Nazım Hikmet`in Yusuf ile Menofis`i NAZIM HİKMET RAN
Transkript
Nazım Hikmet`in Yusuf ile Menofis`i NAZIM HİKMET RAN
Nazım Hikmet’in Yusuf ile Menofis’i NAZIM HİKMET RAN (Selanik, 20 kasım 1901- Moskova, 3 haziran 1963) Bahriye Mektebi’ni bitirdi (1919), Hamidiye Kruvazörü’ne stajyer bahriye subayı olarak atandı. 1920’de sağlık kurulu kararıyla askerlikten çıkarıldı. Ocak başında adlı ilk oyunu yazar. Ocak 1921’de Milli Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçti. Cepheye gönderilmedi. Bir süre Bolu’da öğretmenlik yaptıktan sonra eylül 1921’de Batum üzerinden Moskova’ya gitti, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde (KUTV) okudu. 1923 yılında Türkiye Komünist Partisine üye olur. 1924 yılında yurda döndü, İzmir’de Aydınlık gazetesinde çalıştı, bir yıl sonra yeniden Moskova’ya gitti.1926’da Nikolay Ekk ile “Metra” tiyatrosunu kurar. Şiirleri Rusça yayınlanır. Her şey mal oyununu yazar.1928’de döndüğünde bir süre tutuklu kaldı. Sabahattin Ali ile tanışır. 1929 835 satır, 1930 1+1=1 ve Varan 3, 1931 Sesini kaybeden şehir, 1932 Gece gelen telgraf, Benerci kendini niçin öldürdü, Kafatası ve Bir ölü evi’ni yazar. Tutuklanır.1934 yılında Bu Bir Rüyadır, Unutulan Adam’ı yazar. Beş yıl hapse mahkum edilmiştir. Genel afla serbest kalır. 1935’de Taranta Babu’ya Mektuplar’ı yazar. Alman faşizmi ve ırkçılık teorisi yazıları yayınlanır. Kan konuşmaz romanı, Manzaralar adı altında topladığı şiirleri ve Unutulan Adam piyesi yayınlanır. 1936 yılında Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı yayınlanır. 1938 yılında “gizli örgüt kurmak” suçlarından tutuklandıktan sonra, bu tarihte “ orduyu ve donanmayı isyana teşvik” suçlarından tutuklandı ve toplam 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edildi. Kemal Tahir ile tanışır. 1941 yılında Memleketimden İnsan Manzaraları’nı yazmaya başlar. 1943 yılında Gece 9-10 şiirleri ve Rubailer’i yazmaya başlar. 1944’de Memleketimden İnsan Manzaraları’nı yazmaya devam eder. 1947’de Yaşamaya Dair 1, 2, 3’ü yazar. 1948 yılında Ferhad İle Şirin ve Sabahat’ı yazar. 1949 yılında hastalığı iyice artar; Allah Rahatlık Versin, İnsanlık Ölmedi Ya ve Evler Yıkılınca adlı oyunları yazar. 1950’de açlık grevine başlar, Bir Açlık Grevinin 5. Gününde şiirini ve Yusuf İle Menofis’i yazar. 14 Temmuz 1950’de çıkan Genel Af Yasası’ndan yararlanarak serbest bırakıldı. Yasal yükümlülüğü olmamasına karşın, askerliğine karar alınmasını hayatına yönelik bir tehdit olarak gördüğü için 17 Haziran 1951’de İstanbul’dan ayrıldı, Moskova’ya gitti. 25 Temmuz 1951’de Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkartıldı. 1953 yılında Lenin Barış Ödülü’nü kazanır. 1954 Enayi, 1955 İvan İvanoviç Var Mıydı Yok Muydu? 1958 İstasyon, 1959 İnek, Demokles’in Kılıcı, Tartüf – 59, 1961 Kadınların isyanı, 1962 Yalancı Tanık, Kör Padişah, Her Şeye Rağmen, oyunlarını yazar. Yusuf ile Menofis Nazım Hikmet’in SSCB öncesi Türkiye’de yazdığı son oyundur. Oyuna kaynak olarak Tevrat’ı seçen yazar, İsrailoğullarından Yusuf’un öyküsünü kitaplarda anlatıldığı biçime bağlı kalarak fakat yeniden yorumlayarak anlatır. ADEM İLE HAVVA KABİL İLE HABİL NUH İBRAHİM (Kabil’in soyundan Lamek’in oğlu) (Nuh’un oğlu sam soyundan) İSHAK RAHEL + YAKUP + LEA YUSUF BENYAMİN RUBEN SİMEON LEVİ YAHUDA İSSAKAR ZEBULUN YAKUP + RAHEL’İN CARİYESİ BİLHA DAN NAFTALİ YAKUP + LEA’NIN CARİYESİ ZİLPA GAD AŞER Tevrat’a ve Kuranı Kerime göre kutsal bir kişilik olan Yusuf Yakub’un on iki oğlundan biridir. Yakup’un Lea’dan, Lea’nın cariyesinden, Rahel’den ve Rahel’in cariyesinden çok sayıda çocuğu oldu. Rahel kısırdı ilkin. Tanrı duasını kabul etti ve ona bir oğlan verdi. Adına Yusuf dediler. (Eski Ahit 29: 1-30 ; 30: 22-23) Yusuf on yedi yaşında olarak kardeşlerile beraber sürüyü gütmekte idi; ve o, genç olup babasının karıları Bilhanın ve Zilpanın oğulları ile beraberdi; ve Yusuf onların fena sözlerini babalarına getirdi. Ve İsrail Yusuf’u bütün oğullarından ziyade severdi, çünkü o ihtiyarlığının oğlu idi; ve ona alaca entari yaptı. Ve babalarının bütün kardeşlerinden ziyade onu sevdiğini kardeşleri gördüler; ve ondan nefret ettiler, ve ona tatlı söz söyleyemezlerdi. Ve Yusuf rüya görüp kardeşlerine bildirdi, ve ondan daha ziyade nefret ettiler. Ve onlara dedi: Rica ederim, gördüğüm bu rüyayı dinleyin; işte, tarlanın ortasında biz demetler bağlıyorduk, ve işte, sizin demetleriniz etrafını kuşatıp benim demetime eğildiler. Ve kardeşleri ona dediler: gerçek üzerimize kral mı olacaksın? Yahut gerçek üzerimizde hüküm mü süreceksin? Ve rüyalarından ve sözlerinden dolayı ondan daha ziyade nefret ettiler. (Eski Ahit 37: 1-8) Babası, oğulcağızım demişti, rüyanı kardeşlerine söyleme, sana düzen kurarlar sonra. Şüphe yok ki şeytan, insanlara apaçık bir düşmandır ( Kuranı Kerim Yusuf suresi, 5. ayet) Ve onu uzaktan gördüler, ve kendilerine yaklaşmazdan önce, onu öldürmek için düzen kurdular. Ve Ruben işitip onların elinden onu kurtardı, ve dedi: Canına kıymayalım. Kan dökmeyin; onu çölde olan bu kuyuya atın, fakat ona el uzatmayın. Ve Yusuf kardeşlerinin yanına geldiği zaman, vaki oldu ki, Yusuf’un entarisini, üzerinde olan alaca entariyi, çekip çıkardılar; ve kendisini alıp kuyuya attılar; ve kuyu boştu, onda su yoktu. Ve Yahuda kardeşlerine dedi: Eğer kardeşimizi öldürür, ve onun kanını gizlersek, ne kazanç var? Gelin, onu İsmaililere satalım. Ve elimiz ona dokunmasın; çünkü kardeşimizdir, etimizdir. Ve kardeşleri sözünü dinlediler. Ve Midyaniler, tacirler, geçiyorlardı; ve Yusuf’u çekip kuyudan çıkardılar, ve Yusuf’u İsmaililere yirmi gümüşe sattılar. Ve onlar Yusuf’u Mısır’a götürdüler. Ve Midyaniler onu Mısır’da firavunun bir memuru, muhafız askerler reisi olan Potifar’a sattılar (Eski Ahit 37: 18, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 28, 36). Derken bir yolcu kafilesi geçerken kuyudan su almak için birini yollamışlardı, o da kovasını kuyuya salınca müjde diye bağırmıştı, burada bir genç var ve onu çıkarıp bir ticaret malı gibi gizlemişlerdi; Allah’sa onların yaptıklarını biliyordu.ve onu değersiz bir karşılık, sayılı bir kuruş karşılığında satmışlardı ve onu satarlarken paraya pek rağbetleri de yoktu. Mısır halkından olup onu satın alan kişi, karısına, izzetle muhafaza et, umarım ki bize faydası dokunur, yahut da onu evlat ediniriz demişti. İşte Yusuf’u, Mısır’da böylece yerleştirdik de ona rüya yormasını öğrettik ve Allah yaptığı işte üstündür daima, fakat insanların çoğu, bunu bilmez ( Kuranı Kerim Yusuf suresi, 19, 20, 21. ayet). Yusuf köle olarak geldiği Mısır’da firavunun en yakın adamı olacak ve kıtlık yıllarında Mısır ve Filistin halkını açlıktan kurtaracaktır. Ve Yusuf endamı güzel, ve bakılışta güzeldi. Ve bu şeylerden sonra vaki oldu ki efendisinin karısı Yusuf’a göz atıp: Benimle yat, dedi. Fakat reddedip efendisinin karısına dedi: işte,efendim benimle evde ne olduğunu bilmez, ve kendisine ait olan her şeyi elime vermiştir, bu evde o benden büyük değildir, ve senden başka bir şeyi benden esirgemedi, çünkü sen karısısın; ve nasıl bu büyük kötülüğü yapayım, ve Allah’a karşı suç edeyim? Ve her gün Yusuf’a söylediği halde, onun yanında yatmak, yahut onunla beraber olmak ricasını dinlemezdi. Ve vaki oldu ki, günlerin birinde işini yapmak için eve girdi, ve orada ev halkından içeride kimse yoktu. Ve: Benimle beraber yat, diyerek onu esvabından tuttu; ve Yusuf esvabını onun elinde bırakıp kaçtı, ve dışarı çıktı. Ve vaki oldu ki, esvabını elinde bırakıp dışarı kaçtığını görünce, evinin adamlarını çağırdı, ve onlara dedi: Bakın, bizimle eğlenmek için bu İbrani adamı bize getirdi; benimle yatmak için yanıma geldi, ve yüksek sesle çağırdım; ve vaki oldu ki, sesimi yükseltip çağırdığımı işitince, esvabını yanıma bırakıp kaçtı, ve dışarı çıktı. Ve efendisi evine gelinceye kadar, esvabını yanında alıkoydu. Ve ona bu sözleri söyleyip, dedi: Bize getirdiğin İbrani köle benimle istihza etmek için yanıma geldi; ve vaki oldu ki, sesimi yükseltip çağırdığım zaman, esvabını yanıma bırakıp, dışarı kaçtı. Ve vaki oldu ki, efendisi: Bana senin kölen böyle yaptı, diyerek karısının kendisine söylediği sözleri işittiği zaman, öfkesi alevlendi. Ve Yusuf’un efendisi onu alıp zindana, kralın mahpuslarının bağlandığı yere, teslim etti, ve orada zindanda kaldı. Fakat RAB Yusuf’la idi, ve ona inayet gösterdi, ve zindan müdürünün gözünde ona lütuf verdi. Ve zindan müdürü zindanda olan bütün mahpusları Yusuf’un eline verdi; ve orada yapılan her şeyi yapan o idi. Zindan müdürü onun elinde olan hiçbir şeye bakmazdı, çünkü RAB onunla idi, ve yaptığı şeyde RAB ona muvaffakiyet veriyordu (Eski Ahit 39: 6 – 23). Andolsun ki kadın ondan murad almayı iyice kurmuştu, eğer rabbinin burhanını görmeseydi Yusuf da onun hakkında niyetini bozardı, işte biz ondan çirkin ve kötü şeyleri böylece giderdik, çünkü şüphe yok ki o, gönlünü bize bağlamış kullarımızdandı. Derken ikisi de kapıya doğru koştu. Kadın, onun gömleğini arkadan boydan boya yırtmıştı ki tam bu sırada kapıdan çıkarlarken kadının kocasına kapı önünde rastladılar. Kadın, karına kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan, yahut elemli bir azaba uğratılmaktan başka ne olabilir ki dedi. Yusuf, o benden murad almak istedi dedi ve kadının yakınlarından biri tanıklık ederek dedi ki: Eğer Yusuf’un gömleği ön taraftan yırtılmışsa kadın doğrudur; o yalancılardandır. Yok eğer gömleği arka taraftan yırtılmışsa kadın yalan söylemektedir; o doğruculardan. Kocası, Yusuf’un gömleğini arka taraftan yırtılmış görünce hiç şüphe yok ki dedi bu, sizin düzenlerinizden. Gerçekten de ey kadınlar, düzenleriniz pek büyüktür sizin. Ey Yusuf, sen de bu meseleyi bırak artık ve sen ey kadın, suçundan tövbe et, şüphe yok ki sen,hata işleyenlerdensin. Şehirdeki kadınlar, azizin karısı, kölesinden murad almak istemiş, sevgi, bütün kalbini kaplamış, görüyoruz ki o, apaçık sapıklıkta dediler. Dedikodularını duyunca davet etti onları ve dayanacak şeyler getirdi, sofra çıkardı ve her birine birer bıçak verdi ve Yusuf’a, görün şunlara, gel dedi. Kadınlar, onu görünce şaşırdılar, meyve yerine ellerini doğradılar ve tenzih ederiz Allah’ı dediler, haşa, bu insan değil, olsa olsa büyük ve şerefli bir melek. O da, ,işte dedi, hakkında beni kınayıp durduğunuz bu zat. Ondan murad almak istedim de o namusunu korudu, kötülük etmedi. Fakat yemin ederim ki emredileni yapmazsa zindana attıracağım onu ve herhalde zillete uğrayanlara katılacak. Yusuf, rabbim dedi, zindan, bunların davet ettikleri şeyden daha hayırlı bence. Bunların düzenlerini benden uzaklaştırmazsan belki onlara meyleder de bilgisizlerden olurum. Rabbi de artık onun duasını kabul etti ve düzenlerini defetti ondan; hiç şüphe yok ki o, duyar, bilir. Sonra, onun suçsuzluğuna dair bunca deliller görmekle beraber gene de bir müddet hapsedilmesini muvaffak bir tedbir saydılar (Kuranı Kerim Yusuf suresi, 24 -35. ayet). Ve bu şeylerden sonra vaki oldu ki, Mısır kralının sakisi ve ekmekçisi efendileri Mısır kralına karşı suç ettiler. Ve Firavun iki memuruna karşı, baş saki ve baş ekmekçiye karşı öfkelendi. Ve onları hapishaneye, muhafız askerleri reisinin evine, zindana, Yusuf’un mahpus olduğu yere teslim etti.ve baş saki rüyasını Yusuf’a hikaye edip ona dedi: Rüyamda işte, önümde bir asma, ve asmada üç çubuk vardı; ve tomurcuklanır gibi idi, ve çiçekleri çıkıp salkımları olgun üzümler verdiler, ve Firavunun kasesi elimde idi; ve üzümleri alıp onları Firavunun kasesi içine sıktım, ve kaseyi Firavunun eline verdim. Ve Yusuf ona dedi: Onun tabiri şudur: Üç çubuk üç gündür; artık üç güne kadar Firavun senin başını yükseltecek, ve yine seni memuriyete döndürecek; ve onun sakisi bulunduğun vakitte olduğu gibi, evvelki usule göre, Firavunun kasesine onun eline vereceksin. Fakat sana iyilik olduğu zaman, beni hatırına getir, rica ederim, bana lütfet, ve beni Firavuna söyle, ve beni bu evden çıkar. Çünkü gerçek ben İbraniler diyarında n çalındım, ve burada dahi zindana koyulacak bir şey yapmadım. Ve baş ekmekçi tabirin iyi olduğunu görünce, Yusuf’a dedi: Ben de rüyamda idim, ve işte, başımın üzerinde üç sepet beyaz ekmek vardı; ve en üstteki sepette Firavunun yiyeceklerinin her çeşidinden, ekmekçi işleri vardı; ve kuşlar başımın üzerindeki sepetten onları yiyorlardı. Ve Yusuf cevap verip dedi: Onun tabiri şudur: Üç sepet üç gündür; artık üç güne kadar Firavun senin başını senden kaldıracak, ve seni ağaca asacak, ve kuşlar senin etini üzerinden yiyecekler. Ve üçüncü günde Firavunun doğum gününde, vaki oldu ki, bütün kullarına ziyafet yaptı; ve kullarının ortasında baş sakinin ve baş ekmekçinin başını yükseltti, ve Yusuf’un onlara tabir ettiği gibi, baş sakiyi sakiliğe döndürdü; ve kaseyi Firavunun eline verdi; fakat baş ekmekçiyi astı. Fakat baş saki Yusuf’u hatırlamadı, ve onu unuttu. (Eski Ahit 40: 1, 2, 3, 9 –22). Ve iki tam yıl sonunda vaki oldu ki, Firavun bir rüya gördü; ve işte ırmağın yanında duruyordu. Ve işte, ırmaktan bakılışta güzel ve ette semiz yedi inek çıktı, ve sazlar arasında otlanıyorlardı. Ve işte, onlardan sonra, bakılışta çirkin ve ette cılız başka yedi inek çıktı, ve ırmağın kenarında ineklerin yanında durdular. Ve bakılışta çirkin ve ette cılız inekler bakılışta güzel ve semiz yedi ineği yediler. Ve Firavun uyandı. Ve uykuya varıp ikinci defa rüya gördü; ve işte, bir sapta yedi semiz ve iyi başak çıktı. Ve işte, onlardan sonra cılız ve şark rüzgarından yanmış yedi başak bitti. Ve cılız başaklar yedi semiz ve dolgun başağı yuttular. Ve Firavun uyandı, ve işte, rüya idi. Ve vaki oldu ki, sabahleyin, onun canı rahatsızdı; ve gönderip Mısır’ın bütün sihirbazlarını ve bütün hikmetlilerini çağırdı; ve Firavun onlara rüyasını anlattı; fakat onları Firavuna tabir edebilen bulunmadı. Ve baş saki Firavuna söyleyip dedi: ben bugün suçlarımı hatırlıyorum. Ve orada bizimle beraber muhafız askerler reisinin kulu, İbrani bir genç vardı, ve ona anlattık, ve bize rüyalarımızı tabir etti. Ve Firavun gönderip Yusuf’u çağırdı ve onu zindandan çabuk çıkardılar; ve tıraş olup esvabını değiştirdi; ve Firavunun huzuruna girdi. Ve Firavun Yusuf’a dedi:Rüya gördüm, ve onu tabir eden yoktur; ve ben senin hakkında, ne zaman rüya işitirsen, onu tabir edebilirsin diye işittim. Ve Yusuf Firavuna cevap verip dedi: Bende yoktur; Allah Firavuna hayırlı cevap verecektir. Ve Yusuf Firavuna dedi: Firavunun rüyası birdir; Allah yapmak üzere olduğu şeyi Firavuna bildirdi. Yedi iyi inek yedi yıldır, ve yedi iyi başak yedi yıldır; rüya birdir. Ve onlardan sonra çıkan yedi cılız ve çirkin inek, ve şark yelinden yanmış boş yedi başak da yedi yıldır; yedi kıtlık yılı olacaktır. Firavuna dediğim budur; Allah yapmak üzere olduğu şeyi Firavuna gösterdi. İşte, bütün Mısır diyarında yedi büyük bolluk yılı gelecektir; ve onlardan sonra yedi kıtlık yılı çıkacaktır; ve Mısır diyarında bütün bolluk unutulacaktır; ve diyarı kıtlık telef edecektir; ve diyarda bolluk, ardınca gelen bu kıtlık yüzünden bilinmeyecektir; çünkü çok ağır olacaktır. Ve şimdi, Firavun akıllı ve hikmetli bir adam arasın, ve onu Mısır diyarı üzerine koysun. Firavun bunu yapsın, ve bütün diyar üzerine memurlar koysun, ve yedi bolluk yılında mısır diyarının beşte birin alsın. Ve bu gelecek iyi yılların bütün yiyeceğini toplasınlar; ve buğdayı şehirlerde yiyecek olarak Firavunun eli altında yığsınlar, ve saklasınlar. Ve bu yiyecek Mısır diyarında olacak yedi kıtlık yılı için memlekete zahire olacaktır; ta ki, memleket kırılmasın. Ve Firavun Yusuf’a dedi: Mademki Allah sana bütün bu şeyi bildirdi, senin gibi akıllı ve hikmetli adam yoktur; sen evimin üzerinde bulunacaksın, ve bütün kavmım senin emrin üzere idare olunacaktır; ben yalnız tahtta senden büyük olacağım. Ve Firavun mührünü parmağından çıkardı, ve onu Yusuf’un parmağına taktı; ve ona ince keten esvap giydirdi, ve boynuna altın zincir taktı, ve onu bütün Mısır diyarı üzerine koydu. Ve Firavun Yusuf’un adını Zafenat-paneah koydu; ve kendisine On şehrinin kahini Poti-feranın kızı Asenat’ı karı olarak verdi ve Yusuf bütün Mısır diyarını devre çıktı. Ve Mısır diyarında olan yedi bolluk yılı bitti. Ve Yusuf’un söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık yılı gelmeğe başladı, ve bütün memleketlerde kıtlık vardı; fakat bütün Mısır diyarında ekmek vardı. Ve bütün Mısır diyarı aç kalınca, kavm Firavuna ekmek için feryat ettiler, ve Firavun bütün Mısırlılara dedi: Yusuf’a gidin; onun size diyeceğini yapın. Ve kıtlık bütün yeryüzü üzerinde idi, ve Yusuf yiyecek bulunan bütün yerleri açıp Mısırlılara satıyordu, ve kıtlık Mısır diyarında şiddetlendi. Ve bütün memleketler buğday satın almak için Mısır’a, Yusuf’a geldiler; çünkü bütün yeryüzünde kıtlık şiddetle idi (Eski Ahit 41: 1-9, 12, 14-16, 25-31, 3336, 39, 40, 42, 43, 45, 53-57). Ve Yakub Mısırda buğday olduğunu gördü, ve Yakub oğullarına dedi: Niçin birbirinize bakıyorsunuz? Ve dedi: İşte, Mısırda buğday olduğunu işittim; oraya inin, ve oradan bize satın alın; ta ki, yaşayalım, ve ölmeyelim. Ve Yusuf’un on kardeşi Mısırdan buğday satın almak için indiler. Fakat Yakub Yusuf’un kardeşi Benyamini kardeşlerile göndermedi; çünkü dedi: Belki on bir zararı dokunur. Gelenler arasında İsrailoğulları da satın almak için geldiler; çünkü Kenan diyarında kıtlık vardı. Ve memleket üzerine vali olan Yusuf’tu; memleketin bütün kavmına satan kendisi idi. Ve Yusuf’un kardeşleri geldiler, ve onun önünde yere kapandılar. Ve Yusuf kardeşlerini görüp onları tanıdı, fakat kendisini bir tabancıymış gibi davranarak onlara sert söyledi; ve onlara dedi: Nereden geliyorsunuz? Ve dediler: Yiyecek satın almak için Kenan diyarından. Ve Yusuf kardeşlerini tanıdı, fakat onlar kendisini tanımadılar. Ve Yusuf onlar hakkında gördüğü rüyaları hatırladı, ve onlara dedi: Siz çaşıtsınız; memleketin çıplaklığını görmek için geldiniz. Ve ona dediler: Hayır efendim, ancak kulların yiyecek satın almak için geldiler. Biz hepimiz bir adamın oğullarıyız; biz doğru adamlarız, kulların çaşıt değildir. Ve onlara dedi: Hayır, fakat memleketin çıplaklığını görmek için geldiniz. Ve dediler: Biz kulların, Kenan diyarında bir adamın oğulları, on iki kardeşiz; ve işte, küçüğü bugün babamızın yanındadır, biri de yoktur. Ve Yusuf onlara dedi: Çaşıtsınız diye size söylediğim budur; bununla tecrübe edileceksiniz, Firavunun hayatına yemin ederim, küçük kardeşiniz buraya gelmedikçe buradan çıkmayacaksınız. Sizden birini gönderin de kardeşinizi getirsin, ve siz bağlanacaksınız, ta ki, sizde hakikat var mı diye sözleriniz tecrübe olunsun; yoksa, Firavunun hayatına yemin ederim ki, siz çaşıtsınız. Ve üç gün onları hapishaneye koydu. Ve üçüncü günde Yusuf onlara dedi: Bunu yapın ve sağ kalın; çünkü ben Allah’tan korkarım; eğer doğru adamlarsanız, kardeşinizden biri hapsedildiğiniz evde bağlansın; fakat siz gidin, ve evlerinizin kıtlığı için buğday götürün; ve küçük kardeşinizi bana getirin;böylece sözleriniz doğru çıkacak, ve ölmeyeceksiniz. Ve böyle yaptılar. Ve birbirine dediler: Gerçekten biz kardeşimize karşı suçluyuz, çünkü bize yalvardığı zaman, canının sıkıntısını gördük, ve dinlemedik; onun için üzerimize bu sıkıntı geldi. Ve Ruben onlara cevap verip, dedi: Çocuğa karşı suç etmeyin diye size söylemedim mi? Ve dinlemediniz; ve onun kanı da işte, aranılıyor. Ve Yusuf’un kendilerini anladığını bilmediler; çünkü aralarında tercüman vardı. Ve onlardan ayrılıp ağladı; ve onlara dönüp kendileri ile konuştu, ve aralarında Şimeon’u alıp gözleri önünde onu bağladı. Ve Yusuf emretti ki onların kapları buğdayla doldurulsun, ve her birinin parası kendi çuvalına geri konulsun, ve onlara yol için azık verilsin; ve onlara böyle yapıldı. Ve buğdayları eşeklerin üzerine yüklediler, ve oradan gittiler. Ve biri konak yerinde eşeğine yem vermek için çuvalını açınca, parasını gördü; ve işte, o, çuvalının ağzında idi. Ve kardeşlerine dedi: Param geri verilmiş, ve işte, hatta çuvalımdadır; ve yürekleri yerinden oynadı, ve titreyerek birbirlerine dönüp dediler: Allah’ın bize bu yaptığı nedir? Ve Kenan diyarına, babaları Yakup’a geldiler, ve kendilerine olan bütün bu şeyleri ona anlattılar. Ve babaları Yakup onlara dedi:Beni çocuklarımdan ettiniz; Yusuf yok, ve Şimeon yok, Benyamin’i de alacaksınız; bütün bunlar benim başıma geliyor. Ve Ruben babasına söyleyip dedi: Eğer onu sana getirmezsem, benim iki oğlumu öldür; onu benim elime ver, ben de onu sana geri getiririm. Ve dedi:Benim oğlum sizinle beraber inmeyecektir; çünkü kardeşi öldü, ve yalnız bu kaldı; eğer gideceğiniz yolda kendisine bir zarar değerse, o vakit benim ak saçımı ölüler diyarına kederle indireceksiniz (Eski Ahit 42: 1-29, 36-38). Ve diyarda kıtlık ağırdı. Ve Mısır’dan getirdikleri buğdayı yiyip tükettikleri zaman, vaki oldu ki, babaları onlara dedi: Yine gidin, bize biraz yiyecek satın alın. Ve Yahuda ona söyleyip dedi: O adam bize: Eğer kardeşiniz sizinle olmazsa, yüzümü göremezsiniz diye sıkı tembih etti. Eğer sen kardeşimizi bizimle gönderirsen, ineriz, ve yiyecek satın alırız. Fakat göndermezsen, inmeyiz; çünkü o adam bize: Kardeşiniz sizinle olmazsa, yüzümü görmezsiniz, dedi. Ve İsrail dedi: Niçin o adama bir kardeşiniz daha olduğunu bildirmekle bana kötülük ettiniz. Ve dediler: O adam: Daha babanız sağ mı? Başka kardeşiniz var mı? Diye bizim hakkımızda ve akrabamız hakkında sordukça sordu, biz de ona bu sözlere göre bildirdik. Kardeşinizi getirin, diyeceğini hiç bilir miydik? Ve Yahuda babası İsrail’e dedi: Çocuğu benimle gönder, ve kalkıp gideriz; ve sen de, biz de ve yavrularımız da yaşarız ve ölmeyiz. Ona ben kefil olurum; onu bende ararsın; eğer onu sana getiremezsem ve karşında durduramazsam, ebediyen sana karşı suçlu olayım; çünkü gecikmeseydik, şimdi ikinci defa dönmüş olacaktık. Ve Yusuf Benyamin’i onlarla beraber görünce, evinin kahyasına dedi: Bu adamları eve götür; ve davar kesip hazırla; çünkü onlar öğleyin benimle beraber yiyecekler. Ve adam Yusuf’un dediği gibi yaptı; o adamları Yusuf’un evine götürdü. Ve Yusuf eve gelince,ellerinde olan hediyeyi, evin içine, ona getirdiler, ve ona yere kadar eğildiler. Ve onlardan hal ve hatır sordu, ve dedi: O dediğiniz kocamış adam, babanız, selamette mi? Hala yaşıyor mu? Ve dediler: Babamız kulun selamette, hala yaşıyor. Ve baş eğip secde kıldılar. Ve gözünü kaldırıp anasının oğlu, kardeşi Benyamin’i gördü ve dedi: Bana söylediğiniz küçük kardeşiniz bu mudur? Ve dedi: ey oğlum, Allah sana lütfetsin. Ve Yusuf acele etti; çünkü kardeşi için yüreği yanıyordu; ve ağlayacak bir yer aradı; ve odasına girip orada ağladı. Ve yüzünü yıkayıp çıktı; ve kendisini tuttu, ve dedi: Yemek koyun (Eski Ahit 43: 1-11, 16, 17, 2632). Ve evinin kahyasına emredip dedi: Bu adamların çuvallarını, kaldırabildikleri kadar yiyecekle doldur, ve her adamın parasını çuvalının ağzına koy. Ve küçüğün çuvalının ağzına kasemi, gümüş kaseyi, ve buğdayının parasını koy. Ve Yusuf’un söylediği söze göre yaptı. Ve sabah aydınlanınca, adamlar, kendileri ve eşekleri gönderildiler. Henüz çıkmışlar, daha uzaklaşmamışlardı; ve Yusuf, evinin kahyasına dedi: Kalk, o adamların ardınca seğirt; ve onlara yetiştiğin zaman kendilerine de: Niçin iyiliğe karşı kötülükle ödediniz? Bu, efendimin ondan içtiği, ve hem de onunla fala baktığı kase değil midir? Yaptığınız işle kötülük ettiniz. Ve onlara yetişte, ve bu sözleri kendilerine söyledi. Ve ona dediler: Niçin efendim bu gibi sözler söylüyor? Haşa, kulların böyle bir şey yapmazlar. İşte, çuvallarımızın ağzında bulduğumuz parayı Kenan diyarından sana geri getirdik, ve senin efendinin evinden nasıl gümüş veya altın çalmış olalım? Kullarından kimin yanında bulunursa, o ölsün, ve bizde efendime köle olalım. Ve dedi: Peki, şimdi sözünüze göre olsun; kimin yanında bulunursa, o bana köle olsun, ve siz suçsuz olursunuz. Ve acele ettiler, ve her biri kendi çuvalını yere indirdi, ve her biri kendi çuvalını açtı. Ve aradı, büyükten başlayıp küçükte bitirdi, ve kase Benyamin’in çuvalında bulundu..Ve esvaplarını yırttılar, ve her biri eşeğini yükleyip şehre döndüler. Ve Yahuda kardeşleri ile Yusuf’un evine geldi: ve kendisi daha orada idi, ve onun önünde yere kapandılar. Ve Yusuf onlara dedi: Yaptığınız bu iş nedir? Bilmediniz mi ki, benim gibi bir adam elbet fala bakabilir. Ve Yahuda dedi: Efendime ne diyelim? Ve kendimize nasıl suçsuz çıkaralım? Allah kullarının fesadını buldu; işte, hem biz hem kase elinde bulunan, efendime köleyiz. Ve dedi: Haşa, ben bunu yapmam; elinde kase bulunan adam, o bana köle olacak; fakat siz babanıza selametle gidin (Eski Ahit 44: 1-17). Ve Yusuf yanında duranların hepsinin önünde kendini tutamadı; ve bağırdı: Herkesi yanımdan çıkarın. Ve Yusuf kendini kardeşlerine tanıttığı zaman, yanında hiç kimse yoktu. Ve yüksek sesle ağladı; ve Mısırlılar işittiler, ve Firavunun evi işitti. Ve Yusuf kardeşlerine dedi: Ben Yusuf’um,babam hala yaşıyor mu? Ve kardeşleri kendisine cevap veremediler; çünkü karşısında şaşırdılar. Ve Yusuf kardeşlerine dedi: Mısır’a sattığınız kardeşiniz Yusuf benim. Ve şimdi, beni buraya sattığınıza kederlenmeyin, ve size güç gelmesin; çünkü Allah hayatı korumak için beni önünüze gönderdi. Çünkü bu iki yıldır memlekette kıtlık var; daha beş yıl var ki, onlarda çift sürme ve biçme olmayacaktır. Ve Allah yeryüzünde sizin için bir bakiye saklamak ve sizi büyük kurtuluşla yaşatmak için beni önünüze gönderdi. Ve şimdi beni buraya gönderen siz değilsiniz, ancak Allah’tır; ve beni Firavun baba, ve bütün evine efendi,ve bütün Mısır diyarına hükümdar kıldı. Acele edin, ve babama gidin, ve ona deyin: Oğlun Yusuf böyle diyor: Allah beni bütün Mısır diyarına hükümdar kıldı; yanıma in, durma.(Eski Ahit 45: 1-10). Ve bütün memlekette ekmek yoktu; çünkü kıtlık çok ağırdı, ve kıtlık yüzünden Mısır diyarı ve Kenan diyarı zebun oldular. Ve Yusuf, satın aldıkları buğdaya bedel Mısır diyarında ve Kenan diyarında bulunan bütün parayı topladı; ve Yusuf parayı Firavunun evine getirdi. Ve Mısır diyarında ve Kenan diyarında para tükenince, bütün Mısırlılar Yusuf’a geldiler, ve dediler: Bize ekmek ver; niçin senin karşında ölelim? Çünkü para bitti. Ve Yusuf dedi: Davarlarınızı verin, eğer para bittiyse, davarlarınıza bedel veririm. Ve davarlarını Yusuf’a getirdiler; ve Yusuf atlara bedel, ve koyun sürülerine bedel, ve sığır sürülerine bedel, ve eşeklerine bedel onlara ekmek verdi; ve bütün davarlara bedel o sene ekmekle besledi. Ve o yıl sona erince ikinci yılda ona geldiler, ve kendisine geldiler, ve kendisine geldiler: Efendimden gizlemeyeceğiz ki, para tükendi; ve davar sürüleri efendimindir; bedenlerimiz ve toprağımızdan başka efendimin önüne bir şey kalmadı; hem biz, hem toprağımız senin gözlerinin önünde niçin ölelim? Bizi ve toprağımızı ekmekle satın al, ve biz ve toprağımız Firavuna köle olalım; ve tohum ver, ve yaşayalım, ve ölmeyelim, ve toprak çöl olmasın .(Eski Ahit 46: 13-19). Nazım Hikmet, oyunu Yusuf zindandayken başlatır. Efendisi Potifar’ın karısına kötü gözle baktığı gerekçesiyle zindana atılmıştır. Yusuf, burada hapishane müdürünün gözüne girmek için arkadaşlarını ihbar etmiştir. Diğer tutsakların zor koşullarda çalışmalarına rağmen kendisi yan gelip yatmaktadır. Yusuf efendisi Potifar’ın karısı Zeliha’yı reddettiği için, onun iftirası yüzünden oradadır. Mısır’a geliş öyküsünü dördüncü mahpusun ağzından öğreniriz. Yusuf, babasının takdirini kazanmak için kardeşlerini ihbar etmiştir; kardeşleri de onu cezalandırmışlardır. Zindanda yatan bir diğer kişi ise, oyun boyunca Yusuf’un temsil ettiği değerlere karşıt bir duruş sergileyen Menofis’tir. Oyuna dışarıdan iki kişi gelir; bunlar Yusuf’un namını duyan iki kadındır. Kadınların gitmesinden sonra Yusuf’un ağzından Zeliha’yı tanırız. Bu tirad Tevrat’ta yer alan Süleyman’ın Neşideler Neşidesi bölümünden alınmıştır. Bap 1 Beni kendi ağzının öpüşleriyle öpsün Kral beni iç odalarına götürdü (2) Yusuf ile Menofis Beni kendi ağzının öpüşleriyle öpmek istedi Öpüşmedim Beni iç odalarına götürmek istedi Gitmedim (1) Diye devam ediyor. Daha sonra oyuna dışarıda iki kişi daha geliyor; bunlar Firavunun baş sakisi ile baş ekmekçisi ve zindana düştüklerinde gördükleri rüyayı Yusuf’a yorumlatırlar. Onların rüyasını yorumlayan Yusuf baş sakiye kurtulduğu zaman kendisini hatırlamasını söyler. Oyunun ikinci tablosuna geçilir. Bu tabloyla Zeliha’nın Yusuf’u arayışını öğreniriz. Zeliha iç konuşmalarla gel gitler yaşar; Birinci ses: Maddi, acımasız, dünya malına önem veren; İkinci ses: Duygusal, iç dünyasıyla hesaplaşan Üçüncü ses: mekanda o anda bulunan, Zeliha’yı, bu yolla her boyutuyla tanımış oluruz. İkinci perdeye geldiğimizde aradan iki yıl geçmiştir. Firavun gördüğü rüyanın tabir edilmesini istemektedir. Baş saki Yusuf’u önerir. Firavun, Yusuf’un getirilmesini emreder. Bu sırada oyuna Menofis girer; Firavunla konuşmaya başlarlar. Bu konuşmadan Menofis’in grev yaptığını öğreniriz; burada ve oyunun bundan sonraki bölümlerinde Menofis hep ilklerden bahsedecektir. Yusuf getirilir. Firavun rüyasını anlatır, Yusuf yorumlar: yedi bolluk yılından sonra yedi kıtlık yılı olacağını söyler ve bu kıtlık için önlem almasını söyler. Firavun mührünü Yusuf’a veriri. İkinci tabloya geçilir. Yusuf Zeliha’nın evine gelir fakat reddedilir. Üçüncü perdeye geçilir. Nazım bu sömürüyü, açlığı anlatırken bunu sadece Mısır’a değil bütün dünyaya bağlar, bunu da bir ara oyunla yapar; dört kıtayı simgeleyen dört ölüye bir hahamın okuduğu Yusuf öyküsünü okur. Haham kıtlıktan, ölüler kendi açlıklarından bahseder. 1: kitab-ı mukaddes. 2: Tevrat’ta bu bölümün Sümer tabletlerinde bulunan ve bir rahibe tarafından Kral Şusin’e söylenmek üzere yazılmış bir şiirden alınmış olduğu iddia ediliyor; bkz: Muazzez İlmiye Çığ, Kuran İncil ve Tevrat’ın Sümerdeki Kökeni Oyunun son bölümüne geçilir. Bu bölümde Yusuf Mısır halkıyla, Zeliha’yla ve Menofis’le hesaplaşır. Oyunda; Yusuf: Jurnalci, stokçu, kötü ve kendini kurtarmaya çalışan Menofis:Öncü, iyi, halkı için mücadele eden ( devrimci) Zeliha: Akıllı, güzel, güçlü ( Yusuf’u yenen tek kişi). Oyun bir melodramdır; iyinin en sonuna kadar iyi olduğu, kötünün en kötü; devrim yapmaya çalışan bir kahraman ve karşıt düşüncenin temsilcisi, şiddet vs. ile yazarın Türkiye’de yazdığı hemen bütün oyunlarında görülen melodram. Genel olarak Yusuf karakteri o kadar iyi işlenmiştir ki Tevrat’ta göklere çıkarılan Yusuf, oyunda yerle bir edilmiştir ki, bunu yaparken yazar Tevrat’a hemen hiç müdahalelerde bulunmamış, olduğu gibi alıp, ters çevirmiştir. Karşısındaki karakter bu kadar incelikli bir değişimle yaratılınca Menofis biraz silik kalıyor oyun boyunca; daha çok yazarın temsilcisi gibi - didaktik- kalıyor. Yazar Yusuf’u çok ince bir fırça darbesiyle alıp 1950’lerin Türkiye’sindeki küçük burjuva tipini yansıtırken, karşısında duran devrimci görüşü de birlikte ele alıyor.