Lidya Devleti(Karun Hazineleri)

Transkript

Lidya Devleti(Karun Hazineleri)
LİDYA DEVLETİ VE LİDYA (KARUN) HAZİNELERİ
LİDYA DEVLETİ VE LİDYA
(KARUN) HAZİNELERİ
FECRİ POLAT
LİDYA DEVLETİ VE LİDYA (KARUN) HAZİNELERİ
Fecri Polat
Yayına Hazırlayan
Fecri Polat
Kapak Tasarımı
Hakan Yeleş
© Her türlü yayın hakkı saklıdır.
Fevzipaşa Mah. Tıflı Sokak No: 12, 17100
Çanakkale
Tel.: 0286 213 72 12 Fax: 0286 213 58 56
ÖZET
Bu çalışmada Tarihte Zenginliği ile bilinen Lidya
Devleti ve Lidya (Karun) Hazineleri incelenmiştir.
Antik Çağ’da Anadolu’nun batısında yer alan,
güneyi Karia, kuzeyi Mysia, doğusu Frigya, batısı Ionia ve
Aiolia bölgeleri ile çevrili alana Lidya denmektedir. Ünlü
tarihçi Heredot’a göre üç sülalenin yönettiği Lidya’nın
son sülalesi Meermnandlar 141 yıl egemen olmuş,
Lidya’nın bölgede siyasal ve ekonomik yönden önemli
ülke olmasını sağlamışlardır.
Saray entrikaları ile 2. sülale Heraklidlerden
krallığı ele geçiren 3. sülale Mermenandlar Kral Gyges ile
başlar. Ardys, Sadyattes, Alyattes ile devam edip Kroisos
yani Karun ile son bulur. Milattan önce 7. yy’ın ilk
yarısında Gygesil’e başlayan Lidya İmparatorluğu parayı
icat ederek insanlık tarihinde önemli buluşlardan birini
gerçekleştirmişlerdir. Bu buluş, ilk çağ dünyasının
ekonomik gelişimini bir olay olmuştur.
Lidya’nın ilkçağ dünyasının en zengin ülkesi
olmasının bir nedeni Tmolos dağlarından çıkan ve
Hermos Nehrine karışan, başkent Sardes’ten geçen
Paktalos deresinin alüvyonları içindeki altındır. Buradan
çıkarılan altın Lidya’nın kaderini belirlemiştir. 3. sülalenin
son kralı Kroisos babası Alyattes’in ölümünden sonra
M.Ö. 560’ta tahta geçmiş ve akıl almaz zenginliği
sayesinde “Karun kadar zengin” deyimiyle günümüze
kadar taşımıştır.
i
Karun hazineleri hakkında bilgi edinebilmek için
Lidya krallığını incelemek gerekir.
M.Ö. 560–546 yılları arasında ülkesini yöneten bu
kralın dönemine ait Uşak’ın 25 km batısında ve İzmir
karayolu üzerinde bulunan Güre köyü yakınlarında Lidya
tümülüslerinden çıkarılarak kaçırılan ve 1993 yılında geri
alınan eserlere Karun Hazineleri denmektedir.
ii
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………..…………………...........................i
İÇİNDEKİLER ……………………………………………....…iii
KISALTMALAR…………………..……………………..…….vi
ÖNSÖZ……………...………………………………….……...vii
GİRİŞ……………..…...….....................................….1
LİDYA DEVLETİ VE KARUN HAZİNELERİ
1. LİDYA DEVLETİ
a-) Tarihte Lidya(Lydia) Devleti………………….2
b-) Lydialılar’ın Kökeni………………….……………5
c-) Lydia Tarihi……………………………………………6
d-) Paranın Bulunuşu (Sikkenin İcadı)……….11
e-) Ekonomi ve Ticaret……………………………..17
f-) Lydia Dini ……………………………………………19
g-) Ölü Gömme Geleneği………………….……..21
h-) Lydia’da Dil ve Yazı…….........................26
ı-) Mimarlık………………………………………….....28
i-) Heykeltıraşlık ………………………………….....31
j-) Keramik (Seramik)… ………………………...…34
k-) Küçük El Sanatları…………………………..…..36
iii
l-) Günlük Yaşam……………………………………..38
2. BAŞKENT SARDİS……………………………………….41
3. TÜMÜLÜSLER……………………………………….…..45
a-) Bintepe Tümülüsleri……………………..46
b-) Basmacı Tümülüsü………………………..48
c-) Harta Tümülüsü…………………………….49
d-) Aktepe Tümülüsü……………………….…53
e-) İkiztepe Tümülüsü……………………..….56
f-) Toptepe Tümülüsü…………………….…..59
4. LYDIA (KARUN) HAZİNELERİ………………….……62
5. HAZİNELERİN KAÇIRILIŞ ÖYKÜSÜ……………….64
KATALOG
1. HARTA TÜMÜLÜSÜ BULUNTULARI…………….69
2. İKİZTEPE TÜMÜLÜSÜ BULUNTULARI………….74
3. TOPTEPE BULUNTULARI……………………….….124
4.
KAYNAĞI
BİLİNMEYEN
BULUNTULAR
(Prıvenance Unknown):………………………………………....133
5. BASMACI TÜMÜLÜSÜ BULUNTULARI……...144
iv
KISALTMALAR
km
: Kilometre
m
: Metre
cm
: Santimetre
M.Ö. : Milattan Önce
İ.Ö. : İsa’dan Önce
M.S. : Milattan Sonra
yy
: Yüzyıl
Y
: Yükseklik
G
: Genişlik
A
: Ağırlık
v
vi
ÖNSÖZ
Arkeolojinin bir uğraş olarak ortaya çıkmasının
rönesansa denk geldi. Bunun nedeni o dönem
hümanistlerinin Eski Yunan'daki felsefeye, demokrasiye.
Özgür düşünce ortamına ve insana verilen değerden
kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu nedenlerden dolayı
özellikle soylu kesimler, zengin aileler, kardinaller vb.
eski Yunan dönemine ait eserleri toplamaya ve
sergilemeye başladılar. Bir nevi moda olarak da
görülebilir
bu.
O zamanlar arkeoloji daha çok zengin kesim için bir
nevi uğraştı. Fakat sonraları bu uğraş, çıkan eserler o
kadar merak uyandırıcı oldu ki insanlar arkeolojiye daha
bilimsel bir gözle yaklaşmaya başladılar. Bu noktada en
büyük etkenlerden biri hiç kuşkusuz 18. yüz yılda M.Ö.
71 yılında yanardağ patlaması sonucu lav altında kalmış
Pompei kentinin incelenmeye başlamasıdır. Lav altında
kaldığı için eserler çoğu bozulmadan az hasar görerek
yüzlerce yıl orada yatmıştır. Yani Pompei şehri
arkeolojiye ve Eski Yunan medeniyetine meraklı olanlar
için adeta bir cennet niteliğindeydi. Bu noktada
J.J.Wincklemann Pompei kentinde yaptığı kazıları bir
eserde toplamış ve konu hakkındaki ilk akademik eseri
veren şahıs olmuştur. Bundan sonra arkeoloji bir bilim
olarak kabul görmeye başlamıştır.
Bu bilim dalı gün geçtikçe gelişmeye başlamış ve
günümüzde çok önemli ve disiplinler arası bir bilim dalı
haline gelmiştir. Birçok bilim dalı ile birlikte çalışmaya
vii
başlamıştır. Kendi içinde de alt bilim dallarına ayrılmıştır.
Lidya Devleti ve Hazineleri de arkeoloji içerisinde önemli
bir tutmaktadır.
Bu çalışmada Tarihte Zenginliği ile bilinen Lidya
Devleti ve Lidya (Karun) Hazineleri incelenecektir.
viii
GİRİŞ
Arkeoloji bilimi, insanların tüm kültür öğelerini ve
özelliklerini ortaya koymaya çalışan ve bunu yaparken
insanların yaşama biçimini ve yaşadıkları doğal çevreleri
arasında bir ilişki kurmaya çalışmaktadır. Bu yüzden veri
olma
özelliği
taşıyan,
tüm
kaynaklardan
yararlanmaktadır.
Lidya Devleti bu konuda arkeoloji ve tarih için çok
büyük bir zenginliğe sahiptir. Hem yaşam tarzları hem de
bıraktıkları eserler bakımından Lidyalılar tarihin en
önemli devletlerinden bir tanesidir.
Bu çalışmada Lidya tarihinin yanı sıra Lidya
Devleti’nin bıraktığı özel ve günlük kullanım eşyaları
incelenmiştir. Tümülüsler tek tek ele alınarak çıkan
buluntular sınıflandırılmıştır.
Tümülüsler Lidya’da en yüksek statüye sahip
mezarlardı. Bu mezarlara diğer mezarlara oranla daha
fazla emek harcanırdı. Tümülüslerin daha çok Bintepe’ye
yapılmalarının nedeni kent merkezinden ve Gediz
Vadisi’nden rahatlıkla görülmesidir.
Özellikle yurtdışına kaçırılan hazineler üzerinde
durulmuştur.
1
LİDYA DEVLETİ VE KARUN HAZİNELERİ
1. LİDYA DEVLETİ
a-) Tarihte Lidya(Lydia) Devleti
Bölgenin tarihsel coğrafyasını kabaca ele alırsak
bugünkü Küçük Menderes ve Gediz vadilerinin
bulunduğu yeri kapsamaktaydı. İlk çağda bu bölge Lydia
olarak adlandırılmıştır.
Lydia Bölgesinde önemli ırmaklar yer alır. Bunlar;
Bakırçay (Kaikos), Gediz (Hermos), Küçük Menderes
(Kaystros)’tir.
Lydia’nın güneyinde Aydın Dağları (Mesogis) ve
Boz Dağlar (Tmolos) yer alırken, kuzey kesimini ise Simav
Dağı (Temnos) oluşturuyordu. Lydia Devletine sınır
bölgeler ise doğuda Phyrygia, batıda Yunan Ion ve Aiol
kent devletleri, güneyde Karia, kuzeyde Mysia’dır.
Resim 1: Arkeolojik Yerlerini Gösteren Harita (Özgen, İ.
Öztürk, 1996)
2
Strabon, “Bu bölgeden Toroslar’a kadar ulaşan
yöreler öylesine iç içe geçmiştir ki artık Phryg’i Karia’dan,
Mysia’yı Lydia’dan ayırmak olası değildir”1 der.
Anadolu’nun bu yöresi kültürel ve etnik açıdan o kadar
çeşitlidir ki kültürel sınırlar ile politik sınırlar
örtüşmemektedir.
Lydia bölgesi önemli yer altı kaynaklarına sahipti.
Altın-gümüş karışımı elektron bunun en güzel örneğidir.
Paktalos Çayı (Sart) ve diğer çaylarda bulunur. İ.Ö. 7. ve
6. yüzyıllarda Lydia Krallığına zenginlik getirmiştir.
Resim 2 : Büyük Menderes Lidya’nın Güney
Sınırıdır.(Özgen, İ. Öztürk, 1996)
1
Bkz. “Demir Kayalar Phrygia ve Lydia” Arkeoatlas, S. 5, 2006,
İstanbul
3
Lydia Uygarlığının sınırlarını belirlemek isteyen
araştırmacılar Tümülüslerden ve Lydce yazıtlardan
yararlanmışlardır.
Resim 3: Lidce Yazıtlar (Özgen, İ. Öztürk, 1996)
Lydia Bölgesi önemli doğal kaynaklara sahipti.
Vadiler yeşil verimli bir toprağa sahipti. Gediz (Hermos)
ve Bakırçay (Kaikos) balık ağına sahip önemli nehirlerdi.
Kereste bakımından zengindi çünkü yağış oranı fazlaydı.
Keresteler ev yapımı ve ateş yakmak için önemliydi.
Tarım ve hayvancılık için elverişli alanlar fazlaydı, vadiler
geniş otlaklarla kaplıydı. Mermer yatakları bakımından
önemli bir yere sahipti. Bu mermerlerden lahit ve yontu
yapımı için yararlanılıyordu. Şarap üretiminde önemli bir
bölgeydi. Tatlı olan bu şaraplar tek başına içilmezdi.
Kaliteli sert şaraplar karıştırılıyor. Sonra içiliyordu. Lydia
Devletini önemli kılan zenginliklerden biride yaptığı ve
ihraç ettiği parfümlerdi. Bunlar safran denilen bitkinin
toplanmasıyla yapılırdı. Bölge maden bakımından
önemliydi. Bakır ve gümüşün yanı sıra ilaç ve kozmetik
yapımında antimuon, boya yapımında ise arsenik
4
kullanılıyordu. Bu madenler burada yoğun bir şekilde
bulunuyordu. “1. yüzyıl yazarlarından Plinius’a göre
mühür yapımında kullanılan koyu kırmızı bir çeşit kuartz
taşı ilk kez Sardeis’te bulunmuştu.”2 Bu kentin
yakınlarında boyacılıkta kullanılan sarı renkli aşı boyası
ve yünleri yumuşatmakta yararlanılan kükürt yatakları da
vardır. Lydia Devleti, dokumada ve kumaş boyamada
önemli bir yere sahipti. Araştırmacılara göre yün
boyamayı ilk kez Sardesliler bulmuştur. Battaniye yapımı,
halı dokumak, yastık yapmakta kullanmışlardır. Lydia
Devletini asıl önemli bir konuma getiren şey nehirlerdeki
altın yataklarıydı.
b-) Lydialılar’ın Kökeni
Lydialılar’ın bu bölgeye ne zaman geldikleri
bilinmemektedir. Bunun yanı sıra araştırmacılar arasında
görüş ayrılığı vardır. Kimilerine göre Friglilerle aynı
zamanda, İ.Ö. 1200 yıllarındaAnadolu’ya gelmişlerdir.
Bazı araştırmacılara göre de 2. bin yılın başlarında Batı
Anadolu’ya gelip buraya yerleşmişlerdir. Lydia ve Hitit
dili arasında bir ilişki olduğunu söylemişlerdir.
“Heredotos Mylasa’daki (bugünkü Milas) Karialılar’a ait
Zeus Karios Tapınağına kardeş uluslar olarak yalnızca
Mysialılar ve Lydialılar’ın alındığını yazar. Lydialılar ise
2
Bkz. Sevin, Veli, Anadolu Uygarlıkları, Görsel Anadolu Tarihi
Ansiklopedisi I, cilt 2, s. 276–308, Görsel Yayınları, İstanbul, 1982.
5
kendilerini güney komşuları Karialılar ve kuzey komşuları
Mysialılar ile aynı kökene dayandırırlar.”3
c-) Lydia Tarihi
Lydia Uygarlığı farklı üç kral sülalesi tarafından
yönetilmiştir. Bunlar Atyadlar, Heraklidler, ya da
Taylonidler ve Mermnadlar sülalesidir.
Atyad sülalesi adını 2. binyıl ikinci yarısında
Lydia’da yaşayan Tanrı Manes’in oğlu Atys’den almıştır.
“Heredota göre, Atyadlar Sülalesi Atys’in oğlu Lydos ile
başlar; Lydos’tan sonraki kralların sıraları ve hatta adları
bile kesin değildir. 2. binyılın ikinci yarısı içinde yaşamış
olmaları gereken Adyad sülalesi krallarının gerçekte var
olmadığı, tüm eskiçağ toplumlarındaki gibi, Lydialılar’ın
çok eski bir geçmişe sahip olma istekleri sonucunda
ortaya çıktığı önerilmiştir.”4
Atyad Sülalesi’nin yerini Heraklidler alır.
“Heredotos, Heraklid Sülalesi’nin bölgede 22
kuşak boyunca 505 yıl hüküm sürdüğünü yazar.
Heredotos’un kronolojisiyle Heraklidler’in başlangıcı İ.Ö.
1185 yıllarına, yani İ.Ö. 1200 yıllarındaki Thrak göçleriyle
aynı zamana rastlamaktadır. Yunanlılarca Tanrı Herakles
ile ilişkiye getirilerek Heraklidler denen sülaleye
3
Bkz. Sevin, Veli, Anadolu Uygarlıkları, Görsel Anadolu Tarihi
Ansiklopedisi I, cilt 2, s. 276–308, Görsel Yayınları, İstanbul, 1982.
4
Bkz. Sevin, Veli, Lydia Devletinin Ana Hatları, Arkeoloji ve
Sanat Dergisi, 6–7, s. 13–18.
6
Lydialılarca, Tylon adlı bir kahraman nedeniyle Tylonidler
adı verilmiştir.”5
Bu sülaleye ait pek fazla bilgi yoktur. Sahip
olduğumuz bilgilerin çoğunu bize 1. yüzyıl yazarı
Damascuslu Nicolaos aktarmıştır. Bunun yanı sıra Lydialı
tarihçi Xanthos’un (İ.Ö. 5. yüzyıl) bilgilerini de onun
sayesinde öğrenmiş oluyoruz.
Heraklid-Tylonid sülalesi Lydia’da İ.Ö. 1185–680
yılları arasında egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Son
kralları Kandaules’tir. Yunanlılar tarafından Myrsilos
olarak bilinir. Kandaules adı köpekboğan anlamına
geliyordu. Mermnad hanedanlığından Gyges tarafından
tahttan
indirilmiştir.
Kandaules’in
tahttan
indirilmesinden sonra Heraklid-Tylonid Sülalesi’de son
bulmuştur. Bunun yerini son hanedanlık olan
Mermnadlar almıştır. Lydia’nın yükselişi bu hanedanlığın
başa gelmesiyle başlamıştır. İlk kralı Gyges’tir. Krallığı
Delfoi Kâhini’nden almıştır.
“Heredotos’a göre Frygia Kralı Midas’tan sonra
Delfoi’ye armağan gönderen ilk barbar Gyges’tir.”6 Gyges
döneminde önemli gelişmeler yaşandı. Her alanda
reformlar yapmaya başladı. Lydia Krallığı bu dönemde
siyasal güç olmaya başladı. Karal Gyges döneminde
Kimmerler tehdit edici bir güç olmaya başladılar. Gyges
5
Bkz. Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, 1999,
İstanbul.
6
Bkz. Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, 1999,
İstanbul.
7
uzun mızraklı süvari birliklerinden oluşan bir ordu kurdu.
Troas Bölgesine bir sefer düzenleyerek ülke topraklarını
genişletmeyi
amaçlamıştır.
Batı
ve Kuzeybatı
Anadolu’dan genişleme politikaları izlemiştir. Assur Kralı
Assurbanipal (M.Ö. 668–627) ile diplomatik ilişkiler
kurarak, Phrygia’dan sonra Lydia üzerine yönelen
Kimmer tehlikesini savuşturmaya çalışmıştır. Kimmerler
tarafından savaş alanında M.Ö. 645 yılında öldürüldü.
Krallığı 35 yıl sürmüştür. Gyges döneminde Lydia’nın
güçlenmesindeki en büyük etken Paktalos Çayı’ndaki
alüvyal altının olmasıydı. O dönem Akdeniz Bölgesi’nde
altın hiç yoktu.
Gyges’in Krallığı döneminde Lydia, siyasi
ekonomik ve askeri alanda önemli bir güç
konumundaydı. Gyges’ten sonra yerine oğlu Ardys
geçmiştir. Kimmer saldırıları bu dönemde de devam
etmiştir. Kuzeyli bir göçebe topluluk olan Trerlerle
birleşerek başkent Sardes’i yağmaladılar. Ardys Kimmer
saldırılarına karşı koymak için Assur Kralı Assurbanipal ile
diplomatik ilişkiler kurarak yardım istemiştir. Ardys’in
ölümü hakkında kesin bir bilgi yoktur. 49 yıl egemenliği
sürmüştür. Ölümünden sonra yerine Sadyattes ve oğlu
Alyattes geçmiştir. Alyattes Lydia Devleti’nin en
yetenekli ve etkin kralı olarak bilinir. Alyattes bu
dönemde sınırlarını doğudan Kızılırmak’a kadar
genişleterek İon Kent Devletlerine karşı üstünlük
sağlamıştır. Bu sırada İranlı Medlerle komşu olunmuştu.
Çıkış nedeni hakkında pek bilinmeyen ve beş yıl süren
Lydia-Med savaşı Kızılırmak kavsi içinde yapılmıştır. Bu
savaş M.Ö. 28 Mayıs 585 yılında meydana gelen bir
8
güneş tutulmasıyla sona ermiştir. Miletoslu Tales bu
güneş tutulmasını daha önceden hesaplamıştı. Bu savaş
sonucunda yapılan antlaşmaya göre Kızılırmak her iki
devlet arasında sınır kabul edildi. Bu barış antlaşmasıyla
Lydialılar Yunanlılara karşı saygınlık kazanmanın yanı sıra
doğu sınırı kesinlik kazanmıştır.
“Kızılırmak Savaşı eski Ön Asya tarihinin en
önemli siyasi olaylarından biri ve Anadolu’nun kaderini
belirleyecek olan ilk doğu-batı savaşıdır. Ön Asya
tarihinde ilk kez doğunun büyük imparatorluklarından
biri, Anadolu’nun bu denli içlerine sokulup, Lydia Devleti
ile bu devletin gölgesinde yaşayan İon Kent Devletleri’nin
gözünü korkutuyordu. Batı Anadolu Yunanlılarını çok
ürküten bu olay Medler’in adını ölümsüzleştirdiği gibi,
Yunanlılar’ın daha sonra ortaya çıkan Persler’i sürekli
olarak Medialılar olarak adlandırmalarına neden oldu.”7
Alyattes’in Krallığı 57 yıl sürmüştür. Onun
döneminde Lydialılar ve Yunanlılar arasındaki ilişkiler
önem kazanmıştır. Bu kraldan sonra Lydia Uygarlığı’nda
Yunan etkisi görülmeye başlandı. Alyattes’ten sonra
yerine oğlu Kroisos geçer (M.Ö. 560–547). Mermnad
hanedanlığının son kralıydı. Zenginlikleri ve cömertliğiyle
Yunanlılar’ın gözünde büyük ün kazanmıştı. Kroisos tahta
çıktığında 35 yaşındaydı.
“Grek yazarları onun ünlü ve akıl almaz
zenginliğinden söz ederler: M.Ö. 5. yüzyıl lirik Ozanı
Pindaros,
Kroisos
için,
“….iyiliklerinin
ve
7
Bkz. Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, 1999,
İstanbul.
9
yardımseverliğinin anası ölmez” der. Ünlü Grek
aristokratları oğullarına “Kroisos” adını koyarak onun
sevgisini kazanmaya çalışırlar.”8
Kroisos’un krallığında yaptığı önemli işlerin
başında şüphesiz Kimmerler tarafından yakılıp yıkılan
Ephesos Artemis Tapınağı’nın inşası için yardımda
bulunmaktı. “Kral Kroisos vakıf etti” şeklinde Grekçe
yazıt kabartmalarla süslü sütun parçaları üzerinde
yazılıydı. Kroisos Dönemi’nde başkent Sardes kültürel
etkinliğin yapıldığı bir merkez olmasının yanı sıra M.Ö. 6.
yüzyılın ortalarında ise Arkaik Doğu Yunan Sanatı’nın
merkezi konumuna gelmiştir.
“Kroisos Dönemi’nde Lydia Devleti M.Ö. 5. yüzyıl
oyun yazarı Aiskhylos’un deyimiyle; “Altın Sardes” yada
“Altın Yatağı Sardes” zenginliğinin ve kültürel gelişiminin
doruğuna ulaştı. Başkentin bu göz kamaştıran görkem ve
zenginliği büyük merak konusu, giderek bir Lydia
hayranlığının meydana gelmesine neden oldu. Örneğin
Lydia’da üretilen “Lydion” denen özel vazocuklarda
piyasaya sürülen parfüm ve kremler Kroisos döneminde
o zamanki dünya piyasasının en çok aranan malları
durumuna geldi.”9
Kroisos Dönemi’nde İran’daki Med Devleti’nin
yerini Persler almıştı. Pers ordusunun başında Kyros
vardı. Lydia Ordusu ve Persler arasında M.Ö. 547 yılında
8
Bkz. Sevin, Veli, Lydia Devletinin Ana Hatları, Arkeoloji ve
Sanat Dergisi, 6–7, s. 13–18
9
Bkz. Sevin, Veli, Lydia Devletinin Ana Hatları, Arkeoloji ve
Sanat Dergisi, 6–7, s. 13–18
10
savaş yapıldı. İki ordu Kızılırmak Kavsi içinde karşı karşıya
geldi, savaş üç ay sürdükten sonra bir sonuç alınamadı.
Yaklaşan kış şartları iki orduyu etkileyeceği için Kroisos
ordusunu geri çekip gelecek yıl aynı yerde savaşmak
üzere oradan ayrıldı. İlk çağda savaşlar kış aylarında değil
ilkbahar ve yaz aylarında yapılırdı. Fakat Pers ordusu bu
kurala uymadı. Kyros gizlice orduyu takip ederek Lydia
başkenti Sardes önlerine geldi. Savunmasız kalan Lydia
ordusunu on günlük kuşatmadan sonra kenti ele
geçirdiler. Böylece Lydia Devleti’ne son verdiler.
Sardes’in M.Ö. 547 yılında Pers İmparatorluğu’nun eline
geçmesi Ön Asya ve Yunan Uygarlığını derinden
etkilemiştir. Çünkü Yunanlılar Lydia Devleti gibi güçlü ve
zengin bir uygarlığın Persler’in saldırılarıyla çok çabuk
yıkılacağını düşünmemişlerdi.
d-) Paranın Bulunuşu (Sikkenin İcadı)
Sikkenin ne zaman icat edildiği uzmanlar
tarafından tam olarak bilinmemektedir. İlk sikkelerin
Lydia Krallığı döneminde yapıldığı antik kaynaklar ve
kazılar sonucu çıkarılan ilkel şekildeki elektron sikkelerle
doğrulanmıştır.
“Tarihin babası olarak kabul edilen Halikarnasoslu
(Bodrum) ünlü tarihçi Heredot bu konuda şunları söyler:
“…Bizim bildiklerimiz içinde ilk olarak altın ve gümüş
11
sikke basan ve kullanan ve ilk olarak ufak tefek ticaret
işlerine girişenler bunlardır (Lydlerdir).”10
Lydia Uygarlığı’nın parayı icat etmesi, insanlık
tarihine yaptıkları en büyük katkı olmuştur. Bu gelişme
ilk çağ uygarlıklarının hepsini ekonomik anlamda
etkilemiştir. Artık değiş tokuş yapmak yerine para
kullanılmıştır.
Resim 5: Sikke Kullanımı, (Altınoluk, Sencan, 2008)
10
Bkz. “Demir Kayalar Phrygia ve Lydia” Arkeoatlas, S. 5, 2006,
İstanbul
12
Bu madeni değer birimi 1500 yıl öncesine kadar
vardı; fakat ilkel bir temele dayandığı için tam olarak
bilinmiyordu. Sikkenin bulunmasındaki en büyük
etkenlerden biride yoksul halkın, küçük esnafların ve
köylülerin sınırlı imkânlara sahip olmalarıydı. Onlar
zengin büyük tüccarlar gibi altın ve gümüş külçelerini
ölçü olarak kullanmıyorlardı. O dönem Akdeniz Bölgesi
ve Kıbrıs’ta (M.Ö. 2. binyılda) ölçü birimi, 30 kg
ağırlığında bakır külçeydi. Bu külçeler hayvan postu
şeklindeydi. Antik yazarlardan Heredot ise diğer yazarlar
gibi ilk kez altın ve gümüş sikke basanların Lydialılar
olduğunu söyler. Bu sikkelerin ilk örnekleri M.Ö. 610-561
yılında Kral Alyattes döneminde basılır. İlk sikkelerin altın
ve gümüş karışımı olan elektrondan basıldığını
görüyoruz.
Resim 6: EL, MÖ 7. yy’ın ikinci yarısı – Sardes, Öy.: Aslan
pençesi, Ay.: Incuse
(Altınoluk, Sencan, 2008)
13
Kral Kroisos dönemine (M.Ö. 561–546)
gelindiğinde ise elektrondan sikke yapımı bırakılır. Bunun
yerine farklı iki metalden yani gümüş ve altından
sikkelerin yapımı alır, altın sikke birimleri tam stater,
yarım stater ve üçte bir stater olarak adlandırılmıştır.
Resim 7: AV, Kroisos dönemi – Sardes, Öy.: Karşılıklı
duran aslan ve boğa, Ay.: Incuse
(Altınoluk, Sencan, 2008)
Antik dönemdeki adı bilinmediği için gümüş sikke
birimine ise Kroisos’un adına göre Kroesoid denir. İlk
Lydia sikkeleri olan elektron sikkeler biçim olarak baklaya
benzerler. Ön yüzleri önceleri düz bir şekildeyken
sonraları çizgili ve resimli olmuştur. Arka yüzlerinde ise;
bir, iki yada üç adet derin dört köşe, dikdörtgen yada
üçgen çukurluklar vardır. Resimli olan ön yüzde önceleri
aslan başı (bu aynı zamanda krallığın armasıydı), pençesi
yada karşılıklı duran iki aslan yer alıyordu. Sikkelerin
hepsi yazısız olurken sadece bir tanesinin üzerinde Lydce
Valveş yani Kral Alyattes’in adı yazılıydı.
“Ayrıca bu buluşun sonucunda, işini iyi bilen
yazıcılara, ortak bir okuryazarlığa gereksinme duyuldu,
14