Dosyayı İndirmek İçin Tıklayınız

Transkript

Dosyayı İndirmek İçin Tıklayınız
DEĞERLENDİRME
TÜRK AKADEMİSİ
SİYASİ SOSYAL STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI
TÜRKİYE’YE
KONUŞLANDIRILAN
PATRİOT FÜZE
SAVUNMA SİSTEMİ
TASAV
Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
www.turkakademisi.org.tr
TÜRK AKADEMİSİ Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV)
Türkiye’de ve dünyada, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayları; siyasî,
sosyal, tarihî ve kültürel derinlik içinde ve stratejik bir bakış açısıyla
değerlendiren, yeni tasarımlar ortaya koyarak gelecek vizyonu
oluşturan bir düşünce kuruluşudur.
TASAV, bilimsel kıstasları esas alarak ulusal, bölgesel ve uluslararası
düzeyde araştırma, inceleme ve değerlendirme faaliyetlerinde
bulunmaktadır. Çalışmalarını hiçbir kâr amacı gütmeden ilgililer ile
paylaşan TASAV; tarafsız, doğru, güncel ve güvenilir bilgiler ışığında
kamuoyunu aydınlatmaya çalışmaktadır.
TASAV’ın amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesine
paralel olarak, ülkemizin ekonomik, sosyal, siyasî, kültür ve eğitim
hayatının geliştirilmesine; millî menfaat, millî güvenlik ve birlik
anlayışının, insan hak ve özgürlüklerinin, demokrasi kültürünün,
jeopolitik ve jeostratejik düşünce biçiminin yaygınlaştırılmasına;
toplumda millî, vicdanî ve ahlâkî değerlerin hâkim kılınmasına ve
Türkiye’nin dünyadaki gelişmelerin belirleyicisi olmasına bilimsel
faaliyetler aracılığıyla katkı sağlamaktır.
ARAŞTIRMA MERKEZLERİ
TASAV, aşağıda belirtilen altı Stratejik Araştırma Merkezi vasıtasıyla
çalışmalarını yürütmektedir:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Dış Politika Araştırmaları Merkezi
Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Siyaset, Hukuk ve Yönetim Araştırmaları Merkezi
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi
Ekonomi Araştırmaları Merkezi
Enerji Araştırmaları Merkezi
TÜRKİYE’YE KONUŞLANDIRILAN
PATRİOT FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ
TASAV
Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No: 1 // Ocak 2013
www.turkakademisi.org.tr
Bu yazının tüm hakları saklıdır. Yazının telif hakkı TASAV’a ait olup kaynak gösterilerek
yapılacak makul alıntılamalar dışında önceden izin almadan kullanılamaz ve çoğaltılamaz.
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ............................................................................................................................................ 1
MESELENİN ARKA PLANI ...................................................................................................... 2
PATİROTLAR NEDEN LÂZIM? ............................................................................................. 4
PATRİOTLAR VE SAVUNMA SANAYİ İCRAA KOMİTESİ .............................................. 6
NATO’DAN ÇIKMAYACAKSAK BARİ GÜVENLİĞİMİZİ SAĞLASIN! ........................... 9
SONUÇ ...................................................................................................................................... 10
Patriot Füze Savunma Sistemi
GİRİŞ
Türkiye, iç savaşın yaşandığı Suriye’den gelebilecek olası füze ve uçak saldırısı
tehdidine karşı koruma amaçlı olarak Kuzey Atlantik Konseyi (NATO)’nden Patriot
füze savunma sistemleri talep etmiştir.
21 Kasım 2012 tarihinde yaptığı resmî talebe binaen NATO, Dışişleri Bakanları
seviyesinde 04 Aralık 2012 tarihinde gerçekleştirdiği toplantısında, tamamen
savunma amaçlı olduğunu, taarruzî bir harekâtın veya uçuşa yasak bölge ihdasının
desteklenmesinin söz konusu olmadığını vurgulamak suretiyle, Türk halkı ve
topraklarını savunmak ve İttifak sınırındaki krizin yatıştırılmasına katkıda
bulunmak amacıyla Türkiye’nin ulusal hava savunmasının takviyesi konusunda
mutabık kalmıştır. Bunun üzerine ABD, Hollanda ve Almanya, Türkiye’ye ikişer
adet Patriot bataryası göndereceklerini açıklamışlardır.
Müteakip aşamada, Patriot bataryalarının konuşlandırılacağı yerleri tespit etmek
amacıyla Genelkurmay Başkanlığı ile NATO askerî yetkilileri Türkiye’nin
önceliklerini gözönünde bulunduran güvenlik değerlendirmelerine göre bazı
mevkilerde mevzi keşif çalışmaları yapmışlardır. Bu çalışmaların sonucunda
Almanya'dan gelecek bataryaların Kahramanmaraş, Hollanda’dan gelecek
bataryaların Adana, ABD’den gelecek bataryalarının ise Gaziantep çevresinde
konuşlandırılması kararlaştırılmıştır.
Patriot bataryalarının mevzilerinin, sistemin askerî-teknik özellikleri dikkate
alınarak, öncelikle sivil halka mümkün olan en geniş kapsama ve korumayı
sağlayacak şekilde tespit edildiği ifade edilmiştir.
Bu süreçte bataryaların 2013 Ocak ayı içerisinde ülkemize intikal etmeye
başlaması ve teknik hazırlıkların süratle tamamlanarak, en kısa sürede
operasyonel hâle gelmesi planlanmıştır. Bu amaçla, 4 Aralık 2012 tarihli NATO
kararının uygulanması ve yapılması gerekli askerî-teknik hazırlıklar kapsamında
söz konusu bataryaları işletecek müttefik ülkeler personeli de Türkiye’ye gelmiştir.
Dışişleri Bakanlığı, bu sürecin her aşamasının ülkemizin kontrolünde, askerî
makamlarımızın nezaretinde sürdürülmekte olduğunu açıklamıştır.
Bilindiği gibi, Türkiye-Suriye sınırındaki çatışmalar sırasında Şanlıurfa’nın
Akçakale ilçesine düşen top mermilerinin 5 Türk vatandaşının ölümüne yol açması
ile bir savaş uçağının Suriye hava sahası civarında düşürülmesi, Türk Silâhlı
Kuvvetleri’nin Suriye’den gelecek her türlü tehdide “anında karşılık” verme
kararını uygulamaya koymasına yol açmıştır.
Bu kapsamda gelişen süreçte, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen,
“Patriot füzelerinin NATO müttefikleri tarafından yerleştirileceğini ve füzelerin
komutasının, NATO Komuta Kontrol Sistemi’nde olacağını” ifade etmiştir.
Suriye’nin füzelere ve kimyasal silâhlara sahip olduğunu bildiklerini belirten
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
1
Patriot Füze Savunma Sistemi
Rasmussen, “Tabiî ki bu hesaplamalarımız dâhilinde olmak zorunda. Müttefikimiz
Türkiye’ye etkili savunma ve koruma sağlamanın âciliyetinin bir sebebi de bu”
demiştir.
Rasmussen açıklamasında; prosedürler uyarınca sistemin maliyetinin Patriotlar’ı
talep eden ve füzeleri yerleştiren ülkeler tarafından karşılandığını, Suriye sınırına
yerleştirilecek Patriot füzelerinin etkin bir caydırıcılığı olacağını, gerginliği
azaltacağını ve potansiyel saldırganın Türkiye’ye saldırmayı aklından bile
geçirmeyeceğini ifade etmiştir.
Diğer taraftan Patriotlar’ın Türkiye’ye yerleştirilmesine, bölgedeki gerginliği
tırmandıracağı gerekçesi ile Rusya ve İran karşı çıkmışlardır. Rasmussen,
Rusya’nın Türkiye’ye Patriot füze sistemi yerleştirilmesinden duyduğu
rahatsızlığın haklı gerekçelere dayanmadığını belirtmiştir.
21 Ocak 2013 itibarıyla Almanya ve Hollanda’dan gönderilen Patriot füze savunma
sistemleri gemi ile İskenderun Limanı’na, ABD’den gönderilen Patriot füze
savunma sistemi ise kargo uçakları ile İncirlik Üssü’ne, öngörüldüğü takvim
çerçevesinde gelmiştir.
Gelen askerî araçlar, teçhizat ve konteynırlarla birlikte Patriot füze savunma
sistemlerini konuşlandıracak ve kontrol edecek askerin de eşzamanlı olarak
Türkiye’ye gelişleri tamamlanmıştır.
Almanya’dan gelen bataryalar Kahramanmaraş’ta, Hollanda’dan gelen bataryalar
Adana’da, ABD’den gelen bataryalar ise Gaziantep çevresinde konuşlandırılmak
üzere İskenderun Limanı’ndan ve İncirlik Üssü’nden karayolu ile taşınmaya
başlanılmıştır.
Bütün bu olup bitenler kamuoyunda yeterince ayrıntılı biçimde tartışılmamış,
Patriot’lara gerçekten ihtiyaç olup olmadığı, söz konusu sistemlerin Türkiye’ye
yerleştirilmesinde başka bir amaç bulunup bulunmadığı gibi hususlar hak ettiği
ölçüde mercek altına alınmamıştır. Bu konu, Anayasa’nın yenilenmesi ve yeni Kürt
açılımı gibi yoğun gündem konuları arasında -bir anlamda- olması gereken ölçüde
ele alınmamıştır. Bu çalışmada, en azından anahatlarıyla konunun kısa bir
değerlendirmesi yapılacaktır.
MESELENİN ARKA PLANI
Bilindiği üzere son bir yıldır Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler Türkiye’nin güvenlik
riskini artıran bir çarpan etkisi yaratmıştır.
 Türkiye’nin Ortadoğu bölgesindeki gelişmeleri iyi analiz etmeden ve
uluslararası sistemin pozisyon değiştirdiğini anlamadan,Suriye’deki iç
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
2
Patriot Füze Savunma Sistemi
savaşın en keskin tarafı hâline gelmesi ve söz konusu çatışmaların
sınırlarımızın içine kadar uzanması,
 Irak merkezî hükümetiyle Kuzey Irak bölgesel yönetimi arasındaki gerilimin
bir çatışma potansiyelini bünyesinde taşıması,
 Malatya’nın Kürecik ilçesine konuşlandırılan füze savunma sisteminin
ardından Suriye ve Irak hükümetleri ile müttefiklik ilişkisi içinde bulunan
İran’la gerilen ilişkilerin bölgede yaşanan gelişmelere paralel olarak giderek
tırmanan bir seyir izlemesi,
Türkiye’nin söz konusu güvenlik endişelerini had safhaya çıkartan temel
etkenlerdir.
Suriye krizini Libya örneğinden yola çıkararak yönetmek isteyen ve rejimin kısa
süre içinde çökeceği öngörüsünde bulunan Türkiye, geliştirdiği sert retorik ile hem
uluslararası kamuoyunun bölgeye ilgisini çekmek hem de sürecin baş aktörü
olduğunu göstermek istemiştir.
Her türlü desteği verdiği muhalefet ile Esad rejimi arasındaki çatışmaların, zaman
içinde kazananın olmayacağı ve başta Suriye olmak üzere bütün bölgeyi yıkıma
uğratacak uzun süreli savaşa evrilmesi karşısında, Türkiye ortaya çıkan güvenlik
zaafiyetinin giderilmesi için girişimlerde bulunmaya başlamıştır. Türkiye’nin
Suriye’den kaynaklanan güvenlik endişelerinin iki yönü bulunmaktadır:
1) Türkiye, başlattığı girişimlerin müttefikleri tarafından yeterince
desteklenmediğini görmüş ve uluslararası toplumda yalnızlığa itilmiştir.
Rusya ve Çin’in vetosu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Suriye’ye
yönelik bir askerî müdahale kararı çıkmasını imkânsız hâle getirdiğinden,
Türkiye, sistemin dışına itilme riski ile karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Batılı
medyada Türkiye’nin İslâmcı ve Sünnî reflekslerle hareket ettiği, radikal
İslâmî grupları desteklediği ve onlara silâh, askerî eğitim, barınma imkânı
sunduğu şeklindeki haberler, Türkiye’yi bir anda niyetleri ve kampı tartışılır
bir ülke hâline getirmiştir. Her ne kadar Türkiye, bu sürece Batı’yı da dâhil
etmek istese de bunu teminde yeterince başarılı olamamış, Katar, Suudî
Arabistan gibi ülkelerle birlikte süreci yönetmek zorunda kalmıştır.
2) Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesi sonrasında ortaya bir güvenlik
riski çıkmıştır. Suriye’nin elinde Rusya tarafından verilen bir erken uyarı
radar ve füze sistemi mevcuttur. Türkiye’nin elinde ise böyle bir gelişmiş
hava savunma sistemi bulunmamaktadır. Bu durum Türkiye için ciddî bir
eksiklik olmasına rağmen, ilgili karar mekanizmaları bugüne kadar bu
eksikliği giderememişlerdir.
Gerek Suriye’nin Türk uçağını düşürmesi gerekse de Suriye’den top mermilerinin
Türkiye’ye düşmesi sonrasında yaşananlar, Türkiye’nin müttefikleri tarafından
yalnız bırakıldığının ve savunma zaafiyeti içinde bulunduğunun göstergesi
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
3
Patriot Füze Savunma Sistemi
olmuştur. Bölgesindeki gelişmeleri yönetmek ve hatta yönlendirmek iddiasındaki
Türkiye, Suriye sürecini yönetemediği gibi kendisine yönelik bir saldırıya da cevap
verememiş, bu anlamıyla caydırıcılığı ve gücü örselenmiştir.
Türkiye, bu süreçte acı bir gerçekle yüzleşmek durumunda kalmıştır; o da
ülkemizin kendi güvenliğini temin etmeye yetecek askerî güç unsurlarından, başka
bir deyişle bölgedeki gelişmeleri yönetecek “sert güç” unsurlarından mahrum
olduğudur. Gerek Başbakan Erdoğan’ın gerekse Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bu
noktada yüzlerini NATO’ya dönmeleri ve NATO Anlaşması’nın 4 ve 5’inci
maddelerinin işletilmesini istemeleri, temelde bahse konu zaafiyeti gidermeye
yönelik hamlelerdir.
Türkiye bütün girişimlerine rağmen müttefikleri tarafından yalnız bırakılmış,
Batı’ya rağmen bir şey yapamayacağı kendisine tecrübe ettirilmiştir. Suriye’den
kaynaklanan tehdide karşı sınıra Stinger füzelerini yerleştiren, top ve tank
sevkiyatı yapan Türkiye, bunların Suriye’nin elindeki füzeleri bertaraf
etmeyeceğinin farkında olarak, Suriyeli muhaliflere vermiş olduğu fiilî desteği
azaltma yoluna gitmiş, ABD’nin öncelikleri/çıkarları doğrultusunda hazırlanan
stratejik planlamalara teslim olmuştur.
Suriye meselesinde Batı ile yüzde yüz uyum içinde hareket etmeyen, kendi
gündemini Batı’nın öncelikleri içine sıkıştırarak fiilî durumlar üstünden sürecin
patronajını elinde tutmak isteyen Türkiye, ortaya çıkan güvenlik zaafiyetleri ve
Suriye’de tek başına değişimi yönetemeyeceği gerçeği karşısında tam anlamıyla
ABD’ye teslim olmuştur. Patriotlar, bu teslim oluşun bir ödülü olarak da
değerlendirilebilir.
PATİROTLAR NEDEN LÂZIM?
Yukarıda
da
değinildiği
üzere,
Türkiye
bölgesindeki
gelişmeleri
yönlendirme/yönetme iddiasıyla gücünü ve etkinliğini olması gerektiği gibi
kullanamayarak güvenlik zaafiyeti içine düşen, söylem ile eylemini
destekleyemeyen, başı sıkıştığında Batı’yı yardıma çağıran bir ülke görüntüsüne
doğru hızla sürüklenmiştir.
Bu algı aslında Türkiye’ye yapılmış en büyük haksızlıktır. Zira Türkiye gücüyle
paralel bir politika belirlemesi hâlinde bölgesindeki gelişmeleri etkileme
kapasitesine sahiptir. Ne var ki, yanlış politik tercihler sebebiyle Türkiye’nin
önceden varolan bu gücü de anlamsız hâle gelmiştir. Türkiye yeniden “Batı’nın
mihver ülkesi” konumuna sürüklenmiştir.
Türkiye, güvenlik endişelerini bertaraf etmek ve bir anlamda kaybetmiş olduğu
itibarını da yeniden kazanmak için Patriotlar’a ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
4
Patriot Füze Savunma Sistemi
Türkiye, Patriotlar’ın konuşlandırılmasından sonra şu iki hedefine ulaşmış
olacaktır.
Birincisi, Batı’nın/müttefiklerinin kendisinin yanında olduğunu gösterecektir.
İkincisi, hava savunma sisteminin eksikliğinden kaynaklanan güvenlik zaafiyetini
azaltarak Suriye, Rusya, İran gibi ülkeler üstündeki caydırıcılığına yeniden
kavuşacaktır.
Bu talep, aynı zamanda, Türkiye’nin Batı Bloku’na “sizinle birlikteyim” mesajının
net bir şekilde verilmesi anlamına gelmektedir. AKP iktidarının Müslüman
Kardeşler ve hatta radikal Selefî guruplarla Suriye üstünden geliştirdiği
yakınlaşma, bir süredir Batı’yı ve -Ortadoğu denilince öncelikli olarak İsrail’in
güvenliğini anlayan- ABD’yi rahatsız etmekteydi. Türkiye bu talebiyle -bir
anlamda- oyuna yeniden Batı’nın çıkarlarını gözeterek döndüğünü ilân etmiştir.
NATO’nun Patriotlar’ı Türkiye’ye vermesinin etki ve sonuçlarını şu başlıklar
altında değerlendirmek mümkündür:
 NATO, füzeleri konuşlandırmak suretiyle Ortadoğu’ya adım atmıştır. NATO
bundan sonra bölgesel bir güç olarak Rusya, Çin ve İran’a karşı Ortadoğu’da
varlığını hissettirecektir.
 Yeni stratejik öncelik olarak Asya-Pasifik hattına yönelen ABD, Ortadoğu’daki
patronajını NATO üstünden sürdürecek ve yükünü diğer üyelerle
paylaşmakla birlikte etkinliğini devam ettirecektir.
 Bu suretle NATO, dünyaya, konseptine uygun olarak üye ülkelerle dayanışma
içinde olduğu mesajını vermektedir.
 NATO, Türkiye’nin güven eksikliğini bu şekilde bir jestle gidermeye ve Türk
kamuoyundaki menfî intibaı dayanışma içinde olduğunu göstererek
düzeltmeye çalışmaktadır.
 NATO, olası bir Suriye operasyonu karşısında İran ve Rusya’nın tepkilerini
sınırlamaya çalışmaktadır.
 Suriye’den sonra sıranın İran’a gelmesi yüksek bir ihtimaldir, Patriotlar
İran’a yönelik hazırlığın ve tahrikin önemli adımlarından birisi olarak
görülmektedir.
 Patriotlar’ı sadece Suriye ile sınırlı değerlendirmek eksik bir yaklaşım
olacaktır. Patriotlar’ın gelişi ile Kuzey Irak’ta tırmanan kriz arasında
zamanlama açısından bir örtüşme vardır. Bağdat-Erbil arasındaki gerginlik,
Tahran ve Ankara’yı yakından ilgilendirmektedir. Kuzey Irak’taki krizin
silâhlı çatışmaya dönüşmesi durumunda, her iki başkentin de radikal adımlar
atması mümkündür.
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
5
Patriot Füze Savunma Sistemi
PATRİOTLAR VE SAVUNMA SANAYİ İCRAA KOMİTESİ
Hava savunma sistemleri; alçak, orta ve yüksek irtifa ya da alçak, orta ve uzun
menzilli olarak kategorilere ayrılmaktadır. Bunlardan ilki daha çok savaş
alanındaki birliklerin yakın savunması içindir. Orta veya uzun menzili olanlar ise
bazı kritik bölgeleri ya da bazı stratejik noktaları korumak için konuşlandırılırlar.
Örneğin Körfez Harekâtı’nda Patriotlar, İsrail’deki sivil halkı Saddam’ın
füzelerinden korumak için kullanılmış ve 45 Scud düşürülmüştür. ABD’de 1981
yılında üretimine başlanan Patriot yerden havaya füze sistemi, uçak ve füzelere
karşı kullanılmaktadır. Bu sistemin üç modeli bulunmaktadır ve artık bu modeller
eskimiştir.
Şimdilerde ABD, bunların yerine başka bir sistem geliştirmektedir. Bu açıdan
düşünüldüğünde, Patriotlar’ı elden çıkarma ve yeni sistemler için kaynak
oluşturmanın tam zamanıdır. Patriotlar’ın PAC2 modeli 160 km menzilli olup hem
füze hem de uçaklara karşı kullanılmaktadır. Gelişmiş PAC3 modeli ise, 150 km
menzilli olup sadece füzelere karşı kullanılmaktadır. Patriot, radarı tarafından
hedef tespit edilince -tıpkı Stinger gibi- motor ısısına otomatik olarak kilitlenerek
hedefi vurmaktadır. Bunu yapmak için toplam 10-20 saniye süreye ihtiyaç duyan
Patriot, yaklaşık 80 km’de iken hedefi vurmaktadır.
Türkiye’ye 6 adet Patriot bataryası getirilmesi öngörülmüş ve bu karar aynen
uygulanmıştır. Her bataryada 16 adet ateşleme lançeri vardır. Sistemin komutası
NATO’da olacak, masraflar ise -yapılan açıklamalar muvacehesinde- ortak
karşılanacaktır. Her ne kadar hükümet ve NATO tarafından söz konusu füzelerin
Suriye’ye karşı bir uçuşa yasak bölge ya da taarruzî amaçlı olarak kullanılmayacağı
söylense de, sistemin konuşlanacağı yerlere bakıldığında (Adana, Kahramanmaraş
ve Gaziantep) daha çok bölgesel bir savaşın sahnesinin hazırlandığı imajı ortaya
çıkmaktadır.
Suriye’nin elinde ise Soğuk Savaş döneminden beri Rusya’dan aldığı SA-2, SA-6, SA22 sistemleri, hatta S-300’lerin olduğu bilinmektedir. Suriye’de 4.170 adet füze ve
gelişmiş bir radar sistemi bulunduğu, gerek Rus yetkililer gerekse de konuyla
ilgilenen uzmanlar tarafından dile getirilmektedir.
Bu bağlamda Türkiye’nin 4 milyar dolarlık uzun menzilli hava savunma sistemi
ihalesine çıktığına değinmek yararlı olacaktır. Bu kapsamda kamuoyuna yansıdığı
kadarıyla teklifler şu şekildedir:
 Amerikan PAC-3 sistemi: Patriot füzelerinin hava savunma radarları, düşman
füzelerinin yerini 100 km uzaktayken belirlemekte ve kilitlendikten sonra da
15-20 saniye içinde hedefi yok etmektedir. Patriotlar, 80 km menzile sahiptir.
 Rus S-400 füzeleri: Aynı anda 12 hedefe füze atabilen bu füzeler, saniyede
2.800 metre hızla hareket eden hedefleri vurabilmektedir.
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
6
Patriot Füze Savunma Sistemi
 Çin’in HQ füzeleri: 20.000 metre irtifa ve 100 km menzile sahip sistemlerdir.
 İtalya-Fransa ortaklığı Samp-T: Bir lançerde 8 füze taşınabilmektedir. Hedef
belirlendikten sonra 10 saniye içinde tüm füzeler ateşlenebilmektedir.
Ancak 3 Ocak 2013’te Başbakan Erdoğan başkanlığında Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de katıldığı toplantıda Patriot
tipi uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi ihalesinin ertelendiği
belirtilmiştir. Toplantı sonrasında Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından
yapılan yazılı açıklamada “Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi
Projesi kapsamında görüşmelere devam edilmesine” karar verildiği kaydedilmiştir.
Füze ihalesinde ABD’den Raytheon ve Lockheed Martin şirketi Patriot PAC-3
sistemleri; Rusya Federasyonu’ndan RosoboronExport, Antey 2500 sistemleri;
Çin’den CPMIEC şirketi FD-2000 sistemleri ve Fransız-İtalyan ortaklığı olan
EurosamAster 30 SAMP/T sistemleri ile yarışıyordu. Görüşme öncesi Çin tarafının,
maliyeti yarı yarıya düşüren bir teklif sunduğu bilgisi de dolaştırılmıştı.
Rusya’nın Patriotlar’a yönelik itirazının bölgedeki gelişmelerle olduğu kadar bu
ihale ile de ilgili olabileceği değerlendirilmektedir. Rusya’nın petrol ve doğal gazın
yanı sıra en büyük ihraç kalemini savunma sanayii oluşturmaktadır. Ayrıca bu
alışveriş, gelişmiş silâh sistemleri üreticisi ülke ile satın alan ülke arasında üst
düzeyde bir ilişki kurulmasını da beraberinde getirmektedir.
Rusya muhtelif defalar Türkiye’den ihaleye çıkmaması ve doğrudan kendisinden
füze sistemini almasını istemiştir. Fakat Türkiye ihaleye çıkmayı tercih etmiştir.
Patriotlar’ın gelmesi Türkiye’nin Patriot alacağı kanâatini Rusya’da oluşturmuştur.
Bu durum da Rusya’yı rahatsız etmiştir. Zira Rusya Türkiye ile kurmuş olduğu
ekonomik ilişkilerin askerî ilişkilere de yansımasını istemekte ve böylelikle
bölgesel gelişmelerde Batı’nn mihver ülkesi konumunda olan Türkiye ile çatışmak
yerine birlikte hareket etmenin mümkün olacağını hesaplamaktadır.
Türkiye ise Rusya ile ekonomik ilişkilerin askerî boyuta tırmanmasının Batı’da
oluşturacağı algıdan çekinmektedir. Türkiye, ayrıca, Suriye ve İran gibi bölge
ülkelerine silâh satan, iki kutuplu dünya sisteminin davranış modeliyle hareket
eden Rusya’ya güvenmekte çekingen davranmaktadır. Diğer yandan Türkiye, iki
ülkenin çıkarları birçok noktada çatışmakta olduğundan, Batı’yla ilişkilerini
bozmayı göze alamamaktadır. Türkiye Rusya’yı “ekonomik bir partner” olarak
görmekte, ama “stratejik bir müttefik” olarak görmemektedir. Özellikle Gürcistan
krizi ve Suriye meselesinde Rusya’nın takındığı tavır, Türkiye’yi Rusya karşısında
temkinli olmaya itmektedir.
Rusya ile ilgili yaklaşım böyle olmakla birlikte, Patriotlar’ın teknolojisi eskidir ve
bu konuda yeni teknoloji geliştirme gayretleri devam etmektedir. Patriot füzeleri
şu anda ABD, Hollanda, Almanya, Japonya, İsrail, Suudî Arabistan, Kuveyt, Tayvan,
Yunanistan, İspanya, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunmaktadır.
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
7
Patriot Füze Savunma Sistemi
ABD’nin Patriot yerine geliştirdiği MEADS sistemi ise, “tak ve savaş” prensibi ile
gemi, uçak veya helikoptere monte edilerek mobil hava savunma sistemi
oluşturmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin eski teknolojiye sahip
Patriotlar’ı satın alması hâlinde bile bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap
vermeyecektir. Füze ihalesi yapılmış olsaydı, en erken 2015 yılında füzelerin
Türkiye’ye konuşlandırılması mümkün olabilecekti. İhale ertelendiğine göre, öyle
anlaşılıyor ki Türkiye, bu süre zarfında oluşacak güvenlik zaafiyetini NATO
üzerinden kapatmak istemektedir.
Türkiye’nin elindeki hava savunma kabiliyeti sınırlıdır. Bu yüzden ülkemiz, hava
savunma kabiliyetini geliştirmek için yıllardır çalışmaktadır. Bu kapsamda ilk
bahsedilmesi gereken sistem, KMS diye kısaltılan “Kaideye Dayalı Stinger”
sistemidir. 2005 yılında ASELSAN tarafından üretilen ATILGAN PMADS, paletli
araçtaki kaideye dayalı bir sistem olup, çok kısa erimli füzeleri (FIM-92 Stinger
gibi) tam otomatik olarak ateşleyebilen ve daha çok savaş alanındaki birliklerin
ihtiyacı için tasarlanmış bir hava savunma sistemidir. KMS’nin sabit tesise dayalı
olanı ise ZIPKIN olarak isimlendirilmiştir. Türkiye’nin geliştirmeye çalıştığı uzun
menzilli T-LORAMIS (Turkish Long Range Air Missile Defense System) uçak ve
füzelere karşı kullanılabilecektir. Orta menzilli T-MALADMIS (Medium Altitude Air
Defense System) ise, içinde İsrail ve ABD’nin de olduğu bir grup ile birlikte
ROKETSAN tarafından geliştirilmektedir.
Türkiye’nin özellikle orta ve uzun menzilli hava savunma sistemlerine ihtiyacı
olduğu kesindir. Mesele Patriotlar’ın bu ihtiyacı ne kadar süre karşılayacağıdır.
İvedi olarak yapılması gereken, kendi hava savunma sistemimizi kurmak ya da
teknoloji transferini de içeren yeni nesil bir füze ihalesine çıkmaktır. Dolayısıyla,
Patriotlar’ın Türkiye’ye yerleştirilmesi, bu ihtiyacı karşılamak için gerekli olan
yatırımların geciktirilmesi anlamına da gelebilecektir.
Yapılması gereken, gelişmiş bir füze sistemi almak ve bunu kendi ihtiyaçlarımız
doğrultusunda daha da geliştirmektir. NATO’nun Patriotlar’ı yerleştirmesinden
sonra, ihalenin iptal edilerek yeni nesil bir füze için pazarlık yapılması veya
teknoloji transferine yönelinmesi yerinde olacaktır. Basında yer alan “ABD ile
THAAD pazarlığı başlatıldı” şeklindeki haberler, aslında Patriotlar’ın Türkiye’nin
ihtiyaçlarını karşılamayacağı gerçeğinin altını çizen bir durumdur. Suriye’nin
elindeki Scud türü balistik füzeleri atmosfer dışında vurma kapasitesine sahip
THAAD füze sisteminden ülkemize konuşlandırılması talebimiz karşısında
Pentagon kararsızlığını sürdürmektedir.
THAAD füzeleri Patriot füze savunma sisteminin bir üst seviyedeki tamamlayıcısı
olma özelliği taşımaktadır. 90’ların sonunda, hâlen Suriye’nin de elinde bulunan
Scud füzelerine karşı üretilen ve yapılan testlerin ardından zaman içinde daha da
geliştirilip 2008’de Amerikan Ordusu’nun envanterine giren THAAD’lar, balistik
füzeleri yok etmek için tasarlanmış bir sistemdir. Patriot’lardan en önemli farkı,
Malatya Kürecik’e de yerleştirilen TPY-2 radarla uyumlu çalışarak hedefi çok
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
8
Patriot Füze Savunma Sistemi
önceden tespit edip harekete geçmesi ve ateşlenen füzeyi, hedef aldığı bölgeye
serpintisiyle dahi zarar veremeyecek şekilde çok uzaktan imha edebilme
kapasitesidir.
Her bir bataryanın toplam maliyeti 310 milyon dolar olarak tespit edilmektedir.
6,3 metre uzunluğundaki füzelerin 200 km menzili bulunmaktadır. THAAD’lar,
sadece 80 km menzili olan, NATO’nun Türkiye’ye konuşlandıracağı PAC-3’lerin
(Patriot) füze savunma sisteminin de bir üst aşamasıdır. Ayrıca radar avantajıyla,
hedefi çok önce saptayıp harekete geçebilmekte ve 150 km’lik irtifa özelliğiyle
saldırı füzesini atmosfer dışında imha edip serpinti riskini ortadan
kaldırabilmektedir.
Suriye’nin kitle imha silâhı tehdidine karşı kısa vadeli olarak Patriotlar’ın
yerleştirilmesini isteyen Türkiye’nin, orta dönem için Patriotlar yerine serpinti
riskini de ortadan kaldıracak THAAD’ı temin etmesi daha akla yakın
görünmektedir.
Suriye’nin elindeki kimyasal silâhlara karşı en son Körfez ülkeleri Katar ve Birleşik
Arap Emirlikleri de ABD’den yakın zaman önce THAAD sistemi talep etmiştir. İki
ülkenin ABD’den satın almak istediği, ABD Kongresi’nin onayına bağlı olan
sistemin toplam maliyetinin ise 7,6 milyar dolar olduğu açıklanmıştır.
NATO’DAN ÇIKMAYACAKSAK BARİ GÜVENLİĞİMİZİ
SAĞLASIN!
Türkiye 1952 yılından beri NATO üyesidir. Bugüne kadar Türkiye ile NATO
arasında birçok kriz yaşanmış olup Türk toplumunda bu kuruma karşı bir
güvensizlik vardır. 1963-1964 Kıbrıs krizindeki Johnson mektubundan sonra,
1974 Kıbrıs krizi Türk-Amerikan münasebetlerine ikinci bir tahrip edici darbe
indirmiştir.
Konu füze meselesi açısından değerlendirilecek olursa, 1962 yılında ABD ile
Sovyetler Birliği arasında yaşanan Küba krizinde Türkiye’ye yerleştirilmiş olan
Jüpiter füzelerinin pazarlık masasına yatırıldığını hatırlamak yerinde olacaktır.
Küba krizini sonlandırmak için ABD Türkiye’ye yerleştirilmiş olan 15 Jüpiter
füzesini pazarlık masasına getirmiş, Sovyetler’in Küba’yı silâhlandırma girişimini
önlemek adına bir anlamda Türkiye’yi savunmasız bırakmıştır. Sovyetler
Küba’daki füzeleri Türkiye’deki Jüpiter füzelerinin sökülmesi karşılığında
sökmüştür ve bu durum ancak 40 yıl sonra Türk milletine açıklanmıştır.
Patriotlar’ın Türkiye’ye yerleştirilecek olması, son zamanlarda artan ekonomik
gücü sebebiyle yakın çevresinin dışında da söz söylemeye başlayan Rusya ile ABD
arasındaki güç mücadelesinde Türkiye’yi yeniden pazarlık konusu hâline
getirebilir. Her ne kadar Soğuk Savaş geride kaldıysa da ve Türkiye eski Türkiye
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
9
Patriot Füze Savunma Sistemi
değilse de, Suriye krizinde yaşanan gelişmeler müttefiklerimizin Türkiye’yi
savunma konusunda çok da hevesli olmadığını bizlere bir kez daha göstermiştir.
Patriot meselesini Türkiye’nin pratik güvenlik ihtiyacını çözmeye yönelik bir geçici
önlem olarak değerlendirmek yerindedir. Keza, bu geçici güvenlik önleminin
karşılığında ABD-Avrupa’nın daha kârlı çıkacağını söylemek de mümkündür.
1952’den beri NATO üyesi olan Türkiye bu üyeliğinin ağır bedellerini ödemiş,
NATO’ya en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde ise gerekli yardımı alamamıştır. Şimdi
Patriotlar’ın gelmesi bu durumun değiştiğinin değil, bilâkis devam ettiğinin
göstergesidir. Türkiye, Suriye meselesinde müttefikleri tarafından yalnız
bırakılmış, AKP Hükümeti’nin yapmış olduğu dış politika hataları sebebiyle bu
yalnızlık daha da artmıştır.
Her ne kadar burada mesele sadece Suriye gibi lanse edilse de, asıl hedefin İran
olduğu ve İsrail’in korunmasının da bu çerçevede öncelikli bir amaç olarak
belirlendiği ihtimalinin gözden kaçırılmaması önem taşımaktadır.
SONUÇ
Türkiye’nin 21 Kasım 2012 tarihinde bulunduğu resmî başvuru ile NATO’dan
Patriot füze savunma sistemleri talep etmesi ile başlayan süreç, NATO’nun talebe
olumlu cevap vermesi, üye ülkeler ABD, Almanya ve Hollanda’nın ikişer batarya
gönderebileceklerini beyan etmesine ilişkin karar süreci ile devam etmiştir. Daha
sonra bu teçhizatın konuşlandırılacağı yerler tespit edilmiş ve Patriot füze
savunma sistemleri öngörüldüğü süre içinde Türkiye’ye getirilmiştir. Komşu
ülkelerden yapılan eleştiriler bir yana, Türk kamuoyunda bu süreç gündemde yer
bulsa da konunun hak ettiği derinlikte tartışılmadığı ortadadır. Bu nedenle şu
hususların kamuoyunun gündemine taşınması, bir dereceye kadar da konunun
vuzuha kavuşturulması için önemli bir baz sağlayabilecektir. Gerek hükümet
yetkilileri, gerek NATO yetkilileri, gerekse füze savunma sistemini Türkiye’ye
getiren ülke yetkililerince bazı konularda açıklamalar yapılmış olmakla birlikte,
hâlâ cevaplanmayan ya da yeterli cevap alınamayan konular şunlardır:
 Patriotlar’ın konuşlandırılmasının Türkiye’ye maliyeti ne kadar olacaktır? Bu
kapsamda ülkemiz sınırları içinde kaç yabancı asker bulundurulacaktır?
 Türk subayları komuta anlamında ne ölçüde söz sahibi olacaktır?
Kumandanın NATO’da olması angajman kurallarının NATO tarafından
belirlenmesi anlamına mı gelmektedir? Türkiye’nin değişen angajman
kurallarıyla, NATO’nun kuralları aynı mıdır veya ne kadar örtüşmektedir?
Angajman kurallarının aynı olmaması hâlinde bu sorun nasıl çözülecektir?
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
10
Patriot Füze Savunma Sistemi
Türkiye’nin angaje olacağı bir durumda, NATO’nun olmaması veya tersi bir
durum söz konusu olabilir mi?
 Miadı dolmuş Patriotlar’ı alarak Türkiye’nin kendi hava güvenliğini kalıcı
biçimde temin etmesi mümkün müdür?
 Bugüne kadar neden hava savunma sistemi alınmamıştır? Türkiye’nin
güvenliği için bu kadar önemli olan hava savunma sisteminin temininde
neden gecikilmektedir? Savunma Sanayi İcraa Komitesi’nden neden bir karar
çıkmamaktadır?
 Suriye’den kaynaklı bir tehdit varsa, bunun sebebi kimdir? Tehdidi bertaraf
etmek için ödünç silâh temin etmek ne kadar akıllıca ve Türkiye gibi güçlü bir
ülkeye yakışan bir politikadır?
 ROKETSAN’ın üstünde çalıştığı hava savunma sistemleri ne aşamadadır?
Türkiye’nin teknolojik seviyesi ve bilgi birikimi kendi sistemini kurması için
yeterli iken, bu gecikmenin sebebi malî kaynak yetersizliği midir? Bu noktada
gerekli olan irade, karar merciinde olanlarca bugüne kadar neden
gösterilmemiştir?
 Rusya’dan ya da başka bir ülkeden teknoloji transferini de içeren bir füze
alımı mümkün değil midir?
 Ciddî bir risk ve savaş tehdidi mi vardır? Bu riski doğuran siyasî sebepler
nelerdir ve kimden kaynaklanmıştır? Böyle ise savaşa hazırlık yerine
öncelikle savaş ihtimalini engellemek gerekmez mi? Bunun için ne
yapılmaktadır?
 Bu füzelerin gelişi bölgesel yeni bir savaş ve kaosun habercisi midir?
 Bütün bu olup bitenler, “sıfır sorun” olarak adlandırılan dış politika
yaklaşımının iflâs ettiği anlamına mı gelmektedir?
 Libya’daki NATO operasyonunun bir benzeri bu sefer Suriye için mi
planlanmaktadır? Türkiye böylesi bir operasyonun üssü hâline mi
getirilmektedir?
Türk Akademisi Güvenlik Araştırmaları Merkezi
Değerlendirme No. 1 // Ocak 2013
11

Benzer belgeler

Devamı için tıklayın... - USAM

Devamı için tıklayın... - USAM satmaya yanaştılar. Rusya’dan alınması söz konusu olan S-300 150 km. menzilli, S400 ise 400 km. menzilli, Çin’in HQ-9 modeli ise Rus S-300’ün modifikasyonudur. Türkiye’nin elindeki hava savunma kab...

Detaylı

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız. ölçüde mercek altına alınmamıştır. Bu konu, Anayasa’nın yenilenmesi ve yeni Kürt açılımı gibi yoğun gündem konuları arasında -bir anlamda- olması gereken ölçüde ele alınmamıştır. Bu çalışmada, en a...

Detaylı

füze kalkanı projesi ve türkiye

füze kalkanı projesi ve türkiye Ancak 3 Ocak 2013’te Başbakan Erdoğan başkanlığında Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de katıldığı toplantıda Patriot tipi uzun menzilli hava ve füze savunma s...

Detaylı