PDF İndir - ege ve balkan araştırmaları dergisi

Transkript

PDF İndir - ege ve balkan araştırmaları dergisi
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies
Cilt/Volume: 2015-2 Sayı/Issue: 2
FRANSIZ BARONU BOISLECOMTE’UN TUNA VE
BALKAN SIRADAĞLARI CİVARINDA OSMANLI SAVUNMASI
HAKKINDAKİ RAPORU 1
French Baron Boislecomte’s Report Regarding the Ottoman Defence alongside
the Danube and the Balkan Mountains
Neşreden ve Çeviren
Ayşe KAYAPINAR *
I- BARON CHARLES BOİSLECOMTE RAPORUNUN İÇERİĞİ
XIX. yüzyılın başından itibaren Osmanlı Devleti içinde görülen yenileşme
hareketleri Fransa’nın dikkatli incelemesine maruz kalmıştır. Sultan II. Mahmut’un
giriştiği yenileşme girişimleri daha önce Osmanlı Paşası iken Mısır’ın hâkimiyetini ele
geçiren Mehmet Ali Paşa’nın orada yaptığı ıslahatların karşılaştırmasını Fransa adına
Baron Charles Boislecomte tuttuğu iki raporla gerçekleştirmiştir. Neşrini ve çevirisini
yaptığımız Baron Charles Boislecomte’nin Tuna ve Balkan Sıradağlarındaki Osmanlı
savunması üzerine raporu II. Mahmut’un 1826 yılında gerçekleştirdiği askeri
reformların uygulamasına yönelik gözlemleri içerir. Baron Charles Boislecomte’nin
1833 tarihinde kaleme aldığı onbeş sayfalık rapora göre 1829 yılında imzalanan ve
kendisi tarafından “yıkıcı” olarak nitelendirilen Edirne Antlaşması Osmanlılar’ın Tuna
hattı savunmasını kaçınılmaz olarak kuvvetlendirmelerini gerektirmektedir. Bu amaçla
Osmanlılar Vidin’den Tulça’ya kadar uzanan Tuna nehrinin güney kıyısı boyunca ve
Balkan dağına kadar uzanan bir bölgede “mükemmel” bir savunma hattı
oluşturmuşlardır. Raporda Tuna nehrinin güneyinde yer alan Osmanlı askerlerinin
durumu, bu bölgede ki Osmanlı kalelerinin vaziyeti, Rusya’nın Osmanlı’nın
Balkanlardaki topraklarına karşı yürüttüğü politika ve Rus askerlerinin Tuna nehrinin
kuzeyindeki mevzilenmeleri hakkında bilgi verir. Baron Charles Boislecomte
raporundaki bilgileri o dönemde Rusçuk, Silistre ve Şumnu valiliğini yürüten Mirza
Mehmet Sait Paşa’dan ve Şumnu seraskeri Hasan Bey’den yararlanarak hazırlamıştır.
1
Ministère des Affaires Étrangères, Mémoires et documents, Turquie, c. 22; Bu raporun değerlendirilmesi
konusunda bkz. “Fransız Arşiv Belgelerine Göre XIX. Yüzyılda Aşağı Güney Tuna Havzasında Osmanlı Savunma
Sistemi” XV. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11-15 Eylül 2006, Kongreye sunulan bildiriler, c. 4- 3. kısım, Osmanlı
Tarihi-C, Ankara 2010, s. 1631-1638. Boislecomte tarafından 1834 yılında kaleme alınan ve Fransız Dış İşleri
Arşivinde elyazması olarak muhafaza edilen raporun bir kısmını bu çalışmada öncelikle Fransızca matbu
harflerle transkribe edilmiştir ve daha sonra da Türkçeye çevrilmiştir. Çalışma, sırasıyla Fransızcadan
Türkçeye çeviri metnini, Fransızca matbu harflerle transkribe metnini ve elyazması metni içermektedir.
* İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.
182
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
Baron Charles Boislecomte raporunu “Duc” olarak hitap ettiği Fransız Dışişleri Bakanı
Duc de Broglie’ye gönderilmek üzere hazırlanmıştır.
II- BARON CHARLES BOİSLECOMTE KİMDİR?
Charles-Edmond de Boislecomte, 2 1796 ve 1863 yılları arasında yaşamış bir
Fransız diplomatıdır 3. XVI. Louis’nin (1754-1793) eski bir sekreterinin oğludur.
Diplomasiye anne tarafından akrabası olan ve görüşlerini paylaşan Richelieu dükü
Armand-Emmanuel du Plessis (1766-1822) hamiliğinde 1814 yılında başladığı kabul
edilmektedir. Boislecomte sırasıyla Viyana, St. Petersburg, Opava (Troppau), Ljubljana
(Laybach), Madrid ve Londra’ya gönderilmiştir. Restorasyon döneminde parlak bir
kariyere sahip oldu. Prens Jules Auguste Armand de Polignac (1780-1847) döneminde
Dış İşleri Bakanlığının en önemli biriminin idaresini üstlendi. Temmuz 1830 yılında
gerçekleştirilen devrim döneminde Boislecomte görevinden istifa ettirilmiştir. 1833
yılında duc de Broglie (1785-1870) döneminde görevine yeniden dönmüş ve dönemin
Dış İşleri Bakanı Emile Desages’ın 4 girişimiyle araştırma yapmak üzere Yakın Doğu’ya
gönderilmiştir. Boislecomte, bu dönemde Mehmet Ali Paşa ile Osmanlı Devleti arasında
aracılık vazifesi üstlenmiştir. 5 1833 Mayıs ayının başında Hatay’a gelen Baron de
Boislecomte, Temmuz 1833’de Suriye ve Lübnan’a gitmiştir. Daha sonra Moldavya,
Eflak, Sırbistan, Rumeli, Arnavutluk’u ziyaret etmiştir. Raporu kaleme aldığı Nisan 1834
yılında da Rusçuk şehrinin karşısında yer alan Yergöğü’de (Gürgevo’da) bulunmakta ve
Tuna’nın güneyindeki Osmanlı savunma sistemi ile ilgili bilgiler toplamaktadır. Fransa
Dış İşleri Bakanlığında bulunan bizim de faydalandığımız Balkanlarla ilgili raporundan
Boislecomte’un gittiği yerleri takip etmek mümkün. 1834 Mayıs ayında Bükreş’e gidiyor
ve aynı yılın Haziran ayında önce Belgrat’ı, daha sonra da Sofya’yı ziyaret ediyor 6. Daha
sonra Ekim 1834’te de Yunanistan’a ve İngiltere’nin himayesinde olan İyonya adalarına
gidiyor. Dolayısıyla Yakın Doğudaki bu görevi sayesinde Boislecomte Osmanlı
İmparatorluğunun topraklarının büyük bir kısmını ziyaret etmiş olur 7. Daha sonra
Ağustos-Ekim 1836 yılında Dış İşleri Bakanı Adolphe Thiers tarafından İspanya kraliçesi
İsabelle’in liberal hükümetini Fransa’nın lehine etkilemek üzere gönderilmiştir. 8
1838’den itibaren La Haye’de kralın sekreteri olarak atanmıştır. 1846 yılında Bern elçisi
olarak göreve getirilmiştir. 1848’de yapılan Şubat devriminden sonra inzivaya çekilmiş
ve Paris’te 1863 yılında vefat etmiştir. 9
2
Jean Baillou (yay.), Les Affaires étrangères et le corps diplomatique français, Paris: CNRS, 1984, c. I : De
l’Ancien Régime au Second Empire, s. 614.
3 http://www.diplomatie.gouv.fr/archives/dossiers/lire-en-fete/egypte/note2.html.
4
Henri Martineau, Petit dictionnaire Stendhal, Paris, Le Divan, 1948, s. 180-182; Baillou, a.g.e, s. 627-632.
5
Boislecomte’un hayat hikâyesi ve Doğu misyonu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Özgür Yılmaz ‐ Aslı Şenol
Ghebantani, “Fransız Diplomat Boıslecomte’a Göre Mehmed Ali Paşa İsyanı Döneminde Osmanlı Ticareti
(1833‐1834)”, Tarihin Peşinde, Sa. 14, 2015, 443-450.
6
MAE, Mémoires et Documents, Turquie, c. 22, v. 123-140; 241-246; 287-297.
7
Boislecomte’un bu ziyaretine dair teferruatlı raporları için bkz. MAE, Mémoires et Documents, Turquie, c.
20, 21 ve 22.
8 Comte d'Anioche," Les négociations masquées", Revue d'histoire diplomatique, 1895, p. 343.
9 Henry Thierry Deschamps, La Belgique devant la France de juillet: l'opinion et l'attitude françaises de 1839 à
1848, s.32, d. 2.
183
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
Boislecomte, Fransa’nın kendisinin de ziyaret ettiği çeşitli ülkelerle ticari ilişkiler
üzerine ayrıntılı rapor bırakmıştır 10. Aslında Boislecomte’un görevi bir müzakere ile
başlamıştır. Buna göre Boislecomte, Sultan II. Mahmut ile Mehmet Ali Paşa arasında
barışın yapılmasını hızlandırmak ve Mehmet Ali Paşa’nın birliklerinin şartsız olarak
çekmesini sağlamakla görevliydi. Ancak Mısır üzerine hazırladığı rapor, Fransız Dış İşleri
Bakanlığına yararlı olabilecek gerekli bilgiyi içermemekteydi. Suriye’deki Mısırlıların
tavrının yarattığı zorluklardan, Mısır ekonomisinin totaliter yapısından, ordunun ve
donanmanın zayıflığından bahsetmesine rağmen gerekli çıkarsamaları yapmamaktadır.
Bunun da nedeni, övgüyle söz ettiği Mehmet Ali Paşa’nın şahsiyetinden etkilenmiş
olmasından ileri gelmektedir 11. Diğer taraftan gittiği her yerde resmi olarak karşılandığı
için yerel otoriteler tarafından etkilenmemesi çok zor bir durum değildi.
Boislecomte’un Mısır üzerine hazırladığı rapor çok sayıda istatistik verilerden oluşan
tablolar içermektedir 12. 1838 yılında Boislecomte, La Haye’ye, 1846’da da Bern’e elçi
olarak tayin edilmiştir. 1848 ise Lamartine hükümeti tarafından görevden alınmıştır.
10
MAE, Mémoires et Documents, Turquie, c. 36 ve 37; Ayrıca Boislecomte’un Ekim 1822’de başlayan Verona
kongreleri üzerine yayınlanmamış raporu için bkz. MAE, Mémoires et Documents, France c. 722; “ Résumé
historique du Congrès de Vérone” par le baron de Boislecomte”, fol. 243. Bir de bkz. Bernard Heudré,
“Chateaubriand au congrès de Vérone d’après les relations inédites d’Edmond de Boislecomte”, Bulletin de
la Société Chateaubriand, 2003, ss. 25-30.
11 Boislecomte’un Mehmet Ali Paşa’nın kişiliğinden etkilendiği muhakkak, çünkü onun ismini Kuzey
Bulgaristan’da mevzilenmiş Osmanlı ordusu hakkında bilgi verirken dahi zikretme fırsatı buluyor. Bkz. MAE,
Mémoires et Documents, Turquie, c. 22, v. 26b, 27a.
12 Baillou, a.g.e., s. 614.
184
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
III- RAPORUN FRANSIZCA MATBU HARFLERLE TRANSKRIPSIYONU
v. 20a
[Document] No 80
Quarantaine de Guigieu le 4 avril 1834 13
Système défensif de l’Empire Turc en Europe. Etat des fortifications et ensuit
des populations turques derrière? les Balkans et sur le Danube !
En traversant le Balkan et le Danube j’ai recueilli quelques renseignements sur
les moyens de défense que la Turquie possède de ce côté. Je demanderai à votre
Excellence la permission de les lui soumettre.
Le système défensif de l’Empire turc présente une combinaison largement
conçue et fortement liée dans toutes ses parties, mais il fallait pour réaliser cette
combinaison le caractère de ce peuple et la constitution qui le régit.
Les Turcs ayant suivi le principe de
v. 20b
traités ou sujets, tous les habitants des pays conquis (qui se refuseraient à
embrasser le Mahométisme, leurs provinces les plus exposées aux attaques de l’ennemi) se
trouvaient rester occupées par des populations d’une fidélité au moins douteuse. Pour
renoncer à ce danger, les Sultans ont pris un parti aussi utile pour l’Etat que rigoureux pour
les individus. Ils ont ordonnés à des populations entières de Turcs de quitter l’Anatolie pour
aller s’établir en Europe sur les points à la défense desquels il était le plus urgent de
pourvoir. Ils ont choisi pour ces populations, non pas les terres les plus fertiles au climat le
plus agréable, mais les positions militaires qui devaient servir de boulevard à l’Empire. C’est
ainsi que les grandes places fortes construites sur le Danube, les deux revers du Balkan, les
montagnes qui séparent la Thrace de la Macédoine et la Thessalie de l’Albanie ont vu des
colonies turques venir s’établir au milieu de leurs habitants.
En Asie où la configuration du terrain et la composition de la population
conseillaient un autre système de défense, les Turcs n’ont pas été répartis dans des
défilés de montagne
v. 21a
mais le gouvernement a encouragé leur établissement dans les villes
principales. Bagdad a reçu ainsi plus de 25000 Turcs parmi ses habitants. Erzeroum
destiné à répondre à la fois aux attaques des Russes et à celle des Perses compte
60000 Turcs sur 80000 habitants: ces places sont devenus les boulevards de l’Empire,
des foyers de résistance, des points de concentration de ses forces et des
rassemblements de ses armées; elles dirigent la défense contre l’ennemi avec toute la
supériorité d’intelligence et des moyens que les habitants des villes conservent sur
ceux des campagnes.
13 Correspondance politique du baron de Boislecomte en mission sur la Roumélie, Thrace, la Bulgarie, les
principautés du Danube, la Bosnie, la Macédoine, l’Epire, la Thessalie, l’Albanie et la Candie sur la période de
mars à octobre 1834. Voir MAE, Mémoires et Documents, Turquie, c. 22, v. 20a-27a.
185
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
II-RAPORUN TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİ 14
v. 20a
Belge No 80
Yergöğü (Gürgevo) 15 Karantinası, 4 Nisan 1834.
Avrupa’da Türk İmparatorluğunun Savunma Sistemi. Balkan Sıradağları civarında
ve Tuna üzerinde Türk nüfusunun ve tahkimatın durumu.
Balkanları ve Tuna’yı geçerek bu bölgede Türkiye’nin sahip olduğu savunma
imkânları üzerinde bazı bilgiler topladım. Bunları kendisine sunmak üzere
Ekselanslarınızdan izin isteyeceğim.
Türk İmparatorluğunun savunma sistemi, geniş bir şekilde tasarlanmış ve bütün
bölgelerinde birbirine sıkıca bağlanmış bir bileşimdir, ancak bu bileşimi gerçekleştirmek
için bu halkın karakteri ve onu yöneten yapı gerekliydi.
v. 20b
Türkler anlaşma ya da tabi kılınma prensibini takip ederek fethedilen ülkelerin
bütün sakinleri ki bunlar İslamiyet’i reddettikleri takdirde düşmanın saldırılarına en açık
bir şekilde maruz kalmaktaydı. Fethedilen ülkelerin sakinleri bu durumda şüpheli
sadakate sahip halklar tarafından kendilerini işgal altında bulabilirlerdi. Bu tehlikeyi
aşmak için sultanlar devlet için yararlı olduğu kadar bireyler için o denli sıkı olan bir
çareye başvurmuşlardı. Sultanlar çok sayıda Türk topluluklarına Anadolu’yu terk edip
Avrupa’da iskan edilmesi acil olan savunma noktaları üzerinde yerleşmeleri için
emretmişlerdi. Bu nüfus için Sultanlar, ılıman iklimli verimli toprakları değil de,
İmparatorluğun ana caddesi görevini görecek askeri mevkileri seçmişlerdir. Böylece
Tuna, Balkan Dağlarının her iki yöndeki yamaçları [kuzey-güney, ç.n.], Makedonya’yı
Trakya’dan ve Teselya’yı Arnavutluk’dan ayıran dağlar üzerinde inşa edilmiş olan büyük
kaleler, sakinlerinin arasına Türk kolonilerinin gelip yerleştiğini görmüştür.
Arazi ve nüfus yapısının farklı bir savunma sistemini gerektirdiği Asya’da Türkler
dağ geçitleri arasında taksim edilmemişlerdi.
v. 21a
Hükümet onların büyük şehirlere yerleşmeleri için teşvik etmişti. Böylece Bağdat
sakinleri arasına 25000 Türkü kabul etti. Hem Rus hem de İran saldırılarına karşılık
vermekle görevlendirilen Erzurum’da 80000 sakinden 60000’i Türk’tü: Bu yerler
İmparatorluğun ana caddeleri, direnme merkezleri, kuvvetlerinin yığıldığı ve
ordularının toplandığı noktalar haline gelmişlerdir; bu yerler kırsal kesime kıyasla şehir
halkının muhafaza ettiği bütün araç ve üstünlük zekâsıyla düşmana karşı savunmayı
yönetiyorlar.
Aşağıda Fransızca transkripsiyon ve orijinal el yazması olarak verdiğimiz Boislecomte’a ait rapor için bkz.
MAE, Mémoires et Documents, Turquie, c. 22, v. 20a-27a. Bu rapor Boislecomte’un Mart- Ekim 1834’te
görevlendirildiği Rumeli, Trakya, Bulgaristan, Tuna Prenslikleri, Bosna, Makedonya, Epir, Teselya, Arnavutluk
ve Girit’de görevlendirildiği dönemde yaptığı siyasi yazışma dosyasından çıkartılmıştır.
15 Romanya’nın güneyinde yer alan bir şehirdir.
14
186
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
La destination donnée aux colonies turques établies en Europe leur a fait
prendre principalement dans le[s] Balkans et sur le Danube des mœurs toutes
guerrières: ce sont elles qui animant et dirigeant les indigènes passées à l’Islamisme
ont opposé ses résistances désespérée qui ont rendu célèbres à diverses époques les
sièges de Belgrade, de Widin, d’Oczacow, d’Ismail, de Rouschouk, de Choumla. Elles
regardaient leur sort comme tellement lié à celui de la monarchie qu’il n’y a pas
d’exemple de Turc qui aient consenti à rester dans une ville
v. 21b
qui passait sous une autre domination. Le pays qu’elles habitent ainsi est pour
elles un poste militaire et n’est pas leur patrie. Le signe de la retraite les a toujours
trouvés prêts à le quitter. Les Turcs qui dernièrement encore étaient établis en
Attique, en Livadie, à Négrepont eussent pu conserver de belles et riches propriétés.
Pas un seul n’a consenti à devenir sujet des Grecs. Il a été de même pour toutes les
successivement conquises par la Russie. A Silistrie même, les Turcs n’ont pas supporté
le séjour de cette ville, une fois qu’il y ont vu s’établir une garnison russe, quoique
l’établissement de cette garnison ne dût être que temporaire, et ils ont abandonné
leurs maisons qu’une population Chrétienne est venue occupée. Cette horreur d’un
joug étranger est sans doute, Monsieur le Duc, un noble trait dans le caractère d’une
nation.
Si à de tels sentiments se fut jointe une organisation égale à celle des autres
peuples, l’Empire Turc se fût trouvé protégé par une infranchissable barrière. Ma foi,
ce courage exalté était livré sans règle et sans distinctions à ses propres inspirations. A
peu près tous les habitants des places du Balkan et
v. 22a
du Danube étaient janissaires ou canon[n]iers et ils ne recevaient aucune
instruction militaire. Ils restaient toujours très redoutable en se défendant derrières
leurs retranchements, mais ils pouvaient difficilement s’exposer à se présenter en
bataille dans la plaine contre des troupes qui avaient pour elles l’avantage de la
discipline et de la tactique européenne.
Le sultan en supprimant les Janissaires a essayé de régulariser et d’améliorer la
manière de combattre de ceux qui restaient chargés de défendre les forteresses qu’ils
occupaient; D’après ce que me disait Mirza Sait Pacha qui commande à la fois les
gouvernements de Silistrie, de Rouschouk et de Choumla, le service de l’artillerie est
toujours confié dans ces deux dernières villes et dans toutes les places du Danube aux
habitants eux-mêmes, et il y en a 1700 inscrits comme canon[n]iers à Roustchouk et
700 à Choumla. Ces canon[n]iers vont alternativement passer plusieurs mois à
Constantinople pour s’instruire dans l’art moderne, ils se revêtent alors d’uniformes et
font un exercice régulier.
187
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
Avrupa’da yerleştirilen Türk kolonilerine verilen istikamet, özellikle Balkanlarda ve
Tuna üzerinde tamamen savaşçı davranışlar benimsemelerini sağlamıştır: İslam’a geçen
yerlileri hareketlendiren ve yöneten bu Türkler, çeşitli dönemlerde Belgrad 16, Vidin 17, Özü
(Oczakov) 18, İsmail (İşmasıl) 19, Rusçuk (Ruse) 20 ve Şumnu/Şumla (Şumen) 21 gibi yerlerin
kuşatmalarının ünlenmesine yol açarak umutsuzca direnişleriyle karşılık vermişlerdir. Onlar
kaderinin monarşinin hayatına o kadar bağlı olarak görüyorlardı ki bir başka hâkimiyetin
altına giren bir şehirde kalmaya razı olacak bir Türkün örneği yoktur.
v. 21b
Böylece yaşadıkları bir memleket onların vatanı değil, bir mevkidir. Çekilme işareti
onları her zaman bu mevkii terk etmeye hazır bulmuştur. Son olarak Atika 22, Livadiya 23 ve
Eğriboz’a 24 (Negrepont) yerleşmiş olan Türkler güzel ve zengin mülkler muhafaza
edebilmişlerdir. Hiçbiri Yunanlılara tabi olmaya razı olmamıştır. Sırasıyla Ruslar tarafından
ele geçirilen şehirler için de aynı şey söz konusuydu. Silistre’nin merkezinde, Rus
garnizonunun yerleşimi geçici olmasına rağmen, buradaki Türkler Hıristiyan bir nüfusun
şehirlerini işgal etmesini gördükten sonra şehirde kalmaya tahammül edememişler ve
evlerine terk etmişlerdir. Sayın Dük, yabancı boyunduruğuna karşı duyulan tiksinme bir
milletin karakterinde şüphesiz asil bir çizgidir.
Bu gibi duygulara diğer halkların teşkilatına eşit bir teşkilat ilave edilseydi, Türk
İmparatorluğu geçilmez bir bariyer ile korunmuş olurdu. Tanrım! bu coşkulu cesaret, kural
ve ayrım gözetmeksizin kendi dürtülerine teslim olmuştu. Aşağı-yukarı Balkanların ve
Tuna’nın bütün sakinleri,
v. 22a
yeniçeriler ya da topçulardı ve hiçbir askeri talimat almıyorlardı. Onlar siperleri
arkasında kendilerini koruyarak her zaman korku verici idiler, ancak disiplin ve Avrupai
taktiğe sahip olma avantajında olan askeri birlikler karşısında ovada savaşta güçlükle yer
alabilirler.
Yeniçerileri kaldırarak Sultan [II. Mahmud 1785-1839, ç.n.] işgal ettikleri kalelerin
savunmasıyla görevli kalanların savaşma şeklini düzenlemeyi ve iyileştirmeyi denedi. Silistre,
Rusçuk, Şumnu vilayetlerini yöneten Mirza Said Paşa’nın bana dediklerine göre topçuluk
hizmeti hala bu son iki şehirde ve Tuna’nın bütün yerlerinde sakinlerin kendilerine
bırakılmıştır ve Rusçuk’ta 1700 ve Şumnu’da 700 kayıtlı topçu vardır. Bu topçular modern
sanatı öğrenmek için nöbetleşerek İstanbul’da birkaç ay geçiriyorlar, o zaman üniforma
giyiyorlar ve düzenli idman yapıyorlar.
Sırbistan’ın başkenti ve en büyük şehridir. Tuna ve Sava Nehirlerinin birleştiği plato üzerinde kurulmuştur.
Bulgaristan’ın Kuzeybatı ucunda Tuna Nehri üzerinde yer alan şehirdir.
18
Ukrayna’nın güneyinde yer alan küçük bir şehirdir.
19 Ukraynacada İzmail olarak geçen bu yerleşim birimi Ukrayna’nın güneybatı ucunda Odessa yönetim
biriminde yer alan küçük bir kenttir.
20
Bulgaristan’da Tuna Nehri kıyısında Romanya’nın Yergöğü (Giurgiu) kentinin karşısında yer alan şehirdir.
21 Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda Deliorman bölgesinde yer alan şehirdir.
22 Yunanistan’ın Atina’nın da içinde bulunduğu Mora Yarımadasının ortadoğu kesiminde yer alan bir bölgedir.
23 Kıta Yunanistanı’nın Mora’ya bakan güney kısmında yer alan şehirdir. Boeotia bölgesinin merkezidir.
24 Yunanistan’ın Girit’ten sonra ikinci büyüklükteki adasıdır.
16
17
188
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
v. 22b
Revenus chez-eux ils retournent aux professions qu’ils exercent et ne reprennent
leurs habits militaires que pour les rares occasions où ils ont à monter la garde. Le plan du
Sultan est aussi d’établir des casernes et des régiments disciplinés à l’Européenne dans
chacune de ces places. C’est à la fois un moyen de les protéger contre l’ennemi et d’établir
son autorité dans des villes où prévalent encore les anciens janissaires. Déjà 2000 soldats
réguliers se trouvent réunis à Choumla et 2000 à Roustchouk. Mais ces soldats, logés chez
les habitants, paraissent participer de l’esprit insubordonné d’une population avec laquelle
ils sont trop mêlés. Une caserne pour 1500 hommes, solidement construite à pierre de
taille et séparée de la ville vient d’être achevée à Choumla ; une autre de même grandeur
va être entreprise à Roustchouk il n’y en pas encore de commencée.
On a retiré et réuni à Roustchouk toute l’artillerie de Giurgevo en sorte que cette
place, la plus considérable de toutes celles du Danube en est abondamment pourvue. Je fus
étonné au contraire en visitant Chumla de la trouver aussi dégarnie de canons. J’en fis
v. 23a
l’observation au commandant militaire Hasan Bey. « Chumla, lui dis-je, est la gloire
de l’Empire turc ; toutes les forces de la Russie sont venues s’y brisées en 1828, et si vous
eussiez saisi ce moment pour faire la paix, vous eussiez encore remporté tout l’honneur de
votre dernière lutte avec les Russes ; comment donc laissez-vous sans défendre une place
aussi importante ? Les Russes vous ont emporté tous les canons qui défendaient les bords
de la mer Noire au lieu de remplacer ces canons, vous vous chargez vous-même d’ôter ceux
qui défendent le[s] Balkan[s] c’est bien de la confiance dans une amitié bien nouvelle. »
« Le Sultan, me répondit Hassan Bey, avait besoin de canons pour le Bosphore : il
nous a ordonné de lui envoyer les nôtres, mais s’il redevenait nécessaire ici, ils seraient
revenus en huit jours. Il nous en reste d’ailleurs une trentaine, et puis nous saurions nous
défendre à coups de fusils. » Hassan Bey me fit d’ailleurs remarquer que dernière guerre
on avait déjà construit une citadelle à pierre à l’extrémité méridionale du front
v. 23b
de Chumla sur la campagne et qu’on allait en commencer une seconde à l’autre
extrémité. Les travaux de la première sont en effet presque terminés et les Turcs y
travaillent avec autant d’ardeur et d’orgueil qu’ils mettent d’indifférence aux travaux
commandés par les Russes aux Dardanelles.
Je reconnus avec Hassan Bey l’utilité de ces travaux, mais je n’en …. pas …
Les succès du Général Diebitch, dans la guerre de 1829 n’ont sans plus abattu le
courage de ces populations guerrières que l’alliance du Sultan avec l’Empereur Nicolas
n’a amorti l’inimitié qui les anime contre les Russes. Elles se regardent toujours comme
ayant été victorieuses. Seulement, me disait un des défenseurs de Chumla, les soldats ont,
la seconde année, laissé passer l’armée Russe parce qu’ils étaient mécontents du Sultan qui
ne les payait pas. Les Turcs considèrent donc toujours la barrière du Balkan comme
infranchissable « Regarder, me disaient plusieurs d’entr’eux, ces montagnes inaccessibles
qui entourent Chumla de trois côtés, qui lui tiennent lieu de remparts et qui lui envoient
des eaux abondantes et intarissables. Mesurez l’étendue de ce front, le seul côté par
où l’on puisse attaquer, et qu’un simple fossé a suffi et suffira encore
189
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
v. 22b
Evlerine döndüklerinde icra ettikleri mesleklere geri dönüyorlar ve askeri elbiselerini
sadece nöbet tuttukları nadir durumlarda tekrar giyiyorlar. Sultan’ın planı, bu yerlerden her
birinde Avrupai tarzda kışlalar ve disiplinli alaylar kurmaktır. Bu aynı zamanda hem onları
düşmana karşı koruma yöntemi hem de hala eski yeniçerilerin baskın olduğu şehirlerde
otoritesini sağlamaktır. Şumnu’da ve Rusçuk’ta 2000’er düzenli asker toplanmış bile. Ancak
şehir sakinlerinin yanında kalan bu askerler çok iç içe oldukları bir nüfusun dik başlı ruhuna
katılıyor gözükmektedirler. Sağlam bir şekilde parça taşlardan inşa edilmiş ve şehirden
ayrılmış 1500 kişilik bir kışla Şumnu’da yeni tamamlanmış bulunmaktadır; aynı büyüklükte
bir başka kışlanın inşası Rusçuk’ta başlayacak, ancak henüz başlamamıştır. Yergöğü’nün
bütün topçu birliği Rusçuk’a çekilmiş ve toplanmıştır. Öyle ki Tuna’nın en önemli kalesi olan
bu yer toplarla fazlasıyla donatılmıştır. Buna karşılık Şumnu’yu ziyaret ettiğimde onu
toplardan boşalmış bularak şaşırdım.
v. 23a
Askeri komutan Hasan Bey’i bu konuda uyardım. “Şumnu, ona dedim, Türk
İmparatorluğunun şanıdır; 1828’de Rusya’nın bütün kırbaçları burada kırılmaya geldiler ve
eğer siz bu arada barış için uygun anı yakalasaydınız, aynı zamanda Ruslarla yaptığınız son
savaşın bütün onurunu da kazanırdınız; dolayısıyla bu kadar önemli bir kaleyi savunmasız
nasıl bırakırsınız? Karadeniz kıyılarını savunan bütün toplarınızı Ruslar beraberinde
götürdüler ve siz bunların yerine yenilerini koymak yerine Balkanları savunanları da kendiniz
kaldırmayı üstleniyorsunuz, bu durum yeni bir dostluğa duyulan güven midir nedir?
“Sultanın, diye cevap verdi Hasan Bey, Boğazlar için toplara ihtiyacı vardı: O, bize
bizimkileri ona göndermemizi emretti, ancak eğer burada ihtiyaç olursa bu toplar 8 günde
geri gelebilecekler. Hatta 30 kadar elimizde kaldı ve ayrıca kendimizi tüfeklerle
koruyabiliriz.” Ayrıca Hasan Bey kırda Şumnu cephesinin güney ucunda taştan bir hisar inşa
edildiğini ve diğer uca başka ikinci bir hisarın yapımına başlanılacağını belirtti.
v. 23b
Gerçekten de ilk hisarın çalışmaları nerdeyse bitmek üzere ve Türkler burada o kadar
istek ve gururla çalışıyorlar ki Boğazlarda Rusların yönettiği çalışmalara aldırış etmiyorlar.
Hasan Bey’le Şumnu’da yapılan çalışmaların gerekliğini belirttik. 25
Sultanın [Mahmud’un, ç.n.] İmparator Nikola ile antlaşmasının Ruslara karşı bu
savaşçı halkların besledikleri düşmanlık duygularını yok edemediği gibi, 1829 yılı savaşında
General Dibiç’in başarıları da bu savaşçı halkların cesaretini de kıramamıştır. Bu insanlar
hala kendilerini muzaffer olarak görmektedirler. Sadece, diyordu, Şumnu savunucularından
bir tanesi, ikinci yılda askerler maaşlarını vermeyen Sultandan memnun olmadıkları için Rus
ordusunun geçmesine izin vermişlerdir. Dolayısıyla Türkler hala Balkan engelini geçilmez
olarak düşünmektedirler. “Şumnu’yu üç tarafından çevreleyen, sur görevi gören ve ona bol
ve tükenmez su gönderen bu geçilmez dağlara bir bakın, diyorlardı aralarında pek çoğu.
Saldırılacak tek bu taraftaki cephenin genişliğini bir ölçün, tek bir hendek yetiyor
25
Metinde okunamayan bir kelime olduğu için anlamca çeviri yapmaya çalıştık. (ç.n.)
190
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
v. 24a
pour défendre contre les Russes ; Sondez ce sol à fond de roc, que les mineurs ne
peuvent entamer, considérez que Chumla est placée à la tête des deux vallées de Pravadi et de
Kamtchik qu’il faut successivement traverser. Si l’on veut passer les Balkans vers l’Orient tandis
que la partie occidentale de ces montagnes est protégée par leur aspérité même et qu’il nous
est facile d’occuper le peu de défilés qu’ils présentent, et voyez si, avec tous les avantages,
Chumla que la garnison de Varna peut seconder encore au besoin ne suffit pas pour défendre les
Balkans ». Je dois, Monsieur le Duc, laisser aux militaires à juger ce point, est je me borne à
apporter à votre Excellence l’opinion des Turcs.
Cette opinion est de nature à leur conserver le courage nécessaire pour défendre cette
importante position. Mais la confiance et l’audace des Russes, s’ils venaient à l’attaquer de
nouveau ne seraient-elles pas puissamment encouragées par l’opinion que cette barrière
réputée infranchissable a été franchie par eux. Le Général Diébitch en laissant derrière lui une
place qu’il ne pouvait prendre ne leur a-t-il pas donné un exemple qu’ils se sentiraient encore
bien
v. 24b
porter à imiter.
Les Balkans sont placés en seconde ligne derrière le Danube, comme les Vosges
derrière le Rhin. Cette position est très forte et les gens de l’art, et les Balkans présentent
d’après leur opinion une barrière beaucoup plus redoutable que ne l’est celle du Danube,
tellement que si la Turquie, perdant le Danube, concentra dans le Balkan tous les moyens
de défense, elle n’en deviendrait, disent-ils, que plus redoutable.
Les Turcs confiant les Balkans à leur force naturelle et à la garde de Chumla et de
Varna se sont attachés à renforcer par un grand nombre de camps sur la ligne du Danube.
La largeur moyenne du fleuve sur le territoire Turc est de 350 toises 26, sa profondeur de 3
toises. La rive droite, souvent raide est exhaussée, domine celle du Nord, constamment
basse et marécageuse, et donne aux Turcs une supériorité que soutient la ligne de places
fortes dont ils l’ont hérissées tandis que la rive Autrichienne, Valaque et Russe est laissé à
peu près sans défense, à la paix d’Andrinople la Russie a porté son attention principale à
affaiblir cette première barrière : Outre le fortifications de
v. 25a
rive droite, les Turcs avaient construit sur la rive gauche les places de Tourna, de
Giurgévo et de Brahilow qu’ils avaient peuplés de Musulmans et réunies à Pachalik de
Roustchouk et de Silistrie, elle a exigé que ces places fussent démantelées et incorporées à
la Valachie. Entre Giurgévo et Roustchouk une petite île fortifiée pourrait battre ou soutenir
à la fois ces deux villes. Les fortifications de cette île ont été considérées comme une
dépendance de Guirgevo et détruites. On a peu remarqué la portée de l’article du traité
qui stipule que parmi les trois branches du Danube celle de Georges, la plus méridionale
servirait désormais de frontière aux deux états ; Mais des trois branches, il n’y a
qu’une navigable qui celle du milieu ou de Soulines large de 120 toises sur une profondeur
de trois à quatre. Cette stipulation confère donc par le fait aux Russes la possession
exclusive de l’embouchure du Danube. A tous ces avantages ils ont joint l’occupation de
Silistrie qui leur ouvre l’entrée du pays.
La porte depuis ce traité désastreux a concentré dans Roustchouk ses principaux
26
Eski bir uzunluk ölçüsü birimi, aşağı yukarı iki metredir.
191
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
v. 24a
ve yetecektir de Ruslara karşı savunmak için; Madencilerin kazamadığı dibi kaya olan bu
toprağı bir delin, düşünün ki Şumnu sırasıyla geçilmesi gereken Pravadi (Provadiyska Reka) 27 ve
Kamçık (Reka Kamçia) 28 vadilerinin başında yer alıyor. Bu dağların batıdan ulaşımı kendi sarplığı
ile korunduğu ve burada var olan birkaç geçidi işgal etmemiz kolay olduğu için Balkanların
doğusundan geçilmek istendiğinde ve bütün avantajlarıyla ihtiyaç olduğunda bir de Varna
garnizonunun yardım edebileceği Şumnu’nun Balkanları savunmaya yetip yetmediğini
görürsünüz.” Sayın Dük, bu noktayı siyasilerin değerlendirmesine bırakıyorum ve Ekselanslarınıza
Türklerin görüşünü sunmakla yetiniyorum.
Bu görüş esas itibarıyla bu önemli mevkii korumaları için gereken cesaretlerini muhafaza
etmek içindir. Ancak Rusların güveni ve cesareti, yeniden bu kaleye saldırmaya geldikleri takdirde
geçilmez diye bilinen bu yerin onlar tarafından geçildiği görüşü ile büyük ölçüde artırılacaktır.
Arkasında ele geçiremeyeceği bir kaleyi bırakarak General Dibiç, taklit edebilecekleri bir örnek
vermemiş miydi?
v. 24b
Balkanlar, Ren 29 nehrinin arkasında yer alan Vosgeslar 30 gibi Tuna’nın ardında ikinci
sırada yer almaktadırlar. Bu konum çok güçlü ve onlara göre silah adamları ve Balkanlar
Tuna’dan daha büyük bir engel teşkil etmektedirler. O kadar ki eğer Türkiye, Tuna’yı kaybederek
bütün savunma imkânlarını Balkan Dağlarında yoğunlaştırırsa daha korku verici olur,
denilmektedir.
Balkan Dağlarını doğal gücüne ve Şumnu ile Varna’nın korumasına bırakarak Tuna hattı
üzerinde çok sayıda kamplar yaparak güçlendirmeye önem vermişlerdir. Türk toprağında nehrin
ortalama genişliği yaklaşık 700 metre, derinliği de yaklaşık olarak 6 metredir. Genellikle yüksek
ve dik olan sağ kıyı, sığ ve bataklık olan kuzey kıyıya hükmediyor ve Türklere, güçlü kalelerle
donattıkları hatla desteklenen bir üstünlük sağlıyor. Avusturya, Eflak ve Rus kıyısı ise neredeyse
savunmasız bırakılmıştır. Edirne Antlaşmasıyla Rusya bu engeli zayıflatmaya dikkat etti.
v. 25a
Sağ kıyının dışında, Türkler sol kıyı üzerinde Müslümanlarla iskân ettikleri ve onları
Rusçuk ve Silistre Paşalıklarına bağladıkları Turna, Yergöğü ve İbrail (Brahilow) 31 gibi kaleler inşa
etmişler ve Rusya bu kalelerin surlarının yıkılmasını ve Eflak’a bağlanmasını istemiştir. Yergöğü ve
Rusçuk arasında tahkim edilmiş bir küçük ada bu iki şehri hem vurabilir hem de destekleyebilirdi.
Bu adanın surları Yergöğü’nün bir parçası olarak düşünüldü ve yıktırıldı. Tuna’nın üç kolundan en
güneydeki Tulça (St. Georges) kolunun, bundan böyle iki ülke arasında sınır teşkil edeceğini
belirten antlaşmanın maddesinin önemine çok dikkat edilmemiştir. Ancak üç kolun arasında
sadece ortadaki yani yaklaşık 240 m genişliğinde ve 6 ila 8 m derinliğinde olan Sulina (Soulines)
kolu gemiciliğe elverişlidir. Dolayısıyla bu özel koşul gerçekten de Ruslara Tuna’nın ağzı üzerinde
özel bir aidiyet hakkı veriyor. Bütün bu avantajlara, onlara ülkenin giriş yolunu açan Silistre’nin
işgalini de ilave etmişlerdir. Bu yıkıcı antlaşmadan sonra Bab-ı Ali belli başlı savunma araç
gereçlerini Rusçuk’a toplamıştır.
Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda Karadeniz’e dökülen bir nehirdir.
Kuzeydoğu Bulgaristan’da Karadeniz’e dökülen bir nehirdir.
29 İsviçre Alpleri’nden doğup Fransa, Almanya ve Hollanda topraklarından geçerek denize dökülen bir
nehirdir. [ç.n.]
30 Fransa’nın kuzeydoğusunda yer alan bir dağ silsilesidir. [ç.n.]
31 Romanya’nın güneydoğusunda Tuna Nehrinin kıyısında bulunan bir şehirdir.
27
28
192
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
v. 25b
moyens de défense. Cette ville s’est accrue des émigrations de Silistrie et de Guirgévo, et elle
compte aujourd’hui 40000 habitants dont 35000 Turcs, 4000 Bulgares, 700 Arméniens et autant de
Juifs. La Porte y a de vastes magasins solidement construits en pierre, et dans lesquels elle réunit
chaque année une grande abondance de blé pour servir de l’armée et même pour celui de la capitale.
Avant la guerre de 1829, les places de Silistrie, de Roustchouk et de Viddin avaient chacune
une flot[t]ille préposée à la garde du fleuve. Silistrie a perdu sa flot[t]ille en 1828, celle de Viddin est
réduite à une quinzaine de bâtiments ; Roustchouk dont les Russes se sont éloignés pendant toute la
guerre a conservé la sienne.
La flot[t]ille de Roustchouk se compose de 25 bâtiments pontés et manœuvrant à la voile.
Chacun d’eux porte deux canons et une trentaine d’homme ; De petites barques ou felouques les
suivent à la rame remplies d’hommes armés de fusils. La flot[t]ille est dans un état complet
v. 26a
de désarmement. Depuis 8 ans on n’a pas construit à Roustchouk de nouveaux bâtiments,
mais on a entretenu les anciens qui sont en assez bon état. Ce service quoique relevant de l’amirauté
de Constantinople et payé par elle est entièrement propre à la ville de Roustchouk. Huit cent à mille
habitants y sont inscrits comme matelots et soldats de marine. La flotte à son arsenal, et le titre de
Capitan Pacha est donné à celui qui les commande.
Les détails que j’ai eu l’honneur de présenter dans cette dépêche à Votre Excellence sur les
populations turques chargées de la défense du Balkan et du Danube, lui laisseront facilement
supposer que les dispositions de ces populations sont peu favorables au Sultan. L’esprit, les passions
et les croyances populaires dominent d’une manière si marquée en Turquie que je crois devoir
toujours chercher à recueillir dans ce pays les différents bruits qui circulent parmi le peuple, les
regardant comme les moteurs principaux qui dirigeraient, dans des jours d’épreuve, la conduite de la
nation. Voici un de ces bruits qu’un Turc qui a combattu
v. 26b
à Chumla me répétait comme étant généralement adopté. « Le père du sultan aimait
tellement une femme grecque qu’il consentit à la laisser dans son harem ; sans exiger qu’elle
quittât sa religion. Mahmoud, sorti de cette union, se trouve ainsi né d’un Musulman, et d’une
Chrétienne, moitié Musulman, moitié Chrétien. De là tous les malheurs qui sont tombés sur
l’Empire. Mais d’ici à trois ans viendra un homme d’Arabie, et cet homme reconquerra la Grèce
et la Valachie et rendra à l’Empire son ancien éclat.
Ce nom de Mehemet Ali est en effet invoqué de ce côté de la Turquie, comme celui du
restaurateur de l’ancienne. Constitution de l’ancienne puissance de l’Empire. « Aussi longtemps
qu’a duré la guerre avec les Egyptiens me disait ici le directeur de la quarantaine, nous avons
vécu dans des transes continuelles à mesure que l’armée de Mehemet Ali s’avançait, les Turcs
dans tout le pays qui s’étend de Roustchouk à Silistrie étaient en rumeur et en agitation, ils
frémissaient et ils s’excitaient à la guerre, ils apprêtaient leurs armes, ils se tenaient prêts à se
jeter
v. 27a
sur la Valachie, à la première nouvelle qu’ils recevaient de l’entrée d’Ibrahim à Constantinople,
et ils en annonçaient hautement l’intention. « C’est en voyant cette action que Mehemet Ali
exerce sur les esprits à traverser de si grandes distances que plusieurs principaux de la nation
Turque avaient tourné les yeux vers lui, comme vers le seul homme qui fut encore capable de
redonner aux populations Musulmanes leur enthousiasme et leur ancienne confiance et de
rendre quelque vie à cet empire.
Je prie votre Excellence d’agréer l’assurance de ma considération respectueuse.
Le Baron de Boislecomte.
193
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
v. 25b
Bu şehir Silistre ve Yergöğü’den gelen göçlerle büyüdü ve bugün 35000’i Türk, 4000’i
Bulgar, 700’ü Ermeni ve bir o kadar da [700, ç.n.] Yahudi olmak üzere 40000’lik bir nüfusa
sahiptir. Sağlam bir şekilde taştan inşa edilmiş Bab-ı Ali’nin büyük ambarları vardır ve bunlarda
her yıl ordunun ve hatta başkentin ihtiyaçlarını karşılamak için bol miktarda buğday
toplanmaktadır.
1829 savaşından önce Silistre, Rusçuk ve Vidin gibi kalelerin her biri nehrin korunması ile
görevli bir filotillaya sahiptiler. Silistre filotillasını 1828 yılında yitirdi, Vidin’in filotillası yaklaşık 15
gemi ile sınırlandırıldı. Rusların bütün savaş boyunca uzak kaldığı Rusçuk [kalesi, ç.n.], filotillasını
muhafaza etti. Rusçuk filotillası güverteli ve yelkenli 25 gemiden oluşmaktadır. Her biri iki topa
sahiptir ve 30 kişi taşımaktadır. Silahlı adamlarla doldurulmuş küçük sandal ve filikalar küreklerle
onları takip ediyorlar.
Filotilla tamamen silahsızlandırılmış durumda.
v. 26a
8 yıldan beri Rusçuk’ta yeni gemiler yapılmamış, ancak çok iyi durumda olan eskilerin
bakımı yapılmıştır. Her ne kadar bu hizmet İstanbul amiralliğine (donanma yüksek yönetimine)
bağlı ve onun tarafından ödense de tamamen Rusçuk şehrine özgüdür. 800 ila 1000 kişi burada
deniz subayı ve gemici olarak burada kayıtlanmıştır. Donanmanın kendi tersanesi var ve onu
komuta edene Kapıdan Paşa unvanı verilmektedir.
Bu yazıda, Ekselanslarınıza Balkan Dağları ile Tuna’nın savunması görevlendirilmiş Türk
halkı üzerine sunmaktan şeref duyduğum ayrıntılar, Sultan’a karşı bu halkın düşüncelerinin çok
olumlu olmadığını kolayca tahmin etmenizi sağlayacaktır. Halkın düşüncesi, tutkusu ve inançları
Türkiye’de o kadar belirgin bir şekilde hükmediyor ki ben bu ülkede halk arasında dolaşan ve zor
günlerde milletin tavrını belirleyecek temel itici güçler olarak görerek çeşitli söylentileri her
zaman toplamaya çalışmalıyım, diye düşünüyorum. İşte yaygın olarak kabul edilen Şumnu’da
savaşmış bir Türk’ün
v. 26b
bana tekrarladığı bu söylentilerden birisi: “Sultanın babası, bir Yunan kadınını o kadar
seviyordu ki dinini değiştirmeden onun haremde kalmasına razı oldu. Bu birliktelikten doğan
Mahmut böylece bir Müslüman ve bir Hıristiyan’dan doğmuştur. Yani kendisi yarı yarıya
Müslüman, yarı yarıya Hıristiyan’dır. İşte bundan İmparatorluğun üzerine çöken bütün
mutsuzluklar. Ancak üç yıl içerisinde Arabistan’dan bir adam gelecek ve bu adam Yunanistan ve
Eflak’ı fethedecek ve İmparatorluğa eski ihtişamını iade edecektir.”
Mehmet Ali’nin ismi gerçekten de Türkiye’nin bu tarafında eskinin canlandırıcısı olarak
ileri sürülmektedir: İmparatorluğun eski gücünün kurulması. Mısırlılarla savaş ne kadar uzun
sürdüyse, burada karantinanın müdürü bana anlatıyordu, Mehmet Ali’nin ordusu ilerledikçe biz
sürekli bir baş dönmesi içerisindeydik. Rusçuk’tan Silistre’ye uzanan topraklardaki Türkler
söylenti ve heyecan içerisindeydiler. Savaş için titriyor ve heyecanlanıyorlardı, silahlarını
hazırlıyorlardı, hazır bulunuyorlardı
v. 27a
ve İstanbul’a İbrahim’in girişinin ilk haberinde Eflak üzerine saldırıyorlardı ve niyetlerini
açıkça beyan ediyorlardı. Bu kadar uzak mesafeden Mehmet Ali’nin insanların düşüncesi
üzerindeki bu etkiyi gören Türkiye milletinin çok sayıdaki ileri geleni ona doğru Müslüman
halklara coşkusunu ve eski güvenini verebilecek ve bu imparatorluğa bir müddet daha hayat
verebilecek tek adama doğru gözlerini çevirdiler.
Ekselanslarımızdan, saygılı düşüncemin teminatını kabul etmesini rica ediyorum. Baron
de Boislecomte.
194
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
IV-RAPORUN ORİJİNAL METNİNİN SURETİ
195
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
196
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
197
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
198
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
199
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
200
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
201
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
202
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
203
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
204
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
205
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
206
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)
207
A. Kayapınar
Tuna ve Balkan Sıradağları Civarında Osmanlı Savunması
208
EBAD/JABS
Ege ve Balkan Araştırmaları Dergisi / Journal of Aegean and Balkan Studies 2015-2 (2)

Benzer belgeler