Gelecek Trendler

Transkript

Gelecek Trendler
193_CP_02
1/27/11
1:53 PM
Page 1
&
Gelecek Trendler
Yenilikçilik ve gelecek araşt›rmalar› dergisi l Şubat 2011
www.siemens.com.tr
Çöl vizyonu
Kuzey Afrika, yenilenebilir
enerji kaynaklarına
yatırımı artırdı. Fas’taki
öncü tesisler Avrupa’ya
üretim yapacak.
Gelişen piyasalar
Düşündüğünüzden
daha yeşil
Meksika, Siemens
teknolojilerinin yardımıyla
Latin Amerika’nın en yeşil
şehri olma yolunda hızla
ilerliyor.
Başta BRIC ülkeleri olmak üzere, geleceğin
ekonomilerindeki hızlı büyüme sürüyor. Üstelik
gelişen piyasalar, artık sadece üretimde değil
inovasyonda da etkin.
194_CP_02
1/27/11
1:30 PM
Page 2
2
GELECEK&TRENDLER
Az
gelişmişten
gelişen
ekonomilere
Editör - İçindekiler
970’lerde “az gelişmiş ülkeler” deyimi yaygındı… Türkiye’nin de içinde
1 bulunduğu ülkeleri tanımlamak için her türlü global değerlendirmelerde bu
deyim kullanılıyordu.
1980’lerde Dünya Bankası’nın ekonomistlerinden Antoine van Agtmael,
“yükselen piyasalar” (emergin markets) kavramını ortaya attı. Ortaya çıkan
büyük değişim ve “az gelişmişler” tanımının yetersiz kalması nedeniyle
Agtmael bu kavramı öne çıkarmıştı.
Son 30 yıldır bu kavram yaygın olarak kullanılıyor. Birkaç yıl önce Goldman
Sachs’ın (GS) baş ekonomisti Jim O’Neill, BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve
Çin) konseptini ortaya attı. Dört ülkeyi dahil etmesinin nedenini ise GSYİH’leri,
dünya GSYİH’sinin yüzde 3 veya daha fazlası olan gelişen ülkeler olarak
açıkladı.
Ocak ayı içinde Türkiye’nin de bu gruba dahil olacağı açıklanınca, O’Neill ile
temasa geçip görüşlerini aldım. “Financial Times’ın hatası, şu anda öyle bir şey
yok. Türkiye’nin verileri bunu desteklemiyor” benzeri bir değerlendirme yaptı.
Ancak Türkiye’nin gelişmekte olan 11 ülke arasındaki yerini güçlendirdiğini ve
geleceğinin de parlak olduğunu belirtti. “Bizim kuşağın fenomeni” diye
nitelendirdiği BRIC ülkeleri ve diğer 7 gelişmekte olan ülkenin, içinde
bulunduğumuz dönemin sürükleyicisi olduğunun da altını çizdi. Şu sözleri
dikkatimi çekti: “Dünya ekonomisinin motoru durumundalar.”
Gerçekten de dünya ekonomisi bu ülkelerin elleri üstünde, onların üretim ve
tüketimleriyle yükseliyor. Gelecek&Trendler dergisinin bu sayısını okuyunca, bu
gerçeğe farklı bir açıdan siz de şahit olacaksınız.
İÇİNDEKİLER
M. Rauf Ateş
Şaşırtan büyüme devam edecek ........................3
Yetişiyorlar! ................................................................................4
Düşündüğünüzden daha yeşil ............................7
Çöl vizyonu ..................................................................................8
Yay›nc›
Doan Burda Dergi Yay›nc›l›k ve
Pazarlama A.
cra Kurulu Bakanı
Mehmet Y. Y›lmaz
Yay›n Direktörü (Sorumlu)
M. Rauf Ate
Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük
Yaz›ileri Müdürü Ebru F›rat
Haber Müdürü Hande Demirel
Görsel Yönetmen A. Bertu Pat›r
Yayın Kurulu (Alfabetik srayla)
M. Rauf Ate, Özlem Aksoy,
Hande Demirel, Hüseyin Gelis,
Sibel Hür, Sedef Seçkin
Marka Müdürü Gökçe Aykaç
Ankara Temsilcisi Erdal pekeen
Tel: 0 312 467 14 37-38-39
Yönetim
Genel Yayın Koordinatörü Yeim Denizel
Tüzel Kii Temsilcisi Murat Köksal
Sat› Direktörü Orhan Takn
Finans Direktörü Didem Kurucu
Üretim Direktörü Servet Kavasolu
Yönetim yeri
Hürriyet Medya Towers 34212 Güneli-‹STANBUL
Tel 0 212 410 32 28 Faks 0 212 410 32 27
DB Okur Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00
[email protected]
DB Abone Hizmetleri hatt›
Tel: 0212 478 03 00 Faks: 0212 410 35 12-13
[email protected]
Pazar hariç her gün saat 09.00-18.00
aras›nda hizmet verilmektedir.
Reklam Grup Bakan›
Cem M. Baar
Grup Bakan Yard›mc›s› Nil Ertan
Satı Koordinatörü Emel Sönmez
Teknik Müdür Nusret K›r›ml›olu
Tel: 0 212 336 53 60 (3 hat) Faks: 0 212 336 53 90
Rezervasyon
Tel: 0 212 336 53 00-57-59 Faks: 0 212 336 53 92-93
Ankara Reklam Tel: 0 312 467 14 37-38
[email protected]
Maya Akar Center, Kat: 7 Büyükdere Cad.
No: 100-102 34394 Esentepe/STANBUL
195_196_197_198_CP_02
1/27/11
1:38 PM
YÜKSELEN PİYASALAR
Page 3
Gerçekler ve tahminler
Şaşırtan büyüme devam edecek
Finansal krizin ardından bile BRIC ülkelerinin yüzde 4 ile 10 arasında değişen
büyüme oranları, G7’dekileri açık ara farkla geride bıraktı. BRIC ülkeleriyle benzer
büyüme dinamiği gösteren ve geleceğin 11’i (N-11) olarak tanımlanan ülkelerde de
gelişim, yükselen bir ivmeyle hızlanıyor.
RIC kısaltması ilk defa yatırım bankası
Goldman Sachs’da, ekonomik araştırmalar bölümü başkanı Jim O’Neill tarafından kullanılmıştı. Açılımı ise 2,8 milyarlık toplam nüfusuyla dünya genelinin yüzde 40’ını oluşturan dört ülkenin yani Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in baş harflerinden ibaretti.
Deutsche Bank Research’e göre bu milletler, 2010 yılında toplam 10,5 trilyon dolarlık yani global gayri safi hasılanın yüzde 17’si
kadar bir gayri safi yurt içi hasıla üretti. ABD,
Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve
Kanada’yı kapsayan G7 ulusları ise global gayri safi hasılanın yüzde 52’sinin biraz altında
pay aldı.
Finansal krizin ardından bile BRIC ülkele-
B
rinin yüzde 4 ile 10 arasında değişen büyüme
oranları, G7’dekileri açık ara farkla geride bırakıyor. Uluslararası Para Fonu, 2010’da gerçekleşen yüzde 4,6’lık global büyümeye en
büyük katkıyı Çin (yüzde 10,5), Hindistan (yüzde 9,4) ve Brezilya’nın (yüzde 7,1) büyüme
oranlarının yaptığını tahmin ediyor. Hatta
BRIC’in “problemli çocuğu” Rusya bile 2009
yılında GSYİH’da gördüğü yüzde 8’lik geri çekilmenin ardından 2010’da muhtemelen yüzde 4’ün üzerinde bir büyüme yakalayacak.
Goldman Sachs uzmanları, 2020 itibarıyla BRIC
ülkelerinin, global gayri safi hasıla büyümesinin nerdeyse yarısından sorumlu olacağına
inanıyor.
BRIC’in bazen Güney Kore’yi de içerecek
şekilde BRICK veya Güney Afrika’yı da kapsayacak şekilde BRICS olarak genişletildiğine de
tanık oluyoruz. Goldman Sachs, 2005 Aralık
ayında BRIC ülkeleriyle benzer bir büyüme dinamiği yaşayabilecek 11 ülke sıralaması yapmıştı. “Geleceğin 11’i” (N-11) olarak tanımlanan ülkeler arasında Vietnam, Bangladeş, Pakistan, Filipinler, Güney Kore, Endonezya,
Meksika, Türkiye, İran, Mısır ve Nijerya bulunuyor. Ancak bu gruplama birtakım anlaşmazlıklara da yol açmadı değil. Örneğin Güney Kore, bir OECD üyesi ülke olarak yıllardır
kendisinin istikrarlı büyüme kaydeden endüstrileşmiş milletler grubuna dahil edilmesini istiyor.
O’Neill, 2050 yılında N-11 ülkelerinin ço-
Gelecek&Trendler
3
195_196_197_198_CP_02
1/27/11
1:38 PM
Page 4
4
Eğilimler
YÜKSELEN PİYASALAR
ğunun dünyanın top 20 ekonomisi arasına
gireceğini düşünüyor. “Bu ülkeler, BRIC
uluslarının ardından, toplamda en fazla nüfusa ve en yüksek büyüme oranlarına sahipler” diyor. Goldman Sachs enflasyon, kamu borcu, ekonominin açıklık seviyesi, teknoloji kapasitesi, yaşam süresi, eğitim, politik istikrar, yasaların uygulanabilirliği ve
rüşvetin yaygınlığı gibi bir takım faktörleri
dikkate alan bir göstergeyi kullanarak 170
ulusun sürdürülebilir büyüme potansiyelini değerlendirmişti. Bu araştırmada Vietnam’ın ortalama büyüme rakamının üzerinde en iyi performansı göstereceği tespit
edilmişti. N-11 ulusları, ekonomik kriz öncesinde sadece yüzde 1 olan global ekonomik büyümeye olan katkılarını bugün yüzde 11’e yükseltmiş durumda. Goldman
Sachs’a göre, 2050’ye gelindiğinde N-11 ülkelerinin toplam GSYİH’sı, G7 toplamının
üçte ikisine denk gelecek.
Uzmanlar BRIC ülkelerindeki büyümenin ardında yatan en önemli faktörün artan yığınsal tüketim olduğunu düşünüyor.
Her ne kadar hükümet yatırımlarıyla destekleniyor olsa da, aynı zamanda bir diğer
neden de yeni orta sınıfın yükselişi. Goldman Sachs’a göre bu yolda başı Çin çekiyor.
Çin’in 2010’da 3 bin 463 dolar olan kişi başına gelirini, 2020’de 8 bin 829 dolara ve
2030’da da 17 bin 522 dolara çıkarması bekleniyor. Bu beklentideki en son rakam,
ABD’nin 2030 yılında gerçekleşmesi tahmin
edilen 62 bin 717 dolarlık kişi başına gelirinin yüzde 28’ine işaret ediyor.
BRIC uluslarının uzun vadede büyüyeceklerinin öngörülmesinin ardında yatan
bir diğer neden de, bu ülkelerin zengin doğal kaynakları. Örneğin Brezilya, dünyanın
önde gelen demir cevheri tedarikçilerinden
biriyken Rusya da Batı Avrupa ile diğer bazı bölgelere doğalgaz ihracatında lider ülke konumunda. BRIC ülkeleri artık ileri teknolojili ürünler de ihraç ediyor. Brezilya,
uçak üretiminde dünyanın en iyileriyle rekabet edebilirken Hindistan gayri safi yurt
içi hasılasının üçte ikisini, başta yazılım olmak üzere IT ve biyoteknoloji endüstrilerinde yoğunlaşan hizmet sektöründen elde
eden, önemli bir inovasyoncu fikirler merkezi haline gelmiş durumda. Hindistan aynı zamanda, anonim markalardaki uzmanlığıyla miktar bazında dünyanın en büyük
dördüncü ilaç üreticisi konumunda. 2013
itibarıyla da dış kaynak kullanımında 2008
yılındaki gelirlerini ikiye katlayarak 110 milyar dolara çıkarması bekleniyor.
Çin uzunca bir süredir “dünyanın imalathanesi” olarak görülmekte, ancak gelecekte çok daha üstün kaliteli ürünler üretecek. Bugüne kadar Çin, başlıca elektronik
cihazlar, makineler, kumaş ve demir çelik
ürünleri ihraç ederdi. Oysa gelecekte, devlet kontrolündeki Çinli bankalar tarafından
finanse edilen ray teknolojilerini de ihraç
edecek. Daha 8 yıl önce sadece 59 milyon
dolar olan demiryolu ihracatı 2009 yılında
1,2 milyar dolara yükseldi. Çin ayrıca Doğu
Avrupa gibi bölgelere sofistike enerji tesisleri ile altyapı teknolojileri ihracatını da artırmayı planlıyor.
Çin’in bu büyümesi beraberinde yüksek
seviyede yabancı para birimleri rezervlerini de getiriyor. Deutsche Bank Research’e
göre, BRIC’in 3 trilyon dolarlık para birimleri rezervinden Çin 2,4 trilyon dolarlık tutarla aslan payını alıyor. BRIC ülkelerinin cari fazlaları sayesinde, bu rezervlerin büyük
bir hızla artmaya devam etmesi bekleniyor.
Çin bu arada, ulusal hedefler sıralamasında resmen belirtildiği üzere, 2050 yılında
“dünyanın lider bilimsel gücü” olmayı da
hedefliyor.
Araştırma yatırımları 1999’dan bu yana
her yıl yüzde 20 artırılıyor. GSYİH’ya oranı
2007’de yüzde 1,5 olan bu bütçe aslında halen çok düşük. Almanya 2007’de araştırmaya GSYİH’sının yüzde 2,5’ini ve ABD de
yüzde 2,6’sını harcıyor.
Bu durum Çin’deki patent tescillerindeki artışta da kendini gösteriyor. Cologne
Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nün yaptığı bir analizde, 2007 yılında dünya genelinde Çinli mühendislerce gerçekleştirilen
patent tescilleri 160 bin civarındayken, Alman mühendislerin yaptıkları patent tescili sayısının 130 binde kaldığı görülüyor.
Bundan sadece 6 yıl önce, Alman mucitler
Çinli bilim insanlarının 6 katı kadar fazla
patent kaydı yaptırırdı. Bugün hiçbir ülkede Çin’de olduğu kadar yüksek bilimsel makale yayınlanma hızı artışı yaşanmıyor. Çin
bundan 10 yıl sonra ABD’den ve 15 yıl sonra da AB-27 uluslarının toplamından daha
fazla yayın yapar duruma gelecek. Halihazırda tüm dünyada yayınlanan nanoteknoloji makalelerinin çoğu Çin kökenli.
Sylvia Trage
anaina de Sauza Silva, 2012 yılında Londra’da yapılacak Olimpiyat Oyunları’na katılacağı günü büyük bir sabırsızlıkla bekliyordu. Oysa bunu yapabilmek için daha çok uzun
bir süre beklemesi gerekecek. Çünkü Siemens
ondan ilk haliyle planlanan tarihten çok daha önce yani 2010 Haziran’ında, anavatanı
Brezilya’ya geri dönmesini istiyordu. 34 yaşındaki Janaina, “Ana vatanımda işler olağanüstü açılmıştı. Oradaki meslektaşlarım can
havliyle uzman insanlar aradıklarından, ben
de daha erken bir tarihte geri dönüyorum.
Büyük bir projenin sorumluluğunu üstleneceğim” diyor. 2016 Olimpiyat Oyunları’nı kendi
ülkesinde izleyecek çünkü çünkü olimpiyatlar
o yıl Rio de Janeiro’da düzenleniyor. Hem de
efsanevi kumsal Copacabana’daki valeybol
müsabakalarıyla birlikte. Bu ülke, Olimpiyat
Oyunları için gerekli altyapıyı kurmaya bir süre önce başladı.
Global ekonominin cazibe merkezleri değişiyor. Bu durum Janaina’nın kariyeri kadar
kamu borçları, demografik gelişmeler ve eko-
J
nomik büyüme gibi bir dizi makroekonomik
veriden de anlaşılıyor.
Tüm göstergeler, gelişmekte olan ekonomilerin çoğunun, endüstrileşmiş ekonomilerden çok daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Çin ile Brezilya gibi ekonomilerin global finansal ve ekonomik krizi, tek bir
çizik bile almadan atlattıkları ortada. OECD,
gelişmekte olan ülkelerin toplam ekonomik
çıktı bazında, 2030 yılına kadar orjinal endüstrileşmiş ülkeleri sollayacağını düşünüyor.
Bu hesaba sadece BRIC ulusları (Brezilya,
195_196_197_198_CP_02
1/27/11
1:38 PM
Page 5
Hindistan’da makul fiyatlı sağlık hizmeti, bir ultrason
cihazından çok daha kolay taşınabilir ve çok daha ucuz olan
Siemens’in mikrofon teknolojisiyle yeniden şekilleniyor.
Sonuç: Sağlık hizmetlerine daha yaygın erişim.
yindeki Queretaro’ya iki saatlik bir araba yolculuğu yapmak oldukça aydınlatıcı olabilir.
Burada, büyük bir uluslararası banka olan
Santander, en yeni Siemens teknolojileri sayesinde enerji kullanımının minimuma indirildiği bir çağrı merkezi kurdu.
Yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey’e
göre iklim koruyucu teknolojiler, 2030 yılına
kadar Meksika’da yarım milyon kadar kişiye
yeni istihdam olanağı yaratabilecek. Çoğu Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da olan pek çok
gelişmekte olan ekonomi de bu fırsatın farkında. Fas bu konuda örnek bir vaka. Burada,
Desertec girişimiyle öngörülen ilk enerji tesisleri inşa ediliyor. Bunların arasında, bir gün
Avrupa’ya enerji ihraç edebilecek rüzgar çiftlikleri ile güneş termal tesisleri var. Fas, 2020
itibarıyla güneş enerjisi tesislerinden 2.000
megawat ve rüzgardan da bir 2.000 MW daha enerji üretmeyi planlıyor.
Yetişiyorlar!
Global ekonominin cazibe merkezleri değişiyor. Bugün
pek çok ürün, gelişmekte olan piyasalarda üretilmekle
kalmıyor, aynı zamanda buralarda geliştirilerek
ekonomik canlanmaya ivme kazandırıyor. Siemens ise
makul fiyatlı ürünlerin geliştirilmesine odaklanan
uluslararası bir inovasyon ağıyla, bu yeni eğilimden
doğan fırsatlara destek oluyor.
Rusya, Hindistan ve Çin) değil, aynı zamanda
Kolombiya gibi diğer ülkeler de katılıyor. Bu
arada yarınların “ekonomik mucize” ülkelerini tanımlamak da şu sıralar çok moda oldu.
BRIC kısaltmasının mucidi, yatırım bankası
Goldman Sachs, şimdi de “Geleceğin 11”inden bahsediyor. Bunlar, aralarında Bangladeş,
Mısır, Nijerya, Vietnam, Endonezya, Filipinler,
Meksika ve Türkiye‘nin olduğu, büyüme yönünden görünümleri iyi ülkeler. Her ne kadar
sondan ikisi geçmiş yıllarda zor günlerden
geçmiş olsa da 2010 yılından itibaren onların
da yüksek büyüme oranları yakalayacakları
tahmin ediliyor.
Meksika ve Fas örneklerine dikkat!
Etkili çevre koruma için örnek teşkil etmeyi
kafasına koymuş bir ülke olan Meksika, şu anda rüzgar çiftliklerine ve enerji etkin teknolojilere dikkate değer miktarda yatırım yapıyor. Meksika, 2010 sonlarında Dünya İklim Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak ve misafir ülkelere kat ettiği başarıları sunma şansını elde edecek. Bu bağlamda, Meksika Şehri’nin kuze-
Lokomotif BRIC. BRIC ulusları, halen
global ekonomiyi sürükleyen en önemli motor
olma özelliğini sürdürüyor. Bu ülkelerde, devasa iç pazarlar ile birlikte nüfusları her geçen gün artan varlıklı orta sınıf şekilleniyor.
Bu piyasalar, giderek daha fazla sayıda ürün
üretmekle kalmıyor, aynı zamanda bu ürünleri geliştiriyor. Bu durum, pazarda baskın olmak için sınırlar dahilinde ya da dışında öğrenen endüstriyel devlerin ortaya çıkmasını
sağlıyor. Tata Sons’un direktörler kurulu üyesi Jamshed J. Irani, gelişmekte olan ülkelerin
gelişmişlik bakımından Avrupa ile ABD’nin gerisinde kaldığı gerçeğini, “her işte bir hayır
vardır” şeklinde yorumluyor ve şöyle diyor:
“Hindistan, endüstrileşmiş ulusların gelişim süreçlerindeki her aşamayı ya da yanlışı
tekrarlamak zorunda değil. Onun yerine çıkan son teknolojilerden faydalanabiliriz. En
iyi örneklerden biri ise yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.”
Gelişmekte olan ekonomiler, endüstrileşmiş ulusları sadece yakalamakla kalmayıp aynı zamanda “BRIC malı” yeni iş modelleri ve
inovasyonlarla gelişmiş dünyanın önüne geçebilir. Pek çok vakada bunlar, müesses tedarikçilerce üretilen pahalı ürünlerle aynı performansı veremeyen ama daha ucuz olan ve
gelişmekte olan pazarlarda yepyeni pazar
segmentleri yaratan ürünlerdir. 3.000 dolarlık araba, 300 dolarlık bilgisayar ya da 30 dolarlık cep telefonları bu ürünler arasında düşünülebilir.
Gelecek&Trendler
5
195_196_197_198_CP_02
1/27/11
1:38 PM
Page 6
6
YÜKSELEN PİYASALAR
Yıkıcı değişiklikler. Ünlü işletme okullarında bu gelişmeler, sadece emeğin global
ölçekte uzmanlaşmasında yaşanan değişiklikler veya değerin yaratıldığı yerde ufak kaymalar olarak algılanmaz. Uzmanlar burada yıkıcı değişikliklerden bahseder. Bir başka ifadeyle bildiğimiz ekonomik arena, yeni bir çağın başlaması kadar dramatik bir durumla
yüzleşiyor olabilir.
Değişim, beraberinde daima riskler ve fırsatları da getirir. Bu, özellikle de gelişmekte
olan piyasalarda şu anda oluşmaya başlayan,
henüz tomurcuklanma aşamasındaki endüstriyel trend belirleyiciler için geçerlidir. Ancak
aynı zamanda, kendi rekabetçi avantajlarını
arttırmak için şirketlerini ve inovasyon süreçlerini yeniden organize eden gelişmiş ulusların günümüz çokulusluları için de geçerlidir.
Gelişmekte olan ekonomilerin çıkışları genellikle üç aşamada gerçekleşir. Birincisinde,
Eğilimler
Gelişmekte olan ülkeler için tasarlanmış
inovasyonlar, zaman içinde pazarın üst
segmentlerinde de kendine yer bulabiliyor.
daha fazla sayıda basit, bakımı kolay, makul
fiyatlı, güvenilir ve pazara çabuk sürülebilir
(S.M.A.R.T) yani bir başka ifadeyle bu ülkelerin gereksinimlerine mükemmel uyabilen
ürünler geliştirmeye adamış durumda.
Örneğin kısa süre önce Hindistan’da, ana
rahmindeki ceninin kalp atışlarını izleyebilecek portatif bir cihaz geliştirdi. Bu projede,
ultrason kullanımı yerine çok daha ucuz olan
mikrofon teknolojisinden faydalanıldı. Ultrason cihazlarının olmadığı kırsal alanlarda bu
basit teknoloji ile hayat kurtarılabiliyor. Sie-
Gelişmekte olan
ekonomiler,
çatırdayan
altyapılara
yatırım yapmak
yerine, Siemens
mühendislerinin
de katkıda
bulundukları
Shenzen
örneğinde
olduğu gibi
inovasyona
yönelmiş
durumda.
bu gibi ülkeler Avrupa ve Kuzey Amerika’dan
ileri teknoloji ithal eder. Sonra kendi işgücü
maliyetinin avantajından faydalanarak kendisi üretmeye başlar. Üçüncü aşamada da yaratıcı süreçler artık gelişmekte olan ülkelere
göç etmiştir ve geliştirme işi de artık burada
yapılıyordur.
Sonuçta katma değerde yaşanan bu artış,
onları yeni birer endüstrileşmiş ulus haline getirir. Bu süreç devasa fırsatlar yaratır. Örneğin
Siemens, kendi global inovasyon ağını, araştırma ve geliştirme tesislerini Hindistan ve Çin
gibi gelişmekte olan ülkelerde kurarak güçlendiriyor. Özellikle de düşük fiyatlı pazar segmentlerine uygun ürünler bu ülkelerde geliştiriliyor. Siemens artık kendini her geçen gün
mens mühendisleri Brezilya Jundiai’de de, rüzgar türbinlerinin pervane kanatlarının sayısını ve kanatların kalınlığını istenildiği gibi azaltarak arzu edilen özelliklerde bir rüzgar türbini tasarımı yapmışlardı. Her ne kadar yapılan değişiklikler türbinlerin uygulanabilirlik
yelpazelerini sınırlandırmış ve verimliliklerini
bir miktar düşürmüş olsa da, fiyatlarını yüzde
30 civarında düşürerek giderek büyüyen bir
ihracat pazarının kapılarını açtı.
S.M.A.R.T inovasyonlar. Siemens’in
Almanya Görlitz’deki üretim tesisinde, enerji
piyasasının üst segmentleri için sofistike türbinler de üretiliyor. Görlitz’deki sipariş defterleri de tıka basa dolu durumda. Buradan
S.M.A.R.T. konseptinin yeni ve içine nüfuz edilebilir pazarlar yaratabileceği sonucu çıkarılabilir. Bu aslında Swatch saatlerinin hikayesine benziyor. Bu yeni ve ucuzcu saatler piyasaya ilk sürüldüğünde, pazardaki geleneksel
İsviçre saatlerinin payını kapmak yerine İsviçre saatlerinin geneline duyulan ilgiyi canlandırarak dolaylı yoldan köklü ve itibarlı saat
üreticilerine yardımcı olmuştu.
S.M.A.R.T inovasyonlar pazarın üst segmentlerinde de kendine yer bulabiliyor. Örneğin Siemens şu anda, Rusya St. Petersburg’da ekonomik bir kanal izleme sistemi geliştirmekle meşgul. Siemens’in Çin, İngiltere
ve Almanya’daki takımları sağlık sektöründe
de, diğer MRI cihazlarından yüzde 50 daha az
enerji ile çalışmasına rağmen fiyatı ciddi derecede düşük olan bir MRI tarayıcısı olan Magnetom Essenza’yı geliştirdi. Siemens Mindit
Magnetic Resonance Ltd.’in yönetim direktörü olan Pan Huaiyu, “Tasarım değişiklikleri,
yerel üretim ve daha kısa nakliyat rotaları aracılığıyla maliyetleri olağanüstü seviyelere indirmeyi başardık” diyor.
Bu proje, bu cihazları dünyanın dört bir
yanındaki müşteriler için üreten Çin’in, Schenzen eyaletindeki Huaiyu’nun ekibi tarafından
koordine ediliyordu. Ucuz cihazlar Asya ve
Güney Amerika’nın dışında Kuzey Amerika’da
da kullanılıyor. Örneğin bazı hastanelerde bu
cihazlardan rutin incelemelerin çıktısını artırmanın yanı sıra ucuz birer yedekleme ünitesi
olarak da faydalanılıyor.
Diğer yandan kalp atışlarının yüksek çözünürlüklü görüntülerinin yaratılması gibi üst
seviye uygulamalarda da kullanılmaktalar. Bütün bu gelişmeler alt alta toplandığında kilit
sorunun, global ekonomik arenanın değişmesinden kimin kârlı çıkacağının olması gerekir. Yeni ve giderek artan iş imkanlarından
faydalanacak binlerce insanın yanı sıra bu işten, yeni rekabetçi yapılarda pazarlanabilir
inovasyonlar geliştirerek nasıl verimli çalışılması gerektiğini kavrayan şirketlerin de kârlı
çıkacağı çok açık.
Andreas Kleinschmidt
199_200_201_202_CP_02
1/27/11
1:39 PM
Page 7
Meksika
Düşündüğünüzden daha yeşil
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, 2010 sonlarında Meksika’da yapıldı.
Bir gözünü bu konferansa, diğerini global ısınma yüzünden ödemek zorunda
kalabileceği yüksek maliyete diken Meksika, iklimin korunması alanında çığır açıcı
bir misyon üstlendiğini düşünüyor. Geçmişte baştan aşağıya kirletilmiş bu ülkenin
başkenti, biraz da Siemens teknolojilerinin yardımıyla, Latin Amerika’nın en yeşil
şehri olma yolunda hızla ilerliyor.
rtık hiç kimse Roberto Vasquez’in, Mexico City’deki Universidad Autonoma Metropolitana (UAM) binasının girişinde kaskını
çıkarıp bisikletini koridorlarda itmesine şaşırmıyor. Geçmişte burası, Çevre Bakanı Martha
Delgado’nun raporunda da belirttiği üzere,
havasının kirliliğinden gökten ölü kuş yağan
bir şehirdi. 20 milyondan fazla sakini ve 4 milyondan fazla motorlu taşıtı bulunan bir şehirde Vasquez, sadece son birkaç yıldır Azca-
A
potzalco Kampüsü’ne gidebilmek için her gün
bisikletiyle 7 kilometrelik yol katediyor.
Mexico City, 2022 yılına kadar Latin Amerika’nın en yeşil kenti olmayı hedefliyor. Bu
stratejinin önemli bir kısmını bisikletler oluşturuyor. Bugünlerde şehir merkezindeki devasa bir plaza olan Zocalo’nun etrafında vızır
vızır bisiklet-taksiler tur atıyor. Şu anda 85
adet bisiklet durağı var ve şehirde inşa edilen
bisiklet yollarının sayısı her geçen gün daha
da artıyor. Hatta Vasquez’i memnun etmek
için bunlardan bir tanesi de onun evi ile UAM
binası arasındaki güzergaha inşa edildi. O artık yoğun trafikte bir arabanın altında kalmaktan endişelenmeksizin, çoğu arabadan
çok daha hızlı seyahat ediyor.
Mexico City’nin üzerine kurulu olduğu vadi, deniz seviyesinden 2 bin 310 metre yüksekte. Bu seviyede havanın yoğun olması yüzünden arabalar daha alçaktaki yerleşim yerGelecek&Trendler
7
199_200_201_202_CP_02
1/27/11
1:39 PM
Page 8
8
YÜKSELEN PİYASALAR
Meksika
Mexico City kısa süre önce bir bisiklet
kiralama sistemi başlattı (alt solda). Yeni
bisiklet yolları sayesinde insanlar, işlerine
daha emniyetli biçimde gidip geliyor. Bisiklet
taksiler giderek popülerleşiyor (alt sağda).
lerine kıyasla benzini daha verimsiz yakar.
Şehrin etrafını çevreleyen volkanlar dizisi de
egzoz dumanlarının dağıtılması için gerekli
rüzgarın şehrin içine girmesini engeller. Birleşmiş Milletler, 20 yıl kadar önce Meksika’nın
başkentini dünyanın en çok kirletilmiş şehri
olarak tanımlıyordu. O günden sonra şehrin
içindeki ağır endüstriler şehir dışına çıkarıldı
ve Azcpotzalco Kampüsü yakınındaki rafineri de kapatıldı. Ancak trafik artmaya ve hava
kirliliği yaratmaya devam ediyor.
nişletmeyi daha devreye almıştı. Bu projenin
yönetiminden Siemens sorumluydu ve enerji
arzı, operasyonel güvenlik ve iletişim altyapısı için gerekli sistemleri temin etmişti. Guadalajara’da da Siemens, metro trenleri filosunun bazı kısımlarını modernize ediyor. Bu
trenlere, yüzde 10 daha az enerji tüketmelerini sağlayacak yeni çekiş sistemleri monte ediliyor. Ayrıca şehrin kentsel demiryolu ağında
uzun yıllardır Siemens’in sinyalizasyon sistemleri kullanılıyor.
Ulaşım bulmacası. Her ne kadar Mexico City’de toplam yolculukların yüzde 80’i kamuya ait toplu taşımacılık sistemiyle yapılıyor
olsa da, trafik sıkışıklığı her geçen gün daha
da kötüye gidiyor. UAM’da bir öğrenci olan
Susan Garcia, “Olağanüstü verimsiz küçük
otobüsler olan ‘camione’lerin çoğunun trafiğe çıkması yasaklandı, ancak halen çok sayıdalar ve trafik sıkışıklıklarına neden oluyorlar” diyor. Bilimsel araştırması için kendi üniversitesindeki öğrencilerin ve öğretim üyelerinin evleriyle kampüs arasında gidip gelirken
yaydıkları karbondioksit miktarını hesaplamış.
Şaşkınlık yaratan sonuç ise “camione”leri kullanan insanların, sürücüleri tek başına olsa bile modern araçları kullanan sürücülerden çok
daha fazla hava kirliliğine neden olduklarıydı. Garcia buradan yola çıkarak “Bu şehirde
acilen daha fazla kentsel demiryoluna ihtiyaç
var” sonucuna ulaşmış.
Mexico City, 450 kilometrelik uzunluğuyla zaten dünyanın en uzun kentsel demiryolu ağlarından birine sahip. Ancak çoğu insan,
bu ağın zamanın gerisinde kaldığını düşünüyor. Sırasıyla 2 ve 4 milyon nüfusu olan Monterrey ve Guadalajara gibi diğer büyük Meksika şehirlerinde yapıldığı gibi buradaki demiryolu ağı da şu sıralar genişletilip modernleştiriliyor. Ülkenin kuzeyinde endüstriyel bir
metropol olan Monterrey, 2008 sonunda
kentsel demiryolunun ikinci hattında bir ge-
Enerji verimliliği. Demiryolu taşımacılığı, sadece yerel salınımların daha az olması
nedeniyle değil, aynı zamanda Meksika’da
üretilen elektriğin her geçen gün daha az
miktarda CO2 ile üretilmesi yüzünden de özel
taşımacılıktan daha çevre dostu. Oaxaca eyaletinde çok güçlü ve ardı arkası kesilmeyen
rüzgarlar eser, hatta bazen bir kamyonu yoldan çıkartacak kadar güçlüdürler. Burası, elektrik üretimi için gerekli rüzgar koşulları bakımından dünyanın en müsait yerlerinden biridir. Ayrıca kuzeydeki Tamaulipas ve Baja California eyaletlerinde de rüzgar çiftliklerinin
yeterince kârlı çalışabilmelerini sağlayacak derecede şiddetli rüzgarlar eser. Burada daha
şimdiden yenilenebilir enerjiye yatırım yapan
şirketlerden biri Wal-Mart. Enerji etkinliğini
artırmaya yönelik onca çabasına rağmen bu
perakende zincirinin Meksika’daki 348 mağazası halen devasa buzdolapları gibi çalışmak zorunda kalıyor. Bu nedenle Wal-Mart
çareyi toplam 67,5 MW’lık kapasitesi olan
kendi rüzgar parkını kurmakta bulmuş. Bu
parkın ulusal şebekeye bağlanması için gerekli
altyapıyı da Siemens sağlamış.
Siemens ayrıca Tamaulipas, Los Vergeles’teki başka bir operatörün rüzgar parkının
türbinlerini de tedarik edecek. Karayip kıyılarında olan bu park, 160 MW’dan daha fazla
enerji üretecek şekilde tasarlanmış.
Geçen yıl dünyanın dört bir köşesinden
politikacı ve aktivist, çoğu havayolu ile Meksika’ya, Dünya İklim Kongresi’ni izlemeye geldi. Benito Juarez Uluslararası Havalimanı’nın
yeni yapılan terminaline inenler, içlerinde en
yüksek enerji verimliliği standartlarını sunan
güç dağıtımının da bulunduğu ve Siemens tarafından kurulmuş sayısız sistemle karşılaştıklarında bir ölçüde de olsa teselli bulabildiler.
Sürmekte olan global ısınmadan Meksika
Martha Delgado (40), Mexico
City’nin Çevre Bakanı. Hedefi
bu şehri, Latin Amerika’nın en
yeşil metropolü haline
getirmek. Bayan Delgado’nun
çevreye ve kente odaklı eğitim
alanında lisans derecesinin
dışında, çevresel ve kamu
politikaları alanlarında da
birkaç lisansüstü derecesi
bulunuyor.
199_200_201_202_CP_02
1/27/11
1:39 PM
sert bir darbe alabilir. 2010 Temmuz’unda
patlayan bir kasırga Monterrey bölgesini bir
çöle döndürmüştü. Ancak aynı zamanda ülkede yenilenebilir enerji üretimi için fevkalade uygun şartlar da mevcut. Rüzgar ve güneşe ek olarak, örneğin Meksika’nın elektrik arzının 2008’den bu yana yaklaşık üçte ikisini
karşılayan jeotermal enerji içinde coğrafyasal
şartlar mükemmel.
Başkan Felipe Calderon 2050 yılına kadar
ülkedeki CO2 emisyonunun yarı yarıya azaltılması hedefini belirledi. Uluslararası danışmanlık şirketi McKinsey’e göre, 2030’a kadar
yüzde 25’lik bir düşüş başarılabilirse yarım milyon kadar yeni “yeşil” istihdam olanağı yaratılabilecek. ABD Başkanı’na da iklim sorunları hakkında danışmanlık yapan Meksikalı kimyager Mario Molina ise bu işin başarılmasının
dışarıdan destek alınmaksızın mümkün olamayacağını söylüyor.
Page 9
Molina, ozon tabakasının aşındırılmasından kısmen klorflorkarbonlarının sorumlu olduğunu ispat ederek Nobel Ödülü almıştı. Başarılı bir uluslararası koordinasyonun sonucunda bu kimyasalların üretimi o günden sonra kısılmıştı.
Molina bu başarının CO2 salınımının azaltılmasında da tekrarlanabileceğini ümit ediyor. “Meksika’da yenilenebilir enerjilerin üretimi ve CO2’nin ayrılıp depolanması şart. Ancak enerjiyi çok daha cimri kullanarak da inanılmayacak seviyede enerji tasarrufu yapabiliriz” diyor.
Bunun, gerek küçük gerek büyük ölçekte
nasıl başarılabileceği Meksika Şehri’nin kuzeyindeki Queretaro’daki iki binada ispatlanıldı. Siemens’in yardımsever bağışlarıyla desteklenen “Pan de Vida” yetimhanesinde, geceleri bu tesisin koridorları minnacık rüzgar
türbinlerinin ürettiği enerjiyle aydınlanırken,
duş almak için gerekli sıcak suyu da güneş
enerjisi kolektörleri sağlıyor. Bu sayede yetimhane, doğalgaz masraflarını kısarak yılda
50 bin peso tasarruf ediyor, bu parayla da çocukların diş tedavilerini yaptırıyor.
Birkaç kilometre ileride ise Santander
Bank’ın, konvansiyonel binalara kıyasla yüzde 40 daha az enerji tüketen çağrı merkezi
var. Bu bina aslında zekice bir mimari ile çoğu Siemens tarafından sağlanan etkin bina
teknolojilerinin muhteşem bir kombinasyonunun ürünü.
Binadan sorumlu Santander’in üst düzey
yöneticisi David Romero, “Meksika’da pek çok
proje için tek kriter halen inşaat maliyetleri.
Ancak Santander’de biz, yüksek verimliliğin
avantajlarını algıladık ve işin başından sonuna kadar Siemens ile birlikte çalışmaya karar
verdik” diyor.
Andreas Kleinschmidt
Bir megaşehir devasa sorunlarla nasıl başa çıkar?
Önümüzdeki yıllarda Mexico City’yi
bekleyen en önemli üç sorun hangileri?
Delgado: Hareket edebilmek, su arzı ve
atıkların yok edilmesi olarak sırlayabilirim.
Günlük sohbetlerde en fazla öne çıkan konu
ulaştırmanın şimdiki hali. Bir yere gidilmesinin
kaç saat sürdüğü, hangi güzergahın seçildiği,
trafik sıkışıklarının ne kadar berbat olduğu
gibi şeyler. Bu artık hava durumundan bile
önemli bir konu haline gelmiş durumda.
Yollardaki araç sayısı ciddi derecede arttı.
1990 ile 2007 arasında trafikte ortalama hız,
saatte 17 kilometreden 11 kilometreye düştü.
Biz bu hızı 1910 yılında atlarla çekilen
arabalarda görmüştük. Bisikletler saatte
ortalama 18 kilometre hızla giderek
otomobillerden çok daha çabuk istediklere
yere ulaşabiliyor. Ben haftada ortalama iki
defa, o da öğle tatillerinde bir restorana
yemek yemek için giderken bisikletimi
kullanıyorum.
Bir megaşehrin ulaşım sorunları için
bisikletler gerçekçi bir çözüm olabilir mi?
Delgado: Onlar çözümün bir parçası.
Elbette pek çok Meksikalı, yoğun şehir
trafiğinde işine gitmek için 20 kilometre
boyunca bisiklet sürmek istemeyecektir.
Ancak metro istasyonundan işyerine kadar
geriye kalan birkaç kilometre veya şehir
merkezine birkaç blokluk mesafe, çok daha
uygun olabilir. Ayrıca bisiklete binme koşulları
da hiç fena değil. Burası ılıman bir ülke ve
şehirde birkaç tane yokuş var. Her geçen gün
daha fazla bisiklet yolları inşa ediyor ve
bisikletlilerin daha fazla hakları olmasını
sağlayacak yasalar çıkarıyoruz. Yaklaşık her
gün bisikletle 100 bin yolculuğun yapıldığını
tahmin ediyoruz.
Mexico City yeterli suyu var mı?
Delgado: Yok. Dünyanın en yüksek
şehirlerinden birinde nüfusun tamamına
yetecek kadar temiz su bulunması çok zor.
Deniz seviyesinden yüksekliğimiz yaklaşık 2
bin 300 metre. Suyumuzun bir kısmı 200
kilometre öteden pompalanıyor ve ardından
onu bir de 1.500 metre yukarıya pompalamak
zorundayız. Şehrimizin nüfusu son 40 yıldır
yılda ortalama yüzde 4 civarında arttığından,
temiz su tutma havzalarımızı sürekli
büyütüyoruz. Ayrıca yeraltı sularımızdan da
yapmamız gerekenden çok daha fazla
faydalanıyoruz. Su rezervlerimiz giderek
azalıyor. Toprakta su kalmadığı için şehir
içinde kraterler oluşmaya başladı. Patlayan
borular artık alışıldık hale geldi. Diğer
taraftan yağmur şiddetli yağdığında pek çok
semtte yolları sel basıyor. İklim değişikliği ise
işleri daha da kötüleştirmekten başka bir işe
yaramıyor. Yani anlayacağınız bu alanda
yatırım ihtiyacı devasa boyutlara ulaşmış
durumda.
Mexico City atık sorununu nasıl
hallediyor?
Delgado: Çöplük alanlara gönderiliyor.
Dünyanın en büyüğü sayılan en önemli
çöplük alanımız neredeyse dolmuş durumda.
Bu nedenle radikal değişiklikler yapmak
zorundayız. Gelecekte kendi atığımızı çok
daha etkin ayrıştırmamız ve geri kazanmamız
gerekiyor. Şu anda bu sorunun altından
kalkabilecek çözümler üzerinde çalışıyoruz.
Sürdürülebilir bir altyapıya yatırım
yapılması konusunda Meksikalıların hepsinin
de çok hevesli olduğu söylenemez. Bazı
insanlar fakirlere ve daha fazla okula ödenek
çıkarılmasının öncelikli olduğunu düşünüyor.
Delgado: Eğer olmayacağını
düşünseydiniz geleceğinize ne değer
biçerdiniz? Herhalde çok düşük bir fiyat.
Maalesef ki Meksika’da, eğitime erişemeyen
ve kendi durumunu düzeltme ihtimali çok az
olan pek çok insan yaşıyor. Elverişsiz barınma
koşullarıyla ve yiyecek için bile para
bulamama dertleriyle yüzleşebiliyorlar. Bu
gibi insanlar için iklim değişikliğine karşı
savaşmak, bir sonraki yemeklerini nasıl
bulacaklarından çok daha önemsiz. Bu yüzden
biz sefaletle savaşarak ve eğitim sistemini
iyileştirerek sürdürülebilirlik ve çevrecilik
farkındalığını artırmaya çalışıyoruz. Oysa
bugün sürdürülebilir teknolojilere yatırım
yapılmaması çok büyük bir israf çünkü bu
teknolojiler öncelikle enerji tüketimini
azaltacaklarından uzun vadede bizim paradan
tasarruf etmemizi sağlayacak.
Andreas Kleinschmidt röportajı
Gelecek&Trendler
9
199_200_201_202_CP_02
1/27/11
1:39 PM
Page 10
10
YÜKSELEN PİYASALAR
r. Driss Zejli, Fas’ın Rabat kentinde, yenilenebilir enerji bölümünün direktörlüğünü yaptığı ulusal bir araştırma merkezi olan
Centre National pour la Recherche Scientifique et Technique’deki ofisindeki klimayı kısar. Zeiji, “Fas’ta uzun yıllar boyunca enerji
kaynakları arayıp durduk. Aslında doğru yerlere bakıyorduk ancak petrol veya doğalgaz
gibi yanlış kaynakları arıyorduk” diyor.
Fas, enerji ihtiyacının yüzde 95’inden faz-
D
Yenilenebilir Enerji
plan açıkladı. Bu plana göre ülkenin güneş
enerjisi tesisleriyle 2020 yılına kadar yaklaşık
2.000 MW civarında enerjiyi üretebileceği öngörülüyordu. Bu öngörü Fas’ta ümitleri iyice
artırdı. Söz konusu rakam iki konvansiyonel
enerji tesisinin toplam çıktısına eşitti. O tarihe
kadar rüzgar enerjisi çıktısının da 2.000 MW’a
ulaşması bekleniyordu. Zeiji, “Fas’ın elinde iki
kozu var. Birincisi, elektriği Atlas Dağları’ndaki pompalama hidro ünitelerinde saklayabil-
mal tesisler için gerekli bileşenler ve sistemlerin neredeyse tamamını sunuyor. Asıl hedefi,
bu teknolojinin maliyetlerini daha da aşağıya
çekmek. Şu anda rüzgar enerjisi maliyet bazında rekabet edebilir hale gelmiş durumda.
Bir sonraki adım ise her ne kadar ilk birkaç yıl
bir miktar teşvik gerekse de aynı başarıyı güneş enerjisinde de tekrarlamak. Bu aslında
Fas’ın Yenilenebilir Enerji Geliştirme Merkezi’nin yönetim direktörü Said Mouline’nin fik-
Çöl vizyonu
Rüzgar ve güneş, Kuzey Afrika’ya sadece yerel
ölçekte elektrik sağlamakla kalmayacak aynı
zamanda Avrupa’nın enerji gereksiniminin
önemli bir kısmını da karşılayacak. Öncü
tesisler Fas’ta kurulmaya başlandı.
Driss Zeiji ve öğrencileri
lasını, çoğunluğu Güney Afrika’dan gelen kömür olmak üzere ithalatla karşılar. Oysa Cezayir ve Libya gibi komşuları piyango gibi çıkan fosil yakıt rezervlerinin keyfini sürer. Bu
nedenle Fas’ın kendi sınırları içinde yoğun bir
şekilde petrol ve doğalgaz araması hiç de şaşırtıcı değildir.
2008 yılında petrolün varil fiyatı geçici
olarak da olsa 148 dolara vurduğunda, bu ülkenin enerji ithalatının maliyeti bir anda ikiye katlanmıştı. Zeiji, “Bu aslında bizim yaklaşımımızı değiştirmemizi sağlayan sağlıklı bir
şoktu. Topraklarımızda rüzgar ve güneşten
elektrik elde etmek için mükemmel koşullar
olduğunu öğrendik ve şu anda kendi enerji
zenginliğimizi keşfetmenin ve ondan faydalanmanın peşindeyiz” diyor.
Rüzgar çiftlikleri için en ideal yerler, Tangier şehrinin yanı başındaki Kuzey Fas’ta olduğu gibi Avrupa’daki en uygun yerlerden bile yüzde 50 daha şiddetli rüzgarların estiği batı sahillerinde de bulunabiliyor. Fas daha şimdiden 280 MW civarında bir rüzgar enerjisi
üretiyor ve 500-1.000 MW kapasiteli güneş
enerjisiyle çalışan büyük termal tesislerin ihale duyuruları yapıldı bile.
Kraliyet planı. 2009 Kasım’ında Fas,
“Kraliyet Güneş Enerjisi Planı” adı altında bir
memiz. Bunun gibi bir tesis şimdiden faaliyete geçmiş durumda ve halen çalışıyor. İkincisi
ise Cezayir ile olan yüksek voltajlı hattımız ve
İspanya ile 1.400 MW kapasiteli enerji hatlarımız. Yani kısacası bir gün şu anda yaptığımız
gibi elektrik satın almak yerine elektrik ihraç
etmeye başlayabiliriz” diyor.
Bu iyimserliği, sadece Zeiji gibi uzmanlarda değil, yavaş yavaş varlığını hissettirmeye
başlayan çevre bilinçli yeni nesil mühendislerde de görmek mümkün. Bu uzmanlar geleceğin yeşil enerjide yattığına inanıyor. Khadija Ezaoui ile Sanaa Essabar, bu yönde düşünen mühendislerden sadece ikisi. Rabat’taki
Ecole Nationale de l’Industrie Minérale’de
genç kadınlar da çalışıyor ve Zeiji’den yenilenebilir enerji dersleri alıyorlar.
Ezaoui, “Ben Ajun’luyum ve bugüne kadar bize para kazandıran tek iş denizdeki balıklar ile çöllerdeki fosfat rezervleriydi. Bugün
ise doğduğum yerden hiç de uzak olmayan
Foum El Qued yakınlarında 50 MW kapasiteli bir rüzgar enerjisi tesisi kuruluyor. Yenilenebilir enerji artık istihdam ile yepyeni büyüme endüstrileri yaratmaya başladı” diyor.
Yeşil gelecek. Siemens’in bu yeni tesiste rüzgar türbinleri kullanılması yönünde
planları var. Ayrıca güneş enerjisine dayalı ter-
ri. Mouline, “Güneş enerjisine dayalı termal
tesislerin kurulmaları şart. Enerji tesislerini
kurmaya başladıkça, teknoloji hakkında daha
fazlasını öğreneceğiz. Bu sayede zaman içinde maliyetlerimizi azaltabileceğiz. Bu arada
Avrupalı ülkeler de, bu bölgeden elektrik satın alarak ve CO2 sertifikalarının ticaretini yaparak, kendi iklim koruma performanslarını
artırabilir, Kuzey Afrika’nın güneş enerjisi üretimini destekleyebilirler” diyor.
Fas, elektriğin Fas’tan Avrupa’ya nakledimesi için gerekli altyapıyı da kapsayan ve Avrupalı yatırımcılar ile finansal destekçilerin bu
ülkeye gelmelerini sağlayacak yasa taslaklarını meclisten geçirmiş durumda. Ancak Kuzey
Afrika’daki enerji yatırım projesi önemli bir
bileşeni hasır altı ediliyor. Elbette bu, kendi
çöllerini yabancı enerji tesisi geliştiricilerine
kiralamayı planlaması anlamına gelmiyor. Essabar, “Önce öğrenmek, ardından bir gün
kendi yenilenebilir enerji tesislerimizi kurmak
istiyoruz” diyor. Fas bugün fosil yakıt rezervlerindeki eksikliğini bir güce dönüştürmeye
çalışıyor. Belki bir gün insanlar bu yoksunluğun aslında nasıl yüce bir nimet olduğunun
farkına varır. Ezaoui ve Essabar’a göre Fas’ın
yeşil geleceği artık durdurulamaz bir şekilde
başlamış durumda.
Andreas Kleinschmidt

Benzer belgeler

Gelecek Trendler

Gelecek Trendler Doan Burda Dergi Yay›nc›l›k ve Pazarlama A. cra Kurulu Bakanı Mehmet Y. Y›lmaz Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf Ate Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük Yaz›ileri Müdürü Ebru F›rat Haber Müdür...

Detaylı