Gebze İşçi Bülteni

Transkript

Gebze İşçi Bülteni
Gebze İşçi Bülteni
İşçi sın
ıfını
n kurtu
luş
u kendi
eseri o
lacaktı
Yaşasın
işçilerin
birliği
halkların
kardeşliği
r!
İşçi Bült
eni
ÖS: 886
Eylül 201
2
İşçi arkadaş,
Biz ne zaman birlik olmaktan vazgeçtik, o gün
patronlar düzenini daha uzun süre koruyacağına dair
umutlandı.
Biz ne zaman gücümüzün üretebilmekten geldiğini
unuttuk, o gün patronlar bizi köle yapabileceklerine, “aynı
geminin yolcusuyuz” yalanına inandırabileceklerine,
onlarsız kendimizi bir hiç gibi hissettirerek
hükmedeceklerine inandılar.
Biz ne zaman biz olabileceğimize olan güvenimizi
yitirdik, patronlar bizi birbirimize güvensiz hale getirerek,
Kürt-Türk-Ermeni-Arap diye, Alevi-Suni diye bölerek
parçalayabileceklerini fark ettiler.
İşçi arkadaş,
Biz ne zaman bütün dünyanın işçi ve emekçilerinin
kardeş olduğunu unuttuk, egemenler düşmanlık ve kin
tohumlarının içimizde hızlıca büyüyebileceğini gördüler.
Biz ne zaman yanıbaşımızda emperyalistler savaşlarla
halkları kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden kurşun, bomba,
kimyasal silahların gölgesinde bir yaşama mahkum
ettiğinde sustuk, Ortadoğu’da çok rahatından projelerini
genişletebileceklerinin rahatlığıyla pervasızca
hükümdarlıklarını devam ettirdiler.
Biz ne zaman Kürt halkının anadilini konuşma isteğine
sırt çevirdik, asimilasyon ve baskı altındayken gözlerimizi
kapadık, sermaye devleti bundan güç alarak daha da
saldırganlaştı.
İşçi arkadaş,
Elimizden haklarımız bir bir giderken susmayacağımızı,
emperyalist savaşlar kan ve gözyaşı, açlık ve ölüm
kokarken boyun eğmeyeceğimizi, aynı topraklarda
yaşadığımız kardeş halkların düşman belletilmesine
kanmayacağımızı göstermenin zamanı.
Patronların hak gasplarına, sömürüsüne karşı birlik,
egemenlerin savaş çığırtkanlığına, baskı ve
asimilasyonlarına karşı kardeşlik zamanı. İşçilerin birliği
ve halkların kardeşliği için örgütlü gücümüzü büyütelim!
2
Ge bze İş ç i Bü l te n i
Kapımızı çalan hak gaspları...
c
c
yıla
şıyorlar. 1
lı
a
ç
a
y
a
m
en
denk düş
na el koy
tı
te
a
e
r
in
c
m
ü
z
k
1 aylı
en 15
Kıdem ta
rla birlikte
et üzerind
r
la
c
k
ü
a
h
k
l
a
lü
y
n
ona
tüm sos
sadece gü
lanıyor. F
ın
n
n
la
tı
p
a
i
s
in
e
m
ocaman
de verilm
kıdem taz
acakları k
den şekil
y
e
la
l
ğ
ü
a
b
s
a
ı
k
almasın
güne te
ıdem
da artık k
k herkesin
n
e
u
r
c
e
u
il
n
d
o
e
r
s
onların
dev
u fon patr
uygulama
b
i
n
e
e
v
Y
k
.
a
n
c
ünla
bir yala
aların ön
ir hayal o
tm
b
a
k
n
a
te
lm
iş
a
zamanda
tazminatı
atının da
ak. Aynı
c
a
ıl
ç
a
m tazmin
a
e
ıd
lacak.
k
n
talanın
la
bulmuş o
lin o
e
n
g
o
n
s
e
n
e
e
n
i tamam
deki yega
güvences
iş
e
il
ı
s
a
kalkm
Sermaye, hükümeti
ve işbirlikçi sendikalar
elbirliği yaparak işçi
sınıfının toplu
sözleşme hakkını fiilen engellenmiş oldular. Grev ve sendikalar
yasasındaki gerekli
değişiklikler
yapılmayarak hiçbir
sendikaya toplu
sözleşme hakkı verilmedi.
c
c
alık
rulacak kir
tu
ş
lu
o
a
d
cak. Bu
si adı altın
an kaldırıla
am Strateji
d
d
a
h
rt
ti
o
İs
n
l
e
a
s
m
Ulu
ak için
şma tama
i işe başlam
ile kadrola
ç
rı
iş
la
ir
b
ro
ü
e
b
il
i
i
s
. Kiralık
işç
bırakılacak
yata geçme
a
a
h
d
n
ın
ru
n
a
o
z
m
eya
ak
uygula
ları sorun v
ık
a kayıt olm
d
n
a
u
ş
s
a
ro
y
ü
n
b
ri
i
tap olcak işçile
kiralık işç
artık muha
lemanı ola
e
n
u
n
n
u
o
n
tr
u
a
s
p
ro
n
işçi bü
ları yeri
rumu da
çi olma du
nde çalıştık
iş
ri
li
le
p
re
ü
le
s
ta
n
k
u
z
sizi bir
ha
bir yerde u
çi bürosu,
a
iş
tt
k
a
lı
H
a
.
ir
k
K
a
c
.
maya
bilme
kalkacak
ere göndere
da ortadan
y
n
a
ve
ra
k
o
ş
a
k
b
ü
y
ir
ü
b
ün b
rçalanacak
g
a
r
p
e
e
iğ
d
d
e
e
m
n
n
eri
al örgütle
gün bir işy
cak. Sendik
la
o
lacağız.
ip
h
a
s
m kalmış o
ru
hakkına
h
a
m
a
d
klardan
sendikal ha
THY’de bir gecede ortadan
kaldırılan grev hakkını tüm
işçiler açısından uygulanamaz
hale getirmek istiyorlar. İşçi
sınıfının elindeki en önemli
silah olan grev hakkını gaspederek patronların en büyük
korkusu ve sınıfın gücünü ortaya koyan bu eylem biçimi
unutturulmak isteniyor.
c
Bölgesel asgari ücret uygulaması ile aynı işi yapan işçiler arasında ücret
farkı karşımıza çıkacak. Bu uygulama, işçiler arasındaki rekabetçi anlayışı da
körükleyecek. Patronlara ucuz iş gücü cennetleri yaratmayı hedefleyen bölgesel asgari ücret uygulaması ile aslında tüm bölgelerdeki işçilerin ücretlerinde
düşüş yaşanacak.
Ge bze İş ç i Bü l te n i
3
Haklarımıza sahip çıkalım...
Gücümüzü yetkilerden değil haklı,
fiili-meşru mücadelemizden alırız!
Metal işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının
belirleneceği 2012-2014 MESS Grup TİS sürecinin
içerisindeyiz. Bu toplu sözleşme sürecinin en kritik
yanlarından birini de yetkilerin belirlenmesi oluşturuyor.
Sermaye, işçi sınıfının elinde kalan son haklarına el koymak
ve sınıfın örgütlülüğünü dağıtmak için her türlü saldırganlığa
başvuruyor. Yasalar yoluyla da yaptıklarına yasal kılıflar
giydirmeye çalışan sermaye, sendikaların içine düştüğü
belirsizlik durumunu avantaja dönüştürerek grev ve toplu
sözleşme hakkını fiilen ortadan kaldırdı. Şu anda metal işçileri
de dahil olmak üzere yüzbinlerce işçi sendikalı olmalarına
rağmen toplu sözleşme hakkını kullanamamaktadır. Bedeller
ödenerek kazanılmış olan haklarımız, sermaye-hükümetkoltuk sevdalısı sendika bürokratlarının birlik çemberinde
öğütülüyor.
Önümüzdeki toplu sözleşme süreci özellikle geçen
sözleşme sürecinin birikimleri üzerinden birçok dengeyi
içinde barındırdığı gibi metal işçilerinin mücadelesi açısından
dengelerin değişeceği potansiyelin açığa çıkabileceği
olanakları da barındırmaktadır. Hak gasplarının gölgesinde
ilerleyecek bir toplu sözleşme süreci, işçi sınıfının kazanılmış
haklardan elde kalanlarının çok hızlı bir şekilde hiç edilmeye
çalışıldığı da bir dönem. Kıdem tazminatına el konuluyor,
kiralık işçi bürolarının açılması ile iş güvencesi tamamen
ortadan kaldırılacak, sendikal örgütlülük büyük bir tehdit
altında, işçi sınıfının grev hakkı ortadan kaldırılmaya
çalışılıyor ve birçok saldırı daha kapıda...
Toplu sözleşme süreci hak gasplarına karşı bir duruş,
insanca çalışma ve yaşam koşullarının sağlanmasını
sağlayacak bir mücadele süreci olmalıdır. Bu süreçte vahim
olan şudur ki sendika yönetimleri ve temsilcilikler beklemeci
bir tavırla hareket etmektedirler. Toplu sözleşme sürecine dair
herhangi bir adım atmak için önce yetkilerin belirlenmesi
gerektiği yönünde bir yaklaşımla hareket edilmektedir.
Sermaye zaten belirsizlik yaratarak bir kölelik sözleşmesine
daha imza atmanın planlarını yapmaktadır. Sendikaların,
devletin yetkileri yasallaştırma yanılsamasına kapılmadan
hakları korumak ve MESS Grup TİS sürecinden metal
işçilerinin kazanımla çıkabilmesi için fiili-meşru bir kanaldan
mücadelenin yolunu açmaları gerekmektedir.
2012-2014 MESS Grup TİS sürecinde metal işçilerinin
insanca çalışma ve yaşam koşullarını sağlayacak taleplerinin
yer aldığı bir toplu sözleşmeyi kazanmak, MESS'ten ve Türk
Metal'den hesap sormak için yetkilerin belirlenmesine
takılmadan fabrikalardan, sokaklardan süreç örülmeye
başlanmalıdır. İşçilerin süreçle ilgili bilgilendirilmesi için
eğitimler yapılmalı, tabanın iradesi ve yürütülen tartışmalarla
bir an önce taslaklar hazırlanmalıdır. Geçen toplu sözleşme
sürecinde Birleşik Metal Sendikası'nda örgütlü fabrikaların
ortaya koyduğu grev iradesi, Bosch ve Cengiz Makine
işçilerinin Türk Metal esaretinden kurtuluşunun yarattığı bir
moral üstünlük var. Bu adımlar sadece MESS kapsamındaki
metal işçilerini değil örgütlü, örgütsüz tüm işçileri etkiledi. Ve
aynı şekilde bu sürecin mücadeleci bir çizgide ilerlemesi ve
kazanımla sonuçlanması metal işçileri başta olmak üzere tüm
işçileri etkileyecektir. Bu sorumluluğun bilinciyle metal
işçileri, fabrika temsilcileri, sendika yönetimleri, işçi
sınıfından ve emekten yana olan tüm kesimler ortak bir
zeminde gücü büyütmeli ve fabrikalardan doğru yükselen
sokağın sesini yükseltmelidir.
Metal İşçileri Birliği, metal işçileri başta olmak üzere tüm
işçilere, sendikalara ve emekten yana ilerici-demokrat
kamuoyuna sürecin sorumluluğu çerçevesinde bir kez daha
çağrısını yineliyor:
*Sermaye ve hükümeti keyfi tutumlarıyla yasalarda
oynamalar yapmaktadır. Bedel ödenerek kazanılmış
haklarımızı sermayenin rahatından hiç etmemesi için yine
geçmişteki gibi kararlı, gerekirse bedel ödemeyi göze alan bir
inançla hareket edilmelidir.
*Barajın ne olacağı, sözleşme kapsamında kimlerin
olacağı şeklindeki pazarlıklar tümüyle reddedilmelidir.
Pazarlıksız biçimde işçi sınıfının sendikal hak ve
özgürlüklerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, lokavt
yasaklanmalıdır.
*Sermaye ve hükümetin, gerçekleştirdiği fiili gasp
karşısında fiili-meşru mücadele yolu tutulmalıdır. Yasaların
sınırını ve kapsamını belirleyen hep mücadelenin seyri
olmuştur. Bu nedenle haklı meşru taleplerimizi belirlemeli,
MESS ve sermayenin karşısına çıkmalı, haklarımızı söke söke
alacak ve gerekirse grev hakkımızı kullanacak bir iradeyle
davranmalıyız.
Metal İşçileri Birliği
4
Ge bze İş ç i Bü l te n i
Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!
Yanıbaşımızda Ortadoğu kan içinde!
Emperyalist savaş baronlarının sefil çıkarları
uğruna halkları katleden bir sürecin içerisine girmiş
bulunmaktayız. İktidara gelirken içeride ve
dışarıdaki komşularımızla sıfır sorun diyen Türk
burjuvazisi ve
onun tetikçisi
AKP hükümeti
içeride ve
dışarıda
burjuvazinin
çıkarlarını
korumak için
yanıbaşımızdaki
halklara savaş
naraları atarak
saldırmaktan
geri
durmuyorlar.
Biz emekçileri
birbirimize boğazlatmaya
çalışan çıkar düşkünlerine
karşı işçilerin birliği
halkların kardeşliği şiarını
yükseltmeliyiz. Bu kirli
savaşın parçası
olmaktansa karşısında
barikat olmak sınıfın
onuruna yakışandır.
Emperyalist haydutların çıkarları emekçi halkların
çıkarlarını asla temsil edemez ve bunu yaparken biz
bunların maşası olmayalım.
Irak, Afganistan, Filistin şimdi de Suriye’de ve
yarın İran’da. Daha düne kadar bu ülkeleri
sömürürken işçileri, emekçileri açlığa mahkum
ederken Saddamlar, Esatlar aile dostuydu, ne
zamanki çıkarlarınız çatışmaya başladı o zaman
bunlar diktatör oldular. Şimdi de bu ülkelere
demokrasi getiriyoruz. Altında direngen halkları iç
savaşlarla yok edip kendi taşeronluğunu yapacak
yönetimleri işbaşına getirmeye çalışıyorlar.
Libya’ya Kaddafi sonrası demokrasi geldi mi?
Petrol AB ülkelerine pompalandıktan sonra halklar
iç savaşla açlıkla yoksullukla baş başa bırakıldılar.
Onların sorunu demokrasi
sorunu değildir. Onlar bu
coğrafyalarda uzun yıllar
sömürünün önünü açacak yeni
yönetimler oluşturmak için çaba
harcıyorlar. Bunu yaparken
Suudi Arabistan, Katar ve
Türkiye’yi koçbaşı olarak
kullanıyorlar. Bu iki Arap ülkesi
emperyalizme göbekten
bağlıdırlar. Kendi sefil
çıkarlarını korumak
için kendi halklarına
baskı
uygulamaktadırlar.
Mısır ve Tunus’ta
yaşanan Arap
baharının kendi
ülkelerinde
yaşanmasından
korkuyorlar.
Türkiye içeride
Kürt halkına kan
kusturan bir anlayışa
sahipken Suriye’deki halkları özgürleştirmez.
Bugün Hatay’da üs kurup Bağımsız Suriye
Ordusu’nu besleyen Suriye’de iç karışıklık yaratan
bundan çıkar elde etmeye çalışan Türkiye amacına
ulaşamayacaktır. Ancak halkların mücadelesiyle bu
süreci tersine döndürmeki mümkündür. İşçiler,
emekçiler tüm ezilenler birleşmelidir. Birleşik
mücadele hattı örmelidirler. Halkların biriken
öfkesi bir gün efendileri ve uşaklarını tarihin
çöplüğüne gönderecektir.
Ge bze İş ç i Bü l te n i
5
4+4+4 dinci gericilik, piyasalaşma,
emek sömürüsü demektir!
Eğitim Sen Gebze Şube Başkanı Güngör İrdem
ve Eğitim Sen Gebze Şubesi Örgütlenme Sekreteri
Serdar Dikkatli ile 4+4+4 üzerine yapılan sohbet
sırasında bu sistemin gericileşmeyi ve ticarileşmeyi
boyutlandıracağı vurgulandı.
4+4+4’ün sonucunda küçük yaşta çocukların
okula başlamak zorunda kalmasının yaratacağı
sonuçlar, “66 ve 82 aylık çocukların, yaş
farklılığından kaynaklı algılamalarında ortaya
çıkacak farklılık sıkıntılar yaratacak. Özellikle
küçük çocukların kendilerine olan güvenlerini
zedeleyecek.
1. sınıfta öğrenci sayısı 5060. 700 bin ek öğrenci demek.
İlkokulları sabah, ortaokulları
akşam şeklinde ayırarak
çözüm üretilmiş gibi
davranıyorlar. İlkokul ve
ortaokulların ayrılmasından
kaynaklı okulların da
ayrılması ile çoğu çocuğun
okulları değişecek. Bu
değişikliğin sonucunda ayrıca
okul öncesi eğitim de problemli bir durumda.
Okullardaki fiziksel altyapı uyun değil. Sıralar,
tuvalet, merdivenler vb 5 yaşındaki çocuğa uygun
değil.” şeklinde ifade edildi.
4+4+4 ile karşımıza çıkacak en temel
sorunlardan biri çocuk işçiliğin yaygınlaşması ve
staj adı altında emek sömürüsünün
yoğunlaştırılması üzerine, “4+4+4'ün en önemli
sonucu çocuk işçiliği. Meslek liselerindeki
öğrenciler staj yapmak zorunda. Mesleki
ortaokullarda benzer durum yaşanacak. Önceden
10'da 1 stajyer çalıştırılabiliniyorken şimdi sınır
ortadan kalkacak ve sınırsız stajyere dönüşecek.
İşletme sahibi ve bir işi bilen kişinin yanında
herkesi stajyer alacaklar.” diyerek birçok yerde
işlerin stajyerler üzerinden yürütüleceği ifade
edildi.
Küçük yaşta başlatılan işçilik hayatıyla
sermayenin köleleştirme politikası da, “24 saat staj
notu var. Stajdan kalan sınıfta kalmış oluyor.
Sağlıksız koşullarda, denetimsiz şekilde çalışmanın
dayatılacağı emeğin sömürülmesi yaşanacak.
Meslek liselerinde uluslar arası şartlar çerçevesinde
lise 2 ve 3'te, kendi alanlarında yetişecek şekilde iş
disiplini verilecek. Rekabet gibi kavramlarla
dayanışma ortadan kaldırılıp sermayeye köleleşmiş,
ehlileşmiş işçi sınıfı yaratılacak. Üretimde niteliği
artırma, kalite çemberleri vb
oluşturularak işçilerin
yönetime katılması adı altında
patronların denetimi altına
alınacak.
4. sınıfta çocuklar mesleğe
yönlendirilecek. 4. sınıf
çocuğunu mesleğe
yönlendirmek yanlış.
Akademik bilgi birikimi yok,
bu durumda aileler mesleğe
yönlendirecek. Torba yasada
çocuk işçilik yaşı 11'e düşürüldü. Ağır işlerde
çocuk işçilerin çalıştırılmasını engelleyen yöndeki
yaş sınırı kaldırıldı.” cümleleri ile anlatıldı.
4+4+4 ile yaratılacak çocuk işçilik sürecinin
Gebze’de yaşanabilecek boyutlarını da anlatan
eğitim emekçileri, “Gebze, şehir ve köy yaşamının
iç içe geçtiği bir yer. Aileler çocukları bir an önce
işe başlasın istiyor. Yazın ya kuran kursuna ya da
çıraklığa veriyor. Gebze, sürecin sonuçlarının
yaşanacağı en temel yer. Sanayi havzası olan bir
bölge ve Türkiye’de en çok meslek lisesi olan yer.
Gebze Endüstri Meslek Lisesi dışında hepsi
organize sanayinin içerisinde konumlandırılmış
durumda. Meslek lisesi öğrencileri ucuz işçi olarak
kullanılıyor.” diyerek bölgenin sermaye için önemli
olduğunun altını çizdiler.
6
Geb ze İ ş çi Bül t en i
Kıdem tazminatımıza dokundurtmayalım!
Bizler fabrikalarımızda çalışarak geçimini sağlamaya
çalışan işçileriz. Daha çok çalışmamıza rağmen gün
geçtikçe hayatımızda hiçbir şeyin değişmediği aşikar.
Çünkü elimizdeki haklarımızı
gasp eden onları kendi
istekleri doğrultusunda
yasalarla değiştirip bizi açlığa
mahkum eden bir anlayış
tarafından yönetiliyoruz. Bu
bizim ne yazgımız ne de
kaderimiz.
Bizi yönetenlerin yaptıkları
kendi krizlerinin faturasını biz
emekçilerin sırtına yüklemek.
Bunu rahatça yapabilmek için
de çeşitli yöntemler
kullanıyorlar, bizleri
bölüyorlar, parçalıyorlar,
yönetiyorlar. İçeride işçilerin
haklarını gasp eden ile dışarıda
halkları birbirine düşüren,
kardeşi kardeşe boğazlatan
aynı anlayış değil midir? Daha
düne kadar aramızdan birçok
işçi arkadaşın umutla seçim
sandıklarında destekleyip
iktidara getirdiği hükümet
AKP, biz işçilerin kazanılmış
haklarını, tazminatlarımızı
torba yasa ile geçirerek,
patronlara peşkeş çeken aynı
AKP değil midir? Biz işçiler
kazanılmış bir hak olan ve
uğruna bedeller ödenen bu
hakkımızı korumak için mücadele etmeliyiz. Daha düne
kadar, tazminatlarımızın da içinde bulunduğu, adına
torba dedikleri yasa ile içinde bölgesel asgari ücret, özel
istihdam büroları vb bir dizi hakkımıza el konuldu.
Patronlar, üzerindeki “yükü” azaltacak olan birçok
maddeyi meclis gündemine getirdiler. Hükümet eliyle
patronlar karlarını artıracakları yasaları birer birer
hayata geçiriyorlar. Emeğimize el koyan, iş güvencesini
ortadan kaldıran bu hak gaspını yalan yanlış haberlerle
vererek işçilerin kafasını karıştırmak için her yolu
denediler. Fona devredilecek dediler, herkes
faydalanacak dediler, 15 güne
düşürülsün diye ısrar ettiler.
Kıdem tazminatında yaşanacak
değişiklikler de bugün
gündemimizde yok deseler de
karşımıza çıkacak en temel hak
gaspı. Şu an gündemimizde kıdem
tazminatı yok denilmesi inandırıcı
değildir. Belki hükümet
önümüzdeki yerel ve genel
seçimleri düşünerek ya da içeride
Kürt halkıyla yaşadığı sorun
dışarıda Suriye sorunu vb
gündemlerin yoğunlaşmasından
kaynaklı bir tercihte bulunmuştur.
Biz işçilerin tepkisinin tüm bu
gelişmelerle birlikte ortaya
çıkmaması ve bir yandan da
ilerleyen süreçte kanıksatılmış bir
duruma gelmesi için sürece
yaymaktan başka bir şey değildir.
Bizlerin karşısındaki bu
tehlikeden daha tehlikelisi bizlerin
bu saldırı karşısındaki
sessizliğimizdir. Sendikalar ise bu
saldırının karşısında, tazminatlara
herhangi bir saldırı olursa bu
bizim için genel grev nedenidir
gibi açıklamalarda bulunuyorlar.
Şimdilik birkaç basın açıklaması
yapmanın dışında hiçbir şey
yapılamamıştır. Ne işçiler cephesinden ne de kamuoyu
cephesinden herhangi bir tepki oluşmamıştır.
Burada görev öncü işçilere ve emekten yana
kurumlara düşmektedir. Biz işçiler, sendikalarına adım
attırmak gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız.
Sermayenin saldırılarına karşı fiili meşru mücadele yolu
seçilmeli, iş durdurma, üretimden gelen güç ve grev
silahını kullanmaktan başka çözüm yolu yoktur.
7
Ge bze İş ç i Bü l te n i
...röportaj...röportaj...röportaj...röportaj...
“Mücadele ile kazanılmış olanı hiçbir çaba sarf etmeden
teslim etmek işçi sınıfının onuruna yakışmaz”
Çelik İş üyesi bir işçi: Kıdem
tazminatına dönük saldırının,
işçi arkadaşlar saldırının tam
olarak farkında değiller.
Burjuva medya kandırmacada.
Özellikle herkes yararlanacak
yalanı işçileri susturan bir nokta
oluyor ama saldırının gerçek
kapsamını anlattığımızda
tepkiler açığa çıkıyor. Biz
bildiğimiz kadarını anlatıyoruz.
Sendikadan beklenti var, tek
başımıza bir şey yapamayız
diye düşünülüyor. Sendikaların
bir hazırlığı yok. Taban
bastırmalı, bu yönlü de adımlar
zayıf.
Yaşanılan sıkıntılar daha çok
konuşulmaya başlandı çünkü
artık yakıcı hale gelmeye
başladı. Kıdem tazminatı en
temel haklarımızdan biri.
Mücadele ile kazanılmış olanı
hiçbir çaba sarf etmeden teslim
etmek işçi sınıfının onuruna
yakışmaz. Mücadele etmeliyiz.
Örgütlü olduğum sendika
Çelik İş’in bağlı olduğu Hak İş
uzlaşmacı bir çizgide. Çelik İş
ise konfederasyonun talimatları
doğrultusunda hareket ediyor.
Durumu kabullenmiş gibi
duruyor. Bu saldırının
karşısında dur demesini bilmek
gerekiyor. 1 Mayıs'ta aslında
işçiler konfederasyonun
gerçekliğini gördüler. Ankara'da
gerçekleşen 1 Mayıs'ta
hakkımızı gaspedenleri kürsüye
çıkarttılar. Bu anlayışta bir
sendika bu saldırının karşısında
nasıl durabilir ki.
Süperplas işyeri
baştemsilcisi: 1980'lerden bugüne saldırılar
devam ediyor. Kıdem
tazminatı sınıfın son
kalesi. Emeklilik
yaşının büyütüldüğü
zaman olduğu gibi
süslenerek yalanlar
anlatılıyor. Oysa
alacağımız kıdem
tazminatı yarıya
düşecek ve
vergilendirilecek. Türk
İş'in kıdem tazminatı
ile ilgili yasa geçerse
greve çıkarız diye
kararı var. Ne gerekiyorsa yapılmalı. İş durdurma vb her türlü
eylem yapılmalı. Sonuna kadar karşısında
duracağız.
Süperplas işyeri 2. temsilcisi: Tek kalan
dayanak kıdem
tazminatı. İşçi sınıfı
için ekmekle su gibi.
Bu konuda tüm
çalışanlar olarak, hatta
emekliler de katılmalı,
hakkımız için mücadele
etmeliyiz.
Çocuklarımız mağdur
olmasın diye birlik ve
beraberlik içinde
olmalıyız. Taviz verilmemeli. Kesinlikle ve
kesinlikle bu yasa
geçmemeli. Söylenenler eyleme dönüşmeli,
sadece söz olarak
kalmamalı.
Emplas işyeri temsilcisi: Yasa taslağı meclise
sunuldu. Basına sızdırıldı, ondan önce de
duyulması için belli adımlar atıldı. Bilerek
sızdırıldı ki işveren bu konuda adım atsın,
işçilere empoze etsin. Bu sadece Türkiye'deki
hükümetin kararı değil. Yabancı sermayenin
ülke üzerinde egemenliği var.
Ortada büyük bir aldatmaca var. Alınacak
tazminat yarıya inecek, 1000 TL alınacağı
yerde 400-500 TL ancak alınabilecek. İndikten
sonra fona devredilecek, özel sektör fonu alacak. Birikim yarıya iniyor, devlet güvencesi
ortadan kalkıyor. Bizler sendikalıyız,
şanslıyız. Ama bu saldırı örgütlü yerleri bitirecek. Eski işçiler tazminat verilip yollanacak
onun yerine yeni işçi alınacak. Örgütlülüğü
bitirmek yönlü bir hamle. Bana sorarsanız
sendikalar açısından tam bir hazırlık yok.
Eylem sırası gelince dağınıklık yaşanıyor.
Bazı sözler sadece söylemde kalabiliyor.
Sendikanın verdiği grev kararının
uygulanacağından şüphe duyuyorum.
Sendikalar hazır değil. Sınıfsal bakmak lazım.
Herhangi bir sendikanın broşür veya ona benzer bir şey hazırladığını görmedim. DİSK'in
veya Türk İş'in bilgilendirme çalışması yok.
Basında istenildiği zaman kıdem alınıp konut
alınabilecek diye süsleniyor. Basınla
kandırılabiliniyor. Asgari ücretle çalışan bir
işçi 60 sene çalışsa da yine de konut almaya
yetmiyor. Türkiye işçi sınıfı şuna bakmalı
sendikal anlamda uzlaşmalı mı sınıfın çıkarını
savunan bir anlayış mı olacak. Bu
sorgulanmalı. Gebze işçi havzası, örgütlenme
anlamında ilerleyen bir adım yok. Silkelenilmeli ve buna uygun bir adım atılmalı.
Emplas işyeri baştemsilcisi: 1936'da
kazanılmış bir hak. Elimizde kalan en büyük
hak. İşçiler için bu konu muallak. Tam
anlamıyla nedir ne değildir belirsiz. Bizler de
internetten vb yollarla araştırdıklarımızı
işyerlerinde kendi çabamızla anlatıyoruz.
Bence sendikalar yeteri kadar dikkate almıyor.
8
Ge bze İ şç i Bü l te n i
Kapitalizm programlı kölelik düzenidir!
“Bir köle kendisini bir kere satar. Proleter, ise gün gün, saat saat.”
Engels'in bu sözleri bize günümüzdeki “köle işçi” profilini açıkça ifade
etmektedir. Kapitalist sistem içerisindeki emek sermaye çelişkisinin ve
bunun getirisi olan uzlaşmaz bu iki sınıftan birinin köle olmaması olağan
değildir. Yaşam koşulları değişmediği müddetçe de olağan olmayacaktır.
Peki, neden köleyiz?
Günümüzde fabrikada, orta veya küçük bir işletmede çalışan her işçi
günde en asgari 8 saat çalışmaktadır. Haftada en fazla bir gün tatil
yapmaktadır. Ayda aldığı sefalet ücreti ise 701 TL'dir. Bunları biliyoruz.
Asıl önemlisi bu maddi koşulların işçilerin yaşamını nasıl etkilediğidir.
Bu söylediklerimiz sadece işçilerin ne kadar programlı, mekanik birer
köle olduklarını kanıtlayan şeylerdir.
Bu koşullarda ailesi ile her hafta sinemaya giden bir işçi, ikinci ayın
sonunda açlıktan ölür. Üç kişilik bir ailenin sinemaya gitmeleri onların,
o günü 100 TL'lik bir masrafla kapatmaları anlamına gelir. Bu da ayda
400 TL yapar ve bir aile için hiç de mantıklı bir seçim değildir. Zira
ailelerin sinemadan başka bir sürü ihtiyaçları ve masrafları vardır.
Bunları da saymakla bitiremeyiz. Bunları da saymakla bitiremeyiz.
Sinema, tiyatro, gezi, piknik gibi örnekleri çoğaltabiliriz. İşçilerin
kültür-sanat, etkinlik vb sosyal aktivitelere ayıracak ne vakti ne de parası
vardır. Sosyal yaşamı tamamen tükenmiş olan proletaryanın kapitalist
sistem içerisinde ne kadar programlı köle bir sınıf olduğunu yine görmüş
olduk.
Bu koşulların bizleri toplumsal olarak etkilediğini görmekteyiz.
Televizyona bağlı bir toplum olduğumuz için burjuvazinin en büyük
silahlarından biri olan burjuva medya topluma aşıladığı ahlaksızlık ve
geri bilinç toplumu derinden etkilemektedir. O etkilerin altında ezilmiş
toplum, sınıf bilincinden yoksundur. Elbette gündüzlerinde sömürülen,
gecelerinde aç yatırılan, medya eliyle dinci gericiliğin, şovenizmin
aşılandığı bir toplumun, sınıf bilincinden yoksun olması tesadüfi bir
durum değildir. Görüyoruz ki burjuvazi medya eliyle devrimci sınıf
mücadelesinin önüne bir çizgi çekmiş. İşçi sınıfının zihinlerini esir etmiş
ve köleleştirmiştir. Proletaryaya kölece bir yaşam sunan kapitalizmden
tek kurtuluş yolu, sosyalizmdir. Proletaryanın birleşip mücadele etmeden
burjuvaziyi devirmesi ve kölelik zincirlerinden kurtulması mümkün
değildir.
Bizler de Bertold Brecht'in şiirindeki “Kim kurtaracak seni köle?”
sorusuyla başlayan şiirindeki çağrıyı hayatın her alanında haykıralım:
“Kurtulmak yok tek başına
yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya hiçbirimiz...”
9
Ge bze İş ç i Bü l te n i
Kiğılı’da direniş, blokaj, boykot!
Kiğılı’da direniş süreci
İkitelli Kuyumcukent’te kurulu bulunan Kiğılı
fabrikasından işten atılan Didem Sorhun 23 Temmuz’dan
beri “Kiğılı’da baskıya, tehdite, sömürüye ve işten
atmalara son! İşimi geri istiyorum!” talebiyle direniş ve
eylemlerini sürdürüyor. Fabrikanın yaz tatiline girdiği 2
Ağustos tarihine kadar fabrika kapısının önünde direnişini
sürdüren Didem Sorhun, bu tarihten itibaren farklı
eylemlerle mücadelesine devam ediyor.
Didem Sorhun, direnişinin ve yaptığı blokaj vb
eylemlerin patronun
korkusunu büyüttüğünü
hatta normalde fabrika 3
Ağustos tarihinde tatile
çıkacakken, o gün yapılacak
eylemden kaynaklı bir gün
önce 2 Ağustos’ta apar
topar işçilerin tatile
çıkartıldığını belirtti.
Fabrikanın tatil olduğu
dönemde Kiğılı
mağazalarında ve Kiğılı
mağazalarının olduğu
AVM’lerde blokaj
eylemleri, basın
açıklamaları yaparak
boykot çağrılarını
destekçileri ile birlikte yükseltti.
22 Ağustos’ta fabrikanın tekrar işbaşı yaptığı gün
Didem Sorhun yine fabrikanın önündeydi. Ve işçi
arkadaşlarına mücadeleye devam edeceğini ve tatil
sürecinde yaptığı eylemleri duyurdu. Kiğılı direnişçisi
Didem Sorhun, fabrika önünde işçi arkadaşlarına
seslenerek, direnen diğer işçileri ziyaret ederek, Kiğılı
mağazalarının ve farklı yerlerdeki fabrikalarının önünde
eylemler yaparak sesini duyurmaya, işçileri mücadeleye
çağırmaya devam ediyor.
Didem Sorhun, tüm işçilere ve emekçilere direnişine ve
tüm direnen işçilere sahip çıkma çağrısında bulunuyor.
Kiğılı direnişi
Gebze’deydi
Kiğılı direnişçisi Didem Sorhun, 4 Eylül Salı
günü saat 13.00’da Kiğılı’nın seri sonu satış
mağazasının ve lojistik merkezinin kurulu
olduğu Gebze Şekerpınar’da bir eylem
gerçekleştirdi.
“Kiğılı’da baskıya, tehdite, sömürüye ve
işten atmalara son! İşimi geri istiyorum! /
Direnişçi Kiğılı işçisi”
pankartı açılarak
sloganlarla lojistik
merkezinin önüne gelindi.
İşçilerin öğle yemeği
saatinde olduğu zaman
diliminde gerçekleşen
eylemin başlaması ile
yönetim ve güvenlik,
işçileri içeriye sokmaya
çalıştı. Bütün yönetim
kadrosu bahçeye indi.
İşçilerin çoğunluğu
fabrikanın bahçesindeki
bekleyişlerini sürdürdü.
Lojistik merkezinin
bahçesinde gerçekleşen
basın açıklamasında Didem Sorhun, Kiğılı’daki
çalışma koşullarını, işten atılma sürecini ve
yürüttüğü mücadeleyi anlattı.
Basın açıklamasının sona ermesinin ardından
işçilerin beklediği tarafa doğru gidilerek bahçe
duvarının en yakın noktasından sloganlarla
işçilere Kiğılı direnişi duyurulmaya devam
edildi. Yönetim kadrosu yeniden işçileri içeriye
sokmaya ve kapıları kapatmaya çalıştı.
Öğle yemeği saatinde çay ocağında olan
işçiler de eylemi görünce süreci merak ederek
sorular sordular.
10
Geb ze İ ş ç i Bü l ten i
giz
n
Cen
a’da r...
n
i
k
Ma
anla
y
ı
s
yan
Cengiz Makina’da işçi kıyımına karşı
yürüyüş ve yemek boykotu
a
tma saldırısını d
a
n
te
iş
ra
n
so
en
askı ve tehditlerdası gerekçesi ile işten atıldı.
b
u
n
o
tr
a
p
a
in
k
azalm
Cengiz Ma
yoğunluğunun
iş
,
çi
iş
e
n
ta
4
uyguladı.
Cengiz Makine’de iş yoğunluğunun azalması
gerekçesiyle 11 Eylül tarihinde 4 işçi işten atıldı. Buna
tepki gösteren işçiler, 12 Eylül Çarşamba günü vardiya
giriş çıkışlarında yürüyüş ve yemek boykotu
gerçekleştirdiler. Mesaiye kalmama kararı aldılar.
İşçilerle toplantı yapan patron işlerin azaldığından dem
vurup işçi sayısını azaltmak zorunda olduğunu işten
çıkartmaların devam edeceğini söyledi. İşçilerden
birinin hiçbir arkadaşlarının işten çıkartılmasını
istemediklerini, işten çıkartmaların devam etmemesini
istediklerini söylemesi ve gerçek neden işin azlığı ise
belli bir süreliğine haftada bir gün ücretsiz izne çıkmayı
önermesi üzerine işçiler ve sendika toplantı yaparak
tutumlarını belirleyeceklerdi.
Cengiz Makina patronu işçilerin her türlü adımına
karşılık saldırganlığını sürdürüyor. Patronun ekip
başlarına sendikadan istifa etmerini istemesi ve ekip
başlarının kabul etmesi üzerine işçiler, 14 Eylül gece
vardiyasında ekip başlarına yaptıklarının işçilerin
ekmekleri ile oynamak olduğunu ifade ediyorlar. Bunun
ardından, ekip başlarını tehdit emek ve işyerinin
huzurunu bozmaktak 6 işçi tazminatsız olarak işten
çıkartıldı. İşçiler, 14 Eylül Cuma günü vardiya giriş
çıkışlarında eylemlerine devam etti. İşçiler, sorunlar
çözülene ve patronun baskısı son bulana kadar
eylemlerine devam edecekler.
Cengiz Makina’da neler olmuştu?
Bursa’da bulunan Bosch fabrikasında 6 bin kişinin
Türk Metal sendikasının yıllardır sürdürdüğü esareti
parçalayıp Birleşik Metal İş Sendikası’nda
örgütlendikten kısa bir zaman sonra Gebze Organize
Sanayi Bölgesi’nde kurulu olan Cengiz Makine
fabrikasındaki işçiler de Türk Metal’den istifa ederek
Birleşik Metal İş Sendikası’na geçtiler.
Cengiz Makine işçileri Birleşik Metal İş
Sendikası’na geçtiğinden beri patronun ve Türk
Metal’in baskı ve tehditleriyle karşı karşıya kaldılar.
Türk Metal sendikası işçilerin kendisine dönmesi için
her türlü ayak oyununa başvurdu.
Cengiz Makine işçileri, yaşanılan birçok baskı
sürecinde sakal bırakma, yemek yememe vb eylemlerle
kararlılıklarını gösterdiler. Toplu sözleşme sürecinde de
haklarına sahip çıkacaklarını, taleplerini savunacaklarını
dile getirdiler.
11
Ge bze İş ç i Bü l te n i
gör
en
Gü n
iv’d
t
o
.
lar..
Otom
n
a
y
sı
yan
Gücümüz birliktelikten
ve sınıf bilincinin oluşmasından geçer!
GOSB bölgesinde kurulu Güngör Otomotiv yaklaşık
300 işçiyle otomotiv yan sanayi olarak faaliyet
göstermektedir. Otomobillerin sac kısmını üreten
fabrikada 2007’de Birleşik Metal İş Sendikası’nda
örgütlenme çabaları olmuş. Bunu fark eden Güngör
patronu sendikalaşmanın önünü kesmeye çalışmış.
Bunu başaramayacağını anlayınca da sermaye güdümlü
Türk Metal’de çareyi bulmuş. Ve bu sözde sendikayı
örgütlenmesi için fabrikaya davet etmiş. Ağır çalışma
koşullarından ve düşük ücretten kurtulmak isteyen
işçiler Türk Metal’e zorla üye yapılmış.
Sözde sendika, iki dönem işçiye danışmadan
sözleşme imzaladı. 3. dönem bu gidişe dur demek
isteyen işçiler sözleşmeye müdahil olmak istedi.
Sendika ve sendika dışında yapılan toplantılarda belli
bir bilinç seviyesine ulaşıldı. Bir birliktelik sağlandı.
Kendi gücünden habersiz birkaç işçinin işverenle
işbirliği yapması sonucu bu birliktelikten ürken Türk
Metal sendikası durumu işverene bildirdi. Geçmişteki
gibi basit bir sözleşme yapamayacağını anlayan taraflar
işçiye baskı yapmaya başladı. Asılsız iftiralarla 11 kişi
işten atılarak emellerine ulaşmak istediler. Sınıf
bilincinden yoksun işçiler bu duruma suskun kaldı.
Sonrasında imzalanan sözleşme de kararlı ve birlik
içerisinde davranmamanın eksikliklerini göstermektedir.
Senede toplam % 10 zam yapılmış, yıllardır çalışan
işçiler düşük ücretlerle çalışma, kötü ve sağlıksız iş
çalışma koşulları devam ediyor. En önemli
değişikliklerden biri, iki senede bir yapılan sözleşmenin
üç senede bir yapılması karara bağlanmasıdır.
Tüm bu yaşananlar, bir kez daha biz işçilerin
gücünün birliktelikten ve sınıf bilincinin oluşmasından
geçtiğini göstermektedir. Yani örgütlüysek her şeyiz,
örgütsüzsek hiçbir şey.
Güngör Otomotiv’den atılan bir metal işçisi
Güngör Otomotiv’de
bir kez daha satış sözleşmesi
Güngör Otomotiv Yan Sanayi AŞ'de bu sözleşme
süreci de öncekilerde olduğu gibi patron-sendika
işbirliği sonucunda satış ile sonuçlandı.
Sözleşme sürecine katılmak isteyen, haklarını arayan
öncü işçiler, patron-sendika işbirliği ile bir kısmı
tazminatsız olmak üzere işten atılmıştı. Çoktan kapalı
kapılar ardında sonuçlanan sözleşme işçilerin
mücadelesinden kaynaklı açıklanamıyordu. Geçtiğimiz
haftalarda çoktan patron ve sendika arasında sonuca
bağlanmış olan sözleşme işçilere bildirildi.
İşçilerin taleplerini bir kez daha karşılamayan satış
sözleşmesine göre, senede toplam % 10 zam yapılırken,
3 olan ikramiye 4'e çıkartılmış durumda. Bundan
sonrası için Güngör Otomotiv Yan Sanayi AŞ'de
sözleşme süreci 2 yıldan 3 yıla çıkartılmış oldu.
Sözleşme açıklandığından beri sözleşme maddelerini
görmek isteyen işçilere sözleşme örneği gösterilmiyor.
İşçilere dönük tehditkar konuşmalar ve baskılar devam
ediyor.
2008'den beri Türk Metal sendikasında örgütlü olan
Güngör Otomotiv Yan Sanayi AŞ'de 5 yıllık bir işçinin
bütün sosyal hakları dahil aldığı ücret 870 TL. Asgari
ücretin biraz üstünde çalışan işçiler, açlık sınırının
altında çalışmaya mahkum ediliyorlar. Fabrikada düşük
ücretlerin yanında iş kazaları da en önemli sorunlardan
biri. İş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı
fabrikada sürekli iş kazaları yaşanıyor.
Gebze Metal İşçileri Birliği
12
Ge bze İ şç i Bü l te n i
len ses:
e
s
k
ü
y
n
e
d
r
le
iş
Diren
”
!
z
ı
ğ
a
c
a
n
a
z
a
k
e
n
e
r
i
d
e
“Diren
İşçi Bülteni Özel Sayı: 886 * Fiyatı: 25 Kr * Eylül 2012 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş
Yayın Türü: Yerel süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk No: 5/3 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: (0212) 621 74 52
Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi Sit C Blok No: 242 Topkapı/İstanbul * Tel: (0212) 577 54 92

Benzer belgeler

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ

METAL İŞÇİLERİ BÜLTENİ bildiğimiz kadarını anlatıyoruz. Sendikadan beklenti var, tek başımıza bir şey yapamayız diye düşünülüyor. Sendikaların bir hazırlığı yok. Taban bastırmalı, bu yönlü de adımlar zayıf. Yaşanılan sık...

Detaylı

metal işçileri bülteni

metal işçileri bülteni bir an önce taslaklar hazırlanmalıdır. Geçen toplu sözleşme sürecinde Birleşik Metal Sendikası'nda örgütlü fabrikaların ortaya koyduğu grev iradesi, Bosch ve Cengiz Makine işçilerinin Türk Metal es...

Detaylı