aylık bülten için tıklayınız

Transkript

aylık bülten için tıklayınız
AYLIK BÜLTEN
EKİM 2010
Yıl:5 Sayı:49
İÇİNDEKİLER
BAKIŞ AÇISI..
1
GİRİŞ
1
F/K İSKONTOSU MİNİMUMA İNDİ
3
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
5
ORTA VADELİ PROGRAM
GLOBAL PİYASALARDAKİ GERÇEKLEŞMELER
14
45
DÜNYA BORSALARININ 2010 YILI PERFORMANSI
45
ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI
47
İMKB FİNANS SEKTÖRÜ GLOBAL KARŞILAŞTIRMA
48
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRKİYE BANKACILIK SEKTÖRÜ
48
P/BV KARŞILAŞTIRMASI
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ORTALAMA
49
F/K ORANI KARŞILAŞTIRMASI
MSCI TÜRKİYE VE MSCI EM (GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER) ENDEKSLERİ
İMKB HİSSE SENETLERİ 2Ç10/1Y10
50
52
İHLAS EV ALETLERİ
52
TÜRK HAVA YOLLARI
64
KARDEMİR
67
PARK ELEKTRİK
70
EYLÜL AYI YABANCI İŞLEMLERİ
73
ABD'DE BİLANÇOLARINI AÇIKLAYACAK ÖNEMLİ ŞİRKETLER
74
GİRİŞ
Asya bölgesinde ülkeler arasında
farklılıklar olsa da talep artışı ve
büyümenin
devam
etmesi,
Japonya’dan
gelen
parasal
genişleme adımı, Euro bölgesinde
borç
ve
bütçe
endişelerinin
ötelenmiş
olması,
FED’in
3-4
Kasım’daki FOMC faiz toplantısından
sonra QE2’ye geçmesi (niceliksel
genişleme) ile likiditenin yeniden
bollaşması ki büyüme beklentilerinin
düşük maliyetle alınmasına neden
olmaktadır,
küresel
anlamda
piyasaları tutan da belirttiğimiz bu
beklentilerdir.
Çifte
dip
korkusunun
halen
gündemde olmasını büyük, ürkütücü
ve çürütülmesi zor bir korku olarak
görmekteyiz.
Fakat 1983’ten sonra 2010’un ikinci
çeyreğinde gelir büyümesinin %30
seviyesini art arda aştığı üçüncü
çeyrek olması, son gelen makro
veriler ve büyüme beklentilerinde
yapılan olumlu revizyonlar, satış ve
gelir rakamlarındaki yükseliş, bu
korkunun gündemin arka planında
kalmasını
sağlamakta
olup,
bu
durum piyasaların risk iştahının
artması ile boğa piyasasının ikinci
ayağına hazır olmamız gerektiğini
ön plana çıkarmaktadır.
12 Ekim itibariyle İMKB-100’ün
F/K’sı 13,15x seviyesine çıkmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerin ortalama
F/K oranı 15,3x seviyesindedir.
Dolayısıyla bir ay öncesinde %24
olan
iskonto
oranımız
%14
seviyesine gerilemiştir.
70.150 seviyesine denk gelen bu
F/K
oranı
realizasyonun
gerçekleşmesini
beklediğimiz
seviyeydi ve bunun gerçekleştiğini
görmekteyiz.
Dolayısıyla 9 aylık mali tablolar
geldiğinde gerçekleşmiş kazançlara
göre F/K’mızın ulaşacağı seviyenin
yeniden
çıkış
sürecinin
devam
etmesini
sağlayacağı
beklentisindeyiz.
Global çapta mali tablo açıklanma
dönemine girilmiş olması sebebiyle
mevcut
F/K’ların
güncellenmesi,
İMKB’nin
yeniden
ön
plana
çıkmasına
imkan
vereceği
düşüncesindeyiz.
Genel olarak Türkiye için yurtdışı
kaynaklı
olası
bir
satış
ve
realizasyon
baskısı
İMKB’de
realizasyon için en güçlü neden
olabilir.
Fakat
bütçe
gerçekleşmelerindeki
olumlu
görünüm, petrol fiyatının yatay
seyri, düşük enflasyon ve gündemde
olmayan
politik
belirsizlikler
sayesinde bu gelişmenin etkisinin
ve
çıkış
kısa
süreli
olmasını
trendinin
devam
etmesini
beklemekteyiz.
Kurdaki değerlenme tüm dünyanın
içinden çıkmaya çalıştığı bir sorun
olmaya devam ediyor. ABD, Çin'in
para biriminin değerini artırması
konusunda
baskısını
artırırken,
Japonya, Brezilya ve Güney Kore'nin
de aralarında bulunduğu birçok ülke
ise ihracatını artırmak için para
birimini daha zayıf tutma adımları
atıyor. Liderler döviz piyasasındaki
dengesizliğe işaret etse de bunun
çözümü hususunda ortak bir görüşe
varamayıp konuyu IMF’ye havale
ederken, IMF ise döviz piyasası
dengesizliklerini daha dikkatli bir
şekilde
inceleyeceğini
belirtip
çözüme yönelik ne tür bir adım
atacağı
konusunda
cevap
verememektedir. Dolayısıyla zayıf
dolar çerçevesinde mevcut durum
devam etmektedir.
1
GİRİŞ
Büyüme
hızımız,
yükselen
ihracatımız,
güçlü
bankacılık
sektörümüz ve bütçemiz, borçluluk
sorunumuzun olmaması, bankacılık
sektörümüzün
ve
şirketlerimizin
yurtdışından
kolay
kredi
temin
edebilmeleri ve sıcak para girişinin
devam
etmesi,
bu
sorunun
ülkemizde
de
devam
etmesine
neden olmaktadır. Ama kısa vadede
sorunun
çözümü
pek
bulunmamaktadır.
Merkez Bankası en son gecelik
borçlanma
faizini
%6,25’ten
%5,75’e indirdi. Merkez Bankası
böylelikle gecelik faize yöneldiği
gözlemlenen ilgiyi kesme yönünde
adım atarken, hem krizde üstlendiği
rolü devam ettirmekte hem de
açıklanan OVP’yi desteklemektedir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
İGDAŞ ve İDO özelleştirmesinde
blok satış yönünde karar alınması ve
buradan yaklaşık 10 milyar dolar
gelir elde edilmesinin beklenmesi,
Milli Piyango’nun (MP) özelleştirme
stratejisinin birkaç hafta içinde
tamamlanacağının
açıklanması,
özelleştirmelerde kararlı adımlar
atılmaya devam edileceğinin ve
gelirleri
artırma
çabasının
süreceğinin
göstergesi
olarak
algılamaktayız.
Uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu
Moody's’in
Türkiye'nin
kredi notu görünümünü pozitife
çevirmesini ve Türkiye ekonomisinin
beklenmedik
derecede
dayanıklı
olduğunu ve kriz öncesi seviyelere
geldiğini belirttip, Türkiye için GSYH
büyüme tahminini bu yıl %6,5'e,
önümüzdeki yıl için ise %5'e
yükseltmesini geç atılmış bir adım
görmekteyiz.
Piyasanın beklentisi not artırımı ile
yatırım
yapılabilir
seviyeye
yükselmekti. Bu yüzden gelişmenin
etkisi
sınırlı
olurken,
sadece
iyimserliğin devam etmesine ve
önümüzdeki
dönemde
not
artırımlarının gelebileceğine yönelik
beklentilerin
güçlü
kalmasına
yardımcı olmuştur.
Orta
vadeli
program
açıklandı.
OVP’nin temel amacı, ülkenin refah
seviyesinin artırılması nihai hedefi
doğrultusunda, büyümeye istikrar
kazandırmak, istihdamı artırmak,
kamu dengelerini iyileştirmek ve
fiyat istikrarını sağlamak olarak
tanımlanmıştır.
2011–2013
yıllarını
kapsayan
OVP’nin;
2011
yılında
GSYH
büyümesini
%4,5,
TÜFE
enflasyonunu %5,3, bütçe açığının
GSYH’ye
oranını
%2,8,
işsizlik
oranını %12,0, cari işlemler açığının
GSYH’ye oranını ise %5,4 olarak
temel aldığını görmekteyiz.
Ekonominin
önümüzdeki
3
yıl
içerisinde ortalama %5 büyümesi,
yatırımların ortalama %8 artması
beklenirken, kamu harcamalarının
kademeli olarak azalması da özel
sektörü büyümenin itici gücü olarak
ön plana çıkarmakadır. Genel olarak
bütçeye
ilişkin
açıklamaların
gündemden
düşmüş
olan
mali
kurala yakın olduğunu ve 2011’den
sonra daha da güçlenen bir mali
disipline
dikkat
çekildiğini
görmekteyiz.
2
F/K İSKONTOSU MİNİMUMA İNDİ…
Merkez
bankalarının
faiz
artırımlarına
2011’in
ikinci
yarısından
itibaren
başlayacak
olması, Japonya’dan gelen parasal
genişleme adımı ve FED’in de Kasım
ayındaki toplantısında bu yönde
adım atılacağına yönelik beklentiler
ile likiditenin yeniden bollaşması,
büyüme
beklentilerinin
düşük
maliyetle
alınmasına
neden
olmaktadır. Küresel anlamda zayıf
dolar çerçevesinde hareket eden
global piyasaları bu ana etmenler
tutmaktadır.
Siyaset tarafında seçim dönemine
kadar sorun görülmemesi, bütçenin
bu
dönemde
ciddi
saplamalar
göstermeyeceğinin
beklenmesi,
bankacılık
sektörümüzün
güçlü
konumu, güçlü bütçe rakamları,
daha az borçluluk oranı, yurtiçi
güçlü talep, ertelenmiş özel sektör
yatırımlarının devreye girmiş olması,
tüm bunlara düşük enflasyon ve faiz
oranlarının da eklenmesi Türkiye’nin
diğer piyasalardan ayrışmasına ve
de piyasaların yıl sonu rallisine
erkenden hazırlanmalarına imkan
vermiştir.
Euro/Dolar
paritesinin
mevcut
durumu, sıcak para girişinin devam
etmesi sonucu gerileyen kur ve
bonodaki
alıcılı
tutum
sonucu
gerileyen faizler, getiri peşindeki
likitidenin adresinin borsa olmasını
sağlamaktadır.
Faizlerin düşük seyri ve borsadaki
yükseliş,
yatırımcı/yatırımcı
adaylarının kredi kullanarak borsaya
girmelerine
neden
olmaktadır.
İşletilen mantık, kredi ile alınan
İMKB
veya
VOB
pozisyonunun
getirisinin kredi faizinden yüksek
olacağı ve aradaki farkın kar olarak
yatırımcılarda kalacağı şeklindedir.
Buna benzer davranışlar 2000-2001
döneminde de gerçekleşmiş ve
başta halka arzlar olmak üzere bir
çok yeni yatırımcı kredi kullanarak
piyasaya
katılmış
ve
mali
gerçeklerle
karşılaşınca
ciddi
zararlara
katlanmak
zorunda
kalmışlardır.
2010 yılına ait büyüme beklentileri
artarken, 2011’e yönelik büyüme
beklentilerinin gerilemesi, içinde
bulunduğumuz
dönemde
yatırımcıların
hisse
seçimlerinde
spekülatif
hareketlerden
kaçınmalarını gerektirmektedir.
Çünkü
genel
karşılaştırma
kıstaslarından biri olan F/K oranına
göre İMKB 25 Ağustos dönemindeki
10,72’lik F/K ile gelişmekte olan
ülkeler ortalamasına göre yaklaşık
%24’lük iskonto içerirken, daha
gideceğimiz yol var demiş ve burada
en
önemli
argüman
olarak
yurtdışında
karlılık
azalırken
ülkemizde karlılığın artmaya devam
ettiğini, bu durumun da F/K’nın
pahalılık
seviyesine
gelmesini
engellediğini belirtmekteydik.
12 Ekim itibariyle İMKB-100’ün
F/K’sı 13,15x seviyesine çıkmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerin ortalama
F/K oranı 15,3x seviyesindedir.
Dolayısıyla iskonto oranımız %14
seviyesine gerilemiştir.
Bloomberg
verilerine
göre
gelişmekte olan ülkelerin 2010 yıl
sonu tahmini F/K’sının 14x olması,
buna karşın IMKB-100’ün 11,76
olması beklenmektedir.
Bu durum yılın geri kalanında
IMKB’nin performansının gelişmekte
olan
ülkelere
göre
yaklaşık
%2,28’lik daha düşük olmasının
beklendiğini göstermektedir.
3
F/K İSKONTOSU MİNİMUMA İNDİ…
4
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
KURDAKİ DEĞİŞKENLER ve
ETKİLERİ
2009 yılının ortasından itibaren
ülkelerin krizden çıkış stratejisinde
öncelik
talep
yaratmaktaydı
dolayısıyla kurların seviyesi ikinci
planda kalmıştı.
2010’un
ilk
çeyreğinde
kıpırdandıktan
sonra,
ikinci
yarısından itibaren ‘toparlanmanın
yavaşlaması’
döneminde,
dış
ticaret ve rekabetçilik çoğu ülkede
temel sorunlar arasında sayılmaya
başlanınca
kur
politikaları
ve
seviyeleri ilk sıraya yerleşti.
Bugün sadece Türkiye’de değil,
küresel çapta firmaların büyük bir
çoğunluğu, başta ithalat ve ihracat
yapanlar olmak üzere mutlaka bir
döviz riski taşımaktadır.
İthalat yapıp ithal ettiği ürünleri
yurt içinde satan bir şirket, ithalat
bağlantısını
yaptığı
tarihte
öngördüğü maliyetleri ve elde
etmeyi
beklediği
kar
marjını
hesaplayarak yurt içi satış fiyatını
TL olarak belirleyip bu satış
bağlantılarını
da
gerçekleştirmektedir.
Bunu yaparken, ürünü ithal ettiği
ülkedeki firmaya belirli bir vadede
ödeme
yapmak
üzere
dövizle
borçlanmakta
ve
bağlantıların
gerçekleştiği anda ortaya ciddi
döviz riski çıkmaktadır. İthalatı
yapan yerel şirket, ürünü ithal
ettiği firmaya borcunu ödeme
vadesi gelene kadar satışlarını
tespit ettiği o TL değer üzerinden
yaparak nakit akımı sağlarken ,
borcun ödenme tarihindeki döviz
kuru belirlenene dek bu nakit
akımının
bir
kar
üretip
üretmeyeceğini bilememektedir.
İthalat ve satış bağlantılarının
yapıldığı
tarihteki
döviz
kuru
üzerinden hesaplanan kar marjı ve
satış fiyatları, borcun ödenme
tarihinde döviz kurunun firmanın
öngörüsünden
daha
fazla
yükselmesi durumunda erime ya
da yok olma riski altındadır.
TL’nin yabancı paralara karşı son
dönemde değer kazanması veya en
azından
gerçekleşen
enflasyon
kadar değer kaybetmemesi ithalat
yapan şirketler için büyük bir
avantaj yaratmıştır ama bu avantaj
aynı
zamanda
alışkanlık
ve
temelsiz
bir
rahatlığa
dönüşmektedir.
İhracat yapan şirketler için de aynı
riskler mevcuttur. Bu şirketler,
ihracat dövizlerini yerel paraya
dönüştürdüklerinde
zarar
etme
riski taşımaktadırlar.
İhracat
bağlantısının
yapıldığı
andaki
kurlar
üzerinden
hesaplanan satış fiyatları o tarihte
belki mantıklı düzeyde bir kar
marjı sağlamaktadır ama döviz
yurtiçine geldiğinde bu kurların
düşük kalma olasılığı, bu kar
marjlarını yok edebilmektedir.
Ülkemizin
yüksek
enflasyon
oranlarıyla mücadele ettiği yıllarda
birçok firma ancak ve ancak döviz
kurunda
o
beklenen
artışın
gerçekleşmesi
halinde
fiyat
tutturabilmekte
ve
kar
edebilmekteydi.
5
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
İhracatçılara göre, özellikle son
dönemde TL aşırı değer kazanmış,
ihraç ürünlerinin fiyatı yükselmiş
yani ihracat daha pahalı hale
gelmiş, buna karşılık ithalat daha
ucuz hale geldiği için dış ticaret
dengesi bozulmuştur.
Diğer taraftan bir çok üretici, ucuz
ithalatın
rekabetine
dayanamadığından
ithalatçılığa
yönelimiş ve de üretim ve ihracat
faaliyetlerinden yeterli gelir elde
edemeyen bazı sanayiciler de ,
nakit dengesini kurabilmek için bir
ek faaliyet olarak mal ithal edip
satmaya başlamışlardır.
1990'lardan
önce
ülkeler
arasındaki
döviz
hareketlerini
belirleyen temel unsur, ihracat ve
ithalat olurken şimdi kompozisyon
değişmiştir. BIS'in raporuna göre,
döviz
piyasasındaki
işlemlerin
günlük hacmi 2010 yılında 4
trilyon dolar iken, dünya ticaret
hacminin 2009 yılındaki toplam
değeri
12,5
trilyon
dolar
seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla döviz kurları açısından
asıl önemli etkeni bulmak için,
uluslararası döviz piyasasındaki
döviz
alım
ve
satımlarının
arkasındaki
nedenlere
yani
yatırımcıların sermayenin gittiği
ülkenin tahvillerinden elde etmeyi
beklediği getiri ile sermayenin
çıkış
yaptığı
ülke/ülkelerin
tahvillerinden
elde
edilmesi
beklenen getiri arasındaki farka
bakmak gerekmektedir.
Bu fark ne kadar büyükse, diğer
koşullar
aynı
kalmak
üzere
yurtiçine o kadar fazla döviz girişi
olmakta ve dövizin bollaşmasıyla
yerel paranın değerinin düşmesine
neden olmaktadır.
Döviz kuru çok önemli bir değişken
olup, ihracat ve ithalatın önemli
belirleyicilerinden
biridir.
Kur,
tüketim ve yatırım kararlarını
etkilemekte ve enflasyonun temel
belirleyicilerinden biri olmaktadır.
İhracat
açısından
bakıldığında,
şirketlerin karlılıklarında en önemli
etmenlerden biri kurdur. Döviz
kuru ne kadar düşükse şirketlerin
karları da o kadar düşük olurken,
diğer
taraftan
döviz
kuru,
ürettikleri mallarda ithal girdi
kullananlar için aynı zamanda bir
maliyet unsuru olmaktadır. Döviz
kuru ne kadar yüksekse, onların
maliyetleri de o kadar yüksek
olmakta
ve
karlılıkları
azalmaktadır.
Diğer taraftan Türkiye’nin
net
ihracatçı değil de, net ithalatçı
olması
ve
en
büyük
ithalat
kalemimiz de enerji olması kur
seviyesini
kritik
kılmaktadır.
Türkiye, enerji ithal eden ve ithal
ettiği enerjiyle üretim ve de
ihracat
yapan
bir
ülke
konumundadır.
Kurun her yukarı hareketinde
Türkiye’nin ithal ettiği enerjinin
maliyeti artmakta , dolayısıyla da
Türkiye’deki imalat rakamları da
yukarıya çıkmaktadır.
Aynı şekilde Türkiye net borç alan
bir ülke, dolayısıyla kurun her
yukarıya
çıkması
Türkiye’nin
borcunun ve de ödediği faiz
miktarının
artması
dolayısıyla
Türkiye’deki maliyetlerin yukarıya
çıkmasına neden olmaktadır.
6
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Eğer kurları Merkez Bankasının
müdehalesi ile anormal bir şekilde
yukarıya
çıkarırsak
belki
kısa
vadede ihracatçılar rahat eder ama
orta ve uzun vadede maliyet
artışları yüzünden bu sefer biz
ciddi anlamda hem bir enflasyon
baskısı ile hem de tüm maliyetlerin
artması
ile
dolayısıyla
ihracatçıların bile tekrar rekabet
edememesi
gerçeği
ile
karşı
karşıya kalırız.
İthalatta 2010’un ilk sekiz ayında
geçen yılın aynı dönemine göre
%30'lük artış söz konusu iken, ara
malı
ithalatında
artış
yaşanmaktadır.
Ara
malı
ithal
etmek,
kur
seviyesinde dolayı yurtiçi pazardan
almaktan
daha
ucuz
hala
gelmektedir. Değerli TL, üretimi
yurtdışı mallara göre çok pahalı
hale getirdiğinden, şirketler yurt
içi piyasadan pahalı malı almak
yerine ara malı ithal etmeyi tercih
etmektedirler. Bu durumdan , yan
sanayimiz
de
olumsuz
etkilenmektedir. Bunun yansıması ,
yeni işten çıkarmalar ve işsizlikte
artış
yaşanması
anlamına
gelmektedir.
Diğer
taraftan
ithalatın
cazibesinin
artıp,
ihracatın zayıflaması, yükselen dış
ticaret açığını ve büyük cari
açıkları
da
beraberinde
getirmektedir.
Değerlenmiş
TL,
kısa
vadede
enflasyon hedefinin yakalanmasına
yardımcı olduğundan, başarı gibi
gözüken bu durumun, orta ve uzun
dönemde
ekonominin,
üretim
ekonomisinden, tüketim ve ithalat
ekonomisine
dönüşmesine
de
zemin hazırlamaktadır.
Dalgalı Kur Sisteminde Döviz
Kurunu Etkileyen Ekonomik
Faktörler
Şirketler açısından kurlara ilgili en
temel
sorun,
döviz
kurlarının
gelecekteki
seviyesini
tahmin
etmektir. Fakat döviz kurlarını
tahmin etmek özellikle dalgalı kur
sistemini benimsemiş bizim gibi
ülkelerde kolay değildir.
Çünkü,
döviz
kurları
yanlızca
ekonomik
faktörler
tarafından
belirlenmemekte, bunun dışında
politik
faktörler
ve
insan
davranışları da döviz kurlarının
belirlenmesinde
önemli
etkenlerdir.
Politik Faktörler
Hükümet tarafından takip edilen
ekonomi
politikası,
politik
sistemdeki
belirsizliğin
düzeyi,
Merkez
Bankası
ve/veya
düzenleyici kurumlar tarafından
izlenen
politikalar,
Merkez
Bankası’nın
döviz
piyasasına
müdahaleleri gibi başlıklar altında
toplanabiliyor.
Ekonomik Faktörler
Ödemeler
dengesi,
ekonomik
büyüme,
para
arzı,
enflasyon
oranı, işsizlik oranı, vergi tahsilatı
gibi unsurları barındırmaktadır.
Ödemeler Dengesi
Ödemeler dengesindeki değişimler
döviz kurlarının tahmininde önemli
bir göstergedir.
Eğer ödemeler dengesi olumlu
yönde değişiyorsa yani cari denge
fazla
veriyorsa
bunun
etkisi
uluslararası
rezervlerin
artışı
ve/veya dış borçların azalması
biçiminde olunca yerel paranın
değeri
üzerinde
olumlu
etki
gerçekleşmiş olmaktadır.
7
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Eğer ödemeler dengesi kötü ise
yani cari açık veriyorsa bu açık
uluslararası rezervlerin azalışı
ve/veya
dış
borçların
artışı
biçiminde
sonuçlandığından,
ülke
parasının
değer
kaybetmesine neden olmaktadır.
Ekonomik Büyüme
Büyümenin kaynağı iç tüketim ve
bütçe açıkları ise bu koşullarda
ülkenin
ithalatında
bir
artış
olmakta ve dövize olan talep
artacağı için yerel paranın değeri
azalmaktadır.
Eğer
büyümenin
kaynağı
yatırımlar ve özellikle yabancı
yatırımlar ve ihracat ise bu
koşullarda
yerel
para
birimi
değer kazanmaktadır.
Para Arzı ve Enflasyon
Para
arzının,
gereksinimin
üzerinde
artması
durumunda
enflasyonist bir baskı ile karşı
karşıya kalınmaktadır. Örneğin
bir
ülkede
enflasyon
%10,
ekonomik büyüme ise %5 olarak
hedeflenmiş olsa ancak para arzı
%30 oranında artış gösterirse bu
koşullarda enflasyonist bir eğilim
ortaya çıkacak ve paranın satın
alma
gücünün
dolayısıyla
değerinin
düşeceğine
işaret
edecektir.
Enflasyon döviz kuru üzerinde de
baskı
yaratmaktadır.
Eğer
enflasyon
yaşayan
bir
ülke,
parasının değerini diğer ülke para
birimleri
karşısında
düşürmemekte direnirse ihracatı
azalabilecek
ve
ithalatı
artabilecektir. Sonuçta dış açığın
artması ülke parasının değerinin
düşürülmesine kadar giden bir
süreç yaşanmaktadır.
Diğer Ekonomik Göstergeler
İşsizlik oranı, vergi oranlarındaki
değişiklikler gibi birçok ekonomik
gösterge
ülke
ekonomisinin
performansını
göstermek
açısından
büyük
önem
taşımaktadır.
Eğer
bu
türden
göstergeler
ekonomik performansın arttığını
gösteriyor ise bunun sonucunda
ülke parasına olan arz ve talep ile
dövize
olan
arz
ve
talep
üzerindeki
etkilerin
değerlendirilmesi gerekmektedir.
VOB…
Hedging,
finansal
piyasalarda
risklerden korunmak amacıyla
yapılan
işlemlerdir.
Tüm
dünyadaki
yabancı
yatırım
işlemleri
(ithalatçı
ve
ihracatçılar) ile ilgilenen şirketler
uluslararası
döviz
para
piyasasının aktif katılımcılarıdır.
İhracatçılar
yabancı
döviz
satışıyla ilgilenirken, ithalatçılar
da bu döviz takasıyla ayrıca
ilgilenmektedirler.
*Derleme çalışmasıdır..
8
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Döviz takası makro ekonomik kriz dönemlerinde kalıcı şekilde değişimlere
uğramakta ve sonuç olarak emtia alım ve satışlarındaki gerçek fiyatlarda
ciddi volatilite olmakta ve karlı gözüken bir kontrat işin sonunda zarara bile
uğrayabilmektedir.
İki çeşit hedge yöntemi bulunmaktadır. Alım ve satış için hedge. Alım için
hedge, ürünün fiyatının yükselmesi ihtimaline karşı riski azaltmak için
kullanılır. Satış için hedge ise tam tersine ürünün fiyatının düşmesi
ihtimaline karşı riski sınırlar.
Yabancı yatırım işlemlerindeki ortak hedge prensibi, sermaye değişimi için
gelecek pozisyonu düşünerek paritede işlem açmaktır.
İhracatçılar döviz satmak durumundadır ve bu yüzden bir yatırım hesabında
önceden parite için satış pozisyonu açarlar. Paritenin alımı gerçekleşmeye
başladığında pozisyonunu kapatırlar.
(TL)
Endeks 30
Endeks 100
Toplam endeks işlem hacmi
Dolar/TL
Euro/TL
Oca.10
26.161.773.678
1.419.828
26.163.193.505
463.945.048
8.629.244
Şub.10
35.347.594.193
2.793.485
35.350.387.678
822.924.427
18.101.600
Mar.10
31.813.731.850
4.601.623
31.818.333.473
583.927.394
41.779.342
Nis.10
31.878.376.600
2.781.850
31.881.158.450
614.612.109
24.663.073
May.10
42.752.129.415
7.656.948
42.759.786.363
1.424.128.814
24.408.243
Haz.10
41.702.020.650
3.462.218
41.705.482.868
1.042.737.403
20.487.476
Tem.10
Ağu.10
33.525.667.085
34.342.427.653
5.859.818
2.691.595
33.531.526.903
34.345.119.248
572.789.620
814.217.020
57.755.296
29.828.602
Ülkemizde de ithalatçı ve ihracatçı şirketler döviz kuru riskini bugünün
gelişmiş finans piyasalarında çeşitli enstrümanlarla hedge edebilme
imkanına sahiptirler.
Bu şirketler ihracat veya ithalat bağlantılarını gerçekleştirdikleri tarihte
kendilerine bir döviz riski yarattıklarından aynı tarihte bankalarla bir forward
veya VOB’da bir vadeli işlem yaparak bu risklere karşı korunabilirler.
Örneğin, döviz kurunun yükselmesinden dolayı zarar etme riski taşıyan bir
ithalatçı firma, ithalat bağlantısını yaptığı tarihte, VOB’da dolar borcunun
miktar ve vadesine tekabül eden bir miktar ve vadede dolar sözleşmesi satın
alarak bu riski bertaraf edebilir. Doların yükselmesi halinde spot piyasada
gerçekleşecek zararı VOB’da daha düşük kurdan satın alarak ettiği kardan
karşılayacaktır.
9
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Aynı
şekilde,
döviz
kurunun
düşmesinden dolayı zarar etme riski
taşıyan bir ihracatçı firma, ihracat
bağlantısını yaptığı tarihte, VOB’da
dolar alacağının miktar ve vadesine
tekabül eden bir miktar ve vadede
dolar sözleşmesi satarak bu riski
bertaraf
edebilir,
çünkü
doların
düşmesi halinde gerçekleşecek zararı,
VOB’da daha yüksek kurdan satarak
elde ettiği karla karşılayacaktır. Aynı
korunma bankalarla forward işlem
yapılarak da sağlanabilir. Üstelik bu
işlemlerin
finansman
ve
işlem
maliyetleri son derece düşüktür.
Ne
var
ki,
birçok
şirket
bu
korunmanın
sağladığı
rahatlığa
rağmen herhangi bir hedging işlemi
yapmaya
yanaşmamaktadır.
Bunu
TİM’in
yılın
ikinci
çeyreğinde
hazırlattığı İhracatçı Eğilim Anketi’ne
göre; ihracatçı şirketlerin %38,1’inin
vadeli döviz işlemi yaparken kalan
büyük çoğunluğunun (%61,9) döviz
kuru riskinden kaçınmak için bir
finansal
araç
kullanmamasından
görmekteyiz.
Hedging yapıp yapmama kararının
arkasında yatan en büyük sorun
belirsizliğin yarattığı risk ile fırsat
maliyeti
arasındaki
dengeyi
sağlamaktır.
Eğer hedging işlemi yapılmaz ve
korkulan
başa
gelirse
zarar
edilecektir
ve
bu
da
belirsizlik
riskidir.
Diğer
taraftan,
hedging
işlemi
yapıldığından ve ters bir kur hareketi
olmadığından dolayı elde edilecek
kardan da faydalanamamak da fırsat
maliyetidir.
Örneğin, dolar kuru 1,50 iken
bağlantısını yapan ve yurt içi satış
fiyatı bu kurda makul bir kar marjı
sağlayan ithalatçı şirket, kurun
artma olasılığına (belirsizlik riski)
karşı hedgin işlemi yaptığında
(VOB’da dolar sözleşmesi almak)
kuru alış fiyatından kilitlemiş olur.
Böylece borcun vadesi geldiğinde
artmış
olabilecek
kurdan
etkilenmez ama kurun düşmüş
olma
olasılığından
da
faydalanamamış
olur
(fırsat
maliyeti).
Bugün birçok yerel şirket, olası
fırsat
maliyetlerine
maruz
kalmamak için belirsizlik riskine
karşı
korunmamayı
tercih
etmektedir.
ihracatçı VOB'da dövizin değerinin
düşeceği yönünde geleceğe yönelik
bir pozisyon alırsa döviz kuru
düşse bile vadeli işlemle elde
edeceği karla, kur riskini minimize
etmiş olur.
İhracatçı için tersi gerçekleşir ve
döviz
kuru
artarsa
zaten
satışlardan elde edeceği gelir ek
bir kazanç sağlayacak, VOB'da
yapacağı zarar ise sanki bir sigorta
gideri haline gelecektir.
Döviz
kurunun
düşüklüğünden
şikayet eden ihracatçılara vadeli
işlem
yapmaları
tavsiyesinde
bulunan Merkez Bankası’nın da,
ihracatçıların temsilcisi TİM’in de
telaffuz etmediği önemli bir sorun
bulunmaktadır. Bu da, ihracatla
uğraşan kimi firmaların yeterli
sermayelerinin olmamasıdır.
Bu
soruna
sahip
ihracatçı
şirketlerin
rekabetçi
olmaları,
pazar paylarını artırıp orta vadede
kazanç sağlamaları olanaksızdır.
10
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Çünkü; ihracat bedellerini görece
daha yüksek bir kurdan TL’ye
çevirmeyi
arzulayan
ihracatçı
şirketlerin, döviz kurunu ‘hedge’
edecek mekanizmaları kullanma,
vadeli
döviz
işlemi
yapma
‘yetenekleri’
sermayeleri
ile
sınırlıdır.
Sonuçta, sermayesi yetersiz ihracat
şirketinin
sağlayabileceği
kredi
limiti de sınırlı kalmaktadır. Bu
durumda, işletme sermayesi için
gereken
krediden,
döviz
kuru
riskinden kaçınmak için sağlamak
istediği işlem limitine kadar çok
önemli alanlarda hareket yeteneği
kısıtlı kalmaktadır.
VOB işlemlerinde şirketlerin en
büyük isteklerinden biri ‘Kontrat
teminatının
tamamını
yatırmak
yerine bunun bir kısmını teminat
mektubu olarak verememektir, eğer
şirketler banka ile kendi aralarında
anlaşırlarsa, yani şirketten banka
teminat mektubu ya da ipotek alırsa,
şirketin kontrat teminatının bir
kısmını
banka
yatırabilir.
İhracatçılar bu konuda bankaların
bu işlemlere aracı olması konusunda
biraz
daha
yardımcı
olmalarını
beklemektedir.
Diğer istekleri ise; türev ürünlerle
(forward, opsiyon ve vob) yapılan
riskten korunma (hadge) işlemleri
nedeniyle oluşan karlar veya doğan
vergilerden muaf tutulmalarıdır.
Ayrıca
İzmir
Vadeli
İşlem
ve
Opsiyon
Borsası'ndaki
emtia
ürünlerinin aktif hale getirilmesidir.
İhracatın
temel
sorunu
kur
politikaları değil, verimliliğin ve
rekabet gücünün artırılması, girdi
maliyetlerinin düşürülmesi, yüksek
teknoloji içeren, katma değeri
yüksek ürünlere yönelinmesidir.
Bu da kamu ve özel sektörün uzun
vadeli, sürdürülebilir, kaynakları
belli
ve
şeffaf
bir
işbirliğini
gerektirmektedir.
Merkez Bankası kur politikasını
sürdürürken,
piyasadaki
faiz
politikasının da balans ayarını
yapmak zorundadır. Çünkü kur ve
faiz tek yumurta ikizi gibidir.
İkizlerdeki
denge
bozukluğu
Merkez Bankası'nın asıl görevi olan
piyasadaki "fiyat istikrarını" da
etkilemektedir. Kur ve faizlerdeki
balans ayarındaki bozulma "fiyat
artışı"na
neden
olacağından
enflasyon
yeniden tırmanmaya
başlar.
Ekonomide bir faktörün diğerinin
üzerindeki etkisini açıklamak için
bir varsayıma gider; diğer her
şeyin
sabit
(ceteris
paribus)
olduğunu düşünelim deriz.
Buradan yola çıkarak döviz kuru
artarsa, ihracat artacak ve ulusal
gelir artacaktır.
Ama gerçek hayatta diğer her şey
hiçbir zaman sabit kalmaz! Döviz
kuru
artarsa
fiyatlar
artar,
enflasyon artar ve faizler de artar.
Dolayısıyla dalgalı kur rejiminde
kurları,
ihracatçılar
lehine
değiştirmek, oyunun kurallarında
yoktur.
11
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Neden TL ile ticaret ?
Türkiye’deki istikrarlı büyüme ile
birlikte
enflasyonun
tek
haneye
indirilmesinin TL’ye güveni artırması
ile TL’nin dış ticarette kullanılabilmesi
için uygun şartlar ortaya çıkmıştır.
Türk
Parası
Kıymetini
Koruma
Hakkında 32 Sayılı Kararda yapılan
değişiklik
uyarınca
“konvertibl
olmayan dövizlerin alış ve satışında
uygulanacak
esasların
Merkez
Bankası’nca
belirlenmesi”
uygulamasına da son verilip, Merkez
Bankası’nın
sadece
kendi
işlemlerinde kullanacağı konvertibl
dövizi tespit edecek olması ve kendi
listesinde yer almayan paralarla ilgili
özel bankaların yaptığı işlemlere ise
karışmaması
sağlanmış,
böylece
isteyen bankaya İran Riyali ve Rus
Rublesi başta olmak üzere diğer para
birimleriyle işlem yapabilme imkanı
sağlanmıştır.
Bunun için bankalar Riyal ya da Ruble
ile TL arasında bir kur belirleyecek.
Böylece, çapraz kurlarla, dolar ya da
Euro gibi para birimlerinin yaşadıkları
volatiliteden uzaklaşılmış olacaktır.
Türkiye, Rusya’nın ardından İran, Çin
ve Mısır ile ticarette de yerel para
birimi kullanarak toplam dış ticaretin
%20’sini Dolar ve Euro’nun dışına
çıkarmayı amaçlamaktadır. Çünkü dış
ticaret açığının %56’sı Rusya ve
Çin’den kaynaklanmaktadır.
Yerel parayla ticaret, ülkelerin
kurdaki
risklerden
olduğunca
kaçıp ucuzluğundan dolayı başka
ülkelere (Çin) kaçan siparişlerin
ülkemize gelmesine ve üretim ve
istihdamın artmasına yardımcı
olacaktır.
İthalatçı açısından aldığı malın
bedelini
ödeme
kolaylığı
yaratacağı için de Türkiye’nin
ihracatını
artırıcı
bir
etken
olacaktır.
Uzakdoğu ülkeleri ile Urumçi
üzerinden planlanan kara ve
demiryolu
projelerinin
hayata
geçirilmesi
ile
birlikte
Çin’e
ticaretimiz daha da artacaktır.
Dolayısıyla Türk Lirası ile ticaret
önem kazanacaktır.
TL ile satış imkanı, riski yurtiçiyle
eşitleyeceğinden, şirketlerin söz
konusu ülkelerde (Rusya, Çin,
İran ve Mısır) daha rahat hareket
edebilmesini sağlayacaktır.
Dışa daha az bağımlı olduğumuz
enerji ürünlerinde o ülkenin para
birimini kullanmak daha gerçekçi
olabilir.
Böylece
dış
ticaret
girdilerinin
çeşitlenmesini sağlanırken , küresel
mali
şoklara
karşı
da
ülkenin
bağımlılığını azalmakta , ithalatımızı
da
dolar
bağımlılığından
kurtarmamıza
imkanına
kavuşabilecektir.
12
KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Zorluklar ve yapılması gerekenler;
Lira ile Ruble arasında çok değişken
olmayan bir parite saptamak kolay
görünmemektedir.
Paritenin
bir
konvertibl paraya endekslenmesi
gerekmektedir.
İki ülkenin ticareti dengeli olmadığı
için,
karşılıklı
olarak
bankalar
ellerinde biriken diğer ülkeye ait
parayı
dolaşıma
sokmakta
zorlanabilirler.
Rusya’nın tüm kaderinin petrol
fiyatlarına bağlı olması şirketlerin
tahsilatta
zorlanmasına
neden
olabilir.
Petrol
fiyatlarındaki
gerileme Ruble’yi devülasyona açık
hale getirebilir. Bu açıklık aynı
zamanda TL için de geçerlidir. Çünkü
her iki para birimi de dünyada kabul
gören Dolar ve Euro gibi rezerv
paralar
karşısında
devalüasyona
uğramaya açıktır.
Özellikle
İran'da
bankacılığın
uluslararası
sisteme
entegre
olmaması
ve
İran
Merkez
Bankası'nın
piyasadaki
ağırlığı,
sektörün uygulama için merkez
bankalarının
ortaklığına
ihtiyaç
duymasına neden olacaktır.
Diğer bir sıkıntı ise yüksek banka
komisyonları ve gümrük vergileri
olarak
sıralanabilir.
İran
bankaları, Türk bankalarından
çok daha yüksek komisyonlar
istemekte,
komisyonlar
%3-5
mertebesinde çıkabilmektedir. Bu
nedenle Türkiye'deki ihracatçılar
bu işten zarar görebilmektedir.
Diğer
taraftan
ihracatımızın
artabilmesi
için
gümrük
vergilerinde de indirime gidilmesi
gerekmektedir.
Çin'le de ulusal parayla ticaret
konusunda
sıkıntılar
yaşanmaktadır. Çin pazarında iş
yapan Türk firmalarının en büyük
sıkıntılarından
birini,
ticari
bankacılık işlemlerinin
oluşturduğu bilinmektedir.
Çünkü, bu ülkedeki bankalarla
Türk
bankaları
arasındaki
muhabirlik
ilişkilerinin
az
olmasından dolayı akreditif alma
konusunda
sıkıntılar
yaşanmaktadır.
Bankacılık
sektörünün muhabirlik ilişkilerini
artırması gerekmektedir.
Türkiye'nin önemli miktarda enerji
alımı
yaptığı
bu
pazarda,
bu
ödemeleri Riyal’le yaparak kurdan
doğan zararı azaltmak için de
merkez
bankasının
uygulamaya
dahil olması gerekmektedir ama
Merkez Bankası'nın bu taleplere
sıcak
bakmadığı
ve
bu
riski
üstlenmek
istemediği
de
bilinmektedir.
13
ORTA VADELİ PROGRAM
GİRİŞ
2010-2012 dönemini kapsayan bir
önceki Orta Vadeli Program (OVP),
dünya ekonomisinde İkinci Dünya
Savaşı yıllarından sonra en derin
daralmanın yaşandığı bir ortamda
yürürlüğe konulmuş, maliye ve para
politikaları Program çerçevesinde
yüksek bir siyasi sahiplenmeyle
başarıyla yürütülmüştür.
OVP; ekonomik politikalara ilişkin
belirsizliği kısa sürede ortadan
kaldırarak üretim sektörlerinin, dış
piyasaların,
tüketicilerin
ve
yatırımcıların güvenini tesis etmiş
ve ekonominin hızlı bir şekilde
canlanmasına
katkı
sağlamıştır.
Türkiye, OVP ile maliye politikası
açısından krizden çıkış stratejisini
ilan eden ve ekonomik birimlerin
önüne orta vadeli bir çerçeve koyan
az sayıda ülke arasında yer almıştır.
Bu durum, gelişmiş ya da gelişmekte
olan tüm ekonomileri borçlarının
sürdürülebilirliği
açısından
değerlendiren sermaye piyasalarının
gözünde Türkiye’yi bir adım öne
çıkarmıştır. Bugün gelinen noktada
pek çok ülkede ortaya çıkan kamu
açıkları ve borç sürdürülebilirlik
endişeleriyle
orta
vadeli
programlara
duyulan
şiddetli
ihtiyaç, Türkiye’de zamanında ve
doğru adımlar atıldığının da bir
teyidi olmuştur.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu, her yıl, üç yıllık
perspektifle
OVP
hazırlanmasını
öngörmektedir.
Bu
hüküm
çerçevesinde, 2011-2013 dönemi
için hazırlanan bu Program, bir
önceki OVP’nin devamı niteliğinde
olup,
uygulanmakta
olan
ilke,
politika ve önceliklerle uyum arz
etmektedir.
I.
DÜNYA
VE
TÜRKİYE
EKONOMİSİNDE GELİŞMELER
A. DÜNYA EKONOMİSİ
2008
yılının
ikinci
yarısından
itibaren dünyayı etkisi altına alan
krizin bir ekonomik ve finansal
çöküş haline dönmesini engellemek
için,
hükümetler
ve
merkez
bankaları; finansal sisteme işlerlik
kazandırmaya, güveni tekrar tesis
etmeye ve toplam talebi artırmaya
yönelik yüksek boyutlu parasal ve
mali tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin
katkısıyla,
2009
yılında
dünya
ekonomisinde
yaşanan
daralma
öngörüldüğü kadar olmamış ve
ekonomik toparlanma beklenenden
erken
başlamıştır.
Dünya
ekonomisinde 2009 yılı için yüzde
1,4 olarak tahmin edilen daralma
yüzde 0,6 olarak gerçekleşmiştir.
Diğer taraftan, ekonomik krizin ülke
gruplarına
yansımaları
önemli
ölçüde farklılık göstermiştir. 2009
yılında gelişmiş ülkelerde ekonomik
daralma yüzde 3,2’ye ulaşırken,
özellikle Çin ve Hindistan kaynaklı
olmak
üzere,
yükselen
ve
gelişmekte
olan
piyasa
ekonomilerinde yüzde 2,5 oranında
büyüme kaydedilmiştir.
Küresel ekonomik kriz sonucunda,
2009 yılında, dünya ticaret hacmi
yüzde 11, dünya mal ve hizmet
ticareti fiyatları ise yüzde 10,3
oranında gerilemiştir. Kriz aynı
zamanda dünya genelinde fiyat
artışlarının belirgin bir biçimde
yavaşlamasına yol açmıştır. Tüketici
enflasyonu 2009 yılında gelişmekte
olan ülkelerde 4 puan azalarak
yüzde 5,2 olarak gerçekleşmiştir.
Krizden en çok etkilenen grup olan
gelişmiş
ülkelerde
ise
tüketici
enflasyonu 3,3 puan azalarak yüzde
0,1 seviyesine düşmüş; bu gelişme
bazı ülkelerde deflasyon riskini
gündeme getirmiştir.
14
ORTA VADELİ PROGRAM
2009 yılında yaşanan ekonomik
daralmanın olumsuz etkileri işsizlik
oranlarında
da
belirgin
olarak
görülmüştür. İşsizlik oranı Avro
Bölgesinde yüzde 9,4’e, ABD’de
yüzde 9,3’e, OECD genelinde ise
yüzde 8,3’e çıkmıştır. Temmuz 2010
itibarıyla
söz
konusu
ülkelerin
tamamında işsizlik oranlarının bir
miktar
daha
yükseldiği
görülmüştür.2 Mevcut gelişmeler ve
düşük büyüme beklentileri, işsizlik
oranlarında gelinen bu seviyelerin
uzun bir süre kalıcı olabileceğine
işaret etmektedir. Nitekim Ekim
ayında yayımlanan IMF’nin Dünya
Ekonomik Görünüm Raporunda 2011
yılı işsizlik oranları ABD ve Avro
Bölgesi için sırasıyla yüzde 9,6 ve
yüzde
10
olarak
tahmin
edilmektedir.
Makroekonomik
gelişmeler
2010
yılında, gelişmiş ekonomilerde yavaş
olmakla
birlikte
istikrarlı
bir
toparlanma,
gelişmekte
olan
ekonomilerde ise güçlü büyüme
beklentisini teyit etmektedir. Bu
kapsamda, büyümenin 2010 yılında
ABD ekonomisinde yüzde 2,6, Avro
Bölgesinde yüzde 1,7 ve gelişmiş
ekonomilerin tamamında yüzde 2,7
olarak gerçekleşmesi beklenirken;
Çin’in
yüzde
10,5,
Hindistan’ın
yüzde
9,7,
gelişmekte
olan
ekonomilerin toplamda yüzde 7,1
büyüme
kaydetmesi
beklenmektedir.
Böylece,
dünya
ekonomik büyümesinin yüzde 4,8
olacağı tahmin edilmektedir.
2009 yılında, ABD ve Avro Bölgesi
ekonomilerinde, küresel krize karşı
uygulanan
genişlemeci
ekonomi
politikalarının
katkısıyla,
genel
devlet
açığının
GSYH’ya
oranı
sırasıyla yüzde 12,9 ve yüzde 6,3’e
ulaşmıştır.
Söz
konusu
oranın,
ABD’de 2010 yılından itibaren, Avro
Bölgesinde
ise
2011
yılından
itibaren düşmeye başlayacağı ve
2015 yılında ABD’de yüzde 6,5’e,
Avro Bölgesinde ise yüzde 2,8’e
gerileyeceği tahmin edilmektedir.
ABD ve Avro Bölgesi brüt borç
stokunun
GSYH’ya
oranı,
2007
yılındaki yüzde 62,1 ve yüzde 65,9
seviyelerinden, 2009 yılında sırasıyla
yüzde 84,3 ve yüzde 79’a ulaşmıştır.
Bu oranların önümüzdeki dönemde de
artmaya devam ederek 2015 yılında
ABD’de
yüzde
110,7’ye,
Avro
Bölgesinde
ise
yüzde
89,3’e
yükselmesi beklenmektedir.
Kamu açığı ve borç stokundaki
bozulma bazı Avrupa ülkelerinde çok
daha fazla olmuş ve bu ülkelerde
kamu borcunun sürdürülebilirliğine
yönelik ciddi kaygılar ortaya çıkmıştır.
Avrupa
Birliği
(AB)
içinde
makroekonomik
politika
eşgüdümünün
sağlanamaması
ve
bankacılık sektörünün kırılgan yapısı,
uluslararası
piyasalarda
Avronun
ciddi değer kaybına neden olmuştur.
Bu gelişme, krizin başından itibaren
beklendiği gibi, Avro Bölgesinin,
dünya
ile
mukayese
edildiğinde,
krizden
çıkışının
tedrici
olacağı
yönündeki
beklentileri
güçlendirmiştir. Ancak, borç sorunu
yaşayan ülkelerin kamu açıklarını
azaltmak amacıyla ardı ardına mali
tedbir paketleri açıklamaları; IMF’nin
de katkısıyla AB’de zor durumda
kalan ülkelere destek mekanizması
oluşturulması;
uygulanan
stres
testlerinde
bankacılık
sisteminde
kayda değer bir sorun olmadığının
görülmesi;
Almanya
ekonomisinin
güçlü bir toparlanma seyri izlemesi;
AB ekonomisinin görünümünü nispi
olarak düzeltmiştir.
Özetle,
küresel
ekonomik
krizin
etkilerinin
azaltılması
amacıyla
uygulanan maliye politikaları, finansal
kesimden kaynaklanan mali yükler ve
devresel bütçe etkisi ülkelerin kamu
açıklarını ve borç stoklarını önemli
ölçüde artırmıştır. Böylece, ekonomik
kriz, başta Avrupa ülkeleri olmak
üzere, birçok ülke için bir nevi borç
krizi haline dönüşmüştür.
15
ORTA VADELİ PROGRAM
Uzun dönemde dahi, ülkelerin borç
stoklarında meydana gelen artış
eğiliminin durdurulabilmesi, ancak
dönem boyunca kamu dengelerinde
tedrici ve istikrarlı bir iyileştirme
yapılmasıyla
mümkün
görünmektedir. Bu nedenle, kamu
borcunun
sürdürülebilirliğini
sağlamak amacıyla mali sıkılaştırma
ülkelerin
ekonomik
politika
gündemine oturmuştur.
Önümüzdeki
dönemde,
dünya
ekonomileri genelinde canlanma ve
büyüme
öngörülmekle
birlikte,
özellikle gelişmiş ülkelerdeki yüksek
bütçe açıkları ve zayıf büyüme
performansı nedeniyle oluşan mali
ve finansal kırılganlıklar kaynaklı
belirsizlikler sürmektedir.
AB’de yaşanan borç krizine ek
olarak, AB ve ABD ekonomilerinde
krizle
birlikte
işsizliğin
yüksek
seviyelere
ulaşmış
olması
ve
yapışkan hale gelmesi, küresel
ekonomik beklentilerde belirsizliğe
yol açmaktadır.
Son dönemde, ABD’de büyümenin
düşmüş olması olumsuz beklentileri
güçlendirmiş, 2010 yılı ABD büyüme
tahminleri
aşağı
yönlü
revize
edilmiştir. Kamu borçlarındaki hızlı
yükseliş
ve
mali
bilânçolardaki
bozulmayla
birlikte
risk
primlerindeki
yükselmenin
bankacılık sistemine yansıma ve
tüketim
ve
yatırım
kararlarını
olumsuz
yönde
etkileme
riski
bulunmaktadır.
Politika faizlerinin sıfır düzeyine
yaklaşması
nedeniyle
para
politikasının sınırlarına ulaşılması ve
bütçe açıklarının gelmiş olduğu
yüksek seviyeler, uygulanabilecek
ilave para ve maliye politikası
seçeneklerini daraltmakta ve bu
husus
küresel
belirsizliği
artırmaktadır.
Dünya ekonomilerinin potansiyel
üretim düzeylerinde kısa vadede
küresel kriz nedeniyle gerileme
kaydedilmiştir.
Söz
konusu
gerileme, AB ve ABD gibi krizden
fazla etkilenen ekonomilerde daha
belirgin düzeydedir. Bu durum,
mevcut işsizlik ve kamu borç yükü
sorunlarının çözümünü daha da
zorlaştırmaktadır.
B. TÜRKİYE EKONOMİSİ
Küresel kriz Türkiye ekonomisini dış
ticaret, finansman ve beklentiler
olmak
üzere
üç
kanaldan
etkilemiştir.
2008
yılının
ikinci
çeyreğinden
itibaren
daralmaya
başlayan Türkiye ekonomisi, yurtiçi
talep ve üretimi artırmaya yönelik
alınan önlemler sonucunda, 2009
yılının ikinci çeyreğinden itibaren
canlanma
eğilimine
girmiştir.
Ekonomide
başlayan
canlanma
eğilimi,
OVP
çerçevesinde,
zamanında ve doğru politikalar
uygulanarak desteklenmiştir.
OVP ile kamu açıklarının üç yıl
boyunca
kademeli
bir
şekilde
azaltılacağı ve kamu borç stokunun
kontrol
altında
tutulacağı
ilan
edilmiştir.
Maliye
politikalarında
2009 ve 2010 yılındaki uygulamalar
OVP ile uyumlu olmuştur.
Belirsizliklerin
azalması,
tüketici
güveninin artması, kredi koşullarının
iyileşmesi
tüketim
ve
yatırım
kararlarını olumlu yönde etkileyerek
yurtiçi talebi artırmıştır.
Ekonomik canlanmada sağlanan bu
ivme 2010 yılında da devam etmiş
ve yılın ilk yarısında GSYH, bir
önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde
11
oranında
artış
kaydetmiştir.
Böylece,
Türkiye
dünyanın en hızlı büyüyen bir kaç
ekonomisi arasında yer almıştır.
16
ORTA VADELİ PROGRAM
2009
yılında,
ekonomideki
daralmaya paralel olarak cari açığın
milli gelire oranı bir önceki yıla göre
3,4
puan
azalarak
yüzde
2,3
seviyesinde gerçekleşmiştir. 2010
yılında ise cari açık, ekonomideki
toparlanmayla
birlikte
yeniden
artma eğilimine girmiştir.
Bu
dönemde
cari
açığın
finansmanında herhangi bir sorunla
karşılaşılmamıştır. Sermaye girişi,
ekonomideki canlanma ve güven
ortamının tesisiyle 2009 yılının
Mayıs
ayından
itibaren
tekrar
başlamış,
mevduat
ve
portföy
yatırımları ağırlıklı olmak üzere
artarak sürmüştür.
2009 yılında küresel krizin getirdiği
istihdam
belirsizlik
ortamında
olanaklarındaki daralma nedeniyle
işsizlik
oranı
yüzde
14’e
yükselmiştir.
Bununla
birlikte
toplam
istihdamda
bir
kayıp
yaşanmamıştır. Tarım dışı istihdam
yüzde
1
azalırken,
tarım
istihdamının yüzde 4,5 oranında
artması nedeniyle toplam istihdam
yüzde
0,4
oranında
artış
göstermiştir.
2010
yılının
ilk
yarısında
ise
ekonomik aktivitenin öngörülerin
üzerinde
artış
göstermesi,
belirsizliklerin
azalması
ve
istihdamın
artırılmasına
yönelik
alınan
tedbirler
istihdam
olanaklarını artırmış ve işsizlik oranı
sürekli azalarak Haziran dönemi
itibarıyla yüzde 10,5 seviyesine
gerilemiştir.
İşgücüne katılma oranındaki artışa
rağmen işsizlik oranının azaldığı
gözlenmiştir.
2010
yılı
Haziran
dönemi itibarıyla, bir önceki yılın
aynı dönemine göre, tarım dışı
işsizlik oranı 3 puan azalarak yüzde
13,4’e, genç nüfusta işsizlik oranı
ise 4,6 puan azalarak yüzde 19,1’e
gerilemiştir.
Aynı dönemler itibarıyla, tarım dışı
istihdam yüzde 6,8, ücretli ve
yevmiyeli sayısı ise yüzde 8,4
oranında
artış
kaydetmiştir.
İstihdam olanaklarındaki iyileşme
ile birlikte 2010 yılının tümünde
işsizlik
oranının
yüzde
12,2’ye
gerilemesi beklenmektedir.
2009 yılında TÜFE yıllık artış hızı,
2008 yıl sonuna göre yaklaşık 3,5
puan azalış kaydederek yüzde 6,5
olarak
gerçekleşmiştir.
Bu
gelişmede, küresel krizin etkileriyle
iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın
belirginleşmesi
ve
emtia
fiyatlarındaki
düşüş
belirleyici
olmuştur.
Diğer
taraftan,
vergi
düzenlemelerinin oluşturduğu fiyat
artışının yanı sıra, işlenmemiş gıda
fiyatlarındaki
yükseliş
nedeniyle
2009
yılının
son
çeyreğinde
enflasyonda artış eğilimi başlamış,
bu eğilim 2010 yılının Ocak-Nisan
döneminde
güçlenerek
devam
etmiştir.
Ancak,
hizmet
grubu
yıllık
enflasyonundaki gerilemenin devam
etmesi ve enerji fiyatlarının artış
hızındaki
yavaşlamaya
rağmen
işlenmemiş
gıda
fiyatlarında
kaydedilen
yükselme
sonucunda
Eylül ayı sonunda yıllık enflasyon
yüzde 9,2 seviyesine yükselmiş
Mevcut
görünüm
bulunmaktadır.
altında yıl sonunda tüketici fiyatları
yıllık artış oranının yüzde 7,5 olması
beklenmektedir.
17
ORTA VADELİ PROGRAM
Başta bankacılık kesimi olmak üzere
birçok
sektörde
gerçekleştirilen
yapısal reformlar ile uzun süredir
uygulanan sıkı maliye politikası
sonucunda bir taraftan Türkiye
ekonomisinin küresel krize sağlam
makroekonomik temellerle girmesi
sağlanırken,
diğer
taraftan
da
küresel
krizin
ekonomimiz
üzerindeki
etkilerini
azaltıcı
politikaların uygulanmasına imkan
sağlanmıştır.
Küresel
krizin
ekonomimiz
üzerindeki
etkilerini
azaltmak
amacıyla
uygulamaya
konulan
canlandırma
paketlerinin
de
etkisiyle, 2007 yılında yüzde 0,2
olan genel devlet açığının GSYH’ya
oranı 2009 yılında önemli ölçüde
yükselmiştir. 2008 yılına kadar
sürekli düşüş gösteren kamu borç
stokunun GSYH’ya oranı, kamu
açığındaki artışa ve büyümedeki
daralmaya bağlı olarak, 2009 yılında
artış göstermiştir.
Bununla birlikte, özellikle 2009 yılı
ortasında alınan tedbirler, OVP
kapsamında
atılan
adımlar
ve
büyüme
hızının
son
çeyrekte
beklentilerin
üzerinde
gerçekleşmesi sonucunda, 2009 yıl
sonu itibarıyla hem kamu açığı hem
de borç stokunun GSYH’ya oranı
öngörülerin altında kalmıştır. Bu
kapsamda, 2009 yıl sonu itibarıyla
yüzde 6,6 olması beklenen genel
devlet açığının GSYH’ya oranı yüzde
5,4 seviyesinde; yüzde 47,3 olması
beklenen
genel
devlet
borç
stokunun GSYH’ya oranı ise yüzde
45,5 seviyesinde kalmıştır.
OVP’de
yer
alan
tedbirlerin
kararlılıkla
uygulanması
ve
ekonominin
öngörülenden
daha
erken
ve
güçlü
bir
biçimde
toparlanmasının da katkısıyla, kamu
maliyesi göstergelerindeki iyileşme
2010 yılında da sürmüştür.
Başta gelişmiş ekonomiler olmak
üzere, ülkelerin kamu borçlarının
sürdürülebilirliği
açısından
değerlendirildiği bir dönemde, kamu
maliyesi alanında elde edilen bu
başarılı sonuçlar, Türkiye’nin diğer
ülkelerden
farklı
bir
konumda
değerlendirilmesine
imkan
sağlamıştır.
Sağlanan bu olumlu gelişmeler,
geleceğe yönelik güven ve risk
primine ilişkin birçok göstergedeki
ciddi iyileşmeyle de teyit edilmiştir.
Türkiye, 2010 yılında Cumhuriyet
tarihinde ilk defa iç piyasada 10
yıllık vadeyle borçlanmıştır.
Yurt
dışına
ihraç
edilen
eurobondların vadesi 30 yılı aşmış,
söz konusu senetlerin faizleri, kredi
notu
Türkiye’den
yüksek
olan
senetlerin
ülkelerin
çıkardıkları
faizlerinden
daha
düşük
gerçekleşmiştir.
Benzer şekilde, Türkiye’nin risk
primi göstergeleri bazı gelişmiş
ekonomilerin de altına inmiş ve
Türkiye, yatırımcıların daha az riskli
kabul ettiği bir ülke olmuştur.
Türkiye’nin krize karşı geliştirdiği
politikalar
ve
gösterdiği
dayanıklılığın bir neticesi olarak,
ülke
kredi
notumuz
bir
kredi
derecelendirme kuruluşu tarafından
iki kademe olmak üzere, dört farklı
kredi
derecelendirme
kuruluşu
tarafından çok kısa aralıklarla bir
kademe artırılmıştır.
II. TEMEL AMAÇ
2011-2013 dönemini kapsayan Orta
Vadeli Programın temel amacı,
ülkemizin
refah
seviyesinin
artırılması
nihai
hedefi
doğrultusunda, büyümeye istikrar
kazandırmak, istihdamı artırmak,
kamu dengelerini iyileştirmek ve
fiyat istikrarını sağlamaktır.
18
ORTA VADELİ PROGRAM
Ekonominin rekabet gücü, kamu
harcamalarında
etkinlik,
iyi
yönetişim, devlet yardımları, eğitim
sistemi, yargı sistemi, kayıt dışılık,
yerel yönetimler ve bölgesel gelişme
alanlarında yapısal dönüşüm ihtiyacı
devam etmektedir.
İstihdamı artırmak için istikrarlı
büyüme
ortamını
sağlayacak
politikaların yanı sıra
işgücünün
niteliğini,
işgücü
piyasasının
esnekliğini ve işgücüne katılımı
artıracak
politikalara
ağırlık
verilecektir.
Kamu kesimi açıklarının azaltılması;
bir
taraftan
ekonomide
güven,
istikrar
ve
öngörülebilirliğin
güçlendirilmesine, diğer taraftan
özel
sektörün
kullanabileceği
kaynakların
artırılmasına
katkı
sağlayacak ve böylece özel sektör
öncülüğünde bir büyüme sürecinin
gerçekleşmesine yardımcı olacaktır.
III. MAKROEKONOMİK HEDEFLER VE
POLİTİKALAR
A. PROGRAM DÖNEMİ HEDEF VE
GÖSTERGELERİ
Programın
makroekonomik
çerçevesi oluşturulurken; gelişmiş
ülkelerin
yavaş
ve
istikrarlı,
gelişmekte olan ülkelerin ise daha
hızlı
bir
ekonomik
büyüme
göstereceği;
dünya
ticaret
hacmindeki artışın, uzun dönem
ortalamasının bir miktar üzerinde
seyredeceği;
yükselen
piyasa
ekonomilerine net özel sermaye
girişinin artacağı ve cari açığın
finansmanında
bir
sorunla
karşılaşılmayacağı; uluslararası mal
ve ham petrol fiyatlarında aşırı
yükselme olmayacağı varsayılmıştır.
1. Büyüme ve İstihdam
i)
Küresel krizden çıkış sürecinde
2010 yılının özellikle ilk yarısında
yurtiçi talep ve üretimde hızlı bir
artış kaydedilmiş ve GSYH bu
dönemde
yüzde
11
oranında
artmıştır.
Baz
etkisinin
azalmasıyla
da
büyümenin
2010
yılının
ikinci
yarısında
yavaşlaması
ve
yılın
tamamında yüzde 6,8 oranında
gerçekleşmesi
beklenmektedir.
2011 yılında yüzde 4,5 olacağı
tahmin edilen büyümenin, 2013 yılı
sonunda
yüzde
5,5
düzeyine
ulaşması
hedeflenmektedir.
Bu
hedefe
ulaşılmasında,
Program
dönemi
sonuna
kadar
dünya
ekonomisinin
küresel
krizin
etkilerinden
kurtulacağı
öngörüsünün yanı sıra potansiyel
hasılaya yakınsamanın sürmesi ve
OVP’de
yer
alan
politikaların
kararlılıkla uygulanması belirleyici
olacaktır.
ii)
Program
döneminde
yıllık
ortalama reel artış hızının özel
tüketim harcamalarında yüzde 4,4,
özel
sabit
sermaye
yatırım
harcamalarında yüzde 10,8, kamu
tüketim harcamalarında ise yüzde
3,9 olması öngörülmektedir. Kamu
sabit
sermaye
yatırım
harcamalarının ise dönem boyunca
ortalama
yüzde
2,5
oranında
azalacağı tahmin edilmektedir.
iii)
Program dönemi boyunca
kamu ve özel kesim tasarruflarında
artış öngörülmektedir. Ancak negatif
olan özel kesim tasarruf yatırım
farkının
program
döneminde
artması beklenmektedir.
iv)
Ekonomik büyümenin yanı
sıra, işgücü piyasasını daha esnek
hale
getirecek
politikaların
da
uygulanmasıyla
Program
döneminde, tarım dışında 1,5 milyon
kişi
ilave
istihdam
yaratılması
beklenmektedir. Bu dönemde tarım
istihdamında beklenen çözülmenin
etkisiyle toplam istihdam artışının
1,1 milyon kişi olacağı tahmin
edilmektedir.
v)
Dönem
sonunda
istihdam
oranının yüzde 43, işsizlik oranının
yüzde 11,4 olması beklenmektedir.
19
ORTA VADELİ PROGRAM
2. Kamu Maliyesi
i)
2010 yılı sonunda yüzde 3,4
olacağı tahmin edilen kamu kesimi
açığının GSYH’ya oranının, Program
dönemi
sonunda
yüzde
1,2’ye
gerileyeceği öngörülmektedir.
ii)
Aynı şekilde, 2013 yılı genel
devlet açığının GSYH’ya oranının da,
2010
yılında
gerçekleşmesi
beklenen yüzde 3,7 seviyesinden
yüzde
1,1’e
düşmesi
hedeflenmektedir.
iii)
2010 yılında GSYH’ya oran
olarak yüzde 1,0 düzeyinde olan faiz
giderleri ve özelleştirme gelirleri
hariç
kamu
kesimi
fazlasının
Program dönemi sonunda yüzde
1,7’ye yükseleceği öngörülmektedir.
iv)
2010 yılında yüzde 39,1
olarak gerçekleşeceği tahmin edilen
genel
devlet
harcamalarının
GSYH’ya oranının, 2013 yılında
yüzde
36,1’e
düşmesi
beklenmektedir.
v)
2010 yılında yüzde 34,4
olacağı tahmin edilen genel devlet
faiz dışı harcamalarının GSYH’ya
oranının, sürekli bir azalma trendi
içerisinde Program dönemi sonunda
yüzde
32,6’ya
gerilemesi
beklenmektedir.
vi)
2010 yılında yüzde 35,0
olacağı tahmin edilen özelleştirme
gelirleri
hariç
genel
devlet
gelirlerinin GSYH’ya oranının, 2013
yılında
yüzde
34,3
olması
beklenmektedir.
vii)
2010 yılında yüzde 26,2
olarak gerçekleşeceği tahmin edilen
sosyal güvenlik primleri dahil vergi
yükünün (vergi red ve iadeleri
hariç)
GSYH’ya
oranının,
2011
yılında yüzde 26,4’e yükseleceği ve
Program dönemi sonunda tekrar
yüzde 26,2 seviyesine gerileyeceği
öngörülmektedir.
viii)
GSYH’ya oran olarak, 2009
yılında
yüzde
45,5
düzeyinde
gerçekleşen
AB
tanımlı
genel
yönetim nominal borç stokunun
2010 yılında yüzde 42,3 düzeyine
gerilemesi
beklenmektedir.
Söz
konusu oranın düzenli bir azalma
trendi göstererek, Program dönemi
sonunda yüzde 36,8 düzeyinde
gerçekleşmesi öngörülmektedir.
ix)
Program
döneminde
gerçekleştirilmesi
öngörülen
özelleştirmeler sonrasında küçülen
KİT
sisteminin,
doğal
gaz
tüketiminin arzın altında kalmasının
da tesiriyle 2010 yılında yüzde 0,3
olması tahmin edilen faiz dışı
fazlasının GSYH’ya oranının Program
dönemi sonunda yüzde 0,1 faiz dışı
açığa dönüşmesi beklenmektedir.
3. Ödemeler Dengesi
i)
Program döneminde, dünya
ticaretinde ve ticaret ortaklarımızın
ekonomilerinde
başlayan
toparlanmanın devam etmesi ve bu
gelişmenin de dış talebe olumlu
yansıması
sonucunda
ihracatın
dönem boyunca yıllık ortalama
olarak cari fiyatlarla yüzde 12,7
oranında artarak 160 milyar dolara
ulaşması beklenmektedir.
ii)
Ekonomimizdeki büyümeye
paralel olarak ithalatın da hızla
yükseleceği ve yıllık ortalama yüzde
11,3 artışla 2013 yılında 245 milyar
dolara
ulaşacağı
tahmin
edilmektedir. Dönem sonunda yakıt
ithalatının (27. Fasıl) 53,1 milyar
dolara ulaşması beklenmektedir.
iii)
Programda
öngörülen
politikaların
uygulanmasıyla
ihracatın ithalatı karşılama oranının
tedrici bir şekilde artması ve böylece
dış ticaret açığının GSYH’ya oranının
yüzde
9,3
seviyesinde
kalması
öngörülmektedir.
20
ORTA VADELİ PROGRAM
iv)
Turizm gelirlerinin GSYH
içindeki payının Program dönemi
boyunca
yüzde
3
seviyesinde
kalacağı tahmin edilmektedir.
v)
Program
döneminde
hedeflenen
ortalama
yüzde
5
büyümeye
rağmen,
yurtiçi
tasarrufları
artırmaya
yönelik
politikaların da katkısıyla, cari
işlemler açığının GSYH’ya oranının
ortalama
yüzde
5,2
civarında
kalacağı öngörülmektedir.
4. Enflasyon
i)
Program
döneminde
toplam
talep
koşullarının
enflasyona düşüş yönünde yaptığı
katkının
devam
edeceği
öngörülmektedir.
Politika
faizlerinin 2011 yılında sınırlı bir
artış gösterdikten sonra dönem
boyunca tek haneli düzeylerde
kalması, gıda enflasyonunun yüzde
7 seviyesinde seyretmesi ve petrol
fiyatlarının
80-85
dolar
seviyesinde
gerçekleşmesi
beklenmektedir.
Bu
çerçevede,
TÜFE yıllık artış hızı, 2010 yılı için
yüzde 7,5, 2011, 2012 ve 2013
yılları için ise sırasıyla yüzde 5,3,
yüzde 5 ve yüzde 4,9 olarak
tahmin edilmiştir.
B.
POLİTİKALAR
MAKROEKONOMİK
1. Büyüme ve İstihdam
i)
Kriz sonrası dönemde
güçlü, sürdürülebilir ve istihdam
yaratan büyümenin sağlanması
için para, maliye ve gelirler
politikaları koordinasyon içerisinde
yürütülecektir.
ii)
Ekonomide
yurtiçi
tasarrufları
artırmaya
yönelik
çalışmalar sürdürülecektir. Kamu
mali
disiplininin
sağlanması
çerçevesinde, kamu tasarruflarının
iyileştirilmesi
bu
amacın
gerçekleştirilmesine
katkıda
bulunacaktır.
iii)
Kriz sonrasında ekonomik
canlanmanın
güçlendirilmesi
ve
istikrarlı büyüme için özel kesim
yatırımlarını ve ihracatı artırmaya
yönelik
politikalara
devam
edilecektir.
iv)
Kamu yatırımlarında teknik
ve sosyal altyapının geliştirilmesine
öncelik verilecektir.
v)
Ekonominin
istihdam
yaratma
kapasitesini
artıracak
politikalara öncelik verilecektir. Bu
çerçevede, işgücü piyasası daha
esnek hale getirilecek ve işgücünün
niteliği artırılacaktır.
vi)
KOBİ’lerin rekabet gücü
artırılacak ve istihdam yaratma
kapasitesi iyileştirilecektir.
vii)
Bölgelerdeki potansiyelin ve
dinamiklerin ulusal büyümeye ve
kalkınmaya
sağladıkları
katkı
artırılacaktır.
viii)
Kırsal
kesimde,
görece
verimliliği yüksek ekonomik faaliyet
alanlarını
geliştirmek
suretiyle,
istihdam
ve
katma
değer
artırılacaktır.
2. Kamu Maliye Politikası
Kamu kesimi açığı azaltılarak özel
sektörün
kullanabileceği
kaynakların
artırılmasına
katkı
sağlanacak ve böylelikle özel sektör
öncülüğünde bir büyüme sürecinin
gerçekleşmesine
yardımcı
olunacaktır.
Mali
saydamlık
ve
hesap
verebilirliğin artırılmasına yönelik
idari
ve
hukuki
düzenlemelere
devam edilecek, başlatılmış olan
reformların
uygulama
boyutu
güçlendirilecektir.
Politika
oluşturma
ve
analiz
sürecinde büyük önem taşıyan kamu
mali
istatistiklerinin
uluslararası
standartlara uyumu sağlanacaktır.
21
ORTA VADELİ PROGRAM
a. Kamu Harcama Politikası
Kamu kaynaklarının kullanımında,
belirlenen politika ve öncelikler
doğrultusunda
hareket
edilmesi,
yürütülen faaliyet ve projelerin
gereklilik, etkinlik ve verimlilik
açısından gözden geçirilerek kamu
harcamalarının sağlıklı bir temele
kavuşturulması
esastır.
Bu
çerçevede;
i) Kamu
idareleri
tarafından
harcama
programları
gözden
geçirilecek;
ihtiyaçlara
cevap
vermeyen,
verimsiz
faaliyet
ve
projeler tasfiye edilecek, böylece
kamu
kaynağının
ihtiyaçlar
doğrultusunda daha etkin kullanımı
sağlanarak
mali
alan
oluşturulacaktır.
ii)
Kamuda personel istihdamı;
personel ihtiyacının belirlenmesi ve
personelin niteliğinin artırılmasına
yönelik çalışmalar doğrultusunda ve
merkezi yönetim bütçe kanunlarında
belirlenen
sınırlamalara
uygun
olarak gerçekleştirilecektir.
iii)
Sağlık
hizmetlerinin
kalitesinden ödün verilmeksizin ilaç
ve tedavi harcamalarını daha akılcı
hale getirmeye yönelik tedbirler
alınmaya
devam
edilecektir.
Üniversite hastanelerinin finansman
sıkıntılarının giderilmesine yönelik
yapısal tedbirler alınacaktır.
iv)
Sağlık harcamalarına ilişkin
denetimlerin daha etkin bir şekilde
yapılabilmesi
amacıyla,
sağlık
hizmet
sunucularının
geçmiş
davranışlarını dikkate alan denetim
modelleri geliştirilecek, risk analizi
ve veri madenciliği alanlarında
yazılım, donanım ve eğitim altyapısı
güçlendirilecektir.
v)
Genel
sağlık
sigortası,
getireceği
mali
yüklerin
makul
düzeyde
tutulması
amacıyla,
sağlıkta
dönüşüm
programıyla
birlikte
uygulanmaya
devam
edilecektir.
vi)
Sosyal
yardımlarda
etkinliğin sağlanmasına yönelik
olarak sosyal yardımlarla istihdam
arasında bağlantı kurulacak ve
sosyal
yardımlardan
mükerrer
yararlanma önlenecektir.
vii)
Mahalli idarelerin genel
bütçe vergi paylarından kamuya
olan
borçlarına
mahsuben
yapılacak
kesinti,
yeni
borç
doğmasını engelleyecek ve borç
stokunun
azalmasına
yardımcı
olacak bir oranla düzenli olarak
uygulanacaktır.
viii)
Kamu
ihale
sisteminin
etkinlik
ve
şeffaflığının
artırılmasını ve AB müktesebatında
yer
alan
kapsam,
tanım
ve
istisnalarla uyumunu sağlayacak
düzenlemeler hayata geçirilecektir.
ix)
Mali
sonuç
doğuracak
düzenleme ve uygulamalarla ilgili
olarak, kısa dönemin yanı sıra, orta
ve uzun dönemi de içeren etki
analizleri yapılacaktır.
b. Kamu Yatırım Politikası
Kamu
yatırımlarının
etkinliği
artırılacak;
yatırımlar,
öncelikli
sosyal ihtiyaçları giderecek ve
üretken faaliyetleri destekleyecek
nitelikteki
altyapıya
yönlendirilecek; sektörel, bölgesel
ve
AB’ye
uyum
yönündeki
amaçların
gerçekleştirilmesinde
etkili
bir
araç
olarak
kullanılacaktır. Bu çerçevede;
i)
Kamu yatırımları etkili ve
verimli bir şekilde zamanında
gerçekleştirilecek
ve
mevcut
sermaye
stoku
daha
etkin
kullanılacaktır.
ii)
Eğitim, sağlık, teknolojik
araştırma, ulaştırma, içme suyu ile
bilgi ve iletişim teknolojilerinin
geliştirilmesine
yönelik
altyapı
yatırımlarına öncelik verilecektir.
22
ORTA VADELİ PROGRAM
iii)
Kamu
yatırımları,
başta
Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu
Anadolu
Projesi,
Konya
Ovası
Projesi olmak üzere bölgeler arası
gelişmişlik
farklarını
azaltmayı
hedefleyen ekonomik ve sosyal
altyapı
projelerine
yoğunlaştırılacaktır.
iv)
AB’ye üyelik yönünde ortaya
konulan politika ve önceliklerin
hayata geçirilmesi için sürdürülen
çalışmaların gerektirdiği yatırımlar
hızlandırılacaktır.
iii)
Vergi kanunlarında yer alan
istisna, muafiyet ve vergi indirimi
hükümleri,
öngörülen
sosyoekonomik
politika
ve
hedefler
çerçevesinde gözden geçirilerek vergi
mevzuatı sadeleştirilecektir. İstisna,
muafiyet ve indirimler nedeniyle
oluşan vergi harcaması tutarlarının
hesaplanmasına devam edilecektir.
iv)
Yüksek oranda vergilendirilen
ürünler başta olmak üzere vergi kayıp
ve
kaçağını
önlemeye
yönelik
denetimler artırılacaktır.
v)
Kamu altyapı yatırımlarının
gerçekleştirilmesinde özel sektör
katılımını
artırıcı
modellerin
kullanımı yaygınlaştırılacaktır.
v)
Vergi
ve
diğer
mali
yükümlülüklerin
zamanında
ödenmesini sağlamak amacıyla etkin
bir tahsilât sistemi oluşturulacaktır.
vi)
Kamu yatırım teklif ve
kararları,
sorun
ve
çözüm
analizlerini içeren sektör çalışmaları
ve nitelikli yapılabilirlik etüd ve
analizlerine dayandırılacaktır.
vi)
Vergiye
gönüllü
uyumun
artırılması
ve
vergi
tabanının
genişletilmesine yönelik çalışmalara
devam edilecektir.
c. Kamu Gelir Politikası
Uygulanacak
kamu
gelir
politikalarının temel amacı; büyüme,
yatırım
ve
istihdamın
desteklenmesine
ve
ekonomide
kayıtdışılığın azaltılmasına katkıda
bulunmak ve etkin, basit ve adil bir
vergilendirme sistemi oluşturmaktır.
Bireysel ve kurumsal tasarruf ve
sermaye birikiminin teşvik edilmesi
özel
önem
taşımaktadır.
Bu
çerçevede;
i)
Vergi
uygulanmasında
vergilendirmede
esas olacaktır.
politikalarının
istikrar
ve
öngörülebilirlik
ii)
Doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının
ülkeye
girişinin
hızlandırılmasına, yatırımların ve ArGe faaliyetlerinin desteklenmesine,
istihdamın artırılmasına ve bölgeler
farklılıklarının
arası
gelişmişlik
azaltılmasına
yönelik
vergi
politikalarının
uygulanmasına
devam edilecektir.
vii)
Maktu vergi ve harçlar genel
ekonomik koşullar göz önüne alınarak
güncellenecektir.
viii)
Vergi idaresinin denetim ve
uygulama
kapasitesinin
güçlendirilmesiyle ilgili çalışmalara
devam edilecektir.
ix)
Vergi uyuşmazlıklarına dair
idari
yargılama
alanında
gerekli
düzenlemeler yapılacaktır.
x)
Yerel
yönetimlerin
öz
gelirlerinin
artırılmasına
yönelik
düzenlemeler hayata geçirilecektir.
Yerel
idarelerin
öz
gelirlerinin
artırılmasında,
imar
ve
altyapı
hizmetleri
sonrasında
varlıkların
değerinde ortaya çıkan artışlardan
daha fazla yararlanılacaktır.
xi)
Atıl
vaziyette
bulunan
Hazineye ait taşınmazlar, ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarıyla koordinasyon
içerisinde,
geliştirilecek
projeler
vasıtasıyla
ekonomiye
kazandırılacaktır.
23
ORTA VADELİ PROGRAM
d. Kamu Borçlanma Politikası
Kamu borcunun yönetimi, iç ve dış
piyasa koşulları ile maliyet unsurları
göz
önünde
bulundurularak
belirlenen risk düzeyi çerçevesinde,
finansman ihtiyacının orta ve uzun
vadede mümkün olan en uygun
maliyetle
karşılanması
ilkesine
dayanmaktadır.
Bu
ilke
çerçevesinde,
i)
Kamu kesimi borçlanmasının
özel
kesim
kaynaklarını
dışlamamasını
teminen
iç
borç
çevirme
oranı
kademeli
olarak
azaltılacaktır.
ii)
Şeffaflığın
artırılması
amacıyla, kamuoyunun ihtiyaçları da
dikkate
alınarak,
finansman
programları ve borç bilgilerinin
düzenli olarak açıklanmasına devam
edilecektir.
iii)
Devlet
iç
borçlanma
senetlerinin
yatırımcı
tabanının
genişletilmesi
amacına
yönelik
olarak yeni araçların ve yeni satış
yöntemlerinin geliştirilmesine ilişkin
çalışmalara devam edilecektir.
ii)
Sayıştay’ın
denetim
faaliyetleri
kamuda
yaygınlaştırılacaktır. İç kontrol ve iç
denetim
sisteminin
sağlıklı
bir
şekilde
çalışmasına
yönelik
Sayıştay’ın daha fazla katkı vermesi
sağlanacaktır.
iii)
Kamu
kurum
ve
kuruluşlarında
yönetim
sorumluluğunun güçlendirilmesi için
gerekli mali yönetim, iç kontrol ve iç
denetim faaliyetlerinin etkin bir
şekilde
uygulanmasına
yönelik
tedbirler güçlendirilecektir.
iv)
Kamu
idarelerinin
faaliyetlerinde kamu iç kontrol
standartlarının
esas
alınması
sağlanacaktır.
v)
Kamu kuruluşlarında kamu
mali
yönetiminin
gerektirdiği
hizmetlerin daha etkin sunulmasını
teminen insan kaynakları altyapısı
nitelik
ve
nicelik
olarak
güçlendirilecektir.
f. Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve
Özelleştirme
e. Kamu Mali Yönetimi ve Denetim
İdari ve mali sorumlulukların gereği
gibi yerine getirilmesine yönelik
olarak 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunuyla
oluşturulan yeni mali yönetim ve
denetim
anlayışının,
tüm
unsurlarıyla hayata geçirilebilmesi
gerekmektedir. Bu kapsamda, iç
kontrol sistemlerinin sağlıklı bir
şekilde
kurulması,
iç
ve
dış
denetimin etkin ve koordineli bir
şekilde çalışması esastır.
KİT’lerin
kârlılık
ve
verimlilik
ilkelerine uygun olarak işletilmesi
esastır. KİT’lerin belirli bir takvim ve
strateji çerçevesinde özelleştirilme
çalışmaları
kararlılıkla
sürdürülecektir.
i)
5018 sayılı Kanunla uyum
sağlayacak şekilde etkin bir dış
denetimin
sağlanması
için
Sayıştay’ın yasal ve insan kaynakları
altyapısı güçlendirilecektir.
ii)
KİT’lerin tüm işletmecilik
politikaları; stratejik planlar ile
genel
yatırım
ve
finansman
kararnamelerinde
öngörülen
hedeflere
ulaşacak
şekilde
belirlenecek ve etkin bir şekilde
uygulanacaktır.
i)
KİT’lerde; yetkilendirmeyi,
hesap verebilirliği, şeffaflığı, karar
alma
süreçlerinde
etkinliği
ve
performansa dayalı yönetimi esas
alan
stratejik
yönetim
anlayışı
yaygınlaştırılacaktır.
24
ORTA VADELİ PROGRAM
iii)
KİT’lerin gayrimenkullerinin
değerlendirilmesinde
rayiç
bedel
esas
alınacaktır.
KİT’lerin
atıl
olmayan gayrimenkullerinin devri,
işletmenin verimliliği, bütünlüğü ve
çevre sağlığı gibi hususları olumsuz
etkilemeyecek
şekilde
mümkün
olabilecektir.
Kamu
kurum
ve
kuruluşlarının
KİT’lerin
gayrimenkullerine ilişkin devralma
taleplerinin
değerlendirilmesinde
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu
hükümleri esas alınacaktır.
iv)
KİT’lerin sürekli zarar eden
ve
alınacak
tedbirlerle
kâra
geçirilmesi mümkün görülmeyen
işletme birimleri tasfiye edilecektir.
v)
KİT’lerde nitelikli personel
ihtiyacının karşılanması için gerekli
tedbirler alınacaktır.
vi)
Kamunun elektrik dağıtımı ve
şeker üretimi alanlarından tamamen
çekilmesi;
elektrik
üretimi,
telekomünikasyon, liman, otoyol ve
köprü işletmeciliğindeki payının ise
azaltılması hedeflenmektedir.
3. Ödemeler Dengesi
İstikrarlı ve sürdürülebilir büyüme
ortamının sağlanması için cari açığın
kontrol altına alınması ve borç
yaratmayan
kaynaklarla
finanse
edilmesi esastır.
i)
İhracatta firmaların küresel
rekabet gücünü artırmak amacıyla
yenilikçiliğe ve Ar-Ge’ye dayalı,
katma değeri yüksek, markalı ürün
ve hizmetlerin üretim ve pazarlama
süreçlerinin
desteklenmesi
sağlanacaktır.
ii)
İhracatta pazar çeşitliliğini
artırmak
amacıyla
bölgesel
stratejiler
kapsamında,
küresel
krizden nispeten daha az etkilenen
Afrika ülkeleri ile Asya-Pasifik ve
benzeri ülke gruplarına yönelik
ticaretin artırılması sağlanacaktır.
iii)
Belirlenen hedef ülkelerle
ticari
ilişkilerin
geliştirilmesine
yönelik “Ülke Masaları” kapsamında
pazara giriş projeleri ve eylem
planları
hazırlanarak
hayata
geçirilecektir. Ayrıca, ihracatçıların
karşılaştıkları pazara giriş engelleri
tespit edilerek bu engellerin ortadan
kaldırılmasına yönelik girişimlerde
bulunulacaktır.
iv)
Üretim ve ihracatın ithalata
olan yüksek oranlı bağımlılığını
azaltmak amacıyla özellikle ara
malları ve yatırım mallarında yurtiçi
üretim
kapasitesini
artırıcı
politikalara ve desteklere devam
edilecektir.
v)
AB
teknik
mevzuatına
uyumda ilerleme kaydedilecek ve
yurtiçi ve yurtdışı piyasalara kaliteli
ve
güvenli
ürün
arz
edilmesi
sağlanacaktır. Ayrıca, AB’nin üçüncü
ülkelerden ithalatta ürün güvenliği
denetimleri
sistemiyle
mevzuatımızın
uyumlu
hale
getirilmesi
çalışmaları
sürdürülecektir.
vi)
İhracata yönelik kredi ve
garanti
destek
imkanlarını
iyileştirmek
amacıyla
Eximbank
kaynaklarının artırılmasına devam
edilecektir.
vii)
“Üretime Dönük İhracat
Stratejisinin” bir parçası olan “Girdi
Tedarik
Stratejisi”
çerçevesinde;
dahilde işleme rejiminde, iç piyasa
üretimi ve denetim koşullarında
ortaya çıkan gelişmelere paralel
olarak
gerekli
değişiklik
ve
düzenlemeler yapılacaktır.
viii)
İpek
yolunun
yeniden
canlandırılması
amacıyla,
Japonya’dan Türkiye’ye kadar olan
güzergâhtaki
gümrük
idareleri
arasında
işbirliğinin
artırılması,
ticaretin kolaylaştırılması ve sınır
geçişlerinin
hızlandırılması
yönündeki
çalışmalara
devam
edilecektir.
25
ORTA VADELİ PROGRAM
4. Para Politikası
Para politikası 2011–2013 döneminde
de
enflasyon
hedeflemesi
çerçevesinde
yürütülecektir.
Para
politikasının
temel
amacı
fiyat
istikrarını sağlamak ve sürdürmektir.
Bu amaç doğrultusunda;
i)
Temel para politikası aracı
olarak kısa vadeli faiz oranları
kullanılmaya devam edilecektir. Kısa
vadeli faiz oranı dışındaki para
politikası
araçları,
önümüzdeki
dönemde
de
para
politikasının
etkinliğini artırmak ve ekonomiye dair
riskleri
azaltmak
amacıyla
kullanılabilecektir.
ii)
Enflasyon hedefleri, Hükümet
ve Merkez Bankası tarafından üç yıllık
vadede belirlenecektir.
iii)
Para
politikasında
hesap
verebilirliği ve şeffaflığı temin etmek
amacıyla,
enflasyonun
yıl
sonu
hedefinden belirgin olarak sapması ya
da sapma olasılığının ortaya çıkması
halinde, Merkez Bankası hedeften
sapmanın nedenlerini ve enflasyonun
tekrar
hedefe
yakınsaması
için
alınması gereken önlemleri Hükümete
yazılı olarak bildirecek ve kamuoyuna
duyuracaktır.
iv)
Esnek
ve
etkin
likidite
yönetimine
imkan
veren
para
politikasının operasyonel çerçevesi
önümüzdeki
dönemde
de
sürdürülecektir.
v)
Dalgalı döviz kuru rejimi
uygulamasına bu dönemde de devam
edilecektir.
vi)
Piyasa
derinliğinin
kaybolmasına bağlı olarak kurlarda
sağlıksız
fiyat
oluşumlarının
gözlenmesi durumunda döviz satım
ihaleleri yapılabileceği gibi spekülatif
davranışlar gözlenmesi durumunda
piyasaya
doğrudan
müdahale
edilebilecektir.
vii) Piyasa koşulları göz önünde
bulundurularak, rezerv biriktirme
amaçlı döviz alım ihaleleri önceden
ilan
edilen
program
dahilinde
yapılmaya devam edilecektir.
IV. PROGRAM
EKSENLERİ
DÖNEMİ
GELİŞME
A. REKABET GÜCÜNÜN ARTIRILMASI
1. İş Ortamının İyileştirilmesi
İş ortamının rekabetçi bir yapıya
kavuşturularak iyileştirilmesi temel
amaçtır. Bu çerçevede;
i)
KOBİ’lerin
finansmana
erişimlerinin artırılması amacıyla
sağlanan
desteklerin
etkinliği
artırılacak
ve
finansal
araçlar
çeşitlendirilecektir.
ii)
KOBİ’lerin,
yeni
girişimcilerin,
esnaf
ve
sanatkârların
rekabet
güçlerinin
artırılmasına yönelik etkin destekler
sağlanacak, desteklere ilişkin izleme
ve
değerlendirme
sistemleri
oluşturulacak ve kurumlar arası
işbirliği
ve
koordinasyon
artırılacaktır.
iii)
İş ortamının iyileştirilmesine
yönelik
olarak
bürokrasinin
azaltılması,
işlemlerin
hızlandırılması
ve
işlem
maliyetlerinin
düşürülmesi
konusundaki
çalışmalar
sürdürülecektir.
iv)
Devlet yardımlarının AB
müktesebatıyla
uyumlu
hale
getirilmesi
çalışmaları
sürdürülecektir.
v)
Fikri mülkiyet sisteminin
etkinliğini sağlamak üzere; kısa,
orta ve uzun vadeli stratejiler
belirlenecek, kurumsal kapasite ve
hukuki
altyapı
güçlendirilecek,
kurumlar arası etkin bir işbirliği ve
koordinasyon sağlanacak, toplum
düzeyinde yaygın ve yerleşik fikri
haklar kültürü oluşturulacaktır.
vi)
Girişimci
Bilgi
Sistemi
geliştirilecektir.
26
ORTA VADELİ PROGRAM
2.
Ekonomide
Azaltılması
Kayıtdışılığın
Ekonomide
rekabet
gücünün
artırılması,
haksız
rekabetin
önlenmesi ve kamu finansmanına
katkıda
bulunulması
hedefleri
doğrultusunda,
ekonomide
kayıtdışılığın
azaltılması
temel
amaçtır. Bu çerçevede;
i)
Kayıtdışı
Ekonomiyle
Mücadele Stratejisi Eylem Planı
güncellenecektir. Söz konusu Plan
kapsamında
kayıtdışılığa
karşı
kurumsal ve toplumsal mutabakat
güçlendirilerek kayıt içi faaliyetler
özendirilecek, denetim kapasitesi
artırılacak, yaptırımların etkinliği
artırılmak
üzere
gözden
geçirilecektir.
ii)
Başta vergi denetimi olmak
üzere,
denetimlerde
etkinliğin
kurumlar arası çapraz kontrolü de
içerecek
şekilde
sağlanması
amacıyla
kamu
idarelerinin
uygulama
kapasitesinin
geliştirilmesine yönelik çalışmalara
ağırlık verilerek, idarelerin beşeri ve
teknolojik altyapısı iyileştirilecektir.
3. Finansal Sistemin Geliştirilmesi
Finans sektöründe güven ve istikrar
güçlendirilecek
ve
sektörün
uluslararası
rekabet
gücü
artırılacaktır. Bu çerçevede;
i)
Finansal piyasaların daha
etkin
izlenmesi,
sistemik
risk
yönetiminin etkinliğinin artırılması
ve
yurt
dışı
ilgili
mercilerle
işbirliğinin artırılması sağlanacaktır.
ii)
Finans sektöründeki tüketici
ve
yatırımcı
haklarının
gözetilmesine yönelik uygulamalar
geliştirilecektir.
iii)
Finans sektörünün düzenleme
ve
denetimi,
uluslararası
standartlara,
AB
müktesebatına,
küresel kriz sonrası dönemde G-20
platformu
öncülüğünde
yürütülen
yeni çalışmalara uyum gözetilerek
geliştirilecektir.
iv)
İstanbul Uluslararası Finans
Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı
titizlikle uygulanacaktır.
4. Enerji ve Ulaştırma Altyapısının
Geliştirilmesi
a. Enerji
Enerji politikasının temel amacı; artan
nüfusun ve büyüyen ekonominin
ihtiyaç duyacağı enerjinin, rekabetçi
bir serbest piyasa ortamında, sürekli,
kaliteli ve güvenli bir şekilde asgari
maliyetle
karşılanmasıdır.
Bu
çerçevede;
i)
Elektrik
enerjisi
arz
güvenliğinin
temini
ve
elektrik
üretim,
iletim
ve
dağıtım
yatırımlarının
arz-talep
projeksiyonları
çerçevesinde
gerçekleştirilmesi
için
gerekli
tedbirler alınacaktır.
ii)
Elektrik dağıtım ve üretim
özelleştirmeleri gelir elde etmenin
yanı sıra piyasada oluşacak fiyat
yapısı ve diğer sektörel öncelikler göz
önünde
bulundurularak
gerçekleştirilecektir.
iii)
Elektrik arzında sağlıklı bir
kaynak çeşitliliği yaratmak ve arz
güvenliğini artırmak amacıyla nükleer
güç
santrallerinin
kurulması
konusunda
başlatılan
çalışmalara
devam edilecektir.
iv)
Elektrik Enerjisi Piyasası ve
Arz Güvenliği Stratejisi Belgesi ile ilan
edilmiş elektrik üretimindeki kaynak
kullanım hedefleri dikkate alınarak,
elektrik
maliyetlerinin
asgari
seviyelerde tutulmasını sağlayacak
şekilde elektrik enerjisi üretiminde
yerli kaynakların payının artırılması
için tedbirler alınacaktır.
27
ORTA VADELİ PROGRAM
v)
Elektrik üretiminde doğal gaz
ve
ithal
kömür
kaynaklarına
bağımlılık azaltılacaktır. Elektrik dışı
alanlarda
doğal
gaz
kullanımı
rekabete
dayalı
olarak
yaygınlaştırılacak ve mevsimsel talep
değişimleri de dikkate alınarak ulusal
düzeyde doğal gaz arz güvenliği
sağlanacaktır.
vi)
Elektrik üretimi, iletimi ve
dağıtımında kayıp/kaçakların asgari
seviyeye indirilmesi, Enerji Verimliliği
Kanunu çerçevesindeki destekleme
imkânlarının artırılması, talep tarafı
yönetimi,
yüksek
verimli
kojenerasyon
ve
yalıtım
gibi
uygulamaların
yaygınlaştırılması
yönünde politikalar izlenecektir.
vii)
Bölgemizde bulunan enerji
(petrol,
doğal
gaz
ve
elektrik)
kaynaklarının uluslararası pazarlara
ulaştırılmasında Türkiye’nin transit
güzergâhı ve terminal ülke olması için
gerekli çalışmalar sürdürülecektir.
b. Ulaştırma
Ulaştırma sektöründe temel amaç;
taşıma türleri arasında dengenin
sağlandığı,
çağdaş
teknoloji
ve
uluslararası
kurallarla
uyumlu,
çevreye duyarlı, ekonomik, güvenli ve
hızlı
taşımacılığın
yapıldığı
bir
ulaştırma
altyapısının
Ulaştırma
alt
oluşturulmasıdır.
sektörlerinin birbirlerini tamamlayıcı
nitelikte
çalışması
ve
kombine
taşımacılığın
yaygınlaştırılması
esastır. Bu çerçevede;
i)
Ulaştırmanın tüm türlerinde
trafik güvenliği artırılacaktır.
ii)
AB kaynaklarından azami
ölçüde yararlanılarak, ulusal ulaşım
ağlarımızın Trans-Avrupa ulaştırma
ağlarıyla
bütünleşmesi,
Türk
limanlarının AB deniz otoyollarında
ana akslar üzerinde yer alması ve
Avrupa
Tek
Hava
Sahasına
entegrasyonun sağlanması yönündeki
çalışmalara devam edilecektir.
iii)
Devam eden bölünmüş yol
yapım çalışmaları tamamlanacak;
ayrıca
mevcut
karayolları,
standartları
yükseltilerek
iyileştirilecektir.
iv)
TCDD’nin hizmet kalitesi
artırılacak,
hızlı
trenle
yolcu
taşımacılığı
yaygınlaştırılacaktır.
Demiryolu taşımacılığının sektör
içindeki
payını
artırmak
ve
TCDD’nin kamu üzerindeki mali
yükünü
azaltmak
amacıyla,
demiryolu sektörü ve
TCDD
yeniden yapılandırılacaktır.
v)
Yük
taşımacılığında
demiryolu ve denizyoluna ağırlık
verilecek; iç bölge bağlantıları
geliştirilerek
limanlar
kombine
taşımacılık
yapılabilen
lojistik
merkezler
haline
getirilecektir.
Uygun
liman
sahaları
tespit
edilecek,
ana
limanlar
oluşturulacak ve limanların etkin
yönetimi sağlanacaktır.
vi)
Havaalanlarında orta ve
uzun vadeli kapasite ihtiyaçlarının
belirlenmesine yönelik çalışmalar
yapılacak,
bölgesel
hava
taşımacılığının
geliştirilmesine
yönelik tedbirler alınacaktır.
vii)
Kent içi ulaşım altyapı
projelerinin
planlanması,
projelendirilmesi,
yapımı
ve
işletilmesi aşamalarında etkinlik ve
verimlilik artırılacaktır.
5. Çevrenin Korunması ve Kentsel
Altyapının Geliştirilmesi
Kentlerin yaşam standartlarının
yükseltilmesi,
sürdürülebilir
kentsel gelişmenin sağlanması,
yaşanabilir
mekanların
oluşturulması
ve
çevrenin
korunması temel amaçtır.
28
ORTA VADELİ PROGRAM
Bu çerçevede;
i)
AB müktesebatına uyum
kapsamında müzakerelere açılan
çevre
faslında
uyumlaştırılan
mevzuatın uygulanmasında etkinliği
sağlamak
üzere
ilgili
tüm
kurumların
kapasiteleri
geliştirilecektir.
6.
Ar-Ge
Geliştirilmesi
ve
Yenilikçiliğin
ii)
İklim değişikliğiyle mücadele
kapsamındaki
faaliyetler Ulusal
İklim
Değişikliği
Stratejisi
çerçevesinde yürütülecektir.
Bilim ve teknolojide yetkinleşmek,
bu yetkinliği ekonomik ve sosyal
faydaya
dönüştürmek,
Ar-Ge
çalışmalarının ürüne dönüşmesi ve
rekabet
gücüne
katkısının
artırılması sürecinde önemli rol
üstlenen
özel
sektörün
yenilik
yeteneğini
artırmak
bilim
ve
teknoloji
politikasının
temel
amacıdır. Bu çerçevede;
iii)
Başta biyolojik çeşitlilik
olmak üzere doğal kaynakların
korunması,
geliştirilmesi
ve
ekonomik
anlamda
değer
kazandırılmasına yönelik çalışmalar
yapılarak sürdürülebilir kullanımı
sağlanacaktır.
i)
Ulusal
yenilik
sistemi
içerisinde kurum ve kuruluşların,
görev ve faaliyetleri göz önüne
alınarak, aralarındaki işbirliğinin ve
özel kesimin sistem içerisindeki
etkinliğinin
artırılması
desteklenecektir.
iv)
Ülkemizde su kaynaklarının
etkin bir şekilde yönetimi amacıyla
idari, yasal ve finansal düzenlemeler
gerçekleştirilecektir.
ii)
Başta KOBİ’ler olmak üzere,
özel kesimin Ar-Ge kapasitesi ve ArGe’ye olan talebinin artırılması
sağlanacaktır.
v)
Katı
atık
yönetiminde
kaynakta
ayrıştırma,
toplama,
taşıma, geri kazanım ve bertaraf
safhaları teknik ve mali yönden bir
bütün olarak değerlendirilecektir.
iii)
Özel sektör ile üniversiteler
ve araştırma kurumları arasındaki
işbirliğini
geliştirmeye
yönelik
programlar ve rekabet öncesi Ar-Ge
işbirlikleri
desteklenecek,
insan
gücü
özel
araştırmacı
sektörün
ihtiyaçları
da
dikkate
alınarak nitelik ve nicelik yönünden
geliştirilecektir.
vi)
Çevre korumaya yönelik
kentsel
altyapı
hizmetlerinin
planlanması,
projelendirilmesi,
gerçekleştirilmesi ve işletilmesinde
belediyelerin
kapasiteleri
geliştirilecektir.
vii)
Mekânsal planlama sisteminin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar
yapılacaktır.
viii)
Konut arz ve talebine yeterli
kaynak sağlamak üzere sermaye
piyasası araçları geliştirilecektir.
iv)
Dışa bağımlılığın yüksek
olduğu stratejik sektörlerde yerli
teknolojik yeteneklerin geliştirilmesi
ve ürüne dönüştürülmesine yönelik
programların işlerliği artırılacaktır.
v)
Kamu araştırma kurumları ve
yükseköğretim kurumlarında ileri
seviyede araştırmaların yapılacağı
mükemmeliyet/uzmanlık merkezleri
ile
merkezi
araştırma
laboratuvarlarının
kurulmasına
devam
edilecek,
özel
sektörün
benzer girişimleri teşvik edilecektir.
29
ORTA VADELİ PROGRAM
7. Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin
Yaygınlaştırılması
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin
yaygın ve etkin kullanımıyla bilgi
toplumuna
dönüşüm
sürecinin
hızlandırılması temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
Bilgi toplumuna dönüşüme
yönelik politika ve stratejilerin etkin
bir şekilde uygulanması ve izlenmesi
sağlanacaktır.
ii)
Bilgi ve iletişim teknolojileri
altyapısının geliştirilmesi amacıyla
elektronik haberleşme sektöründe
alternatif altyapı ve hizmetlerin
sunumuna önem verilerek sektörde
rekabet artırılacaktır.
iii)
Elektronik
haberleşme
sektöründe etkin rekabet ortamının
tesis
edilmesi
amacıyla
ihtiyaç
duyulan
hukuki
düzenlemeler
tamamlanacak,
mevcut
düzenlemeler değişen teknoloji ve
pazar yapısının ortaya çıkardığı
ihtiyaçlar
doğrultusunda
gözden
geçirilecek,
düzenlemelerin
zamanında
ve
etkin
şekilde
uygulanması sağlanacaktır.
iv)
Telekomünikasyon
altyapısının
güçlendirilmesi
ve
maliyetlerin düşürülmesi amacıyla
altyapı yatırımlarıyla eş anlı olarak
fiber optik kablo şebekesi tesisine
imkân verecek fiziki altyapıların da
kurulması sağlanacaktır.
Bilgi ve
iletişim teknolojileri altyapısındaki
bölgesel
farklılıklar
azaltılarak,
toplumun
tüm
kesimlerinin
genişbant teknolojileri başta olmak
üzere bilgi ve iletişim teknolojilerine
erişimi artırılacak, bu teknolojilerin
uygun maliyetlerle yaygın kullanımı
sağlanacaktır.
v)
Uydu teknolojileri alanında,
milli uydu imal edilmesine yönelik
çalışmalar yoğunlaştırılacaktır.
vi)
Bilgi ve iletişim teknolojileri
sektöründe kamu alımları, sektörün
gelişimini destekleyecek bir politika
aracı olarak kullanılacaktır.
vii)
Bilgi teknolojileri sektörünün
ihtiyaç
duyduğu
uzmanlık
alanlarında nitelikli insan kaynağı
geliştirilecektir. Yazılım ve hizmetler
alanında sektörün yurtdışına açılımı
desteklenecektir.
viii)
Posta
sektörü
kalite,
güvenilirlik ve erişilebilirlik esasları
ve AB düzenlemeleri paralelinde
rekabetçi
bir
anlayışla
yeniden
yapılandırılacak ve sektörde etkin
düzenleme
ve
denetim
sağlanacaktır.
ix)
Uluslararası yükümlülükler
dikkate alınarak yayıncılık sektörü
geliştirilecektir.
8. Tarımsal Yapının Etkinleştirilmesi
Tarım sektöründe, gıda güvenliği ve
güvenilirliğinin sağlanması ile doğal
kaynakların sürdürülebilir kullanımı
gözetilerek, örgütlü ve rekabet gücü
yüksek bir yapının oluşturulması
temel amaçtır. Bu çerçevede;
i)
Tarımsal destekler, alan ve
ürün
temelinde
farklılaştırılarak
üretimde
etkinlik,
verimlilik ve
kaliteyi artırmaya yönelik olarak
düzenlenecektir.
ii)
Bilgi altyapıları başta olmak
üzere tarım sektöründeki kurumsal
ve
idari
yapılardaki
dönüşüme
öncelik
verilecek,
tarımsal
istatistikler nitelik ve nicelik olarak
iyileştirilecektir.
iii)
Kamunun bitki ve hayvan
sağlığı
ile
gıda
güvenilirliği
hizmetlerine
ilişkin
kapasitesi
geliştirilecek ve tarım ile gıda
işletmelerinin
modernizasyon
faaliyetleri desteklenecektir.
30
ORTA VADELİ PROGRAM
iv)
Tarım
ürünleri
ihracat
desteklerinde, katma değeri yüksek,
markalı ve nihai tüketiciye yönelik
ürünlere ağırlık verilecektir.
v)
Bitkisel üretimde, verimliliği
artırma
amaçlı
uygulamalar
yaygınlaştırılacak,
bitki
sağlığı
uygulamaları geliştirilecektir.
vi)
Hayvancılıkta; et ve süt
piyasalarında istikrarın sağlanması
ve besi hayvancılığının geliştirilmesi
yönünde
yapısal
dönüşümü
sağlayacak
şekilde
destekler
düzenlenecek, ıslah çalışmalarıyla
hastalık ve zararlılarla mücadeleye
ve kaliteli yem bitkileri üretiminin
artırılmasına öncelik verilecektir.
vii)
Üreticilerin
eğitimi
ve
sektördeki
yayım
hizmetlerine
ilişkin faaliyetler iyileştirilecektir.
viii)
Toprak ve su kaynaklarının
etkin kullanılmasına yönelik yöntem
ve araçlara öncelik verilecek, arazi
toplulaştırma
ve
gerekli
yasal
düzenlenme
yoluyla
işletme
ölçekleri büyütülecek ve sulama
yatırımları yaygınlaştırılacaktır.
ix)
Su
ürünleri sektöründe,
kaynak yönetim sistemine yönelik
kurumsal kapasite geliştirilecek ve
yetiştiriciliğin
çevresel
sürdürülebilirlik
ilkeleri
çerçevesinde
gerçekleştirilmesi
sağlanacaktır.
x)
Ormanlar, toplum sağlığı ve
ihtiyaçları
dikkate
alınarak
sürdürülebilir
yönetim
anlayışı
dahilinde
korunarak
değerlendirilecek;
ağaçlandırma,
rehabilitasyon ve kent ormancılığı
geliştirilecek;
ekosistem
ve
ergonomik ağırlıklı eğitim ve tanıtım
faaliyetleri yoğunlaştırılacaktır.
9. Sanayi ve Hizmetlerde Yüksek
Katma Değerli Üretim Yapısına Geçiş
Sağlanması
a. Sanayi
İmalat sanayiinde rekabet gücünü
artırmak ve dünya ticaretinden daha
fazla pay almak üzere yüksek katma
değerli mal üretimini artırarak,
yapısal dönüşümün hızlandırılması
temel amaçtır. Bu çerçevede;
i)
Türkiye’nin
belirli
sektörlerde
üretim
merkezi
olmasına yönelik olarak sanayi
ihracatı
artırılacak ve yapısal
dönüşüme katkı sağlayacak Sanayi
Stratejisi ve sektörel stratejiler
uygulamaya geçirilecektir.
ii)
Üretimin
ithalata
olan
bağımlılığını
azaltmak
amacıyla
yurtiçi katma değeri artırıcı sektörel
politikalar geliştirilecektir.
iii)
Yüksek katma değerli mal
üretimini teminen ürün kalitesi
geliştirme
ve
piyasada
güvenli
ürünlerin yer almasını sağlamak
amacıyla laboratuvarların kurulması
desteklenecek,
uygunluk
değerlendirme ve piyasa gözetim
sistemleri etkinleştirilecektir.
iv)
Tekstil, hazır giyim, deri,
seramik, cam, mobilya, kuyumculuk
gibi geleneksel sektörlerin tüketime
yönelik ürünlerinde özgün tasarım
faaliyetleri özendirilecek, ulusal ve
uluslararası marka oluşturulması
desteklenecektir.
v)
KOBİ’lerin
büyüme
ve
birleşmeleri
özendirilecek,verimliliklerini
artırmaya, iş kurma ve geliştirmeye
yönelik faaliyetleri desteklenecektir.
vi)
Savunma sanayiinde, yurtiçi
teknoloji ve kabiliyet edinimini esas
alan bir sistem oluşturulacaktır.
31
ORTA VADELİ PROGRAM
vii)
Madencilikte
ülke
potansiyelinden en üst düzeyde
yararlanılacak,
maden
arama
faaliyetlerine ve katma değerin
artırılmasına
önem
verilecek,
yurtiçinde ve yurtdışında petrol ve
doğal
gaz
arama
ve
üretim
çalışmalarına hız verilecek, ihtiyaç
duyulan
kurumsal
yapılandırma
çalışmaları yürütülecektir.
b. Hizmetler
Turizm
Turizm sektöründe, turist başına
gelirin ve turist sayısının artırılması
amacıyla hizmet kalitesini artıran,
pazarlama
kanallarını
çeşitlendirerek üst gelir gruplarını
hedef
alan,
doğal
sermayeyi
koruyan ve sürdürülebilir kılan,
karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne
uygun turizm çeşitlerini öne çıkaran
bir yapının oluşturulması temel
amaçtır. Bu çerçevede;
i)
Turizm yatırımları, gelişmiş
ve yoğun kullanıma konu olan
yörelerden
diğer
alanlara
kaydırılarak
çeşitlendirilecek
ve
turizm
faaliyetlerinin
tüm
yıla
yayılması sağlanacaktır.
ii)
Turizm yatırımları, doğal,
tarihi, sosyal ve kültürel çevreyi
koruyucu ve geliştirici bir yaklaşımla
ele alınacaktır.
iii)
Uluslararası
turizm
pazarından
alınan
payın
artırılabilmesi için seçilmiş pazarlar
başta olmak üzere tanıtıma ve
uluslararası
örgütler
nezdinde
turizm alanındaki işbirliğine ağırlık
verilecektir.
iv)
İstanbul başta olmak üzere
gelişme potansiyeli yüksek turizm
bölgelerinin kültürel, sosyal ve
doğal
zenginlikleri
sürdürülebilir
turizm
yaklaşımıyla
değerlendirilecektir.
İnşaat,
Mühendislik-Mimarlık,
Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik
Hizmetleri
Ülke ekonomisinin özelliklerine ve
sosyal gereksinimlere uygun, ileri
teknoloji kullanan ve uluslararası
kurallarla uyumlu, çevreye duyarlı,
katma değeri, döviz girdisi ve
istihdamı yüksek ve bu doğrultuda
hizmet kalitesi, beşeri ve fiziki
sermayesi gelişmiş bir sektör yapısı
oluşturmak
temel
amaçtır.
Bu
çerçevede;
i)
Sektörde
etkinleştirilecektir.
denetim
ii)
Sektör istihdamının kalitesi
artırılacaktır.
iii)
Yurtdışı müteahhitlik ve
müşavirlik hizmetlerinde rekabet
gücü artırılacaktır.
Ticaret Hizmetleri
Rekabetçi bir ortamda verimlilik
artışının
sağlanması,
ticaret
hacminin
artırılması,
teknoloji
kullanımı
ve
yenilikçiliğin
özendirilmesi temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
Ticaret hizmetlerinde yüksek
katma
değerli
hizmet
üretimi
desteklenecektir.
Toptan
ve
perakende
ticaret
hizmetleri
sektöründe; rekabeti ve tüketiciyi
koruyan, kayıt dışılığı önleyen,
verimlilik ve kaliteyi artıran, hijyen
kurallarına uyumu gözeten ve sektör
içi
kesimler
arasında
dengeli
gelişmeyi sağlayan bir ortam tesis
edilecektir.
ii)
Fiziki mal akışının yüksek
standartlara sahip güvenilir, ucuz ve
hızlı ulaşım sistemleriyle temin
edilmesine yönelik olarak; lojistik ve
kombine taşımacılık faaliyetlerinin
geliştirilmesi
ve
bürokratik
işlemlerin
basitleştirilmesi
sağlanacaktır.
32
ORTA VADELİ PROGRAM
iii)
Elektronik
ticaretin
yaygınlaştırılmasına
yönelik
çalışmalar sürdürülecektir.
B. İSTİHDAMIN ARTIRILMASI
1. İşgücü Piyasasının Geliştirilmesi
İstihdam
odaklı
sürdürülebilir
büyüme çerçevesinde, rekabetçi bir
ekonomik yapıda ve bilgi toplumuna
dönüşüm doğrultusunda istihdam
imkanlarının geliştirilmesi, işsizliğin
azaltılması ve işgücü piyasasının
etkinleştirilmesi temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
İşletmelerin ilave istihdam
oluşturmalarını kolaylaştıracak ve
kayıtdışına yönelişi önleyecek yeni
modeller geliştirilecektir.
ii)
5982
sayılı
Kanun’la
Anayasa
hükümlerinde
gerçekleştirilen değişiklikler ile AB
ve ILO norm ve standartlarına uyum
çerçevesinde,
çalışma
hayatına
ilişkin mevzuat gözden geçirilecek
ve sosyal diyalog alanında gerekli
düzenlemeler yapılacaktır.
iii)
İşgücü piyasasında başta
gençler, kadınlar ve özürlüler olmak
üzere dezavantajlı kesimlere yönelik
destekleyici
politikalar
sürdürülecektir.
2.
Eğitimin
İşgücü
Talebine
Duyarlılığının Artırılması
Eğitimin,
işgücü
talebine
duyarlılığının artırılması ve işgücü
piyasasında talep edilen nitelik ve
nicelikte
insan
gücünün
yetiştirilmesi temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
İş dünyasının talep ettiği
nitelikteki işgücünün yetiştirilmesi
amacıyla eğitim sistemi ile işgücü
piyasası
arasındaki
uyum
güçlendirilecektir.
ii)
Mesleki Eğitim ve Öğretim
Stratejisi hazırlanacak, Hayat Boyu
Öğrenme Stratejisi etkili bir şekilde
uygulanacaktır.
iii)
AB’ye uyum kapsamında
Ulusal
Yeterlilik
Çerçevesi
oluşturularak eğitim ve öğretim
programları
ulusal
meslek
standartlarına göre güncellenecek
ve uyumlaştırılacaktır.
3.
Aktif
İşgücü
Politikalarının
Geliştirilmesi
Bireylerin niteliklerine uygun iş
edinmelerini
kolaylaştırmak
amacıyla
beceri
ve
nitelik
düzeylerini
artıracak
işgücü
eğitimlerini,
kamu
istihdam
hizmetlerini ve iş yaratmayı içeren
aktif
işgücü
programlarının
yaygınlaştırılması ve bu kapsamda
sunulan
hizmetlerin
kalitesinin
yükseltilmesi temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
Aktif işgücü programları,
işgücü piyasası üzerindeki etkileri
değerlendirilerek işgücü piyasası
ihtiyaç
analizleri
doğrultusunda
yaygınlaştırılacaktır.
ii)
Aktif işgücü programlarının
etkin
uygulanması
amacıyla,
İŞKUR’un
kurumsal
kapasitesi
geliştirilecek, özel sektör ve ilgili
meslek
kuruluşlarıyla
işbirliği
artırılacaktır.
C.
BEŞERİ GELİŞME VE SOSYAL
DAYANIŞMANIN GÜÇLENDİRİLMESİ
1. Eğitim Sisteminin Geliştirilmesi
Düşünme, algılama ve problem
çözme
yeteneği
gelişmiş,
yeni
fikirlere
açık,
özgüven
ve
sorumluluk
duygusuna
sahip,
Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik
değerleri benimsemiş, milli kültürü
özümsemiş,
farklı
kültürleri
yorumlayabilen ve kültürler arası
öğrenmeye
açık,
bilgi
toplumu
gereklerini haiz bireyler yetiştirmek
eğitim politikasının temel amacıdır.
33
ORTA VADELİ PROGRAM
Bu çerçevede;
Bu çerçevede;
i)
Eğitimin tüm kademelerinde
okullaşma
oranları
artırılacak,
donanım ve fiziki altyapı ile eğitici
personel nitelikleri geliştirilecek,
eğitime erişimde bölgeler ve cinsiyet
itibarıyla
dengesizlikler
azaltılacaktır.
i)
Sağlık
hizmetlerinin
erişilebilirliği, kalitesi ve etkinliği
artırılacaktır.
ii)
Koruyucu sağlık hizmetleri
güçlendirilerek yaygınlaştırılacaktır.
iii)
Akılcı ilaç kullanımı ve
teşhise dayalı fiyatlandırma gibi
uygulamalarla başta ilaç olmak
üzere,
sağlık
harcamalarında
etkinliğin artırılması sağlanacaktır.
iv)
Sağlık Bakanlığı düzenleme,
planlama
ve
denetleme
rolü
güçlendirilecek
şekilde
yeniden
yapılandırılacaktır.
ii)
Eğitimde kalite, rekabet,
verimlilik
ve
fırsat
eşitliğini
artırmaya yönelik olarak Milli Eğitim
Bakanlığı
ve
Yükseköğretim
Kurulunun
yeniden
yapılandırılmasına ilişkin çalışmalar
sürdürülecektir.
iii)
Eğitimin her kademesinde
alternatif
finansman
modelleri
geliştirilecek, özel sektörün eğitim
yatırımları kalite odaklı bir anlayışla
teşvik edilecektir.
iv)
Ortaöğretimde
okullar
arasındaki başarı farklılığını asgari
düzeye indirmek amacıyla okul
türleri
azaltılacak,
ortaöğretime
geçiş
sistemi
yeniden
yapılandırılacaktır.
v)
Mesleki eğitimin payı ve
kalitesi artırılacak, özel sektör ve
meslek örgütlerinin mesleki eğitim
sürecine idari ve mali yönden aktif
katılımının
sağlanması
için
düzenlemeler yapılacaktır.
vi)
Orta ve yükseköğretimde
öğrenci ve öğretim elemanı değişimi
ve hareketliliğini artırmaya yönelik
uluslararası programlar artırılarak
sürdürülecek
ve
katılım
yaygınlaştırılacaktır.
2. Sağlık Sisteminin Geliştirilmesi
Sağlık politikasının temel amacı,
vatandaşların ekonomik ve sosyal
hayata
sağlıklı
bireyler
olarak
katılımını
sağlamak
ve
yaşam
kalitesini yükseltmektir.
3. Gelir Dağılımının İyileştirilmesi,
Sosyal
İçerme
ve
Yoksullukla
Mücadele
Gelir
dağılımının
iyileştirilmesi,
yoksulluk ve sosyal dışlanma riski
altında bulunan birey ve grupların
ekonomik
ve
sosyal
hayata
katılımlarının
artırılarak
yaşam
kalitelerinin
yükseltilmesi
ve
toplumla
bütünleşmelerinin
sağlanması temel amaçtır.
Bu çerçevede;
i)
Gelir
dağılımı,
sektörel
politikalar ve transferler aracılığıyla
iyileştirilecektir.
ii)
Dezavantajlı gruplar için
eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi
temel hizmetlere erişilebilirlik ve iş
imkanları artırılacak ve özürlülerin
ekonomik
ve
sosyal
hayata
katılımlarının artırılması için sosyal
ve fiziki çevre şartları iyileştirilmeye
devam edilecektir.
iii)
Çalışabilecek durumda olan
yoksullara yönelik sosyal yardım ve
hizmetler,
yoksulluk
kültürünün
oluşmasını
önleyici
ve
yoksul
kesimin üretken duruma geçmesini
sağlayıcı
nitelikte
olacak;
çalışamayacak
durumda
olan
yoksullar
ise
düzenli
sosyal
yardımlarla desteklenecektir.
34
ORTA VADELİ PROGRAM
iv)
Aile
eğitim
programları
yaygınlaştırılacak,
kadınlara
ve
çocuklara yönelik şiddete karşı daha
yoğun
mücadele
edilecek,
dezavantajlı
çocuklara
yönelik
önleyici, koruyucu ve rehabilite edici
hizmetlerin kalitesi artırılacaktır.
v)
5982 sayılı Kanun’la Anayasa
hükümlerinde kadınlar, çocuklar,
yaşlılar, özürlüler ve aileye yönelik
olarak gerçekleştirilen değişiklikler
çerçevesinde ilgili mevzuatta gerekli
düzenlemeler yapılacaktır.
4.
Sosyal
Güvenlik
Etkinliğinin Artırılması
Sisteminin
Sosyal güvenlik sisteminin; nüfusun
tümünü
kapsayan,
toplumun
değişen ihtiyaçlarını karşılayabilen,
mali sürdürülebilirliğe ve etkin
denetim
mekanizmasına
sahip,
kaliteli hizmet sunan bir yapıya
kavuşturulması temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
Sosyal sigorta sisteminde
bilgi
işlem
altyapısı
güçlendirilecek,sistem
etkili,
erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet
sunan bir yapıya kavuşturulacaktır.
ii)
Sosyal yardım ve istihdam
bağlantısının
kurulmasına
ilişkin
çalışmalar tamamlanacak, bu alanda
faaliyet gösteren kurumların görev
ve
sorumlulukları
netleştirilerek
etkinlikleri artırılacaktır.
iii)
Sosyal hizmet sunumunda
etkinliğin
sağlanması
amacıyla
nitelikli personel ve ara eleman
ihtiyacı giderilecek ve vatandaşların
gönüllü
katılımının
artırılmasına
yönelik
mekanizmalar
oluşturulacaktır.
iv)
Yaşlılara
yönelik
sosyal
hizmetler
çeşitlendirilecek
ve
geliştirilecektir.
5.
Kültürün
Korunması,
Geliştirilmesi
ve
Toplumsal
Diyaloğun Güçlendirilmesi
Toplumsal
değişim
sürecinde
kültürel zenginlik ve çeşitliliğin
korunması ve gelecek kuşaklara
aktarılması
temel
amaçtır.
Bu
doğrultuda,
kültürel
birikimin
günümüz değerleriyle sentezlenmesi
ve farklılıkları zenginlik kabul eden
bir anlayışla, ortak kültürel değerler
etrafında tüm bireylerin hoşgörü ve
dayanışma
içerisinde
yaşaması
hedeflenmektedir. Bu çerçevede;
i)
Toplumda dayanışma, uzlaşı
ve hoşgörü kültürünü besleyen
toplumsal kurum ve kaynakların
tespitine ve bu kültürü zayıflatan
etkenlerin
ortaya
çıkarılmasına
yönelik sosyal araştırmalara öncelik
verilecektir.
ii)
Gençlik
hizmetlerinin
sunumuna ilişkin yeni bir yapılanma
gerçekleştirilecektir.
iii)
Yazılı ve görsel basında
ailenin bütünlüğünü ve önemini
vurgulayan,
aile
içi
ilişkilerin
güçlenmesini
hedef
alan
dizi,
belgesel, çizgi film gibi yayınlar
yaygınlaştırılacaktır.
iv)
Yurtiçi ve yurtdışı kültür
mirasımızın
envanterinin
çıkarılmasına, bu mirasın korunması
ve
restorasyonuna
yönelik
çalışmalar
yapılacak
ve
kamuoyunun
bilinç
düzeyi
artırılacaktır.
v)
Kültür sektörünün ekonomik
boyutunu güçlendirmek amacıyla
kültür
turizmi
geliştirilecek
ve
sinema, belgesel film gibi kültür
ürünleri üretimi teşvik edilecektir.
vi)
Türkçe’nin dil birikimini
ortaya çıkaracak, bütün dünyada
tanınmasını
ve
yaygınlaşmasını
sağlayacak
çalışmalar
desteklenecektir.
35
ORTA VADELİ PROGRAM
D. BÖLGESEL GELİŞME VE BÖLGESEL
GELİŞMİŞLİK
FARKLARININ
AZALTILMASI
Bölgesel
gelişme
politikalarında
bölgeler arası gelişmişlik farklarını
azaltmak, kırsal alanda asgari yaşam
standartlarını geliştirmek, bölgelerin
rekabet
edebilirliklerini
artırmak
suretiyle ulusal kalkınmaya, rekabet
gücüne ve istihdama katkılarını azami
seviyeye çıkarmak temel amaçtır.
1. Bölgesel Gelişme Politikasının
Merkezi Düzeyde Etkinleştirilmesi
i)
Bölgesel gelişme ve bölgesel
rekabet edebilirlik açısından ulusal
düzeyde koordinasyonu sağlamak,
mekânsal gelişme ve sosyo-ekonomik
kalkınma politikaları arasında uyumu
güçlendirmek ve alt ölçekli plan ve
stratejilere genel çerçeve oluşturmak
üzere
Bölgesel
Gelişme
Ulusal
Stratejisi hazırlanacaktır.
ii)
Merkezi politikalar ile bölgesel
gelişme
politikaları
arasında
planlama,
uygulama
ve
izleme
bakımından uyum ve koordinasyonu
sağlayarak
yönetişimi
geliştirmek
amacıyla Bölgesel Gelişme Komitesi
kurulacaktır.
iii)
Hazırlanacak Bölge Planlama
Kılavuzu
çerçevesinde,
kalkınma
ajanslarının
koordinasyonunda
Düzey-2 bazındaki tüm bölgelerde
bölge
planlama
çalışmaları
yürütülecektir.
iv)
Bölge plan ve programlarının
uygulanabilirliği
takip
edilecek,
mevcut entegre bölgesel gelişme
planları,
kalkınma
ajanslarının
katkısıyla, uygulanabilir programlara
ve/veya
eylem
planlarına
dönüştürülecek,
çeşitlendirilmiş
finansman imkanları sunan tutarlı bir
kaynak tahsis planlaması yapılacak,
izleme
ve
değerlendirme
mekanizmaları oluşturulacaktır.
v)
Kalkınma Ajansları Yönetim
Sistemi
kalkınma
ajanslarıyla
birlikte geliştirilecektir.
vi)
Cazibe
merkezlerini
destekleme
programları
yaygınlaştırılacaktır.
vii)
Komşu ülkelerle yürütülmekte
olan
bölgeler
arası
işbirliği
programlarının
kapsamı
genişletilecek; yeni programların
başlatılmasına
dair
çalışmalara
devam edilecektir.
viii)
Müzakere
sürecinin
ilerlemesine
bağlı
olarak,
AB
bölgesel gelişme politikalarına uyum
ve yapısal fonların kullanımına
hazırlık için stratejik bir çerçeve
oluşturulacaktır.
ix)
Kalkınma ajansları ile diğer
kuruluşların verdiği teknik ve mali
destekler arasında tamamlayıcılık ve
koordinasyon gözetilecektir.
x)
AB’den ekonomik ve sosyal
uyum alanında sağlanacak fonlar,
oluşturulan izleme ve koordinasyon
mekanizmasıyla etkin bir şekilde
yönetilecektir.
2. Yerel Dinamiklere ve İçsel
Potansiyele
Dayalı
Gelişmenin
Sağlanması
i)
Bölgesel düzeyde rekabet
gücü taşıyan sektörlere odaklanarak
ve yerel girişimleri öne çıkararak
kümelenme
politikaları
geliştirilecek, uygun bir yönetişim
ve
destekleme
mekanizması
kurulacaktır.
ii)
Yerel uzmanlaşmaya dayalı
ve üniversite-iş dünyası işbirliğini
merkeze
alan,
model
nitelikte
bölgesel
yenilik
altyapısı
hazırlanacaktır.
36
ORTA VADELİ PROGRAM
iii)
Bölgesel potansiyeli ve yerel
işgücü piyasası özelliklerini dikkate
alan ve yerel düzeyde ekonomik
dönüşümü destekleyen girişimcilik
ve işletme modelleri oluşturulacak;
bunun için kalkınma ajanslarının
yerel
düzeyde
ihtiyaç
duyulan
koordinasyon ilişkilerini kurması ve
uzmanlık
kuruluşlarıyla
işbirliği
mekanizmaları
oluşturması
sağlanacaktır.
iii)
Kırsal alan ve kent tanımları
yeniden
düzenlenerek
mekânsal
gelişme ve bölgesel/yerel kalkınma
politikaları uygulanacaktır.
iv)
Kırsal alanda yerleşme ve
yapılaşmaya
ilişkin
mevzuat
çalışmaları
tamamlanacak
ve
uygulama
projeleri
hayata
geçirilecektir.
3.
Yerel
Düzeyde
Kapasitenin Artırılması
vi)
Zorunlu
nedenlerle
yaşadıkları
yerlerden
ayrılan
vatandaşlara,
kendi
istekleri
doğrultusunda,
eski
veya
yeni
yerleşim
yerlerinde
yaşamlarını
sürdürebilecekleri
koşullar
oluşturulacaktır.
Kurumsal
i)
Düzey
2
bölgelerinin
tamamında
kurulan
kalkınma
ajanslarının
kurumsallaşma
çalışmaları
tamamlanarak
tam
olarak
faaliyete
geçmeleri
sağlanacaktır.
ii)
Merkezi ve yerel düzeyde
kurum
ve
kuruluşlar
arası
koordinasyonu
ve
karar
alma
süreçlerini desteklemek ve merkezyerel
arasında
bilgi
akışını
güçlendirmek üzere oluşturulan İl
Koordinasyon ve İzleme Sistemi
(İKİS) geliştirilecek ve kullanımı
yaygınlaştırılacaktır.
iii)
Kalkınma çalışmaları ve
program/proje
uygulamalarında
mahalli idare ve birliklerin teknik,
mali
ve
kurumsal
kapasiteleri
güçlendirilecektir.
4.
Kırsal
Kesimde
Kalkınmanın
Sağlanması
i)
Kırsal Kalkınma Planının
izlenmesi ve değerlendirilmesine
ilişkin yapılar, Planda belirtilen esas
ve
usuller
çerçevesinde
oluşturulacaktır.
Bu
doğrultuda,
kırsal
kalkınmaya
yönelik
faaliyetlerin Kırsal Kalkınma Planına
(2010-2013) uyumu gözetilecektir.
ii)
Kırsal kalkınma projelerinin
istihdam
odaklı
tasarlanması
sağlanacak ve bunların uygulama
ölçekleri
bölgesel
gelişme
politikalarına
uygun
olarak
belirlenecektir.
v)
Köy Kanunu yenilenecektir.
vii)
Kırsal
alanda
kadınların
durumunun
iyileştirilmesi
ve
güçlendirilmesi
için
önlemler
alınacaktır.
viii)
Kırsal
kesime yönelik
hizmetlerin
geliştirilmesi
ve
yararlanıcılara ulaştırılmasında bilgi
ve iletişim teknolojileri etkili bir
şekilde kullanılacaktır.
E. KAMU HİZMETLERİNDE KALİTE VE
ETKİNLİĞİN ARTIRILMASI
1.
Kurumlar
Arası
Yetki
ve
Sorumlulukların Rasyonelleştirilmesi
Kamu kurum ve kuruluşlarının asli
görevlerini yerine getirebilmeleri
için görev ve yetkileriyle teşkilat
yapıları arasında uyum sağlanması,
işlevi
kalmamış
birimlerin
kapatılması,
hizmet
gereklerinin
zorunlu kıldığı durumlar dışında yeni
birimler oluşturulmaması, merkezi
yönetimden mahalli idarelere yetki
ve
görev
aktarılması,
yerel
yönetimlerin sundukları hizmetler
için ülke çapında asgari hizmet
standartlarının
belirlenmesi
ve
bunlara uyumun denetlenmesi temel
amaçtır.
37
ORTA VADELİ PROGRAM
Bu çerçevede;
i)
Kamu kurum ve kuruluşları
arasındaki
görev
ve
yetki
karmaşasının giderilmesine yönelik
çalışmalara devam edilecektir.
2. Politika Oluşturma ve Uygulama
Kapasitesinin Artırılması
Kamu yönetimi reform süreci ile
kamu
idarelerinde
stratejik
yönetimin gerektirdiği dönüşümün
sürdürülmesi, yönetsel kararların
stratejik planlara dayanan, orta ve
uzun
vadeli
bakış
açısıyla
şekillendirilmesi,
uygulanacak
politikaların
maliyeti,
etkilediği
kesimler ve fırsat maliyeti de göz
önüne alınarak, bütçenin, kamu
idarelerinin
performansını
gösterecek
bir
yapıya
kavuşturulması temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
Kamu idarelerinde daha
etkin,
verimli
ve
uygulanabilir
stratejik planların hazırlanmasına
yönelik çalışmalar yapılacaktır.
ii)
Stratejik
planlar
ve
performans
programları
çerçevesinde
ölçme,
izleme
ve
değerlendirme
süreçleri
geliştirilecektir.
iii)
Kamu idarelerinde mevcut
idari ve beşeri kapasite, nitelik ve
nicelik olarak stratejik yönetim
anlayışı
doğrultusunda
geliştirilecek, yönetim kültürünün
yeni yapıya uyarlanmasına dönük
programlar düzenlenecektir.
iv)
Politika
oluşturma
ve
uygulamaya yönelik karar alma
süreçlerinin desteklenmesi amacıyla
bilişim sistemlerinin etkin kullanımı
sağlanacaktır.
3.
Kamu
Kesiminde
Kaynaklarının Geliştirilmesi
İnsan
Kamu kurum ve kuruluşlarında etkili
bir insan kaynağı planlamasının
yapılması, hizmet gereklerine uygun
sayı
ve
nitelikte
personel
istihdamının
sağlanması
temel
amaçtır. Bu çerçevede;
i)
Kamu
personeli
bilgi
sisteminin oluşturulmasına yönelik
çalışmalar yürütülecektir.
ii)
Kamu personel sisteminin
iyileştirilmesi amacıyla hukuki ve
kurumsal
düzenlemeler
yapılacaktır.
4.
e-Devlet
Uygulamalarının
Yaygınlaştırılması
Kullanıcı ihtiyaçları doğrultusunda,
çeşitli
kanallardan
bütünleşik
hizmet sunumunun sağlanacağı bir
e-Devlet yapısının, gerekli teknik,
idari
ve
yasal
düzenlemeleri
içerecek şekilde oluşturulması temel
amaçtır. Bu çerçevede;
i)
e-Devlet
proje
ve
uygulamaları
bütüncül
ve
bilgi
paylaşımını esas alan bir anlayışla
koordine edilecektir.
ii)
e-Devlet
uygulamalarının
hayata geçirilmesi için gerekli temel
veri tabanları, ortak altyapı ve
hizmetler
geliştirilecek,
çeşitli
kanallardan
bütünleşik
hizmet
sunumu sağlanacaktır.
iii)
Kamu iş süreçleri, idari ve
mali
yüklerin
azaltılması,
mükerrerliklerin
giderilmesi
ve
birlikte çalışabilirliğin sağlanması
yönünde iyileştirilecektir.
iv)
e-Devlet uygulamalarında
kullanıcı
odaklılık,
kullanıcı
memnuniyeti,
kişisel
bilgi
mahremiyeti,
bilgi
güvenliği,
şeffaflık
katılımcılık
ve
gözetilecektir.
38
ORTA VADELİ PROGRAM
5. Adalet Sisteminin İyileştirilmesi
Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti
ilkeleri
çerçevesinde
adalet
hizmetlerinin
daha
adil,
hızlı,
güvenli
ve
isabetli
şekilde
sunulması, yargılamanın işleyişinde
ve
temel
unsurlarında
hizmet
kalitesini
artırıcı
çabaların
sürdürülmesi; hukuk kurallarının
sosyal
düzenin
korunması,
iyileştirilmesi ve geliştirilmesinin bir
aracı olması temel amaçtır. Bu
çerçevede;
i)
AB uygulamaları da dikkate
alınarak,
hukuki
ve
kurumsal
düzenlemeler yapılacaktır.
ii)
Eylem
yasal
hayata
Yargı Reformu Stratejisi ve
Planı çerçevesinde gerekli
ve kurumsal düzenlemeler
geçirilecektir.
6.
Güvenlik
Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi
Bireyin, kurumların ve mülkiyet
haklarının gözetildiği, özgürlük ve
güvenlik arasındaki hassas dengenin
korunduğu, toplum destekli ve birey
odaklı bir asayiş hizmeti sunumu
sağlanacak
ve
iç
güvenlik
hizmetlerinin; terör ve terörizmin
finansmanı, yasa dışı göç ve iltica
hareketleri,
insan
ticareti
ve
kaçakçılığı, uyuşturucu kullanımı ve
kaçakçılığı, organize ve mali suçlarla
mücadele eksenlerine odaklanması
sağlanacaktır. Bu çerçevede;
i)
Suçun
oluşmadan
önlenebilmesi
amacıyla
önleyici
kolluk ve istihbarat hizmetlerine
önem verilecek, hizmet sunumunda
ilke
olarak
delilden
sanığa
ulaşılması
yaklaşımı
benimsenecektir.
iii)
Yasa dışı göç ve iltica
hareketleri,
insan
ticareti
ve
kaçakçılığı,
uyuşturucu
madde
ticareti ve kullanımıyla etkin bir
şekilde mücadele edilecek ve sınır
güvenliğinin
yeniden
yapılandırılması
konusundaki
çalışmalara devam edilecektir.
7. Doğal Afetler
Afet yönetiminin, merkezi ve yerel
düzeyde, yeterli, etkin ve bütüncül
bir kapsamda yürütülmesi temel
amaçtır. Bu çerçevede;
i)
Ulusal
Stratejisi
ve
hazırlanacaktır.
Afet
Yönetimi
Eylem
Planı
ii)
Ülke genelinde doğal afet
riski taşıyan yerleşim yerleri afet
risk
düzeyine
göre
önceliklendirilecek, riskin planlı bir
şekilde azaltılmasına yönelik teknik
ve mali çalışmalar sonuçlandırılacak,
halkın bilinçlendirilmesine yönelik
faaliyetler yürütülecektir.
iii)
Afet
sigorta
sistemi,
yaptırımlar dahil olmak üzere, tüm
afet türleri ve ülkenin tamamını
kapsayacak
şekilde
gerekli
yasal
yaygınlaştırılacak,
düzenlemeler tamamlanacaktır.
iv)
Güçlendirme ve dönüşüm
ihtiyacı olan yerleşim yerleri ve
kamu
binaları
için
programlar
geliştirilecektir.
ii)
Başta terör ve terörizmin
finansmanı olmak üzere organize ve
mali suçlarla mücadelede ihtiyaç
duyulacak hukuki, kurumsal ve
teknolojik altyapı oluşturulacaktır.
39
ORTA VADELİ PROGRAM
Ek Tablo 1: Temel Ekonomik Büyüklükler
2010
2011
2012
2013
1.099
1.215
1.343
1.485
730
781
847
913
10.043
10.624
11.405
12.157
GSYH Büyümesi (1)
6,8
4,5
5,0
5,5
Toplam Tüketim (1)
4,4
4,5
4,2
4,4
Kamu
7,6
5,6
2,1
4,1
Özel
4,1
4,4
4,4
4,5
22,0
5,5
8,7
9,6
Kamu
28,6
-8,9
0,7
1,0
Özel
20,0
10,0
10,8
11,6
Toplam Nihai Yurtiçi Talep (1)
7,9
4,8
5,2
5,6
Toplam Yurtiçi Talep (1)
9,1
5,4
5,4
5,7
Nüfus (Yıl Ortası, Milyon Kişi)
72,7
73,5
74,3
75,1
İşgücüne Katılma Oranı (%)
48,8
48,3
48,4
48,5
İstihdam Düzeyi (Milyon Kişi)
22,5
22,7
23,2
23,6
İstihdam Oranı (%)
42,8
42,6
42,8
43,0
İşsizlik Oranı (%)
12,2
12,0
11,7
11,4
İhracat (FOB) (Milyar Dolar)
111,7
127,0
143,5
160,0
İthalat (CIF) (Milyar Dolar)
177,5
199,5
222,5
245,0
Dış Ticaret Dengesi (Milyar Dolar)
-65,8
-72,5
-79,0
-85,0
İhracat / İthalat (%)
62,9
63,7
64,5
65,3
Dış Ticaret Hacmi / GSYH (%)
51,9
56,0
58,6
61,2
Turizm Gelirleri (Milyar Dolar)
22,5
23,8
25,5
28,0
-39,3
-42,2
-45,1
-47,8
Cari İşlemler Dengesi / GSYH (%)
-5,4
-5,4
-5,3
-5,2
Ham Petrol Fiyatı (Dolar/w) (2)
76,8
79,9
81,8
83,1
BÜYÜME VE İSTİHDAM
GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla)
GSYH (Milyar Dolar, Cari Fiyatlarla)
Kişi Başına Milli Gelir (GSYH, Dolar)
Toplam Sabit Sermaye Yatırımı (1)
DIŞ TİCARET
Cari İşlemler Dengesi (Milyar Dolar)
40
ORTA VADELİ PROGRAM
2010
2011
2012
2013
9,3
10,6
11,8
13,1
37,8
42,9
47,9
53,1
GSYH Deflatörü
8,0
5,8
5,3
4,8
TÜFE Yıl Sonu % Değişme (Tahmin) (3)
7,5
5,3
5,0
4,9
Ham Petrol İthalatı (Milyar Dolar)
Enerji İthalatı (27. Fasıl, Milyar Dolar)
ENFLASYON
(1) Sabit fiyatlarla yüzde değişimi göstermektedir.
(2) DPT tarafından IMF tahminleri kullanılarak yapılan hesaplamalardır.
(3) 10 Aralık 2009 tarihinde belirlenen enflasyon hedefleri, 2010 yılı için yüzde 6,5, 2011 yılı için yüzde 5,5 ve 2012 yılı için yüzde 5 ‘dir.
41
ORTA VADELİ PROGRAM
Ek Tablo 2: Kamu Finansmanına İlişkin Temel Büyüklükler
(Milyar TL)
2010
2011
2012
2013
-44,2
-33,5
-32,3
-24,4
Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri
252,8
279,0
307,1
334,7
Merkezi Yönetim Bütçe Harcamaları
297,0
312,5
339,3
359,1
-1,9
3,0
8,7
14,6
-7,4
0,4
5,4
12,3
Merkezi Yönetim Bütçesi Gelirleri (Program Tanımlı)
240,0
265,4
292,1
321,3
Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Harcamaları (Program Tanımlı)
247,5
264,9
286,7
309,0
5,5
2,6
3,3
2,4
3,9
13,7
12,7
10,3
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi
Toplam Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Diğer Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Toplam Kamu Özelleştirme Gelirleri
(GSYH'ya Oran, %)
2010
2011
2012
2013
-4,0
-2,8
-2,4
-1,6
Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri
23,0
23,0
22,9
22,5
Merkezi Yönetim Bütçe Harcamaları
27,0
25,7
25,3
24,2
-0,2
0,3
0,7
1,0
-0,7
0,0
0,4
0,8
Merkezi Yönetim Bütçesi Gelirleri (Program Tanımlı)
21,8
21,8
21,7
21,6
Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Harcamaları (Program Tanımlı)
22,5
21,8
21,3
20,8
0,5
0,2
0,2
0,2
0,4
1,1
0,9
0,7
Sosyal Güvenlik Primleri Hariç Vergi Yükü (Red ve İadeler Hariç)
19,7
19,7
19,6
19,5
Sosyal Güvenlik Primleri Dahil Vergi Yükü (Red ve İadeler Hariç)
26,2
26,4
26,3
26,2
AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku
42,3
40,6
38,8
36,8
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi
Toplam Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Diğer Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Toplam Kamu Özelleştirme Gelirleri
Not: Negatif işaret açığı göstermektedir.
42
ORTA VADELİ PROGRAM
Ek Tablo 3: Kamu Kesimi Borçlanma Gereği
(GSYH'ya Oran, %)
2010
2011
2012
2013
-3,4
-2,0
-1,8
-1,2
-3,7
-2,1
-1,8
-1,1
Merkezi Yönetim Bütçesi
-4,0
-2,8
-2,4
-1,6
Mahalli İdareler
-0,2
-0,1
-0,1
-0,3
Bütçe Dışı Fonlar
0,1
0,1
0,1
0,1
İşsizlik Sigortası Fonu
0,4
0,6
0,6
0,7
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
0,0
0,0
0,0
0,0
Genel Sağlık Sigortası
0,0
0,0
0,0
0,0
Döner Sermayeli Kuruluşlar
0,1
0,1
0,1
0,1
0,3
0,1
0,0
-0,1
1,0
0,9
1,3
1,7
0,6
0,8
1,3
1,7
0,4
1,0
1,2
1,5
Mahalli İdareler
-0,1
-0,3
-0,1
-0,1
Bütçe Dışı Fonlar
-0,2
-0,6
-0,5
-0,4
İşsizlik Sigortası Fonu
0,4
0,6
0,6
0,7
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
0,0
0,0
0,0
0,0
Genel Sağlık Sigortası
0,0
0,0
0,0
0,0
Döner Sermayeli Kuruluşlar
0,1
0,1
0,1
0,1
0,4
0,1
0,0
-0,1
KAMU KESİMİ GENEL DENGESİ (KKGD) (2)
Genel Devlet
KİT (Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar dahil)
FAİZ GİDERLERİ VE ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ HARİÇ
KKGD
Genel Devlet
Merkezi Yönetim Bütçesi
KİT (Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar dahil)
(1) Devlet Planlama Teşkilatının klasik kamu kesimi genel dengesi formatı esas alınmıştır.
(2) Gelir - gider farkını göstermektedir.
Not: Negatif işaret açığı göstermektedir.
43
ORTA VADELİ PROGRAM
Ek Tablo 4: Genel Devlet Borçlanma Gereği
(GSYH'ya Oran, %)
2010
2011
2012
2013
-3,7
-2,1
-1,8
-1,1
Merkezi Yönetim Bütçesi
-1,8
-0,8
-0,3
0,5
Mahalli İdareler
-0,5
-0,3
-0,3
-0,5
Bütçe Dışı Fonlar
0,3
0,7
0,5
0,5
İşsizlik Sigortası Fonu
0,7
0,7
0,7
0,7
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
-2,0
-2,3
-2,4
-2,4
Genel Sağlık Sigortası
-0,6
-0,3
-0,2
-0,1
0,2
0,2
0,1
0,1
0,6
0,8
1,3
1,7
2,7
3,0
3,3
3,7
-0,4
-0,5
-0,3
-0,3
Bütçe Dışı Fonlar
0,0
0,0
0,0
0,0
İşsizlik Sigortası Fonu
0,7
0,7
0,7
0,7
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
-2,0
-2,3
-2,4
-2,4
Genel Sağlık Sigortası
-0,6
-0,3
-0,2
-0,1
0,2
0,2
0,1
0,1
35,4
35,8
35,4
35,0
35,0
34,6
34,5
34,3
39,1
37,9
37,2
36,1
34,4
33,8
33,2
32,6
GENEL DEVLET DENGESİ (GDD) (2)
Döner Sermayeli Kuruluşlar
FAİZ GİDERLERİ VE ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ HARİÇ
GDD
Merkezi Yönetim Bütçesi
Mahalli İdareler
Döner Sermayeli Kuruluşlar
Genel Devlet Gelirleri
Özelleştirme Hariç Genel Devlet Gelirleri
Genel Devlet Harcamaları
Faiz Giderleri Hariç Genel Devlet Harcamaları
(1) Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Avrupa Birliğine sunulan Katılım Öncesi Ekonomik Program formatı esas alınmıştır. Bu çerçevede,
kamu kaynağının, ilk elde eden kuruluş bütçesinde gelir; nihai olarak harcayan kuruluş bütçesinde gider olarak yazılması durumunda oluşan ve
KİT'leri kapsamayan Genel Devlet Dengesinde, toplam denge rakamı klasik tanıma göre değişmemekte, ancak bütçe türleri itibarıyla açık (veya
fazla) değişmektedir.
(2) Gelir - gider farkını göstermektedir.
Not: Negatif işaret açığı göstermektedir.
44
DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI
Global
piyasalar
FED’in
yeniden
niceliksel
gevşemeye
gideceği
beklentisiyle tarihi bir Eylül ayını
geride
bıraktılar.
Özellikle
Wall
Street’te 71 yılın en iyi Eylül ayının
bitimiyle beraber son bir yılın en
güçlü çeyrek dönemi görülürken, S&P
500 ve Nasdaq Eylül ayında Nisan
2009'dan bu yana en büyük aylık
kazanımlarını elde etti.
Avrupa’da ise İrlanda ve İspanya’nın
kredi notunun düşürülmesi tedirginlik
yarattı. Ancak bu negatif algılama
kısa sürdü ve genel olarak Avrupa’ya
yönelik kaygıların artık fiyatlamalar
üzerinde etkisini yitirdiği gözlendi ve
Avrupa
borsaları
da
yükselişini
sürdürdü.
FED'in
yeni
tahvil
alımlarına
yöneleceği beklentisi, ABD başta
olmak üzere birçok gelişmiş ülkede
enflasyon
oranının
hedeflenen
düzeyin altında seyretmesi nedeniyle
oluşan
deflasyona
korkularını
gölgelerken, artan risk iştahı, başta
gelişmekte olan ülkelere olan para
girişini de hızlandırdı.
Böylece yılbaşından bugüne en fazla
değer kazanan borsalar arasında
gelişmekte olan ülke borsaları yine ilk
sıralardaki yerlerini korumuş oldular.
Yılbaşından
bugüne
%42,78
yükselişle
Endonezya
ilk
sırada,
%38,68 oranında yükselişle Filipinler
ikinci
sırada,
%35,28
yükselişle
Tayland üçüncü sırada ve %31,05
yükselişle Türkiye dördüncü sırada
yer aldı.
Yılbaşından bugüne en fazla değer
kaybeden borsaları incelediğimizde
ise ön sıralarda görmeye alıştığımız
bir çok Avrupa borsasının bu kez
kendi sıralarını Çin ve Japonya
borsalarına bıraktığını görüyoruz.
DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSLARI
Ülke
Endeks
AMERİKA
Venezuella
Venezuela Stock Mkt.
Arjantin
Merval
ABD
Nasdaq Composite
Meksika
Bolsa Index
ABD
Dow Jones
ABD
S&P 500
Brezilya
Bovespa
ASYA / PASİFİK
Endonezya
Jakarta JSX
Filipinler
PSEC(PSE Composite)
Tayland
Thailand Set Index
Malezya
Kuala Lumpur Comp Ind
Hindistan
Mumbai Sensex
Güney Kore
Kospi
Rusya
RTS
İsrail
Tel Aviv
Hong Kong
Hang Sang
Avusturya
ATX Index
Tayvan
Taiwan Taiex Index
Avustralya
All Ordinaries Index
Vietnam
Vnindex
Çin
Shanghai Composite
Japonya
Nikkei 225
AVRUPA / AFRİKA / ORTADOĞU
Türkiye
IMKB-100
Danimarka
Copenhagen (KAX)
İsveç
Stockholm 30
Polonya
Varşova
Pakistan
Karachi 100 Index
Macaristan
Budapeşte
Almanya
DAX
Güney Afrika
JSE
Norveç
OSE Benchmark Index
İngiltere
FTSE 100
Çek CuM.
Prague Stock Exch
Hollanda
Amsterdam
B.A.E
Abu Dhabi Sec. Market
Bahreyn
Bahrain Stock Exc.
Kuveyt
Kuwait Stock Exc.
İsviçre
Swiss Market Index
Fransa
CAC 40
B.A.E
DFM General Index
Portekiz
PSI 20
İspanya
IBEX 35
İtalya
Mibtel
Yunanistan
ASE
MSCI ENDEKSLERİ (USD)
MSCI TÜRKİYE
MSCI EM ASYA (USD)
MSCI EMERGING MARKETS (USD)
MSCI EM AVRUPA (USD)
MSCI EM LATİN AMERİKA (USD)
MSCI DÜNYA ENDEKSİ (USD)
Yıl Başından
Bugüne
Değişim (%)
20,23
18,00
11,66
8,23
6,39
5,26
4,35
42,78
38,68
35,28
17,06
15,23
13,05
9,52
8,79
8,62
7,03
0,21
-2,55
-7,35
-9,34
-9,92
31,05
25,83
15,12
14,56
11,13
10,31
8,79
8,67
6,74
5,25
2,22
1,69
0,55
0,08
0,07
-1,68
-3,00
-3,15
-7,78
-8,98
-9,40
-29,43
30,63
15,26
14,95
13,32
11,99
4,68
NOT: Endekslerin 14.10.2010 kapanışları kullanılmıştır.
45
DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI
Yılbaşından bugüne %29,8 değer
kaybıyla Yunanistan borsası en fazla
değer kaybeden borsa olurken, Çin
%12,13 düşüşle ikinci sırada, İspanya
%10,09
düşüşle
üçüncü
sırada,
İrlanda
%9,41
düşüşle
dördünc
sırada ve Japonya %9,13 düşüşle
beşinci sırada yer aldı.
Uluslararası piyasalarda artan risk
iştahı
ve
gelişmekte
olan
ülke
borsalarına giren sıcak para İMKB’de
de
pozitif
bir
hava
estirirken,
referandum
sonuçları
da
yurtiçi
piyasalardaki
olumlu
havayı
şahlandırdı.
Son olarak ise IMF’nin 6 Ekim’de
yayınladığı Ekim ayı global ekonomik
görünüm raporunda Türkiye için 2010
yılı
büyüme
beklentisi
%6,1’den
%7,8’e revize edilirken, 2011 yılı için
%3,6
olarak
belirlenen
büyüme
beklentisinde revizeye gidilmedi.
Yurtiçinde olumlu algılama devam
ederken,
risk
iştahının
açılmasını
sağlayan diğer bir önemli gelişme de
2011 – 2013 Orta Vadeli Program’ın
Bakanlar
Kurulu’nca
kabulünün
ardından resmi gazete de yayınlanması
oldu. Böylece hükümetin ekonomide
yeni dönem hedefleri belirlenmiş oldu.
Referandum
sonrası,
Türkiye
ekonomisinin 2. çeyrekte beklentilerin
üzerinde %10,3 oranında büyüme
kaydetmesi
de
endeksin
güçlü
performansına destek oldu.
Yükselişle
kapatılan
Eylül
ayının
ardından Ekim ayı da İMKB-100
endeksi için oldukça verimli başladı
öyle ki ayın neredeyse hergünü İMKB100 endeksinde kapanış rekorları
yenilendi.
Ekim ayında ilk katalizör 5 Ekim’de
Türkiye’nin
kredi
notunun
görünümünü
durağandan
pozitife
yükselten Moody’s oldu. Bir gün
sonrasında ise IMF’in Türkiye için
2010
büyüme
beklentisini
yükseltmesi pozitif havanın devam
ettirilmesine katkıda bulundu. IMF
2010 yılının Nisan ayında yayınladığı
global ekonomik görünüm raporunda
Türkiye için 2010 büyüme beklentisini
%5,2,
2011
yılı
için
büyüme
beklentisini
ise
%3,4
olarak
açıklamıştı. Bu tarihten sonra IMF,
Eylül
ayında
Türkiye’ye
ilişkin
yayınladığı
4.madde
konsültasyon
raporunda 2010 ve 2011 için büyüme
beklentilerini
sırasıyla
%6,1
ve
%3,6’ya revize etmişti.
46
ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI
Eylül ayında, Euro Alanı'nda
büyümeye ilişkin beklentilerin
nispeten
iyileşmesine
karşılık
ABD’de
açıklanan
verilerin
ekonomide
toparlanmanın
yavaşladığına
işaret
etmesi
Dolar'ın Euro karşısında değer
kaybetmesine
neden
olurken,
ABD Merkez Bankası'nın yeni
nicel gevşeme adımları atacağına
yönelik
beklentiler
dolardan
kaçışı hızlandırdı.
Avrupa
tarafında
Moody's'in
beklendiği
gibi
İspanya'nın
notunu indirmesi ve İrlanda'nın
bankalara vereceği yeni sermaye
desteğiyle ilgili açıklamalar bile
eurodaki yükselişi sınırlayamadı
ve
Euro/Dolar
paritesi
İspanya’dan
gelen
olumsuz
haberi ‘beklenen’ olarak algıladı.
Fed'in
yeni
nicel
gevşeme
adımları
atacağına
yönelik
beklentilerin canlı tuttuğu risk
iştahına paralel gelişmekte olan
ülke
para
birimlerine
girişin
etkisiyle
yılın
en
düşük
seviyelerinde
1.40'in
altında
seyreden dolar/TL'de TCMB’nın
döviz alım ihalelerinin etkisi
sınırlı kaldı.
Öte
yandan
geçtiğimiz
ay
içerisinde önemli gelişmesi de
Yen cephesinde yaşandı. Japonya
Merkez Bankası, Dolar karşısında
son 15 yılın en yüksek seviyesine
ulaşan Yen’deki değer artışına
müdahale etti. Bankanın piyasaya
verdiği likiditenin etkisiyle Japon
para
biriminin
değerinin
gerilediği görüldü.
EURUSD
USDHUF
USDRON
USDALL
USDLVL
USDDKK
USDBGN
USDLTL
USDTND
USDMAD
USDPLN
USDKES
USDNOK
USDGBP
USDCZK
USDDZD
USDEGP
USDARS
USDSDD
USDRUB
USDPKR
USDIRR
USDSEK
USDINR
USDKWD
USDHKD
USDTL
USDHNL
USDKRW
USDSKK
USDSAR
USDJOD
USDQAR
USDTWD
USDILS
USDCNY
USDBRL
USDMXN
USDCAD
USDUAH
USDCHF
USDJMD
USDZAR
USDCLP
USDPEN
USDSGD
USDIDR
USDTHB
USDJPY
EURO/DOLAR
MACAR FORINTI
ROMANYA RONU
ARNAVUTLUK LEKE
LETONYA LATI
DANIMARKA KRONU
BULGAR LEVI
LITVANYA LITASI
TUNUS DINARI
MOROCCAN DIRHAM
POLONYA ZLOTY
KENYA SILINI
NORVEC KRONU
USD/INGILIZ STERLINI
CEK KORUNASI
CEZAYIR DINARI
MISIR PAUNDU
ARJANTIN PESOSU
SUDAN DINARI
RUS RUBLESI
PAKISTAN RUPEESI
IRAN RIYALI
ISVEC KRONU
HINDISTAN RUPEESI
KUVEYT DINARI
HONG KONG DOLARI
TURK LIRASI
HONDURAS LEMPIRASI
KORE WONU
SLOVAK KORUNASI
SUUDI ARABISTAN
URDUN DINARI
KATAR RIYALI
TAYVAN DOLARI
ISRAIL SHEKELI
CIN YUANI
BREZILYA REALI
MEKSIKA PESOSU
KANADA DOLARI
UKRAYNA HRYVNIA
ISVICRE FRANGI
JAMAIKA DOLARI
GUNEY AFRIKA RANDI
SILI PESOSU
PERU SOLU
SINGAPUR DOLARI
ENDONEZYA RUPIAH
THAI BAHT
JAPON YENI
Yıl Başından Bugüne
Değişim (%)
-2,00
3,58
3,00
3,03
2,31
2,25
2,09
2,03
4,38
2,24
-2,96
6,09
-0,21
0,77
-5,32
2,63
3,39
3,03
2,31
0,66
1,84
6,16
-7,75
-4,84
-1,91
0,05
-6,17
0,05
-5,20
0,00
-0,01
-0,10
-0,07
-4,11
-5,87
-2,73
-4,82
-5,37
-4,18
-1,23
-7,67
-2,25
-8,28
-6,70
-3,39
-7,82
-5,70
-10,91
-12,56
NOT: Veriler 14.10.2010 tarihinde saat 18:45’de güncellenmiştir.
47
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ P/BV KARŞILAŞTIRMASI
Eylül ayına başlarken, bankacılık
sektöründeki
alımlar,
2Ç10
bilançoları sonrasında beklentilerin
gerçekleşmesi ile, sanayi sektörü
hisselerine
yöneldiğinde,
Türk
bankacılık sektörü P/BV değerinde
de gerileme görülmüş, Eylül ayı
başında gelişmekte olan ülkelerin
ortalama P/BV değerlerine göre
%9,5 iskontolu işlem görür hale
gelmişti.
Ekim ayına başlarken, referandum
sonrası azalan siyasi risk algılaması
ve Moody’s in not artırı sonrası
bankacılık sektör hisselerine yönelik
artan taleple Türkiye’nin bankacılık
sektörü
ortalama
P/BV
değeri
1,76x’ten
1,98x’e
yükselirken,
Fed'in yeni nicel gevşeme adımları
atacağına yönelik beklentilerin canlı
paralel
tuttuğu
risk
iştahına
gelişmekte
olan
ülke
para
birimlerine
girişin
etkisiyle,
gelişmekte olan ülkelerin bankacılık
sektörü ortalama P/BV değerinin de
2,01x’den
2,09x’e
yükselmesi
sonrası Türkiye ile gelişmekte olan
ülke borsaları arasındaki iskonto
%5,3 seviyesine gerilemiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin 2010 yılı
için
tahmini
P/BV
değerlerini
incelediğimizde,
tüm
gelişmekte
olan ülkelerin P/BV değerlerinde
düşüş yaşanması beklenmektedir.
Tahmini P/BV değerlerine göre
gelişmekte olan ülkelerin bankacılık
sektörü ortalama P/BV değerinin
1,88x
seviyesine
gerilemesi
beklenirken, Türkiye’nin şu an 1,98x
seviyesinde
bulunan
bankacılık
sektörü
P/BV
değerinin
1,86x
seviyesine
gerilemesi
beklenmektedir.
EKİM 2010
ÜLKE
P/BV HİSSE
AKBNK
ARJANTIN
2,12
ALBRK
BREZİLYA
2,75
ALNTF
ÇEK CUM.
2,08
ASYAB
ÇİN
2,19
DENIZ
HINDISTAN
2,35
FINBN
İSRAİL
0,97
FORTS
KORE
1,00
GARAN
MACARİSTAN 1,13
HALKB
MEKSİKA
2,80
ISCTR
MISIR
2,48
SKBNK
POLONYA
2,25
TEBNK
RUSYA
2,11
TEKST
ŞİLİ
4,03
TKBNK
TAYLAND
1,87
TSKB
TAYVAN
1,24
VAKBN
YKBNK
ORT.
2,09
İSKONTO /PRİM
Kaynak: Bloomberg
P/BV
2,50
2,02
1,02
1,80
3,01
2,74
1,03
2,47
2,95
2,09
1,01
1,60
1,01
2,60
1,67
1,61
2,55
ORT.
1,98
-5,3%
NOT: 14 Ekim Kapanışları Kullanılmıştır.
Gelişm ekte Olan Ülkeler ve Türkiye Bankacılık
Sektörü Ortalam a P/BV Karşılaştırm ası
2,20
2,01
1,92
1,80
1,72
1,70
1,62
1,84
1,53
1,55
1,46 1,46
1,28 1,27
1,00
Haz.09
1,76
1,62
1,54
1,20
1,79
1,78
1,47
1,40
1,71
1,60
1,49
1,95 1,98
1,80
1,79
1,75
1,60
2,09
1,89
2,00
1,74
1,62
1,52
1,53
1,49
1,36
Eyl.09
Ara.09 Mar.10 Haz.10
Gelişm ekte olan ülkeler
Eyl.10
Türkiye
48
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ORTALAMA F/K ORANI KARŞILAŞTIRMASI
Yandaki grafikte ise gelişmekte olan
ülkelerin
F/K
oranları
görülmektedir.
Ge lişm e kte Ola n Ülke le r
Fiya t/Ka za nç
Şili
21,6
Hindis tan
İMKB-100
endeksi
11
Ekim
kapanışlarına göre yılbaşından beri
%30,62 ile yükselişle en fazla
yükselen
borsalar
arasında
dördüncü sırada, son bir yıllık
dönemde ise %37,40 yükselişle
üçüncü sırada yer alırken, hisselerin
değerini
gösteren
fiyat
kazanç
oranları da katlandı.
Tüm dünyayı etkisi altına alan global
krizin
etkilerinin
derinleşmeye
başladığı Kasım 2008’de F/K oranı
en düşük 4,12x seviyesine gerileyen
İMKB-100 endeksi, krizin başlangıç
gösterdiği Eylül 2008’den bugüne
kadar olan dönemde ise en yüksek
F/K oranına, 16,80x seviyesini test
ederek Ocak 2010’da ulaşmıştır.
6A10
dönemi
bilançolarının
açıklanmasının ardından, fiyatlarda
yaşanan yükselişle beraber, bugün
itibariyle 13,12 F/K oranına ulaşan
İMKB-100 endeksi, yandaki tabloda
görüldüğü üzere gelişmekte olan
ülkelerin F/K oranları sıralamasında
alt
sıralarda
kalıyor
olsa
da,
gelişmekte olan ülke borsalarının
ortalama F/K oranlarına göre uzun
bir süredir gözlenen yüksek iskonto
oranının da azalmaya başladığı
dikkati çekmektedir.
19,9
Çin
18,7
M ale zya
18,1
M e k s ik a
17,3
M acar is tan
16,5
Bre zilya
15,3
Tayland
15,1
Tayvan
14,9
Filipinle r
14,3
Güne y Kore
14,0
Polonya
13,7
M ıs ır
13,3
Çe k Cum .
13,2
Türk iye
13,1
Güne y Afrik a
11,0
Rus ya
8,5
0,0
5,0
10,0
15,0
20,0
25,0
İMKB-100 F/K oranı
18,00
16,00
14,00
12,00
10,00
8,00
6,00
4,00
2,00
10
10
.1
0
.2
0
10
.0
8
.2
0
08
10
.2
0
09
.2
0
.0
6
11
09
10
.2
0
.0
4
13
09
.2
0
.0
2
15
.1
2
17
.1
0
.2
0
09
.0
8
.2
0
16
09
.0
6
.2
0
18
09
.2
0
22
08
.2
0
.0
4
21
08
.2
0
.0
2
23
.2
0
.1
0
.1
2
25
08
08
.0
8
.2
0
22
08
.0
6
.2
0
21
08
.2
0
25
08
.2
0
.0
4
28
.2
0
.0
1
.0
2
28
09
0,00
02
Gerçekleşmiş
kazançlara
göre;
İMKB-100
endeksi
13,12
F/K
oranıyla işlem görürken, gelişmekte
olan ülkelerin ortalama F/K oranı
15,3x
seviyesindedir.
Yılsonuna
ilişkin
şirket
karları
gözönüne
alınarak hesaplanan F/K oranları ise
Türkiye
için
11,76x
(kaynak:
bloomberg), gelişmekte olan ülkeler
için ise ortalama 14x seviyesinde
bulunmaktadır.
49
MSCI TÜRKİYE VE MSCI EM (GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER) ENDEKSLERİ
Yandaki grafikte MSCI Gelişmekte
Olan Ülkeler, MSCI Dünya ve MSCI
Türkiye endekslerinin global finansal
krizin derinleşmeye başladığı Eylül
2008’den
itibaren
performansları
görülmektedir.
Bu tarihten itibaren 2009 yılının Mart
ayına kadar global finans krizinin
olumsuz etkilerini yansıtan endeksler
hemen hemen birbirlerine paralel bir
seyir izlerken, Mart ayından itibaren
endeksler arası ayrışma belirgin bir
şekilde görülmektedir.
MSCI Türkiye endeksi yılbaşından
bugüne
%39,2
oranında
değer
kazancıyla, en fazla artış gösteren
gelişmekte
olan
ülkelerin
MSCI
endeksleri arasında dördüncü sırada
yer alırken, ortalama bir değere işaret
eden MSCI EM (gelişmekte olan
ülkeler endeksi) yılbaşından bugüne
sadece
%11,1
oranında
artış
göstermiştir. MSCI dünya endeksinin
yılbaşından bugüne gösterdiği artış
ise %3,37 ile sınırlı kalmıştır.
Türk
hisse
senetleri,
Morgan
Stanley'in gelişmekte olan ülkeler
endeksi olan MSCI EM endeksinde
yüzde 1.78 ağırlığa sahip olup,
endekste en yüksek ağırlığa sahip
ülkeler yüzde 18.28'le Çin, yüzde
15.91'le Brezilya, yüzde 13.42 ile
Kore ve yüzde 10.76 ile Tayvan olarak
sıralanabilir.
2009
yılında,
IMF
ile
anlaşma
umutlarının tekrar tekrar gündeme
gelmesi, Merkez Bankası’nın kararlı
faiz indirimleri ve derecelendirme
Kuruluşlarının
not
artıtımları
sayesinde, MSCI Türkiye endeksinin
gösterdiği olumlu performans, 2010
yılında da daha da güç kazanmıştır.
MSCI endeksleri
(USD)
Kolombiya
Tayland
Peru
Türkiye
Endonezya
Filipinler
Şili
Malezya
Hindistan
Güney Afrika
Meksika
Kore
EM Avrupa&Orta Doğu
EM
Polonya
EM Asya
EM Avrupa
EM Latin Amerika
İsrail
EM Uzak Doğu
Fas
Mısır
EM Doğu Avrupa
Çin
Rusya
Brezilya
Macaristan
Tayvan
Çek Cum.
Ay Başından
Bugüne
değişim
4,3%
2,5%
8,8%
8,3%
0,9%
-1,5%
-2,3%
1,1%
2,3%
1,8%
4,0%
0,5%
4,4%
2,2%
2,2%
1,4%
4,4%
3,2%
-0,1%
1,2%
1,0%
2,8%
3,6%
3,3%
4,1%
3,4%
3,4%
-1,3%
1,0%
3 Aylık
Değişim
21,3%
26,4%
25,3%
23,2%
11,9%
22,9%
15,4%
12,8%
16,9%
12,4%
9,4%
9,4%
10,4%
10,9%
15,4%
10,6%
10,4%
11,1%
9,4%
9,7%
3,0%
7,3%
7,9%
9,0%
6,0%
10,0%
15,8%
6,9%
2,4%
Yıl Başından
Bugüne
Değişim
55,6%
46,1%
39,3%
39,2%
33,8%
33,4%
31,3%
28,3%
19,7%
18,2%
12,7%
11,6%
11,6%
11,1%
11,0%
10,6%
10,3%
9,9%
9,7%
9,2%
7,6%
7,2%
5,3%
5,0%
4,7%
4,5%
1,9%
-0,5%
-3,1%
Son
1 Yıllık
Değişim
44,9%
40,1%
31,1%
39,1%
38,1%
37,3%
48,4%
30,5%
24,2%
20,8%
18,2%
16,7%
11,9%
15,6%
19,5%
16,2%
8,3%
15,5%
51,9%
14,9%
-2,8%
-1,2%
3,0%
10,8%
1,0%
10,3%
1,6%
7,8%
-11,5%
EM (Emerging Markets): Gelişmekte Olan Ülkeler
Not: Veriler 12.10.2010 kapanışları itibariyledir.
50
MSCI TÜRKİYE VE MSCI EM (GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER) ENDEKSLERİ
2010 yılında, tekrar tekrar gündeme
gelen mali kuralın yasalaşacağı
beklentisi,
beklentilerden
düşük
gelen enflasyon rakamlarının faizler
üzerinde baskı yaratarak bankacılık
sektör
hisselerinin
karlılıklarına
olumlu yansıyacağı öngörüleri, 12
Eylül 2010 referandumun ardından
siyasi risk algılamasındaki iyileşme,
Mali
Kural
bilmecesinin
sonlandırılmasının
ardından,
açıklanması aylarca geciken 20112013
yıllarını
kapsayan Orta
Vadeli Programa ilişkin detayların
belli
olması,
henüz
yatırım
yapılabilir
seviyeye
ulaşmamız
olmasına
rağmen
kredi
derecelendirme kuruluşlarının moral
veren not artırımları MSCI Türkiye
endeksine
güç
kazandıran
gelişmeler olarak sıralanabilir.
51
İHLAS EV ALETLERİ
İhlas Ev Aletleri’nin başlıca ürünleri arasında insan sağlığı ve temel ihtiyaçları
açısından en önemli ihtiyaçlarından olan temizlik robotu, reverse osmosis su
arıtma sistemleri, banyo şofbeni, çeşitli özelliklerdeki elektrikli quartz sobalar
ve terazi yer almaktadır.
Şirket bu ürünlerin birçoğunda pazar lideri olarak, yurtiçi talebin önemli bir
kısmını tek başına karşılamaktadır.
İhlas Ev Aletleri ürünlerini Aura, Aura Cleanmax, Aura Roboclean, Aura Cebilon
markaları ile müşterilerinin beğenisine sunmaktadır.
Ürün yelpazesi içinde ciro büyüklüğü açısından lokomotif ürün olarak yer alan
ve 1996 yılında üretimine başlanan temizlik robotu ile “reverse osmosis”
yöntemini kullanan bir teknoloji ile arıtma yapan su arıtma cihazı piyasada öncü
ve rakipsiz bir konuma sahiptir.
İhlas Ev Aletleri ayrıca ihracatta göstermiş olduğu performansı ile iyi bir ivme
yakalamış olup, Kazakistan, Polonya, Macaristan, Danimarka, Malezya,
Özbekistan, S.Arabistan, Rusya, Almanya, Yunanistan, İtalya, Güney Afrika gibi
toplam 34 ülkeye satış yapmakta olup bunun bölgesel dağılımı; %55 AB
Ülkeleri, %37 Türk Cumhuriyetleri ve %3 diğer ülkelerdir.
Hisse senetleri 26.09.1996 tarihinden beri İMKB’de işlem gören İhlas Ev
Aletleri’nin 2010 yılı II. ara faaliyet dönem sonu itibariyle sermayesinin
%77,97’si halka açıktır.
30.06.2010 tarihi itibariyle, şirkette sermayeye dolaylı yoldan sahip olan gerçek
ve tüzel kişilerin durumu aşağıdaki gibidir;
52
İHLAS EV ALETLERİ
Konsolidasyona Dahil Edilen Bağlı Ortaklıklar (Etkin Orana Göre)
1-İhlas Madencilik A.Ş. (İhlas Madencilik)
iştigal etmektedir.
%83
: Madencilik faaliyetleri ile
2-Mir İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi (Mir Maden) %82,17 :
Madencilik faaliyetleri ile iştigal etmektedir.
563.000 ton %4,59 Pb (kurşun) ve %5,13 Zn (çinko) tenörlü muhtemel rezerv
bulunmaktadır. Bu rezerv çalışmaları MTA Enstitüsü tarafından yapılmış olup 74
adet katotlu sondaj, yüzlerce yarma ve 3.000 civarında kimyasal analiz
sonuçlarından oluşmaktadır.
Ekonomik olarak görünür ve muhtemel rezervin toplam metal karşılığı
280.793.629 USD’dir. Şu anda hali hazırda işletme ruhsatı olan Mir Madencilik
Ltd. Şti. üzerinde bulunan cevher zenginleştirme tesisi üretime devam etmekte
olup aylık 400 ton çinko konsantresini ve 100 kurşun konsantresini üretmeye
hazır durumdadır.
Metal ton/$ fiyatı
2.664
2.564
Ton/Metal
Fiyatı
122,2776
131,5332
Görünür Rezerv Görünür Ekonomik
Rezerv
563.000
68.842.289$
563.000
74.053.192$
142.895.481$
Muhtemel rezerv
1.548.158
1.548.158
Muhtemel Ekonomik
Rezerv
67.638.404$
70.259.745$
137.898.149$
3-Detes Enerji Üretim A.Ş.(Detes Enerji) %99,84 : Elektrik enerjisi üretim tesisi
kurulması, işletmeye alınması, kiralanması, elektrik enerjisi üretimi, üretilen
elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin müşterilere satışı ile iştigal etmektedir.
4-Bayındır Madencilik ve Ticaret A.Ş. (eski ünvanı: Okan Tekstil Sanayi ve
Ticaret A.Ş.) (Bayındır Madencilik) %12,98
: Faaliyet konusu her türlü
madencilik faaliyetleri ile iştigal etmektir. (eski faaliyet konusu: pamuk ipliği
üretimi ve çeşitli tekstil dokuma ürünleri imalatı ile bunların yurt içi ve yurt
dışında satışını yapmaktır.)
Konsolidasyona Dahil Edilmeyen Bağlı Ortaklıklar (Etkin orana göre)
İhlas Mining Ltd. Şti. (İhlas Mining) %74,70
Şirket’in Bağlı Ortağı İhlas Madencilik’in %90 iştirak ettiği ve 11.07.2008
tarihinde Gana’da kurulmuş olan 300.000 USD sermayeli İhlas Mining ünvanlı
firmanın finansal tabloları, konsolide finansal tablolara göre parasal önemlilik
arz etmediğinden ve önemli düzeyde nakit akışı sağlamadığından konsolide
kapsamı dışında tutulmuştur. Şirket’in söz konusu bağlı ortaklığına koyduğu
sermaye dışında bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
53
İHLAS EV ALETLERİ
İHLAS MADENCİLİK A.Ş.
İhlas Madencilik A.Ş.'nin ruhsat devrini almış olduğu maden sahaları üç ana
grupta toplanmaktadır. Bu sahalar altın, kömür ve endüstriyel alaşım
malzemelerini içermektedir.
Ortaklık 89 ayrı sahaya ilişkin 40 adet altın, 9 adet krom, 22 adet kömür, 16
adet bakır, 28 adet de çinko, kursun, alçı, mangan, torf, kaolen ve mermer
madenlerine ait arama ruhsatlarını devralmış olup 2 adet maden sahasının aynı
zamanda işletme ruhsatı için müracaatı yapılmıştır.
a) İşletme Ruhsatları-Arama Ruhsatı
Şirketin 89 adet maden arama ruhsatı mevcut olup bu ruhsatlardan sadece
BEMAS maden sahası için ön değerlendirme raporu mevcuttur.
Diğer madenlerde herhangi bir araştırma faaliyeti olmadığından projeksiyona
dahil edilmemiştir.
Projeksiyonlara dahil edilen maden sahalarının arama ruhsatları mevcut olup
henüz işletme ruhsatları mevcut değildir. Şirketin bu sahalarda faaliyet
gösterebilmesi için işletme ruhsatlarının alınması şarttır.
Şirket, değerinin çok önemli bir kısmını oluşturan BEMAS maden sahasına ilişkin
arama ruhsatını 2.500.000 TL ile satın almıştır.
Eski ruhsat sahibine elde edilecek cirodan da ayrıca %8 pay verilecektir. Bu
maden sahasına ilişkin arama ruhsatının satın alınması ile ilgili olarak eski
sahiplerle imzalanan sözleşmenin gereği en geç 2009 Mart ayı itibariyle üretime
başlanılmış olması gerekirken bu 2010 yılına kalmıştır.
Şirket yönetimi; bu maden sahasına ilişkin arama ruhsatlarının eski sahipleri ile
görüşmelerin sürdüğünü ve üretime başlama tarihindeki gecikmeye ilişkin
olarak ek sözleşme düzenleneceğini beyan etmişlerdir. Söz konusu maden
sahasına ilişkin nakit akımlarının gerçekleşmesi tamamıyla bu sözleşmenin
yürürlükte olmasına bağlıdır. ( şirketten halen cevap gelmemiştir) .
Rezerv Tespit Raporları ve Tahmin Edilen Maden Miktarları
Şirket değerinin çok önemli bir kısmını oluşturan Bemas Maden sahası ile ilgili
varsayımlar Almanya menşeli DMT GMBH & Co.KG (D.Mn firmasınca
düzenlenmiş ön değerlendirme raporunda belirtilen maden rezervlerine
dayandırılmıştır.
DMT tarafından düzenlenen ön değerlendirme raporu uluslararası standartlara
(JORK) uygun olarak hazırlanmış kesin bir rezerv tespit raporu niteliği
taşımamaktadır. Raporda sadece maden sahasında yapılan sondajlardan elde
edilen sonuçların ilk değerlendirilmesi yapılmış olup, jeolojik değerlendirmeler,
kimyasal analizler ve gerekli diğer ayrıntılı incelemeler devam etmektedir.
54
İHLAS EV ALETLERİ
DMT tarafından BEMAS maden sahası için yapılan ön değerlendirme
çalışmasında 423 hektarlık toplam maden sahasının yaklaşık 70 hektarlık
kısmında bulunabilecek maden cevherleri ile ilgili detay bilgiler yer almaktadır.
Bu bilgilere göre 70 hektarlık alanda tahmini 343.400.000 ton (171.700.000
m3) maden cevheri bulunmakta olup ana madenler kuvars ve titanyum; ek
madenler zirkon, demir, gümüş ve altın madenleridir.
Değerleme çalışmasına baz teşkil eden şirketin tahmini gelir tablosu ve nakit
akışları, ilk değerlendirmesi yapılan ve raporda belirtilen 343.400.000 tonluk
maden rezervi dikkate alınarak oluşturulmuştur.
Şirket bu kısım için günde 25.000 ton kazı yapmayı planlamaktadır. Planlanan
bu kazı miktarına göre şirketin yıllık yapacağı harfiyat tutarı (yılda 300 gün
çalışacağı dikkate alınarak) 7.500.000 ton olarak hesaplanmıştır. Yılda
7.500.000 ton'luk harfiyata göre tahmin edilen 343.400.000 ton maden cevheri
45-46 yılda çıkarılabilecektir.
DMT, raporunda ayrıca, 423 hektarlık maden sahasındaki olası maden
cevherinin, 200 m derinlik söz konusu olduğunda ve 1,8 t/m3 yoğunluk baz
alındığında, 843.855.000 m3 hacminde bir yer kaplayabileceğini ve söz konusu
cevherin 1.518.940.000 ton ağırlığında bir rezervi içerebileceğini belirtmektedir.
DMT bu değerlendirmeyi raporunda da belirttiği üzere ayrıntılı çalışma ve
analizlerden ziyade kendi deneyimlerine ve ilk izlenimlerine dayandırmaktadır.
DMT tarafindan yapılacak analiz ve değerlendirmelerden sonra 423 hektarlık
maden sahasındaki toplam rezerv tutarının kesin tespitinin yapılması ve
uluslararası standartlara uygun rapora bağlanması halinde şirket değeri önemli
ölçüde değişebilecektir.
DMT raporunda belirtilen Maden Cevherlerinin Kalitesi, işlenmesi DMT
tarafindan düzenlenen ön inceleme raporunda kimyasal analizler henüz
tamamlanamadığından, çıkan madenlerin kalitesine ve buna bağlı olarak
kullanım alanlarına ilişkin kesin bir değerlendirmede bulunmak mümkün
olmamaktadır. Bu husus madenlerin muhtemel alıcıları ile potansiyel satış
miktar ve fiyatlarını etkileyebilmektedir.
Çıkarılacak madenlerin doğada kendiliğinden ayrık olması ya da birbirleriyle
yapışık olması halinde ayrıştırılmasının gerekmesi durumunda, gerekecek
yatırım ve işletme maliyetleri de uygulanacak ilave ayrıştırma süreçlerine göre
değişkenlik gösterebilecektir. İlk analiz raporlarında bu tür bilgiler yer
almamaktadır.
Projeksiyonlar ile ilgili varsayımlarda, şirket yönetimi ilk analiz sonuçlarına göre
çıkarılacak madenlerin yüksek kalitede olduğu ve yüksek maliyet getirecek
ayrıştırma prosesine gerek duyulmayacak şekilde saf olarak elde edilebileceği
varsayımıyla hareket etmiştir.
55
İHLAS EV ALETLERİ
Maden Fiyatlarındaki Dalgalanmalar
Projeksiyonlarda altın, gümüş, kurşun, çinko madenlerinin satış fiyatı olarak 16
Şubat 2010 tarihinde Londra Metal Exchange ve diğer ilgili borsalarda oluşan
piyasa fiyatları, krom, kuvars, titanyum, zirkonyum ve demir madenleri için
Maden Mühendisleri Odası tarafından yayınlanan 30 Eylül 2009 tarihli
madencilik bülteninde (www.maden.org.tr) yayınlanan fiyatlar kullanılmıştır.
Kuvars kumu için Aralık 2009'daki ortalama piyasa fiyati baz alınmıstır.
Gelecekte
oluşacak
maden
fiyatlarının
sağlıklı
bir
şekilde
tahmin
edilemeyeceğini düşünmemizden dolayı güncel fiyatlar baz alınarak satış
hasılatları tahmin edilmiştir. Bunun en önemli nedeni maden fiyatlarının piyasa
arz ve talep dengesinin de dışında güncel siyasi, ekonomik ve psikolojik
sebeplerden de etkilenerek, önemli tutarda ve önceden tahmin edilemeyen fiyat
dalgalanmaları göstermesidir. Ileriki dönemlerde fiyatlardaki dalgalanmalar
şirket değerini etkileyecektir.
Bu değerlendirmeler ışığında yapılan projeksiyonlara göre ki gelecekteki nakit
akışlarının iskonto edilmesi ( INA veya DCF)
yöntemine göre şirketin
değeri...395.793.578 USD
Manisa, Salihli Mersindere Köyü'nde yaptığı sondaj çalışmalarıyla Çalışma
alanı 70 hektar olup toplam rezerv 343.400.000 ton, toplam ruhsat alanı 420
hektar olup, mümkün rezerv 1.687.710.000 tona ulaşmaktadır. DMT firması
nezaretinde yapılan sondajlarda ancak 237 metreye kadar inilmiştir. Yapılan
çalışmalar sonucunda sahanın bir poli metal sahası olduğu anlaşılmıştır.
70 hektar, toplam rezerv 343.400.000 ton sahada tespit edilen metaller
şunlardır; Altın 67 ton, Gümüş 1.210 ton, Titanyum 1.691.627 ton, Zirkonyum
71.698 ton, Demir 16.085.584 ton ve Kuvars 81.840.000 ton'dur. Bu rezervin
toplam ekonomik değeri yaklaşık olarak 12.903.418.717 $ olmaktadır.
İhlas holding elindeki %20’lik ihlas madencilik payınının %7’sini 14 ocak
2009’da AGD Bağımsız Denetim ve Danışmanlık Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik A.Ş. tarafından, Gelecekteki Nakit Akışlarının Bugünkü Değeri
Yöntemi ile, İhlas Madencilik A.Ş.’nin toplam şirket değeri, 380.986.452,00 USD
olarak tespit edilmiştir. Satış tutarının, toplam şirket değerinin, % 7’sine
tekabül eden 26.669.051.64 USD olması 1,5918 kur ile 42,451,796 TL’ye denk
etmektedir.
56
İHLAS EV ALETLERİ
ALTIN...
ERZURUM-Ispir..1.800 hektar
ÇANAKKALE-Yenice...1.944 hektar
BALIKESiR-Edremit...80 hektar
BALlKESiR-Ayvalık...10.695 hektar
SAMSUN-Merkez ..1.975 hektar
USAK-Esme..2.033 hektar.
UŞAK...3.600 hektar
MANlSA-Kula.. 533 hektar
iZMiR-Bayındır...34.375 hektar
KIRKLARELİ – Kofçaz..3.321 hektar
MANİSA- Alaşehir...2.268 hektar
MANİSA- Merkez...423 hektar
BAKIR...
BURSA - İznik..1314 hektar
ERZURUM-Senkaya...1425 hektar
DENiZLI-Ertugrul...1.437 hektar
KIRKLAREli-Vize
SİVAS -Koyulhisar
SAMSUN-Merkez.... 1.975 hektar (aynı
zamanda altın)
KÖMÜR..
KAHRAMANMARAS-Elbistan...21.067
hektar
BOLU-Mengen ..1338 hektar
ÇORUM-Mecitözü ...385 hektar
BURDUR-Tefeni ... 460 hektar,
TEKiRDAG-Merkez... 1.188 hektar
BURSA Karacabey..14.000 hektar,
.
ALÇI...
ERZiNCAN-İliç..8.887 hektar
ÇİNKO...
HAKKARi-Çukurca
TORF…
ANTALYA-Korkuteli .1707,804 ve 900
hektar
MANGAN…
KASTAMONU-Tosya...200 hektar
USAK-Esma....
2.033
hektar
(aynı
zamanda altın)
MANisA-Kula....533 hektar (aynı zamanda
altın)
BALIKESİR – Ayvalık...1.008 hektar
KURŞUN...
BURSA-İznik...1.314
hektar
(aynı
zamanda bakır)
DENiZLi-Güney...1437 hektar
ÇANAKKALE-Yenice...1.779
hektar
(aynı zamanda krom)
KROM...
ERZURUM-Askale..1758 hektar
ERZURUM-Pasinler...500 hektar
BURDUR-Yeşilova...1546 hektar
KARAMAN-Ermenek...1382 hektar
ÇANAKKALE-Yenice ...1779 hektar
ÇORUM-Bogazkale...2.589 hektar
DENİZLİ- Honaz...412 Hektar
TUNCELİ
–
Ocavık...4.561
hektar
(rödavans karşılığı)
57
İHLAS EV ALETLERİ
İhlas Madencilik’in 15.01.2008 tarihinde iştirak ettiği Mir İç ve Dış Ticaret ve
Maden Sanayi Limited Şirketi’ne ait iki adet arama ruhsatı ve bir adet işletme
ruhsatı bulunmaktadır. Mir İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi’ne
ait sahalarda 563.000 ton %4,59 Pb (kurşun) ve %5,13 Zn (çinko) tenörlü
muhtemel rezerv bulunmaktadır. Bu rezerv MTA Enstitüsü tarafından yapılmış
olup, 74 adet katotlu sondaj, yüzlerce yarma ve 3.000 civarında kimyasal analiz
sonuçları ışığında tespit edilmiştir. Şu anda hali hazırda işletme ruhsatı olan Mir
İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi’ne ait cevher zenginleştirme
tesisi üretime devam etmekte olup aylık 400 ton çinko konsantresini ve 100 ton
kurşun konsantresini üretmeye hazır durumdadır.
İhlas Madencilik ile Eti Elektrometalürji arasında 05.10.2007 tarihinde, Fethiye
Karagedik’te
bulunan
1.200.000
±%20
ton
Krom
cevheri
atığının
zenginleştirilmesi konusunda detaylı teknik ve mali konularda ön anlaşma
sağlamış ve bu ön anlaşma neticesinde 23.10.2007 tarihinde “Krom
Konsantratör Atığı İşleme ve Geri Kazanım Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşme
gereği kurulan tesis Haziran 2008’de üretime başlamıştır.
Bu tesislerde üretilen cevherlerle ilgili olarak Delima Trading LLC firması ile
satış kontratı yapılmıştır. Satış kontratı kapsamında 100.000 ton (aylık 5.000
ton) cevher satılacaktır. Satış fiyatı metal bültende yayınlanan yüksek karbonlu
feer fiyatları referans alınarak dünya borsalarındaki fiyatlara uygun olarak
belirlenmektedir.
İhlas Madencilik, Zimbabwe merkezli Peacoke&Simpson Minerals Engineers Adi
Ortaklığı ile finansmanını kendi karşılamak üzere Zimbabwe’de bir ortak girişim
şirketi kurma kararı almıştır. Yüksek tonajlı dört adet üretim tesisi kurularak
Peacoke&Simpson’a ait 1.000 hektarlık alanda bulunan 25 milyon tonluk (artı
eksi %20 ton) düşük dereceli alüvyonlu kromit işlenmesi yapılması
planlanmaktadır.
2008 yılı Temuz , İhlas Madencilik, Gana’da madencilik işiyle iştigal edecek %90
hisse oranı ortak olduğu( İhlas Mining) , 270.000 ABD doları sermayeli yeni bir
şirket kurmuştur.
Alman İngiliz ortaklığı olan DMT GmbH Deeutche Montan Consulting AG, Am
Technologiepark ID-45307 Essen/Germany firması ile İhlas Madencilik’in
Türkiye’de sahip olduğu maden arama ruhsatlarına ilişkin maden sahalarının
sondaj ve rezerv tespit çalışmalarının yapılması ve bu faaliyetlerin yurtiçi ve
uluslararası madencilik ve çevrecilik standartlarına uygunluğunun tespit
imzalanmış
ve
sondaj
çalışmalarına
edilmesi
hususlarında
anlaşma
başlanmıştır.
İhlas Holding’in bağlı ortaklığı olan İhlas Ev Aletleri’nin %76 oranında hissesine
sahip olduğu İhlas Madencilik, madencilik sektöründe faaliyetlerine devam
etmekte olup ödenmiş sermayesi 15 milyon YTL’dir.
58
İHLAS EV ALETLERİ
İhlas ev aletlerinin üretim birimlerinin nitelikleri, kapasite kullanım oranları ve
bunlardaki gelişmeler, genel kapasite kullanım oranı, faaliyet konusu mal ve
hizmet üretimindeki gelişmeler, miktar, kalite, sürüm ve fiyatların geçmiş
dönem rakamlarıyla karşılaştırmaları aşağıda yer almaktadır.
Faaliyet konusu mal ve hizmetlerin fiyatları, satış hasılatları, satış koşulları ve
bunlarda
yıl
içinde
görülen
gelişmeler,
randıman
ve
prodüktivite
katsayılarındaki gelişmeler aşağıda yer almaktadır.
59
İHLAS EV ALETLERİ
MALİ ANALİZ..
İhlas ev aletleri 2010 yılının ilk çeyreğinde 2,68 mn TL net kar açıklamıştır.
Şirket geçen yılın aynı döneminde 1,42 mn TL zarar açıklarken, açıklanan kar
2010/03’e göre %40 gerilemeye işaret etmektedir.
Gelir tablosunu 2010/06’ya göre karşılaştırdığımızda ; Satışlardaki %19 buna
karşın SMM’deki %19,5 artış sonucunda brüt kar’ın %17’lik artışla 5,06 mn
Tl’ye ulaşmasına neden olmuştur.
Bölümsel dağılıma baktığımızda da Ev aletleri bölümünün satış gelirlerindeki
içindeki payının 1Y09’dönemindeki %97,8’den 1Y10’da %99,6’ya çıktığını ,
Madencilik segmentinin ise aynı dönemlerdeki payının %2,17’den %0,35’e
gerilediğini görmekteyiz.
Faaliyet giderinde ise Genel yönetim giderlerindeki %46’lık artış sonucunda net
esas faaliyet zararının %84’lük artışla 1,1 mn TL zarardan 2,03 mn zarar
çıktığını görmekteyiz .
Net esas faaliyet zararındaki artışa rağmen, esas faaliyet dışı giderlerinin 7,5
mn TL’den 2,45 mn TL’ye gerilemesi şirketin karlılığındaki artışın ana nedeni
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Burada da karşımıza şirketin hem kur farkı giderinin 3 mn TL’den 368 bin TL’ye
hem 3,1 mn TL olan faiz giderinin 1,5 mn TL’ye hem de 1,3 mn TL olan vadeli
alımlardan oluşan finansal giderlerin 529 bin TL’ye düşmesinin katkısını
görmekteyiz.
60
İHLAS EV ALETLERİ
1Y09 döneminde yaklaşık 14 mn TL olan işletme sermayesi 112 mn TL ile çok
güçlü durumdadır. İşletme sermayesinin güçlü konumu şirketin verimli
çalışmasına yardımcı olmuş ve faaliyet sonucunda nakit yaratma potansiyelini
arttırmıştır.
Likit aktiflerin 126 mn TL seviyesinde olması da şirketin hem borçlarını hem de
ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılamasına yeterli seviyededir. Cari oranın 3 ve
likidite oranında 2,44 seviyelerinde olmasıda borç ödeme kapasitesinin
yüksekliğinin diğer göstergeleridir.
Borçlanma
oranının
%23
seviyelerinde
olması
şirketin
fonlamada
özkaynaklarını kullandığını, %85 seviyelerinde olan Sermaye özsermaye oranı
da öz sermayenin ödenmiş sermaye yoluyla sağlandığını, yani ortakların
sermaye eklemesi ile oluştuğunu görmekteyiz.
Maddi duran varlık – özsermaye oranın 2,58 seviyesinde bulunması; maddi
yatırımların tamamının uzun vadeli ve faiz maliyeti olmayan öz sermaye ile
finanse edildiğini ve ek bir yabancı kaynağa ihtiyaç olmadığını göstermektedir.
Duran varlıklar devamlı sermaye oranının 50 seviyesinde bulunması; şirketin
varlıklarını fonlamada başarılı bir politika izlediğini göstermesine karşın bu
varlıkların finansmanı için vadesi bakımından risk teşkil eden kısa vadeli
borçlarada agırlık verdiğini göstermektedir. Şirketin UVB yaklaşık 4 mn TL, kısa
vadeli borcu ise 58 mn TL seviyesindendir. Güçlü özsermaye sermayesinde bu
oranı başarılı bulmaktayız.
1,26 seviyesinde olan alacak devir hızı şirketin likitidesinin düşük oladuğunu
fakat genel itibariyle baktığımızda yüksek net işletme sermaye ve cari oran
sayesinde nakit sıkıntısına girmeyeceğini alacaklarının fazla erimesine müsade
etmediğini görmekteyiz. Fakat oranın düşük seviyesi alacak tahsilatında ciddi
bir başarı elde edemediğini yada rekabet gücünün az olduğuna işaret
etmektedir. Bu arada şirketin kısa vadeli alacaklarını 40 mn TL’nin altına
indirmekte çok zorlandığını da belirtmekte yarar görmekteyiz.
1,69 seviyesinde olan stok devir hızıda son 5 çeyreğin en düşük seviyesine
işaret etmektedir. Bu oranda verimliliğin azaldığının diğer bir işaretidir.
Stokların şimdilik maliyet unsuru olarak görülmemesine karşın gereksiz stoklar
nedeniyle ek işletme sermayesi stoklara bağlanacağından, şirketlerin likidite
yapısı olumsuz etkilenebilir.
İHEVA’nın alacaklarının ortalama tahsil süresi ile stokların ortalama tüketilme
süresinin toplamından oluşan ve bu iki ayrı süreyi değişik bir bakış açısıyla
değerlendirmemize yarayan bir Etkinlik süresine baktığımızda ise ki bu oran
işletmelerinde bir malın hammadde olarak alımından paraya dönüşmesine kadar
geçen süreyi göstermektedir, 506 gün olduğunu görmekteyiz. Bunun ana
nedeninin şirketin hem satışlarını artırmak için kredili satışlarında vadeyi
uzatması , kampanya yapması ve peşinat oranını azaltması ile tahsilat süresini
kısaltma
çabasına
karşın
stokların
azalma
göstermemesinden
kaynaklaklanmıştır.
61
İHLAS EV ALETLERİ
Cari ve likitide oranının yükseliği şirketin ticari borçlarını geri ödeme de rahat
olduğunu göstermekteydi benzer durum Ticari Borç devir hızının düşüklüğünde
de görülebilmektedir.
Net işletme sermayesi devir hızına baktığımızda 0,48’lik bir oranla
karşılaşmaktayız. Bu oranın düşüklüğü şletmenin aşırı net çalışma sermayesine
sahip olduğunu, stok ve alacakların devir hızının yavaş olduğunu, işletmenin
gereğinden fazla nakit değere sahip olduğunu göstermektedir.
İhlas Ev Aletlerinin hedef piyasa değeri bulurken, uluslararası benzer şirket
çarpanlarını kullandık. Şirket elindeki mevcut madencilik lisansları ile
önümüzdeki yıllarda gelirini madencilik sektöründen elde etmeyi planlamakla
birlikte mevcut durumda satış gelirlerinin neredeyse tamamı Ev aletleri
segmentinden sağlanmaktadır.
Bizde uluslararası benzer şirketlerde madencilik, dayanıklı tüketim ve kişisel
ürünler grubundan seçip eşit agırlıklandırma yaptık. Sonuç olarak IHEVA için
1,20 TL hedef piyasa değeri karşımıza çıkmaktadır. Bu değerde mevcut 1,01’e
göre %15 iskonto içermekte ve TUT yönünde tavsiyede bulunmaktayız.
62
İHLAS EV ALETLERİ
63
TÜRK HAVA YOLLARI
THYAO, 2010’un ikinci çeyreğinde
piyasa beklentisi olan 222 mn TL’nin
altında
159
mn
TL
net
kar
açıklamıştır.
Karın
beklentilerin
altında kalması ; maddi varlıkların
değerindeki azalma için ayrılan
karşılıklar ki şirket bu dönemde 143
mn
TL
karşılık
ayırmıştır
ve
THYAO’nun tek seferlik olmak üzere
2009 yılına ilişkin maaş artışlarını
da bu dönemde giderleştirmesinden
kaynaklanmıştır.
Şirket’in
operasyonel sonuçları beklentilerin
üzerinde gerçekleşmiştir.
Aylık açıklanan trafik verilerinden
anlaşıldığına
paralel
yolcu
sayısındaki ve yolcu başı verimlilik
artışına yüksek doluluk oranı da
eklenince THYAO’nin yılın ilk altı
ayına ait gelirleri %24’lük artışla
3.74 milyar TL seviyesine çıkmıştır.
Ciro’daki tarifeli uçuşlardan Avrupa
%35, yurtiçi %20 ve Uzak Doğu
%20 pay alırken, Amerika ve
Afrika’dan sağlanan gelir ise %50 ve
%107 artış kaydederken yurtiçi
gelirleri
ise
%18
oranında
büyümüştür.
2Ç10 döneminde ise uluslar arası
gelirlerdeki artış kaynaklı toplam
gelirler 2.1 milyar TL’ye yükselirken,
toplam gelirlerin %73’ünü dış hat
yolcu gelirleri oluşturmuştur.
Yolcu sayısı 2Ç10 döneminde 2Ç09’a
göre %14 artışla 7.2 mn, taşınan
kargo-posta ise
%43 artışla 78K
tona ulaşırken,
AKK ’da %19,
ÜYK’de %31’lik artış kaydedilirken
yolcu
doluluk
oranı
%76.2’ye
yükselmiştir.
Yılın
ikinci
çeyreğinde
satış
gelirlerindeki
%21’lik
artışa
karşın, toplam faaliyet giderleri
%30’luk artış kaydedince ki hızlı
büyüme stratejisi sefer sayılarının
artmasına ve akaryakıt tüketiminin
%18’lik arışla 861K’ya ulaşmış
olması ve akaryakıt fiyatlarını da
dolar bazında yıllık %30 artması
kaynaklıdır
VAFFÖK
marjının
2Ç09’daki
%23.3
seviyesinden
2Ç10’da
%15.8'e
gerilemesine
neden olmuştur.
Kurdaki dalgalanma sonucu uçak
değer düşük karşılığındaki 182 mn
TL ve 139 mn TL’lik kur farkı
gelirlerin etkisiyle THY 350 mn
TL’lik
net
finansal
gelir
kaydederken, net borç pozisyonu
değişim göstermemiş ve 2.1 milyar
seviyesinde kalmış, faaliyet tipi
kiralama borçları ise filoya yeni
katılan uçaklar nedeniyle %10’luk
artışla yaklaşık 1.8 milyar TL’ ye
yükselmiştir.
Sonuç olarak; THYAO’nin 2Ç10 karı
uçak değerleme giderleri nedeniyle
beklentilerin
altında
kalmasına
rağmen, talep ve fiyatlamadaki
iyileşme, yolcu başı gelir artışı ile
doluluk
oranındaki
artışları
operasyonel
faaliyet açısından
olumlu bulmaktayız.
Diğer taraftan Avrupa’nın gelirler
içindeki payının azalmasına karşın
diğer tüm bölgelerdeki yüksek
artışın, yeni uçakların sağlayacağı
verimlilik artışının
ve maliyet
kontrolünün
yılın kalanında da
gelirlerdeki artışı desteklemesini,
petrol
fiyatları
ve
personel
giderlerinin
marjlar
üzerindeki
baskısını
azaltmasını
beklemekteyiz.
64
TÜRK HAVA YOLLARI
THY 9 aylık trafik verilerine göre
2010 yılının Ocak-Eylül döneminde
toplam yolcu sayısını geçen seneye
göre %17,8 artışla 22 milyon’a,
Arzedilen koltuk km (AKK) %17
artışla 48,2 milyon’a,ücretli koltuk
km
(ÜYK)
%22,6’artışla
36
milyona çıkarırken, Konma Sayısı
%15,8 artışla 182.184'e, KargoPosta % 40,7 artışla 227.659 ton'a
yükseltmiş ve Yolcu Doluluk oranı
da
3,4 puan artışla %74,2’ye
ulaşmıştır.
Sadece
Eylül
ayı
olarak
baktığımızda bile
geçen yıla
kıyasla Yolcu Sayısında
%17,
AKK’de
%12, ÜYK’de
%17,
Konma Sayısında
%15 , KargoPosta %28’da artış ve doluluk
oranında da 2,5 puanlık artış
görmekteyiz.
Bu sonuçlar her ne kadar büyüme
hızında biraz yavaşlamaya işaret
etse de yolcu başına gelir artışı ve
uçak doluluk oranlarında devam
eden artış, talep ve fiyat ortamının
iyileşmekte olduğunu ve büyüme
ivmesinin
devam
ettiğini
göstermektedir.
Filoya dahil olacak çift koridorlu(
geniş gövdeli) ve uzun menzilli
uçaklarla hem doluluk oranının
artması
hem
de
büyümenin
devamının
sağlanmasını,
Ekim
ayında mevsimsel etkiden dolayı
zayıflama görünse de bunun Kasım
ayında bayram nedeniyle yüksek
oranda
telafi
edilmesini
beklemekteyiz.
THYAO, Boeing’e 12 adet geniş
gövdeli B777-300 uçağı siparişten
ilkini geçtiğimiz gün almış ve yıl
sonuna kadar da 4 uçağı daha
filosuna katacaktır. Kalan 7 uçak
ise Ağustos 2011’e kadar teslim
alınmış alınacaktır.
Diğer taraftan şirket bu yılsonuna
kadar 5 adet B777, 4 adet A330
teslim alarak, filodaki çift koridorlu
ve uzun menzilli uçak sayısını
20’den 29’a çıkartacaktır. 2014’e
kadar en az 64 adet uçak alımıyla
tüm
filonun
yaş
ortalaması
gençleştirilirken,
doğal
olarak
borçluluk artacak fakat global
sektör
ortalamasının
altında
kalmaya
devam
edecektir
beklentisindeyiz.
THYAO için olumlu
devam
etmesini
etmenler;
bakışımızın
sağlayan
- THYAO’nın hem dikey hem de
yatay büyümeye devam etmesi,
- Mevcut 152 uçağına 89 siparişin
eklenecek olması,
- Yurtdışındaki 130 uçuş noktası,
- Hem uçuş kapsamında hem de
yolcu sayısında Avrupa'nın üçüncü
büyük ve Dünyanın da tarifeli
havayolları
arasında
8.sırada
bulunması,
- Karlılıkta dünya altıncısı konumu,
- Son yıllarda gelişen ekonomileri
dikkate alarak, gelişen ülkelerdeki
destinasyonları
açma
yolunda
önemli adımlar atması, büyük
uçaklarla Atlantik ötesinde pazar
payını
artırması
(ki
bu
kısa
mesafeli
uçakların
uzun
menzillileri beslemesiyle onlarında
doluluk
oranlarının
artması
sağlanacaktır),
- Haftalık 5 bin sefer sayısının 10
bine çıkarılarak Avrupanın en
büyüğü olma hedefi ve bu yolda
adımların hızla atılması,
65
TÜRK HAVA YOLLARI
- IATP teknik ortaklık üyeliği ile ticari
avantaj sağlaması ki, bu anlaşma ile
diğer operatörle yapacağı işbirliği ile
hem
know-how
hem
de
stok
maliyetinin düşmesi ile önemli bir
giderden de kurtulacak olması,
- 2010 yılını 30 mn yolcu sayısı ile
tamamlamasını beklerken 2011’de bu
sayısının %20 büyümesini tahmin
etmemiz ki büyüyen filo yeni hatlar
ciroya olumlu katkıda bulunacaktır,
- Uzun vadeli stratejisi çerçevesinde,
faaliyet gösterdiği bölgelerde işbirliği
fırsatlarını
değerlendirmek
adına
Rusya
ve
Afrika
bölgesinde
Tanzanya'da
işbirliği
fırsatlarının
araştırması ki basında Rus Aeroflot,
Polonyalı LOT, Sırp JAT ve Hırvatistan
Havayolları ile ilgili görüşme haberleri
çıkması
THYAO’nın
ilerleyen
dönemlerde bu havayolu şirketleri, ya
da benzer hızlı büyüme vaat eden
Doğu Avrupa ya da Afrikalı havayolu
şirketleri ile M&A yapacak olması,
Yakıt
tarafında
görülebilecek
sorunların maliyet tasarrufları ve yeni
uçakların verimlilik artışı ve de artan
trafiğe baglı olarak marjlardaki artışla
karşılanmasını beklememiz,
- Euro'nun dolar karşısında değer
kazanması
ile
mali
tabloları
Euro/Dolar paritesine duyarlı olan
THYAO’ya olumlu katkısı, kısaca güçlü
büyüme ve operasyonel karlılık artış
Rezive
ettiğimiz
değerler
ve
uluslararası
benzer
şirket
çarpanlarına göre THYAO için 6.00 TL
olan hedef fiyatımızı 7.15’e çıkarırken
ALIM
yönünde
tavsiyede
bulunuyoruz.
66
KARDEMİR
Kardemir
2Ç10
sonuçlarında
konsensus
tahmini
olan
7mn
TL’nin üzerinde 35,8 mn TL net kar
açıklamıştır.
Şirketin
FAVÖK
rakamı da
21 milyon TL olan
piyasa beklentisinin üzerinde 35
milyon
TL
seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Karlılığın piyasa beklentisinin bu
denli üstünde kalmasının nedenleri
olarak; düşük finansman gideri,
konusu kalmayan karşılık geliri (14
mn TL olarak kaydedilen konusu
kalmayan karşılık geliri, şirketin
2Ç10’da 16 milyon TL net faaliyet
dışı gelir kaydetmesini sağlamıştır)
ve güçlü operasyonel performansa
bağlı olarak artan FAVÖK marjını
görmekteyiz.
Hatırlatmak gerekirse Kardemir;
1Y09’da ürün fiyatlarındaki sert
düşüş
ve
artan
maliyetler
nedeniyle
43
milyon
TL
operasyonel net dönem zararı
kaydetmek zorunda kalmıştı.
Çeyreksel
bazda
finansallarda
artan çelik fiyatları ile bir iyileşme
mevcuttur. 2Ç10 mali tablolarının
açıklanmasıyla
şirket
yılın
ilk
yarısında 57 milyon TL FAVÖK ve
18 milyon TL operasyonel kar
kaydederken, şirketin brüt ve
FAVÖK kar marjlarının da sırası ile
%
7.5
ve
%
11,1
olarak
gerçekleştiğini görmekteyiz.
Kardemir’in miktar bazında ürün
satışları 2Ç10’da 1Ç10’a göre %3
artışla 288 bin ton seviyesinde
gerçekleşirken,
ortalama
ürün
fiyatları çeyreksel bazda %15 artış
göstermiştir.
2Ç10’da
ürün
fiyatlarında
ve
miktar bazında artan satışlar,
şirketin çeyrekler bazında satış
gelirlerinin 1Ç10’a göre %13.8
artışla 260 milyon TL seviyesinde
gerçekleşmesini sağlamıştır.
1Y10’da ihracat gelirlerinin toplam
gelirler içerisindeki payı 1Y09’daki
%6 seviyesinden %14’e ulaşırken,
1Y10’da artan çelik fiyatları ile
satışlar ise geçen yıla göre %22’lik
artışla 489 mn TL olmuştur.
Kar marjı yüksek profil ve ray
satışlarına bakıldığında, profil satış
hacmi 1Y09’da 39,086 ton’dan
1Y10’da 39,779 tona, ray satış
hacmi ise aynı dönemde 18,013
tondan 41,106 tona yükselmiştir.
1Ç10’da 2 mn TL net finansal gelir
kaydeden Kardemir, 2Ç10’da 3 mn
TL net finansal gelir kaydetmiştir.
Şirketin 1Ç10 sonunda 108 mn TL
olan net borç pozisyonu ise 2Ç10
sonunda 200mn TL seviyesine
yükselmiştir.
Beklentiler; Kardemir yılsonunda
100
milyon
TL
net
kar
hedeflemektedir.
Bu
rakama
ulaşılması durumunda Kardemir'in
değerleme rasyolarının oldukça
cazip
seviyelere
ineceğini
ve
bunun da hisse açısından olumlu
olduğunu düşünüyoruz.
Kardemir,
dün
(12/10/2010)
itibariyle nervüllü inşaat demiri ve
kütük fiyatlarını, sırasıyla %5 ve
%8 oranlarında olmak üzere ton
başına 826 TL ve USD 5229'a
indirmiştir.
67
KARDEMİR
2009 döneminde inşaat demiri ve
profil satışlarının ciro içerisindeki
payı %47 ve %8 iken kütük
satışlarının
payı
ise
%33
seviyesinde bulunmaktaydı.
Bu
indirim neticesinde Kardemir’in
3.çeyrek
fiyatları
yılın
ikinci
çeyreğine
göre
yaklaşık
%7
seviyesinde
gerilemiştir.
Talep
tarafında yaşanan zayıflığın yılın
son
çeyreğinde
fiyatlara
da
yansıdığını görmekteyiz ki bu
durumun devam etmesi halinde
karlılık üzerinde olumsuz etki
yapacağıda muhakkaktır.
Akfen ile 10 milyon Euro değerinde
ve 22.5MW toplam elektrik üretim
kapasitesi bulunan bir elektrik
üreticisi satın alınması için anlaşan
Kardemir, EPDK’dan alacağı onayla
birlikte elektrik maliyetlerinde de
tasarrufa gitmiş olacak ve bu işlem
sonucunda doğal olarak karlılık da
olumlu etkilenecektir.
Önümüzdeki
5-10
yıllık
süre
zarfında
İran, Suriye ve Irak'ta
yüksek miktarlı ray ihtiyacı olması
beklenmekte
ve
bölgenin
tek
üreticisi konumundaki Kardemir'in
de bölgede söz sahibi olması
kaçınılmazdır.
Hatırlatmak
gerekirse Kardemir 72 metre rayı
tek parça üretebilmektedir. Rayın
uzunluğu ne kadar
fazla olursa
demiryolu seyahatinin güvenilirliği
açısından o kadar iyidir.
Yıllık
1
milyon
300k
üretim
kapasitesi olan Kardemirde mevcut
3 fırına ilaveten dördüncü yüksek
fırın
yapılmaktadır.
Fırının
tamamlanması ile birlikte kapasite
1 milyon 800k’ya yükselecektir.
50 megawatlık enerji santrali ile
birlikte
Kardemir'in
şu
anda
bacalarından çıkmakta olan yüksek
fırın, kok fabrikası ve çelikhanenin
atık baca gazlarından üretilmesi
sağlanıp, Kardemir’in dışarıya 1015 megawatlık elektrik satar hale
gelmesi hedeflenmektedir.
Üçüncü büyük yatırım olarak ise
Sinter görülmektedir. Sinter toz
halinde gelen
demir cevherini
işleyerek bir yüksek fırınların
kullanabileceği kaliteye getiriyor.
Böylelikle yüksek fırının verimi
artarken,
verilen
fireler
de
önlenebilecektir.
%51 ile Voestalpine firmasının ana
ortak olduğu, %34 Kardemir, %15
de TCDD’nin iştirak ettiği hızlı tren
makası
fabrikasının
temelinide
atan Kardemir, böylece diğer bir
eksikliğinide gidermiştir.
Kardemir, Türkiye'nin tek ray
üreticisi olmasına karşın makas
üretmiyordu.
Makası
TCDD
üretiyordu. Şimdi bu konsorsiyum
demiryolu
makası
üretmeye
başlayacak.
1,5 yıl süre zarfında yaklaşık 9 mn
euroluk yatırımla tamamlanacak
olan bu yatırım sonrasında TCDD
ile Kardemir arasındaki işbirliğinin
daha da artarak devam etmesi
sağlanırken, makas fabrikasındaki
ürünlerin sadece %10-20'sini ihraç
edeceği
öngörülmektedir.
(TCDD'nin ihtiyacından dolayı ) t
Çin’le yapılan son anlaşmalar
doğrultusunda 7000 km’lik hızlı
tren demir yolu ağının yapılması
planlanlanırken,
bölgenin
en
önemli demir yolu ray tedarikçisi
olan Kardemir’in de 10 yılda
tamamlanması
beklenen
bu
projede
yer
almasını
beklemekteyiz.
68
KARDEMİR
KRDMD
Kardemir
ARCELORMITTAL
THYSSENKRUPP AG
SEVERSTAL
MECHEL
CHINA STEEL CORP
NOVOLIPETSK
ANGANG
Şirketlerin Ortalaması
Şirket Değeri
Ortalama
Birim Hisse Değeri
F/K
36,19
12,20
19,68
43,50
15,65
21,06
21,45
16,72
19,68
225.674.520
PD/DD
0,73
0,97
1,36
2,18
2,53
1,71
2,52
1,55
1,71
973.542.052
PD/S
0,69
0,71
0,30
1,03
1,37
1,64
3,04
1,01
1,03
620.617.451
FD/FAVÖK
15,10
13,60
10,07
7,95
13,71
8,69
8,09
9,38
205.910.064
506.436.022
0,84
Uluslararası benzer şirket çarpanı analizimize göre eşit ağırlık vererek
bulduğumuz hisse başı fiyatı 0,84 TL iken mevcut 0,69 TL’ye göre şirket
hisseleri %18 oranında iskontolu işlem görmekte olup, hisse için ALIM
yönünde tavsiye başlattık.
69
PARK ELEKTRİK
Park Elektrik 2Ç10 dönemide 12,9
milyon TL kar elde ederek, 6A10
dönemi net karını geçen yılın aynı
dönemine göre %62,7 artışla 18,4
milyon TL’ye taşımıştır.
6A10 döneminde şirketin brüt karı
geçen yılın aynı dönemine göre
%35,4 artışla 20,3 milyon TL’ye
yükselirken, 6A10 dönemi faaliyet
karı da geçen yılın aynı dönemine
göre %113,5 artışla 11,9 milyon
TL olarak gerçekleşmiştir. Bakır
fiyatlarındaki artışın yanı sıra
geçen yılın aynı dönemine göre
etkisi görülmeyen asfaltit satışları
karlılıkta yaşanan artışta belirleyici
olmuştur.
Şirketin 6A10 dönemi satış gelirleri
geçen yılın aynı dönemine göre
%14,2 oranında artış göstererek
40,7
milyon
TL
olarak
gerçekleşirken,
cironun
31,8
milyon TL’sini bakır, 8,8 milyon
TL’sini
asfaltit
satışları
oluşturmaktadır.
Geçen yılın ilk yarısında 32.540
WMT olarak gerçeklestirilen bakır
üretimi bu yıl aynı dönemde
18.096 WMT’ye gerilerken, geçen
yılın ilk yarısında 46.245 ton
olarak gerçeklesen asfaltit üretimi
ise bu yıl ilk yarıda 217.593 ton
olarak gerçekleşmiştir.
Bakır üretimindeki düşüşün nedeni
üretimin 15 Mayıs 2010 – 15 Eylül
2010 tarihleri arasında geçici
olarak durdurulmasıdır. Asfaltit
üretimindeki yüksek artışın nedeni
de madenin geçen yılın ikinci
çeyreğinde
üretime
başlamış
olmasıdır.
Şirketin
2
bulunmaktadır:
faaliyet
alanı
1 - Siirt, Madenköy Bakır Madeni
2006’nın son çeyreğinde maden
çıkartılmaya başlandı. Başlangıç
rezervi 13,6 mn ton.
2 - Şırnak, Silopi Asfaltit Madeni
2009’un ikinci çeyreğinde üretime
başladı. Toplam görünür rezerv 25
mn ton. Sahanın işletim hakkı
2033 yılına kadar Park Elektrik’e
ait.
Planlanan Yeni Yatırım: Diyarbakır,
Şirvan Hidroelektrik Santrali
50,5 MW kurulu güce sahip olacak.
EPDK’dan üretim lisansı için izin
alındı. Prosedürler devam ediyor.
2-3
ay
içerisinde
yatırıma
başlanması planlanıyor.
BAKIR
Park Elektrik, 2006 yılının son
çeyreğinden
bu
yana
Siirt,
Madenköy’de
bulunan
bakır
madenini
işletmektedir.
Eti
Holding’in rezerv araştırmasına
göre sahada 13 mn ton başlangıç
rezervi
bulunmaktadır.
Park
Elektrik,
işletmeye
başladığı
günden itibaren işletme hakkına
sahip olduğu Madenköy bakır
sahasında yeni rezerv çalışmaları
yapmakta ve kullanılabilir rezervi
artırmayı hedeflemektedir.
Şirket,
Madenköy
sahasından
tüvenanı
konsantre
çıkardığı
tesisinde işlemekte ve nihai ürün
olarak konsantre bakır haline
geldikten
sonra
satılmaktadır.
Şirketin satışını gerçekleştirdiği
konsantre bakır içindeki saf bakır
miktarı %20 ile %24 arasında
değişiklik göstermekte olup, buna
bakır tenörü adı verilmektedir.
70
PARK ELEKTRİK
Bakırın fiyatı tamamen global
platformlarda
belirlenmektedir.
Üretiminin tamamını yurtdışına
satan şirket için de LME’deki
fiyatlar referans fiyattır.
Şirket 15 Mayıs 2010 - 15 Eylül
2010 tarihleri arasında üretimin
geçici olarak durdurulduğu Siirt
Madenköy
Bakır
Madeninde
belirtilen tarihler arasında yaşanan
üretim kaybından dolayı, ilave bir
üretim artışı planlanlamamaktadır.
(Üretim kaybının çift vardiya ile
kapatılması gibi bir durum söz
konusu değil)
ASFALTİT
Asfaltit, petrolden oluşan veya
petrol köklerinden gelen yüksek
ısıl
değerine
sahip
bir
hidrokarbondur.
Türkiye'deki
asfaltit
yatakları,
ender de olsa Doğu ve Güneydoğu
Anadolu
bölgelerinde
ısınma
amaçlı
olarak
kullanılmaktadır.
Ayrıca asfaltitler, boya, vernik, oto
lastiği, elektrik yalıtımı, batarya
koruyucuları,
genleştirilmiş
kauçuk,
zemin
karoları,
su
geçirmez kabloların yapımı ve
benzer
çeşitli
alanlarda
kullanılmaktadır.
Şirketin
Türkiye
Kömür
İşletmeleri'nden 2033 yılına kadar
rodövans
usulü
ile
kiraladığı
asfaltit sahasında toplam 25 mn
ton
görünür
asfaltit
rezervi
bulunmaktadır. Toplam 18 mn
TL'lik
yatırımın
tamamlandığı
Silopi sahasındaki asfaltit üretimi
2009'un
ikinci
çeyreğinde
başlamıştır
(Haziran
2009).
Sahada açık ocak işletmeciliği
yapıldığı için yeni bir yatırıma
ihtiyaç duyulmamaktadır.
Ceytaş, Silopi asfaltit sahasından
çıkartacağı
asfaltitin
önemli
kısmını bir Ciner Grubu şirketi olan
Silopi
Elektrik
Üretim
A.Ş.'ye
satacaktır. Silopi EÜAŞ, 135 MW
başlangıç kapasitesine sahiptir ve
akışkan
yatak
teknolojisi
ile
çalışmaktadır.
Yıllık planlanan asfaltit kullanımı
yaklaşık 400.000 ton düzeyinde
olup, şirket ilk yıl için 400.000 ton
asfaltit satışı için ton başına 40,5
TL bedelle Silopi EÜAŞ ile satış
anlaşması imzalamıştır. 400.000
ton’luk satış miktarının 2014 yılı
itibariyle
3
katına
çıkarılması
hedeflenmektedir.
2010’un devam eden dönemleri
itibariyle asfaltit üretiminin ciroya
ve karlılığa etkisinin artmasını
beklemekteyiz.
HİDROELEKTRİK SANTRALİ
Park Elektrik, 25 Ekim 2007
tarihinde Siirt İli sınırları içinde
kurulması planlanan 50,5 MW
kurulu
güce
sahip
olacak
Hidroelektrik
Santrali
(HES)
projesiyle ilgili olarak 49 yıl süreli
üretim lisansı almak üzere Enerji
Piyasası
Düzenleme
Kurulu’na
başvurmuş ve şirketin sözkonusu
proje için üretim lisansı alması 4
Aralık
2008
tarihinde
uygun
bulmuştur. HES’le ilgili üretim
lisansı, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu'ndan
28
Mayıs
2009
tarihinde teslim alınmıştır.
Tahmini yatırım değerinin 60 mn $
olacağı öngörülmektedir. İnşaat
için ihaleye çıkılacak ve yatırım
başlamış olacak. 2-3 ay içerisinde
yatırımın başlaması beklenmekte
olup, 2013 yılında sona ermesi
beklenmektedir.
71
PARK ELEKTRİK
PRKTE
Park Elektrik
ANTO LN ANTOFAGASTA
FM CN
FIRST QUANTUM MINERALS
ARG CN AMERIGO RESOURCES
FCX US FREEPORT-MCMORAN
RIO LN
RIO TINTO
IMN CN
INMET MINING CORP
Şirketlerin Ortalaması
Şirket Değeri
Ortalama
Birim Hisse Değeri
F/K
15,82
23,14
11,83
9,75
12,54
15,56
12,51
12,53
332.383.164
PD/DD
1,31
3,65
3,27
1,21
4,42
2,77
1,58
3,02
967.150.956
PD/S
5,01
5,76
2,86
1,08
2,52
2,62
3,58
2,74
229.513.555
FD/FAVÖK
12,98
9,82
5,72
6,41
5,61
10,10
6,87
6,64
214.721.090
478.707.165
3,2
Uluslararası benzer şirket çarpanı analizimize göre F/K ve PD/DD
çarpanlarına %30’ar, PD/S ve FD/FAVÖK çarpanlarına %20’şer ağırlık
vererek bulduğumuz hisse başı fiyatı 3,20 TL iken mevcut 2,82 TL’ye göre
şirket hisseleri %12 oranında iskontolu işlem görmekte olup, hisse için TUT
yönünde tavsiye başlattık.
72
2010 EYLÜL AYI YABANCI İŞLEMLERİ
İMKB
verilerine
göre
yabancı
yatırımcılar, Eylül ayında 5,8 milyar
dolarlık alış, 4,52 milyar dolarlık da
satış işlemi sonucunda nette 1,27
milyar dolarlık alış gerçekleştirdiler.
İşlem hacmi ise 10,3 milyar dolar
olarak gerçekleşti.
EYLÜL Ayında EN FAZLA ALIŞ Yapılan Hisseler (ABD $)
Alış
Satış
Net
Sadece Eylül ayında gerçekleştirilen
1,27 milyar dolarlık net alım, 2009 yılı
toplamında
gerçekleştirilen
2,25
milyar
dolarlık
alımın
%57’sini
oluşturuyor.
Öte
yandan
Eylül
ayındaki net alımların ardından, OcakEylül 2010 dönemi toplam net alışlar
da 2,39 milyar dolara yükselerek,
2009 yılındaki toplam net 2,25 milyar
dolarlık alımları da geride bırakmış
oldu.
Ağustos ayında, bankacılık sektör
hisselerinde
yaşanan
satışların
ardından, Eylül ayında ilginin yeniden
bankacılık
sektörü
hisselerine
yöneldiği görülmektedir.
Bankacılık hisselerinin yanı sıra en
fazla alım yapılan hisseler arasında
Türk Hava Yolları ve Sabancı holding
hisseleri de dikkat çekmektedir.
Boeing firmasından satın alınması
planlanan uçakların şirket filosuna
katılmasıyla, uzun menzilde gücünü
artırmayı planlayan şirketin, Rusya ve
Afrika
bölgesinde
Tanzanya'da
işbirliği fırsatlarını değerlendirdiğini
açıklaması
şirket
hisselerinde
alımların yoğunlaşmasını sağladı.
Sabancı Holding hisselerinde yaşanan
alımlar ise, holdingin 2011 yılı için
yüzde 15 büyüme hedeflediğini ve
Enerjisa,
Teknosa,
Temsa
ve
Avivasa’yı
halka
açmayı
planladıklarını
duyurmasının
ardından yoğunlaştı.
ISCTR
GARAN
568.565.175
302.153.554
1.345.640.588 1.150.259.152
Hacim
266.411.621
870.718.730
195.381.436
2.495.899.739
SAHOL
297.738.935
192.342.622
105.396.313
490.081.557
YKBNK
335.400.664
243.457.928
91.942.736
578.858.591
THYAO
215.157.349
125.962.948
89.194.402
341.120.297
EREGL
120.727.101
55.838.044
64.889.056
176.565.145
KCHOL
153.298.574
96.666.541
56.632.033
249.965.115
AKBNK
319.698.845
263.874.864
55.823.981
583.573.709
TCELL
316.431.019
269.100.640
47.330.379
585.531.659
VAKBN
187.012.071
155.556.852
31.455.219
342.568.924
EYLÜL Ayında EN FAZLA SATIŞ Yapılan Hisseler (ABD $)
Alış
Satış
Net
Hacim
ASYAB
156.641.394
173.922.912
-17.281.518
330.564.307
FROTO
25.342.935
37.619.060
-12.276.125
62.961.995
BIMAS
111.117.894
121.164.620
-10.046.726
232.282.514
ALARK
2.619.525
12.503.567
-9.884.042
15.123.093
TSPOR
749.482
10.508.107
-9.758.625
11.257.589
ULKER
7.831.331
14.328.305
-6.496.974
22.159.637
ARCLK
66.204.855
72.331.989
-6.127.134
138.536.844
IHLAS
2.581.852
7.888.968
-5.307.116
10.470.819
NTTUR
7.296.635
10.887.744
-3.591.108
18.184.379
NTHOL
9.072.615
12.353.876
-3.281.260
21.426.491
EYLÜL Ayında EN FAZLA İŞLEM Yapılan Hisseler (ABD $)
Alış
Satış
Net
GARAN
1.345.640.588 1.150.259.152
Hacim
195.381.436
2.495.899.739
ISCTR
568.565.175
302.153.554
266.411.621
870.718.730
TCELL
316.431.019
269.100.640
47.330.379
585.531.659
AKBNK
319.698.845
263.874.864
55.823.981
583.573.709
YKBNK
335.400.664
243.457.928
91.942.736
578.858.591
SAHOL
297.738.935
192.342.622
105.396.313
490.081.557
VAKBN
187.012.071
155.556.852
31.455.219
342.568.924
THYAO
215.157.349
125.962.948
89.194.402
341.120.297
ASYAB
156.641.394
173.922.912
-17.281.518
330.564.307
HALKB
174.696.029
145.469.836
29.226.193
320.165.866
73
ABD'DE BİLANÇOLARINI AÇIKLAYACAK ÖNEMLİ ŞİRKETLER
74
ABD'DE BİLANÇOLARINI AÇIKLAYACAK ÖNEMLİ ŞİRKETLER
75
M. Baki ATILAL
Araştırma, Müdür
[email protected]
+ 90 212 315 1071
Filiz SARI
Araştırma, Uzman
[email protected]
+ 90 212 315 1061
Araştırma Bölümümüzün Hazırladığı Diğer Raporlarımıza
www.turkborsa.net
www.turkishyatirim.com
adreslerinden ulaşabilirsiniz.
ÇEKİNCE :
Bu rapordaki bilgi ve fikirler Turkish Yatırım tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan
derlenerek hazırlanmıştır. Turkish Yatırım bu bilgilerin doğruluğu veya bütünlüğü konusunda bir garanti
veremez. Raporda yer alan yatırım, bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.
Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar
ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Bu
rapordaki görüşler, tahmin ve projeksiyonlar raporu hazırlayan analistlerin fikirlerini yansıtmaktadır.
Analist/ler görüş ve tahminlerini haber vermeksizin değiştirme hakkına sahiptirler. Bu rapor sadece bilgi
vermek amacıyla hazırlanmıştır. Turkish Yatırım ve personeli bu rapordaki bilgilerin eksikliğinden veya
yanlışlığından dolayı hiçbir şart altında sorumlu tutulamaz.

Benzer belgeler