Untitled
Transkript
Untitled
E Yayın Yönetmen MTİA GÜNDEM Yayın Yönetmeni Cengizhan ALBAYRAK Yayın Direktörü Tunahan ALBAYRAK Görsel Yönetmen Oğuzhan ALBAYRAK Reklam ve Marka Müdürü Nilay ALBAYRAK Proje Koordinatörü Can AĞAOĞLU Yazarlarımız Erkam KIVRAK Tuncay YIKILMAZ Katkıda Bulunanlar Neslihan Uzun Otomotiv Fiyatları Artacak mı? Son dönemde ülkemizde yaşanan olaylar nedeniyle piyasalarda sert satış baskısı görünmüştü. Olayların yatışmasından sonra toplarlanma sürecine giren piyasalar 79.000 de tıkanıklığa uğradı. Hem borsada hemde dövizde yaşanan dalgalanmalar faiz oranlarında da dalgalı seyir izlemesine neden oldu. Peki bu dalgalanmaların otomobil fiyatlarına yansımaları nasıl olacaktır. Amerika Merkez Bankası FED‟ in tahvil alımını azalatabiliriz haberi piyasalarda sert satışlara neden olmuştu. Ancak yıl sonuna geldik herhangi bir azaltma gerçekleşmedi. Peki bu durumdan kimler yararlandı. Tabi şimdi ki konumuz bu değil. İleri bir zamanda bu konuya değiniriz. Faizlerin artması demek, bankaların tüketicilere sağlayacakları kredilerin baz faizlerinde artışlar anlamına geliyor. Ama her taşın altında da bir faiz lobisi var demek yanlış olacaktır. Serbes piyasanın dinamiklerine göre faiz hadleri dalgalanabilir. Ekonomik dalgalanma bu şeklide gerçekleşiyor. Tabi faiz lobisi olarak tanımlanan kesimde bu durumdan faydalanmıyor değil. Otomotiv sektöründe mevsimselliği hesaba katacak olursak, önümüzdeki dönemde satış anlamamında hareketliliğin artması görülebilir. Tüketici kredi faiz oranlarında gevşeme gerçekleşmezse bu satış oranlarına ciddi darbe olacaktır. Yıl sonunda döviz kurunun 2,0 ın üstünde kapaması otomotiv sektöründe artış oranlarının yüzde 10 civarinda olması beklenebilir. Ancak bu fiyatlamayı firmalar neye göre belirleyecekler. Piyasaya yansıması daha yüksek olabilir. 6 Ticaret Parası DeğiĢiyor 7 Bakan Çağlayan’dan Ġhracat Değerlemesi 9 Çelik Sektörüne BakıĢ 13 5 Kıta ve 87 Ülkeden ġeker Sektörü 18 Ekonomik Büyüme 2014’ te Hızlanacak 19 2013 Türkiye Yatırım Raporu 22 Emtia Haberleri 23 Global Makro Analizi 24 Günah Keçisi: J.P. Morgan ( Erkam Kıvrak ) 25 Aylık Strateji Raporu 29 33 ġirket Değerlendirmesi HEDGE - VOB - FOREX ĠġLEMLERĠ (Tuncay Yıkılmaz ) Ticaret Parası DeğiĢiyor Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication (SWIFT)verilerine göre yuan, uluslararası ticaretin finansmanında euroyu geride bırakarak en çok kullanılan ikinci para birimi oldu. Yuan'ın ticaretin finansmanında, akredatif mektuplarında, kullanımı Ekim ayında yüzde 8.7'ye ulaştı. 2012 Ocak ayında bu oran yüzde 1.9 seviyesindeydi.Ticaretin finansmanında en çok kullanılan para birimi yüzde 81.1ile ABD Doları olmaya devam etti. Euronun payı ise Ocak 2012'deki yüzde 7.9'dan yüzde 6.6'ya geriledi. Ticaretin finansmanında yuanı en çok kullanan ülkeler Çin, Hong Kong, Singapur, Almanya ve Avustralya oldu. 6 Bakan Çağlayan’dan Ġhracat Değerlemesi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Kasım ayı ihracatçı birlikleri verilerini değerlendirdi: "İhracatçı Birlikleri kayıtlarına göre, 2013 yılı Kasım ihracatımız yüzde 8.8 artarak 13 milyar 798 milyon dolar oldu. 10 aylık TUİK verisi ile Kasım ayı TİM verisi toplamı 138 milyar doları aştı. Ekim ayı ihracatımız 9 günlük Kurban Bayramının da etkisi ile gerilemişti. Bugünkü Kasım rakamı oldukça iyi geldi. Ay sonunda TUİK verileri ile resmiyet kazanınca 14 milyar doları aşıp, şimdiye kadarki en yüksek aylık ihracat düzeyine ulaşacağız. Bugünkü rakamlar rekorun habercisi. Geçen senenin aynı dönemine göre sanayi ürünleri ihracatımız yüzde 8 artarak 11.1 milyar dolar, tarım ürünleri ihracatımız yüzde 14.3 artarak 2 milyar 248 milyon dolar, madencilik ihracatımız yüzde 3 oranında artarak 440 milyon dolara yükseldi. Otomotiv sektörü Kasım ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 18.2 oranında artışla 2 milyar 78 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ise yüzde 15.8 oranında artış gösterdi ve 1 milyar 661 milyon dolarlık ihracata ulaştı. Kimyevi maddeler ihracatımız binde 3 bir düşüş ile 1 milyar 571 milyon dolar oldu. Kasım ayında AB ülkelerine ihracatımız yüzde 9.3 oranında artarak 6 milyar 138 milyon dolar seviyesine geldi, ihracatımızdan aldığı pay yüzde 44 .5 oldu. Ortadoğu ülkelerine ihracatımız yüzde 14.4 artarak 2 milyar 666 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Kasım'da toplam 226 ülke/gümrük bölgesine yönelik ihracat yapıldı. Nauru ve Mikronezya da nihayet Türk mallarının girdiği topraklar oldu. Bu iki ülkeye de ihracat yaptık. Bizim daha fazla sanayi kapasitesi daha fazla sanayi yatırımı ve daha fazla sanayi üretimine ihtiyacımız var. Şirketlerimiz için kalıcı ve istikrarlı büyümenin anahtarı bu. Daha fazla üretim ve daha fazla ihracatla çok daha sağlam bir ekonomi olacağız. Kasım ayında 100 milyon doların üzerinde ihracat gerçekleştirdiğimiz ülke sayısı 31 oldu. İlk 11 ayda ise 109 ülke ve bölgeye 100 milyon sınırını aştık. Kasım ayında en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz ülkeler sıralamasında ilk 5‟te Almanya (1 milyar 316 milyon dolar), Irak (1 milyar 205 milyon dolar), İngiltere (869 milyon dolar), Rusya Federasyonu (659 milyon dolar) ve İtalya (622 milyon dolar) yer aldı.Artık Anadolu'lu ihracatçıların sesi daha gür çıkıyor. Kasım'da 100 milyon doların üzerinde ihracat gerçekleştiren 18 ilimiz var. İhracatın tabana yayılması için, gerek büyük şirketlerin gerek KOBİ'lerin ihracatının artması ve süreklilik kazanması için Ekonomi Bakanlığı olarak desteklerimiz devam edecek." 7 Çelik Sektörüne BakıĢ Geleneksel hale gelen SteelOrbis Türk Çelik Piyasası Konferansı'nın sekizincisi, 29 Kasım 2013 Cuma günü Silence İstanbul Otel & Kongre Merkezi'nde, çelik tedarik zincirinin her noktasından 160 farklı firmadan gelen 400'ün üzerindeki temsilcinin katılımıyla gerçekleşti. Erdemir Grubu'nun destekleyen kuruluş olarak yer aldığı Türk çelik piyasasının büyük buluşmasında hammadde tedarikçisinden çelik üreticisine, çelik tüccarından son kullanıcıya kadar sektörün tüm alanlarından konuşmacılar Türk çelik piyasasını farklı yönlerden ele aldı. Türkiye'nin çelik üretimi 2014 yılında 36 milyon mt'u geçecek .Türkiye Demir ve Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) genel sekreteri Dr. Veysel Yayan, 2013 yılında Türkiye'nin ham çelik üretiminin, ham çelik üretiminde 700.000 mt düşüşe neden olan, temmuz ayında İSDEMİR'de gerçekleşen grev nedeniyle, 2012 yılına göre %1,9 azalarak 35,2 milyon mt'a gerileyeceğini açıkladı. Veysel Yayan, 2014 yılında Türkiye'nin ham çelik üretiminin 36 milyon mt'u aşmasının öngörüldüğünü söyledi. 2013 yılında Türkiye'nin nihai mamul üretiminin %72,9'unu uzun ürünlerin, %27,1'ini ise yassı ürünlerin oluşturacağını belirten Yayan, Türkiye'nin nihai mamul üretiminin artan yarı mamul ithalatının etkisiyle bu yıl da yükselmeye devam edeceğini kaydetti. Yayan, 2013 yılında Türkiye'nin görünür çelik tüketiminin yıllık %8 artışla 30,7 milyon mt'a (kişi başına 430 kg) ulaşmasının beklendiğini belirtti. Tüketimdeki artışın daha fazla ithalat yaparak karşılandığını ifade eden Yayan, Türkiye'nin 2013 yılı çelik ithalatının yıllık %28,4 artışla 11,1 milyon mt'a yükselmesinin, ihracatın ise yıllık %5,2 düşüşle 14,4 milyon mt'a gerilemesinin beklendiğini aktardı. Türkiye'nin çelik ticaretini değerlendiren Veysel Yayan, bu yıl Türkiye'nin AB ile ticaretinde 2,4 milyar $ açık verdiğini belirti. Yayan bu durumun Türkiye ile AB arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye aleyhine işlemesinden kaynaklandığına işaret ederken, başta ABD olmak üzere, ihracat piyasalarında artan korumacı politikaların da Türk çelik sektörünün büyümesini olumsuz etkilediğini söyledi. Erdemir Grubu: Çelik sektörü 2014 yılı görünümü olumlu Erdemir Grubu pazarlama ve satış koordinatörü Başak Turgut, Erdemir Grubu'nun çelik sektörünün 2014 yılı görünümünü olumlu bulduğunu söyledi. Turgut, 2014 yılından küresel ekonominin daha hızlı bir büyüme göstereceğini, büyüme oranının bu yıl için öngörülen %2,9'a karşılık %3,6 olmasının beklendiğini belirtti. ABD ekonomisinin yeni enerji (kaya gazı ve petrol) yatırımları ve bunun sonucunda ucuzlayan enerjiye bağlı olarak canlanan sanayi ile birlikte iyi bir performans sergilerken, Avrupa ekonomisinin de toparlanma sinyalleri vermeye başladığına işaret eden Başak Turgut, Çin ekonomisindeki büyümenin kontrol altında tutulduğunu ve 2014 yılında %7,3 oranına inmesinin beklendiğini belirtti. Bu yıl için Çin'de beklenen büyüme oranı ise %7,6. Çin'de çelik stoklarının düşük olduğundan bahseden Turgut, hükümetin 100 milyon mt'luk kapasiteyi devre dışı bırakmayı planladığı göz önünde bulundurulursa, arz fazlasına bağlı olarak Çin'in yaptığı ihracatta artış olmasının pek mümkün görünmediğini vurguladı. Turgut, ayrıca, dünya çelik tüketimindeki büyümenin tarihsel ortalamanın üzerinde bulunmasını da 2014 yılına ilişkin olumlu görünümün nedenleri arasında sıraladı. 9 2013 yılında gerçekleşen koklaşabilir taş kömürü ve demir cevheri fiyatlarının beklentilerin çok üzerinde yer aldığını belirten Turgut, önümüzdeki yıllarda demir cevherinde arz fazlası beklenmesine rağmen, Çin'in üretim maliyeti yüksek olan düşük kalite yerli demir cevheri kullanmak yerine demir cevheri ithal etmeyi tercih etmesi halinde, demir cevheri fiyatlarının yüksek seviyelerde seyretmeye devam edebileceğine dikkat çekti. Turgut, öte yandan, Türkiye ve Çin'in tüketimindeki azalmaya rağmen, ABD'de sanayi performansındaki iyileşmeye bağlı olarak iç piyasa talebinin artmasıyla hurda fiyatlarının 2013 yılında yüksek seyrettiğini ifade etti. Türk otomotiv sektörünün 2014 ihracatında ilerleme bekleniyor Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan Tezer, önümüzdeki yıl Türk otomotiv sektörünün ihracat performansının bu yıla göre daha iyi olmasını beklediklerini, ancak aynısının yerel piyasa için söylenemeyeceğini ifade etti. Avrupa ekonomisindeki krizin Türkiye'nin otomobil ihracatını olumsuz yönde etkilemekle kalmadığını, Avrupalı otomobil üreticileri iç satışları azaldığından Türkiye gibi piyasalarda özel satış stratejileri uyguladığı için Türkiye'nin otomobil ithalatının da arttığını söyleyen Prof. Tezer Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki siyasi istikrarsızlığın, bu bölgelere yapılan ihracatı aşağı çektiğini, ABD'ye yapılan otomobil ihracatında ise artış olduğunu belirtti. Bu yılın ilk on ayında Türkiye'nin otomobil ithalatı %20 artarken, ihracatı ise dört yeni modelde üretime geçilmesine bağlı olarak geçen yılın aynı dönemine göre %15 arttı. Türkiye'nin otomobil üretiminin bu yıl sonunda 1.150.000 adede ulaşması bekleniyor. Prof. Tezer, Türkiye'nin 2023 yılı hedefi olan 4 milyon adetlik otomobil üretiminin, mevcut büyüme ortalamalarına bakıldığında gerçekçi olmadığını. Siyasi hedeflerin bürokratik destek önlemleri ile desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Türk boru üreticileri ABD OCTG davasında vergi beklemiyor 29 Kasım tarihinde İstanbul'da gerçekleşen 8. SteelOrbis Türk Çelik Piyasası Konferansı'nda konuşan Çelik Boru İmalatçıları Derneği genel sekreteri Mehmet Zeren, ABD'de devam eden vergi soruşturmasında Türkiye'den yapılan OCTG borusu ithalatına ilişkin antidamping vergisi veya telafi edici vergi kararı çıkmayacağını düşündüklerini belirtirken, davaya taraf olan diğer ülkeler için vergi konulmasına karar verilmesi halinde de Türk boru üreticilerinin ABD piyasasında avantaj kazanacağını söyledi. Zeren, Türkiye'nin Irak'tan sonra ikinci en büyük ihracat piyasası olan ABD'ye yaptığı çelik boru ihracatının OCTG borusu davasına bağlı olarak yılın ilk on ayında %15 düştüğünün altını çizdi. Zeren, yıllık 4,5 milyon mt yassı çelik tüketimi ile Türkiye'de çelik kullanan sektörlerin başında gelen boru sektörünün yerli ve ithal sıcak rulo fiyatları arasında 30-50$/mt fark bulunduğu düşünüldüğünde, uluslararası piyasalarda fiyat rekabetini sürdürebilmek için büyük oranda Dahilde İşleme Rejimi'ne bağımlı olduğuna dikkat çekti. Türkiye'de ihracatı teşvik etmeyi amaçlayan Dahilde İşleme Rejimi, ithal hammaddeden üretilen ürünlerin ihraç edilmesinin ardından söz konusu hammaddenin ithalatında ödenen verginin geri alınmasını kapsıyor. Türkiye'de inşaatlarda yapısal çelik kullanımı yaygınlaşıyor Türk Yapısal Çelik Derneği (TYÇD/TUCSA) yönetim kurulu üyesi Selçuk Özdil, 29 Kasım tarihinde İstanbul'da gerçekleşen 8. SteelOrbis Türk Çelik Piyasası Konferansı'nda yaptığı konuşmasında, Türkiye'de inşaatlarda yapısal çelik kullanımının son yıllarda arttığına dikkat çekti. Özdil tarafından sağlanan verilere göre, 2013 yılında Türkiye'nin görünür yapısal çelik tüketiminin 2,8 milyon mt olması beklenirken, üretimin ise 4,05 milyon mt seviyesine ulaşması bekleniyor. Türkiye'nin yapısal çelik üretim kapasitesi ise 7 milyon mt seviyesinde. Bu yıl Türkiye'nin yapısal çelik ihracatının 1,8 milyon mt, ithalatının ise 554.000 mt olacağı öngörülüyor. Yapısal çelik kullanımının avantajları arasında binaların net kullanım alanının geleneksel betonarme binalara göre oldukça yüksek olduğunu söyleyen Özdil, emlak yatırımcılarının net kullanım alanı yerine kontratları brüt kullanım alanı üzerinden yapmasının ise yapısal çelik kullanımındaki artışı yavaşlattığını ifade etti. Erdemir Grubu demir cevheri fiyatlarında kısa vadede önemli düşüş beklemiyor 29 Kasım tarihinde İstanbul'da gerçekleşen 8. SteelOrbis Türk Çelik Piyasası Konferansı'nda konuşan Erdemir Grubu satın alma koordinatörü Şevkinaz Alemdar, demir cevheri fiyatlarında kısa vadede önemli bir düşüş beklenmediğini belirtti. Alemdar, Çin çelik üretimindeki büyüme ülkenin ekonomik büyüme oranının altında kalsa da, çelik üretim oranlarındaki hafif artışların bile demir cevheri fiyatlarının mevcut seviyelerde kalmasını sağlayacağını söyledi. Alemdar, ayrıca demir cevheri arzında yeni oyuncular olmaması nedeniyle, yüksek fiyatların piyasada tutunabildiğine dikkat çekti. Alemdar, Çin çelik üretiminin bu yıl beklenenin üzerinde olduğunu ve üretilen çeliğin satılabildiğini ifade etti. Çin'de arz ve talepte görülen artışın demir cevheri fiyatlarının 100$/mt beklentisini geçerek ortalama 135$/mt seviyesinde yer almasını sağladığının altını çizdi. ġükrü Çelik: Türkiye hurda için kalite standartları belirlemeli 29 Kasım tarihinde İstanbul'da gerçekleşen 8. SteelOrbis Türk Çelik Piyasası Konferansı'nda konuşan Belgian Scrap Terminal NV Türkiye direktörü Şükrü Çelik, yıllık global hurda ticaretinin yaklaşık 105 milyon mt seviyelerinde olduğunu, Türkiye'nin ulaşımının ise 60 milyon mt civarlarında olduğunu ifade etti. Yıllık hurda tüketimi 32 milyon mt seviyelerinde olan Türkiye 22 milyon mt hurda ithal ediyor. Türkiye'nin başlıca hurda ithalat kaynaklarının Avrupa, ABD/Kanada, Rusya ve Akdeniz bölgesi olduğunu söyleyen Çelik, Türkiye'nin en fazla hurda ithal ettiği bölgeler olan Avrupa ve ABD'nin aynı zamanda önemli hurda kullanıcıları olduğunu söyledi. Çelik, son zamanlarda Güney Afrika'dan da Türkiye'ye hurda satışlarının başladığını, ancak bu ülkenin Türkiye'nin düzenli bir hurda tedarikçisi olup olmayacağının henüz belli olmadığını ifade etti. Türk üreticilerin hurda ticaretinde fiyatların belirlenmesinde önemli gücünün olduğunu ve diğer alıcıların Türk üreticileri takip etmek zorunda olduklarını söyleyen Çelik, buna karşın Türkiye'de hurda kalitelerine yönelik standartların olmayışının hurda ticaretinin etkinliğinin zedelenmesine yol açtığını ifade etti. Çelik son olarak, Türk çelik üreticilerinin ortak hurda alımı gerçekleştirmek için ortak alım şirketi kurma projesini desteklemediğini söyledi. Türk üreticiler Japonya'dan sıcak rulo ithalatını şikâyete hazırlanıyor. Çolakoğlu Metalürji Genel Müdürü Uğur Dalbeler, Türk çelik üreticilerinin Japonya'dan gerçekleşen sıcak rulo ithalatına yönelik olarak antidamping soruşturması başlatılmasına ilişkin başvuruda bulunmayı planladığını duyurdu. Japonya'nın Türkiye'ye yönelik rulo ithalatının 2013 yılında büyük artış kaydettiğini ve 350.000 mt seviyesine ulaştığını söyleyen Dalbeler, bu ithalatın bir kısmının alaşımlı ürün olarak ülkeye girdiğini ve bu mamullerin 583$/mt CFR gibi, Ukrayna menşeli ürünlerden bile daha düşük fiyatlarla satıldığını ifade etti. Konferansın kulisinde SteelOrbis'in sorularını yanıtlayan Japonya'nın önde gelen üreticilerinden birinin Türkiye temsilciliğinden adını vermek istemeyen bir yönetici, Türkiye'ye 580$/mt CFR seviyelerinden sıcak rulo satışı yaptıklarını doğrularken, 300.000 mt kadar satış yaptıklarını, biri soğuk rulo üreticisi, bir diğeri ise önde gelen boru üreticilerinden biri olmak üzere bu tonajın tamamının iki müşteri tarafından alındığını ifade etti. Japonya'dan Türkiye'ye navlun oranının 40$/mt seviyelerinde olduğunu belirten kaynak, 540$/mt FOB seviyesindeki fiyatın makul olduğunu söyledi. 5 Kıta ve 87 Ülkeden ġeker Sektörü 5 kıta ve 87 ülkeden şeker sektörünün temsilcileri 25-28 Kasım tarihleri arasında Londra‟da gerçekleştirilen iki büyük organizasyonda bir araya geldi, şekerin geleceğini konuştu. Şeker pancarı, şeker kamışı üretici örgütlerinin yanı sıra şeker sanayicilerinin de yer aldığı organizasyona finans kesimi ile büyük enerji şirketleri önceki yıllara göre daha fazla ilgi gösterdi. Üç gün boyunca şeker sektörünün görüşüldüğü Londra‟da ilk gün Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) ile Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği‟nin (WABCG) istişare toplantısı yapıldı. Sektördeki mevcut durum ile fırsat ve tehditlerin görüşüldüğü istişare toplantısının ardından, WABCG‟nin Genel Kurulu gerçekleştirildi. WABCG‟nin önümüzdeki 3 yıl için yeni yönetiminin belirlendiği Genel Kurul‟da Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Hollanda, Fransa, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkenin üretici birlikleri tarafından aday gösterildiği seçimde ittifakla yeniden Yönetim Kurulu‟na seçildi. Organizasyonun ikinci ve üçüncü gününde ise şeker sektörünün tarımsal üretimden sanayisine kadar tüm aktörlerinin bir araya geldiği ve 66 ülkeden yaklaşık 450 temsilcinin katıldığı Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) semineri gerçekleştirildi. Her yıl Kasım ayında gerçekleştirilen bu seneki seminere sektör temsilcilerinin yanı sıra büyük enerji şirketleri ile finans sektörü yoğun ilgi gösterdi. Bu sene gerçekleştirilen ISO Seminerinde ağırlıklı olarak görüşülen konulardan biri AB‟nin şeker sektörü ile ilgili yaklaşımları oldu. AB‟nin 2000‟li yılların başında ilk aşamasını uygulamaya koyduğu ve ülkemizde Avrupa pancar şekerinden çekiliyor diye yorumlanan şeker reformunun sonuçları da değerlendirildi. Seminerin ilk gününe damga vuran iki ayrı sunumda AB‟nin pancar şekeri üretiminden çekilmediği ve çekilmeyeceği aksine 2000‟li yıllardan önceki ihracatçı konumunu yeniden kazanmak için sektörü yapılandırdığı rakamlarla ortaya kondu. Şeker reformu ile birlikte sektörün rekabet gücünü arttırmak için AB‟nin işletme ölçeklerini büyüttüğü ve rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyecek küçük işletmeleri büyük işletmeler bünyesinde kümelendirdiği vurgulandı. AB pancar şekeri sanayisinin rekabet gücünü yükseltmek için Birlik üyesi ülkelerin hem tarımsal üretime hem de işletme verimliliğine kararlılıkla yatırım yaptığını anlatan sektör yetkilileri bu çerçevede AB‟nin 2011 yılı rakamları itibarıyla 2002‟ye göre kamış şekeri ile rekabet edebilir hale geldiğini belirttiler. AB‟nin şeker reformunu uygulamaya başladığında pancar şekerinin kamış şekerine göre üretim maliyetinin %125 fazla olduğunu belirten AB yetkilileri, 2011 yılında maliyet farkının sadece %35‟e düştüğünü, 2012‟de ise bu farkın daha da kapandığını tahmin ettiklerini belirttiler. Önümüzdeki 7 yılda hektara pancar şekeri veriminin AB ülkelerinde %80-90 daha artacağını belirten yetkililer, AB şeker sektörünün kamış şekerinden daha az maliyetle üretim yapmaya hazırlandığını vurguladılar. 2017‟den sonraki kota uygulamasının kaldırılmasının şeker reformunun sondan bir önceki aşaması olduğunu hatırlatan AB yetkilileri, AB pancar şekeri sektörüne yönelik gümrük korumaları ve doğrudan tarım desteklerinin süreceğini de belirttiler. Dünyadaki arz ve talep durumu ile sektörün geleceğinin de değerlendirildiği sunumlarda büyüyen pazarların durumu ve tüketim eğilimleri de konuşuldu. 13 ISO Zirvesi ile ilgili bir değerlendirme yapan ve Londra‟da sadece şeker sektörünün değil, gıda sanayicilerinin, enerji devlerinin, finans dünyasının da bu organizasyon vesilesiyle bir araya geldiğini belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker‟in 5 ana sektörde faal olduğunu ve enerjiden, tohuma, kimya sanayinden gıdaya dünya devleriyle istişare etme fırsatı bulduklarını vurguladı. “Faal olduğumuz sektörlerde dünya ile durumumuzu kıyasladık, onlarda olup biz de olmayanlar konusunda neler yapabileceğimizi konuştuk” diyen Başkan Konuk, “Örneğin dondurulmuş parmak patates konusunda tüketici baskısıyla gelişen ve Avrupa‟da sadece 1-2 ülkede sanayi uygulaması aşamasına geçen üretim trendine hâkim olduk. Bizim ham yağ yatırımımızla da entegre olacak bu yeni mamul ürün tekniğini uygulamak için ilk adımları attık” dedi. Üç gün boyunca dünyanın 4 bir tarafının Londra‟da bir araya geldiği toplantılarda konuşmaların ve konuşmacıların seçtiği konuların şekerin sadece şeker olmadığının altını bir kez daha çizdiğini belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk özetle şunları söyledi “3 günde 20‟ye yakın sunum yapıldı, onlarca kişi soruları ve yorumlarıyla bu organizasyona katkı verdi. Bu 20 sunumda doğrudan şekerin konuşulduğu oturum sayısı bir elin parmaklarını, soru ve yorumlarıyla katkı yapanlardan doğrudan şekeri, şeker pancarını ve kamışını konuşanların sayısı iki elin parmaklarını geçmedi. Ne konuşuldu, ağırlıklı olarak enerji ve şeker ilişkisi konuşuldu, tüketim eğilimleri ve gelişen, değişen hassasiyetler konuşuldu. Mesela ABD pazarında pancar ve kamış şekerine alternatif olarak kullanılan tatlandırıcıların tüketici baskısı nedeniyle hızla gıda ve içecek sanayinde kullanımının azaldığı belirtildi. Mesela artık ürün içeriklerinde tek bir sınıflama ile şeker yazılmasına müsaade edilmediği konuşuldu. Yani alternatif tatlandırıcıların pancar şekerini çağrıştıracak şekilde genel bir ifadeyle mamul ürün ambalajına yazdıkları “şeker” ibaresi artık yeterli görülmüyor gelişmiş ülkelerde. Ne şekeri olduğunun da belirtilmesi isteniyor. Mesela pancar şekerinin alternatifi olarak gıda sanayine giren şeker benzerlerinin modası, gelişmiş ekonomilerde artık geçti. Tüketicinin sağlık bedeli ödediği ve sadece sanayicisine kazandıran ucuz alternatif tatlandırıcı dönemi şimdi gelişmiş ekonomilerde kapanıyor. Gıdada artık başka eğilimler güçleniyor. Dünya hem ağız tadını korumak istiyor, hem de o tadın yani şekerin kaynağının sağlık için tehdit oluşturmasını istemiyor. Tüketici, hem ağız tadı hem de sağlıklı gıda için doğal şekeri yani pancar ve kamış şekerini teminat olarak görüyor. Gelişmiş ekonomiler şeker pancarı ve kamışını sadece güvenilir gıda için teminat olarak görmekle kalmıyor, şeker pancarı ve kamışına dünyanın geleceği için de büyük yatırım yapıyorlar. Çevre sorunlarının çözümünden enerji arzına kadar şeker sektörünü bir çıkış yolu olarak görüyorlar. Mesela, biyo yakıtların artan pazar payı ve kullanımı artık kimse için, ülkemiz için de yeni bir şey değil. Şimdi gelişmiş ekonomiler, hatta büyük petrol üretici ülkeler bile şekeri fosil kaynaklar yerine ikame edecek çözümlere yoğunlaşmış durumda. Sadece ulaştırma yakıtı olarak görmüyor gelişmiş ekonomiler şekeri. Elektrik olarak da görüyor, plastik olarak da görüyor. Mesela, dünya enerji devleri Total ve BP‟nin şekere ilgisi artarak sürüyor. Biri aldığı şeker fabrikalarıyla biyorafineriye doğru önemli mesafe almış, diğeri biyoplastik üretimi konusunda şekere yönelmiş. Kimisi biyogazda, kimisi elektrik üretiminde şekeri bir çıkış kapısı olarak görüyor. Mesela dünyanın dev markaları Coca-Cola, Pepsi, Heinz, Danone gibi markalar gıda ambalajlarında hammaddesi şeker olan biyoplastik ambalajları refah seviyesi yüksek ülkelerin pazarlarında kullanmaya başladı. Sadece gıda sanayi değil Toyota, Nokia, P&G gibi firmalar otomotiv sanayinde, elektronik sanayinde, şampuan şişelerinde biyoplastik kullanmaya başladı. Şekerden üretilen biyoplastik. Bunu niçin yapıyor dünya birincisi pancarın ve kamışın rekabetçi bir ürün olduğunu, bu ürünlerin rekabetçi yapısının güçlendirilebileceğini, hatta petrolle bile rekabet edebileceğine inanıyorlar. Bu rekabeti sadece fiyat maliyeti ile de değerlendirmiyorlar, dünya maliyetini de hesap ediyorlar. Yani çevre maliyeti, sağlık maliyeti. Bu toplantıda bir kez daha net bir şekilde ortaya çıktı ki, şeker sadece şeker değildir. Bu dünyanın gelişmiş ülkeleri için böyle, Türkiye için de böyle olmak zorunda. Gemi limana yanaşmış, yol almaya hazırlanıyor. Türkiye olarak biz de ya o gemiye bineceğiz ya da o geminin dışında kalıp, açık pazar haline geleceğiz. Dün ham petrol varilleri için ödediğimiz dövizi kendi topraklarımızda üretebileceğimiz bitkisel ürün için ödeyeceğiz. Şimdi eşitiz. Yarışa aynı yerden başlama fırsatımız var. Yarış başladıktan sonra koşmaya başlamamak kaydıyla, biz şeker sektöründe ön sırada koşarız ve o ipi göğüsleriz. Pancara atıp tutanları Londra‟daki toplantı ve o toplantıda paylaşılan rakamlar, trendler bir kez daha tekzip etti. Mesela AB 2017‟den sonra şeker kotalarını kaldıracak. İthalatçı olmak için yapmıyor bunu, 10-15 yıl önceki ihracatçı pozisyonuna tekrar gelmek için yapıyor. Neyle yapacak pancar ile yapacak. Nasıl? Verimi arttırarak ve kümelenerek. Bugün hektara şeker verimleri 11-12 ton. Konya Şeker‟in rakamları onlardan daha iyi. Bu verimi onlar 2020‟de 20 tona çıkarmanın planını yapmışlar. Biz onlardan da iyi olabiliriz. Onlar işletme ölçeğini sert rekabete hazırlıyor, bizim de önümüzde özelleştirme gibi altın bir fırsat var. AB‟nin paylaştığı rakamlar ortada. Resmin bütününe bakmak lazım. 2000‟li yılların başında AB şeker reformunu gündeme getirdiğinde AB‟nin pancar şekerinden çekilmeye hazırlandığı yorumları yapılmıştı. Bugünkü rakamlar o yorumları tekzip etti. Bugün 2017 konuşuluyor. Yine bir kare üzerinden konuşuluyor. Resmin büyüğünü görmemiz lazım. AB üst sınırı belli olan iç pazarı hedeflemediği, dış pazarlarda da etkin olacağı bir döneme adım atacağı için kotaları kaldırıyor. Yani on sene önce pancar şekeri sektöründen vazgeçiyor denilen AB, 15 sene önceki dünyanın büyük ihracatçısı konumuna yeniden ulaşmak için kotaları kaldırıyor. Tarımsal üretimde ve işletme ölçeğinde verim problemini çözüp 17 yılda yaklaşık 100 milyon ton büyüyecek dünya şeker pazarından daha çok pay almak için kotaları kaldırıyor. Kendisini iç pazarla sınırlamadığı için kotaları kaldırıyor. Kamış şekeri ile rekabette AB bir problem görmüyor, hatta diğer alternatif tatlandırıcılarla rekabette de 2020‟de ulaşacağı verimlilik rakamları çerçevesinde bir problem görmüyor. Bu rekabet gücünü tescilleyen rakamlarda mevcut. Örneğin, kamış şekeri ile rekabette ABD‟nin güneyi, Brezilya‟nın kuzeyinin önüne geçmiş. Bunlar önemli veriler. Ancak daha da önemlisi var. 2030 yılında, yani 17 sene sonra dünyadaki şeker talebinin 80 milyon ton ile 100 milyon ton arasında artacağı tahmin ediliyor. Yani dünya pazarı % 50‟nin üzerinde büyüyecek. Şeker hem gıda sektörünün hem de enerji sektörünün büyüyen talebine cevap vermeye çalışacak. O cevabı üretenlerden biri olmak bizim elimizde. Bir şartla, iki milyon tonluk içi pazara takılıp kalmamak kaydıyla. O pazarı büyütmeye ve o pazarın dışındaki fırsatlara ıskalamamaya çalışanlara çelme takmaya çalışmamak kaydıyla. Türkiye‟nin enerjinin de merkezine oturacak şeker sektörüne iç pazar penceresinden bakamaz, bakmamalı. Fotoğrafın bütününe bakmalıyız, bakabilmeliyiz. Ortada 17 senede 100 milyon ton büyüyecek bir pazar var. Bu trend ortadayken Türkiye‟nin tereddüt etmeyeceği tek konu pancar üretiminin ve şeker fabrikalarının üretime devamıdır. Bizim tarihi yükümlüğümüz 100 milyon ton büyüyecek pazardan pancar üreticisine, ülkemiz çiftçisine ve ülkemiz ekonominse alabildiğimiz kadar büyük pay almaktır. Ekonomik Büyüme 2014’ te Hızlanacak Deutsche Bank, yayınladığı Sermaye Piyasaları Görünümü 2014 raporunda, global ekonomik büyümenin 2014 yılında hızlanmasını beklediğini bildirdi. 2014 yılında global ekonomik büyümenin yüzde 3.75 civarında gerçekleşeceğini ve cari yılın ciddi şekilde üzerinde olacağını öngören Deutsche Bank başekonomisti Stefan Schneider, 2014 yılında global ekonominin ana yönlendiricisinin ABD olacağının görüldüğünü vurguladı. 2014 yılında Almanya ekonomisinin ortalamanın üzerinde yüzde 1.5büyüyeceğini tahmin eden Schneider, avro bölgesinde büyümenin de 2 yıldır devam eden daralmanın ardından yüzde 1 olacağını öngördü. 2014 yılı hisse senetleri piyasası gelişimi konusunda iyimser olan Deutsche Bank analistleri yayınlanan raporda, "Kısa vadeli faizler 2014 yılında düşük bir seviyede olmaya devam edecek. Muhafazakar yatırımcılar için pozitif getiriler sağlamak muhtemelen zor olacak. 2014 yılında, artan büyüme ve yükselen şirket karları nedeniyle daha çok hisse senetlerinden konuşulacak" ifadelerine yer verdiler. Analistler,2014 sonunda DAX'ın 9.800 puan olacağına inandıklarını ve iyimser bir senaryoda DAŞ'ın daha yukarıda olabsileceğini de belirttiler. Deutsche Bank uzmanları 2014 yılında ABD'nin hisse senedi yatırımı için güvenli liman olacağını da öngörürlerken, yatırımcılara hisse senedi portföylerinin ABD, Avrupa ve Asya hisselerinden eşit miktarlarla oluşturulmasının akıllıcı olacağını da ifade ediyorlar. Alüminyum Stokları Artıyor Dünya alüminyum stokları Ekim ayında ay bazında 11.000 ton artış gösterdi. Uluslararası Alüminyum Kurumu (IAI) tarafından açıklanan verilere göre, belirtilen ayda 2.144 milyon ton oldu. Stokların dağılımı şu şekilde oluştu: Afrika Kuzey Amerika Güney Amerika Asya Avrupa Okyanusya Toplam Ekim '13 74 614 187 459 730 80 2,144 Eylül '13 84 609 189 437 747 67 2,133 Ekim'12 159 577 212 463 842 98 2,351 18 2013 Türkiye Yatırım Raporu Ernst & Young tarafından yapılan araştırmaya göre Son yıllarda çeşitli politik ve ekonomik sıkıntıların başarıyla üstesinden gelen Türkiye, şimdi istikrarlı ve güçlü bir büyüme sürecinde yol almaktadır. Orta dönemde yılda en az yüzde 5‟lik büyüme hızlarını yakalayacağı öngörülen Türkiye ekonomisi büyük bir potansiyel taşımaktadır. Türkiye‟yi farklı kılan güçlü yönleri arasında Avrupa, Asya ve Ortadoğu‟yu buluşturan bir kavşak noktası olarak stratejik konumu ve iç pazarının büyüklüğü yer almaktadır. Bu güçlü yönler birçok yatırımcıyı cezbetmekte ve Türkiye‟nin geleceğine güvenmelerini sağlamaktadır. Şöyle ki, anketimize katılan iş liderlerinin yarısı gelecek yıl içinde Türkiye‟de faaliyete geçmeyi ya da mevcut işlerini büyütmeyi planladıklarını ifade etmiştir. Geçmişe bakıldığında Türkiye, ticaret ve yatırımda çoğunlukla gelişmiş dünyaya dayalı olarak büyümüştür. "Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi artık tüm dünyada dikkat çekmektedir." Zafer Çağlayan, T.C. Ekonomi Bakanı Oysa şimdi Ortadoğu, Afrika ve Asya‟yı da kapsayan bölgelerle ekonomik bağlantılarını güçlendirmektedir. Pazarlardaki bu çeşitlendirme ve sermaye akışlarındaki değişim yatırımları artıracak ve büyümeyi hızlandıracaktır. Türkiye‟deki doğrudan yabancı yatırımlarda üretim ve hizmet sektörlerinin öne çıktığını görmekteyiz. Türkiye‟ye gelen yatırımcıların en çok tercih ettiği il İstanbul‟dur. Öte yandan, kamu politikaları ile İstanbul ve hinterlandının dışındaki yerlerde de büyümenin teşvik edilmesine devam edilerek bölgeler arasında daha dengeli bir gelişme sağlanabilecektir. Türkiye‟deki yeni teşvik sistemi ve devam eden reform gündeminin yatırımcı güvenini çok güçlendireceğini, böylece ülkenin bölgesel ve küresel bir faaliyet üssüne dönüşüm sürecinin hızlanacağını öngörebiliriz. Bununla birlikte, anket çalışmamızda çözüm geliştirilmesi gereken bazı önemli sorunlara da işaret edilmiştir. Şöyle ki, Türkiye‟nin politik istikrarsızlığın yaşandığı komşu ülkelere yakınlığı, cari açığı ve Ar-Ge ile inovasyon kapasitesini geliştirme ihtiyacı DYY girişleri açısından çekim gücünü sınırlandıran faktörler olarak görülmektedir. 19 Avrupa‟nın sıradaki güç merkezi Avrupa, Asya ve Ortadoğu‟yu buluşturan kavşak noktasında bulunan bir ülke olarak Türkiye‟nin stratejik konumu, devasa iç pazarı ve istikrarlı makroekonomi politikası GSYH ölçütüyle dünyanın en büyük 18‟inci ekonomisi olmasını sağlamıştır. Risk ve getiri kriterleri ile değerlendirildiğinde, yabancı yatırımcılara en avantajlı fırsatlardan birini sunan Türkiye‟nin çok büyük bir potansiyel taşıdığı kabul edilmektedir. Projeksiyonlara göre, 2013 yılında ekonomi yüzde 3,5 düzeyinde büyüyecek ve kalıcı bir büyüme grafiği izlenerek, GSYH orta vadede yıllık bazda yüzde 5 oranında artacaktır. BRIC ülkeleri dışında parlamaya hazır yıldızlar Dünya, gelişmekte olan pazarların dört büyük BRIC ülkesiyle – Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ile sınırlı olmadığını anlamıştır. Türkiye de Endonezya, Vietnam ve Meksika gibi ülkelerin yanında, gelişmekte olan “yeni dalga ülkelere” liderlik yapabilecek temel ekonomik özelliklere sahiptir. DYY girişlerinde Türkiye‟nin en büyük rakibinin Çin ve ardından Rusya, Brezilya ve Hindistan olduğu düşünülmektedir. BRIC ülkeleri hâlâ güvenli birer seçenek olarak kabul edilmekle birlikte, rota hızlı büyüyen diğer ülkelere doğru kaymaktadır. Hindistan, Çin'i geride bırakarak global şirketler için en çekici yatırım adresi olmayı başardı. Ernst & Young raporuna göre rupinin değer kaybetmesi ve yeni sektörlerin yabancı şirketlere açılması Hindistan'a yatırımı artırdı. Ernst & Young'ın 70 ülkeden 1600 üst düzey yöneticinin katılımı ile yaptığı Sermaye Güven Barometresi araştırmasına göre global şirketlerin yatırım en çok yatırım yapmak istedikleri ülke Hindistan oldu. Hindistan'ı Brezilya, Çin, Kanada ve ABD takip etti. Mayıs ayında yapılan araştırmada Çin ilk sırada yer almış Hindistan ve Brezilya ise onu takip etmişti. Emtia Haberleri Mitsui Mining & Smelting, Abe hükümetinin uyguladığı politikaların etkisi ile iç talepte canlanma yaşandığını belirterek, bunun çinko ihracatında düşüşe yol açabileceğini bildirdi. Mitsui, 31 Mart'ta sona erecek mayi yılda çinko ihracatının 110 bin ton olacağını öngördü. Şirket, Temmuz ayında yaptığı açıklamada mali yıl için ihracat tahminini 150 bin ton olarak ifade etmişti. Mitsui, Japonya'nın en büyük çinko üreticisi, 2012 yılında 126 bin ton çinko ihraç etti. Çin'in önde gelen 25 limamında bulunan ithal demir cevheri stokları 19-25 Kasım haftasında bir önceki haftala göre 1.63 milyon, yüzde 2.05artarak 81.11 milyon ton oldu. 12-18 Kasım haftasında limanlardaki stoklar yüzde 2.08 artışla 79.48 milyon ton olmuştu. Çin Demir ve Çelik Birliği (CISA), ülkede ham çelik üretiminin 2014yılında 800 milyon ton seviyesine ulaşabileceğini bildirdi. CISA, 2014 için tüketim tahminini ise 760 milyon ton olarak ortaya koydu. Almanya'da inşaat ve bununla ilişkili sektörlerin şemsiye örgütü Confederation Building, ülkede inşaat sektörü 2014 yılında güçlü büyüme bekliyor. Sektörde satışların 2014 yılında yüzde 2.5 artışla 216 milyar euro seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch Ratings'in yayınladığı rapora göre, alüminyumun tedarik fazlası fiyatları etkiler. Fitch, talebin iyi olmasına rağmen, alüminyum fiyatlarınınüretim fazlası ile mücadele edeceğini belirtti. Fitch, alüminyum üreticilerinin üretimi kısmalarını ve yeni yatırımlar ile uzun vadede daha olumlu sonuçlar almalarını bekliyor. UBS Altın Beklentisini Revize Etti UBS, altın üzerindeki baskılara ve trendin yukarı dönmesinisağlayacak bir katalizör yokluğuna işaret eden kısa vadeli fiyat tahminlerini aşağı yönlü revize etti. UBS, spot altın için 1 ay vadeli tahminini 1.180 dolar/onsve 3 ay vadeli tahminini 1.100 dolar/ons seviyesine indirdiğini bildirdi. UBS ayrıca, gümüş için 1 aylık tahminini 19 dolar/ons, 3 aylık tahminin 16 dolar/ons seviyesine düşürdü. 22 Global Makro Analizi ATIG Menkul Değerler „ in yaptığı makro analizde ABD‟deki tatil öncesinde gelişmekte olan ülke hisse senedi piyasalarında dün aşırı satışlar gözlemlenirken para birimleri Dolar karşısında hızlı değer kaybetti ve faizlerde yukarı yönlü hareketlilik yaşandı. İstihdam yaratamayan, üretim yapmayan, borç geri ödemesinde anaparada dahi kesintiye giden Euro Bölgesi‟nin kronik sorunlu ekonomisi Yunanistan 12 yıllık ara sonrasında yeniden MSCI gelişmekte olan piyasalar endeksine dahil oldu. Karar mevcut finansallarla popülist yaklaşımın ötesine gitmezken yeni dönemde gelişmekte olan ülkeler Yunanistan‟ı daha yakından takip edecekler.Seçim sonrasında Almanya'da yeni hükümeti kurmak için müzakarelerde bulunan Merkel liderliğindeki CDU/CSU ve merkez soldaki SPD arasında gece yapılan görüşmelerde uzlaşmaya varıldı.Euro Bölgesi ekonomilerine oranla yoluna kendi para biriminde devam ederek fark yaratan ülkelerden olan İngiltere‟de Merkez Bankası (BOE) Başkanı Carney,Finansal Hizmetler Komitesi'nin banka kaldıraç oranlarını gözden geçirmesi için doğru zaman olduğunu, Komite'nin bankaların sermaye ve kaldıraçlarına ilişkin gözden geçirmesinin 12 ay içinde tamamlamasını beklediğini, Komite'nin kaldıraç oranının genel sermaye çerçevesi içindeki rolü konusunda değerlendirmeye 28 Kasım'da açıklayacağı Finansal İstikrar Raporu içinde yer vereceğini açıkladı. İngiltere Maliye Bakanı Osborne ise, BOE‟nin bankalar için kaldıraç oranı belirleme yetkisine ihtiyacı olup olmadığı düşünmesi gerektiğini, Finansal Politika Komitesi'nin bankalar için sermayeye yeterlilik seviyesi belirleme yetkisinin yanında ek yetkilere ihtiyaç duyup duymadığını gözden geçirmesinin kaçınılmaz olduğunu aktardı. Carney‟in,%7 işsizlik oranının faiz kararı için tetikleyici bir eşik olmadığını açıklaması ise dikkat çekiciydi. Siyasi istikrarsızlık sürecinin devam ettiği İtalya‟nın 2015 vadeli borçlanma ihalesinde %1.163 faizle 3 milyar Euro satış yapılırken borçlanma ihalesine arzın 1.68 katı talep geldi. İspanya‟nın, 3 ay vadeli ihalesinde 1.63 milyar Euro, 9 ay vadeli ihalesinde 2.87 milyar Euro satış yapılırken 3 ay vadeli borçlanma ihalesinde faiz %0.405‟ten %0.294‟e geriledi. İhalelerde kısa vadeli risk algısının düştüğü gözlemlenirken Avrupa Merkez Bankası‟nın faiz ve LTRO kararları 2014 için belirleyici olacak nitelikte. Macaristan Merkez Bankası dün gerçekleştirdiği toplantı sonrasında faiz oranlarını %3.40 seviyesinden 20 baz puanlık indirimle %3.20'ye çekti.Cenevre sözleşmesi sonrasında İran‟a yaptırımların zayıflatılması ile ilgili beklentiler Riyal‟i Dolar karşısında güçlendirirken petrolde hafta başlangıcında yaşanan hızlı geri çekilme yerini tepki fiyatlamasına bıraktı. ABD‟de Case Shiller konut fiyatları endeksi Eylül ayı için %1.03 yıllık bazda %13.29 artış kaydederken 2006 Şubat ayından bu yana test edilen en yüksek seviyelere ulaştı. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank'ın kredi notlarını teyit ederken yurt içi piyasalarda CDS ve faizlerde volatilite yüksek. İngiltere GDP, ABD dayanıklı mal siparişleri,istihdam talepleri,devam eden işsizlik başvurularının belirleyici olacağı günde Euro Bölgesi‟nde Almanya‟nın 10 Yıllık Tahvil ihalesi yakından takip edilecek. 23 Günah Keçisi: J.P. Morgan J.P. Morgan Chase, Amerika menşeili ve çok uluslu bir yatırım bankası olmasının yanında aynı zamanda varlık bakımından Amerika‟nın en büyük bankasıdır. Daha çok yatırım ürünleri konusunda uzman olan banka, Forbes dergisine göre dünyada halka açık en büyük şirkettir. J.P. Morgan, büyüklüğünü geçmişte gerçekleştirdiği birleşme ve devralmalara borçludur. Bu birleşme ve devralmalar sonucu Chase Manhattan Bank J.P. Morgan & Co. Bank One Bear Stearns Washington Mutual Chemical Bank Manufacturers Hanover First Chicago Bank National Bank of Detroit, Texas Commerce Bank Providian Financial ve Great Western Bank gibi kurumları bünyesine katmıştır.Büyüklüğün dışında libor skandalı ve diğer bir çok skandal ile gündeme gelen bir bankadır. Bu skandalların maliyeti o kadar büyük ki J.P. Morgan, 19 Kasım 2013‟de alehinde sonuçlanan davalar sonucunda 13 milyar dolarlık bir cezai bedel ödemeyi kabul etmiştir. 13 milyar dolarlık cezanın kalemlerini incelediğimizde karşımıza çok ilginç suçlamalar çıkmaktadır. Bunlardan en çarpıcı olanı, 2007 yılının ortalarında başlayan „‟Subprime Mortgage‟‟ olarak adlandırılan ipotekli uzun vadeli konut kredisi krizinde yapılan usulsüzlük sonucu ödenmesi gereken 5.3 milyar dolarlık cezadır. Buradaki süçlama mevzuat uygun olmayan bir biçimde haczedilen mortgage dayanaklarıdır. Bir diğer dava soncu ise Londra‟da gerçekleşen „London Whale Trade‟ davasında bilgi saklamak yüzünden kesilen 920 milyon dolarlık cezadır. London Whale Trade olarak bilinen dava, balina (whale) lakaplı J.P. Morgan çalışanının türev araçları kötüye kullanması sonucu bankanın 5.8 milyar dolar zarar yazması nedeniyle açılan davadır. Yukarıda belirtilen davaların dışında, elektrik piyasalarının manipülasyonu, libor oranlarının manipülasyonu, A.B.D. rüşvet kanununun ihlali, bireysel müşterilere uygunsuz kredi kartı gözetimi, Bernard Madoff‟un usulsüz harektlerini raporlamama, yatırımcıların yanlış yönlendirilmesi ve Asyalı siyasi liderlerin aile bireylerini ekonomik çıkar amacıyla J.P. Morgan bünyesinde çalıştırma gibi davalardan suçlu bulunmuştur.Bu sayılan davalar sonucu 13 milyar dolar ceza ödemesi beklenen J.P. Morgan, daha sonuçlanmamış davalardan 5 milyar dolar ceza ödemeyi beklemektedir. J.P. Morgan‟dan gelen bir açıklamada ileride açılması beklenen davalar için ise kenara 23 milyar dolar ayırdıkları belirtilmektedir. Davaların ne zaman açılacağının bilinmemesinden ötürü oluşan belirsilik ortamının hem bankayı hem yatırımcıları tedirgin etmesi nedeniyle J.P. Morgan bir an evvel bu sıkıntılı dönemin sonuçlanmasını beklemektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yatırımcıların bankadan beklentileri büyük olmalı ki, yıl başından bu yana J.P. Morgan %27‟lik bir getiri sağlamıştır. “Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle, yükselmesiyle, düşkünlüğüyle ilgili olan en önemli faktör, milletin iktisadiyatıdır” – Mustafa Kemal Atatürk, 1930 24 Aylık Strateji Raporu Şeker Yatırım‟ın Aylık Strateji Raporuna göre "FED‟in varlık alımlarını azaltmaya başlamasının 2014 yılının ilk çeyreğine kalacağı beklentilerinin kuvvetlenmesi sonrasında ABD borsaları tarihi rekorlarını yeniledi. Kasım ayı başında yurt dışı piyasalardan ayrışan BIST 71,000 seviyelerine kadar geri çekildi. Tepki alımları, FED‟in varlık alımlarının azaltımına 2014‟ün ilk çeyreğinde başlayacağı beklentisi ve son olarak İran‟ın nükleer programı konusunda anlaşma imzalaması, BIST‟i yeniden 80,000 seviyelerine doğru hareketlendirdi. Yılın son ayında piyasaların FED‟i ve ABD makro verilerini takip ederek pozitif seyrini sürdürmeye çalışacağını düşünüyoruz.. Kasım ayında global piyasalarda FED etkisi hakimdi… FED‟in varlık alımlarını ne zaman azaltmaya başlayacağına odaklanan global piyasalar, azaltımın 2014 ilk çeyreğe kalacağı beklentisiyle Kasım ayında yükselişini sürdürdü. Özellikle FED Başkan adayı Janet Yellen‟in Senato‟da yaptığı sunumu olumlu algılayan ABD borsaları tarihi yüksek seviyelere yükseldi. Bu arada, Avrupa Merkez Bankası‟nın sürpriz bir şekilde gösterge faizleri 25 baz puan indirmesi de Avrupa borsalarındaki yükselişi destekledi. Kasım ayının son haftasında İran‟ın BM daimi üyeleri ve Almanya ile nükleer programına ilişkin anlaşma imzalaması petrol fiyatlarında gerilemeye neden olurken, piyasalardaki yükselişi de destekledi. Yurt içi piyasalarda ise Ekim sonu ve Kasım ayı başında BIST 100 Endeksi kâr satışlarının etkisiyle yurt dışı piyasalardan ayrışarak 80,500 seviyelerinden 70,800 seviyelerine kadar geri çekildi. FED Başkanı adayı Janet Yellen‟in varlık alımlarını desteklemesi sonrası kuvvetlenen tepki alımları ile yükselişe dönen BİST 100 Endeksi tekrar 75,000 seviyelerinin üstüne yükseldi. Ay sonunda İran‟ın Birleşmiş Milletler daimi üyeleri ve Almanya ile nükleer programı konusunda anlaşmaya varması petrol fiyatlarında gerilemeye neden olurken BIST Endeksi de tekrar 80,000 hedefine geri döndü. Alternatif piyasalarda ise, Kasım ayında yükseliş trendinde olan gösterge tahvilin getirisi Merkez Bankası‟nın 1 aylık repo ihalelerini sonlandırmasının ardından %9.00‟un üzerine yükselirken, USD/TRY paritesi 2.05 seviyelerini test ettikten sonra 2.0‟nin altına sarktı. Merkez Bankası, Kasım ayı Para Politikası Kurulu Toplantısı‟nda da beklentilere paralel hareket ederek faiz oranlarında herhangi bir değişiklik yapmadı. Tek değişiklik Kurul‟un temkinli duruşu desteklemek ve lirada gözlemlenen volatilitenin fiyatlama davranışları üzerindeki negatif etkisini sınırlamak amacıyla bir aylık repo ihalelerine son vermesi ve şu an %7.00-%7.50 bandında hareket eden bankalar arası gecelik faiz oranını %7.75‟e çekmeyi hedeflediğini ilan etmesi oldu. 25 Kasım ayında dalgalı bir seyir izleyen BIST‟in, yılın son ayında yurt dışı piyasalara paralel yükseliş trendini sürdürmeye çalışacağını düşünüyoruz. Hem yurt içi hem de yurt dışı piyasaların Aralık ayında ABD‟den gelecek makro verileri ve FED‟in varlık alım programına yönelik açıklamalarını, ayrıca da, son olarak İran‟ın imzaladığı nükleer program anlaşmasına yönelik gelişmeleri takip edeceğini düşünüyoruz. Bu beklentilerin ışığında portföyümüzdeki tahvilin ağırlığını %65, dövizin ağırlığını %15 ve hisse ağırlığını ise %20 seviyesinde korumaya devam ediyoruz. Ekim ayında manşet enflasyon beklentilerin üzerinde, çekirdek göstergelerde yükselişte TÜFE enflasyonu Ekim ayında beklentilerin üzerinde %1.8 artış gösterdi. Piyasa beklentisi %1.34, Şeker Yatırım beklentisi ise %1.3 aylık artış yönündeydi. Baz etkisinin yardımıyla yıllık enflasyon %7.9‟dan %7.7‟ye gerilemiştir. ÜFE ise piyasa beklentisi ile uyumlu şekilde aylık %0.69 artış göstermiştir. Ekim ayı ile beraber, yıllık ÜFE enflasyonu %6.2‟den %6.8‟e yükselmiştir. Ayrıntılara bakıldığında, beklentilerimizle gerçekleşme arasındaki temel farklılaşmaya sebep olan “gıda” ve “giyim” alt kalemlerinin beklentilerin üzerinde sırasıyla %3.91 (aylık enflasyona katkısı 0.9 baz puan) ve %9.6 (aylık enflasyona katkısı 0.63 baz puan) aylık artış gösterdiği görülmektedir. TL‟nin döviz sepeti karşısında hafif değer kazanması ile birlikte ulaştırma kaleminin manşet enflasyon üzerindeki baskısında hafif bir azalma olmuştur. Hatırlanacağı üzere, son üç aydır ulaştırma kalemi TL‟deki değer kaybını yansıtır şekilde manşet enflasyon üzerine en fazla baskı yaratan kalem olarak öne çıkmaktaydı. Çekirdek göstergeler tarafında ise, Merkez Bankası‟nın yakından takip ettiği H ve I endekslerinde artış trendinin devam ettiğini görmekteyiz. Bu anlamda, H endeksi ve I endeksi sırasıyla %1.6 ve %1.8 aylık artış göstermiş ve yıllık enflasyon ise %7.6 ve %7.5‟e ulaşmıştır. Kur geçirgenliğinin gecikmeli etkilerinin önümüzdeki dönemde de çekirdek göstergeleri domine etmeye devam edeceğini düşünmekteyiz. Yorum Ekim ayında baz yılının yardımıyla TÜFE enflasyonu %7.9‟dan %7.7‟ye gerilemiştir. Bununla beraber, Ekim ayında gıda ve ulaştırma tarafında beklentilerin üzerindeki artışlar manşet enflasyonun beklentilerin üzerinde gerçekleşmesine sebep olmuştur. Çekirdek göstergelerde Temmuz ayı itibariyle başlayan yükseliş trendi sürmektedir. Hatırlanacağı üzere TL sepet karşısında yılbaşsından bu yana %15 değer kaybı yaşamıştır. Görülmektedir ki son çeyrek için enflasyon dinamiklerine yardımcı olacağı düşünülen baz yılının etkisi kur geçirgenliği ile elimine edilmiştir. Hatırlanacağı üzere 31 Ekim enflasyon raporunda Merkez Bankası 2013 yılsonu enflasyonu %6.2‟den %6.8‟e revize etmiştir. Her ne kadar son çeyrekte beklenilen enerji düzenlemeleri olmayacak olsa da, TL‟nin üzerindeki değer kaybetme baskısı, yaşanmış değer kaybının gecikmeli etkileri ve ÜFE‟nin artış trendine girmiş olması TÜFE üzerinde baskı unsurları olarak öne çıkmaktadır. Bu çerçevede Şeker Yatırım olarak 2013 YS enflasyon tahminimiz %8 seviyesindedir . Her ne kadar enflasyon Merkez Bankası‟nın hem hedefi hem de tahmin değerlerinin bir hayli üzerinde bulunuyor olsa da önümüzdeki dönem de bu durumun para politikası duruşunu etkilemeyeceğini düşünmekteyiz. Para Politikası Kurulu gerekli olduğu zamanlarda TL ve FX likiditesini öncelikli para politikası araçları olarak kullanmaya devam edecektir. Eylül ayı desteğine rağmen Oca-Eyl13 sanayi büyümesi %2.7 ile Oca-Eyl12 seviyesi olan %3.1‟in altındadır… TUİK Eylül ayı sanayi üretim istatistiklerini açıkladı. Buna göre endeks yıllık bazda %6.4 artış kaydetti. Bu yılbaşından beri gözlemlenen en yüksek yıllık artıştır. Piyasa beklentisi %4 yıllık artış, Şeker Yatırım beklentisi ise %3 yıllık artış yönündeydi. Bu arada, mevsimsellikten arındırılmış endeks de aylık bazda %5.8 artış gösterdi. Verinin ayrıntılarına bakıldığında bilgisayar üretiminin manşet büyümeye 1.5 baz puan ile en önemli katkı sağlayıcı olduğu görülmektedir. Takiben otomotiv (1.3 baz puan) ve gıda üretimi (0.7 baz puan) gelmektedir. Tekstil ve hazır giyim de Ağustos ayına göre daha iyi bir performans göstermiştir. Ana metal sanayi de Ağustos ayındaki daralma sonrasında artıya dönmüştür. Yorum: Hatırlanacağı üzere, Ağustos ayı sanayi üretimi %1.4‟lük daralma ile yılın en kötü performansını sergilemişti. Temmuz ayında beklentilerin bir hayli üzerinde %5.8‟lik sanayi üretimi büyümesini takiben Ağustos ayı sanayi üretimindeki zayıflık küresel ve yerel ekonomik koşullardaki belirsizliğin yansıması olarak beklentimiz paralelindeydi. Fakat Eylül ayı %6.4 yıllık artış ile hem bizim beklentimizin hem de piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleşti. Fakat sürpriz olarak gördüğümüz bu verinin dışında kapasite kullanım oranındaki zayıf görünüm ve diğer makro ekonomik göstergelerin performansı son çeyrek için büyüme dinamiklerinde bir toparlanmadan bahsetmeden biraz daha beklemeye sevk etmektedir. Eylül ayı sürprizi sonrasında dahi ilk dokuz ay sanayi üretimi ortalaması %2.7 ile geçen yılın aynı dönem ortalaması olan %3.1‟in halen altında seyretmektedir. Hatırlanacağı üzere, geçen yıl GSYH büyümesi %2.2 seviyesinde gerçekleşmişti. Para Politikası Kurulu Faiz Toplantısı: Sıkılaştırma yolunda ilk küçük adım… Haftalık REPO Faiz Oranı: %4.5 (sabit) Gecelik Borç Alma Faiz Oranı: %3.5 (sabit) Gecelik Borç Verme Faiz Oranı: %.7.75 (sabit) PD‟lere borçlanma faiz oranı: 6.75% (sabit) Şeker Yatırım ve piyasa beklentisi haftalık repo faiz oranında ve koridor alt/üst bandında herhangi bir değişiklik yapılmaması yönündeydi. Makro ihtiyati tedbirler bağlamında da PPK‟nun herhangi bir değişikliğe gitmesi beklenmiyordu. Ekim ayı toplantısında olduğu gibi Kasım ayı toplantısında da PPK beklentilere paralel hareket etti. Tek değişiklik Kurul‟un 1 aylık repo ihalelerine son vermesi ve bu hareketle şu an 7- 7.5% aralığında bir band içinde hareket eden bankalararası gecelik faiz oranını %7.75‟e çekmeyi hedeflediğini ilan etmesi oldu. Genel olarak Kurul‟un ekonomik görünüme ilişkin görüşlerinin Ekim ayı toplantısındaki görüşlerle birebir aynı olduğunu görüldü. Ekim ayı notundan farklı olarak Kasım ayı notunda “enflasyonun önümüzdeki dönemde düşmeye devam etmesi beklenmektedir” cümlesi çıkarılmıştır. Bu anlamda, Kasım ayında enflasyon tarafında daha temkinli bir duruş olduğunu görmekteyiz. Bu arada, temkinli duruşu desteklemek ve lirada gözlemlenen volatilitenin fiyatlama davranışları üzerindeki negatif etkisini sınırlamak amaçlı 1 aylık repo ihalelerine son verilmiştir. Böylece şu an %7- %7.5 bandında seyreden bankalararası para piyasası faizlerinin %7.75‟e yaklaşması amaçlanmaktadır. Hatırlanacağı üzere Kasım ayı Beklenti anketinde yılsonu enflasyon hedefinin %5 olduğu noktada 2013 ve 2014 enflasyon beklentileri %8 ve %7‟ye yakınsamıştır. YORUM Fed‟in varlık alımlarında azaltmaya gitmesinin 2014 ilkbaharına ertelenme ihtimalinin artması ile küresel piyasalarda genel olarak bir rahatlama görmekteyiz. Hatırlanacağı üzere, Haziran başından Eylül ortalarına kadar özellikle gelişmekte olan piyasalar başta olmak üzere genel olarak piyasalardaki stresin kaynağı Fed‟in para politikasında bir değişikliğe gitme ihtimali idi. Şu an itibariyle bu ihtimalin 2014 ilkbaharına ertelenmiş olması ve ucuz para politikasının bir süre daha devam edecek olması Merkez Bankasının elini rahatlatmaktadır. Fakat unutmamak gerekir ki her ne kadar şu an itibariyle ertelenmiş görünse de tüm finansal varlıkların yeniden fiyatlandırıldığı bir döneme doğru giden bir yoldayız. Bu anlamda, görüşümüzü tekrarlayarak Kurul‟un, finansal varlıklar üzerinde baskının daha fazla olacağı önümüzdeki dönemleri düşünerek elindeki araçları kullanmak konusunda temkinli hareket etmeyi tercih ettiğini ve tercih etmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Bugün yapılan hareketi sıkılaştırmaya gidilen yolda ilk küçük adım olarak değerlendirmekteyiz. Bu bağlamda, önümüzdeki döneme ilişkin olarak görüşümüzü tekrarlayarak Kurul‟un mümkün olduğunca faiz tarafında bir ayarlamaya gitmeden makro ihtiyatı önlemler kapsamından TL ve FX likiditesi ayarlamaları ile belirsizliği yönetmeyi tercih edeceğine inanıyoruz. " ġĠRKET DEĞERLENDĠRMESĠ Bim, perakende sektörünün yüksek-indirim mağazası (hard-discount) formatının oluşturucusu ve bu alanın en güçlü oyuncusu konumundadır. Şirket, Türkiye operasyonlarının yanında Fas ve Mısır‟da da sırasıyla 2009 ve 2013 yıllarında faaliyet göstermeye başlamıştır. Bim‟in Türkiye‟- de 30 Eylül 2013 itibariyle 3,922 (31 Aralık 2012 itibariyle 3,655) mağazası bulunurken, bu sayı Fas için 150 ve Mısır için 29‟dur. Şirket‟in 2013 yılı hedefi Türkiye‟de 4,000‟in üzeri mağazaya sayısına erişmek olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte Bim‟in 2014 yılı hedefi ise Türkiye yaklaşık 350- 400 mağaza açılışı iken, Şirket, Fas‟da 50 ve Mısır‟da 20 mağaza açılışı hedeflemektedir. Şirket‟in mali tablolarından kısaca bahsetmek gerekirse, 3Ç13 için açıklamış olduğu net kâr rakamı olan 117 milyon TL, bizim beklentimiz olan 107 milyon TL‟nin ve 102 milyon TL‟lik piyasa beklentisinin biraz üzerindedir. Şirket‟in net satışları da 9A13 itibariyle bir önceki senenin aynı dönemine kıyasla %21.4 artış göstermiştir. Bunun içerisinde Şirket‟in geçmiş iki senedir açık bulunmakta olan mağazalarından elde ettiği satış tutarındaki (like for like)artış 2013 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki seneye kıyasla %11.7 olmuştur. Bim‟in güçlü mali yapısının en önemli kaynağı mali borcunun olmamasıdır. Özellikle bu durum, TL‟nin değer kaybettiği bir ortamda Şirket için oldukça olumlu olmaktadır. Bununla birlikte Bim, 2006 yılından beri düzenli olarak temettü (ortalama kâr dağıtım oranı %69.7) ödemektedir. Ayrıca, kendi market markası (private label) ürünlerinin (bu ürünlerin kârlılığı daha yüksek olmaktadır) toplam ürün satışı içindeki payını her yıl (30.09.2013: %67.1, 31.12.2012: % 65.7) arttırmaktadır. Buna ilaveten, Şirket‟in neredeyse tüm operasyonlarının TL cinsinden olması da, kur riskini minimize etmektedir. Tüm bu verilerin eşliğinde, Şirket için olan “AL” tavsiyemizi ve İNA modelimize dayanarak hesapladığımız hedef fiyatımızı 49.0 TL olarak koruyoruz. TOFAġ OTO Tofaş, hafif ticari araç ile birlikte binek otomobil üretimi de gerçekleştiren ve 30 Eylül 2013 itibariyle adetsel bazda satışlarının 60%‟ı yurt dışı satışlardan oluşan, Türkiye‟nin ilk otomobil üreticisidir. Otomotiv Distribütörleri Derneği‟nin verilerine göre, Tofaş‟ın yurt içi piyasadaki pazar payı 10A13 itibariyle binek otomobilde %8.5 ve hafif ticari araçlar segmentinde %24.4 olmuştur. Şirket, 20152023 yılları arasında 580,000 adet üretilmesi planlanan ve 520 milyon ABD Doları yatırım gerektiren yeni bir binek otomobil üretimine başlamayı ve bu sayede bu segmentteki pazar payını yükseltmeyi hedeflemektedir. Şirket‟in açıklamış olduğu güncel mali tablolara göz atıldığında, 3Ç13‟de net kârın yıllık bazda %6.4 yükselerek 104 milyon TL‟ye ulaştığı görülüyor. Bunun yanında, net satışlar ise yıllık bazda %8 oranında artışa işaret ediyor. Yurt içi satışlar, pazar payındaki gerilemeyle doğru orantılı olarak adetlerdeki gerilemeye paralel %5.6 düşüş gösterirken, yurt dışı satışlar TL‟deki değer kaybının da etkisiyle aynı kalan ihraç adetlerine rağmen %19.3 artış göstermiş bulunuyor. Tofaş‟ı genel olarak değerlendirdiğimizde, Şirket‟in avro bazlı maliyet+kâr iş modeli, daralan konjonktürde dahi Tofaş‟a pozitif kâr hanesi sağlayabilen “al ya da öde” üretim sözleşmeleri, yüksek dağıtım oranlarında düzenli bir şekilde temettü ödüyor olması (9 yıllık ortalaması %59) ve global emsalleriyle kıyaslandığında uygun fiyatlı oluşu (2013T FD/FAVÖK rasyosuna göre %42, 2013T F/K oranına göre 32% indirimli iken 2014T FD/FAVÖK rasyosuna göre %13 ve 2014T F/K oranına göre %2 indirimli olduğu görülmektedir) nedeniyle Tofaş için pozitif görüşümüzü koruyoruz. 29 EMLAK KONUT GYO Emlak Konut 3Ç13‟de 347 milyon TL net kâr açıkladı. Bu tutar yıllık bazda bakıldığında %97.7 çeyreklik bazda ise %29 oranında artışa denk geliyor. Bununla birlikte, açıklanan tutar piyasa beklentisi olan 283 milyon TL‟nin ve beklentimiz olan 302 milyon TL‟nin üzerinde bulunuyor. 2013 yılının ilk dokuz ayı itibariyle ise, net kâr tutarı 2012 9 aylık kâr rakamı olan 278 milyon TL‟den 2013 9 aylık dönemde 896 milyon TL‟ye yükselmiştir. Gelirleri incelediğimizde şirket üçüncü çeyrekte toplam 896 milyon TL satış gelirine ulaştı. Bu rakam 2012‟nin üçüncü çeyreğinde 351 milyon idi Satış gelirlerindeki bu büyük artış gelir paylaşımı projesi satışlarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, 3Ç13‟de brüt kâr, net satışların altında yükselerek yıllık bazda %92,2 artış gösterdi. Bunun yanında, satışların maliyeti yıllık bazda %37.3 artış gösterirken, net satışlar yıllık bazda %37.6 oranında arttı. Bunun sonucu olarak brüt kâr ve brüt kâr marjındaki yükselişler net satışlardaki yükselişten daha fazla olmuştur. Şirket 2013 Ağustos ayı itibariyle 9.262 bağımsız ünite satışı yapmıştır. Şirketin 2013 yıl sonu satış hedefi 15.000 bağımsız ünitedir. Devam eden projeler ve satışa yeni çıkacak projelerle şirketin yıl sonu hedefini tutturacağını düşünmekteyiz. 3Ç13‟de FAVÖK ise, brüt kârdaki yıllık bazda artış oranını da geçerek yıllık bazda %46.6 artış göstermiştir. Bunun sebebi olarak yine yıllık bazda %23.2‟lik düşük bir oranda artış gösteren operasyonel giderler olmuştur. Sonuç olarak sağlam iş modeli, kentsel dönüşüm projesinden orta-uzun vadede en çok fayda sağlayacak şirketlerden biri olması ve %37‟lik getiri potansiyeli ile uzun vadeli hikayesine inandığımız Emlak Konut GYO için daha önce verdiğimiz “AL” önerimizi ve 3,70 TL hedef fiyatımızı muhafaza ediyoruz. ARÇELĠK Arçelik yılın üçüncü çeyreğinde hem beklentimiz olan 1576 milyon TL‟nin üzerinde ancak piyasa beklentisi olan 167 milyon TL‟nin altında 161 milyon TL net kâr açıklamıştır. Bu rakam bir önceki çeyreğin net karı olan 151 milyon TL‟ye göre %6‟lık ve geçmiş senenin aynı dönem net kar rakamı olan 137 milyon TL‟ye göre ise %17‟lik artışa denk gelmektedir. Satış gelirlerine bakıldığında ise, şirket 3. çeyrekte 2.902 milyon TL gelir açıklarken, bir önceki çeyrekte elde etmiş olduğu 2.665 milyon TL‟lik gelirine göre %9‟luk ve geçen sene aynı dönemde elde ettiği 2.728 milyon TL‟lik gelirine göre ise %6‟lık bir artışa işaret etmektedir. Şirketin 9 aylık net satış gelirleri yıllık bazda %1 artarken 7.998 milyon TL seviyesinde gerçekleşmiştir. Satış gelirlerinde yıllık bazda artışa bağlı geçen sene 3. çeyrekte %29,8 seviyesinde olan brüt kar marjı bu çeyrekte % 30,9 düzeyine yükselmiştir. Şirketin 9 aylık net karı ise yıllık bazda %3,7 artarak 442 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Operasyonel karlılığa baktığımızda ise esas faaliyet karı üçüncü çeyrekte 237 milyon TL gerçekleşerek geçen senenin aynı dönemine göre %7.5 artmıştır. FAVÖK tarafına bakıldığında ise, şirket 3. çeyrekte 314 milyon TL FAVÖK elde ederken bu rakam, geçtiğimiz senenin aynı döneminde elde etmiş olduğu 281 milyon TL‟ye göre %12‟lik ve bir önceki çeyreğe göre de %21‟lik bir yükselişe işaret etmektedir. Böylece şirketin FAVÖK marjı 3. çeyrekte geçen senenin aynı dönemine ve bir önceki çeyreğe göre iyileşme göstererek %10,8 olmuştur. Yurtdışı satışlarının olumlu seyretmesi ve liradaki değer kaybının FAVÖK üzerindeki katkısı nedeniyle Arçelik‟i beğenmekteyiz. Ancak şirketin işletme sermayesi ihtiyacı ve nakit yaratmadaki zayıf performansı şirket için aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. TURKCELL Turkcell yılın üçüncü çeyreğinde 699 milyon TL net kar açıklamıştır. Bu rakam geçen sene aynı dönemde elde etmiş olduğu net kar rakamı olan 571 milyon TL‟ye göre %22,2 artış gösterirken, bir önceki çeyreğin net karı olan 588 milyon TL‟ye göre de %25,2‟lik bir yükselişe denk gelmektedir. Şirketin açıklamış olduğu 3. çeyrek net karı, hem bizim beklentimiz olan 614 milyon TL‟nin hem de piyasa beklentisi olan 644 milyon TL‟nin üzerinde gerçekleşmiştir. Şirketin beklentilerin üzerinde net kar açıklaması özellikle iştiraklerinin gelirlerinde önemli artışlar, operasyonel verimlilik ve etkin maliyet yönetimi sayesinde gerçekleşmiştir. Sene başında fiyatlarda aşağı yönlü baskı oluşturan sert rekabet koşullarının ikinci çeyrekte bir miktar iyileştiğini gördük. Rekabette iyileşme üçüncü çeyrekte de devam etti. Karma ARPU bir önceki seneye göre %3,2 artarak 22,7 TL seviyesine çıktı. Öte yandan fiber ağlarla yüksek hızlı internet erişimi hizmeti veren Superonline yatırımlarının meyvelerini toplamaya devam ediyor. Superonline gelirlerini yıllık bazda %27 artırdı ve müşteri sayısı 521 bine yükseldi. FAVÖK rakamı hem bizim beklentimiz olan 908 milyon TL‟nin hem de piyasa beklentisi olan 945 milyon TL‟nin üzerinde yıllık bazda %12,5 artarak 1.006 milyon TL gerçekleşmiştir. FAVÖK marjı ise öte yandan iyileşmeye devam ediyor. Üçüncü çeyrekte FAVÖK marjı % 33,8 gerçekleşti. FAVÖK marjı bir önceki senenin aynı döneminde % 32,5 düzeyindeydi. Sonuç olarak operasyonel performansını beğendiğimiz Turkcell için 14,66 TL hedef fiyatımızı ve “AL” önerimizi koruyoruz. YAPI KREDĠ BANKASI Yapı Kredi Bankası 2014 tahmini 0,9 Fiyat/Defter değeri ve yüzde 14 sermaye getirisi ile rakiplerine göre yüzde 10 iskontolu işlem görmektedir. Banka‟nın aktiflerinin yenidenfiyatlanmaya kalan süreleri ortalama 9 ay olup (rakip ortalaması 11 ay) 2014 yılı ilk yarısında yıldan yıla çekirdek gelirlerin korunmasını sağlamaktadır (rakiplerde yüzde 6 düşüş). Yapı Kredi Bankası için hedef fiyatımız 5,72TL olup yüzde 32 getiri potansiyeline işaret etmektedir. 2014 yılında komisyonların yıllık yüzde 18 büyümesini ve faaliyet giderlerindeki yüzde 12 artışı karşılamasını beklemekteyiz. Banka‟nın sigorta biriminin satışında yaklaşık 1 milyar TL kazanması sermaye yeterlilik oranını 70 baz puan artırarak 2014 yılında Basel III kaynaklı gerçekleşebilecek sermaye üzerindeki baskıları azaltacaktır. Banka‟nın yeniden yapılandırılan kredileri toplam kredilerin yüzde 0,4‟ü olup (rakipler ortalama yüzde 1,1), 2014 yılı aktif kalitesinin korunacağını işaret etmektedir. Brüt kredi maliyetinin 2014 yılında yıllık 20 baz puan düşerek yüzde 1,1 seviyesinde oluşacağını beklemekteyiz. HALKBANK Halkbankası 2014 tahmini 1,2 Fiyat/Defter değeri ve yüzde 19 sermaye getirisi (rakipler ortalama yüzde 14) ile rakiplerine göre yüzde 19 primli işlem görmektedir. Banka‟nın geniş düşük maliyetli mevduat tabanı, KOBI odaklı kredi kullandırışları ve gayri nakdi kredilerdeki güçlü pozisyonu nedeniyle bu primi hak ettiğini düşünmekteyiz. Halkbankası için hedef fiyatımız 20,25TL olup yüzde 33 getiri potansiyeline işaret etmektedir. 2014 yılının ilk yarısında komisyonlarda yıllık yüzde 7 (rakipler yüzde 5) artış beklerken tüm yıl için komisyon büyümesi beklentimiz yüzde 24‟tür. Bu artış 2014 yılı faaliyet giderlerinde beklediğimiz yüzde 18‟lik artışı fazlasıyla karşılamaktadır. HEDGE - VOB - FOREX ĠġLEMLERĠ HEDGE Hedging, Türkçe karşılığı tam olarak “Korunma” anlamına gelmektedir. Finansal piyasalarda hedge yapmak işlemi, ileriki bir dönemde oluşabilecek değer kayıplarına karşı kendimizi koruma anlamına gelmektedir. Örneğin; Yurtdışından ürün alıp, yurtiçinde satış yapan ithalatçı; Yurtdışından ödemesi 2 ay sonra olan 40.000 USD değerinde bir ürün satın aldı. Ürünü aldığı andaki USD/TRY kuru 1.9000 TL. olduğunu varsayalım. Toplamda 76.000 TL borçlandı. 2 ay sonra dolar kuru 2.0000 TL olursa ödemesi 80.000 TL olmaktadır. Kur farkından dolayı 4.000 TL fazla ödeme yapacaktır. Forex veya vadeli işlem yapan aracı kurumlarından birinde, hesap açarsanız ve ürünü satın aldığınız an aynı kur üzerinden forexte de alış işlemi yaparsanız buradan elde edeceğiniz kar, normal piyasalarda oluşan zararı engelleyecekti ve kur riskinden “Korunmuş” olacaktınız. Bu işleme hedge yapma denmektedir. VOB VOB Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası demektir. Vadeli işlem sözleşmelerinin alınıp satıldığı piyasadır. Bu sözleşmelere Türev Araçlar denilmektedir. Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası 4 Şubat 2005‟te İzmir‟de işleme açılmıştır. Nasıl ĠĢlem Yapılır? VOB piyasası iki yönlü bir piyasadır. Yani hem yükselişlerden hem de düşüşlerden kazanç sağlama imkânı vardır. VOB'da yapılan alım "uzun pozisyon" anlamına gelmektedir ve buna long pozisyon da denir. Uzun pozisyon açıldıktan sonra fiyat yükselirse kâr, düşerse zarar edilir. VOB'da hiçbir pozisyonunuz yokken yani alım yapmamışken bile satış yapabilirsiniz. Bu tür bir işlem hisse senedi piyasasındaki açığa satış işlemine benzer. VOB'da alım(uzun) pozisyonunuz yokken yapılan satışa "kısa pozisyon" yani short pozisyon denmektedir. Short pozisyon açtığınızda piyasa düşerse kâr edersiniz, piyasa yükselirse zarar edersiniz. VOB'un avantajları: Hisse senetleri piyasasının aksine kazanç sağlamanız için piyasanın yükselmesi gerekmez. Satış yaparak yani kısa pozisyon açarak düşüşlerden de kazanç sağlayabilirsiniz. VOB‟ da işlemler vergiden muaftır, yapacağınız işlemler için vergi ödemezsiniz. Küçük miktardaki paralarla büyük pozisyonlar alma ve kaldıraç etkisiyle yüksek kârlar elde etme imkanı sunar. VOB‟ da portföyünüzde çeşitlendirme yapabilir ve bu sayede riskinizi yayabilirsiniz. VOB, yatırımcı, üretici, ithalatçı, ihracatçı ve tüm reel sektör için fiyat, kur ve faiz riskine karşı korunma(hedge) imkânı sağlar. VOB piyasasında iĢlem gören ürünler: VOB piyasasında VOB30(BIST30), VOB100(BIST100), VOBDolar(dolar), VOBAltın(altın), VOBEuro(euro), buğday ve pamuk sözleşmeleri işlem görmektedir. En çok işlem gören sözleşmeler ise VOB30 ve VOBDolar kontratlarıdır. 33 VOB‟da temelde iki amaçla işlem yapılır. Birincisi korunma(hedge) amacıyla yapılan işlemlerdir. Ġkincisi ise spekülatif işlemler yani fiyat hareketlerinden para kazanmak amacıyla yapılan işlemlerdir. VOB'un spekülatif amaçlı kullanımı Spekülatif amaçlı işlemlerde amaç, piyasada oluşan yükseliş veya düşüşlerden kazanç sağlamaktır. Eğer yatırımcı piyasanın yükseleceğini düşünüyorsa alım yapar yani uzun(long) pozisyon açar. Eğer piyasanın düşeceğini düşünüyorsa satış yapar yani kısa(short) pozisyon açar. VOB'un korunma amaçlı kullanımı Korunma amacıyla işlemlerde amaç elde bulunan bir varlığın veya borcun değerinin zamanla değişmesini engellemektir. Amaç kazanç sağlamak değil elde bulunan varlığın veya borcun değerini muhafaza etmektir. Örneğin bir şirketin dolar borcu olduğunu ve borcun vadesinin de 3 ay olduğunu varsayalım. Üç ay sonra doların TL karşısındaki değerini kimse bilemez. Şirket risk almış olacağından İşte bu noktada VOB piyasasının kullanılması gündeme gelecektir. Şirket VOB piyasasında borcunun onda biri kadar bir teminatla borcu kadar dolar alımı yaparak riskini minimuma indirir. 3 aylık zaman diliminde dolar yükselirse TL bazında borcu da yükselir. Diğer taraftan şirket VOB piyasasında dolar kontratında açmış olduğu uzun(alım) pozisyon nedeniyle de kâr elde edecektir. Borçtaki artış ile VOB‟da elde edilen kâr birbirini yaklaşık olarak yok edecek ve şirket bu 3 ay sonunda TL bazında kar ya da zarar etmeyecektir. Bu durumda önemli olan: VOB piyasasında 1/10 kaldıraç söz konusu olduğundan dolar borcuna karşılık olarak sadece borcun onda biri kadar bir teminat göstererek dolardaki artışlardan etkilenmemenin yolu bulunabilmiştir. Bu 3 aylık sürede doların TL karşısında düşmesi durumunda ise şirketin borcunda TL bazında düşüş olurken diğer taraftan VOB‟daki dolar kontratında uzun(alım) pozisyon açılmış olmasından dolayı zarar edilecektir. Bu manada borçtaki düşüş ile VOB‟daki kayıp birbirini götürecek ve şirket yine borcunun 3 ay boyunca TL bazında değerini sabit tutabilecektir. Spot hisse senedi piyasasında yapılan işlemlerde de alımlarla oluşturulmuş bir portföy de yine VOB sayesinde korunabilir. Hisse senedinde alım yapanlar piyasanın yükseleceğini hesap eder. Ancak piyasalar her zaman beklendiği yönde trend oluşturmazlar. Bu nedenle hisse senedi piyasasında alım yapan bir yatırımcı aynı zamanda VOB piyasasında da satış yapmak suretiyle hisse senedi piyasalarında oluşabilecek geri çekilmelerden kendisini korur. Hisse senetleri düşerken paralel olarak VOB piyasası da düşecektir ve hisse senetlerinden oluşan zarar VOB‟dan elde edilen kârla bertaraf edilecektir. HĠSSE SENEDĠ VADELĠ ĠġLEM SÖZLEġMELERĠ (SSF) Etkin risk yönetimi yapılmasına olanak verecektir. Hisse senedi vadeli işlem sözleşmeler yatırımcılara açığa satış imkanı sağlayacaktır. Fiyatların düşmesini bekleyen bir yatırımcı hisse senedi vadeli işlem sözleşmelerini kullanarak spot piyasada kısıtlı olan açığa satışı vadeli piyasada kolaylıkla yapabilecektir. Hisse senedi vadeli işlem sözleşmelerinin “fiyat keşfi” özelliği ile yatırımcılar gelecekteki spot fiyatlar hakkında etkin bir göstergeye sahip olacaklardır. Hisse senedi vadeli işlem sözleşmeleriyle yatırımcılar yalnızca başlangıç teminatı yatırarak hisse senedinin tüm getirisini elde edebileceklerdir. Yatırımcılar küçük bir teminatla, yüksek bir pozisyon alarak vadeli işlem sözleşmelerinin sağladığı kaldıraç etkisinden yararlanabileceklerdir. DÖVĠZ VADELĠ ĠġLEM SÖZLEġMELERĠ - (Korunma Amaçlı) İhracatçılar, döviz cinsinden alacağını önceden TL cinsinden sabitleyebilecek ve kur riskine karşı korunarak müşterilerine daha uzun vadeli fiyat verebileceklerdir. İthalatçılar döviz cinsinden borcunu önceden TL cinsinden sabitleyebilecek ve kur riskine karşı korunarak daha uzun vadeli alım anlaşması yapabileceklerdir. Birçok sözleşme dövize dayalı olarak düzenlenmektedir. Birçok işletmenin ve bireyin döviz varlığı ve borcu bulunmaktadır. İhracatta ithal ara malı kullananlar Euro gelirlerin ABD Dolar cinsinden ya da ABD Doları maliyetlerin Euro cinsinden sabitleyebileceklerdir. - (Yatırım ve Arbitraj Amaçlı) Döviz hareketlerinden kazanç elde edilmesi, İsteğe uygun riski seçeneklerinin oluşturulması - ÖRNEK: İTHALAT YAPAN KURULUŞ - Hammadde ithal eden bir şirket 100.000 USD‟lik ithalat yapmıştır. USD spot kur 1,9200 TL‟dir. Yıl sonu için beklenen kur 2,0000 TL‟dir. Şirketin yıl sonunda ithalat ödemesi için USD‟ye ihtiyacı vardır. İthalat Ödemesi (USD) 100.000 100.000 100.000 100.000 İthalatçının Problemi; Dolar Kuru (TL) 1,8850 2,0000 2,0500 2,1500 İthalat Maliyet (TL) 188,500 200,000 205,000 215,000 ÇÖZÜM: VADELİ İŞLEM SÖZLEŞMESİ (Sözleşme Büyüklüğü 1000 USD olan 100 adet sözleşme 1,9900 TL‟den alınır) Kar/Zarar: 2,000-1,9900=0,0100 0,0100x1000=10 TL/sözleĢme 10x100=1000 TL (100 adet sözleĢme) Spot (Vade Sonu) Dolar Kuru (TL) Vadeli Kar/Zarar Spotta Dolar AlıĢı (TL) Net ithalat Maliyet (TL) 1,8850 1.500 188,500 199,000 2,0000 1,000 200,000 199,000 2,0500 6,000 205,000 199,000 2,1500 16,000 215,000 Vadeli işlem Sözleşmesi Kullanımıyla Makine Parçasının Fiyatı Sabitlenir. - 199,000 ÖRNEK: İHRACAT YAPAN KURULUŞ Bir ihracat şirketinin yurtdışı satışların toplam satışlara oranı %10 civarındadır (2 milyon USD/yıl) Eylül sonu itibariyle şirket yurtdışına satış yapmıştır. İhracat bedeli olarak 1 milyon USD‟yi 3 ay sonra, Aralık sonu itibariyle tahsil edecektir. Spot Kur: 1,5000 Şirket vergi öncesi kar marşı %4‟tür. Satılan malın maliyet TL cinsindendir ve toplam maliyet (1.000.000*1,5000*0,96=1.440,000TL) Ġhracatçının Problemi: etmektedir. - Döviz kurunun azalması şirketimizin vergi öncesi net karına direkt etki - Şirketin döviz kuru riski vardır. Ġhracat Bedeli (USD) Maliyet (TL) Dolar Kuru (TL) 1.000.000 1.000.000 1.000.000 1.000.000 1.440.000 1.440.000 1.440.000 1.440.000 1,6000 1,5000 1,4000 1,3500 Gelir (TL) Vergi Öncesi Kar Ġhracat (TL) 1.600.000 1.500.000 1.400.000 1.350.000 160.000 60.000 - 40.000 - 90.000 Döviz kuru riskine maruz kalan ve kar marjları düşük olan şirkette bu gibi kur oynamaları bütün karı götürebilir. ÇÖZÜM: VADELİ İŞLEM SÖZLEŞMESİ Sözleşme Büyüklüğü 1.000 USD olan 1.000 Adet Aralık vadeli sözleşme 1.5450TL‟den 1 Haziran itibariyle satılır: Spot Spotta (Vade Vadeli Dolar Vergi Sonu) Kar/Zarar Maliyet SatıĢı Öncesi Dolar Kar Kuru (Ġhracat) (TL) 1.355.00 1.845.00 1,5450 0 189.500 0 0 1.355.00 1.700.00 1,4500 95.000 189.500 0 0 1.355.00 1.600.00 1,2500 295.000 189.500 0 0 1.355.00 1.500.00 1,1000 445.000 189.500 0 0 Vadeli işlem Sözleşmesi Kullanımıyla Vergi Öncesi Kar Sabitlenmiştir… Kurun 1,2500 olduğu durum: 1,5450 – 1,2500 = 0,2950 TL Gelir 0,2950*1,000 = 295 TL/sözleşme 295*1,000 = 295.000 TL (1.000 sözleşme) Öncesi Kar - 1.250.000 + 245.000= 1.845.000TL 1.545.000 – 1.355.000=189.500TL ,Vergi EMTĠA VADELĠ ĠġLEM SÖZLEġMELERĠ (PAMUK-BUĞDAY-ALTIN) Korunmacılar (Hedgers) : Fon yöneticiler, üreticiler (çiftçiler) sanayiciler, portföyünde hazine bonosu, hisse senedi, döviz bulunduran bireysel yatırımcılar, ihracatçılar, ithalatçılar vb. Yatırımcılar (Spekülatörler): Yatırım amaçlı işlem yapan herkes. Arbitrajcılar: Farklı piyasalardaki fiyat farklılıklarından kar elde etmek isteyenler. Emtia Sözleşmeleriyle Fiyat Riskinden Korunma: İlkbahar aylarında bir çiftçi pamuğunu ekerken hasat zamanında pamuğunu ne kadar fiyattan satacağını ancak tahmin edebilir. Hasat ayı olan Eylül geldiğinde, o yılki hasadın durumuna ve piyasa şartlarına göre satacağı pamuğun fiyatı beklentilerinden çok aşağıda veya yukarıda olabilir. Eğer çiftçimiz ben sadece tarlamla uğraşmak ve hasat zamanına kadar pamuk fiyatlarındaki artış ve azalıştan endişe duymak istemiyorum diyorsa, VOB‟da sözleşme satarak kendini koruma altına alabilir. Bu sayede daha tarlaya ürününü ekmeden belirlediği fiyattan satış yapmış olacak ve pamuk fiyatlarındaki iniş çıkışlardan etkilenmeyecektir. ALTIN VADELĠ ĠġLEM SÖZLEġMELERĠ Vadeli işlem sözleşmesi (VS, futures), ileri bir tarihte, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte ekonomik veya finansal göstergeyi, sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli maden veya döviz alma veya satma yükümlülüğü getiren sözleşmedir. Altın Vadeli İşlem Sözleşmeler, belirli bir vadede, önceden belirlenen fiyat, miktar ve saflıkta altını alma veya satma yükümlülüğü veren ve bir borsada işlem gören sözleşmelerdir. Altın vadeli işlem sözleşmelerinde fiyat, sözleşmeye konu olan miktarda altının vadeli fiyatıdır. Yatırımcıların kar ve zararları altının vadeli fiyatının hareketleriyle oluşur. Fiyat piyasada oluşan arz ve talebe göre belirlenir. VOB'da vade kavramı: VOB‟da belirli bir anda farklı vadelerdeki 3 ayrı sözleşme işlem görmektedir. Örneğin mart ayı içerisindeyken Nisan, Haziran ve Ağustos sözleşmeleri işlem görmektedir. Bunlar 3 farklı üründür ve tıpkı 3 farklı hisse senedi gibi alınıp satılabilirler. Nisan sonu geldiğinde Nisan vadeli ürün ortadan kalkacaktır ve Ekim vadeli kontratlar işlem görmeye başlayacaktır. Fakat her halükarda piyasada işlem gören vadeli kontratların sayısı 3 olacaktır. En yakın vadeli kontratlar en fazla işlem görenlerdir. Konu fiyat hareketlerinden kâr elde etmek olduğunda(spekülatif işlem) yatırımcılar genellikle en çok işlem gören kontratta, yani en yakın vadeli kontratta işlem yapmayı tercih etmektedirler. Spekülatif amaçlı işlem yaparken VOB'un vadeli yapısının aslında bir önemi yoktur. Tek bilinmesi gereken alınıp satılmakta olan ürünün bir son tarihinin bulunduğu ve o tarih geldiğinde artık bir sonraki sözleşmeye geçilmesi gerektiğidir. Her zaman en yakın vadeli sözleşmede işlem yapmak isteyen bir yatırımcı örneğin Nisan sonu geldiğinde artık Nisan sözleşmesinde işlem yapamayacağından Haziran vadeli sözleşmede işlem yapmaya başlamak durumundadır. VOB'da fiyatların oluĢması: VOB'daki ürünlerin her birinin dayanak varlığı mevcuttur. Örneğin VOB30'un dayanak varlığı spot hisse senedi piyasasındaki BIST30'dur. VOBDolar'ın dayanak varlığı ise Dolar kurudur. VOB ürünlerinin fiyatları pratikte dayanak varlıkların fiyatlarına bağlıdır. Örneğin hisse senedi piyasasındaki BIST30'un değeri arttığında VOB30'un değeri de genellikle artar. Benzer şekilde BIST30'un değeri düştüğünde genellikle VOB30'un değeri de düşer. Her ne kadar BIST30'un fiyatı VOB30'un fiyatını yakından etkiliyor olsa da BIST30'un fiyatı ile VOB30'un fiyatı arasında hemen hemen her zaman belirli bir fiyat farkı vardır. Bu fark gün içinde artabilir veya azalabilir. Bununla birlikte bazı zamanlar BIST30 artsa bile VOB30'un artmadığı veya tersinin yaşandığı durumlar da söz konusu olabilir. BIST30'un fiyat hareketi VOB30'a gecikmeli olarak da yansıyabilir. Özetle belirtmek gerekirse VOB ürünlerinin fiyatları dayanak varlıkların fiyatlarını belirli bir fiyat farkı ile izlerler ancak birebir aynı değillerdir ve birebir aynı şekilde hareket etmezler. Fakat dayanak varlığın fiyatından büsbütün bağımsız da hareket etmezler. VOB piyasasında kâr-zarar oluĢması: VOB30 sözleşmelerinde 1 kontrat(lot) uzun veya kısa pozisyon açmak için 750 TL teminat gerekmektedir. Bu durumda VOB30 sözleşmelerinin her 1000 puanlık hareketinde 100 TL kazanılacak ya da kaybedilecektir. VOB piyasasındaki kar ya da zararlar hesaplanırken hisse senedi piyasasındaki gibi kar/zarar yüzdeleriyle hareket etmek, VOB piyasasının yapısı gereği uygun olmayacaktır. Bunun yerine hareketin puan cinsinden büyüklüğüne bakarak yukarıda verilen yöntemle kâr veya zararın hesaplanması en doğru yoldur. VOB30'da 10 kontrat ile işlem yapıldığında alım yapılan fiyat ile satış yapılan fiyat arasındaki puan farkı kadar TL bazında kâr ya da zarar edilir. Örneğin VOB30'da 10 kontrat uzun pozisyon(alım) açıldıktan sonra fiyat 1000 puan yükselirse(örneğin 67000'den alıp 68000'den satmak gibi) komisyon hariç 1000 TL kâr elde edilir. Benzer şekilde kısa pozisyon(satım) açıldıktan sonra fiyat 1000 puan düşerse yine komisyon hariç 1000 TL kâr elde edilir. VOB piyasasında kârlar da zararlar da yüksek olma eğilimindedir. Çünkü piyasa kaldıraçlı bir piyasadır. 7500 TL teminat ödeyerek 10 adet VOB30 sözleşmesini 67000 puandan alıp 68000'den satan yatırımcı komisyon hariç 1000 TL kazanırken bu kazanç, yatırılan teminata göre %13,3'lük bir kazanca tekabül eder. Yani VOB30'un sadece 1000 puanlık hareketinden %13,3 kazanç sağlanmış olur. FOREX İngilizce FOReign EXchange kelimelerinin kısaltmasıdır, ülkelerin para birimlerinin değişim piyasasıdır. Yani bir ülkenin para birimi karşılığında diğer bir ülkenin para biriminin alındığı veya satıldığı piyasadır. Bütün dünyada döviz parite fiyatları bu piyasada belirlenir. Piyasanın ana katılımcıları bankalar ve broker şirketleridir. Broker şirketleri müşterilerinin alım/satım isteklerini yerine getirirler. Büyük mevduatları olan müşteriler için bankalar kendileri de broker hizmetini verebilirler. Dünyanın en büyük bankaları birbirlerine özel iletişim ağıyla bağlantılıdırlar. Tüm işlemler bu bankacılık ağı yardımıyla gerçekleşir. Bu bilgi ağlarından herhangi bir bankanın verdiği dolar veya euro fiyatı hemen öğrenilebilinir. Dünyadaki döviz fiyatları serbest piyasa (dalgalı piyasa) kurallarınca arz ve talep ile belirlenir, devletler buna serbest piyasa kuralları çerçevesinde nadiren müdahale ederler. İki bankanın verdikleri parite fiyatları arasında farkın olması halinde teorik olarak ucuz olanı alınıp pahalıya satılabilir. Bu durumda piyasadaki ucuzdan alış ve pahalıya satış kısa zaman içinde iki tarafta da fiyatları eşitler. Bu yüzden Dünya üzerinde parite fiyatları aynı zaman dilimi içinde, tüm coğrafyalarda hemen hemen aynıdır. Fakat parite fiyatları zaman içinde çok değişebilir. Bu değişim kaotik değildir ve her zaman belli kurallar çerçevesinde olur. Bu kuralları bilen kişi bu değişimlerin ne yönde ve ne zaman olacağını tahmin edebilir. Forex piyasası işlem hacmi bakımından dünyanın en büyük finansal piyasadır. Burada günlük işlem hacmi 1,5 trilyon ile 3 trilyon dolar arasında değişir. Karşılaştırmanız için dünyanın en büyük borsası olan New York borsasındaki günlük işlem hacmi 20 milyar dolar civarındadır. İnanılmaz büyüklükteki toplam işlem hacmi, Forex piyasasını dünyanın en zengin adamı veya en zengin insanlar grubunun dahi kolaylıkla manüple edemeyeceği bir hale getirmiştir. Böylece bu piyasa dış etkenlerden korunup sadece iç kurallarına göre çalışır. Bu kuralları bilen kişi döviz fiyatlarının hareketlerini tahmin edebilir, dolayısıyla kar elde edebilir. KURLARIN TAHMĠN EDĠLEBĠLĠRLĠĞĠ FX Piyasasında günlük devasal para hacimleri bu piyasayı tahmin edilebilir bir özelliğe kavuşturmuştur. Anlaşılacağı gibi kurun değişmesini tahmin edebilirseniz ucuza alıp pahalıya satabilirsiniz ve böylece para kazanabilirsiniz. Kurun değişmesinin sadece iki olasılığı vardır: yukarı ya da aşağı. Bu da ihtimalleri 50/50 yapar. Fakat gerçekte yüzde 50 şansınız olmasına rağmen herşeyi sadece şansınıza bırakırsanız kumar oynamış sayılırsınız ve kaybedebilirsiniz. Peki fiyat tahmin edilebilir mi? Bu piyasa tahmin edilebilir mi? Forex piyasasının hacimleri öyle büyüktür ki hiç bir kişi ona etken olamaz. Mesela George Soros‟un varlığı 20-30 milyar dolar civarındadır. Tüm parasını Forex „te manüplasyon amaçlı kullandığını düşünseniz bile fiyatlar değişebilir ama uzun süreliğine ve çok fark yaratacak kadar değil. Böylece insanlar tarafından yaratılan bu piyasa insanların kontrolünden çıkmış bulunmaktadır. Bu piyasaya bir ülke sadece merkez bankası ile etki edebilir. Buna da müdahale denir. Müdahaleler çok nadir olmaktadırlar ve genel olarak çok önceden bilinirler. Uluslararası döviz piyasası FOREX „in tam tanımını verirsek, FOREX (Foreign Exchange Market) döviz alım ve satım işlemlerinden ve belli kurallar (miktar, parite fiyatı, faiz oranı) çerçevesinde verilen kredi işlemlerinden oluşmaktadır. Kredinin sağlanma tarihi her zaman bellidir. Döviz dünyada en yaygın kullanılan ticari araçlardan biridir. Yerel döviz bürolarından dünya bankalarına kadar herkes döviz ticaretinden kar sağlamaktadır. Bu yaygınlık piyasanın büyümesine (1,5-3 trilyon dolar günlük işlem hacmiyle) neden olmuştur. FOREX „te yapılan işlemlerin %80′inden fazlası döviz parite fiyatlarının zaman içinde oluşan farkından yararlanıp kar etme amaçlıdır, yani spekülatif işlemlerdir(Bu piyasada veya herhangi başka bir piyasada spekülasyon yapan herkes spekülatördür, spekülasyon yapmak demek, tahmin yapmak demektir. Manüplasyon ile karıştırılmamalıdır.) FOREX piyasasının çalışma mekanizmasını bilen kişi onun klasik makroekonomi kitaplarında anlatılan modellerden farklı olduğunu da bilir. Klasik modellere göre arz ve talep parite fiyatlarını dengeli bir şekilde belirler. Realitede diğer tüm finans piyasaları gibi FOREX piyasası da arz talep dengesı üzerine kuruludur. Güçlü ekonomilere sahip devletlerin döviz paritelerini ve döviz kurlarını kontrol etme politikasından vazgeçtiklerinde (bu politika büyüyen dünya ekonomisinde istenen sonuçları getirmemeye başladı) piyasa profesyonel trader akımına uğramıştı. Bu akım döviz parite fiyatlarının daha fazla oynamalarına yolaçtı. FOREX piyasa katılımcılarının her zaman her döviz paritesinin grafiksel hareket özelliklerini bilmeleri gerekir. Döviz fiyatı grafiği belli bir noktaya ulaştığında FOREX piyasası teknik olarak tahmin edilebilir duruma gelir ve dolayısıyla ciddi karlar elde etme imkanı doğar. Son yıllarda profesyonel yatırımcılar FOREX piyasasındaki aktivitelerini ciddi anlamda yükselttiler. FOREX ĠMKANLARI VE PĠYASA ÖZELLĠKLERĠ Dünya döviz piyasasında çalışmanın heyecanı belki bir timsah avcısının heyecanıyla karşılaştırılabilir. Finans piyasalarında çalışan herkes bunu bilir. Verdiği heyecan tatmini dışında, bu piyasada işlem yapmanın verdiği maddi tatmini de unutmamak gerekir. Elde edilen kar çok büyük olabilir. Dünyanın en büyük bankalarının tümünün, finans şirketlerinin ve gerçek kişilerin bu işle uğraşmaları da bunun bir göstergesidir. Var olan milyarderlerin %25′e yakını sermayelerini finans piyasasındaki faaliyetleriyle kurmuşlardır. George Soros‟un 1992 yılındaki sterlin düşüşü sırasında kazandığı bir milyar dolar da bunun en büyük ispatıdır. Dünyanın her bir yanında milyonlarca insan sabahlarına bilgisayarlarını açarak ve piyasanın analizini yaparak başlarlar. Forex piyasasının benzersiz imkanlarını ve dönen sermayelerin büyüklüğünü kullanan bir çok trader burada çalışmayı meslek haline getirmiştir. Bu piyasalarda çalıĢmanın getirdiği imkanlar: Geliriniz asla sınırlanmaz.. Herşey traderin kabiliyetine ve bilgisine bağlıdır. Bu mesleği kategorize etmek zordur. Bu iş biraz sanatsal, biraz matematiksel, biraz da içgüdüdür. Burada asla uzun ve gereksiz toplantılar, üstlere verilen raporlar yoktur. Gelecek hafta veya ay için belirlenen iş planı da bulunmaz. Hesap durumu – işte bu buradaki plan ve rapordur. Çalışma saatlerini traderlar kendileri belirlerler. Forex piyasası haftada 5 gün 24 saat çalışır. Traderlar finans piyasalarındaki faaliyetlerini diğer işleriyle beraber sürdürebilirler. Piyasada herkes eşittir. Torpilliler yoktur. Günlük yapılan işlem hacimlerinin büyüklüğü (1,5-3 trilyon dolar) kişisel müdahalelere imkan vermez. Piyasa objektif kanunlara göre çalışır. Bu kuralları anlamak ve kullanmak başarının anahtarıdır. Sonuçlar hemen görülür. Kısa bir zaman içinde bu işin kişiye uygun olup olmadığı anlaşılır. İyi bir trader asla iş bulma problemi yaşamaz. İyi bir trader her finans kurumu için aranan çalışandır. Bu alanda uzmanlaşan insanlara her zaman ihtiyaç vardır ve olacaktır da. Finansal araçları çok çeşitlidir. Bu dünyanın bir kısmından haberdar olan bir kişi her zaman diğerini kolaylıkla öğrenebilir. Finansal araçları sadece döviz ticareti ve hisse senetlerini alıp satmakla bitmez. Bu araçlar ithalat-ihracat yapan veya kredi kullanan şirketler tarafından fiyat ve döviz risklerinden korunmak için de kullanılır. Diğer finans piyasalarıyla karşılaştırıldığında Forex piyasasının bir çok tartışılmaz üstünlüğü vardır: Erişilebilirlik – işlem yapmak için önce bürokratik engelleri aşmak gerekmemektedir. Gelir – finans piyasalarında faaliyet yasal en büyük gelirleri getirebilir. Kontrol – yatırımcı dünyanın her yerinden, günün her saatinde sermayesini kontrol edebilir, işlem apabilir. Likit piyasalar – burada malın nasıl satılacağını düşünmeye gerek yoktur. Piyasaların büyüklüğü her zaman bir alıcı veya satıcı bulmayı kolaylaştırır. İşlem yapılan araçlar ise dünyanın en likit araçlarıdır.Dünya‟daki olaylardan, yapılan açıklamalardan ciddi gelir elde edilebilir. Birkaç örnek verelim: Yatırımcılar için forex ve vob karĢılaĢtırması; Vadeli işlemler ve opsiyon borsası (VOB) 4 temmuz 2002 tarihinde kurulmuş ve 4 şubat 2005 yılında faaliyete geçmiştir. Türkiye‟nin önde gelen kurumlarının 11‟i vadeli işlemler ve opsiyon borsasını oluşturmaktadir. Forex ise ülkelerin para birimlerinin değişim piyasasıdır. Yani bir ülkenin para birimi karşılığında diğer bir ülkenin para biriminin alındığı ve satıldığı piyasadır. Bütün dünyada döviz parite fiyatları bu piyasada belirlenir. Piyasanın ana katılımcıları ise bankalar ve broker şirketlerdir. Broker şirketler müşterilerinin alım-satım işlemlerini yerine getiren şirketlerdir. Büyük mevduatları olan müşteriler için de bankalar kendileri broker hizmetini verebilirler. Vadeli işlemler ve opsiyon borsası ise türev araçlar piyasalarında işlemler gören vadeli işlem sözleşmeleriyle taraflara bugünden belirlenen ileri bir tarihte, üzerinde anlaşılan bir fiyattan, standartlaştırılmış miktar ve kalitedeki bir malı, kıymeti veya finansal göstergeyi alma veya satma yükümlülüğü getiren sözleşmelerden oluşmaktadır. Geleceğe yönelik belirsizliklerin giderilmesinde yardımcı olmak açısından vadeli işlem piyasaları önemli rol oynamaktadır. Vadeli işlemler piyasası, fiyatların ve faiz oranlarının gelecekteki seviyelerine dair geniş bir kesimin beklentisini yansıtarak ve ekonomide planlama kolaylaştırarak ve öngörülebilir gelecek fiyat seviyeleri ile finansal piyasalarda daha istikrarlı bir döneme girmelerini sağlar. Forexte ise her şey anlıktır geleceğe yönelik bir planlama tahminini sunamaz. Çünkü forexin bulunduğu piyasa serbest piyasadır. Forex piyasası işlem hacmi bakımından vadeli işlemler piyasasına göre dünyanın en büyük finansal piyasasıdır. Günlük işlem hacmi vadeli işlemler piyasasından daha fazladır ve günlük olarak işlem hacmi 1,5 trilyon ile 3 trilyon dolar arasında değişmektedir. Vadeli işlemler piyasasında ise sadece teminatlar vardır. Bu teminatlar üzerinde piyasa yürür. Bu piyasanın teminatlarını belirleyici olan enstrümanları ise; endeks, faiz, döviz, altın, buğday ve pamuktur.