilköğretim okulunda gerekse daha sonraki öğrenim hayatında öğrenciye gerekli olacak, hatta sadece Türkçe dersinde değil, diğer derslerde de başarısına yön verecek kuvvetli bir eğitim etkinliğidir (Keskinkılıç 2005). Çünkü okuma yazma Farabi’nin tanımladığı anlamda “alet” (ya da araç) niteliğinde bir öğrenmedir. Okuma yazmayı öğrenen birey bu ders konularını kavramakla önemli bir araç elde etmekte, sorunlarını bu araçla çözmektedir. Öyleyse bu araca sahip olunmalıdır. Amaç okumayı öğrenmek değil öğrenmek için okumayı araç olarak kullanmayı öğrenmektir (Çınar 2002). Birinci sınıfta öğrencilere verilen ilkokuma yazma öğretiminde, seçilen yanlış bir yöntem, öğretmenin yetersizliği, velilerin öğrencilere farklı yöntemlerle okuma ve yazma öğretmeye kalkışması, öğrencilerin geç ve güç okuma-yazma öğrenmesine neden olabilir. Böyle olumsuz bir deneyim öğrencilerin eğitim yaşantılarını kötü yönde etkileyebilir. Günümüzde yetişkinlerde görülen yavaş okuma, okuduğunu anlamama, kendilerini sözlü ve yazılı olarak ifade edememe gibi sorunların temelinin birinci sınıflarda atıldığı ileri sürülebilir (Çelenk 2003:a). Bu bağlamda ilkokuma yazma öğretimine etki eden etmenler bundan sonraki bölümde tanıtılarak açıklanmaktadır. 5 1.3. İlkokuma Yazma Öğretimine Etki Eden Etmenler İlkokuma yazma öğretimine etki eden etmenler 3 ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar; 1.3.1. Birinci Sınıf Öğrencilerinin Özellikleri İlkokuma yazma öğretimi ve süreci konusunda yapılacak araştırmanın ilk aşamasında birinci sınıf öğrencilerinin bedensel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimini bilinmesi gerekir. Bu bölümde ilkokuma yazma öğrenmeyi etkileyen faktörlerden birinci sınıf özellikleri üzerinde durulacaktır. Öğrencilerin belirli olgunluğa ulaşmadan, okuma ve yazma eğitimi alması, başarısızlığa neden olur (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Çocuğu tüm yönleriyle eğitebilmek onun gelişim özelliklerinin bilinmesiyle daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilir. Bedensel Gelişim Fiziksel gelişim çocukların sosyal ve zihinsel gelişimlerini de etkilediği için oldukça önemlidir. Birçok fiziksel yetersizlik ve hastalık erken yaşlarda tespit edilebilirse tedavisi mümkün olacaktır. Özellikle görme, işitme ve konuşma sorunları okuryazarlık gelişimi açısından önemlidir (Akyol 2005). Yaşamın ilk yıllarında hızla büyüyen çocuğun büyüme hızı okul öncesi ve ilköğretim dönemlerinde oldukça yavaşlar. Yılda ortalama 2,5 kilo alır ve 5 cm uzar. İlköğretim döneminde fiziksel büyüme-gelişme yavaş fakat kas dokusu gelişimi hızlıdır. Bu hızlı kas gelişimine rağmen, kasların işlevleri henüz tam değildir. Bu da çocuğun hareketlerinde yetersizliğe, ahenksizliğe, uzun bir süre bir yerde oturamamasına yol açar (Korkmazlar 1990). Büyük kasları iyice gelişmiş olmasına karşın küçük kaslarının henüz gelişme halinde olması, yazı yazmada bazı sorunlara neden olur. Çocuk yazı yazarken çabuk yorulur ve sıkılır. İlköğretim okulu birinci sınıfta öğrenciler yazı yazmayı öğrenecek gelişim düzeyine ulaşırlar. Yazıyı belli bir hızda yazabilmek, satıra dizmek, uygun büyüklükte yazabilmek, küçük kasların kontrolünün 6 kazanılmasıyla ilişkilidir. Bu nedenle uzun süren yazı alışmaları yapılmamalı, çocuğu yoracak yazı ödevleri verilmemelidir. Aksi halde çocuk yazı yazmaktan sıkılır ve öğrenmeye karşı olumsuz tutum geliştirebilir (Akyol 2001). El ve parmak hareketlerinin kontrolü en çok yazı dersinde gereklidir. Bu dönemde öğrenciler göz ve kulak yapısı bakımından şekilleri kavrayacak ve sesleri ayırt edebilecek durumdadır. Okuma ve yazmaya başlayacak olan çağdaki çocuklar dil yönünden k, l, r, s gibi çıkarılması zor sesleri çıkarabilecek düzeyde; parmak, bilek, kol ve eklem kasları ise kalem kullanabilecek gelişimde olmalıdır. Kalem tutabilecek el ve kol kaslarına sahip olmayan öğrencilerin el ve kol kaslarının gelişimini sağlayıcı etkinlikler işe koşulmalıdır (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Çocukta altı yaş civarında sağ ya da sol elden birisinin hakimiyeti belirginleşir. Eğer çocuk sağ elini kullanabilmeyi öğrenmişse, sol elini kullananlara kıyasla uyum sağlayabilmesi daha kolaydır. Sol elini kullanan öğrencinin, sağ elle yazı yazan öğretmeni izleyerek sol eli ile yazı yazması oldukça zordur. Sol eliyle yazı yazmaya alışan öğrencinin sağ eliyle yazı yazmaya zorlanmaması gerekir. Dışarıdan gelen zorlamayla sağ elini kullanmak zorunda kalan bir öğrencide bazı psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Zihinsel Gelişim Öğrencilerin zihinsel gelişimi denildiğinde dil gelişiminin yanı sıra, özellikle eğitim açısından önemli olan algı, öğrenme, akıl yürütme, problem çözme gibi yeteneklerin gelişimlerinden söz etmek gerekir. Yedi yaşındaki çocuklar, mantıksal düşünme ve sayı, zaman, mekan, boyut, hacim, uzaklık kavramlarını yerleştirebilirler. Piaget’e göre somut işlemler döneminde olan çocuklarda soyut düşünce henüz tam gelişmemiştir (Cemaloğlu ve Yıldırım 2005). Bu dönemde çocuk duyu organlarını kullanarak somut yaşantılar yoluyla yaparak-yaşayarak öğrenir. Duyularıyla düşünür (Nas 2004). O nedenle bu yaş çocukları, duyup-işittiğini değil, elle tutup gözle gördüğünü yaşadığını; gözleyerek, deneyerek ve inceleyerek öğrenmektedirler (Çelenk 2003:c). Çocuğun öğrenebilmesi için çok ve çeşitli 7 nesnelerle, olaylarla karşı karşıya gelmesi gerekir. Öğrenme sürecine olabildiğince çok duyu organı katılmalıdır. Duygusal Gelişim Bu yaş grubu çocukların en önemli duygusal ihtiyaçları sevilmek, beğenilmek, değer verilmektir. Anne, baba, öğretmen tarafından ne kadar ilgi ve sevgi görürlerse, ruh sağlıkları o kadar yerinde olur. İlgi merkezi olma istekleri kuvvetlidir. Başarılı olma ihtiyacları kuvvetlidir. Gerçek başarılar elde edemezlerse, hayali başarılarla övündükleri görülür. Bu dönemde korku, öfke, kıskançlık, neşe, sevgi gibi duygular bir çocuğun gününü birbiri ardına doldurabilir. Duygusal halleri çabuk değişir. Yedi yaş çocuğunda psiko-sosyal açıdan en önemli bunalım, okula ve yeni bir eğitim ve öğretim disiplinine hazırlıklı olmamasıdır. Çocuk bu devrede, yedi yaşına kadar sürdürdüğü bir yaşam alanını bırakır ve yeni bir yaşam ve iletişim alanına uymak zorunda kalmaktadır. Çocuğun 4-5 yaşından sonra bir yuvaya veya benzeri bir hazırlık okuluna devam etmesi ve bundan sonra ilköğretime başlaması halinde, bu geçiş dönemi artık çocuk için bir mesele çıkarmaz ve çocuk yeni bir çevreye uyum olayını kendisi için en uygun olan 4-5 yaşları arasında tamamlamış olmaktadır (Ziyalar 1991). 1.3.2. İlkokuma Yazma Öğretiminde Ailenin Etkisi Başarı, kişinin ussal ve düşünsel yetenekleriyle olduğu kadar, bu yeteneklerin geliştirilmesine, işlenmesine uygun ortam ve şartlarla da yakından ilgilidir. Bu ortam ise kişiye, yetenekleri konusunda özgüven, başarı güdüsü ve sonunda da bunu gerçekleştirme kanallarının sağlanmasını içerir. Toplumsal sınıf, öğrencilerin enerjilerine (beslenme, okul araç-gereçleri, uygun bir çalışma ortamı, yeterli anababa ilgisi) ve muayyen yönlere yönelmelerine etkisi bakımından da okul başarısını tayin eder. Görüldüğü üzere bireyin sahip olduğu sosyoekonomik düzey (toplumsal sınıf), eğitim faktörü üzerinde oldukça etkilidir. Sosyoekonomik düzeye göre bireylerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarına yaklaşımı onlara sağlayabilecekleri desteğin niteliği ve çocuklarına sağlayabilecekleri eğitim ortamının ve araçlarının niteliği ve niceliği farklılaşmaktadır. Dolayısıyla bu da, çocuğun okul başarısına 8 yansımaktadır (Arı 2007). Aileler çocuklarının eğitim sürecinde önemli birer ortak olmaktadır. Çocuklar zamanlarının yüzde 10’unu öğretmenleri ile geçirirken geri kalan yüzde 90’lık bölümde ailelerin kontrolündedirler. Aile sadece toplumsal bir kurum değil aynı zamanda önemli bir eğitim kurumudur. Çocuk ilk eğitimi ailesinde alır (Erçelebi 1996). Yapılan pek çok çalışma ve araştırmada ailelerin çocukluk ve erişkinlik döneminde çocuklarının eğitimine katılmalarının öğrenme ve okul başarısı üzerinde olumlu etkisinin olduğu sonucu ortaya çıkmıştır (Hoover-Dempsey ve diğerleri 1997, 1987, 1992; Eccles ve Harold 1993; Lareau 1987; Pena 2000). Ailenin eğitim ve kültür seviyesi önemli bir özellik olarak kendini göstermektedir. Belirli bir seviyede eğitim görmüş olan anne ve babalar çocuklarına daha fazla yardımcı olabilme imkanına sahiplerken, yeterli seviyede eğitim görmemiş olan anne ve babaların ise çocuklarına istenilen ölçüde yardımcı olamadıkları gözlemlenmektedir (Kıncal 1993, 68). Kohn’nun (1963, Aktaran; Hoover-Dempsey ve diğerleri 1997, 7), sosyal sınıfın, ailelerin çocukları üzerindeki etkisini belirleyen en güçlü değişken olduğu şeklindeki iddiasına dayanan diğer araştırmacılar aile statüsü değişkenlerinin ailenin çocuk yetiştirme ile ilgili görüşlerine, çocuk yetiştirme yöntemlerine ve çocukların okuldaki başarıları üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmışlardır. En iyi okuma yazma eğitimi programının geliştirilmesi için çocukların okul dışı eğitim tecrübelerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Araştırmalar göstermektedir ki, aile konuşmalarına katılan, kendisine düzenli olarak kitap okunan, evlerinde kitap bulunan çocuklar okula geldiklerinde okuma yazma eğitimine bir adım önde başlamaktadırlar. Her ne kadar ailenin okur yazarlığa katkısı genellikle doğal olarak gerçekleşiyorsa da ailelerin bu konuda işlerini kolaylaştıracak bazı önerilere ihtiyaçları bulunmaktadır (Lareau 1987, 80). Bu kapsamda Uluslararası Okuma Birliği (International Reading Association - IRA) (2001), ailelerin; -Çocuklarının okulda öğrendiklerini takip etmeleri, - Evde ailece okuma, öğrenme ya da yazma için fırsatlar yaratmaları, 9 - Kütüphane ve kitapçılara ailecek gitmeleri, - Çocukları ile ilgilendiklerini çocuğun öğretmenine göstermeleri gerektiğini belirtmektedir. Evinizi öğrenme ortamı olarak düşündüğünüzde, çocuğun daha çok şey öğrenmesine yardımcı olabilirsiniz (Gordon 1998). Çocuğa evde sağlanabilecek iyi bir öğrenme ortamıyla okul başarısı arasında yakın bir ilişki vardır. Öğrenme ortamının hazırlanması denildiğinde; çocuğa ayrılan bir oda, odada çocuk için gerekli eşyalar, bilgisayar gibi öğretim araçları, kaynak kitaplarında yer aldığı bir kitaplık, seviyesine uygun dergi gibi süreli yayınların takibi, eve günlük gazete alımı ilk akla gelenlerdir. Evde çocuk için öğrenme ortamının oluşturulmasında ailenin gelir düzeyinin yanında, anne ve babanın eğitim düzeyi de etkilidir. Aileler, çocuğun eğitiminde yeni roller üstlenmek durumunda olup bunun için de anababa ve çocukların medyayı, toplumsal kaynakları ve kitapları en üst düzeyde kullanmaları gerekmektedir (Arı 2007). Ancak bazı faktörler, ailelerin eğitimde daha etkili bir rol üstlenmelerini engelleyici olabilmektedir. Özetle bu faktörler şunlardır (Büyükkaragöz ve diğerleri 1997, 12; Aktaran: Arı 2007): • Ülkemizde bir kısım aileler çocuklarının gelişim özelliklerini ve ihtiyaçlarını bilecek eğitim seviyesinde olmayarak bu ailelerin genellikle çocuklarını kendi büyüklerinden gördüğü metotlarla eğitmeye çalışmaları. • Kadınların çocuğun bakımı ve eğitimi konusunda hiçbir tedbir almadan işe girmeleriyle çocuğun, aile büyüklerinin, komşuların bakım ve eğitimlerine muhtaç bırakılması. • Çocuklarını aşırı bağımlı hale getiren, yaratıcılıklarını engelleyen, çağdaş eğitim ilkelerine aykırı bazı geleneksel anababa tutumlarının olması ve bazı anababaların çocuklarına aşırı sert davranmaları Okul başarısında, ailelerin çocuklarına yaklaşımı da önemlidir. Çocuğa güç ve otorite kullanarak bir şeyler öğretmeye çalışan anababaların dargınlık ve gözyaşı 10 ile karşılaşmaları kaçınılmazdır (Gordon 1998). Bu nedenle ailelerin, çocukları ile sağlıklı bir iletişim kurabiliyor olmaları öncelikle gerekmektedir. Anababa eğitiminin önemini ve insan ilişkilerinde bazı temel ilkelerin bilinmesi gerektiğini vurgulayan Gordon (1999) anababaların; • Çocuklarını çok özel bir tür olarak görmekten vazgeçerek onları birey olarak algılamaları, • Çocuklarının davranışlarının, karşılıklı ilişki biçimlerine bağlı olduğunu kabul etmeleri, • Tüm sosyal ilişkilerdeki temel ilkeleri anlamaya çalışmaları gerektiğini belirtmektedir. Öğretmen-öğrenci-veli üçgenindeki bilinçli işbirliği ve dayanışma, başarıyı artıran temel faktördür. Ancak, ülkemiz gerçekleri göz önüne alındığında, genel olarak bu bilinçli işbirliği ve dayanışmanın ana kahramanı çoğunlukla öğretmen olmaktadır. Öğrenci velisi, çoğu zaman öğrenciye ve öğretmene en uzak kişi durumundadır. Çoğu veli zoraki bir sorumluluğu üstlenmiş görüntüsü vermektedir. Deneyimlerimiz ve öğretmenlerle yaptığımız çeşitli görüşmelere dayanarak bu durumun nedenlerini şunlara bağlayabiliriz: 1. Birçok öğrenci velisi, iyi niyet ve istekle öğrencisine yardım ve rehberlik etmek istemesine rağmen, eğitimsizliği nedeniyle, bu sorumluluğu yürütebilecek hazırbulunuşluğa sahip değildir, 2. Uygulamalarda çoğunlukla, okul-veli ilişkisinde “bağış, yardım” gibi maddi unsurlar ön plana geçmekte; velilerin birçoğu, neredeyse yerleşik hale gelen bu anlayış nedeniyle, okula bile uğramak istememektedirler, 3. Bazı öğretmenlerin veliye karşı olumsuz olarak nitelenebilecek tutum ve davranışları; rehberlikten ziyade öğrenciyi veliye şikayet eden -hatta çocuğun olumsuz sayılan davranışlarından dolayı- veliyi suçlayıcı tavır takınması, 4. Velinin, veli sorumluluğunu üzerine alabilecek olgunluktan, tutum ve davranışlardan uzak olması, 11 5. Korumacı veli tipi diyebileceğimiz velilerin, çocuğunu- özellikle başarısızlıkta veya alışılmış başarı seviyesinin düşmesi durumundaöğretmene karşı koruma çabası içerisine girerek başarısızlığın nedenlerini başka yerlerde araması, 6. Ekonomik kaygılar ile hareket eden velilerin -çocuğunun aldığı eğitimin niteliğiyle değil de- en az masrafla okuldan kurtulma anlayışıyla tutum ve davranışlarını belirlemesidir. Karşılaşılan sorunlar açısından ana çizgileriyle belirlemeye çalıştığımız bu nedenlere; toplumsal-kültürel çevreye bağlı veli ve öğrencinin bireysel ve özel nedenleri de eklenebilir (Yılmaz 2007). Pek çok araştırmacı, eğitimci ve aile çocukların aldıkları eğitimden maksimum ölçüde faydalanmalarının ancak okul ile aile arasında sağlıklı bir ilişkinin var olması durumunda mümkün olduğu hususunda birleşmektedirler. Genel olarak aileler de okullar ile daha fazla ilişki içerisinde olmak istemektedirler. Aynı konuda öğretmen görüşlerini inceleyen farklı araştırmalar da göstermektedir ki, öğretmenlerin okul aile ilişkilerine olumlu bir yaklaşımları mevcuttur (HooverDempsey ve diğerleri 1987, 418). Ailenin gelir seviyesi ile ilgili yapılmış çalışmalar incelendiğinde ise, Lareau (1987)’a göre düşük gelir grubu aileleri okul ve aile hayatını birbirinden ayrı iki dünya olarak görmektedirler. Bu nedenle çocuklarının eğitimi ile ilgili sorumluluklarını, çocukları okula hazırlamak ve götürmek (okula devamını sağlamak) ve çocuklarının okulda iyi kişilik özellikleri ve davranışları sergilemesini sağlamak ile sınırlı görmektedirler. Bu temel hazırlıkların yerine getirilmesi dışında bir sorumlulukları olduğunun bu çevre içinde yaşayan ailelerin çoğu farkında değildirler. Bu türlü aileler çocuklarının eğitimi ile ilgili okul ve öğretmenler tarafından alınan kararları sorgulamadan kabul etmekte çünkü eğitimsel ilerlemenin daha çok okul ve öğretmenin sorumluluk alanına girdiğini düşünmektedirler. Diğer taraftan orta ve yüksek gelir düzeyine sahip aileler, okul ve evi birbirine bağlı iki alan olarak görmektedirler. Bu aileler kendilerine okul ile birlikte çocuklarının eğitiminde merkezi bir görev yüklemektedirler. Bu görev tanımı kapsamına çocuğun 12 gelişiminin veya daha genel anlamda davranışlarının gözetim altında tutulması kadar okul ile ilgili karar alma süreçlerine katılım da girmektedir. Bu kapsamda Lareau, anne babanın katılım kararları üzerinde; a) Sahip oldukları eğitim düzeyi, b) Öğretmenler ile aileler arasında çocuğun eğitimi ile ilgili işbölümüne bakış açıları, c) Çocuklarının okul süreci ile ilgili sahip oldukları bilgi birikimi d) Sahip oldukları zaman, para ve diğer maddi koşulların etkin olduğunu ifade etmektedir (Lareau 1987, 79). 1.3.3. İlkokuma Yazma Öğretiminde Öğretmenin Etkisi Günümüz toplumlarında nitelikli insan gücüne duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Toplumların insan gücü ihtiyaçları ise ancak nitelikli eğitim kurumlarıyla sağlanabilir. Eğitimin niteliğini etkileyen birçok faktör bulunmasına rağmen eğitimde anahtar rolü oynayan en önemlilerinden birisi öğretmendir (Erginer 1996). Günümüzde öğretmenlerin sınıf içerisindeki rolleri değişmiştir. Artık öğretmenler öğretim konusunda karar verme yetkisine sahip kişiler olarak, program geliştirme açısından hem zorunlulukları hem de sorumlulukları olan kişilerdir. Dil becerilerinin öğretiminde, öğretmenlerce verilecek kararlar hem içerik hem de öğretimi üzerinde etkilidir” (Akyol 2001). Öğretmen, okuma ve yazma öğretimi programını maksimum seviyede çocukların nasıl öğrendikleri üzerinde tasarlamalıdır. Çünkü ne öğretileceğinden çok öğrenci grubunun seviyesi, öğrenme stillerinin bilinmesi ile nasıl öğretilebileceği ile ilgili yöntemler geliştirilmesi gerekmektedir. Eğitim öğretimin temeli olan ilkokuma yazma öğrenecek öğrencilerin öğretmen tarafından özelliklerinin, hazırbulunuşluk seviyelerinin tespit edilerek öğrenme ortamlarının bu doğrultuda hazırlanması gerekmektedir. Eğitim öğretimde bunun sağlayıcısı olan birinci sınıf öğretmenlerine önemli görevler düşmektedir. Meslektaşları, öğrencileri, veliler ve yöneticileri ile iyi bir iletişim kurmalıdır. Planlamaya önem vermelidir. Toplumun istekleri, değerlerini analiz ederek bunları eğitimin süreci içerisinde kullanmalıdır. 13 1.4. Türkiye’de İlkokuma Yazma Öğretiminin Tarihsel Gelişimi İlk okuma-yazma öğretiminde kullanılacak metotla ilgili tartışmalar ve farklılıklar yıllardan beri sürmektedir. Binbaşıoğlu (2004), ülkemizde önceleri adlandırma (tesmiye) yönteminin, 1870’lerden sonra ise seslendirme (savtî) yönteminin kullanılmaya başlandığını belirtmektedir. 1924’te çıkan İlk Mektepler Müfredat Programı’nda cümle ya da harf metotlarından birini seçmek öğretmene bırakılmıştır. Bu program daha çok proje program mahiyetinde olup, 1926 yılına kadar uygulanmıştır. 1926 yılında, yurdumuzun o zamanki ihtiyaçlarına, çocukların özelliklerine ve dünyadaki ileri eğitim ve öğretim anlayışına göre “İlk Mektep Müfredat Programı” yeniden hazırlanmıştır. 1926 programında, harf yöntemi yasaklanarak kelime ve cümle yönteminin uygulanması istenmiştir. Bu program 1936 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. 1930 yılında şehir müfredatının esaslarına sadık kalınarak köy çocuklarını köyün şartlarına ve ihtiyaçlarına göre yetiştirmek amacı ile, “Köy Mektepleri Müfredat Programı” hazırlanmıştır (Tekışık 1992: 1). 1936 yılında, 1926 programı günün ihtiyaçlarına göre yeniden gözden geçirilerek ve geliştirilerek şehir okulları için “1936 İlkokul Programı” hazırlanmıştır. Bu programda da ilk okuma-yazma öğretiminin, bireşim ve çözümleme yöntemiyle öğretilmesini öngörülmekte ancak, çözümleme yöntemi esas olmak koşuluyla, bireşim yönteminin de uygulanabileceği ifade edilmektedir. 1936 Programı 1948 yılına kadar uygulanmıştır. 1944 yılında, şehir ve köy okulları programlarının birleştirilmesi ve geliştirilmesi konusunda bütün öğretmenlere bir anket uygulanmıştır. Öğretmenlerin anketler verdikleri cevapların da incelenmesiyle 1936 ilkokul programı günün ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilerek 1948 ilkokul programı hazırlanmıştır. 1948 ilkokul programında okuma yazmayla ilgili olarak “İlkokuma yazmaya basit cümlelerle başlanacaktır. Zamanla bu cümleler kelimelere, kelimeler hecelere, heceler ise harflere bölünecektir. Bu çözümlemeler sonucunda elde edilen kelime, hece ve harflerle yeni cümleler ve kelimeler teşkil edilecektir.” şeklinde belirtilmektedir (MEB 1948). 14 1968 ilkokul programında ise ilkokuma yazmaya ilişkin şu ifadeler kullanılmaktadır: “ilkokuma yazmaya öğrencilerin anlayabileceği kısa cümlelerle başlanmalıdır. Zamanla bu cümleler kelimelere, kelimeler hecelere bölünmelidir. Daha sonra hecelerin içindeki harflerin sesi sezdirilmeye çalışılmalıdır. Bu çözümlemeler sonunda elde edilen kelime, hece ve sezilen harflerle cümle ve kelimeler kurulmalıdır.” (MEB 1969). 1981 ilkokul programında ilkokuma yazma öğretiminde seçilecek yöntemle ilgili olarak 1948 ve 1968 programına benzer ifadeler kullanılmakta çözümleme yönteminin kullanımı benimsenmiştir (MEB 1982). Milli Eğitim Bakanlığı, Türkçe Eğitimi ve Öğretimi Kılavuzu’nda ilkokuma yazma öğretimi ile ilgili üç yöntemden söz etmektedir. Bunlar bireşim, karma (karışık) ve çözümleme yöntemleridir. Bireşim yöntemi bir bütünü oluşturan parçaların ya da öğelerin bir araya getirilip yeni bir bütün oluşturulması etkinliğidir (Güleryüz 2002). Bireşim yöntemine göre ilkokuma yazma öğretmeye harflerin öğretilmesiyle başlanır. Harflerden heceler, hecelerden kelimeler, kelimelerden cümleler meydana getirilir. Bu nedenle bu yönteme sentez yöntemi de denir (MEB 1986). Bireşim yönteminde ilkokuma yazma öğretimine seslerin kavratılmasıyla başlanarak seslerden hece, hecelerden kelime, kelimelerden cümle oluşturulmasıyla devam eder. Karma yöntem ses metodu ile kelime metodunun karışımından meydana gelmiştir. Bu metot ile öğretim yapılırken sesler somut olarak mesela be (b), cim (c), kaf (k) şeklinde telaffuz ettirilmeyerek kendilerinden sonra gelen ses ile birlikte ( örneğin; baba, baca, ada, kaba gibi) anlamlı kelime ve heceler içinde öğretilecektir. Karma yöntemin uygulanmasında iç tutarlılık yoktur. Uygulayıcı bir gün cümle verir sonra ses verir, ardından hece çalışması yapabilir (Nas 1999). Çözümleme yöntemi: çözümleme bir bütünü oluşturan parçaları amaçlı ve bilinçli olarak birbirinden ayırma işlemidir. Çözümleme yönteminin metin, cümle ve kelimeden başlayan türleri vardır. Ancak yöntemin en yaygın olarak kullanılan şekli okumaya geçen çocuk için anlam içeren cümlelerden başlanmasıdır. Cümleler 15 kelimelere, kelimeler hecelere, heceler de seslere ayrılarak öğretilir. Sonunda elde edilen seslerden yeni hece, kelime, cümle oluşturulur. Çözümleme yönteminin esasında çocuğun gördüğü eşyayı bir bütün olarak kavraması ve buna göre tepki verdiği ve ancak bütünü kavradıktan sonra parçaları görebileceği görüşü yatmaktadır. Ses temelli cümle yöntemi ise 2004-2005 eğitim öğretim yılında pilot illerde, 2005-2006 eğitim öğretim yılı itibariyle birlikte tüm okullarda uygulanmaya konmuştur. 1.5. Ses Temelli Cümle Yöntemi Ses Temelli Cümle Yöntemi’nde, ilk okuma-yazma öğretimine seslerle başlanmaktadır. Anlamlı bütün oluşturacak birkaç ses verildikten sonra seslerden, hecelere, kelimelere ve cümlelere ulaşılmaktadır. İlk okuma-yazma öğretimi, cümlelere kısa sürede ulaşılacak şekilde düzenlenmektedir (MEB 2005) . • Okuma ve yazma, ilk okuma-yazma öğretimi boyunca birlikte sürdürülmektedir. Okunan her öge yazılmakta; yazılanlar da okunmaktadır. Yazı öğretiminde, öğrencilerin gelişimine uygun olan bitişik eğik yazı harfleri kullanılmaktadır. İlk okuma-yazma öğretimine seslerle başlanması, seslerin birleştirilmesi ile anlamlı heceler, kelimeler oluşturulması ve cümlelere ulaşılması öğrencinin, bilgileri yapılandırmasını kolaylaştırmaktadır. Ses Temelli Cümle Yöntemi, bu yönüyle yapılandırıcı öğrenme yaklaşımına uygundur. Bu yöntem; tek tip, belirli kalıplara sıkıştırılmış ve belirli sayıdaki cümlelerle ilk okuma-yazma öğretimi yerine; çokluluğa ve çeşitliliğe ağırlık vermektedir. Bu nedenle ilk okuma-yazma, öğretim sürecinde öğrencilerin çok sayıda ve çeşitli hece, kelime, cümlelerle, okuma-yazma öğrenmelerini gerekli kılmaktadır. Yöntemin bir gereği olarak ilk okuma-yazma öğretiminde ses, harf, hece, kelime, cümle ve metin oluşturma sırası izlenmektedir. Bu süreç, öğrencinin cümle kurma ve metin oluşturma becerilerinin gelişimine katkı sağlamaktadır. Bu yöntemle ilk okuma-yazma öğretiminde, çok sayıda hece, kelime, cümle ve metinlerle çalışılmaktadır. Bu durum öğrencilerin cümleleri ezberlemesini engellemekte; 16 tam tersine, cümleyi anlayarak öğrenmesini gerektirmektedir. Böylece öğrencilerin anlama düzeyleri gelişmektedir. Türkçede her harf bir sesi karşıladığından bu yöntem Türkçenin ses yapısına uygundur. Öğrencilerin duyduğu ve çıkardığı seslerin bilincine varması sağlanmakta; öğrencilerin dil gelişimine (doğru telâffuz, akıcılık, sesleri ayırt etme vb.) katkıda bulunulmaktadır (MEB 2005) . Ses Temelli Cümle Yöntemi’nin Aşamaları Ses Temelli Cümle Yöntemi’ne göre ilk okuma-yazma öğretimi aşağıdaki aşamalar izlenerek gerçekleştirilir (MEB 2005) : 1. İlk okuma-yazmaya hazırlık 2. İlk okuma-yazmaya başlama ve ilerleme • Sesi hissetme ve tanıma • Sesi okuma ve yazma • Sesten, heceler, hecelerden kelimeler, kelimelerden cümleler oluşturma • Metin oluşturma 3. Okuryazarlığa ulaşma 1.5.1. İlkokuma Yazmaya Hazırlık İlk okuma-yazmaya hazırlık aşamasında; genel hazırlık, okumaya hazırlık ve yazmaya hazırlık olmak üzere üç tür çalışma yapılmalıdır. Bunlar (MEB 2005) : a. Genel Hazırlık Öğrencilere, sınıf ortamına, arkadaşlarına ve öğretmenlerine alışmaları için okulun ilk gününden itibaren rahat iletişim kurabilecekleri bir ortam sunulmalıdır. Bunun için oyunlar, dramalar, şarkılar, bilmeceler birer araç olarak kullanılarak 17 öğrencilerin, ilk okuma-yazma çalışmalarına yönelik olumlu tutum geliştirmeleri sağlanabilir. Ayrıca öğrenciler çeşitli yönleriyle (görme, işitme, geçirdiği hastalıklar, aile ve sosyal durumu vb.) tanınmaya çalışılmalı, sınıf ortamının düzenlenmesinde ve ilk okuma-yazma öğretiminde bunlar dikkate alınmalıdır. Çocukların gelişimi düzenli aralıklarla kontrol edilmeli; aileler, yapılması gerekenler hakkında bilgilendirilmeli, onların desteği alınmalıdır. b. Okumaya Hazırlık Okumaya hazırlık aşamasında; oturma, kitabı tutma ve açma, görsel okuma ve okumaya özendirme etkinlikleri önerilmiştir. Bu etkinlikler aşağıda açıklanmaktadır. Bu aşamada, öğrencinin durumuna göre daha farklı etkinlikler de yapılabilir (MEB 2005) . 1. Oturma: İlk okuma-yazma çalışmalarında düşünce akışını artıran, anlamayı ve çalışmaları kolaylaştıran oturma şekline dikkat edilmelidir. Öğrencilerin sırada yanlış oturmalarına ve eğilerek çalışmalarına izin verilmemelidir. 2. Kitabı tutma ve açma: Göz ile kitap arasındaki en uygun uzaklığa dikkat ederek öğrencilere kitabı nasıl tutmaları ve sayfaları nasıl açmaları gerektiği gösterilmelidir. 3. Görsel okuma: Okuma çalışmalarından önce öğrencilerin görselleri tanıma, anlama, yorumlama ve anlatma becerileri geliştirilmelidir. 4. Okumaya özendirme: Öğretmen, örnek okuma yaparak öğrencileri okumaya özendirmelidir. c. Yazmaya Hazırlık Yazmaya hazırlık olarak aşağıda el hareketleri, boyama, kalem tutma, serbest çizgi çalışmaları verilmektedir. Öğrencilerin gelişme durumuna göre daha farklı çalışmalar da yapılabilir (MEB 2005) . 18 1.5.2. İlkokuma Yazmaya Başlama ve İlerleme Bu aşamada sesi hissetme ve tanıma, sesi okuma ve yazma, sesten anlamlı heceler, kelimeler ve cümleler oluşturma ile metin oluşturma çalışmaları yapılmaktadır (MEB 2005). a. Sesi Hissetme ve Tanıma Sesi hissetme ve tanıma aşaması tanıtılacak sesin öğrenciler tarafından fark edilmesini sağlamaya yöneliktir. Bu aşamada aşağıdaki çalışma ve etkinlikler yapılmalıdır: 1. Kısa öyküler anlatma, drama yapma, tekerleme ya da şarkı söyleme gibi etkinliklerle ses hissettirilir. 2. Sesin geçtiği kelimeler örnekler buldurulur ve bu kelimeler söylenirken ilgili ses vurgulanır (Öğrenciler örnekler vermeye özendirilir.). 3. Görsellerden yararlanılarak sesi ayırt etme çalışmaları yapılır (Sesin bulunduğu ve bulunmadığı kelimelerin resimleri gösterilerek öğrencilerden bu kelimelerde ilgili sesin geçip geçmediğini belirlemeleri istenir). b. Sesi Okuma ve Yazma Sesin yazıdaki sembolü olan harflerin yazdırılmasında şunlara dikkat edilmelidir (MEB 2005) . 1. Öğretmen bu harfin nasıl yazıldığını tahtada göstermeli ve harfi öğrencilerle birlikte okumalıdır. 19 2. Alıştırma kitabındaki büyükçe çizilmiş harfin üzerinden ok yönünde yazma çalışması yaptırılarak öğrenciler harfin yazılışına hazırlanmalıdır. 3. Öğrencilerin, satır aralıklarına (dört çizgi üç aralık) yazılmış harf örneklerinin üstünden kalemleriyle gitmeleri sağlanmalıdır. 4. Öğrenciler dört çizgi, üç aralıktan oluşan satır aralarına harfleri yazmalı; öğrencilerin yazdıklar harflerin doğru yazımı ve seslendirilmesine özen gösterilmelidir. 5. Yazılması zor olan (a, A, k, y, g, G, f ) harflerden önce, bu harflerin yazımına yönelik hazırlayıcı çizgi çalışmaları yapılmalıdır. 6. Seslerin (harflerin) öğretiminde alfabedeki sıralama değil; aşağıda verilen sıralama ele alınmalıdır. Bu sıralamada Türkçenin ses yapısı, harflerin yazım kolaylığı, anlamlı hece ve kelime üretmedeki işleklik dikkate alınmıştır. Ayrıca, bu gruplardaki bazı seslerin (harflerin) yerleri değiştirilerek farklı gruplamalar da yapılabilir. Ancak bu düzenleme Türkçe Öğretim Programı’nın anlayışına, tematik yaklaşıma ve ses temelli cümle yöntemine uygun olmalıdır. c. Heceler, Kelimeler ve Cümleler Oluşturma İlk okuma-yazma öğretiminin en önemli aşaması heceler üretme, hecelerden kelimeler, kelimelerden de cümleler oluşturmadır. Bu aşamada aşağıdaki çalışmalar yapılmalıdır (MEB 2005) . 1. Verilen ilk iki sesin ardından bu seslerle ilgili hecelere ulaşılmalıdır. 2. Elde edilen hecelerle okuma ve yazma çalışmaları yapılmalıdır. 3. Verilen her yeni ses, önceki öğrenilenlerle ilişkilendirilmeli yeni heceler ve kelimeler oluşturulmalıdır. 4. Her ses grubu tamamlandıktan sonra yapılan çalışmalar gözden geçirilip değerlendirilmeli bir sonraki ses grubuna geçişte öğrencilerin daha önce verilenleri öğrenmiş olmalarına dikkat edilmelidir. 20 5. Sesler verildikçe üretilen heceler artacak bunlara bağlı olarak kelime ve cümle oluşturma süreci de kolaylaşacaktır. Bu süreçte elde edilen kelimelerden; özel adlarda cümle başlarında büyük harf yazımı ve kullanımından eş zamanlı olarak yaralanılmalıdır. 6. Elde edilen kelime ve cümlelerin anlamları üzerinde durulmalıdır. 7. Öğrenciler, kelime ve cümle oluşturmaya özendirilmelidir. Oluşturulan kelime, cümleler okunmalı ve yazılmalıdır. ç. Metin Oluşturma Öğrenilen kelimelerden ve cümlelerden yararlanılarak metin oluşturulmalıdır. Metin yazdırılırken doğru yazmaya ve yazı estetiğine özen gösterilmelidir. Öğrenciler yazılarını dört çizgi üç aralıktan oluşan satır çizgilerine yazmalıdırlar. Ayrıca kendi oluşturdukları farklı metinleri okumaları teşvik edilmelidir (MEB 2005) . 1.5.3. Okur Yazarlığa Ulaşma Aşama ilk okuma-yazma öğretim sürecinin son aşamasıdır. Buna serbest okuma yazma aşaması da denilmektedir. Öğrencilerin şiirleri, tekerlemeleri, hikâyeleri ve okuma kaynaklarından seçtikleri metinleri sınıftaki arkadaşlarına okumaları sağlanmalıdır. Ayrıca kendilerini yazılı olarak ifade etmeleri ve yazılanları okuyarak paylaşmaları sağlanmalıdır. Yazılarını tek çizgili defter satırı üzerinde yazmalıdırlar. İlk okuma-yazma öğretimine bitişik eğik yazı ile başlanacak ve bütün yazılar bitişik yazı ile yazılacaktır. İlk okuma-yazma öğrenmeye başlayan öğrencilerin, kalemi ellerine ilk aldıklarında eğik ve dairesel çizgiler çizdikleri gözlenmektedir. Bu durum öğrencilerin bitişik eğik yazıya geçişini kolaylaştırmaktadır. Öğrenciler anatomik yapıları gereği kalemi eğik olarak tutmaktadırlar. Bitişik eğik yazının akıcı 21 ve kesintisiz olması, soldan sağa doğru yazı yönünü desteklemektedir. Bitişik eğik yazı, geri dönüşlere izin vermemektedir. Bu durum yazının akıcı ve doğru yönde gelişimini sağlamaktadır. Bitişik eğik yazı, harflerin doğru yazımını desteklediğinde harflerin yazılış yönlerinin karıştırılması sorununun ortaya çıkmasını önlemektedir. Bitişik eğik yazıdaki süreklilik, düşüncedeki süreklilik ile örtüşmekte ve birbirini desteklemektedir. Böylece yazıda kazanılan bu akıcılık okuma becerisine de yansımaktadır. Dik temel harflerin ardından bitişik eğik yazı harfleri ile yazmaya başlayan öğrenciler bitişik eğik yazıya geçişte güçlük çekmektedirler. Bu nedenle ilk okuma-yazma öğretimine bitişik eğik yazı ile başlanmalıdır. Bitişik eğik yazı alışkanlığı, öğrencilerin diğer yazı karakterleriyle yazılmış metinleri okumalarında problem çıkarmamaktadır. Öğrencilerin, değişik stillerde yazılmış harfleri tanımakta ve okumakta güçlük çekmediklerini deneysel çalışmalarla ispatlanmıştır. Bitişik eğik yazı, sentez yöntemine uygun olduğundan “Ses Temelli Cümle Yöntemi” ile ilk okuma-yazma öğrenme sürecini kolaylaştırmaktadır (MEB 2005). 1.6. Okuma Güçlükleri ve Okumaya Geçemeyen Çocuklar Öğrencilerin okuma yazmaya geçiş zamanlarında bireysel özelliklerinden dolayı farklılık görülebilmektedir. Çünkü her çocuk farklı kalıtsal, çevresel ve bireysel özelliklerle gelişimini sürdürür. Bazı çocuklar ilkokuma yazma öğrenme sürecini hızlı bazı çocuklar ise daha geniş bir zaman dilimi içerisinde yaşamaktadır. Zaten bireysel ayrılıklara göre, her öğrenciden aynı zamanda aynı davranış ve tutumları göstermesini beklememek gerekmektedir. Çocukta okuma ve yazma önce figürsel ifadelerle başlamaktadır, tek bir çizim her şeyi ifade etmektedir. Sonra, yazımda kullanılan sembollerin farklılıklarını kavramaktadır. Üçüncü aşamada ise, ses-sembol ilişkisi daha sonra heceler ve en sonunda alfabenin ilkeleri kavranmaktadır (Akyol 2001). Birinci sınıfa başlayan 22 çocuğun bu sistemi algılayabilmesi için bedensel, bilişsel, duygusal ve sosyal yönden hazır olması gerekmektedir. Okula hazır olmayan bir çocuk bu süreçte zorluk yaşayabilir ve öğrenim hayatının temeli olan okuma yazma öğrenmede yaşayacağı güçlük yerinde müdahale edilip düzeltilmediği takdirde bir sonraki aşamaya geçişini de etkileyecektir. Akyol (2001)’a göre bir öğrencinin okuma yazmayı öğrenebilmesi için hazır bulunuşluk özelliklerini kazanması gerekmektedir. Eğer öğrenci hazır değilse güçlük yaşamaya başlayacaktır. Öğrencinin karşılaştığı okuma güçlüklerinin kaynakları: okula başlama olgunluğu, görsel ayrım, işitsel ayrım, sözel dil gelişimi, dikkat eksikliği, duygusal açıdan olgunlaşma, sosyal olgunluk düzeyi, ev çevresi, okul çevresi, fizyolojik bozukluklar, nörolojik sorunlar, zeka geriliği, ihtiraslı anne-baba, iki dil konuşulması, düşük sosyoekonomik düzey gibi nedenlere dayanmaktadır. Moats (2001) büyük yaşlardaki okuyamayan çocukların incelendiği nitel araştırmasında okuma başarısızlığının erken başladığını, çabuk kök saldığını ve çocuğun bütün hayatını etkilediğini belirtmektedir. Bu nedenle bireyin öğrenme becerilerinin temeli olarak görülen ilkokuma yazma öğretiminde görülen güçlükler ve nedenlerinin erken dönemde tespit edilerek giderilmeye ve böylece okuma yazma sürecine katkıda bulunmaya çalışılması gerekmektedir. Eğitimi öğretmen- ebeveynöğrenci arasında kurulan bir köprü olarak nitelendirirsek yine bu süreci geciktiren ya da olumsuz etkileyen nedenlerin belirlenmesinde de öğretmen ve ebeveyn görüşlerine başvurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Buradan hareketle araştırma aşağıda belirtilen amaçlar ışığında gerçekleştirilmiştir. 23 1.7. İlgili Araştırmalar Araştırmanın bu bölümünde araştırma konusu ile ilgili olduğu düşünülen çalışmalar yapıldığı yıl esas alınarak tarihsel bir sıra ile tanıtılmaya çalışılmıştır. Dolland ve Miller insan davranışlarının meydana geldiği kültürel ortamın bütünüyle değerlendirilmesi sonucu anlaşılabileceğini vurgulamışladır. Öğrenme psikolojisi, öğrenme ilkelerini anlamamızı sağlar. Ancak öğrenme şartlarını sosyal antropoloji yardımıyla anlayabiliriz. Kültür, sosyal bilimciler tarafından ödülün tipini ve hangi tepkilerin ödüllendirilebileceğini belirleyen, çevre ve insan labirenti olarak kabul edilebilir (Yanbastı 1996). Bandura’ya göre davranış ve çevre karşılıklı etkileşim halindedir. Şu halde hem davranış çevreyi değiştirmekte, hem çevre davranışı yönlendirmektedir. Bu saptama sosyal çevre faktörünün davranış edinmede özel bir öneme sahip olduğunu göstermektedir (Aydın 2001). Bireyin belli bir kültür düzeyinde eğitim aldığı düşünülürse, çevresel etmenlerin önemi bir kez daha kendisini göstermektedir. Aile içindeki bireylerin okumuş ya da okumamış olmaları; bu kişilerin özel olarak okuma eylemini sürdürmeleri; evde bir kitaplığın bulunması; evdeki bireylerin kitaplar üzerinde tartışmaları ve fikir alış-verişinde bulunmaları, çocuğu olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedir. İyi eğitim almış bir anne-baba tarafından yetiştirilen ve okuma alışkanlıkları kazanırken onları model alan çocukların okuma gelişimleri çok hızlı ve başarıyla gerçekleşecektir (Aktan Kerem 2001). Erözkan’a (2000, Aktaran: Özdemir Kılıç 2004) göre, toplumu oluşturan en küçük sosyal kurum aile olduğuna göre sağlıklı toplumların oluşması açısından çocuğun eğitimi ile ilgili olarak ailenin izlediği yol çok önemlidir. Ailenin eğitime ilişkin tutumu ve eylemleri, içinde yaşanılan kültürün değerlerine ve normlarına göre 24 şekillenmektedir. Gerek kırsal, gerek kentsel kültüre ait olsun her ailenin toplum içinde bir konumu vardır. Bu sosyal konum doğal olarak ailenin eğitsel ortamını da etkilemektedir. Çocuğun hızlı gelişiminin olduğu ve kişilik özelliklerini yerleştirdiği temel eğitim döneminde aile ortamı eğitim açısından oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Ailenin her şeyden önce çocuktaki gelişim özelliklerini tarafsız bir biçimde değerlendirmesi önem taşımaktadır. Yanlış değerlendirmeler, özellikle çocuğu okula erken göndermekle sonuçlanıyorsa, bunun çocuğa yapabileceği zararları da önceden görebilmek ve önlemler alabilmek gereklidir. Bu konuda özellikle, çocuğun zekası yanıltıcı olabilir. Genellikle ailelerde zeka düzeyi yüksek olan çocukların daha erken okula gönderilebilmeleri gerektiği kanısının yaygın olduğu gözlenmektedir (Oktay 2000). Anne ve babanın okula verdiği önem ve buna bağlı olarak geliştirdiği tutum kadar, çocuğa sunduğu olanaklarda büyük önem taşır. Okul öncesi evrede çocuğun okul öncesi eğitim kurumuna gönderilmiş olması, tiyatro, sinema, konser, resim galerisi ve müzeye götürülerek bunlar hakkında tartışılması, okula hazırlık adına çocuğa sunulan önemli olanaklardır (Yavuzer 2000-2). Çocuğun okul olgunluğu çevresel bağlamlıdır ve çevre hangi bağlamda etkilediğini belirler ve çocuk becerilerini bu çevreden elde eder. Yetişkinler genç çocukların yaşam faktörlerini de etkilerler. Anne-Babalar her zaman çocuklarının ilk ve en önemli olan öğretmenleri ve karar yapımcılarıdır. Ancak 2000’de yapılan ulusal bir incelemede (ankette) ebeveynlerin sadece yüzde bir ila üçü çocuğunu okula göndermek için kendini çok hazır hissediyordu (DYG. Inc. 2000). Diğer bir araştırmada ise, bir çocuğun gelişimi için dört kritik faktörün sözü geçmektedir: Çocuğun ailesi, bakıcıları ve okul öncesi öğretmenleri, yakınları ve toplumdur. Okul olgunluğunu geliştirme, tüm çalışanları ve bireysellerin birlikte yapılmış hareketi ve 25 fazla okullaşmayı gerektirir. (National Education Goals Panel 1997; Pianta ve KraftSayre 2003). Yazıcı’nın 2002 yılında okul öncesi eğiminin okul olgunluğu üzerine etkisini incelemek amacıyla yaptığı çalışmada, Ankara ili merkez ilçelerine bağlı ilköğretim okullarının birinci sınıfına yeni başlayan 72 ve anasınıflarına devam eden (dönem sonunda) 70 olmak üzere altı yaşında toplam 142 çocuk araştırma örneklemini oluşturmuştur. Araştırma sonucunda, çocukların okul olgunluğu düzeylerini okul öncesi eğitiminin etkilediği görülmüştür. Okul öncesi eğitim alan çocukların okul olgunluğu puanlarının, okul öncesi eğitimi almayan çocukların okul olgunluğu puanlarından daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.01). Anne baba eğitim düzeyine göre çocukların okul olgunluğu puanları arasında önemli bir farklılık görülmüştür. Üniversite mezunu anne babaların çocukların okul olgunluğu puanlarının, lise ve ilköğretim mezunu anne babaların çocuklarının okul olgunluğu puanlarından yüksek olduğu saptanmıştır (Yazıcı 2002). Çelenk (2003:a), ilk okuma ve yazma öğretiminde, okul öncesi dönemde zengin okuma-yazma araç-gereçleri ortamında yetişerek okuma-yazma deneyimi kazanan, okuma-yazma geleneği olan aile ortamından gelen, ailesinde öykü ve masal dinleyen, görsel ve dilsel algıyı geliştirici resim çizme ve tamamlama kitaplarıyla çalışan ve büyük resimli kitaplarla tahmini okuma etkinliklerinde bulunan çocukların daha başarılı olduklarını göstermiştir. Türkçe ilkokuma-yazma öğretiminde “kuluçka dönemi” olarak kavramsallaştırılabilecek bu dönemin, geniş ölçüde çocuk okula başladığında uygulanan ilkokuma-yazma öğretimine hazırlık döneminin yerini almaya başlayacağını belirtmiştir. Pena (2000) ABD/Texas’da çoğunluğu Meksika - Amerikalılar’ın oluşturduğu bir ilköğretim okulunun öğretmenleri ve öğrenci anne-babaları ile annebabanın öğretime katılımlarını etkileyen nedenleri incelemek üzere bir araştırma yapmıştır. Araştırma kapsamında incelemenin yapıldığı okulda toplam 4 yerli 26 Amerikalı, 2 Asya- Amerikalı, 25 Afrika-Amerikalı, 560 Meksika-Amerikalı ve 27 Kafkas kökenli öğrenci öğrenim görmektedir. Araştırmanın sonucunda; annebabanın eğitim durumunun öğretmenlerle iletişim kurmada, çocuklarının eğitim sürecine yardımcı olmalarında ve genel olarak eğitim sürecine katılmalarında belirleyici olduğu, öğretmen ve okul yöneticilerinin anne-baba katılımını desteklediklerini belirtmekle birlikte özellikle iletişim kurmada yaşanan sorunlar, kendileri ile anne babalar arasında farklılık olduğunu düşünmeleri nedeniyle, ailenin eğitime katılımı veya aile ile işbirliğini destekleyici tutumlar geliştirmedikleri, okul aile işbirliğinin sağladığı faydalar, çocuğun evdeki ve okuldaki eğitimine ailenin katkısı, çocuğun okula uyumu konularında yeni bir ilgi oluşmaya başlamıştır. Çocuğun eğitimine aile katılımı devamlılık konusunu gündeme getirmiştir. Okulda verilen eğitimin evde davam ettirilememesi çocuğun başarısızlığına sebep olmaktadır. Bu araştırma örgün eğitimin ilk evresinde, ilköğretim birinci sınıfta özellikle önemini kanıtlamış olan ailenin okuma yazmayı öğrenme sürecinde etkilerinin sosyoekonomik açıdan karşılaştırmalı olarak değerlendirmesinin yapıldığı bir çalışmadır. Çocuğun okuma yazmayı öğrenme sürecinde ailelerin etkileri sosyoekonomik farklılıkları da göz önüne alınarak araştırılmıştır. Bu konuda ülkemizde yapılan çalışmalar sınırlı olmanın ötesinde genellikle aile ile okul arasındaki ilişkileri sosyoekonomik düzeye dayalı bir karşılaştırma yapmadan incelemişlerdir (Yıldız 1999; Doğan 1995). Aynı konu ile ilgili öğretmen görüşlerine dayalı araştırmalar ise çok sınırlıdır (Olçum 1992). Halbuki araştırma sonuçlarının gösterdiği gibi okul aile ilişkileri ailenin sosyoekonomik düzeyine bağlı olarak değişmekte, konunun karşılaştırmalı olarak incelenmesi değişimin daha açık görünmesini sağlamaktadır. Ayrıca öğretmenler ile iletişim ve ilişki kurma biçimleri de ailenin sosyoekonomik düzeyine bağlı olarak değişmektedir. Türkiye’de ilköğretim birinci sınıflarda tek bir eğitim – öğretim programı uygulanmasına rağmen, öğretmenlerin tutum ve davranışlarındaki bu değişimler, farklı sonuçlara yol açmaktadır. 27 Yapılan literatür taraması sonucunda ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlükleri belirlemeye yönelik öğretmenlerin görüşlerinin alındığı çalışmaların olduğu, fakat öğretmen ve ebeveyn görüşlerinin birlikte alınarak değerlendirildiği bir çalışma olmadığı görülmüştür. Bu araştırmada eğitimin öğrenciöğretmen ve ebeveyn arasında kurulan bir üçgene benzetilmesinden hareketle ilkokuma yazma sürecinde karşılaşılan güçlükler öğretmen ve ebeveynlerin gözünden değerlendirilmiştir. 1.8. Araştırmanın Amacı Amaç ve Alt Amaçlar Bu araştırmanın temel amacı; ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin öğretmen ve ebeveyn görüşlerine dayalı olarak belirleyebilmektir. Bu temel amaç çerçevesinde aşağıdaki alt amaçların yanıtları aranmıştır: • İlköğretim birinci sınıfta ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklere ilişkin öğretmen ve ebeveyn görüşleri nelerdir? • Öğretmen ve ebeveyn görüşlerine göre; ilköğretim birinci sınıfta ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin nedenleri nelerdir? 1.9. Araştırmanın Önemi Avrupa Komisyonu yaşam boyu öğrenme hakkındaki bildirisinde temel becerilerin, özellikle de okuma-yazma, matematik ve öğrenmeyi öğrenme temel becerilerinin geliştirilmesine öncelik vermiştir. Türkiye’de bu temel becerilerin sağlanması halen eğitim sisteminin önemli bir problemi olarak varlığını sürdürmektedir. Hem Milli Eğitim Bakanlığı, hem de çeşitli sivil toplum örgütünün çabalarına, özellikle de 2001 yılında başlatılan Ulusal Eğitime Destek Kampanyasına 28 karşın, resmi rakamlara göre ülke nüfusunda okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 12’nin üstündedir (Nohl ve Sayılan 2004). Oysa bilgi çağına uyum sağlayabilmek ve yaşam boyu öğrenmeyi sürdürebilmek için en önemli çalışmalardan birisi okuma yazma eğitimidir (Aydın Yılmaz 2003). Yörükoğlu (1985), eğitim ve öğretimde iyi bir başlangıcın, çocuğun gelecek yıllarını olumlu yönde ve kalıcı olarak etkileyebildiğini ifade etmektedir. Bu dönemdeki başarısızlıklar ya da başarılar çocuğun sonraki hayatı üzerinde derin etkiye sahip olmaları nedeniyle incelenmeyi hak etmektedirler. İlköğretimin birinci sınıfında başlayan ve bireyin yaşam boyunca alacağı eğitim ve öğretime temel oluşturan okuma yazma öğretimi bireyin yaşantısında büyük bir önem taşımaktadır. Okuma yazmayı öğrenmek, çocuğun sadece okul yaşamındaki değil, yaşamının geri kalanındaki başarısını etkileyen kritik bir süreçtir (NAEYC 1998). İlköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarındaki genel başarısızlığın temelinde okuma, anlama ve ifade yetersizlikleri yatmaktadır. İlkokuma yazma dersinde edinilen bilgi ve deneyimlerin öğrencilerin bütün derslerindeki başarısını etkileyen temel unsur olması nedeniyle., sadece bu dersle değil, yatay kaynaşıklık ilkesi kapsamında diğer derslerde de ilişkili olması, ilköğretim yıllarında kazanılan okuduğunu anlama, anladığını doğru ifade etme gücünün, daha sonraki yıllarda gerçekleşecek öğrenmeleri etkilemesi gibi nedenlerle araştırmada ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin belirlenmesi ve geliştirilebilecek çözüm önerileriyle birlikte ilkokuma yazma öğretiminin daha etkili hale getirilmesi sağlanarak bireyin yaşam boyu öğrenme sürecinin temelinin sağlam bir şekilde oluşturulmasına yardımcı olmak amaçlanmaktadır. Bu araştırmada, eğitimde öğrenciöğretmen-ebeveyn üçgeninin öneminden hareketle programın uygulayıcıları olan birinci sınıf öğretmenleri ve programın evde devamlılığını sağlayan ebeveynlerin konu hakkında görüşlerinin alınmasına gerek duyulmuştur. Öğretmenler ve ebeveynler okuma yazma süreci boyunca sürekli öğrencilerle birlikte olan dolayısıyla uygulamada karşılaşılan güçlükleri birebir yaşayan ve güçlüklerin doğurduğu 29 olumsuzlukları gözlemleyen bir konumda yer aldıklarından araştırmada görüşlerine başvurulması önem arz etmektedir. Bu araştırma ile öğretmen ve ebeveynlerin görüşleri doğrultusunda ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin bir değerlendirmesi yapılacak ve Türkçe öğretim programında ilkokuma yazma öğretiminin hedef, içerik, öğrenme-öğretme durumu ve değerlendirme düzenlemeleri açısından program geliştirme kapsamında ilgili alana geribildirim sağlayacaktır. Ayrıca bu amaçlara ek olarak araştırmayla elde edilecek bulgular ışığında ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin giderilmesine yönelik gelecekte yapılacak araştırmalar için de bir ön çalışma niteliğinde katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. 1.10. • Varsayımlar Araştırma sırasında yapılan uyarı ve açıklamalardan sonra öğretmen ve ebeveynler görüşme formundaki soruları içtenlikle yanıtlamışlardır. • Veri toplama araçları amacına hizmet etmiştir. Araştırma için geliştirilen veri toplama araçları, araştırmanın amacını gerçekleştirmeyi sağlayacak yeterli ve geçerli bilgileri yansıtacak niteliktedir. • Evrenden seçilen örneklem grubu temsil niteliğine sahiptir. 1.11. Sınırlılıklar Araştırma, 1. İlköğretim okullarındaki I. Kademe Türkçe dersi öğretim programının ilkokuma yazma öğretimi bölümü, 2. 2006-2007 eğitim öğretim yılı Çanakkale ilçelerinde örnekleme alınan ilköğretim okullarında yapılan ilkokuma yazma öğretimi çalışmaları, 30 3. Örnekleme alınan ilköğretim okullarındaki birinci sınıf öğretmenleri ve birinci sınıf öğrencilerinin ebeveynlerinden toplanan veriler, 4. Veri toplama aracı olarak kullanılan görüşme formları ile sınırlıdır. 1.12. Tanımlar Araştırmada yer alan temel tanımlar şöyle sıralanabilir: İlkokuma Yazma Öğretimi: Birinci sınıf psikolojisine uygun yollarla, gerekli öğrenme-öğretme stratejileri, yöntemleri ve teknikleri ile materyaller kullanarak çocuğun yaşamı boyunca kullanacağı okuma ve yazma temel becerilerini kazandırma işlemi (Keskinkılıç 2005). Ses Temelli Cümle Yöntemi: İlk okuma-yazma öğretimine seslerle başlanmaktadır. Anlamlı bütün oluşturacak birkaç ses verildikten sonra seslerden, hecelere, kelimelere ve cümlelere ulaşılması şeklinde gerçekleştirilen ilkokuma yazma öğretimi yöntemi (MEB 2005). 31 2. YÖNTEM Bu bölümde, araştırmada kullanılan model ve çalışma grubu ortaya konularak, veri toplama aracının hazırlanması, verilerin toplanması ve çözümlenmesi aşamalarının nasıl gerçekleştirildiği açıklanmaktadır. 2.1. Araştırma Modeli Araştırma için uygun araştırma modelinin seçiminde araştırmanın amaçları önemli rol oynamaktadır. Bu araştırma, ilköğretim birinci sınıfta ele alınan ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin öğretmen ve ebeveyn görüşlerine dayalı olarak belirlemeye yönelik olması nedeniyle betimsel bir durum saptaması niteliğinde olup, nitel araştırma teknikleri temel alınarak desenlenmiştir. Nitel araştırma genellemeyi temel bir amaç olarak görmez. Bir durumun ya da olayın yeterli ölçüde ayrıntılı çalışılması ve önceden keşfedilmemiş ilişkilerin sınırlı bir çerçeve içinde anlaşılması daha önemlidir. Nitel araştırmada amaç belirli bir okul, bir sınıf gibi ortamların derinlemesine ve ayrıntılı olarak irdelenmesidir (Yıldırım ve Şimşek 2003). Nitel araştırma, gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma modelidir (Yıldırım ve Şimşek 2006). Nitel araştırmalarda genellikle çevre, süreç ve algılara ilişkin üç tür veri toplanır (LeCompte ve Goetz 1984; Aktaran: Yıldırım ve Şimşek 2005). Çevresel veriler, araştırmanın yer aldığı sosyal, psikolojik, kültürel, demografik ve fiziksel 32 özelliklere ilişkindir. Bu tür veriler sürece ve algılara ilişkin verilere temel teşkil eder ve karşılaştırma olanağı yaratır. Süreçle ilgili veriler, araştırma süresince neler olup bittiği ve bu olanların araştırma grubunu nasıl etkilediğine ilişkindir. Algılara ilişkin veriler, araştırma grubunun süreç hakkında düşündüklerine ilişkindir. Bu üç tür verinin toplanması için yaygın olarak görüşme, gözlem ve dokümantasyon kullanılmaktadır (Yıldırım ve Şimşek 2005). Bu araştırmada hem süreçle ilgili verilere, hem de algılara ilişkin verilere yer verilmiştir. Ancak çalışma grubunu oluşturan öğretmenlerin ve ebeveynlerin ilkokuma yazmaya öğretimi süreci ve bu süreçte karşılaşılan güçlükler hakkındaki görüşleri araştırmanın temelini oluşturduğu için bu araştırmanın, algılara ilişkin veriler üzerinde odaklandığı söylenebilir. Varolan güçlüklere ilişkin çözüm önerilerinin oluşturabilmesi için öncelikle mevcut durumun doğru, yansız ve teorik bir betimsel tasvirinin, analizinin yapılması gerekmektedir. Pajares (1992; Aktaran: Güven 2007) insanların duygu ve düşüncelerinin direkt olarak gözlenip ölçülmesinin mümkün olamayacağını, ancak insanların söylediklerinden, yapmaya çalıştıklarından anlaşılabileceğini savunmaktadır. Bu araştırmada ilkokuma yazma öğretiminde karşılan güçlükler, öğretmen ve ebeveynlerin görüşlerine dayalı olarak tanımlanacağından nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. 2.2. Evren Örneklem Araştırma, ilkokuma yazma öğretimi sürecini tüm yönleriyle ele alarak değerlendirebilmek için 2006-2007 eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde MayısHaziran aylarında gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında Çanakkale ilinden 33 Merkez ilçe dahil olmak üzere Bayramiç, Biga, Çan ve Lapseki ilçelerindeki sekiz okula gidilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu, belirlenen sekiz okuldaki toplam onsekiz birinci sınıf öğretmeninden, her sınıf öğretmeninin sınıfından üç öğrencinin ebeveynleri olmak üzere ellidört ebeveynden oluşmaktadır. Araştırmanın yapıldığı okullardaki şube dağılımı Tablo 1’ de gösterilmektedir. Tablo 1. Çanakkale İlçelerinde Görüşme Yapılan Okullar ve Şube, Öğretmen, Ebeveyn Sayıları Şube Sayısı Öğretmen Sayısı Ebeveyn Bayramiç Gazi İlköğretim Okulu 2 2 6 BİGA Biga İlköğretim Okulu 3 3 9 BİGA Sakarya İlköğretim Okulu 2 2 6 ÇAN Cumhuriyet İlköğretim Okulu 2 2 6 LAPSEKİ Plevne İlköğretim Okulu 3 3 9 MERKEZ Anafartalar İlköğretim Okulu 1 1 3 MERKEZ Ömer Mart İlköğretim Okulu 3 3 9 MERKEZ Turgut Reis İlköğretim Okulu 2 2 6 18 18 54 İlçeler Okullar BAYRAMİÇ Toplam Sayısı Görüşme yapılan öğretmenlere ait cinsiyet, mezun olunan okul türü, mesleki 34 deneyim ve daha önce birinci sınıf okutma durumlarına ait yüzde ve frekanslar Tablo 2’ de gösterilmektedir. Tablo 2. Çanakkale İlçelerinde Görüşme Yapılan Öğretmenlere Ait Cinsiyet ve Mesleki Durum Tablosu Frekans 9 9 3 11 2 4 3 2 1 0 Daha Önce Birinci Sınıf Okutma Durumu 5 4 3 2 1 5 4 3 2 Erkek Bayan et Mezun Olunan Mesleki Deneyim Okul Türü 1 Cinsiy 5 4 8 - 1 1 1 2 1 1 1 13 50 50 2 2 4 0 5 5 5 11 16 61 11 5 5 5 72 8 2 4 ( f) Yüzde (%) Mezun Olunan Okul Türü: 1: Eğitim Enstitüsü, 2: Eğitim Yüksek Okulu, 3: Eğitim Fakültesi, 4: Lisans Üstü Eğitim Kurumu, 5: Diğer Mesleki Deneyim ve Üstü : 1: 1-5 Yıl, 2: 6-10 Yıl, 3: 11-15 Yıl, 4: 16-20 Yıl, 5: 21 Yıl Daha Önce Birinci Sınıf Okutma Durumu: 0: Hiç, 1: 1 Defa, 2: 2 Defa, 3: 3 Defa, 4: 4 Defa ve Üstü Tablo 3’te görüşme yapılan öğretmenlerin sınıf mevcutları ve sınıflarında okul öncesi eğitim almış olan öğrencilerin ortalamaları ve okul öncesi eğitim almış öğrenci sayısının sınıf mevcuduna oranı belirtilmektedir. 35 Tablo 3. Görüşme Yapılan Sınıfların Sınıf Mevcudu ve Okul Öncesi Eğitim Alma Durumları Tablosu ORTALAMA Sınıf Mevcudu Okul Öncesi Eğitim Almış Öğrenci Okul Öncesi Eğitim Almış Öğrenci Sayısı / Sınıf Mevcudu 28.72 19.4 %68 Seçilen öğrencilerin ebeveynleri ile öğretmenler aracılığı ile irtibat sağlanmış ve okulda görüşülmüştür. Araştırmaya katılmak istemeyen ebeveynler yerine diğer ebeveynler yine öğretmenlerin yardımlarıyla sağlanmıştır. Araştırma planlaması aşamasında ebeveynlerden hem anne hem babalarla görüşülesi düşünülmesine karşın görüşme yapılan ebeveynler çoğunlukla anneler olmuştur. Bu da Hoover-Dempsey ve diğerlerinin (1992) belirttikleri gibi cinsiyet rolleri ile ilgili genel inançlar, sosyokültürel yapılar, toplumdaki cinsiyet temelli güç dağılımı gibi sebeplerden dolayı ebeveynlerden annelerin çocuğun eğitim süreci ile ilgili daha fazla katılımcı olduklarını göstermektedir. Ebeveynlerin eğitim durumları öğrencilerin nasıl bir çevrede şekillendiği ile ilgili ipuçları sağlamaktadır. Görüşme yapılan ebeveynlerin eğitim durumlarına ait frekans ve yüzdeler Tablo 4’ te belirtilmektedir. 36 Tablo 4. Görüşme Yapılan Ebeveynlerin Eğitim Durumları Tablosu Eğitim Durumu A B A B A B A B A B A B A B A B 1 1 2 2 3 3 4 4 5 5 6 6 7 7 8 8 Frekan - - - - 22 18 7 6 19 16 2 2 4 10 - 2 0 0 0 41 33 13 11 35 30 4 4 7 19 0 4 s (f) Yüzde 0 (%) Eğitim Durumu: 1. Okur Yazar Değil, 2. Okur Yazar, 3. İlköğretim I. Kademe, 4. İlköğretim II. Kademe, 5. Lise, 6. Önlisans, 7. Lisans, 8. Lisansüstü Eğitim A: Anne, B: Baba Ebeveynlerin çocuklarını okul öncesi eğitimin kurumuna gönderip göndermediği ve bununla birlikte öğrencilerin bu alt yapıyı sağlayıp sağlamadıkları ile ilgili ebeveynlerin çocuklarını okul öncesi eğitim kurumuna gönderme durumlarına ait frekans ve yüzde tablosu Tablo 5’te gösterilmektedir. Tablo 5. Ebeveynlerin Çocuklarını Okul Öncesi Eğitim Kurumuna 37 Gönderme Durumları Tablosu Ebeveynlerin Çocuklarını Okul Öncesi Eğitim Kurumuna Gönderme Durumları Evet Hayır Frekans ( f ) 38 16 Yüzde ( % ) 70 30 2.3. Verilerin Toplanması Çanakkale Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden görüşmelerin yapılabilmesi için gereken izin alındıktan sonra araştırmacı tarafından plan dahilinde örneklemde yer alan olan okullara gidilerek görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Briggs (1986, Aktaran: Yıldırım ve Şimşek 2003), görüşmenin, sosyal bilimler alanında yapılan araştırmalarda kullanılan en yaygın veri toplama yöntemi olduğunu savunmakta ve bu durumun görüşme yönteminin; bireylerin deneyimlerine, tutumlarına, görüşlerine, şikayetlerine, duygularına ve inançlarına ilişkin bilgi elde etmede oldukça etkili bir yöntem olmasından kaynaklandığını belirtmektedir. Bu araştırmada da bireylerin ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlükler konusunda görüşlerini almak amacıyla, ilköğretim birinci sınıf öğretmenleri ve bu öğretmenlerin sınıflarından ebeveynlerle yapılan görüşmelerde yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın konusu olan ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlükler hakkındaki öğretmen ve ebeveynlerin görüşleri konusunda araştırmanın sınırlandırılmış olması nedeniyle böyle bir yöntem tercih edilmiştir. 38 Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği diğer görüşme tekniklerine göre daha esnek bir yapıya sahip olması nedeniyle eğitimbilim araştırmalarına daha uygun bir veri toplama tekniği görünümünü vermektedir (Türnüklü 2000). Bu tekniğin esneklik özelliği olması dolayısıyla araştırmacı aydınlanmak istediği konu hakkındaki soruları derinleştirip ayrıntılara inebilir. Ayrıca sorulan soruların katılımcı tarafından anlaşılmaması gibi bir durumda soru farklı bir şekilde ifade edilerek anlaşılması sağlanabilir. Görüşme formunda araştırma kapsamı dahilinde öğretmenlerle yapılan görüşmelerde alt amaçlar doğrultusunda hazırlanmış toplam 12 soru ve ayrıca profil belirlemeye dönük kişisel bilgiler kısmı yer almaktadır. Görüşme sırasında öğretmenlerin içten yanıtlar verebilmeleri için görüşme formunda yer alan yönerge okunmuş ve gerekli açıklamalar yapılmıştır. Aynı şekilde öğrenci ebeveynleri ile yapılan görüşmelerde kullanılan görüşme formlarında da alt amaçlar doğrultusunda hazırlanmış toplam 8 soru ve profil belirlemeye dönük kişisel bilgiler kısmı yer almaktadır. Öğretmenlerle ve ebeveynlerle görüşme yapmak için örneklem grubu okulları müdürlerinden izin alınması sonrasında öğretmen için uygun olan zaman konuşulup görüşme yapılmıştır. Ebeveynlerle öğretmenler aracılığıyla irtibat kurulmuş olup onların okula gelmeleri sağlanarak görüşmeler okul saatleri içinde gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler okulda seçilen sessiz ortamlarda araştırmacı tarafından birebir gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde araştırmacı tarafından görüşmenin kaydedilmesi amacıyla görüşülen öğretmen ve ebeveynlerin bilgileri dahilinde görüşme sırasında konuşmanın bölünmemesi ve sürenin aşılmaması için ses kayıt cihazı kullanımı yapılacağı, bu kayıtların yalnızca araştırmacı tarafından dinlenerek çözümleme 39 sonrasında kayıtların silineceğine dair açıklamalarda bulunulmuştur. Her bir görüşme yaklaşık 30 dakika sürmüştür. 2.4. Verilerin Çözümü ve Yorumlanması Verilerin toplanması sonrasında görüşmeler ses kayıt cihazından dinlenerek yazıya dökülmüştür. Yazma işlemi sırasında sorulara verilen yanıtlar katılımcıların ifade ettikleri şekliyle aynen yazılmıştır. Araştırma kapsamında değerlendirilen veriler görüşme dökümlerinin ve görüşme sırasında tutulan notların incelenmesi sonucunda tespit edilmiştir. Elde edilen veriler Strauss ve Corbin (1998; Aktaran: Güven 2007)’in Grounded (Gömülü) Teori yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Grounded Teori, Eğitim Bilimleri alanında en çok Strauss ve Corbin’in yaklaşımı ile kullanılmıştır (Runge 1997, Yonge 1998; Aktaran: Güven 2007). Bu teoriye göre araştırmacılar, önceden tasarlanmış bir teori ile verilerin analizine başlamazlar. Bunun yerine, verilerin sistematik bir şekilde toplanması ve analiz edilmesiyle yeni bir teori oluştururlar (Strauss ve Corbin 1998; Aktaran: Güven 2007). Verilerin sistematik kodlaması açık (open coding) ve eksensel (axial coding) kodlamadan oluşur. Bu yöntem, nitel araştırma yöntemlerinde mikroanaliz olarak da adlandırılan soru sorma yoluyla sürekli karşılaştırmalı bir analiz gerektirir ve araştırmacının analitik süreci özgürce kullanmasını sağlar (Strauss ve Corbin 1998:108; Aktaran: Güven 2007). Veriler çalışma için gerekli olan genel kavram ve kategorilerin oluşturulması kapsamında bir araya getirilmiştir. Kategorilerin oluşturulmasında açık ve eksensel kodlama kullanılmıştır. Açık kodlamada, önce veriler satır satır incelenerek, ortaya çıkan kavramlar hakkında daha detaylı ve kapsamlı bilgi edinmek için karşılaştırmalı analiz yapılmıştır. Karşılaştırmalı analizde, verilerde anlatılan farklı olaylar 40 birbirlerinden ayrılarak isimlendirilmiştir. Böylece, verilerin analizi sırasında herhangi bir verinin daha önce tanımlanmış verilerle aynı özellikleri taşıyıp taşımadığı kontrol edilir. Bu verilerden aynı özelliklere sahip olanlar daha önce tanımlanmış isimle adlandırılarak kodlanmıştır. Bu da araştırmacının teorik karşılaştırmalar yapmasına yardımcı olmuştur (Strauss ve Corbin, 1998; Aktaran: Güven 2007). İlkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklere ilişkin, ortaya çıkacak olan ana kategoriler öğretmen ve ebeveyn görüşleri dikkate alınarak yorumlanmıştır. 3. BULGULAR VE YORUMLAR 41 Bu bölümde ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlüklere ilişkin öğretmen ve ebeveynlerle yapılan görüşmelerden elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Bulgular öğretmenler ve ebeveynler için ayrı ayrı verilmiştir. Açık Kodlama Bu araştırmada açık kodlama kısmında öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucu iki ana kategori oluşmuştur: 1. Öğretim süreci 2. Öğrenci 3. Çevre 4. Ebeveyn 1 Öğretim Süreci Öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucu elde edilen verilerin incelenmesi sonucunda oluşan ana kategorilerden birisinin öğretim süreci olduğu görülmektedir. Öğretim süreci ana kategorisi; ses temelli cümle yöntemi, ders kitabı, okuma ve yazma olmak üzere dört alt kategoriden oluşmaktadır. Şema 1. Öğretim Süreci 42 Çizgi çalışmaları Sesi hissetme ve tanıma Genel hazırlık devresine az katılım Ders Kitabı Ses Temelli Cümle Yöntemi ÖĞRETİM SÜRECİ Düz harfle basım Metin seviyesi Alıştırma yetersizliği Metin oluşturmada ezbercilik Yazı satırlarının uygunsuzluğu Harfleri yanlış söyleme Kılavuz çizgilerin eksikliği Cümle yapısını kavrayamama Kullanışsızlığı Sürecin hızlı olması Metin içeriği Harf sıralaması Metni anlama çalışmaları İlkokuma yazmaya hazırlık Kitap-yöntem uyumsuzluğu Açık hece oluşturma Kitaptaki yazıların örnek olmaması Çok fazla hece türemesi Sesleri karıştırma Okuma güçlüğü Yazma Okuma Parçadan bütüne (tümevarım) Yazıların düzensizliği Kalemi tutuş Görsel-işitsel ayrım Yazma kuralları Şivesel ses okuma Noktalama işaretleri Okuduğunu ifade etme Dikte Okuma alışkanlığı Eksik harfle yazma Öğrenci-öğretmen-ebeveyn iletişimsizliği Yazım hataları Göz sıçraması Bitişik eğik yazı Heceleme Harflerin yönlerini karıştırma Harf harf okuma Defterini yanlış kullanma Okumada akıcılık Okuma hızı Okuduğunu anlama 43 Öğretmenler öğrencilerin çizgi çalışmalarında güçlük yaşadıklarını belirtmişlerdir. “Köyden geldikleri için, merkezde otursaydılar diğer okullarda olduğu gibi el alıştırmalarına başlamışlardı. Ama bizde erken gelme gibi bir durum olmadı. Merkezden gelen beş tane öğrencim vardı.” Ö1 “İşte eğik çizgiler. Çizginin eğilmesi çok büyük sıkıntı yarattı. Eğik ve birleşik, spiral çizgiler, o çizgiyi ben çok sakıncalı buldum. Hemen vazgeçtim. İleride –l sesini verdiğimizde ve bütün verdiğimiz diğer harflerde –l kökenli geliyor çünkü –h, -k gibi. Orada dikkat edin –l yi çizerken düz bir baston gibi çizerseniz inen çizgiyi. Fakat telefon teli çalışmasını çok yaptırdığınızda çocuk o düzlüğü inemiyor. Mesela benim karşılaştığım en büyük sıkıntıydı.” Ö3 “Düz yazı ve çizgiler öğrenmiş olanlarla zorluk yaşadım.” Ö9 “Özellikle çizgi çalışmalar, 6milyar insanın değişik el hareketleri vardır. Tabii çalışmalarında da kimisi iyi yapacak, kimisi kötü yapacak. Önemli olan o süreyi ayarlamak. El kaslarının gelişmesi için biz … Bey’le bu süreyi çok uzun tuttuk.” Ö11 “Hazırlık döneminde bitişik olarak yapılan alıştırmalarda bazı harflerin yazımında güçlük çektik.” Ö12 “Çocuklar ilk önce bitişik eğik yazıyı yazarken el kasları gelişmediği için zorlandılar. İlk alıştırmalarda, çizgi çalışmalarında zorlandılar.” Ö14 “Öncelikle öğrencilerin kalem tutma ve çizgi çalışmaları yapıldı. Bu arada çizgi kopuklukları yaşandı. Bu nedenle el yazısı çalışmalarında sorunlar oldu.” Ö16 Veriler incelendiğinde ilkokuma yazma öğretiminin başlangıç aşaması olarak sayılan genel hazırlık evresine katılımın az olması ile ilgili güçlük yaşandığı görülmektedir. Ö1 özellikle genel hazırlık devresine katılımın tam sağlanmaması nedeniyle el alıştırmaları çalışmalarında daha fazla zaman harcadıklarını belirterek bunun ilkokuma yazma sürecini etkilediğini belirtmiştir. Ö3 ve Ö12 ilkokuma yazmaya hazırlıkta yapılan çizgi çalışmalarının bitişik eğik yazıya uygun olarak geliştirilmesi gerektiği ve bu çalışmaların bazıları nedeniyle sürecin ilerleyen 44 döneminde harflerin yazımı konusunda güçlük yaşadıkları konusunda görüş bildirmişlerdir. Ö9 ise çizgi çalışmalarının ilkokuma yazma öğretiminde önemli olduğunu belirterek öğretmen tarafından bu sürenin ayarlanması gerektiğini belirtmiştir. Ö14 ve Ö16 ise öğrencilerin el kasları gelişimi tam olarak sağlanmadığı için ilkokuma yazmaya hazırlık evresinde yapılan çizgi çalışmalarında güçlük yaşandığını belirtmektedir. Görüşmelerde öğrencilerin sesi tanıma ve hissetme aşamasında güçlük yaşadıkları ifade edilmiştir. “Değişik köylerden oldukları için şiveden herhalde kaynaklanan bir durum var. Ben de buralı olmadığım için o harfi çıkarıyor mu çıkaramıyor mu emin olamadım. Özellikle r harfine ğ diyorlar. y, l harfleri bunları çok zor çıkardılar. S ve ş seslerini ters söylediler. İşte şiveden dolayı çok iyi anlamadım. Hala okurken öyle okuyorlar.” Ö1 “İlk dönemlerde ilk harflerde diyelim e, l, a, t 1. grup seslerini verirken çok karıştırmalar oldu. El- ele gibi heceler kelimeler benzer olduğu için çok karıştırdılar.” Ö2 “Sesi hissetmede e, l, a, t grubu korkunçtu. Özellikle t sesi. t sesi aslında bu ses tanıma döneminin milat sesi. t de çok zorlandılar, zamanımı aldı. Ama ondan sonra zorlanmadılar. Burada t sesi çok sert olduğu için sesliyle birleştirmekte çok zorlandı çocuklar. Tabi bir de ğ, h sesi her sistemde karışır.” Ö3 “Bir sakıncası da sesi çok bastırarak söylüyorsun. Çocuk da o sesi basarak, uzatarak okuyor.” Ö4 “Örneğin sert sesler var. Onları çıkarmakta zorlanıyorlar. … Mesela ben en çok b sesinde zorlandım. Sesi çıkarmaya çalışırken bı diye çıkıyor. Dolayısıyla okurken de bıa şeklinde okuyorlar. Onu verirken zorlandım. Birkaç seste zorluyor yani.” Ö5 “Seslerde zorlanmadım. Ama bir tek h ve y sesinde zorluk çektim.” Ö9 “Şimdi çocuklar hepsi aynı şeyi söyleyemezler. Bazıları sesi çıkarabilir, bazıları çıkaramaz. Yöresel olarak burada oturan ailelerin çoğu 93 harbinde Bulgaristan’dan göçen aileler. h harfini birtakım aileler söyleyemezler.” Ö11 45 “Sesi hissettirmede bazı öğrencilerin bazı sesleri çıkaramadıklarını gördük. Soyut olarak sesler öğrenciler için anlamsız olduğundan kavrama zor oldu. zaman zaman sesleri karıştırdılar. M, n, h, ğ gibi.” Ö12 “Sıkıntı karakterlerin tanıtılması bir de düz yazıyla bitişik yazı arasındaki geçiş.” Ö13 “Güçlüklerden bir tanesi şu: sesi verememe. Daha önce b(e), s(e) şeklinde verirken bunun yerine b, s demek ve söylemekte tuhaflık ve buna gülme. Sesi öğrenirken bir oyun gibi olduğu için önemsememe geldi. Sesleri vermeden önce okuma yazma yönteminin bu şekilde olacağını tanıtmak, öğretmek gerekiyor. Yoksa oyun gibi oluyor.” Ö16 Yukarıdaki veriler incelendiğinde sesi hissetme ve tanıma evresinde bazı seslerin çıkarılmasında güçlük yaşandığı belirtilmiştir. Ö1ve Ö11 bu dönemde oluşan güçlükleri yöresel şiveyle ilişkilendirerek özellikle birkaç harfin çıkarılmasında zorlanıldığını ve bunun sesi okuma evresinde de sürdüğünü belirtmektedir. Ö2 ise 1. ses grubundaki seslerle oluşturulan hecelerin birbirine benzer yapıda olmasından dolayı ilkokuma yazmayı yeni öğrenen öğrenci için güçlük yarattığını belirtmektedir. Ö5 ve Ö16 ise sessiz harflerin öğretiminde bazı seslerin tek başına çıkmayarak yanına sesli harf almasından dolayı okuma öğrenmede güçlük yarattığını belirtmektedir. Ö4, öğrencilerin sesi daha net bir şekilde hissetmeleri için sesin baskılı okunmasından dolayı okuma evresinde güçlük oluşturduğunu belirtmektedir. Ö12 sesi hissetme ve tanıma aşamasında ses öğretimi çocuklara soyut geldiği için güçlük yaşanmış ve öğrencilerin sesleri karıştırdıklarını belirtmiştir. Fonetik yöntemde öğrencinin dikkati doğal olarak sesi tanımaya çevrildiğinden öğrenci anlamayı gerçekleştirememektedir (Gray 1975: 90). Öğretmenler okuma yazma öğretiminde harf sıralamasından doğan güçlükler olduğunu ifade etmiştir. “Değişiklik yapılması lazım, işlek harfler daha öne alınmalı.” Ö4 “Pek fazla güçlük oluşmadı. Ama bir de abece şeklinde sıralayarak okuma yapmak gerekiyor. Yoksa alfabetik sıralama öğrenilmesi güçleşir. Ses gruplarının da elat gibi gruplardan oluşup e ile başladığını sanıyor. Bunun okuma yazma sırası olduğunu farkedip alfabetik sıralama ile ilgili çalışma yapılmalı.” Ö16 46 Ö4 ses öğretimi için yapılan harf sıralamasında işlek harflerin öğretiminin daha erken bir zamana alınması gerektiği ile ilgili bir güçlük yaşamakta olduğunu belirtmiştir. Ö16 ses gruplarıyla öğretim yapıldığında alfabetik sıralamanın öğrenci tarafından algılanmasında güçlük yaşandığını ve bununla ilgili çalışma yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Öğrencilerin sesleri birleştirerek hece oluşturma aşamasında güçlükler yaşadıkları belirtilmiştir. “Sesle başladığımız için sesten heceler, hecelerden kelimeler, kelimelerden cümleler oluşturuyoruz. Bu sefer çocuk sadece gördüğünü yapıyor. Ezber oluyor.” Ö1 “Sesli-sessiz harfleri birleştirirken zorlanmadık (el, al…) ama sessiz-sesli harfleri birleştirmede (la, le…) zorlandık.” Ö9 “Şimdi bir harf geldiği zaman birden çok kelimeyle karşılaştı çocuklar. İşte o kelimelerden yeni heceler, kelimeler, cümleler oluşturmak aslında zordu. Çocukların birden kelimelerle karşılaşması zor.” Ö14 “Açık uçlu heceler oluştururken el, elele gibi seslerin birbirine birleştirilmesinden dolayı burada hece kavramı kayboluyor. Bu nedenle öğrenciler okuma yazmayı öğrendikten sonra tekrar hece pekiştirici çalışmaların yapılması gerekmektedir. Hatta öyle bir dönem ki sözcüklerde bile oluyor.” Ö16 “Seslerden birleştirmede bir zorlanma oluyor çocuklarda. Hele ki sessiz harfin sesini değil adını öğrenmişse çocuk –l ve –a yı birleştirince lea diye okuyor çocuk. Orada bir zorlanma başlıyor. Tabii bunun yanında açık hece-kapalı hece olayı var. Daha zor söylediği, daha kolay söylediği heceler var.” Ö17 “Sesten heceye geçişte bir sorun yaşanıyor. Aileleri evde harfleri tanıtınca k değil ka, ke diyor. Sesi vermiyor. Çocuk da okurken zorlanıyor.” Ö18 Veriler incelendiğinde sesleri birleştirerek hece oluşturma aşamasında yaşanılan güçlükler görülmektedir. Ö9, Ö16 ve Ö17 bu güçlüğün özellikle açık uçlu hece oluşturma aşamasında oluştuğu belirtmektedir. Hece oluşturma aşamasında yaşanan diğer güçlük ise Ö14’ün belirttiği özellikle birkaç ses grubu öğretildikten sonra bir harften birçok hece, kelime türemesidir. Ö17 ve Ö18 de çocukların okul 47 öncesi dönemde sesleri öğrenmesinin ses temelli cümle yöntemine göre okumasında güçlük yarattığını belirtmektedir. Veriler incelendiğinde seslerin birleştirilerek hece, kelime, cümle, metin oluşturulması aşamasında Ö1, yapılan bu çalışmanın çocukları ezbere yönelttiğini söylemiştir. Şahin ve diğerleri (2006)’nin öğretmenlerle yaptıkları çalışma sonucunda da seslerin tek tek birleştirilmeye çalışılması, öğrencilerin önce kelimeyi çözümleyip sonra okumaya geçmesi, eğitim sırasında çoğunlukla ses, hece ve kelime üzerinde çalışılması, kelimelerden yeterince cümle oluşturulup bu cümlelerin okunmaması sonucu cümleyi bütün algılayamadıkları ile ilgili tespit edilmiştir. Öğretmenler ses temelli cümle yönteminin tümevarım şeklinde olmasının okuma yazma öğretimi sırasında güçlük oluşturduğunu ifade etmişlerdir. “Ben bu yöntemde bazı eksikler gördüm. Çocuk cümle metodu ile zorlanmadan cümle kalıbını öğreniyor. Cümle, kelime, hece, harf onları ayırıyoruz. Çocuk bunu gördüğü zaman cümle nedir, kelime nedir, hece nedir biliyor. Ama bu ses temelli cümle yöntemi ile okuma yazma bittikten sonra çocuklar kelime kavramını anlamakta zorlanıyor.” Ö2 “Ancak 3. haftadan itibaren bazı eylem bildiren sözcükler oluşuyor. Eylem bildiren sözcük olmadan cümle oluşturamazsın ki. Bu da bizde 4-5. haftaya denk geldi. O da sınırlı sayıda. Öyle olunca da bıkkınlık, sevmeme oluşuyor.” Ö4 Veriler incelendiğinde belirtilen diğer bir güçlüğün ses temelli cümle yönteminin tümevarımcı yaklaşıma dayanmasından kaynaklanan çocukların cümle yapısını kavramakta zorlandıkları ifade edilmektedir. Aynı zamanda Ö4 cümle yapısını vermek için gerekli olan eylem bildiren kelimelere 4-5 hafta sonra ulaşıldığını bunun da yine cümle yapısının kurulmasını geciktirdiğini belirtmiştir. Öğretmenler ses temelli cümle yönteminin uygulanması sırasında sürecin hızlı olmasına ilişkin güçlüğe değinmişlerdir. “Zorluk şu. Çok güzel ve çok çabuk heceye, kelimeye ulaşılıyor ilk etapta. Ama sesleri verdikçe o kadar çok kelime ve cümle çıkıyor ki biz onların hepsini, cümleler kurmaya, dikte etmeye zaman ayıramıyoruz bu metotta.” Ö2 48 “Sistem çok hızlı, öğrenciyi çok yordu, beni çok yordu. Yani çok koştura koştura bir sistem, yetişmek zordu. Geri kalan öğrenciler aslında bunlar geri kalmadı normalde Mart’a Nisan’a kadar vakti vardı. Çok hızlı çok erken.” Ö3 “Kılavuz kitapta 3 haftada e harfine geçiyor mesela. Ama buna göre gitmemiz mümkün değil, yetişmiyor. Bunu anlayınca bıraktım, sıkıntı orada değil. Programa uyulmuyor. Uyulmadığı için üçlü sıkıntı var: öğretmenin, velinin, öğrencinin sıkıntısı var. Mesela yazamaz endişeleri boşuna. Sadece acele edildiğinden karakterler oturmuyor.” Ö13 Ö2, Ö3 ve Ö13’ün görüşmelerde yansıttığı diğer bir güçlük ise ses temelli cümle yöntemi ile ilkokuma yazma sürecinde daha hızlı bir biçimde okuma yazmaya geçilmesi ve süreçte zaman yönetiminin güçlüğüdür. Ö13 programa göre hareket edilmeyip, acele edildiğinden dolayı yazıdaki karakterler oturmadığını, bunun da öğretmen, ebeveyn ve öğrencide kaygı düzeyini arttırmaktadır. Öğretmenler ders kitaplarının dik temel harfle basımının süreçte güçlük yarattığını belirtmişlerdir. “Kitap düz yazı. Düz yazıdan bakıp el yazısı yazdığı zaman burada düz harfler var diyor. Beş harfli bir kelimenin üç harfini bitişik ikisini düz yazıyor. Hala onu çözemedik. Ne kadar doğrusunu yazsam da bir dahakine oradan baktığı için en büyük hatalardan biri bu düz harfli kitapların basımı.” Ö1 “Kitap düz yazı. Ama çocuk bitişik eğik yazıyla öğrendi okuma yazmayı. En azından birinci sınıfta bitişik eğik yazı ile olmalı ki tutarlılık olsun.” Ö2 “Çocuğa el yazısını öğretiyorsunuz, yazdırıyorsunuz, metinleri el yazısıyla oluşturuyorsunuz. Ama kitaplara gelince bu ortadan kalkıyor. Çocukta okuma ve yazmada bocalama başlıyor. Çocuk okumaya başlayıp Türkçe kitabını önüne koyduğunuzda bocalayıp kalıyor. Düz yazı harflerini okurken algılayamıyor.” Ö11 “Verilen metinler düz yazı olduğundan okumada problem çıkıyor. Anlayamıyorlar. Biz düz yazıyı yazdırmıyoruz ama okurken düz yazı ve bağlayamıyor. O problem üzerinde durulması gerekiyor.” Ö13 “Diğer yönden bakacak olursak piyasadaki tüm kitapların ya da ileriki ders kitaplarının el yazısı ile yazılmayışı öğrencilere ikinci bir külfet getiriyor.” Ö16 49 Ses temelli cümle yöntemi ile ilkokuma yazma çalışmalarında bitişik eğik yazı benimsenmiştir. Fakat Ö1, Ö2, Ö11, Ö13 ve Ö16 birinci sınıf ders kitaplarının bitişik eğik yazı ile yazılmadığını belirterek yazmayı bitişik eğik yazıyla öğrenen çocukta bocalama dönemi yaşanmasına neden olduğunu belirtmiştir. Yazılardaki bu çelişki çocuğun okuma hızının düşmesine, okuduğunu daha geç anlamasına neden olmaktadır. Öğretmenlerin görüşleri doğrultusunda kitapların düz yazı ile yazılması yöntemle tutarsızlık göstermekte bu da süreç boyunca yaşanan güçlüklerden birini oluşturmaktadır. Ders kitaplarında yer alan metinlerin öğrenci seviyesine uygunluğu ile ilgili güçlük ifade edilmiştir. “Parçalar çok ağır. İlk parçamız daha okumaya yeni geçmiş ve 3 sayfalık bir parça ve düz yazı zaten. Bir de el yazısı harflerle geçmiş okumaya direkt düz yazılı harflerle “ Hadi okuyalım.” dedik. Zorluk yaşadılar. Aynı şekilde bakıp da yazarken yine zorluk çektiler. Çünkü düz harfler. Ne kadar doğrusunu yazsam da bir dahakine yine oradan baktığı için en büyük hatalardan biri bu düz harfli kitapların basımı.” Ö1 “Çocuk bitişik yazıyla öğrendi okuma yazmayı ama kitaplarımız düz yazı. Tutarlılık olması gerekir. Çocuk oradan yazarken farklı bir yazı görüyor. Oradaki harflere benzetmeler çıkıyor .” Ö2 “Türkçe’de birinci sınıfta bir parça bir sayfada biter. Beş sayfa parça çocuk oku oku başını unutuyor. Ayrıca çocuk okuduğu parçadan bir ders çıkaracak. Uçan Balon … böyle bir şey olabilir mi? Çocuğa sorulacak tek şey uçurtma ne renkti? Çocuğun yorum katacağı bir şey sorulamaz. Çocuğun sonunda “yalan söylemek kötü bir şeydir.” gibi söyleyeceği bir şey yok.” Ö4 “Bizim kitaptaki metinler o kadar uzun ki çocuk başından sonunu unutuyor. Kitaplardaki metinler çok da tutarlı değiller. Bazen ben bile anlamakta zorluk çekiyorum…. Çalışma kitapları metinlerden çok ayrı hazırlanmış sanki. Hiç okuduğunu anlamayla ilgili değil de, çocuğa ayrıca verseniz bulmaca gibi çözer. Çocuğun hiç parçayı okumasına da gerek kalmıyor onu yapması için. İçeriği çok ilişkili değil. Okuduğunu anlama ile ilgili çalışma yok.” Ö6 “Metinler bir kere çok az ve ayrıca Türkçe kitabı düz harfle basılmış.” Ö11 “Kitap güzeldi, fena değildi, programa uygundu. Ama örnek, metin yetersizliği vardı.” Ö14 50 Öğretmenler, ilkokuma yazmayı yeni öğrenmiş birinci sınıf çocuğu için hazırlanmış olan Türkçe ders kitabında yer alan metinlerin seviyelerinin öğrenciler için ağır olduğunu belirtmektedirler. Aynı zamanda metinlerin yetersiz sayıda olduğunu dile getirmişlerdir ve metni anlama çalışmalarında kullanılacak olan etkinlik kitaplarındaki alıştırmaların öğrencilerin metni anlayıp anlamadıklarına dair yorum getirmelerine bir katkı sağlamadığını, alıştırmaların öğrenci seviyelerine göre basit hazırlandığı görüşünü yansıtmaktadırlar. Öğretmenler ders ve çalışma kitaplarında yer alan alıştırmaların yeterli sayıda olmadığını belirtmişlerdir. “Biraz daha harfin yazılışı ile ilgili sayfalar çoğaltılabilir. Mesela 2 sayfa vermiş bir harfe yazı etkinliklerinin alıştırma sayfalarının çoğaltılması olabilir.” Ö2 “İlk okuma yazma kitabı çok fazlaca yetersiz. 1 satırlık tekrarlar var mümkün değil yetmesi ayrıca satırları bize önerilen yazı defterlerine uygun değildi. Üç aralık geniş üç aralık bize uygun değildi. Kılavuz çizgileri zaten yoktu. Kısaca beğenmedim, hatalar vardı.” Ö3 “Ders kitabı ile etkinlik bir arada olmalı. Parçayı oku, etkinlikleri koy. Çocuklar zaten karıştırıyor ders kitabı mı, çalışma kitabı mı? Kitabı iki fasikül yap. 1. dönem birini 2. dönem birini kullan. Kullanım olarak kullanışlı değil.” Ö4 “Kitapların ayrı ayrı olması zorluk yaratıyor. Çünkü çocuk kitabını unutuyor. karıştırıyor. Bir kitapta toplanıp okuma parçası-etkinlik şeklinde olabilir.” Ö5 “Çocuk birinci sınıfta çok alıştırma yapması gerekiyor. Kitaptaki çalışma az olduğu için onu yapıp bitiriyor. Başka bir yerde çalışması lazım.” Ö7 “Kitap çok güzel hazırlanmıştı. Ama içindeki etkinlikler yetersiz sayıdaydı. Bu yüzden ek kaynaklara başvurdum.” Ö9 “Kitap biraz geliştirilebilir. Örnekler, alıştırmalar çoğaltılabilir.” Ö12 “Çalışma kitabındaki etkinlik içerikleri yönteme çok uygun diyemeyeceğim. Çocuğun yapacağı çalışmalar bir derste bitiyor. E sonra ne yapacak? Çok az ve basit alıştırmalar var.” Ö15 51 Türkçe ders kitapları ile ilgili Ö2, Ö3, Ö7, Ö9, Ö12 ve Ö15 özellikle yazı çalışmaları için alıştırma bölümlerinin yetersizliği konusuna değinmişlerdir. Ses temelli cümle yönteminde görsel-işitsel ayrım yapamayan öğrencilerle ilgili güçlük yaşanmaktadır. “Görsel-işitsel ayrım yapamayan iki öğrencim var.” Ö7 “Zaman zaman sesleri karıştırdılar. M, n, h, ğ gibi.”Ö12 Ses temelli cümle yöntemi ile birlikte okuma sırasında göz sıçramasının daraldığı belirtilmiştir. “Planladığım tarihte bitirdik. Fakat ortaya dört çeşit okuma çıktı. Ses-ses okuyup birleştirenler, hece-hece okuyup birleştirenler, açık mesela at- okuyanlar gibi, bu da sistemin kötü yönleri. Aslında her şeyi okuyabiliyor. Ama tel kelimesini okuyacak diyelim t-e-l okuyor… Heceleme uzun sürdü burada. Çünkü biz göz açılarını daralttık çocukların bu sistemde. Önce darı gösterdik sonra açmaya çalıştık. Açamayan çocuklarda heceleme hala sürüyor.” Ö3 “Göz sıçraması çok dar. Bir bakışta cümleyi göremiyor. En fazla sözcük görüyor. Hece görüyor, harf görüyor.” Ö4 “Seslerden hece oluştururken zorlanma oldu. Sessiz harflerde zorluklar yaşanıyor.” Ö5 “Göz sıçraması olayından dolayı hecelemeden çocuğu kurtarmak zaman aldı. Ben onu çocuğun gelişimsel özelliğine ters olarak algıladım.” Ö6 “Heceleyerek, kekeleyerek sizin öğrenmeniz bu işi öğrenmenizi, kavramayı engeller.” Ö13 “Parçadan bütüne giderek seslerin kavratılması nedeni ile öğrencinin okuma engeller var. Göz sıçraması dediğimiz olay cümle yönteminde vardı.” Ö16 “Okuma hızlanmıyor. Sınıftaki okumaya dikkat ettiniz mi? Göz sıçraması herhalde tam olarak olmuyor harf öğretiminde.” Ö17 Öğretmenlerin görüşlerine göre ses temelli cümle yöntemine bağlı olarak gelişen okumada seslerin birleştirilerek öğretim yapılmasından dolayı kaynaklanan ve çocuk önce bütünü algılar ilkesi ile çatışan göz sıçramasının daralması güçlüğü 52 ortaya çıkmaktadır. Göz sıçraması dar olduğundan dolayı sesleri birleştirmeler ve harf harf ya da heceleme şeklinde okumalar ortaya çıkmaktadır. Bu da okuma hızının düşmesine ve okumada akıcılığı azaltmaktadır. Bilir (2005)’e göre harf, ses, hece ve sözcük/kelime yöntemleri özünde ulama ve ekleme mantığıyla işlediklerinden, önce ses ve sembollerin tanınması, (ezberlenmesi) sonra bunların birbirine ulanması (çatılması) ve eklenmesi gerekmektedir. Bu süreç hem okumada, hem de yazmada hızı düşürmektedir. Hatta öyle ki bu ulama ve ekleme zihinsel bir süreç olduğundan çocukta alışkanlık yapmakta ve sessiz okuma sırasında da devam etmektedir. Bu da bireyin sessiz okumada da hızlı okuyamamasına neden olmaktadır. Bu yöntemle okuma-yazma öğrenen öğrencilerin ileride “hızlı okuma teknikleri” konusunda eğitilmeleri zorunlu hale gelmektedir. Öğretmenler göz sıçramasının daralmasıyla birlikte okuma hızının düştüğünü ifade etmiştir. “Bu sistemde okumaya erken geçtik. Aralık’ın başında bitti okuma. Yalnız hala aynı seviyede gidenler var, okuma hızı artmadı.” Ö1 “Okuma hızı düşük. Bütün harfleri tek tek birleştirerek okumaya çalışıyor çocuk. Bir türlü hızlandıramadılar okumalarını.” Ö2 “Akıcı okuma konusunda çok zorlandı çocuklar. Bu konuda sıkıntı var.” Ö3 “Harf harften gittiğimiz için okuma hızları hiçbir zaman yükselemedi. Beş sene önceki sınıfımla karşılaştırıyorum. Geçen Nisan-Mayıs aylarında 45 sözcük okuyormuş. Bu sınıfım ortalama 35 sözcük okuyor. Bu da kötü bir rakam. Okuma hızlarının düşmesinin nedeni de ekleyerek yapması, bütünü göremediği için göz sıçraması çok dar.” Ö4 “Ama yavaş okuma oluyor.” Ö5 “Bu sistemde okuma daha kısa sürede öğreniliyor. Ama okuma hızı biraz düşük oluyor.” Ö12 “Okuma hızında düşüklükler oluyor. Üzerinde durduğum şey akıcı okuma ve duyduğun yazabilme. Bu yöntemle ilgili değil sadece program düzeltmesi ile ilgili.” Ö13 “Okuma hızları iyi değil.” Ö14 53 “Yöntemin en güzel özelliklerinden birisi okuma yazmaya çok kısa bir sürede ulaşılması. Hızlı bir şekilde ulaşıyor. Ama okuma hızı yok.” Ö16 “Ses temelli cümle yöntemi ile okuma daha çabuk oluyor. Ama okuma hızı gelişmiyor.” Ö17 “Ben bu sistemin çocuklara akıcı bir şekilde okuma öğreteceğine inanmıyordum ve bu yıl uyguladım yine inanmıyorum, olmuyor. Bizler eski sistemde daha geç öğretip okumaya başladığında akıcı oluyordu. Şimdi çabuk öğretiyoruz. Ama akıcı bir okumayı sağlayamıyoruz.” Ö18 Yukarıda belirtilen okuma hızına ilişkin güçlüklerin aynı zamanda okuduğunu anlama, kavrama, yorum yapıp aktarma aşamasında da kendini ifade etme ve okuduğunu anlama ile ilgili güçlükleri de doğurduğu görülmektedir. Öğretmenler bu güçlükleri şöyle aktarmışlardır: “Okuma hızı düşüyor, anlama da düşüyor. Ne olduğunu bilmiyor. Hecelerken anlamdan uzaklaşıyor, okuduğunu anlamıyor.”Ö4 “Yavaş okudukları için bazen okudukları metni anlatamıyor. Mesela son okudukları bölüm akıllarında kalıyor. Baş taraflarını unutuyorlar. Sorulunca soruyu bir cümlede açıklıyor, ikinci cümlede tamamen bağımsız bir cümle kuruyor.” Ö5 “Çocuk okuyor, bir soru soruyorsun cevap veremiyor. Sonuçta okuma anlama olmayınca Matematik, Hayat Bilgisi olsun çocuk bir şey anlamıyor.” Ö6 “Kasımda okuma bitiyor işte. Bu çok hızlı ama anlama kavrama olmuyor. 4 karakterde alfabeyi veriyorum. Bunların hepsinin yazılışı farklı, aynı anda kafasında tutacak. Anlama kavrama olmuyor. Sonuç itibariyle aksaklıklar okuma hızında, algılamada ortaya çıkıyor.” Ö13 “Hızlı bir şekilde ulaşıyor okumaya ama okuma hızı yok. Dediğim gibi bir öğrenci için dezavantaj. Anlamlı okuma yok.” Ö16 “Üniversite sınavı ya da OKS sorularına bir bakın 1 soru 1 sayfa. Çocuk önce çok iyi okuyacak, okuduğunu anlayacak ondan sonra yorum yapacak, cevaplayacak. Ne kadar iyi okursa o kadar güzel anlar, yorum yapar.” Ö17 Okuduğunu anlayamayan ve aktaramayan bireylerin okuryazarlık kaliteleri de düşük olmaktadır. Sağlıklı bir okuma alışkanlığı oluşmamaktadır. 54 “Valla ben okuma kalitesinin düşük olduğunu düşünüyordum. Öyle de oldu. akıcı okumaya çok zorlandı çocuklar. Bu konuda sıkıntı var.” Ö3 “İyi bir okuma alışkanlığının kazandırılması gerekir.” Ö12 “Kitap okumanın alışkanlık olması gerek.” Ö13 “Biz toplum olarak okumayı sevmeyen bir toplumuz. Bu toplumumuzun bir eksiği. Okuma yazmanın sürekliliğinin sağlanması için çocukların bol bol okuması gerekir.” Ö17 Verilerin incelenmesi sonucunda ilkokuma yazma sürecinde başlangıç sayılan ilkokuma yazmaya hazırlık evresinde yaşanan güçlükler ifade edilmektedir. “Bir ay süresince aynı el alıştırmaları ile uğraştığımız öğrenciler oldu. Yuvarlak çizme şeklinde, el becerileri tam gelişmemiş, kalem tutma şekilleri çok farklıydı.” Ö1 “Öğrencilerin fiziksel durumları aynı değil, içlerinde hiç kalem tutmamış olanlar var, okul öncesine gidip de yanlış yapanlar var. Evde anne baba ilgilenmemiş, okul öncesi eğitimde yanlış kalem tutmuş. Özellikle de yanlış tutanlar okul öncesi eğitim alanlar değişmiyor. Çocuğa erken kalem veriyorlar. Tutuşa dikkat edilmiyor.” Ö4 “Doğru kalem tutma, defterini doğru kullanma açısından zorluk yaşandı.” Ö5 “Okul öncesi kuruma gitmeyen ve aileden yeterli ilgi görmeyen çocuklar vardı. Onların kalem tutma, malzeme kullanma becerileri diğerleri gibi değildi. Tabii okuma-yazmada nasıl başlarsan öyle gidersin.” Ö13 Ö1 farklı çevrelerden okula gelen öğrencilerin el becerilerinde de farklılıklar görüldüğünü belirtmektedir. Ö4 ve Ö13 de kalem tutma becerisi gelişmemiş ya da birçoğunda yanlış kalem tutma öğretildiğini belirtmektedir. Bu gibi faktörler okuma yazma sürecini doğrudan etkilemektedir. Özellikle de yanlış öğrenilen tutumların düzeltilmesi çok daha güç olmaktadır. İlkokuma yazma öğretimi süreci kapsamında öğretmenlerin değindiği diğer bir güçlük ise bitişik eğik yazı öğretiminden kaynaklanmaktadır. “Bizde sesle başladığı için noktalama işaretleri yok, dikte yok, cümleyi, kelimeyi tam olarak yazmak yok, mutlaka eksik harfler oluyor. Mesela paragraf yapmada bu 55 zamana kadar öğrenmesi gereken dikte, noktalama işaretlerini biz daha yeni yeni yapmaya başladık.” Ö1 “Yazdırırken ben söylersem doğru yazıyorlar. Ama hecelersem özellikle eksiksiz . Kendileri yapmaya kalktıklarında 3 harfli hecelerde zorlanıyor. Yazarken harfleri eksik yazıyorlar.” Ö4 “Ama diktede aslında okuyabildiği cümleyi bazen yazamıyor ya da sesleri eksik yazıyor.” Ö5 “Olumsuzluk bir h harfi ile g harfinde. Yazarken, okurken değil de. Ya hiç yazmıyorlardı. Geneli demiyorum %80’i aslında. Ya da söylüyorlardı da yazmıyorlardı. Genellikle bu çevrede yöresel olarak var bu bilemiyorum.” Ö8 “Sadece sesi yazmada l ve e sesinde yazma şeklinden dolayı karışıklık oldu. Çocukların yazım bozukluklarından e yi tam kuralına uygun yapamayanlar ya da l yi kısa yapanlar e mi l mi olduğu konusunda bocaladılar.” Ö15 Ö1, Ö4 ve Ö5 özellikle dikte çalışmalarında çocukların duydukları kelimeleri eksiksiz yazamadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca Ö15 de bitişik eğik yazıyı kuralına uygun yazmadıklarını ve böyle yazıldığı için de okuma sırasında bocaladıklarını söylemiştir. Ö8 ise yöresel ağız farklılıklarına dayalı bir güçlüğü dile getirmektedir: özellikle h ve g harfinin yazım sırasında sınıfın yaklaşık yüzde 80’i tarafından yapılmadığının farkına vardığını söylemektedir. Dikte konusu dışında bir de noktalama işaretlerinin kullanımı ve yazım yanlışları ile güçlük belirtilmektedir. “Cümlede direkt kelimeleri görüyor, heceleri görüyor, mesela özel isimleri görüyor. Biz de sesle başladığımız için noktalama işaretleri yok, dikte çalışması zor oluyor.” Ö1 “Kelimeleri bitişik mi ayrı mı yazılacak diye soruyor. Cümlenin ilk harfinin büyük yazılması gerektiğini bu ses temellide çocuk kavrayamıyor. Ne kadar söylesek de unutuyor, kavramakta zorlanıyor. Ama cümle metodunda zaten kalıp olarak ilk başta öyle öğrendiği için beynine yerleşiyor. Çünkü noktayla biten cümleler, soru işaretiyle biten cümleler, kesme işareti olan, özel isim geçen cümleler, soru ekinin ayrı yazılacağını dahi öğreniyor çocuk. Yazım hataları fazla oldu.” Ö2 56 “Noktalama unutuyorlar. El kaldırmıyor ya ben söylerken onlar yazarken dönüp noktaya bakmıyor. Bırakıyor noktaları.” Ö3 “Noktalama işaretleri yok. Fişte her fişin sonunda nokta olduğunu görüyordu.” Ö4 Özellikle cümle yöntemi ile daha önce okuma yazma öğretmiş olan öğretmenler bu güçlük konusunda iki yöntemi kıyaslamaktadır. Cümle yönteminde çocuk cümleyi noktalama işaretleri ile görmekteyken ses temelli cümle yönteminde sesten cümleye gidilmesi sırasında noktalama işaretlerine dikkat edilmemektedir. Yazma çalışmalarında yaşanan güçlük ilkokuma yazmaya hazırlık çalışmaları ile ilişkilendirilmektedir. “Kitaptan şu şiiri yazın dediğimizde orada düz yazıyı görüyor çocuk. Acaba bu harfi bitişik nasıl yazacaktım gibi çelişki oluyor, bazılarında ise düz harfe benzetmeler gibi sorunlar yaşamaya başladık. Bir de düz yazı olduğu zaman çocuk biraz daha rahat yazıyor. Ama el yazısı olduğu zaman bayağı bir zorlandık.” Ö2 “Bunlar benim 10. Birinci sınıfım. 9 tanesini diğer yöntemle okuttum. Ama gelişim özelliklerine ne kadar uygun bitişik eğik yazı çok zorladı. Özellikle benim çocuklar eline kalem almamış öğrenciler. Ama eğmede sorun yaşadılar. Eğmekte zorlanması demek gelişim özelliklerine çok uymadı demek.” Ö3 “Bitişik eğik yazı yazmada zorlandılar önce. İlk yazarken harflerin yapımında zorlandılar.” Ö8 “Çocuklar sesi hissetmede değil ama, bitişik eğik yazı olduğu için yazmada zorlandılar. Kasları çok gelişmediği için biraz zorlandılar.” Ö14 “Öğrencilerde harfleri düzgün yazabilme, yazma çalışmaları fazla yapılmazsa bozuk oluyor. Ne kadar takip edersek edelim yazılar bozuluyor el kasları gelişmediği için.” Ö16 Ö2, Ö3, Ö8, Ö14 ve Ö16 çocukların el kaslarının bitişik eğik yazı yazabilmek için yeterince gelişmediği görüşündedir. Öğretmenler bitişik eğik yazı öğretimi ile yazıların düzensizleştiğini belirtmiştir. 57 “Yazma güzel oluyor el yazısıyla. Fakat el yorulduğu için biraz yazınca uyduruktan devam ediyor. Ne yazdığını bile okuyamıyor artık. İlk başladığımız zaman güzel yazıyorlardı. Şu an bozuldu.” Ö1 “Bir kere çocuğun yazma becerisi çok kötü. Kasıma kadar güzel yazıyorlardı. Yanıldım dedim. Ama sonra yazılar kötüleşti. Artık zor gelmeye başladı kas yapılarına. Yazım hataları çok fazla. Eskiden bir derste 4 sıra yazıyorduk, tek tek bakıyordum. Ama şimdi 12 sıra yazmaya başladık, bitişik eğik yazı sorun yaratmaya başladı. Çocuklarda uzun yazı yazmaya karşı isteksizlik var bitişik yazıdan dolayı ve yazılar bozuldu. Kendi yazılarını okuyamıyorlar.” Ö4 “Yazılar baştan güzeldi. Hızlı yazmaya başlayınca defterleri okuyamıyoruz. Böyle sorunlar oluyor.” Ö6 Ö1, Ö4 ve Ö6 bitişik eğik yazıyla yazma öğretimine başladıklarında bu öğretim yönteminin daha estetik ve iyi olduğu görüşünde olduklarını fakat zaman geçtikçe bu yazıların giderek estetiğinin bozulduğunu neredeyse okunmakta güçlük çekilen yazılar olduğunu ifade etmektedirler. Diğer bir güçlük ise okul öncesi dönemde okuma yazma öğrenerek gelmiş çocuklarla ilgilidir. “Okuma öğrenip gelen çocuklara baktığımızda sonradan onlara yazmayı öğretirken çok büyük güçlükler çıkıyor, yazamıyorlar. El yazısının belli bir karakteristiği var. Bu karakteristiği veremezseniz yanlış öğreniyor, yanlış öğrenince yazamıyor, yazamayınca okuyamıyor. Böyle güçlükleri var.” Ö11 Bu öğrenciler evde düz yazı harflerini tanıdıklarından okulda öğretilen bitişik eğik yazı harfleri arasında çelişki oluşmaktadır. Özellikle bitişik eğik yazı belli bir karakteristik isteyen yazı olduğu için bu karakteristiği alamamış olan çocuk düzgün yazamamakta ve okuyamamaktadır. Öğretmenler okuma yazma öğretiminde sınıf mevcudunun uygun sayıda olmadığını belirtmiştir. “Bu plan ancak 20 kişilik sınıflarda geçerli olur. Bizim sınıf 40 kişi.” Ö13 “Öğrenci sayısının 25’in üzerinde olmaması gerektiğine inanıyorum.” Ö14 58 Şahin ve diğerleri (2006) ses temelli cümle yöntemini uygulayan öğretmenlerle yaptıkları çalışmaları sonucunda sınıflardaki öğrenci mevcutlarının grup çalışmalarını ve başarıyı olumsuz etkilediğini belirtmektedirler. Görüşmeler sırasında öğretmenler tarafından ifade edilen güçlüklerden birisi de öğretmen- öğrenci-ebeveyn iletişimsizliği ile ilişkilidir. “Birincisi öğretmene, ikincisi öğrenciye, üçüncüsü de anne-babaya düşüyor. Üçgen tamamlanmadığı sürece başarı elde edemeyiz. Bizim üçgen bağlı değil zaten.” Ö1 “Tek güçlük okul-veli-öğretmen işbirliği. Bunu sağlayamadığın zaman zorluk çıkıyor.” Ö7 “Yalnız bu sistemde özellikle öğretmen-aile ilişkisinin sürekliliği çok önemli.” Ö10 “Çevre-aile-öğretmen-öğrenci bu faktörler çok önemli.” Ö17 Yılmaz (2007)’ ın belirttiği gibi öğretmen-öğrenci- veli üçgenindeki bilinçli işbirliği ve dayanışma başarıyı artıran temel faktördür. Ancak Türkiye’de genele olarak bu bilinçli işbirliği ve dayanışmanın kahramanı öğretmenler olmaktadır. 1. Öğrenci Öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucu elde edilen verilerin incelenmesi sonucunda oluşan ana kategorilerden biri öğrenci ve onun özellikleri olduğu görülmektedir. 59 Şema 2. Öğrenci El becerileri eksikliği El kaslarının gelişmemiş olması İsteksizlik Okula uyum sorunu ÖĞRENCİ Algılama sorunu Öğrenme güçlüğü El göz koordinasyonu Okul öncesi eğitim alamama Okul öncesi dönemde düz harfleri öğrenme Öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucunda ilkokuma yazma öğrenmede çocukların küçük kaslarının gelişimlerinin yeterli olmamasının süreç boyunca güçlük oluşturduğunu ifade etmektedirler. “Çocuk hiç okula gitmediği için bir kere el becerileri gelişmemiş, kabullenmiyor. Yani yapamadığı şeyi yaparım ya da yardım edersen olur gibi bir düşüncesi olmadı. Yuvarlak çizme şeklinde, el becerileri tam gelişmemiş, kalem tutma şekilleri çok farklıydı.” Ö1 “Şimdi yalnız bizim öğrenci yapımız diğer okullardan çok farklı, köylerden ve çocuk kalemle dahi tanışmamış. Noktalı çizgilerin üzerinden dahi çocuk gidemiyordu. Bunun için hazırlık devresinde çok zorlandık. El kaslarının gelişmemesinden dolayı bazı harflerin yazılışında çok zorlandılar.” Ö2 “Bazı öğrencilerin fiziksel gelişimlerinden dolayı da olabilir diye düşünüyorum, el kaslarında hafif bir gevşeklik vardı. Hepsinin değil tabi 2-3 öğrencinin. Yazıları çirkindi, titrek çiziyorlardı.” Ö8 “Gerek el kaslarının gelişimi gerekse sosyal çevreye uyum gösterebilmeleri için okul öncesi eğitim şart.” Ö9 60 “Daha önce ana sınıfına gitmiş ve belli bir eğitim almış öğrencilerle gitmeyenler arasında fark vardı. Diğerlerinin el kasları gelişmemişti ve el göz koordinasyonları zayıftı.” Ö10 “İşte el kasları çok fazla gelişmediği için biraz zorlandılar.” Ö14 “Yeni müfredatla ilgili tanıtım yapıldı. Hızlı okuyup yazılacağı ama çok kaliteli olmayacağı, bitişik eğik yazı öğrenecekleri ama kas yapılarının bunun için çok gelişmemiş olduğu bunun okula karşı bir isteksizlik yaratabileceği anlatılmıştı.” Ö16 Bilir (2005)’in de ifade ettiği şekilde ailenin aşırı korumacılığında yetişmiş, okul öncesi eğitim hizmetlerinden yararlanmadan okula yeni gelen çocukların çoğu, okuma ve yazmaya başlamaları için gerekli fiziksel, duygusal, toplumsal olgunluğa erişmemiş ve bazı ön becerilerden yoksun olabilir. İlk okuma yazmaya hazırbulunuşlukta aktif ve pasif kelime hazinesinin, gözün küçük objeler üzerinde odaklaşabilmesinin ve yavaşça sağa kayıp tekrar tekrar başladığı yere dönebilmesinin, küçük kas ve el-göz koordinasyonunun önemi büyüktür. Ancak, sosyo-ekonomik açıdan yoksul çevrelerden gelen çocuklarda, bu gelişim eksik kalmaktadır. Bu tür durumlarda, okulun içinde bulunduğu çevreye göre okuma yazma etkinliklerine başlamadan önce, göz-el ve büyük kas-küçük kas koordinasyonunu geliştirecek alıştırmalara, daha uzun süre ayrılması yararlı olacaktır (Kılıçcı 1989; Aktaran: Yapıcı Tarihsiz). Öğretmenler öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler için okuma yazma öğrenme sırasında güçlük yaşandığını belirtmişlerdir. “Geç öğrenme, öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler oluyor. Önce ne yapacağımı şaşırdım. Çünkü hiçbir şey almıyordu. Ne sesleri, ne heceleri. İkinci dönem yeni yeni sesleri öğrenmeye başladı. O yüzden birinci sınıfta ilkokuma yazmanın çözülmesi gereken bir durum olduğunu düşünüyorum.” Ö6 “Geriden gelen öğrenciler için her okulda bir alt sınıf oluşturulmalı. Özel eğitim vermeli.” Ö9 Bingöl (2003)’e göre, okuma lisan fonksiyonunun bir alt öğesi olduğundan, gelişimsel disleksiye lisanla ilişkili diğer bozukluklar eşlik edebilir. Bu çocuklarda saptanan özellikler 1. sınıfta harfleri ve okumayı akranlarından geç öğrenmesi, 61 yazarken harfleri atlaması, ters veya rotasyonel yazmasıdır. Bu konudaki problemler ileriki sınıflarda da sürer. Konuşma tutuk, disnomiktir; okuma yavaş, acele edilirse hatalıdır; yazı kopyalama çok yavaş, el yazısı tüm çabalara rağmen çok okunaksızdır, çocuk yazılı ödevlerden kaçınır; komposizyonları çok zaman harcamasına rağmen kısadır, gramer, noktalama ve harf hataları vardır ama tüm bunlara karşın yaratıcı fikirler, sağlam bir kavramlaştırma içerir. Çocuğun ifade edebildikleri bildiği ve düşündüklerinin çok gerisindedir, bu nedenle büyük bir sınav korkusu yaşar. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların karşılaştıkları bu güçlük okuma yazma öğrenmeleri sırasında da yaşanmakta hatta farklı öğretim yöntemleri kullanılması gerektirdiğinden öğretmen için güçlük yaratmaktadırlar. “Zaten okulla ilk tanıştıkları için birinci sınıfta önce bir o zorluğu yaşadılar.” Ö1 “Çocuğun okula hazırlanması için iyiydi. Bizim için verimli olmadı. Ama gelseydi okula uyum, kurallar, okula alışma okuma yazmadan önce atlatılırdı.” Ö2 “Çocuklar okula başladıklarında uyum konusu özellikle okul öncesi kuruma gitmeyenlerde büyük bir uyumsuzluk problemi oluyor. Okula, derse, sınıfa adapte olmalarında zorlanıyoruz.” Ö5 “2 kişi okuyamadı. Bunlar da aile desteği olmadığından etkilendi. Aileler de okuma yazma bilmiyor ve okul yaşantısına uyum sağlayamadılar.” Ö9 “Zorluğu yeni bir çevreye alışmasıdır. Annenin kucağından alıp arkadaşlarının arasına koyup kaynaştırıyorsun. Hele çocuk toplum düşüncesini ailede görmemiş, hele de köyden geliyorsa onu hiç görmemiştir. Bu yüzden ağlar, sızlar.” Ö11 İlkokuma yazma öğretiminde ses temelli cümle yönteminin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte ilköğretim birinci sınıf öğrencileri okula bir hafta erken başlayarak genel hazırlık devresini tamamlamaktadırlar. Öğretmenlerle yapılan görüşmelerde özellikle kırsal kesimlerde bu sürecin öneminin yeterince anlaşılmamasıyla öğrencilerin genel hazırlık devresine tam katılım göstermedikleri ve bunun da güçlük yarattığı belirtilmiştir. Öğretmenler çocuğun toptan algılama özelliğine ters olmasından dolayı güçlük yaşandığını ifade etmişlerdir. 62 “Daha önce 4 defa cümle yöntemiyle birinci sınıf okuttum. Ama bence cümle metodu çocuğa daha uygundu. Çocuk çünkü bütünü görüyor. Bütünü gördüğü için zaman o cümleler çocuk için anlamlı oluyor. Anlamlı olduğu için o cümleyi kavraması öğrenmesi daha iyi oluyor. Ama ses temelli cümle yönteminde çocuğa sesi öğretmekte daha zorlandık.” Ö2 “Çocuklarda 10 sese kadar zorluk oluyor. Sonra birleştirmeyi kavrıyorlar. Bize fakülte yılarından beri hep çocuk önce bütünü görür, parçayı daha sonra görür diye öğretildi.” Ö6 “Şimdi sesi tanıyor çocuk. Sesten heceler oluşturmak kolay ama kelimeler, cümleler oluşturmak biraz daha yavaş oldu.” Ö7 “Biz kendimizi hızlandırarak çocuktaki kavrama yeteneğini ikinci plana atıyoruz. Hızlı gidiyoruz. Okuma yazmada bu yüzden güçlükler yaşanıyor. Okuma hızında, kavramada düşüklükler oluyor.” Ö13 “Bir harf geldiği zaman çocuklar birden çok kelimeyle karşılaştı. Yeni heceler, kelimeler, cümleler oluşturmak zordu aslında. Çocukların birden kelimelerle karşılaşması zor.” Ö14 “Biz yıllardır seminerlere katıldık, eğitim enstitüsünde okuduk. Bize hocalarımız şunu söyledi: birinci sınıf öğrencisi toplu görür, ayrıntıları daha sonra görür. Yıllarca cümle yöntemini savunduk. Savunduk derken çocuk gelişimi uzmanları böyle söylediler. Ses temelli cümle yöntemi çocuk gelişimine ters oluyor.” Ö17 Birinci sınıf öğrencilerinin algıları önce bütünü görmeye sonra ayrıntıları anlamaya açıktır. “Gestalt Psikolojisi”ne göre çocuklar, çevresindeki nesne, olay ve şekillere “bütün” halinde tepkide bulunurlar. Ayrıntılarla ilgilenmezler. Yani “çocuk “toptan” (global) bir algılamanın özelliğine sahiptir. Bir şeyi bütün olarak kavrar. Okuma yazma bu yöntemle öğretildiği zaman, çocuk doğru, hızlı ve anlamlı okuma becerisini daha kolay kazanır” (Kavcar ve diğerleri 2004:30). Daha açık bir ifade ile; Gestalt kuramcılarına göre birey, bütünü parçalarına ayrıştırarak değil, anlamlı örgütlenmiş halinde algılar. Daha sonra bütün ile parçaları arasındaki ilişkileri keşfeder. Ayrıca algılamada basitlik, benzerlik, yakınlık, devamlılık, şekil ve zemin ilişkileri önemlidir. (Binbaşıoğlu 2004, s.61; Cemaloğlu 2005, s.68; Köksal 2001, s.42). 63 Öğretmenler tarafından okul öncesi eğitim almayan öğrencilerin sosyal, duyuşsal ve psikomotor becerileri bakımından okul öncesi eğitim alanlara göre daha eksik oldukları ile ilgili güçlükler dile getirilmektedir. “Bizim öğrencilerimiz ana sınıfına gitmiş öğrenciler olmadıkları, köyden gelen öğrenciler oldukları için süreyi uzun tutuyoruz.” Ö2 “Bu bazı öğrencilerde uzun sürüyor. Farklı hepsinde ama okul öncesi eğitim almamış evde öğrenme ortamı olmayanlarda zorlanıyoruz.” Ö4 “Çocuklar okula başladıklarında uyum konusu özellikle okul öncesi kuruma gitmeyenlerde büyük bir uyumsuzluk problemi oluyor. Okuma yazma dersinde ise ana sınıfına gitmeyen öğrencilerde kalem tutma alışkanlığı olmadığı için bazıları kalem bile tutamıyor.” Ö5 “Sınıfımda ana sınıfı eğitim almamış öğrencilerde eksiklik hemen göze çarptı.” Ö7 “Tüm çocukların ana sınıfına gitmesi gerekir. Hazırbulunuşluğu tam olmayan öğrenci okuma yazma öğrenmede güçlük yaşıyor.” Ö9 “Benim sınıfımda ana sınıfına gitmeyen öğrenciler el devinimi yaparken zorlandılar.” Ö18 Bir diğer açıdan bakıldığında ise okul öncesi dönemde evde dik temel harfleri öğrenip gelen ya da okuma öğrenerek okula başlayan çocuklarda güçlükler yaşanmaktadır. “Düz yazı ve çizgiler öğrenmiş olanlarla zorluk yaşadım.” Ö9 “Evinde okuma öğrenip gelen çocuklara baktığımızda sonradan onlara okuma yazma öğretirken çok büyük güçlükler çıkıyor.” Ö11 Ö9 ve Ö11 birinci sınıfa başlamadan dik temel harfleri tanıyarak okula gelen çocuklarda özellikle ses temelli cümle yönteminde sesi okuma ve yazmada güçlük yaşandığını belirtmişlerdir. Bu da öğrencide ileri ket vurmaya neden olmaktadır. 3.Çevre 64 Aile, öğretmen, çevre, okulun yapısı öğrencilerin okula alışmalarını, uyum sağlamalarını etkileyen faktörler arasındadır (Şenol 2005). İlkokuma yazma sürecini etkileyen güçlükler ile ilgili ana kategorilerden bir diğeri ise çevredir. Şema 3. Çevre Kültür Şive farklılığı Uyaran azlığı ÇEVRE Çevresel yazılımın düz harfle olması Sınıf mevcudu Öğretmen kaygısı Öğrenci-öğretmen-ebeveyn iletişimsizliği Öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucu ilkokuma yazma sürecinin çevrenin yapısından etkilendiği belirtilmektedir: “Özellikle bu…. İlköğretim Okulu’nda çevre şartları, köylerden gelen değişik kültürler olduğu için öğretmenin rolü çok fazla etkili olmuyor. Anne, baba, kültür farklılığı… Hem görmüyorlar ki mesela bir konu anlatıyorsun. Çocuk onu görmediği için somut bir örnek yok önünde. Somut olmayınca çocuk onu kavrayamıyor.” Ö1 “Sıkıntılar çevreye ve metoda bağlı.” Ö2 “Çevre, aile etkisi (sosyoekonomik, sosyokültürel) ve yöresel ağız, şive süreci etkiliyor.” Ö9 “Önemli faktörleri sıralarsak 1. Öğrenci 2. Çevre 3. Aile yapısı.” Ö16 “Çevre faktörü önemli. Birinci sınıf öğrencisinin çevresi ailesidir. Bütün eğitim öğretim hayatı boyunca çevre-aile-öğretmen-öğrenci. Bu faktörler çok önemli.” Ö17 65 İlkokuma yazma öğretiminde yöntemin değişmesiyle birlikte yazma öğretiminde bitişik eğik yazı benimsenmiştir. Öğretmenler tarafından değinilen bir güçlük de çevresel yazılımın dik temel yazıyla olmasından kaynaklanmaktadır: “Şimdi çocuklar eskiden okuma yazma öğrenirken çevre hep yardımcı olurdu. Bir takvim yaprağı okurken, televizyondaki reklamlar, etraftaki dükkanların tabelaları, afişler hep yardımcıydı. Çocuk hepsini okumaya çalışıyordu. Şimdi her taraf çocuk için yabancı harflerle dolu. Öyle olunca da sırf okul içi etkinliklerle bitişik yazı öğrenilmeye çalışıldı.” Ö4 4.Ebeveyn Öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucu ulaşılan ana kategorilerden birisi de çevresel faktörlerden ebeveynlerdir. Ebeveynler okul hayatına başlayana kadar çocuklarının birinci derecede çevresini oluşturmaktadır. Şema 4. Ebeveyn Ebeveyn yapısı Desteği EBEVEYN İlgisizliği Eğitim durumu Çocuklar okulda öğrendiklerini evde pekiştirdiklerinde öğrenmelerini tekrar ettiklerinden kalıcı olmasını sağlamaktadırlar. Verilerin incelenmesi sonucunda ebeveynlerden destek görmeyen öğretmenler bu konuda güçlük yaşamaktadırlar. Ebeveynlerin okuma yazma inanışlarında rol oynayabilecek iki demografik faktör vardır: 1. Ebeveyn eğitim durumu, 2. Onların sosyoekonomik statüleri (SES) (Lynch ve diğerleri, 2006). Öğrencinin ait olduğu sosyoekonomik düzey, anne ve babanın öğrenim durumu, öğrenciye sunulan eğitim öğretim imkanlarında farklılıklar oluşturarak öğrencinin okul başarısını etkilemektedir (Arı 2007). 66 Öğretmenlerle yapılan görüşmelerde de ebeveynlerin demografik, eğitim durumları, sosyoekonomik, sosyokültürel yapıları birinci sınıf öğrencilerinin okuma yazma öğrenmelerinde etkili olduğu görüşü ortaya çıkmaktadır. “Yani ben bu yılın içinde benim çocuklarım iyi bir okuma yazma öğrendiler diyemem. Sisteme de bağlı olabilir. Çevre şartları, aileleri, çocuklardaki istek ve yaşadıkları ortam.” Ö1 “Aile de ilgilendiği zaman bilmiyor ki çocuğa faydası olsun. Aileden gelen eksiklik çevresel faktörler de var.” Ö2 “Bende 10 kadar öğrencinin anne-babası okuma yazma bilmiyor. Çok önemli. Eğer aile katılsaydı heceleme bu döneme sarkmayacaktı. Çocuğu ben okutursam okuyor, evde tekrarı yok.” Ö3 “Benim için en büyük engel, sorun aile. Bence tembel bir çocuk yoktur, ilgisiz bir çocuk vardır.” Ö5 “Önce aile. Çocuk takip edildiğini biliyorsa bu gelişir okuduğunu anlama.” Ö6 “Ailenin çok büyük katkısı/etkisi var.” Ö11 “Öğrencinin rolü önemlidir bence bir de aile.” Ö14 “Aile yapısı çok önemli. Aile yapısının içerisinde okur yazar oranı, aile iş yaşamı, ailenin içindeki ilişkisel yaşam. Tüm bunlar etkili.” Ö16 Okulda yapılan şeylerin evde anne-babalar tarafından desteklenmediği sürece okul eğitiminde başarıya ulaşmak olası değildir. Okul ve aile iki farklı toplumsal kurumdur ve farklı beklentiler etrafında şekillenmişlerdir. Bu iki farklı kurumun çocukların eğitimleri konusunda çıkar birliğine getirilmesi gereklidir. Sorun özellikle formal eğitimin başlangıcı olan ilköğretim birinci sınıflar için çok daha kritiktir, çünkü en temel çalışma ve öğrenme becerileri bu yılda oluşturulmaktadır (Şimşek ve Tanaydın 2002). Çelenk (2003:b)’in “Okul Aile İşbirliği İle Okuduğunu Anlama Başarısı Arasındaki İlişki” başlıklı çalışmasında okul başarısında aile etkisini, anne-baba tutumlarını, okul-aile dayanışmasını konu alan araştırmalar; öğrencinin başarısı üzerinde ailenin güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Araştırma 67 bulgularından elde edilen sonuçlara göre; aile üyelerinden eğitim yardımı alan ve okulla yakın işbirliği içerisine giren ailelerden gelen çocukların, okuduğunu anlama başarılarının daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Öğretmen görüşlerinin devamında ebeveynlerin desteğinin özellikle birinci dönem sonunda okuma-yazma faaliyetlerinin düşünmenin kısmen tamamlanması sonucunda ilgisi ile çocukların olan ebeveynlerin okur-yazar dahi ikinci olduklarını dönemde desteğinin/ilgisinin azaldığı hatta kesildiği güçlüğünü dile getirmektedirler. Ö7 başarı sürecini ebeveynlerden alınan destekle tamamen ilişkilendirerek destek alanların başarılı, evde destek görmeyenlerin ise daha başarısız olduğunu ifade etmektedir. “İkinci dönemden sonra aile de bıraktı artık. Çünkü aileye göre çocuk okuyoryazıyor bitmiştir. Bu sefer sadece öğretmen yeterli gelmiyor.” Ö1 “Bizim çocuklarımızla aile yeterince ilgilenmiyor. Birinci dönem destek oldular. Bu dönem okumaya geçince sanki iş bitmiş gibi veliler yardımı bıraktılar.” Ö2 “Çevre çok önemli her anlamda okuma-yazma, eğitim kalitesi. O bizde yok. Sac ayağı diye değerlendirirsek, bizde sac ayağının biri kırık.” Ö3 “Sınıfta kimleri anne-babası desteklediyse onlar başarılı, ama kim destek görmedi o çocuklar döküldü, geride kaldı. İlgi yok, okul dışında hiçbir şey görmediği için çocuk sadece sınıfta aldığı şeyler. Bütün hepsi velinin desteğine bağlı.” Ö7 “Çocuk eve gidince aile ilgilenmezse isterseniz profesör olun.” Ö11 “Süreci geciktiren faktörler, ailelerin öğrencilere bilinçli yardım edememeleri.” Ö12 “Aile ilgilenmediği zaman öğretmenin yapabileceği çok da bir şey olmuyor yani.” Ö14 “Aileleri tarafından ilgisiz öğrenciler edemiyorlardı.” Ö15 “Çevre, aile, aile ilgisizliği.” Ö18 okuldaki çalışmaları evde tekrar 68 Araştırmanın ebeveynlerle yapılan görüşmelere ait açık kodlaması sonucu 2 ana kategori oluşmuştur: 1. Öğretim süreci 2. Öğrenci 1 Öğretim Süreci Ebeveynlerle yapılan görüşmeler sonucu elde edilen verilerin incelenmesi sonucunda oluşan ana kategorilerden birisinin öğretim süreci olduğu görülmektedir. Öğretim süreci ana kategorisi; yöntem, okuma ve yazma olmak üzere üç alt kategoriden oluşmaktadır. Şema 5. Öğretim Süreci ÖĞRETİM SÜRECİ Okuma hızı Okumada akıcılık Harf harf okuma OKUMA Okuma alışkanlığı Heceleme Sesli okuma kurallarını uygulama Okuduğunu anlama Bitişik eğik yazı Yazıların düzensizliği YAZMA Yazı yazmada yorulma İleri ket vurma YÖNTEM Sesi hissetme ve tanıma Ebeveynler öğrencilerin sesi hissetme ve tanıma aşamasında güçlük yaşadıklarını ifade etmiştir. 69 “Seslerin verilme hızlarına yetişemedi.” E32 “Me denince m olması zorluk çıkarıyor.” E62 “Başlarda harfleri tanıyamıyordu. Zorlandık o konuda.” E91 “Ama harflerin ses olarak öğretilmesinde zorlandım.” E123 “Zaman zaman ilk iki ay çocuğun harfleri çözememesi ve yazamaması bizi zorladı ve üzdü.” E141 “Kızımın bir peltekliği olduğundan s,r gibi sesleri çıkaramadığından bir zorlanma yaşandı. Biz anlıyorduk ama kendisi zorlandı.” E151 “Ses sisteminde zorlandık. Harflerin ismi yerine sesini çıkarmada.” E172 Yukarıdaki veriler incelendiğinde ebeveynler tarafından da tespit edilen sesi hissetme ve tanıma evresinde bazı seslerin çıkarılmasında güçlük yaşandığı, ses temelli cümle yöntemi ile okuma yazma öğrenme sırasında harflerin isminin değil sesinin verilmesinde ebeveynlerin de güçlük yaşadığı anlaşılmaktadır. Ebeveynler okuma hızı ve okumada akıcılığa ilişkin güçlüklere değinmişlerdir. “Okumada güçlük olsa da söktü.” E11 “Okumasında seri değil. Yanlış okuyacağım diye kelimelere dikkat ederek yavaş okuduğundan olabilir.” E12 “En çok okumada zorlandı. Bitişik öğrendiği için kitap harflerini okumada zorlandı. Kitapların düz yazı olması, yazılar bitişik olmadığında harf harf okuyor.” E13 “Çocuğumda harf-hece-kelime şeklinde öğrenirken sanki okumada güzlükler yaşandı. Harf-hece-kelime-cümle hepsi aynı anda verildiği için zorlanmış olabilir.” E22 “Birden okuyamıyor. Harf harf okuma var. Kekeleyerek okuma yapıyor. Akıcılık yok.” E31 “Okumada heceleme dolayısıyla akıcılık yok.” E53 “Herşeyi okuyor ama akıcı değil.” E82 70 “Öğretmen iyi diyor. Ama ben oku dediğimde istediğim yeterliliği göremedim. Özellikle seri okuyamıyor.” E141 “Okurken çok seri değil.” E143 “Okuması ağırlaştı. El yazısı- dik temel yazı okumakta güçlük.” E161 Ebeveynlerin görüşlerine göre ses temelli cümle yöntemine bağlı olarak öğretilen okumada seslerin birleştirilerek öğretim yapılmasından dolayı kaynaklanan ve çocuk önce bütünü algılar ilkesi ile çatışan göz sıçramasının daralması güçlüğü ortaya çıkmaktadır. Göz sıçraması dar olduğundan dolayı sesleri birleştirmeler ve harf harf ya da heceleme şeklinde okumalar ortaya çıkmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar gözün okuma sırasında satır üzerinde düz bir yol izlemediğini, okumanın göz sıçraması sonucu meydana geldiğini ortaya koymuştur (Kavcar ve diğerleri 2004). Bu da okuma hızının düşmesine ve okumada akıcılığı azaltmaktadır. Sonucunda seri okuyamama güçlüğü oluşmaktadır. Bununla birlikte E13 ve E161’in ifadeleri kitap harflerinin düz yazı olmasının okuma hızının düşmesine etkisi olduğu doğrultusundadır. Şahin ve diğerleri (2006)’nin de belirttiği gibi kitap ve benzeri materyallerin temel harflerle yazılı olması öğretmenlerin yaşadığı güçlüklerden birini oluşturmaktadır. Okuma hızına ilişkin güçlüklerin aynı zamanda okuduğunu anlama, kavrama, yorum yapıp aktarma aşamasında da kendini ifade etme ve okuduğunu anlama ile ilgili güçlükleri de doğurduğu görülmektedir. “Okuduğunu anlamada güçlük çekiyor özellikle.” E41 “Okuduğunu anlamakta bir de anlatmakta zorlanıyor.” E63 “Bazen okumasıyla ilgili soru soruyorum. Anlamamış, hemen anlayamıyor.” E101 “Sadece çocuğum yazma ve okumada ağır olduğu için sıkıntı oldu. Anlıyordu fakat yavaştı.” E131 Ebeveynler değinmişlerdir. okuma alışkanlığı ile ilgili gözlemledikleri güçlüğe 71 “Okulun başlarında ilgi daha fazlaydı. Şu anda dıştan bir zorlamayla daha çok ilgi sağlanmaya çalışılıyor. Okuyup yazabiliyor. Ama okuryazarlık adına kendini sürekli geliştirebilir diyemem.” E43 “Okuma yazmayla arası iyi değil. Mecbur olduğu için ödev olarak yapıyor. Daha çok kitap okutmayı isterdim. Zamanım çok yok.” E52 “Okumasında onu özendirici şeyler eksik. Niye kitaplar, gazeteler düz yazıyla yazılıyor.” E62 “Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak lazım.” E73 “Söylersek 30-45 dakika okuyabilir. Zorlamadan yapmasını istiyoruz.” E82 “Her gün okuma ve okuduğunu anlatma gibi etkinlikler yapıyorum. Bu konudaki eksiklikleri tamamlamaya çalışıyorum.” E103 “Hikaye kitabı okutuyorum. Kendiliğinden okumuyor genellikle.” E112 “Derslerini bile zor yaptığından okumaya zaman ayırmıyor. Okumak istemiyor kendiliğinden. Özellikle okumayı sevdirmek isterdim.” E121 “Çok ilgilenmez. Ödev dışında ilgilenmez.” E122 “Ödevleri dışında evde çok fazla zamanını ayırmıyor.” E132 “Her zaman değil, bazen biz zorladığımızda, bazen kendisi kitap alır okur.” E133 “Kışın daha planlı, programlı çalışıp buna zaman ayırabiliyordu. Ama yaz geldikçe daha çok boşladı. Belki de sebebi okuma yazmayı öğrenmesinden kaynaklı güven de olabilir.” E141 “Ödev dışında zorla yaptırıyoruz.” E142 “Kendiliğinden boş zamanımda kitap okuyayım demese de biz söylediğimizde alır.” E151 “Genelde oynayarak zamanını dolduruyor.” E171 “Dersleri haricinde uyarı ile çalışma yapıyor.” E172 “Okumayı sevmiyor.” E182 Yapıcı (Tarihsiz)’nın belirttiği gibi, okulun ilk yılının birinci döneminde, çocukta fiziksel açıdan meydana gelebilecek bir yorgunluğun, okula karşı olumsuz 72 tutuma dönüşmemesi için, yazma ödevleri mümkünse ya hiç verilmemeli ya da çok az verilmelidir. Ev ödevi konusu, eğitimimizde ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir ve meydana gelebilecek sorunların yaratacağı olumsuzluklar da, çocuğun akademik yaşamını etkilemektedir. Ebeveynlerle yapılan görüşme sırasında değinilen güçlüklerden birisi de çocukların okuma alışkanlığının temellerini kazanmadıklarıdır. E62 okuma için özendirici, teşvik edici uyaranların eksik olduğunu dile getirirken aynı zamanda çocuğun çevresinde sürekli karşılaştığı yazıların düz yazı olduğunu belirtmektedir. Ebeveynler çocukların okuma faaliyeti için ödevleri dışında zaman ayırmadıklarını, ancak ebeveynlerin uyarıları yoluyla gerçekleştirdiklerini ifade etmektedirler. İlkokuma yazma öğretimi süreci kapsamında ebeveynlerin öğretim süreci kategorisi kapsamında değindiği diğer bir güçlük ise bitişik eğik yazı öğretiminden kaynaklanmaktadır. “Çocuğum en çok el yazısı yazmada zorlandı. Nedeni de yazıların değişmesi olabilir.” E11 “Çocuğum en çok yazı yazmada zorlandı.” E22 “Yazı yazmada zorlandı.” E32 “El yazısı öğretildiği için güçlük yaşandı.” E43 “El yazısı olduğu için çok uğraştım. Onlarla beraber biz de öğrendik.” E51 “Yazmayı öğrendiği için bitişik eğik yazıda başlarda zorlanıldı.” E72 “El yazısının öğretilmesindeki amacı anlayamadım. Bu sistem kalkmalı. Özellikle çocuk öğreniyor. Ama çevresinde gördüğü tüm yazılar düz yazı.” E83 “Çocuğum el yazısıyla yazı yazmada zorlandı.” E91 “Okumada sıkıntı olmadı ama yazmada harfleri yapmada zorlandılar.” E103 “Bence düz yazıya dönmeli sistem. Çünkü çocuk bitişik eğik yazı öğreniyor. Ama çevresindeki, gazetedeki yazılar düz yazı. Bu da bir çelişki.” E112 “Yazı konusunda güçlük oldu. Bitişik yazıyı biz yazamadığımızdan zorlandım.” E121 73 “Bitişik yazıda yardım etmede zorlandım.” E123 “Özellikle bitişik eğik yazıda yardım konusunda zorlandım.” E133 “Özellikle yazıda zorlandı. Noktaları unutuyordu, bir de çok okunaklı yazamıyor. Herhalde bu el yazısı yönteminden oldu diye düşündüm. Zor geldi çocuğa öyle yazmak. Düz yazıyı yazamıyor, zorlanıyor. El yazısında da yanlış yazıyor. Değişebilir belki bu sistem.” E153 “El yazısı yazmada güçlük yaşadı sol elini kullandığı için.” E161 Ebeveynlerin ilkokuma yazma öğretimi süreci boyunca gözlemlerine dayalı belirttiklerine göre bitişik eğik yazı yazmanın çocuklarda güçlük yarattığı yönündedir. E11 bu güçlüğün oluşmasının nedenini ses temelli cümle yönteminde bitişik eğik yazı ile ilkokuma yazma öğretilmesine bağlamaktadır. E51, E121, E123 ve E133 ise ebeveyn olarak çocuğa evde bitişik eğik yazı konusunda destek olma konusunda eksiklik duyduklarını, bitişik eğik yazıyı bilmedikleri için güçlük yaşadıklarını ifade etmektedirler. E83 ve E112 çocuklara bitişik eğik yazı öğretildiğini fakat çocuğun çevresinde gördüğü tüm yazıların düz yazı olduğunu dile getirerek bunun çocuk için çelişki ve aynı zamanda bocalama durumu yarattığını ifade etmektedirler. E153 ise çocuğunun bitişik eğik yazıyı okunaklı ve estetik yazamadığını ifade etmektedir. Ebeveynler bitişik eğik yazıyla ilişkili olarak yazıların düzensiz ve okunaksız olduğunu ifade etmişlerdir. “Yazıları çok düzgün değil.” E41 “Yazmasında bozukluk oluştu.” E53 “El yazısı olmayıp da düz yazı olsaydı daha iyi olurdu. Çirkin yazıyor, yazdığını okuyamıyor. ” E62 “Yazıları düzensizleşti.” E102 Ebeveynlerin belirttikleri diğer bir güçlük ise bitişik eğik yazıyla yazma öğretimine başladıklarında bu öğretim yönteminin daha estetik ve iyi olduğunun 74 anlatılmasıyla birlikte çocuklarının yazılarının daha okunaksız ve düzensiz olduğudur. E41, E53, E62 ve E102 çocuğun yazısının bozulduğunu hatta kendi yazdığını okumakta güçlük çektiğini ifade etmektedir. Ebeveynlerin çocuklarda gözlemlediği güçlük ise yazı yazma sırasında el kaslarının çabuk yorulduğuna ilişkindir: “Başlarda yazı yazarken kolunun ağrıdığını söyledi.” E72 “Çok yazı yazdığında isteksizlik, yorgunluk oldu, bu konuda güçlük çektim.” E82 2.Öğrenci Ebeveynlerle yapılan görüşmeler sonucunda oluşan diğer ana kategori ise öğrenci faktörüdür. Şema 6. Öğrenci İsteksizlik İlgisizlik Okula hazıroluşluk ÖĞRENCİ Anneden ayrılma korkusu Plansızlık Ebeveyn desteği Algılama sorunu Bu kategoride ebeveynlerin değindikleri güçlüklerden biri çocuklarda okuma yazmaya karşı isteğin, ilginin özellikle ikinci dönemle birlikte azalmasıdır. “Çocuğun isteksizliği zorladı. Çocuk zaten yavaş öğreniyor, bunun yanında evde anne babalar olarak biz zorluyoruz. İstemeden de olsa bir baskı var.” E21 “Yazmaya karşı yılın başındaki ilgisi yok.” E61 “Eve geldiğinde okumak istemiyor.” E62 75 “Birinci sınıfa okuyarak geldi. Okumayı bildiği için aslında ben biliyorum diye ilgisini yitirdi. Özellikle yazma konusunda.” E81 “Çocuğun özelliklerinden dolayı özellikle isteksizlik olduğunda ben çok zorlandım.” E121 “Özellikle zaman zaman çocuğun isteksiz davranması konusunda zorlandım.” E122 “Özellikle ilk dönem değil de bu dönem daha fazla güçlük çektim istek konusunda.” E132 “Yazma çok iyi de okuma konusunda çok istekli değil dışarıdan geldiği için. 45 dakika sürüyor. Bu da önemli çünkü zaman kalmıyor.” E142 “Ana sınıfına gittiği için harfleri tanıdı. Şimdi sıkılıyor.” E161 “Okumayı sevmiyor. Matematiksel yatkınlığı var, sayılarla ilgili.” E182 E21 çocuğun isteksizliği karşısında ebeveynler olarak çocuğu zorladıklarını, bunun da çocuk üzerinde baskı yarattığını ifade etmektedir. E81 ve E161 ise çocuğunun birinci sınıfa başladığında okul öncesi dönemde okumayı öğrenerek gelmesinin çocuktaki merak, öğrenme isteğini yitirmesiyle ilişkilendirmektedir. E142 ise çocuğundaki isteksizliğin nedenini çocuğunun taşımalı eğitimle farklı bir merkezden gelmesi nedeniyle okul dışında okuma yazma faaliyetleriyle ilgilenecek zamanının kalmamasına bağlamaktadır. Ebeveynler evde çocukları ile birlikte ilkokuma yazma çalışmaları ile ilgilenirken kendilerini yetersiz hissetmektedir. “Özellikle çocuğa daha iyi nasıl öğretebilirim konusunda güçlük yaşadım.” E22 “Ben okumuş olsaydım daha iyi yardımcı olurdum.” E52 “Yetersiz kaldığım noktalar yeni değişen eğitim sisteminden dolayı zaman zaman oldu.” E171 Çocuklar okulda öğrendiklerini evde pekiştirdiklerinde öğrenmelerini tekrar ettiklerinde kalıcı olmasını sağlamaktadırlar. Evde bunu sağlayacak olan ise eğitim 76 öğretim sürecinin önemli bir parçası olan ebeveynlerdir. E22, E52 ve E171 bu konuda yaşadıkları güçlükleri ifade etmiştir. Süreç boyunca yaşanan diğer bir güçlük ise bazı çocukların okula, sınıfa, arkadaşlarına ve öğretmenlerine uyum konusunda güçlük yaşamalarıdır. Uyum konusunda güçlük yaşayan öğrenciler aynı şekilde okuma yazma faaliyetlerine de geç uyum sağlamaktadır. “Yaşadı, tek çocuk olduğu için paylaşmayı bilmiyor, hep ben dediği için zorluk çekiyor.” E52 “Konuşmayı yeni söktü. Geç konuştu. Arkadaşlarıyla kopukluk yaşadı. Okulda bazen sıkılıyor. Ama biz yüz vermiyoruz. Bazen okula gelmek istemiyor.” E63 “Özellikle anneden ayrılma korkusu ve arkadaş seçiminde seçicilik vardı. Yaklaşık bir hafta sürdü.” E72 “Okul açıldığında ilk 2-3 hafta ana sınıfına gelir gibiydi.” E82 “1,5 ay kadar zorluk çekti. Okula gelmek istiyordu ama ortama uyum sağlayamadı.” E91 “Uyum sorunu yaşadı. Sosyal ilişkiler yönünden okulu oyun alanı olarak görmesi, anaokulunun yeterince okula hazırlayamaması olduğundan.” E181 Araştırmanın amaçları doğrultusunda ilkokuma yazma öğretiminde karşılaşılan güçlükler ve nedenleri açık kodlamada öğretmenlerle yapılan görüşmelerden alınan veriler ışığında ortaya konmuştur. Araştırma bir durum betimleme çalışması olduğundan eksensel ve seçici kodlamaya gidilmemiştir. 4. SONUÇ VE ÖNERİLER 77 Bu bölümde bulgular ışığında ulaşılan sonuçlara ve bu sonuçlara ilişkin önerilere yer verilmiştir. Sonuçlar Ses temelli cümle yönteminde sesi hissetme ve tanıma evresinde ses öğretimi öğrencilere soyut gelmekte ve öğrencide anlamayı gerçekleştirmeyi olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda öğrenciler cümle yapısını kavramada ve noktalama işaretlerinin kullanmada zorlanmaktadır. Ayrıca ilk verilen ses grubunda öğrencinin çevresinde sürekli kullandığı ve duyduğu işlek cümleler oluşmamaktadır. Bu da çocukta okuduğunu anlama sürecini etkilemektedir. Seslerin alfabetik değil ses grupları biçiminde verilmesi de öğretmenler tarafından alfabetik sıralama çalışması yapılmasını gerektirmektedir. Bu yapılan çalışma ise öğrencide alfabetik sıralamanın daha geç oluşmasını sağlamaktadır. Ses temelli cümle yöntemiyle birlikte yazı öğretiminde bitişik eğik yazı benimsenmiştir. Fakat öğretmenlerle yapılan görüşmeler sonucu birinci sınıf ders kitaplarının yazımında bitişik eğik yazı kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda öğrencilerin ders kitaplarında dik temel yazıyı görmeleri hem bitişik eğik yazıya örnek olmamaktadır hem de öğrencinin okuma hızının düşmesine ve okuduğunu daha geç anlamasına neden olmaktadır. Okumada seslerin birleştirilerek öğretim yapılmasından dolayı çocuk önce bütünü algılar ilkesi ile çatışan göz sıçramasının daralması ortaya çıkmaktadır. Göz sıçramasının daralması sesleri birleştirme ile birlikte harf harf ya da heceleme şeklinde okumaya neden olmaktadır. Bu da öğrencinin okuma hızını düşüren nedenlerden biri olmakta ve buna ilişkin güçlükler aynı zamanda anlama, kavrama, yorum yapıp aktarma ve kendini ifade etme becerisine de yansımaktadır. Bu güçlük 78 öğretmen ve ebeveynler tarafından okuma yazmaya çabuk geçildiği, fakat daha sonra okuma hızının aynı seyrettiği yavaş ilerleme kaydedildiği şeklinde ifade edilmiştir. Öğrencilerin ses temelli cümle yöntemi ile birlikte cümle kurarken yazım noktalama işaretlerini kullanmayı unuttukları anlaşılmaktadır. Öğretmenler bunun nedenini bu yöntemle birlikte öğrencinin cümle yapısını görmemelerine sesleri birleştirirken buna dikkatini verememesine dayandırmaktadır. Öğrencilerin duydukları kelimeleri bitişik eğik yazı kuralına uygun ve eksiksiz yazamadıkları ve bundan dolayı okuma sırasında da bocaladıkları görülmektedir. Çevresel yazılımın hatta birinci sınıf Türkçe kitaplarının da dik temel yazıdan oluşması okuma yazma öğretim sürecini olumsuz etkilemektedir. Öğrenci öğrendiği bitişik eğik yazı karakterlerini çevresinde görmemektedir. Bu da öğrendiklerini çevresinde, okul dışında pekiştirmesini engellemekte ve aynı zamanda okuma sürecine de ket vurmaktadır. Çünkü okuma sırasında öğrenci birbirinden bağımsız harflerden oluşan dik temel yazı ile daha sık karşılaşmaktadır. Öğretmenler bu durum için dik temel yazı karakterlerini de öğretmektedir. Bu kez dört çeşit harf öğretilmektedir ve aynı zamanda öğrencide karmaşa oluşmaktadır. Öğretmenlerin ifade ettiği diğer bir konu ise okul öncesi eğitim gören ve görmeyen öğrenciler arasında el becerileri ve el-göz koordinasyonu farklılıkları olduğudur. Okul öncesi eğitim alarak birinci sınıf çocuklarının ilkokuma yazma çalışmalarına daha kısa sürede uyum sağladığı sonucu çıkmaktadır. Okul öncesi eğitim almayan çocuk ise aynı zamanda sosyal, duyuşsal ve psikomotor beceriler bakımından da diğer akranlarına göre eksik kalmaktadır. Ebeveynler tarafından öğrencilere okul öncesi eğitim döneminde seslerin harfin adları biçiminde öğretilmesi ses temelli cümle yöntemine ters olduğundan olumsuz öğrenmeler oluşmakta ve bu da okuma yazma sürecini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle bu yanlış öğretimler sessiz harflerin okunuşunda ortaya çıkmaktadır. 79 Ebeveyn tarafından öğrencilere evde destek sağlanmadığında okulda öğrenilenler evde pekiştirilememekte, bu da okuma yazma sürecini olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda öğretmenler tarafından ebeveynlerin demografik yapılarının da süreci etkilediği belirtilmektedir. Ebeveynler tarafından da okuma hızının düşük olduğunu ifade edilmektedir. Bunun okuduklarını ifade edememelerine yansıdığı görüşü ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ebeveynler çocuklarına bu süreçte yardımcı olmada güçlük çekmektedirler. Özellikle bitişik eğik yazı harflerini kendileri de tanımamakta ve seslerin verilmesinde güçlük yaşadıklarını belirtmişlerdir. Öneriler Araştırma sonucunda edinilen bulgular ışığında, ilköğretim I. Kademe Türkçe öğretim programının ilkokuma yazma öğretimi bölümünün, özellikle sesi hissetme ve tanıma evresi ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır. Özellikle işlek olan seslerin ilk gruplara alınarak farklı bir öğretim sırası düzenlenebilir. Bununla birlikte öğrencinin günlük yaşamında daha sık kullandığı cümleler oluşacak ve beraberinde öğrencinin okuduğu yazdığı cümleler ona daha anlamlı geleceğinden güdüleme sağlanacaktır. Aynı zamanda bitişik eğik yazı öğretimi ile öğrenci ders kitaplarında yer alan yazılarda tutarlılığın sağlanması gerekmektedir. Özellikle ilkokuma yazmaya ulaşma aşaması, okuma hızını arttırıcı çalışmalarla desteklenerek geliştirilmelidir. Bitişik eğik yazı öğretiminde öğrencinin yanlışlarına okulda öğretmen ve evde ebeveyn anında dönüt vererek yanlışını tekrarlaması önlenmelidir. Çünkü bu tür yazılar ileriki dönemlerde hem estetik olmamakta hem de öğrenci tarafından okunamamaktadır. Bununla birlikte öğrenci kendi yazdığı yazıları okuma ve anlamada güçlük çektiğinden okuma kalitesi de etkilenmektedir. Eğitimin öğrenci- öğretmen- ebeveyn işbirliğine dayalı olduğu ve başarının tek başına öğretmen ya da öğrenciye bağlı olmadığından hareketle ebeveynler, başta ses temelli cümle yöntemi konusunda olmak üzere ana-baba eğitimi verilerek 80 bilinçlendirilmelidir. Okuma-yazmanın önemi ve birinci sınıf öğrencisinin bilişsel, duyuşsal, sosyal özellikleri ebeveynlere anlatılmalıdır. Bilinçlenmeye yönelik eğitimler mümkün olduğunca ebeveynlerin çocukları okul öncesi eğitim döneminde iken başlamalıdır. Böylelikle ebeveynler, hem okul öncesi dönemde olan çocukları için okuma yazmaya ilişkin yanlış öğretim yöntemi uygulamamış, hem de çocuğun birinci sınıftaki okuma yazma çalışmalarına bilinçli olarak yardım sağlamış olacaklardır. Çünkü veriler sonucunda bu dönemde ailelerin verdiği yanlış öğretimlerin düzeltilmesinin zorluğu ifade edilmektedir. Okul öncesi eğitim kurumları yaygınlaştırılmalıdır. Böylece birinci sınıfa başlayacak olan öğrencilerde hazırbulunuşluk seviyeleri de artacaktır. Aynı zamanda okul öncesi eğitimle birlikte çocuk sosyalleşmeye de erken başlayacağından birinci sınıfa başladığında anneden ayrılma, okul korkusu gibi durumları yaşamayarak okuma yazma faaliyetlerine daha kısa sürede uyum sağlayacaktır. Aynı zamanda Türkçe eğitim programı ilkokuma yazmaya yönelik öğretmenlere de pratik uygulama ağırlıklı hizmet içi eğitim verilmelidir. Böylece okuma yazma yöntemini uygulamada karşılaşılan uygulamada birliktelik sağlamsıyla asgariye indirilebilir. sorunlar öğretmenlerin 81 5. KAYNAKÇA AKTAN KEREM, Ebru 2001 “Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Okuma Gelişimi ve Okumaya Hazırlık Programının Etkisinin Değerlendirilmesi”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İlköğretim Ana Bilim Dalı, Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı, İstanbul. AKYOL, Hayati 2001 Türkçe İlkokuma Yazma Öğretimi, Gündüz Eğitim Yayıncılık, Ankara. AKYOL, Hayati 2002 “Yazı Öğretimi”. Http://Yayim.Meb.Gov.Tr/Yayimlar/146/Akyol.Htm. AKYOL, Hayati 2005 Türkçe İlkokuma Yazma Öğretimi, Pegem Yayıncılık, Ankara. ARI, Asım 2007 “Öğrencilerin Okul Başarılarını Etkileyen Çeşitli Faktörlerin İncelenmesi”, Milli Eğitim Dergisi, Sayı: 176. AYDIN, Ayhan 2001 Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Alfa Yayım, İstanbul. 82 AYDIN YILMAZ, Zeynep 2003 “Okuma Yazmaya Hazırlık”, Çoluk Çocuk Dergisi, Kök Yayıncılık, Eylül. BELL, John 1993 Doing Your Research Project, St Edmundsbury Press, Buckingham. BİLİR, Aynur 2005 “İlköğretim Birinci Sınıf Öğrencilerinin Özellikleri ve İlk Okuma Yazma Öğretimi”. Ankara University, Journal Of Faculty Of Educational Sciences, Vol: 38, No: 1, 87-100. BİNBAŞIOĞLU, Cavit 2004 İlkokuma ve Yazma Öğretimi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. BİNGÖL, Ayşe 2003 “Ankara’daki İlkokul 2. ve 4. Sınıf Öğrencilerinde Gelişimsel Disleksi Oranı”, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, Cilt 56, Sayı 2. CEMALOĞLU, N. ve K. YILDIRIM 2005 İlkokuma Yazma Öğretimi. Nobel Yayıncılık, Geliştirilmiş 3. Baskı, Ankara. ÇELENK, Süleyman 2003:a İlkokuma Yazma Programı ve Öğretimi. Anı Yayıncılık, Ankara. 83 ÇELENK, Süleyman 2003:b “Okul Aile İşbirliği İle Okuduğunu Anlama Başarısı Arasındaki İlişki”, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 24. ÇELENK, Süleyman 2003:c “İlkokuma-Yazma Öğretiminde Kuluçka Dönemi”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt: 36, Sayı: 1-2. ÇINAR, İkram 2002 Kuram ve Uygulamalarıyla İlkokuma Yazma Öğretimi. Öz Serhat Yayınları, Malatya. DOĞAN, Elife 1995 “Ankara Merkez İlçelerindeki İlköğretim Okullarında Okul-Aile İletişiminin Engelleri. ” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. DYG, Inc 2000 “What Grown-Ups Understand About Child Development: A National Benchmark Survey”, Survey Commissioned By Civitas, Zero To Three, And Brio,. ECCLES, J. and R. D. HAROLD 1993 “Parent-School Involvement During The Early Adolescent Years”, Theachers College Record, 94(3), S.568-587. 84 ERÇELEBİ, Hasan 1996 “Aile ve Eğitim”, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 1 Denizli. ERGİNER, Ergin 1996 “İlkokuma ve Yazma Öğretimindeki Sınıf İçi Öğretmen Davranışları ve Sınıf Öğretmenliği Eğitimine Yansımaları” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. ERMAN, Özlem 2002 “Disleksi”, Çoluk Çocuk Dergisi, Ağustos. GORDON, Thomas 1998 Etkili Öğretmenlik Eğitimi. (Çev. Emel Aksay), Sistem Yayıncılık. GORDON, Thomas 1999 Etkili Anababa Eğitiminde Uygulamalar. (Çev. Emel Aksay), Sistem Yayıncılık. GRAY, William S. 1975 Okuma ve Yazma Öğretimi. (Çev. Nejat Yüzbaşıoğulları), MEB Yayınları. GÜLBAY, Ömer 2000 Yetişkin Okur-Yazarlığı. Ankara: Meb Matbaası. 85 GÜLERYÜZ, Hasan 2002 Türkçe İlkokuma Yazma Öğretimi (Kuram ve Uygulamaları). Pegem A Yayıncılık Ankara. GÜNEŞ, Firdevs 2005 “Niçin Ses Temelli Cümle Yöntemi?”, Eğitimde Yansımalar VIII. Yeni İlköğretim Programlarını Değerlendirme Sempozyumu, 1416 Kasım 2005 Erciyes Üniversitesi, Sabancı Kültür Sitesi, Kayseri. GÜNEŞ, Firdevs 2006 “Niçin Bitişik eğik yazı?”, MEB Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Ocak, sayı: 71, s:17-19. GÜNEŞ, Firdevs 2007 “Okuma-Yazma Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar”, Anadolu Üniversitesi VI. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu Bildiri Kitabı, Nobel Yayın Dağıtım, Eskişehir. GÜVEN, Sibel 2007 “SHÇEK’e Ait Yuvalarda Barınan İlköğretim 1. Kademe II. Devre Öğrencilerinin Derslere Katılımı Ve Bunun Öğrenme Üzerine Etkisi”. Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İlköğretim Ana Bilim Dalı, Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı, Çanakkale. 86 HOOVER-DEMPSEY, K. V. and H.M. SANDLER 1997 “Why Do Parents Become Involved In Their Children’s Education?”, Review Of Educational Research, 67(1), S.3-42. HOOVER-DEMPSEY, K. V., O.C BASSLER, J.S. BRISSIE 1992 “Explorations In Parent-School Relations” Journal Of Educational Research, 85(5), S.287-294. HOOVER-DEMPSEY, K. V., O.C BASSLER, J.S. BRISSIE 1987 ”Parent Involvement: Contributions Of Teacher Efficacy, School Socioeconomic Status, And Other School Characteristics”, American Educational Research Journal, 24(3), S.417-435. INTERNATIONAL READING ASSOCIATION (IRA) 2001 Literacy: A Family Affair, Reading Today, 18(5), s.28-29. JOHNSON, K. E 1995 Understanding Communication In Second Language Classrooms, Cambridge University Press, Cambridge. KAVCAR, C., F. OĞUZKAN ve S. SEVER 2004 Türkçe Öğretimi. 7.Baskı, Engin Yayınevi, Ankara. KESKİNKILIÇ, Kadir 2005 Türkçe Becerileri ve Ses Temelli Cümle Yöntemi İle İlkokuma Yazma Öğretimi. Asil Yayıncılık, Ankara. KINCAL, Remzi 1993 “Aile ve Eğitim”, Eğitim Dergisi, s.5, s.63-69. 87 KORKMAZLAR, Ümran 1990 Son Çocukluk Dönemi. Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi, İstanbul. KÖKSAL, Kemal 2001 Okuma Yazmanın Öğretimi. 2. Baskı, Pegem A Yayınevi, Ankara. LAREAU, Annette 1987 “Social Class Differences In Family-School Relationships: The Importance Of Cultural Capital”, Sociology Of Education, 60, S.7385. LYNCH, J., J. ANDERSON, A. ANDERSON ve J. SHAPIRO 2006 “Parents’ Belıefs About Young Chıldren’s Lıteracy Development And Parents’ Lıteracy Behavıors”. Reading Psychology, 27:1–20. MEB 1948 İlkokul Programı Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul. MEB 1969 İlkokul Programı Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul. MEB 1982 Türkçe Temel Eğitim Programı Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul. MEB 1986 Türkçe Eğitimi Ve Öğretimi Kılavuzu Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul. 88 MEB 2005 İlköğretim Türkçe Programı. Ankara. MOATS, Louisa C. 2001 “When Older Students Can’t Read” Educational Leadership, C: 58, S: 6. NAEYC 1998 Overview Of Learning To Read And Write: Developmentally Appropriate Practices For Young Children. Www.Naeyc.Org NAS, Recep 1999 Metinlerle İlkokuma Yazma Öğretimi. Ezgi Kitabevi, Bursa. NAS, Recep 2004 Metinlerle İlkokuma Yazma Öğretimi. Ezgi Kitabevi, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Bursa. NATIONAL EDUCATION GOALS PANEL 1997 Special Early Childhood Report,Washington, D.C.: U. S. Government Printing Office, , Www.Negp.Gov/Publications NOHL, A. M. ve F.SAYILAN 2004 Türkiye’de Yetişkinler İçin Okuma Yazma Eğitimi. Temel Eğitime Destek Projesi Teknik Raporu(Milli Eğitim Bakanlığı/ AvrupaKomisyonu) Http://Meb.Gov.Tr/Duyurular/Proj/Tedpbilgilendirme.Pdf 89 OKTAY, Ayla 2000 Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem, Epsilon Yayınları, 2. Baskı, İstanbul. OLÇUM, Yurdagül 1992 İlk Okuma Yazma Öğretiminde Karşılaşılan Güçlükler Konusunda Öğretmenlerin Görüşleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ÖZDEMİR KILIÇ, Gülden 2004 Ailesiyle Birlikte Yaşayan Ve Çocuk Yuvasında Kalan Çocukların Görsel Algılama Davranışı İle Okul Olgunluğu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ev Ekonomisi Ana Bilim Dalı, Ankara. PENA, D.C. 2000 “Parent Involvement: Influencing Factors And Implications.” Journal Of Educational Research, 94(1), S.42-54. PIANTA, R.C. & M.E., KRAFT-SAYRE 2003 Successful Kindergarten Transition: Your Guide To Connecting Children, Families & Schools, Baltimore: Paul H. Brookes Publishing. ŞAHİN, İ., S., İNCİ, H., TURAN ve Ö., APAK 2006 “İlkokuma Öğretiminde Ses Temelli Cümle Yöntemiyle Çözümleme Yönteminin Karşılaştırılması”. Milli Eğitim Dergisi, Sayı:171. 90 ŞENOL, Selahattin 2005 “Çocuk Ve Okul”, Çocuk Sağlığı, 13(6), Ss.34. ŞİMŞEK, H. ve D. TANAYDIN 2002 “İlköğretimde Veli Katılımı: Öğretmen-Veli-Psikolojik Danışman Üçgeni”. İlköğretim-Online (1), Sf. 12-16. TEKIŞIK, H.Hüseyin 1992 “İlköğretim Okullarında Program Geliştirme”. Çağdaş Eğitim Dergisi, (178), 1-8. TÜRNÜKLÜ, Abbas 2000 “Eğitimbilim Araştırmalarında Etkin Olarak Kullanılabilecek Nitel Bir Araştırma Tekniği: Görüşme”. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, 24, 543-559. VASSAF, Belkıs Halim 2003 Öğrenme Yetersizliği. Meb Yayınları: 2222, Ankara. VYGOTSKY, Lev S. 1998 Düşünce ve Dil. İstanbul Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul. YANBASTI, Gülgün 1996 Kişilik Kurumları, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir. 91 YAPICI, Mehmet Tarihsiz “İlköğretim 1. Sınıfa Başlayan Öğrencilerin Hazırbulunuşluk Düzeyleri”. Uluslar Arası İnsan Bilimleri Dergisi, ISSN: 13035134,. www.insanbilimleri.com YAVUZER, Haluk 2000 Okul Çağı Çocuğu. 4. Basım, İstanbul: Kendi Yayını. YAVUZER, Haluk 2000-2 Çocuk Psikolojsi. İstanbul: Remzi Kitabevi, 19. Basım. YAZICI, Zeliha 2002 “Okul Öncesi Eğitiminin Okul Olgunluğu Üzerine Etkisinin İncelenmesi”, Milli Eğitim Dergisi, Sayı.155-156. YILDIRIM A. ve H. ŞİMŞEK 2003 2005 2006 Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Seçkin Yayıncılık, Ankara. YILDIZ, Nevruz 1999 Çocukların Okul Başarısında Aile ve Çevresel Faktörlerin Rolü: Orta İkinci Sınıf Öğrencileri İle İlgili Bir Araştırma. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 92 YILMAZ, Hikmet 2007 “Türkçe Eğitiminde Velinin Rolü.” Milli Eğitim Dergisi, Sayı:174. YÖRÜKOLU, Atalay 1985 Çocuk Ruh Sağlığı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Dokuzuncu Baskı, Ankara. ZİYALAR, Adnan 1991 “Çocuklarda Yedi Yaş Dönemi”, Yaşadıkça Eğitim, S.17, Ss.5-6. 93 6. EKLER EK 1. Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürlüğünün İzin Yazısı 2. Öğretmen Görüşme Formu 3. Ebeveyn Görüşme Formu 94 Ek-1 Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürlüğünün İzin Yazısı 95 Ek-2 ../../2007 ÖĞRETMEN GÖRÜŞME FORMU “İlkokuma Yazma Öğretiminde Karşılaşılan Güçlüklerin Öğretmen, Öğrenci ve Ebeveyn Görüşlerine Dayalı Olarak Belirlenmesi” başlıklı bir tez çalışması ile ilgili olarak, ilkokuma yazma öğretimi sürecini etkileyen güçlükleri belirlemeyi amaçlamaktayım. Araştırmam dahilinde sizlerin görüş ve önerilerinize gereksinim duymaktayım. Görüşme formunda yer alan sorulara vereceğiniz içten yanıtlarla araştırmaya önemli katkılarınız olacaktır. Görüşmemiz yaklaşık …. dakika sürecektir. Görüşmemiz sırasında konuşmamızın bölünmemesi ve sürenin aşılmaması için sizin izniniz dahilinde ses kayıt cihazı kullanmak istiyorum. Görüşme kaydı benden başka kimse tarafından dinlenmeyecek ve çözümleme sonunda kayıtlar silinecektir. Araştırmama yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ederim. Esra EJDER Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi I. KİŞİSEL BİLGİLER Kod: …………. Cinsiyet: Kadın Erkek 96 Yaş: ……… Mezun Olunan Okul Türü: Eğitim Enstitüsü Eğitim Yüksek Okulu Eğitim Fakültesi Lisansüstü Eğitim Kurumu Diğer(………………………….) Mesleki Deneyim: 1-5 yıl 6-10 yıl 11-15 yıl 16-20 yıl 21 yıl ve üzeri Daha Önce Birinci Sınıf Okutma Durumu: Sınıf Mevcudu: ………… Hiç okutmadım 1 defa 2 defa 3 defa 4 defa ve üzeri Okul Öncesi Eğitim Almış Öğrenci Sayısı: ……….. Hizmet İçi Eğitim Seminerine Katılma Durumu: Evet Hayır II. GÖRÜŞME SORULARI 1. Sizce, ilköğretimde ilkokuma yazma öğretiminin yeri ve önemi nedir? Bu süreçte öğretmenin rolü nedir?.................................................................................................................. ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ………... ………………………………………………………………………………………… ………... 2. 2005 yılında ilkokuma yazma öğretiminde uygulamaya konan ses temelli cümle yönteminin öğrenci gelişim özelliklerine uygunluğu konusunda görüşleriniz nelerdir? 97 ………………………………………………………………………………………… ……… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……………………… 3. İlkokuma yazma öğretiminin planlanması ve uygulanması sürecinde, öğrencileriniz için hangi faktörlerin en etkili ve önemli olduğunu düşünüyorsunuz? . ……….….. …………………………………………………..................................................... ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………. 4. Eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte okula yeni başlayan birinci sınıf öğrencilerinin okula uyum sağlaması için genel hazırlık devresinde ne gibi çalışmalar yaptınız? ………….................................................................................................................... ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……………................ 5. İlkokuma yazma öğretimi sırasında hangi aşamalarda ne gibi olumsuzluklarla karşılaştınız? İlkokuma yazmaya hazırlık: …………………………………………………………..... ………………………………………………………………………………………… ………... ………………………………………………………………………………………… ………... Sesi hissetme ve tanıma: …………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………... ………………………………………………………………………………………… ……….. 98 Sesi okuma: ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ……….. Sesi yazma: ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ……….. Sesten heceler, hecelerden kelimeler, kelimelerden cümleler oluşturma: …………………. ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………. Metin oluşturma: …………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………... Okur yazarlığa ulaşma: ……………………………………………………………………. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ………. 6. Yazma öğretimine bitişik eğik yazı ile başlamanın; 99 Olumlu yönleri: ………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……….. Olumsuz yönleri: ……………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……….. 7. Ailelerle ilkokuma yazma öğretimi ve süreci hakkında bilgilendirmeye dönük toplantı gerçekleştirildi mi? Katılım nasıldı? …………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ………... 8. İlkokuma yazma öğretimi sırasında kullanılan ders ve çalışma kitabını nasıl değerlendirirsiniz? ……………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……….. …………………………………………………………………………….................... .............. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ………... 9. Okuma ve yazma becerisini değerlendirmede hangi yöntem ve araçlara başvurdunuz? ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……………………… 10. Birinci sınıfın sonunda öğrenciler iyi bir okur yazar olmanın temelini oluşturabildi mi? Bu sürece engel olan ya da süreci geciktiren faktörler neler olabilir? Bu güçlüklerin nedenleri neler olabilir? ………………………………............................................................................... ………………………………………………………………………………………… ………. 100 ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ……….. 11. Öğrencilere birinci sınıfın sonunda kazandırılan okuma yazma becerisinin gelişiminin sürekliliğinin sağlanması için önerileriniz nelerdir?................................................................... ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ……….. 12. Varsa, bunların dışında belirtmek istediğiniz görüş ve önerileriniz nelerdir? ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ……………………… 101 Ek-3 ../../2007 EBEVEYN GÖRÜŞME FORMU “İlkokuma Yazma Öğretiminde Karşılaşılan Güçlüklerin Öğretmen, Öğrenci ve Ebeveyn Görüşlerine Dayalı Olarak Belirlenmesi” başlıklı bir tez çalışması ile ilgili olarak, ilkokuma yazma öğretimi sürecini etkileyen güçlükleri belirlemeyi amaçlamaktayım. Araştırmam dahilinde sizlerin görüş ve önerilerinize gereksinim duymaktayım. Görüşme formunda yer alan sorulara vereceğiniz içten yanıtlarla araştırmaya önemli katkılarınız olacaktır. Görüşmemiz yaklaşık …. dakika sürecektir. Görüşmemiz sırasında konuşmamızın bölünmemesi ve sürenin aşılmaması için sizin izniniz dahilinde ses kayıt cihazı kullanmak istiyorum. Görüşme kaydı benden başka kimse tarafından dinlenmeyecek ve çözümleme sonunda kayıtlar silinecektir. Araştırmama yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ederim. Esra EJDER Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 102 Sosyal Bilimler Enstitüsü İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi I. KİŞİSEL BİLGİLER Kod: …… Anne/ Baba Yaş: …/….. Anne/ Baba; Birlikte Ayrı Anne/ Baba Eğitim Durumu: …../…… 1. Okur Yazar Değil 2. Okur Yazar 3. İlköğretim I. Kademe 4. İlköğretim II. Kademe 5. Lise 6. Önlisans 7. Lisans 8. Lisansüstü Eğitim Anne/ Baba İş Durumu: …./….. 1. Çalışıyor 2. Çalışmıyor Aile Büyüklüğü: ……. Çocuk Sayısı: …… Çocuğun Okul Öncesi Eğitim Alma Durumu: Evet Hayır Çocuğunuz okula başlamadan önce ev ortamında okuma yazmaya dönük çalışmalar yapıyor muydunuz? Çocuğun bu çalışmalara yönelik ilgisi nasıldı?......................................................... ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ………. 103 II. GÖRÜŞME SORULARI 13. Sizce, çocuğunuz için ilkokuma yazma öğrenmenin önemi nedir? Bu süreçte ebeveynin rolü nedir?.............................................................................................................................. ...... ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ……….. ………………………………………………………………………………………… ………... ………………………………………………………………………………………… ………... 3. Çocuğunuz evden ayrılıp okul yaşantısına başladığında uyum (okul kuralları, öğretmen, arkadaş grubuna uyum sağlama, vb.) konusunda güçlükler yaşadı mı?...................................... …………………………………………………………………………….................... .............. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ……….. 14. Öğretmen tarafından ilkokuma yazma öğretimi ve süreci hakkında bilgilendirmeye dönük toplantı gerçekleştirildi mi?.......................................................................................................... …………………………………………………………………………….................... .............. ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ………... 4. Çocuğunuza ilkokuma yazma öğrenme sürecinde evde en çok kim yardımcı oldu? Yardım eden kişinin kendini yetersiz bulduğu noktalar oldu mu?............................................................. …………………………………………………………………………….................... .............. 104 ………………………………………………………………………………………… ………. ………………………………………………………………………………………… ………... 5. Çocuğunuz serbest zamanlarında zamanının ne kadarını okuma yazma faaliyetleri ile ilgilenerek geçirir?........................................................................................................................ ………………………………………………………………………………………… ………... …………………………………………………………………………….................... .............. ………………………………………………………………………………………… ………... 6. Birinci sınıfın sonunda çocuğunuz iyi bir okur yazar olmanın temelini oluşturabildi mi? Bu sürece engel olan ya da süreci geciktiren şeyler neler olabilir? Bu güçlüklerin nedenleri neler olabilir? ………………………………................................................................................ ………………………………………………………………………………………… ………... …………………………………………………………………………….................... .............. ………………………………………………………………………………………… ………... 7. Öğrencilerde birinci sınıfın sonunda kazandırılan okuma yazma becerisinin gelişiminin sürekliliğinin sağlanmasında ebeveynlere düşen görevler neler olabilir?.................................... ………………………………………………………………………………………… ………... …………………………………………………………………………….................... .............. ………………………………………………………………………………………… ………... 8. Varsa, bunların dışında belirtmek istediğiniz görüş ve önerileriniz nelerdir? ………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………… ………………. ………………………………………………………………………………………… ………... 105