PDF ( 7 ) - DergiPark
Transkript
PDF ( 7 ) - DergiPark
ISSN 1300-6363 HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIP DERGİSİ THE MEDICAL JOURNAL OF HAYDARPAfiA NUMUNE TRAINING AND RESEARCH HOSPITAL C‹LT: 48 SAYI: 4 EK‹M - KASIM -ARALIK VOLUME: 48 NUMBER: 4 OCTOBER - NOVEMBER - DECEMBER Editör Doç. Dr. Refik Demirtunç B‹L‹MSEL DANIfiMA KURULU Prof. Dr. Suphi Acar Dr. Y›ld›z Özel Doç. Dr. Gülüm Altaca Dr. Ahmet Özgüner Prof. Dr. Süleyman Aktafl Prof. Dr. Recep Öztürk Dr. Nefle Ayd›n Prof. Dr. Necmettin Pamir Doç. Dr. ‹kbal Ayd›ngöz Doç. Dr. Önder Peker Doç Dr. Zafer Berkman Prof. Dr. ‹rinel Popescu Doç Dr. Mustafa Bilici Prof. Dr. Ayd›n Sav Prof. Dr. Nejat Ceyhan Doç. Dr. Haluk fiavl› Dr. Mecit Çal›flkan Dr. Nur Akgün fienel Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Yard›m Derne¤i Ad›na Sahibi Doç. Dr. Mücahit Görgeç Prof. Dr. Mine Çal›flkan Doç. Dr. Feridun fiengör Prof. Dr. Y›ld›r›m Ç›nar Prof. Dr. Mehmet Masum fiimflek Dr. Do¤an Çorbac›o¤lu Prof. Dr. Fecri Sevilen Yaz› ‹flleri Müdürü Prof. Dr. Suphi Acar Dr. Aslan Da¤ar Doç. Dr. Hülya Tireli Doç Dr. Remzi Dalay Doç. Dr. ‹zzet Titiz Doç. Dr. Kemal Demir Prof. Dr. Ümit Topalo¤lu Doç. Dr. Mücahit Görgeç Prof. Dr. Cemalettin Topuzlu Dr. Turgut Gül Prof. Dr. Nurdan Tözün Dr. Osman Güney Doç. Dr. Zeynep Vural Tuzcular Doç. Dr. Önal Gürsan Prof. Dr. Metin Türkmen Doç. Dr. Pafla Göktafl Prof. Dr. Nükhet T ü z ü n e r Doç. Dr. Ümit ‹nce Dr. Y›lmaz User Doç. Dr. Cihangir ‹slam Doç. Dr. Celil Uslu Dr. Osman Karaaslan Prof. Dr. Ata Uysal Doç. Dr. Neflet Köksal Prof. Dr. Adnan Uzunismail Dr. Gültekin Köse Prof. Dr. Cüneyt Üneri Prof. Dr. Tuncay Küçüközkan Dr. Yaflar Y›ld›r›m Dr. Ahmet Nohutçu Dr. Ahmet Cevri Y›ld›z Doç. Dr. Ça¤atay Oysu Doç. Dr. Kürflat Y›ld›z Doç. Dr. Oya Övünç Prof. Dr. Bülent Zülfikar Yard›mc› Editörler Doç. Dr. ‹lknur Erdem Doç. Dr. Cevdet Kaya Dr. Ça¤atay Nuho¤lu Editorial Komite Doç. Dr. Ömer Ceran Doç. Dr. M. ‹hsan Karaman Prof. Dr. Abdullah Sa¤lam Doç. Dr. Dursun Duman Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Yard›m Derne¤i Yay›n Organ›d›r. Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi y›lda 4 kez Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylar›nda yay›nlanmaktad›r. ‹ntemet üzerinde bulunan Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi web sitesi içinde (http://www.haydarpasanumu ne.gov.tr/dergi.htm) yay›nlanan yaz›lar›n özetleri sunulmaktad›r. Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi World Wide Web Servisi, http://neuro-www2.mgh.harvard.edu/ hospitalwebworld.html adresindeki "Harvard Üniversitesi Dünya Hastaneler Katalo¤u" ve http://www.hon.ch adresinde "‹ntemet Üzerinde Sa¤l›k Vakf›" Dünya Hastaneler Katalo¤u’nda site edilmifltir. Haydarpafla Numune Training and Research Hospital Medical Journal may be found on the Haydarpafla Numune Training and Research Hospital World Wide Web Site from the URL http://www.haydarpasanumune.gov.tr/dergi.htm as abstracts. Haydarpasa Numune Training and Research Hospital World Wide Web service has been sited in the Harvard University Global Hospitals Catalogue at http://neuro-www2.mgh.harvard.edu/hospitalwebworld.html , and the "Health on The Net Foundation" Hospitals List at http://www.hon.ch . Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Mecmuas› TÜB‹TAK Ulusal Akademik A¤ ve Bilgi Merkezi (ULAK-B‹M) Ulusal T›p Veri Taban› kapsam›ndad›r. Yay›n ve Bask› Haz›rl›¤› Kavuk Gazetecilik Matbaac›l›k Ltd. fiti. Alemdar Mah. Baflmusahip Sk. No: 3/3 CA⁄ALO⁄LU Tel: (0212) 512 07 26 Fax: (0212) 512 97 57 Bask› Tarihi: fiubat 2009 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Mecmuas› TÜB‹TAK Ulusal Akademik A¤ ve Bilgi Merkezi (ULAKB‹M) Ulusal Veri Taban› kapsam›ndad›r. İçindekiler Klinik Çalışma 203 Nondiyabetik Obez Kad›nlarda Hepatosteatoz ve ‹nsülin Direnci Aras›ndaki ‹liflki Banu ‹lk, Savafl Güzel, Aslan Çelebi, Eda Çelik Güzel, Erhan Sayal›, ‹smail Ekizo¤lu 208 Pankreas ve Kolanjiyoselüler Kanserlerinde Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi Sinan Akay, Zuhal Ero¤lu, Murat Aky›ld›z, Buket Kosova, Ahmet Ayd›n, Nejat Topçuo¤lu 213 Akut Miyokard ‹nfarktüslü Hastalarda Yüksek Sensitiveli C-Reaktif Protein Düzeyleri Yurtsever Ölmez, Banu ‹lk, Savafl Güzel, Yalç›n Hac›o¤lu, Eda Çelik Güzel, Aslan Çelebi 218 ‹kinci Basamak Sa¤l›k Kurumunda Laparaskopik Appendektomi Komplikasyonlar› Kas›m Ça¤layan, Halil Do¤an, Yusuf Günerhan, Atilla Çelik, Neflet Köksal 222 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi ‹leri Yafl ve Yüksek Asa Skoru Belirler Erkan Özkan, Ender Dulundu, Yahya Özel, Mehmet Kamil Y›ld›z, Samet Yard›mc›, Ümit Topalo¤lu 229 Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› Erkan Özkan, Ender Dulundu, Ümit Topalo¤lu, Yahya Özel, Samet Yard›mc›, Fügen Vardar Aker 237 Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi Okan Morkoç, Elif Eren Ayd›n, Habib Baflkurt, Ercan Cihandide, Güray Yefliladal›, Adnan Uzunismail 242 MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz Ayfle Penbegül, Gülçin Bozbeyo¤lu, Gamze K›l›ço¤lu, Burcu An›l, Mehmet Masum fiimflek Olgu Sunuları 249 Gitelman Sendromu Olgu Sunumu fiule Orhan Karatafl, Osman Mavifl, Rahime Özgür, Murat Gençay, Zuhal Atan Uçar, Muhammet Masum Canat 252 Serebral Tuz Kayb›: Vaka Sunumu Osman Mavifl, fiule Orhan Karatafl, Rahime Özgür, Zuhal Atan Uçar, Murat Gençay, Fikret Turan 256 Konjenital Trikoreksis Nodoza: İki Kardeş Olgu Sunumu Zehra Afliran Serdar, fiirin Pekcan Yaflar, Canan Aslan, Ça¤atay Nuho¤lu Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Nondiyabetik Obez Kad›nlarda Hepatosteatoz ve ‹nsülin Direnci Aras›ndaki ‹liflki Banu ‹lk1, Savafl Güzel2, Aslan Çelebi1, Eda Çelik Güzel3, Erhan Sayal›1, ‹smail Ekizo¤lu1 ÖZET Amaç: Bu çal›flmada, normal glikoz toleransl› obez kad›n hastalarda ultrason ile saptanan karaci¤er ya¤lanmas› ile insülin direnci aras›ndaki iliflkinin incelenmesi amaçland›. Gereç ve Yöntemler: Çal›flmaya beden kitle indeksi (BK‹) 30 ve üstü ultrasonografi ile karaci¤er ya¤lanmas› saptanan 38 kad›n hasta ve 14 sa¤l›kl› kontrol al›nd›. Hastalar›n açl›k kan flekeri, kolesterol, trigliserid, LDLkolesterol, HDL-kolesterol, insülin ve CRP düzeylerine bak›ld›. Hastalar›n insülin direnci HOMA-IR (homeastasis model assement of insülin resistance) metodu ile saptand›. Bulgular: Hasta grubunda 2. saat kan flekeri, trigliserid, insülin, CRP ve HOMA-IR de¤erleri kontrol grubuna göre anlaml› derecede yüksek (s›ras›yla; p<0,05, p<0,001, p<0,01, p<0,001, p<0,05) ve HDL-kolesterol düzeyi düflük bulundu (p<0,01). Çal›flmaya al›nan vakalar›n HOMA-IR düzeyleri için 2,2 de¤eri insülin rezistans› varl›¤› için alt s›n›r olarak de¤erlendirildi. HOMAIR>2,2 olan vakalarda HOMA-IR<2,2 olan vakalara göre trigliserid düzeyi anlaml› derecede yüksek saptand› (p<0,05). Ultrasonografik incelenme ile belirlenen ya¤lanma düzeyleri HOMA-IR>2,2 olan hastalarda daha yüksek bulundu. Sonuç: Sonuç olarak çal›flmam›zda obeziteden ba¤›ms›z flekilde sadece insülin direncinin art›fl› bile hepatosteatoza yol açan bir etken olarak saptanm›flt›r. Glikoz tolerans› normal olan obezlerde insülin rezistan- 1 Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi - ‹ç Hastal›klar› Klini¤i, ‹stanbul 2 Nam›k Kemal Üniversitesi T›p Fakültesi Biyokimya ABD, Tekirda¤ 3 Hayrabolu Devlet Hastanesi , Tekirda¤ s›n›n derecesi karaci¤er ya¤lanmas›n›n erken tan›s›nda önemli bir belirteç olabilece¤i bulunmufltur. Anahtar kelimeler: ‹nsülin, insülin direnci, hepatosteatoz RELATIONSHIP BETWEEN INSULIN RESISTANCE AND HEPATIC STEATOSIS IN OBESE WOMEN W‹TH NON DIABETIC SUMMARY Objectives: Hepatosteatosis is frequently seen in middle-aged women who mostly are obese and have insulin resistance. In this study, we investigated the relationship between hepatosteatosis detected on sonography and insulin resistance in obese women with normal glucose tolerance. Method: Thirthy eight patients and fourteen healthy people aged 30 and over were included in the study. A sonographic examination was performed to diagnose hepatosteatosis. Also, serum fasting glucose level, cholosterol, triglyceride, LDL- cholosterol and HDLcholosterol, insulin and CRP levels checked for the study. The insulin resistance in patients were detected by HOMA-IR method (homeastasis model assessment of insulin resistance). Results: In the patient group, serum glucose level at 2nd hour, triglyceride and insulin levels, CRP and HOMA-IR were significantly high (p<0,05, p<0,001, p<0,01, p<0,001, p<0,05, respectively) but HDL-cholosterol levels was low (p<0,01). The lower limit for Nondiyabetik Obez Kad›nlarda Hepatosteatoz ve ‹nsülin Direnci Aras›ndaki ‹liflki HOMA-IR was determined as 2,2. Triglyceride level was significantly higher in patients with HOMA-IR>2,2 than in patients with HOMA-IR<2,2. The level of hepatosteatosis detected by sonography was higher in the patients with HOMA-IR level>2,2. Conclusion: It was shown that the increase in insulin resistance was the one of the reasons of hepatasteatoses even if obesity was considered as an independent factor. The level of insulin resistance triggerred hepatosteatosis in obese patients with normal glucose tolerance. Key words: Insulin, Insulin resistance, Hepatosteatosis 1980 y›l›nda Ludwig ve ark.1 alkolik hepatit bulgular›na benzemesine ra¤men alkol kullanmayan kiflilerde görülen bir karaci¤er hastal›¤›n› tan›mlay›p buna ‘’Nonalcoholic steatohepatitis’’ ismini vermesi karaci¤er ya¤lanmas› konusuna yeni bir yaklafl›m›n bafllang›c›n› teflkil etmifltir. Bu hastal›¤›n s›kl›kla orta yafll›larda ve kad›nlarda görüldü¤ü, hastalar›n ço¤unun obez oldu¤u veya insülin direnci bulundu¤u bildirilmifltir. Bu veriler bafllang›çta hastal›¤›n patogenezinin anlafl›lmas›nda da yol gösterici olmufltur. Bu gözlemlerden hareketle karaci¤er ya¤lanmas›n›n temelinde insülin direncinin bulundu¤u kuram› ortaya at›lm›fl, bu kuram sonradan yap›lan klinik çal›flmalar ve hayvan deneyleri ile de do¤rulanm›flt›r.2,3 Sonradan ileri sürülen two hits hipotezine göre birinci darbeden sorumlu etken ile karfl›laflan karaci¤erde ya¤lanma süreci bafllamakta hasta baflka bir ek faktörle karfl›laflmad›kça bu süreç ya¤lanma olarak devam etmektedir. Ya¤lanma ile duyarl› hale gelmifl olan karaci¤er ikinci darbe ile karfl›laflt›¤›nda iltihabi infiltrasyon ve fibrozis süreci bafllamaktad›r.4,5,6,7 Bu modelde birinci darbeden sorumlu tutulan faktör insülin direncidir.3,8 Bu nedenle insülin direncinin mevcut oldu¤u hastalardaki ya¤lanmay› daha a¤›r düzeyde gösteriyor olmalar› beklenilen bir neticedir. Biz bu çal›flmam›zda; normal glikoz toleransl› obez bayan hastalarda ultrason ile saptanan karaci¤er ya¤lanmas› ile insülin direnci aras›ndaki iliflkiyi incelemeyi amaçlad›k. Gereç ve Yöntemler Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 2. dahiliye poliklini¤ine baflvuran BK‹ 30 ve üstü ultrasonografi ile karaci¤er ya¤lanmas› saptanan 38 kad›n hasta (yafl ortalamas›; 44,71 ± 8,8 y›l) ve 14 sa¤l›kl› kontrol (yafl ortalamas›; 45,57 ± 9,5 y›l) al›nd›. Tüm vakalar nonal- kolik ya¤l› karaci¤er hastal›¤› tan›s› konmadan önce di¤er olas› karaci¤er hastal›klar›n› d›fllamak amac›yla klinik ve laboratuvar yönünden de¤erlendirildi. Alkol al›m›n› d›fllamak için ayr›nt›l› öykü al›nd›. Kad›nlarda günde 20 gr üzerindeki dozlar alkol al›m› olarak kabul edildi. Otoimmun hepatitleri d›fllamak için AMA (anti-mitokondriyal antikor), ANA (antinükleer antikor), ASMA (anti düz kas antikoru), anti LKM (anti liver/kidney antikor) bak›ld›. Viral hepatitleri ekarte etmek için hepatit B (Hepatit B yüzey antijeni, anti HBs, total antiHBc) ve hepatit C (anti HCV) serolojisi incelendi. Siroz; hipoalbuminemi, protrombin zaman› uzamas›, hiperbilirubinemi gibi laboratuvar bulgular›n›n olmamas›yla; asit ve portal hipertansiyonun di¤er bulgular›n›n bulunmamas›yla d›flland›. Tüm hastalar›n boy ve kilolar› ölçülerek a¤›rl›k (kg) / boy2 (m2) formülü ile beden kitle indeksleri hesapland›. BK‹ 30 ve üstü olan olgular obez olarak de¤erlendirildi. Ultrasonografik incelemelerde ya¤lanma düzeyi Grade I, Grade II, Grade III olarak ifade edildi: Grade I (Hafif derecedeki vakalar): Hepatik ekojenitede minimal diffuz bir art›fl vard›r. ‹ntrahepatik damar s›n›rlar› ve diyafragma net bir flekilde izlenir. Grade II (Orta derecedeki vakalar): Hepatik ekojenitede orta derecede diffuz bir art›fl vard›r. ‹ntrahepatik damarlar›n ve diyafragman›n görünümleri hafif derecede bozulmfltur. Grade III (fiiddetli derecedeki vakalar): Hepatik ekojenite belirgin derecede artm›flt›r. Karaci¤er sa¤ lob posterior segmenti, intrahepatik damarlar ve diyafragma ya hiç görülmez ya da net olamayan bir flekilde görülebilir. Laboratuar sonuçlar›: Hastalar›n açl›k kan flekeri, kolesterol, trigliserid, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol, insülin ve CRP düzeylerinin saptanmas› için bir gecelik açl›k sonras› antikoagulans›z tam kanlar› al›nd›, santrifüjde 3000 rpm’de 10 dakika çevrildi ve serumlar› hemen Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Biyokimya laboratuar›nda standart metodlarla çal›fl›ld›. Açl›k kan flekeri, total kolesterol, trigliserid ve HDL-kolesterol düzeyleri; Roche Hitachi 911 Analizör sistemi ile Roche kitleri kullan›larak ölçüldü. Serum insülin düzeyleri Tosoh Analizör sistemi ile Chemiluminescent Microparticle Immunoassay (CMIA) yöntemiyle ve CRP düzeyleri türbidimetrik metodla çal›fl›ld›. Açl›k kan flekeri normal bulunan hastalara 75 gr glikoz ile WHO kriterlerine uygun olarak OGTT yap›ld›. OGTT’de 2. saat kan flekeri < 140 mg/dl alt›ndakiler çal›flmaya al›nd›. Hastalar›n insülin direnci HOMA-IR (homeastasis model 204 Nondiyabetik Obez Kad›nlarda Hepatosteatoz ve ‹nsülin Direnci Aras›ndaki ‹liflki assement of insülin resistance) metodu ( açl›k insülin _U/ml _ açl›k glikoz mmol/L / 22,5 ) ile saptand›. ‹statistiksel analiz: Olgulara ait tüm parametrelerin sonuçlar› ortalama ± standart sapma olarak verildi. Gruplar›n da¤›l›mlar› Kolmogorov- Smirnov testi ile s›nanm›flt›r. Korelasyon analizleri düzenli da¤›l›m gösteren parametreler için Spearman’s korelasyon testi uyguland›. Birden fazla grubun birbiri ile karfl›laflt›r›lmas›, nonparametrik de¤erlerinden dolay› Kruskal Walles testi ile yap›ld›. p< 0,05 de¤erler istatistiksel olarak anlaml› yorumland›. ‹statistiksel analizler için SPSS ( Statistical Package for Social Sciences) for Windows 11 program› kullan›ld›. Bulgular BK‹ 30 ve üstü ultrasonografi ile karaci¤er ya¤lanmas› saptanan hastalar ve sa¤l›kl› kontrol grubunun demog- Tablo 1: Hasta ve kontrol grubundaki vakalar›n tan›mlay›c› özellikleri ve biyokimyasal parametreleri (Ortalama ± SD) Tablo 2: Hepatosteatozlu hastalarda HOMA-IR de¤erine göre di¤er parametrelerin karfl›laflt›r›lmas› 205 Nondiyabetik Obez Kad›nlarda Hepatosteatoz ve ‹nsülin Direnci Aras›ndaki ‹liflki Tablo 3: Çal›flmaya al›nan vakalar›n ultrasonografik incelenme ile belirlenen ya¤lanma düzeyleri ve HOMA-IR de¤erinin karfl›laflt›r›lmas› rafik ve klinik laboratuar sonuçlar› tablo 1’de gösterilmifltir. Hasta grubunda 2. saat kan flekeri, trigliserid, insülin, CRP ve HOMA-IR de¤eri anlaml› derecede yüksek (s›ras›yla; p<0,05, p<0,001, p<0,01, p<0,001, p<0,05) ve HDL-kolesterol düzeyi düflük bulundu (p<0,01). Çal›flmaya al›nan vakalar›n HOMA-IR düzeyine bak›larak 2,2’ nin insülin rezistans› varl›¤› için alt s›n›r de¤er olarak de¤erlendirildi: 16 hastan›n HOMA-IR düzeyleri 2,2’den yüksek ve 22 hastan›n HOMA-IR düzeyleri 2,2’ den düflük bulunmufltur. Olgular›n yafl, kilo-boy, BK‹ ve biyokimyasal özellikleri tablo 2’de özetlenmifltir. HOMA-IR > 2,2 olan vakalarda HOMA-IR < 2,2 olan vakalara göre trigliserid ve insülin düzeyi (s›ras›yla; p< 0,05, p< 0,001) anlaml› derecede daha yüksek bulunmufltur. (p< 0,001) (flekil 1). Ayr›ca HOMA-IR > 2,2 olan hastalarda saptanan ya¤lanma düzeyi daha yüksek bulunmufltur (Tablo 3, flekil 2 ). Hasta grubunda kilo ile açl›k kan flekeri, trigliserid, insülin ve HOMA-IR aras›nda (+) korelasyon (s›ras›yla; p<0,01, p<0,05, p<0,05, p<0,01) saptand›. 5 ± 2,5 48,5 ± 10,7 Tart›flma Nonalkolik ya¤l› karaci¤er (NAYKH) hastal›¤›n›n prevalans›; incelenen toplum ve çal›flmalara dahil edilen hastalar›n özelliklerine göre % 6-40 aras›nda bildirilmifltir. NAYKH’li hastalar›n yaklafl›k olarak yar›s›nda karaci¤er fibrozisi, % 15’inde siroz geliflmekte ve % 3’ü karaci¤er yetmezli¤ine veya karaci¤er transplantasyonuna gitmektedir.9 Bu nedenle hastal›¤a prenekrotik dönemde tan› konulmal› ve olabildi¤ince erken müdahale edilmelidir. NAYKH’de erken tan›nmas›nda faydal› olabilecek belirteçlerden biri de insülin direncidir.10,11 ‹nsülin direnci; tip 2 diyabet ve obezitede s›k görülmekle birlikte obez olmayan ve normal OGTT’si olan bireylerin % 25’ inde saptanm›flt›r. NAYKH’daki insülin rezistans›n›n, hiperinsülinemi ile karaci¤er hastal›¤› aras›ndaki iliflkinin bir parças› olmas› muhtemeldir.9 Fakat NAYKH, insülin rezistans› iliflkisinde aç›klanmas› gereken en önemli nokta, insülin rezistans› m› NAYKH’a neden olmaktad›r yoksa tam tersi iliflki mi söz konusudur sorusunun cevab›nda gizlidir. Bizim çal›flmam›zda da NAYKH’l› hastalarda kontrol grubuna göre insülin düzeyleri (p<0,01) ve HOMA-IR de¤erlerini (p<0,05) anlaml› olarak yüksek bulduk. Hasta grubunda insülin resistans› oran›n› % 42,11 saptad›k. Willner ve arkadafllar› NAYKH’l› 90 hastay› incelemifl ve % 85’inde insülin rezistans› bulmufllard›r.10 Ancak Willner ve arkadafllar›n›n çal›flmalar›nda diabetik ve prediabetik hastalar› çal›flmalar›n›n bafl›nda ay›rmad›klar› için oran bu kadar yüksek ç›km›flt›r. Venturi ve arkadafllar› da normal glikoz toleransl› NAYKH’l› 86 obez hastalar› incelemifl; HOMA ve BK‹ aras›nda pozitif bir korelasyon saptam›fl; insülin düzeyleri ve HOMA-IR de¤erlerini anlaml› düzeyde yüksek bulmufllard›r.11 Seppala ve arkadafllar› normal glikoz toleransl› NAYKH’l› hastalarda insülin düzeylerini yüksek saptam›fllard›r.12 Çal›flmam›zda uygulamas› kolay olan ve öglisemik hiperinsülinemik klemp testi ile korelasyon gösteren HOMA-IR testini kulland›k.13 HOMA-IR testinde insülin rezistans› aç›s›ndan s›n›r de¤er standardize edilmemifltir. Gökçel ve ark.14 yapt›klar› çal›flmada HOMA-IR testinde 2,2’nin insülin rezistans› varl›¤› için alt s›n›r de¤er oldu¤unu ve bu de¤erin cinsiyet fark› gözetmedi¤ini bildirmifllerdir. Biz de çal›flmam›zda HOMA-IR de¤eri > 2,2 olan vakalar› insülin rezistans› olanlar olarak kabul ettik. HOMA-IR > 2,2 olan vakalarda insülin (p<0,001) ve trigliserid (p<0,05) düzeylerini, HOMA-IR < 2,2 olan vakalara göre anlaml› derecede yüksek saptad›k. Altunkeser ve arkadafllar›n›n yapt›klar› çal›flmada ise hepatosteatoz ile BK‹ ve trigliserid de¤erleri aras›nda pozitif korelasyon saptanm›flt›r.15 Çal›flmam›zda karaci¤er ya¤lanmas› ile BK‹ aras›nda anlaml› iliflki saptanm›fl (p<0,001); trigliserid yüksek (p<0,001)ve HDL-ko- 206 Nondiyabetik Obez Kad›nlarda Hepatosteatoz ve ‹nsülin Direnci Aras›ndaki ‹liflki lesterol düflük (p<0,01) bulunmufltur. Çal›flmaya al›nan vakalar›n ultrasonografik incelemesinde; 38 vakan›n % 47,37’si grade I’de, % 39,47’si grade II’de ve % 13,16’s›n›n grade III’de olduklar› görüldü. HOMA-IR > 2,2 olan vakalarla HOMA-IR < 2,2 olanlar grade I’de ayn› say›dayken (n=9), grade III’de HOMA-IR > 2,2’lar›n daha fazla oldu¤u saptanm›flt›r (tablo 3). Bu bulgu bize insülin direnci yüksek olan vakalar›n grade III’e ilerleme olas›l›¤›n›n daha fazla oldu¤unu göstermektedir. Sonuç olarak; çal›flmam›zda obeziteden ba¤›ms›z fle- kilde sadece insülin direncinin art›fl› bile hepatosteatoza yol açan bir etken olarak saptanm›flt›r. Glikoz tolerans› normal olan obezlerde insülin rezistans›n›n derecesi karaci¤er ya¤lanmas›na katk›da bulunmufltur. Çal›flmam›zda BK‹’si yüksek kiflilerde OGTT’si bozulmadan da insülin direci bafllad›¤› saptanm›flt›r. Bu nedenle BK‹’si yüksek bireylerde non alkolik ya¤l› karaci¤er hastal›¤›na e¤ilimi de¤erlendirmek için insülin resistans›n›n iyi bir gösterge oldu¤u inanc›nday›z. Farkl› derecelerdeki glikoz tolerans›n›n karaci¤er yaralanmas›ndaki rolünü anlamak için ileri çal›flmalara ihtiyaç vard›r. KAYNAKLAR 1. Ludwig J, Viggiano TR, McGill DB and Oh BJ. Nonalcoholic steatohe - 1999;107:450-455. patitis:Mayo Clinic experiences with a hitherto unnamed disease. Mayo 10. Willner IR, Waters B, Patil SR et al. Ninety patients with nonalcoho - Clin Proc 1980;55:434-438. lic steatohepatitis: insülin resistance, familial tendency and severity of di - 2. Choudhury J and Sanyal A. ‹nsulin resistance and the pathogenesis sease. Am J Gastroenterology 2001;96:2813-4. of nonalcoholic fatty liver disease. Clin Liver Dis. 2004;575-94. 11.Venturi C, Zoppini G, Zamboni C, Muggeo M. ‹nsülin sensitivity and 3. Medina J. Fernandez-Salazar LI. Garcia-Buey L and Moreno-Otero R. hepatic steatosis in obese subjects with normal glucose tolerance. Nutr Approach to the pathogenesis and treatment of nonalcoholic steatohe - Metab Cardiovasc Dis. 2004; 14:200-204. patitis. Diabetes Care 2004;27:2057-66. 12.Seppala-Lindroos A, Vehkavaara S, Hakkinen AM, et al. Fat accumu - 4. Day CP: Pathogenesis of steatohepatitis. Best Pract Res Clin Gastro - lation in liver is associated with defects in insülin suppression of gluco - enterol. 2002;16:663-78. se production and serum free fatty acids independent of obesity in nor - 5. Mehta K, Van Thiel DH, Shah N and Mobarhan S. Nonalcoholic fatty mal men. J Clin Endocrinol Metab. 2002;87:3023-3028. liver disease: pathogenesis and the role of antioxidants. Nutr 13. Matthews DR, Hosker JP, Rudenski A, Turner RC. Homeostasis mo - Rev.2002;60:289-93. del assestment: insülin resistance and beta-cell function from fasting 6. Evans CD, Oien KA, MacSween RN and Mills PR. Nonalcoholic ste - plasma glucose and insülin concentrations in man. Diabetologia athepatitis: a common cause of progressive chronic liver injury. J Clin 1985;28:412 – 19 Pathol.2002;55:689-92. 14. Gokcel A, Baltali M, Tarim E, Bagis T, Gumurdulu Y, Karakose H, 7. Browning JD and Horton JD. Molecular mediators of hepatic steato - Yalçin F, Akbaba M, Guvener N. Detection of insülin resistance in Tur - sis and liver injury. J Clin ‹nvest. 2004 Jul;114:147-52. kish adults:a hospital – based study.Diabetes Obes Metab.2003 8. Day CP and James OFW. Steatohepatitis:A tale of two ‘’hits’’? Gas - Mar;5:126-30. troenterology 1998;114:842-845. 15.Altunkeser A, Kacar M, Demirbafl B and Özkaya M. Tip 2 Diabetes 9. Marchesini G, Brizi M, Morselli- Labate AM, et al. Association of no - Mellituslu Hastalarda Safra Kesesi Tafl› ve Hepatosteatoz S›kl›¤›. Türkiye nalkolik fatty liver disease with insülin resistance. Am J Med Klinikleri 2004;15:1. 207 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Pankreas ve Kolanjiyoselüler Kanserlerinde Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi Sinan Akay1, Zuhal Ero¤lu2, Murat Aky›ld›z1, Buket Kosova2, Ahmet Ayd›n1, Nejat Topçuo¤lu2 ÖZET Düflük folat al›m› ve folat metabolizmas›ndaki bozukluklar›n gastrointestinal sistem kanserlerine yol açt›¤› düflüncesi popüler olmaya bafllam›flt›r. Bu hipotezi test etmek için 25 pankreas kanseri, 25 kolanjiyoselüler kanser, ve 88 kontrol vakas›nda, folat metabolizmas›nda rol alan metilentetrahidrofolatredüktaz›n (MTHFR) polimorfizmine ve serum folat düzeylerine bak›lm›flt›r. MTHFR polimorfizimi real-time PCR ve fluoresans rezonans enerji transfer tekni¤i ile çal›fl›lm›flt›r. Pankreas kanser hastalar›nda 677 lokusu için CC, CT ve TT genotiplerinin oranlar s›ras›yla %60, %36, ve % 4 olarak bulunmufltur. Kontrol vakalar›nda oranlar s›ras›yla %48, %46, ve %6 olarak bulunmufltur. Kolanjiyoselüler kanser hastalar›nda ise oranlar s›ras›yla, % 44, %48 ve %8 olarak bulunmufltur. Polimorfizm da¤›l›m›nda gruplar aras›nda istatistiksel fark bulunmam›flt›r. Serum folat düzeyleri de pankreas ve kolanjiyoselüler kanserleri hastalarda normal s›n›rlarda bulunmufltur. Pankreas ve kolanjiyoselüler kanser hastalar›nda MTHFR polimorfizmi ile ilgili normal popülasyondan daha farkl› bir da¤›l›m olmad›¤› bulunmufltur. Anahtar kelimeler: 5,10-metilentetrahidrofolat redüktaz polimorfizmi, pankreas kolanjiyoselüler karsinomu. METHYLENETTRAHYDROFOLATE REDUCTASE POLYMORPHISMS IN PANCREATIC CHOLANGIOCELLULAR CANCER ABSTRACT Increasing evidence suggests that a low folate intake 1 Ege Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji Bilim Dal›, Bornova, ‹zmir 2 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi T›bbi Genetik Anabilim Dal›, Bornova, ‹zmir and impaired folate metabolism may be implicated in the development of gastrointestinal cancers. To test the hypothesis that 5,10-methylenetetrahydrofolate reductase (MTHFR) polymorphisms modify the risk of pancreatic cholangiocellular cancer, we conducted a hospital-based, case-control study involving 25 patients with pancreas cancer, 25 patients with cholangiocarcinoma and 88 healthy controls frequency matched by age, sex, and race. We also investigated serum folate levels in pancreas and cholangiocarcinoma patients. MTHFR polymorphisms were determined using the real-time PCR and fluorosence resonance energy transfer method. Rates of CC, CT, TT genotypes for 677 locus in patients with pancreas cancer were %60, %36, and %4, respectively. Genotype rates were %48, %46, and %6 in the control cases, and % 44, %48 and %8 in the cholangiocarcinoma patients, respectively. The distribution of genotypes was not different between cancer patients and control group. Serum folate levels were in the normal range in pancreas and cholangiocarcinoma patients. The distribution of genotypes for 677 locus of MTHFR gene in pancreas and cholangiocarcinoma patients was not different from the normal population. Keywords: 5,10-methylenetetrahydrofolate reductase polymorphism, pancreatic cholangiocellular cancer G‹R‹fi Son dönemlerde folat›n kanser oluflumundaki rolü hak- Pankreas ve Kolanjiyoselüler Kanserlerinde Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi k›ndaki tart›flmalar artmaktad›r. Folat eksikli¤inin kansere iki flekilde yol açabilece¤i düflünülmektedir. Birincisi, eksikli¤in kromozom k›r›lmalar› ve mutasyonlara yol açabilecek flekilde urasilin DNA’ya do¤ru yerleflememesine sebep olmas›; ikincisi ise DNA metilasyonunun bozulmas› ve kritik proto-onkojen ve tümör bask›lay›c› genlerin ekspresyonlar›n›n de¤iflmesine sebep olmas›d›r. Folat al›m›ndaki yetersizli¤e ek olarak folat metabolizmas›nda rol alan genlerdeki fonksiyonel polimorfizm de kansere e¤ilim yaratabilmektedir (1-3). Folat metabolizmas›nda önemli rol oynayan metilentetrahidrofolat reduktaz (MTHFR) geni DNA metilasyonu ile iliflkili olan anahtar bir enzimdir ve 5,10 metilentetrahidrofolat› dolafl›mdaki bask›n form olan 5 metiltetrahidrofolata geri dönüflü olmadan çevirmektedir (4,5). MTHFR geni kromozom 1p36 üzerinde bulunmaktad›r ve s›k görülen 2 polimorfizmi rapor edilmifltir.1) 677 (C_T, alanine_valine).2) 1298 (A_C, gultamate_alanine). 677TT genotipine sahip olan bireylerdeki enzim aktivitesi wild tip olan 677CC genotipindekilerin %30’u kadard›r. 677CT olanlar›n ise enzim aktivitesi normalin %65’i kadard›r. ‹kinci s›kl›kta görülen polimorfizm (1298 A_C) enzim aktivitesini bu derece etkilememektedir (6,7). Kanserli hastalardaki metilasyon paternleri ve folat durumu aras›ndaki iliflki folat›n DNA metilasyonunu ve dolay›s›yla kanser riskini de¤ifltirebilece¤ini akla getirmektedir. Bununla beraber, tümör geliflimi s›ras›nda DNA hipermetilasyonu da olabilece¤inin kan›tlar› bu- lunmaktad›r. Tümör bask›lay›c› genlerin hipermetilasyonu ve ard›ndan bask›lanmas› artm›fl kanser riskini aç›klayabilse de folat eksikli¤inin bunu nas›l baflarabildi¤i aç›k de¤ildir (8). Çal›flmalarda çeflitli gastrointestinal kanser türlerinde belli MTHFR genotiplerinin farkl› s›kl›klarda bulundu¤u gösterilmifl ve MTHFR genotipleri ile kanser tipi aras›nda iliflki kurulmaya çal›fl›lm›flt›r (9). Amac›m›z, pankreas ve kolanjiyoselüler kanserleri hastalar›ndaki MTHFR gen polimorfizminin ne oranda da¤›l›m gösterdi¤ini ortaya koymakt›r. MATERYAL VE METOD Çal›flmam›zda birer gastrointestinal sistem kanseri olan pankreas ve kolanjiyoselüler kanserli hastalarda MTHFR gen polimorfizmi analizi yap›lm›flt›r. Vaka-kontrol olarak dizayn edilen çal›flmaya, Haziran 2004 - Nisan 2005 tarihleri aras›nda Ege Üniversitesi Gastroenteroloji Servisinde yatan 25 pankreas kanseri, 25 kolanjioselüler kanser vakas› al›nm›flt›r. Seksen sekiz kontrol vakas› hastalar ile genetik olarak ilgisizdir ve tan›sal radyoloji klini¤inden al›nm›fllard›r. Tüm hastalardan kan al›nmadan önce ayd›nlat›lm›fl onamlar› al›nm›flt›r. EDTA içeren tüplere al›nan kan örnekleri iflleme kadar -70 santigrad derecede saklanm›flt›r. MTHFR C677T DNA moleküler analizi periferik kan örne¤inde real-time PCR ve FRET (fluoresans rezonans enerji transfer) tekni¤i ile çal›fl›lm›flt›r. Ayr›ca hasta gruplar›na folik asit, homosistein , ve vi- Tablo 1: MTHFR C677C, C677T, ve T677T genotiplerinin kanser tiplerinde ve kontrollerdeki da¤›l›m›. C677C (n) C677T (n) T677T (n) pankreas kanseri 15 (%60) 9 (%36) 1 (%4) kolanjiyoselüler kanser 11 (%44) 12 (%48) 2 (%8) kontrol 42 (%48) 40 (%46) 6 (%6) Tablo 2: Pankreas ve kolanjiyoselüler kanser hastalar›nda folik asit ve homosistein düzeyleri. Ortalama serum folik asit (ng/ml) Ortalama serum Ortalama serum vitamin B12 (pg/ml) homosistein (_mol/l) pankreas kanseri 7.43±3 403±75 15.1±7.4 kolanjiyoselüler kanser 6.32±2.4 381.8±170.3 15.4±7.9 209 Pankreas ve Kolanjiyoselüler Kanserlerinde Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi Tablo 3: Genotipe göre serum folik asit, vitamin B12, ve homosistein düzeyleri. Ortalama serum folik asit (ng/ml) Ortalama serum vitamin B12 (pg/ml) Ortalama serum homosistein (_mol/l) C677C 7±2.9 413±182 14.8±7.2 C677T 7±2.7 371±155.8 14.5±6.2 T677T 5±2.6 351±226.8 23.3±15.9 tamin B12 düzeyleri çal›fl›lm›flt›r. ‹statistik sonuçlar› ki-kare analizi ve student t testi ile elde edilmifltir. BULGULAR Pankreas kanseri, kolanjiyoselüler kanser ve kontrol gruplar›n›n yafl ortalamalar› s›ras›yla 63.2 ± 12.2, 61.3 ± 14.1, ve 60.3 ± 9.1 olarak hesaplanm›flt›r.Erkek / kad›n oranlar› da s›ras›yla 12 / 13, 11 / 14, ve 42 / 46 olarak bulunmufltur. Aralar›nda istatistiksel fark bulunmamaktad›r. MTHFR genotipi ve pankreas ve kolanjiyoselüler kanser riskleri. Kontrol vakalar›n 677 lokusu için CC, CT ve TT genotiplerinin oranlar› s›ras›yla %48, %46, ve %6 olarak bulunmufltur (Tablo 1). Pankreas kanser hastalar›nda oranlar s›ras›yla %60, %36, ve % 4 olarak bulunmufltur. Kolanjiyoselüler kanser hastalar›nda ise oranlar s›ras›yla, % 44, %48 ve %8 olarak bulunmufltur. Polimorfizm da¤›l›m›nda gruplar aras›nda istatistiksel fark bulunmam›flt›r. Homosistein ve folik asit düzeyleri ve pankreas ve kolanjiyoselüler kanser riskleri. Pankreas ve kolanjiyoselüler kanser hastalar›n›n homosistein ve folik asit düzeyleri Tablo ikide verilmektedir. ‹ki kanser grubu aras›nda bu de¤erler istatistiksel farkl›l›k göstermemektedir. Tablo üçte ise MTHFR genotiplerine göre serum folik asit ve homosistein düzeylerinin ortalamalar› verilmifltir. Polimorfizme göre folik asit, vitamin B12 ve homosistein düzeyleri aras›nda istatistiksel fark bulunmam›flt›r TARTIfiMA Son dönemlerde, düflük folat al›m› ve folat metabolizmas›ndaki bozukluklar›n gastrointestinal sisteme ait kanserlerin gelifliminde rolü oldu¤u daha fazla düflünülmekedir. Bu hastane bazl› vaka kontrol çal›flmas›nda MTHFR C677T polimorfizmi ile Türk toplumunda pankreas ve kolanjiyoselüler kanser aras›nda iliflki ba- k›lm›fl ve iliflki bulunamam›flt›r. Deneysel çal›flmalardan elde edilen sonuçlar folat ve pankreas kanseri aras›ndaki iliflkiyi desteklemektedir. Pankreas karaci¤erden sonra en çok folat içeren ikinci organd›r (10). Önceki çal›flmalarda beslenme ile düflük folat al›m› ve düflük serum folat düzeyinin pankreas kanseri riski ile birlikteli¤i rapor edilmifltir (11,12). Pankreas kanseri riski ile dietteki folat miktar› aras›ndaki iliflki iki vakakontrol çal›flmas› (13,14) ve 3 kohort çal›flma ile araflt›r›lm›flt›r (9,15,16). Befl çal›flmalardaki toplam 722 vakan›n sonucuna göre dietteki folat al›m› ile pankreas kanseri riski ters orant› göstermektedir ve bu çal›flmalar›n üçünde oran istatistiksel olarak anlaml› bulunmufltur, ancak çal›flmam›zda serum folat düzeyleri normal s›n›rlarda bulunmufl ve hastal›¤›n etyolojisinde rol oynad›¤› düflüncesinden uzaklaflt›rm›flt›r. MTHFR aktivitesinin azalmas›na neden olan genetik polimorfizm, homosistein remetilasyonu için gerekli olan 5-metil terahidrofolat›n azalmas›yla ve timidilat ve purin sentezinin öncül molekülü olan 5,10 metilen THF’›n birikimiyle sonuçlanmaktad›r. Baz› çal›flmalar tümör dokular› ve periferik lenfositlerdeki gen hipometilasyonu ile MTHFR genotipleri aras›nda anlaml› iliflkiden bahsetse de (17-19) di¤er çal›flmalar ya hiçbir iliflki göstermemifl (20) ya da bu birlikteli¤i sadece folat eksikli¤i ile gösterebilmifllerdir (21,22). Pankreas adenokanseri çok say›da genetik ve epigenetik de¤ifliklileri olan oldukça agresif bir kanser tipidir. Bir çal›flmada gen hipometilasyonun pankreas kanserinde s›kl›kla karfl›lafl›lan bir epigenetik fenomen oldu¤u ve ilgili genlerin fazla ekspresyonu ile beraber görüldü¤ü rapor edilmifltir (23). Bizim çal›flmam›z desteklemese de homozigot MTHFR TT genotipinin hipometilasyon yolu ile pankreas kanserine yol açt›¤› konusu daha ileri araflt›rma gerektirmektedir. Folik asit ya da 5 metil tetrahidrofolat homosisteinin methionine metabolik olarak dönüflümünde kofaktör- 210 Pankreas ve Kolanjiyoselüler Kanserlerinde Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi dür. Bu reaksiyonda metiltetrahidrofolat substrat rolü de üstlenmektedir. Metionin yüzden fazla biyokimyasal reaksiyonda metil donörü olan SAM’e (S-adenosylmethionin) metabolize olmaktad›r. dUMP’nin metilasyon ile dTMP’ye dönüflmesi reaksiyonunda da 5,10 metilen tetrahidrofolat rol oynamaktad›r. 5,10 metilentetrahidrofolat›n, 5 metiltetrahidrofolata indirgenme reaksiyonu 5,10 metilen tetrahidrofolat redüktaz taraf›ndan katalizlenmektedir (24). Asya toplumunda 677 TT homozigot olarak bulunma s›kl›¤› %12; heterozigot %50’dir. 677TT genotipindeki bireylerin DNA’s›n›n d›flar›dan daha fazla metil grup kabul ediyor olmas› CC genotipine göre daha az metil grubu tafl›d›¤›n› göstermektedir, ancak bunun kanser ile olan iliflkisinin kan›tlanmas› gerekmektedir (19). Çal›flmalarda kolorektal kanser riskinin 677TT genotipi tafl›yanlarda %50 azald›¤› gösterilmifltir, ancak baflka çal›flmalar bunun folat statüsü ve yafl ile de¤iflkenlik gösterebilece¤ini göstermektedir (25,26). 677TT genotipinin özofagus kanserli hastalarda anlaml› olarak daha fazla oldu¤unun gösterilmifltir. Mide kanseri için de benzer sonuçlar elde edilmifltir (27). Türkiyeden yap›lm›fl bir çal›flmada T allelinin bulunmas›n›n premenapozal kad›nlarda meme kanseri olas›l›¤›n› art›rd›¤›n› göstermifltir (28). Akci¤er kanseri ile MTHFR gen polimorfizmi aras›nda iliflki bulunmam›flt›r (29). Alkolik sirozu olanlarda 677TT genotipi artm›fl HCC riski getirmektedir (30). KAYNAKLAR 1. Blount BC, Mack MM, Wehr CM, MacGregor JT, Hiatt RA, Wang G, vitamin B12, homocyst(e)ine, and colorectal cancer risk. Cancer Epide - Wickramasinghe SN, Everson RB, Ames BN. Folate deficiency causes miol Biomarkers Prev. 1999; 8: 825-9. uracil misincorporation into human DNA and chromosome breakage: 9. Stolzenberg-Solomon RZ, Pietinen P, Barrett MJ, Taylor PR, Virtamo implications for cancer and neuronal damage. Proc Natl Acad Sci USA J, Albanes D. Dietary and other methyl-group availability factors and 1997; 94: 3290-3295. pancreatic cancer risk in a cohort of male smokers. Am J Epidemiol. 2. Choi SW, Mason JB. Folate and carcinogenesis: an integrated sche - 2001;153:680-687. me. J Nutr. 2000; 130: 129-132. 10. Balaghi M, Horne D, Woodward S, Wagner C. Pancreatic one-car - 3. Kim YI. Folate and DNA methylation: a mechanistic link between fola - bon metabolism in early folate deficiency in rats. Am J Clin Nutr. 1993; te deficiency and colorectal cancer? Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 58: 198-203. 2004; 13: 511-519. 11. Stolzenberg-Solomon RZ, Albanes D, Nieto FJ, et al. Pancreatic 4. Frosst P, Blom HJ, Milos R, Goyette P, Sheppard CA, Matthews RG, cancer risk and nutrition-related methyl-group availability indicators in Boers GJ, den Heijer M, Kluijtmans LA, van den Heuvel LP, et al. A can - male smokers. J Natl Cancer Inst. 1999; 91: 535-41. didate genetic risk factor for vascular disease: a common mutation in 12. Stolzenberg-Solomon RZ, Pietinen P, Barrett MJ, et al. Dietary and methylenetetrahydrofolate reductase. Nat Genet. 1995; 10: 111–113. other methyl-group availability factors and pancreatic cancer risk in a 5. Weisberg I, Tran P, Christensen B, Sibani S, Rozen R. A second ge - cohort of male smokers. Am J Epidemiol. 2001; 153: 680-7. netic polymorphism in methylenetetrahydrofolate reductase (MTHFR) 13. Silverman DT, Swanson CA, Gridley G, Wacholder S, Greenberg RS, associated with decreased enzyme activity. Mol Genet Metab. 1998; 64: Brown LM, Hayes RB, Swanson GM, Schoenberg JB, Pottern LM, 169-172. Schwartz AG, Fraumeni JF Jr, Hoover RN. Dietary and nutritional factors 6. Friedman G, Goldschmidt N, Friedlander Y, Ben-Yehuda A, Selhub J, and pancreatic cancer: a case-control study based on direct interviews. Babaey S, Mendel M, Kidron M, Bar-On H. A common mutation A1298C J Natl Cancer Inst. 1998; 90: 1710-1719. in human methylenetetrahydrofolate reductase gene: association with 14. Baghurst PA, McMichael AJ, Slavotinek AH, Baghurst KI, Boyle P, plasma total homocysteine and folate concentrations. Walker AM. A case-control study of diet and cancer of the pancreas. Am J Nutr. 1999; 129: 1656-1661. J Epidemiol. 1991; 134: 167-179. 7. Klerk M, Verhoef P, Clarke R, Blom HJ, Kok FJ, Schouten EG. MTHFR 15. Skinner HG, Michaud DS, Giovannucci EL, Rimm EB, Stampfer MJ, 677C¡T polymorphism and risk of coronary heart disease: a meta-analy - Willett WC, Colditz GA, Fuchs CS. A prospective study of folate intake sis. JAMA 2002; 288: 2023-2031. and the risk of pancreatic cancer in men and women. Am J Epidemiol. 8. Ma J, Stampfer MJ, Christensen B, Giovannucci E, Hunter DJ, Chen 2004; 160: 248-258. J, Willett WC, Selhub J, Hennekens CH, Gravel R, Rozen R. A polymorp - 16. Larsson SC, Hakansson N, Giovannucci E, Wolk A. Folate intake and hism of the methionine synthase gene: association with plasma folate, pancreatic cancer incidence: a prospective study of Swedish women 211 Pankreas ve Kolanjiyoselüler Kanserlerinde Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Gen Polimorfizmi and men. J Natl Cancer Inst. 2006; 98: 407-413. Cancer Res 2003;63:4158 – 66. 17. Stren LL, Mason JB, Selhub J, et al. Genomic DNA hypomethylati - 24. Toffoli G, De Mattia E. Pharmacogenetic relevance of MTHFR poly - on, a characteristic of most cancers, is present in peripheral leukocytes morphisms Pharmacogenomics 2008; 9: 1195-206. of individuals who are homozygous for the C677T polymorphism in the 25. Osian G, Procopciuc L, Vlad L. MTHFR polymorphisms as prognos - methylenetetrahydrofolate reductase gene. Cancer Epidemiol Biomar - tic factors in sporadic colorectal cancer. J Gastrointestin Liver Dis. 2007; kers Prev. 2000; 9: 849-53. 16: 251-6. 18. Castro R, Rivera I, Ravasco P, et al. 5,10-methylenetetrahydrofolate 26. Cao HX, Gao CM, Takezaki T, Wu JZ, Ding JH, Liu YT, Li SP, Su P, reductase (MTHFR) 677C-T and 1298A-C mutations are associated with Cao J, Hamajima N, Tajima KGenetic polymorphisms of methylenetet - DNA hypomethylation. J Med Genet. 2004; 41: 454-8. rahydrofolate reductase and susceptibility to colorectal cancer Asian 19. Oyama K, Kawakami K, Maeda K, et al. The association between Pac J Cancer Prev. 2008; 9: 203-8. methylenetetrahydrofolate reductase polymorphism and promoter 27. Stolzenberg-Solomon RZ, Qiao YL, Abnet CC, Ratnasinghe DL, methylation in proximal colon cancer. Anticancer Res. 2004; 24: 649-54. Dawsey SM, Dong ZW, Taylor PR, Mark SD. Esophageal and gastric 20. Narayanan S, McConnell J, Little J, et al. Associations between two cardia cancer risk and folate and vitamin B(12)-related polymorphisms common variants C677T and A1298C in the methylenetetrahydrofolate re - in Linxian, China. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2003; 12: ductase gene and measures of folate metabolism and DNA stability (strand 1222–1226. breaks, misincorporated uracil, and DNA methylation status) in human 28. Ergul E, Sazci A, Utkan Z, Canturk NZ. Polymorphisms in the MTHFR lymphocytes in vivo. Cancer Epidemil Biomark Prev. 2004; 13: 1436-43. gene are associated with breast cancer. Tumour Biol. 2003; 24: 286-90. 21. Friso S, Choi SW. Gene-nutrient interactions and DNA methylation. 29. Boccia S, Boffetta P, Brennan P, Ricciardi G, Gianfagna F, Matsuo J Nutr. 2002; 132: 2382-2387S. K, van Duijn CM, Hung RJ. Meta-analyses of the methylenetetrahydro - 22. Friso S, Choi SW, Girelli D, et al. A common mutation in the 5,10- folate reductase C677T and A1298C polymorphisms and risk of head methylenetetrahydrofolate reductase gene affects genomic DNA meth - and neck and lung cancer Cancer Lett. 2009; 273: 55-61. ylation through an interaction with folate status. Proc Natl Acad Sci USA 30. Fabris C, Toniutto P, Falleti E, Fontanini E, Cussigh A, Bitetto D, For - 2002; 99: 5606-11. nasiere E, Fumolo E, Avellini C, Minisini R, Pirisi M. MTHFR C677T Poly - 23. Sato N, Maitra A, Fukushima N, et al. Frequent hypomethylation of morphism and Risk of HCC in Patients With Liver Cirrhosis: Role of Ma - multiple genes overexpressed in pancreatic ductal adenocarcinoma. le Gender and Alcohol Consumption. Alcohol Clin Exp Res. 2008 Oct 18. 212 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Akut Miyokard ‹nfarktüslü Hastalarda Yüksek Sensitiveli C-Reaktif Protein Düzeyleri Yurtsever Ölmez1, Banu ‹lk1, Savafl Güzel2, Yalç›n Hac›o¤lu3, Eda Çelik Güzel4, Aslan Çelebi1 ÖZET Amaç: Aterosklerozun en önde gelen komplikasyonu olan akut koroner sendromda, akut inflamasyonu gösteren yüksek sensitiviteli C reaktif proteinin (Hs CRP) rolünü irdelemektir. Gereç ve Yöntemler: Çal›flmam›z; AMI’l› 15’i erkek, 8’i kad›n toplam 23 hasta (yafl ortalamas›: 56,74 ± 10,8), anstabil anjina pektorisli (USAP) 3’ü kad›n 3’ü erkek 6 hasta (yafl ortalamas›: 56,83 ± 9,43) ve kontrol grubu olarakta 4’ü kad›n, 6’s› erkek toplam 10 sa¤l›kl› bireyden (yafl ortalamas›: 53,4 ± 6,41) oluflturulmufltur. Serum hsCRP, CK-MB, AST, LDH aktiviteleri, kolesterol, trigliserid, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, fibrinojen, D-dimer ve lökosit düzeyleri herhangi bir saatte acil servise baflvuran hastalar›n ilk 2 saat içinde al›nan kan örneklerinden bak›lm›flt›r. AMI hastalar›n hsCRP, CKMB, ve AST düzeyleri için ilk kan örne¤i (O. saat) al›nd›ktan sonra s›ras›yla 12. , 24. ve 48. saatlerde de seri flekilde kan örnekleri al›nm›flt›r. Bulgular: Çal›flmam›z; AMI’l› 23 hasta, USAP’l› 6 hasta ve 10 sa¤l›kl› kontrol grubundan oluflturuldu. Kardiyak hasar›n tan›s›nda CK-MB, AST, LDH ve hsCRP düzeyleri incelendi. Çal›flmam›zda; MI’l› hastalar›n kardiyak markerlerinden CK-MB, AST ve LDH düzeyleri kontrol grubuna göre (p<0,01) anlaml› olarak yüksek bulundu. Hs CRP düzeyleri AMI’l› grupta; kontrol ve USAP’l› gruba göre anlaml› olarak yüksek saptand› (s›ras›yla p<0,001, p<0,01). Hs CRP’nin 12.,24.,48. saatlerdeki düzeyleri 0. saatteki düzeyine göre anlaml› ola- 1 Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi - ‹ç Hastal›klar› Klini¤i, ‹stanbul 2 Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi - Biyokimya Laboratuar›, ‹stanbul 3 ‹stanbul E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi - Aile hekimi, ‹stanbul 4 Hayrabolu Devlet Hastanesi - Aile Hekimi, Tekirda¤ rak yüksek saptand› (s›ras›yla p<0,01, p<0,001, p<0,001). MI’l› hasta grubunda Hs CRP ile CK-MB ve AST aras›nda pozitif korelasyon saptand›. Sonuç: Akut miyokard infarktüsünde serum hsCRP düzeyinin yükselmesi, akut koroner sendromlarda inflamasyonun rolünü göstermesi aç›s›ndan önemlidir. Anahtar kelimeler: Miyokard infarktüsü; inflamasyon; C-reaktif protein HIGH SENSITIVITY C REACTIVE PROTEIN LEVELS IN PATIENTS WITH ACUTE MYOCARDIAL INFARCTION ABSTRACT Objective: The role of high sensitivity C reactive protein (Hs CRP) in acute coronary syndrome which is the most leading complication of atherosclerosis was studied. Methods: Twenty three patients with acute myocardial infarction (AMI) (8 female, 15 male), 6 patients with unstable angina pectoris (UAP) (3 female, 3 male), 10 healthy people ( 4 female, 6 male) were male were included in the study. Their mean of ages were 56,74 ± 10,8; 56,83 ± 9,43; 53,4 ± 6,41, respectively. The patient groups were generated from the patients consulted in Emergency Room (ER). Their serum levels of hs CRP, CK-MB, AST, LDH, cholesterol, triglyceride, LDL-cholesterol, HDL-cholesterol, fibrinogen, D-dimer and leukocytes were measured within 2 hours of their arrivals to ER. The blood from Patients with AMI was collected for CRP, CK-MB, AST levels at 0 hr, 12th, 24th Akut Miyokard İnfarktüslü Hastalarda High Sensitif CRP Düzeyleri and 48th hours, respectively. Results: The cardiac damage was measured by CK-MB, AST, LDH and hs CRP levels. In this study, in patients with AMI had significantly higher levels of cardiac markers of CK-MB, AST and LDH than in healthy control group (p<0,001). In addition, hs CRP levels in patients with AMI were significantly higher than in healthy control group and patients with USAP (p<0,001, p<0,01, respectively). The level of hs CRP at 0 hr was significantly higher than the levels at 12th, 24th, 48th hrs (p<0,01, p<0,001, p<0,001). A positive correlation between hs CRP, CKMB and AST levels was found in patients with AMI. Conclusion: The high level of serum hs CRP in AMI is important to indicate the role of inflammation in acute coronary syndrome. Key words: Myocardial Infarction; Inflammation; Creactive protein Kardiyovasküler hastal›klar dünya çap›nda, mortalite ve morbiditenin majör nedeni olma yolunda gittikçe artan bir rol üstlenmektedir. Çal›flmalar, tüm dünyada kardiyovasküler hastal›klardan ölüm oran›n›n 1990 ve 2020 y›llar› aras›nda, % 28.9’dan % 36.3’e yükselece¤ini göstermektedir.1 Akut koroner sendrom oluflumundaki temel patofizyolojik mekanizma damar duvar›nda meydana gelen aterosklerotik süreçtir. ‹nflamasyon ve intimal zedelenmenin, koroner ateroskleroz geliflimindeki bafll›ca arac› maddeler oldu¤u kabul edilir.1,2 Son çal›flmalarla kardiyovasküler hastal›klarda inflamasyonun rolü ile ilgili çal›flmalar göstermifltir ki inflamasyon bu hastal›klarda önemli bir parametredir. European Society of Hypertension (ESH) European Society of Cardiology (ESC) taraf›ndan haz›rlanan ve World Health Organization/International Society of Hypertension (WHO/ISH) 1999 y›l›nda k›lavuzunda C reaktif protein seviyesinin 1 mg/L’den yüksek olmas› kardiyovasküler hastal›klar için risk faktörleri aras›na dahil edilmifltir.3 Akut faz reaksiyonu infeksiyon ve inflamasyona yan›tta oluflan metabolik de¤ifliklikler dizisini ortak olarak aç›klayan bir terimdir.4 Çok say›da akut faz reaktan› tan›mlanm›flt›r. ‹nflamasyonla iliflkili önemli sitokinler IL6, IL-1a, TNF_ , TGF_ ve IL-8’dir.5,6 C-reaktif protein, pnömokokal hücre duvar›n›n C-Polisakkaritine ba¤lanan bir proteinden ismini al›r.7 CRP, befl 23 kD’ luk alt biriminden oluflan pentraksin ailesinden olup, primer olarak karaci¤er hücreleri taraf›ndan sal›nan ancak aterosklerotik intima taraf›ndan da sal›nd›¤› gösterilmifltir. Akut inflamasyon uyar›s›ndan 6 saat sonra karaci¤erden salg›lanmaya bafllar ve tepe düzeyine 50 saat sonra ulafl›r. Kalbin hasarlanmas›yla ve stent implantasyonu sonras› aterosklerotik pla¤›n rüptürüyle serum düzeyi belirgin olarak artar.7,8 Koroner kalp hastal›¤›n›n mültifaktoriyel etiyolojisinde C-reaktif proteinin do¤rudan bir rol üstlenip üstlenmedi¤i, endotelyal hasar›n ve koroner aterosklerozun bir belirteci olup olmad›¤› hala tart›flma konusudur. Bir akut faz proteini olan Creaktif protein, koroner kalp hastal›¤›n›n di¤er risk parametrelerinden farkl›d›r. Artm›fl C-reaktif protein düzeyleri inflamasyonun varl›¤›n› ve fliddetini belirlemektedir. Doku hasar›, inflamasyon ve infeksiyona sitokin arac›l› cevap olarak C reaktif proteinin dolafl›mdaki düzeyi 1000 kat artabilmekte, 7-12 gün içerisinde bazal düzeylere inebilmektedir.9 Sa¤l›kl› kiflilerin C-reaktif protein mutlak de¤erlerini saptayabilmek için yüksek duyarl› (hs-CRP) yöntemler gelifltirilmifltir. Hs-CRP ölçümlerinde alt ölçme düzeyi 0.15 mg/L düzeyidir ki, bu de¤er normal popülasyonun 2.5’uncu persantili civar›na karfl› gelmektedir.10,11 Bu çal›flman›n amac›; aterosklerozun en önde gelen komplikasyonu olan akut koroner sendromda akut inflamasyonu gösteren C reaktif proteinin rolünü irdelemektir. Bu amaçla biz akut koroner sendrom ve miyokard infarktüslü hastalardaki C reaktif protein düzeylerini zamanla korele olarak inceledik. Gereç ve Yöntemler Çal›flmaya ocak 2007- temmuz 2007 tarihleri aras›nda Sa¤l›k Bakanl›¤› Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi II. ‹ç Hastal›klar› Klini¤i Koroner Yo¤un Bak›m Ünitesi’nde yatarak tedavi gören akut miyokard infarktüsü tan›s›yla yat›r›lan 15’i erkek, 8’i kad›n toplam 23 hasta (yafl ortalamas›: 56,74 ± 10,8) ve anstabil anjina pektorisli (USAP) 3’ü kad›n 3’ü erkek 6 hasta (yafl ortalamas›: 56,83 ± 9,43) dahil edildi. Çal›flmaya al›nan hastalar afla¤›daki kriterlere göre seçildi. 4’ü kad›n, 6’s› erkek toplam 10 sa¤l›kl› birey (yafl ortalamas›: 53,4 ± 6,41) kontrol grubu olarak oluflturuldu. Akut miyokard infarktüs tan›s› için Dünya Sa¤l›k Örgütü’nün (WHO) belirledi¤i 3 kriter olan iskemik tipte gö¤üs a¤r›s›, akut miyokard infarktüsüne özgü tipik EKG de¤ifliklikleri, serum kardiyak mark›rlar›nda art›fltan en az 2’sinin bulunmas› flart› arand›. Tüm bireyler normal böbrek ve karaci¤er fonksiyonlar›na sahip olup hiçbirisi antihiperlipidemik, beta bloker, glikoprotein IIb/IIIa reseptör antagonisti, antikoagülan grubu ilaçlar kullanmamaktayd›. 214 Akut Miyokard İnfarktüslü Hastalarda High Sensitif CRP Düzeyleri Tablo 1: MI ve USAP ve Kontrol grubunda incelenen kan parametreleri (Ortalama ± SD) ve istatistiksel anlaml›l›k Tablo 2: MI sonras› HsCRP, CK-MB veAST düzeylerinin de¤iflimi (Ort ± SD Laboratuar sonuçlar›: Bu kriterlere uygun hastalardan ölçülen serum high sensitif CRP, CK-MB, AST, LDH, kolesterol, trigliserid, HDL-Kol, LDL-Kol düzeyleri, D-dimer, fibrinojen ve lökosit say›s› herhangi bir saatte acil servise baflvuran hastalarda ilk 2 saat içinde al›nan kan örneklerinden bak›lm›flt›r. AMI’l› hastalar›n hsCRP, CK- MB, ve AST düzeyleri için ilk kan örne¤i (O. saat) al›nd›ktan sonra s›ras›yla 12. , 24. ve 48. saatlerde de seri flekilde kan örneklerine bak›lm›flt›r. Tam kan örnekleri antikoagulans›z tüplere al›nd›, santrifüjde 3000 rpm’de 10 dakika çevrildi ve serumlar› hemen Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Biyokimya la- boratuar›nda standart metodlarla çal›fl›ld›. HsCRP düzeyleri EL‹SA metoduyla saptand›. ‹statistiksel Analiz Tüm de¤iflkenler ortalama ± _standart sapma olarak belirtildi. AMI hastalar›n kan parametrelerinin kontrol grubuyla karfl›laflt›r›lmas›nda Dunnet t testi kullan›ld›. AMI grupta 0., 12., 24. ve 48. saatte çal›fl›lan parametrelerin karfl›laflt›r›lmas› student’s t-testi ile yap›ld›. Gruplar içinde incelenen parametreler aras›ndaki iliflkileri saptamada Pearson korelasyon analizi uyguland›. Tüm istatistik analizler SPSS 10.0 program› ile ger- 215 Akut Miyokard İnfarktüslü Hastalarda High Sensitif CRP Düzeyleri çeklefltirildi ve p<0.05 de¤eri istatistiksel olarak anlaml› kabul edildi. Bulgular AMI’l› hastalar›n lipit parametrelerinden kolesterol, trigliserid ve HDL düzeyleri kontrol grubuna göre ve ayn› zamanda trigliserit düzeyi USAP’l› gruba göre anlaml› olarak yüksek saptand› (hepsi p<0,05). Fibrinojen ve D-Dimer düzeyleri MI’l› grupta kontrol grubuna göre anlaml› olarak yüksek bulundu (s›ras›yla p<0,01, p<0,05). MI’l› hastalar›n lökosit say›s› kontrol grubuna ve USAP’l› anlaml› olarak yüksek saptand› (hepsi p<0,05) (Tablo 1). AMI’l› hastalar›n kardiyak markerlerinden CK-MB, AST ve LDH düzeyleri kontrol grubuna göre (hepsi p<0,01) ve AST aktivitesi ise USAP’l› gruba göre (hepsi p<0,05) anlaml› olarak yüksek bulundu. HsCRP düzeyleri AMI’l› grupta; kontrol ve USAP’l› gruba göre anlaml› olarak yüksek saptand› (s›ras›yla p<0,001, p<0,01) (Tablo 1). AMI’l› hastalarda; Hs CRP’nin 12.,24.,48. saatlerdeki düzeyleri 0. saatteki düzeyine göre anlaml› olarak yüksek saptand› (s›ras›yla p<0,01, p<0,001, p<0,001). AMI’l› hastalarda; CK-MB’nin 12. ve 48. saatteki düzeyleri 0. saatteki düzeylerine göre anlaml› olarak yüksek saptand› (p<0,05). AST’nin 12. ve 24. saatteki düzeyleri 0. saatteki düzeylerine göre anlaml› olarak yüksek saptand› (p<0,01) (Tablo 2). MI’l› hasta grubunda Hs CRP ile CK-MB ve AST aras›nda pozitif korelasyon saptand› (s›ras›yla p<0,001, p<0,01). Tart›flma Akut koroner sendrom; miyokard›n akut iskemisi ile meydana gelen bir dizi klinik tabloyu içermektedir. Oluflumundaki temel patofizyolojik mekanizma damar duvar›nda meydana gelen aterosklerotik süreçtir.12 ‹nflamasyon ve intimal zedelenmenin, koroner ateroskleroz geliflimindeki bafll›ca arac› maddeler oldu¤u kabul edilir.13,14 ‹nflamasyonun yükselmifl belirteçleri, özellikle de hsCRP, sa¤l›kl› bireylerde, stabil ve stabil olmayan koroner arter hastalar›nda ve akut MI’de kardiyovasküler olaylarda art›flla iliflkilidir.13,14,15 Yüksek duyarl›kl› Creaktif protein sentezi ve sekresyonu akut uyar›n›n hemen sonras›nda ve h›zl› bir flekilde hepatositler taraf›ndan yap›lmaktad›r. Ancak, akut koroner sendromlarda hsCRP sentezi için uyar›n›n kayna¤› tam olarak belli de¤ildir. Aterosklerotik plak içindeki inflamasyon y›rt›lmay› kolaylaflt›rmaktad›r. Birçok çal›flmada, stabil olmayan anginada vasküler yata¤›n inflamasyonunun hsCRP sentezini tetikledi¤i gösterilmifltir.13,14 Çal›flmam›zda; Hs CRP düzeyleri AMI’l› grupta; kontrol ve USAP’l› gruba göre anlaml› olarak yüksek saptand› (s›ras›yla p<0,001, p<0,01). Hs CRP’nin 12.,24.,48. saatlerdeki düzeyleri 0. saatteki düzeyine göre anlaml› olarak yüksek bulundu (s›ras›yla p<0,01, p<0,001, p<0,001). MI’l› hasta grubunda Hs CRP ile CK-MB ve AST aras›nda pozitif korelasyon saptand›. Bulgular›m›za paralel bir flekilde Sano ve ark.16 akut ST-segment yükselmeli M‹ ile baflvuran 90 hastada hsCRP düzeylerine bak›lm›fl ve yüksek bulmufllard›r. Hoffmann ve ark.17 akut M‹ ile baflvuran hastalarda yüksek hs CRP düzeyleri saptam›fllard›r. Hon-Kan Yip ve arkadafllar›; akut M‹ nedeniyle baflvuran hastalar›n 6. saat hs CRP düzeylerine bakm›fllar ve anlaml› olarak yüksek bulmufllard›r.18 European Concerted Action on Thrombosis and Disabilities (ECAT) çal›flmas›nda, CRP düzeyleri ile iki y›ll›k süre içinde ortaya ç›kan AM‹ ve ani kardiyak ölüm aras›nda anlaml› bir korelasyon oldu¤u görülmüfltür.19 De Beer20 1982 y›l›nda AM‹ geçiren 33 hastada CRP yüksekli¤inin infarkt alan› ile korelasyon gösterdi¤ini ve devam eden yüksek CRP düzeylerinin yeni koroner olaylarla birlikte oldu¤unu bulmufltur. Pietila ve ark.21 1987 y›l›nda ilk kez AM‹ geçiren 23 hastada, AM‹ sonras› CRP yüksekli¤inin infarkt alan› ile korelasyon gösterdi¤ini saptam›flt›r. Morrow ve ark22, 43 karars›z anginal› ve NSTEMI’ l› hastalarda yapt›klar› çal›flmada, hsCRP’ si yüksek olanlarda 18 kat risk art›fl› tespit etmifllerdir. Yak›n zamanda James ve ark. büyük bir populasyonda (>7000), GUSTO IV-ACS (Global Use of Strategies to Open Occluded Coronary Arteries IV-Acute Coronary Syndrome) C reaktif proteinin 9.62 mg/l de¤erini 48.saat, 7. gün ve 30 günde ölümle iliflkili bulmufllard›r.23 Sonuç olarak; akut miyokard infarktüsünde serum hs CRP düzeyinin yükselmesi, akut koroner sendromlarda inflamasyonun rolünü göstermesi aç›s›ndan önemlidir. Koroner kalp hastal›klar›nda inflamasyonun varl›¤›n› ve rolünü belirlemek, tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de en önemli ölüm nedeni olan bu hastal›¤a karfl› yeni ve etkin korunma ve tedavi yöntemlerinin gelifltirilmesine yard›mc› olacakt›r. Kardiyovasküler hastal›klar için risk belirlenmesinde kullan›lmas› önerilen inflamatuar belirteçlerin, tedavinin izlenmesine yönelik olarak kullan›lmas›n› ise gelecekte yap›lacak yeni çal›flmalar belirleyecektir. 216 Akut Miyokard İnfarktüslü Hastalarda High Sensitif CRP Düzeyleri KAYNAKLAR 1. Hennekens CH. Increasing burden of cardiovascular disease. Current es is characterized by an inflammatory process irrespective of the domi - knowledge and future firections for research on risc factors. Circulation. nant plaque morphology. Circulation 1994;89:36-44. 1998; 97: 1095 – 1102. 14. Libby P. Current concepts of the pathogenesis of the acute coronary 2. Berkalp B and Oral D. Ateroskleroz. _liçin G, Ünal S, Bibero_lu K. Te - syndromes. Circulation 2001;104:365-72. mel _ç Hastal›klar› Cilt 1; Bask› 2003; Güne_ kitabevi; Ankara: 449-460. 15. Walter DH, Fichtlscherer S, Sellwig M, Auch-Schwelk W, Schachin - 3. Rifai N and Ridker PM. High sensitivity C-reactive protein: Anovel ger V and Zeiher AM. Preprocedural C-reactive protein levels and cardi - and promising marker of coronary heart disease. Clin Chem ovascular events after coronary stent implantation. J Am Coll Cardiol 2001;47:403-411. 2001;37:839-46. 4. Bazzoni O, Paviotti CE and Tajer D. ECLA3: Clinical predictors of hos - 16. Sano T, Tanaka A, Namba M, Nishibori Y, Nishida Y, Kawarabayas - pital prognosis in unstable angina. Circulation 1993;88(I):608. hi T et al. C-reactive protein and lesion morphology in patients with acu - 5. Gabay C and Kushner I. Acute phase proteins and other systemic res - te myocardial infarction. Circulation 2003;108:282-5. ponse to inflammation. N. Eng J Med. 1999 ; 340: 448-454. 17. Hoffmann R, Suliman H, Haager P, Christott P, Lepper W, Radke PW 6. Wigmore SJ, Fearon KCH and Maingay JP. Interleukin-8 can media - et al. Association of C-reactive protein and myocardial perfusion in pati - te acute phase production by isolated human hepatocytes. Am J Physi - ents with ST-elevation acute myocardial infarction. Atherosclerosis ol 1997 ; 273: E720-726. 2006;186: 177-83. 7. Morrone G, CilibertoG, Oliviero S, Arcone R, Dente L, Content J and 18. Yip HK, Wu CJ, Chang HW, Yang CH, Yeh KH, Chua S et al. Levels Cortese R. Recombinant interleukin 6 regulatesthe transcriptional acti - and Values of Serum High-Sensitivity C-Reactive Protein Within 6 Hours vation of a set of human acute phase genes. J Biol Chem After the Onset of Acute Myocardial Infarction Chest 2004;126;1417-1422. 1988;263:12554-12558. 19. Haverkate F, Thompson SG, Pyke SD, Gallimore RJ, Pepys MB. 8. Kushner I, Broder ML and Karp D. Control of the acute phase respon - Production of C-reactive protein and the risk of coronary events in stab - se: serum C-reactive protein kinetics after acute myocardial infarction. J le and unstable angina. European Concerted Action on Thrombosis and Clinic Invest 1978;61:235-242. Disabilities Angina Pectoris Study Group. Lancet. 1997; 349: 462–466. 9. Ockene IS, Matthews CE, Rifai N, Ridker PM, Reed G and Stanek 20. de Beer FC, Hind CRK, Fox KM, Allan RM, Maseri A and Pepys MB. E. Variability and classification accuracy of serial high-sensitivity C-re - Measurement of serum C-reactive protein concentration in myocardial active protein measurements in healthy adults. Clin Chem 1997; 47: ischemia and infarction. Br Heart J 1982;47:239-243. 426-430. 21. Pietila K, Harmoinen A, Poyhonen L, Koskinen M, Heikkila J and Ru - 10. Roberts WL, Moulton L, Law TC, Farrow G, Cooper-Anderson M, osteenoja R. Intravenous streptokinase treatment and serum C-reactive Savory J et al. Evaluation of nine automated high sensitivity C reactive protein in patients with acute myocardial infarction. Br Heart J protein methods:Implications for clinical and epidemiological applicati - 1987;58:225-229. ons. Part 2. Clin Chem 2001; 47: 418-425. 22. Morrow DA, Rifai N, Antman EM, Weiner DL, McCabe CH, Cannon 11. Rifai N. Hs-CRP in the primary prevention of cardiovascular di - CP et al. C-reactive protein is a potent predictor of mortality indepen - sease: a new utility for an old protein. The Fats of Life.AACC LVD dently of and in combination with troponin T in acute coronary syndro - Newsletter 2001; XV:1. mes: a TIMI 11A substudy. Thrombolysis in Myocardial Infarction. J Am 12. Griselli M, Herbert J, Hutchinson WL, Taylor KM, Sohail M, Krausz T Coll Cardiol. 1998;31:1460–1465. et al. C-reactive protein and complement are important mediators of tis - 23. James SK, Armstrong P, Barnathan E, Califf R, Lindahal B, Siegbahn sue damage in acute myocardial infarction. J Exp Med. 1999; 190: A et al; GUSTO IV ACS Investigators. Troponin and C-reactive protein 1733– 1740. have different relations to subsequent mortality and myocardial infarcti - 13. van der Wal AC, Becker AE, van der Loos CM and Das PK. Site of on after acute coronary syndrome: a GUSTO-IV substudy. J Am Coll intimal rupture or erosion of thrombosed coronary atherosclerotic plaqu - Cardiol. 2003; 41: 916–924. 217 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) ‹kinci Basamak Sa¤l›k Kurumunda Laparaskopik Appendektomi Komplikasyonlar› Kas›m Ça¤layan1, Halil Do¤an2, Yusuf Günerhan3, Atilla Çelik4, Neflet Köksal4 ÖZET Amaç: ‹kinci basamak bir sa¤l›k kuruluflunda yap›lan laparoskoik apendektomi(LA) ile aç›k apendoktmi(AA) yi irdelemek komplikasyonlar›n› karfl›laflt›rmak. Metod: A¤ustos 2007-A¤ustos 2008 tarihleri aras›nda Kars Devlet Hastanesinde Akut apandisit nedeniyle opere edilen 52 olgu çal›flmaya dahil edilmifltir. Bulgular: Hastalar›n 19’u na (% 36.5) Laparaskopik appendektomi(LA), 33’üne(% 63.5) aç›k appendektomi(AA) uygulanm›flt›r. LA da olgular›n yafl ortalamas›:31.3(15-60) y›l iken AA’da yafl ortalamas›:34.5 (1169) y›ld›r. LA’da hastanede ortalama kal›fl süresi:1.4(1-3) gün iken AA’da 2.7 (1-4) gündür. Komplikasyonlar de¤erlendirildi¤inde LA’da bir olguda (%5.3), AA da iki olguda (%6.1) yara yeri infeksiyonu gözlenmifltir. Çal›flmaya dahil edilen olgularda mortalite görülmemifltir. Sonuç: Akut apandisit tedavisinde laparoskopik appandektomi, minimal invaziv olmas›, operasyon esnas›nda bat›n içi di¤er organlar›n eksplorasyon imkan› sa¤lamas› ve hastan›n k›sa sürede iyileflmesi nedeniyle aç›k appendektomiye alternatif olarak güvenle uygulanabilir. Anahtar Kelimeler: Laparaskopik appendektomi, aç›k apendektomi, komplikasyon COMPARISON OF POSTOPERATIVE COMPLICATIONS OF LAPAROSCOPIC APPENDECTOMY AND OPEN APPENECTOMY, WHICH WERE PERFORMED AT SECOND GRADE MEDICAL CENTERS ABSTRACT Aim: Compare postoperative complications and discuss the results of laparoscopic appendectomy(LA) and open appendectomy(OA), which were performed at second grade medical centers. METHODS: The study group consisted of 52 patients suffering from acute appendicitis. 19 patients underwent LA and 33 patients underwent OA. Comparisons were based on duration of staying at hospital and postoperative complications Results: The mean age was 31.3 years (15-60) at LA and 34.5 years (11-69) at OA. The average of duration of stay at hospital was 1.4 days (1-3) at LA and 2.7 days (1-4) at OA. Evaluating the complications, superficial wound infection was detected in one patient at LA (%5.3) and two patients (%6.1) at OA. Mortality was not seen. CONCLUSION: For LA, hospital stay was significantly shorter, postoperative complication is the same as OA. LA is minimal invasive, also can be safety method to open appendectomy that the reason of giving chance for explorating the other intraabdominal organs and diminishing the duration of patient recovery. Key Words: Laparoscopic appendectomy, open appendectomy, complication. G‹R‹fi Aç›k apendektomi(AA) y›llard›r yayg›n bir flekilde uygu- 1 Kars Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Klini¤i, Kars 2 Kars Devlet Hastanesi Acil Servisi, Kars 3 Kafkas Üniversitesi T›p Fakültesi Genel Cerrahi AD, Kars 4 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 2. Genel Cerrahi Klini¤i, ‹stanbul İkinci Basamak Sağlık Kurumunda Laparaskopik Appendektomi Komplikasyonları lanmakta ve akut kar›n nedeni ile yap›lan ameliyatlarda ilk s›ray› almaktad›r (1,2). Laparoskopik apendektomi(LA) ise ilk kez uyguland›¤› 1983 y›l›ndan beri tart›lfl›lmaktad›r(3,4). Aç›k apendektomi ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda daha az a¤r›ya neden olmas›, hastanede yat›fl süresinin k›sal›¤›, daha iyi explorasyon olana¤› vermesi ve daha iyi kozmetik sa¤lamas› nedeniyle laparoskopik apendektomi avantajl› görülmektedir(5,6). Ancak ameliyat süresinin uzunlu¤u ve maliyetinin yüksek olufluda dezavantajlar›d›r. Postoperatif komplikasyonlar yönünden ise her iki yöntemi karfl›laflt›ran ve farkl› sonuçlar bildiren çal›flmalar vard›r(7,8). Kimi çal›flmalarda ise yara yeri enfeksiyonu ve kar›n içi abse LA sonra daha s›k görülmüfltür.(9,10) Aç›k apendektomi sonras› komplikasyon oran› %10 ile %20 aras›nda bildirilmifltir(7). Yine özellikle genç bayanlarda negatif eksplarasyon oran› AA’da %25-%30 gibi yüksek oranlardad›r(11). LA hem maliyetinin yüksekli¤i hem ayr› bir e¤itim gerekirtirmesi nedeni ile istenilen yayg›nl›¤a ulaflamam›flt›r. Çal›flmama›zda, ikinci basamak sa¤l›k kuruluflunda bir y›lda yap›lm›fl olan aç›k ve laparaskopik appendektomi olgular›n›n komplikasyon ve hastanede kal›fl süreleri aç›s›ndan karfl›laflt›r›ld›. MATERYAL-METOD A¤ustos 2007-A¤ustos 2008 tarihleri aras›nda Kars Devlet Hastanesinde Akut apandisit tan›s› ile opere edilen 52 olgu çal›flmaya dahil edildi. Yap›lan ameliyata göre hastalar iki gruba ayr›ld›. Birinci gruba laparoskopik apendektomi(LA) ikinci gruba aç›k apendektomi(AA) yap›lan hastalar al›nd›. LA’de üç port kullan›ld›. CO2 ile 14 mmHg bas›nçl› pnömoperitoneum oluflturulduktan sonra 10 mm lik port kamera infraumblikal, suprapubik 5 mm lik ve sa¤ alt kadrana yerlefltirilen 10 mm lik port ile yap›ld›(2,4). Appendiks güdü¤ü bat›n içine at›lan 2/0 ipek ile veya klips ile kapat›ld›. Appendektomi materyali eldiven içine konularak bat›n d›fl›na al›nd›. Aç›k appendektomi ise standart Mc Burney insizyonu ile bat›na girildi ve appendektomi yap›ld›. Hastalar›n yafl, cinsiyet, ek hastal›klar›, ameliyat bulgular›, ameliyat sonras› bulgular›, hastanede kal›fl süreleri kaydedildi. ‹statistiksel analiz için SPSS 13.0 paket program› kullan›ld›. Karfl›laflt›rmalar ki-kare testi ile yap›ld›. BULGULAR Olgulardan 19’›na LA, 33’üne ise AA yapl›d›. Yafl ortalamas› LA’de 31.3 y›l, AA’de 34.5 y›ld›. LA’ de kad›n erkek oran› (K/E) :8/11, AA da K/E:14/19 idi. LA da iki, AA da ise üç olguda ek hastal›k tespit edildi. Ameliyat bulgusu olarak LA’da üç olgu(%15.8) appendiks vermiformis, 14 olguda(%73.7) Akut apandisit, iki olguda (%10.5) perfore apandisit, AA’da ise befl olguda (%15.2) appendiks vermiformis, 24 olguda(%72.7) akut apandisit, dört olguda (%12.1) perfore apandisit saptanm›flt›r (Tablo-1). Tablo 1: Hastalara ait demografik ve ameliyat bulgular› 219 İkinci Basamak Sağlık Kurumunda Laparaskopik Appendektomi Komplikasyonları Tablo 2: Hastalara ait komplikasyon ve hastanede kal›fl süreleri Ameliyat sonras› takiplerde LA’da bir olguda (%5.3) , AA’da üç olguda(%9.1) yara yeri infeksiyonu görülmüfltür. Gruplar komplikasyon aç›s›ndan karfl›laflt›r›ld›¤›nda anlaml› fark bulunmam›flt›r(P>0,05).Hastalar›n hastanede kal›fl süreleri LA’da ortalama 1.4/gün, AA’da ise 2.7/gün olarak bulundu. Bu aç›dan gruplar karfl›laflt›r›ld›¤›nda aradaki fark anlaml› bulunmufltur(P<0.001) (Tablo-2) TARTIfiMA Akut apandisit, acil cerrahi kliniklerinin en s›k görülen abdomen hastal›klar›ndand›r. Tedavi edilmedi¤i sürece ço¤unlukla perforasyon veya gangren geliflebilir. Bu’da her yaflta morbidite ve mortalite nedenidir. Apendektomi cerrahlar taraf›ndan uygulanan s›k cerrahi ifllemlerden biridir. (5,12). LA ilk olarak yap›ld›¤› 1983 y›l›ndan beri gittikçe daha yayg›n olarak kullan›lmaya bafllanm›flt›r (3). Ancak tart›flmalar halen sürmektedir ve akut apendisit için optimal yöntem olup olmad›¤› konusunda fikir birli¤i yoktur(13,14). Ameliyat sonras› daha az a¤r›, yara yeri infeksiyonu ve bat›n içi absenin daha az görülmesi, barsak hareketlerinin daha erken bafllamas› ve hastanede yat›fl sürelerinin k›sal›¤› LA avantajlar› olarak söylenebilir (5,7). Ek olarak tan›n›n kesin olmad›¤›, bayan, yafll› ve obez hastalarda laparaskopi eksplarasyon avantaj› sa¤lamaktad›r.(5) Apandisitin en yayg›n olan komplikasyonu intraabdominal abse ve yara yeri infeksiyonudur. Birçok çal›flmada laparaskopik appendektomi sonras› yara yeri infesyonu oran›n›n daha az oldu¤u belirtilmifltir(2,15).Bu azalman›n nedeni olarak laparaskopik appendektomi de daha küçük insizyon kullan›lmas› ve endopouch kul- lan›m›n›n cilt kontaminasyonun engellemesi gösterilmektedir (13). Ancak Wu ve ark. 1795 hasta üzerinde yapt›klar› çal›flmada laparaskopik appendektomi sonras› yara yeri infeksiyonu % 8.2 olarak bulmufllar ve yara yeri infeksiyonu aç›s›ndan AA’ye göre anlaml› fark bulmad›klar›n› ifade etmifllerdir(4) . Literatürde laparaskopik appendektomi yap›lan olgularda yara yeri infeksiyonu %0.6- 8.2 olarak bulunmufltur (4,6,15). Bizim çal›flmam›zda Laparaskopik appendektomi yap›lan bir olguda (%5.3), aç›k appendektomi yap›lan üç olguda (%9.1) yara yeri infesyonu görülmüfl olup gruplar yara yeri infeksiyonu görülmesi aç›s›ndan karfl›laflt›r›ld›¤›nda istatiksel olarak anlaml› fark bulunamam›flt›r. ‹nfeksiyon görülme oran› literatür ile uyumlu bulunmufltur. Appendektominin bir baflka komplikasyonu olan intraabdominal absedir. Ya¤murlu ve ark.(15) lar›n›n 111 hastada yapt›klar› çal›flmada inrabdominal abse geliflimi aç›s›ndan LA ve AA aras›nda anlaml› bir fark olmad›¤›n› ifade etmifllerdir. Bizim çal›flmam›zda her iki grupta da intraabdominal abse geliflmemifltir. Laparaskopik appendektominin bir baflka avantaj› hastalar›n hastanede kal›fl sürelerin daha k›sa olmas›d›r. Yap›lan çal›flmalarda hastalar›n hastanede daha az kald›klar› bildirilmifltir(6). Corneille’nin çal›flmas›nda LA yap›lan olgularda hastalar›n hastanede ortalama kal›fl süreleri 3.4 gün iken AA da 5.5 gün olarak bulunmufltur (5).Bizim çal›flmam›zda hastalar›n hastanede ortalama kal›fl süreleri LA da 1.4/gün iken AA da 2.7/ gün olarak bulunmufltur ve aradaki fark istatiksel olarak anlaml› bulunmufltur. Appendektomi genel cerrahi de s›k yap›lan ifllemlerden 220 İkinci Basamak Sağlık Kurumunda Laparaskopik Appendektomi Komplikasyonları biridir. Laparaskopinin kullan›m›n›n yayg›nlaflmas›yla appendektomide aç›k veya laparaskopik yömtemlerden hangisinin ideal oldu¤u tart›flmal›d›r. Ameliyat sonras› a¤r›n›n daha az olmas›, hastan›n daha h›zl› iyilefl- mesi ve ayn› seansta intraabdominal di¤er organlar›n› eksplore imkan› sa¤lamas› LA’n›n avantajlar›d›r. Ameliyat süresinin uzunlu¤u, maliyetin yüksekli¤i ise LA’nin dezavantajlar› olarak gözükmektedir. KAYNAKLAR 1. Parsak CK, Sakman G, Eray CI, Elkan H, Sebe A, Satar S. Akut apan - for acute appendicitis: a prospective study." Eur J Surg 162: 385-390 disitin tan› ve tedavisinde laparoskopinin yeri. Akademik Acil T›p Dergi - 9. Frazee RC, Bohannon WT. Laparoscopic appendectomy for compli - sisi 2007;5:11-13. cated. Arch Surg 1996;131:509-512. 2. Utpal D. Laparoscopic versus open appendectomy in West Bengal, 10. Paik PS, Towson JA, Anthone GJ, Ortega AE, Simons AJ, Beart Jr India. Chin J Dig Dis. 2005:6:165-9 RW. Intraabdominal abscesses following laparoscopic and open appen - 3. Semm K. Endoscopic appendectomy. Endoscopy 1983:15:59-64. dectomies. J Gastrointest Surg 1997; 1: 188-193. 4. Wu JM, Lin HF, Chen KH, Tseng LM, Tsai MS, Huang SH. Impact of 11. Andersson RE, , Hugander, A, Thulin, AJG (1992) "Diagnostic accu - Previous abdominal surgery on laparoscopic appendectomy for acute racy and perforation rate in appendicitis: association with age and sex appendeicitis.Surgical Endoscopy 2007 Apr;21(4):570-3. of the patient and with appendicectomy rate." Eur J Surg 158: 37-41. 5. Cornille MG, Steigelman MB, Myers JG, Jundt J, Dent DL, Lopez PP, 12. Yau KK, Siu WT, Tang CN, Yang GP, Li MK. Laparoscopic Versus Cohn SM, Stewart RM.Laparoscopic appendectomy is superior to open Open Appendectomy for Complicated Appendicitis J Am Coll appendectomy in obese patients.The American Journal of Surgery. Surg.2007 Jul;205(1):60-5. 2007 Volume 194(6), P:877-881. 13. Nguyen NT, Zainabadi K, Mavandadi S, Paya M, Stevens CM,Root J, 6. Yau KK, Siu WT, Tang CN, Yang GP, Li MK. Laparoscopic Versus Wilson SE.Trends in utilization and outcomes of laparoscopoic versus open Open Appendectomy for Complicated Appendicitis J Am Coll appendectomy. The American Journal of Surgery.Dec;188(6):813-20 Surg.2007 Jul;205(1):60-5 14. Gupta R, Sample C, Bamehriz F, Birch DW.Infectious copmlications 7. Marzouk M, Khater M, Elsadek M, Abdelmoghny A. Laparoscopic following laparoscopic appendectomy. Canadian Journal of Surgery. versus open appendectomy: a prospective comparative study of 227 2006 Dec;49(6):397-400 patients. Surg Endosc. 2003;17:721-4. 15. Yagmurlu A, Vernon A, Barnhart DC, Georgeson KE, Harmon 8. Chiarugi M, Buccianti, P, Celona, G, Decanini, L, Martino, MC, Goletti, CM.Laparoscopic appendectomy for perforated appendicitis:a compa - O, Cavina, E (1996) "Laparoscopic compared with open appendectomy rison with open appendectomy.Surg Endosc.2006 July;20(7);1051-4 221 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi ‹leri Yafl ve Yüksek Asa Skoru Belirler Erkan Özkan1, Ender Dulundu1, Yahya Özel1, Mehmet Kamil Y›ld›z1, Samet Yard›mc›1, Ümit Topalo¤lu1 ÖZET Peptik ülser perforasyonu ciddi komplikasyonlara yol açan cerrahi bir problemdir. Aral›k 2003- Nisan 2008 tarihleri aras›nda peptik ülser perforasyonu nedeniyle acil serviste laparotomi yap›lan 68 hasta retrospektif olarak incelendi. ‹ntraoperatif saptanan perforasyon çap›na göre Grup I (< 1 cm) küçük , Grup II (1-3 cm) büyük ve Grup III (> 3 cm) dev olarak 3’e ayr›ld›. Grup I‘de 51(%75), Grup II’de 15 (%22.05), Grup III’de 2 (% 2.94) hasta vard›. Grup I hastalar›n tümüne, Grup II 14 (% 93.33)’üne sadece Graham omentoplasti yama yap›ld›. Grup III’te yer alan 2 hastaya omental t›kaç yap›ld›. En s›k postoperatif morbidite %14.7 respiratuvar komplikasyonlard›. Morbidite aç›s›ndan Grup II ve III’de Grup I’e göre anlaml› fark saptand› (p<0.05). Grup II’de Grup I’e göre hastanede kal›fl süresi bak›m›ndan anlaml› fark vard›r (p<0.05). 5(%7.35) hastada mortalite görülmüfltür. Mortalite bak›m›ndan gruplar aras›nda anlaml› fark saptanmad› (p> 0.05 ). Mortalite ile yüksek ASA skorlamas› aras›nda anlaml› fark vard›r (p< 0.05). Postoperatif dönemde küçük perforasyon grubunda, büyük ve genifl perforasyon grubuna göre morbidite ve hastanede kal›fl sürelerinde anlaml› bir fark görülürken, mortaliteye etkili olan faktörlerin gruplardan ba¤›ms›z ileri yafl ve yüksek ASA skoru oldu¤unu görmekteyiz. Anahtar kelimeler: Peptik ülser perforasyon, mortalite, morbidite. SIZE DETERMINES MORBIDITY, OLDER AGE AND ASA SCORE DETERMINES MORTALITY IN PEPTIC ULCUS PERFORATION ABSTRACT Peptic ulcer perforation is a surgical problem that occurs serious complications. 68 patients operated because of peptic ulcer perforation between December 2003 - April 2008 analized retrospectively. By the type of the perforation that examined intraoperatively divided in to three groups; Group I(<1cm) minor, Group II (1-3 cm) major and Group III(>3cm) giant. There were 51 (75%) patients in group I, 15 (22,05%) patients in group II, 2 (2,94%) patients in group III. Graham omentoplasty patching performed purely to all patients in group I and 14 patients(93,33%) in group II. Omental packing fulfilled to 2 patients in group III. The most common postoperative morbidity was respiratuar complications with a rate of 14,7%. There was a significant difference about mortality at group II and group III when compared with group I (p<0,05). There was a significant difference about hospitalization trial at group II when compared with group I (p<0,05). Mortality occured in 5 patients (7,35%). There was no significant difference about mortality between groups (p>0,05). There was a significant difference between mortality and high ASA score (p<0,05) As we compare minor perforation group with the major perforation group at postoperative period, a significant difference can be visualized in morbidity 1 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, 5. Genel Cerrahi Klini¤i, ‹stanbul Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler an hospitalization trial. On the other hand we can realise that factors affect mortality are independent from older aged and high ASA scored patients. Key Words: Peptic ulcer perforat›on, mortality, morbidity G‹R‹fi Peptik ülser perforasyonu yüksek morbidite ve mortaliteye yol açan ciddi bir cerrahi problemdir (1). Son y›llarda peptik ülser tedavisinde H2 reseptör blokerlerinin ve proton pompa inhibitörlerinin yayg›n kullan›lmas› elektif ülser cerrahisinde azalmaya neden olmufltur (2). Buna ra¤men perforasyon ve kanama gibi komplikasyonlar› devam etmektedir (3). Peptik ülser perforasyonu nedeniyle yap›lan ameliyatlar acil cerrahi operasyonlar›n yaklafl›k %5’lik bir oran›n› oluflturmaktad›r. Prepilorik, pilorik, duodenal yerleflimli peptik ülser perforasyonu olgular›nda ülser, pasaj› engellemiyorsa omental yama ile kapama ve Helikobakter pylori (HP) eradikasyon tedavisi etkin flekilde uygulanmaktad›r. Geç tan› ve tedavi, bakteriyal peritonit, sepsis nedeniyle yüksek mortaliteye sebep olmaktad›r (4,5). Çal›flmam›z›n amac› peptik ülser perforasyonu nedeniyle opere etti¤imiz hastalarda perforasyon çap› ile morbidite ve mortalite aras›ndaki iliflkiyi de¤erlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM ‹stanbul Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 5.Genel Cerrahi Klini¤inde Aral›k 2003- Nisan 2008 tarihleri aras›nda peptik ülser perforasyonu nedeniyle acil laparotomi yap›lan 68 hasta retrospektif olarak incelendi. Perforasyon teflhisi, anamnez, fizik muayene,ayakta direkt bat›n grafisinde (ADBG) sa¤ diyafragma alt›nda serbest hava görülmesiyle konuldu.Tüm hastalarda ba- t›na göbek üstü median insizyonla girildi ve perforasyon tan›s› eksplorasyonda do¤ruland›. Hastalar intraoperatif saptanan perforasyon çap›na göre ; Grup I (<1 cm) , Grup II (1-3 cm ) , Grup III (>3 cm) olarak 3 gruba ayr›ld›. Graham omentoplasti yama tekni¤inde perforasyonunun 5 mm yukar›s›ndaki bir noktadan bafllanarak 3/0 ipek ile perforasyonun 5 mm distalinden 3 dikifl perforasyona paralel olacak flekilde geçilerek ba¤lanmadan b›rak›ld›. Ard›ndan hareketli bir omentum segmenti ayr›larak perforasyon üzerine konuldu. Bu üç dikifl omentumu oldu¤u yerde sabitlemek için üzerinde ba¤land›.Tüm bat›n peroperatif olarak ortalama 3 litre serum saleyle y›kand›. Prepilorik yerleflimli perforasyon vakalar›n›n tümünde histopatolojik tan› için biyopsi al›nd›.Tüm sonuçlar malignite yönünden incelendi.Hastalarda intestinal motilite geri dönünceye kadar nazogastrik sonda tak›l› kald›.Operasyonda intraabdominal abse kavitesi ve perforasyon üzerinden 24 saati geçmifl gecikmifl vakalar ileri kirli olarak kabul edildi ve bat›n içine dren konuldu.Her bir grupta ortalama yafl, cinsiyet oran›, postoperatif morbidite ve mortalite, hastanede kal›fl süresi, dren konulma oranlar›, preoperatif lökosit de¤eri, ASA (American Society of Anesthesiology) de¤erlendirilmesi karfl›laflt›rmal› olarak incelendi. ‹statiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 15.0 program› kullan›ld›.Çal›flma verileri de¤erlendirilirken tan›mlay›c› istatiksel metodlar›n (Ortalama Standart Sapma ) yan› s›ra niceliksel verilerin gruplar aras› karfl›laflt›rmas›nda student t test ve Mann Whitney U testi kullan›ld›.Niteliksel verilerin karfl›laflt›r›lmas›nda ise Ki-Kare test kullan›ld›.Sonuçlar %95 ‘lik güvenlik aral›¤›nda,anlaml›l›k p<0.05 düzeyinde de¤erlendirildi. Tablo 1: Gruplar›n yafl ve cinsiyetlere göre de¤erlendirmesi : student t test (Grup III’de 2 olgu oldu¤undan de¤erlendirme d›fl› b›rak›lm›flt›r) w : Ki kare test 223 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler Tablo 2: ASA da¤›l›m› ASA: American Society of Anesthesiology Tablo 3: Hastanede kal›fl süresi ve morbidite oranlar› : student t test (Grup III’de 2 olgu oldu¤undan de¤erlendirme d›fl› b›rak›lm›flt›r) w: Ki kare test **p<0,01 BULGULAR Peptik ülser perforasyonu nedeniyle 68 hasta opere edildi. Hastalar›n 62 (%91.2)’si erkek, 6 (%8.8)’s› kad›nd›. Erkek kad›n oran› 10.33: 1 ‘idi. Hastalar›n ortalama yafl› 40.05±16.26 (18-94) idi. Erkeklerin yafl ortalamas› 38.20 ± 13.62 (18-81), kad›nlar›n ise 59.16±28.2 (24-94) idi. Hastalar perforasyon çaplar›na göre ; Grup I (<1 cm), Grup II (1-3cm), Grup III ( >3cm) olarak 3 gruba ayr›ld›.Tablo I’de 3 grup aras›ndaki yafl ve cinsiyet da¤›l›m› gösterilmifltir. 51(%75) hasta küçük, 15(%22.05) genifl, 2(%2.94) büyük perforasyon grubunda yer ald›. Peroperatif olarak perforasyon yerleflimleri 48(%70.58) postpilorik, 15(%22.06) prepilorik, 5(%7.35) hastada pilorikti. Perforasyon yerleflimlerinin gruplarla olan iliflkisi fiekil I’de gösterilmifltir. Hastalar›n preoperatif olarak tümüne ADBG’si çekildi. 61(%89.7)’inde sa¤ diyafragma alt› serbest hava gö- rüldü. Hastalar›n preoperatif lökosit de¤erleri 12.94±3.82 (6-22 bin/mm_) idi. En çok hasta 35(%51.5 ) ASA II grubundayd› (Tablo II). Grup I hastalar›n tümüne, Grup II 14( %93.33) ‘üne sadece Graham omentoplasti yama (GOP) yapt›k. Grup II’deki hastalardan birinde perforasyon pilordayd› ve ülser zemininde geliflmifl pilor obstruksiyonu vard›. Bu hastaya bilateral trunkal vagotomi (BTV), gastroenterostomi ve GOP yap›ld›. Grup III’deki 2 hastaya da omental t›kaçla sütüre edildi. 12 (%17.64) hastaya dren konuldu.Bu oran Grup I’de 4(%7.84), Grup II’de 6(%40), Grup III’de 2(%100) ‘idi. Histopatolojik tan› için biyopsi al›nan tüm prepilorik yerleflimli perforasyon vakalar› malignite yönünden negatif bulundu. Postoperatif morbiditenin en s›k nedeni 10 (%14.7) hastada görülen respiratuar komplikasyonlard›. Yara yeri infeksiyonu 5 (%7.35) hastada görüldü. Morbidite Grup II ve III’de Grup I’e göre istatistiksel olarak anlaml› derecede yüksektir (p<0.05) (fie- 224 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler Tablo 3: Mortalite üzerine yafl›n ve ASA skorunun etkisi : Mann Whitney U test w: Ki kare test **p<0,01 kil II). Grup I’in hastanede kal›fl süresi Grup II’den düflük bulunmufltur(p<0.05). Grup III’ün hastanede kal›fl süreleri 2 gruptan yüksek bulunmas›na ra¤men bu grupta sadece 2 olgu oldu¤undan de¤erlendirmeye al›nmam›flt›r. Hastalarda görülen morbidite ve hastanede kal›fl süreleri Tablo III’de gösterilmifltir. Gruplar›n hastanede kal›fl sürelerine göre da¤›l›m› da fiekil III’de görülmektedir. Toplam 5 (%7.35 ) hastada mortalite görülmüfltür. 4 (%5.88) Grup I, 1 (%1.47) hasta Grup II grubundand›r. Hastalar›n tamam› ASA IV grubunda yer al›yordu.Mortalite görülme oranlar› aras›nda gruplara göre anlaml› fark görülmemektedir ( p>0.05). Mortaliteyle seyreden hastalar›n yafl ortalamas› görülmeyenlerden anlaml› olarak yüksek bulunmufltur. Mortalite görülme durumuna göre de ASA skorlar› aras›nda ileri düzeyde anlaml›l›k vard›r (p<0.01).Mortalite üzerine yafl›n ve ASA skorunun etkisi Tablo IV ve fiekil IV’de gösterilmifltir. TARTIfiMA Peptik ülser perforasyonu peptik ülser hastalar›n›n %10’unda görülen ciddi bir komplikasyondur (6). Mortalite oran› yaklafl›k %5 iken yafll› hastalarda %30’dan fazla bildirilmifltir. S›kl›kla peptik ülser perforasyonlar› 1 cm’den daha küçüktürler ve omentoplastiyle kapan›rlar (7). Küçük ve genifl perforasyon gruplar›nda graham omentoplasti yama yöntemi güvenle kullan›labilir (8). Dev perforasyon olgular›nda doku kayb› ve genifl inflame alan varl›¤›ndan dolay› postoperatif dönemde s›zmalar olabilir. Bu sebebten bu defektin s›n›rland›r›lmas› gerekir ve omentoplasti tekni¤i yeterli olmayabilir. Literatürde serbest omental t›kaç, nazogastrik tüpe omentum sütürasyonu, parsiyel gastrektomi, jejunal serozal yama gibi de¤iflik cerrahi teknikler bildirilmifltir (7). Jani (9), Sharma (10) ve arkadafllar› büyük çapl› peptik ülser perforasyonlar›nda omental t›kac›n güvenle uygulanabilece¤ini bildirmifllerdir. Biz de dev perforasyon grubundaki iki hastam›za omental t›kaç uygulad›k. Duodenal ülserler peptik ülser perforasyonlar›n›n yaklafl›k olarak %75’ini olufltururlar (11). Çal›flmam›zda bu oran %70.58 bulunmufltur. ADBG’ de sa¤ diyafragma alt›nda serbest hava olgular›n yaklafl›k %80’inde görülür (12). Bu oran olgular›m›z›n %89.7’sinde saptanm›flt›r. ‹leri yafl, efllik eden hastal›klar, preoperatif flok, gecikmifl tan› ve cerrahi, postoperatif abdominal ve yara yeri infeksiyonlar› mortaliteye etki eden faktörlerdir (13), Uccheddu (14) ve Forsmo (15) morbidite ve mortalitede ileri yafl, perforasyon çap›, ASA klasifikasyonunun önemini vurgulam›fllard›r. Perforasyonlarda mortalite oranlar› %6-31 aras›nda de¤iflir (16,17). Çal›flmam›zda 5 (%7.35) hastada mortalite görülmüfltür. 65 yafl üzeri hastalarda mortalite oran› artmaktad›r (6). Uccheddunun serisinde postoperatif genel mortalite %18.9 iken yafll› popülasyonda %41.8 olarak bulunmufltur (14). Mortal seyreden vakalar›m›z›n yafl ortalamas› mortalite görülmeyenlerden anlaml› olarak yük- 225 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler Plorik yerleflim 7.35 % Pireplorik yerleflim 22.06 % Postplorik yerleflim 70.59 % fiekil 1: Perforasyon yerleflim yerleri Gö¤üs enfeksiyonu Yara yeri enfeksiyonu fiekil 2: Gruplara göre gö¤üs enfeksiyonu ve yara yeri enfeksiyonu da¤›l›m› Hastane Kal›fl Süresi fiekil 3: Hastanede kal›fl sürelerine göre da¤›l›m 226 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler Yafl fiekil 4: Mortalite durumuna göre yafl da¤›l›mlar› sektir (p<0.01). Mide kaynakl› peptik ülser perforasyonlar›nda mortalite oran› duodenal olanlardan daha fazla görülür (11). Mortaliteyle seyreden tüm hastalar›m›zda perforasyon yeri prepilorik antrumdur. Çal›flmam›zda mortalite görülen hastalarda gruplar aras›nda anlaml› fark bulunmam›flt›r(p>0.05). Mortalite vakalar›n›n %80’i Grup I’de bulunmas›na ra¤men bu grubun olgu say›s›n›n yüksek oluflu anlaml› bulunmay›fla sebeptir. Mortalite ile yüksek ASA skoru aras›nda ileri düzeyde anlaml› fark saptand› (p < 0.01 ). Mortal seyreden tüm olgular›n ASA IV olmas› anlaml›l›¤› oluflturan nedendir. Preoperatif dönemde kardiyovasküler, kronik obstruktif akci¤er hastal›¤› (KOAH ) diabetes mellitus (DM) gibi efllik eden hastal›klarda mortalite ve morbiditede artm›fl oranda risk faktörü oluflturur (18). Yara yeri infeksiyonu geliflen 5 hastada daha önceden preoperatif dönemde KOAH, DM öyküsü vard›. Yara yerindeki iyileflmedeki gecikme azalm›fl doku oksijenasyonuyla aç›klanabilir. Gruplar aras›ndaki morbidite oranlar› karfl›laflt›r›ld›¤›nda respiratuar komplikasyonlar, yara yeri infeksiyonu görülme oran› Grup I olgularda di¤er 2 gruba göre anlaml› düzeyde düflük bulunmufltur (p<0.01). Gupta 162 perforasyon olgusunda postoperatif dönemde en s›k morbidite nedenlerini gö¤üs infeksiyonu, yara yeri infeksiyonu, intraabdominal abse fleklinde s›ralam›flt›r (7). Millat ve arkadafllar›n›n çal›flmas›nda da peptik ülser perforasyonunun cerrahi tedavisi sonras› en s›k komplikasyonu gö¤üs infeksi- yonu olarak bildirmifltir (19). Bizim çal›flmam›zda da postoperatif görülen en s›k komplikasyon pnömoni, KOAH alevlenmesi, plörezi gibi respiratuvar komplikasyonlard›. Gupta ve arkadafllar›n›n serisinde genifl perforasyon grubunun hastanede kal›fl süresi küçük gruba göre yaklafl›k olarak 2 kat daha fazlad›r. (13.65 güne karfl› 6.93 gün) (7). Çal›flma grubumuzda hastanede kalma süresi Grup II’de Grup I’den anlaml› olarak uzun saptanm›flt›r. Grup III’ün hastanede kal›fl süresi di¤er 2 gruptan yüksek bulunmas›na ra¤men bu grupta sadece 2 olgu oldu¤undan istatiksel de¤erlendirmeye al›nmam›flt›r, ancak ortalama sürenin yüksekli¤i Tablo III’de görülmektedir. HP infeksiyonu dünyada en s›k görülen infeksiyonlardan birisidir ve peptik ülser gelifliminde çok önemli bir rol oynamaktad›r (20,21,22). Duodenal ülserlerin %95’ine, gastrik ülserlerin %60-80’ine HP neden olmaktad›r (23). Ameliyat sonras› amoksisilin, klaritromisin ve omeprazolden oluflan 3’lü tedaviye bafllay›p 45 gün sonras›nda ülserin son durumu ve eradikasyonun durumunu de¤erlendirmek için üst gastrointestinal sistem endoskopisi yap›lmas› düflüncesindeyiz. Postoperatif dönemde küçük perforasyon grubunda büyük ve dev gruba göre morbidite ve hastanede kal›fl süreleri bak›m›ndan anlaml› bir fark görülürken, mortaliteye etkili olan faktörlerin gruplardan ba¤›ms›z ileri yafl ve yüksek ASA skorlar› oldu¤unu görmekteyiz. 227 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler KAYNAKLAR 1. Noguiera C, Silva AS, Santos JN,et al.. Perforated peptic ulcer: main the Alimentary Tract. Sixth ed›t›on. Philadelphia; Saunders; 2007.p.811-26. factors of morbidity and mortality. World J Surg.2003 Jul;27(7):782-7. 12. Dempsey DT.Stomach.In : Brunicardi FC,editors.Schwartz’s princip - 2. Müslümano¤lu M, Özmen V , Yol S , Ekiz F. Peptik ülser cerrahisinde les of surgery.8th ed.New York:McGraw-Hill, 2005;933-96. laparoskopik yaklafl›m. T Klin T›p Bilimleri 1994,14; 111-114. 13. Svanes C: Trends in perforated peptic ulcer Incidence, etiology,tre - 3. Kocer B, Surmeli S,Solak C, et al. Factors affecting mortality and mor - atment,and prognosis.World J Surg 2000; 24: 277- 83. bidity in patients with peptic ulcer perforation. J Gastroenterol Hepa - 14. Uccheddu A, Floris G, Altana ML, et al.Surgery for perforated peptic tol.2007 Apr;22(4):565-70. ulcer in the elderly.Evaluation of factors influencing prognosis. Hepato - 4. Hermansson M,von Holstein CS, Zilling T: Surgical approach and gastroenterology .2003 Nov –Dec,50(54):1956-8. prognostic factors after peptic ulcer perforation. Eur J Surg 15. Forsmo HM, Glomsaker T, Vandvik PO. Perforated peptic ulcer-a 12- 1999,165:566-72. year material.Tidsskr Nor Laegeforen .2005 Jun 30;125(13):1822-4. 5. Rajesh V, Sarathcandra S,Smile SR: Risk factors predicting operative 16. Michelet I ,Agresta F. Perforated peptic ulcer: laparoscopic appro - mortality in perforated peptic ulcer disease.Tropical Gastroenterol ach.Eur J Surg May 2000 ;166(5):405-8. 2003,24:148-50. 17. Barut I, Tarhan OR, Cerci C, et al. Prognostic factors of peptic ulcer 6. Testini M, Portincasa P, Piccinni G, et al. Significant factors associa - perforation.Saudi Med J.2005 Aug; 26(8):1255-9. ted with fatal outcome in emergency open surgery for perforated peptic 18. Evans JP, Smith R. Predicting poor outcome in perforated peptic ul - ulcer.World J Gastroenterol .2003 Oct;9(10).2338-40. cer disease. Aust N Z J Surg 1997, 67:792-95. 7. Gupta S, Kaushik R, Sharma R, Attri A. The management of large per - 19. Milat B, Fingerhut A , Borie F. Surgical Treatment of Complicated forations of duodenal ulcers.BMC Surg.2005 Jun25;5.15. Duodenal Ulcer Trials. World J Surg. 2000, 24,: 299-306 . 8. Karanjia ND,Shanahan DJ,Knight MJ: Omental patching of a large per - 20. Ayd›n A. Epidemology and pathogenesis of Helicobacter Pylori infec - forated duodenal ulcer:a new method.Br J Surg 1993,80.65. tion.Turkiye Klinikleri J Int Med Sci. 2005,1(51):1-9. 9. Jani K,Saxena AK,Vaghasia R. Omental plugging for large-sized dup - 21. Rodriguez-Sanjuan JC, Fernandez-Santiago R, Garcia RA, et al. Per - denal peptic perforations: A Prospective randomized study of 100 pati - forated peptic ulcer treated by simple closure and helicobacter pylori ents. South Med J.2006 May;99(5):467-71. eradication. World J Surg 2005 Jul;29(7):849-52. 10. Sharma D, Saxena A, Rahman H,et al. Free omental plug : a nostal - 22. Sharma SS, Mamtani MR, Sharma MS, Kulkarni H.A prospective gic look at an old dependable technique for gigant peptic perforati - cohort study of postoperative complications in the management of per - ons.Dig Surg.2000 17(3):216-8. forated peptic ulcer.BMC Surg .2006 Jun16;6.8. 11. Broderick TJ, Matthews JB. Vagotomy and Drainage.In: Yeo CJ, 23. fienyi¤it A, Çelebi A , Keskin S ve ark . Tedavi süresinin Helicobacter Dempsey DT, Kle›n AS,Pemberton JH,Peters JH. Shackelford’s Surgery of Pylori eradikasyonuna etkisi. Turkiye Klinikler J Med Sci 2005, 25:370-76. 228 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› Erkan Özkan1, Ender Dulundu1,Ümit Topalo¤lu1, Yahya Özel1, Samet Yard›mc›1, Fügen Vardar Aker2 ÖZET Bu çal›flman›n amac› Aral›k 2003-Ocak 2007 tarihleri aras›nda cerrahi klini¤imizde multinodüler guatr (MNG) nedeniyle uygulanan cerrahi tekniklerin tiplerini ve sonuçlar›n› karfl›laflt›rmakt›r. Klini¤imizde MNG nedeniyle opere edilen 167 hasta de¤erlendirildi. Vakalar yap›lan operasyona göre; bilateral subtotal tiroidektomi (BST), totale yak›n tiroidektomi (TYT) ve total tiroidektomi (TT) olarak 3 grupta s›n›fland›r›ld›. Her gruptaki vakalar yafl, geçici ve kal›c› hipotiroidizm, rekürren laryngeal sinir (RLN) paralizisi, yara yeri infeksiyonu, hematom, hastanede kal›fl süresi, mortalite ve reoperasyon nedenleri yönünden de¤erlendirildi.104 (%62.29) hasta MNG, 34 (%20.36) hasta toksik multinoduler guatr, 16 (%9.58) hasta Graves hastal›¤› 10 (%5.98) hasta tiroid kanser ve 3 (%1.79) hasta nüks sebebiyle ameliyat edildi. Hipokalsemi en s›k görülen komplikasyondu ve tüm gruplarda geçici görüldü. (30 olgu, %17.96). Hastalar›n hiçbirinde bilateral vokal kord paralizisi görülmedi. Hastanede kal›fl süresi TT grubunda BST grubuna göre istatiksel olarak anlaml› derecede daha uzun olarak bulundu (p_ 0.05 ). Gizli malignite ve nüks etme riskinden dolay› MNG’da TT ve TYT yap›lmas›n› önermekteyiz. Anahtar kelimeler: Multinoduler guatr, Bilateral subtotal, Totale yak›n, Total tiroidektomi ABSTRACT DIFFERENT SURGICAL TECHNIQUES AND RESULTS WITH COMPARASION IN MULTINODULAR GOITRE In this study we aimed to compare the types and results of surgical techniques performed for multinodular goiter (MNG) in our surgical department between December 2003 and January 2007. One hundred and sixty-seven patient operated for MNG in our clinic were evaluated.Patients were classified into 3 groups according to the operation performed, as bilateral subtotal thyroidectomy (BST), near total thyroidectomy (NTT) and total thyroidectomy (TT) groups. They were evaluated for age of the patient, temporary and permanent hypothyroidism and recurrent laryngeal nerve (RLN) palsy, wound infection, hematoma, hospital stay, mortality and causes of reoperation. Operations were for MNG in 104 patients (62.29 %), toxic MNG in 34 (20.36 %), Graves Disease in 16 (9.58 %), thyroid cancer in 10 (5.98 %) and recurrence in 3 (1.79 %).Temporary hypocalcemia was the most common complication (30 cases, 17.96 %). All were temporary none of patients in our study had bilateral paralysis of vocal cords. Hospital stay in TT group was longer than in BST group and it was statistically significant (p< 0.05 ). We recommend to perform NTT and TT in MNG because of the risks of recurrence and occult malignany. Keys words: Mult›nodular go›ter, Bilateral subtotal, Near total,Total thyroidectomy 1 ‹stanbul Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, 5. Genel Cerrahi Klini¤i, ‹stanbul 2 ‹stanbul Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, Patoloji Klini¤i, ‹stanbul Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› G‹R‹fi Guatr özellikle iyot eksikli¤inin görüldü¤ü ülkelerde s›k görülen ve cerrahi tedavi gerektiren bir endokrin hastal›kt›r. WHO raporlar›na göre dünya nüfusunun %7’si guatr hastas›d›r(1). Önemli oranlarda mekanik ,kozmetik ,disfonksiyonel sorunlara neden olmaktad›r. Ayr›ca endemik ve nonendemik bölgelerde beraberinde bulunan tiroid malignitelerinin tan›s›n› zorlaflt›rmaktad›r. Tiroid ameliyatlar›nda amaç nükse neden olabilecek bütün nodüler dokuyu alarak , sa¤l›kl› tiroid dokusunun geride b›rak›lmas›d›r. Tiroid hastal›klar›nda cerrahi seçenekler aras›nda BST (tiroidin bilateral olarak % 50’den fazlas›n›n ç›kar›lmas›), TYT (bir tarafa total tiroidektomi, karfl› tarafa %10’dan daha az kalacak flekilde tiroidektomi), TT (tüm tiroidin istmus dahil olmak üzere ekstrakapsüller olarak ç›kar›lmas›) gelmekte olup seçilecek operasyon tipi primer hastal›¤›n benign veya malign karekterde olufluna , nodül yada nodüllerin büyüklü¤ü ve yayg›nl›¤›na ve tiroid bezinin ne kadar etkilenmifl oldu¤una ba¤l› olarak de¤iflmektedir. Multinodüler guatrlarda nodüller %40 oran›nda gland›n arka kapsülüne yak›n bölümde yer almakta ve subtotal rezeksiyon s›ras›nda geride nodül b›rak›labilmektedir (2). Bu nodüller TSH’dan ba¤›ms›z büyüyebilmekte ve yüksek nüks oranlar›na neden olmaktad›rlar. Nüks guatr nedeniyle yap›lan operasyonlarda rekürrren laringeal sinir (RLN) hasar oran›, kal›c› hipokalsemi gibi tiroidektominin en s›k görülen komplikasyonlar›n›n oran› yaklafl›k olarak 10 kat artmaktad›r (3) . BST hastalar›n›n %20’lere varan malign geçifl oran›, nüks cerrahisinin artm›fl morbidite riski ve operasyon sonras›nda s›kl›kla L-Thyroxine uzun bir müddet ihtiyaç duyabilmesi popularitesini azaltm›flt›r. Bu nedenle günümüzde birçok cerrah MNG’da TYT ve TT’yi tercih etmektedirler. Bu çal›flmam›zdaki amaç Aral›k 2003 – Ocak 2007 tarihleri aras›nda klini¤imizde MNG nedeniyle opere olgularda cerrahi yaklafl›m teknikleri ve sonuçlar›n› literatürle karfl›laflt›rmakt›r. GEREÇ VE YÖNTEM Aral›k 2003- Ocak 2007 tarihleri aras›nda ‹stanbul Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 5. Genel Cerrahi Klini¤inde MNG nedeniyle opere edilen 167 hasta incelendi. Tüm operasyonlar belirli cerrahi ekip taraf›ndan yap›ld›. Tiroidektomi için endikasyonlar; Malignite flüphesi (Tiroid ‹nce Aspirasyon biyopsisi= T‹‹A), hipertiroidizm, bas› semptomlar› , kozmetik nedenler ve hastan›n kendi iste¤iydi. Hastalar uygulanan cerrahi tekni¤e göre ; BST, TYT ve TT olarak 3 gruba ayr›ld›. Her 3 gruptaki hastalar yafl, say›, geçici ve kal›c› RLN felci, geçici ve kal›c› hipokalsemi, mortalite oranlar›, hematom , yara yeri enfeksiyonu, hastanede kal›fl süreleri ve reoperasyon nedenleri yönünden incelendi. Tüm hastalara preoperatif olarak Ultrasonografi (USG), sintigrafi, FT3 , FT4 , TSH kalsiyum bak›ld›. Vokal kord fonksiyonlar› preoperatif ve postoperatif olarak de¤erlendirildi. TT ekstrakapsüler disseksiyonu takiben tiroid gland› ve piramidal lobun tamam› ç›kar›larak gerçeklefltirildi. RLN görmek için trakeoözofageal sulkustaki ba¤ dokusu her olguda disseke edildi. A.tiroidea inferior lateralden ba¤land›. En az 3 paratiroid dokusu görülmeye çal›fl›ld›. Hiç paratiroid ototransplantasyonu yap›lmad›. TYT grubunda dominant nodül içeren tarafa TT ve di¤er tarafa 1-2 gr tiroid dokusu kalacak flekilde subtotal tiroidektomi uyguland›. BST özellikle dominant nodülü yada malignite flüphesi olmayan multinodüler guatrl› semptomatik hastalarda tercih edildi ve postoperatif 4-6 gr tiroid dokusu kalacak flekilde rezeksiyon yap›ld›. T‹‹AB veya frozen sectionda malignite flüphesi olan olgularda TT uyguland›. Tüm hastalara dren konuldu ve 20 ml alt›ndaki de¤er dren çekme kriteri olarak belirlendi. Toksik nodüler guatrl› hastalarda FT3,FT4 ve TSH seviyelerine göre dozu ayarlanan propylthiouracil tedavisi verildi ve ötiroid hale gelen hastalar operasyona al›nd›. Graves hastalar›na tiroidin vaskülaritesi dolay›s›yla operasyon s›ras›nda geliflebilecek kanama komplikasyonlar›n› azaltmak için tiroidektomiden 10 gün önce potasyum iyodid (Lugol) solüsyonu 3x5 damla (120 mg) verildi. Her hastada serum kalsiyum konsantrasyonu operasyon öncesi ve sonras› hergün ölçüldü. Geçici hipokalsemi operasyonu takiben serum kalsiyum konsantrasyonunun 8 mg/dl’nin alt›na düflmesi ve kalsiyum preparatlar›na ihtiyac›n do¤mas› ,kal›c› hipokalsemi ise cerrahiyi takiben 6 ay boyunca normal serum kalsiyum konsantrasyonu sa¤lamak için oral kalsiyum ve D Vitamini preparatlar›na ihtiyaç duyulmas› fleklinde tan›mland›. RLN’deki kal›c› yaralanmadan , vokal kord paralizisinin postoperatif 6 aydan daha uzun sürdü¤ü durumlarda söz edildi ve teflhisi indirekt laringoskopla konuldu. 6 ay içerisinde düzelen vokal kord paralizleri geçici olarak tan›mland›. Postoperatif olarak tüm hastalara FT3, FT4 ve TSH ölçümleri yap›ld›.100mg/ gün L-thyroxine verildi ve dozu yap›lan kontrollerdeki TSH seviyelerine göre ayarland›. Çal›flmada elde edilen bulgular de¤erlendirilirken ista- 230 Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› tiksel analizler için SPSS ( Statistical Package for Social Sciences ) for Windows 10.0 program› kullan›ld›. Çal›flma verileri de¤erlendirilirken niceliksel verilerin karfl›laflt›r›lmas›nda normal da¤›l›m gösteren parametrelerin gruplar aras› karfl›laflt›rmalar›nda Oneway Anova testi ve farkl›l›¤a neden ç›kan grubun tesbitinde Tukey HDS testi kullan›ld›. Niteliksel verilerin karfl›laflt›rmas›nda ise Ki-Kare testi kullan›ld›. Sonuçlar %95 ‘lik güven aral›¤›nda, anlaml›l›k p< 0.05 düzeyinde de¤erlendirildi. BULGULAR 167 Hastaya tiroidektomi yap›ld›. Ortalama yafl 45.79±15.68 (19-69)’di. Tüm olgular›n 142 ( %85.02)‘si kad›, 25 (%14.98 )‘i erkekti. 10 (%5.98) hasta malign nedenlerle, 157 (%94.02) hasta benign nedenlerle opere edildi. Operasyon nedenleri Tablo I’de gösterilmektedir. Malign nedenlerle opere edilen hastalardan 4 tanesi preoperatif dönemde papiller tiroid kanseri tan›s› alm›fl , 6 tanesi ise daha önceden BST veya TYT yap›l›p patoloji sonucuna göre tamamlay›c› tiroidektomi yap›lan hastalard›. Papiller ve medullar tiroid kanseri nedeniyle preoperatif de¤erlendirilen 2 hastaya modifiye radikal boyun disseksiyonu yap›lm›flt›r. Papiller tiroid kanserli hastada lenf nodu disseksiyonu sonucu ç›kar›lan 14 adet lenf nodunda düzenli yap› rapor edilmifltir. Meduller kanserli olgumuzda ç›kar›lan 13 adet lenf nodundan 2 tanesinde karsinom metastaz› sonucu geldi. Malignite nedeniyle opere edilen tüm vakalara total tiroidektomi yap›lm›flt›r ve bu grup total tiroidektomi grubuna dahil edilmifltir. Postoperatif en s›k görülen komplikasyon hipokalsemidir. Postoperatif görülen komplikasyonlar Tablo II’de gösterilmektedir. Hastalar uygulanan cerrahi tekni¤e göre BST, TYT, TT olmak üzere 3 gruba ayr›ld›. Her grubun ortalama yafl, cinsiyet, operasyon nedenleri ve operasyon tipleri Tablo III’de gösterilmifltir. Yafla ve cinsiyet da¤›l›m›na göre gruplar aras›nda anlaml› bir farkl›l›k bulunmamaktad›r (p> 0.05). BST ve TT yap›lan 1’er hastada s›ras›yla (%2.85), (%1.72) oran›nda postoperatif ilk 24 saat içerisinde hematom görüldü ve cerrahi olarak drene edildi. TYT yap›lan 1 ( %1.35 ) hastada cerrahi drenaja gerek kalmadan hematom geriledi (p>0.05 ) Tüm vakalarda toplam hematom oran› % 1.79’du (Tablo IV). En çok hipokalsemi TT grubunda 14 (%24.1) hastada görüldü (p>0.05). Postoperatif hipokalsemi ilk 24-48 saatlerde gözlendi ve hastanede kal›fl süresince infüz- Tablo 1: Multinoduler guatrl› hastalarda operasyon nedenleri Say› % (yüzde) Benign multinoduler guatr Toksik multinoduler guatr Basedow Graves Tiroid Ca Nüks MNG 104 34 16 10 3 62.29 20.36 9.58 5.98 1.79 Toplam 167 100 Tablo 2: Postoperatif görülen komplikasyonlar Benign multinoduler guatr Hematom ‹nfeksiyon RLN felci (Geçici) RLN felci (Kal›c›) Hipokalsemi (Geçici) Hipokalsemi (Kal›c›) Say› % (yüzde) 104 3 1 1 --30 --- 62.29 1.79 0.59 0.59 --17.96 --- 231 Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› Tablo 3: Her grubun yafl , cinsiyet, operasyon nedenleri ve operasyon tipleri (TT) (TYT) (BST) pª Yafl 45.67±12.10 (24-65) 46.20±14.20 (19-69) 45.13±19.60 (24-62) p>0.05 Cinsiyet Erkek Kad›n 13(%22.4) 45(%77.6) 8(%10.8) 66(%89.2) 4(%11.4) 31(%88.6) p>0.05 MNG Toksik MNG Basedow-Graves Tiroid Kanser Nüks MNG 8 21 16 10 3 61 13 - 35 - Operasyon toplam 58 74 35 Operasyon nedenleri a: Oneway ANOVA testi Tablo 4: Her bir grupta görülen komplikasyonlar (TT) (TYT) (BST) pª Hematom 1 (% 1.72) 1 (% 1.35) 1 (% 2.85) pª>0.05 ‹nfeksiyon 1 (%1.72) -- -- pª>0.05 RLN felci Geçici Kal›c› 1 -- --- --- pª>0.05 Hipokalsemi Geçici Kal›c› 14 (%24.1) -- 12 (%16.2) -- 4 (%11.4) -- pª>0.05 3.98±1.72 ( 2-8 ) 3.38±1.96 (2-7) 2.77±1.64 ( 2-8 ) p_<0.05 Hastanede yat›fl (Gün) a: Oneway ANOVA testi n: Tukey HDS testi 232 Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› Tablo 5: Tamamlay›c› tiroidektomi nedenleri Operasyon endikasyonu Say› Nüks MNG Medüller Tiroid CA Papiller Tiroid CA Anaplastik CA Foliküler CA 3 1 3 1 1 yonel ve oral yoldan verilen Ca ile normal seviyeye getirilip taburcu edildi. TT yap›lan 1 (%1.72) hastada tek tarafl› vokal kord paralizisi geliflti ve takiplerinde 6 ayl›k KBB muayenesinde düzelme görülerek geçici RLN paralizisi olarak kabul edildi (p>0.05). Çal›flmam›zdaki hiçbir hastada bilateral RLN paralizisi olmad› ve 35 ayl›k takiplerimizde nüks saptanmad›. Tamamlay›c› tiroidektomi yapt›¤›m›z 3 hasta baflka bir merkezde benign nedenlerle opere olmufltu. Tamamlay›c› tiroidektomi endikasyonlar› Tablo V’de gösterilmifltir. Hastanede kal›fl süreleri BST grubunda 2.77 gün , TYT grubunda 3.38 gün, TT grubunda ise 3.98 gündü (p<0.05 ). Tüm vakalar›n hastanede ortalama kal›fl süresi 4.1 gündür. Tüm vakalar›m›z içerisinde postoperatif olarak anaplastik ca nedeniyle TT yap›lan 1 hastam›zda yara yeri enfeksiyonu geliflti ( %0.59 ) ( p> 0.05). Tüm hastalar›m›za preoperatif dönemde T‹‹AB yap›ld›. Malignite nedeniyle opere edilen hastalar›n 4’ünde preoperatif dönemde T‹‹AB papiller Ca tan›s› koydurdu , 2 hastada foliküler adenom kanser ay›r›m› flüpheli olarak geldi ve bu hastalardan 1’ine peroperatif dönemde yap›lan frozen sonucunun medüller kanser gelmesi üzerine total tiroidektomi yap›ld›. Di¤er hastaya ise postoperatif histoloji sonucunun foliküler kanser gelmesi üzerine tamamlay›c› tiroidektomi yap›ld›. 3 papiller 1 anaplastik Ca vakas›n›nda preoperatif dönemde yap›lan T‹‹AB benign olarak gelmiflti. Bu hastalarada tamamlay›c› tiroidektomi yap›ld› (Yanl›fl negatif insidans %2.39). Tüm vakalardaki kanser insidans›m›z %5.98 olarak saptand›. TARTIfiMA MNG tedavisinde birkaç farkl› cerrahi teknik bulunmaktad›r. Operasyona karar verildikten sonra hasta için hangi ameliyat tipinin daha uygun oldu¤u hastal›¤›n patolojisine ve seçilecek ameliyat tipinin avantaj ve dezavantajlar›na ba¤l› olarak de¤iflebilir. Klinik ve fizyolojik çal›flmalar MNG’nin tiroid gland›n› diffuz olarak etkiledi¤ini ortaya ç›kard›¤› için geride b›rak›lacak dokunun hastal›¤›n nüksüne davetiye ç›karaca¤› aç›kt›r (4) . Son y›llarda multinoduler tiroid hastal›klar›n›n cerrahi tedavisinde BST popularitesi gittikçe azal›rken TYT ve TT tercihi artm›flt›r. Subtotal tiroidektomide %10-30 oran›nda rekürrens oran› rapor edilmifltir. (5). Rodjmark ve Jarhult subtotal rezeksiyon sonras›nda 30 y›ll›k takiplerinde %42 nüks oran› bildirmifllerdir (6). Bizim hasta grubumuzda nüks görülmemifltir. Nüks nedeniyle tamamlay›c› tiroidektomi yapt›¤›m›z 3 hasta 4, 5, 8 y›l önce baflka bir merkezde BST yap›lan hastalard›. Ancak takip süremizin s›n›rl› olmas› nedeniyle çal›flmam›zdaki gerçek nüks oranlar›n›n de¤erlendirilmesini yapmak flimdilik zor olacakt›r. BST uyguland›¤›nda geride b›rak›lan tiroid dokusunda gizli malignite oran› , Gomez ve arkadafllar› taraf›ndan %8.5 oran›nda bildirilmifltir (7). Çal›flmam›zda tüm hastalar›m›zdaki malignite oran› % 5.98 saptanm›flt›r. Preoperatif dönemde T‹‹AB sonucuna göre yanl›fl negatiflik oran› %2. 39 olarak saptanm›flt›r. Tiroid cerrahisinde en s›k 3 komplikasyon görülür. Bunlar hipokalsemi, RLN felci ve postoperatif hemorajidir. Hipokalsemi total tiroidektomi sonras› en s›k görülen komplikasyondur. Vakalar›n ço¤unda hipokalsemi geçicidir. Oral kalsiyum yada kalsiyum kombine D vitamini verilmesiyle önlenebilir. Tiroidektomi sonras› geliflen hipokalsemi sebebi herzaman kolay aç›klanamaz. Paratiroid bezinin eksizyonu , direkt travma ve kan ak›m›n›n bozulmas›na ba¤l› iskemi en s›k bilinen sebeblerdir. Rezeksiyon s›n›rlar› geniflledikçe hipoparatiroidizm ve buna sekonder geçici ve kal›c› hipokalsemi s›kl›¤› artar. Özbafl ve arkadafllar› 750 hastal›k çal›flma serisinde TYT’de %12, TT’de %30, BST’de % 8.2 geçici hipokalsemi saptam›flt›r (8). Zaraca’n›n çal›flmas›ndada geçici hipokalsemi TT’de %37.7, TYT’de %15.4 olarak 233 Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› bulunmufltur (9). Çal›flma grubumuzda tiroidektomi sonras›nda en s›k görülen komplikasyon hipokalsemidir (%17.96). BST grubunda %11.4, TYT grubunda %16.2, TT grubunda %24.1 olarak bulunmufltur. Geçici hipokalsemi varl›¤›na göre gruplar aras›nda istatiki olarak anlaml› bir fark bulunmam›flt›r. Kal›c› hipokalsemi hiçbir hastam›zda saptanmam›flt›r. Bergamaschi’nin1163 tiroidektomi serisinde geçici hipokalsemi %20, kal›c› %4 oran›nda bildirilmifltir (10) . RLN paralizisi insidans› literatürde farkl› cerrahi merkezlerde de¤iflmekle beraber % 0.5-5 oran›ndad›r (11). Larengial sinir anatomisini bilmek, anormalliklerin fark›nda olmak cerrahi yaralanmay› önler (12). Goncalves’in 1020 tiroidektomi olgusunda %1.4 geçici, % 0.4 kal›c› kord paralizisi bildirilmifltir (13). Bizim serimizde papiller tiroid karsinomu nedeniyle TT ve radikal boyun disseksiyonu yap›lan hastada tek tarafl› vokal kord paralizisi geliflmifl olup postoperatif 6 ayl›k takip sürecinde geçici paralizi olarak de¤erlendirilmifltir. Postoperatif kanama ve hematom tiroid cerrahisinin nadir görülen, meydana geldi¤inde yaflam› tehdit edebilen bir komplikasyonudur (14). Operasyonu takiben ilk 24 saatte ve özellikle 6-8 saatler aras›nda s›k görülmektedir. Postoperatif dönemde yak›n gözlem ve erken müdahale gerektirir. Palestini ve arkadafllar› 1221 tiroidektomi vakas›nda %1.5 postoperatif hematom geliflti¤ini ve 7-24 saatler aras›nda görüldü¤ünü bildirmifllerdir (15). Bizim çal›flmam›zda da 3 (%1.79 ) hastada postoperatif hematom geliflmifl olup , BST ve TT yap›lan 1’er hastada s›ras›yla (%2.85), (%1.72) oran›nda postoperatif ilk 24 saat içerisinde hematom görüldü ve cerrahi olarak drene edildi . TYT yap›lan 1 (%1.35) hastada cerrahi drenaja gerek kalmadan hematom geriledi. Yara yeri infeksiyonu Bhattacharryya ‘n›n 577 tiroidektomi olgusunda %0.2 oran›nda görülmüflken (16), çal›flmam›zda anaplastik ca nedeniyle opere edilen hastada TT sonras›nda görülmüfltür. (% 0.5). Tiroidektomi ameliyatlar› sonras› mortalite ço¤u çal›flmada görülmemekle birlikte Pederson ve arkadafllar› %0.4 olguda (17) ve Herranz – Gonzales ve arkadafllar› 335 kiflilik tiroidektomi serisinde %0.8 mortalite s›kl›¤› belirlemifllerdir (18). Çal›flmam›zda mortalite görülmemifltir. USG ve T‹‹AB teflhiste rutin olarak kullan›lmaktad›r. Preoperatif olarak tüm hastalar›m›za uygulanm›flt›r. Literatürde T‹‹AB yanl›fl negatiflik oran› %5 olarak bildirilmifltir (19). Bizim çal›flmam›zda da T‹‹AB 4 (%2.39) hastada yanl›fl olarak benign tan›s› koydurmufl pato- lojik piyes sonucu malign olarak gelmifltir (3 papiller, 1 anaplastik ca) . Rezeksiyon piyeslerinde papiller karsinom ve anaplastik karsinom tan›s› alan bu 4 olguda ‹‹A B’si tümör olmayan karfl› lobdaki baflka bir nodüle yap›lm›flt›r. Bu olgularda rezeksiyon piyeslerinde tümör d›fl› alanlarda multipl nodüller vard› ve biyopsi için ultrasonografik olarak hedef seçilen nodüller tümör odaklar› olmay›p bu olgularda örnekleme hatas› mevcuttur. Bu hastalara sonras›nda tamamlay›c› tiroidektomi yap›lm›flt›r. Ortalama hastanede kal›fl süresi Bergamaschi’nin çal›flmas›nda 4.3 gün iken (12 ) bizde tüm gruplarda 4.1 gün olarak saptanm›flt›r. Grup da¤›l›m›nda BST’de 2.77 gün , TYT ‘de 3.38 gün , TT’de 3.98 gün olarak saptanm›flt›r. Hastanede kal›fl sürelerine göre gruplar aras›nda istatiksel olarak anlaml› fark bulunmaktad›r. TT grubundaki olgular›n hastanede kal›fl süreleri BST grubundaki olgular›n hastanede kal›fl sürelerinden istatistiksel olarak anlaml› düzeyde yüksektir (p < 0.05 ). TYT grubundaki olgular›n hastanede yat›fl süreleri ile TT ve BST gruplar›n›n hastanede yat›fl süreleri aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir fark bulunmamaktad›r (p> 0.05) . BST’yi ( %20.95 ) çal›flma grubumuzda özellikle dominant nodülü yada malignite flüphesi olmayan çal›flman›n bafllad›¤› ilk y›ldaki olgularda tercih ettik . TYT dominant nodulün tek tarafl› oldu¤u veya bir tarafta RLN hasar› veya hipoparatiroidi gibi komplikasyon oluflma ihtimali olan vakalarda uygun olarak düflünüyoruz. TYT’nin bir di¤er avantaj›da hastalar›n devaml› ilaç kullanma zorunlulu¤unu azalt›labilmesidir. Toksik ve ötiroid multinoduler guatr durumunda nüks riski göz önünde bulundurularak uygulanmas› gereken minimum yaklafl›m TYT olmal›d›r (20) . Patolojinin bir tarafta daha yayg›n oldu¤u ve dominant nodülü bulunan 74 hastam›za (%44.32) hem yeterli rezeksiyon yap›lmas› hemde komplikasyon s›kl›¤›n› azaltmak amac›yla TYT yap›ld› ve komplikasyon oran›nda TT grubuna yak›n sonuçlar elde ettik (p>0.05). TT reoperasyonlar›n önlenmesi, gizli malignite de¤ifliklikleri riskinin ortadan kald›r›lmas›, radyoaktif iyotla tedaviyi kolaylaflt›rmas›, titiz bir cerrahi teknikle düflük komplikasyon oranlar›yla bilateral tiroid hastal›klar›nda güvenle yap›l›r (21). MNG tedavisinde bugün cerrahlar %80 oran›nda TT uygulamaktad›rlar (22). BST’nin yüksek nüks oran›, gizli malignite veya kalan dokularda daha sonra oluflabilecek malignensi ihtimali bulunmas› ve tamamlay›c› cerrahinin 10 kat artm›fl komplikasyon riski nedeniyle, tercihimizi TYT ve TT yönünde kullanmaktay›z. 234 Multinoduler Guatrda Farkl› Cerrahi Teknikler ve Karfl›laflt›rmal› Sonuçlar› KAYNAKLAR 1. Muller PE , Kabus S , Robens E . Indications risk and acceptance of 12. Sparta C , Cossu ML , Fais E , et al . Non –recurrent inferior larynge - total thyroidectomy multinoduler benign goiter. Surg Today 2001 ; 31 al nerve ; anatomy, freguency and surgical considerations. Minerva Chir. (11) : 958-62 . 2004 Dec ; 59 (6) : 555 – 61 . 2. Korun N , Asci C , Y›lmazlar T , Duman H . Total thyroidectomy or lo - 13. Goncalves Filho J , Kowalski LP . Surgical complications after thyro - bectomy in benign nodular disease of the thyroid : Changing trends in id surgery performed in a cancer hospital . Otolaryngol Head Neck Surg. surgery . Int Surg 1997 : 82:417-419. 2005 Mar; 132 (3) : 490-4 . 3. Reeve TS , Delbridge L , Brady P , Crummer P , Symtc ( 1988 ) Se - 14. Ardito G , Revelli L , Guidi ML . Drainage in thyroid surgery Ann Ital condary thyroidectomy : a twenty – year experience- World J Surg 12 : Chir. 1999 Jul-Aug ; 70(4) : 511-6. 449-453 . 15. Palestini N , Tulletti V , Cestino L , et al. Post-thyroidectomy cervical 4. Harre P , Broecker M , Zint A , et al. ( 1998 ) Thyroid nodules in recur - hematoma Minerva Chir. 2005 Feb ; 60( 1 ) : 37-46 . rent multinodular goiters are predominantly polyclonal . J Endocrinol In - 16. Bhattacharryya N , Fried MP . Assessmnet of the morbidity and vest 21 : 380-385 . complications of total thyroidectomy . Arch Otolaryngol Head Neck 5. Delbridge L , Guinez AL, Reeve TS . Total thyroidectomy for bilateral Surg. 2002 Apr ; 128 (4) : 389-92 . benign multinodular goiter . Arch Surg . 1999 ; 134: 1389-1393 . 17. Pederson WC , Johnson CL , Gaskill HV , et al .( 1984 ) . Operative 6. Rojdmark J , Jarhult J. High long-term recurrence rate after subtotal management of thyroid disease . Am J Surg 148: 350-2 . thyroidectomy for nodular goiter Eur J Surg 1995 ; 161:725 . 18. Herranz –Gonzalez J , Gavilan J , Matinez Vidal J ( 1991 ) Complications 7. Gomez Palacios A , Gutierrez MT , Gomez J . Development and out - following thyroid surgery. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 117 : 516-8 . comes of the surgical management of multinoduler goiter. Cir Esp 2006 19. Gregory P , Sadler and Orlo H . Clark . Thyroid and parathyroid. In : Aug ; 80 (2) : 83-9. Schwartz SL.Editor . Principlers of Surgery 7 th. Edition . Paris ; Mc 8. Ozbafl S , Koçak S , Ayd›ntu¤ S . Comparison of the complications of Graw- Hill Book Company , 1999 : 2 : 1679 . subtotal , near total and total thyroidectomy in the surgical management 20. Özer Makay , Gökhan Özer , Mahir Aky›ld›z et all. Total , near total of multinoduler goitre . Endocr J , 2005 Apr ; 52 (2) : 199-205 . and subtotal thyroidectomy- Which procedure in which case ? . Turkish 9. Zaraca F , Di Paola M , Gossetti F . Benign thyroid disease : 20 –year Journal of Surgery Cilt 22 , say› :2 S:79-84 ; 2006 . experience in surgical therapy . Chir ‹tal. 2000 Jan –Feb ; 52 (1 ) : 41.7 21. Liu Q , Djuricin G , Prinz RA . Total thyroidectomy for benign thyroid 10. Bergamaschi R , Becouam G , Ronceray J , Morbidity of thyroid sur - disease . Surgery 1998 Jan; 123 ( 1 ): 2-7 gery . Am J Surg 1998 Jul ; 176 ( 1): 71-5 . 22. Khadra M , Delbridge L , Reeve TS , et al ( 1992 ) Total thyroidec - 11. Jamski J , Jamska A , Graca M , et al. Recurrent laryngeal nerve in - tomy : it is role in the management of thyroid disease . Aust NZ J Surg jury following thyroid surgery . Przegl .Lek. 2004 ; 61 ( 1) : 13-6 . 62. 91-95 235 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi Okan Morkoç1, Elif Eren Ayd›n1, Habib Baflkurt1, Ercan Cihandide1, Güray Yefliladal›1, Adnan Uzunismail1 ÖZET El a¤r›s›n›n en s›k nedeni tetik parmak hastal›¤›d›r. Tendonlar ve tendonlar› çevreleyen tünel sistemi aras›ndaki çap uyumsuzlu¤una ba¤l› olarak ortaya ç›kan ve parmaklar›n fleksiyon postüründe tak›lmas› ile kendini gösteren bir hastal›kt›r. Tendonlar›n ve içinden geçtikleri fibroosseöz kanallar›n kompleks yap›s› bilindi¤inde hastal›¤›n tan›s›n› koymak ve hastaya tedavi seçeneklerini sunmak oldukça kolayd›r. Hastal›¤›n evresine göre pek çok tedavi seçene¤i bulunmakla beraber, ileri evre hastalarda tedavi cerrahidir. Klini¤imizde 20042008 y›llar› aras›nda tetik parmak tan›s› ile A1 pulley serbestlefltirilmesi uygulanarak opere edilen 40 hastaya ait 61 parmak retrospektif olarak incelendi. Bu s›k görülen hastal›k ile ilgili 5 y›ll›k klinik tecrübemizi paylafl›yor ve literatürü gözden geçiriyoruz. Anahtar Kelimeler: Tetik parmak, tenosinovit, pulley. TRIGGER FINGER-RETROSPECTIVE ANALYSIS OF SURGICALLY TREATED 40 PATIENTS ABSTRACT Trigger finger is the most common cause of the hand pain. The disproportion between the tendons and the surrounding fibroosseous tunnel system keeps patients from extending their fingers. It is easy to diagnose the disease and to offer possible treatment options to the patients if the complex anatomies of the tendons and fibroosseos canals they pass through are well known. There are several options for treatment, but surgical management is necessary on advanced disease. We retrospectively evaluate 40 patients operated in our clinic with the diagnoses of trigger finger between 2004 and 2008. 61 fingers of those 40 patients were operated with A1 pulley release. We share our experience about this common disease and review the literature. Keywords: Trigger finger, tenosynovitis, pulley. G‹R‹fi Parmak tendonlar›n›n tuzaklanmas› el a¤r›s› ve fonksiyon kay›plar›n›n en s›k nedenidir. Tetik parmak hastal›¤› parmaklar›n fleksiyon postürüne getirildikten sonra ekstansiyon s›ras›nda parmaklar›n a¤r›l› bir biçimde tak›lmas› olarak tan›mlanabilir. Pek çok olguda hastalar parmaklar›n› açmak için di¤er elleriyle yard›m etmek durumunda kal›rlar. Bir süre sonra hastalar›n kendilerini bu a¤r›dan koruma amac›yla parmak hareketlerini k›s›tlamas› sekonder fleksiyon kontraktürlerine neden olabilir. [1,2] HASTALAR VE YÖNTEM 2004-2008 y›llar› aras›nda klini¤imizde A1 pulley serbestlefltirilmesi uygulanarak opere edilen 40 hastaya ait toplam 61 tetik parmak retrospektif olarak incelendi. Literatürdeki bilgilere uygun olarak hastalar›n 26 tanesi kad›n, 14 tanesi erkekti ve kad›n erkek oran› 1,85 olarak hesapland› .[14,15] Opere edilen hastalar›n yafl ortalamas› 42,6 (1-77) idi. 12 hasta konjenital tetik par- 1 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Klini¤i, ‹stanbul Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi mak olarak de¤erlendirildi. Konjenital tetik parmak tan›s› konulan hastalar›n 7’si bilateraldi ve tamam›nda hastal›k birinci parma¤› etkilemiflti. Hastalar›n tamam›na loop (x4 büyütme) alt›nda minimal insizyon ile aç›k cerrahi uyguland›. Operasyon esnas›nda ve sonras›nda hastalara profilaktik dozda antibiyotik uyguland›. Operasyonlar turnike alt›nda genel anestezi veya rejyonel anestezi uygulanarak yap›ld›. Postoperatif dönemde tüm hastalar fizyoterapi için yönlendirildi. BULGULAR Etkilenen 61 parma¤›n 43 (% 70,5) tanesinde etkilenen parmak birinci parmakt›.13 (% 21,3) vakada 3. parmak, 3 (% 4,9) vakada 4. parmak, 2 (% 3,3) vakada 5. parmak etkilenmiflti. Vakalar›n tamam›na minimal insizyon ile aç›k cerrahi ile A1 pulley serbestlefltirilmesi uyguland› (Tablo 1). Opere edilen hastalarda herhangi bir komplikasyon ile karfl›lafl›lmad›. Postoperarif dönemde takip edilen hastalardan 2 tanesine sonraki dönemde karpal tünel sendromu tan›s›yla karpal tünel serbestlefltirilmesi uy- guland›. Baflka iki hasta ise nüks nedeniyle tekrar opere edildi. TARTIfiMA Önkol fleksör tendonlar› el bile¤inin yaklafl›k sekiz cm proksimalinden bafllar, karpal tünelden geçerek avuç içine ulafl›rlar. Karpal tünel radial tarafta el bile¤i kemiklerinden trapezium ve skafoid kemi¤in tüberkülü, ulnar tarafta hamat kemi¤in hamulusu ve psiform kemik, palmar tarafta ise transvers karpal ligaman taraf›ndan s›n›rlan›r. Karpal tünelden geçen tendonlar metakarpal kemiklerin boynu seviyesinde bafllayan, pulley ad› verilen fibro-osseöz tünellerin içinden geçerek insersiyonlar›na yap›fl›rlar. Pulley sistemi birinci parmak hariç befl tanesi anüler, üç tanesi krusiyat olmak üzere toplam sekiz adet fibröz banttan oluflur (Resim 1). Birinci parmaktaki pulley sisteminde ise iki adet anüler ve bir adet oblik pulley bulunmaktad›r (Resim 2). Anüler pulleyler kal›n, sert ve yar›m daire fleklinde iken, krusiyat pulleyler ince, çapraz yerleflimli ve esnektirler. Anüler pulleyler fleksiyon s›ras›nda tendonla- Tablo 1: Hasta say›lar›n›n tutulan parma¤a göre da¤›l›m›. 1. 2. 3. 4. Parmak Parmak Parmak Parmak Tablo 2: Tetik parmak evrelemesi [1]. Evre 1 Evre 2 Evre 3 Evre 4 A¤r›; fizik muayene ile tespit edilemeyen tak›lma hikâyesi; A1 pulley seviyesinde hassasiyet. Fizik muayene ile tak›lma tespit edilebilir; hasta aktif olarak ekstansiyon yapabilir Fizik muayene ile tak›lma tespit edilebilir; hasta pasif olarak ekstansiyon yapabilir Proksimal interfalengeal eklemde fleksiyon kontraktürü 237 Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi Resim 1. Baflparmak hariç di¤er parmaklardaki pulley sistemi [1]. Resim 2. Baflparmaktaki pulley sistemi [1]. r› kemi¤e yak›n tutan en önemli yap›lard›r ve parma¤›n tam fleksiyonu için gereken moment kolunun k›salmas›n› sa¤layarak makara görevi görürler. El fonksiyonlar›ndaki ince hareketlerde ve kuvvet aktar›m›nda görev görürler. Fibro-osseöz tünelin girifli metakarpal kemiklerin boynu seviyesinde bulunan A1 pulleydir (Resim 3). Bu yap›n›n anatomik pozisyonunun bilinmesi cerrahi ve medikal tedavide, insizyon yerinin belirlenmesi veya di¤er, ifllemler aç›s›ndan önemlidir. A1 pulleyin hemen distalinde, proksimal falanks bafl› seviyesinde Resim 3. Tetik parmak cerrahi tedavisinde serbestlefltirilen A1 pulley [1]. A2 pulley bulunur. Yap›lan biomekanik çal›flmalar, fleksiyon verimlili¤i aç›s›ndan en önemli pulleyin A2 pulley oldu¤unu göstermifltir [3]. Bu nedenle yap›lan bütün cerrahi müdahalelerde A2 pulley korunur, zarar gördüyse onar›l›r. Tetik parmak hastal›¤›nda temel patoloji parmaklara ait fleksör tendonlar ve onlar›n içlerinden geçti¤i fibroosseöz kanallar aras›ndaki çap uyumsuzlu¤u sonucu el hareketleri için gerekli olan tendon fonksiyonunun tak›lma sonucu yap›lamamas›d›r (Resim 4). Bu uyum- 238 Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi Resim 4. Tetik parmak hastal›¤›na ba¤l› birinci parmakta fleksiyon postürü. Resim 6. A1 pulley serbestlefltirilmesi için kullan›lan cilt insizyonlar› [1]. suzluk tendonun çap›n›n genifllemesine ya da sinoviyal k›l›f›n kal›nlaflmas›na ba¤l› olarak ortaya ç›kabilir. Vakalar›n neredeyse tamam›nda tendon metakarp bafl› seviyesinde bulunan A1 pulley alt›ndan geçerken s›k›fl›rken, literatürde tendonun proksimal falanks seviyesinde bulunan A2 pulleyin distal k›sm›nda s›k›flt›¤› nadir vakalar bildirilmifltir [4]. Tetik parmak ile birlikteli¤i gösterilmifl, en s›k karfl›lafl›lan hastal›k karpal tünel sendromudur. Literatürdeki baz› serilerde, tetik parmak hastalar›nda karpal tünel sendromunun da birlikte görülme s›kl›¤› % 43’ lere kadar ç›kmaktad›r [5]. Histopatolojik incelemelerde en belirgin de¤ifliklik pul- leylerde görülür. Mikroskopik incelemede dejenerasyon, kistik formasyon, lenfosit ve plasma infiltrasyonu görülür [6]. Hastal›k özellikle orta yafll› kad›nlarda görülmektedir. Kad›nlarda erkeklere oranla 6-7 kat daha s›k olarak görülür [1]. Birden fazla parmakta görülme olas›l›¤› düflük olmakla birlikte, multiple tutulum oldu¤unda en s›k olarak baflparmak tutulurken, bunu s›ras›yla 4., 3., 5. ve 2. parmaklarda takip eder. Diabet, böbrek hastal›klar›, romatoid artrit ve gut gibi hastal›klarda görülen formuna sekonder tetik parmak ismi verilir. Normal populasyonda görülme s›kl›¤› % 2,2 iken, diabetik populasyonda bu oran % 10’a kadar ulaflmaktad›r [1]. Resim 5. Aç›k cerrahi teknik ile sa¤ el birinci parmak A1 pulley serbestlefltirilmesi. a. Baflparmak A1 pulley serbestlefltirilmesine yönelik yap›lan cilt insizyonu. b. A1 pulley serbestlefltirilmesi. c. A1 pulley serbestlefltirilmesinin ard›ndan ekskürsiyonu rahatlayan FPL tendonu. 239 Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi Hastal›¤›n do¤umdan hemen sonra ya da erken yafllarda teflhis edilen bir di¤er formu da konjenital tetik parmak olarak isimlendirilir. Patoloji, fleksör tendonda “Notta nodülü” olarak isimlendirilen nodüler kal›nlaflmaya ba¤l›d›r [7]. Yenido¤an›n karakteristik baflparmak fleksiyon postürü nedeniyle ilk 6 ay içerisinde teflhis edilmesi güçtür. Bu nedenle hastal›¤›n do¤umsal m› yoksa kazan›lm›fl m› oldu¤u ço¤u zaman anlafl›lamaz. Çocuklarda en s›k tutulan parmak baflparmakt›r. Bu çocuklar›n parmaklar› ekstansiyona getirilebilir, fakat bu ifllem belirgin bir a¤r›ya neden olur. Çocuklar›n yaklafl›k %30’un da hastal›¤›n spontan regresyonu görülür[8]. Bu nedenle ilk 6 ayl›k dönemde bu hastalar takip edilmelidir. Fakat interfalengeal eklemlerde herhangi bir fleksiyon kontraktürüne neden olmamak için operasyonun ilk 4 y›l içinde yap›lmas› önerilir. Hastal›k, klinik tablonun fliddetine göre 4 evrede de¤erlendirilebilir (Tablo 1) [1]. Erken evrelerde (Evre 1-2) splintleme ya da steroid enjeksiyonu ilk tercih edilen tedavi metodu iken, bu tedavilere yan›t vermeyen veya ileri evre rahats›zl›¤› bulunan hastalarda seçilecek tedavi cerrahidir [9,10,11]. Cerrahi tedavi seçenekleri aras›nda perkütan ve aç›k pulley serbestlefltirilmesi ve fleksör dijitorum süperfisyalis tendonunun bir slipinin eksizyonu bulunmaktad›r (Resim 5) [12,13]. Olas› komplikasyonlar›ndan en s›k görüleni insizyon yeri üzerinde kal›c› olan hassasiyettir (Resim 6). Daha nadir görülen, fakat daha ciddi bir baflka komplikasyon dijital arter-sinir paketinin hasarlanmas›d›r. Nadir olarak görülse de nükslerde tekrar operasyon endikasyonu bulunmaktad›r. A2 pulleyin k›smen ya da tamamen hasarlanmas›, makara sisteminde bozulmaya neden olaca¤›ndan parma¤›n tam olarak fleksiyonuna engel olur. Böyle bir durumla karfl›lafl›l›rsa pulley rekonstrüksiyonu yapmak gerekir [1]. SONUÇ Stenozan tenosinovit veya tendovajinit olarak da isimlendirilen tetik parmak hastal›¤› toplumda el a¤r›s›n›n en s›k nedenidir. Bu nedenle bütün hekimler taraf›ndan tan›nmas› ve mevcut tedavi seçeneklerinin bilinmesi gerekmektedir. Hastal›¤›n evresine göre istirahat, nonsteroidal antienflamatuar ilaç (NSA‹) tedavisi, kortikosteroid enjeksiyonu, splintleme, perkütan ve aç›k A1 pulley serbestlefltirilmesi tedavi algoritmas›n› oluflturan seçeneklerdir. Evre 1 ve 2 hastal›¤a sahip hastalarda öncelikle NSA‹ ve kortikosteroid enjeksiyonu denenmeli, baflar›s›z olunan durumlarda ve daha ileri evre hastal›¤a sahip olan hastalarda cerrahi olarak aç›k veya kapal› A1 pulley serbestlefltirilmesi uygulanmal›d›r. Konjenital tetik parmak olgular›nda 6 ayl›k takip yap›lmal›, fakat gerileme olmayan vakalarda fleksiyon kontraktürü oluflmas›na izin verilmeden operasyon planlanmal›d›r. El cerrahisinin temel cerrahi giriflimlerinden biri olan, tetik parmak olgular›nda A1 pulley serbestlefltirilmesi gerekli önem verilerek standart flartlar alt›nda yap›lmal›d›r, böylece oluflabilecek herhangi bir komplikasyonla karfl›laflman›n önüne geçilebilir. Özellikle perkutanöz cerrahi giriflim, aç›k cerrahi giriflimde yeterli deneyim kazan›ld›ktan sonra yap›lmal› ve deneyimli ellerde bile oluflabilecek komplikasyon oran›n›n yüksekli¤i unutulmamal›d›r. KAYNAKLAR 1. Wolfe SW: Tenosynovitis. Green’s operative hand surgery. (Green DP, 7. Van Laveren M, Van der Biezen JJ: The Congenital trigger thumb: Is Pederson WC, Hotchkiss RN, Wolfe SW, ed). Fifth edition. Pennsylvania, release of the first annular pulley alone sufficient to resolve the triggering. Elsevier Churchill Livingstone. Vol 2, 2141-50, 2005. Ann Plast Surg, 2007; 58 (3): 335-7. 2. Berger RA, Weiss APC, ed. Hand surgery. First edition. Pennsylvania, 8. Dinham JM, Meggitt BF: Trigger thumb in children. A review of the nat - Lippincott Williams – Wilkins. Vol 1, 783-788, 2004. ural history and indications for treatment in 105 patients. J Bone Joint 3. Idler RS; Anatomy and biomechanics of the digital flexor tendons. Hand Surg Br 1974 Feb; 56 (1): 153-5. Clin 1985;1:3. 9. Lim NH, Lim KK, Rasheed MZ, Narayanan S, Beng-Hoi Tan A: 4. Nagaoka M, Yamaguchi T, Nagao S; Triggering at the distal A2 pulley. Outcome of open trigger digit release. J Hand Surg Eur Vol. 2007 Aug; 32 J Hand Surg Eur Vol. 2007 Apr; 32 (2): 210-3. (4): 457-9. 5. Kumar P, Chakrabarti I; Idiopatic carpal tunnel syndrome and trigger 10. Colbourn J, Heath N, Manary S, Pacifico D: Effectiveness of splint - finger: Is there an association. J Hand Surg Eur Vol. 2008 Oct 20 [Epub ing for the treatment of trigger finger. J Hand Ther. 2008 Oct-Dec; 21 ahead of print]. (4): 336-43. 6. Pritchard MH, Pugh N, Wright I, Brownlee M: A vascular basis for 11. Ring D, Lozano-Calderon S, Shin R, Bastian P, Nudgal C, Jupiter J: A repetetive strain injury. Rheumatology 1999; 38: 636-639. prospective randomized controlled trial of injection of dexamethazone 240 Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi versus triamcinolone for idiopathic trigger finger. J Hand Surg 2008 Apr; with or without A1 pulley release. Hand 2007;2:227-31 33: 516-22. 14. Fahey JJ, Bollinger JA: Trigger finger in adults and children. J Bone 12. Schramm JM, Nguyen M, Wongworawat MD: The safety of percu - Joint Surg 1954 36:1200-18 taeous trigger finger release. Hand 2008; 3: 44-6. 15. Moore JS: Flexor tendon entrapment of the digits( trigger finger and 13. Marcus AM, Culver Jr. JE, Hunt III TR: Treating trigger finger in dia - trigger thumb). J Occup Environ Med 2002;42:526-45 betics using excision of the ulnar slip of the flexor digitorum superficialis 16. Evans GRD, editor. Operative plastic surgery. Mcgraw-Hill; 2000. p. 920. 241 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz Ayfle Penbegül1, Gülçin Bozbeyo¤lu1, Gamze K›l›ço¤lu1, Burcu An›l1, Mehmet Masum fiimflek1 ÖZET Amaç: Noninvaziv bir yöntem olmas› nedeniyle MDBT ile Koroner Anjiografi çekim tekni¤ini, teknik yönden karfl›lafl›lan sorunlar› ve bu dönem içerisinde elde etti¤imiz bilgi ve birikimimizi sunmak. Gereç ve Yöntem: fiubat 2008 ile Kas›m 2008 tarihleri aras›nda Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Dahiliye ve Kardiyoloji poliklini¤ine baflvuran, yafllar›11-77 aras›nda (ortalama:55.7) de¤iflen 50 hastan›n (28 erkek, 22 kad›n) koroner arterleri de¤erlendirildi. Çekim Somatom Sensation Siemens 40 syngo CT 2007S cihaz› ile yap›ld›. Nabz› 70at›m/dk üzerinde olan 50 hastan›n 36’s›na çekimden 3 gün öncesinden bafllayarak oral _-bloker verildi. Buna ra¤men nabz› >70 at›m/dk üzerinde olan, solunum ve ritm arterfakt› sebebiyle koroner arterleri de¤erlendirilemeyen 4 hasta çal›flma d›fl› b›rak›ld›. Sonuçta 46 hasta çal›flmaya dahil edildi. Bulgular: Çal›flmadaki 46 hastan›n 2’sinde koroner arter ç›k›fl anomalisi ve 1’inde de myokardial bridge varyasyonu saptand›. Çal›flmam›zda hareket artefaktlar› ve di¤er artefaktlar nedeniyle en fazla de¤erlendirilemeyen koroner arter RCA ve segmentleriydi (%21). Sol sirkumfleks arter marjinal dal›n›n ve distalinin yeterli de¤erlendirilememe nedeni genelde hareket artefaktlar› ve efllik eden venöz yap›lard› (%14). RCA dominans› % 81, Cx dominans› %2 oran›nda ve kodominant dolafl›m %17 oran›nda bulunmufltur. 525 koroner arter segmenti de¤erlendirilmeye al›nm›fl olup her bir koroner arter seg- menti için stenoz fliddetine göre oranlar belirtilmifltir. Sonuç: Noninvaziv bir yöntem olan MDBT’nin, invazif bir metod olan KKA ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda hasta rahat›, maliyeti ve potansiyel komplikasyonlar aç›s›ndan avantajlar› nedeniyle KAH tan›s› için düflük ve orta riskli hastalarda tarama ve tan› amaçl›, koroner arter anomalisi tespitinde, koroner by-pass, hastalarda ise takip amac›yla noninvazif etkin bir görüntüleme yöntemi olarak yerini alaca¤› aflikard›r. Anahtar kelimeler: MDBT, koroner arter, anjiografi OUR EXPERIENCE AND PRACTICE IN MDCT CORONARY ANGIOGRAPHY ABSTRACT Purpose: MDCT coronary angiography is a non-invasive procedure that we used in our study. The aim of this study is to present the technique that we used, the problems that we encountered and the data and the experience that we gain throughout our study. Materials and methods: In this study, the coronary arteries of 50 patients(28 male, 22 female) between the ages of 11 and 77(mean: 55.7) and admitted to the Cardiology and Internal medicine clinics of Haydarpafla Numune Education and Research Hospital between February 2008 and November 2008 evaluated. The brand and model of CT device we used is Somatom Sensation Siemens 40 syngo CT 2007S. 36 of 50 patients whose pulse above 70/min were 1 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Radyoloji Klini¤i, ‹stanbul MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz administered oral _-blocker for 3 days before the procedure. 4 patients were omitted because their coronary arteries can not be evaluated depending on the respiration and cardiac rhythm artifacts and some of the patients have a pulse above 70/ min despite the use of _-blockers. Therefore 46 patients were included to study. Results: In 2 of 46 patients there was coronary artery origin anomaly and in 1 patient we found myocardial bridge variation. In most cases (21%), RCA and its segments could not be evaluated because of motion artifacts and other artifacts. In most of cases (14%), the cause that we could not evaluate the marginal branch of circumflex artery and distal part of circumflex artery was motion artifacts and associated venous structures. We found that; in 81 %of cases RCA was dominant artery, in 2% of cases Cx was dominant artery and in 17% of case there was co-dominance. 525 coronary artery segments were evaluated and for each coronary artery segment we calculated a stenosis percent according to the severity of stenosis. Conclusion: MDCT coronary angiography is a noninvasive technique in comparison with conventional coronary angiography. So that, the use of MDCT coronary angiography is more advantageous regarding the patient comfort, cost effectiveness and low complication rates. And because of its advantages it will be the first choice in diagnosis and investigation of coronary artery anomaly, coronary artery disease in mild and moderate risk patients and surveillance of the patients that have a history of coronary artery by-pass graft operation. Keywords: MDCT, coronary artery, angiography Koroner arter hastal›¤› (KAH), orta ve ileri yafl gurubunda en s›k morbidite ve mortalite sebebidir. Türkiye’de ise alt› kifliden biri koroner arter hastas›d›r. Bu derece önemli bir hastal›¤›n erken tan› ve tedavisi önem kazanmaktad›r. Yüksek uzaysal çözünürlü¤e sahip ve yaln›zca tan›sal amaçl› de¤il ayr›ca KAH tedavisinde de yerini alm›fl kateter koroner anjiografi (KKA), KAH hastal›¤›n›n tan›s›nda alt›n standart tan› yöntemidir. Kateter koroner anjiografiye giren vakalar›n sadece %33’ünda tedaviye yönelik giriflimsel ifllemler uygulan›rken di¤er vakalarda KKA sadece tan›sal amaçl› kullan›lmakta ve %25’inde koroner arter patolojisi saptanmamaktad›r (1,2). Kateter koroner anjiografinin invazif, pahal› ve hospitalizasyon gerektiren bir tetkik olmas› nedeniyle; son zamanlarda, sadece tan›sal amaçl› KKA uygulanacak hasta gurubuna noninvazif tan› yöntemleri aray›fl› bafllam›flt›r (3). Kalp hareketine ba¤l› kusurlar›n oluflmamas› için yüksek temporal çözünürlük, ayr›ca koroner arter gibi küçük ve karmafl›k anatomik yap›lar›n yeterli ölçüde görüntülenebilmesi için yeterli uzaysal çözünürlük ve solunuma ba¤l› artefaktlar›n önlenmesi için tüm kalp hacminin k›sa bir nefes tutma süresinde incelenmesi flartt›r. Bin dokuz yüz seksen dört y›l›nda Elektron Beam Tomografi (EBT) ve 1998’de Multidedektörlü Bilgisayarl› Tomografi’nin (MDBT) h›zla geliflmesiyle kardiyak incelemelerde tomografinin kullan›m›nda büyük geliflmeler yaflanm›flt›r (4-6). 2001 y›l›nda 16 detektörlü Bilgisayarl› Tomografi’nin (BT) tan›t›lmas›; milimetrenin alt›nda kesit kolimasyonu ve 0.5 saniyenin alt›nda gantri rotasyon zaman› sayesinde uzaysal ve temporal çözünürlük iyileflmifl ve çekim süreleri önemli ölçüde azalm›flt›r. Ayr›ca KKA sadece koroner arterlerin lümen morfolojisi hakk›nda bilgi verirken yeni geliflen teknolojinin ›fl›¤›nda MDBT ile arter duvar›ndaki düzensizli¤e neden olan pla¤›n yap›s›n› de¤erlendirilebilmekte ve lümende anlaml› stenoz yapmayan ancak ileride anstabil koroner sendroma yol açabilecek vulnerable plaklarda tespit edilmektedir. Koroner arter duvar›nda izlenen kalsiyum, koroner aterom pla¤›n›n bir parças› olup aterosklerozun kesin bir göstergesidir (8). Gelecekteki kardiyak hadise olas›l›¤›, aterosklerotik KAH’yla korole oldu¤undan, koroner arter kalsiyum miktar› ve da¤›l›m›n›n EBT ve MDBT ile saptanmas›, kardiovasküler hastal›k riskini önceden belirlemede önemli bir bilgidir. Dört ana koroner arterin her biri için kalsiyum skoru saptanarak total kalsiyum skoru hesaplanmaktad›r (5). Multidedektör bilgisayarl› tomografi ile koroner anjiografi tetkiki için halen net s›n›rlar› çizilen endikasyonlar olmasa da günümüzde afla¤›daki amaçlara yönelik yap›lmaktad›r; • Koroner arter anomalileri tan›s›nda, • Atipik gö¤üs a¤r›l› hastalarda stres testine alternatif olarak, • Hafif yada orta derecede KAKS olan semptomatik hastalarda stress testi veya KKA ‘ye alternatif olarak, • ‹skemik kalp hastal›¤› için düflük yada orta derecede riskli yeni kardiomyopati tan›s› konulmufl hastalarda stres testi veya KKA’ ye alternatif olarak, • Pre-operatif dönemde de¤erlendirilmesi gereken orta derecede koroner arter hastal›¤› riski olan hastalarda stres testi veya KKA’ ye alternatif olarak, 243 MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz • Kateter koroner anjiografide kesin bir karar verilmedi¤i durumlarda tamamlay›c› tetkik olarak, • Aorto-ostial lezyonlar›n tespitinde, • Koroner stentleme ifllemi sonras›nda stentli ve stentsiz koroner arter segmentlerinin aç›kl›¤›n›n de¤erlendirilmesinde, • Koroner arter by-pass cerrahisi olan atipik semptomlu hastalar›n takibinde (10). Biz 40 detektörlü BT ile yapt›¤›m›z bu çal›flmam›zda koroner arter hastal›¤› yönünden orta risk grubu/atipik gö¤üs a¤r›s› olan hastalarda koroner arter stenozunu tespit etmek, stent ve/veya by-pass sonras› stenoz gelifliminin kontrolü ve anatomik varyasyonlar›n tespitinde a b hastanemize yeni gelen noninvaziv bir yöntem olmas› nedeniyle MDBT ile Koroner Anjiografi çekim tekni¤ini, teknik yönden karfl›lafl›lan sorunlar› ve bu dönem içerisinde elde etti¤imiz bilgi ve birikimimizi anlatmay› amaçlad›k. GEREÇ ve YÖNTEMLER fiubat 2008 ile Kas›m 2008 tarihleri aras›nda Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Dahiliye ve Kardiyoloji poliklini¤ine baflvuran, KAH aç›s›ndan orta risk grubu olarak de¤erlendirilen ve muayene sonucunda, atipik gö¤üs a¤r›s› tarifeden, ayr›ca koroner stent ve/veya bypass kontrolü ve anatomik varyasyon a OLGU 1: 37 yafl›nda erkek hasta,. VRT (a) ve CPR(b) görüntülerinde normal LAD izlenmektedir. b OLGU 2: 53 yafl›nda kad›n hasta, VRT (a) ve CPR(b) görüntülerinde RCA proksimal ve orta kesimlerinde VCS’daki kontrast maddenin neden oldu¤u basamaklanma artefakt›. a b c d OLGU 3: 53 yafl›nda kad›n hasta; VRT görüntüsü. sol ana koroner arter, sa¤ ana koroner arterle ayn› orijini paylaflarak retroaortik seyir göstermektedir. 244 OLGU 4: 53 yafl›nda erkek hasta; a) CPR incelemede multisegmenter milimetrik %1020 darl›¤›nda neden olan fibröz-fibrokalsifik plaklar b) aksiyel MPR görüntüde RCA’da lümende %50-60 darl›¤a neden olan fibrokalsifik plak. c) CPR görüntüde LAD’de multisegmenter, en dar yerinde %50 stenoza neden olan fibrokalsifik plak d) VRT görüntüde LAD’deki damar cidar›ndaki kalsifik plaklar›n neden oldu¤u düzensizlikler. MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz a b c d OLGU 4: 55 yafl›nda by-pass anamnezi olan erkek hasta, a) CPR, LAD-LIMA grefti ve b)CPR görüntüde Cx-OM1-radial arter greft lümenlerinde homojen dolum. Ayn› hastan›n VRTgörüntülerde c) ve d) LAD-LIMA, Cx-OM1-radial arter ve diagonal-safen ven greftlerine ait görünüm. oldu¤u düflünülen 50 hastaya MDBT koroner anjiyografi yap›ld›. Çal›flmada toplam 50 hastan›n (28erkek, 22kad›n) koroner arterleri de¤erlendirildi. Hastalar›n yafllar› 11-77 aras›nda de¤iflmekte olup ortalama yafl 55.7, kilolar› 45-100 kg aras›nda de¤iflmekte olup ortalama kilo 78 kg’d›. Hastalarda kalp h›z› 45-70 at›m/dk aras›nda de¤iflmekte olup ortalama kalp h›z› 67/dk idi. Tüm hastalar çekim hakk›nda bilgilendirildi ve onamlar› al›nd›, hastalara çekim öncesinde 2-4 kez solunum egzersizi yapt›r›ld›. Çal›flmaya al›nan ve nabz› 70/dk üzerinde olan 50 hastan›n 36’s›na çekimden 3 gün öncesinden bafllayarak oral _-bloker (80 kg alt›; 50 mg metoprolol tartarat, 80 kg üstü hastalarda 100 mg metoprolol tartarat) verildi. Bu hastalara çekimden 60-90 dakika öncesinde oral _-bloker dozu tekrarland›. Ancak bunlara ra¤men nabz› >70 at›m/dk üzerinde olan, solunum ve ritm arterfakt› sebebiyle koroner arterleri hiçbir segmentte de¤erlendirilemeyen 4 hasta çal›flma d›fl› b›rak›ld›. Sonuçta 46 hasta çal›flma- ya dahil edildi. Bilgisayarl› Tomogrofi çekimleri Somatom Sensation Siemens 40 syngo CT 2007S cihaz› ile yap›ld›. Hastalar gantriye supin pozisyonda yat›r›ld›, üç derivasyona EKG elektrodu yerlefltirildi. Bypass olmayan hastalarda karina düzeyinden, bypass geçirmifl hastalarda arkus aortadan bafllayarak kalbin taban›na kadar inspirasyonda topogram al›nd›. Antekübital venden 18 gauge IV kanül ile damar yolu sa¤land›. Bolus tetikleme yöntemi kullan›larak 90-120 ml noniyonik (Omnipaque 350 mg/ml, Ultravist 370mg/ml, ‹omeron 400mg/ml) kontrast madde 5ml/sn h›zla verildi. Kontrast verilimi s›ras›nda asendan aortada istenilen dansite de¤erine (120 HU) ulafl›lmas›yla, tetkike 4 sn gecikme zaman› ile EKG ile senkronize retrospektif edinimli yöntem ile baflland›. Gantri rotasyon zaman› 370 msn,180° MCI (multislice cardiak interpolation) algoritmi, 40x0.75 mm kollimasyon, 512x512 matriks, 0.24 mm pitch, 120 kV, 500 - 700mAs ile 150-200 aras›nda aksiyel imaj elde edildi. Her hasta için R-R mesafesinin %40, %50, %60, %70'inde rekonstruksiyonlar (Somatom Sensation Siemens 40 syngoCT 2007S; 0.75 mm kesit kal›nl›¤›, 0.7 mm inkrement, Bf 25 medium-smooth kernel) elde edildi. Koroner arterler, en az artefakt izlenen rekonstuksiyonlardan elde edilen aksiyel görüntüler ve ayr›ca postprossessing yöntemleri (CPR, MPR, MIP, VRT) reformatlar› ile birlikte de¤erlendirildi (Syngo-Acqusition 2008A, Siemens Systems ). Genellikle RCA için % 40-50, LAD ve LCx için ise % 5070 rekonstruksiyonlan kullan›ld›. BULGULAR Çal›flmaya dahil edilen 46 hastan›n 10’unda kontrast madde verdikten sonra taflikardi olufltu. Bu hastalarda tetkik suboptimal olarak de¤erlendirildi. Çekimi baflar›l› bir flekilde tamamlanan 46 hastan›n hiç birinde _-blokere veya kontrasta ba¤l› komplikasyonlar geliflmedi. Çal›flmadaki 46 hastan›n 2’sinde koroner arter ç›k›fl anomalisi ve 1’inde de myokardial bridge varyasyonu tespit edildi. Toplam 46 hastada 598 koroner arter segmenti de¤erlendirmeye al›nd›.Bu segmenterden stentli 4 segment ve bypassl› damarlarda anastomoz distalindeki 17 segment olmak üzere toplam 21 segment inceleme d›fl›nda b›rak›ld›. Ayr›ca damar çap›n›n ince olmas›, yo¤un kalsifiye segment varl›¤› ve çekimden kaynaklanan artefaktlardan dolay› bu 598 segmentin 52 segmenti de inceleme d›fl›na al›nd›. Sonuçta biz bu çal›flmam›zda 525 koroner arter segmenti de¤erlendirdik. Çal›flmam›zda hareket artefaktlar› ve di¤er artefaktlar ne- 245 MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz deniyle en fazla de¤erlendirilemeyen koroner arter RCA ve segmentleriydi (%21). Sa¤ koroner arter orta segment, hareket artefaklar›ndan en fazla etkilenen segmentti. Ayr›ca RCA orta ve distal segmentlerinin de¤erlendirmesini engeleyen bir di¤er nedenin sa¤ ventrikül ve atriumdaki kontrast maddenin oluflturdu¤u artefaktlar oldu¤unu tespit ettik. Bizim çal›flmam›zda sol sirkumfleks arter marjinal dal›n›n ve distalinin yeterli de¤erlendirilememe nedeni genelde hareket artefaktlar› ve efllik eden venöz yap›lard› (%14). RCA dominans› % 81, Cx dominans› %2 oran›nda ve kodominant dolafl›m %17 oran›nda bulunmufltur. Koroner arterler ayr› ayr› de¤erlendirilmeye al›nm›fl olup her bir koroner arter segmenti için stenoz fliddetine göre oranlar belirtilmifltir (Bkz olgu 1-5). TARTIfiMA Koroner BT anjiografinin konvansiyonel anjiografiye üstünlükleri flu flekilde s›ralanabilir; Non-invaziv oluflu, ön haz›rl›k, takip ve hospitalizasyon gerektimemesi, h›zl›, basit ve kolay oluflu, üç boyutlu görüntüleme yapabilmesi, damar duvar›n›n görüntülenebilmesi, plak karakterizasyonu, koroner arter ç›k›fl anomalilerinin gösterilmesi, aorto-ostial lezyon tespiti, katetere ba¤l› spazm riski olmamas› ve oklüzyon distalindeki ak›m-lümen de¤erlendirilmesidir. Birçok çal›flmada, olgular›n yaklafl›k %70-98 ’inde elde edilen MDBT görüntüleri tan›sal aç›dan yeterli kaliteye sahiptir (19). Görüntü kalitesini ve tan›sal de¤erlendirmeyi engelleyen bafll›ca sebepler; kardiyak at›mlara ve solunuma ba¤l› hareket artefaktlar›, koroner arterlerdeki yo¤un kalsifikasyonlar olmakla beraber az da olsa koroner arterlere komflu yo¤un kontrastlanan yap›lar›n arterleri gölgelendirmesi de teknik aç›dan yetersizliklere sebep olmaktad›r (7). Biz çal›flmam›zda 598 segmentin %88’inde tan›sal aç›dan yeterli kalitede MDBT görüntüleri elde ettik. Koroner BT anjiografi ile ilgili ilk çal›flmalardan Hofmann MB ve ark. koroner BT anjiografi ile ilgili çal›flmalar›nda hareket artefakt›n›n en s›k RCA’da odu¤unu tespit etmifllerdir. Bu çal›flmada di¤er artelerde hareket artefakt› s›ras›yla Cx, LMA ve LAD’de bulunmufltur (16).Hofmann ve ark.lar›n›n yapt›¤› çal›flmada hareket artefakt›ndan etkilenen damar RCA’dan sonra Cx iken bizim çal›flmam›zda LAD, RCA’den sonra en fazla hareket artefakt›n›n oldu¤u koroner arterdi (%17). Bizim çal›flmam›zda sol sirkumfleks arter marjinal dal›n›n ve distalinin yeterli de¤erlendirilememe nedeni genelde hareket artefaktlar› ve efllik eden venöz yap›lar- d›(%14). Görüntü kalitesini en çok engelleyen hareket artefakt›yd›. Literatüre göre LMCA hemen her zaman de¤erlendirilebilirken, ana koroner arter dallar› aras›nda LAD hareket artefaktlar›ndan en az, RCA ise en fazla etkilenen koroner arter oldu¤u saptanm›flt›r (7). Multidedektör BT’nin koroner arterleri görüntülenmesindeki en büyük k›s›tl›l›k, kardiyak ve solunuma ait hareketlerden oluflan artefaktlard›r. Hareket artefaktlar›ndan ar›nd›r›lm›fl kaliteli bir görüntü için optimal nab›z düzeyini sa¤lamak için iyi bir premedikasyon ve hastan›n nefesini tutabilece¤i sürede h›zl› çekim yapabilecek yeterli donam›ma sahip BT cihaz› gerekmektedir. Birçok çal›flma; koroner anjiografi için 16 ve 64 dedektörlü MDBT cihazlar›n›n gerekli oldu¤unu ve bu cihazlarda kaliteli görüntü oluflmas› için 65/dk’n›n alt›nda kalp ritminin olmas› gerekti¤ini göstermifltir. (11,12, 15). Bizim bu çal›flmam›zda tecrübe etti¤imiz ve önceki araflt›rmalarda da vurgu yap›lan noktalardan biri, derin inspirasyon ile kalp at›m› dakikada yaklafl›k 5-6 at›m düflmektedir (13). Yapt›¤›m›z çal›flmada kalp tepe at›m›n›n 70/dk ve üzerinde oldu¤u durumlarda çekimden 1 saat öncesinde , herhangi bir kontrendikasyon yok ise; oral 50-100mg metoprolol ile premedikasyon uygulad›k, sonuçta bu hastalarda , nab›z say›s›n›n yüksek oldu¤u hastalara göre daha iyi görüntü elde edilmesi sa¤lanm›fl oldu. Leber AW ve arkadafllar›n›n 16 ve 64 MDBT ile karfl›laflt›rmal› yapt›klar› çal›flmada, 64 MDBT ile de¤erlendirilen koroner arterlerde %50’den az stenoz %79 oran›nda, %50’den fazla stenoz %73 oan›nda, %75’den fazla stenoz %97 oran›nda tespit edilmifltir(18). Baim DS; 1996 y›l›nda yay›nlanan ‘Coronary angiography’ adl› kitab›nda %85 oran›nda RCA dominans›, %8 Cx dominans›, %7 kodominant dolafl›m tespit etmifltir. Bizim çal›flmam›zda RCA dominans› % 81, Cx dominans› %2 oran›nda ve kodominant dolafl›m %17 oran›nda bulunmufl olup Baim DS’nin belirtti¤i bulgularla uyumludur. (17). Koroner arter stenozlar›n›n MDBT anjiografi ile de¤erlendirimesine yöneik çal›flmalarda; Hofmann ve arkadafllar› proksimal segmentlerdeki stenozlardaki sensitiviteyi %93, spesifiteyi %84 olarak bulmufllard›r. 530 segmentin de¤erlendirildi¤i bu çal›flmada, koroner kalp hastal›¤› için yüksek risk tafl›yan hastalarda tüm segmentlere yönelik stenoz belirlenmesinde sensitivite %63, spesifite %93, PPD %64, NPD %96 saptanm›flt›r (20). Leber ve arkadafllar›n›n, 64 dedektörlü BT ile KKA’yi karfl›laflt›rd›klar› çal›flmada ise; 55 hasta’n›n 798 segmenti de¤erlendirilmifl, MDBT’nin proksimal ve orta 246 MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz segmentde >%50 stenozlar›n›n tespitinde sensitivitesi %75, spesifitesi %97,distal segmentlerde >%50 stenozlar›n tespitinde sensitivitesi %67, spesifitesi %97 olarak saptanm›flt›r. Ayn› çal›flmada % 50’den fazla stenozlarda sensitivite %73, spesifite %97, >75 stenozlarda sensitivite %87, spesifite %97 tespit edilmifltir (14). SONUÇ Multidedektör BT teknolojisinde süre gelen ve devam eden geliflmelere ra¤men, KABTA ’de yeterli tan›sal kalitede görüntü elde etmede temel sorunlar kardiyak ve solunuma ba¤l› hareket artefaktlar› teflkil etmektedir. Bu sorunu aflmak için ço¤unlukla inspirasyonun kalp h›z›n› azalt›c› etkisi yararl› olmaktad›r. Ancak kalp ritmi yaklafl›k >70/dk’n›n üzerinde olan hastalarda premedikasyon gerekli olmaktad›r. Sadece kardiyak hareketlerin de¤il, s›kl›kla solunuma ba¤l› hareket artefaktlar› ve koroner arterlerdeki yo¤un kalsifikasyon da görüntü kalitesini olumsuz etkileyen nedenler aras›ndad›r. Koroner arterler içerisinde bu artefaktlardan en çok etkilenen, vertikal seyri yüzünden RCA olurken, LMCA ve LAD en iyi tan›sal kalitede görüntü elde edilen damarlard›r. Multidedektör BT’ de yap›lan çal›flmalarda dedektör say›s› artt›kça artefaktlardan etkilenen segment miktar› azalmakta ve MDBT’in sensitivite ve spesifite de¤erleri artmaktad›r. Bu sonuçlardan yola ç›karak koroner arterlerin de¤erlendirilmesinde kullan›lmas› gereken MDBT’de dedektör say›s›n›n 16 ve üzeri olmal›d›r. 40 dedektörlü BT ile yapt›¤›m›z çal›flmam›zda koroner anomalileri saptamada hemodinamik anlaml› darl›klar›n de¤erlendirilmesinde ve bypass sonras› kontrol konusunda MDBT anlaml› sonuçlar elde ettik. Ayr›ca geliflen otomatik programlar sayesinde koroner arter stenozu tespiti daha fazla h›z kazanmakta olup MDBT'nin stenoz de¤erlendirmedeki üstünlü¤ü de gittikçe artmaktad›r. Daha proksimaldeki büyük çapl› ve hareket artefakt›n›n daha az oldu¤u arterlerde stenozun ortaya konulabilmesi veya normal lümen ve duvar yap›lar›n›n belirlenmesi kolayd›r. Bununla birlikte distal segmentlere do¤ru MDBT’nin tan›sal yeterlili¤i azalmaktad›r. MDBT’nin tan›sa güvenilirli¤ini stenoz yerinin yan›s›ra stenoz miktar› da etkilemektedir. Bilgisayarl› Tomografi teknolojisi gelifltikçe; noninvaziv bir yöntem olan MDBT’nin, invazif bir metod olan KKA ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda hasta rahat›, maliyeti ve potansiyel komplikasyonlar aç›s›ndan avantajlar› nedeniyle KAH tan›s› için düflük-orta riskli hastalarda tarama ve tan› amaçl›, koroner arter anomalisi tespitinde, koroner by-pass, hastalarda ise takip amac›yla noninvazif etkin bir görüntüleme yöntemi olarak yerini alaca¤› aflikard›r. KAYNAKLAR 1. Sones FM Jr, Shirey EK. Cine coronary arteriography. Modern 8. Fuster V, Aleksander RW, O'rourke RA, Hurst's the heart.10.bask›.‹stan - Concepts Cardiovascular Disease 1962; 31:735-8. bul, 2002 161- 213 2. Papaconstantinou HD, Marshall EJ, Burrell CJ. Diagnostic cardiac 9. Mautner GC, Mautner SL, Froehlich J, et al. Coronary artery calcifica - catheterization in a hospital without on site cardiac surgery. Heart 1999; tion: Assessment with electron beam CT and histomorphometric correla - 81:465-9. tion. Radiology 1994; 41:1037- 1047. 3. Manghat NE, Morgan-Hughes GJ, Marshall AJ, Roobottom CA. Multi- 10. Rumberger JA. Noninvasive coronary angiography using computed detector row computed tomography: imaging the coronary arteries. Clin tomography: ready to kick it up another notch?. Circulation. 2002 Oct Radiol 2005; 60:939-52. 15;106(16):2036-8. 4. Boyd DP, Lipton MJ (1982) Cardiac computed tomography. 11. Schroeder S, Kopp AF, Kuettner A, et al. Influence of heart rate on ves - Proceedings of the IEEE 71: 298-307 sel visibility in noninvasive coronary angiography using new multislice 5. Agatston AS, Janowitz WR, Hildner FJ, Zusmer NR, Viamonte M, computed tomography: experience in 94 patients. Clin Imaging. Detrano R Quantification of coronary artery calcium using ultrafast com - 2002;26:106–111. puted tomography. JACC 1990; 15: 827-832 12. Raff GL, Gallagher MJ, O’Neill WW, et al. Diagnostic accuracy of non - 6. Becker CR, Jakobs TF, Aydemir S et al. Helical and single-slice con - invasive coronary angiography using 64-slice spiral computed tomogra - ventional CT versus electron beam CT for the quantification of coronary phy. J Am Coll Cardiol. 2005;46:552–557. artery calcification. AJR 2000; 174: 543-547 13. Pena AJ, Moselewski F, Teague SD, et al. Heart rate variation during 7. Schoepf U.J. CT of the Heart; Principles and Applications, Humana coronary multidetector computed tomography: implication for imaging Press Inc.2005; 351-365 protocol optimization. Paper presented at: 6th International Conference 247 MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz on Cardiac CT; July 22,2005; Boston, MA. tion, angioraphy and intervention 5th ed. Baltimore, Md: Williams-Wilkins 14. Leber AW, Knez A, von Ziegler F, et al. Quantification of obstructive 1996; 183-208 and nonobstructive coronary lesions by 64-slice computed tomography: 18. Leber AW, Becker A, Knez A, et al. Accuracy of 64-slice computed a comparative study with quantitative coronary angiography and intravas - tomography to classify and quantify plaque volumes in the proksimal cular ultrasound.J Am Coll Cardiol. 2005;46:147–154. coronary system: a comparative study using intravascular ultrasound.J 15. Paul JF, Wartski M, Caussin C, Sigal-Cinqualbre A, Lancelin B, Angel Am Coll Cardiol. 2006;47:672-677 C, et al. Late defect on delayed contrast-enhanced multi-detector row CT 19. Heuschmid M,Kuettner A,Schroeder S ve ark. ECG-Gated 16 scans in the prediction of SPECT infarct size after reperfused acute MDCTof the coronary arterie: assessment of image quality and accuracy myocardial infarction: initial experience. Radiology 2005;236:485–9. in detecting stenoses AJR Am J Roentgenol 2005; 184: 1413-1419 16. Hoffmann MH, Wickline SA, Lorenz CH. Quantification of in-plane 20.Hoffmann U, Moselewski F, Cury RC ve ark; Predictive value of 16- motion of the coronary arteries during the cardiac cycle: implications for slice multidedector spiral computed tomography to detect significant acquisition window duration for MR flow quantification. J Magn Reson obstructive coronary artery disease in patients at high risk for coronary Imaging 1998; 8:568-576 artery disease: patient-versus segment-based analysis. Circulation 2004; 17. Baim DS, Grossman W, coronary angiography, cardiac catheteriza - 110:2638-2643. 248 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Gitelman Sendromu Olgu Sunumu fiule Orhan Karatafl1, Osman Mavifl1, Rahime Özgür1, Murat Gençay1, Zuhal Atan Uçar1, Muhammet Masum Canat1 ÖZET Hipokaleminin nadir rastlanan nedenlerinden olan Gitelman sendromu, klinikte renal potasyum kayb›, metabolik alkaloz ve düflük-normal kan bas›nc› ile seyreden Bartter sendromunun bir varyant›d›r. Son zamanlarda renal tubüllerdeki transport proteinlerinde meydana gelen birkaç mutasyonun bu sendromun gelifliminden sorumlu olabilece¤i gösterilmifltir (1). Yaz›m›zda, ellerinde uyuflma yak›nmas› ile klini¤imize baflvurusu sonras› Gitelman sendromu tan›s› alan bir olgu sunulmufltur. Anahtar kelimeler: Gitelman sendromu, Bartter sendromu, Hipokalemi A CASE OF GITELMAN’S SYNDROME SUMMARY Gitelman’s syndrome which is one of unusual reasons of hypokalemia, is a variant of Bartter syndrome. Both of these syndromes have a broad clinical spectrum that is characterized by renal potassium loss, metabolic alkalosis and low-normal blood pressure. Gitelman’s syndrome is due to mutations in the transporter proteins of the renal tubules.In this article, we reported a case with Gitelman’s syndorme who has paresthesia in his hands. Key Words: Gitelman’s syndrome, Bartter syndrome, hypokalemia G‹R‹fi Yetiflkin bir insan vücudunda toplam olarak 3500 mEq 1 Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, 1. ‹ç Hastal›klar› Klini¤i, ‹stanbul. potasyum bulunur. Bunun %98’i intrasellüler s›v›da, geri kalan %2’lik k›sm› extrasellüler s›v›dad›r. ‹ntrasellüler kompartman, ekstrasellüler potasyum konsantrasyonunun sabitli¤ini koruyan bir rezervuar olarak çal›fl›r. Normal koflullarda external potasyum dengesi potasyum al›m› ve at›l›m› taraf›ndan belirlenir. Plazma potasyum konsantrasyonunun 3,5 mEq/lt nin alt›na inmesi hipokalemi olarak adland›r›l›r. Klinik belirti ve bulgular nöromüsküler, kardiyovasküler, renal ve endokrin sistem ile ilgilidir (2). Böbrekler yoluyla olan potasyum kayb› hipokaleminin en önemli nedenidir (2). Bu gruba örnek teflkil eden Gitelman sendromu Bartter sendromunun 3 fenotipinden biridir. Adolesan ya da eriflkin yaflta görülür ve s›kl›kla Bartter sendromundan daha hafif bir seyir gösterir. Klasik Bartter sendromunda, henle kulpunun kal›n ç›kan kolunda bozulmufl klor reabsorbsiyonu altta yatan temel bozukluktur. Gitelman sendromunda ise mutasyonlar tiazide duyarl› sodyum klorür tafl›y›c›lar›ndad›r (1). Yaz›m›zda bitkinlik ve ellerinde kas›lma yak›nmas›yla klini¤imize baflvuran, hipokalemi tesbit edilmesini takiben yap›lan ileri tetkiklerde Gitelman sendromu tan›s› alan 26 yafl›nda bir olgu sunulmufltur. OLGU Hastam›z 26 yafl›nda erkek, serbest olarak çal›fl›yor. Baflvuru flikayeti ellerinde uyuflma ve bitkinlik olan hastan›n yak›nmalar› yaklafl›k bir ay öncesinde bafllam›fl, son bir hafta içinde giderek art›fl göstermifl. Bulant›, kusma, Gitelman Sendromu Olgu Sunumu kar›n a¤r›s›, nefes darl›¤›, çarp›nt› gibi baflka bir yak›nma efllik etmemifl. Öncesinde de ara ara bu tip flikayetleri olan hasta bir y›l öncesinde ayn› nedenden özel bir hastaneye baflvurmas› sonras› bir gün süre ile gözlem alt›nda tutulmufl ve s›v› tedavisi uygulanm›fl. Ancak hastal›¤› konusunda net bir bilgi verilmeyen hasta taburcu edilmifl. Bilinen baflka bir hastal›¤›, ilaç veya madde kullan›m› yoktu. Aile hikayesinde özellik saptanmad›. Yap›lan fizik muayenesinde hafif düzeyde kas güçsüzlü¤ü d›fl›nda özellik saptanmad›. Tetkiklerde sodyum, kalsiyum ve magnezyum normal, potasyum düzeyi 2,7 mEq/L tesbit edilmesi üzerine 24 saatlik idrarda potasyum, klor ve kalsiyum düzeyleri ölçüldü. ‹drar potasyumunun 20 mmol/24 saat oldu¤u görüldü. Hastan›n normotansif olmas› üzerine ay›r›c› tan› için arter kan gaz› al›nd›; bikarbonat 32 mEq/L, pH:7,47 olarak saptand›. Diüretik tedavi almayan hastada 24 saatlik idrarda klor düzeyi>10 mmol/L ve hiperkalsiüri tesbit edildi. Bu bulgular ›fl›¤›nda Gitelman sendromu tan›s› kondu. Klini¤imizde yat›fl› s›ras›nda intravenöz potasyum replasman› ile potasyum normal s›n›rlara getirildi. Günler içinde hastan›n yak›nmalar› geriledi. Hasta, idame oral potasyum tedavisi ile poliklinik takibi önerilerek taburcu edildi. TARTIfiMA Renal ve renal olmayan yollardan potasyum kay›plar›, potasyum al›m›n› geçti¤i zaman hipokalemi ortaya ç›kar. Potasyum eksikli¤inin klinik belirtileri bir veya daha çok fiekil 1: Hipokalemik hastaya tan›sal yaklafl›m (RTA: Renal tübüler asidoz). 250 Gitelman Sendromu Olgu Sunumu sistemi ilgilendirebilir. En önemli rahats›zl›k nöromüsküler etkilenme sonucu oluflur. Potasyum konsantrasyonu 2-2,5 mEq/lt düzeyinde iken olas›l›kla kas güçsüzlü¤ü ortaya ç›kar. Hipokalemi derinlefltikçe hastada arefleksik felç geliflebilir; oluflan solunum yetmezli¤i yaflam› tehdit eden acil bir durumdur. Uzun süren potasyum eksikli¤i hipokalemik nefropati olarak adland›r›lan renal tubüler hasara yol açabilir, gastrointestinal kanal›n düz kas›n› etkileyerek paralitik ileusa neden olabilir (3). Hipokalemi ayn› zamanda atrial ve ventriküler aritmilere zemin haz›rlayan bir bozukluktur (2). Tan› algoritmas› fiekil 1’de görülmektedir. Renal potasyum kayb› ile seyreden Bartter sendromunun 3 fenotipi bilinmektedir. Antenatal Bartter sendromu, polihidramnioz ve prematüre do¤um ile karakterizedir. Süt çocuklu¤u döneminde atefl ve dehidratasyon epizodlar› s›kt›r ve büyüme gerili¤ine yol açar. Klasik Bartter sendromu olan olgular›n ço¤u çocukluk ça¤› boyunca kendilerini gösterirler. Güçsüzlük ve kramp gibi semptomlar hipokalemiye sekonder olarak ortaya ç›kmaktad›r. Bu olgularda büyüme gerili¤i de görülebilmektedir. Bartter sendromunun Gitelman varyant› adolesan veya eriflkin yaflta görülür ve s›kl›kla Bartter sendromundan daha hafif seyir gösterir. Her üç formunda kal›t›m› otozomal resesif olarak olmaktad›r (1). Bartter sendromunda hipokalemi, metabolik alkaloz, hiperkalsiüri, normal kan bas›nc›, yükselmifl plazma renin ve aldosteron düzeyleri görülür. Burada primer defekt henle kulpunun ç›kan kal›n kolunda sodyum ve klor reabsorbsiyonunun bozulmas›d›r. Bafllang›çta oluflan tuz kayb›, renin-angiotensin-aldosteron sistemini aktive eden hafif volüm azalmas›na yol açar. Tedavide potasyum replasman›, amilorid ve indometasin uygulan›r (4). Gitelman sendromundaki patoloji, distal tubüllerdeki thiazide duyarl› sodyum klorür tafl›y›c› proteinlerini kodlayan SLC12A3 genlerinde görülen mutasyondur (5). Gitelman sendromu ile kronik tiazid diüretik uygulamas›n›n neden oldu¤u biyokimyasal anormallikler aras›nda çarp›c› benzerlikler vard›r. Tiazidler, apikal sodyum-klorür kotransporter mekanizmas›n› distal tubüle etkiyerek inhibe ederler. Tiazid uygulamas›nda oldu¤u gibi Gitelman sendromunda da bozulmufl kotransporter fonksiyonunun hipokalsiüriye sebep oldu¤u tahmin edilir. Burada Bartter sendromundan farkl› olarak, volüm azalmas› ve hipokalemi, prostaglandin E2 yap›m›n› uyarmaya yetmez. Tedavide potasyum, magnezyum replasman› ve potasyum tutucu diüretikler kullan›l›r. Volüm resüssitasyonu ço¤unlukla gerekli de¤ildir, çünkü hastalar dehidrate de¤illerdir. Prostoglandin E2 art›fl› olmad›¤›ndan dolay› NSA‹‹’ler endike de¤ildir (4). KAYNAKLAR 1. Braunwald E. Fauci A.S. Kasper D.L. et al. Kal›tsal Tübüler Hastal›klar. cine. 2006; 11; 112; 683-4 Böbrek ve Üriner sistem bozukluklar›. Harrison ‹ç hastal›klar› Prensipleri. 4. Kumar P. Clark M. Disorders of potassium content and concantrati - 2004; 10; 1601-2 on. Water, electrolytes and acid-base balance. Clinical medicine. 2005; 2. Akpolat T. Utafl C. Süleymanlar G. Potasyum dengesi bozukluklar›. S›v› 12; 705-6 elektrolit metabolizmas› ve bozukluklar›. Nefroloji el kitab›. 2000; 4; 63-7 5. Andreoli T.E. Carpenter C.C.J. Griggs R.C. et al. Bartter’s and Gitel - 3. Goldman L. Ausiello D. Potasyum denge bozukluklar›. S›v› ve elektro - man’s syndromes. Fluid and electrolyte disorders. Renal disease. Cecil litler. Böbrek ve Geintoüriner sistem hastal›klar›. Cecil textbook of medi - essential of medicine; 2007; 5; 27; 296 251 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Serebral Tuz Kayb›: Vaka Sunumu Osman Mavifl1, fiule Orhan Karatafl1, Rahime Özgür, Zuhal Atan Uçar1, Murat Gençay1, Fikret Turan1 ÖZET Santral sinir sistemi hastal›klar› sonras› karfl›lafl›lan hiponatreminin ay›r›c› tan›s›nda iki önemli sendrom akla getirilmelidir: Uygunsuz ADH sendromu ve serebral tuz kayb› sendromu. Klinik ve laboratuar benzerlikler ay›r›c› tan›y› güçlefltirmektedir. Ancak tedavilerin farkl› olmas› nedeni ile ay›r›c› tan›n›n iyi yap›lmas› gerekmektedir. Bu yaz›m›zda hipofizektomi sonras›nda geliflen serebral tuz kayb› sendromu olgusu sunulmufltur. Anahtar Kelimeler: Hiponatremi, santral sinir sistemi hastal›klar› CEREBRAL SALT WASTING: CASE REPORT SUMMARY Hyponatremia is a common complication following central nervous system disorders. It may be due to inappropriate secretion of antidiuretic hormone or the cerebral salt wasting syndrome. Since the pathogenesis and the treatment of these two syndromes are different, the cerebral salt wasting syndrome must be clearly differentiated from the syndrome of inappropriate secretion of antidiuretic hormone. Key Words: Hyponatremia, central nervous system disorders G‹R‹fi Plazma sodyum konsantrasyonunun 135 mEq/L’nin alt›nda olmas›na hiponatremi denir. Hospitalize hasta- 1 Taksim E¤itim Araflt›rma Hastanesi, 1. ‹ç Hastal›klar› Klini¤i, ‹stanbul larda s›k rastlanan bir elektrolit bozuklu¤udur. Akut (<48 saat) veya kronik (>48saat) olabilir. Akut olarak geliflen hiponatreminin önemli morbiditesi ve yüksek mortalitesi vard›r. Bir çok hastal›k hiponatremiye yol açabilir (1). Santral sinir sistemi problemleri sonucu ortaya ç›kan hiponatremiye neden olan primer hastal›klar aras›nda intrakranial tümörler, enfeksiyonlar, cerrahi giriflimler, kanamalar veya travmalar say›labilir (2,3). Sonuç olarak karfl›m›za ç›kan tablo; Uygunsuz ADH Sendromu veya Serebral Tuz Kayb› Sendromu olmaktad›r. Bu yaz›m›zda hipofiz bezi benign neoplazm› operasyonu sonras›nda geliflen serebral tuz kayb› sendromu olgusu sunulmufltur. OLGU Hastam›z 45 yafl›nda, kad›n, ev han›m›. Bafl a¤r›s›, görme bozuklu¤u, koku almada bozukluk gibi yak›nmalarla baflvurdu¤u nöroflirürji klini¤inde, hipofiz adenomu tan›s› ile opere edilmesini takiben, postop 5. günde idrar miktar›nda art›fl olmas› ve hiponatremi geliflmesi üzerine tetkik tedavi amac› ile servisimize al›nd›. Hastan›n yap›lan fizik muayenesinde pozitif bulgu olarak orta derecede dehidratasyonu saptand›. Biyokimyasal tetkiklerde; hiponatremi (<114 mmol/L) mevcuttu. ‹drar sodyumunun belirgin olarak artt›¤› görüldü (144 mEq/L). Günlük idrar ç›k›fl› 15000 cc ile 17000 cc aras›nda seyrediyordu (>1ml/kg/sa). ‹drar Serabral Tuz Kayb›: Vaka Sunumu osmolaritesi artm›flt›. Bu bulgularla serebral tuz kayb› sendromu düflünülen hastada, sodyum defisitine ek olarak idrarla kaybetti¤i sodyum yerine konuldu, volüm replasman› yap›ld›. Tedavinin 13. gününde klinik ve laboratuvar de¤erlerinde düzelme olan hasta taburcu edildi. TARTIfiMA Hiponatremi serum sodyum konsantrasyonunun 135 mEq/lt’nin alt›nda olmas› olarak tan›mlan›r. Hiponatreminin ay›r›c› tan›s› anamnez, fizik muayene ve laboratuar bulgular ›fl›¤›nda yap›l›r (Tablo 1). Akut hiponatreminin klinik özellikleri artm›fl intrasellüler s›v› volümüne yol açan osmotik su yer de¤ifltirmesi, özellikle de beyin hücrelerinde fliflme ile ilgilidir. Bu yüzden semptomlar esas olarak nörolojiktir ve fliddeti sodyum konsantrasyonundaki düflüflün h›z›na ve mutlak azalmaya ba¤l›d›r. Bafla¤r›s›, letarji, konfüzyon veya fluur kapanmas› görülebilir. A¤›r nörolojik semptomlar, plazma sodyum konsantrasyonu 120mmol/lt ‘nin alt›na akut olarak düflmedikçe genellikle görülmezler. Kronik hiponatremide adaptasyon mekanizmalar› intrasellüler s›v› volüm art›fl›n› ve buna ba¤l› olu- flan semptomlar› en aza indirme e¤ilimindedir(4). Hiponatremiyi düzeltme h›z› nörolojik disfonksiyonun varl›¤›na ba¤l›d›r. Bu da dolay›s›yla plazma sodyum konsantrasyonundaki düflmenin oluflma h›z› ve miktar› ile iliflkilidir. fiiddetli semptomatik hiponatremide hipertonik salin kullan›lmal›d›r ve plazma sodyumu 12 mmol/lt/saat olacak flekilde yükseltilmelidir. Plazma sodyumu ilk 24 saat içinde 8 mmol/lt’den daha fazla yükseltilmemelidir. Asemptomatik hastalarda 0,3 mmol/lt/saat’ten fazla yükseltilmemeli ve ilk 24 saat içinde 8 mmol/lt’yi geçmemelidir. Hiponatreminin çok h›zl› düzeltilmesiyle oluflacak riskler, osmotik demiyelinizasyon veya santral pontin myelinolizis geliflmesidir (4). Santral sinir sistemi hastal›klar› sonras› karfl›lafl›lan hiponatreminin ay›r›c› tan›s›nda iki önemli sendrom akla getirilmelidir: Uygunsuz ADH Sendromu (SIADH) ve Serebral Tuz Kayb› Sendromu (Tablo2). Her iki tablonun oluflum mekanizmalar› ve tedavileri farkl›d›r. SIADH’da osmotik veya nonosmotik uyar›lar olmaks›z›n, ADH’n›n devaml› sal›n›m› sözkonusudur. Fizyopatolojide esas anormallik, plazma osmolalitesi, ADH sal›n›m› için gerekli osmotik efli¤in alt›na indi¤inde, ADH Tablo 1: Hiponatremide Ak›fl fiemas› (Algoritm) 253 Serabral Tuz Kayb›: Vaka Sunumu Tablo 2: Serebral Tuz Kayb› ve SIADH'n›n Özellikleri sal›n›m›n›n maksimal olarak bask›lanamamas›d›r. Serebral ve ekstraserebral birçok nedeni vard›r (Tablo3). Tedavide ekstrasellüler s›v› art›fl›na neden olmaks›z›n , plasma osmolalitesini normale getirmek amaçlan›r. Hafif olgularda s›v› k›s›tlanmas› yeterli olmakla birlikte, a¤›r hiponatremi ile seyreden olgularda s›v› k›s›tlamas›na ek olarak intravenöz hipertonik tuz verilerek plazma sodyum ve osmalalitesi artt›r›l›r. Günde 2 kez 0,1-0,2 Tablo 3: SIADH Nedenleri 254 Serabral Tuz Kayb›: Vaka Sunumu mg fludrokortizon kronik SIADH tedavisinde oldukça etkilidir (5). Serebral tuz kayb› sendromu ise intrakranial hastal›klarda (kafa travmas›, subaraknoid kanama, serebral tümörler, serebral cerrahi, enfeksiyonlar gibi) atriyal natriüretik peptit (ANP) ve brain natriüretik peptit (BNP) art›fl›na ba¤l› olarak geliflen hiponatremi, hipovolemi ve natriürezis ile seyreden klinik bir tablodur. Atrial natriüretik peptid (ANP) 28 aminoasitten oluflur, atrial kardiomyositlerde üretilir ve atrial gerginlik-yüklenme durumunda salg›lan›r. Yar› ömrü 3-5 dakikad›r. Brain natriüretic peptid (BNP) olarak bilinen di¤er peptid, ventrikül hücrelerinden salg›lanmaktad›r. Yap› olarak ANP’ye benzer ve 32 aminoasitten oluflmufltur. Endotelyal hücrelerde guanilat siklaz reseptörlerine ba¤lanarak etki eder. Özellikle kalp yetersizli¤inde artar. BNP infüzyonu ile ön ve art yüklenme azal›r, at›m volümü artar, natriürez, diürez h›zlan›r ve renin-aldosteron düzeyinde azalma gözlenir (6). ANP’nin sodyum ve su at›l›m›n› artt›ran çeflitli renal etkileri vard›r. ANP glomerüler düzeyde afferent arteriolde vazodilatasyon yaparak glomerüler filtrasyon h›z›n› ve filtre olan sodyum yükünü art›r›r. ‹kinci etki tubüler düzeyde sodyum klorür reabsorbsiyonunu inhibe etmesidir. Üçüncü etki ise sodyum tutan hormonal mekanizmalar› inhibe etmesidir; böbrekten renin, adrenal korteksten aldosteron, posterior hipofizden ADH sal›n›m›n›n inhibisyonudur (1). ‹ntrakranial olaylarda ANP ve BNP’nin nas›l uyar›ld›¤› tam olarak bilinmemekle birlikte serebral vasospazm›n uyar›c› olabilece¤i düflünülmektedir. Serebral tuz kayb›n›n tedavisinde s›v› a盤› tedavisi ile birlikte sodyum replasman› yap›l›r. ‹stenen plazma sodyum konsantrasyonuna yükseltmek için gereken sodyum miktar› hesaplan›rken, idrarla kaybedilen sodyum miktar› da dikkate al›nmal›d›r. S›v›-elektrolit takibi çok iyi yap›lmal›; serum sodyum düzeyi her saat bafl›, idrar sodyum düzeyi 4 saatte bir ölçülmelidir. KAYNAKLAR 1. ‹liçin G, Bibero¤lu K, Süleymanlar G, Ünal S. S›v›, elektrolit ve asit baz Neurosurg 2000; 33 :16-20. dengesi bozukluklar›. ‹ç Hastal›klar› 2003; 8 :1255-60 4. Carey C.F, Lee H.H, Woeltje K.F. S›v› ve elektrolit tedavisi. Washington 2. Harrigan MR. Cerebral salt wasting syndrome: a review. Neurosurgery tedavi el kitab› 2000; 3; 43-5 1996; 38 :152-60. 5. Erdo¤an G. Nörohipofizin hastal›klar›. Hipotalamus ve Hipofiz. 3. Oruckaptan HH, Ozisik P, Akalan N. Prolonged cerebral salt wasting Endokrinoloji temel ve klinik (Kolo¤lu) 2005; 2; 54-9 syndrome associated with the intraventricular dissemination of brain 6. Gruskin AB, Sarnaik A. Hyponatremia: pathophysiology and treat - tumors. report of two cases and review of the literature. Pediatr ment, a pediatric perspective. Pediatr Nephrol 1992; 6 :280-6. 255 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2008; 48 (4) Konjenital Trikoreksis Nodoza: ‹ki Kardefl Olgu Sunumu Zehra Afliran Serdar1, fiirin Pekcan Yaflar1, Canan Aslan1, Ça¤atay Nuho¤lu2 ÖZET Trikoreksis nodoza en s›k görülen saç›n yap›sal bozukluklar›ndand›r. Saçlar kuru, k›r›lgan ve mat olup, k›l flaft›n›n yüzeyinde düzensiz yerleflimli gri-beyaz nodüllerle karakterizedir. Mikroskobide nodüller içiçe geçmifl f›rçalar fleklindedir. Trikoreksis nodoza konjenital veya akkiz, lokalize veya generalize olabilir. Baz› ailelerde izole do¤umsal bozukluklar bildirilmifltir, Menkes sendromu, argininosüksinikasidüri, Netherton sendromu ve baz› ektodermal displaziler de efllik edebilmektedir. Olgular›n saç örneklerinde elektron tarama mikroskopik incelemesinde k›l gövdesinin distal bölümünde düzensiz aral›klarla yerleflmifl uzunlamas›na k›r›lmalar ve f›rçams› beyaz nodüller izlendi. Burada literatürler eflli¤inde trikoreksis nodosan›n yeniden gözden geçirilmesi amaçland›. Anahtar kelimeler: saç hastal›klar›; k›l folikülü CONGENITAL TRICHORRHEXIS NODOSA: REPORT OF TWO SIBLING CASES ABSTRACT Trichorrhexis nodosa is the most common of all structural hair abnormalities. The hair is dry, brittle, and lusterless, with irregularly spaced grayish-white nodes on the hair shaft. Microscopically, the nodes have the appearance of two interlocking brushes. Trichorrhexis nodosa may be a congenital or acquired, localized or generalized abnormality. It has been noted as an isolated congenital defect in some families, has been observed in some infants with Menkes syndrome or argininosuccinic aciduria, and may occur in Netherton syndrome or in association with ectodermal dysplasia. Here, we reported three yearsold age and four years-old age two sibling who have diagnosis on trichorrhexis nodosa. There were observed irregular spaces longitidunal fractures and brushes white nodules of distal hair shaft on electron microscopic examination. We aimed to review trichorrhexis nodosa associated with literatures. Key words: Hair Diseases; Hair Follicle G‹R‹fi Konjenital trikoreksis nodoza, metabolik hastal›klar›n da efllik etti¤i nadir görülen bir k›l gövdesi bozuklu¤udur. Ailesel veya sporadik olabilir. Konjenital trikoreksis nodoza tek bafl›na olabilece¤i gibi, hipotrikozis, lökonifli, difl ve t›rnak bozukluklar›, ektodermal displazi ve nörokutanöz sendromlara da efllik edebilir. Hastalar›n bir k›sm›nda folliküler hiperkeratoz da görülebilir(1). Burada üç ve dört yafllar›nda konjenital trikoreksis nodoza tan›s› alan iki kardefl sunulmaktad›r. OLGU Dört yafl›nda k›z çocu¤u ve üç yafl›ndaki erkek kardefli do¤ufltan beri saç, kafl ve kirpiklerde seyreklik flikayeti ile klini¤imize baflvurdu. Hastalar›n anne ve ba- 1 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 2. Dermatoloji Klini¤i, ‹stanbul 2 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, Çocuk Klini¤i, ‹stanbul Konjenital Trikoreksis Nodoza: ‹ki Kardefl Olgu Sunumu bas›nda akraba evlili¤i yoktu. Anne, babas› ile 5 ve 6 yafl›ndaki di¤er çocuklar›nda flikayet yoktu ve dermatolojik muayeneleri do¤ald›. K›z çocu¤un dermatolojik muayenesinde vertekste ve oksipital alanlarda seyrek, kuru, sert saçlar, kafllar ve kirpiklerde seyrekleflme gözlendi (Resim-1). Ayr›ca tüm saçl› deride ve al›nda foliküler hiperkeratoz vard› (Resim-2). Erkek çocukta ise saçlar›n oksipital bölgesinde, kafl ve kirpiklerde seyrekleflme tespit edildi (Resim-3). Saçl› deride, ve tüm vücutta foliküler hiperkeratoz mevcuttu (Resim-4). Her iki çocukta tüm vücutta k›l tespit edilmedi. Her iki çocukta, mukozalar, difller ve t›rnaklar normaldi. Deri kurulu¤u ve terleme bozuklu¤u tespit edilemedi. Olgular›n saç örneklerinde elektron tarama mikroskopik incelemesinde k›l gövdesinin distal bölümünde düzensiz aral›klarla yerleflmifl uzunlamas›na k›r›lmalar ve f›rçams› beyaz nodüller izlendi (Resim-5,6,7,8). Olgular›n yap›lan laboratuvar incelemelerinde tam kan say›m›, tiroid fonksiyon testleri, karaci¤er fonksiyon testleri normaldi. Çocuk hastal›klar› konsultasyonu sonras› yap›lan metabolik testlerde; kanda argininosüksinaz enzim düzeyinin normal ve idrarda argininosüksinik asidürinin olmad›¤› saptand›. TARTIfiMA Trikoreksis nodoza saç k›r›lmas›na yol açan, s›k görülen k›l flaft› anomalisidir(2). Trikoreksis nodosa’da primer anomali saç düzeyinde bölgesel kutikul kayb›na ba¤l› kortikal fibrillerin ortaya ç›k›fl› ve parçalanmas›d›r(3). Saçlarda k›r›lganl›k ve küçük beyaz-gri nodüller gözlenebilece¤i gibi alopesi de görülebilir (1,4). Trikoreksis nodoza konjenital veya akkiz, lokalize veya generalize olabilir(5). Akkiz TN proksimal, distal ve lokalize olmak üzere üç gruba ayr›l›r(4). Resim 1 Proksimal tip TN siyah ›rkta saç düzeltme ifllemi nedeni ile, distal TN (trikoptilizosis) saç bak›m› için fiziksel ve kimyasal travma uygulanan beyazlarda ve Asya kökenlilerde, lokalize TN ise trikotillomani sonucu, yünsü saçl› nevus gibi deri hastal›klar› ile birlikte veya spontan olarak görülebilir(4). Lokalize TN saçl› deri, sakal, b›y›k, pubik bölgede tekrarlayan travmalara ba¤l› görülebilmektedir(4). Konjenital TN otozomal dominant geçifl gösteren, temel olarak metabolik defekt sonucu ortaya ç›kan bir tablodur, ancak sporadik olgular da bildirilmifltir(1). Konjenital form do¤umda veya yaflam›n ilk aylar›nda ortaya ç›kabilir. Tek bafl›na olabilece¤i gibi, folliküler hiperkeratoz, hipotrikoz, total lökonifli, keratoderma ile birlikte de görülebilir(2,6). Ayr›ca difl ve t›rnak anomalisi olan ailesel olgular bildirilmifltir(1). Konjenital TN ektodermal displazi ve nörokutanöz sendromlara da efllik edebilir. Menkes sendromu, moniletriks, Netherton sendromu, psödomoniletriks, pili anulati, trikotiyodiostrofi TN ile birlikte görülen di¤er saç hastal›klard›r(5) .BasexDupre-Christol sendromu ve büyük aksonal dejenarasyonla birlikte görülebilir(1) Olgular›m›zda hipotrikoz ile beraber foliküler hiperkeratoz mevcuttu. Ancak her iki olguda da keratodermaya rastlanmad›. Konjenital TN argininosüksinik asidüri ve mental retardasyon ile birlikte görülebilir. Burada otozomal resesif olarak argininosüksinaz enzim eksikli¤i vard›r(5). Buna ba¤l› olarak arjininosüksinik asit prekürsörü olan nitrojen saçlarda birikir. Bu nedenle k›llar kuru, k›r›lgan, kaba ve mat görünümdedir. Tan› asidoz, hiperamonyonemi ve düflük arjinin düzeyi ile konur(2). Her iki hastada yap›lan metabolik testler (kanda argininosüksinaz enzim düzeyi ve idrarda argininosüksinik asidüri) normal olarak de¤erlendirildi. Nörolojik muaye- Resim 2 Resim 3 Resim1: K›z çocukta kafllarda ve kirpiklerde seyrekleflme Resim 2: K›z çocukta vertekste ve oksipital alanlarda seyrek, kuru, sert saçlar, tüm saçl› deride foliküler hiperkeratoz Resim 3: Erkek çocukta kafl ve kirpiklerde seyrekleflme 257 Konjenital Trikoreksis Nodoza: ‹ki Kardefl Olgu Sunumu Resim 4 Resim 5 Resim 4: Erkek çocukta saçl› deride foliküler hiperkeratoz Resim 5, 6, 7, 8: Olgular›n saç örneklerinin elektron mikroskopik incelemede nodüler ödem, kutikul kayb› ve kortikal fibrillerde parçalanma ve f›rça görünümü neleri do¤al ve mental retadasyon tespit edilmedi. Trikoreksis nodosada tan›, tipik klinik görünüm ve ›fl›k mikroskopik veya elektron mikroskopisindeki de¤ifliklikler ile konur(4). Ifl›k mikroskobunda k›l flaft›nda aral›klarla yerleflmifl beyaz nodüller gözlenir. Elektron mikroskopik incelemede ise s›ras›yla nodüler ödem, kutikul kayb› ve kortikal fibrillerde parçalanma saptan›r(4). Bu görünüm iki boya f›rças›n›n iç içe geçmesi fleklinde karfl›m›za ç›kmaktad›r(7). Olgular›m›z›n saçlar›ndan yap›lan örneklemenin ›fl›k mikroskopik incelemesi normal olarak de¤erlendirilmesine karfl›n, elektron mikroskopik incelemede trikoreksis nodoza ile uyumlu bulgular saptand›. Burada altta yatan veya efllik eden bir hastal›k tespit edilmeyen, di¤er aile bireylerinin normal oldu¤u konjenital trikoreksis nodozal› iki kardefl sunulmufltur. KAYNAKLAR 1. Olsen EA. Disorder of Hair Growth:Diagnosis and treatment.2 st ed. Spain:Mc Graw-Hill Companies; 2003. p.125-130 2. Tol H, Çimen K. Hair Shaft Abnormalities. Türkiye Klinikleri Dermato loji. 2006; 2:29-32. 3. Serdaro¤lu S., Uysal S. K›l gövdesi bozukluklar›. 1. Bask› Nobel T›p Ki tabevi Pediyatrik Dermatoloji, 509-517. 2005. 4. Itin PH, Mattarelli G, Bircher AJ, Zuberbühler E, Guggenheim R. Lo calized trichorrhexis nodosa. Br J Dermatol. 1992 ;127:656-657. 5. Smith RA, Ross JS, Bunker CB. Localized trichorrhexis nodosa. Clin Exp Dermatol. 1994 ;19:441-442. 6. Baflaran E, Yilmaz E, Alpsoy E, Yilmaz GG. Keratoderma, hypotricho sis and leukonychia totalis: a new syndrome? Br J Dermatol. 1995; 133:636-638. 7. Lurie R, Hodak E, Ginzburg A, David M. Trichorrhexis nodosa: a ma nifestation of hypothyroidism. Cutis. 1996 ;57:358-359. 258 Yaz›m Kurallar› * Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi (HNH) T›p Dergisi HNH Yard›m Derne¤i yay›n organ›d›r ve y›lda 4 kez olmak üzere üç ayda bir yay›nlanmaktad›r. * Yaz›lar t›bb›n bütün dallar›n› kapsar. Deneysel ve Klinik araflt›rmalar, olgu sunumu, derleme yaz›lar ve daha önce yay›mlanm›fl yaz›larla ilgili elefltiri veya katk› mektuplar›, Türkçe ve ‹ngilizce olarak yay›n için kabul edilir. * Türkçe yaz›larda Türk Dil Kurumu’nun yeni yaz›m k›lavuzu ve Türkçe sözlük esas al›nmal›d›r. * Gönderilen yaz›lar hakem-de¤erlendirme (peer-review) sistemine göre incelenir. Gönderilen yaz›lar yay›mlans›n ya da yay›mlanmas›n geri verilmez. Yaz›larda ileri sürülen düflüncelerden yazarlar› sorumludur. Gerekli durumlarda araflt›rma için etik kurulu onay› al›nm›fl olmal›d›r. * Gönderilen yaz›lar dergi kurallar›na uygun olarak haz›rlanmal›d›r, aksi durumda düzeltilmek üzere geri yollan›l›r ve yay›m› gecikir. * Yay›mlanmak üzere gönderilen yaz›lar›n daha önce baflka bir yerde yay›mlanmam›fl olmas› ve yay›m için de¤erlendirme aflamas›nda bulunmamas› gerekir. Bilimsel toplant›larda sunulmas› nedeniyle yaz›lar›n özet kitapç›klarda 200 kelimeyi geçmeyen biçimde yer alm›fl olmas› bu kural›n d›fl›ndad›r, ancak bu durumda bildirinin yeri ve tarihi belirtilmelidir. Makaleler, yukar›da belirtilen koflullar›n yerine getirildi¤ini de bildiren ve tüm yazarlarca imzalanm›fl bir mektup eflli¤inde gönderilmelidir. * Yay›mlanmak üzere gönderilecek yaz›lar A4 (210x297mm) ka¤›d›n tek yüzüne, çift aral›kla, her iki kenarda da en az 2.5 cm boflluk kalacak flekilde daktilo (veya bilgisayar yaz›c›s›) ile yaz›lmal›d›r. Gönderilen materyal, yaz›, flekil, tablo ve resimlerin hepsi üç tak›m halinde yollanmal›d›r. Orijinal yaz›lar›n tablolar ve kaynaklar dahil olmak üzere 15 daktilo sayfas›ndan uzun olmamas› gereklidir. *Orijinal makale düzeni afla¤›daki gibi olmal›d›r: Bafll›k sayfas›: Yaz›n›n bafll›¤›, yazarlar›n k›saltmas›z olarak adlar› ve araflt›rman›n yap›ld›¤› kurum. Özet: Yap›lan çal›flman›n içeri¤ine göre en az 50, en fazla 200 kelime. ‹ngilizce bafll›k ve özet: Türkçe bafll›k ve özetin tam karfl›l›¤› olmal›d›r. Metin: Girifl, Gereç ve Yöntem (veya Hastalar ve Yöntem), Bulgular, Tart›flma, Teflekkürler, Kaynaklar. Kaynaklar metin içerisinde geçifl s›ras›na göre numaralanmal›d›r. Dört veya daha az yazarl› kaynaklarda tüm yazarlar›n soyad› ve adlar›n›n bafl harfleri verilir, dörtten fazla yazarl›larda ise ilk 3 yazar›n soyad› ve adlar›n›n bafl harflerine et al. (ve ark.) eklenir. Yaz›n›n bafll›¤›, yay›mland›¤› derginin ad› (Index Medicus k›saltmalar›na uygun olarak), cilt ve ilk sayfa numaras› ve yay›m y›l› yaz›l›r. Kaynak yaz›m›nda gereksiz noktalama iflaretleri kullan›lmamal›, afla¤›daki örneklere tam olarak uyulmal›d›r. Örnek 1: Mufti GR, Shah PJR, Parkinson MC, Riddle PR. Diagnosis of clinically occult bladder cancer by in vivo staining with methylene blue. Br J Urol 1990; 65: 173. Örnek 2: Ahlgren AD, Simrell CR, Triche TJ et al. Sarcoma arising in a residual testicular teratoma after cytoreductive chemotherapy. Cancer 1984; 54: 2015. Kitap kaynaklar›: Yazarlar›n ad›, bafll›k, kitab›n ad›, editörleri, bask› say›s›, yay›m yeri, yay›nevi, cilt no, ilk ve son sayfalar ile y›l› belirtilir. Örnek: Schaeffer AJ, Grayhack JT: Surgical Management of Ureteropelvic Junction Obstruction. Cambell’s Urology (Walsh PC, Gittes RF, Perlmutter AD, Stamey TA, ed). Fifth edition. Philadelphia, Saunders. Vol 3, 2505-2533, 1986. Yazar sayfas›: Tüm yazarlar›n ünvanlar›, görevleri, görev yerleri ve yaz›flmalardan sorumlu yazar›n adresi, telefonu, e-mail ve faks› belirtilir. Tablolar: Her biri ayr› sayfaya yap›lmal› metine göre numaralanm›fl olmal›d›r. Her tablonun mutlaka bir bafll›¤› bulunmal› ve metin tekrar› olmamal›d›r. fiekiller: Foto¤raflar siyah-beyaz ve parlak bask› olmal›, 7x11 cm’den küçük olmamal›d›r. Çizimler beyaz ka¤›da siyah mürekkep ile yap›lm›fl olmal›d›r. Foto¤raf ve flekillerin aras›na numara ve k›saca makale ad› kurflun kalemle silik olarak yaz›lmal›, flekillerin üst taraf› okla belirtilmelidir. fiekillerin aç›klamalar› ayr› bir sayfada verilmelidir. fiekil arkas›na yazar ismi yaz›lmamal›d›r. * Olgu sunumlar› 5 daktilo sayfas›n› geçmemelidir. Bunlarda yaz› düzeni bafll›k sayfas› ve özetler sonras›nda: Girifl, olgu sunumu, tart›flma ve kaynaklar fleklindedir. Olgu sunumlar›nda fazla say›da flekil, foto¤raf ve kaynak kullan›lmas›ndan kaç›n›lmal›d›r. * K›saltmalar ilk kulland›klar› yerde parantez içinde aç›k olarak tan›mlanmal›, bafll›kta ve çok gerekli de¤ilse özette k›saltma kullan›lmamal›d›r. * Metin içinde geçen ilaçlar›n ticari adlar› yerine jenerik adlar› Türkçe okundu¤u biçimiyle verilmelidir. * Kabul edilmifl yaz›lar›n disket kayd› gönderilirse, bas›m iflleri daha h›zl› yap›labilecektir. Gerekli koflullar için disketle yaz› gönderme kurallar›na bak›n›z. Yazarlara ayr› bask› gönderilmez, telif hakk› ödenmez. * Yaz›lar›n gönderilme adresleri: Dr. Refik Demirtunç Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 3. Dahiliye Klinik Sefli¤i Üsküdar/‹STANBUL e-mail: [email protected] INTRUCTIONS TO AUTHORS * The Medical Journal of Haydarpafla Numune Training and Research Hospital is the publication organ of HNH Aid Association and is published quarterly. * The written articles cover all branches of medicine (Experimental and clinical researches, case reports, reviews and letters of comment on previously published articles ). Publica- 259 tions are accepted both in English and Turkish. * In Turkish articles, new writting guide of The Turkish Language Society and Turkish dictionary must be used as the principle guides. * Submitted articles are subject to editorial revision. Manuscripts are not returned regardless of publication or rejection. The authors are responsible for suggestions in their articles. Ethical committee approval should have been obtained for experimental or clinical trials when applicable. * The manuscripts should be prepared according to these instructions, otherwise they will be returned without revision. * The submitted articles should never be published before or under consideration by any journal. This excludes publication in abstract books as shorter than 200 words after presentation at scientific occasions, but the title and the date of the meeting should be adressed in the paper. Manuscripts should be sent with a cover letter signed by all authors that also indicates the above mentioned conditions. * The manuscripts should be typed or printed on one side of A4 (210x297 mm) paper, double spaced and with generous margins (at least 2.5 cm) on every side. All submitted material should be on triplicate. The original papers should not exceed 15 type-written pages including tables and references. * The original paper design should be as: Title page: Title of the article, whole names of the authors and the institution where the work has been done. Summary: Should include the aim, methods, results and the conclusion in about 150 words. Title and Summary in Turkish: Should be the exact translation of the English abstract. (This could be left to the Editors.) The text: Should be arranged as: Introduction, Patients and Methods, (or Materials and Methods), Results, Discussion and Acknowledgements. The references should be numbered in the order they appear in the text. Surnames and initials of all authors should be given in references with four or less authors. If there are more than four authors et al. is suffixed to the first three authors. Title of paper, name of journal (abbreviated according to Index Medicus), volume number, first page number, and date should be written. Do not use unnecessary punctuation and adhere strictly to the following examples. Example 1: Mufti GR, Shah PJR, Parkinson MC, Riddle PR. Diagnosis of clinically occult bladder cancer by in vivo staining with methylene blue. Br J Urol 1990; 65: 173. Example 2: Ahlgern AD, Simrell CR, Trriche TJ et al. Sarcoma arising in a residual testicular teratoma after cytoreductive chemotherapy. Cancer 1984; 54: 2015. Book references: Should include names of authors, title, name of the book, editors, edition number, place of publication, publisher, volume number first and last page numbers, and publication year. Example: Schaeffer AJ, Grayhack JT: Surgical Management of Ureteropelvic Junction Obstruction. Campbell’s Urology (Walsh PC, Gittes RF, Perlmutter AD, Stamey TA, ed). Fifth edition. Philadelphia, Saunders. Vol 3, 25052533, 1986. Authors’ page: The titles andd affiliations of all authors and the adress, phone and fax number of the author responsible for correspondence should be given. Tables: Each table should be on a seperate page and be numbered on Arabic numerals according to the order they appear in the text. Figures: The photographs should be black and white glossy prints not smaller than 7x11 cm. Only good drawings on white paper can be accepted. On the back of each illustration, indicate its number, a descriptive part of the title and ‘top’ with a soft pencil. Legends to the figures should be given on a seperate page. * Case reports should never exceed 5 type-written pages. Following the title page and summaries the sequence should be as: Introduction, Case report, Discussion, and References. Case reports should include limited number of figures and references. * The abbreviations should be defined in paranthesis when they first appear in the text. They should not be used in the title and summary unless extremely necessary. * The generic names of the drugs are preferred instead of proprietary names in the text. * The authors are highly recommended to send their accepted papers in a diskette. This will speed publication. Please find the relevant information in the journal. * Offprints are not supplied. Accepted papers become the permanent property of the publisher. * The manuscripts should be sent to Dr. Refik Demirtunç Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 3.Dahiliye Klinik Sefli¤i Üsküdar/‹STANBUL e-mail: [email protected] D‹SKETTE YAZI GÖNDERME KURALLARI Yazarlara makalelerinin kabul edilmifl son fleklini göndermeleri özellikle önerilmektedir. * Disket türü: 31/2” disket, IBM MS-DOS veya Windows formatl›. * Yaz›l›m: Önerilen yaz›m program› Microsoft Word 7.0’d›r. Ancak, di¤er yaz›m programlar› da kullan›labilir. Bu durumda “rich text” (RTF uzant›l› zengin metin) format›nda kay›t yap›lm›fl olmas› gereklidir. * Format: Yaz›m fleklinin olabildi¤ince basit tutulmas› gere- 260 kir. Program dönüflümleri s›ras›nda birçok özellik kayboldu¤u için kompleks format flekillerinden kaç›n›n›z. Yaz›m s›ras›nda üniversal daktilografi kurallar›na dikkat ediniz. Bunlardan en önemlilerde kelime aralar›ndaki boflluklar ve noktalama iflaretleridir. Kelime aralar›na 1’den fazla boflluk verilmemelidir. Virgül, nokta, iki nokta, soru iflareti gibi noktalama iflaretlerinden önce boflluk b›rak›lmamal›, bu iflaretlerden sonra mutlaka boflluk b›rak›lmal›d›r. Parantez açt›ktan sonra ve kapatmadan önce boflluk b›rak›lmamal›d›r. Kay›ttan sonra tüm metni harf ve kelime hatalar› aç›s›ndan, kaynaklar› da noktalamalar bak›m›ndan gözden geçiriniz. Ayn› kelimeyi farkl› yaz›l›fl flekilleriyle kullanmay›n›z. * fiekiller: fiekiller de disket kayd› olarak gönderilebilir, ancak flart de¤ildir. Gönderilmesi halinde ayr› bir dosya halinde kaydedilmesi önerilir. * Dosya ad›: Her makaleyi tek dosya olarak kaydediniz. Dosya ad› olarak 8 harfi geçmemek üzere ilk yazar›n soyad›n› veriniz. * Disket etiketi: Bütün disketleri ad›n›z, dosya ad› ve kullan›lan yaz›m program› ile etiketleyiniz. * Ka¤›t kopya: Disketlerin yan›nda mutlaka bas›lm›fl bir kopya yer almal›d›r. Diskette sorun olmas› veya iki örnek aras›nda farkl›l›k bulunmas› durumunda bas›l› örnek esas kabul edilecektir. * Storage medium: 31/2” diskette in IBM MS-DOS or Windows format. * Software: Microsoft Word 7.0 is preferred. However, manuscripts prepared on any word processor are acceptable. In such case save your work in the “rich text” format. *Format: Keep the document as simple as possible. Refrain from any complex formatting since these could be lost during conversions. The universal typing rules should be applied. Spaces and puncuation are of utmost importance. Do not leave more than one space between words. While no space should be given before comma, full stop, colon or question mark, a space must be left after these punctuations. Parentheses should not bear spaces after opening and before closing. Before you save the final version, check the whole text for correct punctuation. * Figures: The figures may also be submitted as electronic files. Save as a seperate file and indicate the software. * File name: Submit each article as a single file. Name each file with the first author’s last name not to exceed 8 letters. * Diskette label: Label all diskettes with your name, the file name and the wordprocessing program used. * Paper copy: The diskette must be accompanied by hardcopy printout. In case of physical or software trouble, or difference between the diskette and copy, the paper copy will be considered the definitive version. DISKETTE SUBMISSION INSTRUCTIONS Authors are strongly encouraged to send the final, accepted version of their manuscripts on diskette. 261 2008 YILLIK D‹Z‹N Yazarlar ve Konular C‹LT: 48 SAYI: 1 OCAK - fiUBAT - MART 2008 3-7 Aneminin Derecesi ile Lipid Metabolizması Arasındaki İlişki Ali Özdemir, Funda Türkmen, Can Sevinç, Ezgi Ersoy, Vedat Bayoğlu, Elvan Işık 8-12 Yanak ve Komşu Bölge Defektlerinin Rekonstrüksiyonunda Lokal Flep Uygulamaları- 48 Olgunun Retrospektif Analizi Ercan Cihandide, Hasan Fındık, Okan Morkoç, Berat Bora Ok, Adnan Uzunismail 13-16 Pulmoner Tromboemboli Olgularının Uzun Dönem Takip Sonuçları Ateş Baran, Sinem Güngör, Sevinç Bilgin, Murat Yalçınsoy, Bilgen Begüm Afşar, Sülpattin Arslan, Esen Akkaya 17-23 Sağlık Yüksekokulu Öğrencileri Avian İnfluenza Hakkında Ne Biliyor? A. Çetin Tanrıkulu, Yılmaz Palanci, K. Bora Çarman, Filiz Adanalı 24-27 Bir Göğüs Hastalıkları Kliniğinde Plevral Efüzyonların Etyolojisi Öneş C, Akdağ Z, Uludağköylü Mengüç M, Maraşlı, Eren A, Soyhan A, Hazar A 28-32 Lokomotor Sistem Hastalıklarında Nöralterapinin Etkinliği Turgay Altınbilek, Banu Kalpakçıoğlu 33-37 Guillain Barre Sendromunda Klinik Bulgular ve Prognoz Handan Mısırlı, Füsun Mayda Domaç, Göksel Somay, Meral Türker, Temel Özden 38-41 Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği’nde Yatan Hastaların Rektal Sürüntü Örneklerinde Vankomisin Dirençli Enterokok (VRE) Taraması Necla Çiçekler Tok, Derya Öztürk Engin, Birol Tok, İlknur Erdem, Jale Kaynar Taşçıoğlu, Asuman Şengöz İnan, Nur Akgün, Paşa Göktaş 42-48 Subklinik Hipotiroidi ve Kardiyovasküler Sistem Meryem Can, Dursun Duman, Semiha Ayaydın Kaplan, Refik Demirtunç 49-51 İleri Yaşta Akciğer Kanseri İle Birliktelik Gösteren Situs İnversus ve Polispleni Sendromu Eda Elverici, Ş. Eser Şanverdi, Özlem Balık, Semra Duran 52-54 Dilde Lenfanjioma Sirkumskriptum (Olgu Sunumu) Özlem Yüksel, Atılay Yaylacı, Nedim Güneş 55-59 A Behcet’s Case Presenting With A Right-Sided Central Retinal Vein Occlusion Mehmet Rami Helvacı, Fatih Özcura, Alper Hacıoğlu, Kısmet Çivi, Sema Yılmaz C‹LT: 48 SAYI: 2 N‹SAN - MAYIS - HAZ‹RAN 2008 67-72 Astımlı Hastalarda Genel Anestetiklerde Allerji Deri Testi Sonuçları Aslı Gelincik, Ferhan Özşeker, Suna Büyüköztürk, Sacide Erden, Bahattin Çolakoğlu, Murat Dal 73-76 Helicobacter Pylori İle Migren Tipi Baş Ağrısı Arasında İlişki Var Mıdır? Züleyha Akkan Çetinkaya, Yılmaz Çetinkaya, Arzu Tiftikçi, Mesut Sezikli, Oya Övünç Kurdaş, Hülya Tireli 77-84 Postoperatif Bulantı ve Kusmanın Proflaksisinde Droperidol, Metoklopramid, Tropisetron ve Ondansetronun Kontrol Grubu İle Karşılaştırılması Osman Ekinci, İbrahim Malat, Gülşen Bosna, Neşe Aydın 85-91 Yaşa Bağlı Maküla Dejenerasyonunda Subfoveal Koroidal Neovasküler Membranların Verteporfin İle Fotodinamik Tedavisi Banu Torun, Ebru Bahadır, Suphi Acar 92-99 Larenks Kanserlerinde Cerrahi ve Radyoterapi Tedavisi Sonrası Tiriod Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi Ömer Bilaç, Barış Naiboğlu, Davut Akduman, Murat Karaman, Özlem Türk, Ruhi Durmuş, Yasin Kılıçarslan 100-103 Akciğer Kanserli Hastaların Tanısında Transtorasik İnce İğne Aspirasyon Biopsisi: Retrospektif İnceleme Canan Öneş, Armağan Hazar, Dida Maraşlı, Arzu Soyhan, Selma Aydoğan 104-113 Dupuytren KontraktürüCerrahi Tedavi Uygulanan 24 Olgunun Retrospektif Analizi Ercan Cihandide, Dr. Hasan Fındık, Okan Morkoç, Özlem Özgenç, Adnan Uzunismail 114-117 Preparedness For An Avian Influenza Pandemic: Knowledge About Avian Influenza Among Healtcare Workers İn Kars, Turkey Kursat B. Carman, A. Çetin Tanrıkulu, Yılmaz Palancı, Mehmet Karaca 118-122 Gecikmiş Ejakülasyon Metin İshak Öztürk, Orhan Koca, Muhammet İhsan Kahraman 123-126 Küçük Hücreli Akciğer Kanseri İle İlişkili Sarkoid Reaksiyon Ayşegül Eren, Canan Öneş, Dida Maraşlı, Arzu Soyhan, Sinan Bodur, Armağan Hazar 127-129 Akciğer Tüberkülozlu Dört Kardeş: Aile İçi Bulaş Kürşat Bora Çarman, A. Çetin Tanrıkulu, Şebnem Eldenk 130-133 Kronik Hemodializ Hastasında İatrojenik Hiperkalsemiye Bağlı Akut Pankreatit Funda Türkmen, Ali Özdemir, Can Sevinç, Zeynep Yılmaz, FerhanAytuğ 262 2008 YILLIK D‹Z‹N Yazarlar ve Konular C‹LT: 48 SAYI: 3 TEMMUZ - A⁄USTOS - EYLÜL 2008 139-141 Böbrek Nakli Öncesi Lenfosit Cros-Match Test Sonuçlarının Retrospektif Değerlendirilmesi: Mikrolenfositotoksisite Yöntemi G Işıtmangil, M Kara, L Özel, G Tellioğlu, A Karasu, B Yiğit, İ Berber, İ Titiz 142-146 Kalp Yetersizliği Nedeniyle Hastaneye Yatırılan Olgularda Böbrek Zuhal Atan Uçar, Osman Maviş, Rahime Özgür, Fonksiyon Bozukluğunun Mortalite ve Hastanede Kalış Süresine Etkisi Şule Orhan Karataş, Muhammet Masum Canat, Murat Gença 147-151 Konjestif Kalp Yetersizliğinde Aneminin Hastane İçi Mortalite ve Hastanede Yatış Süresine Etkisi Osman Maviş, Zuhal Atan Uçar, Rahime Özgür, Şule Orhan Karataş, Muhammet Masum Canat, Murat Gençay 152-155 Son Beş Yıldaki Malign Melanom Olgularımız Pembegül Güneş, Güler Günerhan, Zehra Aşiran Serdar, Yusuf Günerhan 156-160 Tiroidektomi Sonrası Görülen Komplikasyonlar ve Risk Faktörleri Atilla Çelik, Kasım Çağlayan, Yusuf Günerhan, Mehmet Ali Uzun, Ediz Altınlı, Neşet Köksal 161-164 Koah Akut Atakta Pulmoner Emboliyi Belirlemede D-Dimer Düzeyinin Rolü İpek Erdem, Selahattin Öztaş, Sema Saraç, Semra Köklü, Özlen Tümer, Melahat Kurutepe 165-170 Göğüs Hastalıkları Referans Hastanesindeki 61 Hemoptizili Hastanın Retrospektif İncelemesi Güliz Ataç, İpek Erdem, Sema Saraç, Selahattin Öztaş, Semra Köklü, Özlen Tümer, Melahat Kurutepe 171-176 Otuz Dört Erişkin Osteomiyelit Olgusunun Etyoloji, Klinik Özellikleri, Laboratuvar Bulguları ve Tedavi Sonuçları İlknur Erdem, Derya Öztürk Engin, Asuman Şengöz İnan, Nurgül Ceran, Gülden Özsoy Hitit, Funda Yüksel Koçdoğan, Emin Karagül, Seyfi Özyürek, Paşa Göktaş 177-183 El Hijyeni Derya Öztürk Engin, Asuman Şengöz İnan 184-188 Budd-Chiari Sendromu - Olgu Sunumu Rahime Özgür, Osman Maviş, Şule Orhan Karataş, Melek Engin, Murat Gençay, Zuhal Atan Uçar 189-191 Boyun Absesi Olan Hastada Zor Entübasyon Osman Ekinci, Olcay Yıldız Aydın, Dilek Subaşı, Neşe Aydın 192-195 Complex Polysyndactyly - Case Report Ercan Cihandide, Hasan Fındık, Deniz Küçükkaya, Habib Başkurt, Adnan Uzunismail C‹LT: 48 SAYI: 4 EK‹M - KASIM - ARALIK 2008 203-207 Nondiyabetik Obez Kadınlarda Hepatosteatoz ve İnsülin Direnci Arasındaki İlişki Banu İlk, Savaş Güzel, Aslan Çelebi, Eda Çelik Güzel, Erhan Sayalı, İsmail Ekizoğlu 208-212 Nondiyabetik Obez Kadınlarda Hepatosteatoz ve İnsülin Direnci Arasındaki İlişki Sinan Akay, Zuhal Eroğlu, Murat Akyıldız, Buket Kosova, Ahmet Aydın, Nejat Topçuoğlu 213-217 Akut Miyokard İnfarktüslü Hastalarda Yüksek Sensitiveli C-Reaktif Protein Düzeyleri Yurtsever Ölmez, Banu İlk, Savaş Güzel, Yalçın Hacıoğlu, Eda Çelik Güzel, Aslan Çelebi 218-221 İkinci Basamak Sağlık Kurumunda Laparaskopik Appendektomi Komplikasyonları Kasım Çağlayan, Halil Doğan, Yusuf Günerhan, Atilla Çelik, Neşet Köksal 222-228 Peptik Ülser Perforasyonunda Morbiditeyi Çap, Mortaliteyi İleri Yaş ve Yüksek Asa Skoru Belirler Erkan Özkan, Ender Dulundu, Yahya Özel, Mehmet Kamil Yıldız, Samet Yardımcı, Ümit Topaloğlu 229-236 Multinoduler Guatrda Farklı Cerrahi Teknikler ve Karşılaştırmalı Sonuçları Erkan Özkan, Ender Dulundu, Ümit Topaloğlu, Yahya Özel, Samet Yardımcı, Fügen Vardar Aker 237-241 Tetik Parmak - Cerrahi Tedavi Uygulanan 40 Olgunun Retrospektif Analizi Okan Morkoç, Elif Eren Aydın, Habib Başkurt, Ercan Cihandide, Güray Yeşiladalı, Adnan Uzunismail 242-248 MDBT Koroner Anjiyografi Analiz ve Tecrübelerimiz Ayşe Penbegül, Gülçin Bozbeyoğlu, Gamze Kılıçoğlu, Burcu Anıl, Mehmet Masum Şimşek 249-251 Gitelman Sendromu Olgu Sunumu Şule Orhan Karataş, Osman Maviş, Rahime Özgür, Murat Gençay, Zuhal Atan Uçar, Muhammet Masum Canat 252-255 Serebral Tuz Kayb›: Vaka Sunumu Osman Maviş, Şule Orhan Karataş, Rahime Özgür, Zuhal Atan Uçar, Murat Gençay, Fikret Turan 256-258 Konjenital Trikoreksis Nodoza: İki Kardeş Olgu Sunumu Zehra Aşiran Serdar, Şirin Pekcan Yaşar, Canan Aslan, Çağatay Nuhoğlu 263 NOTLAR